optİk nÖropatİlerİn seyİr ve tedavİsİndekİ deĞİŞkenler
TRANSCRIPT
T.C.
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
OPTİK NÖROPATİLERİN SEYİR VE
TEDAVİSİNDEKİ DEĞİŞKENLER
TIPTA UZMANLIK TEZİ
Dr. Burcu TAŞKIRAN KANDEĞER
Tez Danışmanı
Doç.Dr. Levent TÖK
Göz Hastalıkları Anabilim Dalı
Isparta– 2019
T.C.
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
OPTİK NÖROPATİLERİN SEYİR VE
TEDAVİSİNDEKİ DEĞİŞKENLER
TIPTA UZMANLIK TEZİ
Dr. Burcu TAŞKIRAN KANDEĞER
Tez Danışmanı
Doç.Dr. Levent TÖK
Göz Hastalıkları Anabilim Dalı
Isparta– 2019
i
TEŞEKKÜR
Tüm uzmanlık eğitimim boyunca bilgi ve deneyimleriyle klinik ve cerrahi alanda
yetişmemde, asistanlarına sabırlı ve babacan tavırlarıyla, hastalarına karşı etik ve
empatik tavırlarıyla hekimlik felsefemin gelişmesinde en büyük emeği geçen,
uzmanlık tezimin seçiminde, hazırlanmasında bilgi ve deneyimleriyle bana yol
gösteren hocam ve tez danışmanım Sayın Doç. Dr. Levent TÖK’e,
Hekimlik hayatıma büyük katkıları olan başta Sayın Prof. Dr. Özlem TÖK olmak üzere
Süleyman Demirel Üniversitesi Anabilim Dalı’ndaki tüm hocalarıma ve uzmanlık
eğitimime başladığım Gaziosmanpaşa Üniversitesi Göz Hastalıkları Anabilim
Dalı’nda görevli olan tüm hocalarıma ve değerli kıdemlime,
Uzmanlık eğitimim süresince, her yeni günde birlikte çok şey öğrendiğimiz,
birbirimize destek olduğumuz, iş disiplinine uygun ama bunun yanında beraber büyük
bir keyifle çalıştığımız çok sevgili asistan arkadaşlarıma ve ayrıca klinik hemşire,
personeline,
Bugünlere ulaşmamda en büyük destekçim olan başta biricik annem Göksel
Taşkıran’a, babama ve kardeşlerime,
Yanlarında kendimi hep çok şanslı hissettiğim sevgili eşim Ali ve canım oğlum
Ozan’a sonsuz teşekkürler…
Dr. Burcu Taşkıran Kandeğer
ISPARTA 2019
ii
İÇİNDEKİLER
1. GİRİŞ VE AMAÇ .......................................................................................... 1
2. GENEL BİLGİLER ....................................................................................... 3
2.1 OPTİK SİNİRİN ANATOMİSİ ............................................................ 3
2.2 OPTİK SİNİRİN BESLENMESİ ........................................................ 4
2.3 OPTİK NÖROPATİLER ..................................................................... 7
2.3.1 İSKEMİK OPTİK NÖROPATİLER .............................................. 7
2.3.2 OPTİK NÖRİT ................................................................................ 18
2.3.3 TRAVMATİK OPTİK NÖROPATİLER ..................................... 21
2.3.4 KOMPRESİF OPTİK NÖROPATİLER ...................................... 22
2.3.5 İNFİLTRATİF OPTİK NÖROPATİLER .................................... 24
2.3.6 METABOLİK OPTİK NÖROPATİLER ..................................... 24
3. GEREÇ VE YÖNTEMLER ........................................................................ 29
4. BULGULAR ................................................................................................. 31
5. TARTIŞMA VE SONUÇ ............................................................................. 42
6. KAYNAKLAR ............................................................................................. 52
iii
KISALTMALAR
PSA: posterior siliyer arter
FFA: fundus floresein anjiografi
PİON: posterior iskemik optik nöropati
AİON: anterior iskemik optik nöropati
NA-AİON: non arteritik anterior iskemik optik nöropati
A-AİON: arteritik anterior iskemik optik nöropati
RAPD: rölatif affrent pupil defekti
İONDT: iskemik optik nöropati dekompresyon çalışma grubu
DM: diabetes mellitus
HT: hipertansiyon
KAH: koroner arter hastalığı
DHA: dev hücreli arterit
ESH: eritrosit sedimantasyon hızı
CRP: C reaktif protein
A-PİON: arteritik posterior iskemik optik nöropati
NA-PİON: non arteritik posterior iskemik optik nöropati
MS: multiple skleroz
NMO: nöromiyelitis optika
ON: optik nöropati
MRG: manyetik rezonans görüntüleme
ONTT: optik nörit tedavi çalışma grubu
TON: travmatik optik nöropati
LHON: Leber’in herediter optik nöropatisi
VSLS: visual loss sustainability locus
mtDNA: mitokondriyal deoksiribo nükleik asit
VEP: görsel uyarılmış potansiyel
iv
ÖZET
Amaç: Bu çalışmada optik nöropati (ON) hastalarının demografik verileri, klinik
özellikleri, tedavi protokolleri ve prognozları incelendi.
Gereç ve yöntem: Ocak 2016 ile Ocak 2019 tarihleri arasında Süleyman Demirel
Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı’na başvuran optik
nöropati tanısıyla takip ve tedavi edilen 91 hastanın kayıtları retrospektif olarak
incelendi. Hastaların alt tanıları, demografik verileri, kliniğe başvuru muayene
bulguları, aldıkları tedaviler ve tedavi sonrasında takipleri değerlendirildi.
Bulgular: İncelenen 91 optik nöropati hastasının 40’ı kadın (%44), 51’i erkekti
(%56). Hastalığın görülme yaş ortalaması 52,80±18,67 yıl idi. Etyolojiye göre yapılan
sınıflandırmada iskemik ON %49,5 oranında ve en fazla görülen gruptu. Optik nörit
%38,5, travmatik ON %4,4, kompresif ON %4,4, metabolik ON %3,3 oranında
görülmekteydi. Tüm optik nöropatiler içinde non arteritik anterior iskemik optik
nöropati (NA-AİON) en sık izlenen grup idi. NA-AİON hastalarında erkek
predominansı (%57) mevcuttu. NA-AİON hastalarının %75’inde en az bir vasküler
risk faktörü vardı. En sık %51 oranı ile diabetes mellitus, ikinci en sık %33 oranı ile
hipertansiyon birlikteliği mevcuttu. NA-AİON hastalarının %17’si 50 yaş altında idi.
Optik nörit grubunda kadın predominansı (%60) vardı. Optik nörit hastalarının %25’i
multiple skleroz, %12’si nöromiyelitis optika, %12’si sistemik hastalıklarla ilişkili,
%51’i idiyopatik optik nörit idi. Optik nörit hastalarının %54,3’ünde optik disk ödemi
izlenirken geri kalanında optik disk normal görünümdeydi. Optik nöropati hastalarının
çoğunda uyguladığımız tedavi steroid tedavisi idi. İskemik, travmatik ON ve optik
nörit gruplarından toplamda 81 hastaya İV 1 g steroid sonrasında, 1mg/kg oral steroid
tedavisi başlanıp kademeli olarak kesildi. 11 iskemik ON hastası steroid tedavisine
ilaveten asetilsalisilik asit tedavisi aldı. Tedavi sonunda iskemik ON ve optik nörit
grubu görme keskinliklerinde istatistiksel olarak anlamlı artış izlendi, başvuru görme
keskinlikleri sırasıyla 0,31 ± 0,40 ve 0,31 ± 0,32 iken, tedavi sonrasındaki görme
keskinlikleri sırasıyla 0,35 ± 0,39 (p=0,019) ve 0,61 ± 0,37 (p<0,001) olarak bulundu.
Sonuç: Bu çalışmada, Isparta ilinde 3. basamak sağlık hizmeti veren üniversite
hastanesinde, son 3 yılda tanısı kesinleşmiş 91 optik nöropati hastası ile optik nöropati
görülme insidansımızın litaratürle kıyaslandığında yüksek olduğunu gördük. Optik
v
nöropati alt grupları değerlendirildiğinde iskemik ON en sık oranda izlendi ve bu
hastaların çoğu ek vasküler risk faktörü olan hastalar idi. İlimizde optik nöropati
görülme oranının fazla olmasının, vasküler sistemik hastalıkların görülme oranının da
fazla olması ile ilişkili olduğu kanaatindeyiz. Steroid tedavisi sonrasında iskemik ON
ve optik nörit grubu görme keskinliklerinde anlamlı düzeyde düzelme saptadık.
vi
ABSTRACT
Purpose: In the study we aim to analyze the demographic patterns, clinical
characteristics, and treatment protocols of optic neuropathies.
Materials and methods: The hospital data of 91 patients who were followed up with
optic neuropathy at the Department of Ophthalmology, Faculty of Medicine, Demirel
University between January 2016 - January 2019 were reviewed retrospectively. Sub-
groups, demographic data, clinical examination findings, treatments and post-
treatment clinical evaluations of the patients were examined.
Results: Of the 91 patients with optic neuropathy, 40 were female (44%) and 51 were
male (56%). The mean age of the disease was 52.80 ± 18.67 years. According to the
etiology, ischemic ON was the most common group with a rate of 49.5%. Optic
neuritis was seen in 38.5%, traumatic ON 4.4%, compressive ON 4.4%, metabolic ON
3.3%. In the whole ON patients, ischemic non arteritic ischemic optic neuropathy (NA-
AİON) was the most common group. Male predominance (57%) was present in NA-
AION patients. 75% of the patients had at least one vascular risk factor. The most
common concomitant systemic disease was diabetes mellitus (51%) and the second
most common disease was hypertension (%33). %17 of the patients were under 50
years of age. In the optic neuritis group there was female predominance (60%). 25%
of the patients were multiple sclerosis, 12% were neuromyelitis optica, 12% were
associated with systemic diseases, 51% were idiopathic optic neuritis. While optic disc
edema was observed in 54.3% of patients, the rest had normal appearance. Most of the
patients with optic neuropathy were treated with steroid therapy. A total of 81 patients
with ischemic, traumatic ON and optic neuritis groups were treated with high dose
(1g/day) intravenous methylprednisolone and continued with oral steroids (1
mg/kg/day). 11 patients with ischemic ON received acetylsalicylic acid treatment in
addition to steroid treatment. At the end of the treatment, visual acuity was
significantly increased in the ischemic ON and optic neuritis group. Initial visual
acuities were 0.31 ± 0.40 and 0.31 ± 0.32 respectively, whereas visual acuities after
treatment were 0.35 ± 0.39 (p = 0.019) and 0.61 ± 0.37 (p <0.001).
.
vii
Conclusion In this study, we observed higher incidence of optic neuropathy compared
to the literature with 91 optic neuropathy patients in the tertiary health care university
hospital in Isparta in the last 3 years. When optic neuropathy subgroups were
evaluated, ischemic ON was observed most frequently and most of these were patients
with additional vascular risk factors. We believe that the high incidence of optic
neuropathy in our province is related to the high incidence of vascular systemic
diseases. We found significant improvement in visual acuity in ischemic ON and optic
neuritis group after steroid treatment.
1
1. GİRİŞ VE AMAÇ
Optik nöropati; optik sinirdeki hasar sebebiyle görme bozukluğuna sebep olan
hastalıklar grubunun ana başlığıdır (1). En sık iskemik ve inflamatuar olmak üzere
travmatik, kompresif, infiltratif, metabolik sebepler nedeniyle gelişir (1). Farklı
etiyolojik sebeplerle gelişen hastalık spektrumunda hastalığın seyri, görsel prognozu
değişkenlik gösterir (2).
Görme keskinliğinde azalma, bulanık-sisli görme, görme alanında daralma,
renkli görmenin bozulması optik nöropatilerde görülen görme fonksiyonundaki
bozulmalardandır (3). Görme keskinliğindeki azalma, hafif derecede etkilenme ile
ciddi görme kaybı arasında geniş bir aralıkta değişir. Optik sinir disfonksiyonu
nedeniyle gelişen rölatif afferent pupil defekti (RAPD) izlenir. Optik sinir normal
görünümde, ödemli, soluk veya atrofik olabilir (4). Görme alanında, etkilenen hücre
alanlarıyla uyumlu defektler izlenir.
Tanıda anamnez, klinik bulgular, orbital ve kranial görüntüleme yöntemleri,
görme alanı, renkli görme testi, retina sinir lifi tabakası kalınlığı analizi kullanılan
önemli parametrelerdir (1, 3). Ayırıcı tanı ve etiyolojiye yönelik değerlendirmeler
yapılıp, hızlı bir tedavi sürecinin başlanması gerekmektedir. Anamnezde görme
azlığının ve/veya bulanıklığının akut, subakut veya kronik mi geliştiği dikkatlice
sorgulanmalıdır. Travma, beslenme alışkanlıkları, alkol bağımlılıkları
sorgulanmalıdır. Ek hastalıkların ve kullanılan ilaçların sorgulanması, optik nöropati
yapan hastalıklar ve medikal ajanların tesbiti açısından önemlidir. Göz hareketleri ile
ağrının varlığı sorgulanmalı, ağrının olması daha çok inflamatuar hastalıklar lehine
değerlendirilmelidir. Nörolojik ve dahili açıdan ayrıntılı bir değerlendirme yapılıp
kraniyel ve orbita MR ile retrobulber alan da değerlendirilmelidir. Özellikle
demiyelizan hastalıklar açısından riskli görülen hastalara nöroloji, inflamatuar ve
infiltratif hastalıklar açısından riskli görülen hastalara dahiliye konsültasyonu
yapılmalıdır.
Tanı konulduktan sonra etiyolojiye yönelik tedavi protokolleri uygulanmalıdır.
Optik nöropati alt grupları, farklı derecelerde retinal ganglion hücrelerinde kayıp ve
2
aksonal hasar ile sonuçlanabilmektedir (5). Tedavide risk faktörlerinin kontrol altına
alınması, nöroprotektif tedavilerin düzenlenmesi önemli rol oynar.
Litaratürde optik nöropatilerin demografik verileri ile ilgili kısıtlı sayıda
çalışma vardır. Tedavi ile ilgili tam bir konsensus bulunmamaktadır. Bu çalışmada
Isparta’da Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Göz Kliniğinde son
3 yılda takip edilen optik nöropati hastalarını retrospektif olarak inceledik. Amacımız
ayırıcı tanısı yapılan ve etyolojik etmenlere göre tedavileri düzenlenen ve ek risk
faktörleri araştırılan hastaların demografik ve klinik verilerinin incelenmesi ile
literatüre katkı sağlamaktır.
3
2. GENEL BİLGİLER
2.1 Optik sinir anatomisi
Retinanın sinir lifi tabasında bulunan, yaklaşık 1,2 milyon retinal ganliyon
hücre akson uzantısı, optik diskte yaklaşık 90 derecelik bir açı ile dönerek optik sinir
başını meydana getirir ve sonrasında oksipital kortekse kadar uzanırlar. İntraoküler (1
mm), intraorbital (25-30 mm), intrakanaliküler (6-9 mm) ve intrakraniyal (10 mm)
kısımları ile optik sinir yaklaşık 45-50 mm’lik bir boyuttadır.
2.1.1 İntraoküler Kısım
Retinanın sinir lifi tabakasında bulunan gangliyon hücre aksonları gözde
birleşerek optik diski meydana getirirler. Optik disk, makulanın 3-4 mm nazalinde
yerleşmiştir. 1mm ön arka, 1,8 mm vertikal, 1,5 mm horizontal uzunluğa sahip oval
yapıdadır. Ortası daha çukur bir yapıya sahiptir. Optik disk 4 bölümde incelenir bunlar;
Retina sinir lifi tabakası
Prelaminer bölge
Lamina kribrosa
Retrolaminar bölge’dir.
Retina sinir lifi tabakası: En yüzeyel tabakadır. Tüm retinadan gelen miyelinsiz
ganliyon hücre aksonları belli bir bölgeden optik diske giriş yaparlar. Papillomakuler
lifler, makula ve foveadan gelen lifler optik disk temporalinden, nazalden gelen lifler
optik disk nazalinden dik bir şekilde girerler. Üst ve alt arkuat bölgesinden gelen lifler
daha oblik bir giriş yaparlar.
Prelaminer bölge: Retina sinir liflerinin koroid tabasında giriş yaptığı bölgedir.
Lamina Kribrosa: Kollojen, elastin, laminin, fibronektinden zengin, yaklaşık 500-600
adet delikli bir yapıya sahip, içinden optik sinirin arkaya geçişine izin veren sklera
dokusudur. Optik diskin nazal ve temporalinde bulunan porlar daha küçük ancak daha
sağlam yapıdadırlar, alt ve üstünde bulunan porlar ise daha geniş ve zayıf yapıdadır.
Bundan dolayı intraoküler basınç arttığında alt ve üst porlardaki genişlemeler daha
erken ortaya çıkmaktadır. Sinir lifleri hala miyelinsizdir.
4
Retrolaminer bölge: Lamina kribrozanın arkasında uzanır ve aksonların miyelinize
olmaya başladığı bölgedir.
2.1.2 İntraorbital kısım
Göz küresi ile optik kanal arasındaki yaklaşık 25-30 mm uzunluğundaki optik
sinir kısmıdır. Aslında bu mesafe yaklaşık 14 mm’dir, ancak optik sinir burada S
şeklinde kıvrım yaparak seyrettiğinden boyu 11-16 mm daha uzamaktadır. Bu durum
hem optik sinirde gerilim olmadan her yöne göz hareketine izin verir hem de
travmalara ve gerilmelere karşı optik siniri daha dayanıklı kılar.
2.1.3 İntrakanaliküler kısım
Sfenoid kemiğin küçük kanadı tarafından oluşturulan, yaklaşık 5-10 mm
uzunluğunda, optik kanal içerisinde seyreden optik sinir kısmıdır.
2.1.4 İntrakraniyal kısım
Optik kanaldan sonraki kısımdır. Yaklaşık 9-10 mm uzunluğunda seyreder.
Optik sinir orta hatta yaklaşarak karşı gözden gelen liflerle birleşir ve optik kiazmayı
oluşturur. Kiazmada nazal retinadan gelen lifler çaprazlaşırken temporalden gelen
lifler çaprazlaşmadan devam eder. Optik kiazma altta pituiter bez, arkasında ise 3.
ventrikül ile komşudur. Kiazmadan sonra sağ ve sol olmak üzere iki optik yolağa
ayrılan sinir kendi tarafındaki lateral genikulat cisiminde sinaps yapar. Burdan sonra
lifler primer kortekse uzanır.
2.2 Optik sinirin beslenmesi
2.2.1 Optik sinirin anterior kısmı (intraoküler optik sinir)
2.2.1.1 Arteriyel beslenme
Retina sinir lifi tabakası: Çoğunlukla retinal arteriyollerden beslenir. Bazı kişilerde
temporal kısmı posterior siliyer arterden (PSA) gelen dallarla beslenir. Silioretinal
arterin olduğu kişilerde, beslenmeye sektöryel olarak silioretinal arter de katılır.(6)
Prelaminar bölge: Yüzeyel sinir lifi tabakası ve lamina kribrosa arasında kalan bu
bölgenin beslenmesi peripapiller koroidden kaynaklanan sentripedal dallar tarafından
sağlanır. Santral retinal arter bu bölgede hiç dal vermez.
5
Lamina kribrosa: PSA’dan gelen direkt dallarla veya varsa Zinn ve Haller arteryel
halkasından beslenir. Zinn-Haller halkası üç ana kaynaktan oluşur. Buradaki kanın
çoğu koroidal besleyici damarlardan gelir, ikinci kaynak halkaya direkt dökülen
yaklaşık dört adet kısa PSA’lardır ve üçüncü kaynak pial arteryel ağdan gelen ufak bir
katkıdır (6). Lamina kribrozada damarlar 10-20 mikronluk fibröz septalar içinde
uzanırlar.
Retrolaminer bölge: Asıl olarak kısa PSA, peripapiller koroid ve Zinn-Haller
halkasından beslenir.
Özetlenecek olursa optik sinir başı kan akımının esas kaynağı kısa PSA’lardır
ve lateral PSA temporal optik sinir başını beslerken, medial PSA nazal optik sinir
başını besler. Ve kan akımı sektöryel dağılım gösterdiği için optik sinirin iskemik
hastalıklarında da segmental görme kaybı olmaktadır (6).
Resim 1: Optik sinirin arteriyel beslenmesi
6
Resim 2: Fundus floresein anjiografi (FFA) ile oklude ve patent PSA gösterilmesi. (A) NA-
AION’lu bir sağ gözde lateral PSA tarafından beslenen optik diskin temporal yarısında normal
dolum izlenirken, medial PSA tarafından beslenen nazal yarıda dolum defekti izleniyor. (B)
A-AION’lu bir gözde lateral PSA tarafından beslenen temporal ¼ kısımda normal dolum
izlenirken, medial PSA tarafından beslenen nazal ¾ kısımda dolum defekti izleniyor. (28)
2.2.1.2 Venöz drenaj
Esas olarak santral retinal ven aracılığıyladır. Prelaminer bölge ayrıca
peripapiller koroidal venlere de drene olur. Bu iletişimden dolayı santral retinal ven
tıkanıklıklarında retinosilier kolleteraller gelişmesini sağlar.
2.2.2 Optik sinirin posterior kısmı
2.2.2.1 Arteriyel beslenme
İntraorbital kısım: Santral retinal arterin optik sinire girdiği bölge baz alınarak
anterior ve posterior olarak ikiye ayrılabilir.
Anterior segment: Peripapiller koroid, santral retinal arter ve Zinn-Haller halkasından
kaynak alan multiple pial dallar ile beslenir.
Posterior segment: Oftalmik arterden direkt çıkan küçük kolleteraller ile beslenir.
İntrakanaliküler kısım: Optik sinir altında uzanan oftalmik arterden gelen
kolleteraller ile beslenir.
7
İntrakranial kısım: Seyri sırasında oftalmik, anterior serebral, anterior kominikan,
süperior hipofizer arter arterden gelen dalların oluşturduğu pial vasküler pleksus
tarafından beslenir.
2.2.2.2 Venöz drenaj
Santral retinal ven ve diğer küçük orbital venöz kolletraller ile sağlanır.
2.3 OPTİK NÖROPATİLER
Optik nöropati; optik sinirin akut, subakut veya kronik olarak hasarlanması
sonucu görme keskinliğinde azalma (hafif ya da ağır derecede), bulanık görme, görme
alanı kaybı, renkli görmenin bozulması gibi semptomlarla karşımıza çıkan klinik bir
antitedir (1). Optik sinir bozuklukları, görsel kaybın izole bir hali veya nörolojik
hastalığın bir parçası olarak ortaya çıkabilir. Optik nöropatilerin altta yatan nedenleri
ve klinik karakterleri birbirinden farklıdır. Optik nöropati, mitokondriyal hastalıkların
veya nörodejeneratif hastalıkların bir bulgusu olabilir. Vitamin B12, tiamin eksikliği
gibi beslenme eksiklikleri de sebeplerindendir (7).Optik nöropati klinisyen tarafından
gelişim mekanizmaları göz önünde bulundurularak, klinik muayene, anamnez ve
yardımcı testler eşliğinde sınıflandırılmadıkça kendi başına tam bir hastalık olarak
kabul edilemez (7).
Optik nörit ve iskemik optik nöropati en fazla görülen optik nöropati alt
gruplarındandır. Akut veya subakut olarak gelişirler. Optik nörit daha genç yaşta
görülürken, iskemik optik nöropatiler daha ileri yaşta görülür (1, 3). Daha nadir
görülen alt gruplar travmatik, kompresif, infiltratif, metabolik (genetik, nutrisyonel,
toksik) optik nöropatilerdir.
2.3.1 İSKEMİK OPTİK NÖROPATİLER
İskemik optik nöropatiler 50 yaş üstünde en sık görülen optik nöropatidir (7-
9). Orta ve ileri yaş grubunda körlük ya da ciddi görme azlığının ana sebeplerinden
biridir (6).
8
Tarihçe
1974’ten önce iskemik optik nöropati tanımlaması yoktu. Optik nörit, senil
papillopati, vasküler psödo- papillit, iskemik optik nörit gibi tanımlamalar
kullanıyordu. 1974’te Hayreh yayınladığı makelede; patogenezine daha uygun olduğu
için hastalığı ‘iskemik optik nöropati’ olarak tanımladı. Ve sadece optik disk başında
değil retrolaminer optik siniri de etkilediği için (papillit gibi sadece optik sinir başının
tutulmadığı), non-inflamatuar olduğunu bu nedenle -itis eklemesinin yerine nöropati
tanımının kullanılması gerektiğini ve pseudo olarak tanımlanacak bir özelliğinin
olmadığını bildirdi. Ancak 1981’de posterior iskemik optik nöropati (PİON)
tanımlamasını yaptı ve anterior tanımını; optik sinirin intraoküler kısmı için
kullanırken ve gerisi için de posterior tanımını kullandı. Çünkü iki klinik durumun
patogenezinin birbirinden tamamen farklı olduğunu gösterdi. Anterior iskemik optik
nöropati (AİON), PSA iskemisiyken, PİON PSA’nın beslemediği bölgelerin
iskemisiydi. Hayreh hastalık süreciyle ilgili temel bilimsel gerçeklerin hastalığın
patogenezini, klinik özelliklerini ve yönetimini mantık çerçevesinde
değiştirebileceğini vurgulamıştır. Burada durum iskemi olduğu için optik sinirin
beslenmesinin incelenmesi hastalığın tanımlanmasında yön değiştirici olmuştur (6).
AİON’un intraoküler optik sinir iskemisi, PİON’un intraorbital, intrakanaliküler ve
intrakraniyal optik sinir iskemisi olduğunu göstermiştir.(6)
Sınıflandırılması
İskemik optik nöropatiler iki alt grupta sınıflandırılır;
Anterior iskemik optik nöropatiler (AİON) (%90-95): kendi içinde iki alt gruba
ayrılır (9, 10).
o Non-arteritik AİON (NA-AİON)
o Arteritik AİON, (A-AİON) küçük damar vasküliti olan dev hücreli
arterit ile ilişkilidir (11).
Posterior iskemik optik nöropatiler (%5-10) (9, 10).
9
2.3.1.1 Anterior iskemik optik nöropatiler
2.3.1.1.1 Non-arteritik anterior iskemik optik nöropati
Patofizyoloji
Hayreh ve arkadaşlarının hastalarında oftalmoskopik muayene ve özellikle
fundus floresein anjiografi ile yaptığı çalışmaları, rhesus maymunları ile yapılan
deneysel çalışmalarda ve insan postmortem çalışmalarında optik sinir başını besleyen
PSA sirkülasyonunun akut iskemisi sonucu geliştiği gösterilmiştir (6, 12, 13).
Etyopatogenetik olarak NA-AİON iki gruba ayrılabilir.
A. Geçici perfüzyon kaybı ya da hipoperfüzyon: Hem nörologlar hem de
oftalmologların vardığı fikir birliği; optik sinir başındaki geçici perfüzyon
kaybının veya hipoprfüzyonun NA-AİON’da en geçerli etyopatogenetik faktör
olduğudur. Ve aşağıda sıralanan durumlar nedeniyle burada embolik bir
durumun söz konusu olmadığı kanısı mevcuttur.
NA-AİON’lu hastalarda yapılan FFA’larda başlangıçta peripapiller
koroidde ve gecikmiş ve yavaş bir dolum olsa da vasküler yapılar kısa bir
süre sonra perfüze olur, kalıcı bir oklüzyon yoktur.
Optik disk başındaki hasarın şiddeti optik disk iskemisinin şiddetine ve
iskemi süresine bağlıdır. Bu ikisi görsel fonksiyonların iyileşmesini
etkileyen ana unsurlardır. NA-AİON’daki optik disk başı hasarının şiddeti;
geçici non-perfüzyon veya hipoperfüzyon sonucu geliştiğinden PSA’daki
trombotik oklüzyon sonucu gelişen A-AİON’daki hasarın şiddetinden daha
azdır. Bu da görme artışına yansır. Yapılan iki büyük çalışmada NA-
AİON’lu hastaların %40’ında spontan görsel iyileşme olduğunu
görülürken, A-AİON’lu hastalarda görsel iyileşme görülmemiştir (14, 15).
NA-AİON’lu hastalar aynı yaş grubu ile eşleştirilmiş kontrol gruplarıyla
benzer transkraniel Doppler bulgularına sahiptir, embolik olaylar açısından
artmış risk izlenmemiştir (16).
Tüm bu gözlemler sonucunda NA-AİON’un tromboembolik etyolojide
gelişmediği kanısına varılsa da, altta yatan non-perfüzyon veya hipoperfüzyonun
10
mekanizması hala tam olarak bilinmemektedir. Özellikle gece olan kan basıncındaki
geçici düşmeler, (nokturnal arteriyel hipotansiyon) gündüz olan şekerleme uykusu
sırasında olan kan basınç düşüşleri veya intraoküler basınçtaki keskin bir yükselme
gibi sebeplerden kaynaklanabileceği düşünülmektedir.
B. Arter ve arteriollerde embolik lezyonlar: NA-AİON‘un nadir sebeplerindendir.
Hipoperfüzyona bağlı gelişen NA-AİON’a göre daha ağır ve siddetli kliniğe yol açar.
Risk faktörleri
Sistemik risk faktörleri: NA-AİON’un, arteryel hipertansiyon, noktürnal
arteryel hipotansiyon, diabetes mellitus, ateroskleroz, arteriyoskleroz, iskemik kalp
hastağı, hiperlipidemisi olanlarda genel popülasyonla kıyaslandığında daha yüksek
prevalansta olduğu gösterilmiştir (15, 16). Şok, kardiyopulmoner cerrahiler, masif
hemorajiler gibi arteryel hipotansiyona neden olan birçok sebep de risk faktörleri
arasındadır. Bu sistemik risk faktörleri arasında nokturnal arteriyel hipotansiyon bu
kategoriler arasında en önemli faktördür. Hayreh ve ark. yaptıkları bir çalışmada NA-
AİON hastalarının %73’ü görme bozukluklarının tam başladığı zamanı sabah
uyandıklarında veya gün içinde şekerleme yaptıktan sonra geliştiğini belirtmişlerdir.
Hayreh bu oranın %73’den de fazla olabileceğini çünkü diğer hastaların görme
bozukluklarını ilk oluştuktan daha geç fark etmiş olabileceklerini vurgulamıştır. 24
saatlik ambulatuar kan basıncı ölçümlerinde hastalarda noktürnal hipotansiyonun
varlığı gösterilmiştir. Ve ayrıca hipertansiyon ve diğer kardiyovasküler kalp
hastalıkları için kullanılan arteryel hipotansif ilaçlar görme alanında progresif
kötüleşme ile anlamlı olarak ilişkili bulunmuştur (5, 6).
Oküler risk faktörleri: Birçok oküler risk faktörü arasında anlamlı ilişki bulunmuştur.
Risk altındaki diskin varlığı, açı kapanması glokomu veya intraoküler basıncın arttığı
durumlar, katarakt cerrahisi ve vitreoretinal cerrahi sonrası, optik disk druseninin
olması risk faktörlerindendir (6, 17, 18). Bu lokal faktörler arasında en çok görülen ve
NA-AİON’la en çok ilişkili bulunan risk altındaki diskin (disk at risk) olmasıdır,
özellikleri aşağıda sıralanmıştır (12);
Nispeten küçük optik disk başının olması
11
Fizyolojik çukurluğun olmaması veya küçük olması
Diskte ki santral retina damarlarının dallarının sayısında artış
Disk sınırında zengin sinir lifi tabakasının olması (12).
NA-AİON’un tromboembolik bir durum olmadığını destekleyen özellikleri;
NA-AİON ve sigara kullanımı: Sigara ve serebro-vasküler (trombo-embolik
hastalık) olaylar arasında ciddi bir ilişki varken, NA-AİON ile sigara
kullanımı arasında bir ilişki bulunamamıştır (19, 20).
NA-AİON ve aspirin kullanımı: Aspirin kullanımı ve serebro-vasküler
(trombo-embolik hastalık) olaylar arasında ciddi bir ilişki varken, NA-
AİON’da faydalı etkisinin olmadığı gösterilmiştir (20-22).
NA-AİON ve tromboembolilik risk faktörleri arasındaki ilişki: Anlamlı bir
ilişki bulunamamıştır (21, 23, 24).
Klinik özellikler
NA-AİON, iskemik optik nöropatilerin en sık görülen tipidir. Amerika Birleşik
Devletleri’nde 50 yaş ve üzeri popülasyonda yapılan geniş çalışmalarda insidansı 2,3-
10,2/100.000 şeklinde raporlanmıştır.
Genellikle 50 yaş üzerinde görülmekle beraber daha erken yaşlarda da
görülebilmektedir. Preechawat ve ark. 727 hastada yaptıkları bir çalışmada hastaların
%23’ünün 50 yaş altında olduğu raporlanmıştır (25).
Tanısı klinik olarak konulur; ağrısız, akut görme kaybı, optik disk ödemi, görme
alanı defektinin olması, tek taraflı ise RAPD olması ana klinik özellikleridir. AİON’da
optik disk her zaman ödemlidir (11). Önemli bir muayene bulgusu da küçük, kalabalık
ve küçük fizyolojik çukurluğa sahip optik disk görünümünün olmasıdır. Bu bulgu risk
altındaki disk olarak tanımlanır. Optik disk ödemliyken bu değerlendirilmenin
yapılması zordur, ancak diğer göz dikkatlice muayene edilmelidir ve optik diskin
küçük ve kalabalık olduğu diğer gözden izlenebilir.
Görme keskinliği: Görme alanı kusuru olan normal görme keskinliğinden, derin
görme kaybına kadar değişiklik gösterir (14). İskemik optik nöropati dekompresyon
12
çalışma grubu (İONDT) başvuru esnasında görme keskinliği 20/64'ten daha kötü olan
hastaların %40'ında 6 ay içerisinde 3 sıra Snellen harf kazanımı göstermiştir (14)..
Görme alanı: Görme seviyesi tam olan hastaların bile görme alanı defekti vardır. En
sık izlenen patern, inferior nazal kadran defektidir (6).
Görsel seyir: Yapılan iki prospektif çalışma sonuçları; 2 hafta içerindeki başlangıç
görme seviyeler 20/70 ve daha kötü olanların 6 ay içerisinde %40-43’ünde görme
seviyesinde iyileşme, %15-19’unda kötüleşme olduğu bildirmiştir. 20/70’den iyi
görmesi olanlarda görme seviyesinde anlamlı bir değişiklik olmamıştır. Görme
alanında orta ve ciddi etkilenmesi olan %26 hastanın 6 ay içinde görme alanında
iyileşme olduğu görülmüştür. Uzun süreli takipler sonucunda nihai iyileşme ya da
kötüleşmenin ilk 6 ay içerisinde geliştiği sonrasında değişmediği bildirilmiştir (26,
27).
Optik diskin seyri: Görme kaybının başladığı her zaman optik diskte ödem vardır.
Optik disk hiperemik olabilir. Disk kenarında splinter hemorajiler çoğunlukla izlenir.
Ve 2-3 hafta içerisinde optik disk ödemiyle beraber solukluk görülmeye başlanır.
Görme kaybını başlangıcı ve steroid tedavisi arasında iki hafta ve daha az zaman
geçenlerde optik disk ödem rezolüsyonunun anlamlı olarak tedavi almayan gruba göre
daha hızlı olduğu gösterilmiştir (19).
FFA: Sadece çok erken faz FFA’da optik disk başında prelaminer bölgede ve
peripapiller koroidde gecikmiş dolum izlenmesi tanıyı destekleyen çok önemli bir
bulgudur. Sektöryel veya tüm diskin tutulduğu defektler olabilir. Geç dönem
anjiografide optik disk ödeminin de maskelemesiyle tanıyı destekleyecek bulgu
izlenmez.
Tedavi
Sistemik kortikosteroid tedavisi: Hayreh ve ark. 696 gözde yapılan geniş çaplı
prospektif bir çalışmada hastalar steroid tedavisi alan ve almayan olarak iki gruba
ayrılmış. Tedavi alan gruba 2 hafta boyunca 80mg oral Prednison sonrasında, 70 mg
5 gün, 60 mg 5 gün ve sonrasında da her 5 güne bir 5mg azaltılarak tedavi kesilmiştir.
Tedavi alan grupta %69,8 oranında, almayan grupta %40,5 oranında görme
keskinliğinde artış izlenmiş olup bu farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur.
13
Görme alanında ise tedavi alan grupta %40,1 oranında, almayan grupta ise %24,5
oranında iyileşme izlenmiştir (28).
İntravitreal triamsinolon asetat tedavisi: Bu konuda çelişkili sonuçlar
bulunmaktadır. Kaderli ve ark. az hasta sayılı (4 hasta) yaptıkları bir çalışmada
intravitreal triamsinnolon tedavisi sonrasında görme alanında değişiklik olmaksızın
görme keskinliğinde iyileşme olduğunu göstermişlerdir (29). Ancak Hayreh,
İONDT’nin geniş hasta serili çalışmasında yayınladığı sonuçta %40 hastada spontan
görsel fonksiyonlarda iyileşme olduğunu hatırlatarak, hastalığın doğal seyrinde
görmede artış olabileceğini bildirmiştir. Kaderli ve ark. yaptıkları serideki görme
artışının görme alanından bağımsız olmasını kanıt göstererek, bu görme artışının
makula dışı fiksasyon nedenli gelişmiş olabileceği üzerinde durmuştur (29). Ayrıca
intravitreal triamsinolon tedavisinin önemli yan etkilerinden birisi göz içi basıncında
artıştır. Optik sinir başındaki perfüzyon basıncı en ufak göz içi basınç
değişikliklerinden etkilenebilmektedir. Hayreh zaten hipoperfüzyonda olan optik disk
başı için bu basınç artışının zarar teşkil edeceğini bildirmiştir (6).
Aspirin kullanımı: Beck ve ark. 431 hastada yaptığı bir çalışmada aspirin
kullanımının diğer gözde NA-AİON gelişme riskini azaltmadığını yayınlamışlardır
(22). Newman ve ark. da benzer şekilde aspirin kullanımı ile diğer gözde NA-AİON
gelişme insidansı arasında ilişki bulamamışlardır (20). Hayreh aspirin kullanımı ile
NA-AİON arasında ilişki bulunmamasının şaşırtıcı olmadığını çünkü NA-AİON
etyolojisinde tromboembolinin değil kan basıncı değişiklikleri ve özellikle nokturnal
hipotansiyonun olduğunu vurgulamıştır (6).
Optik sinir kılıf dekompsresyonu: İONDT’nin yaptığı çalışmanın sonucu; yararlı
değil, zararlı olabileceği yönündedir, cerrahinin spontan remisyona giren bir hastalık
olan NA-AİON’da, görmede progresif düşüşlere sebep olduğu yönündedir (27).
Risk faktörlerinin azaltılması: Vasküler yapıları etkileyen diabetes mellitus (DM),
hipertansiyon (HT), koroner arter hastalığı (KAH) gibi sistemik hastalıkların kontrol
altına alınması kritik öneme sahiptir. Ayrıca noktürnal hipotansiyonu derinleştiren
antihipertansif ilaçlarının gece alınmaması hastalık riskini azaltacaktır (30).
14
Resim 3: 24 saatlik kan basıncı ölçümü yapılan hastada gece alınan
Verapamil dozunun kesilmesiyle beraber, nokturnal hipotansiyonun daha az
olduğu görülmüştür. (30)
2.3.1.1.2. Arteritik anterior iskemik optik nöropati
Neredeyse tamamı dev hücreli (temporal) arterite (DHA) bağlı gelişir. Nadiren
diğer vaskülitlerle ilişkili olarak da gelişebilmektedir (6, 31).
Patogenez
A-AİON’un ana sebebi DHA’dır. DHA orta ve büyük çaplı damar vaskülitidir.
Arter duvarındaki antijenlere immünize olmuş T-hücrelerinin başlattığı inflamatuar
süreç hastalığın temelini oluşturur. İnflamasyon koagülasyonu tetikleyip özellikle göz
için PSA’ya lokalize olan emboli ile sonuçlanır. A-AİON’lu gözlerde yapılan erken
faz FFA’da, PSA’da oklüzyon olduğu gösterilmiştir (6).
Klinik özellikleri
İleri yaş grubu, kadın ve Asyalılarda daha sık görülür (32). A-AİON’da
amorosis fugax önemli bir semptomdur. Tanı konulur konulmaz agresif steroid
15
tedavisinin verilmesi gerekmektedir. Görme kaybı ile steroid tedavisi arasındaki geçen
zaman uzadıkça diğer gözünde tutulma riski artmaktadır (6).
DHA hastalarının anoreksiya, kilo kaybı, miyalji, baş ağrısı, çene ağrısı gibi
sistemik semptomları olur. Bu semptomların varlığı A-AİON tanısında oldukça
destekleyicidir. Ancak yapılan çalışmalar %21 hastada hiçbir sistemik bulgu olmadan
da temporal arter biyosi pozitifliği, FFA’da izlenen PSA’daki oklüzyonu ile A-AİON
gelişebildiğini göstermiştir (6). PSA’da ki bu embolik oklüzyon eğer varsa hastada
siliyoretinal arterde de oklüzyona sebep olabilir, çünkü siliyoretinal arter PSA
tarafından beslenmektedir. Ve retinada soluk bir görünüm ile sonuçlanır. Bu durum
retinal arter dal tıkanıklığı ile karıştırılabilir. A-AİON ve altta yatan DHA tanısının
konulmasını zorlaştırır. PSA’daki oklüzyon hastalığın erken dönemindeki
başvurularda erken evrede FFA ile gösterilebilir. Ancak zaman ilerledikçe gelişen
koroidal kollateraller nedeni ile FFA bulgusu kaybolur.
Laboratuar testlerinde akut faz reaktanlarından olan; eritrosit sedimentasyon
hızı (ESH) ve C-reaktif proteinin (CRP) yükselmesi ayırıcı tanısında büyük önem
teşkil eder. CRP %100 sensitifken, ESH %92 sensitiftir bu nedenle ESH’ın normal
olması tanıyı ekarte ettirmezken, ESH ve CRP’nin beraber yükselmesi tanı için
oldukça sensitiftir (%99). Temporal arter biyopsi tanı için kritik öneme sahiptir.
Tanısı kuvvetle muhtemel aşağıda sıralanan kriterler ile konulur: temporal arter
biyopsi pozitifliği, çene kladikasyosu ve boyun ağrısı, ESH ve CRP’nin yükselmesidir.
Başlangıç görme keskinliği ve görme alanı defektleri NA-AİON’a göre daha
ağır seyretmektedir. Optik diskteki chalky white görünüm oküler muayenesinde
diagnostik sayılabilecek bir özelliğidir. Optik disk ödemi çözülüp disk soluk
göründüğünde cupping görülmesi de daha çok A-AİON ile ilişkilidir. 92 A-AİON,102
NA-İON hastasının alındığı bir çalışmada A-AİON’da cupping görülme oranı %92
iken, NA-İON’da sadece %2 oranında bulunmuştur (6). Glokomatöz cupping ve A-
AİON’a bağlı cupping karışabildiğinden ayrımının yapılması önemlidir. Ayrımında
optik disk riminin de soluk olması önemlidir, çünkü glokomatöz optik nöropatide rim
genellikle normal görünümdedir, A-AİON’da ise rim de soluklaşır (6, 33).
AİON iki alt tipi arasında ayırıcı tanı;
16
Dev hücreli arterite bağlı gelişen sistemik bulgular,
Amarozis fugax,
ESH ve CRP yüksekliği,
Erken evrede ciddi görme kayıpları,
Chalky white optik disk görünümü,
Siliyoretinal arter oklüzyonu,
Erken başvuran vakalarda erken FFA fazında PSA’nın beslediği koroidte
dolum defektinin olması, A-AİON lehinedir
Tedavi
A-AİON tedavisi acilen yüksek doz steroid başlanmasıdır. Klinik ve laboratuar
testleri A-AİON’u destekliyorsa temporal arter biyopsisi beklenmeden tedaviye
başlanmalıdır. 80 veya 100 mg olarak başlanan prednison tedavisi ESH ve CRP
değerleri normal değerlerine dönene kadar bu süre de yaklaşık 2-3 haftadır, yüksek
dozdan devam edilmelidir. Labarotuar değerleri normal aralığa indikten sonra haftada
veya iki haftada bir maksimum, total aldığı dozun %10’u kadar bir miktarda doz
azaltılması yapılarak kademeli olarak dozu azaltılmalıdır. Ancak sonrasında düşük doz
ömür boyu tedavi önerilmektedir. İntravenöz (İV) mega-doz steroid tedavisinin oral
tedaviye üstünlüğü kanıtlanmamıştır. Ancak Hayreh uzman görüşünü tek mega-doz
sonrasında oral devamı şeklinde belirtmiştir (6, 31).
2.3.1.2 Posterior iskemik optik nöropati
PİON tanısı: makuler-retinal lezyonlar, retrobulber optik nörit, kompresif optik
nöropati, histeri ekarte edildikten sonra konulmalıdır.
Sınıflanması:
Arteritik PİON(A-PİON): DHA’ya bağlı gelişen, optik sinir posteriorunu besleyen
orbital arterlerin vaskülitidir. Ancak görülme oranı çok düşüktür. DHA’ya bağlı görme
kaybı olan 123 hastanın 94’ü A-AİON iken sadece 7 hasta A-PİON’dur (6).
Non-arteritik PİON(NA-PİON): DHA haricindeki nedenlere bağlı gelişir. HT, DM,
KAH gibi ek risk faktörleri kontrol popülasyona göre anlamlı olarak yüksek
bulunmuştur. Multifaktöryel etyolojide sistemik hastalıklar, lokal predispozan
17
faktörlerin birlikte etkileşimi sonucunda ortaya çıkan optik sinir otoregülasyonundaki
defektten kaynaklanabileceği düşünülmektedir (6).
Cerrahi PİON: Cerrahi prosedürlerin komplikasyonu olarak, multifaktöryel zeminde
gelişir. Ciddi ve uzamış arteryel hipotansiyon,(uzamış genel anestezi, masif kan kaybı
nedeniyle) ciddi kan kaybı nedeniyle yapılan intravenöz mayi desteği sonucunda
gelişen hemodilüsyon, periorbital ödem altta yatan etyolojik sebeplerdendir. Bilateral
ciddi görme kaybı veya total körlükle sonuçlanır. Genellikle kalıcıdır. Bu nedenle
ciddi bir medikolegal sorundur. Spinal cerrahiler, radikal boyun diseksiyonları,
koroner arter bypass cerrahilerinden sonra bildirilmiştir. 42 hastalık bir seride %65
NA-PİON,%28 A-PİON, %7 cerrahi PİON oranı bildirilmiştir.
Klinik özellikleri
Orta ve ileri yaş hastalığıdır. Yapılan bir çalışmada yaş aralığı 61,5 ile 77,3
arasında raporlanmıştır. Tipik olarak akut, ağrısız, tek taraflı veya bilateral görme
kaybı ile prezente olur. Cerrahi PİON hasta kendine geldikten sonraki ilk dönemde
fark edilen görme kaybı ile prezente olur. Görme keskinliği PİON’un tipine gör
değişir. Bir seride NA-PİON’da %17 hastada 20/20–20/25 arasında, %69 hastada
20/200’den kötü olarak bildirilirken, cerrahi PİON’da görme keskiniliği ışık hissi+
şeklinde raporlanmıştır. Oküler muayenesinde ön segment, optik disk, fundus ve FFA
normaldir. Tanısı, görmede hızlı bir kötüleşme, görme alanı defektinin olması,
etkilenen gözde RAPD olması, optik disk, fundus ve FFA’nın normal olması, görme
kaybını açıklayacak oküler, nörolojik başka bir nedenin olmaması, 6-8 hafta içinde
optik disk solukluğunun gelişmesi ile konulur.
Tedavisi
Cerrahi PİON hariç, diğer alt tipler için DHA’nın dışlanması önemlidir. Hasta
bu açıdan değerlendirilmelidir.
Arteritik PİON tedavisi; A-AİON ile benzerdir. Ancak steroid tedavisine
rağmen görsel iyileşme pek olmamaktadır.
Non-arteritik PİON’da erken dönemde yüksek doz steroid tedavisi ile görsel
iyileşme olduğu gösterilmiştir. Ve sistemik risk faktörlerinin düzenlenmesi diğer gözü
korumak için önemlidir.
18
Cerrahi PİON geliştikten sonra geri dönüşümsüz görme kaybı olduğundan
preoperatif profilaktik durumların düzenlenmesi önemlidir. Efektif bir tedavisi yoktur.
Cerrahi boyunca arteriyel hipotansiyondan, hemodilüsyondan, göz küresine basıdan
ve cerrahi süresinin uzamasından kaçınmak cerrahi PİON gelişme riskini azaltır (34).
2.3.2 OPTİK NÖRİT
Optik nörit; optik sinirin akut veya subakut gelişen inflamasyonudur (8). 50
yaş altında en sık görülen optik nöropatidir. Yüksek enlemlerde, ekvatora yakın
bölgelere oranla daha fazla görülür (4). Amerika Birleşik Devletleri yıllık insidansı 5-
6.4/100.000’dir. Beyaz ırkta ve kadınlarda (3:1) daha sık görülür.
2.3.2.1 Sınıflandırma:
Optik nörit sınıflandırılmasında tam bir konsensüs bulunmamaktadır. Farklı
kaynaklarda değişik sınıflandırmalar kafa karışıklığına sebep olmaktadır. Örneğin
demiyelizan optik nörit kavramı sadece multiple skleroz ilişkili optik nöriti temsilen
kullanılmaktadır ki, nöromiyelitis optika da demiyelizan bir hastalık olduğundan bu
tanımlama yetersiz ve yanlış kalmaktadır. Optik nörit için alternatif bir sınıflama
yöntemi altta yatan nedene göre aşağıdaki şekilde yapılabilir;
Multiple skleroz (MS) ile ilişkili optik nörit
Nöromiyelitis optika (NMO) ile ilişkili optik nörit
Sistemik hastalıklarla ilişkili optik nörit (romatolojik ve enfeksiyöz
hastalıklar)
İdiyopatik optik nöritler (diğer, sistemik hastalıklardan bağımsız)(8)
2.3.2.2 Patofizyoloji:
Optik nörit patofizyolojisinde, optik sinirin inflamasyonu varsayılmaktadır. Kan
beyin bariyerini geçen aktive T hücrelerinin salgıladığı sitokin ve inflamatuar
mediatörler nöronal hücre ölümüne ve aksonal hasara neden olurlar (4). Yapılan
postmortem çalışmalar optik nöritli hastaların insan beyin beyaz cevherinden elde
edilen miyelin proteinlerinden olan miyelin temel protein, proteolipid protein, myelin
ilişkili glikoprotein ve myelin oligodendrosit glikoproteine karşı, hem beyin-omurilik
19
sıvısında hem de periferik kandan alınan örneklerinde immunize olmuş aktive T
hücrelerinin olduğunu göstermiştir (4, 35, 36).
2.3.2.3 Tanı kriterlerimiz
Optik nörit tanı ve sınıflandırması aşağıdaki bulgulara göre yapıldı;
Subakut gelişen, monooküler görme kaybı ve/veya bulanık görme
Göz hareketleriyle beraber ağrının olması,
Görme alanında (özellikle çekosantral) görme alanı defekti ve renkli
görmede bozulma,
RAPD varlığı,
Genç, sağlıklı ve başka nedenlerle açıklanabilir bir görme bozukluğunun
olmaması durumunda (Optik disk normal veya ödemli olabilir).
1. MS ile ilişkili ON: yukarda belirtilen optik nörit kliniğine ilave olarak,
MS öyküsünün olması
Manyetik rezonans görüntülemede (MRG) MS kliniğini destekleyen
Barkhof kriterlerinin ve beyin omurilik sıvısında oligoklonal bantın
pozitif olması (37).
2. NMO ilişkili ON
Optik nörit
Akut miyelit ve
Üç destekleyici kriterden en az ikisi;
MRG’de 3 veya daha fazla vertebral segment boyunca
devamlı uzanan transvers miyelit,
Beyin MRG’nin multipl skleroz için tanı kriterlerini
karşılamıyor olması
NMO-IgG seropozitif olması (38)
NMO spektrum hastalığı adında başka bir antite daha vardır. Bu ise spinal kord
tutulumu olmadan, NMO antikor pozifliği ve optik nöritin olması durumudur. NMO
her yaşta görülmekle beraber yetişkinlerde başlangıç yaşı genellikle 5. dekat,
çocuklarda ise genellikle ilk dekatta özellikle 4 yaş civarında görülür. Kadınlarda daha
20
sık görülür kadın/erkek oranı 3/1’dir. NMO ilişkili optik nöritte tipik olarak ciddi
görme kaybı izlenir. Ve diğer optik nöritlere göre rekürrensi fazla, görsel iyileşmesi
daha azdır (39).
3. Sistemik hastalıklarla ilişkili optik nörit (romatolojik ve enfeksiyöz
hastalıklar)
Riskli görülen hastalardan enfeksiyöz optik nörit ayırıcı tanısı için VDRL ve
treponemal testler istendi ve bağ doku hastalıkları, romatoid artrit, sarkoidoz, sistemik
lupus eritamatozus, antifosfolipid antikor sendromu, vaskülit varlığı açısından
enfeksiyon ve romatoloji hastalıklarına konsültasyon yapıldı (38).
İdiyopatik optik nöritler (diğer, sistemik hastalıklardan bağımsız)
Uzun süreli takiplerde normal MRG, nörolojik ve sistemik muayenesi olan hastalar
2.3.2.3 Tedavi
Kortikosteroidler
Optik nörit tedavi çalışma grubu (ONTT) 448 hastanın demografik, klinik
özelliklerini yayınladıkları çalışmada, tedavi sonrası 6. aydaki görme seviyeleri
değerlendirildiğinde 3 gün 1 g İV prednol tedavi sonrası, düşük doz oral prednol
tedavisinin, plaseboya göre görme keskinliğindeki artış açısından bir üstünlüğü
olmadığını, ancak görme seviyesindeki düzelmenin daha hızlı olduğunu
bildirmişlerdir (8). Beck ve ark 15 klinik merkezin 457 hastada yapılan randomize
klinik çalışmada; görme alanı (p=0,054), renkli görme (p=0,033) ve kontrast
sensitivitesinde (p=0,026) tedavi alan grupta daha iyi bir düzelme olduğunu
bildirmişlerdir. Ancak bu çalışmada da görme keskiniğinde plaseboya göre daha
anlamlı bir düzelme görülmemiştir (p=0,66). Ve 1mg/kg oral prednol tedavisinin
görme seviyeleri açısıdan plasebo ile bir farkının olmadığı, hatta beklenmedik bir
şekilde optik nörit rekürrensini arttırdığı gösterilmiştir (40). İV metilprednisolon
tedavisinin kesin MS kliniği başlangıcını geciktirdiği raporlanmıştır (41). Ayrıca erken
tedavinin görsel prognoz açısından daha etkili olduğu gösterilmiştir. Plant ve ark. bir
vaka serisinde daha önceden optik nörit geçirmiş 8 hastada ağrı şikayeti başladığı anda
21
verilen hiperakut prednol tedavisi sonucunda ağrılarının geçtiği ve görme kayıplarının
olmadığını göstermişlerdir (42). NMO hastalarında yapılan retrospektif bir analizde
şikayetlerin başladığı ilk 3 gün içinde başlanan İV metilprednisolon tedavisinin retina
sinir lifi tabakası kalınlığında daha koruyucu etkiye sahip olduğu gösterilmiştir (43).
Multiple Skleroz Tedavi Konsensus Grubu’nun 2004’te 1g/gün 3-5 gün arası verilen
İV steroid sonrası 2 hafta içinde görsel prognozda iyileşme olmazsa 2g/günden 5 gün
boyunca ikinci bir yüksek doz steroid siklusunun başlanmasını önermişlerdir (44).
Demiyelizan optik nörit dışındaki gruplarda steroid tedavisiyle ilgili randomize
kontrollü çalışmalar sınırlıdır. Sarkoidozla ilişkili optik nöritte steroid tedavisi
önerilmektedir (45). Lupusla ilişkili optik nöritte de steroid tedavisinin siklofosfamid
veya alternatifi ile birlikte verilmesi önerilmiştir (46).
Plazmaferez
Plazmaferez steroide cevapsız optik nöritlerde tedavi seçeneği olarak test
edilmiştir. Yapılan bir çalışmada iki kez yüksek doz steroid tedavisi sonrasında görme
keskinliği %50’nin altında olan 23 hastaya (10 MS-ON, 1 NMO-ON, 12 İON)
plazmaferez uygulanmış ve %70 hastada anlamlı görsel iyileşme tespit edilmiştir (47).
Bir vaka serisinde de plazmaferez ile kombine steroid tedavisi alan NMO-ON
hastalarındaki görsel sonuçlarının, yalnızca steroid alan gruba göre daha iyi olduğu
raporlanmıştır (48).
2.3.3 TRAVMATİK OPTİK NÖROPATİ
Travmatik optik nöropati (TON), optik sinirde gelişen akut hasarlanma sonucu
gelişen ani görme bozukluğudur (49). Genellikle kafa ve boyun travmaları sonrasında
gelişir (50). İki alt tipe ayrılır:
Direkt TON: Mermi, bıçak ya da penetran başka bir cisim ile optik sinirin
direkt hasarlanmasıdır.
22
İndirekt TON: Non-penetran travma sonrasında optik sinirde hemoraji, ödem,
konklüzyon nedeni ile gelişen optik sinir hasarıdır. Patofizyolojisinde aksonlar
üzerinde gelişen mikrovasküler hasar suçlanmaktadır.
Travma sonrası gelişen görme kaybı, RAPD varlığı, fundusun normal görünümde
olması indirekt TON için tanı koydurucudur, direkt TON da intraoküler, disk başında
hemorojiler izlenebilir (49).
Ulusal Akut Spinal Kord Yaralanma Çalışma Grubu yüksek doz steroidin (30
mg/kg/24 veya 48 saat) akut spinal kord yaralanmalarında etkili olduğunu açıkladıktan
sonra indirekt TON’da yüksek doz steroid tedavisinin yeri olup olmadığı konusunda
birçok çalışma yapılmıştır. Ancak etkili olduğuna dair kesin kanıt bulunamamıştır (49,
50, 51).
Hipoksik iskemik beyin hasarı, spinal kord ve periferik sinir dekompresyonunda,
retinal ve spinal kord iskemisinde, yapılan hayvan deneylerinde, eritropoetinin anti-
iskemik, anti-inflamatuar anti-apoptotik etkilerinin olduğu gösterilmiştir. Bu bilge baz
alınarak TON hastalarında eritropoetin verilerek yapılan bir çalışmanın sonucunda
görme seviyelerinde İV prednol tedavisi alan veya sadece gözlem yapılan hastalarla
kıyaslandığında görme keskinliğinde anlamlı bir artış izlenmemiştir (50).
2.3.4 KOMPRESİF OPTİK NÖROPATİ
Kitlesel bası nedeniyle gelişen optik sinir hasarıdır. Pitüiter adenom, suprasellar
menenjiom, kraniofarenjiyom gibi intrakraniyel birçok tümör veya anevrizma,
intrakraniyel veya intraorbital enfeksiyöz ve inflamatuar nedenler olan tiroid
orbitopati, nörosarkoidoz gibi hastalıklara bağlı gelişebilir (52, 53). MR ile doğrulanan
kitle ile birlikte optik diskte cupping ve nöroretinal rimde solukluk, retina sinir lifi
tabakasında (RNFL) incelme, görme alanında defekt, görme keskinliğinde düşme ile
prezente olur. Benzer klinik gösteren glokomatöz optik nöropati ile ayrıcı tanısının
dikkatli yapılması gerekir. Görme alanındaki defekt retina sinir lifi tabakasındaki
incelme ile koreledir. RNFL’deki incelme glokom ile ayırıcı tanısında kullanılabilir,
çünkü kompresif optik nöropatide genellikle nazal ve temporal kadranlarda incelme
izlenirken, glokomda inferior ve süperior kadranlarda incelme izlenir (54).
Dekompresif cerrahi sonrasında RNFL kalınlığındaki artış ile görme keskinliği
23
arasında korelasyon gösterilse de Park ve ark. RNFL artışı olan bazı hastalarda görme
keskinliğinde artış izlerken bazılarında normal RNFL kalınlığına sahip olsalar dahi
görme keskinliklerinde artış olmadıklarını raporlamışlardır (55). Ancak maküler
ganliyon hücre tabakasındaki (mGHT,) incelme paternlerindeki değişiklikler ortaya
konmuş ayırıcı tanıda daha değerli olduğu gösterilmiştir (54). M-GHT’daki bu
değişiklik iki hastalığın daha çok ilişkili oldukları lokalizasyonlarının bir sonucudur.
Örneğin parasellar tümörler nazal hemiretinadan gelen aksonlara bası yapıp o
bölgedeki liflerin hasarına sebep olur. Ancak glokomatöz optik nöropatideki aksonal
hasar optik sinir başında lamina kribrosa bölgesinde olur. Lamina kribosanın anatomik
yapısı inferior ve superior kadranda daha az bağ dokusu içerdiğinden bu bölgelerdeki
hasar daha erken ve daha fazla oranda görülür. Lee ve ark. yaptığı bir çalışmada nasal
ve süperior mGHT incelmesi kompresif optik nöropati hastalarında anlamlı olarak
yüksek bulunmuştur (54). Görme alanındaki etkilenme hastalığın progresyonunun
olup olmadığı, dekompresyon sonrası görme fonksiyonlarının düzelme derecesinin
gösterilmesi açısından önemlidir. Yapılan bir çalışmada 70 hasta görme alanları
değerlendirilerek preoperatif tüm görme alanının yarısı ve yarısından fazla etkilenmesi
olanlar (Grup 1, hemianopsi ve fazlası) ve az olanlar (Grup 2) olarak iki gruba
ayrılmış. Grup 1: 20 hasta Grup 2: 50 hasta olarak raporlanmıştır. Dekompresyon
cerrahisi sonundaki 3. ay görme alanları değerlendirildiğinde 70 hastanın 46’sında tam
veya nerdeyse tama yakın iyileşme tespit edilirken, 24’ünde inkomplet bir iyileşme
tespit edilmiştir (56). Görme seviyeleri ikiye ayrıldığında preoperatif görme seviyesi
tamın altında olan 34 hasta, postoperatif 15 olarak tespit edilmiştir. Bu sonuçlar
kompresif optik nöropatisi olan hastalarda yapılan erken cerrahi müdahalenin görme
fonksiyonlarını iyileştireceğini göstermiştir (56). Tedavisi alttan yatan hastalığın
tedavi edilmesidir. Bası yapan kitle bazen tümörken bazen de nörosarkoidoza veya
tiroid orbitopatiye bağlı inflamasyon olabilir. Cerrahi olarak alınması gereken kitleler
için hasta nöroşirurjiye yönlendirilirken, nörosarkoidozu olanlar immünsupresif tedavi
için romatoloji hastalıklarına, tiroid orbitopatisi olan hastalar endokrin konsültasyonu
ile birlikte değerlendirilmelidirler (52),(53). Tiroid orbitopatide 60-100 mg/gün den
başlanan prednison tedavisi positif cevap alınan zamana (birkaç hafta sürebilir) kadar
bu dozdan, sonrasında kademeli olarak azaltılarak kesilmelidir.
24
2.3.5 İNFİLTRATİF OPTİK NÖROPATİ
Santral görmenin düşmesi, renkli görmenin bozulması görme alanında etkilenme,
RAPD’nin olması gibi optik nöropati kliniğinin genel özelliklerinin yanı sıra MRG ile
desteklenen optik sinir infiltarsayon bulguları eşliğinde tanı konulur. Optik sinir
infiltrasyonunu destekleyecek altta yatan hastalığının olması tanıyı desteklerken,
olmaması tanıyı ekarte ettirmez çünkü bazen altta yatan hastalık daha önceden bilirken
bazen ise optik sinir infiltrasyonu sonrası yapılan etyolojik araştırmalar hastalığın
tanısını koydurabilir. Pineoblastom, meningeal karsinomlar, non-Hodgin lenfoma gibi
malign hastalıklar veya sarkoidoz, Waldenström makroglobulinemisi gibi inflamatuar
hastalıklar etyolojide rol oynar (57-60). İnfiltrasyona bağlı gelişen optik disk
değişiklikleri, optik disk ödemi görülebilir. Optik sinir infiltrasyonunun varlığı, diske
nodüler ve düzensiz bir görünüm verir. Diskte sarımtırak grimsi görünüm ve
peripapiller hemorajiler izlenebilir (57). Malign hastalıklarla daha çok bilateral
görülürken, inflamatuar hastalık olan sarkoidozlu hastalarda yapılan bir seride %69
unilateral izlendiği raporlanmıştır. Bu çalışmada inflamatuar bir hastalık olmasına
rağmen %27 ağrı oranı ile demiyelizan optik nöritlerden daha az oranda ağrı kliniği
bulunmuştur (60). Görme keskinlikleri başvuru esnasında genellikle kötüdür ve altta
yatan hastalığın tedavisine yönelik tedavi başlanmalıdır. Görme keskinliğinin tedaviye
cevabı, hastalığın natürü ile ilişkilidir. Malign hastalarda daha az cevap alınırken,
inflamatuar hastalıkların cevabı daha iyidir (60).
2.3.6 METABOLİK OPTİK NÖROPATİ
Metabolik optik nöropatilerin kliniği eşlik eden birçok hastalıkla birlikte bilateral,
ağrısız, kronik ve progresif görme bozukluğunun olmasıdır. Santral görme seviyesinde
düşüş, renkli görmede bozulma, çekosantral görme alanı defekti ve özellikle
papillomakuler sinir lifi tabakasından incelme görülür. Herediter, toksik, nutrisyonel
optik nöropati olarak üç alt gruba sınıflandırılabilir.
Herediter metabolik optik nöropati: 2 tipi vardır. Prototip olan, ilk tanımlanan
Leber’in Herediter Optik Nöropatisi (LHON) ve Kjer hastalığı. LHON X
kromozomuyla aktarılan mitokondriyal deoksiribo nükleik asitteki (mtDNA) bir çok
mutasyon sonucu gelişir ve büyük çoğunlukla genç erkeklerde ortaya çıkar. Daha
önceleri %80-90 olarak raporlanan erkek dominansı İngltere’de yapılan bir çalışmada
25
%73 olarak bildirmiştir (61). Optik sinir hücrelerinde uygunsuz X inaktivasyonunun,
X kromozomundaki “visual loss susceptibility locus”un (VLSL) ve patojenik
mtDNA’nın beraber aktarımının patogenezdeki sebep olduğu hipotezi mevcuttur.
Kadınlarda aktarımın %40’ı homozigot olarak X’ e bağlı VSLS lokusunun ve
patojenik mtDNA varlığından, %60’ı ise heterozigot uygunsuz X inaktivasyonunun
olmasıdır (62). LHON’da birçok mtDNA mutasyonu görülür. 14 459 ve 11 696
mutasyonlarının nörolojik hastalıklarla ilişkisi de bulunmuştur. Bu klinik Leber artı
hastalığı olarak adlandırılır. LHON %95 oranında 2. veya 3. dekatta izlenir.
Başvuru anında peripapiller sinir lifinde ödem ve peripapiller telenjektazik
mikroanjiopati izlenir. Hastalık kronik evreye girdiğinde optik disk solukluğu gelişir.
Genellikle bir gözde subakut ortaya çıkan görme azlığı, renkli görmede bozulma ve
görme alanı defekti birkaç hafta sonra diğer gözde de ortaya çıkar. Görme seviyesi 4-
6 hafta içerisinde 6/60 veya daha düşük seviyelere iner (62).
Kjer hastalığı (Otomal Dominant Atrofi) nükleer genlerdeki nokta mutasyonlar
sonucu gelişir. Otosomal dominant kalıtılır. Kliniği görme keskinliğinde düşme, renkli
görmede bozulma ve görme alanı defekti olması açısından LHON’la benzerlik
gösterse de daha erken yaşta başlaması (genellikle ilk dekatta ortaya çıkar), daha az
görme kaybına ve ve daha az optik disk atrofisi ( optik disk temporal yarısında kısıtlı)
ile ilişkili olması farklılıklarıdır (63, 64).
Nutrisyonel optik nöropati
Kliniği klasik olarak bilateral, görmede hafif ve orta dereceli bir azalma, progresif
yavaş bir seyir gösterir. Genellikle nonspesifik bir retrobulber optik nöropati kliniği
sergilerler. Optik sinir görünümü hiperemik olabilir (65). Fotopik veya skotopik görme
ile ilgili bozukluklar görülebilir, ancak rutinde kullanılan testler değillerdir. Renkli
görme, erken evrelerden beri bozulmuştur. Görme alanındaki defektler daha çok
papillomaküler liflerden kaynaklıdır (66). Nutrisyonel eksiklik alkol ve sigara
kullanımı ile ilişkili olabilir. Küba’da artmış alkol ve sigara kullanımı ile optik
nöropati ve periferik nöropati riskinin arttığı gösterilmiştir ve sonrasında ulusal multi-
vitamin dağıtımından sonra bu oranın dramatik olarak azaldığı gösterilmiştir (65, 66).
B1 (tiamin), B6 (pridoksin), B12 (kobalamin), folat (B9), sistein ve protein
eksikliklerine bağlı gelişir. Bariatrik cerrahi geçirenlerde, alkoliklerde ve vegan diyet
26
yapanlarda B1, B6, B12, demir, folat, bakır eksiklikleri sık görülür. Ve ayrıca bariatrik
cerrahi sonrası gelişen bakır eksikliği de optik nöropati sebebidir, çünkü bakır
nörotransmitter sentezi için gereklidir (65). Ve bu kişilerde risk artmıştır, görme
bozukluklarında nutrisyonel optik nöropati akılda tutulmalıdır. Tedavisinde: B12
eksikliğinde 2 hafta boyunca 1mg intramusküler hidroksikobalamin, sonrasına oral 1
mg 2 kez başlanmalıdır. Serum B12 seviyeleri her zaman doku B12 değerlerini
yansıtmayabilir. Bu akılda tutularak B12 eksikliğinden şüpheleniliyorsa tedavi
başlanmalıdır. B1 için 100 mg/gün intravenöz tedavi 2 hafta boyunca verildikten sonra
oral vitamin B kompleks tedavisi günlük başlanmalıdır. Bakır eksikliğinde ise 2 mg
oral günlük tedavi verilmelidir (65).
Toksik optik nöropati
Optik sinire toksik ilaç veya ürünlerle maruziyet sonrasında gelişen optik
nöropatidir. Optik sinir hasarı yapabilen 80’den fazla ajan raporlanmıştır (66).
Bilateral, ağrısız, tipik olarak santral ve çekosantral görme alanı defekti mevcuttur.
Optik disk normal, soluk ve/veya ödemli ve peripapiller sinir lifi ödemli olabilir.
Anti-tüberküloz ilaçlara bağlı optik nöropati: Etambutol ve izoniazid toksik
ilaçlardır. Etambutolün sitokrom oksidoz için gerekli olan çinkoyu
bağlayarak toksik etki oluşturduğu varsayılmaktadır (66). Etambutol
başlandıktan birkaç hafta veya birkaç ay içinde etkisi çıkar ve etkisi doza
bağımlıdır genellikle fazla doz alımı nedeniyle gelişir (63). VEP
latanslarında gecikme ve renkli görmede bozulma kliniği gelişir. Tedavisinde
ilaç dozunun tekrar ayarlanması, çinko takviyesi yapılmalıdır. Devam ederse
ilaç kesilmelidir. İlaç kesilmesi sonrası görsel fonksiyonlar düzelmektedir.
İzoniazidin optik nöropati yapma nedeninin daha çok B6 eksikliğine sebep
olmasından dolayı olduğu düşünülmektedir. Etambutol ile beraber
kullanıldıklarında toksik etkisi daha fazla olmaktadır. İlaç kesilmesi
sonrasında görsel fonksiyonlar düzelmektedir.
Diğer iatrojenik nedenler: Aşağıdaki listede sıralanan birçok ilaca optik
nöropati yapması açısından dikkat edilmelidir. Ancak bunlar arasında
vigabatrinin (anti-epileptik) toksik- nutrisyonel optik nöropati yapma oranı
%30’dur ve görme keskinliğinde ciddi kayıplara yol açar. Yaşlı ve sigara içen
27
kişilerde bu komplikasyonu daha sık görülür. Disulfiram alkol bağımlılığı
olan kişilerde kullanılır. Temel etkisi az bir miktarda alkole bile birlikte
alındığında hoş olmayan bir etki yaratmasıdır. Alkolün neden olduğu optik
nöropatiye benzer şekilde retrobulber optik nöropati yapar. Alkol
kesilmesine rağmen devam eden bir klinik varsa disulfiramdan
şüphelenilmelidir.
Resim 4. Toksik optik nöropatili bir hastanın tedavi öncesi hiperemik disk
görünümü (üstte) ve tedavi sonrası disklerdeki hipereminin gerilemesi (altta).
(65)
Tablo 1. Optik sinire toksik ilaçlar
Vigabatrin
Disülfiram
Etambutol
Isoniazide
Amiodarone
Chloroquine
5 fluoro-uracyl
MAO-inhibitors
Methotrexate
Cisplatin
Vincristine
Digitaller
28
Metanol: Kliniği diğer toksik nöropatilerden ayıran en önemli özelliği akut olmasıdır.
Bilateral, ağrısız, tipik olarak santral ve çekosantral görme alanı defekti mevcuttur.
Soluk bir optik disk ödemi ve peripapiller sinir lifi ödemi tipiktir. Bulantı-kusma,
metabolik asidoz, konfüzyon solunum sıkıntısı gibi ciddi bir kliniği mevcuttur. Görsel
prognozu kötüdür. Tedavisi fomepizol, hiperventilasyon, sodyum bikarbonat
replasmanı, hemodiyalizdir.
Resim 5. Metanole bağlı toksik optik nöropatide soluk optik disk ödemi ve
peripapiller sinir lifi ödemi.(65)
29
3. GEREÇ VE YÖNTEM
Ocak 2016 ile Ocak 2019 tarihleri arasında Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hastanesi Göz Kliniğine başvuran, optik nöropati tanısıyla takip ve tedavi
edilen 105 hastanın kayıtları retrospektif olarak incelendi. Yeterli klinik verisi olan 91
hasta çalışmaya dahil edildi. Optik nöropati ön tanısı ile yatırılan, yatışları esnasında
alt gruplara sınıflandırılan hastalar sistematik olarak incelendi.
Optik nöropatiler;
1. İskemik optik nöropati,
A. Anterior iskemik optik nöropatiler(AİON)
o Non-arteritik AİON
o Arteritik-AİON, küçük damar vasküliti olan dev hücreli
arterit ile ilişkilidir
B. Posterior iskemik optik nöropatiler (PİON)
2. Optik nörit,
1) Multiple skleroz (MS) ile ilişkili optik nörit
2) Nöromiyelitis optika (NMO) ile ilişkili optik nörit
3) Sistemik hastalıklarla ilişkili optik nörit (inflamatuar ve
enfeksiyöz hastalıklarla birlikte)
4) İdiyopatik optik nöritler (diğer, sistemik hastalıklardan
bağımsız)
3. Travmatik optik nöropati,
4. Kompresif optik nöropati,
5. İnfiltratif optik nöropati,
6. Metabolik optik nöropati olarak sınıflandırıldı (7).
Kayıtların eksik olduğu, optik nöropati tanısı klinik olarak kesin
doğrulanmayan, retinal ve/veya üveal inflamasyonu olan hastalar dışlandı. Hastaların
alt tanıları, demografik verileri, kliniğe başvuru şikayetleri ve başvuru muayene
bulguları, aldıkları tedaviler ve tedavi sonu klinik değerlendirmeleri incelendi.
30
Tüm hastaların; şikayetleri, şikayetlerinin başlangıç zamanı, göz hareketleri ile
ağrının varlığı, bilinen hastalıkları, görme bozukluğuna eşlik eden, ateş, kilo kaybı,
iştahsızlık, halsizlik gibi sistemik şikayetleri sorgulandı, devamlı kullandığı medikal
tedavileri, ilaç dışı herhangi bir besin takviyesi, beslenme alışkanlıkları, alkol tüketimi
gibi anamnez bulguları kaydedildi.
Tüm hastaların; refraksiyon kusurları, non-kontakt göz içi basınçları, Snellen
eşeli ile en iyi düzeltilmiş görme keskinlikleri, biyomikroskop ile ön segment
muayeneleri, dilatasyon sonrası 90 dioptri (D) lens ile fundus muayeneleri, RAPD
varlığı, İshihara kartları ile renkli görmeleri kaydedildi. P +/- , EH, parmak sayma gibi
görme keskinlikleri ondalık birime çevrildi (67).
Tüm hastalara orbita ve beyin MRG yapılarak; optik sinir tutulumu ile beraber
olan inflamatuar optik nöropatiler, nörodejeneratif hastalıklar, kompresif optik
nöropati yapan inflamasyon ve optik sinire bası yapan kitle varlığı değerlendirildi,
nöroloji konsültasyonu yapıldı. Nöroloji hastalıkları tarafından önerilen hastalara bos
sıvı örneklemesi, servikal-lumbar vertebral MRG, vaskülit paneli, görsel uyarılmış
potansiyel testleri yapıldı. Hemogram, rutin biyokimya, otoimmün tarama paneli,
lupus antikoagülanı, ESH, CRP, B12, D vitamini, folik asit düzeylerini
değerlendirmek için kan örnekleri alındı. Uygun görülen hastalar romatoloji
hastalıklarına konsülte edilerek sistemik hastalıklarla ilişkili durumların ayırıcı tanısı
için görüşleri alındı.
İstatistiksel Analiz
Tüm istatistiksel analizler SPSS 22 paket programı kullanılarak yapıldı. Başlangıçta
yüzde, ortalama ve standart sapma gibi tanımlayıcı istatistikler yapıldı. Kategorik
verileri karşılaştırmak için ki-kare testi kullanıldı. Bağımlı iki grubun değişkenlerinin
karşılaştırmak için eşleştirilmiş örneklem t testi (paired t test) ve Wilcoxon işaretli sıra
testi kullanıldı. p<0.05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
31
BULGULAR
Demografik özellikler
Toplamda 91 optik nöropati hastası çalışmaya alındı.40 hasta kadın (%43), 51
hasta erkekti (%57). Tüm optik nöropati alt grupları değerlendirildiğinde görülme
oranı %49,5 ile iskemik ON en fazla görülen gruptu. Optik nörit %38,5, travmatik ON
%4,4, kompresif ON %4,4 ve metabolik ON %3,3 oranında izlendi.
Grafik 1. Optik Nöropatilerin Yüzde Dağılımı
İskemik ON tanısıyla 45 hasta çalışmaya alındı. Hastaların 17’si (%42,8)
kadın, 28’i (%57,2) erkekti. Hastalığın ortaya çıkış yaş ortalaması 64,97±12,15 (36-91
yıl) yıl idi. Ortalama takip süresi 9,42±10,46 (1-36 ay) aydı. 43 NA-AİON, 2 A-AİON
hastası vardı. NA-AİON hastalarında tutulum gösteren gözlerin 7’sinde (%16,28)
hastalığın ortaya çıkış yaşı 50 yaşın altındaydı. Bu hastaların ortalama yaşı 46,71±4,82
yıl (36-50 yıl) idi. 50 yaş üstünde tutulum gösteren 36 (%83,72) gözde, hastaların
ortalama yaş değeri 67,89±9,92 (51- 91 yıl) yıl idi. A-AİON hastasının ikisi de
kadındı, hastalığın ortaya çıkış yaş ortalaması 76,5 yaş idi.
Optik nörit tanısıyla 35 hasta çalışmaya alındı. Hastaların 21’i kadındı %60, 14
hasta erkekti %40. Hastalığın ortaya çıkış yaş ortalaması 40,28±15,52 (18-79 yıl) yıl
idi. Ortalama takip süresi 12,86±9,06 (1-32 ay) aydı. Hastaların % 25,7’si MS ile
ilişkili optik nörit, %11,4’ü NMO ile ilişkili optik nörit, %11,4’ü sistemik
hastalıklarla ilişkili optik nörit, %51,4’ü idiyopatik optik nörit alt grubunda idi.
Travmatik optik nöropati tanısıyla 4 hasta çalışmaya alındı. Hastaların 4’ü de erkekti.
Hastalığın ortaya çıkış yaş ortalaması 37,00±15,30 (18-54 yıl) yıl idi. Ortanca takip
süresi 1,25±0,5 (1-2 ay) aydı.
49,50%
38,50%
4,40% 4,40% 3,30%
İskemik ON Optik Nörit TravmatikON
KompressifON
MetabolikON
32
Kompresif optik nöropati tanısıyla 4 hasta çalışmaya alındı. Hastaların 2’si (%
50) kadın, 2’si (% 50) erkekti. Hastalığın ortaya çıkış yaş ortalaması 56,75±13,50 (40-
73 yıl) yıl idi. Ortanca takip süresi 3,50±1,73 (2-6 ay) aydı.
Metabolik optik nöropati tanısıyla 3 hasta çalışmaya alındı. Hastaların 3’ü de
(% 100) erkekti. Hastalığın ortaya çıkış yaş ortalaması 32,00±21,63 (8-50 yıl) yıl idi.
Ortanca takip süresi 16,67±17,47 (2-36 ay) aydı.
Tablo 2’de hastaların demografik verileri özetlenmiştir.
Tablo 2. Optik nöropati hastalarının demografik verileri
Hasta
Sayısı
Cinsiyet
(Kadın/Erkek)
Başlangıç Yaşı
(ort±SS)
İskemik Optik Nöropati 45 17/28 64,97±12,15
Nonarteritik 43 15/28 64,44±12,16
Arteritik 2 2/0 76,50±2,12
Optik Nörit 35 21/14 40,28±15,52
MS İlişkili 9 7/2 29,78±10,97
Nöromiyelitis Optika 4 4/0 61,00±16,06
Sistemik Hastalık İlişkili 4 3/1 43,00±12,83
İdiopatik 18 7/11 40,33±13,75
Travmatik Optik Nöropati 4 0/4 37,00±15,30
Kompressif Optik Nöropati 4 2/2 56,75±13,50
Metabolik Optik Nöropati 3 0/3 32,00±21,63
Toksik 2 0/2 44,00±8,49
Herediter 1 0/1 8,00±0,00
Toplam 91 40/51 52,80±18,67
Klinik özellikler
İskemik ON’li 45 hastanın, 43’ü NA-AİON, 2’si A-AİON hastası idi.
NA-AİON hastaları değerlendirildiğinde 1 hasta (1 ay) hariç, kliniğe başvuru süresi 2
haftadan kısaydı Görme keskinliği P+ ile 1.0 arasında değişkendi ort±SS (0,31±0,40).
Tek taraflı tutulum 39 (%86,7), iki göz tutulumu ise 6 (%13,3) hastada mevcuttu. Bu
33
hastalardan 1 tanesi kliniğimizde takipleri sırasında ikinci göz tutulumu geliştirirken,
diğer 5’i başvuru anında daha önceden diğer gözünün de etkilendiği olgulardı. İlk göz
ile ikinci göz arasındaki tutulum süresi ortanca değeri 10,73±40,54 (3-240 ay) ay idi.
Ek hastalıklar değerlendirildiğinde 34 hastada (%75,6) en az 1 ek tanı vardı. 23
(%51,1) hastada DM, 15 (%33,3) hastada HT, 5 (%11,1) hastada SVO, 4 (%8,9)
hastada hiperlipidemi, 9 (%20) hastada KAH, 4 hastada (%8,9) astım ya da KOAH
olduğu izlendi. NA-AİON hastalarının 50 yaş altı ve üstü klinik bulguları Tablo 3’de
sunulmuştur.
A-AİON hastalarının kliniğe başvuru süreleri 2 haftanın altında idi. Görme
keskinlikleri EH ve 2 MPS idi. 2 hastanın da tek gözünde tutulum mevcuttu. Ek
hastalıklar değerlendirildiğinde hastaların 1’inde KAH ve HT mevcuttu, diğer hastanın
ise bilinen ek hastalığı yoktu. Hastaların ESH değeri 70 ve üzerinde, CRP değeri 100
ve üzerinde idi. 2 hasta da temporal arter biyopsisini kabul etmedikleri için biyopsi
yapılmadı.
Tablo 3. Nonarteritik Anterior İskemik ON Klinik Bulgularının 50 yaş ve üstünde
karşılaştırılması
Yaş ≤50 N= 7 Yaş >50 N= 36
Cinsiyet K/E 1 (% 14,3) / 6 (% 87,7) 14 (% 38,9) / 22 (% 61,1)
Yaş (Ort±SS) 46,71±4,82 67,89±9,92
Sistemik Hastalık 5 (% 71,4) 28 (% 77,8)
Diyabetes Mellitus 4 (% 57,1) 19 (% 52,8)
Hipertansiyon 1 (% 14,3) 13 (% 36,1)
Serebrovasküler Hastalık 0 (% 0) 5 (% 13,9)
Hiperlipidemi 0 (% 0) 4 (% 11,1)
Koroner Arter Hastalığı 0 (% 0) 8 (% 22,2)
Astım /KOAH 0 (% 0) 4 (% 11,1)
Başlangıç Görme Keskinliği 0,23±0,35 0,34±0,42
Nihai Görme Keskinliği 0,35±0,41 0,37±0,39
34
İki optik nörit hastası (4 hafta) hariç tüm hastalar şikayetleri başladıktan 2 hafta
içerisinde başvurmuşlardı. Başvuru anında görme keskinlikleri EH ile 1,0 arasında
değişiyordu. Tek taraflı tutulum 29 (%85,2), iki göz tutulumu ise 6 (%14,8) hastada
mevcuttu. Bu hastalardan 1 tanesinde kliniğimizde takipleri sırasında ikinci göz
tutulumu gelişti. Kalan hastaların daha önceden diğer gözleri etkilenmişti. İlk göz ile
ikinci göz arasındaki tutulum süresi ortanca değeri 11,18±30,41 (8-132 ay) ay idi. .
%54,3 hastada optik disk ödemi izlenirken geri kalanında optik disk ödemi yoktu. Ağrı
şikayeti optik nörit hastalarının %45,7’inde mevcut olup, en sık % 66,7 ile MS ilişkili
optik nörit hastalarında mevcuttu. %62,9 hastanın RAPD’si mevcuttu
Optik nörit tanısı konan tüm hastalar nörolojiye konsülte edildi. Bu hastalardan
9’unda MS, 4’ünde NMO tanısı mevcuttu. MS hastalarının 7’si yeni tanı, 2 tanesi eski
tanılı idi. 4 tane sistemik hastalıklarla ilişkili optik nörit, 18 tane idiyopatik optik nörit
hastası vardı. Sistemik hastalıklarla ilişkili optik nörit hastalarının 2’si Behçet, 1’i
romatoid artrit, 1’isi enfeksiyöz (sifiliz) optik nörit idi. Takipleri boyunca sadece 1
NMO ilişkili optik nörit hastasında rekürrens oldu. Ataklar arasındaki geçen süre 8
aydı. 2 MS ilişkili optik nörit, 2 NMO ilişkili optik nörit, 1 idiyopatik optik nörit
hastası olmak üzere toplam 5 hasta daha önceden dış merkezde optik nörit atağı ile
takip edilmiş rekürrsensi olan hastalardı. (8-132 ay)
Optik nörit hastalarının atak ayaları incelendiğinde kış ayları olan Aralık,
Ocak, Şubat aylarında pik yaptığı saptandı.
Grafik 3. Optik Nörit Hastalarının Atak Dönemleri
0%5%
10%15%20%25%30%35%40%
Hasta Sayısı N=35
35
TON hastalarının kliniğe başvuru zamanları travma sonrasında 1 gün ile 2 hafta
arasında değişkendi. Görme keskinliği P- ile 0,4 arasında değişkendi, ort±SS
(0,18±0,17) idi. 2 hasta araç içi trafik kazası,1 hasta künt kafa travması, 1 hasta delici
kesici alet yaralanması sonrasında TON kliniği ile başvurmuştu. 1 hastada orbita
lateral duvar kırığı, 1 hastada hifema ve glokom mevcuttu. Hastaların hepsinin
MRG’sinde optik sinire penetran bir travma olmadığı izlendi ve indirekt TON
grubunda değerlendirildi. Optik disk 2 hastada soluk, 2 hastada doğal görünümde
izlendi. Hastalardan 2 (%50)’sinin RAPD’si mevcuttu. Hastalardan 3’ünün (%75)
renkli görmesi yoktu.
Tüm kompresif ON hastalarının sebebi hipofiz tümörüydü. Görme
keskinlikleri P- ile 0,7 arasında değişkendi. 3 hastada belirgin optik disk solukluğu ve
RNFL incelmesi izlenirken, 1 hastanın optik diski doğal görünümde, RNFL ölçümü
normal sınırlar içindeydi.
Metabolik ON hastalarından 1’i kaynağı bilinmeyen bir tütün tüketimi sonrası,
1’i nazofarenks karsinomu nedeniyle aldığı radyoterapi sonrasında toksik optik
nöropati ile takip edilirken, 1 hasta ise otosomal dominat atrofi tanısıyla takip edildi.
Görme keskinlikleri 0,3 ile 0,6 arasında değişkendi.
Optik nöropati hastalarının klinik özellikleri Tablo 4’de sunulmuştur.
36
Tablo 4. Optik nöropati hastalarının klinik bulguları
Takip Süresi,
Ay
Ort (SS)
RAPD
Varlığı
N (%)
Renkli Görmede
Bozulma
N (%)
Optik Disk Görünümü
N (%)
Rekürrens
Oranı
Rekürrens
Aralığı, Ay
Ort (SS) Normal Ödemli Soluk N (%)
İskemik Optik Nöropati 9,42 (10,46) 17 (37,8) 38 (84,4) 0(0) 45 (100) 0(0) 6 (13,3) 10,73 (40,54)
Nonarteritik Anterior 9,81 (10,54) 17 (39,5) 36 (83,7) 0 (0) 43 (100) 0 (0) 6 (14,0) 11,23 (41,42)
Arteritik 1 (0) 0 (0) 2 (100) 0 (0) 2 (100) 0 (0) 0 (0) -
Optik Nörit 12,86 (9,06) 22 (62,9) 29 (82,9) 16 (45,7) 19 (54,3) 0(0) 6 (17,1) 11,18 (30,41)
MS İlişkili 14,67 (4,36) 6 (66,7) 7 (77,8) 8 (88,9) 1 (11,1) 0 (0) 2 (22,2) 22,67 (47,41)
Nöromiyelitis Optika 14,25 (14,93) 2 (50) 4 (100) 3 (75) 1 (25) 0 (0) 3 (75) 38,00 (44,00)
Sistemik Hastalık İlişkili 15,00 (7,39) 2 (50) 3 (75) 1 (25) 3 (75) 0 (0) 0 (0) -
İdiopatik 11,17 (10,00) 12 (66,7) 15 (83,3) 4 (22,2) 14 (77,8) 0 (0) 1 (5,6) 1,33 (5,66)
Travmatik Optik Nöropati 1,25 (0,50) 2 (50) 3 (75) 2 (50) 1 (25) 1 (25) 0 (0) -
Kompressif Optik Nöropati 3,50 (1,73) 0 (0) 1 (25) 2 (50) 0 (0) 2 (50) 0 (0) -
Metabolik Optik Nöropati 16,67 (17,47) 0(0) 1 (33,3) 0(0) 1 (33,3) 2 (66,7) 0(0) -
Toksik 7 (7,07) 0 (0) 0 (0) 0 (0) 1 (50) 1 (50) 0 (0) -
Herediter 36,00 (0) 0 (0) 1 (100) 0 (0) 0 (0) 1(100) 0 (0) -
Toplam 10,36 (9,85) 41 (45,1) 74 (81,3) 20 (22,0) 66 (72,5) 5 (5,5) 12 (13,2) 9,59 (34,18)
38
Tedavi
Bir iskemik ON ve iki optik nörit hastası steroid tedavisini kabul etmeyerek
tedavi almadı. Toplamda 81 iskemik, travmatik ON ve optik nörit hastasına İV 1 g
steroid sonrasında, 1mg/kg oral steroid tedavisi başlanıp kademeli olarak kesildi. 11
iskemik optik nöropati hastası İV prednol tedavisine ilave olarak nörolojinin ek önerisi
ile asetilsalisilik asit (ASA) tedavisi aldı. Sistemik hastalık grubundaki Behçet ve RA
hastalığı olan 3 hastaya steroid ile beraber anti-metabolit tedavi, sifilizi olan 1 hastaya
steroid ile beraber penisilin tedavisi verildi.
Beyin ve sinir cerrahisi ve endokrin hastalıklarıyla takip edilen kompresif optik
nöropati hastalardan 2’si transsfenoidal tümör rezeksiyonu geçirdi, beyin ve sinir
cerrahisi 1 hastaya operasyon önermeyip poliklinik takibine aldı, 1 hasta ise takibi
bıraktı.
Tütün tüketimi sonrası toksik ON gelişen hastaya steroid tedavisi verilmedi,
toksik madde maruziyet kesildive nöroloji tarafından ASA başlandı, radyoterapi
sonrası toksik optik nöropatisi gelişen ve otosomal dominant atrofisi olan hasta sadece
takipe alındı, tedavi verilmedi. Tüm hastaların tedavi protokollerinin dağılımı Tablo
5’de sunulmuştur.
39
Tablo 5. Optik nöropatili hastaların akut dönem tedavi protokolleri
N (%)
Pulse ve
Oral
Steroid
ASA+ Pulse
ve
Oral Steroid
ASA Takip
(Tedavisiz)
Cerrahi
(Dekompresyon)
İskemik Optik Nöropati 33 (73,3) 11 (24,4) 0 (0) 1 (2,2) 0 (0)
Nonarteritik Anterior 31 (72,1) 11 (25,6) 0 (0) 1 (2,3) 0 (0)
Arteritik 2 (100) 0 (0) 0 (0) 0 (0) 0 (0)
Optik Nörit 33 (94,29) 0(0) 0(0) 2 (5,71) 0(0)
MS İlişkili 9 (100) 0 (0) 0 (0) 0 (0) 0 (0)
Nöromiyelitis Optika 4 (100) 0 (0) 0 (0) 0 (0) 0 (0)
Sistemik Hastalık İlişkili 4 (100) 0 (0) 0 (0) 0 (0) 0 (0)
İdiopatik 16 (88,9) 0 (0) 0 (0) 2 (11,1) 0 (0)
Travmatik Optik Nöropati 4 (100) 0 (0) 0 (0) 0 (0) 0 (0)
Kompressif Optik
Nöropati
0 (0) 0 (0) 0 (0) 2 (50) 2 (50)
Metabolik Optik Nöropati 0(0) 0(0) 1 (33,3) 2 (66,7) 0 (0)
Toksik 0 (0) 0 (0) 1 (50) 1 (50) 0 (0)
Herediter
0 (0) 0 (0) 0 (0) 1 (100) 0 (0)
Toplam 70 (76,9) 11 (12,1) 1 (1,1) 7 (7,7) 2 (2,2)
Görsel Seyir
Tüm optik nöropati hastalarının başlangıç (0,31±0,35) ve nihai (0,45±0,40) en
iyi düzeltilmiş görme keskinlikleri (EİDGK) karşılaştırıldığında istatistiksel olarak
anlamlı düzelme saptandı (p<0,001).
İskemik ON hastalarının başlangıç (0,31 ± 0,40) ve nihai (0,35 ± 0,39) görme
keskinlikleri karşılaştırıldığında istatistiksel anlamlı bir iyileşme mevcuttu (p=0,019).
40
Optik nörit hastalarının çoğu, başlangıç görme (0,31 ± 0,32) seviyesine göre
daha iyi bir nihai görme keskinliğine ulaştı (0,61 ± 0,37) (p<0,001).
Travmatik ON hastalarının görme keskinliklerinde belirgin bir artış
saptanmadı. 3-6 ay aralığında takip edilen hastalardan 1’inin görmesi 0,2’den 0,4’e
çıkarken diğer hastaların görmelerinde değişiklik olmadı.
Kompresif ON hastalarından cerrahi geçiren 1 hastanın unilateral görme artışı
izlenirken, diğer hastaların görme keskinliklerinde değişkenlik izlenmedi.
Metabolik ON’lu hastalardan tütün kullanımına bağlı optik nöropati hastasında
görmede artış izlenirken, radyasyon nöropatisine bağlı hastada beyin metastazı gelişip
klinik kötüleşme ve başvuru anına göre görme keskinliğinde azalma izlendi.
Herediter optik nöropatili hastada görsel olarak değişiklik olmadı.
Bu grupların ilk ve nihai görmeleri Tablo 6’te özetlendi.
Grafik 2. Optik Nöropati Hastalarının Başlangıç ve Nihai Görme Keskinliği
*Wilcoxon işaretli sıra testine göre p<0,05
0
0,1
0,2
0,3
0,4
0,5
0,6
0,7
0,8
0,9
1
İskemik ON* Optik Nörit* Travmatik ON Kompressif ON Metabolik ON Toplam*
Gö
rme
Kes
kin
liği
Başlangıç Görme Keskinliği Nihai Görme Keskinliği
41
Tablo 6. Optik Nöropati Hastalarının Başlangıç ve Nihai Görme Keskinliği
N (%) N Başlangıç Görme
Keskinliği
Nihai Görme
Keskinliği
p
İskemik Optik Nöropati 45 0,31 ± 0,40 0,35 ± 0,39 0,019
Nonarteritik Anterior 43 0,32 ± 0,41 0,37 ± 0,39 0,024
Arteritik 2 0,001 ± 0 0,02 ± 0,28 0,317
Optik Nörit 35 0,31 ± 0,32 0,61 ± 0,37 <0,001
MS İlişkili 9 0,28 ± 0,28 0,71 ± 0,32 0,018
Nöromiyelitis Optika 4 0,08 ± 0,15 0,23 ± 0,45 0,180
Sistemik Hastalık İlişkili 4 0,53 ± 0,31 0,83 ± 0,17 0,066
İdiopatik 18 0,33 ± 0,35 0,60 ± 0,38 0,006
Travmatik Optik Nöropati 4 0,18 ± 0,17 0,23 ± 0,21 0,317
Kompressif Optik Nöropati 4 0,33 ± 0,38 0,40 ± 0,47 0,317
Metabolik Optik Nöropati 3 0,40 ± 0,17 0,41 ± 0,45 0,655
Toksik 2 0,45 ± 0,21 0,47 ± 0,62 0,655
Herediter
1 0,30 ± - 0,30 ± - -
Toplam 91 0,31±0,35 0,45±0,40 <0,001
42
TARTIŞMA VE SONUÇ
Bu çalışmada, Isparta ilinde 3. basamak sağlık hizmeti veren üniversite
hastanesinde, son 3 yılda tanısı kesinleşmiş 91 optik nöropati hastasının demografik,
klinik özellikler, tedavi protokolleri değerlendirildi.
Demografik özellikler
Tüm optik nöropati alt grupları değerlendirildiğinde görülme oranı %49,5 olan
iskemik ON en fazla görülen gruptu. Optik nörit %38,5, travmatik ON %4,4,
kompresif ON %4,4 ve metabolik ON %3,3 oranında izlendi.
NA-AİON hastalarımızda diğer çalışmalarla benzer oranda erkek
predominansı mevcuttu 29/45 (%64,4). İONDT’de erkek hasta oranı %61,7 oranında
bildirilirken, diğer çalışmalarda da erkek predominansı bildirilmiştir. Bu durum
erkeklerde vasküler risk faktörlerinin, sigara ve alkol kullanımının kadınlara göre daha
fazla olması ile ilişkilendirilmiştir (76).
A-AİON hastalarının ikisi de kadındı ve yaş ortalamaları 76 yaş idi. Bu ileri
yaşta ve kadınlarda daha sık olduğunu bildiren literatür ile uyumluydu (32).
Optik nörit hastalarımızın % 25,7’si MS ile ilişkili optik nörit, %11,4’ü NMO
ile ilişkili optik nörit, %11,4’ü sistemik hastalıklarla ilişkili optik nörit, %51,4’ü
idiyopatik optik nörit alt grubunda idi. Yapılan bir çalışmada 38 optik nörit hastasının
%87’si idiyopatik optik nörit, %3’ü MS ile ilişkili, %3’ü NMO ile ilişkili, %8 i ise
şüpheli MS veya NMO hastası olarak bildirilmiştir (68). ONTT’de ise %5,6 hastada
kesin olmakla beraber toplam %33 hasta kesin ve şüpheli MS tanısı almıştır (40).
Çalışmamızda, diğer çalışmalarla benzer şekilde kadın predominansı
mevcuttu. ONTT hasta grubunda kadın hasta yüzdesi %77,2 iken, bizde % 60’dı. Diğer
bazı çalışmalarda da değişen oranlarda kadın predominansı bildirilmiştir (69-75).
Çalışmamızda travmatik optik nöropatili hastaların hepsi erkek, kompresif ON
hastalarında kadın erkek oranı eşit, metabolik ON hastalarının hepsi erkekti. Hasta
sayılarının bu gruplarda az olması nedeniyle bizim sonuçlarımız hastalığın toplum
genelindeki oranı yansıtmayabilir. Travmatik ON kadınlarda da görülebileceği gibi,
43
travmaya maruziyetin erkeklerdeki yüksek olması, çalışmamızdaki travmatik ON
erkek predominansıyla ilişkili olabilir.
Kompresif ON’de, Graves hastalığı ve menenjioma bağlı geliştiğinde kadın
predominansı bildiren yayınlar mevcuttur (77). Ancak bizim hasta grubumuzdaki
hastaların tümünün etyolojisinde hipofiz tümörü vardı. Ve erkeklerde hipofiz
tümörünün klinik bulgularının spesifikliği nedeniyle teşhis alma oranı daha fazladır.
Bu da bizim çalışmamızdaki kompresif ON grubundaki kadın-erkek oranının eşit
olmasıyla ilişkili olabilir.
Çalışmamızda optik nörit hastalarının yaş ortalamasını 40,3 yaş olarak bulduk.
Bu yaş ortalaması ONTT’de 31,8 olarak bildirilmiştir (78). Diğer bazı çalışmalarda da
benzer şekilde ortalama başvuru yaşı 3. dekat olarak bildirilmiştir. Hong Kong’da
yapılan bir çalışmada ise bizimkine benzer şekilde yaş ortalaması 40 olarak
bulunmuştur. Bu çalışmada kesin MS tanısı olan sayısı 1 muhtemel MS hasta sayısı 3
olarak bildirilmiştir. Çalışmalarındaki MS ilişkili optik nörit oranının düşük olmasının
yaş ortalamasını yükselttiğini savunmuşlardır. Afrikalı hastalarda yapılan bir
çalışmada ise MS ilişkili optik nörit oranını daha az idiyopatik optik nörit oranının
daha çok ve bunla korele olduğu düşünülerek yaş ortalamasının 35,7 bildirilmiştir (69).
Çalışmamızda MS hasta sayısını 9 ve sadece MS alt grubundaki hasta yaş ortalamasını
litaratürle uyumlu olarak 29,78 bulduk ancak çalışmamızdaki 4 NMO ilişkili optik
nörit hastasının yaş ortalaması 61 olduğundan bunun tüm optik nörit hasta yaş
ortalamasını arttırdığını düşünüyoruz.
Çalışmamızda iskemik optik nöropati hastalarının yaş ortalamasını 65 yaş
olarak bulduk, bu oran İONDT’de 68 yaş olarak bildirilmiştir. Bizim yaş ortalamamız
bu çalışma ile benzer olmakla beraber hafif düşük olması, bizim çalışmamızda 50 yaş
altı hastalarda çalışmaya alınırken, İONDT’de 50 yaş altındaki hastaların
dışlanmasının bunu açıklayabileceğini düşünüyoruz. Diğer çalışmalarda yaş
ortalaması bizimkine benzer şekilde 57-65 yaş arasında bulunmuştur (78, 79).
NA-AİON hastalarını 50 yaş altı ve üstü olarak iki gruba ayırdık. Hastaların
%16,2’si 50 yaş altındaydı ve bunların %87’si erkekti. Başvuru görme keskinlikleri
karşılaştırıldığında 50 yaş altı gruptakilerin başlangıç görme sevileri düşük olsa da
istatistiksel olarak anlamlı değildi, nihai görmeler açısından iki grup arasında fark
44
yoktu. Preechawat ve ark. yaptıkları bir çalışmada 50 yaş altı hastaların başlangıç
görmelerini daha kötü ancak nihai görmelerinin daha iyi bilirmişlerdir. Ülkemizde
Nalçacıoğlu ve ark. yaptıkları çalışmada 50 yaş altı hastaların oranını %17,6 ve
başvuru görme seviyelerini daha düşük bildirmişlerdir. Ancak nihai görme seviyesini
de bu grupta anlamlı olarak düşük bildirilmiştir. (90) Bu konuda literatürde çelişkili
sonuçlar vardır. 50 yaş altı ve üstü NA-AİON hastalarının demografik ve klinik
özellikleri Tablo 4’te özetlenmiştir.
Travmatik optik nöropati hastalarının değerlendirildiği bir çalışmada kafa
travması geçiren hastaların %0,5-2 oranında travmatik optik nöropati geliştirdikleri
raporlanmıştır, ancak bu oran kraniofasiyel kırıkları olanlarda daha yüksektir (49).
Bizim çalışmamızda da travmatik ON’li hastaların %25’inde kraniofasiyel kırık
mevcuttu. Travmatik, kompresif ve metabolik ON’lerde yaş ortalamasını 3-5. dekat
olarak bulduk, bu yaş ortalaması litaratür ile uyumluydu (81, 82).
Klinik özellikler
Görme kaybı, RAPD varlığı, renkli görmede bozulma optik nöropatilerin ortak
klinik özellikleridir. Tablo 4’te RAPD varlığı, renkli görmede bozulma gibi bulguları
Tablo 6’da ise hastaların başvuru ve son vizitteki görme keskinlikleri özetlenmiştir.
Çalışmamızda iskemik ON’li ve optik nöritli hastaların görme keskinliklerinde
anlamlı bir artış kaydederken, travmatik, kompresif ve metabolik ON’li hastaların
görme keskinliklerinde anlamlı bir artışın olmadığını gördük.
Optik nörit hastalarının başvuru anındaki ortalama görme keskinlikleri 0,31 idi
ve görme keskinliği 0,1 ve altında olan hasta oranı % 42,9‘du. Bu oran ONTT’de
%35,9 olarak bildirilmiştir. Nihai görme keskinlikleri değerlendirildiğinde optik
nöritli hastalarda ortalama görme keskinliği 0,61’ e yükselmişti ve bu yükselme
istatistiksel olarak anlamlıydı (p<0,001). ONTT’da hastaların %69’u 1 yıl içinde 1,0
veya daha iyi görmeye ulaşmış, %93’ü 0,5 ve daha iyi görme seviyesine ulaşmıştır.
Çalışmamızda %40 hastanın görmesi tam ve üzerinde, %68 hastanın görmesi 0,5 ve
üzerinde idi. Bu farklılık ONTT hasta grubunda %33, bizde %25 hastanın, iyi görsel
prognoz ile giden MS ilişkili hastalık olmasından kaynaklanabilir. Ve onlarda
çalışmaya kabul kriterleri arasında yaş aralığının 18-46 yaş olması, bizde ise hastaların
45
%34’ünün 46 yaş üstünde olmasının, genç yaştaki hastalarda daha iyi görsel prognoz
ve sonuç olarak onlardaki daha iyi görme seviyesi ile ilişkili olabilir.
İskemik optik nöropatili hastalarla ilgili geniş seriler yayınlayan Hayreh ve ark.
696 hastada yaptıkları çalışmada, NA-AİON hastalarını steroid tedavisi alan (364) ve
tedavi almayan (332) olarak iki gruba ayırmışlar. Tedavi alan grupta, 2 hafta
içerisindeki başlangıç görme seviyeleri 20/70 ve daha kötü olanların, 6 ay sonunda
%70’inde görme seviyesinde iyileşme bildirilirken, tedavi almayan grupta bu oran
%40 olarak bildirilmiştir. Tedavi alan grupta görme alanında orta ve ciddi etkilenmesi
olan hastaların %40’ında görme alanında düzelme bildirilirken, tedavi almayan grupta
bu oran %25 olarak bildirilmiştir. Uzun süreli takipler sonucunda nihai iyileşme ya da
kötüleşmenin ilk 6 ay içerisinde geliştiği sonrasında değişmediği bildirilmiştir (26, 27,
28). A-AİON’da başlangıç görme keskinliği ve tedaviye cevap NA-AİON’a göre daha
azdır (31, 32, 83-85). Yapılan bir çalışmada A-AİON hastalarının %38’inin
görmesinin el hareketi ve altında olduğu, %24’ününde 0,1’in altında olduğu
bildirilmiştir (86). Çalışmamızda litaratür ile uyumlu olarak, görmesi EH ve 2 MPS
olan 2 A-AİON’lu hastada görsel iyileşme izlenmezken, NA-AİON’lu hastaların
%60’ında anlamlı görsel iyileşme izlendi (p=0,024).
Etyolojide kısa PSA’ların yetersiz perfüzyonu suçlandığından, küçük damar
tutulumu ile karakterize vasküler, hastalıklardan DM, HT ve hiperlipideminin varlığı
risk faktörü olarak kabul edilmiştir. Farklı toplumlarda yapılan çalışmalarda oranlar
farklılık göstermekte olup NA-AİON ile DM %24-%61, HT birlikteliği %26,1-%43,
hiperlipidemi %41,8 ila %70 arasındaki oranlarda tespit edilmiştir. (14, 20, 28)
Çalışmamızda ek hastalıklar değerlendirdiğimizde 34 hastada (%75,6) en az 1 ek tanı
olduğunu gördük. %51,1 hastada DM, %33,3 hastada HT, %20 hastada KAH, %9
hastada hiperlipidemi olduğunu bulduk. İONDT raporunda NA-AİON’lu hastalarının
%60’ında en az bir vaskülopatik risk faktörü olduğunu, olguların %47’sinde HT,
%24’unde ise DM eşlik ettiğini bildirmiştir. Ülkemizde Nalçacıoğlu ve ark yaptıkları
çalışmada bizim sonuçlarımıza benzer şekilde en sık DM %41,5 mevcut iken,
hipertansiyon %34,5 oranında ikinci sıklıkta yer almakta idi. (90) İONDT
çalışmasında, hastaların calışmaya dahil edilme kriterlerinden olan hastaların 50 yaş
üzeri olması ve sistemik hastalıklar görülme oranının bölgelere göre değişmesi bu
farklılığı açıklayabilir.
46
Optik sinirin fundoskopik muayene ile görünümü hem tanı koymada hem de
alt grup sınıflamasının yapılmasında çok önemli bulgular verir. Optik disk ödemi optik
nöritli vakalarda %35-53 oranında izlenirken geri kalan vakalarda optik disk normal
görünümde izlenebilir. İskemik optik nöropatiler içinde %90-95 oranında izlenen
anterior iskemik optik nöropatilerde görme kaybının başladığı her zaman optik diskte
ödem vardır ve ödem total ya da sektöryel olabilir (19). NAİON’da optik disk
hiperemik ve disk kenarında splinter hemorajiler çoğunlukla izlenirken A-AİON’da
optik disk ödemi soluk görünümdedir. Bu görünüme chalky white adı verilir. İskemik
optik nöropatiler içinde %5-10 oranında izlenen PİON’da ödem izlenmez (6).
İnfiltratif ON’de ciddi optik disk ödemiyle beraber yoğun hemorajiler, toksik ON’de
peripapiller sinir lifi ödemi izlenebilir, Leber’de çoğunlukla total optik disk solukluğu
izlenirken, Otosomal Dominant Atrofide temporal solukluk izlenir.
Optik disk ödemi ONTT (USA, 448 hasta) hasta grubunda %35,6, Zhang ve
ark. yaptığı (98 hasta) bir çalışmada %40, Lin ve ark. yaptığı bir çalışmada (109 hasta)
%53,2, Wakakura ve ark. yaptıkları bir çalışmada %50 oranında bildirilirken biz optik
nöritli hastalarımızda optik disk ödemini %54 oranında bulduk. Bu oranın etnik
farklılıkların demiyelizan hastalıklardaki görülme oranını etkilemesi nedeniyle
olabileceğini düşünüyoruz (83, 87).
Optik nöritli hastalarda yapılan bir meta-analizde atak ayının ilkbahar aylarında
daha sık, kışın daha az olduğunu bildirmişlerdir. Ancak biz çalışmamızda ülkemizde
kış mevsimi olan Aralık-Ocak-Şubat ayında daha fazla oranda başvuru tespit ettik.
Literatürde değişik bölgelerden bildirilen farklı mevsimler vardır (68, 78). Bunun
bölgesel bir farklılık olabileceğini, ilerde yapılacak daha geniş hasta sayılı çalışmaların
bu konuda aydınlatıcı olabileceğini düşünüyoruz.
RAPD varlığı optik nöropatiler için önemli bir bulgudur. Ancak her vakada
görülmeyebilir. Unilateral olan vakalarda daha sık görülmekle beraber farklı
çalışmalarda değişen oranlarda RAPD varlığı bildirilmiştir (3, 14). İONTT’de RAPD
varlığı tanı kriterleri içine alınmıştır. Daha önceden diğer gözden atak geçirenler hariç
tüm vakalarda RAPD varlığı aranmıştır. Karti ve ark. yaptıkları bir çalışmada MS ilişki
optik nöritte %77,5, NAİON’da %58,8 oranında RAPD varlığı bildirilmiştir. Choy ve
ark. optik nöritli hastalarda yaptığı bir çalışmada RAPD oranı %59 oranında
47
bildirilmiştir. Çalışmamızda MS ilişkili optik nöritte %66,7, NA-AİON’lu hastalarda
ise %39,5 oranında RAPD varlığı izledik. Optik nöropatilerde RAPD varlığı tanıyı
destekleyicidir, ancak olmaması tanıyı dışlamamaktadır.
Diskromatopsi-renkli görmede bozulma, optik nöropati tanısının
koyulmasında önemli bulgulardandır. Ve hastaların çoğunda renkli görme bozulur,
tanıda sensitif bir belirteçtir. Bazı makula hastalıklarında da renkli görme bozulur
ancak bu hastaların hem görmeleri ciddi olarak azalmıştır, hemde diğer fundus
muayeneleri ile optik nöropatilerden ayrılabilirler. Görme seviyesi tam veya hafif
derecede azalmış optik nöropatilerde dahi renkli görme bozulmuş olabilir. Farklı alt
gruplarda değişik oranlarda görülmekle beraber, en sık MS ilişkili optik nöropati
hastalarında bildirilmiştir. Optik nöritli hastalarda renkli görmede bozulma ONTT’de
%88,2, Karti ve ark. yaptıkları çalışmada %77,5 oranında bildirilmiştir (3, 78, 88). Biz
de çalışmamızda da benzer şekilde optik nöritli hastalarda renkli görmede bozulma
oranını %82,9 olarak bulduk.
Rekürrens oranını en fazla (%75) NMO ilişkili optik nörit grubunda bulduk. Bu grupta
ataklar arasında geçen zaman 38 aydı. İkinci en sık rekürrens oranı %22 oranında olan
MS ilişkili optik nöropati grubundayken, idiyopatik optik nörit alt grubunda 1 hastada,
sistemik hastalıklarla ilişkili optik nörit hastalarında hiç rekürrens izlemedik.
Çalışmamızla benzer şekilde, NMO ilişkili optik nöritte, diğer optik nöritlere göre
rekürrensin fazla, görsel iyileşmesinin daha az olduğunu bildiren yayınlar mevcuttur
(39, 40, 42).
Tedavi
Bu çalışmadaki tedavi protokollerimizin özeti Tablo 5’te mevcuttur. Optik
nöritte ana tedavi protokolü İV pulse steroid sonrasında oral steroidin kademeli
azaltılarak kesilmesidir. ONTT tedavi sonrası 6. aydaki görme seviyeleri
değerlendirildiğinde 3 gün 1 g IV steroid tedavi sonrası, düşük doz oral prednol
tedavisinin, plaseboya göre bir üstünlüğü olmadığını ancak görme seviyesindeki
düzelmenin daha hızlı olduğunu raporlamıştır (8). Beck ve ark 15 klinik merkezinde
457 hastada yaptığı randomize çalışmada görme alanı (p=0,054), renkli görme
(p=0,033) ve kontrast sensitivitesinde (p=0,026) tedavi alan grupta daha iyi bir
düzelme olduğu belirtilmiştir. Ancak bu çalışmada da görme keskiniğinde plaseboya
48
göre daha anlamlı bir düzelme görülmemiştir (p=0,66). İV metilprednisolon
tedavisinin kesin MS kliniği başlangıcını geciktirdiği de raporlanmıştır (41). Ayrıca
erken tedavinin görsel prognoz açısından daha etkili olduğu gösterilmiştir. Plant ve
ark. bir vaka serisinde daha önceden optik nörit geçirmiş 8 hastada ağrı şikayeti
başladığı anda verilen hiperakut prednol tedavisi sonucunda ağrılarının geçtiği ve
görme kayıplarının olmadığını göstermişlerdir (42). NMO hastalarında yapılan
retrospektif bir analizde şikayetlerin başladığı ilk 3 gün içinde başlanan intravenöz
metilprednisolon tedavisinin retina sinir lifi tabakası kalınlığında daha koruyucu etkiye
sahip olduğu gösterilmiştir (43). Biz de tedaviyi kabul etmeyen 2 optik nörit hastası
hariç 33 hastaya ONTT’de önerilen protokolle 3 gün, 1 g İV steroid sonrasında,
1mg/kg dozdan oral steoid tedavisi verdik.
NA-AİON hastaları Hayreh ve ark. 696 gözde yaptıkları geniş çaplı prospektif
bir çalışmada hastaları steroid tedavisi alan ve almayan olarak iki gruba ayırmışlar.
Görme keskinliğinde artış, tedavi alan grupta %70, almayan grupta %40 oranında
izlenmiş olup bu farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Görme alanında ise
tedavi alan grupta %40 oranında, almayan grupta ise %25 oranında iyileşme
izlenmiştir (28). NA-AİON başlangıcı ve steroid tedavisi arasında iki hafta ve daha az
zaman geçenlerde optik disk ödem rezolüsyonunun tedavi almayan gruba göre daha
hızlı olduğu gösterilmiştir (19). Beck ve ark. 431 hastada yaptığı bir çalışmada aspirin
kullanımının diğer gözde NA-AİON gelişme riskini azaltmadığını yayınlamışlardır
(22). Newman ve ark. da benzer şekilde aspirin kullanımı ile diğer gözde NA-AİON
gelişme insidansı arasında ilişki bulamamışlardır (20). Hayreh aspirin kullanımı ile
NA-AİON arasında ilişki bulunamamasının şaşırtıcı olmadığını çünkü etyolojisinde
tromboembolinin değil kan basıncı değişiklikleri ve nokturnal hipotansiyonun
olduğunu vurgulamıştır (6). Biz çalışmamızda 31 hastaya pulse steroid sonrasında oral
steroid tedavisi verdik. 11 hastaya, steroid tedavisine ilave olarak ASA tedavisi
eklendi. ASA tedavisi nöroloji hastalıkları tarafından MR’larında kronik iskemi ile
uyumlu olan hastalara önerildi. Karti ve ark. Ege Bölgesine ait yayınladıkları optik
nöropati çalışmasında iskemik optik nöropatili hastalarda görme keskinliğinde anlamlı
bir artış olmadığını bildirmişlerdir. Pulse steroid tedavisini onlarda %22, bizim
çalışmamızda %97 oranında hasta almıştır. Başarı oranımızın yüksek olmasının, pulse
49
steroid tedavisini alan hasta oranımızın çok yüksek olması ile ilişkili olabileceğini
düşünüyoruz.
A-AİON’da tedavi acil yüksek doz steroidin başlanmasıdır. Görme kaybı ile
steroid tedavisi arasındaki geçen zaman uzadıkça diğer gözünde tutulma riski
artmaktadır (6). İV mega-doz steroid tedavisinin oral tedaviye üstünlüğü
kanıtlanmamıştır. Ancak Hayreh uzman görüşünü tek yüksek-doz sonrasında oral
devamı şeklinde belirtmiştir. Ve tedavinin ömür boyu düşük doz steroid ile devam
edilmesi gerektiğini bildirmiştir. Bunun nedeni 2 yıl sonunda kesilen tedavi sonrasında
nükslerin olmasındandır (6, 31). Çalışmamızdaki 2 A-AİON hastasına yüksek doz İV
steroid ve sonrasında oral steroid tedavisi uyguladık.
Travmatik optik nöropati tedavi çalışma grubu (TONTT) 120 hastanın dahil
edildiği bir çalışmada hastalar üç gruba ayrılmış bir gruba eritropoetin, bir gruba
steroid, bir gruba da sadece takip protokolü uygulanmıştır. Çalışma sonunda her üç
grupta anlamlı görsel artış izlenmiştir. Ancak gruplar arasında bir farklılık
izlenmemiştir. Ancak tedaviye 3 günden geç başlanması ve başlangıç anında görmenin
ışık hissi olmaması kadar düşmüş olması görsel iyileşme için anlamlı risk faktörü
olarak bulunmuştur. Bizim hastalarımızdan 2 tanesi travma ile aynı gün, 1 tanesi 3.
günde, 1 tanesi de 2 hafta sonrasında başvurmuştu. Biz travmatik ON’li hastalara 3
gün 1g IV steroid tedavisi sonrasında azaltılarak kesilen 1 mg/kg oral tedavi
protokolünü uyguladık. Steroid tedavisi sonrasında aynı gün başvuran hastalardan
birinde görsel artış izlenirken diğer hastalarda görme keskinliklerinde artış izlenmedi,
ancak bu hastalardan birinin görme seviyesi görsel prognoz için kötü faktör olan P(-
)’di. Tüm gruba bakıldığında TONTT’den farklı olarak anlamlı görsel iyileşme
saptanamadı. Bunun hasta sayımızın az olması nedeniyle sonucumuzun geneli temsil
edemeyeceğinden dolayı olduğunu düşündük.
Kompresif ON’li 70 hastada yapılan bir çalışmada görme alanları
değerlendirilerek preoperatif ve postoperatif 3. ayda incelenen görme alanları
değerlendirildiğinde 70 hastanın 46’sında tam veya nerdeyse tama yakın iyileşme
tesbit edilirken, 24’ünde inkomplet bir iyileşme tespit edilmiştir (56). Görme
seviyeleri ikiye ayrıldığında preoperatif görme seviyesi tamın altında olan 34 hasta
postoperatif 15 olarak tespit edilmiştir ve görme seviyesindeki bu artış istatistiksel
50
olarak anlamlı bulunmuştur. Bir diğer çalışmada Moon ve ark. 19 hastada yaptıkları
bir çalışmada kiazmal dekompresyon cerrahisi sonrasında hastaların görme alanında
ve retina gangliyon hücre tabaka kalınlığında anlamlı iyileşme bildirmişlerdir (89). Bu
sonuçlar kompresif optik nöropatisi olan hastalarda yapılan erken cerrahi müdahalenin
görme fonksiyonlarını iyileştireceğini göstermiştir (56, 89). Çalışmamızda 4
kompresif optik nöropati hastasının 2 tanesi dekompresyon cerrahisine gittiyse de bu
hastalardan birisinde görme seviyesinde artış tespit edilirken, diğer hastanın görme
seviyesinde artış olmadı. Tüm hasta grubu değerlendirildiğinde görsel olarak anlamlı
bir artış izlenemedi. Bir diğer önemli parametre olan görme alanı testi, hastaların
uyumsuzluğu ve düzenli takibe gelmemeleri nedeniyle değerlendirilemedi. Bu nedenle
sadece görme seviyesi değil muhtemel görme alanı düzelmelerini ve görsel
fonksiyonlardaki iyileşmenin ne kadar olduğunu tam tesbit edemedik.
Herediter optik nöropatilerin prototipi Leber’in optik nöropatisidir. Daha
sonradan tanımlanan otosomal dominant atrofi kliniği görme keskinliğinde düşüş,
renkli görmede bozulma ve görme alanı defekti olması açısından LHON’la benzerlik
gösterse de birçok farklı yönü vardır. Otosomal dominat atrofi daha erken yaşta başlar,
genellikle ilk dekatta ortaya çıkar (LHON 2.-3. dekat), daha az görme kaybına neden
olur ve daha az optik disk atrofisi (optik disk temporal yarısında kısıtlı) ile sonuçlanır.
Patofizyolojisinde mitokondriyal oksidatif stres ürünlerinin tam yıkılamaması
suçlanmıştır. Tedavisinde bir antioksidan olan Idebenon kullanımının faydalı
olabileceğini bildiren yayınlar vardır (63). Ancak henüz kesin bir tedavisi yoktur. Biz
de herediter optik nöropati hastamızı belli aralıklarla poliklinik takibine aldık.
Çalışmamızın birçok güçlü yönü vardır. Tüm hastalara kapsamlı bir nöro-
oftalmolojik inceleme yapıldı. Görme kaybının diğer nedenleri dikkatlice incelendi ve
kesin tanısı konamayan hastalar çalışmaya dahil edilmedi. Ayrıca çalışmamız optik
nöropati spektrumunun tamamını aynı anda tanımlayan ve optik nöropati alt grupları
arasında karşılaştırma yapan az sayıdaki çalışmalardan biridir. Optik nöropati hastalık
spektrumunda ayırıcı tanının yapılması çoğu zaman zor olabilmektedir. Etyolojik
araştırmalar sıkı bir şekilde yapılıp kesin tanıya hızla ulaşılmalıdır. Etyolojiye yönelik
yönetimin iyi yapılması ile rekürrensler önlenecek hastanın görsel fonksiyonları
mümkün olan en iyi şekilde korunacaktır.
51
Çalışmamızın kısıtlayıcı özellikleri ise retrospektif olması ve bazı optik nöropati
alt gruplarındaki hasta sayısının az olmasıdır.
Sonuç olarak bu çalışmada, Isparta ilinde 3. basamak sağlık hizmeti veren üniversite
hastanesinde, son 3 yılda tanısı kesinleşmiş 91 optik nöropati hastası ile optik nöropati
görülme insidansımızın litaratürle kıyaslandığında yüksek olduğunu gördük. Optik
nöropati alt grupları değerlendirildiğinde iskemik ON en sık oranda izlendi ve bu
hastaların çoğu ek vasküler risk faktörü olan hastalar idi. İlimizde optik nöropati
görülme oranının fazla olmasının, vasküler sistemik hastalıkların görülme oranının da
fazla olması ile ilişkili olduğu kanaatindeyiz. Steroid tedavisi sonrasında iskemik ON
ve optik nörit grubu görme keskinliklerinde anlamlı düzeyde düzelme saptadık.
52
KAYNAKLAR
1. Dworak DP, Nichols J. A review of optic neuropathies. Disease-a-month: DM.
2014;60(6):276.
2. Buompadre M. Acute optic neuropathy: differential diagnoses. Revista de neurologia.
2013;57:S139-47.
3. Karti O, Karti DT, Kilic İH, Gokcay F, Celebisoy N. Baseline demographics, clinical
features, and treatment protocols of 240 patients with optic neuropathy: experiences from a
neuro-ophthalmological clinic in the Aegean region of Turkey. International ophthalmology.
2019;39(1):155-66.
4. Pau D, Al Zubidi N, Yalamanchili S, Plant G, Lee AG. Optic neuritis. Eye.
2011;25(7):833.
5. Levin LA. Neuroprotection in optic neuropathy. The Asia-Pacific journal of
ophthalmology. 2018;7(4):246-50.
6. Hayreh SS. Ischemic optic neuropathy. Progress in retinal and eye research.
2009;28(1):34-62.
7. Biousse V, Newman NJ. Diagnosis and clinical features of common optic
neuropathies. The Lancet Neurology. 2016;15(13):1355-67.
8. Toosy AT, Mason DF, Miller DH. Optic neuritis. The Lancet Neurology.
2014;13(1):83-99.
9. Hickman SJ, Ko M, Chaudhry F, Jay WM, Plant GT. Optic neuritis: an update typical
and atypical optic neuritis. Neuro-ophthalmology. 2008;32(5):237-48.
10. Kanski JJ, Bowling B. Clinical ophthalmology: a systematic approach: Elsevier
Health Sciences; 2011.
11. Biousse V, Newman NJ. Ischemic optic neuropathies. New England Journal of
Medicine. 2015;372(25):2428-36.
12. Burde RM. Optic disk risk factors for nonarteritic anterior ischemic optic neuropathy.
American journal of ophthalmology. 1993;116(6):759-64.
13. Hayreh SS. Anterior ischaemic optic neuropathy. I. Terminology and pathogenesis.
The British journal of ophthalmology. 1974;58(12):955.
14. Newman NJ, Dickersin K, Kaufman D, Kelman S, Scherer R. Characteristics of
patients with nonarteritic anterior ischemic optic neuropathy eligible for the Ischemic Optic
Neuropathy Decompression Trial. Archives of ophthalmology. 1996;114(11):1366-74.
15. Hayreh SS, Zimmerman MB. Nonarteritic anterior ischemic optic neuropathy: clinical
characteristics in diabetic patients versus nondiabetic patients. Ophthalmology.
2008;115(10):1818-25.
16. Kosmorsky G, Straga J, Knight C, Dagirmanjian A, Davis D. The role of transcranial
Doppler in nonarteritic ischemic optic neuropathy. American journal of ophthalmology.
1998;126(2):288-90.
17. Beck RW, Servais GE, Hayreh SS. Anterior ischemic optic neuropathy: IX. Cup-to-
disc ratio and its role in pathogenesis. Ophthalmology. 1987;94(11):1503-8.
18. Hayreh SS. Non-arteritic anterior ischemic optic neuropathy and thrombophilia.
Springer; 2009.
53
19. Hayreh SS, Zimmerman MB. Optic disc edema in non-arteritic anterior ischemic optic
neuropathy. Graefe's archive for clinical and experimental ophthalmology. 2007;245(8):1107-
21.
20. Newman NJ, Scherer R, Langenberg P, Kelman S, Feldon S, Kaufman D, et al. The
fellow eye in NAION: report from the ischemic optic neuropathy decompression trial follow-
up study. American journal of ophthalmology. 2002;134(3):317-28.
21. Botelho PJ, Johnson LN, Arnold AC. The effect of aspirin on the visual outcome of
nonarteritic anterior ischemic optic neuropathy. American journal of ophthalmology.
1996;121(4):450-1.
22. Beck RW, Hayreh SS, Podhajsky PA, Tan E-S, Moke PS. Aspirin therapy in
nonarteritic anterior ischemic optic neuropathy. American journal of ophthalmology.
1997;123(2):212-7.
23. Salomon O, Huna-Baron R, Kurtz S, Steinberg DM, Moisseiev J, Rosenberg N, et al.
Analysis of prothrombotic and vascular risk factors in patients with nonarteritic anterior
ischemic optic neuropathy. Ophthalmology. 1999;106(4):739-42.
24. Hayreh SS. Risk factors in AION. Ophthalmology. 2001;108(10):1717-8.
25. Preechawat P, Bruce BB, Newman NJ, Biousse V. Anterior ischemic optic neuropathy
in patients younger than 50 years. American journal of ophthalmology. 2007;144(6):953-60.
26. Hayreh S, Podhajsky P, Zimmerman MB. Role of nocturnal arterial hypotension in
optic nerve head ischemic disorders. Ophthalmologica. 1999;213(2):76-96.
27. Dickersin K, Everett D, Feldon S, Hooper F, Kaufman D, Kelman S, et al. Optic nerve
decompression surgery for nonarteritic anterior ischemic optic neuropathy (NAION) is not
effective and may be harmful. JAMA. 1995;273(8):625-32.
28. Hayreh SS, Zimmerman MB. Non-arteritic anterior ischemic optic neuropathy: role
of systemic corticosteroid therapy. Graefe's archive for clinical and experimental
ophthalmology. 2008;246(7):1029-46.
29. Kaderli B, Avci R, Yucel A, Guler K, Gelisken O. Intravitreal triamcinolone improves
recovery of visual acuity in nonarteritic anterior ischemic optic neuropathy. Journal of neuro-
ophthalmology. 2007;27(3):164-8.
30. Hayreh SS. Non-arteritic anterior ischaemic optic neuropathy and phosphodiesterase-
5 inhibitors. British journal of ophthalmology. 2008;92(12):1577-80.
31. Hayreh SS, Zimmerman B, Kardon RH. Visual improvement with corticosteroid
therapy in giant cell arteritis. Report of a large study and review of literature. Acta
ophthalmologica Scandinavica. 2002;80(4):355-67.
32. Hayreh SS, Zimmerman B. Management of giant cell arteritis. Ophthalmologica.
2003;217(4):239-59.
33. Dias DT, Ushida M, Battistella R, Dorairaj S, Prata TS. Neurophthalmological
conditions mimicking glaucomatous optic neuropathy: analysis of the most common causes of
misdiagnosis. BMC ophthalmology. 2017;17(1):2.
34. Hayreh S. Posterior ischaemic optic neuropathy: clinical features, pathogenesis, and
management. Eye. 2004;18(11):1188.
35. Söderström M, Link H, Sun J-B, Fredrikson S, Wang Z-Y, Huang W-X. Autoimmune
T cell repertoire in optic neuritis and multiple sclerosis: T cells recognising multiple myelin
proteins are accumulated in cerebrospinal fluid. Journal of neurology, Neurosurgery &
psychiatry. 1994;57(5):544-51.
54
36. Deibler G, Martenson R, Kies M. Large scale preparation of myelin basic protein from
central nervous tissue of several mammalian species. Preparative biochemistry.
1972;2(2):139-65.
37. Barkhof F, Filippi M, Miller DH, Scheltens P, Campi A, Polman CH, et al.
Comparison of MRI criteria at first presentation to predict conversion to clinically definite
multiple sclerosis. Brain: a journal of neurology. 1997;120(11):2059-69.
38. Wingerchuk DM, Lennon VA, Pittock SJ, Lucchinetti CF, Weinshenker BG. Revised
diagnostic criteria for neuromyelitis optica. Neurology. 2006;66(10):1485-9.
39. Gordon LK. Optic Nerve. Pharmacologic therapy of ocular disease: Springer; 2016.
p. 369-86.
40. Beck R, Cleary P, Anderson Jr M, Keltner J, Shults W, Kaufman D, et al. The Optic
neuritis study group: A randomized, controlled trial of corticosteroids in the treatment of acute
optic neuritis. The optic neuritis study group. New England journal of medicine
1992;326(9):581-8.
41. Beck RW, Cleary PA, Trobe JD, Kaufman DI, Kupersmith MJ, Paty DW, et al. The
effect of corticosteroids for acute optic neuritis on the subsequent development of multiple
sclerosis. New England journal of medicine. 1993;329(24):1764-9.
42. Plant G, Sibtain N, Thomas D. Hyperacute corticosteroid treatment of optic neuritis at
the onset of pain may prevent visual loss: a case series. Multiple sclerosis international.
2011;2011.
43. Nakamura M, Nakazawa T, Doi H, Hariya T, Omodaka K, Misu T, et al. Early high-
dose intravenous methylprednisolone is effective in preserving retinal nerve fiber layer
thickness in patients with neuromyelitis optica. Graefe's archive for clinical and experimental
ophthalmology. 2010;248(12):1777-85.
44. Rieckmann P, Toyka K, Group MSTC. Escalating immunotherapy of multiple
sclerosis. Journal of neurology. 2004;251(11):1329-39.
45. Pawate S, Moses H, Sriram S. Presentations and outcomes of neurosarcoidosis: a study
of 54 cases. QJM: An international journal of medicine. 2009;102(7):449-60.
46. Galindo-Rodrı́guez G, Avina-Zubieta JA, Pizarro S, de León VDa, Saucedo N,
Fuentes M, et al. Cyclophosphamide pulse therapy in optic neuritis due to systemic lupus
erythematosus: an open trial. The American journal of medicine. 1999;106(1):65-9.
47. Roesner S, Appel R, Gbadamosi J, Martin R, Heesen C. Treatment of steroid‐
unresponsive optic neuritis with plasma exchange. Acta neurologica Scandinavica.
2012;126(2):103-8.
48. Merle H, Olindo S, Jeannin S, Valentino R, Mehdaoui H, Cabot F, et al. Treatment of
optic neuritis by plasma exchange in neuromyelitis optica. Archives of ophthalmology.
2012;130(7):858-62.
49. Steinsapir KD, Goldberg RA. Traumatic optic neuropathy: an evolving understanding.
American journal of ophthalmology. 2011;151(6):928-33. e2.
50. Kashkouli MB, Yousefi S, Nojomi M, Sanjari MS, Pakdel F, Entezari M, et al.
Traumatic optic neuropathy treatment trial open label, phase 3, multicenter, semi-experimental
trial. Graefe's archive for clinical and experimental ophthalmology. 2018;256(1):209-18.
51. Steinsapir KD, Goldberg RA. Traumatic optic neuropathy. Survey of ophthalmology.
1994;38(6):487-518.
52. Lally E, Murchison AP, Moster ML, Bilyk JR. Compressive optic neuropathy from
neurosarcoidosis. Ophthalmic plastic & reconstructive surgery. 2015;31(3):e79.
55
53. Thyparampil P, Yen MT. Compressive optic neuropathy in thyroid eye disease.
International ophthalmology clinics. 2016;56(1):51-67.
54. Lee EJ, Yang HK, Kim T-W, Hwang J-M, Kim Y-H, Kim C-Y. Comparison of the
pattern of retinal ganglion cell damage between patients with compressive and glaucomatous
optic neuropathies. Investigative ophthalmology & visual science. 2015;56(12):7012-20.
55. Vuong LN, Hedges TR. Ganglion cell layer complex measurements in compressive
optic neuropathy. Current opinion in ophthalmology. 2017;28(6):573-8.
56. Yoneoka Y, Hatase T, Watanabe N, Jinguji S, Okada M, Takagi M, et al. Early
morphological recovery of the optic chiasm is associated with excellent visual outcome in
patients with compressive chiasmal syndrome caused by pituitary tumors. Neurological
research. 2015;37(1):1-8.
57. Takkar A, Naheed D, Dogra M, Goyal MK, Singh R, Gupta N, et al. Infiltrative optic
neuropathies: opening doors to sinister pathologies. Neuro-Ophthalmology. 2017;41(5):279-
83.
58. Wong D, Danesh-Meyer H, Pon J-A. Infiltrative lymphomatous optic neuropathy in
non-Hodgkin lymphoma. Journal of clinical neuroscience. 2015;22(9):1513-5.
59. Agard E, El Chehab H, Vanquaethem H, Malclès A, Drouet A, Dot C, et al. Bilateral
infiltrative optic neuropathy as presenting sign of Waldenström macroglobulinemia. Journal
francais d'ophtalmologie. 2017;40(3):e95.
60. Kidd DP, Burton BJ, Graham EM, Plant GT. Optic neuropathy associated with
systemic sarcoidosis. Neurology-neuroimmunology neuroinflammation. 2016;3(5):e270.
61. Riordan-Eva P, Sanders M, Govan G, Sweeney M, Costa JD, Harding A. The clinical
features of Leber's hereditary optic neuropathy defined by the presence of a pathogenic
mitochondrial DNA mutation. Brain. 1995;118(2):319-37.
62. Chalmers R, Schapira A. Clinical, biochemical and molecular genetic features of
Leber’s hereditary optic neuropathy. Biochimica et Biophysica Acta (BBA)-Bioenergetics.
1999;1410(2):147-58.
63. Sadun AA, editor Metabolic optic neuropathies. Seminars in ophthalmology; 2002:
Taylor & Francis.
64. Eiberg H, Kjer B, Kjer P, Rosenberg T. Dominant optic atrophy (OPA1) mapped to
chromosome 3q region. I. Linkage analysis. Human molecular genetics. 1994;3(6):977-80.
65. Jefferis JM, Hickman SJ. Treatment and Outcomes in Nutritional Optic Neuropathy.
Current treatment options in neurology. 2019;21(1):5.
66. Orssaud C, Roche O, Dufier J. Nutritional optic neuropathies. Journal of the
neurological sciences. 2007;262(1-2):158-64.
67. Holladay JT. Visual acuity measurements. Journal of cataract & refractive surgery.
2004;30(2):287-90.
68. Choy BNK, Ng ALK, Lai JSM. Clinical characteristics of optic neuritis in Hong Kong
population: 10-year review. International ophthalmology. 2018;38(2):557-64.
69. Pokroy R, Modi G, Saffer D. Optic neuritis in an urban black African community.
Eye. 2001;15(4):469.
70. Phillips PH, Newman NJ, Lynn MJ. Optic neuritis in African Americans. Archives of
neurology. 1998;55(2):186-92.
71. Perkin GD, Rose FC. Optic neuritis and its differential diagnosis: Oxford University
Press, USA; 1979.
56
72. Hickman SJ, Toosy AT, Miszkiel KA, Jones SJ, Altmann DR, MacManus DG, et al.
Visual recovery following acute optic neuritis. Journal of neurology. 2004;251(8):996-1005.
73. Brusa A, Jones SJ, Plant GT. Long-term remyelination after optic neuritis: a 2-year
visual evoked potential and psychophysical serial study. Brain. 2001;124(3):468-79.
74. Bee Y-S, Lin M-C, Wang C-C, Sheu S-J. Optic neuritis: clinical analysis of 27 cases.
The Kaohsiung journal of medical sciences. 2003;19(3):105-11.
75. Chuenkongkaew W, Chirapapaisan N. Optic neuritis: characteristics and visual
outcome. Journal of the Medical Association of Thailand= Chotmaihet thangphaet.
2003;86(3):238-43.
76. Lee J-Y, Park K-A, Oh SY. Prevalence and incidence of non-arteritic anterior
ischaemic optic neuropathy in South Korea: a nationwide population-based study. British
journal of ophthalmology. 2018;102(7):936-41.
77. Shields JA, Shields CL, Scartozzi R. Survey of 1264 patients with orbital tumors and
simulating lesions: The 2002 Montgomery Lecture, part 1. Ophthalmology. 2004;111(5):997-
1008.
78. Group ONS. The clinical profile of optic neuritis: experience of the Optic Neuritis
Treatment Trial. Arch ophthalmol. 1991;109:1673-8.
79. Cestari DM, Gaier ED, Bouzika P, Blachley TS, De Lott LB, Rizzo JF, et al.
Demographic, systemic, and ocular factors associated with nonarteritic anterior ischemic optic
neuropathy. Ophthalmology. 2016;123(12):2446-55.
80. Weichel ED, Colyer MH, Ludlow SE, Bower KS, Eiseman AS. Combat ocular trauma
visual outcomes during operations iraqi and enduring freedom. Ophthalmology.
2008;115(12):2235-45.
81. Tang R, Li H, Regner V, Bridges M, Prager T. Traumatic optic neuropathy: analysis
of 37 cases. Investigative ophthalmol visual science. 1986;27(Suppl 2):102.
82. Kerrison JB. Latent, acute, and chronic Leber's hereditary optic neuropathy.
Ophthalmology. 2005;112(1):1-2.
83. Liu GT, Glaser JS, Schatz NJ, Smith JL. Visual morbidity in giant cell arteritis: clinical
characteristics and prognosis for vision. Ophthalmology. 1994;101(11):1779-85.
84. Kupersmith MJ, Langer R, Mitnick H, Spiera R, Spiera H, Richmond M, et al. Visual
performance in giant cell arteritis (temporal arteritis) after 1 year of therapy. British journal of
ophthalmology. 1999;83(7):796-801.
85. Danesh-Meyer H, Savino PJ, Gamble GG. Poor prognosis of visual outcome after
visual loss from giant cell arteritis. Ophthalmology. 2005;112(6):1098-103.
86. Hayreh SS, Podhajsky PA, Zimmerman B. Ocular manifestations of giant cell arteritis.
American journal of ophthalmology. 1998;125(4):509-20.
87. Lin Y-C, Yen M-Y, Hsu W-M, Lee H-C, Wang A-G. Low conversion rate to multiple
sclerosis in idiopathic optic neuritis patients in Taiwan. Japanese journal of ophthalmology.
2006;50(2):170-5.
88. Behbehani R. Clinical approach to optic neuropathies. Clinical ophthalmology
(Auckland, NZ). 2007;1(3):233.
89. Moon CH, Hwang SC, Ohn Y-H, Park TK. The time course of visual field recovery
and changes of retinal ganglion cells after optic chiasmal decompression. Investigative
ophthalmology & visual science. 2011;52(11):7966-73.
57
90. Kavuncu S, Nalcacıoğlu P, ilhan B, Budakoğlu Ö. Bir üçüncü basamak göz
hastanesinde izlenen non-arteritik ön iskemik optik nöropatili hastalarının klinik ve
demografik özellikleri. Turkiye klinikleri journal of ophthalmology. [Article in Press] doi:
10.5336/ophthal.2019-65330