sebahittin korkmaz tse başkanı · bu kapsamda çok çeşitli personel eğitimleri veriyor,...

80
Sebahittin Korkmaz TSE Başkanı Değerli okuyucular, Her geçen gün büyüyen ve rekabet gücünü artıran sanayimizin daha fazla nite- likli, uzmanlaşmış ve mesleki niteliklere haiz bir iş gücüne ihtiyaç duyduğu açıktır. Bugün özellikle mesleki ara eleman ihtiyacı sanayicilerimizin sürekli vurgu yap- tıkları bir konudur. TSE, ‘Enstitü’ özelliği dolayısıyla da sadece sanayimiz çalışanlarının ihtiyaç duya- cağı konularda değil, kamu ve özel sektör personelinin mesleki becerilerini artır- maya dönük de eğitimler veriyor, belgelendirme işlemleri yapıyor. Bu eğitimler gelişen ihtiyaçlar doğrultusunda güncelleniyor, yeni eğitim ve belgelendirme programları ekleniyor. Amacımız kalite altyapımızı ve insan kaynağımızı küresel rekabet koşullarında en iyi şekilde donatmaktır. Küresel dönemde rekabetin en fazla eğitim özellikle de mesleki eğitim alanında ve insan kaynağının niteliği ko- nusunda olduğunu görüyoruz. Bu kapsamda çok çeşitli personel eğitimleri veriyor, belgelendirmeler yapıyoruz. Avrupa Kalite Teşkilatı (EOQ) akreditasyonu kapsamında kalite konusunu içeren 5 alanda ve TÜRKAK akreditasyonu çerçevesinde kalite, çevre, iş sağlığı ve gü- venliği, tahribatsız muayene ve iyi tarım uygulamaları konularını içeren 12 alan- da eğitim veriyoruz. Ayrıca, ilgili kurumlarla yapılan protokoller çerçevesinde de iyi tarım uygulamaları, helal gıda, asansör, ambulans, iş ekipmanları, sera gazı doğrulama, tıbbi cihaz ve gıda güvenliği gibi konuları içeren toplam 12 alanda eğitim programları düzenliyoruz. Yine yakın zamanda TÜRKAK akreditasyonu genişletme çalışmalarımız doğrul- tusunda kaynakçı, ikinci seviyede film değerlendirme, sabit bağlantı yapan per- sonelin onaylanması, tahribatsız muayene testi yapan personelin onaylanması konularında da belgelendirme hizmete vermeye başlayacağımızı ifade etmek istiyorum. Ülkemizin ekonomik hedefleri ve sanayimizin ihtiyaçları doğrultusunda personel niteliğinin artışına ve insan kaynağının gelişimine yönelik eğitim ve belgelen- dirme çalışmalarımız devam edecek. Yaşamın her alanında “kalite” ve “yüksek standart” hedefiyle çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Daha güzel, kalkınmış ve yüksek standartlardaki bir Türkiye dileklerimle

Upload: others

Post on 26-Sep-2019

10 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Sebahittin Korkmaz► TSE Başkanı

Değerli okuyucular,

Her geçen gün büyüyen ve rekabet gücünü artıran sanayimizin daha fazla nite-likli, uzmanlaşmış ve mesleki niteliklere haiz bir iş gücüne ihtiyaç duyduğu açıktır. Bugün özellikle mesleki ara eleman ihtiyacı sanayicilerimizin sürekli vurgu yap-tıkları bir konudur.

TSE, ‘Enstitü’ özelliği dolayısıyla da sadece sanayimiz çalışanlarının ihtiyaç duya-cağı konularda değil, kamu ve özel sektör personelinin mesleki becerilerini artır-maya dönük de eğitimler veriyor, belgelendirme işlemleri yapıyor. Bu eğitimler gelişen ihtiyaçlar doğrultusunda güncelleniyor, yeni eğitim ve belgelendirme programları ekleniyor. Amacımız kalite altyapımızı ve insan kaynağımızı küresel rekabet koşullarında en iyi şekilde donatmaktır. Küresel dönemde rekabetin en fazla eğitim özellikle de mesleki eğitim alanında ve insan kaynağının niteliği ko-nusunda olduğunu görüyoruz.

Bu kapsamda çok çeşitli personel eğitimleri veriyor, belgelendirmeler yapıyoruz. Avrupa Kalite Teşkilatı (EOQ) akreditasyonu kapsamında kalite konusunu içeren 5 alanda ve TÜRKAK akreditasyonu çerçevesinde kalite, çevre, iş sağlığı ve gü-venliği, tahribatsız muayene ve iyi tarım uygulamaları konularını içeren 12 alan-da eğitim veriyoruz. Ayrıca, ilgili kurumlarla yapılan protokoller çerçevesinde de iyi tarım uygulamaları, helal gıda, asansör, ambulans, iş ekipmanları, sera gazı doğrulama, tıbbi cihaz ve gıda güvenliği gibi konuları içeren toplam 12 alanda eğitim programları düzenliyoruz.

Yine yakın zamanda TÜRKAK akreditasyonu genişletme çalışmalarımız doğrul-tusunda kaynakçı, ikinci seviyede film değerlendirme, sabit bağlantı yapan per-sonelin onaylanması, tahribatsız muayene testi yapan personelin onaylanması konularında da belgelendirme hizmete vermeye başlayacağımızı ifade etmek istiyorum.

Ülkemizin ekonomik hedefleri ve sanayimizin ihtiyaçları doğrultusunda personel niteliğinin artışına ve insan kaynağının gelişimine yönelik eğitim ve belgelen-dirme çalışmalarımız devam edecek. Yaşamın her alanında “kalite” ve “yüksek standart” hedefiyle çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Daha güzel, kalkınmış ve yüksek standartlardaki bir Türkiye dileklerimle…

58 Limanlarda İş Güvenliği

66 Zika Virüsü

30 Türkiye’de İyi Tarım Uygulamaları

standard ▪ şubat 2016 3

Ekonomik ve Teknik DergiStandard12 Dünya Ekonomisinde Durgunluk Sinyalleri

16 Mesleki Yeterlilik Kurumu ve Faaliyetleri

24 Tahribatsız Muayene ve Personel Belgelendirmesi

36 Personel Belgelendirmesi ve TÜRKAK

38 EOQ’nun Tarihçesi, Yeni Gelişmeler ve EOQ Yeterlilik Belgesi

42 Organik Tarım Kontrolör Eğitimi

46 Elektrik Sektöründe Yeni Finansal Araçlar ve Teşvik Sistemi Uygulamaları

62 Endüstri Devrimleri ve Etkileri

70 Antibiyotik Atıkları İçeren Suların Çevresel Etkileri

76 İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı ve TSE’nin Sorumlulukları

52 Hamburg

20 PersonelBelgelendirme

standard ▪ şubat 20164

■ haberler

Otomotiv Sanayi ÇalıştayıBilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Otomotiv Sanayi Çalıştayı’nda sektör temsilcileriyle bir araya geldi.

Otomotiv sektörünün Türkiye’de üretim, ihracat, istihdam gibi alan-larda en ön sırada geldiğini belirten Işık, 2015’te yan sanayi ile birlikte sektörün gerçekleştirdiği 17,5 milyar dolarlık ihracat rakamının toplam ihracatımız içindeki en büyük kalem olduğunu söyledi.

Işık, sektörün büyüklüğüne ilişkin istatistikleri paylaşarak, sektörün sa-nayinin diğer birçok sektörüyle sağladığı etkileşim açısından da büyük bir değer taşıdığını, sektörün bu sürükleyici-lokomotif etkisini de çok önemsediklerini bildirdi.

Dünya otomotiv pazarına ilişkin rakamları da paylaşan Işık, 2014 yılı verilerine göre, dünya ticareti yaklaşık 18,7 trilyon dolar iken otomotiv sektöründeki ticaretin 1,4 trilyon dolar olduğunu ifade etti.

Türkiye’nin dünya araç üretiminde 16’ncı, AB’de ise 6’ncı sırada yer al-dığını dile getiren Işık, yine AB’de otobüs ve hafif ticari araç üretiminde birinci, kamyon üretiminde ise ikinci sırada olduklarının bilgisini verdi.

Ülke olarak sadece bu üretim için değil, Ar-Ge ve tasarım faaliyetleri için de bir cazibe merkezi olmak istediklerini ifade eden Işık, bu alanda yaptıkları çalışmalardan bahsetti.

Işık, gelecek sürece en iyi şekilde adapte olmak amacıyla yeni Otomo-tiv Strateji Belgesi’nin hazırlıklarını tamamladıklarını ve en kısa sürede uygulamaya başlayacaklarını belirterek, “Yeni belgede temel hedefimiz yerli marka otomobilleri üretmek ve katma değeri yüksek ürünler ile dünya otomotiv pazarında daha fazla söz sahibi olmaktır” dedi.

Işık, ancak asıl önemli olanın; tasarım, Ar-Ge, test ve belgelendirme süreçlerinin yerli olması olduğuna vurgu yaparak, yerli otomobil pro-jesinin üstünde bu kadar kararlılıkla durma nedeninin bu olduğunu aktardı.

Bakanlık tarafından verilen aksam ve araç tip onay belgelerinin ulusla-rarası geçerlilik kazanmasına yönelik gerekli mevzuat güncelleme çalış-malarının sürdüğüne işaret eden Işık, sözlerine şöyle devam etti:

“Ülkemizdeki otomotiv sektörüne yönelik test ve muayene kapasite-sini de hızla iyileştirmek için çalışmalarımız devam ediyor. Büyük bir ihtiyaç olan Otomotiv Test Merkezi’ni Bursa Yenişehir’de kurmak için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Çok büyük önem verdiğimiz bu test merkezinde, özellikle otomotiv sektörünün ihtiyaç duyduğu Tip Onay ve Ar-Ge testleri yapılacak. Test merkezini kuracağımız 4 bin 300 dö-nüm arazinin tahsis ve kamulaştırma işlemlerini tamamlamış durum-dayız. Test merkezinin ilk aşaması olarak fren test pistinin inşaatına bu yıl içinde başlayacağız.”

Fikri Işık: Otomotiv Test Merkezi’nin ilk aşaması olarak fren test pistinin inşaatına bu yıl içinde başlayacağız. Bu test merkezinde, özellikle otomotiv sektörünün ihtiyaç duyduğu Tip Onay ve Ar-Ge testleri yapılacak.

standard ▪ şubat 2016 5

7. Enerji Verimliliği Fuarı ve Forumu35. Enerji Verimliliği Haftası’nın en önemli etkinliği olan 7. Ener-ji Verimliliği Forumu ve Fuarı (EVF), 14-16 Ocak 2016 tarihle-ri arasında İstanbul WOW Convention Center’da yapıldı. EVF açılış töreninde konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dr. Berat Albayrak, enerji verimliliğinin en yerli, temiz ve milli kay-nak olduğunu belirterek, “Enerji verimliliği üzerine yaptığımız çalışmalar, enerji harcamalarımızdan en az yüzde 20 oranında tasarruf edebileceğimizi ortaya koyuyor” dedi.

Fuar alanında yer alan TSE standını ziyaret eden Bakan Albay-rak’a TSE’nin enerji verimliliği alanındaki laboratuvar yatırım-ları ve faaliyetleri hakkında bilgi verildi. TSE, enerji verimliliği alanında Klima Laboratuvarı, Solar Laboratuvarı, Fotovoltaik - Güneş Enerjisi ve Termal (Isıl) Güneş Enerji Sistemleri Laboratu-varı gibi yatırımlarının yanı sıra Beyaz Eşya Enerji Etiketlenmesi, Elektrik Motorları ile enerji tüketen her türlü ekipmanın verim-liliğinin test ve muayenesi, Güvenli Yeşil Bina Belgelendirmesi ve Enerji Yönetim Sistemi Belgelendirmesi gibi hizmetler ver-mektedir.

TSE Başkanı Sebahittin Korkmaz, Türk Standardları Enstitüsü’nün (TSE) 2016 yılında Ayna Komitelerde etkinliğini ve sayısını artırmak için harekete geçtiğini söyledi.

TSE’nin, Uluslararası Standardizasyon Teşkilatı (ISO), Uluslararası Elektroteknik Komisyonu (IEC), Avrupa Standardizasyon Komitesi (CEN) ve Avrupa Elektro-teknik Standardizasyon Komitesi’nin (CENELEC) tam üyesi olduğunu hatırlatan TSE Başkanı, uluslararası standardizasyon kuruluşlarında, standartların ilgili Teknik Komiteler tarafından hazırlandığını vurguladı. Korkmaz, ülkelerin görüş ve gelişmelere yaklaşımları-nın ise Ayna Komiteler aracılığıyla iletildiğini söyledi.

TSE Başkanı: “Ayna Komiteler tarafından iletilen ülke görüşleri uluslararası oylamaya dâhil olmakta, böyle-ce standartlarla koyulan kuralların hazırlanmasında söz sahibi olma şansı elde edilmektedir” diye konuştu.

Ülkemiz adına ISO, IEC, CEN ve CENELEC teknik komi-te çalışmalarının, paydaşlardan gelen talep üzerine en az üç ayrı kurum/kuruluşun bir araya gelmesiyle TSE tarafından kurulan Ayna Komiteler (MTC-Mirror

Tehnical Committees) ile takip edildiğini hatırlatan Korkmaz, bu komitelere üyeliğin TSE’ye yapılacak başvuru ile mümkün olduğunu belirtti.

TSE Başkanı şöyle konuştu: “Ayna Komite üyele-ri, CEN/ISO teknik komitesinin tüm çalışma dokü-manlarına erişim hakkına sahip olmakta, ISO/CEN/TC toplantılarına ülkemizi temsilen delege olarak katılabilme imkânı bulabilmektedir. Üyelerin, ülke-miz iş dünyasının ihtiyaç ve taleplerinin uluslararası standartlarda vücut bulması anlamına gelecek bu çalışmalara mümkün olduğunca görüş vermesi ve gerektiğinde standart hazırlama ile ilgili toplantılara katılması büyük önem taşımaktadır.”

TSE Başkanı Korkmaz, TSE’nin 2016 yılında üç yeni Ayna Komite kurarak toplam Ayna Komite sayısı-nı 17 sektörde 122’ye, aktif üye sayısını da 1670’e yükselttiğini belirtti. Yeni kurulan Ayna Komitelerin; Nükleer Enerji, Nükleer Teknolojiler ve Radyolojik Korunma, Bakır ve Bakır Alaşımlar ile Takım Tezgâh-ları başlıklarında olduğunu ifade eden Korkmaz, iş dünyasını TSE’nin Ayna Komite çalışmalarına katıl-maya çağırdı.

TSE’nin Ayna Komite sayısı 17 sektörde 122’ye ulaştı

standard ▪ şubat 20166

TSE Ayna Komitesi’nin teklifi ISO'da kabul edildiTSE Ayna Komite çalışmaları çerçevesinde, Uluslararası Standardizasyon Teşkilatı’nın(ISO) turizm ve ilgili hiz-metlere ilişkin standart hazırlayan Teknik Komitesine ulusal görüş oluşturmak amacıyla 2004 yılında “Turizm ve İlgili Hizmetler Ayna Komitesi’ kurdu.

Bu Ayna Komite, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülen çevreye duyarlılık kampanyasına paralel olarak, Çevreye Duyarlı Konaklama Tesisleri’ne ilişkin bir standart oluşturulması konusunda Uluslararası Stan-dartlar Teşkilatı’na yeni çalışma konusu teklifi verdi.

2011 yılında “ISO/TC 228 Turizm ve İlgili Hizmetler Teknik Komitesi" üyeleri arasında yapılan oylama neti-cesinde teklif kabul edildi ve “Çevreye Duyarlı Konaklama Tesisleri" adı altında bir Çalışma Grubu kuruldu. Başkanlığını Kültür ve Turizm Bakanlığından bir uzmanın üstlendiği ve Ayna Komite üyelerinin de aktif olarak çalışmalarına katıldığı Grup, konuyla ilgili taslak teknik spesifikasyon metnini oluşturdu ve ISO üyesi ülkelerin onayına sundu. Üye 24 ülkenin olumlu oyu ile taslak dokümanın ISO/TS (Teknik Spesifikasyon) olarak yayın-lanmasına karar verildi.

Teknik Spesifikasyon, ISO/TS 13811 ‘Guidelines on developing environmental specifications for accommo-dation establishments – Konaklama tesisleri için çevresel spesifikasyon hazırlama kuralları’ adı ile 10 Aralık 2015 tarihinde yayınlandı.

TSE Ayna Komitesi tarafından hazırlanarak ISO tarafından yayınlanan Teknik Spesifikasyon; enerji, su, çevreye zararlı maddelerin tüketiminin ve atık miktarının azaltılmasını, enerji verimliliğinin artırılmasını, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının teşvik edilmesini, konaklama işletmelerinin yatırım aşamasından itibaren çevreye duyarlı olarak planlanmalarını ve gerçekleştirilmelerini, tesisin çevreye uyumunu, çevreyi güzelleşti-rici düzenleme ve etkinlikleri, ekolojik mimari gibi konuları içermektedir.

KOBİ’lere 351 milyon lira KOSGEB desteğiBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, geçen yıl 38 bin KOBİ ve girişimciye Küçük ve Orta Ölçekli İş-letmeleri Geliştirme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) ara-cılığıyla 351 milyon lira destek sağlandığını belirterek, “Bu miktarın 160 milyon lirası genel destek programı, 126,5 milyon lirası girişimcilik desteği, 54 milyon lira-sı Ar-Ge, inovasyon ve endüstriyel uygulama destek programı, 8 milyon lirası güç birliği destek programı ve 2,5 milyon lirası da KOBİ proje destek programın-dan oluştu” dedi.

Ülkedeki girişimci havuzunu büyütmek ve daha fazla işletmenin kurulmasını sağlamak istediklerini vurgulayan Işık, çoğalan desteklerle yenilikçi ve re-kabetçi KOBİ sayısını yükseltmeyi hedeflediklerini dile getirdi. Destek çeşidi ve miktarlarının arttığına değinen Işık, bütçede KOSGEB’e ayrılan her bir kuru-şu dahi girişimcilere, işletmelere ve KOBİ’lere aktara-caklarını bildirdi.

Sahte can yeleklerine sıkı denetimAralarında can yeleği, dalgıç kıyafetleri, solu-num maskeleri, baret ve kaskların da olduğu “ki-şisel koruyucu donanımların” piyasada gözetim ve denetimi görevini yürüten Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) ekipleri, eş zamanlı denetimlerde 2 bin 500’den fazla uygunsuz ve güvensiz can yeleğini yerinde imha etti.

Standart dışı olarak üretilen sahte can yelekle-rinde, genellikle artık çanta kumaşı ve su geçi-ren malzemeler kullanılıyor. Bu niteliğiyle söz konusu can yelekleri, kişiyi kurtarmak yerine aksine suyu emip aşağıya çektiği için kullanan kişinin boğulmasına yol açıyor. Kalite ve özel-liğine göre standartlara sahip bir can yeleği yaklaşık 70 ila 250 liraya satılırken, sahte can yelekleri özellikle Suriyeli sığınmacıların yoğun olduğu kıyı kentlerinde 25 ile 30 lira arasında alıcı buluyor.

■ haberler

standard ▪ şubat 2016 7

Enerji tasarrufu ve enerji bilincini sağlayacak projeler geliştiren Yaşar Üniversitesi, Türk Standardları Ensti-tüsü’nden TS EN ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi Belgesini alarak tüm faaliyet alanlarında enerji per-formansını sürekli iyileştirmeyi taahhüt etmiş oldu.

Yaşar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemali Dinçer, Selçuk Yaşar Kampüsü’nde düzenlenen törende enerji ve enerji verimliliği konusunun bütün dünya-nın gündeminde olduğunu dile getirdi. Rektör Ce-mali Dinçer, “Üniversitelerin de topluma her konuda örnek olması, enerjiyi koruyarak, verimliliği artırarak kullanması ve bu bilinci dalga dalga bütün topluma yayması gerekiyor. TS EN ISO 50001 Enerji Yönetim Belgesi de bu amaçta bir yol haritası çiziyor” diye konuştu.

TSE Ege Bölge Koordinatörü Atilla Gündüz de enerjiyi verimli ve bilinçli kullanmanın bir kültür meselesi olduğunu ifade ederek, “Bu kültürü tüm

toplumda oluşturmak lazım. Bu nedenle, üniver-sitelerin de bu konuda çalışması büyük önem arz ediyor. Yaşar Üniversitesi de bu konuda üzerine düşeni yaptı” dedi.

TS EN ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi nedir?

Enerjinin giderek daha da büyük önem taşıdığı günümüzde, enerjinin verimli kullanılması esası-na dayanan TS EN ISO 50001 Enerji Yönetim Siste-mi (EYS), her sektörde küçükten büyüğe her türlü işletmeye uygulanabilecek, tek başına olabileceği gibi diğer yönetim sistemleriyle entegre olarak da yürütülebilecek bir yönetim sistemidir. EYS, kuru-luşların enerji politikalarını belirlemesi, amaç ve hedefleri doğrultusunda oluşturduğu enerji yö-netim programları çerçevesinde enerji tüketimini yönetmesi ve enerji yönetim sisteminin perfor-mansını değerlendirerek iyileştirmelerini sağlan-masına dayanmaktadır.

Yaşar Üniversitesi, TSE’den Enerji Yönetim Sistem Belgesi alan ilk üniversite oldu

standard ▪ şubat 20168

Trafiğe kayıtlı araç sayısı 20 milyona yaklaştıTürkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2015 Aralık ayına ilişkin motorlu kara taşıtları istatistiklerini açıkladı.

Buna göre, geçen yıl 1 milyon 272 bin 589 taşıtın trafiğe kaydı yapıldı, 106 bin 838 taşıtın ise trafikten kaydı silindi. Böylece trafikteki toplam taşıt sayısı, bir önceki yıla göre 1 milyon 165 bin 751 adet (yüzde 6,2) arta-rak 19 milyon 994 bin 472 oldu.

Geçen yılın aralık ayı sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı taşıtların yüzde 53’ünü otomobil, yüzde 16,3’ünü kam-yonet, yüzde 14,7’sini motosiklet, yüzde 8,5’ini traktör, yüzde 4’ünü kamyon, yüzde 2,2’sini minibüs, yüzde 1,1’ini otobüs, yüzde 0,2’sini ise özel amaçlı taşıtlar oluşturdu.

Aralık ayında ise 125 bin 611 taşıtın trafiğe kaydı yapıldı, 13 bin 208 aracın da trafikten kaydı silindi. Trafiğe kaydı yapılan taşıtların içinde otomobil yüzde 65,4 ile ilk sırada yer aldı. Bunu sırasıyla yüzde 16,9 ile kam-yonet, yüzde 6,2 ile motosiklet ve traktör takip etti. Taşıtların yüzde 5,3’ünü ise minibüs, otobüs, kamyon ve özel amaçlı taşıtlar oluşturdu.

Aralık sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı 10 milyon 598 bin 337 adet otomobilin yüzde 40,3’ü LPG, yüzde 31,6’sı dizel, yüzde 27,6’sı benzin yakıtlı araçlardan oluştu. Otomobillerin yüzde 0,4’ünün ise yakıt türü bilinmiyor.

Kayn

ak: A

nado

lu A

jans

ı

■ haberler

standard ▪ şubat 2016 9

Gıda analizleri hız kesmediBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, TSE’nin gıda sek-töründe yürüttüğü faaliyetlere ilişkin açıklamalarda bulundu. Gıda sektöründe bin 409 güncel belge olduğunu belirten Işık, belgelendirme yapılan standart sayısının ise 300’ü bulduğu-nu ifade etti. Işık; arıcılık, balıkçılık, et, tahıl, baklagiller, meyve, sebze, kakao, süt, çay, nişasta, şeker ve şekerli ürünler, içme suları ve doğal mineralli sular, içecekler, yağlı tohumlar, yeni-lebilir yağlar, gıda katkıları, baharat ve çeşni maddelerine bel-gelendirme yapıldığını anlattı. Işık, Helal Gıda Genel Kılavuzu Standardında yer alan tanıma ve kapsama göre 318 Helal Uy-gunluk Belgesi ile 60 ayrı sevkiyat için de Helal Kesim Belgesi düzenlendiğini bildirdi.

TSE’de Gebze Biyogenetik ve Gıda Laboratuvarı Müdürlüğü ile Ankara Gıda Laboratuvarı Müdürlüğü olmak üzere iki gıda analiz laboratuvarı bulunduğunu vurgulayan Işık, “Ankara Gıda Laboratuvarı hizmet profili kapsamında 332, Gebze Bi-yogenetik ve Gıda Laboratuvarı hizmet profili kapsamında ise 321 farklı üründe test ve analiz hizmeti veriliyor. Her iki labora-tuvarımızın da TÜRKAK akreditasyonu mevcut” diye konuştu. Işık, geçen yıl TSE bünyesinde gerçekleştirilen gıda analizleri kapsamında, toplam 4 bin 252 numune raporu hazırlandığının altını çizdi.

Helal gıda analizi faaliyetlerinin Gebze Biyogenetik ve Gıda La-boratuvarında yürütüldüğüne değinen Işık, burada yapılan ça-lışmalar hakkında şu bilgileri verdi: “Gebze Biyogenetik ve Gıda Laboratuvarında, ülkemiz için çok önemli ve insan sağlığı açısın-dan çok kritik konularda analizler gerçekleştiriliyor. Laboratuva-rımızda GDO, alkol, ağır metal analizleri, zirai ilaç kalıntıları ve ko-ruyucu maddelerin tarandığı katkı maddeleri analizleri yapılıyor. Et ve et ürünlerine, kesim hayvanlarına ait kas ve yağ dokusu dışında kalan ve kullanılmasına müsaade edilmeyen yabancı or-gan veya doku parçalarının katılıp katılmadığının tespiti yapılan histoloji analizlerinin yanında, gıdalardaki pestisit (zararlı orga-nizmaları engellemek için kullanılan madde ya da maddelerden oluşan karışımlar) kalıntıları analiz ediliyor. Ayrıca mikrobiyoloji ve bulaşan madde analizleri de gerçekleştiriliyor.”

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık: TÜRKAK akreditasyonuna sahip olan TSE’de Gebze Biyogenetik ve Gıda Laboratuvarı ile TSE Ankara Gıda Laboratuvarı'nda geçen yıl gerçekleştirilen gıda analizleri kapsamında, toplam 4 bin 252 numune raporu hazırlandı.

standard ▪ şubat 201610

■ haberler

Küresel turizmde başı Çinliler çekiyorBM Dünya Turizm Örgütü’nün raporuna göre, Çinli turistler 2015’te dünya turizminde başı çekti. Raporda Japonya, Tayland gibi Asya ülkelerinin yanı sıra ABD ve Avrupa’nın Çinli turistlerden büyük ekonomik gelir elde ettiği vurgulandı.

Çin, geçen sene de son 3 yıldır zirvede olduğu yurt dışına en çok turist gönderen ülkeler sıralamasındaki liderliğini korudu. Çin Ulusal Turizm İdaresi’nin verilerine göre, 2015’te 120 milyon Çinli, uluslararası destinas-yonlara seyahat etti. Bu turistlerin, dünya genelinde geçen yıl 194 milyar dolar harcadığı belirtildi. Uluslararası seyahat eden Çinli sayısında geçen yıl, 2014 yılına oranla yüzde 4,4’lük artış kaydedildi. Çinli turistlerin en çok tercih ettiği 10 ülke ise Japonya, Tayland, Güney Kore, ABD, Singapur, Avustralya, Rusya, Endonezya, Yeni Zelanda ve Birleşik Krallık şeklinde sıralandı.

Dünyada geçen yıl en çok yabancı turist çeken ülke olan Fransa, 2 milyon Çinliyi ağırlarken, milli gelirinin üçte birini turizmden sağlayan Tayland’ı ise 2015’te 8 milyonu aşkın Çinli turist ziyaret etti.

BM’nin raporuna göre, dünyada uluslararası seyahat eden kişi sayısı, geçen yıl 50 milyonluk artışla 1,18 mil-yara ulaştı.

Çinli turistlerin harcama kalemlerinin başında toplam harcamalarının yüzde 57,76’sını oluşturan alışveriş gel-di. Diğer harcama kalemleri ise konaklama, ulaşım, yemek şeklinde sıralandı.

Tüketiciyi aldatan reklamlara ceza yağdıTüketicileri ve rekabetçi piyasa yapısını korumayı, reklam sektörü-nü etkin şekilde denetlemeyi ve usulsüz reklamlardan arındırmayı hedefleyen Reklam Kurulu, aldatıcı reklamları yakın takibe aldı.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bünyesindeki Kurul’a geçen yıl rek-lamlara ilişkin toplam 2 bin 262 şikâyet başvurusu yapılırken, bun-lar arasında ilk sırayı 603 başvuru ile gıda sektörü aldı. Öte yandan başvuruların 410’u sağlık, 275’i kozmetik ve temizlik, 168’i turizm ve 451’i de diğer sektörlere ilişkin yapıldı.

Kurul tarafından geçen yıl 1748 dosya karara bağlanırken, bunlar-dan 774’ünün mevzuata aykırı olduğu tespit edildi. Söz konusu dosyalardan 661’ine durdurma, 113’üne ise hem idari para, hem de durdurma cezasının birlikte uygulanmasına karar verildi.

Kurul, mevzuata aykırı bulduğu ve tüketiciyi aldatmaya yönelik reklamlara geçen yıl toplam 9 milyon 397 bin 289 lira idari para cezası kesti.

En çok ceza kesilen reklamlar ise 3,79 milyon lira ile gıda sektö-ründe yer aldı. Bu sektöre verilen idari para cezasının bu denli yüksek olmasındaki sebebin, başvuru sayısının fazla olmasının yanı sıra hastalıkları tedavi ettiğini belirten gıda takviyelerine iliş-kin reklamlar olduğu ifade edildi.

Kaynak: Anadolu Ajansı

Cezaların Sektörel Dağılımı

standard ▪ şubat 2016 11

Kozmetik Yönetmeliği’nde değişiklik Sağlık Bakanlığı İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanlığı, Kozme-tik Yönetmeliği’nde değişiklik yaptı.

Yönetmelik kapsamında, kullanımı serbest UV filtresi ‘3-benzili-den kafur’ isimli maddenin kozmetik ürünlerde kullanımı yasak-landı. Yönetmelikte, genel olarak bazı güneş koruyucu ürünler, el kremleri, yaşlanma karşıtı ürünlerdeki bu maddeye alternatif olarak kullanılabilecek yaklaşık 30 UV filtresi bulunuyor.

Kullanımı koşullu maddelerden bazı saç şekillendiriciler, tüy dökücüler, durulanan saç bakım ve kirpik perması için kullanı-lan ürünlerde bulunabilen “Tiyoglikolik asit ve tuzları”na ilişkin Yönetmeliğe koşul eklenirken, koşullu maddeler listesinde saç boyalarında kullanılabilen 9 renklendirici kimyasal da yer aldı.

Koruyucu maddelerle ilgili istisnai durumlar ile parabenler (4 Hidroksibenzoik asit, tuzları, türevleri vb.) ve tiyazolinonlar (Metil tiyazolinon ve türevleri) için Yönetmelikte belirlenen ko-şullar dışında piyasaya arzı da yasaklandı. Söz konusu koruyu-cu maddeler, bazı ıslak mendiller, şampuanlar, sıvı sabunlar ve kremlerde kullanılıyor.

Geçen yıl en çok motorin satıldıPetrol Sanayi Derneği’nin (PETDER) aylık bültenine göre, 2015 yılı aralık ayında benzin satışı 2014 yılının aynı ayına göre yüzde 7,70 artışla 233 bin 751 metreküpe ulaştı. Söz konusu ayda motorin satışı yüzde 14,67 ar-tışla 2 milyon 105 bin metreküp, LPG satışı yüzde 5,73 artışla 248 bin 207 ton oldu.

Geçen yıl motorin, benzin ve LPG sa-tışları yükseldi, bu dönemde en çok motorin kullanımı gerçekleşti. Geçen yıl bir önceki yıla göre motorin satışı yüzde 13,09 artarak 24 milyon 59 bin 270 metreküpe yükseldi. Bu dönem-de, toplam benzin satışı 7,70 artışla 2 milyon 806 bin 42 metreküp, LPG sa-tışı ise yüzde 5,18 yükselişle 3 milyon 76 bin 630 tona çıktı.

Yazılım, Türkiye’yi bir aşama sıçratacak bir sektörTürkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Bilgisayar Yazılımı Meclisi Başkan Yardımcısı Mehmet Akyelli, bilişim sektörünün Türkiye’de son yıllarda önem kazanmaya başladığı-nı, bilişimin içinde yazılımın payının artmasının da önemli olduğunu ifade etti.

Türkiye’de 78 milyar liralık bilişim ve iletişim teknolojileri pazarı bulunduğuna dikkati çeken Akyelli, bunun 6,3 milyar lirasını yazılım sektörünün oluşturduğunu vurguladı.

Akyelli, “Yazılım, Türkiye’yi bir aşama sıçratacak bir sektör. Son dönemde yazılımla ilgili hem kanunlarda hem de çeşitli organizasyonlarda değişikliklerin olduğunu görüyoruz” dedi.

Yazılım sektörünün yüzde 12,3’lük büyümeye sahip olduğu bilgisini veren Akyelli, “Bu sektör, Türkiye’nin büyüme hızından iki kat fazla büyüme gösteriyor. 45 milyon inter-net kullanıcısına ulaştık. 72 milyon GSM aboneliğimiz var. Tespit edebildiğimiz kadarıyla bilişim teknolojileriyle ilgili 1,3 milyar liralık da ihracatımız var. Bunun 227 milyon lirası donanım, 800 milyon lirası yazılım sektörüne ait. 148 milyon lira hizmet, 162 milyon da iletişimle ilgili ihracatımız var” diye konuştu.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca hazırlanan Yazılım Strateji Belgesi’ne değinen Ak-yelli, bu çalışmayı sektör temsilcileri olarak çok önemsediklerini bildirdi. Akyelli, yaklaşık 1,5 yıldır bütün paydaşlarla oluşturulan strateji belgesinin açıklanmasını merakla bekle-diklerini dile getirdi.

standard ▪ şubat 201612

Peyman Yüksel ►Ekonomist Dünyanın önde gelen ekonomilerinden ABD, AB ülkeleri ve Japonya, 2016 yılı-na krizle değil durgunlukla girdiler. 2015 yılı boyunca konuşulan “Yeni bir kriz mi söz konusu?” sorusunun cevabı, aslında 2008 krizinin tekrarı değil ancak uzun süreli bir durgunluğa girilmiş olmasındadır. Batılı ekonomiler, özellikle 2008 kri-zi öncesindeki büyüme potansiyellerine ulaşamıyorlar. Birçok faktör arasından öne çıkan unsur ise petrol fiyatlarındaki düşüş; petrol üreten ülkelerin gelirlerin-deki azalma, bu ülkelerin mal aldığı diğer ülkelerin ekonomilerine olumsuz etki olarak yansıyor. Hem petrol ihraç eden hem de bu ülkelerden mal alan ülkelerde ortaya çıkan milli gelirdeki bu düşüş, bütçe açıklarına, büyüme rakamlarında yavaşlamaya, işsizlik oranlarında artışa ve ekonomilerde durgunluğa yol açıyor. BP ve Shell gibi dünya devi petrol şirketlerinde binlerce kişinin işten çıkarılacağı yönünde haberler piyasalarda tedirginliğin artmasına neden oluyor.

Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin, milli gelir artış hızı bakımın-dan ABD’den önde olduğu için her yıl dünya ekonomisinin büyümesine de en büyük katkıyı yapmaktadır. 2015 yılında Çin’de yaşanan büyümedeki da-ralma bu yüzden çok önemlidir. Çin’in ticaret ilişkisi içinde olduğu ülkeler de bu durgunluktan etkilendiği için, 2015’te bu ülkelerin büyüme rakamlarında yavaşlama, ekonomilerinde durgunluk yaşanmıştır. Yükselen ekonomilerden öne çıkanlar arasında Latin Amerika’nın en büyük ekonomisi olan Brezilya ise, 2015’in üçüncü çeyreğinde yüzde 3,8 küçülerek son 25 yılın en kötü perfor-mansını sergiledi. Dördüncü çeyrekte artan tarım üretimi ise ülke ekonomisi-nin uzun vadede düzelmesi için yeterli görülmedi. Politik riskler de ülkelerin ekonomilerine olumsuz yansıyor. Brezilya’da yolsuzluk soruşturmalarının de-vam ediyor olması yatırımcılar açısından riskli ülke kapsamına alınmasına ne-den oluyor. Kredi derecelendirme kuruluşları, hem Brezilya’nın hem de petrol ihraç eden başka birçok ülkenin risklerinden dolayı ülke notunu aşağı yönde revize ediyor.

Dünya ekonomisindedurgunluk sinyalleri

“YENİ BİR KRİZ Mİ SÖZ KONUSU?”

Batılı ekonomiler, özellikle 2008 krizi öncesindeki büyüme potansiyellerine ulaşamıyorlar. Birçok faktör arasından öne çıkan unsur ise petrol fiyatlarındaki düşüş

standard ▪ şubat 2016 13

Amerikan Merkez Bankası (FED), parasal genişlemeyi durdurup 2015’in Ara-lık ayında faiz artışına geçince, 2014’te başlayan finansal tedirginlik 2015 yılı boyunca dolardaki artışla zirve yaptı. Gelişmekte olan ülkelere para akı-şı durdu, sermaye girişleri yavaşladı ve ülke ekonomileri daha az büyüdü. Dolar fiyatlarındaki yükseliş birçok ülkenin para biriminde değer kaybına yol açtı. FED’in yeni bir faiz artışı kararını ertelemesi ile dolar karşısında bir ölçüde toparlanan pariteler yine de bütün zararını karşılayamadı. Parası de-ğer kaybına uğrayan ülkeler arasına AB’den çıkma ihtimali bulunan İngiltere de girdi. İngiliz Sterlini 2009 yılından beri ilk defa, 2016 Şubat sonunda ABD doları karşısında 1,40’ın altına geriledi. Değeri en çok düşenler arasında Rus Rublesi yer alıyor. Rus rublesinde yüzde 50’ye varan değer kaybı, ülke eko-nomisinde ciddi sıkıntıya neden oldu.

Türk Lirası’nda zaman zaman ortaya çıkan negatif performans, coğrafi yakın-lığın etkisiyle Suriye’den kaynaklanan jeopolitik riskler nedeniyle yaşanıyor. Bölgede yaşanan gerginlikler, ticareti olumsuz etkiliyor. Sosyal yaşamdaki etkisi ise dalga dalga mülteci akınının Türkiye’ye gelmesi, bazılarının ülke-mizde yerleşmesi, bazı mültecilerin ise Türkiye üzerinden Avrupa’daki bir-çok ülkeye ulaşması sonucu yaşanıyor. Ekonomideki daralmanın bir başka faktörü de bu nedenle işgücü piyasasında ortaya çıkmaktadır. Mülteci akını karşısında çözüm arayışına giren ülkelerde, göçmenleri işgücüne kazandır-mak için yeni politikalar üretilmek zorunda kalındı. Mülteci akınından en çok etkilenen ülke olan Türkiye, Suriyeli göçmenleri işgücüne kazandırmak için Yeni İstihdam Yönetmeliği ve mesleki eğitim çalışmaları başlattı. Yönet-meliğe göre, Suriye uyruklular, geçici koruma kayıt tarihinin üzerinden 6 ay geçtikten sonra çalışma izni almak için başvuruda bulunabilecekler. Şimdi-ye kadar ekonominin sadece tüketim tarafında yer alan mülteciler, harcama kanallarıyla büyümeyi destekliyordu. Ancak bu durum özellikle bölgesel enflasyonu yükseltiyordu. Yeni Yönetmelikle mültecilerin üretime katılma-ları, istihdam piyasasında önce baskı oluştursa da ilerleyen süreçte kaçak işgücünü engellemesi nedeniyle olumlu etki sağlayacak. Ekonomik Kalkın-ma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) göçmenlerin işgücü piyasasındaki yerine yönelik yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye, Suriyeli göçmenlere neredeyse Türklerden daha fazla istihdam sağlıyor. Göçmenlerde istihdam oranı yüzde 54 iken Türk vatandaşlarında yüzde 49,6. Türkiye’de göçmenlerin işgücüne katılım oranı yüzde 61,3. Türk vatandaşlarında ise OECD verilerine göre iş-gücüne katılım oranı sadece yüzde 55,1. *

Bunun yanı sıra Almanya ve Japonya gibi ülkelerde ise nüfus artış hızının düşmesi, ABD’de yaşlı nüfusun artması gibi faktörler de bu ülkelerin işgücü piyasasına olumsuz yansıyor. Faal nüfus oranı düştükçe emeklilik ödemele-rinin karşılanması, yaşlı nüfusun sağlık harcamalarındaki artış ülke bütçe-lerini zorluyor. Bütün bu faktörler biraraya geldiğinde; petrol fiyatlarındaki düşüş, genel olarak emtialara olan talepteki daralma, doların fiyat artışı, ülke para birimlerindeki kayıplar, ülkelerin büyüme hızlarındaki yavaşlama neticesinde, küresel ekonomide kriz değil ama uzun sürebilecek durgunlu-ğun sinyalleri gelmeye başladı.

* “İşgücüne katılım ve istihdam oranında göçmen işçiler Türkleri geçti” Hürriyet Ekono-mi, 25 Şubat 2016

Mülteci akınından en çok etkilenen ülke olan Türkiye, Suriyeli göçmenleri işgücüne kazandırmak için Yeni İstihdam Yönetmeliği ve mesleki eğitim çalışmaları başlattı

standard ▪ şubat 201614

Rusya ile Türkiye arasında artan tansiyonekonomiye yansıyorRusya ile Türkiye arasında, geçen yıl Kasım ayında sınır ihlali nedeniy-le Suriye sınırında düşürülen Rus savaş uçağının ardından başlayan politik gerginlik, artarak devam ediyor. Bu kriz iki ülke arasındaki ti-careti durma noktasına getirdi. Bu tarihten itibaren Rusya tarafından Türkiye’ye uygulanan ekonomik yaptırımlar ve ticari engellemeler neticesinde, 2014 yılında Türkiye-Rusya ticaret hacmi 31 milyar dolar civarında iken 2015’te bu rakam yüzde 25 düşüşle 23 milyar dolara geriledi. Bu yıl da bu gerginlik devam eder ve ekonomik ambargo sürerse daha büyük bir düşüş yaşanması kaçınılmaz görünüyor. Rus-ya ve Türkiye arasındaki ticari-ekonomik ilişkilere yansıyan bu sürecin devam etmesi, her iki ülke vatandaşlarına sıkıntılar yaşatıyor. Rusya’da iş yapan Türk işadamları baskılar neticesinde işyerlerini kapatmak zorunda kaldılar. Her yıl özellikle Akdeniz bölgesine gelen Rus turist sayısında ise bu yıl ciddi bir daralma yaşanması bekleniyor. Planlanan birçok toplantının, kongrenin, etkinliğin iptal edilmesi Türk turizmine olumsuz yansıyor. Rusya’da 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren işveren-ler ile iş sipariş edenlere sağlanacak iş ve hizmetlerle ilgili olarak, Türk vatandaşlarını işe alma yasağı kondu. Uygulanan ya da uygulanması öngörülen ticaret engelleri ve yaptırımlardan etkilenen başlıca sek-törler arasında özellikle inşaat, mimarlık, mühendislik-teknik proje ve ağaç işleme sektörleri ile turizm ve otelcilik sektörü, ayrıca tarım ve hayvancılık da yer alıyor.

Türkiye ekonomisi ılımlı büyüyorAB Komisyonu, Kış Dönemi Ekonomik Tahmin Raporu’nu Şubat ayı başında yayınladı. Rapora göre Türkiye’nin 2016 yılı için büyüme tahminleri yukarı yönde revize edilirken işsizlik oranları aşağı yönde yeniden düzenlendi. Daha önceki tahminlerinde 2016 yılında Türkiye’nin yüzde 3,2 büyüyeceğini öngören AB Komisyonu bu oranı yüzde 3,4’e, 2017 yılı içinse yüzde 3,4’ten yüzde 3,6’ya revize etti. Türkiye’nin düşük petrol fiyatları, uyumlu para politikası ve hükümetin ücret politikasında yaptığı iyileştirmelerden dolayı ılımlı büyüyeceği belirtildi.

Türkiye’deki işsizlik oranı tahmini ise, 2016 yılında 11,2’den 10,7’ye, 2017 yılı için de 11,5’ten 10,8’e düşürüldü. Kamu borç oranının düşmesi, İran’a uygulanan yaptırımların ortadan kalkmasıyla Türkiye’nin ihracatının canlanacağı ancak Rusya’nın uyguladığı yaptırımların, Irak ve Suriye’de yaşanan gerginliklerin olumsuz etkileriyle ihracatın düşeceği de raporda yer alıyor.

AB Komisyonu raporuna göre, Euro Bölgesinde yüzde 4,5’la en çok İrlanda büyüyecek. Romanya yüzde 4,2, Malta yüzde 3,9 ve Lüksemburg yüzde 3,8 büyümeyle dikkat çekiyor. Bu ülkelerle ticari ilişkilerin artırılması faydalı olabilir. Euro Bölgesi genelindeki büyümenin 2016 yılı için yüzde 1,7 olması öngörülüyor. Çin’in 2016’da yüzde 6,5, ABD’nin ise 2,7 büyümesi bekleniyor.

Turizm sektörünün içinden geçtiği bu zorlu dönemde hükümet yeni bir destek planı açıkladı. Turizm firmalarına maddi yardımlar ve borçlarının yeniden yapılandırılması konusunda oluşturulan plan en kısa zamanda yürürlüğe girecek ve acil eylem planı ile desteklenecek. Uçuş başına ek ödemeler, kira ödemelerinin ötelenmesi gibi destekler firmalara soluk aldıracak. Rus turistlerin sayısındaki azalma-nın geçici bir süreç olduğu ve kısa zamanda Rusların yine ülkemize gelecekleri öngörülüyor. Rusya ile yaşanan bu sıkıntının turizm sektörü için yeni müşteri potansiyeli olabilecek Orta Doğu ve Afrika ülkelerine, özellikle kişi başı harcamaları daha yüksek olan Arap turistlere yönelme konusunda bir fırsat olacağı düşünülüyor.

standard ▪ şubat 2016 15

Türk Melek Yatırımcıya Destek: Bireysel Katılım SermayesiBüyümenin sürdürülebilir olması için ülke ekonomilerinde katma de-ğerli, teknoloji ağırlıklı ürünlerin ortaya çıkması ve bu tür yatırımların desteklenmesi gerekiyor. Ancak yeni bir fikri olan, teknoloji ağırlıklı yeni ürünleri piyasa sürmek isteyen girişimcilerin de başlangıç evre-sinde finans sıkıntısı yaşaması söz konusu oluyor. Girişimcilerin yeni bir işe başlarken yaşadıkları en önemli sorunlardan birisi sermaye arayışı oluyor. Henüz başlangıç aşamasında olduğu için riskli görülen ancak büyüme potansiyeline sahip birçok teşebbüs, sırf maddi kay-nak yetersizliğinden dolayı başlamadan sona eriyor. Hükümet 2013 yılından beri Türkiye’de özellikle teknoloji alanında bireysel yatırımcı-lığı destekleme konusunda yeni bir uygulama başlattı. Melek yatırım-cılığı cazip hale getirmek için çeşitli muafiyetlerin sağlandığı Bireysel Katılım Sermayesi mevzuatı, yürürlüğe girdiği günden itibaren he-deflenenin üzerinde talep görüyor. Bu sistemde, Hazine Müsteşarlığı tarafından lisanslanan iş meleklerinin yerli üretim ve hizmetler için yatırım yapması sağlanıyor. Yeni kurulan şirketlere sermaye desteği ile ortaklık kuran melek yatırımcıların girişimcilere sağladıkları maddi imkânlardan dolayı vergi muafiyetlerinden istifade etmesi sağlanı-yor. Melek yatırımcının verdiği sermaye, yüzde 75 ya da daha fazla oranda gelir vergisi matrahından düşülerek vergiden muaf tutuluyor. Ortak olmayan ancak yine de sermayedar olarak katkı sağlamak iste-yen melek yatırımcılara; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, TÜBİTAK veya KOSGEB tarafından belirlenmiş programlar kapsamında destek-lenmiş yenilikçi, Ar-Ge odaklı, katma değeri yüksek olan ancak yük-sek risk içeren erken aşama firmalara yönelik yatırımları özendirmek için, koyulan sermayenin tamamının gelir vergisi matrahından dü-şürülmesi imkânı sağlanıyor. Melek yatırımcılığın Türkiye’de yapılan çalışmalar sonucu, her geçen yıl Avrupa ve dünya sıralamasında üst sıralara çıktığı gözlemleniyor.

Şubat ayında İstanbul’da düzenlenen Dünya Melek Yatırım Forumu bu anlamda yeni yatırımcıların Türkiye’yi seçmesi konusunda oldukça faydalı bir etkinlik oldu. Avrupa Melek Yatırım Ağı (EBAN), Türkiye Me-lek Yatırımcılar Derneği, Borsa İstanbul ve Hazine Müsteşarlığı, KOS-GEB gibi kurumlar melek yatırımcılığın desteklenmesi konusunda oldukça etkili çalışmalar yürütüyorlar.

Türkiye, bölgesel risklerine rağmen yatırımcılar için cazibe merkezi olmaya devam ediyor. Türkiye’ye yapılan uluslararası doğrudan yatı-rımların artması bunun en iyi göstergesi olarak değerlendirilebilir. AB ile Türkiye arasında Ekim 2016’da vizelerin kaldırılacak olması ihtimali bile yabancı yatırımcıların dikkatini ülkemize yöneltti. Türkiye’de ya-tırım yapacak firmalara danışmanlık yapmak için İngiltere gibi ülke-lerden önemli firmaların ülkemizde tanıtım kongreleri düzenlemeleri, 2016 yılı sonlarına doğru ülkemizde yabancı yatırımların artması yö-nünde beklentileri artıracak gibi görünüyor.

standard ▪ şubat 201616

Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK), Ulusal Yeterlilik Sisteminin (UYS) kurulması ve işletilmesi amacıyla 5544 Sayılı Kanun ile kurulmuştur. UYS eğitim ile istihdam arasında doğru ilişkinin kurulmasını sağlayan, bireylerin bilgi ve becerilerinin güvenilir, şeffaf ve uluslararası kıyasla-nabilir bir altyapı içinde değerlendirilmesine ve belgelendirilmesine imkân veren faaliyetler bütünüdür. UYS kapsamındaki tüm faaliyetler ilgili sosyal tarafların, sivil toplum örgütlerinin, kamu kurum ve kuru-luşlarının ortak çalışmaları ile gerçekleştirilmektedir, MYK bu çalışma-ları koordine etmektedir.

MYK’nın temel vizyonu eğitimin istihdamla uyumunu güvence altına alarak nitelikli insan kaynağının oluşmasına öncülük etmek, uluslara-rası ölçekte tanınan, etkin ve saygın bir kurum olmaktır. Kalite güven-cesi sağlanmış ulusal yeterlilik sistemini oluşturmak ve sürdürmek, MYK Mesleki Yeterlilik Belgeleri'ne uluslararası ölçekte itibar sağla-mak ve böylece işgücünün hareketliliğini kolaylaştırmak Kurumun stratejik hedefleri arasında bulunmaktadır.

Kurumumuz bünyesinde yürütülen çalışmalar sonucunda şu ana kadar 810 taslak meslek standardı hazırlanmış ve bunlardan 609’u Resmi Gazete’de yayımlanarak Ulusal Meslek Standardı (UMS) nite-liği kazanmıştır. UMS’lerin hazırlanmasını takiben 324 adet ulusal yeterlilik yayınlanmıştır. Belgelendirme faaliyetleri 41 Yetkilendirilmiş Belgelendirme Kuruluşu (YBK) tarafından 159 Ulusal Yeterlilikte (UY) devam etmektedir. Şu ana kadar verilen belge sayısı 31 bin 870’e ulaş-mıştır. UYS kapsamında yürütülen tüm faaliyetler sektörlerin ve ülke-mizin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak hızla yaygınlaşmakta ihtiyaç duyulan tüm alanlarda belgeli iş gücünün sağlanabilmesi için gereken çalışmalar yoğun bir şekilde sürdürülmektedir.

UMS’lerin hazırlanması UYS’nin ilk aşamasını oluşturmaktadır. UMS bir mesleğin başarı ile icra edilebilmesi için MYK tarafından kabul edilen gerekli bilgi, beceri, tavır ve tutumların neler olduğunu gös-teren normlardır. UMS’leri takiben bu normlar esas alınarak bireyin mesleki niteliklerinin değerlendirilmesinde kullanılan, bireyin sahip olması gereken bilgi, beceri ve yetkinlik ile ölçme ve değerlendirme kriterlerini içeren ve belgelendirme faaliyetlerine girdi teşkil eden UY’ler hazırlanmaktadır. 5544 sayılı Kanun, meslekî ve teknik eğitim ve öğretime ilişkin orta ve yükseköğretim programlarının Millî Eğitim Bakanlığı ve üniversiteler tarafından bir yıl içinde ilgili ulusal meslek standartlarıyla uyumlu hâle getirileceğini ve eğitim öğretimin bu programlara uygun olarak verileceğini hüküm altına almıştır. Bu yö-nüyle MYK, gerçekleştirdiği faaliyetlerle eğitim ve istihdam arasında daha güçlü bir bağ kurulmasında önemli bir rol oynamaktadır.

Yeterliliklerin yürürlüğe konulmasından sonra ilgili UY’de sınav ve belgelendirme yapmak isteyen kuruluşlar Kurumumuza ön yetkilen-dirme başvurusunda bulunmaktadır. Başvuruya ilişkin tüm süreçler MYK web portalı üzerinden elektronik platformda yürütülmektedir.

MeslekiYeterlilikKurumu

veFaaliyetleri

■ dosya

Mehmet Ordukaya ►MYK Sınav ve Belgelendirme

Dairesi Başkanı

standard ▪ şubat 2016 17

Ön yetkilendirme işlemlerini tamamlayan kuruluşlar Kurumumuz tarafından iki günlük sınav ve belgelen-dirme seminerine alınarak UYS, yetkilendirme kriterleri, MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi ve MYK mevzuatı hak-kında teknik bir eğitime tabi tutulmaktadır. Kuruluşlar seminer sonrasında ilgili yeterliliklerde TS EN ISO/IEC 17024 Standardına göre akredite olmaları için Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) ya da Avrupa Akredi-tasyon Birliği bünyesinde çok taraflı tanıma anlaşması imzalamış başka akreditasyon kurumlarına yönlendi-rilmektedir. Akreditasyon süreçlerini tamamlayarak yetki almak istedikleri ulusal yeterliliklerde TS EN ISO/IEC 17024 Standardına göre akredite olan kuruluşlar nihai yetkilendirme için Kurumumuza yetkilendirme başvurusunda bulunmaktadır. MYK tarafından yapı-lan inceleme değerlendirme ve denetim sonrasında yetkilendirilmeleri uygun bulunan kuruluşlar ile yetki-lendirme sözleşmesi imzalanmaktadır. Sözleşme imza-lanan ve yetki belgesi düzenlenen tüm YBK’lar Kurum internet sitesinden ilan edilmekte ve yetki kapsamla-rındaki ulusal yeterliliklerdeki tüm faaliyetlerini MYK web portalı üzerinden elektronik ortamda gerçekleş-tirmektedir. Bu sayede, gerçekleştirilen sınavlar, sına-

va katılan kişiler, sınavlarda görev alan YBK temsilcileri, sınav başarı oranları, MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi al-maya hak kazanan kişiler, sınav sonuçları, sınav başarı oranları gibi tüm bilgiler elektronik platformda izlen-mekte ve takip edilmektedir. Tüm bu veriler ile MYK web portalı nitelikli ve belgeli işgücüne ait bilgilerin tutulduğu ulusal bir veritabanı haline dönüşmüştür. YBK’lar gerçekleştirdikleri tüm teorik ve performans sı-navlarını başından sonuna kadar MYK Teorik ve Perfor-mans Sınavları İçin Kamera Kayıt Rehberi'ne uygun şe-kilde görüntülü olarak kayıt altına almaktadır. Kuruluş-lar bu kayıtları Mesleki Yeterlilik Kurumu Sınav, Ölçme, Değerlendirme ve Belgelendirme Yönetmeliği uyarınca en az 1 yıl saklamakla yükümlüdür.

YBK’lar yılda birer kez TÜRKAK ve MYK tarafından prog-ramlı gözetim denetimlerine tabi tutulmaktadır. Ayrıca MYK web portalı üzerinden yapılan sınav bildirimleri doğrultusunda MYK tarafından habersiz/programsız denetimler gerçekleştirilerek sınavların güvenirliği ve şeffaflığının kalite güvencesi kapsamında doğrulanma-sı yapılmaktadır.

standard ▪ şubat 201618

YBK’lar tarafından gerçekleştirilen teorik ve performans sınavları sonucunda başarılı olan adaylara Kurum ta-rafından belirlenmiş formatta MYK Mesleki Yeterlilik Belgeleri verilmektedir. MYK Mesleki Yeterlilik Belgeleri sahteciliğin önlenmesi adına karekod ve hologram gibi güvenlik önlemlerini içeren, MYK ve TÜRKAK marka-ları ile ilgili YBK logosunun yer aldığı kalite güvencesi sağlanmış akredite belgelerdir. Vatandaşlarımızın Re-sim-1’de örneği sunulan MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi formatına uygun olmayan belgeleri MYK Mesleki Ye-terlilik Belgesi olarak sunan kişi veya kuruluşlara itibar etmemeleri gerekmektedir. Bu hususta teredüde dü-şüldüğünde Kurumumuz ile irtibata geçilmesi ya da belgenin arka yüzünde bulunan karekoddan barkod okuyucu programları ile cep telefonlarından sorgulanıp MYK web portalından belgede adı yazan kişinin bilgile-rinin doğrulanması gerekmektedir.

Uluslararası akreditasyona sahip kuruluşlarca yapılan sınavlar sonucunda verilen MYK Mesleki Yeterlilik Bel-geleri bireylerin sahip oldukları bilgi ve becerileri kalite güvencesi sağlanmış bir sistem içerisinde ispatlamasını, işverenlerin de istihdam edeceği bireylerin sahip olduğu bilgi ve becerileri önceden bilmesini sağlamaktadır. MYK Mesleki Yeterlilik Belgeleri ifade ettiği değer ve teşvik unsurlarıyla hem bireylerin hem de işverenlerin tercih ettiği, ulusal ve uluslararası düzeyde geçerli ve güvenilir belgelerdir. MYK belgelerinin yaygınlaşması ve belgeli bireylerin istihdamının artmasıyla birlikte ülkemizde ni-telikli ve belgeli işgücünün artacağı öngörülmektedir.

MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi  Zorunluluğu

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı 4 Nisan 2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda kabul edilerek 6645 sa-yılı kanun numarası ile yasalaşmıştır. Kanun 5544 sayılı Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu'nda da önemli deği-şiklikler yapmıştır.

Bu değişikliklerin en önemlilerinden biri çalışma ve iş dünyasını yakından ilgilendiren MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi zorunluluğu getirilen meslekler olmuştur. Ka-nuna göre; “Tehlikeli ve çok tehlikeli işlerden olup, Mes-leki Yeterlilik Kurumu tarafından standardı yayımlanan ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak tebliğlerde belirtilen mesleklerde, tebliğlerin yayım ta-rihinden itibaren 12 ay sonra Mesleki Yeterlilik Kurumu

Kanunu'nda düzenlenen esaslara göre Mesleki Yeterli-lik Belgesine sahip olmayan kişiler çalıştırılamayacaktır. 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanun'a göre ustalık belgesi almış olanlar ile Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı mesleki ve teknik eğitim okullarından ve üniversitelerin mesleki ve teknik eğitim veren okul ve bölümlerinden mezun olup diplomalarında veya ustalık belgelerinde belirti-len bölüm, alan ve dallarda çalıştırılanlar için Mesleki Yeterlilik Belgesi şartı aranmayacaktır.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın 25.05.2015 tarihinde yayımlamış olduğu ilk tebliğ ile 40 meslekte belge zorunluluğu başlatılmıştır. Bu kapsamda söz ko-nusu tebliğ ekindeki listede belirtilen mesleklerde MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi zorunlu hale getirilmiştir. Teb-liğin yayım tarihinden itibaren 12 ay sonra MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi olmayan kişiler bu mesleklerde çalış-tırılamayacaktır. Bir başka deyişle 26 Mayıs 2016 tari-hinden itibaren tebliğde yer alan 40 meslekte belgesiz kişiler çalıştırılamayacaktır.

Belge zorunluluğu kapsamının, Bakanlık Tebliği'nde yer alan 40 mesleğin uygulama sürecinin değerlendirilme-siyle elde edilen geri bildirimler ve sınav ve belgelen-dirme kapasite göz önünde bulundurularak genişletil-mesi planlanmaktadır.

Bakanlıkça yayınlanan tebliğlerde yer alan mesleklerde MYK tarafından yetkilendirilen kuruluşlar tarafından yapılan sınavların sınav ve belgelendirme ücretleri Ba-kanlar Kurulu'nun yayımladığı tarife kapsamında İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanmaktadır. Uygulamada zo-runlu mesleklerde sınavlardan başarılı olan kişilerden belge ücreti talep edilmemekte, sınav ücreti ise Bakan-lar Kurulu'nun belirlediği üst limitler dâhilinde kişilerin ilgili YBK’ya bildirdiği kendisine ait IBAN numarasına SMS bilgilendirilmesi ile yapılmaktadır. Uygulamada, vatandaşlarımızdan sınav başvurusu esnasında alınan bilgi ve belgelere ek olarak herhangi bir doküman is-tenmemektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı-nın belge zorunluluğuna dair 25 Mayıs 2015 tarihinde yayımlamış olduğu ilk tebliğden itibaren bugüne kadar teşvikten yararlananların sayısı 4 bini geçmiş ve vatan-daşlarımıza başarılı oldukları sınavlara ilişkin yaklaşık 2 milyon TL sınav ücreti iade edilmiştir.

MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi'ne ilişkin daha ayrıntılı bilgi için internet sitemizde yer alan “http://www.myk.gov.tr/belgezorunlulugu” sayfası incelenebilir.

standard ▪ şubat 2016 19

Diğer taraftan işçi ve işverene yönelik belgeli personel çalıştırmayı teşvik anlamında, 6111 Sayılı Kanun ile so-mut teşvikler getirilmiş MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi sahibi bireyleri istihdam edenler için sigorta primi iş-veren payının, 54 aya kadar İşsizlik Sigortası Fonu’n-dan karşılanmasına imkân sağlanmıştır. Böylelikle MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi sahipleri sigorta prim teşvik-leri yoluyla işverenine istihdam maliyetinde önemli avantajlar sağlamaktadır. Söz konusu teşvikin geçerlilik süresi 21.12.2015 tarih ve 2015/8321 sayılı Bakanlar Ku-rulu Kararı ile 31.12.2020 tarihine kadar uzatılmıştır.

MYK belgelerinin yaygınlaşmasıyla sağlanacak nitelikli işgücü istihdamı ile iş sağlığı ve güvenliği açısından cid-di iyileşmeler gerçekleşecek orta ve uzun vadede tüke-ticiye daha kaliteli mal ve hizmet sunulacak ve işsizliğin azalmasına katkı sağlanacaktır.*

Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi (TYÇ) ve Uluslararası Tanınırlık

5544 Sayılı MYK Kanununun 23/A maddesi ile Türkiye Yeterlilikler Çerçevesinin (TYÇ) oluşturulmasına, gelişti-rilmesine ve güncelliğinin korunmasına ilişkin işlemle-rin MYK tarafından yürütüleceği hükme bağlanmış ve aynı Kanun'un 2/d maddesinde TYÇ; “Avrupa Yeterlilik-ler Çerçevesi ile uyumlu olacak şekilde tasarlanan; ilk, orta ve yüksek öğretim dahil, mesleki, genel ve akade-mik eğitim ve öğretim programları ve diğer öğrenme yolları ile kazanılan tüm yeterlilik esaslarını ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır.

MYK’ya verilen görevler doğrultusunda Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu başta olmak üzere kamu kurum ve kuruluşları, işçi ve işveren sendikaları, meslek örgütleri ve ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla iş-birliği içerisinde, ulusal ve uluslararası konu uzmanları ve akademisyenlerin katkılarıyla hazırlanan “Türkiye Yeterlilikler Çerçevesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” Bakanlar Kurulu'nun 2015/8213 sayılı kararıyla 19 Kasım 2015 tarihli ve 29537 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Söz konusu Yönetmelik gereğince hazırlanan Türkiye Yeterlilikler Çerçevesine Dair Tebliğ ve eki Türki-ye Yeterlilikler Çerçevesi, 2/1/2016 tarih ve 29581 sayılı

* Teşvik ile ilgili detaylı bilgi için 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 74.maddesi.

Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

“Türkiye Yeterlilikler Çerçevesinin Uygulanmasına İliş-kin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” yükseköğre-tim dâhil tüm eğitim ve öğretim programları ile diğer öğrenme yollarıyla kazanılan yeterliliklerin Türkiye Ye-terlilikler Çerçevesine dâhil edilme esasları, kalite gü-vencelerinin sağlanması, kalite güvencesinden sorumlu kurum ve kuruluşların belirlenmesi, Türkiye Yeterlilikler Çerçevesinin oluşumu ve yürütülmesi için danışma, ka-rar ve uygulama birimlerinin oluşturulması ve işletilme-si ile Yönetmelik kapsamında yer alan çalışmalarla ilgili görev, yetki ve sorumlulukların belirlenmesine ilişkin usul ve esasları kapsamaktadır.

TYÇ, Avrupa Yeterlilikler Çerçevesi (AYÇ) ile uyumlu olarak tasarlanmaktadır. AYÇ Avrupa’daki farklı ülkeler ve sistemler arasında yeterliliklerin daha anlaşılır ve açık olmasını sağlamak için bir karşılaştırma aracı gibi çalışan ve ülkelerin yeterlilik sistemlerinin birbirleriyle bağlantısını sağlayan ortak dokümandır. AYÇ’nin oluş-turulmasına ilişkin karar Avrupa Komisyonunun 2008/C 111/01 sayılı tavsiye kararı ile 23 Nisan 2008’de onay-lanmıştır. Söz konusu tavsiye kararıyla ülkelerin ulusal yeterlilik çerçevelerini oluşturmaları ve AYÇ ile ilişkilen-dirmeleri (referanslandırmaları) istenmektedir.

Türkiye Yeterlilikler Çerçevesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik gereğince TYÇ’nin AYÇ ile referanslanması çalışmalarının 2016 yılı sonu-na kadar tamamlanması gerekmektedir. Bu kapsamda MYK koordinasyonunda paydaşlar, sosyal taraflar ve uluslararası uzmanların yer aldığı Referanslama Komi-tesinin gözetimi ve yönlendirmesi altında Referansla-ma Raporu Yazım ekibi tarafından oluşturulan “Türkiye Referanslama Raporu Taslağı” 2015 yılı içinde düzenle-nen toplantılarla güncel gelişmeler ve mevzuat deği-şiklikleri ışığında gözden geçirilmiş ve güncellenmiştir. Türkiye Referanslama Raporu taslağına yönelik ulusal istişare süreci 2016 yılı içerisinde yürütülecek ve Türkiye Referanslama Raporu, onaylandıktan sonra Avrupa Ko-misyonunca oluşturulan AYÇ Danışma Grubu'na 2016 yılının son çeyreğinde sunulacaktır.

TYÇ’nin AYÇ ile referanslandırılması sonucunda,  MYK belgeleri Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere yurtdışında da kıyaslanabilir ve tanınabilir belgeler olacaktır.■

standard ▪ şubat 201620

Personel Belgelendirme

TS EN ISO/IEC 17024 Standardı; kişileri belgelendiren kuruluşlar için küresel olarak kabul gören bir kıyaslama sağlamak ve bunu geliştirmek için oluşturulmuştur

■ dosya

standard ▪ şubat 2016 21

Kişilerin belgelendirilmesi, belgelendirilmiş kişilerin be-lirli meslek veya beceri kategorilerine ilişkin yeterlilik şartlarını içeren akredite edilmiş belgelendirme progra-mını karşıladığına dair ilgili tüm taraflara güvence sağlar. Böylece akredite edilmiş olan belgelendirme program-larına olan güven, belgelendirilmiş kişilerin yeterliliğinin küresel olarak kabul gören değerlendirme ve periyodik yeniden değerlendirme işlemiyle sağlanmış olur.

Küresel düzeyde hızla değişen ve güncellenen tekno-lojik yenilikler giderek hızla artmaktadır. Bu çerçevede değişen ve güncellenen teknolojik yeniliklerle birlikte personeldeki uzmanlaşmanın gerekliliği de ortaya çık-maktadır.

Değişen ve güncellenen teknolojinin ihtiyacı olan uz-manlaşmış personel taleplerine cevap verebilmek için akredite edilmiş personel belgelendirme programları-nın oluşturulması, oluşturulmuş olan programlara uy-gun olarak gerçekleştirilmesi ve personele sağlanmış olan yetkinliklerin sürdürülebilmesi ile karşılanabile-cektir.

Mesleki eğitim ve öğretim alanındaki sürdürülen mevcut uygulamalarla piyasanın talep etmiş olduğu uzmanlık, mesleki alan bilgi taleplerindeki değişim-leri karşılayarak ihtiyaç duyulan dengeyi sağlayabilir ve böylece küresel iş piyasasına yetkinliği onaylanmış olan personel ihtiyaçlarının karşılanmasında yardımcı olabilir.

Kişileri belgelendiren kuruluşların karakteristik fonk-siyonlarından birkaçı, akredite edilmiş belgelendirme programını oluşturmak, oluşturulmuş programa uygun olarak katılımcıların yeterliliğini ölçmek, notlandırmak, bağımsız olarak sonuçların değerlendirilmesini sağ-lamak ve uygun sertifika üretmektir. Böylece; kişileri

belgelendiren kuruluş tarafından iyi planlandığı ve ya-pılandırıldığı takdirde işlemlerin tarafsızlığını güvence altına almayı ve çıkar çatışması riskini azaltmayı önemli ölçüde sağlamış olan kuruluşlardır.

Personel belgelendiren kuruluşları; kişileri belgelen-dirmeye esas aldıkları belgelendirme programlarının, ulusal ve uluslararası düzeyde kabul görmelerini ko-laylaştırmak için tanınmalarını bu standardın belirlemiş olduğu şartları yerine getirerek sağlayabilmektedirler. Personel belgelendiren kuruluşların; TS EN ISO/IEC 17024 Uygunluk değerlendirmesi - Personel belgelen-dirmesi yapan kuruluşlar için genel şartlar standardının şartlarını uygun olarak akredite edilmeleri durumunda kişilere vermiş oldukları belgelerin uluslararası karşılıklı tanınması ve küresel personel değişimi ortamının yara-tılmasında önemli destek sağlamış durumuna gelmek-tedirler.

Kişileri belgelendirme programı uygulayan belgelen-dirme kuruluşları; tutarlı, karşılaştırılabilir ve güvenilir bir şekilde işletimlerini sağlayan şartları yerine getirmiş olarak kabul edilir.

Personel belgelendirme, kişilerin belirli meslek veya beceri kategorilerine ilişkin yeterlilik şartlarını yani bil-gi, beceri ve tecrübesinin objektif kriterlere göre değer-lendirilip bu yeterliliğin bağımsız bir şekilde belgelen-mesini içeren bir uygunluk değerlendirme prosesidir. Çalışma hayatı için çalışanın belirli niteliklere göre yet-kin bir belgelendirme sistemi ile tanımlanması işe alım-da değerlendirme kolaylığı, zaman ve maliyet tasarrufu açısından çok faydalar sağlamaktadır.

TSE Personel Belgelendirme Müdürlüğünün vizyonu; İş yaşamında ulusal ve uluslararası normlara göre ihtiyaç duyulan nitelikteki çalışanların vasıflandırılmasıdır.

Belgelendirme kuruluşları

tutarlı, karşılaştırılabilir ve

güvenilir olmalıdır

Muzaffer Özen ►TSE Personel Belgelendirme Müdürü

standard ▪ şubat 201622

Bu kapsamda Personel Belgelendirme Müdürlüğümüz;

1956 yılında İsviçre kanunlarına göre kurulmuş olan Avrupa Kalite Teşkilatı'nın (EOQ) üyesidir. Bu teşkilat günümüz-de 40 üye ülke ile çalışmalarını sürdürmekte olup, Müdürlüğümüz 2001 yılından beri belgelendirme kapsamındaki alanlarda EOQ’nun Türkiye temsilciliğini yapmaktadır. 2001 yılından beri, yönetim sistemleri ve mesleki uzmanlık alanlarında personel belgelendirme faaliyetlerini TÜRKAK akreditasyonu kapsamında sürdürmektedir. TÜRKAK ta-rafından akredite edilmiş ilk kurum olma özelliğine sahiptir.

EOQ Akreditasyonu Kapsamındaki Personel Belgelendirme Faaliyetlerimiz;

▪ Kalite Uzmanı

▪ Kalite/Çevre/İSG/Gıda/Bilgi Güvenliği/Enerji Yönetimi Tetkik Görevlisi

▪ Kalite/Çevre/İSG/Gıda/Bilgi Güvenliği/Enerji Yönetimi Görevlisi Adayı

▪ Kalite/Çevre/İSG/Gıda/Bilgi Güvenliği/Enerji Yönetimi Sistemleri Yöneticisi

▪ Kalite/Çevre/İSG/Gıda/Bilgi Güvenliği/Enerji Yönetimi Sistemleri Yöneticisi Adayı

TÜRKAK Akreditasyonu Kapsamındaki Personel Belgelendirme Faaliyetlerimiz;

▪ Kalite Tetkik Görevlisi

▪ Kalite Yöneticisi

▪ Kalite Uzmanı

▪ Çevre Tetkik Görevlisi

▪ Çevre Sistem Yöneticisi

▪ İş Sağlığı ve İş Güvenliği Tetkik Görevlisi

▪ İş Sağlığı ve İş Güvenliği Sistem Yöneticisi

▪ Tahribatsız Muayene Personeli

▪ Kaynakçı (TS EN ISO 9606-1 Kaynakçıların Yeterlilik Sınavı - Ergitme Kaynağı - Bölüm 1: Çelikler)

▪ Kaynak Operatörü & Kaynak Ayarcısı (TS EN ISO 14732 Kaynak Personeli-Metalik Malzemelerin Tam Mekanize ve Otomatik Ergitme Kaynağı İçin Kaynak Operatörlerinin ve Kaynak Ayarcılarının Yeterlilik Sınavı)

▪ Güvenlik Bilgi Formu Hazırlayıcısı

▪ Bitkisel Üretimde İyi Tarım Uygulamaları Kontrolörü

27-28 Şubat 2016 tarihinde akreditasyon kapsam genişletme denetimi gerçekleştirilmiştir. Bu denetim kapsamında aşağıdaki konular TÜRKAK tarafından onaylandıktan sonra kapsamımıza eklenecektir. Bunlar;

▪ Kaynakçı (TS EN ISO 9606-2 Kaynakçı-ların Yeterlilik Sınavı - Ergitme Kaynağı - Bölüm 2: Alüminyum ve Alüminyum Alaşımları)

▪ İkinci Seviyede Film Değerlendirme (TS EN ISO 9712 Tahribatsız Muayene - Tahri-batsız Muayene Personelinin Vasıflandı-rılması ve Belgelendirilmesi)

▪ Sabit Bağlantı Yapan Personelin Onay-lanması (Basınçlı Ekipmanlar Yönetmeli-ği 97/23/AT ve Directive; Pressure Equip-ment 2014/68/EU)

▪ Tahribatsız Muayene Testi Yapan Perso-nelin Onaylanması (Basınçlı Ekipmanlar Yönetmeliği 97/23/AT ve Directive; Pres-sure Equipment 2014/68/EU)

standard ▪ şubat 2016 23

2016 Yılında Personel Belgelendirme Müdürlüğümüz ile Tehlike Madde ve Kombine Taşıma Müdürlüğümüzle birlikte aşağıdaki konular çerçevesinde ülkemizdeki ilk eğitim ve personel belgelendirme faaliyetlerini gerçekleştireceğiz;

▪ Tasarım Onay Uzmanı ( TS EN 12493 Sıvılaştırılmış Petrol Gazı (LPG) için kaynaklı çelik basınçlı kaplar - Kara-yolu tankerleri, TS EN 13094 Tanklar - Tehlikeli Maddelerin Taşınmasında Kullanılan - Çalışma Basıncı 0,5 Barı Aşmayan Metalik Tanklar, TS EN 14025 - Tanklar - Tehlikeli Maddelerin Taşınmasında Kullanılan – Basınçlı Me-talik Tanklar)

▪ Tank Muayene Uzmanı (TS EN 12493 Sıvılaştırılmış Petrol Gazı (LPG) için kaynaklı çelik basınçlı kaplar-Ka-rayolu tankerleri-Tasarım ve İmalat, TSE EN 13094 Tanklar-Tehlikeli Maddelerin Taşınmasında Kullanılan-Ça-lışma Basıncı 0,5 Bar’ı Aşmayan Metalik Tanklar-Tasarım ve İmalat, TS EN 14025-Tanklar-Tehlikeli Maddelerin Taşınmasında Kullanılan-Basınçlı Metalik Tanklar-İmalat ve Tasarım, TS EN ISO 12972 Tanklar-Tehlikeli mad-delerin taşınması için-Metalik tankların deneyi, muayenesi ve işaretlenmesi, TS EN ISO 13445-4 Basınçlı kap-lar-Ateşle temas etmeyen-Bölüm 4: İmalât, TS EN ISO 13530-3 Kreyojenik tanklar-Büyük, taşınabilir vakum yalıtım özellikleri-Bölüm 3:İşletme özellikleri, TS EN ISO 14398-3 Kreyojenik tanklar-Büyük, taşınabilir vakum yalıtım özelliği olmayan tanklar-Bölüm 3: İşletme özellikleri, TS EN ISO 12285-2 Çelik tanklar-Fabrika yapı-mı-Bölüm 2: Yanıcı ve yanıcı olmayan su kirletici sıvıların yer üstünde depolanması için-Tek ve çift cidarlı-Ya-tay silindirik)

▪ Kozmetik-İyi Üretim Uygulamaları (GMP) Uzmanı/Aday Uzman/Tetkikçi/Aday Tetkikçi (TS EN ISO 22716 Koz-metik-İyi Üretim Uygulamaları (GMP) Hakkında Kılavuz)

▪ Gıda ve Ambalaj Üretiminde İyi Üretim Uygulamaları (GMP) Uzmanı/Aday Uzman/ Tetkikçi/Aday Tetkikçi (TSE ISO/TS 22002-1 Gıda Güvenliğinde Önkoşul Programları-Bölüm 1: Gıda Üretimi ve TSE ISO/TS 22002-4 Gıda Güvenliğinde Önkoşul Programları-Bölüm 4: Gıda Ambalaj Malzemelerinin Üretimi)

EOQ ve TÜRKAK Akreditasyonu Kapsamı Dışındaki Personel Belgelendirme Faaliyetlerimiz;

▪ İyi Tarım Uygulamaları Kontrolörü

– Hayvansal Üretim

– Su Ürünleri Yetiştiriciliği

▪ İyi Tarım Uygulamaları İç Kontrolörü

– Hayvansal Üretim

– Bitkisel Üretim

– Su Ürünleri Yetiştiriciliği

▪ Organik Tarım Kontrolörü

▪ Helal Gıda Teknik İnceleme Uzmanı

▪ Asansör Muayene Elemanı

▪ Ambulans Gözetim ve Muayene Uzmanı

▪ İş Ekipmanları Periyodik Muayene Uzmanı

▪ Katodik Koruma, Paratoner ve Topraklama Muayene Uzmanı

▪ Sera Gazı Doğrulayıcısı/Hesaplama Uzmanı

▪ Tıbbi Cihaz Kalite Tetkik/Aday Kalite Tetkik Görevlisi

▪ FSSC 22000 Gıda Güvenliği Sistemi Tetkik/Aday Tet-kik Görevlisi

▪ FSSC 22000 Gıda Güvenliği Sistemi Yöneticisi/Aday Yöneticisi

standard ▪ şubat 201624

Tahribatsız muayene ülkemizde pek çok kişi için hala yeni bir mühendislik uygu-lamasıdır. En basit tanımı ile tahribatsız muayene; farklı yöntem ve teknikler kul-lanarak, malzemeye hiçbir şekilde zarar vermeden ve bütünlüğünü bozmadan malzeme yüzeyinde ya da içinde herhangi bir kusur olup olmadığının tespitidir. Kusur var ise türünün ve boyutunun belirlenmesi de mümkün olup, ham mad-de, yarı mamül sırasında veya tamamlanmış imalatın kullanım öncesi muayenesi ve periyodik kontrollerde tahribatsız muayene işlemi uygulanabilmektedir.

Tahribatsız muayene ülkemizde ön lisans ya da lisans düzeyindeki eğitim prog-ramlarında seçmeli ya da zorunlu ders olarak verilebilmektedir. Ancak kişinin eğitim-öğretim hayatında bu dersi almış olması tahribatsız muayenede yetkin, vasıflı olması için yeterli değildir. Bu tıpkı motorlu taşıt kullanmaya benzer. Her ne kadar pratikte taşıt kullanabilmek mümkün olsa bile, ehliyet kursuna gidip, kurs sonunda düzenlenen teorik ve pratik sınavları başarıyla geçmeden ehliyet sahibi olamazsınız ve trafikte resmi olarak taşıt kullanamazsınız. Bu sebeple tah-ribatsız muayene personeli olabilmek için; bir eğitim, sınav ve belgelendirme sürecinden geçilmesi gerekmektedir.

Tahribatsız MuayenevePersonel Belgelendirmesi

Tahribatsız muayene; ürüne hiçbir şekilde zarar vermeden malzeme yüzeyinde ya da içinde herhangi bir kusur olup olmadığının tespitidir

■ dosya

Yusuf ŞenerKaan Selvi ►TSE Tahribatsız Muayene Laboratuvarı

standard ▪ şubat 2016 25

Tahribatsız Muayenenin Önemi

Tahribatsız muayene alanında kullanılacak muayene yöntemi ile ilgili geçerli bir sertifikası olmayan kişinin yaptığı muayeneler, düzenlediği raporlar geçersizdir. Bu konuda yetkin olabilmek için yetkilendirilmiş, ak-redite olmuş personel belgelendirme kuruluşlarından eğitim alıp, sınava girmeniz ve sınavı başarıyla geçme-niz gerekmektedir. Buradaki amaç tahribatsız muaye-nenin işin ehli kimseler tarafından, doğru bir şekilde ya-pılmasıdır. Çünkü tahribatsız muayene uygulamaları ve ortaya çıkan sonuçların değerlendirmesi büyük ölçüde muayene personeline bağlıdır.

Mekanik testler genel olarak numunenin hazırlanması, uygun ortam şartlarının sağlanarak numunenin cihaza bağlanması ve test sonucunda ortaya çıkan verilerin re-ferans değerlerle karşılaştırılması esasına dayanır. Tah-ribatsız muayene uygulamalarında ise muayene önce-sinde ortam koşullarının ölçülmesi, muayene paramet-relerinin kontrolü, kalibrasyon gibi farklı süreçler vardır. Bu süreçlerin herhangi biri eksik ya da yanlış yapıldığın-da doğru sonuca ulaşmak mümkün olmamaktadır. Bu açıdan bakıldığında aynı muayeneyi yapan farklı iki kişi farklı sonuçlar elde edebilir. Dolayısı ile muayene perso-nelinin yöntemin uygulama sınırları, aşamaları, muaye-ne ve değerlendirme standartları hakkında geniş bilgi ve deneyimi olması son derece önemlidir.

Örneğin yüzey kusurlarının tespiti için kullanılan man-yetik parçacık ile muayene yöntemi sadece ferroman-yetik yani mıknatıslanabilen demir, kobalt ve nikel esaslı malzemelere uygulanabilmekte; alüminyum, titanyum ve östenitik paslanmaz çelik malzemelere ise uygulana-mamaktadır. Bu temel prensibi bilmeyen biri alüminyum malzemeyi manyetik parçacık ile muayene ettiğinde par-ça yüzeyinde hata olsa bile bunu tespit edemeyecektir.

Tahribatsız Muayene Yöntemleri

Endüstride en yaygın kullanılan tahribatsız muayene yöntemleri gözle muayene (VT), sıvı penetrant ile mua-yene (PT), manyetik parçacık ile muayene (MT), girdap akımları ile muayene (ET), radyografik muayene (RT) ve ultrasonik muayenedir (UT).

Gözle muayene, sıvı penetrant ile muayene, manyetik parçacık muayenesi ve girdap akımları ile muayene yöntemleri yüzey metotları olarak da bilinir. Malzeme yüzeyindeki süreksizliklerin tespiti için tercih edilirler.

Sıvı penetrant ile muayene yöntemi hemen hemen tüm malzemelere uygulanabilirken, manyetik parçacık ile muayene sadece ferromanyetik malzemelere, gir-dap akımları ile muayene ise sadece elektriksel iletken-liği olan malzemelere uygulanabilmektedir.

Radyografik muayene ve ultrasonik muayene ise hacim metotları olarak adlandırılabilir. Malzeme içindeki sürek-sizliklerin tespit edilmesi için kullanılırlar. Radyografik muayene ve ultrasonik muayene temel prensip olarak tıptaki uygulamalar (röntgen, ultrason) ile benzerdir.

Bunların dışında akustik emisyon, termografik muaye-ne, kaçak testi gibi daha spesifik kullanım alanları olan muayene yöntemleri de bulunmaktadır.

Tahribatsız Muayene Personel Belgelendirmesi

Tahribatsız muayenede temel olarak iki farklı belge-lendirme sistemi vardır. Bunlar; Avrupa (EN) ve ISO standartlarına göre oluşturulan sistemler ve Amerikan standartlarına (ASTM, ASME, API) göre oluşturulan sis-temlerdir. Avrupa ve ISO standartlarına göre oluşturu-lan sistemler de kendi içinde merkezi belgelendirme sistemleri ve işveren bazlı belgelendirme sistemleri ol-mak üzere iki gruba ayrılmaktadır:

Avrupa (EN) ve ISO Standartlarına Göre Oluşturulan Sistemler

Merkezi Belgelendirme Sistemi

TS EN ISO 9712 (eski adıyla TS EN 473) standardıdır. Bu standart, tahribatsız muayene personelinin vasıflandı-rılması ve belgelendirilmesi için gerekli koşulları tanım-lar. Standartta adı geçen tahribatsız muayene yöntem-leri; gözle muayene, sıvı penetrant ile muayene, man-yetik parçacık ile muayene, girdap akımları ile muaye-ne, akustik emisyon, radyografik muayene, ultrasonik muayene, termografik muayene, kaçak testi ve gerinim ölçüm testidir. Bu yöntemlerin her biri seviye 1, seviye 2 ve seviye 3 uzmanlık seviyelerinden oluşmaktadır. Sevi-ye 3 en yüksek uzmanlık seviyesidir. Her bir tahribatsız muayene yöntemi ve seviyesi için belirli bir eğitim ve deneyim süresi tanımlanmıştır. Standardın kapsadığı mamül sektörleri; kaynak, dövme, döküm, hadde, kom-pozit, tüp ve borular, biçimlendirilmiş mamüller, en-düstriyel sektörler ise; imalat, kullanım sırasındaki mu-ayene, demiryolu bakımı, havacılıktır. Endüstriyel sek-törler mamül sektörlerinin kombinasyonları ile oluşur.

standard ▪ şubat 201626

TS EN ISO 9712 standardına göre tahribatsız muayene personel belgelendirme-si yapabilmek için belgelendirme kuruluşunun, tanınmış bir akreditasyon kuru-luşundan TS EN ISO 17024 ve TS EN ISO 9712 standardına göre akredite olması (yetkilendirilmesi) gerekmektedir. Buradaki en önemli nokta, personel belgelen-dirme kuruluşlarının sadece yetkilendirildikleri tahribatsız muayene yöntem ve seviyelerinde, yine sadece yetkilendirildikleri mamül ve endüstriyel sektörleri çerçevesinde eğitim, sınav ve belgelendirme hizmeti verebilmeleridir. Dolayısı ile belgelendirme talep eden aday, hizmet alacağı kuruluşun akreditasyon kapsamı-nı mutlaka incelemeli ve belgelendirme talep ettiği tahribatsız muayene yönte-minin, uzmanlık seviyesinin, çalışacağı mamül ve endüstriyel sektörlerin akredi-tasyon kapsamında olup olmadığını kontrol etmelidir. TS EN ISO 9712 standardı-na göre düzenlenen sertifikaların geçerlilik süresi 5 yıldır ve her 5 yılın sonunda yenilenmesi gerekmektedir. Ülkemizdeki milli akreditasyon kuruluşu TÜRKAK’tır.

İşveren Bazlı Belgelendirme Sistemleri

Avrupa ve ISO standartlarına göre oluşturulan işveren bazlı sistemlerden biri TS EN 4179 standardı olup, havacılık sektörüne özel bir belgelendirme sistemidir. Belge-lendirme mantığı olarak TS EN ISO 9712 ile benzerdir. Standartta adı geçen tahribat-sız muayene yöntemleri; sıvı penetrant ile muayene, manyetik parçacık ile muayene, girdap akımları ile muayene, radyografik muayene, ultrasonik muayene, termog-rafik muayene ve shearografik muayenedir. TS EN ISO 9712 standardında olduğu gibi bu yöntemlerin her biri seviye 1, seviye 2 ve seviye 3 uzmanlık seviyelerinden oluşmaktadır. Seviye 3 en yüksek uzmanlık seviyesidir. Her bir tahribatsız muayene yöntemi ve seviyesi için belirli bir eğitim ve deneyim süresi tanımlanmıştır.

TS EN 4179 standardına göre tahribatsız muayene personel belgelendirmesi ya-pabilmek için belgelendirme kuruluşunun Ulusal Havacılık Tahribatsız Muayene Kurulu’na (NANDTB) üye olması, eğer ülkede böyle bir kuruluş yok ise başka bir Avrupa Havacılık ve Güvenlik Ajansı (EASA) üyesi ülkeden destek alması gerek-mektedir. Ulusal Havacılık Muayene Kurulu bir akreditasyon kuruluşu gibi bel-gelendirme hizmeti vermek isteyen kuruluşları denetler ve onaylar. TS EN 4179 standardına göre düzenlenen sertifikaların geçerlilik süresi 5 yıldır ve her 5 yılın sonunda yenilenmesi gerekmektedir. Ülkemizde Sivil Havacılık Genel Müdürlü-ğü tarafından tanınan Ulusal Havacılık Kurulu (NANDTB-TR) 2007 ‘de kurulmuş ve EF-NANDTB ‘ye tam üye olarak kabul edilmiştir.

Bir diğer işveren bazlı sistem ise TS ISO 11484 standardıdır. Daha çok boru imalat sek-törüne özel bir belgelendirme sistemidir. Standartta adı geçen tahribatsız muayene yöntemleri; gözle muayene, sıvı penetrant ile muayene, manyetik parçacık ile mua-ye, girdap akımları ile muayene, radyografik muayene, ultrasonik muayene, kaçak testi ve kaçak akı testidir. Standart bu yöntemlerden her birinde seviye 1 ve seviye 2 uzmanlık seviyeleri için belgelendirme gerekliliklerini tanımlar. Her bir tahribatsız muayene yöntemi ve seviyesi için belirli bir eğitim ve deneyim süresi tanımlanmıştır. TS ISO 11484 standardına göre düzenlenen sertifikaların geçerlilik süresi 5 yıldır ve her 5 yılın sonunda yenilenmesi gerekmektedir. Ayrıca sertifika sadece sertifika alı-nan işyerinde geçerlidir ve sertifika sahibinin iş yerini değiştirmesi halinde sertifika geçersiz olur. Bu sertifikaları düzenleyebilmek için de yine TS EN ISO 9712’ye sertifi-kalı seviye-3 uzman ve bağımsız bir vasıflandırma kuruluşuna ihtiyaç vardır.

Aday, hizmet alacağı kuruluşun akreditasyon kapsamını mutlaka incelemeli ve belgelendirme talep ettiği tahribatsız muayene yönteminin, uzmanlık seviyesinin, çalışacağı mamül ve endüstriyel sektörlerin akreditasyon kapsamında olup olmadığını kontrol etmelidir

standard ▪ şubat 2016 27

Amerikan Standartlarına Göre Oluşturulan Sistem

ASNTC-1A belgelendirme sistemidir. Belgelendirme mantığı olarak TS EN ISO 9712 ile benzer olsa da arada bazı farklar bulunmaktadır. TS EN ISO 9712’de olduğu gibi her yöntem ve seviye için belirli bir eğitim süresi ve eğitim sonunda da sınav zorunludur. Ancak ASNTC-1A’ya göre seviye 1 veya seviye 2 belgesi alabilmek için yetkilendirilmiş bir personel belgelendirme kuruluşuna ihtiyaç yok-tur. İlgili tahribatsız muayene yönteminde ASNT Seviye 3 belgesi sahibi seviye 1 ve seviye 2 eğitim, sınav ve belgelendirme hizmeti verebilmektedir. Ancak seviye 3 belgesi alabilmek için dünyanın farklı yerlerindeki ASNT sınav merkezlerinde sınava girilmesi gerekmektedir.

Tahribatsız muayene konusunda hangi belgelendirme sisteminin tercih edileceği esasen hangi standartlar ile çalışılacağına bağlıdır. EN ya da ISO standartlarına göre çalışılacaksa TS EN ISO 9712 belgelendirme sistemi tercih edilmelidir. API, ASME gibi Amerikan standartlarına göre çalışılacaksa ASNTC-1A sistemi tercih edilmelidir.

Tahribatsız Muayene Personeli Sertifika Kullanım Alanları

Yukarıdaki bahsedilen belgelendirme sistemlerinden de anlaşılacağı üzere tahribatsız muayene kaynaklı imalat, döküm, dövme, boru imalatı, demiryolu, havacılık, gibi birçok farklı sektörde kulla-nılmaktadır. Bunların dışında nükleer tesislerin imalat ve periyodik bakımlarında, iş ekipmanlarının periyodik kontrollerinde de ilgili mevzuat ve yönetmelikler ile bu dokümanların atıfta bulundukla-rı standartlar çerçevesinde tahribatsız muayene uygulamaları gerçekleştirilebilmektedir.

Ülkemizde yürürlükte olan bazı yönetmelik ve kurallarda tahribatsız muayene personelinin belgeli olmasının önemi vurgulanmaktadır. Örneğin 25 Nisan 2013 tarih ve 28628 sayılı İş Ekipmanlarının Kullanımında Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliği’nin 2.1 Basınçlı Kap ve Tesisatlar ile 2.2 Kaldır-ma ve İletme Ekipmanları maddelerinde “Periyodik kontrollerin tahribatsız muayene yöntemleri ile yapılması durumunda, bu kontroller sadece TS EN 473 standardına göre eğitim almış mühendisler ve aynı eğitimi almış tekniker veya yüksek teknikerler tarafından yapılabilir” ifadesi yer almaktadır. TS EN 473 standardı 2013 yılında iptal olmuş, yerine TS EN ISO 9712 standardı geçmiştir.

TSE Tahribatsız Muayene Laboratuvarı ve Tahribatsız Muayene Eğitimleri

TSE Tahribatsız Muayene Laboratuvarımız, döküm, dövme, kaynaklı parçalar, yassı mamüller, bi-çimlendirilmiş malzemeler, kompozit malzemeler gibi mamul sektörleri ve metal imalatı, cihaz, tesis ve yapının hizmet öncesi ve sırasında muayenesi, demiryolu bakımı gibi sektörlere muayene yapmaya yetkili tahribatsız muayene personeli yetiştirmektedir. Aynı zamanda da sanayicimize la-boratuvarımızda ve yerinde tahribatsız muayene hizmeti sağlamaktadır.

Laboratuvarımız, gerek eğitim verme noktasında gerekse muayene hizmeti verme noktasında ge-niş cihaz altyapısına ve imkanlara sahip olup, Gözle Muayene, Sıvı Penetrant ile Muayene, Manyetik Parçacık ile Muayene, Girdap Akımları ile Muayene, Ultrasonik Muayene ve Radyografik Muayene konularında uluslararası standartlara göre TÜRKAK'tan hem eğitim (TS EN ISO/IEC 17024) hem de laboratuvar akreditasyonu (TS EN ISO/IEC 17025) alanında akredite olmuş ve Türkiye’de akreditas-yon kapsamı en geniş olan birimdir.

TSE Tahribatsız Muayene Laboratuvarı, Gebze'de kurulu tesislerinde, konusunda uzman ve dene-yimli seviye 3 sertifikalı personeli ile TÜRKAK’tan akredite ve AB-0001-P akreditasyon numarasına sahip TSE Eğitim Dairesi Başkanlığı’nın eğitim ve sınav merkezi olarak TS EN ISO 9712 standardına göre 6 farklı metotta seviye 1, 2 ve 3 bazında eğitim ve sınav hizmeti vermektedir. Belgelendirme ise TSE Ankara Personel Belgelendirme Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır.■

standard ▪ şubat 201628

Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN) Deniz Kaplumbağaları Uzmanlar Grubu, iri başlı deniz kaplumbağası (Caretta caretta) için küresel ölçekte yaptığı değerlendirme sonuçlarını açıkladı. 1996 yılında IUCN Kırmızı Listesi’nde “Tehlikede (EN)” statüsünde yer alan Caretta caretta türü deniz kaplumbağasının yeni statüsü, nüfus açısından tehlikenin biraz daha azaldığını gösteren “Duyarlı (VU)” oldu. Akdeniz Havzası ölçeğinde ise Caretta caretta’ların yeni statüsü, yine nüfus artışına dayanarak “LC-Düşük Riskli” ilan edildi. İri başlı deniz kaplumbağası halen Kırmızı Liste’de yer alsa da, son değişiklik yıllardır yürütülen çalışmaların sonuç vermeye başladığını gösteriyor.

İri başlı deniz kaplumbağasının 10 alt popülasyonunu kapsayan araştırmada uzmanlar, dünyanın farklı bölgelerinde türün geçmişten günümüze sayısal verilerini ve karşı karşıya olduğu riskleri değerlendirdi. 1996 yılından bu yana, küresel, bölgesel ve ulusal ölçekte yürütülen araştırma, izleme ve koruma çalışmalarının sonuçları 2015'te tekrar değerlendirildi ve statüler yenilendi. Kırmızı Liste’deki değerlendirmeler genel bir analizin sonuçlarını gösteriyor. Bir türün küresel ölçekte “Duyarlı (VU)” veya “Düşük Riskli (LC)” kategorisinde yer alması, bölgesel veya ulusal ölçekte farklı bir statüde (örneğin “Tehlikede-EN”) yer almasını engellemiyor.

Deniz kaplumbağaları göç eden türler arasında yer alıyor. Yumurtadan çıkan her bin yavrudan ortalama biri erişkin olabiliyor. Bir bireyin ergin hale gelmesi ve yumurta bırakabilmesi için yaklaşık 20 yıla ihtiyaç var. Bu da koruma çalışmalarının sonuçlarını değerlendirebilmek için en az 20 yıllık sürekli bir çaba gerektiriyor. Deniz kaplumbağaları gibi uzun yaşayan ve göç eden türlerin koruma çalışmalarında devamlılık ciddi önem taşıyor.■

Caretta caretta’lardan

güzel haber var

Kaynak: WWF-Türkiye

standard ▪ şubat 2016 29

CMichel Gunther / WWF

standard ▪ şubat 201630

Türkiye’deiyi tarım uygulamaları

gelişimi

İyi tarım uygulamalarının amacı; çevre, insan ve hayvan sağlığına zarar vermeyen bir tarımsal üretimin yapılması, doğal kaynakların korunması, tarımda izlenebilirlik ve sürdürülebilirlik ile gıda güvenliğinin sağlanmasıdır

■ dosya

standard ▪ şubat 2016 31

Geçtiğimiz yüzyılın tarım politikalarında ana hedef, tarımla uğraşanların ge-lir düzeylerini yükseltmek ve insanlığın gıda ihtiyacını karşılamak olarak be-lirlenmiştir. Bu hedefe ulaşmak üzere de öncelikle birim alandan elde edilen verimi yükseltmeye yönelik politikalar uygulanmıştır.

1970’li yıllarda Dünyada yaşanan ve “Yeşil Devrim” olarak adlandırılan sü-reçte ise daha fazla gübre daha fazla zirai ilaç kullanılarak üretimde 3-8 kat arasında değişen artışlar sağlanmıştır. Ancak bu gelişmelerin sonucunda, insanlarda yeni sağlık sorunları, yaşadığımız dünyada ise yeni çevre sorun-ları ortaya çıkmıştır.

Ancak, günümüzde bu politikalarda önemli bir değişim yaşanmaktadır. Özellikle gelişmiş ülkeler için üretmekten ziyade sağlıklı ve güvenli ürün elde etme kavramı yerleşmeye başlamıştır. Bu ülkelerdeki tüketiciler, çevre-ye dost insan sağlığına duyarlı güvenli gıda talep etmektedirler.

Ayrıca tüketicilerin bu talepleri, ulusal ve uluslararası tarımsal ticareti de etkilemekte ve tüm ülkeler satın alacakları ürünlere karşı güveni artıracak teknik tedbirlerin alınmasını zorunlu kılmaktadır.

Diğer taraftan Dünya genelinde ortalama günlük geliri 1 doların altında olan 1,3 milyar kişi açlık çekmekte, 3 milyar kişi ise günlük ortalama 2 dolar gelir ile açlık sınırında yaşayarak yetersiz beslenmektedir. Diğer bir ifade ile dünya nüfusu içerisinde azımsanamayacak bir nüfus “gıda güvencesi prob-lemi” yaşamaktadır.

İşte bu noktada günümüz tarım politikaları, bir taraftan “gıda güvencesi” problemine, diğer taraftan “gıda güvenliği” sorununa çözüm getirmelidir.

Tabiî ki tüm bu süreçte tarımsal faaliyetle iştigal eden üreticilerin ve tarım işçilerinin yaşam seviyeleri yükselmelidir.

Bu hedeflere ulaşmanın yolu ise “tarımsal üretim sisteminin sosyal açıdan yaşanabilir, ekonomik açıdan kârlı ve verimli, insan sağlığını koruyan, hay-van sağlık ve refahı ile çevreye önem veren bir hale getirmek için uygulan-ması gereken işlemler”olarak tanımlanan ve gelecek tarımın kendisi olan iyi tarım uygulamalarının amacı: çevre, insan ve hayvan sağlığına zarar verme-yen bir tarımsal üretimin yapılması, doğal kaynakların korunması, tarımda izlenebilirlik ve sürdürülebilirlik ile gıda güvenliğinin sağlanmasıdır.

Geleneksel Tarımdan Farkı Nedir?

İyi Tarım Uygulamaları (İTU), tarımın kendisi olup, alternatif bir tarımsal üretim modeli değildir. Kimyasal ilaç, suni gübre vb. uygulamalar söz konu-su olmakla birlikte bu uygulamalar entegre ürün yönetimi prensiplerinde insan sağlığına ve çevreye zarar vermeyecek şekilde tatbik edilmektedir. Bununla birlikte tarımsal üretimin İTU prensiplerinde yapılması, geçmişte sanayi sektörü ile başlayıp hizmetler sektörü ile devam eden kalite yönetim sistemi prensiplerinin tarımsal üretimin içerisinde uygulanmasını gündeme getirmiştir. Bu uygulamaların sonucunda, işletmeden sofraya izlenebilirlik tesis edilmektedir.

Tüketicilerin talepleri, tarımsal

ticareti etkilemekte ve tüm ülkeler satın alacakları ürünlere

güveni artıracak teknik tedbirlerin

alınmasını zorunlu kılmaktadır

Vildan KaraarslanFehmi Mert Dilek Çoban

►İyi Tarım Uygulamaları ve Organik Tarım Daire Başkanlığı

standard ▪ şubat 201632

Ülkemizde İyi Tarım Uygulamaları

Ülkemizde iyi tarım uygulamaları ile üretim gönüllülük esasına göre; 08.09.2004 tarih ve 25577 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan “İyi Tarım Uygulamalarına İlişkin Yönetmelik” kapsamında 2007 yılında başlamıştır.

İyi Tarım uygulamaları kapsamında üretim yapmak isteyen üreticiler, halen 07.12.2010 tarih ve 27778 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan “İyi Tarım Uygulamaları Hakkında Yönetmelik” ve bu Yönetmeliğe dayanarak çıkarılan uygunluk kriterleri ve kontrol noktaları doğrultusunda üretim yapmaktadırlar.

Bu Yönetmelik ile iyi tarım uygulamaları kapsamında yer alan tüm pay-daşların tanımları yapılmış, görev ve sorumlulukları belirlenmiştir.

İyi Tarım uygulamaları, “Bakanlığımız Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü, İyi Tarım Uygulamaları ve Organik Tarım Daire Başkanlığı”nın sorum-luluğunda; Bakanlık İl Müdürlükleri bünyesinde kurulan “İyi Tarım Uy-gulamaları Birimleri”, Bakanlığımız tarafından yetkilendirilen “Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşları (KSK)” ve bu kuruluşlarla ilgili karar almak amacıyla Bakanlığımız merkez birimlerinin temsilcilerinden Bakanlık Oluru ile oluşturulan “İyi Tarım Uygulamaları Komitesi” tarafından yü-rütülmektedir.

İl Müdürlüklerimiz, üretici, üretici örgütü, müteşebbisler ve tüketiciye iyi tarım uygulamaları konusunda eğitim, yayım hizmeti vermek ve kayıt al-tına almak, Bakanlıkça yetkilendirilen KSK'lar tarafından yapılan kontrol-lerin yerinde denetimini yapmakla görevlendirilmişlerdir.

Bakanlığımız tarafından ikişer yıllık süre ile yetkilendirilen KSK’lar sözleş-me yaptıkları üretici, üretici örgütü ve müteşebbislerin iyi tarım uygula-maları mevzuatına uygun bir şekilde tarımsal üretim yapmalarını sağla-mak ve ürünlerin sertifikasyonunu yapmak ile görevlidir.

KSK'ların yetkilendirme, yetkisini uzatma, kapsam genişletme, şube açma, kontrolör ve sertifiker yetkilendirme işlemleri, İyi Tarım Uygulama-ları ve Organik Tarım Daire Başkanlığı ve İyi Tarım Uygulamaları Komitesi ile birlikte karara bağlanır.

Kontrol ve Sertifikasyon Sistemi

İyi tarım uygulamaları kapsamında üretilen ürünler, Bakanlığımız tarafın-dan yetkilendirilmiş Kontrol ve Sertifikasyona Kuruluşları (KSK) tarafın-dan, yayınlanmış mevzuatlara göre kontrol edilir ve sertifikalandırılır.

İyi tarım uygulamalarında kontrol ve sertifikasyon hizmetlerini yürütmek üzere Bakanlığımızca yetkilendirilmiş 25 kuruluş bulunmaktadır.

2007'de 18 ilde651 üretici

ve 53.607 dekar

alanda yapılırken,

2014'te

53 ilde 21.332 üretici

ve

2.147.707 dekar alanda

yapılır hale gelmiştir.

standard ▪ şubat 2016 33

İyi Tarım Uygulamalarına Nasıl Başlanır?

▪ İyi tarım uygulamaları kontrol ve denetim altında ya-pılan bir üretim biçimidir.

▪ Üretici veya birden fazla üreticinin bir araya gelme-siyle oluşturulan üretici grubu iyi tarım uygulamalarına başlama kararı verir.

▪ Ürünün sertifikalandırılması için kayıt tutma ve izlene-bilirlik şarttır. Bu nedenle üretimin ilk aşamasından itiba-ren yapılan bütün işlemler kayıt altına alınarak saklanır.

▪ Bakanlığımız tarafından yetkilendirilmiş Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşuna müracaat edilerek (KSK) ile sözleşme imzalanır. Bu sözleşmede karşılıklı yükümlü-lükler belirlenir.

▪ KSK kontrolörü üreticinin ürün hasadına yakın bir dö-nemde kontrolünü yaparak iyi tarım uygulamaları kri-terlerine uygunluğu tespit edilir.

▪ Hasatla birlikte ‘İyi Tarım Ürün Sertifikası’ düzenlene-rek üreticiye verilir.

▪ Üretici ise bu sertifika sayesinde ürününü daha kolay pazarlama imkanına kavuşmuş olur.

Bakanlık faaliyetlerimiz

A- Eğitim faaliyetleri

1- Kontrolör, İç Kontrolör ve Güncelleme Eğitimleri

İyi tarım uygulamaları KSK‘da görev alan kontrolörlerin ve üretici grubunun iç kontrolünde görev alan iç kont-rolörlerin eğitimleri yapılmaktadır. Bu eğitimler, Bakan-lığımız ile TSE arasında imzalanan protokol gereği, 2006 yılından itibaren ortaklaşa yürütülmektedir.

a) Kontrolör Eğitimleri

İyi tarım uygulamaları konusunda yetkilendirilen kont-rol ve sertifikasyon kuruluşlarında, kontrolör ve sertifi-ker olarak istihdam edilen kişilerin kontrolör eğitimine katılması ve eğitim sonunda yapılan sınavlardan başa-rılı olduğuna dair güncel bir belgesinin bulunması ge-rekmektedir.

ITU Yönetmeliği gereğince; bitkisel üretim, hayvansal üretim ve su ürünleri konularında ayrı ayrı Kontrolör Eğitimi düzenlenmektedir.

TSE eğitim salonlarında düzenlenen ve 10 gün süren eğitimlerde; TSE tarafından Kalite Yönetim Sistemi, Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi, İş Sağlığı ve Güven-liği ve Denetim Teknikleri konuları işlenmektedir. Ba-kanlığımız tarafından ise; İTU Mevzuatı, ilgili konuya yönelik Teknik Bilgi, Tarım, Çevre, Risk Yönetimi, Uy-gunluk Kriterleri ve Kontrol Noktaları hakkında bilgi verilmektedir.

Eğitim sonunda; yazılı sınav (test+klasik), uygulama sı-navı ve sözlü sınav yapılmaktadır. Sınavda başarılı olan katılımcılara Bakanlık ve TSE onaylı Kontrolör Sertifikası verilmektedir.

2006 -2015 yılları arasında 30 adet eğitim düzenlenmiş ve bu eğitimlere 727 kişi katılım sağlamıştır.

b) İç Kontrolör Eğitimleri

İTU mevzuatına uygun üretim yapan üretici gruplarının iç kontrol faaliyetlerini yürütecek olan kişilere ve diğer tüm katılımcılara açık bir eğitim programıdır.

ITU Yönetmeliği gereğince; Bitkisel Üretim, Hayvansal Üretim ve Su Ürünleri konularında ayrı ayrı İç Kontrolör Eğitimi düzenlenmektedir.

İç Kontrolör Eğitiminde; TSE tarafından Kalite Yönetim Sistemi, Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi, İş Sağlığı ve Güvenliği ve Denetim Teknikleri konuları işlenmektedir. Bakanlığımız tarafından ise; İTU Mevzuatı, ilgili konuya yönelik Teknik Bilgi, Tarım, Çevre, Risk Yönetimi, Uygun-luk Kriterleri ve Kontrol Noktaları hakkında bilgi veril-mektedir.

TSE eğitim salonlarında düzenlenen ve 5 gün süren eği-timin sonunda test sınavı yapılmaktadır. Sınavda başa-rılı olanlara Bakanlık ve TSE onaylı İç Kontrolör Sertifika-sı verilmektedir.

2013-2015 yılları arasında 7 adet İç Kontrolör Eğitimi düzenlenmiş ve toplam 491 kişiye İç Kontrolör Sertifi-kası verilmiştir.

standard ▪ şubat 201634

c) Güncelleme Eğitimleri

ITU Kontrolör Sertifikası'nın geçerlilik süresi 3 yıl, İç Kontrolör Sertifikası'nın geçerlilik süresi ise 5 yıldır. Bu sürelerin sonunda belge sahibinin TSE'de düzenlenen 1 günlük güncelleme eğitimi-ne katılması gerekmektedir. Güncelleme eğitiminden sonra sınav yapılmadan sertifika yenilen-mektedir

2011-2015 yılları arasında 20 adet güncelleme eğitimine 491 kişi katılım sağlamıştır.

2- Hizmet İçi Eğitimler

İyi tarım uygulamaları kapsamında üretici ve tüketici bilinci oluşturulması, saha denetim ve destekleme faaliyetlerin yürütülmesi için Bakanlık İl Müdürlükleri bünyesinde oluşturulan “İyi Tarım Uygulamaları Birimi” personelin eğitilmesi sağlanmaktadır.

B- Yürütülen Projeler

1- İyi Tarım Uygulamalarının Yaygınlaştırılması ve Kontrolü Projesi

Dünyada üretimi ilk sıralarda olan meyve sebze ürünlerimizde ihracatının artırılması, tüketicile-re güvenli ürün sağlanması, çevre dostu üretim teknikleri ile sürdürülebilir üretimin gerçekleşti-rilmesi ve ülkemizde iyi tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması amacıyla Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü İyi Tarım Uygulamaları ve Organik Tarım Daire Başkanlığınca hazırlanan “İyi Tarım Uygulamalarının Yaygınlaştırılması ve Kontrolü Projesi” 2012 yılından itibaren yürütülmekte-dir. Proje ile üreticilerin iyi tarım uygulamalarıyla ilgili bilincinin artırılması amacıyla eğitim ve yayım faaliyetleri yapılmakta, demonstrasyon çalışmalarında bulunulmaktadır. Ayrıca, üretici-lerde doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı konusunda farkındalık oluşturmak, çevre du-yarlılığı kazandırmak, tarımsal üretim faaliyetlerinin insan ve hayvan refahını koruyacak şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini benimsetmek, tarımda sürdürülebilirlik olgusunu kavratmak, ta-rımsal üretimde izlenebilirliğin önemini vurgulamak amaçlanmıştır. Proje 2016 yılında 29 İlde yürütülmektedir (Adana, Antalya Aydın, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Denizli, Edirne, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Giresun, Hatay, Isparta, İzmir, Kahramanmaraş, Karaman, Kayseri, Konya, Malatya, Manisa, Mersin, Muğla, Niğde, Ordu, Tekirdağ, Uşak ve Yalova).

2- Özel Çevre Koruma Alanlarında İyi Tarım Uygulamaları

2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca Bakanlar Kurulunca “Özel Çevre Koruma Böl-geleri” olarak belirlenen alanlarda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Özel Çevre Koruma Kurumu Baş-kanlığınca hazırlanan yönetim planları çerçevesinde yürütülen faaliyetler içerisinde “İyi Tarım Uygulamaları” çalışmaları yer almasına yönelik çalışmalar başlatılmıştır.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürütülen çalış-malarda eş güdümü sağlamak ve kamu kaynakları ile ortak hedeflere ulaşmayı kolaylaştırmak amacıyla Özel Çevre Koruma Bölgelerinde işbirliğine gidilmesine karar verilmiş ve bu amaçla bir işbirliği protokolü imzalanmıştır. Bu kapsamda, çalışmalarımız devam etmektedir.

3- Bakanlığın Özel Sektörle Ortak Çalışmaları

Bakanlık olarak sadece İTU Sertifikalı ürünlerin üretilmesi değil, aynı zamanda bu ürünlerin tü-keticiye ulaşması ve tüketici bilincinin artırılması için perakendeci kuruluşlarla ortak çalışmalar yürütülmektedir.

standard ▪ şubat 2016 35

C- Destekler1- Alan Bazlı Destekleme Ödemesi:

2008 yılından itibaren iyi tarım uygulamaları yapan üreticilere alan bazlı destekleme ödemesi yapılmaktadır.

2015 yılında iyi tarım uygulaması kapsamında üretim yapan meyve seb-ze üreticilerine 50 TL/dekardan, örtü altı üreticisine ise 150 TL/dekar üze-rinden, toplam 18.760 çiftçiye 80,6 Milyon TL ödeme yapılmıştır.

2009-2015 toplam ödenen: 124 Milyon TL

2015 yılında İTU Sertifikası alan meyve sebze üreticilerine 50 TL/dekar-dan, örtü altı üreticisine 150TL/dekar, süs bitkisi ile tıbbı ve aromatik bit-ki üreticilerine 100 TL/dekar üzerinde 2016 yılında destekleme ödemesi yapılması planlanmaktadır.

2- Selektif Kredi Kullanımı Desteği

İyi tarım uygulamaları yapan üreticilere 2007 yılından itibaren indirimli zirai kredi desteği sağlanmaktadır. 2016 yılında Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından 5 milyon TL üst limitine kadar %50 süb-vanseli yatırım ve işletme kredi verilmektedir.

3- Diğer Destekler

İyi tarım uygulamaları yapan üreticilere mazot-gübre desteklemeleri, sertifikalı tohumluk desteği, ÇATAK desteği ve biyolojik mücadele des-teği gibi birçok destekleme ödemesi de ayrıca ilave olarak yapılmaktadır.

D- Denetim1- Yetkilendirilen Kontrol Sertifikasyon Kuruluşlarının Büro ve Saha Denetimi

KSK’ların bürolarının denetimi merkez teşkilatımızca, kontrolünü ger-çekleştirdikleri üretici, üretici örgütü ve müteşebbisin saha denetimleri ise İl Müdürlüklerimizce yapılmaktadır.

2- Piyasa Denetim ve Gözetim

Sertifikalı ürünlerin piyasa denetim ve gözetimi İl Müdürlüklerimizce ya-pılmaktadır.

Sonuç Olarak HedefimizÜlkemizde tüm tarım alanlarında “İyi Tarım Uygulamaları” ile kontrollü ve sertifikalı üretimin yaygınlaştırılması ile sürdürülebilir tarımı sağlamak ve tüketicilerin sağlıklı gıdaya ulaşma yollarını temin etmektir.■

Kaynak- 07.12.2010 tarih ve 27778 sayılı Resmi Gazete Yayımlanan İyi Tarım Uygulamaları Hakkında Yönetmelik, - Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Verileri,- İyi Tarım Uygulamaları Kontrolör ve İçkontrolör Ders Notları

standard ▪ şubat 201636

Ülkemizde akreditasyon faaliyetlerinin yaygınlaşması; üretilen ürün ve hizmetlerin kalitesinin artması, yurt içi ve dışında re-kabet gücünün gelişmesi, akreditasyon hizmetlerinin piyasada güven ortamı oluşturması, tüketicinin korunması ve piyasanın istikrarının sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır.

Akreditasyon hizmeti, 2001 yılından bu yana Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) tarafından sunulmaktadır. Türk Akreditasyon Kurumu, Dünya Ticaret Örgütü'nün ticarette teknik engellerin kaldırılması konusundaki düzenlemeleri ve Avrupa Birliği mük-tesebatına uyum çerçevesinde 1999 yılında 4457 sayılı Kanun'la laboratuvarlar, belgelendirme ve muayene hizmetlerini yürüte-cek, yurt içi ve yurt dışındaki uygunluk değerlendirme kuruluş-larını akredite etmek, bu kuruluşların belirlenen ulusal ve ulusla-rarası standartlara göre faaliyetlerde bulunmalarını ve bu suretle ürün/hizmet, sistem, personel ve laboratuvar belgelerinin ulusal ve uluslararası alanda kabulünü temin etmek amacıyla kurul-muştur.

Uygunluk değerlendirme faaliyetleri arasında yer alan “belge-lendirme” kısaca bir ürün, hizmet, proses, sistem veya kişilerin belirlenmiş standartlara veya benzeri kriterlere uygunluğunun çeşitli inceleme yöntemleri ile tespit edilmesi ve üçüncü kişilere duyurulması şeklinde ifade edilebilmektedir. Belgelendirme sü-recinin sonunda belgelendirmeye konu olan kişi ya da kuruluşa gerçekleştirilen uygunluk tespiti genellikle bir belge ya da serti-fika düzenlenerek üçüncü kişilere karşı uygunluğunun gösteri-lebilmesini sağlamaktadır. Personel belgelendirmesinde belge-lendirilen bireyin belirlenmiş standart, belgelendirme programı, yeterlilik dokümanı vb. kriter esas alınarak değerlendirmeye tabi tutulması ve sonucunda yeterli görülerek uygunluğun tespit edilmesi işlemine personel belgelendirmesi denilmektedir.

PERS NELBELGELENDİRMESİ VE TÜRKAK

Akredite personel belgelendirme kuruluşlarınca sertifikalandırılan personelin yetkinlikleri ulusal ve uluslararası düzeyde tanınmaktadır

■ dosya

Dr. Recep Ayvalık ►TÜRKAK

standard ▪ şubat 2016 37

TÜRKAK tarafından 15 haziran 2001 tarihi itibariyle hizmet verdiği alanlarda akreditasyon başvuruları kabul edilmeye başlanmış ve bugüne kadar değişik sektörlere hizmet veren 1100’ün üzerinde kuru-luş akredite edilmiştir.

Hem sanayi sektöründe üretilen ürünlerde, hem de hizmet sektöründe verilen hizmetlerde rekabetin giderek arttığı günümüz koşullarında söz konusu ürün ve hizmetin sunumunda vazgeçilmez kaynak olan işgücünün kalitesi ve maliyeti önemli bir parametre olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca sanayi sektöründe yapılan çalışmalarda ve günlük hayatımızda alınan hizmetlerin güvenilirliği açısından, mesleklerinde kalifiye edilmiş ve yetkilendirilmiş personel kullanılması ihtiyacı hızla artmaktadır. Bu nedenlerden dolayı, çalışan personelin uluslararası tanınabilirliği olan personel belgelendirme kuru-luşlarınca sertifikalandırılması önem arz etmektedir.

TÜRKAK Personel Belgelendirme Başkanlığı, TS EN ISO/IEC 17024 Standardına göre kalite sistemi-ni oluşturarak faaliyet gösteren personel belgelendirme kuruluşlarını akredite etmektedir. Personel belgelendirmesine konu olan bazı meslekler için uluslararası standartlar mevcut iken, bazı meslekler için ulusal standartlar bulunmamaktadır. Ülkemizde personel belgelendirmesine konu olabilecek pek çok meslek için Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) tarafından Ulusal Meslek Standartları ve Ulusal Yeterlilikler hazırlanmaktadır. TÜRKAK, bu mesleklerle ilgili yayımlanmış Ulusal Yeterliliklere göre ak-reditasyon hizmeti vermektedir.

TÜRKAK’tan akredite olan personel belgelendirme kuruluşları, uluslararası standartlara göre Kaynak-çıların Belgelendirilmesinin ve Tahribatsız Muayene Personelinin Belgelendirilmesinin yanı sıra, Çev-re ve Şehircilik Bakanlığı'nın Güvenlik Bilgi Formu Hazırlayıcısı, Tarım Bakanlığı’nın Bitkisel Üretimde İyi Tarım Uygulamaları Kontrolörü Belgelendirmesi ve Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından değişik sektörlerde çalışan kişilerin mesleklerinde Mesleki Yeterlilik Belgesi almalarını sağlayacak ulusal ye-terliliklere göre belgelendirmesi gibi farklı alanlarda belgelendirme hizmeti vermektedirler. TÜRKAK farklı alanlarda 64 adet personel belgelendirme kuruluşunu akredite etmiştir.

Bugün gelinen noktada TÜRKAK; EA, ILAC, IAF gibi akreditasyon birlikleri ile faaliyet gösterdiği tüm alanlarda Karşılıklı Tanınma Antlaşmaları imzalamıştır. İmzalanan karşılıklı Tanıma Anlaşması gereğin-ce Ppersonel belgelendirmesi yapan kuruluşların akredite edilmesiyle, bu kuruluşların düzenlediği yeterlilik belgesi, kişilere ulusal ve uluslararası düzeyde yetkinliklerinin tanınmasını sağlamaktadır.

TÜRKAK tarafından verilen akreditasyon sayesinde, belge almak isteyen kişi artık teknik ve sistemsel anlamda yeterliliğe sahip, güvenebileceği uygunluk değerlendirme kuruluşlarından güvenli bir şe-kilde hizmet alabilmekte ve belgeler ulusal ve uluslararası düzeyde tanınmaktadır.

TÜRKAK tarafından verilmekte olan akreditasyon hizmetinin nitelik itibariyle uluslararası emsallerine eşdeğer olması, ülkemizdeki uygunluk değerlendirmesi faaliyetlerinin sonucunda hazırlanan belge-lerin uluslararası geçerliliği ve tanınabilirliği için önemli bir unsurdur.

Sonuç olarak; TÜRKAK’tan akredite olmuş personel belgelendirme kuruluşları tarafından ulusal ve uluslararası alanda geçerli olan yeterlilik belgeleri verilmektedir. Bu sayede; işverenler, işin gerektirdi-ği bilgi ve becerilere sahip nitelikli personel istihdam ederek rekabet güçlerini artırabilmekte, nitelikli işgücü istihdamının yaygınlaştırılması ile mal ve hizmetlerin kalitesi artmakta, belgelerin ulusal ve uluslararası tanınırlığının sağlanması ile iş gücünün serbest dolaşımı sağlanmakta ve en önemlisi nitelikli iş gücünün gelişmesi, verimlilik ve rekabet gücünün artırılması ile ülke ekonomisinin güçlen-mesine katkı sağlanmaktadır.■

standard ▪ şubat 201638

▪ İkinci Dünya Savaşından sonra Avrupa ekonomisinin yeniden do-ğuşu. Bu yeniden doğuş Avrupa Kalkınma programıyla tanıtılan yeni yönetim ve üretim uygulama-ları yoluyla büyük ölçüde ABD’nin finansal yardımı ile desteklendi. ABD doğrudan EOQ’nun faaliyete başlamasını finanse etti ve varlığı-nın ilk birkaç yılında teknik destek sağlamasının yanı sıra maddi olarak da destekledi.

▪ İkinci Dünya Savaşı sırasında ista-tistiksel ve nitelik kontrolü uygu-lamasının başarılı sonuçları. Shew-hart’ın, Deming’in ve Juran’ın öğ-retileri savaş boyunca silah üretimi sırasında başarılı bir şekilde uygu-landı. Yöntem ve teknikler Deming tarafından ayrıntılı bir şekilde ya-yımlandı ve geliştirilip standardize hale getirildi. Bu yöntemler bugün hala muayene ve kalite kontrolünde kullanılmaktadır.

▪ Avrupa’nın farklı ülkelerinden gelerek işbirliği ve dostluk ruhu içerisinde Avrupa’nın yeniden do-ğuşunda yer almak isteyen kişi-lerin biraraya gelmesi. Bu kişiler ABD’den çıkan ilgili istatistik ve ka-lite kontrolü uygulamalarını olabil-diğince verimli ve etkili bir şekilde tatbik etme arayışında olan bilim insanlarıydılar.

EOQ’nun tarihçesi, yeni gelişmeler ve EOQ

yeterlilik belgesi

Avrupa Kalite Teşkilatı'nın (EOQ) hikâyesi üç önemli olayın kesiştiği noktada başladı

standard ▪ şubat 2016 39

Başlangıçta esas amaç istatistiksel metotların eğitimle ve kongre/kon-ferans organizasyonu yoluyla kitap-lar ve broşürler aracılığıyla dağıtılma-sı üzerineydi. Ayrıca, belirli sektörlere özgü belirli uygulamalar geliştirmek için çalışma grupları kuruldu. Böyle-ce EOQ 20 yıllık süre boyunca yayıl-maya ve eğitime odaklandı.

1956 yılında faaliyete başlayan EOQ’nun ilk grubu 5 batı Avrupa ülkesinden oluşmaktaydı: Fransa, İtalya, Batı Almanya, Hollanda ve Birleşik Krallık. Ardından, kalite ajandası dağıtımının genişletilme-sinde ilk önemli adım olarak, daha sonra Komünist blok olarak görüle-cek merkez ve Batı Avrupa ülkeleri arasında bağlantı kurulmadan önce, EOQ köklerini diğer batı Avrupa ül-kelerine yaydı. Yakın zamanda EOQ, Güney ve Doğu Akdeniz ülkelerini de içine dâhil edecek şekilde faali-yetlerini genişletti.

EOQ; bağımsız, kâr amacı gütme-yen, yasal ofisi Brüksel’de, işletme ofisi Viyana’da, personel kayıt ofisi Madrid’de olan ve Belçika hukuku çerçevesinde faaliyet gösteren bir kuruluştur.

EOQ, kalite yönetimi alanında Ulusal Temsil Organizasyonlarının (Natio-nal Representative Organizations) koordinasyon kuruluşu ve katalizö-rü olarak etkili gelişim için gayret gösteren Avrupalı disiplinlerarası bir organizasyondur.

EOQ, kalite yönetim sistemlerinin doğru ve etkin kullanımından fay-dalanmaları için müşterilerine eşit erişim imkânı sağlamak amacıyla arayış içinde olarak, ihtiyacı olan uluslara mümkün olduğu kadar kal-kınma desteği sağlamak amacıyla Avrupa’ya ekonomisini geliştirecek araçlar getirmektedir.

EOQ en geniş anlamda, gelişim ve

kalite yönetiminde dünya çapında bir lider ve eğitimde kilit etkileyici olarak hareket etmektedir.

EOQ; düşüncelerin, bilgi ve araştır-maların karşılıklı yarar sağladığı bir kesişim noktasıdır.

EOQ ağı; ulusal temsilcilikleri, ilişkili ve bağlı üye kuruluşları ve ortaklık-larıyla beraber 40 farklı ülkeden 70 bin üye ile bunlara bağlantılı 500 bin şirketi kapsamaktadır. Bugüne kadar EOQ’nun addettiği 80 binden fazla yeterlilik belgesi sahibi bulun-maktadır.

Avrupa’nın önde gelen kalite des-tekleyicisi olma vizyonuna sahip olan EOQ, en geniş anlamıyla:

▪ Kolaylaştırılmış ağ

▪ Kalifiye insan

▪ Dönüşümü sağlanan teşkilatlar ile

başarılan kalite teşviki vasıtasıyla Avrupa toplumunu ilerletmeyi de misyon edinmiştir.

EOQ Ulusal Temsil Kuruluşları tara-fından geliştirilen EOQ Ana Tüzüğü-ne göre:

▪ EOQ, en geniş anlamıyla kalite ve değişiklik yönetimi uygulaması üze-rinden Avrupa’daki kuruluşların ve işletmelerin gelişimine katkıda bu-lunmaktadır.

▪ Nihai hedefi Avrupa toplumunun ve bireylerinin bir bütün olarak ge-lişmesi ve ilerlemesidir.

▪ EOQ, farklı kültürlerden oluşan ve ekonomik geçmişe sahip genişletil-miş Avrupa’nın bütün Avrupalılar için bir fırsat olduğuna inanmaktadır.

EOQ’nun en başarılı ürünü “EOQ Uyumlulaştırılmış Personel Belge-lendirme Programı”dır. (Kalite, çev-re, sağlık ve güvenlik, risk, kurumsal ve belirli sektörler için sosyal sorum-luluk alanlarında)

1994 yılında EOQ’nun kurduğu “Personel Belgelendirme Programı”, her bakımdan kalite iyileştirmesine önayak olarak (Kalite Yönetim Sis-temindeki gelişimden, müşteri ihti-yacını tahmin edip, müşteri güveni yaratarak pazarda rekabet gücü olarak kullanılmasına kadar) Avrupa ekonomik sistemini güçlendirmeyi amaçlamaktadır.

EOQ, 15 yıldan beri uyumlulaştı-rılmış kurallar, eğitim yöntemleri, profesyonel yönetim, kalite kayıt ve belgelendirmesi sağlamakta olup EOQ Personel Belgelendirme Birimi (PRU), sürekli iyileştirme yaklaşımıy-la hareket etmektedir.

EOQ PRU’nun hedefi, EOQ belgeli uzmanların tanınması/belgelendiril-mesi ve kabul edilmesi için bir kurum olarak hareket ederek, Avrupa bün-yesinde aranan niteliklerin karşılıklı tanınmasını gerçekleştirebilmektir.

PRU’nun ilgilendiği konular:

▪ “EOQ Personel Belgelendirme Prog-ramları”nın uyumlulaştırılması

▪ EOQ belgeli uzmanların kayıtlarının yapılması/yenilenmesi

▪ Personel belgelendirme için PRU Temsilcilerinin değerlendirilmesi/onaylanması

EOQ, kalite ve yönetim uzmanlarının eğitim, belgelendirme ve kayıtlarına ilişkin tüm ortak faaliyetlere destek vermekte ve program çerçevesinde belgelerin karşılıklı tanınmasını ve kabulünü teşvik etmektedir.

EOQ Personel Kayıt Birimi (PRU) Temsilciliği, belirlenmiş kuralla-ra göre tanınan ve Personel Kayıt Programını uygulayan EOQ Ulusal Temsil Organizasyonudur. Hâliha-zırda, 14 Avrupa ülkesini temsi-len,14 EOQ-PRU aktif Birimi bulun-maktadır.

dosya ■

standard ▪ şubat 201640

2009 yılından başlayarak,

▪ EOQ internet sitesinde aylık olarak güncellenen EOQ kaydı yayımlanmıştır (Geçerli EOQ belgeleri ve kart sa-hipleri için).

▪ EOQ yeni bir iş modeli geliştirerek pazara açılmıştır.

▪ İlgili yeni EOQ ürünleri belirlenmiştir: PRU Temsilci-likleri haricindeki Personel Belgelendirme Kurumları aracılığıyla EOQ kaydı yapılması (EOQ Belgelendirme Programı Lisansı), eğitim kuruluşlarının ve personel belgelendirme/kayıt ile ilgili eğitimlerin tanınması

▪ Ayrıca, EOQ düzenleyici dokümanlar geliştirilmiştir (EOQ Yeterlilik Şartnamesi–CoS ve Belgelendirme Prog-ramları–CS)

▪ Eğitim kuruluşlarının ve eğitimlerin onayı için EOQ ge-reklilikleri detaylandırılmıştır.

Bugün, 80 bin civarında uzman, önerilen programlar-dan birinde EOQ–PRS (Personel Kayıt Programı) tara-fından kayıt altına alınmıştır. EOQ Yeterlilik Şartnamesi geniş bir kullanıcı kitlesinin gözünde, gerçek anlamda Avrupalı olarak kabul görmüş ve açıklık, şeffaflık, güve-nilirlik yönüyle de takdir kazanmıştır.

Neden EOQ temelli Belgelendirmeye ihtiyaç duyul-maktadır?

Günümüzde, yetkin personele sahip olmak, bir şirke-tin yönetimi ve idaresinin temellerini oluşturmaktadır. Bugünü ve geleceği planlayan her tür şirket ve kuruluş, birçok disiplinde acil olarak iyi eğitimli ve tecrübeli kali-te personeline ihtiyaç duymaktadır.

Yeterliliğin Avrupa düzeyinde kabul görmesi, motivas-yon gücünü daha da artırmaktadır.

Belgelendirilmiş kişilerin yetkinliklerinin mukayese edi-lebilirliğini sağlamak için EOQ yaklaşımının başarılı ol-ması, yeterlilik şartnamesine ve belgelendirme kuruluş-larına ilişkin yöntemlere bağlı belgelendirme progra-mının açıkça tanımlanmasına dayanmaktadır. Yalnızca başarılı inceleme sonuçlarına dayanarak düzenlenmek-te olan EOQ temelli yeterlilik belgesi, belge sahiplerinin profesyonel yetkinliklerini sürekli olarak geliştirmeleri yönünde motive edici olmaktadır.

Avrupa ülkelerinde serbestçe iş seçiminin teşvik edil-mesi ve kolaylaştırılması gibi uluslararası kariyer ola-nakları, EOQ temelli belgelendirme ile artmaktadır.

EOQ Temelli Yeterlilik Belgesinin Katma Değeri

EOQ personel belgelendirme programı temelli yeterli-lik belgeleri önemli bir itibara sahip olup, ISO/IEC 17024 Standardının gerekliliklerine uygun olarak kullanılan dünya çapında kabul görmüş değerlendirme, incele-me, belgelendirme ve yeniden belgelendirme süreçle-rini içermesi sebebiyle yetkinliğin açık bir kanıtıdır.

▪ Gelişme Seviyesi – EOQ’nun uluslararası ve Avrupalı önde gelen teşkilatlarla kurduğu yakın ilişkiler neticesin-de, EOQ temsilcilerinin bölgesel ve uluslararası seviyede-ki farklı organların ( FA, IAF, ISO, CASCO, IPC) çalışmaları-na aktif katılımı yoluyla yeterlilik ağı, bilgiler, yöntemler, Avrupa’nın tümüne yayılmış geniş uzman havuzu, yeni-likçi uygulamalar ve eğilimler ile yarının dünyasının ge-reklilikleri oluşturulmakta ve düzenlenmektedir.

▪ EOQ uyumlulaştırılmış personel belgelendirme prog-ramlarının mesleki anlayışı ve gelişimi – profesyonellerin belgelendirilmesi ve yeniden belgelendirilmesi husus-larında referans alınan EOQ belgelendirme programları, Avrupa’nın önde gelen kalite teşkilatlarının uzmanları tarafından geliştirilmiş olup, uyumlulaştırılmış Avrupa mesleki yaklaşımını ve karşılıklı tanınırlığı sağlamaktadır.

▪ Birleşik Yaklaşım: EOQ normatif dokümanlarının be-lirtilen ve sıralanan içeriği – EOQ Yeterlilik Şartnameleri (CoS) ve Belgelendirme Programları, her meslek profi-li için iş tanımını, bilgi ve kabiliyet gereksinimlerini ve aynı zamanda personel belgelendirme süreçlerinin gerekliliklerini açık bir şekilde belirtmektedir. EOQ do-kümanlarıyla birlikte EOQ programının işleyişinde yer almakta olan belgelendirme kuruluşları, Avrupa ölçe-ğinde belgelendirme faaliyetlerini gerçekleştiren yetki-liler için uyumlu bir yaklaşım sağlamaktadır.

▪ Uyumlulaştırılmış Avrupa bilgi ön koşul gereksinimleri – EOQ Belgelendirme adaylarınca tamamlanan mesleki

EOQ ağı; 40 farklı ülkeden 70 bin üye ile bunlara

bağlantılı 500 bin şirketi kapsamaktadır. Bugüne kadar EOQ’nun verdiği 80

binden fazla yeterlilik belgesi bulunmaktadır

standard ▪ şubat 2016 41

eğitimin içeriğine ve süresine ilişkin ön koşullar, eğitim kuruluşlarınca tanınma kurallarını ve prosedürlerini muhteva eder, uyumlulaştırılmış Avrupa yaklaşımına uygun eğitimleri öngörür ve ilgili personel belgelendir-me kuruluşlarınca uygulanır.

▪ Uyumlulaştırılmış Avrupa pratik gereksinimleri – EOQ temelli belgeler, uyumlulaştırılmış Avrupa pratik ge-reklilikleri çerçevesinde verildiğinde, yeterlilik belgesi olarak tanınmakta ve ilgili tüm personel belgelendirme kuruluşlarınca uygulanmaktadır.

▪ Tetkikçilerin yüksek seviye yeterliliği: Personel Belge-lendirme Kuruluşları adına EOQ Yeterlilik Belgesi veril-mesinde faaliyet gösteren tetkikçiler, Yüksek Seviyeli EOQ Yeterlilik Gereksinimlerini ve sınav prosedürlerini yerine getirmelidir.

▪ Adil, geçerli ve güvenilir değerlendirmeler: EOQ ye-terlilik belgesiyle alakalı tüm personel belgelendirme kuruluşları, ISO/IEC 17024 standartlarının gereksinimle-riyle birlikte EOQ’ya özel ek gereksinimleri yerine getir-melidir. Söz konusu kuruluşların değerlendirmelerinin adilliği, geçerliliği ve güvenilirliği, dönemsel denetim-ler yoluyla ulusal akreditasyon kuruluşları veya EOQ ta-rafından izlenmektedir.

▪ Devam eden yeterlilik geliştirme sigortası: EOQ temel-li yeterlik belgelerinin geçerliliği sınırlıdır. Sertifikaların geçerliliğinin uzatılması için sertifika sahipleri, belirlen-miş mesleklerde ve mesleki gelişim sürecinde tecrübe pratiğini yerine getirmelidir.

▪ EOQ temelli yeterlik belgeleri, Avrupa seviyesinde ve uluslararası seviyede tanınmaktadır. EOQ Yeterlik Bel-gesine sahip olan profesyoneller veya EOQ’nun profes-yoneller veri tabanına kayıtlı olanlar, Avrupa’da ve ulus-lararası seviyede, yeterlik hususunda tanınırlığı olan ve sayıları 70 bin kalifiye uzmanı aşan bir ağının parçasıdır. Bu uzmanlar, farklı ülkelerdeki farklı faaliyet alanlarını kapsayan Avrupa Uzman Ağı’na erişme imkânına sahip-tir.

EOQ Yeterlilik Belgesinin Avantajları

▪ EOQ belgesi, uyumlulaştırılmış Avrupa belgelendirme programına dayalı olarak, yetkinliğin olduğu meslekte bilgi, beceri ve yeterliliği gösteren bir markadır.

▪ Avrupa’nın her yerinde, kendi ana dilinizde muayene yapabilir, EOQ Yeterlilik Belgesi için başvuruda buluna-bilir ve EOQ tarafından tanınan personel belgelendir-me organları aracılığıyla tarama yapabilirsiniz.

▪ Sahip olunan EOQ Yeterlilik Belgesi tüm Avrupa’da ve daha birçok yerde tanınır.

▪ EOQ belgeleri sahip olunan kariyer doğrultusunda ta-sarlanmıştır.

▪ EOQ Belgesi ile kariyerinizdeki ilerleme fırsatlarını art-tırabilir ve rekabette üstünlük elde edebilirsiniz.

▪ Uluslararası ayağı olan bir işe başvurduğunuzda, EOQ Belgesi size avantaj sağlayıp işi almanızda yardımcı ola-bilir.

▪ EOQ Belgesine sahipseniz, bilgi birikiminize ve mesle-ki aidiyetinize dikkat çekmek için özgeçmişinizde EOQ sertifikanıza yer verebilirsiniz.

▪ Geçerli EOQ Belgesindeki adınız ve kimliğiniz, EOQ web sitesindeki EOQ sicilinde yayınlanmaktadır.

EOQ Yeterlilik Belgesine Sahip İşveren Şirketler İçin Avantajlar

▪ EOQ Yeterlilik Belgesi, çalışanlarınızın yetkinliğini uyumlulaştırır. EOQ yeterlilik belgeleri, sınırlı sayıda ol-masa da çalışanların mesleki yaşamlarına ve ülkelerine bağlı olarak, yeterliliklerinin uyumlulaştırılmasını ve karşılaştırılmasını sağlar.

▪ EOQ Belgesi, motivasyonu yüksek kalifiye edilmiş personelin kariyer gelişimini destekleyerek personelin kurumsal aidiyet bilincini geliştirir. Çalışanlarınıza EOQ Yeterlilik Belgesine sahip olmaları konusunda destek olun.

▪ Rekabet gücünüzü arttırır. Rekabet gücü yüksek ça-lışanların işgücüne katılımı ile kuruluşunuzun yönetim sistemlerini geliştirir.

▪ Veriler ve istatistiksel ölçümler doğrultusunda durum analizlerinin yapılabilmesini sağlar ve geleceğe yönelik kararlarda ve spesifik durumlarda yararlanılacak genel ilkelerin güncel dokümantasyonunu sağlar.

▪ EOQ Yeterlilik Belgesi, yüksek nitelik ve donanıma sahip profesyoneller teçhiz ederek kurumda olumlu kültürel değişimi sağlar. EOQ Yeterlilik Belgesi, size ku-rum içi sürekli iyileştirme ve gelişme alanlarında fırsat verir.

Avrupa Kalite Teşkilatı;

Nitelikli ve yetkin personelin ekonomiyi başarıya ve ge-lişime götüreceği bilincinde olup kalifiye insan gücünün bir şirketin ana sermayesi olduğuna inanmaktadır.■

standard ▪ şubat 201642

OrganikTarımKontrolör Eğitimi

■ dosya

standard ▪ şubat 2016 43

Dünyada 2014 yılı verilerine göre 172 ülkede 81,3 milyon hektar alanda organik tarım yapılmaktadır. Bu alanın 43,7 milyon hektar alanında yetiştiricilik, 37,6 milyon hektarında ise doğadan toplama yapıl-maktadır. Türkiye’de ise 2014 yılında 491.977 hektar alanda yetiştiricilik, 350.239 hektar doğadan topla-ma olmak üzere toplam 842.216 hektar alanda 208 çeşitle 1.642.235 ton organik üretim yapılmıştır. Organik hayvancılıkta ise 2014 yılı verilerine göre 2.804 adeti tamamen organik süreçte olmak üzere toplam 12.550 adet büyükbaş, 20.789 adeti tama-men organik süreçte toplam 43.424 adet küçükbaş ve 26.800 adeti tamamen organik süreçte toplam 769.289 adet kanatlı varlığı ve 36.391 adeti tama-men organik süreçte olmak üzere toplam 59.025 adet kovan varlığına ulaşılmıştır.

Ülkemizde organik tarım faaliyeti, 5262 sayılı “Or-ganik Tarım Kanunu” ve 18 Ağustos 2010 tarih ve 27676 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönet-melik” kapsamında yürütülmektedir. Organik tarım mevzuatı kapsamına her türlü bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimi, maya üretimi, girdilerin organik tarım metoduna uygun olarak üretilmesi veya temi-ni, orman ve doğal alanlardan organik tarım ilkele-rine uygun olarak ürün toplanması, ürünlerin işlen-mesi, ambalajlanması, etiketlenmesi, depolanması, taşınması ve pazarlanması faaliyetleri girmektedir.

Organik tarım; üretimin her aşamasının kontrol edildiği ve nihai ürünün sertifikalandırıldığı bir üretim şekli olduğundan, kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarının kontrolünde ve sözleşme dâhilinde yapılmaktadır. Organik tarım faaliyeti yapan gerçek veya tüzel kişiye müteşebbis denilmektedir.

Organik tarım faaliyetinde bulunmak isteyen mü-teşebbis, kontrol ve sertifikasyon kuruluşuna mü-racaat ederek yaptığı tarımsal faaliyete göre kuru-luşun istediği bilgi ve belgeleri vererek sözleşme imzalamaktadır. Organik tarım faaliyetinin özelliği her aşamasının kontrollü olması ve ürünün sertifi-kalandırılmasıdır.

Organik tarım faaliyetinin özelliği her aşamasının kontrollü olması ve ürünün sertifikalandırılmasıdır

Vildan Karaarslan, Cemil Can Coşkun, Sevinç Saygılı ►Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü

standard ▪ şubat 201644

Organik tarımda kontrol ve sertifikasyon yapmak üzere Bakanlık-tan çalışma yetkisi alan gerçek veya tüzel kişilere yetkilendirilmiş kuruluş denmektedir. Yetkilendirilmiş kuruluşlar, kontrol veya serti-fikasyon kuruluşu olabilmektedir. Sertifika vermeye kontrol ve ser-tifikasyon kuruluşu yetkilidir. Ülkemizde yetki almış 33 adet kuruluş bulunmaktadır.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Türk Standardları Enstitüsü (TSE) arasında yapılan protokol kapsamında Ziraat Mühendisi, Gıda Mühendisi, Veteriner Hekim, Su Ürünleri Mühendisi ve Balıkçılık Tek-nolojisi Mühendisliği’nden mezun olan meslek gruplarının katıldığı “Organik Tarım Kontrolör Eğitimi” düzenlenmektedir. Düzenlenen bu eğitim süresi 10 iş günü olup eğitimin sonunda kursiyerlere ya-zılı ve sözlü sınav yapılmakta olup başarılı olanlara Organik Tarım Kontrolör Sertifikası verilmektedir. Eğitimde başarılı olanların bilgi-leri Bakanlığın internet sayfasında yayımlanmaktadır. 2006-2015 yıl-ları arasında protokol kapsamında 15 eğitim düzenlenmiş olup 523 kişi sertifika almaya hak kazanmıştır. Eğitime katılanlar kuruluşlarda sertifiker veya kontrolör olarak çalışabilmektedir.

Kontrolör; kontrol ve sertifikasyon kuruluşu adına veya kontrol ku-ruluşu adına, organik tarım faaliyetlerinin her aşamasının ilgili mev-zuata göre uygulanmasını kontrol etmek üzere, Bakanlık tarafından yetkilendirilmektedir. Sertifiker ise kontrol ve sertifikasyon kuruluşu adına, kontrolü tamamlanmış ürünün veya girdinin organik olduğu-nu onaylamak üzere, Bakanlık tarafından yetkilendirilmektedir.

Bakanlık tarafından yetki verilen kontrol ve sertifikasyon kuruluşları firmalarında kontrolör veya sertifiker olarak çalıştırmak istedikleri kişilerin bilgilerine Bakanlığın internet sayfasından ulaşmaktadır. Organik tarım faaliyetinin kontrolünü Bakanlık tarafından yetkilen-dirilmiş kuruluş adına çalışma yetkisi verilen kontrolör gerçekleştir-mektedir. Kontrolü tamamlanmış ürünün organik olduğunu onayla-mayı ise yetkilendirilmiş kuruluş adına sertifiker yapmaktadır.

Organik tarım sisteminin doğru bir şekilde işlemesi için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetkilendirilmiş kuruluşu, müteşebbisi ve işletmeyi denetlemektedir.

Organik tarım, üretimde toprak, hava ve su gibi doğal kaynakları koruyarak canlılara sağlıklı yaşanılabilir bir çevre sağlamaktadır. Or-ganik tarımı geleneksel tarımdan ayıran en önemli özelliklerinden birisi üretimin her aşamasının kontrol edilmesi ve ürünün organik olduğunu belgelemek için sertifika düzenlenmesidir.■ 

Kaynak- Anonim, 2010. Organik Tarımın Esasları ve Uygulamasına İlişkin Yönetmelik.- www.ifoam.org- www.tarim.gov.tr- 5262 sayılı Organik Tarım Kanunu

standard ▪ şubat 2016 45

standard ▪ şubat 201646

Ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin ölçülmesinde dahi kullanılmaya başlanılan “kişi başına düşen elektrik tüketimi”, elektriğin enerji türleri içerisin-deki önemini çok açık ortaya koymaktadır. Özel-likle gelişmekte olan ülkelerde enerji talebindeki artış, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’daki (GSYH) artıştan göreli olarak büyük olmaktadır. Bir taraftan elekt-riğe olan bu talebin karşılanabilmesi diğer taraf-tan arz güvenliğinin sağlanması yani arz-talep dengelenmesinin gerçekleşmesi gerekmektedir. Günümüzde elektriğin depolanmasının yüksek maliyetli olması, arz güvenliğinin anlık olarak sağlanmasını mecbur kılmaktadır. Bunun için de elektrik üretiminde hem kaynak çeşitliliği hem de kaynak güvenilirliği önem arz etmektedir.

Enerji politikaları içerisinde kaynak çeşitliliği ar-tırılırken çevresel faktörlerin göz önüne alınması kaçınılmaz bir olgu olarak gündeme gelmiştir. Çevre gibi duyarlılıkların da ortaya çıkmasıyla, elektrik üretiminde yeni maliyetler oluşturmuş olmasına rağmen yenilenebilir enerji kaynak-larının kullanımı tüm dünyada olduğu gibi Tür-kiye’de de desteklenmektedir. Bu nedenle de özellikle çevresel akımlar nedeniyle yenilenebilir enerji kaynakları, elektrik üretim portföylerinde ciddi oranlarda kendisine yer bulmuştur.

Türkiye’nin uzun dönem yıllık ortalama büyüme hızı

%4-5’ler civarındayken elektrik talebindeki büyüme

%7-8’dir

Elektrik Sektöründe Yeni Finansal Araçlarve

Teşvik Sistemi Uygulamaları - IDr. Tuncay Belen►Enerji ve Tabii Kaynaklar BakanlığıEnerji İstatistikleri Daire Başkanı

standard ▪ şubat 2016 47

Ayrıca, Türkiye’de ithal kaynaklara arzulanmayan seviyelerde bağımlılık oluşması, yerli ve yenilenebilir kaynakları, enerji yatırımcıları açısından cazip kılmak, enerji politikasının bir aracı haline gelmiştir. Fakat bunun sonucunda da, elektrik fiyatlarına maliyet olarak yansıyan bu teşvik mekanizmaları, neticede tüketiciye yansıması kaçınılmaz olan bir elektrik fiyat artışına neden olmaktadır. Bu döngü içerisinde, yatırımcı ile tüketici açısından optimal denge aranırken, politika yapıcısı ise arz güvenliğini sağlamaya çaba harcamaktadır.

Bu çerçevede gerek yenilenebilir yatırımlarının, gerekse de arz güvenliğinin bir arada yürütülebilmesi için finansman konusunda yenilikçi adımların atılması gerekmektedir. Burada yurt dışındaki örnekler çerçe-vesinde, bu mekanizmaların bir kısmı anlatılarak, Türkiye için uygulanabilme ihtimallerine değinilecektir.

Elektrik tüketimi ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin önemli göstergelerinden biridir. Birçok araştırma ekonomik büyüme ile elektrik talebindeki büyüme arasında güçlü bir korelasyon bulunduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye’nin uzun dönem yıllık ortalama büyüme hızı %4-5’ler civarındayken elektrik tale-bindeki büyüme %7-8’dir. Elektrik talebindeki bu büyüme hızıyla Türkiye, dünyada Çin’den sonra ikin-ci sırada yer almaktadır. Aşağıda ayrıntılı olarak inceleneceği üzere devlet 1980’li yılların ortalarından itibaren genel olarak altyapı yatırımlarından, özel olarak da enerji yatırımlarından çekilmeye başlamış ve temel politika esaslarının belirlenmesi, piyasanın düzenlenmesi ve denetlenmesi görevlerini üstlen-miştir. Büyük miktarda finansman gerektiren yatırımların özel sektör tarafından yapılmasını sağlamak amacıyla, mali açıdan güçlü, şeffaf ve istikrarlı piyasaların oluşumu desteklenerek bu piyasalarda yapı-lacak stratejik yatırımlar teşvik edilmektedir.

standard ▪ şubat 201648

Ülkemizin fosil enerji kaynaklarının yetersizliği, enerji sektöründe yüksek dışa bağımlılığı beraberinde getirmektedir. 2013 yılı itibariyle %70’ler dü-zeyinde olan net enerji bağımlılığını makul düzeylere düşürmek ve enerji arz güvenliğini sağlamak için enerji yönetimince birçok politika belirlen-miş ve halen bu politikalar uygulanmaktadır. Bunlardan bazıları; yenile-nebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimi içindeki payını artırmak, ener-ji verimliliğini artırmak, yeni enerji teknolojilerinin kullanımını artırmak, yerli kaynakların azami ölçüde değerlendirilmesini sağlamak, nükleer enerjiden yararlanmak, serbest piyasa yapısına tam işlerlik kazandırmak gibi politikalardır. Ayrıca bu politikaların hayata geçirilmesi için çeşitli strateji ve projeler yürütülmektedir. Bu stratejilerden bu çalışmada üze-rinde durulacak olan ikisi; piyasa derinliğinin sağlanması amacıyla kulla-nılmaya başlanan yeni finansal araçlar ve teşvik uygulamalarıdır. Enerji sektörünün yapısal özellikleri nedeniyle ihtiyaç duyulan yatırımların ya-pılabilmesi, büyük miktarda finansman ihtiyacını da beraberinde getir-mektedir. Bu bağlamda, sektöre kanalize edilecek yeterli ölçüde kamu kaynağının mevcut olmaması, özel girişimciliğin yanında yeni finansman yöntemlerinin geliştirilmesini de zorunlu kılmaktadır (SAKARYA, 2009). Nitekim yapılan projeksiyonlar enerji sektöründe 10 yıl içinde yaklaşık 120 milyar dolar yatırım ihtiyacı bulunduğunu göstermektedir.

Türkiye’nin 2013 yılı toplam elektrik üretimi yaklaşık 240 milyar kWh’dir. 2013 yılı Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezi (PMUM) Türkiye ortalama elekt-rik fiyatının 0,149 TL/kWh olduğu varsayılırsa elektrik sektöründe yaklaşık 36 milyar TL’lik bir ticaret hacmi bulunduğu söylenebilir. Bu kadar büyük bir ticaretin yönetilmesi güçlü ve istikrarlı bir piyasa yapısını zorunlu kıl-maktadır. Ayrıca piyasada derinliğin sağlanması da en az istikrar kadar önemlidir.

Gerek kamu sektörü tarafından, gerekse özel sektör tarafından gerçekleş-tirilen yatırımların finansmanında her iki tarafta ağır bir finansman yükü altına girmekte, özkaynakları yetersiz kaldığı takdirde borçlanma yoluna gitmektedirler. Firmalar projeyi gerçekleştirecek özkaynağa sahip olsa dahi bu özkaynağın fırsat maliyeti firma için önemli bir maliyet unsuru olmakta-dır. Diğer taraftan projeler büyük çaplı olduğundan, alınan krediler ve öde-nen faizler de devlete ve firmalara ağır bir maliyet getirmektedir (SAKARYA, 2009). Bu maliyetlerin karşılanması güçlü bir finansal yapı gerektirmektedir.

Sürekli büyüyen bir ekonominin elektrik talebini çevreyle uyumlu ve ka-liteli bir şekilde karşılamak diğer bir ifadeyle arz güvenliğini sağlamak enerji ve çevre yatırımlarının sürekliliğini zorunlu kılmaktadır. Birçok ül-kede olduğu gibi ülkemizde de enerji arz güvenliğinin sağlanması için gerekli yatırımların özel sektör tarafından yapılmasını sağlamak ve enerji piyasalarının liberalleşmesinden kaynaklanan piyasa risklerini azaltmak amacıyla yeni finansal araçlar kullanılmakta ve çeşitli teşvikler uygulan-maktadır. Esasında bu durum enerji yönetiminin bir açmazını da ortaya koymaktadır. Bir yandan enerji piyasalarının liberalizasyonunu hedefle-yen enerji yönetimi diğer yandan da piyasaya müdahale ederek enerji yatırımlarını teşvik etmektedir.

Türkiye’nin 2013 yılı toplam elektrik üretimi

yaklaşık 240 milyar kWh’dir

standard ▪ şubat 2016 49

Son yıllarda yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve iklim değişikliği ile mücadele konularının önem kazanmasına paralel olarak bu alanlarda yapılacak yatırımlar için gerekli finansmanın sağlanması amacıyla birçok yeni finansal araç ve mekanizma ortaya çıkmış ve bu alanlara önemli teşvikler verilmeye başlanmıştır. Bu çalışmada elektrik piya-sasının yapısı ve özellikle elektrik sektöründe kullanılan finansal araçlar ve sektörde uygulanan teşvik sistemi üze-rinde durulacaktır.

Piyasa Yapısı

1970 yılında 1312 sayılı Yasa ile Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) kurulmuş, Belediyeler ve İller Bankası dışında bütünlük sağlanmış, bazı istisnalar dışında üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin yapım ve işletilmesi ile elektrik sektörünün planlanması tekel statüsüyle TEK’e verilmiştir. 4 Aralık 1984 tarih ve 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun ile TEK dışındaki özel hukuk hükümlerine tabi sermaye şirketlerinin elektrik üretimi, iletimi, dağıtımı ve ticareti ile görevlendirilmesine imkân tanınmıştır. Kanun ile TEK’in tekel niteliği ortadan kaldırılarak elektrik piyasasının serbestleştirilmesi yönünde ilk adım atılmıştır.

3096 sayılı Kanun hükümleri mülkiyet devrini içermediği için elektrik sektöründe gerçek bir özelleştirilmeden söz edilememektedir. Bu amaçla 12 Ağustos 1993 tarih ve 93/4789 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Türkiye Elektrik Kuru-mu (TEK); Türkiye Elektrik Üretim, İletim Anonim Şirketi (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (TEDAŞ) ünvanlı iki ayrı İktisadi Devlet Teşekkülü şeklinde yeniden yapılandırılmıştır.

1994 yılında çıkarılan 3996 sayılı Kanun ile büyük miktarlarda yatırım gerektiren altyapı tesislerinin (köprü, tünel, baraj, sulama, içme ve kullanma suyu, arıtma tesisi, kanalizasyon, haberleşme, maden işletmeleri, fabrika ve benzeri tesisler, çevre kirliliğini önleyici yatırımlar, otoyol, demiryolu, yeraltı ve yerüstü otoparkı ve sivil kullanıma yönelik deniz ve havalimanları ve benzeri yatırım ve hizmetler) ve elektrik üretimi, iletimi ve dağıtımı projelerinin Yap-İş-let-Devret (YİD) Modeli kapsamında gerçekleştirilmesine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. YİD Modeli, bir kamu hizmetinin kamu kurum ya da kuruluşları ile ulusal ya da uluslararası özel sermaye arasında yapılan bir sözleşme çerçevesinde sermayesi, kâr ve zarar ile tüm masrafları yüklenici tarafından karşılanarak gerçekleştirilmesi; yapılan tesisin yüklenici tarafından belirli bir süre işletilmesi sonucunda, yatırılan sermayenin ve belli bir kârın (zararın) elde edilmesi; sözleşmede belirtilen sürede tesisin işler vaziyette, her türlü taahhüt ve borçtan arındırılmış olarak, ilgili

2013 yılı sonu itibariyle özel sektörün elektrik üretimi içindeki

payı kurulu güç bazında %67’ye, üretim bazında

ise %72’ye ulaşmıştır. 2013 yılı itibariyle elektrik

piyasasının açıklık oranı teorik olarak %87’dir.

Dağıtımda özel sektör payı %100’dür

standard ▪ şubat 201650

kamu kurum ya da kuruluşlarına devir ve teslimini sağlayan kamu yatı-rım ve finansman modelidir. Amaç, iç finansman kaynaklarının yetersiz kalması sonucunu gerekli altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmeme riski karşısında, ulusal ve uluslararası özel sermayeden yararlanmaktır.

1997 yılında 4283 sayılı Yap-İşlet Kanunu yürürlüğe girmiştir. Bu Kanun ile özel sektöre hidrolik, nükleer, jeotermal ve diğer yenilenebilir enerji kay-nakları ile çalıştırılacak santraller dışındaki enerji üretim tesislerini kurup, işletme ve bu tesislerin mülkiyetine sahip olma hakkı verilmiştir. Yap-İşlet Modeli mülkiyeti üretim şirketine ait olmak üzere tesisin kurulmasını, iş-letilmesini ve işletme süresi boyunca üretilen hizmetin devlet veya piyasa tarafından alınmasını düzenleyen bir modeldir. Bu model yeni kurulacak elektrik üretim tesislerine uygulanmıştır.

2001 yılında yürürlüğe giren 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile elekt-riğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekil-de tüketicilerin kullanımına sunulması için rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterebilecek, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada ba-ğımsız bir düzenleme ve denetimin sağlanması amaçlanmıştır. Elektrik piyasasının serbestleştirilmesini sağlamak amacıyla piyasada denetleme ve düzenleme görevini ifa edecek düzenleyici bir otorite tesis edilmiştir.

Ayrıca Kanun ile piyasa faaliyetleri ayrıştırılarak üretim, ticaret, tedarik gibi faaliyetlerin rekabete açılması, doğal tekel niteliğinde olan iletim ve dağıtım faaliyetlerinin ise düzenlenmesi hedeflenmiştir. Özellikle elektrik ticaretinin diğer piyasa faaliyetlerinden ayrılması, ticarette yeni finansal araçların kullanımı açısından önemli bir kilometre taşı olarak değerlendi-rilmektedir.

17.03.2004 tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu Özelleştirme Strateji Belgesi ile ekonomik ve sosyal hayatta önemli bir yeri olan elektrik enerjisinin tüm tüketicilere yeterli, kaliteli, sürekli ve düşük maliyetli bir şekilde sunulmasının sağlanması amacıyla elektrik enerjisi sektörünün Avrupa Birliği müktesebatına uyum hedefi çerçevesinde ser-bestleştirilmesi, sektörde gerekli reformların yapılmasını teminen kamu mülkiyetindeki elektrik işletmelerinin yeniden yapılandırılması, elektrik enerjisi üretim ve dağıtım varlıklarının özelleştirilmesi amaçlanmıştır.

4628 sayılı Kanun’da değişen piyasa şartlarına uyum sağlanması ve arz güvenliğinden kaynaklanan risklerin azaltılması amacıyla 09/07/2008 tarih ve 5784 sayılı Kanun'la bir dizi değişiklik yapılmıştır. Kanun'un 6. maddesi ile Bakanlığa elektrik enerjisi arz güvenliğinin izlenmesi ve arz güvenliğine ilişkin tedbirlerin alınması görevi verilmiştir.

2009 yılında yürürlüğe giren Elektrik Enerjisi Piyasası ve Arz Güvenliği Strateji Belgesi ile elektrik enerjisinin tüm tüketicilere yeterli, sürekli, ka-liteli, düşük maliyetli ve çevre konusundaki duyarlılıkları dikkate alan bir şekilde sunulması amaçlanmıştır. Piyasa yapısının güçlendirilmesi ama-cıyla gün öncesi piyasası, vadeli işlemler piyasası gibi piyasalar öngörül-

Yapılan projeksiyonlar enerji sektöründe 10 yıl içinde yaklaşık120 milyar dolar yatırım ihtiyacı bulunduğunu göstermektedir

standard ▪ şubat 2016 51

1970 1994 2001

TEDAŞ TEDAŞDAĞITIM

İLETİM

TİCARET

ÜRETİM

TEİAŞ

TETAŞ

EÜAŞ

TEAŞ

TEK

YILLARA GÖRE TÜRKİYE ELEKTRİK SEKTÖRÜ YAPILANMASI

müştür. Arz güvenliğinin izlenmesi ve değerlendirilmesi hususu Strateji Belgesinde de vurgulanarak TETAŞ’ın ikili antlaşmalarla enerji alımı, inşa halindeki kamu yatırımlarının hızlandırılması gibi tedbirler öngörülmüştür. Elektrik ithalat ve ihracat komşu ülkelerle uluslararası iletim bağlantılarının geliştiril-mesi ve kapasitelerin artırılması hedeflenmiştir.

Elektrik piyasasının tarihsel gelişimi, piyasanın tekelci bir yapıdan serbest piyasa yapısına doğru evril-diğini göstermektedir. Elektrik piyasası yapısı dünyadaki eğilim ile paralellik göstermektedir. Ancak ül-kemizde serbest piyasa yapısına geçişin özellikle Avrupa ülkelerine göre daha geç olduğu söylenebilir.

2001 yılına kadar elektrik üretim, ticaret ve dağıtım sektörlerinde özel sektörün payı oldukça sınırlı-dır. Bu yüzden sektörde büyük oranda kamunun ağırlığı söz konusudur. 2001 yılında piyasanın reka-bete açılması ile özel sektör payı da giderek artmıştır. 2013 yılı sonu itibariyle özel sektörün elektrik üretimi içindeki payı kurulu güç bazında %67’ye, üretim bazında ise %72’ye ulaşmıştır. 2013 yılı iti-bariyle elektrik piyasasının açıklık oranı teorik olarak %87’dir. Dağıtımda özel sektör payı %100’dür. 2001 yılından sonra piyasaya girişin lisans alma şartına bağlanmasıyla birçok üretim ve ticaret şir-keti piyasaya girerek rekabet ortamının gelişmesini sağlamıştır. Piyasada özel sektör ağırlığı giderek artmaktadır.■

standard ▪ şubat 201652

Dünyanın lezzetine doyamadığı metropol Hamburg

standard ▪ şubat 2016 53

Merhaba sevgili okuyucular. Sizlere Avrupa Birliği’nin altıncı büyük metropolü olan Ham-burg’dan söz etmek istiyorum. Avrupa’nın kuzeyinde, Kuzey Almanya’da, Alster ve Elbe nehirlerinin soğuk sularından güçlü kulaçlarla Kuzey Denizi'nin daha soğuk sularına uzanan yakışıklı denizci Hamburgdan. Neden mi böy-le diyorum? Çünkü sevdiğim, yolumun içinden geçtiği, tanımaya çalıştığım her şehir, sahip ol-dukları ve yaşadıkları ile bir kimliği çağrıştırır bana. Hamburg da benim için tarihin zaman dilimlerinde yaşadıkları ile anılarda hep doğru düzgün görünüşünü korumuş, güçlü ve güve-nilir sarışın bir kuzeyli gemicidir. Çalışkandır, zorluklardan yılmaz. Kaybedilenin ardından ağlamaz, kollarını sıvayıp alınan derslerle yeni-den yapmalara girişir. Eğlencelidir, güzel anları kaçırmaz. Okyanusların engin, derin hatta biraz çılgın maviliklerine vurgundur. İşte bundandır Kuzey Denizi’nin onu çekişi. Bundandır hiç bir güzele bağlanamaması, hercailiği. Zenginliği de yaşamıştır görkemli sanat yapıtlarıyla, her şeyini kaybedip, yanıp yıkılıp darmadağın ol-maları da.

Ortaçağ, Yeniçağ, Yakınçağ tarihine şahitlik et-miş, savaşlar görmüş, barış kutlamalarında şen-lenmiş şehir Hamburg. Derin kuzey sularının çılgın çalkantılarından kendisine varacak mal yüklü gemileri yürek çırpıntıları içinde bekle-miş, kayıplarına görmüş geçirmiş olgunluğuyla katlanmış kent Hamburg.

Nihal Ege ►Dünya Mirası Gezginleri Derneği

standard ▪ şubat 201654

Kuruluşu, tarih içinde yer aldığı konum-dan daha farklı bir amaca yöneliktir aslında. Ünlü kral Şarlman’ın (Avrupa onu Karl der Grosse, Büyük Karl adıy-la tanır) Slav akınlarına set çekmek

amacı ile Alster ve Elbe nehirlerinin kavşağında, geniş bataklıklar or-tasında bulduğu kayalık bir tepe üzerine MS. 808 yılında bir kale yaptırmaya başlaması iledir, ta-rih sahnesine doğuşu. İlk adını

da Şarlman koymuş Hammaburg ola-rak. Hamma, bataklıkta ağaçlık tepe anlamına

gelen Almanca Hamme kelimesinden, Burg ise Al-manca kale kelimesinden oluşmak üzere Hammaburg.

Zaman içinde bu isim Hamburg’a dönüşmüş. 1190 yılında Kont III. Adolf Von Holstein’ın İmparator

Friedrich Barbarossa’dan gemicilik ve gemi ticareti izni alması ile Hamburg’un kaderi zenginliğe doğru dümen kırmış. Ticaret, güç ve zenginlik yolunda diğer bir başa-

rılı atağı, 1241 yılında, Alman kökenli Ku-zey Avrupa şehirlerinin, 13-16. yüzyıllar arası

altın çağını yaşamış olan ticari birliği Hansa Birliği’ne dâhil olma kararıdır. Ortak ticari he-defler ve güçlü ticari ilişkilerin itibar ve refah

getirdiği Hansa Birliği, Lübeck, Rostock, Bremen, Danzig, Riga gibi zamanın güçlü ve ünlü şehirleriyle birlikte yak-

laşık 200 kadar şehrin üyesi olduğu bir ticari kuruluş idi. Eski Almanca bir kelime olan Hansa, birlik, topluluk, ittifak anlamlarına gelmektedir. Ticari geleneklere bağlılık, doğruluk ve dürüstlük kavramları ile bir-likte anılan Hansa Tüccarları, bu güvenilirliğin meyvelerini toplamaya başladılar. Hamburg’un Hansa Birliği’ne katılımı ile birlikte genişleyen ticaret hacmi hızla artan sermaye birikimine yol açtı. Hamburg 1370 yılında liman kenti Cuxhaveni de topraklarına katarak Avrupa’nın en büyük deniz güçlerinden biri haline geldi. Yaşam, deniz ticareti, güç ve zenginlik üçgeninde gelişmeye devam ederken 1806-1814 yılları arasında Avrupa’nın o dönemdeki karmaşık politik ve askeri tablosu içinde Fransızların yönetimi altına girdi. Ancak kısa süren bu dönemin hemen ardından 1815 yılında Bağımsız ve Hansa Kenti olarak Alman Birliği’ne katıldı. 1937 yılına kadar devam eden güzel günler, büyüyen kenti surların dışına kadar genişletti. 1937’de Prusya yönetimindeki Al-tona, Wandsbek ve Wilhelmsburg ile birlikte Hamburg da eyalet oldu. Ancak Cuxhaveni de bu arada kaybetti.

Hamburg

Şehir merkezi, gotik mimari

tarzından etkilenilerek,

kanallar üzerine inşa edilmiştir

51o 13’ 33’’ Kuzey6o 46’ 19’’ Doğu

standard ▪ şubat 2016 55

II. Dünya Savaşı’nın başlaması, yüzyıllar süren rahat, ih-tişamlı zenginlik çağlarının da sonu oldu; tüm Avrupa kentleri hatta tüm dünya kentlerinin neredeyse tama-mına yakınında olduğu gibi. 1943’ten itibaren askeri hava akınlarından büyük zarar gördü Hamburg. 23 Temmuz 1944’te başlayan hava bombardımanı Kasım ayında sona erdiğinde yaklaşık 9 bin ton bomba atılmış, 30 binden fazla insan ölmüş, 280 bin bina yıkılmıştı. Yani güzelim Hamburg yerle bir olmuştu. Bu dönemde Hamburg’un 25 km kadar dışında bataklık alanda oldu-ğu bilinen Neuengamme Toplama Kampı da bomba-larla yok olmuştu. Savaş sonrasının karmaşası içinde ve salgın hastalıklar nedeniyle yaşanan kayıplar da gözö-nüne alınırsa kesin olarak bilinemeyen insan kaybının Hamburg için 55 bin olduğu tahmin edilmektedir.

Varlığı da yaşamıştı, yokluğu da en acısından, Ham-burg. Ama geride kalanlar dizlerinin üzerinde doğrulup yaralarını sarmayı, elele tutunup şehirlerini yeniden ya-şanacak yer haline getirmeyi başardılar. 1945 savaş son-rasında İngiltere’ye bırakılan şehir, 1949 yılında Federal Almanya Cumhuriyeti’ne bırakıldı yeniden. 1952 Ana-yasası ile de “Bağımsız Hansa Kenti” unvanıyla Federal Almanya’nın 11 eyaletinden biri oldu.

Elbe kıyısındaki iki göl, Binnen ve Aussenalster gölleri 13. yüzyılda kent büyüyünce şehir merkezinde kalmış. Hamburg’un ticari önemi arttığında Elbe nehri genişle-tilerek büyük bir liman kazanılmış. Daha da büyüdü-ğünde ise Elbe dışında Alster, Bille, Düpenau, Eibek, Este, Flotbek, Isebek, Kollau, Osterbek ve Wandse nehir-lerinin kolları da şehrin içinden geçer hale gelmiş. Ve-nedik ve Amsterdam benzeri bu coğrafi özellik, güzel-likleri ve yapılış teknikleri ile ün kazanan pek çok köprü kazandırmış şehre yüzyıllar içinde. Bunlardan bazıları mimari ve sanat şaheserleri iken bazılarına da bu özel-likler yanında yüksek teknolojik nitelikler katılmıştır. Çünkü bazı yıllar Alster ve Elbe nehirleri iklim ve diğer çevre koşullarının da katkılarıyla çok miktarda su geti-rir Hamburg’a. Öyle ki, şehir merkezi tehlikeli biçimde su altında kalır. Günümüz şehirlerinin yüksek güvenlik önlemli yaşam biçimleri düşünüldüğünde biraz şaşırtıcı bir durumdur bu. Hatta bazı köprülerin üzerinde şehrin yabancılarını uyaran, “nehir suları kabardığında köprü-leri olabildiğince hızla terk edin” tabelalarını, sakin bir gezinti gününde turistlerin fotoğraflamalarını tebes-

sümle izleyebilirsiniz. Nehir sularının kabarması can güvenliği açısından tehlikeli olduğu gibi, Hamburg’un yüzyıllara dayanan deniz ticaretinin sürekliliği açısın-dan da risk oluşturmakta idi. Hansa Tüccarları iskele ve dokları, sular ile birlikte alçalıp yükselebilen oynar ek-lemli inşa ettirdiler. Hamburg’u gezerken ticaretin tek-nolojiyi, teknolojinin ticareti destekleme döngüsüne bir kez daha hayranlık duymamak mümkün değil.

Hayranlıkla izlenecek pek çok şey vardır Hamburg’da. Eski şehir merkezi, gotik mimari tarzından etkilenilerek, kanallar üzerine inşa edilmiştir. UNESCO Dünya Mirası Komitesi’nin 2015 yılında Almanya’nın Bonn şehrinde yapılan 39. Toplantısında, Hamburg’un iki tarihi bölgesi UNESCO Dünya Mirası ilan edilerek koruma altına alın-mıştır. Bunlardan biri Speicherstadt ki 19. yüzyıl sonları ile 20. yüzyıl başlarında ticaretin hızlı büyümeyi getir-mesi ile çok gelişen Hamburg şehir yaşamını etkileyen unsurlardan bir kesit sunmaktadır. 1920-1940 yılları arasında kırmızı tuğla ile inşa edilen büro kompleksi ise kanallar üzerinde aynı mimari özelliklerle ve bloklar halinde inşa edilen ilk büro komplekslerinden biridir. Hala denizcilik firmaları, sigorta şirketleri ve Hamburg sanayisine konu pek çok alanda çalışan kuruluşların yö-netim merkezlerine ev sahipliği yapmaktadır.

Bunun dışında 1787 yılında yapılan Ulusal Tiyatro Bi-nası, 1715’te yapımına başlanan St. Michaelis Kilisesi, 1882’de yapımına başlanan 145 metrelik neolitik kule-li St. Nikolai Kilisesi, 14. yüzyıl St. Jakobi Kilisesi, tarihi Rathaus, Bismarck Anıtı, etkileyici mimarisi ile Fish-market, Hafencity gezilip görülmesi gereken yerlerdir. Bunlardan Hafencity yüzyılın projesi olarak anılmakta-dır. Hamburg’un güneybatısında 155 hektar alana inşa edilen yeni yerleşim bölgesinde, metro hattı, konser salonları, oteller, müzeler, sanat ve kültür merkezleri, tiyatrolar, üniversiteler, oteller, parklar inşa edilmekte-dir.

Müzeler kenti Hamburg, Liman Müzesi, İş Müzesi, Sanat Müzesi, Erotik Sanatlar Müzesi, Gümrük Müzesi, Ham-burg Müzesi ve diğerleri ile bir müzeler cennetidir aynı zamanda. Tekne ile nehir kolları ve kanallarda yapılacak geziler size hem şehri tanıtacak hem de suyollarının, köprülerin etkileyici görüntüleri ile seyahatinize farklı manzaralar armağan edecektir.

standard ▪ şubat 201656

Bir şehirde liman olur, gemiler, gemiciler olur da eğlen-ce olmaz mı? Elbette olur. Hamburg’un Red Light Dist-rict’i St. Pauli ve onun ünlü caddesi Reeperbahn gece yaşanan eğlence mekanları ile doludur. Barlar, disko-tekler şehrin sakinlerinden çok dışarıdan gelen turist, tüccar, iş adamlarını ağırlar. Navigatorlerle dünyada kaybolmanın imkansız hale geldiği günümüzde Ham-burg merkezi, 51 13’ 33’’ Kuzey ve 6 46’ 19’’ Doğu olarak konumlandırılıyor. Bulunduğu enlem - boylam derece-leri ile, dünyamızın kışı uzun, yaşamın zorlu geçtiği yö-relerinden olduğunu düşündürmesine rağmen, denize yakınlığı, diğer kuzey Avrupa şehirlerine göre daha ılık bir iklim armağan etmiştir Hamburg’a. Ortalama sıcak-lığın 25 santigrat derece olduğu Temmuz ayları, sıcak ülkelere tatil kaçamağı yapamayan Hamburglular için değerli bir zaman dilimidir. 755 kilometrekarelik alana

yayılmış, deniz yüzeyinden 38 metre rakımlı ve 2010 yılı itibariyle 1,8 milyon nüfuslu Hamburg, Almanya’nın en büyük, Avrupa’nın ikinci ve dünyanın dokuzuncu bü-yük liman kentidir. Sleswig-Holstein ve Niedersachsen eyaletlerine de komşudur.

Hamburg dünyanın en büyük deniz ticaret limanların-dan biri olmanın yanı sıra II. Dünya Savaşı sonrasında dünyanın sayılı, Kuzey Almanya’nın en büyük sanayi kenti olmayı da başarmıştır. Kimya sanayisi, makina sa-nayisi, uçak üretimi, petrokimya sanayisi, finans ve ban-kacılık sektörlerinde ileri konumdadır. Baskı sektöründe Almanya’nın bir numarasıdır. Die Zeit ve Almanya’nın en çok satan dergisi Bild buradaki tesislerde basılmak-tadır. Almanya’nın Resmi Haber Ajansı Deutsche Presse Agentur’un (DPA) merkezi Hamburg’dadır.

standard ▪ şubat 2016 57

Hamburg dendiğinde eminim pek az kişiye çok ünlü bir müzik topluluğunu çağrıştı-rır. Doğrusunu isterseniz bana çağrıştırmıyordu. Hamburg’un Reeperbahn’ının ünlü Beatles’ın doğum yeri olduğunu duymak beni şaşırttı. 60’lı yılların başında henüz ünlü olmayan grup, Star Club, Indra Club, Kaiserkeller gibi gece kulüplerinde sahne almış. Bu konserlerin birinde yıldızları Ringo Starr ile tanışmışlar. Tam da bu sırada bir anlaşmazlık nedeniyle gruptan ayrılan Pete Best’in yerine baterist olarak gruba katılmış. Bir söylentiye göre ünlü saç modellerini de fotoğraflarını çeken Hamburglu bir fotoğrafçının saç modelinden almışlar. Beatles Grubu Hamburg’dan ayrıldıktan sonra “I want to hold your hand” isimli hit ile İngiltere listelerinde bir numaraya yük-selir. 2000’lerin başlarında Hamburg Belediyesi, Reeperbahn ve Grosse Freiheit cad-delerinin köşesine dev bir taş plak ve Beatles Grubunun heykelini dikmiş.

Hamburg lezzetler açısından da köklü gelenekleri sürdüren bir mutfağa sahip. Al-man ulusunun sevdiği hamur işleri biraz farklılaşarak Hamburg’a özgü tatlara dö-nüşmüş. Bunun en güzel örneklerinden biri Franzbröthen adı verilen bir cins börek. Deniz ürünleri ise, soğuk denizlerin lezzetli doğal ürünleri ile tadına doyulmaz sof-ralara buyur ediyor ziyaretçileri. Yazımın başlığında sözü geçen “Dünyanın lezzetine doyamadığı metropol Hamburg” ise yiyecek sektöründe bir mucize, ülkelerin milli yemekleri gibi Dünyanın Milli Yiyeceği haline gelen bir yiyecek. Evet, tahmin ettiği-niz gibi bu yiyecek Hamburger. Hamburg’un hemen batısında yer alan Hamburger Berg tepesinden adını alıp almadığı tartışma konusu olabilir ama Hamburg’a ait ol-duğu kesin.

Hamburgerin ana vatanı konusunda anlatılan bir hikaye var Hamburg’da. Hamburg’un ticaretinin zirveye tırmandığı yüzyıllardan birinde Rusya’ya giden bir Hansa Tüccarı orada Tatar Bifteği denilen et türünü görüp beğenmiş. Çiğ et parçasının, binek hayva-nının eyerinin altına konularak ağırlık altında ve ısı ile yenilebilir hale gelmiş hali imiş Tatar Bifteği. Biraz asıl ismi Bastırma olan Pastırmamızı hatırlatmıyor mu? Hamburg-lu tüccar çok beğendiği Tatar Bifteğini yapmayı denemiş Hamburg’a döndüğünde ve soğan-baharat eklediğinde daha lezzetlendiğini görmüş. 19. yüzyılda Hamburglu Tatar Bifteği tanınıp sevilmeye başlamış Hamburg ve çevresinde. Hatta Dr. Salisbury adında bir İngiliz aynı tarifi İngiltere’ye taşımış. Bu tarif Salisbury Bifteği adıyla da anıl-maya başlamış İngiltere’de. 19. yüzyıl, Hamburglu Tatar Bifteğinin Amerika kıtasına göç ettiği zamanlar olmuş. Her ünlünün geçmişine ilişkin farklı söylentiler olduğu gibi Hamburglu Tatar Bifteği-Hamburgerin de Amerika kıtasındaki ilk yıllarına ilişkin farklı iddialar bulunmakta. Yaygın kanı Amerika’da ilk Hamburgerin 1892 yılında Menches Kardeşler tarafından yapıldığı ise de bazı kayıtlarda, 1885 yılında henüz 15 yaşında olan Charlie Nagreen isimli bir gencin bir köy panayırında Hamburger yapıp sattığı bulunmakta imiş. Ama kesin olan Hamburgerin patentinin 1932 yılında Amerikalı John T. Gregore tarafından alınmış olduğudur. Ama daha da kesin olan 1940 yılında McDonald’s adıyla yeniden doğan Hamburglu Tatar Bifteğinin tüm dünya lezzetleri arasında bilinirlik, sevilirlik ve yenilirlik kategorilerinde ön sıraya yerleşmiş olmasıdır. Ben, McDonals’s Hamburgerine, olağanüstü bir ticari deha ile dünyanın çeşitli ülkele-rine ait yöresel tatlar eklenerek gerçekleştirilen ticari başarıda, Hamburg’un yüzyıllar boyunca ticaret alanında inanılmaz yükselişini sağlayan Hansa Tüccarlarından gelme neredeyse genetik denilebilecek bir mirasın etkisi olduğunu düşünüyorum. Bu güzel, ünlü ve lezzetli metropolün öyküsü işte böyle.

Başka ilginç öykülerde buluşmak dileği ile hoşçakalın sevgili okuyucular.■

standard ▪ şubat 201658

Ülkemiz çok geniş bir deniz ticareti potansiyeline sahip olmakla birlikte, çok sayıda limana da sahiptir. Bu liman işletmelerinde binlerce personel istihdam edilmekte; her gün onlarca defa yükleme, boşaltma, depolama gibi operasyonlar yapılmakta, bu sırada da çok tehlikeli durumlar oluşabilmektedir. Bu yazıda liman işletmelerin-de oluşan tehlikelerden bahsedeceğim.

Dağhan Ekmekcioğlu ►A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı

Limanlarda is güvenligi

standard ▪ şubat 2016 59

Limanlarda is güvenligi,

(

standard ▪ şubat 201660

Yükleme ve Boşaltma

Limanlarda yükleme ve boşaltma oldukça tehlikeli ola-bilir. Büyük ağırlıklar, yürüyen ve dönen araçlar, yüksek-te çalışma gibi pek çok risk unsuru ağır yaralanmalara ve ölümlere sebebiyet verebilir. Limanlarda yapılan işlemlerde, prosedürleri ve sinyalizasyonu hazırlarken aşağıdaki unsurlara dikkat etmek gerekir.

▪ Limanda yükleme ve boşaltmanın yapıldığı yerlerde diğer araç trafiği, yaya trafiği ve sorumluluğu olmayan kişilerin bulunması mutlaka engellenmelidir.

▪ Direkler arası elektrik taşıyan hatlar yakında bulunma-malıdır. Bu tellere dokunmak ve hatta belli bir ölçüde yaklaşmak bile (hattın voltajına göre minimum olası mesafeler “Enerji Nakil Hatları İş Güvenliği Yönetmeliği” içeriğinde belirlidir) elektrik atlamalarına sebep olup, makineler üzerinden topraklama etkisi görecektir ve makineleri kullanan insanlara ölümcül etkilerde bulu-nacak, makinelere ağır hasarlar verecektir.

▪ Yükler konteynerlere mümkün olduğunca homojen olarak yüklenmelidir. Aksi takdirde yükler kaldırılırken dengesizlik doğacaktır.

▪ Yüklenen malzemeler konteynerlerin içinde sağlam bir şekilde sabitlenmeli ve taşıma esnasında kaymaları engellenmelidir.

▪ Kullanılan tüm araçların, vinçlerin ve muhtelif taşıyı-cıların fren mekanizmalarının güvenliğinden bakımları-nın zamanında yapıldığından emin olunmalıdır.

▪ Yüksekte yapılan çalışmalarda kişilerde emniyet ke-meri mutlaka bulunmalı, bu emniyet kemeri kesinlikle ya sabit bir noktaya veya vincin kancasına tutturulmalı-

dır. Böyle durumlarda vinç kancasının nizami bir emni-yet kilidinin bulunduğundan emin olunmalıdır. Ayrıca araçların operatör kabinleri hiçbir olası şekilde ağır yük-lerin altında kalmayacak şekilde iş yapış şekli ayarlan-malıdır.

▪ Araçlar kesinlikle kapasitelerinin üzerinde yükle yük-lenmemelidir. Aşırı yüklenen cihazlar dengesiz hale ge-lir, hareketleri ve dönüşleri zorlaşır, fren mekanizmaları zorlanır.

▪ Yüklemenin yapıldığı alanda birikmiş atık vs. bulun-mamalı, zemin her yükleme operasyonu öncesinde te-miz bulunmalıdır.

▪ Yükleme işi başlamadan önce boşaltma kısmı da dü-şünülerek planlanmalı, iş ve zaman kaybı olmayacak şekilde uygulama yapılmalıdır.

▪ Boşaltma başlamadan önce de, limana ulaşım esna-sında yüklerin kaymadığından, dengelerinin bozulma-dığından, koruma şeritleri söküldüğünde hareket et-meyecekleri ve düşmeyeceklerinden emin olunmalıdır.

Ayrıca limana yük getiren araçların yüklerin boşaltılma-sı veya yüklenmesi esnasında yanlışlıkla erken hareket etmesi durumu söz konusu olabilmektedir. Bu en tehli-keli durumlardan biridir ve can ve mal kaybına neden olabilir. Bunun olmaması için limanda aşağıdaki ve benzeri önlemlerin uygulanması düşünülmelidir.

▪ Trafik ışıkları

▪ Araçların hareketini engelleyecek mekanizmalar

▪ Yükleme veya boşaltmadan sorumlu şefin araçların anahtarlarını ve/veya onay kağıtlarını işlem bitene ka-dar alıkoyma uygulaması

standard ▪ şubat 2016 61

Tozlu Kargolar

Bazı kargo üniteleri tahıl, gübre, maden cevherleri, kömür, çimento gibi toz nite-likli yükler içermektedir. Bu yüklerin kal-dırılması ve taşınması esnasında büyük miktarda toz yükleme sahasına dağılır. Bazı durumlarda yükün kendisi tozun içeriğini oluştururken, gübre ve tahıl gibi bazı durumlarda ise içerisinde bakteri ve küf bulunabilir. Böyle durumlarda iş gü-venliği açısından işyeri maruziyet limitleri söz konusu olacaktır.

Farklı tozların sağlığa farklı etkileri olsa da en önemli etkileri genellikle soluma yoluyla akciğere olur. Bazıları astıma yol açarken, bazıları kronik kalp rahatsızlıkla-rına sebep olabilir.

Bazı durumlarda ise bu tozlar patlayıcı veya parlayıcı nitelik gösterebilir. Buna örnek olarak çeşitli metal tozları, sente-tik organik kimyasallar, kömür ve benzeri tozlar sayılabilir. Bu tipteki yüklerin tozla-rının da aynı şekilde havada oluşturduk-ları konsantrasyonunun limit değerlerin altında kaldığından emin olunmalı, ge-rekli ölçümler böyle yükler söz konusu olduğunda sürekli yapılmalıdır.

!Tozlu kargoların yarattığı sağlık

risklerinden korunma

Bu tozlara maruziyet giderilmeli, tam olarak giderilemi-yorsa, sınır değerlerin altına çekilmelidir. Bunun için;

• Tozun oluşmasını ve ortama yayılmasını engelleyecek önlemler alınmaya çalışılmalı,

• Bu tozun bulunduğu yükleme ve depolama alanlarına personel girişi kısıtlanmalı,

• Sulama veya toz topaklaştırıcı kimyasal madde spreyle-me metoduyla tozlar çöktürülmeli,

• Çalışan personele toz solumayı engelleyecek şekilde kişi-sel koruyucu donanım sağlanmalı,

• Çalışanlara tüm olası sağlık riskleri ve alınması gereken önlemler hakkında eğitim verilmeli,

• Çalışanların akciğer hastalıkları konusunda sağlık tara-ması düzenli aralıklarla yapılmalıdır.

Limanlar, uluslararası ticarete ve ekonomimize can veren çok önemli can damarlarıdır. Bu işletmelerde çalışan binlerce vatan-daşımız emeğiyle ülkenin gelişimine katkıda bulunmaktadırlar. Li-manlarda iş güvenliği de işin ağır koşullarından ötürü bir o kadar büyük öneme sahiptir.

Sizlere limanlarda iş güvenliği ile ilgili bazı bilgiler verdim. Diğer yazılarımda, diğer iş alanlarında iş güvenliği konusunda sizleri bil-gilendirmeye devam etmek ümidiyle hepinize esenlikler, sağlıklı günler dilerim.■

standard ▪ şubat 201662

ENDÜSTRİ DEVRİMLERİ

Binlerce yıl kas, su ve rüzgâr gücüne dayalı olarak sürdürülmüş olan tarım ve hayvancılık ekonomisi, 18. yüzyılın sonlarında ya-şanan önemli gelişmelerle farklı bir boyut almıştır. 1784 ile 1870 yılları arasını kapsayan ve I. Endüstri Devrimi olarak adlandırılan dönemde, ekonomide ve bunu takiben insanların yaşam tarzların-da önemli değişiklikler görülmüştür. Su ve buhar gücü ile çalışan makinelerin geliştirilmesi I. Endüstri Devrimi'nin itici gücü olmuş, üretimde, madencilikte ve ulaşımda mekanizasyona geçilmiştir. Tekstil fabrikaları için dokuma tezgahları geliştirilmiş, geleneksel yöntemlerle evlerde dokunan kumaşlar yerini fabrikalarda doku-nan kumaşlara bırakmaya başlamıştır. Buharlı trenler ve buharlı gemiler tasarlanarak ulaşım problemleri çözülmüş, üretim için ge-reken kaynakların fabrikalara taşınmasının, üretilen ürünlerin de uzak pazarlara ulaştırılmasının önü açılmıştır. Buhar makinelerinin ihtiyacı olan kömürün sağlanması için yeni madenler çalıştırılma-ya başlanmıştır. Tüm bu gelişmelerle birlikte iş gücüne talep art-mış, fabrikaların etrafında şehirleşme başlamış, iş bulmak ve daha rahat yaşamak arzusuyla kırsaldan şehirlere göç olmuştur. Sonuç olarak, makinelerin güçleri kullanılarak üretim artırılmış, daha uzaklara gidilebilmiş ve endüstri devrimini gerçekleştiren ekono-miler zenginleşmeye başlamıştır. İngiltere’de başlayan Endüstri Devrimi diğer Avrupa ülkelerine ve Amerika’ya da yayılmış, 19. yüzyılda sanayileşen ülkeler gelirlerini artırmak için sürekli yeni ham madde ve pazar arayışlarına başlamışlardır.

I. Endüstri Devrimi'nin itici gücü su ve buhar gücü ile çalışan makinelerin geliştirilmesidir

I. endüstri devrimiProf.Dr. Murat Caner Testik►Hacettepe ÜniversitesiEndüstri Mühendisliği

standard ▪ şubat 2016 63

ENDÜSTRİ DEVRİMLERİVE E

TKİLE

Bu dönemde, fabrika üretimine geçişin yarattığı birçok problem çözülmüş ve temelde verimlilik artışı üzerine odaklanılmıştır. Yönetim sistemleri geliştirilmiş, ürünler standartlaştırılarak kitle üretim sistemleri tasarlanmıştır. Özellikle montaj hatlarının kul-lanılmasıyla verimlilikte büyük artışlar sağlanmış, halkın alım gücü ile karşılanabilecek birçok yeni ürün piyasalarda yerini al-mıştır. Bu dönemin sonlarına doğru, artan fabrika sayısı ve bununla birlikte gelen rekabet, mal ve hizmetlerde kalitenin önemini artırmış, müşteri istek ve ihtiyaçlarının öne çıkmasını sağlamıştır.

1870 yılından 1969 yılına kadar geçen

ve II. Endüstri Devrimi olarak

anılan dönemde buhar gücünün

yerini elektrik enerjisi almıştır

II. endüstri devrimi

standard ▪ şubat 201664

III. endüstri devrimiII. Endüstri Devrimi'ni takiben iş dünyasında ve insan-ların yaşam tarzında yine önemli değişiklikler meyda-na gelmiştir. Bilgisayarların ve internetin hayatımıza girdiği, bilgi teknolojilerinin üretimin otomasyonunda kullanıldığı ve 1970’ten günümüze kadar gelen dö-nem III. Endüstri Devrimi olarak adlandırılmaktadır. Bu dijital dönemde iletişim ücretleri düşmüş, inter-net mağazacılığı gibi yeni iş modelleri geliştirilmiştir. Çağrı merkezleri ile 7/24 müşterilere hizmet verilmeye başlanmış, hatta saat farkları kullanılarak bu hizmetler dünyanın diğer ucundan bile sağlanabilir duruma gel-miştir. Dijitalleşmeyle artık müzik ve videolar internet üzerinden indirilmekte, çeşitli platformlardan bilgiye anında ve neredeyse sınırsız olarak ulaşılabilmekte ve hatta her birey bir bilgi üreticisi durumuna gelmekte-dir. Arz ve talebi eşleştiren platformlar kullanılarak kü-çük çok sayıdaki ürün ve hizmetler sunucu müşterile-re ulaşabilmektedir. Alışverişlerde internetin pazarlık gücü kullanılmakta, ürünler hakkında bağımsız müş-terilerden gelen yorumlar paylaşılmakta, yapay zekâ uygulamaları ile müşterilere çeşitli alışveriş tavsiyeleri yapılmaktadır.

Endüstri Devrimleri genel olarak incelendiğinde, bu dönemlerin her birinde genel maksatlı bir teknolojinin öne çıktığı görülecektir. I. Endüstri Devrimi'nde buhar gücü, II. Endüstri Devrimi'nde elektrik enerjisi, III. En-düstri Devrimi'nde de bilgisayarlar rol almıştır. Önceleri verimlilik ile sağlanmaya çalışılan büyüme, artık tekno-loji - verimlilik - büyüme üçgeninde ele alınmaktadır. Tüm işlerin merkezine yerleşen teknoloji ile entelektüel sermayenin önü açılmış, mikro girişimcilere birçok fır-sat doğmuştur.

1970’ten günümüze kadar gelen III. Endüstri Devrimi'nde iletişim ücretleri düşmüş, internet mağazacılığı gibi yeni iş modelleri geliştirilmiştir

standard ▪ şubat 2016 65

Ocak 2016’da Davos’ta yapılan Dünya Ekonomik Forumu’nun teması olarak IV. Endüstri Devrimi se-çilmiştir. Net bir çizgi ile şu an için III. ve IV. Endüstri Devrimlerini ayırt edemiyorsak da, IV. Endüstri Dev-rimi'ne geçtiğimiz kabul edilmeye başlanmıştır. Bu ayrıştırmanın sebebi teknolojide ve yaşamımızda eskisine göre çok daha hızlı değişikliklerin olması ve bunların yaşamımızdaki büyük etkileridir. Gü-nümüzde farklı teknolojilerin kombinasyonlarıyla yapılan inovasyonlar önem kazanmıştır. Hızla yeni yeni iş alanları ortaya çıkmakta, bazıları da ortadan kalkmaktadır. Artık birçoğumuz uçak biletlerimizi internetten alıyor, dosyalarımızı bulut platformlar-da saklıyoruz. Şehir trafiğinde sürücüsüz olarak yola çıkan otonom arabalar test edilmekte, yüz ifadele-rimizden nasıl hissettiğimizi tanımlama çalışmala-rı yapılmaktadır. Nanoteknoloji kullanılarak hasta hücrelere ilaç götürülmesine çalışılmakta, yeni na-nomalzemeler geliştirilmektedir. Veri analitiği, ro-botik, malzeme bilimi gibi alanlar önem kazanmak-ta, 3D yazıcılar üretimde kullanılmakta, mobil ağlar hızla yayılmakta, nesnelerin interneti ile kullandığı-mız cihazlar birbirleri ile iletişim kurmaktadır. Görü-len odur ki, IV. Endüstri Devrimi kapımızı çalmıştır ve artan bir hızla hayatımızı değiştirmektedir. Biz-lere düşen, entelektüel sermayemizi hızla artırıp IV. Endüstri Devrimi'ni yönlendiren teknolojileri ve inovasyonları geliştirmektir.■

Kaynaklar

1. “Age of Industry”. History of the World. BBC. (4 Kasım 2012).2. Schwab, K. “The Fourth Industrial Revolution: what it means, how to respond”. Erişim adresi: http://www.weforum.org/agenda/2016/01/the-fourth-industrial-revolution-what-it-means-and-how-to-respond, (14 Ocak 2016).

IV. endüstri devrimiŞehir trafiğinde sürücüsüz olarak yola çıkan otonom arabalar test edilmekte, yüz ifadelerimizden nasıl hissettiğimizi tanımlama çalışmaları yapılmaktadır

standard ▪ şubat 201666

Zika virüsü hastalığı nedir?

▪ Aedes türü sivrisineklerin ısırmasıyla bulaşan zika virüsünün neden olduğu ateşli bir hastalıktır.

▪ Sivrisinek tarafından ısırıldıktan sonra birkaç günden bir hafta-ya kadar (genelde 2-7 gün) belirtiler ortaya çıkar.

▪ En sık görülen belirtiler; aniden başlayan ateş, deride dökün-tüler, eklem ağrıları, gözlerde kızarıklıktır.

▪ Görülebilecek diğer belirtiler: kas ağrısı, baş ağrısı, gözlerin ar-kasında ağrı ve kusma.

▪ Klinik genellikle hafif geçer. Belirtiler birkaç günden bir hafta-ya kadar sürebilir (ortalama 2-7 gün).

▪ Hastaneye yatış çoğunlukla gerekmez. Ölüm çok nadirdir.

▪ Gebelerde bebeğe bulaşarak mikrosefali (küçük kafa) gibi do-ğumsal anomalilere neden olabilir.

▪ Nadiren Guillain-Barre Sendromu gelişebilir.

▪ Tanı hastanın seyahat öyküsü, kliniği ve kan testleriyle konur.

▪ Aşısı ve özel bir tedavisi yoktur. İstirahat, sıvı alımının artırılma-sı, ateş düşürücü ve ağrı kesiciler önerilir.

Nasıl bulaşır?

▪ Zika virüsünün insanlara ana bulaşma yolu enfekte Aedes türü sivrisineklerin ısırmasıdır.

▪ Aedes türü sivrisinekler, gündüz ısırmayı tercih ederler. Tipik olarak yumurtalarını; hayvan besleme kapları, çiçek vazoları, ka-seler, kovalar gibi durgun suların yanına ve içine bırakırlar.

▪ Sivrisinekler, zika hastalığını geçirmekte olan bir kişiyi ısırarak enfekte olurlar, daha sonra diğer sağlam kişileri ısırarak onları da enfekte ederler.

▪ Gebelik esnasında hastalık anneden bebeğe bulaşabilir.

▪ Nadiren zika virüsü ile enfekte bir anneden doğum esnasında da (perinatal) bebeğe bulaşma olabilir.

▪ Bugüne kadar emzirmeye geçiş bildirilmemiştir.

▪ Kan transfüzyonu ve cinsel yolla bulaşabilir.

Zika

standard ▪ şubat 2016 67

Kaynak: Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü

Nasıl korunabiliriz?

▪ En önemlisi sivrisinek ısırıklarından korunmaktır.

▪ Kapalı, vücudu tamamen örten (uzun kollu gömlek ve uzun pantolon gibi), açık renkli, permetrin ile muamele edilmiş giysiler giyin.

▪ Açıkta kalan cildinize sivrisinek kovucu ilaçlar kullanın.

▪ Açık alanda yapılan aktivitelerden kaçının.

▪ Klimalı veya korunmuş mekanlarda kalmaya özen gösterin. Aedes sivrisineği ge-nelde gündüz ısırdığından, uyurken gün boyunca böcek kovucu ilaçla işlem görmüş cibinliklerin kullanılması, kapı ve pencerelerin kapalı tutulması veya sineklikler bu vektöre karşı korunmanıza yardımcı olacaktır.

▪ Nem ve sıcak sivrisinek ısırmasını artırdığından sık duş alın.

Yolcular için riskler nelerdir?

▪ Enfesiyonun görüldüğü bölgelere seyahat edecek tüm yolcular risk altındadır.

▪ 2 yaş altı ve 65 yaş üstündekiler ve kronik hastalığı olanlar için risk yüksektir.

▪ Özellikle gebelerin enfeksiyona yakalanmasının bebeklerde doğumsal anomalile-re yol açabileceği ihtimali nedeniyle, gebeler için risk daha önemlidir. Mümkün ise gebe veya gebelik ihtimali olanların seyahatlerini ertelemeleri önerilir.

Dünyada nerelerde görülür?

▪ Tropikal Afrika, Güneydoğu Asya, Pasifik Adaları, Orta ve Güney Amerika’da görül-mektedir.

Seyahat dönüşü öneriler

▪ Seyahat dönüşü 14 gün süreyle şikayetler yönünden kendinizi takip edin.

▪ Eğer ateş, eklem veya kas ağrısı, kızarık göz belirtileri varsa doktorunuza başvurun ve seyahatinizden mutlaka bahsedin.

▪ Hamileyseniz ve endemik bölgeden dönüyorsanız zika virüsü hastalığının olum-suz etkileri yönünden kadın doğum uzmanı tarafından izlenmelisiniz.

▪ Zika virüsü hastalığı teşhisi konmuşsa, virüsün daha da yayılmasını engellemek için enfeksiyonun ilk haftasında sivrisinek ısırıklarından kendinizi koruyun.■

Virüsü

standard ▪ şubat 201668

Gelişmiş hedef odaklı saldırıların tarihsel gelişimine baktığımız zaman politik sebeplerle devlet kurumla-rına yönelik olarak gerçekleştirildikleri görülmektedir. İran’ın nükleer sistemlerini hedef alan stuxnet[1] isim-li zararlı yazılım buna örnek olarak verilebilir. Gelişmiş hedef odaklı saldırılar bilinen koruma yöntemlerini ve güvenlik önlemlerini kolayca atlatabilmektedirler. Bu-laştıkları sistemde uzun süre fark edilmeden kalıcılık sağlayabilirler. İlgili saldırılar genellikle insan kandıra-rak yani sosyal mühendislik[2] denilen yöntemle hede-fe bulaştırılmaktadır. E-posta ile gelen bir ek dosyasında gömülü şekilde ya da taşınabilir bir diskte bulaştırıla-bilmektedirler. Saldırılarda sosyal mühendislik dışında web sitesi açıklıkları yada hedef alınan kurum tarafın-dan kullanılan teknolojileri hedef alan sıfırıncı gün açık-lıklarından yararlanılmaktadır. Sıfırıncı gün açığı; bir ya-zılım sisteminde yazılım geliştirici tarafından henüz fark edilememiş veya fark edilse bile çözümüne yönelik bir çalışma yapılmamış açıklıkların genel adıdır.[3]

Finansal Kurumlara Yönelik Saldırılar

Şubat 2015’te Carbanak isimli siber suç şebekesinin ge-lişmiş hedef odaklı saldırılar gerçekleştirilerek 30 ülke-de yüzbinlerce finansal kurumu milyonlarca dolar zara-ra uğrattığı tespit edildi [4]. Finansal kurumlara yönelik gelişmiş hedef odaklı saldırılar gerçekleştiren Metel ve

GCMAN isimli siber suç şebekelerinin farklı yöntemlerle banka sistemlerine sızdığı ve uzun süre fark edilmeden bankalar arasında finansal işlemler gerçekleştirdiği tes-pit edildi [4]. Metel isimli siber şuç şebekesinin hedef banka sistemlerine zararlı bir e-posta göndererek ban-kanın iç ağdaki sistemlerine sızdığı ve uzun süre kendi-sini fark ettirmeden kalıcılık sağladığı tespit edildi [4]. GCMAN isimli suç şebekesinin bir bankanın kamuoyu-na açık web sitesinde tespit ettiği yüksek seviyedeki açıklığı kullanarak iç ağa sızdığı ve 70 banka bilgisaya-rı ile 56 banka kullanıcısına ait hesapları ele geçirerek bankayı finansal zarara uğrattıkları tespit edildi [4].

Bu şebekenin uyguladığı bir yöntem ise şöyle: Öncelikle hedef bankaya e-posta yöntemi ile bir malware (zararlı yazılım) bulaştırıyorlar. Bu yazılım aynı ağdaki bilgisa-yarlara kendini kopyalıyor ve finansal işlemlerin yapıldı-ğı sunuculara da bu şekilde bulaşıyor. Bu zararlı yazılım sayesinde ATM'lerden para çekildiği halde hesaptaki bakiye aynı kalıyor ve dolandırıcılar birçok ATM'den aynı işlemi tekrarlayarak yüksek meblağlar elde ede-biliyorlar. Hatta bu işlem hedef bankanın hesabından diğer banka ATM'leri kullanılarak da yapılabiliyor. Bu yöntemi daha çok geceleri ve farklı lokasyonlarda uy-gulayan dolandırıcılar dakikada 200 dolar seviyesinde para çalmayı başarmışlardır.

Gelişmiş Hedef Odaklı Saldırılar Saldırılarda sosyal mühendislik dışında web sitesi açıklıkları yada hedef alınan kurum tarafından kullanılan teknolojileri hedef alan sıfırıncı gün açıklıklarından yararlanılmaktadır.

Bedri SertkayaAbdullah Keskin

►TSE Bilişim Teknolojileri Test ve Belgelendirme Dairesi

standard ▪ şubat 2016 69

KAYNAKÇA1. https://en.wikipedia.org/wiki/Stuxnet2. https://tr.wikipedia.org/wiki/Sosyal_m%C3%BChendislik3. http://adlibilimler.org/sifirinci-gun-aciklari/4. https://securelist.com/blog/research/73638/apt-style-bank-robberies-increase-with-metel-gcman-and-carbanak-2-0-attacks/

YENİ

KAYIT

CARBANAK isimli suç şebekesinin gelişmiş hedef odaklı saldırı adımları

Sahte mailler

Kimlik hırsızlığı

2. İstihbaratAdminin ekranı ele geçirildi

Nakit Transfer Sistemleri

Adminin bilgisayarına ulaşabilmek için bilgisayarların çoğuna bulaşıldı

1. Bulaşma

CARBANAK arka kapısından gönderilen mail ilişiği

Online bankacılık(Para dolandırıcıların

hesabına transfer edildi)

Online ödeme sistemi(Para Çin ve ABD’deki

bankalara transfer edildi)

Şişen para hesabının dengelenmesi(Para aklandı)

ATM kontrolü(Para dağıtımı düzenlendi)

Veritabanını yönlendirme(Hesap sahibinin bilgileri

değiştirildi)

Banka görevlisi

3. Personel taklidiPara nasıl çalındı

Admin

Sonuç

Hedef odaklı saldırılar başarılı bir şekilde gerçekleştirildiğinde sonuçları son kullanıcıyı hedef alan sıradan zararlı yazılımlara göre daha yıkıcı olmaktadır. Kullanılan teknolojiler ve sistemler ne kadar yeni ve gelişmiş olursa olsun o teknolojilere karşı yapılan saldırılar da buna paralel olarak yeni ve gelişmiş olacaktır. Devletlerin, kurumların, finansal kurum-ların vb. hedef olabilecek bütün kuruluşların gelişmiş hedef odaklı saldırılara karşı koruma mekanizmaları oluşturabilmeleri için proaktif yaklaşımlar belirlemeleri gerekmektedir. Proaktif yaklaşımların dışında ise gelişmiş hedef odaklı saldırıların geleneksel saldırı yön-temlerinden biri olan sosyal mühendislik yoluyla gerçekleştirildiği göz önünde bulundu-rulduğunda insan faktörünün önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.■

standard ▪ şubat 201670

Antibiyotik atıkları içeren suların çevresel etkileriProf. Dr. Mehmet Uğurlu►Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Fen FakültesiÖğr. Gör. M. Tamer Uzun, Yrd. Doç.Dr. Ali İmran Vaizoğullar►Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sağlık Hizmetleri MYO

standard ▪ şubat 2016 71

Küresel nüfusta oluşan artış, nüfusun belli bölgelerde yoğunlaş-masını da beraberinde getirmiştir. Diğer taraftan, teknolojideki hızlı gelişmeler, tüketimin artmasına yol açarak insan hayatını önemli ölçüde etkilemektedir. Sanayileşme de, yerleşim bölgele-rinin kontrolsüz biçimde genişlemesine sebep olmaktadır. Belirli bölgelerde kümelenen bu kentleşmeden ve yoğun tüketime da-yalı olarak üretim yapan sanayiden kaynaklanan atıkların çevreye kontrolsüz biçimde yayılması da kaçınılmaz olmaktadır. Teknolo-jik alanda yaşanan yenilikler, bireysel ve toplumsal hayata getir-diği kolaylıklar ve üstünlükler yanında, ekolojik sistemin dengesi düşünüldüğünde önemli ve geri dönüşümü güç çevre sorunları-na da yol açmaktadır. Çevreye yayılan bu atıkların kaynakları ve oranı giderek daha tehlikeli boyutlara ulaşmaktadır. Bu da küre-sel anlamda çevre kirliliğinin artmasını beraberinde getirmek-tedir. Bu büyük sorunun, canlı hayatının bilinen tek yaşam yeri olan yeryüzünü, karanlık bir geleceğe doğru sürüklemekte oluşu, araştırmacıların son yıllarda bu soruna daha fazla yönelmelerine sebep olmaktadır.

Atıkların fiziki özelliklerine göre sınıflandırılması; katı ve sıvı atık-lar olarak yapılabilmektedir. Kaynaklarına göre bakıldığında ise, sağlık hizmeti veren çeşitli ölçekteki kurumlar, yaşlı bakımevleri, işyerleri ve yerleşim yerlerinin kanalizasyon suları, kirliliğe sebep olan sıvı atıkların önemli oranda kaynağını oluşturmaktadır. Bu sıvı atıkların bir kısmı çevrede parçalanarak ekosistem açısından zararsız bileşikler haline gelirken, toksik etkileri bakımından ciddi çevresel risk oluşturduğu bilinen ağır metaller ve uzun yıllar bo-zunmadan kararlı halde kalabilen bazı organik yapıdaki bileşikler ise insan ve ekosistem üzerinde olumsuz etkilerini sürdürebilmek-tedir. Ayrıca, ilaç üretim tesislerinde kullanılan veya üretim süreç-lerinde yan ürün olarak ortaya çıkan bazı bileşiklerin, atık olarak alıcı ortamlara geçen miktarlarının belirlenmesi, bu ortamlarda meydana getirecekleri olası olumsuz çevresel etkilerinin araştırıl-ması, bu maddelerin yakın gelecekte ciddi sorunların önlenmesi bakımından üzerinde önemle durulması gereken konulardan bi-rini oluşturmaktadır.

Çevreye yayılan atıkların kaynakları ve oranı giderek daha tehlikeli boyutlara ulaşmaktadır. Bu da küresel anlamda çevre kirliliğinin artmasını beraberinde getirmektedir

standard ▪ şubat 201672

Tıbbi ilaçlar

İnsanlarda ve hayvanlarda hastalıkların teşhisi, tedavisi, önlenmesi, bazı fonksiyonların olumlu yönde değiştirilmesi gibi amaçlar için etkin madde veya maddeler içeren bitmiş dozaj şeklidir. Tıbbi tanı ya da organik işlevlerin düzeltilmesi ya da değiştirilmesi için veya diyet maksadıyla kullanılan maddeler sınıfına girmektedir. İnsan-lar ve hayvanlar üzerinde tedavi amaçlarını yerine getirmeleri için kimyasal yapılarını uzun süre koruyacak şekilde üretilen ilaç etken maddelerinin bu yapıları, çevre sularında bozunmadan uzun süre kalabilmelerine imkan sağlamaktadır. Literatür çalışmalarında; eko-sistem açısından önemli risk oluşturan ilaç grupları arasında anti-biyotikler, analjezik ve antienflamatuar ilaçlar, antihiperlipidemik ilaçlar, antihipertansif ve antiaritmik ilaçlar, sitostatik ilaçlar ve ste-roidlerin yer aldığı rapor edilmektedir. Antibiyotiklerin en önemli risk oluşturan gruplarından birisi olarak karşımıza çıkan bu kimya-sallar, canlı mikroorganizmalar tarafından oluşturulan veya sentez-le hazırlanan, düşük konsantrasyonlarda bile bakterileri öldüren veya gelişmesini engelleyen farmasötik maddelerdir. Bakterisid etkili antibiyotikler bakterileri öldürürken, bakteriostatik etkili anti-biyotikler bakterilerin gelişimini engeller. Etki çaplarına göre ise an-tibiyotikler, geniş ve dar spektrumlu olmak üzere ikiye ayrılır. Beşeri ve veteriner sağlığı alanında yaygın olarak kullanılan antibiyotikler, alıcı ortamlara değişik yollardan ulaşabilmektedir.

Antibiyotik kalıntılarının yüksek konsantrasyonlarda toksik etkileri-nin olduğu bilinmektedir. Düşük konsantrasyonlarda bulunan an-tibiyotikler ise, bakterilerin antibiyotiğe karşı direnç geliştirmesine sebep olmaktadır. Bunun sonucu olarak, antibiyotik maddelere kar-şı dirençli bakteri suşları gelişmekte olup, bu durum insan sağlığı ve ekosistem açısından önemli bir risk oluşturmaktadır.

ABD Gıda ve İlaç Dairesi’ne (FDA) göre, insanların evlerinde bulundurdukları kullanım süresi sona ermiş ya da kullanılmalarına gerek kalmamış ilaçları, çöpe atarken dikkatli davranmaları gerekmektedir

standard ▪ şubat 2016 73

İlaç Atıklarının Çevresel Etkileri

İlaç etken maddeler terapötik görevlerini yerine getirmeleri için kimyasal yapılarını uzun süre koruyacak şekilde üretilmektedir. Yeraltı sularında, yü-zey, okyanus, içme ve musluk suları ve sedimentler ile toprakta ilaç etken maddelerinin varlığı tespit edilmiştir. Çevreye yayılan ilaçlar ya da bunla-rın aktif metabolitleri, insanların yanısıra birçok biyolojik organizma için de tehdit oluşturmaktadır. Kullanılmayan veya raf ömrünü tamamlamış ilaçlar, çöp kutularına atılmakta ya da tuvaletlere dökülmekte, topikal veya oral olarak kullanılan ilaçlar ile bunların metabolitleri ise, kullanım sonrasında kanalizasyon sularına karışarak ekosistem bakımından tehlikeli bir atık ha-lini almaktadır. Özellikle yeterli arıtım uygulanmaması durumunda içme sularımıza geçebileceği ve yayılma profili Şekil 1’de ayrıntılı olarak göste-rilmektedir.

Şekil 1: İlaç atıklarının çevereye yayılma profili (Saygı vd. 2012)

Tıbbi İlaçlar

Atılım

Şehir Kanalizasyonu

Atık Su

Yerüstü Suları

Su Kültürleri İlaç Fabrikaları İçme Suyu

Yeraltı Suları

Atık Su ile Tarım

Evsel Atık Döküm Alanı

Kanalizasyon Suyu ile Tarım

Evsel Atık

Atılım Atılım

Gübre

Toprak

Veteriner İlaçları

Atılım

standard ▪ şubat 201674

İçme sularına kadar karışarak çevresel açıdan potansiyel risk teşkil eden ilaçlar, kabaca beşeri ve veteriner ilaçları olarak iki gruba ayrılabilir. Beşeri ilaçlar idrar ve dışkı yolu ile kanalizasyona ve oradan da atık su arıtma tesisine ulaşırlar. Veteriner ilaçları ise, tedavi amaçlı kullanımlarının yanı-sıra çiftlik ve kümes hayvanı üreticiliğinde verimi artırmak amaçlı kullanılmaları sonucu çevresel ortamlara karışırlar. İlaç bertarafı evlerde geleneksel olarak, tuvalete dökme veya çöpe atma şek-linde olmaktadır. Tuvalete dökülen ilaçlar, şehir kanalizasyon sistemine geçerek, arıtma tesislerin-deki biyolojik arıtım süreçlerinde kullanılan yararlı bakterileri olumsuz etkileyebilmektedir. Çöpe atılan ilaçlar da, çocuklarda veya hayvanlarda zehirlenme vakalarına sebep olabilir. Ayrıca kentler-de çöpe atılan ilaç atıkları, çöp toplama ve depolama alanından yeraltı sularına sızabilmektedir.

Analjezik ilaçların yaygın kullanımı ve yüksek kimyasal kararlılıkları, bu tip ilaçların çevrede birik-melerine neden olmaktadır. Sucul canlılarda fiziksel anormalliklerin ortaya çıkması, üreme oranın-da düşüş ve genç organizmalarda yüksek ölüm oranı, bu tür ilaçların başlıca etkileri olarak sayıla-bilir. Psikiyatrik ilaçların balık davranışlarını değiştirdiğini, yüzme sezonu içerisinde Portekiz suları üzerinde yapılan çalışmada, balıklar için toksik olabilecek miktarda NSAII (nonsteroid antiinfla-matuar ilaç) ve metabolitleri tespit edilmiştir. Hastane atık sularında tehlikeli miktarda birçok ilaç kalıntısı, Çek Cumhuriyeti şehir atık sularında önemli ölçüde analjezik, psikoleptik, antidepresan ilaç ile yasadışı psikoaktif maddelerin varlığı tespit edilmiştir.

ABD Gıda ve İlaç Dairesi’ne (FDA) göre, insanların evlerinde bulundurdukları kullanım süresi sona ermiş ya da kullanılmalarına gerek kalmamış ilaçları, çöpe atarken dikkatli davranmaları gerek-mektedir. Farmasötiklerin oldukça az bir sınıfı tuvalete dökülerek bertaraf edilebildiğinden dolayı, geri dönüşüm programının uygulandığı yerlerde bu ilaçların güvenli bir şekilde bertaraf edilme-sinin sağlanması gereklidir.

Antibiyotik atıklarının kaynakları ve çevresel etkileri

Çevreye yayılan antibiyotiklerin başlıca kaynaklarını ilaç fabrikaları, evler, hastaneler, sağlık ocak-ları ile kümes ve çiftlik hayvanları oluşturmaktadır. Antibiyotikler, ya hiç ya da çok az metabolize olarak canlı vücudundan atılıma uğrarlar. Sonrasında, atılan bu antibiyotik kalıntılarının alıcı orta-ma ulaşmasının önlenmesinde klasik atıksu arıtma tesislerinde kullanılan yöntemler yeterli olma-yabilir. Alıcı ortamda bulunan antibiyotiklerin düşük konsantrasyonları direnç gelişimine, yüksek konsantrasyonlarda ise toksik etkilerin ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Bu sebeplerden dolayı, çevre ve insan sağlığı için, atık sularda bulunan antibiyotik kalıntılarının giderilmesi gerek-mektedir.

Hayvanlarda kullanılan antibiyotikler, gübreler aracılığıyla toprağa sızarak yeraltı suyuna geçe-bilmektedir. Antibiyotik kalıntıları, arıtma tesislerinde arıtım sırasında, toprağa, yüzey ve yeraltı sularına, hatta potansiyel içme sularına geçebilmektedir. Antibiyotiklerin hayvanlarda büyümeyi hızlandırıcı etkileri tespit edildiğinden, tedavi maksadının dışında et verimliliğinin artırılmasına yönelik olarak antibiyotik kullanımına başvurulmaktadır. Geniş bir kullanım aralığına sahip antibi-yotiklerin, Avrupa Birliği’nde Avrupa Hayvan Sağlığı Federasyonu (FEDESA-2001) verilerine göre; 1999 yılında yaklaşık 13 bin 288 ton tüketildiği bildirilmekte, dünya genelinde ise yıllık 100 bin ila 200 bin ton arasında tüketiminin olduğu tahmin edilmektedir. Bu değerlerin %65’i insan sağ-lığı ilaçlarında, %29’u veteriner ilaçlarında ve %6’sı da yine hayavanlarda büyümeyi destekleyici malzemelerde kullanılmıştır. Sık kullanımları sebebiyle insan ve veteriner sağlığında kullanılan antibiyotiklerin konsantrasyonları çevrede kalıcı bir şekilde varlığını sürdürür. Literatürdeki çeşitli çalışmalarda çevre sularında belirlenen antibiyotik miktarları Çizelge 1’de gösterilmiştir. Yaygın olarak kullanıldığı bilinen antibiyotiklerden olan ampisilin ve eritromisin, atık sularda en çok gö-rülen antibakteriyel ilaçlardır.

standard ▪ şubat 2016 75

Çizelge 1: Bazı antibiyotiklerin çevre sularında belirlenen miktarları

İlaç Belirlenen Miktar Bulunduğu YerAmpisilin 20-80 μg/L Hastane Atıksuyu

Kloramfenikol 0,06 μg/L(max.) Yüzeysel Su

Siprofloksasin 0,7-124,5 μg/L Hastane Atıksuyu

Klaritromisin 0,24 μg/L(max.) Evsel Atıksu Arıtma Tesisi Çıkışı

Eritromisin 47,4 ng/L Evsel Atıksu Arıtma Tesisi Çıkışı

Norfloksasin 45-120 ng/L Arıtma Tesisi Çıkışı

Penisilin Grupları >10 ng/L Kullanma Suyu

Sulfametazin 0,16 μg/L(max.) Yeraltı Suyu

Tetrasiklin 0,2 μg/kg Toprak

Tetrasiklin ~1 μg/L Nehir Suyu

Trimetroprim 0,66 μg/L(max.) Evsel Atıksu Arıtma Tesisi Çıkışı

Sonuç olarak, ilaç endüstrisi günümüzde ve gelecekte önemli oranda gelişim sağlayan bir endüstri kolu olma özelliğini sürdürecektir. Bu durum özellikle ge-lişmekte olan ülkeler için, atık yönetimi konusunda ilaç üretimi yapılan veya ilaçların tüketildiği bölgelerde ortaya çıkan ilaç atıklarına, gereken önem veril-mesini kaçınılmaz hale getirmektedir. Özellikle beşeri ve veteriner sağlık hizmeti veren kurumların ve ilgili birimlerin farmasötik (ilaç) kaynaklı atıklarının yöneti-mi konusunda gerekli önlemleri almaları ve konuya gereken özeni göstermeleri giderek kaçınılmaz bir hale gelebilmektedir.■

KAYNAKLARAkkan H.A., Karaca M. (2003) Veteriner iç hastalıklarında antibiyotiklerin kullanımı, YYÜ Vet. Fak.Derg. 14 (2)72-77Aydoğdu, İ.B. (2008) Tehlikeli atıkların yarattığı çevre sorunlarının çevresel güvenlik bağlamında incelen-mesi, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara, 318s. Balcı B., Arkuş A., Erkuş F.Ş. (2010) Farmasötik bileşiklerin sucul ortamda bulunuşu ve etkileri. Biyoloji Bilimleri Araştırma Dergisi 3 (2): 13-19Candar, G. (2003) Atık yönetimi uygulamasında adım adım, 3. Sterilizasyon ve Dezenfeksiyon Kongresi (Link: http://www.das.org.tr/kitap2003/11.htm)Dökmeci A.H. (2009) Bazı farmasötik ilaç kalıntılarının sulardaki toksik etkileri, Doktora Tezi, Trakya Üni-versitesi, EdirneFedorova G.,Randak T., Golovko O., Kodes V., Grabicova K., Grabic R. (2014) A passive sampling method for detecting analgesics, psycholeptics, antidepressantsandillicitdrugs in aquaticenvironments in the Czech Republic, Science of the Total Environment 487 681–687.Köksal, L. Sur, H. (1998) Katı atık sorunu ve katı atıkların geri kazanılmasının ekonomik önemi, Standard 439. TSE, s.56 LaGrega M.D., Buckingham P.L., Evans J.C. (2010) Hazardous waste managenemnt second edition, Wave-land Press Inc, Longgrove, Illinois, A.B.D. Özaslan A. (2009) Adana içme suyunda fekal koliform düzeyinin belirlenmesi ve antibiyotik dirençlilik frekansı, Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi, Adana. Tenikler G. (2007) Türkiye’de Tehlikeli Atık Yönetimi ve Avrupa Birliği Ülkeleri İle Karşılaştırmalı Bir Analiz (Doktora Tezi), Dokuz Eylül Üniversitesi S.B.E., İzmir. Uzun. M.T, (2016) Bazı Antibiyotik Atıklarının Atık Sulardan Adsorpsiyon Yöntemiyle Giderilmesi, (Yüksek-lisans Tezi) Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, MUĞLA

Beşeri ve veteriner sağlık hizmeti veren kurumların ilaç kaynaklı atıkların yönetimi konusunda gerekli önlemleri almaları kaçınılmazdır

standard ▪ şubat 201676

İklim DeğişikliğiUlusal Eylem PlanıveTSE’nin Sorumlulukları

■ dosya

standard ▪ şubat 2016 77

standard ▪ şubat 201678

Atmosferdeki küresel sıcaklıkların artmasının bir sonucu olan iklim değişikliği konu-sunda iklimbilimciler hemfikirdirler. İklim değişikliği, insan kaynaklı antropojenik faa-liyetler sonucunda iklimde meydana gelen değişikliktir. Hükümetlerarası İklim Deği-şikliği Paneli’ne (IPCC) göre iklim değişikliğini meydana getiren faaliyetler; fosil yakıt-ların yakılması, arazi kullanımı değişiklikleri, ormansızlaşma, ormanların bozulması ve sanayi süreçleri gibi insan etkinlikleriyle atmosfere salınan sera gazı birikimlerindeki hızlı artışın doğal sera etkisini kuvvetlendirmesi sonucunda yerkürenin ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artış ve iklimde oluşan değişikliklerdir.

Küresel ısınmanın zararlı etkilerini azaltmak ve yavaşlatmak amacıyla düşük karbon ekonomisine geçiş yolları belirlenmiştir. Demir çelik sektörü, doğalgaz santralleri ve termik santrallerde karbon tutma ve yakalama (CCS) sistemlerinin kullanılması, yeni-lenebilir enerji kaynaklarının seçimi, nükleer enerji, hibrit araçlar, biyoyakıtlar, enerji verimliliği gibi seçenekler düşük karbon ekonomisine geçiş kapsamında planlanan fa-aliyetler arasında gösterilebilir.

Türkiye’nin de taraf olduğu Kyoto Protokolü birinci azaltım taahhüt dönemi olan 2008-2012 dönemi sonlandı ve ikinci taahhüt dönemi olan 2013-2020 süreci içerisinde bulu-nulmaktadır. Türkiye, bu Protokol kapsamında azaltım taahhüdü olmaması nedeniyle es-neklik mekanizmalarından yararlanamamaktadır. Fakat Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi uyarınca 2014 yılında Lima’da düzenlenen toplantıda ülkemize finans, teknoloji, kapasite geliştirme desteği sağlanması kabul edilmiştir. Kyoto Protokolü’nün ikinci taahhüt döneminin bitiminden sonra, 2021 yılından itibaren 2030 yılına kadar, 2015 yılında 195 ülkenin oybirliği ile kabul edilen Paris Anlaşması yürürlüğe girecektir.

Şekil 1: Küresel sera gazı emisyonlarının yıllar bazında değişimi, IPCC Fifth Assessment Report 2014

Berna Bildik►TSE Yönetim Sistemleri Geliştirme Müdürlüğü

50

40

30

20

10

01970 1980 1990 2000 2010

Sera

Gaz

ı Sal

ınım

ları

(gig

a to

n eş

-CO

2/yıl)

49 Gt (±4.5 Gt)

+2.2%/yr

+1.3%/yr

F-GasesN2O

CH4

CO2 (Arazi Kullanımı Kaynaklı)

CO2 (Fosil Yakıtlar ve Endüstriyel Süreçler Kaynaklı)

standard ▪ şubat 2016 79

Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) 2013 raporuna göre, Kyoto Protokolü uyarınca ülkelerce sunulan azaltım hedefleri ger-çekleştirilse dahi emisyon açığının 2020 yılında 8-12 Gt CO2eşd/yıl olacağı tahmin edilmektedir. Protokolün 2 ºC hedefi ile uyumlu emis-yonlar 2020 yılında 44 Gt, 2025 yılında ise 40 Gt’dur. (Şekil 1)

2010 yılı verilerine göre Türkiye’nin toplam sera gazı emisyonlarına katkısı %0,9 (OECD Factbook, 2012) olmasına rağmen, 1990-2010 yılları arasında emisyon değişim yüzdesi olarak %124,2 ile Türkiye bi-rinci sıradadır. 2013 yılı Türkiye’nin sera gazı emisyonları toplam 460 Mton ve toplam kişi başı emisyon yaklaşık olarak 6 ton/kişidir. Türki-ye’nin sera gazı emisyonlarının sektörler bazında dağılımı Şekil 2’de görülmektedir.

Ülkeler imzalan protokoller çerçevesindeki hedeflenen sıcaklık artı-şından sapmanın önlenmesi amacıyla toplam sera gazı azaltımlarına ulusal katkılarını sunmak zorundadırlar. Ulusal katkı azaltım çeşitle-ri; ekonomi genelinde azaltım, politika, sektör ve proje düzeyinde azaltımlardan oluşmaktadır. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği An-laşması kapsamında 30 Eylül 2015 tarihinde ülkemiz ulusal katkısını sera gazı emisyonlarının 2030 yılında referans senaryoya (BAU) göre %21 oranında azaltılması hedefi sunmuştur. Bu azaltımın ekonomi genelinde, enerji, endüstriyel prosesler, arazi kullanımında değişiklik yapılması, ormancılık ve atık sektörlerinde gerçekleştirilmesi planlan-mıştır.

Kyoto Protokolü hükümleri çerçevesinde Çevre ve Şehircilik Bakan-lığı tarafından 17 Mayıs 2014 tarihinde “Sera Gazı Emisyonlarının Takibi Hakkında Yönetmelik” yayımlanmıştır. Bu yönetmeliğin Ek-1 kapsamında bulunan petrol rafinasyonu, kok üretimi, metal cevheri kavrulması, peletlenmesi vs. yapan kuruluşlar bir önceki yılın 1 Ocak - 31 Aralık tarihleri arasında izlenen sera gazı emisyonlarını Bakan-lıkça yetkilendirilmiş Doğrulayıcı Kuruluşlara doğrulatarak Bakanlığa sunmak zorunda olduğu hükmü getirilmiştir. Bu Yönetmeliğin, ülke-mizdeki sera gazı emisyonlarına dair veri akışının daha doğru sağlan-ması, emisyonların izlenmesine dair veri boşluklarının azaltılması ve ulusal sera gazı emisyonlarının daha yüksek güven seviyesinde sek-tör bazında tespit edilmesini sağlayarak Türkiye’nin Ulusal Sera Gazı Envanterinin daha sağlıklı belirlenmesi konusunda önemli bir açığı kapatacağı ve uzun vadede ise ülkemizin zorunlu karbon piyasaları-na geçişi konusunda bir temel oluşturması beklenmektedir.

İklim Değişikliği Eylem Planı Kapsamında Enstitümüzce Gerçekleşti-rilen Faaliyetler

Emisyon azaltımı ile ilgili küresel politikalar ve önlemlere uyum ama-cıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2011-2023 yılları için hazırlanan Türkiye İklim Değişikliği Eylem Planı kapsamında TSE’ye doğrudan veya dolaylı olarak atfedilen sorumluluklar;

Şekil 2: Sektöre göre sera gazı emisyonlarının oransal dağılımı 2013

■ Enerji■ Tarımsal Faaliyetler■ Atık■ Endüstriyel işlemler ve ürün kullanımı

67

11

6

16

standard ▪ şubat 201680

▪ Güneş enerjisi kullanımının yaygınlaştırılması için yasal düzenlemelerin yapılması,

▪ Enerji verimliliği açısından yapı malzeme ve teknolojilerinin değerlendirilmesi,

▪ Enerji verimliliğini artırmak amacıyla yapı malzeme ve teknolojilerinin geliştirilmesi,

▪ Binalarda enerji yönetim sisteminin standartlaştırılması,

▪ Sera gazı emisyon yoğunluğunun azaltılmasına yönelik anlaşmalar gerçekleştirmek,

▪ Sektörel işletmeler ve ürün bazında karbon ayak izinin azaltılması,

▪ Sanayi sektörüne yönelik yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, temiz üretim ve iklim değişikliği ile mücadele konularınsa destek sağlanması,

▪ Tüm sektörlerde sera gazı emisyonlarının izlenmesi ve raporlanmasıdır.

Türk Standardları Enstitüsü (TSE), Ulusal Eylem Planı kapsamında atfedilen sorum-luluklar çerçevesinde proje düzeyinde sera gazı emisyonlarının azaltılması amacıyla havacılık sektörüne özgü Yeşil Havaalanı/Yeşil Kuruluş Projesi ve denizcilik sektörüne özgü Yeşil Liman/Eko Liman Projesi kapsamında, sırasıyla, Sivil Havacılık Genel Mü-dürlüğü ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Müdürlüğü ile protokoller gerçekleş-tirmiştir.

Ayrıca, sera gazı emisyonlarının izlenmesi ve raporlanması çerçevesinde gönüllü kar-bon piyasaları kriterlerinden TS EN ISO 14064 Standart serileri kapsamında doğru-lama faaliyetleri Enstitümüz tarafından yürütülmektedir. Buna ilave olarak, Bakanlık tarafından yayımlanan Sera Gazı Emisyonlarının Takibi Hakkındaki Yönetmelik kapsa-mında zorunlu doğrulama faaliyetlerinin başlatılması amacıyla gerekli tüm adımlar Enstitümüz tarafından atılmaktadır. Ülkemizde binalarda enerji yönetim sistemleri-nin standartlaştırılması amacı çerçevesinde ise 2014 yılından itibaren Güvenli Yeşil Bina sertifikasyon faaliyetleri gerçekleştirilmektedir.

Sera gazı emisyonlarının izlenmesi, raporlanması, doğrulanması ve azaltılması kap-samında Enstitümüze ait yukarıda anılan doğrulama ve belgelendirme faaliyetlerine ek olarak, sera gazı emisyonlarının hesaplanması ve raporlanması kapsamında ku-ruluşlara yönelik bilincin artırılması amacıyla Sera Gazı Hesaplama Uzmanı eğitim programı oluşturulmuştur. Bu kapsamda genel katılıma açık ve kurum içi eğitimler gerçekleştirilmektedir.

Türkiye tarafından Paris Anlaşması kapsamında beyan edilen ulusal katkı hedefinin başarılması için TSE’ye atfedilen enerji verimliliğinin artırılması ve bu teknolojilerin geliştirilmesi, sektörel işletmeler ve ürün bazında karbon ayak izinin azaltılması, sa-nayi sektörüne yönelik yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, temiz üretim ve iklim değişikliği ile mücadele konularında destek sağlanması, tüm sektörlerde sera gazı emisyonlarının izlenmesi, raporlanması ve bu konuda sektörel bilincin artırılması için eğitim sağlanması kapsamındaki doğrudan/dolaylı sorumluluklar çerçevesinde gereken tüm faaliyetler gerçekleştirilmekte ve gerek söz konusu sorumluluklar kap-samında gerekse gönüllü olarak kuruluşlar ile sektörel projeler geliştirilmeye devam etmektedir. TSE’nin ülkemizdeki sera gazı emisyonlarının izlenmesi, raporlanması ve doğrulanması konusunda sektörel bilincin artırılması konusunda muazzam bir paya sahip olması amaçlanmaktadır.■

KAYNAKLAR1. Türkiye Sera Gazı Emisyon En-vanteri, 20132. Türkiye İklim Değişikliği Eylem Planı 2011-2023, Çevre ve Şehir-cilik Bakanlığı, 20123. IPPC 5th Assessment Report, 20144. Birleşmiş Milletler İklim Deği-şikliği Çerçeve Sözleşmesi5. Kyoto Protokolü6. Uluslararası İklim Değişikliği Müzakereleri ve Türkiye, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 3 Mayıs 2010