İstanbul aydin Ünİversİtesİ tip fakÜltesİ...

74
İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KLİNİKLERİ Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 10.17932/IAU.TFK.2018.008/2020.301

Upload: others

Post on 21-Aug-2020

0 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİTIP FAKÜLTESİ KLİNİKLERİ

Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020

10.17932/IAU.TFK.2018.008/2020.301

Page 2: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Sahibi/Proprietor Doç. Dr. Mustafa AYDIN

Yazı İşleri Müdürü/Editor-in-ChiefZeynep AKYAR

Editör/Editor Dr. Yaşar Meryem Yeşim ÜNLÜÇERÇİ

Editör Yardımcıları/Editorial BoardDr. Duygu ŞAHİN Dr. Gülşah KOÇDr. Turan Onur BAYAZITDr. Dilek DÜZGÜN ERGÜN

Dergi SekreteryasıÖğr. Gör. Özge ALTINOK

Dil/LanguageTürkçe - İngilizce

Yayın Periyodu/Publication PeriodYılda üç kez yayınlanırMart - Temmuz - Kasım

İdari Koordinatör/Administrative Coordinator Tamer BAYRAK

Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ

Grafik Tasarım/Graphic DesignElif HAMAMCI

Yazışma Adresi/Correspondence AddressFlorya Yerleşkesi Beşyol Mah. İnönü Cad. No: 38 Sefaköy34295 Küçükçekmece/İstanbul, TürkiyeTel: 444 1 428 - Faks: 0 212 425 57 97 E-Mail: [email protected] Web: www.aydin.edu.tr

Baskı/Printed byRenk Matbaası Basım ve Ambalaj San. Tic. A.Ş.Ziya Gökalp Mah. Süleyman Demirel Bulvarı İş Modern D Blok No:27D D:D8 34104Başakşehir / İstanbul

BİLİM KURULU - SCIENTIFIC BOARD

Dr. Abdullah Sonsuz - İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

Dr. Ahmet İlvan - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Ahmet Şükrü Aynacıoğlu - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Ali Fuat Erdem - Sakarya Üniversitesi

Dr. Ahmet Tiryaki - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Ahu Soyocak - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Ayhan Bilir - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Ayşe Balat - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Ayşe Canan Yazıcı Güvercin - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Ayşe Kubat Üzüm - İstanbul Üniversitesi

Dr. Ayper Somer - İÜ İstanbul Tıp Fakültesi

Dr. Bahriye Özlem Konukseven - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Banu Kumbak Aygün - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Beyhan Ömer - İÜ İstanbul Tıp Fakültesi

Dr. Behzat Noyan - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Burak Altun - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Çiğdem Kayacan - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Didem Turgut Coşan - Eskişehir Osmangazi Üniversitesi

Dr. Erhan Alabay - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Evgeny A. Levin - Novosibrisk University

Dr. Evrim Özkorumak - Karadeniz Teknik Üniversitesi

Dr. Gamze Özçürümez - Başkent Üniversitesi

Dr. Gökhan Çakıroğlu - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Gökşin Şengül - Erzurum Atatürk Üniversitesi

Dr. Gönül Kanıgür - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Güher Saruhan Direskeneli - İÜ İstanbul Tıp Fakültesi

Dr. Gülseren Kökten - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Güray Demir - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Hafize Sezer - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Halil Alış - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Halil Çetingök - İstanbul Üniversitesi

Dr. Haner Direskeneli - Marmara Üniversitesi

Dr. Hanifegül Taşkıran - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Hülyam KURT - Eskişehir Osmangazi Üniversitesi

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİTIP FAKÜLTESİ KLİNİKLERİ

ISSN: 2630-5585 e-ISSN: 2687-217x

Page 3: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Tıp Fakültesi Klinikleri, İstanbul Aydın Üniversitesi Tıp Fakültesi’nın özgün bilimsel araştırmalar, derlemeler, olgu tebliğleri, deneysel çalışmalara yer veren hakemli resmi yayın organıdır.Medical Faculty Clinics is the peer review official journal of İstanbul Aydın University Medical Faculty and publishes original articles, experimental studies, review articles and case reports.

Dr. Indrani Kalkan - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Kaya Köksalan - İÜ DETAE

Dr. Levent Kaptanoğlu - Bahçeşehir Üniversitesi

Dr. Merih Özgen - Eskişehir Osmangazi Üniversitesi

Dr. Metin Ateş - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Metin Kapan - İstinye Üniversitesi

Dr. Mithat Büyükçelik - Gaziantep Üniversitesi

Dr. Murat Aksu - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Murat Vural - Eskişehir Osmangazi Üniversitesi

Dr. Mustafa Kemal Aslantaş - Marmara Üniversitesi

Dr. Müge KİRAY - Dokuz Eylül Üniversitesi

Dr. Nurcan Uysal - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Oral Öncül - İÜ İstanbul Tıp Fakültesi

Dr. Orhan Canbolat - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Osman Ata Uysal - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Osman Ekinci - Sağlık Bilimleri Üniversitesi

Dr. Özer Akgül - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Özgün Enver - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Reyhan Çalışkan - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Sabahat Alışır Ecder - Medeniyet Üniversitesi

Dr. Sami Sökücü - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Seldağ BEKPINAR - İÜ İstanbul Tıp Fakültesi

Dr. Semih Ayan - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Serdar Baki Albayrak - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Süphan Ertürk - İÜ İstanbul Tıp Fakültesi

Dr. Şükrü ÖZTÜRK - İÜ İstanbul Tıp Fakültesi

Dr. Tarık Esen - Koç Üniversitesi

Dr. Tevfik Erhan Coşan - Eskişehir Osmangazi Üniversitesi

Dr. Tamer ZEREN - Celal Bayar Üniversitesi

Dr. Tunaya Kalkan - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Turgut İpek - Altınbaş Üniversitesi

Dr. Tolga Güven - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Uğur Tekin - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Uğur Özbek - Acıbadem Üniversitesi

Dr. Yakup TUNA - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Yaşar Ali Öner - İstanbul Aydın Üniversitesi

Dr. Yavuz Demiraran - Medipol Üniversitesi

Dr. Yıldız Okuturlar - Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi

Dr. Zafer Çukurova - Sağlık Bilimleri Üniversitesi

Dr. Zeynep Solakoğlu - İÜ İstanbul Tıp Fakültesi

Dr. Zülfikar POLAT - İstanbul Aydın Üniversitesi

Page 4: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

İÇİNDEKİLER

Derleme - Review

SARS-CoV-2/COVID-19 PandemisiSARS-CoV-2/COVID-19 PandemicÖzer AKGÜL ........................................................................................................................................ 1

Özgün Araştırma - Original Article

Üniversiteli Sporcu Öğrencilerin Beslenme Destek Ürünleri Kullanım DurumuUsage of Nutritional Supplements among University Student AthletesSerap ANDAÇ ÖZTÜRK, İndrani KALKAN, Ceyda DURMAZ, Merve PEHLİVAN,Gökçen ÖZÜPEK, Zeynep Damla BAKMAZ ................................................................................................ 5

Hemiplejik Hastalarda Gövde Kontrolünün Üst Ekstremite Fonksiyonları, Yaşam Kalitesi ve Depresyona EtkisiThe Effect of Body Control on Upper Extremity Functions, Quality of Life and Depression in Hemiplejic PatientsBüşra YALVAÇ ................................................................................................................................... 15

Ani İşitme Kaybı (AİK) Hastalarının Hemoreolojik Parametrelerinin İncelenmesiInvestigation of Hemorheological Parameters of Sudden Sensorineural Hearing Loss (SSHL) PatientsMukaddes SİNAN, Nesrin Zeynep ERTAN, Özlem YALÇIN, Bengüsu MİRASOĞLU ........................................... 25

HER2 Reseptörüne Karşı Geliştirilen DNA Aptamerlerin Meme Kanserinde Tanı ve Tedavi Amaçlı KullanılmasıApplication of DNA Aptamers Against HER2 Receptors in the Diagnosis and Treatment of Breast CancerFulya KÜÇÜKCANKURT, Nedret ALTIOK .................................................................................................. 35

Adana’da Bulunan İki Okulun 15-18 Yaş Grubu Öğrencilerinin Beslenme Alışkanlıkları ve Uyku Kalitesine Etkisi Evaluation of the Effect of Nutritional Habits on Sleep Quality of 15-18 Year Old Student Group in AdanaPüren DİLMAÇ, İndrani KALKAN ........................................................................................................... 41

Olgu Sunumu - Case Report

Metformin İlişkili Laktik Asidoz; Bir Olgu Nedeni ile Literatürün Gözden GeçirilmesiMetformin Associated Lactic Acidosis; Report of a Case and Literature ReviewBedih BALKAN, Güray DEMİR, Fevzi BALKAN, Halil ÇETİNGÖK, Erdal ATİÇ .................................................. 49

TIP FAKÜLTESİ KLİNİKLERİCilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020

Page 5: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

DOI NUMALARALARI

Derleme - Review

SARS-CoV-2/COVID-19 PandemisiÖzer AKGÜL10.17932/IAU.TFK.2018.008/2020.301/tfk_v03i1001

Özgün Araştırma - Original Article

Üniversiteli Sporcu Öğrencilerin Beslenme Destek Ürünleri Kullanım DurumuSerap ANDAÇ ÖZTÜRK, İndrani KALKAN, Ceyda DURMAZ, Merve PEHLİVAN, Gökçen ÖZÜPEK, Zeynep Damla BAKMAZ10.17932/IAU.TFK.2018.008/2020.301/tfk_v03i1002

Hemiplejik Hastalarda Gövde Kontrolünün Üst Ekstremite Fonksiyonları, Yaşam Kalitesi ve Depresyona EtkisiBüşra YALVAÇ10.17932/IAU.TFK.2018.008/2020.301/tfk_v03i1003

Ani İşitme Kaybı (AİK) Hastalarının Hemoreolojik Parametrelerinin İncelenmesiMukaddes SİNAN, Nesrin Zeynep ERTAN, Özlem YALÇIN, Bengüsu MİRASOĞLU10.17932/IAU.TFK.2018.008/2020.301/tfk_v03i1004

HER2 Reseptörüne Karşı Geliştirilen DNA Aptamerlerin Meme Kanserinde Tanı ve Tedavi Amaçlı KullanılmasıFulya KÜÇÜKCANKURT, Nedret ALTIOK10.17932/IAU.TFK.2018.008/2020.301/tfk_v03i1005

Adana’da Bulunan İki Okulun 15-18 Yaş Grubu Öğrencilerinin Beslenme Alışkanlıkları ve Uyku Kalitesine Etkisi Püren DİLMAÇ, İndrani KALKAN10.17932/IAU.TFK.2018.008/2020.301/tfk_v03i1006

Olgu Sunumu - Case Report

Metformin İlişkili Laktik Asidoz; Bir Olgu Nedeni ile Literatürün Gözden GeçirilmesiBedih BALKAN, Güray DEMİR, Fevzi BALKAN, Halil ÇETİNGÖK, Erdal ATİÇ10.17932/IAU.TFK.2018.008/2020.301/tfk_v03i1007

TIP FAKÜLTESİ KLİNİKLERİ Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020

Page 6: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic
Page 7: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Editörden

“İstanbul Aydın Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinikleri Dergisi yayın hayatında iki yılı geride bıraktı. 2020 yılının ilk sayısı ile karşınızdayız.

Tüm Dünya ve ülkemiz ciddi bir sürecin içindedir, toplum zorlu ve önemli bir sınavdan geçmektedir. Bu sınavın adı COVID-19, etkeni ise SARS CoV-2 adı verilen virüstür. İAÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji AD öğretim üyesi Sayın Akgül’ün katkısı olarak konuyla ilgili bir derleme, beş adet özgün makale ve bir adet olgu sunumuyla birlikte bu sayımıza dâhil edilmiştir.

Bu günlerin toplumsal sağduyunun öne çıkacağı günler olacağına, güçlü ve fedakâr sağlık çalışanları ile güvenli bir biçimde geçeceğine inanıyor, çalışmalarımıza ara vermeden devam ediyoruz. Önümüzdeki günlerin güzellikler getirmesini, birlikte verimli araştırmalara aracılık etmesini diliyoruz.”

Dr. Y. M. Yeşim ÜNLÜÇERÇİİstanbul Aydın Üniversitesi Tıp Fakültesi

Page 8: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic
Page 9: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (1-4) 1

SARS-CoV-2/COVID-19 Pandemisi

Özer AKGÜL

ÖzAralık 2019’un son günlerinde Çin’in Hubei eyaleti Wuhan kentinde etiyolojisi bilinmeyen pnömoni vakaları görülmeye başlanmıştır. Kısa süre sonra Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) bu vakalardaki etkenin Coronavirus ailesinin yeni bir üyesi olduğunu duyurmuş ve genetik analizler sonucu bu etkenin 2003 yılında salgın yapan SARS (Şiddetli Akut Solunum Sendromu) ile yüksek oranda benzerlik gösterdiği belirlenmiştir. DSÖ tarafından virüsün güncel isimlendirmesi SARS-CoV-2, oluşturduğu hastalık ise COVID-19 olarak kabul edilmiştir. Küresel önlem ve karantina çabalarına rağmen virüsün insidansı artmaya devam etmektedir. Laboratuvar yöntemleri ile 145.000’in üzerinde kişiyi infekte ettiği ve 5.400’den fazla ölümle ilişkilendirilmesinin belirlenmesi ve 130’dan fazla ülkede görülmesi nedenleri ile SARS-CoV-2, DSÖ tarafından 11 Mart 2020 tarihinde pandemik olarak değerlendirilmiştir. Bu derlemede SARS-CoV-2/COVID-19 ile ilgili güncel durum özetlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: SARS-CoV-2, 2019-nCoV, COVID-19

SARS-CoV-2/COVID-19 Pandemic

AbstractIn the last days of December 2019, cases of pneumonia of unknown etiology started to appear in Wuhan, China. World Health Organization (WHO) is announced that the agent in these cases was a new member of the Coronavirus family, and as a result of genetic analysis, it was found that this effect was highly similar to the outbreak SARS (Severe Acute Respiratory Syndrome) in 2002. The current nomenclature of the virus was accepted by WHO as SARS-CoV-2, and the disease it caused was COVID-19. Despite global measures and quarantine efforts, the incidence of the virus continues to increase. SARS-CoV-2 was evaluated as a pandemic by the WHO on March 11, 2020, as it infects more than 145,000 people with laboratory methods and is associated with more than 5,400 deaths. In this review, the current situation on SARS-CoV-2 / COVID-19 is summarized.

Keywords: SARS-CoV-2, 2019-nCoV, COVID-19

İstanbul Aydın Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim DalıYazışma Adresi: Dr. Özer AKGÜL, İAÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji AD, Beşyol Mah. İnönü Cad. No:38 Küçükçekmece, İstanbul, Türkiye. Tel: +90 444 14 28E-mail: [email protected] ORCID ID:0000-0002-3802-3270.Geliş tarihi: 1 Mart 2020 Kabul tarihi: 17 Mart 2020Doi num: 10.17932/IAU.TFK.2018.008/2020.301/tfk_v03i1001

Derleme - Review

Page 10: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

SARS-CoV-2/COVID-19 Pandemisi

2

GirişCoronavirus (CoV), Coronavirinae alt familyasına ait zarflı, tek iplikli ve pozitif polarite gösteren RNA virüsüdür. CoV genomu, muhtemelen bilinen en büyük viral RNA’dır (1, 2). Önceden, patojenite derecesine göre düşük ve yüksek olarak gruplanarak insanda hastalık oluşturabilen toplamda altı CoV varlığı bilinmektedir. Bunlardan 229E, HKU1, OC43 ve NL63 düşük patojenik özellik göstermekte ve tipik olarak hafif seyirli solunum yolu hastalıklarına neden olmaktadır (3, 4). SARS ve Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS) CoV’un dâhil olduğu sıklıkla alt solunum yollarını infekte eden ve ağır pnömoni tablosuna neden olabilen CoV’lar ise yüksek patojenik özellik gösteren grup olarak konumlandırılmıştır (5).

İlk kez Kasım 2003’de Çin’in güney kesiminde görülen ve insanlara misk kedilerinden geçiş yapan SARS-CoV-1, 8 aylık bir sürede 8.096 kişiyi infekte etmiş ve %9.6’lık ölüm oranı ile 774’ünün ölümüne neden olmuştur. Yaklaşık 10 yıl sonra ise ilk kez Suudi Arabistan’da tanımlanan ve insanlara tek hörgüçlü develerden geçiş yapan MERS-CoV tanımlanmıştır. SARS-CoV-1’e göre bulaşıcılığı daha az ancak ölüm oranı daha yüksek olan (%34.4) MERS-CoV, 2.494 kişiyi infekte etmiş ve 858 ölüme neden olmuştur (6 – 8).

Aralık 2019’un sonlarında, yeni bir CoV Çin’in Wuhan şehrinde SARS benzeri bir hastalığın ortaya çıkmasına neden olan patojen olarak tanımlanmış DSÖ tarafından önce 2019-nCoV güncel olarak ise SARS-CoV-2 olarak adlandırılmıştır. Şanghay Halk Sağlığı Klinik Merkezi’nden tam genomik dizi açıklanmış ve yarasalar SARS-CoV-2 için olası bulaş kaynağı olarak değerlendirilmiştir. Wuhan Deniz Ürünleri Toptan Satış Pazarı ise virüsün bulaşında köken bölge olarak belirtilmiş, kısa süre sonra virüsün insandan-insana bulaştığı kesinlik kazanmıştır. 15 Mart 2020 itibariyle SARS-CoV-2, dünyanın dört bir yanındaki 141 ülkede toplam 152.428 kişiyi infekte etmiş ve 5.720 kişinin ölümüne neden olmuştur (9 – 11).

Uzun yıllardır süren araştırmalara rağmen, insan CoV’ları için spesifik bir aşı veya tedavi geliştirilememiştir. Bu derlemede, SARS-CoV-2’nin

virolojik özellikleri, tanı ve korunma yöntemleri ile COVID-19’un klinik özellikleri özetlenmiştir.

Virolojik ve Genomik ÖzelliklerSARS-CoV-2, B-CoV grubu içerisindeki Sarbecovirus alt cinsine aittir. Virüsün içerdiği RNA genomu, 9.860 amino asidi kodlayan 29.891 nükleotid (GenBank no. MN908947) içermektedir (12). Bu nükleotid kabaca S, E, M ve N yapısal proteinlerini kodlayan ve 5’UTR-replikaz (orf1a/b)-Spike (S)-Envelope (E)-Membrane (M)-Nucleocapsid (N)-3’UTR şeklinde devam eden bir genomik organizasyona sahiptir. Güncel filogenetik analizler SARS-CoV-2’nin 2013’te Çin Yunnan’da izole edilen BatCoV RaTG13 ile %96.3’lük benzerlik göstermiş ve bu veri virüsün yarasalardan insana geçiş gösterdiği yönündeki hipotezi güçlendirmiştir (13, 14).

Epidemiyolojik Verilerİlk araştırmalar, Wuhan Deniz Ürünleri Toptan Satış Pazarında bambu fareleri, rakunlar ve yılanlar gibi pazarda satılan vahşi hayvanların yeni virüsün orijinal kaynağı olacağını ileri sürmüştür (15). Kısa süre sonra izlenebilirlik analizi, insanlardaki SARS-CoV-2’nin Rhinolophus türü yarasalar ile ilişkili olabileceğini göstermiştir. Bununla birlikte, SARS-CoV-1’de görülen için misk kedileri ve MERS-CoV’da görülen tek hörgüçlü develer gibi henüz bilinmeyen bir hayvanın yarasalar ve insanlar arasında ara konakçı olması muhtemel olarak değerlendirilmektedir. Güncel olarak yapılan bir araştırmada ise pangolinler yarasa ve insanlar arasındaki ara konak olarak en çok şüphe duyulan hayvan olarak değerlendirilmiş ancak bu hayvanların tek ara konak olamayabileceği de vurgulanmıştır (16 – 18).

Epidemiyolojik olarak, SARS-CoV-2 dış ortamda yaklaşık 2 saatlik hayatta kalma süresi ile oldukça bulaşıcıdır (19). Bulaştan sonra görülen inkübasyon süresinin genellikle 4-8 gün olduğu ve en uzun süre olan 14 günlük sürenin ise karantina süresi olarak kabul edilmesi önerilmiştir. Tüm yaş grupları SARS-CoV-2 açısından riskli olmakla birlikte, virüsün oluşturduğu COVID-19’un genellikle ileri yaş ve / veya komorbiditesi olan kişilerde görülme olasılığının daha yüksek olduğu bildirilmektedir

Page 11: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Özer AKGÜL

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (1-4) 3

(20). Virüsün ana bulaş yolu damlacık saçılması ile olmakta bunu damlacıkların temas ettiği yüzeylerden eller ile alınan viral partiküllerin ağız, burun ve göz bölgesine götürülmesinin izlediği bildirilmektedir. Virüsün ana bulaş yolları olan damlacık saçılması ve ellerin mukoza ile temas ettirilmesi dışında SARS-CoV-2’nin fekal-oral yol ile de bulaşabileceği düşünülmüş ancak bu bulaş yolu doğrulanamamıştır (21).

İnfeksiyon hastalıklarının genel bulaşma hızı R0 (reprodüksiyon oranı) değeri ile belirlenmektedir. SARS-CoV-2’nin R0 değeri veriler güncellendikçe değişmekle birlikte ortalama 2.68 olarak belirlenmiştir. DSÖ SARS-CoV-2 pandemisindeki en temel amaçlarından birini de virüsün sahip olduğu bu değeri 1’in altına düşürmek olarak belirlemiştir (22, 23).

COVID-19 Temel Klinik ÖzelliklerCOVID-19, bir betacoronavirüs olan SARS-CoV-2 nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Yapısal olarak SARS-CoV, insan anjiyotensin dönüştürücü enzim 2 (ACE 2) proteini ile doğrudan etkileşime giren 14 bağlanma bölgesini içeren tanımlanmış bir bileşime sahiptir. Bu amino asitlerden 8’i SARS-CoV-2’de korunmuştur. İnsanlarda, koronavirüslerin SARS-CoV ve MERS-CoV tanımlanana kadar hafif solunum yolu infeksiyonlarına neden olduğu düşünülmüştür. SARS-CoV-2’nin ortaya çıkmasının altında yatan kesin patofizyolojik mekanizmalar henüz bilinmemekle birlikte, SARS-CoV-1 ile gösterdiği virolojik benzerlik ağır pnömoninin başlamasına yol açabilecek inflamatuvar yanıtı açıklamaya yardımcı olabilir (24, 25).

SARS-CoV-2 için yapılan kısıtlı çalışmalardaki ortalama kuluçka süresi 5-6 gün olarak belirlenmiştir (0–24 gün). En yaygın semptomlar ise ateş (%87.9), yorgunluk (%69.6), kuru öksürük (%67.7) ve miyalji (%34.8) olarak belirlenmiştir. Ancak ateşin ilk başvuru aşamasındaki hastaların sadece %43.8’inde var olduğu ve bunun COVID-19’un ilk bulgusu olmayabileceği bildirilmiştir. Ancak yine de veriler güncellendikçe değişiklik göstermesi muhtemel olan COVID-19’un kliniğinde ateş, kuru öksürük ve solunum sıkıntısı majör bulgular olarak değerlendirilmektedir (16, 22).

TanıGlobal bir sorun haline gelen SARS-CoV-2/COVID-19 tanısı için tüm ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de Sağlık Bakanlığı tanı algoritması geliştirmiş ve olası vakaları tanımlamıştır. Olası vaka tanımına uyan ve infeksiyondan şüphelenilen hastalar için moleküler temelli olan Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PCR) test kitleri geliştirilmiştir. Vaka sayısının artmasına paralel olarak infekte olanların belirlenmesi için daha hızlı ve tarama amaçlı strip testler de geliştirilmiştir. Ülkemizde SARS-CoV-2 tanısının doğrulanması Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen referans laboratuvarlar tarafından gerçekleştirilmektedir (26).

Korunma YöntemleriDSÖ’nün SARS-CoV-2 için pandemi ilan ettiği tarihten sonra korunma önlemleri güncellenmiştir. Ana korunma yöntemleri el yıkama veya alkol bazlı el antiseptikleri kullanılarak ellerin ovulması, damlacık temasının önlenmesi için riskli mesafenin korunması, hasta kişilerin maske takarak sağlık kurum/kuruluşlarına başvurması, yurt dışına zorunlu olmadıkça çıkılmaması ve yurt dışından dönüşlerde 14 günlük karantina süresine uyulması olarak belirlenmiştir (27).

KAYNAKLAR

1. Fehr AR, Perlman S. Coronaviruses: An overview of their replication and patho-genesis. Methods Mol Biol 2015; 1282: 1–23.

2. Li G, Fan Y, Lai Y et al. Coronavirus infections and immune responses. J Med Virol 2020; 92: 424–32.

3. Cui J, Li F, Shi Z-L. Origin and evolution of pathogenic coronaviruses. Nat Rev Microbiol 2019; 17: 181-192.

4. Su S, Wong G, Shi W et al. Epidemiology, genetic recombination, and patho-genesis of coronaviruses. Trends Microbiol 2016; 24: 490-502.

5. Channappanavar R, Perlman S. Pathogenic human coronavirus infections: causes and consequences of cytokine storm and immunopathology. Semin Immunopathol 2017; 39: 529-539.

Page 12: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

SARS-CoV-2/COVID-19 Pandemisi

4

6. Drosten C, Günther S, Preiser W et al. Identification of a novel coron- avirus in patients with severe acute respiratory syndrome. N Engl J Med 2003; 348: 1967-1976.

7. Ksiazek TG, Erdman D, Goldsmith CS et al. A novel coronavirus associated with severe acute respiratory syndrome. N Engl J Med 2003; 348: 1953-1966.

8. WHO. Middle east respiratory syndrome coronavirus (MERS-CoV). 2020.

9. Chan JF-W, Kok K-H, Zhu Z et al. Genomic characterization of the 2019 novel human-pathogenic coronavirus isolated from a patient with atypical pneumonia after visiting Wuhan. Emerg Microbes Infect 2020; 9: 221-236.

10. Huang C, Wang Y, Li X et al. Clinical features of patients infected with 2019 novel coronavirus in Wuhan, China. Lancet 2020; 395: 497-506.

11. WHO. Novel Coronavirus (COVID-19) Situation. https://experience.arcgis.com/experience /685d0ace521648f8a5beeeee1b9125cd

12. Lu R, Zhao X, Li J et al. Genomic characterisation and epidemiology of 2019 novel coronavirus: implications for virus origins and receptor binding. Lancet 2020; 395: 565-574.

13. Paraskevis D, Kostaki EG, Magiorkinis G et al. Full-genome evolutionary analysis of the novel corona virus (2019-nCoV) rejects the hypothesis of emergence as a result of a recent recombination event. Infect Genet Evol 2020; 79: 104212.

14. Zhou P, Yang X-L, Wang X-G et al. A pneumonia outbreak associated with a new coronavirus of probable bat origin. Nature 2020; 579, 270-273.

15. Li Q, Guan X, Wu P et al. Early transmission dynamics in Wuhan, China, of novel coronavirus-infected pneumonia. N Engl J Med 2020; 382: 989-998.

16. Wang D, Hu B, Hu C et al. Clinical characteristics of 138 hospitalized patients with 2019 novel coronavirus-infected pneumonia in Wuhan, China. JAMA 2020; E1-E9. doi:10.1001/jama.2020.1585

17. Chen N, Zhou M, Dong X et al. Epidemiological and clinical characteristics of 99 cases of 2019 novel coronavirus pneumonia in Wuhan, China: a descriptive study. Lancet 2020; 395: 507-513.

18. Zhang H, Kang Z, Gong H et al. The digestive system is a potential route of 2019-nCov infection: A bioinformatics analysis based on single-cell transcriptomes. BioRxiv 2020; 1-19. https://doi.org/10.1101/2020.01.30.927806.

19. Lu C-W, Liu X-F, Jia Z-F. 2019-nCoV transmission through the ocular surface must not be ignored. Lancet 2020; 395: e39.

20. Mahase E. China coronavirus: What do we know so far? BMJ 2020; 368: m308.

21. Wu JT, Leung K, Leung GM. Nowcasting and forecasting the potential domes- tic and international spread of the 2019-nCoV outbreak originating in Wuhan, China: A modelling study. Lancet 2020; 395: 689-697.

22. Guan WJ, Ni ZY, Hu Y et al. Clinical Characteristics of Coronavirus Disease 2019 in China. N Engl J Med 2020; 1-13.

23. Michael DC, Susan MP, Mona RL et al. Severe acute respiratory syndrome. Clin Infect Dis 2004; 38: 1407-1420.

24. World Health Organization, Novel Coronavirus (2019-nCoV) Advice for the Public. 2020.

25. Bespoke, Bebot Launches Free Coronavirus Information Bot. 2020.

26. Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü. COVID-19 Algoritmalar. https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/covid19-algoritmalar

27. Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü. COVID-19 (SARS-CoV2) Enfeksiyonu Rehberi. Bilim Kurulu Çalışması. https://hsgm.saglik.gov.tr/depo/covid19/rehberler/COVID-19_RehberiV5-25Subat2020.pdf

Page 13: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (5-14) 5

Üniversiteli Sporcu Öğrencilerin Beslenme Destek Ürünleri Kullanım Durumu

Serap ANDAÇ ÖZTÜRK1, İndrani KALKAN1, Ceyda DURMAZ1,Merve PEHLİVAN2, Gökçen ÖZÜPEK1, Zeynep Damla BAKMAZ1

ÖzAmaç: Sporcular yüksek performansa ulaşmak amacı ile baskı altındadırlar, bu nedenle performanslarını maksimize edebileceğine ve müsabakalarda kendilerine yardımcı olabileceğine inandıkları için besin takviyesi kullanımına yönelmektedirler. Bu çalışma İstanbul Aydın Üniversitesi öğrencisi olan profesyonel sporcuların beslenme alışkanlıkları ve besin takviyesi kullanım oranlarının araştırılması amacıyla yürütülmüştür. Gereç ve Yöntem: Bu çalışma 2017-2018 akademik yılında çeşitli branşlarda oynayan 23 erkek, 22 kadın olmak üzere toplam 45 sporcu üzerinde yürütülmüştür. Sporculara mevcut literatür göz önüne alınarak araştırmacılar tarafından geliştirilen demografik özellikler, besin destek ürünü kullanımı ile ilgili sorulardan oluşan anket uygulanmıştır. Bulgular: Mevcut çalışmada sporcuların; %55.6’sının günde 3 ana öğün, %44.4’ünün günde 2 ara öğün yaptığı görülmektedir. Sporcuların %82.2’sinin öğün atladıkları tespit edilmiştir. Öğle yemeği %44.4 ile en çok atlanılan öğün olup, %30.6 ile kahvaltı öğünü bunu takip etmektedir. Ara öğün tercihi olarak kahve ve çikolata tüketiminin çok daha fazla olduğu meyve ve kuruyemiş tercihinin ise düşük olduğu görülmektedir. Sporcuların %71.1’inin besin destek ürünü kullanmadığı, %28.9’unun ise besin destek ürünü kullandığı görülmektedir. En fazla kullanılan besin destek ürünleri aminoasit, karbonhidrat barları, sporcu içeceği, kreatin, kafein, vitamin ve kilo aldırıcı tozlardır. Genel olarak sporcuların %30.8’i güçlü olmak, %30.8’i ise performanslarını arttırmak için besin destek ürünlerinin kullanmaktadır. Sonuç: Neredeyse tüm sporcular spor kariyerlerinin bir döneminde besin takviyesi kullanmaktadır ve takviye kullanımı genellikle antrenör tarafından şekillendirilmektedir. Genç sporculara performans artışı için dengeli bir beslenme programının yeterli olduğu eğitimlerle ve uygulamalarla aktarılarak, gereksiz besin destek ürünü kullanımının önüne geçilmesi yararlı olacaktır.

Anahtar Kelimeler: Sporcu, Besin destek ürünü, Beslenme

1 İstanbul Aydın Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü,Küçükçekmece, İstanbul, Türkiye.2 Medipol Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Beykoz, İstanbul, Türkiye.Yazışma adresi: Dr. Serap ANDAÇ ÖZTÜRK İstanbul Aydın Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Beşyol Mah. İnönü Cad. No:38 Küçükçekmece, İstanbul, Türkiye.Tel: 444 1 428 E-mail: [email protected] ORCID ID: 0000-0002-6253-4118.Geliş tarihi: 5 Ocak 2020 Kabul tarihi: 13 Mart 2020Doi num: 10.17932/IAU.TFK.2018.008/2020.301/tfk_v03i1002

Özgün Araştırma - Original Article

Page 14: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Üniversiteli Sporcu Öğrencilerin Beslenme Destek Ürünleri Kullanım Durumu

6

Usage of Nutritional Supplements among University Student Athletes

AbstractObjective: Athletes are constantly under pressure to achieve high performance and turn to dietary supplements as they believe that these products can maximize their competitive performances. This research was conducted on student athletes of Istanbul Aydın University in order to study the nutrition and supplement usage habits of the participants.Material and Methods: This study was conducted in 2017-2018 academic year on participants using a questionnaire developed by the researchers, according to the literature. A total of 45 individuals, 23 were males and 22 females, from various branches, participated in this study. Results: Of the participants, 55.6% consumed three, while 44.4% consumed two main meals daily. Obtained results suggested that 82.2% of participants skipped meals. Lunch was among the most skipped meal (44.4%) followed by breakfast (30.6%). Coffee and chocolate were the most preferred snacks whereas fruits and nuts were least preferred. It was determined that 28.9% of the athletes used nutritional supplements and 71.1% did not. The most commonly used nutritional supplements are amino acids, carbohydrate bars, sports drink, creatine, caffeine, vitamins and weight-gaining formula powders. Regarding motives behind supplement usage, 30.8% used for gaining physical strength and 30.8% for improving performance. Conclusion: Majority of athletes used dietary supplements during particular phases of their sports careers, usage were mostly planned by their coach. It may be recommended that knowledge regarding the sufficiency of a balanced nutrition for improvement of sports and performance must be stressed upon young athletes through theoritical and practical trainings thus preventing unnecessary usage of dietary supplements which have adverse effects on health.

Keywords: Athletes, Dietary supplements, Nutrition

GirişSporcular, yüksek performansa ulaşma hedefleri yüzünden kendilerini baskı altında hissetmektedirler. Bu nedenle, performanslarını maksimize edebileceği ve müsabakalarda kendilerine yardımcı olabileceği inancı ile besin takviyesi kullanımına yönelmektedirler (1). Doğru beslenme bilgisi ve yeterli besin öğesi alımının atletik performansı arttırmakta anahtar bileşenlerden biri olduğu kabul edilmektedir (2). Çok sayıda sporcu, besin destek ürünlerini bu maksatla kullanmaktadır (3,4).

Literatürdeki çalışmalar incelendiğinde sporcuların genel olarak sağlıklı kalabilmek, enerjiyi arttırabilmek, immün sistemi desteklemek, atletik performans, dayanıklılığın arttırılması, yüksek antrenman yükü ile baş edebilme, toparlanmayı maksimize edebilme gibi gerekçelerden dolayı besin destek ürünü kullandıkları ya da kullanmanın gerekli olduğunu düşündükleri saptanmıştır (1,5,6).

Besin destek ürünleri ticari olarak mevcut olan ve normal diyete ek olarak tüketilen ya da diyeti

desteklemesi beklenen vitamin, mineral, bitkisel ekstrakt, amino asit ya da diğer besin bileşenlerini ihtiva eden ürünler olarak tanımlanmaktadır (2,6). Besin destek ürünleri endüstrisi dünyada en hızlı büyüyen pazarlardan bir tanesidir (7). Sporcular arasında besin destek ürünü kullanımı periyodik olarak çalışılmıştır, buna göre ilerleyen zaman içinde sporcuların bu ürünleri kullanımlarının giderek arttığı raporlanmıştır (5). Yapılan çalışmalarda, sporcular arasında besin takviyesi kullanım oranının %32-99 olduğu ve prevalansın yaş, cinsiyet, spor branşı, sezon ve coğrafyaya göre değişmekte olduğu bildirilmektedir (2,7-9).

Petroczi ve ark. yaptıkları çalışmada, genç sporcuların %78’inin, besin destek ürünü kullanımının sportif başarı için vazgeçilmez olmadığını düşünmelerine rağmen bu sporcuların %48’inin besin destek ürünü kullandığını bildirmektedir (1). Başka bir çalışmada ise futbolcuların %50’den fazlasının protein takviyesinin kas gelişimi ve büyümesi için gerekli olduğuna inandıkları saptanmıştır (4).

Page 15: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Serap ANDAÇ ÖZTÜRK ve Ark.

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (5-14) 7

Fiziksel performans ve ağrıya toleransı arttırmak için kullanılan ergojenik yardım ürünleri arasında en popüler olanları sporcu içecekleri, mineraller, kafein koenzim Q10 ve karnitindir (4). Sporcu performansını artırmak için birçok ürün olmasına rağmen çok azının güvenliliği ve etkinliği kanıtlanmıştır (7). Besin destek ürünleri kullanım tercihlerini etkileyen davranışsal faktörlerin anlaşılması, takviyelerin yararları ve riskleri hakkında sporcuların bilgilendirilmesi ve eğitimi çok önemlidir (4). Besin destek ürünleri ile ilgili medya kanallarında birçok bilgi yer almaktadır fakat bu bilgiler genel olarak kafa karıştırıcı ve çelişkilidir (9).

Bu çalışmanın amacı, üniversitemizdeki profesyonel sporcuların beslenme alışkanlıklarını tespit etmek, besin destek ürünü kullanım durumlarını, varsa kullanılan ürünlerin neler olduğunu belirlemek, kullanım amaçlarını ve besin takviyesi kullanımına yönlendiren kaynağın neler olduğunu araştırmaktır.

Gereç ve Yöntem Bu çalışma 2017-2018 yılları arasında İstanbul Aydın Üniversitesi öğrencisi olan ve çeşitli spor dallarında profesyonel (milli ya da liglerde oynayan) olarak oynayan toplam 45 sporcunun katılımıyla yapılmıştır. Çalışma için etik onay, İstanbul Aydın

Üniversitesi etik kurulundan 08.03.2017 tarih ve 2017/05 sayılı karar ile alınmıştır. Katılımcılara literatür doğrultusunda araştırmacılar tarafından geliştirilen anket uygulanmıştır. Anket kapsamında sporcuların demografik bilgileri (yaş, cinsiyet, hangi sporla uğraştığı), besin takviyesi kullanım durumu, besin takviyesini kimlerin önerdiği sorgulanmıştır. Çalışmada elde edilen verileri değerlendirmek için SPSS PASW 18’ istatistik paket programı kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde ayrıca tanımlayıcı istatistikler kullanılmıştır. Tanımlayıcı istatistik değerlendirmeler için nitel verilerde sayı (S) ve yüzde (%) değerler hesaplanmıştır.

BulgularÇalışmaya katılan sporcuların %51.1’i erkek, %48.9’u kadındır. Sporcuların genel özelliklerine ilişkin bilgiler Tablo 1’de sunulmaktadır. Katılımcıların ilgilendikleri spor dallarına göre %51.1’inin diğer seçenekleri arasında yer alan (karate, güreş, muay thai, kung fu, hentball, hanball) branşlarda, %13.3’ünün ise voleybol branşında yer aldığı görülmektedir. Sporculara beslenmeye ayırmış olduğunuz aylık bütçe ne kadardır diye sorulduğunda, %11.1’i 100 TL altında, %62.2’si 100-500 TL arasında, %20’si 500-1000 TL arasında, %6.7’ si ise 1000 TL ve üzerinde bütçe ayırdıklarını belirtmiştir.

Page 16: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Üniversiteli Sporcu Öğrencilerin Beslenme Destek Ürünleri Kullanım Durumu

8

Tablo 1. Sporcuların genel özelliklerine ilişkin bilgiler

S %

Cinsiyet

Erkek 23 51.1Kadın 22 48.9İlgilenilen spor dalıBasketbol 3 6.7Voleybol 6 13.3Futbol 4 8.9Tenis 2 4.4Yüzme 2 4.4Koşu 1 2.2Fitness 2 4.4Boks 2 4.4Diğer (karate, güreş, muay thai, kung fu, hentball, hanball) 23 51.1

Beslenmeye harcadığınız para

≤100 TL 5 11.1100-500 TL 28 62.2500-1000 TL 9 20.0>1000 TL 3 6.7

Tablo 2. Sporcuların beslenme alışkanlıklarına ilişkin veriler

S %Kaç ana öğün yaparsınız?2 öğün 16 35.63 öğün 25 55.64 ve daha fazla 4 8.9Kaç ara öğün yaparsınız?1 öğün 18 40.02 öğün 20 44.43 öğün 7 15.6Öğün atlar mısınız?Evet 37 82.2Hayır 8 17.8Atlanılan öğünKahvaltı 12 30.6Öğlen 16 44.4Akşam 1 2.8Ara öğün 8 17.2

Sporcuların beslenme alışkanlıkları incelendiğinde, %55.6’sının günde 3 ana öğün, %44.4’ünün günde 2 ara öğün yaptığı görülmektedir. Bireylerin

%82.2’si öğün atlarken, %44.4’ünün öğlen öğününü atladıkları, %30.6’sının ise en çok kahvaltı öğününü atladıkları görülmektedir (Tablo 2).

Page 17: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Serap ANDAÇ ÖZTÜRK ve Ark.

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (5-14) 9

Sporcuların ara öğünlerde tüketmiş oldukları besinler incelendiğinde, %26.7’sinin süt, %31.1’inin ayran, %20’sinin kola, %2’sinin gazoz, %51.1’inin çay, %64.4’ünün su, %20’sinin meyve

suyu, %51.1’inin kahve, %22.2’sinin bisküvi, %9.1’inin cips, %22.2’sinin kraker, %61.4’ünün çikolata, %27.3’ünün dondurma, %22.2’sinin kek tükettiği görülmektedir (Tablo 3).

Tablo 3. Sporcuların ara öğünlerde tükettikleri besinler

BesinlerS

Evet Hayır

%

Evet HayırSüt 12 33 26.7 73.3Ayran 14 31 31.1 68.9Kola 9 36 20.0 80.0Gazoz 1 44 2.2 97.8Çay 23 22 51.1 48.9Su 29 16 64.4 35.6Meyve suyu 9 36 20.0 80.0Kahve 23 22 51.1 48.9Bisküvi 10 35 22.2 77.8Cips 4 40 9.1 90.9Kraker 10 35 22.2 77.8Çikolata 27 17 61.4 38.6Dondurma 12 32 27.3 72.7Kek 10 35 22.2 77.8Diğer 11 34 24.4 75.6

Tablo 4’te sporcuların beslenme destek ürünleri kullanım durumları ve sıklıklarına bakıldığında, %71.1’inin besin destek ürünü kullanmadığı, %28.9’unun ise besin destek ürünü kullandığı görülmektedir. Sporcular besin destek ürünü olarak amino asit, karbonhidrat barları, sporcu içeceği, kreatin, kafein, vitamin ve kilo aldırıcı tozlar kullandıklarını belirtmişlerdir. Kullanım sıklığı ise bazen olarak belirtilmiştir. Besin destek ürünü kullanan sporcuların %13.3’ünün antrenör, %6.7’sinin arkadaş, %4.4’ünün hekim, %4.4’ünün ise diğer sağlık çalışanlarının önerileri

doğrultusunda bu ürünleri tercih ettikleri ortaya çıkmıştır. Sporcuların %11.1’i 1-3 ay, %11.1’i 3-6 ay, %6.7’si ise 6 ay ve daha uzun süre beslenme destek ürünü kullanmaktadır. Sporcuların %84.6’sı kullandıkları beslenme destek ürünün yararını gördüklerini bildirirken, herhangi bir yan etki tanımlayan kişi olmamıştır. Sporcuların %84.6’sı beslenme destek ürünleri için aylık 100-500 TL arasında giderlerinin olduğunu bildirmiştir. Genel olarak sporcuların %30.8’i güçlü olmak, yine %30.8’i ise performanslarını arttırmak için besin destek ürünlerini kullanmaktadır.

Page 18: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Üniversiteli Sporcu Öğrencilerin Beslenme Destek Ürünleri Kullanım Durumu

10

Tablo 4. Beslenme destek ürünleri kullanım durumları ve sıklıkları

S %Beslenme destek ürünü kullanıyor musunuz?Evet 13 28.9Hayır 32 71.1Cevabınız evet ise kullanılan ürün Amino asit Düzenli Bazen Müsabaka dönemi

382

23.161.515.4

Karbonhidrat barları Düzenli Bazen Müsabaka dönemi

193

7.769.323.2

Sporcu içecekleri Bazen Müsabaka dönemi

121

92.47.7

Kreatin Düzenli Bazen Müsabaka dönemi

571

38.553.97.7

Kafein Düzenli Bazen

3

10

23.1

76.9Vitamin Düzenli Bazen Müsabaka dönemi

391

23.169.37.7

Kilo aldıran tozlar Düzenli Bazen Müsabaka dönemi

2101

15.476.97.7

Kim önerdi?Arkadaş 3 6.7Antrenör 6 13.3Hekim 2 4.4Sağlık çalışanları 2 4.4Ne kadar süredir kullanıyorsunuz?1-3 ay arası 5 11.13-6 ay arası 5 11.16 ay ve daha fazla 3 6.7Yararını gördünüz mü?Evet 11 84.6Hayır 2 15.4Zararını gördünüz mü?Evet - -Hayır 13 100.0Bir ayda ürünler için ne kadar para harcadınız?

≤100 TL 2 15.4100-500 TL 11 84.6

Page 19: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Serap ANDAÇ ÖZTÜRK ve Ark.

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (5-14) 11

Bu ürünleri kullanmaya neden gerek duydunuz?Güçlü olmak 4 30.8Kas oranını arttırmak 1 7.7Yetersiz beslendiğim için 2 15.4Performans arttırmak 4 30.8Kilo vermek 2 15.4

TartışmaDengeli beslenme genç sporcuların sadece fiziksel gelişmelerini değil, antrenman ve yarışlardaki sonuçlarını da etkilemektedir. Sporcular için, beslenmenin temel amacı artmış enerji ihtiyacını ve besin öğesi gereksinmelerini karşılayarak fiziksel yüklenmeye adaptasyonu maksimize edebilmektir (10). Bu nedenle sporcuların beslenme alışkanlıkları, performansları açısından oldukça önemlidir. Çalışmamız, İstanbul Aydın Üniversitesi’nde eğitim gören çeşitli branşlardaki sporcuların beslenme alışkanlıkları ve besin takviyesi kullanımlarının belirlenmesi amacıyla yürütülmüştür ve çalışmaya 23 erkek, 22 kadın olmak üzere toplam 45 sporcu katılmıştır.

Sporda beslenmenin önemi, çalışma verimi ile beslenme arasındaki ilişkiyi araştıran çok sayıda çalışma ile belirlenmiştir. Sporcuların yeterli ve dengeli beslenmesi özellikle performans sporcularında daha da önemlidir (11). Enerji gereksiniminin karşılanması performans için son derece önemli olup enerji alımı, antrenman, antrenmanın türü ve maç saatine göre ayarlanmalıdır. Yüksek enerji gereksinimi sporcuların beslenmesinde ana ve ara öğünlere dağıtılarak karşılanmalıdır, bu noktada sporcularda ana ve ara öğün sayısı oldukça önemlidir. Yarar ve ark. yapmış olduğu çalışmada, sporcuların %56.9’unun üç öğün, %37.1’inin dört öğün ve üstü, %6’sının ise iki öğün yemek yemediği saptanmıştır (12). Bir başka çalışmada ise sporcuların ana ve ara öğünlerine ilişkin tutumlarına bakıldığında, %91.1’inin öğün atlamadan sabah, öğle ve akşam yemeği yediği, %67.6’sının ara öğün tükettiği belirlenmiştir (13). Profesyonel basketbolcular üzerinde yapılan bir araştırmada ise %8.5’inin 2 öğün, %53.2’sinin 3 öğün, %38.3’ünün 4 öğün

ve üzeri olarak öğün tükettikleri saptanmıştır. En fazla atlanılan öğün %53.1 ile kahvaltı, sonra %40.6 ile öğle ve %6.3 ile akşam öğünleri olduğu bulunmuştur (14). Duman’nın çalışmasında da yüzücülerde kahvaltı öğününü atlayanların oranı %16, öğle yemeğini atlayanların oranı %6.6 ara öğünlerin atlanma oranı ise %77.4 olarak belirlenmiştir (15). Çalışmamızda sporcuların beslenme alışkanlıkları incelendiğinde %55.6’sının günde 3 ana öğün, %44.4’ünün günde 2 ara öğün yaptığı görülmektedir. Sporcuların %82.2’si öğün atlarken, %44.4’ünün öğlen, %30.6’sının ise kahvaltı öğününü atladığı tespit edilmiştir (Tablo 2). Günde 3 öğün yapanların oranı genel olarak ülkemizde yapılan çalışmalarla uyum içerisindedir. Ancak 2 öğün yapanların oranının yüksek olması (%35.6) yetersiz enerji alımı açısından bir risk olarak değerlendirilmiştir. Sporcuların en az 1 ara öğün yapıyor olmaları da olumlu bir beslenme alışkanlığı olarak yorumlanmıştır.

Sporcuların ara öğünlerde tüketmiş oldukları yiyecekler sorgulandığında %26.7’sinin süt, %31.1’inin ayran, %20’sinin kola, %2’sinin gazoz, %51.1’inin çay, %64.4’ünün su, %20’sinin meyve suyu, %51.1’inin kahve, %22.2’sinin bisküvi, %9.1’inin cips, %22.2’sinin kraker, %61.4’ünün çikolata, %27.3’ünün dondurma, %22.2’sinin kek tükettiği görülmektedir (Tablo 3). Değişik spor dallarındaki sporcuların beslenme alışkanlıklarının sorgulandığı çalışmalarda, ara öğünlerde tükettikleri besinler şu şekilde sıralanmıştır; meyve (%27), kuruyemiş (%22.5), neskafe (%22.5), simit/poğaça (%2.7), sandviç (%2.7) ve tatlı (%2.7) (13), sporcuların %26.8’inin meyve suyu ve gazlı içecekleri, %44.7’sinin kuruyemişleri, %15.8’inin ise meyveyi daha çok tükettikleri bulunmuştur (14). Profesyonel futbolcuların %60.8’i meyveyi,

Tablo 4. Beslenme destek ürünleri kullanım durumları ve sıklıkları

Page 20: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Üniversiteli Sporcu Öğrencilerin Beslenme Destek Ürünleri Kullanım Durumu

12

%26.3’ü çikolatayı, %7.9’u tostu ve %5’i bisküviyi, amatör futbolcuların %49.2’si meyveyi, %32.5’i çikolatayı, %6.7’si tostu ve %11.7’si bisküviyi öğün dışı daha çok tüketmektedirler (16). Literatürdeki ara öğün tercihlerine benzer şekilde tercihler görülmekle birlikte kahve çikolata tüketiminin çok daha fazla olduğu ancak meyve ve kuruyemiş tercihinin ise olmadığı görülmektedir. Tercihlerin sporcu beslenmesi için sağlıklı ve doğru olmadığı bu nedenle de sporculara verilen eğitimin sıklaştırılması gerektiği şeklinde yorumlanmıştır. Bununla birlikte son yıllarda sporcu içeceği olarak anılmaya başlanan süt ve ayranın sporcular tarafından ara öğün olarak tercih ediliyor olması olumlu olarak yorumlanmıştır.

Sporcuların %40-100’ü besin takviyesi kullanmaktadır. Sporcunun besin öğesi yetersizliği olmadığı sürece, takviyeler performansı iyileştirmemektedir ve aksine sağlık ve performans üzerine olumsuz etkiler de yapabilmektedir (17). Yapılan bir çalışmada sporcuların %97.2’si spor kariyerlerinin bir döneminde besin takviyesi kullandığını belirtmişlerdir (18). Literatürde sporcuların besin takviyesi kullanımı oldukça araştırılmış olup %48.2 (19), % 55.7 (12) ve %55’den (20), %40-100’a kadar (17) değişik oranlar bildirilmektedir.

Profesyonel sporcuların arasında en popüler besin destek ürünleri; protein, sporcu içecekleri, multi vitaminler ve karbonhidrat takviyeleri olarak belirlenmiştir (21). Kanadalı genç sporcular arasında ise sporcu içecekleri, enerji içecekleri, vitaminle zenginleştirilmiş sular, vitamin veya mineraller tek başına ya da sporcu barları, protein tozları, karnitin yağ asit preparatları ya da bitkisel ekstraktlarla kombinasyon olarak tüketildiği saptanmıştır (1). Protein bazlı sporcu takviyeleri sporcular arasında en sık tercih edilen besin takviyelerden olup Avustralya’da 13-18 yaşlarında 87 sporcu üzerinde yapılan çalışmada sporcuların %60’ının protein takviyesi kullandığı ve kullanımın yaş ile ilişki olduğu bulunmuştur.

Katılımcıların %55’i protein takviyesi kullanımının riskle ilişkili olduğunun farkında olduğunu belirtirken, en sık bildirilen risk cevabı %22 ile

bilmiyorum şeklinde olduğu bildirilmiştir (22). Mevcut çalışmada sporcuların beslenme destek ürünleri kullanım durumları ve sıklıklarına bakıldığında, %71.1’inin beslenme destek ürünü kullanmadığı, %28.9’unun ise besin destek ürünü kullandığı görülmektedir. Çalışmamızda sporcuların besin destek kullanım oranı literatürden daha düşük olarak bulunmuştur. Kullanılan besin destek ürünleri açısından incelendiğinde ise sporcuların literatürle benzer şekilde en fazla aminoasit, karbonhidrat barları, sporcu içeceği, kreatin, kafein, vitamin ve kilo aldırıcı tozları kullandıkları belirlenmiştir.

Besin destek ürünü kullanımına yönlendiren kaynakların sorgulandığı bir çalışmada, sporcular diyetisyenleri en güvenilir bilgi kaynağı gösterirken (21), çoğu çalışmada sporcular bilgi kaynağı olarak koçlarını (22) ve kondisyonerlerini göstermektedir (10,23).

Sporcuların besin destek ürünleri kullanma nedenleri arasında en sık belirtilenler, egzersiz sonrası toparlanmayı destekleme, immun sistemi destekleme ve enerji sağlama olarak bulunmuştur (21). Çalışmamızda da benzer olarak ürün kullanım önerisi %13.3 oranı ile en fazla antrenör tarafından yapılmaktadır ve sporcuların %84.6’sı kullandıkları beslenme destek ürününün yararını gördüklerini bildirirken, herhangi bir yan etki tanımlayan olmamıştır. Genel olarak sporcuların %30.8’inin güçlü olmak, %30.8’inin ise performanslarını arttırmak için besin destek ürünlerinin kullandığı saptanmıştır.

Sonuç olarak, neredeyse tüm sporcular spor kariyerlerinin bir döneminde besin destek ürünü kullanmaktadır ve takviye kullanımı genellikle antrenör tarafından şekillendirilmektedir. Genel olarak, sporcularda eksikliği bulunan ya da dengeli bir diyetle karşılanmayan gereksinmelerden ziyade popüler ürünlerin tercih edildiği görülmüştür. Performans için beslenmenin önemi büyüktür ancak destek ürün kullanımı kim için ve ne kadar sorularını da içinde barındıran oldukça tartışmalı bir konudur. Bazen kontaminantlar nedeniyle sporcuların müsabakalarda diskalifiye edilmesine kadar gidebilen sonuçlar doğurabilmektedir. Bu

Page 21: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Serap ANDAÇ ÖZTÜRK ve Ark.

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (5-14) 13

nedenle özellikle genç sporcularda beslenme eğitimi arttırılarak performans artışına gidilmeli ve eğer gerekiyorsa besin takviyesi kullanımı sağlık profesyonelleri denetimde yapılmalıdır.

KAYNAKLAR

1. Parnell JA, Wiens K, Erdman KA. Evaluation of congruence among dietary supplement use and motivation for supplementation in young, Canadian athletes. Journal of the International Society of Sports Nutrition 2015; 12:49.

2. Tawfik S, Koofy NE, Moawad EMI. Patterns of nutrition and dietary supplements use in young Egyptian athletes: A community-based cross-sectional survey. Plos One 2016; 11(8): e0161252.

3. Salgado JVV, Lollo PCB, Farfan JA et al. Dietary supplement usage and motivation in Brazilian road runners. Journal of the International Society of Sports Nutrition 2014; 11:41.

4. Aljaloud SO, İbrahim SA. Use of dietary supplements among professional athletes in Saudi Arabia. Journal of Nutrition and Metabolism 2013; 1-7.

5. Dascombe BJ, Karunaratna M, Cartoon J et al. Nutritional supplementation habits and perceptions of elite athletes within a state-based sporting institute. J Sci Med Sport 2010; 13(2):274-80.

6. Knapik JJ, Steelman RA, Hoedebecke SS et al. Prevalence of dietary supplement use by athletes: Systematic review and meta-analysis. Sports Medicine 2016; 46(1):103-123.

7. Solheim SA, Nordsborg NB, Ritz C et al. Use of nutritional supplements by Danish elite athletes and fitness customers. Scand J Med Sci Sports 2017; 27(8):801-808.

8. Sato A, Kamei A, Kamihigashi E et al. Use of supplements by Japanese elite athletes for the 2012 olympic games in London. Clinical Journal of Sport Medicine 2015; 25(3):260–269.

9. Lieberman HR, Marriott BP, Williams C et al. Patterns of dietary supplement use among college students. Clinical Nutrition 2015; 34(5):976-85.

10. Hull MV, Jagim AR, Oliver JM et al. Gender differences and access to a sports dietitian influence dietary habits of collegiate athletes. Journal of the International Society of Sports Nutrition 2016; 13:38.

11. Argan M, Köse H. Sporcu Besin Desteklerine (Sports Supplements) Yönelik Tutum Faktörleri: Fitness Merkezi Katılımcıları Üzerine Bir Araştırma. Hacettepe J. of Sport Sciences 2009; 20(4):152-164.

12. Yarar H, Gökdemir K, Eroğlu H et al. Elit Seviyedeki Sporcuların Beslenme Bilgi Ve Alışkanlıklarının Değerlendirilmesi. Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Bilim Dergisi 2011;13(3):368-371.

13. Özdoğan Y, Karataş E, Uçar A. Vücut Geliştirme Sporu Yapan Erkeklerin Beslenme Alışkanlıkları Ve Ergojenik Besin Destekleri Kullanma Durumları. ACU Sağlık Bil Derg 2018; 9(4):378-384.

14. İnce B. Profesyonel Basketbolcularda Beslenme Alışkanlıkları Ve Bilgi Düzeylerinin İncelenmesi (Uzmanlık Tezi). İstanbul, Haliç Üniversitesi, 2017.

15. Duman EU. 10-18 Yaş Grubu Yüzücülerin Beslenme Bilgi Düzeyleri İle Bazı Parametrelerin İlişkisinin Saptanması (Uzmanlık Tezi). İstanbul, Haliç Üniversitesi, 2011.

16. Saygın Ö, Göral K, Gelen E. Amatör ve Profesyonel Futbolcuların Beslenme Alışkanlıklarının İncelenmesi. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi 2009; 6(2).

17. Garthe I, Maughan RJ. Athletes and supplements: Prevalence and perspectives. International Journal of Sport Nutrition and Exercise Metabolism 2018; 28(2):126-138.

18. Wardenaar FC, Ceelen IJ, Van Dijk JW et al. Nutritional supplement use by Dutch elite and sub-elite athletes: Does receiving dietary counseling make a difference? International Journal of Sport Nutrition and Exercise Metabolism 2017; 27(1):32-42.

Page 22: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Üniversiteli Sporcu Öğrencilerin Beslenme Destek Ürünleri Kullanım Durumu

14

19. Frączek B, Warzecha M, Tyrała F et al. Prevalence of the use of effective ergogenic aids among professional athletes. Rocz Panstw Zakl Hig 2016; 67(3):271-278.

20. Colls Garrido C, Gómez-Urquiza JL, Cañadas-De la Fuente GA et al. Use, effects, and knowledge of the nutritional supplements for the sport in university students. Nutricion Hospitalaria 2015; 32(2):837-844.

21. Graham-Paulson TS, Perret C, Smith B et al. Nutritional supplement habits of athletes with an impairment and their sources of information. International Journal of Sport Nutrition and Exercise Metabolism 2015; 25(4):387-95.

22. Whitehouse G, Lawlis T. Protein supplements and adolescent athletes: A pilot study investigating the risk knowledge, motivations and prevalence of use. Nutr Diet 2017; 74(5):509-515.

23. Denham BE. Athlete information sources about dietary supplements: A review of extant research. International Journal of Sport Nutrition and Exercise Metabolism 2017; 27(4):325-334.

Page 23: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (15-24) 15

Hemiplejik Hastalarda Gövde Kontrolünün Üst Ekstremite Fonksiyonları, Yaşam Kalitesi ve Depresyona Etkisi

Büşra YALVAÇ

ÖzAmaç: Bu çalışmada, ilk kez serebrovasküler olay (SVO) sonrası inme geçiren hemiplejik hastalarda gövde kontrolünün üst ekstremite fonksiyonları, yaşam kalitesi ve depresyon üzerine etkisinin belirlenmesi amaçlanmaktadır.Gereç ve Yöntem: Bu çalışmaya İstanbul Aydın Üniversitesi (İ.A.Ü) Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde tedavi gören SVO tanısı almış, gövde kontrolü zayıf olan ile kuvvetli olan 35’er gönüllü hasta alındı. Hastaların gövde kontrolünün değerlendirilmesi için modifiye gövde bozukluk ölçeği (mGBÖ), üst ekstremite fonksiyonları için Fugl – Meyer değerlendirme ölçeği, yaşam kalitesi için inmeye özgü yaşam kalitesi ölçeği (SS – QOL), depresyon için Beck depresyon ölçeği (BDÖ) kullanıldı.Bulgular: Gövde kontrolü zayıf olan hasta grubunda, gövde kontrolü ile üst ekstremite fonksiyonları (p=0.000), yaşam kalitesi (p=0.001) ve depresyon (p=0.001) arasında anlamlı ilişki bulundu. Gövde kontrolü kuvvetli olan hasta grubunda da gövde kontrolü ile üst ekstremite fonksiyonları (p=0.000), yaşam kalitesi (p=0.001) ve depresyon (p=0.002) arasında anlamlı ilişki saptandı. Her iki grup arasında, hastaların gövde kontrolü ile üst ekstremite fonksiyonları (p=0.000), yaşam kalitesi (p=0.001) ve depresyon (p=0.002) arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu.Sonuçlar: Hemiplejik hastalarda gövde kontrolü zayıf olan hastalarda üst ekstremite fonksiyonları ve yaşam kalitesinin düşük olduğu ve depresyon seviyelerinin yüksek olduğu belirlendi.

Anahtar Kelimeler: Depresyon, Gövde kontrolü, Hemipleji, Üst ekstremite fonksiyonu, Yaşam kalitesi

İstanbul Aydın Üniversitesi, Sağlık Bilimleri EnstitüsüYazışma adresi: Büşra YALVAÇ, İstanbul Aydın Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü,Beşyol Mah. İnönü Cad. No:38 Küçükçekmece, İstanbul, Türkiye.Tel: +90 531 320 13 07 Faks:+90 212 425 57 59 E-mail: [email protected] ORCID ID: 0000-0002-1442-4360Geliş tarihi: 14 Şubat 2020 Kabul tarihi: 10 Mart 2020Doi num: 10.17932/IAU.TFK.2018.008/2020.301/tfk_v03i1003

Özgün Araştırma - Original Article

Page 24: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Hemiplejik Hastalarda Gövde Kontrolünün Üst Ekstremite Fonksiyonları, Yaşam Kalitesi ve Depresyona Etkisi

16

The Effect of Body Control on Upper Extremity Functions, Quality of Life and Depression in Hemiplejic Patients

AbstractObjective: The aim of this study was to determine the effect of trunk control on upper extremity functions, quality of life and depression in hemiplegic patients with stroke for the first time after cerebrovascular event (SVO).Material and Methods: 35 volunteer patients with weak body control and strong body control who were treated in Istanbul Aydın University Health Application and Research Center were included in this study modified trunk impairment scale (mTIS) for trunk control, Fugl - Meyer assessment scale for upper extremity functions, stroke specific quality of life scale (SS - QOL) for quality of life and Beck depression scale (BDI) for depression were used to evaluate of the patients.Results: In the patient group with poor trunk control, a significant relationship was found between trunk control and upper extremity functions (p=0.000), quality of life (p=0.000) and depression (p=0.001). A significant correlation was found between trunk control and upper extremity functions (p=0.000), quality of life (p=0.001) and depression (p=0.002) in patients with strong trunk control. Statistically significant differences were found between body control and upper extremity functions (p=0.000), quality of life (p=0.001) and depression (p=0.002).Conclusion: Upper extremity functions and quality of life were lower and depression levels were higher in patients with poor trunk control in hemiplegic patients.

Keywords: Depression, Trunk control, Hemiplegia, Upper extremity function, Quality of life

GirişSerebrovasküler olay (SVO), beyin damarlarındaki herhangi bir patoloji sonucunda beyin kan akımının aniden bozulmasıyla meydana gelen hastalıktır. SVO sonrası genellikle hemipleji biçiminde vücudun bir yarısının hareket kaybı ile hemiparezi oluşabilir. Dünyada SVO, kalp hastalıkları ile kanserden sonra üçüncü sırada yer alan ölüm nedeni olmakla birlikte, kalıcı sakatlığın da ana sebebi olarak bildirilmektedir (1). Postüral kontrolün sağlanmasında önemli rol oynayan gövde kontrolü, üst ekstremite fonksiyonun gelişimi ve günlük yaşam aktiviteleri için temel oluşturur. Zayıf postüral kontrol üst ekstremite hareketlerini kısıtlar, hareketlerin doğruluğu ile hızını etkiler. Fonksiyonel durumun olumsuz etkilenmesiyle, hastalarda depresyon ve yaşam kalitesinde azalma görülebilmektedir. Hemiplejik hastalarda gövde kontrolünün değerlendirilip rehabilitasyon hedefleri arasında yer almasını sağlayarak bireylerin fonksiyonel, psikiyatrik ve sosyal düzeylerini yükseltmekle birlikte topluma kazandırılması sağlanabilir. Bunlardan yola çıkacak olursak çalışmamızın amacı; hemiplejik hastalarda gövde

kontrolünün üst ekstremite fonksiyonları, depresyon ve yaşam kalitesi üzerine etkisini incelemektir.

İnme ve gövde kontrolüSVO sonucu inme geçiren hastalarda gövde kontrol kayıplarıyla çok sık karşılaşılır ve iyileşmeyi etkileyen faktörlerden biridir. Vücudun değişik kısımları için dinamik stabilizasyon sağlayan gövde, ayakta durma ile oturma pozisyonunda destek yüzeyiyle temasını devam ettiren vücut bölümümüzdür. Gövde vücudun anahtar noktası olarak yer alır. Proksimal gövde kontrolü ne kadar düzgün olursa, distal ekstremite hareketleri, denge ve fonksiyonel hareketler o kadar başarılı yapılır. Düzgün bir gövde desteğiyle diğer vücut kısımlarındaki anormalliklerde azalma görülür.

Baş ve ekstremitelerde görülen hareket paternleri, gövde kontrolü ile ilgilidir. İyi bir gövde kontrolü diğer vücut bölümlerindeki normal olmayan hareket paternlerini azaltmaktadır. Üst ekstremite fonksiyonunun gövde kontrolüyle doğrudan bağlantılı olduğu yapılan araştırmalarla ispatlanmıştır (2).

Page 25: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Büşra YALVAÇ

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (15-24) 17

Genel düşüncenin aksine, yapılan araştırmalarda inme sonrası gövde kaslarının iki yönlü etkilendiği, gövde hareketlerinin kronik inme hastalarında anormal patern izlediği gözlemlenmiştir. Başka bir çalışmada hemiplejik hastalarda elektromyografi (EMG) ile gövde kaslarının aktiviteleri kaydedilip gövde kaslarının işlevlerinin bozulduğu bulunmuştur (2).

İnmede üst ekstremite fonksiyonelliği ile gövde kontrolünün ilişkisiPostüral reaksiyonlarda azalma sonucunda en fazla etkilenen gövde kontrolü olduğundan, gövdenin üst ekstremite ile uyumlu çalışması zorlaşır. Postüral reaksiyonların pek çoğunda üst ve alt ekstremite ile baş hareketleri gövde sayesinde gerçekleştirilir. Derin gövde kasları, üst ekstremitenin herhangi bir yöne hareketi esnasında omurgayı dik tutarlar. Ekstremite hareketleriyle ortaya çıkan yer değiştirme ile postüral sapma esnasında gövde kasları otomatik olarak harekete uygun şekilde kontrakte olurlar. Bu ön postüral hazırlık, uzanma esnasında üst ekstremitenin daha hafif hissedilmesi ile kolay hareket etmesini sağlar. Bunun nedeni, proksimal gövde stabilitesi omuz kasları için temel hareket meydana getirerek elde de etkili hareketin açığa çıkarmasına destek olur. Hemiparetik hastalarla yapılan çalışmalarda, üst ekstremitenin transfer anında kol salınımı, uzanma ile kavrama sırasında el oryantasyonu yapılırken bütün hastalarda abartılı gövde hareketleri gözlemlenmiştir. Hemiparetik olguların uzanma ile kavrama esnasında kol ve el hareketleri arasında koordinasyon bozukluğuna rastlanılır. Araştırmalarda kronik dönemde olan hemiplejik hastalarda tedavi esnasında gövde hareketleri kısıtlandığında üst ekstremite koordinasyon paterninin geliştiği gözlenmiştir (3).

İnme ve depresyon SVO sonrasında değişik duygulanım ile davranış bozuklukları meydana gelir. Bu bozukluklar; depresyon, mani nöbetleri, bipolar bozukluk, anksiyete bozuklukları, apati, patolojik ağlama ile gülme olarak sıralanabilir. En sık rastlanılan bozukluk ise depresyon olarak tanımlanır (4). İnme sonrası iyileşme birçok faktöre bağlı olmak birlikte bunlardan en önemlilerinden biri psikolojik

faktörlerdir. Yapılan çalışmalarda depresyonunu rehabilitasyon süreci üzerinde büyük bir etkisinin olduğu gözlenmektedir (5).

İnme ve yaşam kalitesiİnme, fonksiyonel fonksiyonlarda yetersizliğe sebep olması ve kişiyi yaşamı boyunca etkilemesi sebebiyle hastanın yaşam kalitesini ile yaşam memnuniyetini azaltmakta, toplumun ve ailenin sosyal ve ekonomik yükünü arttırmaktadır (6). Değişik çalışmalarda hemiplejik hastaların uzun dönemde yaşam kalitesinde bozulma olduğunu göstermiştir. Fiziksel ve mobilite fonksiyonlarındaki bu kısıtlamanın hemiplejik hastaların yaşam kalitesinde azalmaya sebep olduğu ve bu kişilerin genellikle uykusuzluk ve aile ilişkileri ile ilgili problemler yaşadıkları belirtilmiştir (7). Farklı yazarlar yaşam kalitesi ve günlük yaşam aktivitelerinde bağımlılık ve fiziksel fonksiyonlarda yetersizlik arasında güçlü bir ilişki olduğunu savunmaktadır (8).

Gereç ve YöntemBu çalışmaya, Mart 2018 - Temmuz 2019 tarihleri arasında İ.A.Ü Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin İnme Merkezi’nde ayaktan ve yatarak tedavi gören, SVO tanısı almış çalışmaya dâhil edilme kriterlerine uyan 70 gönüllü hasta alınmıştır. Çalışmaya dâhil edilme kriterleri sırasıyla: İlk kez SVO tanısı almak, SVO sonrası hemipleji tablosu görülmesi, kognitif fonksiyonlarının yeterli düzeyde olması (Mini Mental Test skoru 24 ve üstü olanlar), çalışmaya gönüllü olmak, okuma ve yazma bilmek şeklindeydi. Çalışmadan dışlanma kriterleri ise sırasıyla: Hemipleji dışında fonksiyonelliği etkileyecek herhangi bir nörolojik ya da ortopedik problemi olması, kognitif bozukluğu olması, yakın zamanda cerrahi işlem geçirmek olarak belirlenmiştir.

Çalışmaya katılan tüm hastalar çalışmanın amacı, süresi ve yapılacak işlemler hakkında bilgilendirilerek 2019/26 nolu karar ile onaylanan, İstanbul Aydın Üniversitesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu değerlendirme parametrelerine uygun olarak hazırlanan “Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu” okutularak imzalatıldı.

Page 26: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Hemiplejik Hastalarda Gövde Kontrolünün Üst Ekstremite Fonksiyonları, Yaşam Kalitesi ve Depresyona Etkisi

18

Bu çalışma kesitsel bir çalışmadır. Örneklem büyüklüğü G Power 3.1.9.2 programı kullanılarak belirlendi. Tüm bireylerin demografik bilgileri incelendi. Gövde kontrolü, nörolojik hastalıklarda gövde kontrolünün değerlendirilmesi için oluşturulan modifiye gövde bozukluk ölçeği (mGBÖ) ile değerlendirildi.

mGBÖ, dinamik oturma dengesi ile gövde koordinasyonu olmak üzere 2 alt parametreden oluşmaktadır. Dinamik oturma dengesinde skorlar 0 ile 10 arasında, gövde koordinasyonunda ise skorlar 0 ile 6 arasındadır. Toplam skor minimum 0 maksimum 16 puan olmakla birlikte yüksek puanın daha iyi performansı gösterdiği kabul edilir. Ölçek uygulanırken başlangıç pozisyonu için hastalardan ayaklar yerle tam temas halinde, dizler 90º fleksiyonda, gövde desteği olmadan eller ve ön kollar uyluklar üstünde destekli olacak biçimde oturması istendi. Bütün parametler 3 kez tekrarlandı ve hastanın gösterdiği en iyi performans kaydedildi. Başlama pozisyonunu 10 saniye koruyamayan bireylerde toplam puan 0 verildi.

Üst ektremite fonksiyonları motor fonksiyonunun değerlendirilmesinde, Fugl-Meyer üst ekstremite motor değerlendirme ölçeği kullanıldı. Fugl-Meyer üst ekstremite değerlendirme ölçeği, oturma pozisyonu, el bileği değerlendirmesi, el değerlendirmesi, koordinasyon ve hız değerlendirmesi başlıkları altında 9 paramatreden oluşur. Oturma pozisyonunda; refleks aktivite, fleksör ve ekstansör sinerjiler, kombine sinerjist hareketler, sinerji dışı hareketler ve normal refleks aktiviteler değerlendirilir. El bileği değerlendirilmesinde; omuz 0 derece abduksiyon ve dirsek 90 derece fleksiyondayken el bileği fleksiyon – ekstansiyon, dorsifleksiyon, omuz 30 derece fleksiyonda ve dirsek ekstansiyondayken el bileği stabilitesi ile el bileği fleksiyon – ekstansiyon, omuz 0 derece abduksiyon ve dirsek 90 derece fleksiyondayken ön kol pronasyonda el bileği sirkümdiksiyonu değerlendirilir. El değerlendirmesinde; parmakların fleksiyon – ekstansiyonu ile kavrama tipleri değerlendirilir. Koordinasyon ve hız değerlendirmesinde; hızlı bir şekilde parmak burun testi 5 tekrar yapılarak titreme, dismetri ve hıza bakılır. Farklı maddelerde bulunan yetenekleri gerçekleştirme-gerçekleştirememe-

kısmen gerçekleştirme durumuna göre hastanın puanı belirlenir (0: Gerçekleştiremiyor, 1: Kısmen gerçekleştiriyor, 2: Tamamen gerçekleştiriyor). Toplam maksimum skor 66, minimum skor 0’dır.

Yaşam kalitesinin değerlendirilmesinde inmeye özgü yaşam kalitesi ölçeği [stroke specific quality of life scale (SS-QOL)] kullanılmıştır. İnme tanısı alan kişilerin yaşam kalitesini değerlendirmek amacıyla oluşturulan ölçek 49 maddeyi içeren 12 alandan oluşmaktadır. İnmeye özgü yaşam kalitesi ölçeğinin maddeleri 1’den 5’e kadar değişen skorla değerlendirilir. Derecelendirme “1. Kesinlikle katılıyorum, 2. Kısmen katılıyorum, 3. Kararsızım, 4. Kısmen katılmıyorum, 5. Kesinlikle katılmıyorum” şeklinde yapılmıştır. Bazı maddelerdeyse “1. Hiç yapamadım, 2. Çok zorlandım, 3. Biraz zorlandım, 4. Çok az zorlandım, 5. Hiç zorlanmadım” şeklinde değerlendirilir. Ölçeğe ait her bir alanın puan ortalamasının belirlenmesinde, alana ait tüm maddelerden alınan puanlar toplanarak, alana ait madde sayısına bölünmektedir. Her bir alandan alınan ortalama puanların toplamının 12’ye bölünmesi ile de ölçeğin toplam puanı hesaplanmaktadır. Ölçek puanının yüksek olması, yaşam kalitesinin yüksek olduğunu göstermektedir.

Depresyon değerlendirilmesi için Beck depresyon ölçeği kullanıldı. Her yanıttan elde edilen 0-3 arasındaki puanların toplanması ile değerlendirilen, toplam 21 sorudan oluşan bir depresyon derecelendirme ölçeğidir. Bu ölçekte her bir madde 4 seçenekten oluşan 21 belirti kategorisini içerir. Hastadan, uygulama günü de dahil olmak üzere, geçirilen son 1 haftada kendisini nasıl hissettiğini en iyi tanımlayan cümleyi seçerek işaretlemesi istenir. Denk düşen puan aralıkları doğrultusunda ölçek, 1-10 arası normal, 11-16 arası orta derecede duygu durumu bozukluğu, 17-20 arası klinik depresyon; 21-30 arası orta düzeyde depresyon; 31-40 arası ciddi düzeyde depresyon; 41-63 arası ağır depresyon biçiminde değerlendirilmektedir.

Hastaların kognitif durumunu belirlemek için mini mental testi (MMT) ile değerlendirildi. Yönelim, kayıt hafızası, dikkat ile hesaplama, hatırlama ve dil şeklinde 5 ana başlık altında toplanmış 11 maddeden meydana gelir. Total skor 30’dur. 24 puan eşik değeri olarak belirlenmiştir.

Page 27: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Büşra YALVAÇ

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (15-24) 19

Verilerin istatistiksel analizi, SPSS versiyon 21.0 istatistik programı ile yapılmıştır. Tanımlayıcı bulgular medyan (minimum-maksimum), (+,-) ve ± standart sapma kullanılarak belirlendi. Normal dağılıma uygunluk analizleri Shapiro-Wilk testi ile yapıldı. Sayısal veriler arasındaki ikili ilişkiler verilerin dağılımın özelliklerine göre Pearson korelasyon analizi ile değerlendirildi. Veriler normal dağılım göstermediğinden grupların karşılaştırılması için, Mann Whitney-U testi kullanıldı. Tanımlayıcı istatistik olarak sayısal değişkenler için ortalama±standart sapma, kategorik değişkenler için ise sayı ve % değerleri kullanılmıştır. Anlamlılık p<0.005 düzeyinde kabul edilmiştir.

BulgularÇalışmaya dâhil edilen, Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre hemipleji tanısı almış 41’i (%58.6) erkek, 29’u (%41.4) kadın olmak üzere 70 hasta alındı. Çalışmamızdaki hemiplejik hastaların yaş ortalaması 58.26 ± 10.8 yıldı. Çalışmaya katılan hemiplejik hastaların demografik özellikleri Tablo 1’de gösterildi. Gövde kontrolü ile sırasıyla üst ekstremite fonksiyonları ve yaşam kalitesi arasında pozitif yönde istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptandı (p=0.000 ve p=0.001). Hemiplejik hastaların gövde kontrolü ile üst ekstremite fonksiyonları, yaşam kalitesi ve depresyon arasındaki ilişki Tablo 3’de gösterildi. Gövde kontrolü ile depresyon arasındaki ilişki negatif yönde istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0.002).

Tablo 1. Hemiplejik Hastaların Demografik Özellikleri

Yaş (n=70) 58.26 ± 10.8 38.00 – 85.00(min-maks)

Cinsiyet n4129

%58.641.4

ErkekKadın

Eğitim DurumuİlkokulLiseÜniversite

142927

20.041.438.6

Hemipleji süresiAkutSubakutKronik

142036

20.028.651.4

Etkilenen tarafSağ Sol

4129

58.641.4

SVO TipiİskemikHemorajik

5218

74.325.7

Tablo 2. Kullanılan Değerlendirme Parametrelerinin Özellikleri (n=70)

n = 70 Ort ± Ss Min MaksmGBÖ 11.2 ± 3.0 7 16SS – QOL 162.9 ± 42.0 100 245FUGL–MEYER 49.7 ± 10.5 28 66BDÖ 21.1 ± 11.4 7 50MMT (mini mental test) 29.0 ± 0.9 27 30

Page 28: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Hemiplejik Hastalarda Gövde Kontrolünün Üst Ekstremite Fonksiyonları, Yaşam Kalitesi ve Depresyona Etkisi

20

Tablo 3. Gövde Kontrolü ile Üst Ekstremite Fonksiyonları, Yaşam Kalitesi ve Depresyon Arasındaki İlişki

mGBÖr p

FUGL – MEYER 0.843 0.000*SS - QOL 0.751 0.001*BDÖ -0.809 0.002*

*p<0.05 istatistiksel anlamlılık

Tablo 4. Üst Ekstremite Fonksiyonları ile Yaşam Kalitesi ve Depresyon Arasındaki İlişki

FUGL - MEYERr p

SS - QOL 0.712 0.001*BDÖ -0.763 0.001*

*p<0.05 istatistiksel anlamlılık

Tablo 5. Yaşam Kalitesi ile Depresyon Arasındaki İlişki

SS - QOLr p

BDÖ -0.603 0.005**p<0.05 istatistiksel anlamlılık

Üst ekstremite fonksiyonları ile yaşam kalitesi pozitif yönde (p=0.001), depresyon negatif yönde anlamlı bulundu (p=0.001). Üst ekstremite fonksiyonları ile yaşam kalitesi ve depresyon

arasındaki ilişki Tablo 4’de verilmiştir. Yaşam kalitesi ile depresyon arasında (Tablo 5) saptanan negatif yönlü ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0.005).

Gövde kontrolünü ölçmede kullanılan modifiye gövde bozukluk ölçeğinin puanlamasında 10.5 puan ve altı grup 1, 10.5 puanın üstü grup 2 olarak gruplandırıldı. Grup 1’de yer alan hastalarda gövde kontrolü ile üst ekstremite fonksiyonları (p=0.000) ve yaşam kalitesi (p=0.001) pozitif yönde anlamlı, depresyon ile (p=0.001) negatif yönde anlamlı ilişki saptandı.

Grup 2’de olan hasta grubunda gövde kontrolü ile üst ekstremite fonksiyonları (p=0.000) ve yaşam kalitesi (p=0.001) pozitif yönde anlamlı, depresyon ile (p=0.002) negatif yönde anlamlı ilişki bulundu.

Grup 1 ve grup 2’de yer alan hastaların iki grup arası karşılaştırılması Tablo 6’da gösterilmiştir.

Page 29: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Büşra YALVAÇ

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (15-24) 21

Tablo 6. Grup 1 ve Grup 2’de olan Hastaların Gövde Kontrolünün diğer Parametrelerle Karşılaştırılması

GRUP 1 GRUP 2

r p r p

FUGL – MEYER 0.856 0.000* 0.895 0.000*

SS-QOL 0.773 0.001* 0.744 0.001*

BDÖ -0.704 0.001* -0.609 0.002*

*p<0.05 istatistiksel anlamlılık

Tablo 7. Hemiplejik Hastaların Gruplar Arası Karşılaştırılması

Grup 1(n =35)

Grup 2(n = 35) p

FUGL – MEYER 41.2 ± 7.3 58.3 ± 4.2 0.000*

SS-QOL 129.4 ± 15.7 196.3 ± 32.1 0.001*

BDÖ 29.8 ± 9.4 12.4 ± 4.4 0.002*

*p<0.05 istatistiksel anlamlılık

Grup 1’de yer alan hastaların üst ekstremite fonksiyonları ortalama puanı 41.2 ± 7.3, yaşam kalitesinin ortalama puanı 129.4 ± 15.7 bulundu. Grup 2’de yer alan hastaların üst ekstremite fonksiyonları ile yaşam kalitesinin ortalama puanları ise sırasıyla 58.3 ± 4.2 ile 196.3 ± 32.1 bulundu. Hemiplejik hastalarda ekstremite fonksiyonları ve yaşam kalitesi her

iki grup arasında karşılaştırıldığında anlamlı fark bulunmuştur (Tablo 7).

Depresyon ortalama puanları ise Grup 1’deki hastalarda 29.8 ± 9.4, grup 2’deki hastalarda 12.4 ± 4.4 bulundu. Bu sonuçlarla iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p=0.002, Tablo 7).

TartışmaGövde, vücudun en önemli dinamik stabilizatörü ve hemipleji rehabilitasyonun en önemli parçası olarak yer alır. Oturma ve ayakta durma esnasında etkin olan gövde kaslarının etkilenmesi, hemiplejik hastaların aktivite limitasyonları yaşamalarına sebep olmaktadır (2).

Verheyden ve ark. yaptıkları bir çalışmada, gövde kaslarının her iki serebral hemisferden de inerve olduğu için hem kontralateral hem de ipsilateral vücut kaslarının işlevselliğini önemli ölçüde etkilediği sonucuna varmıştır (9). Buradan yola çıkacak olursak, tedaviye başlanıldığından itibaren hastanın gövdesi detaylı olarak değerlendirilip tedavi programında gövdeye mutlaka yer verilmesi gerekir.

İnme sonrası sık görülen üst ekstremite fonksiyon kaybı hastaların günlük yaşamlarını limitleyen en önemli sorunlardan biri olarak yer alır (10). Yapılan çalışmalarda üst ekstremite fonksiyonlarının, kişilerin günlük yaşam aktivitelerinde (GYA) olduğu gibi aynı zamanda yaşam kalitesinde de etkili bir faktör olup alt ekstremiteye göre çok daha dominant etkiye sahip olduğu görülmektedir (11). Ayakta durma ile oturma esnasında üst ekstremiteye yönelik bir aktivite uygulanırken gövde ve pelvis kaslarıyla yapılan stabilizasyonla vücudun graviteye karşı desteklenmesi gerekir. Ekstremite hareketleriyle meydana gelen yer değiştirme ve postüral sapma esnasında gövde kasları, otomatik olarak harekete uygun biçimde kasılırlar. Kliniksel olarak ön postüral hazırlığın olması,

Page 30: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Hemiplejik Hastalarda Gövde Kontrolünün Üst Ekstremite Fonksiyonları, Yaşam Kalitesi ve Depresyona Etkisi

22

uzanma sırasında üst ekstremitenin ağırlığının daha az hissedilmesi ile efor sarf etmeden hareket edebilmesi anlamına gelir (12).

Shiba ve ark., bilateral üst ekstremite fonksiyonlarının; hareketin yönü, duruş ile gövde kaslarının aktivitesine etkisini incelemiştir. Bilateral üst ekstremitede aktivite esnasında gövde kaslarının aktiviteleri EMG ile bakılmış ve üst ekstremite aktivitesi esnasında m. rectus abdominis, m. obliquees externus ile spinal kasların kasıldığı belirlenmiştir. Bu nedenle gövde kontrolünün etkilenmesiyle üst ekstremitede fonksiyonel kayıp olur (13).

Çalışmamızda gövde kontrolü kuvvetli düzeyde olan hasta grubunda üst ekstremite fonksiyonları iyi düzeyde, gövde kontrolü zayıf olan hasta grubunda üst ekstremite fonksiyonlarının olumsuz etkilendiği gözlenmiş olup yukarıdaki çalışmayı desteklemektedir.

Hemipleji, bireylerde ciddi fiziksel disfonksiyona sebep olan bir hastalıktır ve bununla bağlantılı olarak da yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler (14). Hemiplejik kişilerin, sağlıklı kişilere göre yaşam kalitelerinin %40 oranında daha düşük olduğu belirtilmektedir (15). Hemipleji, oluşturduğu fiziksel sorunlarla birlikte, uzun süreli bakım gereksinimi ile iş kayıpları sebebiyle hem kişinin hem de ailenin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler (16).

Hemiplejik bireylerde gövde aktivitesinin düşük olması, tutulumun lokalizasyonu, şiddetli nörolojik defisitler, afazi, çeşitli motor bozukluklar, mental bozukluklar ve depresyon gibi faktörlerin bu bireylerin yaşam kaliteleri üzerinde etkili olduğu ifade edilmektedir (17). Çeşitli etmenlere bağlı olarak oluşan denge bozuklukları ile düşme, hemiplejik kişilerin GYA’da bağımsızlıklarının azalmasıyla beraber yine yaşam kalitelerinin azalmasına neden olmaktadır (18).

Hsieh ve ark., yüz altmış dokuz hemiplejik hastada yaptıkları bir çalışmada, erken dönemde gövde kontrolü kaybının günlük yaşam aktivitelerini olumsuz etkilediği sonucuna ulaşmıştır (19). Yukarıdaki bilgilere dayanarak GYA’nın yaşam

kalitesini de etkilediği anlaşılmış olup bizim çalışmamızda da gövde kontrolü zayıf olan hasta grubunda gövde kontrolü kuvvetli olan hasta grubuna göre yaşam kalitesinin olumsuz etkilendiği sonucuna varılmıştır.

Yapılan araştırmalarda yaşam kalitesini artırmaya yönelik en fazla üst ekstremite fonksiyonlarını geliştirme üzerinde durulmaktadır (20). Yapılan çoğu araştırmada üst ekstremite fonksiyonlarının yaşam kalitesini etkilediğini öne sürmüştür (20-22). Pang ve ark. yaptıkları bir araştırmada, üst ekstremite motor fonksiyonları iyi olan hemiplejik hastaların inme sonrası 6. aydaki yaşam kalite skorlarının daha yüksek olduğu gözlemlendi. Çalışmamızda üst ekstremite fonksiyonları ile yaşam kalitesi arasında güçlü bir ilişki bulunmuş olup bu araştırmaları desteklemektedir.

İnme hastalarında duygudurum bozuklukları içinde en fazla görülen depresyondur (23). Whyte ve Mulsant’ın yaptığı bir araştırmada inme sonrası ilk 6 ayda depresyon görülme sıklığının %9-34 oranında olduğunu ve iki yıllık izlemdeyse kişilerin yaklaşık %50’sine depresyon tanısı koyulduğunu belirlemiştir (24). Depresyon hemiplejik olgularda tedavi edilmediğinde prognoz ve rehabilitasyonun başarısını düşüren önemli bir komplikasyondur (25). İnme sonrası oluşan fonksiyonel bozukluğu daha fazla olan kişilerde depresyon düzeyi daha yüksek bulunmuştur (26).

Çalışmamızda gövde kontrolü kuvvetli düzeyde olan hasta grubunda üst ekstremite fonksiyonları iyi düzeyde, gövde kontrolü zayıf olan hasta grubunda üst ekstremite fonksiyonlarının olumsuz etkilendiği gözlenmiş olup yukarıdaki çalışmayı desteklemektedir.

Depresyonun getirdiği üzüntülü ruh hali, değersizlik hissi, güçsüzlük, isteksizlik, karamsarlık ve fizyolojik fonksiyonlarda yavaşlama rehabilitasyon programlarına katılımını olumsuz yönde etkilemektedir. Depresif olgularda motor ve fonksiyonel iyileşmenin depresyon görülmeyen hastalara göre önemli ölçüde geri kaldığı literatürlerde görülmektedir (27). Hermann ve ark. çalışmasında bir senelik takiplerinde, Parikh ve ark. iki senelik takiplerinde depresyon

Page 31: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Büşra YALVAÇ

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (15-24) 23

ve zayıf fonksiyonel iyileşme arasında güçlü ilişki saptamışlardır (28). Seiji ve ark. yaptığı bir çalışmada, 237 hemiplejik hastada fonksiyonel iyileşme ile depresyon ve apatinin birbiri ile ilişkili olduğu sonucuna varmıştır (29).

Bizim yaptığımız bu çalışmada, gövde kontrolü zayıf olan hasta grubunda gövde kontrolü kuvvetli olanlara göre depresyon düzeyinin yüksek olduğu saptanmıştır. Çalışmamızda, üst ekstremite fonksiyonları ile depresyon arasındaki ilişki incelendiğinde literatürle uyumlu olarak üst ekstremite fonksiyonları arttıkça depresyon düzeyinde azalma olduğu görülmüştür.

Depresyon, inmenin ilk senesinden sonraki geç dönemde en önemli yaşam kalitesi belirteçlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Öztürk ve ark. inme geçirmiş olgularda %38 oranında depresyon belirlemişlerdir. Bir sene sonra yapılan muayenede depresyon belirlenen olguların yaşam kalitelerini de düşük olarak gözlemleyip, depresyonun kişinin rehabilitasyonuna katılma motivasyonunu düşürdüğünü ifade etmişlerdir (30). Yaptığımız bu çalışmada, yaşam kalitesi ve depresyon arasında güçlü bir ilişki olduğu sonucuna varılmıştır.

Çalışmanın limitasyonu olarak; hemiplejik hastalarda akut, subakut ve kronik dönemdeki gövde kontrolü etkilenimleri ve gövde kontrolünün alt parametreleri değerlendirilmemiştir.

SonuçHemiplejik hastalarda gövde kontrolündeki iyileşmenin üst ekstremite fonksiyonlarının daha iyi olmasını sağladığı, yaşam kalitesini arttırdığı, depresyon kontrolünü sağladığı tespit edildi. Rehabilitasyon hizmeti alan hemiplejik hastalarda genellikle ekstremite ve denge fonksiyonlarına yönelik tedavi programı oluşturulmaktadır ve gövde kontrolü göz ardı edilmektedir. Gövde kontrolüne yönelik verilen egzersizlerin hastalarda prognoz ve psikososyal açıdan olumlu sonuçlar vereceği ve rehabilitasyon programı içerisinde mutlaka yer alması gerektiği düşünülmektedir.

KAYNAKLAR

1. Dromerick AW, Edwards DF, Kumar A. Hemiplegic shoulder pain syndrome: frequency and characteristics during inpatient stroke rehabilitation. Archives of physical medicine and rehabilitation. 2008; 89(8):1589-93.

2. Karthikbabu S, Chakrapani M, Ganeshan S et al. A review on assessment and treatment of the trunk in stroke: a need or luxury. Neural regeneration research. 2012; 7(25):1974.

3. Levin MF, Musampa NK, Henderson AK, Knaut LA. New approaches to enhance motor function of the upper limb in patients with hemiparesis. Hong Kong Physiotherapy Journal. 2005; 23(1):2-5.

4. Robinson M, Robert G. Neuropsychiatric consequences of stroke. Annual review of medicine. 1997; 48(1):217-29.

5. Morris PL, Raphael B, Robinson RG. Clinical depression is associated with impaired recovery from stroke. Medical Journal of Australia. 1992; 157(4):239-42.

6. Bottemiller KL, Bieber PL, Basford JR, Harris M. FIM scores, FIM efficiency, and discharge disposition following inpatient stroke rehabilitation. Rehabilitation Nursing. 2006; 31(1):22-5.

7. Clarke PJ, Lawrence JM, Black SE. Changes in quality of life over the first year after stroke: findings from the Sunnybrook Stroke Study. Journal of Stroke and Cerebrovascular Diseases. 2000; 9(3):121-7.

8. Krančiukaitė D, Rastenytė D. Measurement of quality of life in stroke patients. Medicina (Kaunas). 2006; 42(9):709-16.

9. Verheyden G, Nieuwboer A, De Wit L et al. Trunk performance after stroke: an eye catching predictor of functional outcome. Journal of Neurology, Neurosurgery & Psychiatry. 2007; 78(7):694-8.

10. Classen J, Liepert J, Wise SP et al. Rapid plasticity of human cortical movement representation induced by practice. Journal of neurophysiology. 1998; 79(2):1117-23.

Page 32: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Hemiplejik Hastalarda Gövde Kontrolünün Üst Ekstremite Fonksiyonları, Yaşam Kalitesi ve Depresyona Etkisi

24

11. Nichols-Larsen DS, Clark P, Zeringue A et al. Factors influencing stroke survivors’ quality of life during subacute recovery. Stroke. 2005; 36(7):1480-4.

12. Raine S, Meadows L, Lynch-Ellerington M et al. Bobath Kavramı: Nörolojik Rehabilitasyonda Teori ve Klinik Uygulama: Pelikan Kitabevi; 2012.

13. Doğru E. Inme Hastalarında Uyluk Arkası Duyu Eğitiminin Gövde Kontrolü ve Üst Ekstremite Fonksiyonlarına Etkisi. 2014.

14. Patel M, Tilling K, Lawrence E et al. Relationships between long-term stroke disability, handicap and health-related quality of life. Age and Ageing. 2006; 35(3):273-9.

15. Raju RS, Sarma PS, Pandian JD. Psychosocial problems, quality of life, and functional independence among Indian stroke survivors. Stroke. 2010; 41(12):2932-7.

16. Albanese A, Bhatia K, Bressman SB et al. Phenomenology and classification of dystonia: a consensus update. Movement disorders. 2013; 28(7):863-73.

17. KarthikBabu S, Nayak A, Vijayakumar K et al. Comparison of physio ball and plinth trunk exercises regimens on trunk control and functional balance in patients with acute stroke: a pilot randomized controlled trial. Clinical rehabilitation. 2011; 25(8):709-19.

18. Özdil A. İnme Hastalarının Oturma Dengesi, Oturmada Fonksiyonel Aktivite Becerileri, Bağımsızlık Düzeyleri ve Yaşam Kalitelerinin Sağlıklı Bireyler İle Karşılaştırılması: Eastern Mediterranean University EMU; 2017.

19. Hsieh C-L, Sheu C-F, Hsueh I-P, Wang C-H. Trunk control as an early predictor of comprehensive activities of daily living function in stroke patients. Stroke. 2002; 33(11):2626-30.

20. Pang MY, Harris JE, Eng JJ. A community-based upper-extremity group exercise program improves motor function and performance of functional activities in chronic stroke: a randomized controlled trial. Archives of physical medicine and rehabilitation. 2006; 87(1):1-9.

21. Brogårdh C, Sjölund BH. Constraint-induced movement therapy in patients with stroke: a pilot study on effects of small group training and of extended mitt use. Clinical rehabilitation. 2006; 20(3):218-27.

22. Hakkennes S, Keating JL. Constraint-induced movement therapy following stroke: a systematic review of randomised controlled trials. Australian Journal of Physiotherapy. 2005; 51(4):221-31.

23. Burvill P, Johnson G, Jamrozik K et al. Prevalence of depression after stroke: the Perth Community Stroke Study. The British Journal of Psychiatry. 1995; 166(3):320-7.

24. Whyte EM, Mulsant BH. Post stroke depression: epidemiology, pathophysiology, and biological treatment. Biological psychiatry. 2002; 52(3):253-64.

25. Kotila M, Numminen H, Waltimo O, Kaste M. Depression after stroke: results of the FINNSTROKE Study. Stroke. 1998; 29(2):368-72.

26. Caeiro L, Ferro JM, Santos CO, Figueira ML. Depression in acute stroke. Journal of psychiatry and neuroscience. 2006; 31(6):377.

27. Spalletta G, Guida G, De Angelis D, Caltagirone C. Predictors of cognitive level and depression severity are different in patients with left and right hemispheric stroke within the first year of illness. Journal of neurology. 2002; 249(11):1541-51.

28. Parikh RM, Robinson RG, Lipsey JR et al. The impact of poststroke depression on recovery in activities of daily living over a 2-year follow-up. Archives of neurology. 1990; 47(7):785-9.

29. Hama S, Yamashita H, Yamawaki S, Kurisu K. Post‐stroke depression and apathy: Interactions between functional recovery, lesion location, and emotional response. Psychogeriatrics: the official journal of the Japanese Psychogeriatric Society. 2011; 11(1):68-76.

30. Öztürk Y, Soy D, Öztürk M et al. İnmeden Bir Yıl Sonraki Yaşam Kalitesi Ve Fonksiyonel Bağımsızlığın Değerlendirilmesi. Düşünen Adam. 2002; 15(2):117-21.

Page 33: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (25-33) 25

Ani İşitme Kaybı (AİK) Hastalarının Hemoreolojik Parametrelerinin İncelenmesi

Mukaddes SİNAN1, Nesrin Zeynep ERTAN1, Özlem YALÇIN2, Bengüsu MİRASOĞLU3

ÖzAmaç: Ani işitme kaybının (AİK) patofizyolojisi hakkında yeterli bilgi olmamakla birlikte, çeşitli yayınlarda, koklear kan akımında azalma, perilenfada oksijenlenmenin azalması gibi nedenler bildirilmiştir. Bu nedenle, ilaç tedavisinin yanında sıklıkla hiperbarik oksijen tedavisi (HBOT) de uygulanmaktadır. Ancak, bu tedavinin sonunda, çoğunlukla işitme geri gelse de bazen kulak çınlamasının devam etmesi, bu hastalarda koklear kan akımını etkileyen başka faktörlerin olabileceğini düşündürmektedir. Bu çalışmada, AİK sendromu ile kan akımı faktörlerinin ilişkisini araştırmak amacı ile bu hastaların hemoreolojik parametreleri incelenmiştir.Gereç ve Yöntem: Bu çalışmaya 14 AİK hastası (yaş: 49.3 ± 12.5) ve diğer bölümlerden 15 normal işitmeli gönüllü (yaş: 46.8 ± 11.1) katılmıştır. Kan ve plazma viskoziteleri, koni / düzlem viskozimetresi (Wells-Brookfield) kullanılarak ölçülmüştür. Eritrosit deformabilite (ED) ve agregasyon (EA) parametreleri ise lazer uyumlu bir Ektasitometre (LO®RCA, Mechatronics) ile ölçülmüştür. İstatistiksel analizler, Student-t ve Mann-Whitney U testleri kullanılarak yapılmıştır.Bulgular: İki grup arasında yapılan analizlerde, agregasyon sonuçları arasındaki farklar (hasta/kontrol) plazmada: amplitüd [AMP (au)]: 25.49/28.38 (p<0.01); agregasyon indeksi [AI (%)]: 72.38/66.36 (p<0.005) ve yarı süre [t½ (s)]: 1.6/2.08 (p<0.003), dekstran 70 solüsyonunda ise AMP: 40.11/46.92 (p<0.002) istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Viskozite (kan ve plazma) ve deformabilite parametrelerinde ise anlamlı bir fark bulunamamıştır. Sonuç: Verilerimiz, eritrosit agregasyonundaki olumsuz değişikliklerin, mikrodolaşım yolu ile ani işitme kaybının fizyopatolojisine önemli düzeyde katkı yaptığını düşündürmektedir.

Anahtar Kelimeler: Ani işitme kaybı, Kan viskozitesi, Plazma viskozitesi, Eritrosit deformabilitesi, Eritrosit agregasyonu

1İstanbul Aydın Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı2Koç Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı3İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp Anabilim DalıYazışma adresi: Dr. Mukaddes SİNAN, İstanbul Aydın Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Küçükçekmece/İstanbul, Türkiye. Tel: +905369382232, E-mail: [email protected],ORCID ID:0000-0002-7511-4737.Geliş Tarihi: 09 Mart 2020 Kabul Tarihi: 17 Mart 2020Doi num: 10.17932/IAU.TFK.2018.008/2020.301/tfk_v03i1004

Özgün Araştırma - Original Article

Page 34: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Ani İşitme Kaybı (AİK) Hastalarının Hemoreolojik Parametrelerinin İncelenmesi

26

Investigation of Hemorheological Parameters of Sudden Sensorineural Hearing Loss (SSHL) Patients

AbstractObjective: Although there is not enough information about the pathophysiology of sudden hearing loss (SSHL) several publications have reported factors such as reduction in the cochlear blood flow and decreased oxygenation in perilymph for SSHL syndrome. Therefore, hyperbaric oxygen therapy accompanies drug therapy in these patients. The hearing is usually recovered by the end of this treatment, but sometimes the continuation of the tinnitus suggests that there may be other factors influencing the cochlear blood flow. In this study, the relationship between this syndrome and hemorheological parameters have been investigated in patients with sudden hearing loss.Materials and methods: Fourteen patients with SSHL (age: 49.3±12.5) and fifteen controls (age: 46.8±11.1) participated in the study. Whole blood and plasma viscosity were measured using acone/plate viscometer (Wells-Brookfield). Erythrocyte deformability (ED) and aggregation (EA) indices were measured using alaser diffraction Ektacytometer (LO®RCA). Student-t test and Mann-Whitney U tests were performed for the statistical analysis of the data.Results: Our findings showed that there were significant differences between patients and controls in terms of aggregation parameters (In plasma: amplitude [AMP (au)]: 25.49/28.38, p<0.01; aggregation index [AI (%)]: 72.38/66.36; p<0.005 and half time [t½ (s)]: 1.6/2.08; p<0.003. In dextran solution: AMP: 40.11/46.92; p<0.002; as patients/controls). There were no significant differences in viscosity (blood and plasma) and deformability parameters.Conclusion: Our data suggest that the changes in aggregation indices, which affect microcirculation, may contribute negatively on the physiopathology of SSHL.

Keywords: Sudden hearing loss syndrome, Whole blood viscosity, Plasma viscosity, Erythrocte deformability, Erythrocyte aggregation

GirişAni işitme kaybı (AİK), çoğunlukla üç gün içinde belli bir nedene bağlı olmadan meydana gelen ve odyogramda birbirini takip eden en az üç frekansta 30 desibelden daha fazla bir kayıpla ortaya çıkan tipte işitme kaybı olarak tanımlanır. Yıllık AİK görülme sıklığının 100.000 kişi başına 5-20 hasta olduğu tahmin edilmektedir. AİK’nin etiyolojisi henüz tanımlanmamakla birlikte AİK’ye neden olan çeşitli faktörler ileri sürülmektedir. Bu faktörler arasında, çok sayıda yayınla desteklenen viral enfeksiyon, otoimmün hastalık ve vasküler bozukluk vardır. Son yıllarda AİK’de yaygın olarak kabul edilen en önemli faktör, vasküler mikrodolaşım bozukluğudur. Koklear arter bir uç arterdir ve beslenme konusunda kollateral damarlardan yardım almaz. Bu nedenle, koklear fonksiyon vasküler hasarlara duyarlıdır. Bu hasarlar arasından koklear vasküler tıkanıklık ve kan akımı azalması, koklear fonksiyonu değiştiren olası mekanizmalar olarak

kabul edilmiştir ve koklear mikrodamarlardaki değişiklikler ile ilişkilidir (1, 2). Deneysel hayvan modelli çalışmalarda da, iç kulakta vasküler tıkanıklık oluşturulduğunda meydana gelen koklear değişikliklerin histopatolojik olarak gösterilmesi (3), koklear kan akımının bozulmasının, işitsel yanıtta önemli bir kayıp ile sonuçlandığını göstermiştir (1, 2).

AİK’nin tedavisinde hastalığın olası nedenlerine yönelik kortikosteroidler, vazodilatörler, antikoagülanlar, vitaminler, histamin tedavisi, antiviral ajanlar kullanılmakta ve bunların yanında hiperbarik oksijen tedavisi (HBOT) uygulanmaktadır. Günümüzde steroid ile HBOT’nin kombine tedavisi en çok uygulanan tedavi yöntemidir (4). Tedavide kullanılan bu yöntemler oksijenlenmeyi arttırmaya, mikrodolaşımı düzeltmeye, ödemi azaltmaya ve otoimmün hasarı baskılamaya yöneliktir (5).

Page 35: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Mukaddes SİNAN ve Ark.

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (25-33) 27

Hemoreoloji, kan akımı ile eritrosit deformabilitesi (ED) ve agregasyonu (EA) gibi kan hücrelerinin ve plazmanın damar içindeki davranışını inceleyen bir bilimdir (6). Kan akımı, doku perfüzyonunun korunmasında önemli bir rol oynar (7). Birçok klinik çalışmada, kan akışkanlığı ile kan dolaşımını da içeren çeşitli hastalıkların şiddeti arasındaki ilişki doğrulanmıştır. Çeşitli patolojik koşullarda, azalmış eritrosit deformabilitesi ve artmış eritrosit agregasyonu gibi akış davranışındaki değişikliklerin yanı sıra, plazma ve kan viskozitesinde de artışlar gösterilmiştir (8-11). Bazı çalışmalar hemoreolojik değişikliklerin koklear vasküler tıkanıklık ile ilişkili olabileceğini rapor etmiştir (2, 12, 13). Kan hücrelerinde ve plazma proteinlerinde meydana gelen değişikliklere bağlı oluşan bu hemoreolojik değişiklikler, özellikle mikrovasküler bölgede, rulo oluşumu yoluyla kan akışının yavaşlamasına neden olabilecek bir hiperviskoziteye yol açar (2, 14, 15). Diğer yandan, AİK hastalarında tam kan viskozitesinde artma ve ED’de azalma gibi hemoreolojik değişiklikler de bildirilmiştir (2, 16, 17).

Bu bilgilerin ışığında, biz de çalışmamızda AİK olan hastalarda, bu sendrom ile mikrodolaşımda önemli bir rolü olan hemoreolojik parametrelerin ilişkisini araştırmayı amaçladık.

Gereç ve Yöntem

Çalışmaya Katılan Hastalar ve Kan Alınmasıİstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulu’ndan 2016 tarih 371 sayı ile onay alındıktan sonra çalışmaya, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp Anabilim Dalı Polikliniği’ne, HBOT için başvuran 14 AİK hastası ve 15 normal işitmeli gönüllü katıldı. Hastalara, çalışma ile ilgili yazılı ve sözlü bilgi verildikten sonra, çalışmaya katılmayı kabul eden hastalardan yazılı onam formu alındı. Çalışmaya katılan deneklerden hemoreolojik testler için 10 mL etilendiamintetraasetik asitli (EDTA) tüplere venöz kan alındı.

Hemoreolojik Parametrelerin Ölçülmesi1) Hematokrit (Hct) TayiniHct tayini için mikrohematokrit metodu uygulandı. Deneklerden alınan kandan, heparinli Hct kapiller

tüpünün bir ucundan 2/3’sine kadar kan çekildi. Diğer ucu Hct macunu ile kapatıldıktan sonra 9000 rpm’de 4 dk santrifüj edildi (Elektromag M19). Hematokrit cetveli ile %Hct ölçüldü.

Doğal hematokriti ölçülmüş kan örneklerinden doğal kan viskozitesi ölçümü için 0.5 mL kan ayrıldıktan sonra geri kalan kan örnekleri, 3000 rpm’de 10 dk santrifüj edildi (Nüve-NF 1215). Hct, başlangıç değerlerine göre, plazma ekleyerek ya da çıkarılarak %45 olarak ayarlandı. 0.5 mL plazma ise plazma viskozitesi ölçümü için ayrıldı.

2) Kan ve Plazma Viskozitesi ÖlçümüKan ve plazma viskozitesi ölçümü, koni / düzlem viskozimetresi (Wells-Brookfield, cone / plate viscometer) kullanılarak 37°C’de yapıldı. Doğal kan viskozitesi ölçümü için ayrılan ve Hct’si %45’e ayarlanmış (düzeltilmiş) 0.5 mL kan, viskozimetrenin haznesine konularak 8 farklı kayma hızında (75, 150, 185, 300, 375, 750, 1350 ve 1500 s-1) kan viskoziteleri ölçüldü. Plazma viskozitesi ise 0.5 mL plazma kullanılarak, 300 s-1 uygulanarak ölçüldü (18).

3) Eritrosit Deformabilitesi ÖlçümüEritrosit deformabilitesi ölçümleri, Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Hemoreoloji Laboratuvarı’nda Ektasitometre (LO®RCA Ectacytometer, RR Mechatronics, Hoorn, The Netherlands) kullanılarak 37ºC’de yapıldı. LORCA’nın standart kullanım metodu, daha önce Hardeman ve ark. tarafından tanımlanan metoda göre uygulandı (19). Buna göre, Hct’si plazma ile %45’e ayarlanmış 25 μL kan, viskozitesi 29.7 mPa. sn olan 5 mL’lik polivinilpirolidon (PVP) solüsyonuna (Sigma PVP-360, RR Mechatronics, Hoorn, The Netherlands) eklenerek karıştırıldı. Bu karışımdan alınan 1.5 mL kan süspansiyonu, aralarında 0.3 mm boşluk olan iki cam silindirden oluşan bir sisteme yerleştirildi. Bu sistemin çalışma prensibine göre, iç kısımdaki sabit silindirin içinde yer alan lazer kaynağından çıkan ışın, eritrosit süspansiyonuna ulaşır. Bir ekran üzerine yansıyan difraksiyon paterni de (lazer ışığın hücreler üzerine yansımasıyla elde edilen şekil), süspansiyondaki eritrositlerin şekil değişikliğini yansıtır. Cam silindirlerden dış kısımda olanı çeşitli hızlarla döner ve böylece araya konulan kan,

Page 36: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Ani İşitme Kaybı (AİK) Hastalarının Hemoreolojik Parametrelerinin İncelenmesi

28

Tablo 1. Hasta ve Kontrol Gruplarının %Hct ve Plazma Viskozitesi Değerleri

Hasta Grubu (n=14) Kontrol Grubu (n=15) p

%Hct 43.84 ± 2.65 41.42 ± 6.11 0.252

Plazma Viskozitesi (cP) 1.63 ± 0.10 1.6 ± 0.089 0.289Hct: Hematokrit, cP: Centipoise.

farklı kayma kuvvetlerinin etkisi altında bırakılır. Artan kayma kuvvetlerine paralel olarak bu patern, dairesel bir formdan elipsoid bir forma dönüşür. Bu değişim oranı elongasyon indeksi [eritrosit uzama derecesi değerleri, (EI)] olarak değerlendirilir. Bizim çalışmamızda da, elongasyon indeksi 0.3-50 pascal (Pa) arasında otomatik olarak değişen 10 değişik kayma kuvvetinde (shear stress - SS) ölçülerek değerlendirildi (19).

4) Eritrosit Agregasyonu ÖlçümüEritrosit agregasyonu, yine LORCA ile ancak farklı bir sistem düzenlemesi ile ölçüldü. Bu sistemde, ışığın zamanla geri yansıma yoğunluğundaki (lsc) değişimi değerlendirilir ve sylectogram olarak adlandırılan bir grafik çizilir. Bu ölçüm esnasında, agregasyon parametreleri olarak, AMP; agregasyonun genliği, t½; tam agregasyonun yarısı kadar agregasyonun meydana geldiği süreyi ve AI; agregasyonun kinetiğini ifade etmektedir (19, 20).Agregasyon ölçümleri için, santrifüj edilip plazmasından ayrılmış ve buffy coat tabakası çıkarılmış eritrosit paketinden farklı iki kan süspansiyonu hazırlandı:

1- Önceden ayrılmış kendi plazması ile (otolog plazma) %45 Hct’ye ayarlanmış eritrosit süspansiyonu.

2- Yüksek moleküler ağırlıklı ve fibriller yapıdaki

bir biyomolekül olan dekstran [izotonik %3 konsantrasyonlu dekstran 70 (Mol ağırlığı: 70.000)] kullanılarak hazırlanan yine %45 Hct oranında eritrosit süspansiyonu.

Plazma süspansiyonundan 1.5 mL alınarak LORCA cihazındaki ölçüm haznesine yerleştirildi ve 37ºC’de ölçüm yapıldı. Ardından ölçüm dekstran 70 süspansiyonu için tekrarlandı.

Elde edilen verilerin değerlendirilmesinde SPSS 21.0 paket programı kullanıldı. Veriler ortalama ± standart sapma (ort ± ss) ile verildi. Verilerin normalliği Shapiro-Wilks testi kullanılarak test edildikten sonra normal dağılım gösteren verilere Student’s t-test (t-testi), normal dağılım göstermeyen veriler için ise Mann Whitney-U analizleri kullanıldı. Anlamlılık düzeyi p≤0.05 olarak kabul edildi.

BulgularAİK hastalarının yaşları: 49.3 ± 12.5 ve 19 normal işitmeli sağlıklı gönüllülerin yaşları ise 46.8 ± 11.1 olarak bulundu. Gruplar istatistiksel olarak uyumlu idi.

Hasta ve kontrol grupları arasında yapılan istatistiksel analiz sonucunda %Hct ve plazma viskozitesi değerlerinde anlamlı bir fark görülmedi (Tablo 1).

Hasta ve kontrol gruplarının 8 farklı kayma hızında, doğal kan viskozitesi ve %45’e ayarlanan düzeltilmiş kan viskozitesi ölçüm değerleri Tablo

2’de gösterildi. Sonuçların istatistiksel olarak karşılaştırılmasında AİK ve normal işitmeli grup arasında anlamlı bir fark görülmedi.

Page 37: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Mukaddes SİNAN ve Ark.

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (25-33) 29

Tablo 2. Hasta ve Kontrol Gruplarının Doğal Kan Viskozitesi ve Düzeltilmiş Kan Viskozitesi Değerleri

Kayma Hızı

Hasta Grubu Kontrol Grubu

pDoğal Kan Viskozitesi (cP)

Düzeltilmiş Kan Viskozitesi

(cP)

Doğal Kan Viskozitesi

(cP)

Düzeltilmiş Kan Viskozitesi (cP)

75 s-1 6.01 ± 0.86 6.60 ± 0.73 6.14 ± 0.78 6.42 ± 0.52 p1= 0.559p2= 0.596

150 s-1 5.24 ± 0.78 5.67 ± 0.78 5.40 ± 0.73 5.57 ± 0.50 p1= 0.511p2= 0.884

185 s-1 4.92 ± 0.73 5.28 ± 0.59 5.13 ± 0.59 5.27 ± 0.43 p1= 0.315p2= 0.942

300 s-1 4.57 ± 0.70 4.88 ± 0.46 4.80 ± 0.54 4.94 ± 0.35 p1= 0.290p2= 0.676

375 s-1 4.43 ± 0.69 4.68 ± 0.43 4.63 ± 0.54 4.77 ± 0.35 p1= 0.266p2= 0.443

750 s-1 4.02 ± 0.58 4.27 ± 0.36 4.20 ± 0.50 4.32 ± 0.34 p1= 0.382p2= 0.743

1350 s-1 3.78 ± 0.54 4.01 ± 0.33 3.98 ± 0.49 4.08 ± 0.34 p1= 0.316p2= 0.771

1500 s-1 3.73 ± 0.54 3.96 ± 0.33 3.94 ± 0.49 4.04 ± 0.34 p1= 0.321p2= 0.702

Değerler ortalama ± standart sapma olarak verilmiştir. s-1= Resiprok sn, cP: Centipois, p1: Hasta ve kontrol gruplarının doğal kan viskozitesi, p2: Hasta ve kontrol gruplarının düzeltilmiş kan viskozitesi. Anlamlılık sınırı p≤0.05 olarak kabul edilmiştir.

10 farklı SS uygulanarak ölçülen EI değerleri Tablo 3’de gösterildi. Tablo 3’de görüldüğü gibi, hasta ve kontrol gruplarına ait EI değerlerinin istatistiksel olarak karşılaştırılmasında anlamlı bir fark görülmedi.

Hasta ve kontrol gruplarının otolog plazma ve dekstran 70 solüsyonu için eritrosit agregasyon parametreleri Tablo 4’de gösterildi. İki grup karşılaştırıldığında; otolog plazmada, AİK hastalarının AMP ve t½ değerlerinin kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde düşük olduğu (sırasıyla; p<0.01, p<0.003), AI değerinin ise yüksek olduğu (p<0.005) görüldü. Dekstran 70 solüsyonunda ise, AİK hastalarının AMP değerinin kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde düşük olduğu görülürken (p<0.002), AI ve t½ değerlerinde anlamlı bir fark görülemedi.

Page 38: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Ani İşitme Kaybı (AİK) Hastalarının Hemoreolojik Parametrelerinin İncelenmesi

30

Tablo 3. Hasta ve Kontrol Gruplarının 10 Farklı SS’de EI Değerleri

Hasta Grubu Kontrol Grubu p

0.3 Pa

0.53 Pa

0.94 Pa

1.65 Pa

2.91 Pa

5.15 Pa

9.09 Pa

16.04 Pa

28.32 Pa

50 Pa

0.0359 ± 0.0442

0.0889 ± 0.0228

0.1622 ± 0.0272

0.2545 ± 0.0314

0.3547 ± 0.0315

0.4428 ± 0.0317

0.5102 ± 0.0264

0.5570 ± 0.0207

0.5900 ± 0.0150

0.6144 ± 0.0100

0.0194 ± 0.0115

0.0760 ± 0.0183

0.1493 ± 0.0210

0.2363 ± 0.0222

0.3398 ± 0.0186

0.4305 ± 0.0158

0.5063 ± 0.0127

0.5594 ± 0.0108

0.5957 ± 0.0077

0.6186 ± 0.0051

0.264

0.187

0.361

0.201

0.194

0.248

0.598

0.839

0.503

0.231Değerler ortalama ± standart sapma olarak verilmiştir. EI: Elongasyon indeksi, Pa: Pascal.

Tablo 4. Otolog Plazma ve Dekstran 70 için Hasta ve Kontrol Gruplarının AMP, AI ve t½ Değerleri

Hasta Grubu Kontrol GrubupPlazma Dekstran 70 Plazma Dekstran 70

AMP (au)

AI (%)

t½ (s)

25.49 ± 3.86

72.38 ± 9.07

1.6 ± 1.01

40.11 ± 6.99

68.93 ± 4.19

1.82 ± 0.40

28.38 ± 1.82

66.36 ± 6.77

2.08 ± 0.74

46.92 ± 2.47

69.76 ± 2.06

1.68 ± 0.19

p1<0.01p2<0.002p1<0.005p2=0.942p1<0.003p2=0.542

Değerler ortalama±standart sapma olarak verilmiştir. AMP: Agregasyonun genişliği, AI: Agregasyon indeksi ve t½ : Max. agregasyonun yarısı için gerekli süre. p1: Hasta ve kontrol gruplarının otolog plazmada, p2: Hasta ve kontrol gruplarının dekstran 70 solüsyonunda.

TartışmaAİK’ye neden olan mekanizma henüz tanımlanmamış olmakla birlikte yapılan bir çalışmada, koklear mikrodolaşımda azalma olduğu

ileri sürülmüştür (2). Kokleanın normal fonksiyonu, hem hücre içi hem de hücre dışı ortama, özellikle de koklear mikrodolaşıma dayalıdır. Koklear arter, bir uç arterdir ve beslenme konusunda kollateral damarlardan yardım almaz. Bu nedenle, koklear mikrodolaşım, kan akımının azalmasına ve vasküler oklüzyonlara karşı son derece hassastır (1,21). Hemoreolojik parametreler, mikrodolaşımın korunmasında ve düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. Kan hücreleri ve plazma bileşenlerindeki değişikliklere bağlı oluşan hemoreolojik

Page 39: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Mukaddes SİNAN ve Ark.

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (25-33) 31

değişiklikler, kan akımını yavaşlatabilecek ve rulo oluşumu yoluyla oklüziv hastalık gelişimini kolaylaştırabilecek hiperviskoziteye yol açar. Kan viskozitesinin düşük olması durumunda mikrodolaşımda iyileşme görülürken, EA artışı mikrodolaşımın bozulmasına neden olur (22). Bu çalışmada, AİK’nin olası nedenlerinden birinin vasküler mikrodolaşım bozukluğu olmasından yola çıkarak bir grup AİK hastasını hemoreolojik açıdan analiz ettik.

Kan viskozitesi hemoreolojik parametreleri oluşturan en önemli faktörlerden biri olmakla birlikte Hct, plazma içeriği ve kan hücrelerinin reolojik özelliklerinden etkilenmektedir. Çalışmamızda denek gruplarının kan viskoziteleri, hem doğal Hct değerinde hem de Hct farklılıklarının kan viskozitesi üzerine etkisini ortadan kaldırmak için, Hct değerleri literatüre uygun olarak %45’e ayarlandıktan sonra “düzeltilmiş kan viskozitesi” olarak ölçüldü (23). Sonuçlarımıza göre, 8 farklı kayma hızı değerinde, hem doğal hem de düzeltilmiş kan viskozitesi ölçümleri sonucunda hasta ve kontrol grupları arasında anlamlı bir fark görülmedi. Bulgularımızın; çeşitli yayınlarda, AİK olan kişilerde kan viskozitesinin yüksek olduğunu gösteren çalışmaların bulguları ile uyumsuzluk gösterdiği görülmektedir (1, 2, 16, 24). Bu çalışmalarda; yükselmiş kan viskozitesi ve mikrodolaşımın engellenmesinin, koklear hasar oluşumunun bir sonucu olarak işitme kaybına neden olan bir reolojik değişiklik ile ilişkili olduğu düşünülmüştür (25). Çalışmamızda yapılan Hct ölçümleri sonucunda hasta ve kontrol grupları arasında anlamlı bir fark görülememiştir. Çalışmamızda saptamış olduğumuz bu sonuç, literatürde; Mannini ve ark’nın, 63 AİK hastasında Hct değerini kontrol grubuna göre yüksek (2), buna zıt olarak, Yasan ve ark’nın, 147 AİK hastasında Hct değerini kontrol grubuna göre düşük (26) buldukları çalışma sonuçlarıyla uyumsuzluk göstermektedir. Bir vücut stres altındayken, norepinefrin, epinefrin ve katekolamin salgılanmasının yanı sıra Hct ve kan viskozitesi de önemli ölçüde artar. Nöroendokrin faktörler, doğrudan veya dolaylı olarak, eritrositlerin yüzey yükü dağılımını değiştirebilir ve kan viskozitesini artırabilir. Bu durum, koklear

mikrodolaşımın bozulmasına neden olur (1). Yukarıda bahsettiğimiz gibi; kan viskozitesi, plazma viskozitesindeki değişikliklerden de etkilenmektedir (23). Çalışmamızda hasta ve kontrol grubunun plazma viskozitesi ölçüm değerleri arasında anlamlı bir fark görülmemiştir. Çalışmamızda saptamış olduğumuz bu sonuçlar, literatürde AİK hastalarının plazma viskozitesinin kontrol grubuna göre yüksek olduğunu gösteren sonuçlar ile de uyumlu bulunmamıştır (1, 2, 16, 27).

ED, dolaşımın normal olarak devamı için son derece önemlidir. Koklea, terminal bir kapillerlerle dolu doku tabakası ile donatılmıştır ve iskemik bölgelerde kan akışını yeniden sağlayabilecek kolateral damarları oluşturamaz. Ayrıca, koklear hücreler özellikle kan akımının azalmasına karşı duyarlıdır ve bu alanda oluşan tıkanıklıklar koklear iskemiye yol açabilir. ED’nin azalması, mikrodolaşımı bozar (24). AİK de, ED ile ilişkilendirilmiş ve daha önceden yapılan çalışmalarda, AİK hastalarında kontrol grubuna göre ED’nde azalma gösterilmiştir (2, 17, 24, 25). Bu azalmanın, koklear mikrovasküler bölgede kan akımını azaltarak AİK patofizyolojisine yol açtığı düşünülmektedir (2). Ancak bizim çalışmamızda, 10 farklı SS uygulanarak yapılan ED ölçümleri sonucunda, hasta ve kontrol grupları arasında anlamlı bir fark görülmedi.

Eritrosit agregasyonu; eritrositlerin geçici olarak birbirine bağlanarak kümeler oluşturmasıdır. Suckfüll ve ark. tarafından, 53 AİK hastası ile yapılan bir çalışmada eritrosit agregasyonunun kontrol grubundan yüksek olduğu gösterilmiştir (27). Yüksek kayma hızlarında eritrositler serbest parçacıklar olarak hareket eder ve kan viskozitesi esas olarak; eritrosit konsantrasyonu, plazma viskozitesi ve eritrosit deformabilitesi ile belirlenirken, düşük kayma hızlarında eritrositler rulo oluşturduğundan ağırlıklı olarak eritrosit konsantrasyonu ve agregasyon özellikleri ile belirlenir (2, 22). Bununla birlikte, çeşitli çalışmalarda düşük kayma hızı uygulanarak yapılan kan viskozitesi ölçümü sonrasında AİK hastalarının kan viskozitesinin kontrol grubundan yüksek olduğunun görülmesi, eritrosit agregasyonunun da yüksek olduğunun bir

Page 40: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Ani İşitme Kaybı (AİK) Hastalarının Hemoreolojik Parametrelerinin İncelenmesi

32

göstergesidir (1, 2). Bizim çalışmamızda, hasta ve kontrol gruplarının otolog plazma ile yapılan eritrosit agregasyon ölçümlerinde, AİK hastalarının AMP ve t½ değerlerinin kontrol grubuna göre düşük olduğu, AI değerinin ise yüksek olduğu görüldü. Dekstran 70 solüsyonunda ise, AİK hastalarının AMP değerinin kontrol grubuna göre düşük olduğu görülürken, diğer parametrelerde anlamlı bir fark görülmedi. AMP ve AI değerinin artması ile t½ değerinin azalması; eritrosit agregasyonunda artma olduğunun göstergesi olarak kabul edilmektedir (20).

SonuçBu bulgular bize, eritrosit agregasyonundaki olumsuz değişikliklerin, mikrodolaşım yolu ile ani işitme kaybının fizyopatolojisine önemli düzeyde katkı yaptığını düşündürmektedir. AİK olan hastalarda kontrol grubuna göre, AI değerinin yüksek, t½ değerinin düşük görülmesinden dolayı eritrositlerin agregasyon eğiliminin yüksek olması, bu sendromun, ileride bu hastalarda, enfarktüs gibi ciddi komplikasyonları meydana getirebileceğinin göstergesi olabileceğini ve bu hastaların kardiyovasküler kontrol altında tutulmalarının önlem olarak gerekli olduğunu düşünmekteyiz. Bu konuda çalışmalarımız devam etmektedir.

KAYNAKLAR

1. Lu YY, Jin Z, Tong BS et al. A clinical study of microcirculatory disturbance in Chinese patients with sudden deafness. Acta Otolaryngol 2008; 128(11): 1168-72. doi: 10.1080/00016480801901626.

2. Mannini L, Paniccia R, Cecchi E et al. Reduced erythrocyte deformability and hypercoagulability in idiopathic sudden sensorineural hearing loss. Clin Hemorheol Microcirc 2005; 33(1): 47-55.

3. Scheibe F, Hauptand H, Baumgartl H. Effects of experimental cochlear thrombosis on oxygenation and auditory function of the inner ear. Eur Arch Otorhinolaryngol 1997; 254: 91-94.

4. Fujimura T, Suzuki H, Shiomori T et al. Hyperbaric oxygen and steroid therapy for idiopathic sudden sensorineural hearing loss. Eur Arch Otorhinolaryngol 2007; 264(8): 861-866.

5. Koç C. Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Ve Baş Boyun Cerrahisi. 2. Baskı Ankara: Güneş Kitapevi; 2013. s.193-201.

6. Baskurt OK, Meiselman HJ. Blood rheology and hemodynamics. Semin Thromb Hemost 2003; 29(5): 435-450.

7. Holsworth RE Jr, Cho YI, Weidman JJ et al. Cardiovascular benefits of phlebotomy: Relationship to changes in hemorheological variables, Perfusion 2014; 29(2): 102-116.

8. Ugurlu E, Kilic-Toprak E, Can I et al. Impaired hemorheology in exacerbations of COPD. Can Respir J 2017; 1286263. doi: 10.1155/2017/1286263.

9. Preibsch H, Keymel S, Kelm M et al. Comparison of the simple red blood cell adhesiveness/aggregation test with the laser-assisted optical rotational cell analyzer: Red blood cell aggregation in patients with coronary artery disease and a healthy control group. Clin Hemorheol Microcirc 2017; 65(4): 363-371. doi: 10.3233/CH-16201.

10. Tikhomirova I, Petrochenko E, Muravyov A et al. Microcirculation and blood rheology abnormalities in chronic heart failure. Clin Hemorheol Microcirc 2017; 65(4): 383-391. doi: 10.3233/CH-16206.

11. Biro K, Sandor B, Kovacs D et al. Lower limb ischemia and microrheological alterations in patients with diabetic retinopathy. Clin Hemorheol Microcirc 2018; 69(1-2): 23-35. doi: 10.3233/CH-189103.

12. Lalanne MC, Doutremepuich C, Boj F et al. Some hemostatic and hemorheological disorders in auditory and vestibular impairments. Thromb Res 1992; 66: 787-791.

13. Browning GG, Gatehouse S, Lowe GDO. Blood viscosity as a factor in sensorineural hearing impairment. Lancet 1 1986; 121-123.

14. Chien S, Usami S, Taylor HM et al. Effects of hematocrit and plasma proteins on human blood rheology at low shear rates. J Appl Physiol 1966; 21: 81-87.

Page 41: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Mukaddes SİNAN ve Ark.

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (25-33) 33

15. Schmid-Schönbein H, Gallasch G, Volger E et al. Microrheology and protein chemistry of pathological red cell aggregation (blood sludge) studied in vitro. Biorheology 1973;10: 213-227.

16. Ohinata Y, Makimoto K, Kawakami M et al. Blood viscosity and plasma viscosity in patients with sudden deafness. Acta Otolaryngol 1994; 114: 601-607.

17. Ciuffetti G, Scardazza A, Serafini G et al. Whole-blood filterability in sudden deafness. Laryngoscope 1992; 101: 65-67.

18. More solutions to sticky problems: A guide to getting more from your Brookfield Viscometer & Rheometer, Brookfield Engineering Laboratories, Inc., Milddleborough, Massachusetts, USA 2003.

19. Hardeman MR, Goedhart PT, Dobbe JGG et al. Laser assisted optical rotational cell analyzer (LORCA): A new instrument for measurement of various structural hemorheological parameters. Clin Hemorheol Microcirc 1994; 14: 605-618.

20. Hardeman MR, Dobbe JGG, Ince C. The laser-assisted optical rotational cell analyzer (LORCA) as red blood cell aggregometer. Clin Hemorheol Microcirc 2001; 25: 1-11.

21. Seidman MD, Quirk WS, Shirwany NA. Mechanisms of alterations in the microcirculation of the cochlea. Ann N Y Acad Sci 1999; 884: 22632.

22. Mannini L, Cecchi E, Fatini C et al. Clinical haemorheology and microcirculation. Ann Ist Super Sanita 2007; 43(2): 144-155.

23. Lowe GDO, Barbenel JC. Plasma and blood viscosity. Lowe GDO, editors. In: Clinical Blood Rheology, Boca Raton: CRC Press; 1988. p. 11-44.

24. Becatti M, Marcucci R, Mannucci A et al. Erythrocyte membrane fluidity alterations in sudden sensorineural hearing loss patients: The role of oxidative stress. Thromb Haemost 2017; 117(12): 2334-2345. doi: 10.1160/TH17-05-0356.

25. García-Callejo FJ, Marco-Algarra J, Pla-Gil I et al. Pathologic erythrocyte deformability in patients with sudden sensorineural hearing loss. Acta Otorrinolaringol Esp 2012; 63(4): 249-257.

26. Yasan H, Tüz M, Yariktaş M et al. The significance of routine laboratory parameters in patients with sudden sensorineural hearing loss. Indian J Otolaryngol Head Neck Surg 2013; 65(Suppl 3): 553-556. doi: 10.1007/s12070-012-0480-2.

27. Suckfüll M, Wimmer C, Reichel O et al. Hyperfibrinogenemia as a risk factor for sudden hearing loss. Otol Neurotol 2002; 23(3): 309-311.

Page 42: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic
Page 43: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (35-39) 35

HER2 Reseptörüne Karşı Geliştirilen DNA Aptamerlerin Meme Kanserinde Tanı ve Tedavi Amaçlı Kullanılması

Fulya KÜÇÜKCANKURT1, Nedret ALTIOK2

ÖzBu çalışmada, HER2-pozitif (HER2+) meme kanser hücrelerinde biyobelirteç olarak HER2 reseptörünü hedef alan DNA aptamerler kullanarak ileride HER2+ kanser hücrelerine selektif diyagnostik testler geliştirmeyi ve sitotoksik ilaçları hedefe yönelik bir şekilde kanser hücrelerine taşımayı amaçladık. Gastrik tümör hücrelerinde HER2 yüzey antijenlerini tanıdığı bildirilen monomerik ve trimerik HER2 DNA aptamer sekanslarının HER2+ meme kanser hücrelerine selektif olarak bağlanıp bağlanmadığını test ettik. Bu nedenle HER2 DNA aptamer sekansların 5 ucuna IRD 800 bağlanarak işaretlendi. IRD 800 işaretli monomerik ve trimerik HER2 DNA aptamer sekanslarının meme kanser hücrelerinde HER2 reseptörlerini hedefleme yetenekleri karşılaştırıldı. Buna göre, HER2 reseptör protein düzeylerine paralel olarak, IRD 800 işaretli DNA aptamer sekansları yüksek oranda HER2 ekspresyonu görülen MDA MB 453 ve SKBR3 meme kanser hücrelerine yoğun şekilde bağlanırken, hiç HER2 ekspresyonu görülmeyen MDA MB 231 hücrelerine çok az spesifik olmayan bağlanma görüldü.

Anahtar Kelimeler: Aptamer, Antikanser ilaç, Meme kanseri, HER2, Florofor

Application of DNA Aptamers against HER2 receptors in the Diagnosis and Treatment of Breast Cancer

AbstractHere we aim to develop DNA aptamers targeting HER2 receptors as biomarker in HER2-positive (HER2+) breast cancer cells to develop diagnostic tests and to deliver cytotoxic drugs to cancer cells in a tumor-specific manner in the future. We have tested whether the monomeric and trimeric HER2 DNA aptamer sequences which have been reported to recognize HER2 surface antigens in gastric tumor cells selectively bind to HER2+ breast cancer cells. For this purpose we labeled 5’ ends of HER2 DNA aptamer sequences with IRDye 800. Then we have compared the abilities of these IRDye 800 labeled monomeric and trimeric HER2 DNA aptamer sequences to target HER2 receptors in breast cancer cells. Altogether, we have observed that while IRDye 800 labeled HER2 DNA aptamer sequences significantly bind to MDA MB 453 and SKBR3 breast cancer cells which express HER2 receptors abundantly, very little nonspecific binding was observed in MDA MB 231 cells which do not express any HER2 receptors.

Keywords: Aptamer, Anticancer drug, Breast cancer, HER2, Fluorophore

1 İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü2 İstanbul Aydın Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Yazışma Adresi: Dr. Nedret ALTIOK, İAÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji AD, Beşyol Mah. İnönü Cad. No:38 Küçükçekmece, İstanbul, Türkiye. Tel: +90 444 14 28 E-mail: [email protected] ID: 0000-0001-5989-8482.Geliş Tarihi: 17 Şubat 2020 Kabul Tarihi: 03 Mart 2020Doi num: 10.17932/IAU.TFK.2018.008/2020.301/tfk_v03i1005

Özgün Araştırma / Original Article

Page 44: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

HER2 Reseptörüne Karşı Geliştirilen DNA Aptamerlerin Meme Kanserinde Tanı ve Tedavi Amaçlı Kullanılması

36

GirişHER2 (human epidermal growth factor receptor 2) reseptörünün aşırı ekspresyon ve mutasyonları meme kanseri başta olmak üzere yumurtalık, mide, mesane ve akciğer kanseri gibi çeşitli kanser türleri ile ilişkilendirilmiştir. HER2 gen amplifikasyonu bulunan kanser hücrelerinde, HER2, liganda bağlı olmayan spontan homodimerler veya EGFR/HER3 reseptörleri ile heterodimerler oluşturarak sitoplazmik kinaz bölgesi konstitutif aktif hale gelir (1,2,3). HER2 reseptörünün aşırı ekspresyonu meme kanseri ve bazı diğer kanserlerde antikanser ilaçlara direnç gelişmesine ve prognozun kötü olmasına yol açar. Bu nedenle HER2 reseptörü tümör-spesifik ilaç verilebilmesi için önemli bir hedeftir. Artmış HER2 ekspresyonu olan meme kanseri hastalarının tedavisinde kullanılan trastuzumab, pertuzumab gibi monoklonal antikor yapısındaki hedefe yönelik terapötikler HER2 reseptörünün farklı dimerlerine bağlanarak etki gösterirler, fakat sonradan gelişen ilaç direnci, istenmeyen etkiler ve yüksek fiyatları nedeniyle kullanımları kısıtlıdır.

Son yıllarda aptamer-ilaç kompleksleri, HER2 ve diğer hedef moleküllere yönelik üretilmeye başlamış, tanı ve tedavi amaçlı kullanılma potansiyelleri geliştirilmeye çalışılmaktadır (4,5). Aptamerler; aminoasitler, antibiyotikler, proteinler, nükleik asitler gibi çok çeşitli moleküllere yüksek spesifite ve afinite ile bağlanabilen 100 bazdan kısa oligonükleotidlerdir. HER2 ekspresyonunun yüksek olması HER2 reseptörüne karşı geliştirilmiş aptamerin daha fazla yoğunlukla bağlanması için gereklidir. Bu amaçla, bu çalışmada yüksek oranda HER2 ekspresyonu olduğunu gösterdiğimiz MDA MB 453 ve SKBR3 meme kanser hücrelerini ve kontrol olarak hiç HER2 ekspresyonu olmadığını saptadığımız MDA MB 231 hücrelerini kullandık.

Gereç ve YöntemHücre kültürüÇalışmada insan meme kanseri hücre soyları MDA MB 453 ve SKBR3 analizler için kullanıldı ve kontrol olarak MDA MB 231 kullanıldı. Hücre soyları ATCC (American Type Culture Collection)’dan alındı. MDA MB 453, MDA MB 231 ve SKBR3 hücreleri DMEM/F12, ve %10 FBS (fetal bovine serum), 2 mmol/L glutamin ve 100 ünite/mL penisilin G, 100 μg/mL streptomisin içeren medyumlarda 37°C’de CO2 inkübatöründe kültüre edildi.

Hücrelere aptamer bağlanması ve hücre içine alınmasıGastrik tümör hücrelerinde HER2 yüzey antijenlerini tanıdığı bildirilen monomerik ve trimerik HER2 DNA aptamer sekanslarına (6) yakın kızılötesi (Near-Infrared) floresan boya IRD 800 bağlanarak florofor işaretli aptamerin HER2 reseptörüne bağlanması ve internalizasyonu optikal LI-COR® Odyssey® Infrared Imaging Sistemi kullanılarak Hücre Bağlanma yöntemi ile incelendi.

Hücreler microtiter plate’lere deney sırasında %70-80 konfluent olacak sayıda ekildi ve 37°C’de CO2 inkübatöründe kültüre edildi. 1 μM IRD 800-işaretli aptamerler hücre kültür medyumu ile dilue edildikten sonra hücreler ile 1 saat inkübe edildi. Hücreler PBS ile yıkandıktan sonra metanol ile fikse edildi. Yıkandıktan sonra plate’ler LI-COR® Odyssey® Infrared Imaging Sistemi kullanılarak hücrelere aptamer bağlanması ve hücre içine alınması kantitatif olarak analiz edildi (7).

In Cell western IRD 800-işaretli aptamerler ile hücre bağlanma analizi yapılan hücreler metanol ile fiksasyondan sonra PBS + %0.1 Triton X-100 ile yıkandı ve 1 saat bloke edildi. Sonra anti HER2 primer antikoru ile oda ısısında 2 saat inkübe edildi. 1x PBS + %0.1 Tween-20 yıkamalarından sonra anti rabbit 680 RD işaretli sekonder antikor ile 1 saat inkübe edildi. Hücreler 1x PBS + %0.1 Tween-20 yıkamalarından sonra LI-COR® Odyssey® Infrared Imaging Sistemi kullanılarak görüntülendi.

Immunofloresan HER2, ekspresyonunu göstermek için hücreler coverslipler üzerine ekildi. Yaklaşık %80 konfluent hale gelince 1x PBS ile yıkanıp metanol ile -20oC’de 10 dakika fikse edildi. 1x PBS + %0.1 Triton X-100 ile yıkanıp, 1 saat bloke edildikten sonra anti-HER2 primer antikoru ile oda ısısında 2 saat inkübe edildi. 1x PBS + %0.1 Tween-20 yıkamalarından sonra anti rabbit Alexa Flour 594 işaretli sekonder antikor ile 1 saat inkübe edildi. Son 10 dakikada nükleer görüntüleme için DAPI eklendi ve hücreler PBS + Tween 20 yıkamalarından sonra Leica floresan mikroskop ile görüntülendi.

Fluoresan mikroskopta infrared IRD 800 işaretli HER2 DNA aptamerleri görüntülemek için uygun filtre bulunamadığı için trimerik (42 nükleotid)

Page 45: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Fulya KÜÇÜKCANKURT ve Ark.

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (35-39) 37

sekansın 5´ucuna IRD 800 yerine Alexa Flour 488 bağlanarak işaretlendi ve floresan mikroskop ile Alexa Flour 488 işaretli HER2 DNA trimerik aptamerlerin (HER2 t Alexa Flour 488) hücreler üzerindeki lokalizasyonu incelendi.

BulgularHER2 DNA aptamer sekanslarını referans aldığımız Mahlknecht ve arkadaşları tarafından gastrik tümör hücrelerinde HER2 yüzey antijenlerini tanıdığı bildirilen monomerik ve trimerik HER2 DNA aptamer sekanslarının (6) HER2 reseptör ekspresyonu olan meme kanser hücrelerine selektif olarak bağlanıp bağlanmadığını test etmek istedik. Bu nedenle HER2 DNA aptamer monomerik (14 nükleotid) veya trimerik (42 nükleotid) sekansların 5´ucuna IRD 800 bağlanarak işaretlendi. IRD 800 işaretli monomerik ve trimerik HER2 DNA aptamer sekanslarının meme kanser hücrelerinde HER2

Şekil 1. Hücre Bağlanma ve In Cell western analizleri. IRD 800 işaretli monomerik(HER2 IRD 800) ve trimerik (HER2 t IRD 800) DNA aptamer.

reseptörlerini hedefleme yetenekleri LI-COR® Odyssey® Infrared Imaging Sistemi kullanılarak Hücre Bağlanma (Cell Binding) analizi ve In Cell western yöntemleri ile karşılaştırıldı.

Buna göre, antirabbit 680 RD işaretli sekonder antikor ile In Cell western analizinde görüntülediğimiz HER2 reseptör protein düzeylerine (Şekil 1 A, B, C, sağ panel, kırmızı renk) paralel olarak, IRD 800 işaretli monomerik (HER2 IRD 800) ve trimerik (HER2 t IRD 800) DNA aptamer sekanslarının, hiç HER2 ekspresyonu görülmeyen MDA MB 231 hücrelerine bağlanmazken, yüksek oranda HER2 ekspresyonu görülen MDA MB 453 ve SKBR3 meme kanser hücrelerine bağlandıkları görüldü (Şekil 1 A, B, C, sol panel, yeşil renk). IRD 800 işaretli monomerik ve trimerik aptamer sekansları arasında HER2 reseptörlerine bağlanma afinitelerinde bir farklılık gözlenmedi.

Page 46: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

HER2 Reseptörüne Karşı Geliştirilen DNA Aptamerlerin Meme Kanserinde Tanı ve Tedavi Amaçlı Kullanılması

38

Yukarıda LI-COR® Odyssey® Infrared Imaging Sisteminde Hücre Bağlanma ve In Cell western analizlerinde IRD 800 işaretli monomerik ve trimerik aptamer sekanslarının HER2 reseptörlerinin bulunduğu hücrelere bağlandığını saptadıktan sonra aptamerlerin lokalizasyonunu Fluoresan mikroskop ile incelemeye karar verdik.

Fluoresan mikroskopta infrared IRD 800 işaretli HER2 DNA aptamerleri görüntülemek için uygun filtre bulunamadığı için trimerik (42 nükleotid) sekansın 5´ucuna IRD 800 yerine Alexa Flour 488 bağlanarak işaretlendi ve floresan mikroskop ile Alexa Flour 488 işaretli HER2 DNA trimerik aptamerlerin (HER2 t Alexa Flour 488) hücreler üzerindeki lokalizasyonu incelendi. Şekil 2, üst panelde görüldüğü gibi Alexa Flour 488 işaretli trimerik HER2 aptamerlerin, HER2 overekspresyonu olan MDA MB 453 ve SKBR3 hücrelerine alt paneldeki HER2 reseptörlerinin lokalizasyonuna paralel şekilde periferik olarak bağlandığı görüldü. Hiç HER2 ekspresyonu görülmeyen MDA MB 231 hücrelerine ise hiç bağlanma görülmedi (DAPI dışında alanlar tamamen karanlık olduğu için Şekil 2’te gösterilmedi). Bu bulgular, HER2 DNA aptamerlerin meme kanser hücrelerinde hücre membranında bulunan HER2 reseptörlerine selektif olarak bağlandığını ilk defa lokalizasyon olarak göstermiştir. Şekil 2’de hücre nukleusları mavi renkte DAPI ile görüntülenirken alt panelde HER2 proteinleri hücre membranında anti HER2 primer antikor ve anti rabbit Alexa Flour 594 sekonder antikoru ile kırmızı renkte görüntülendi (Şekil 2. a,b: HER2 t Alexa Flour 488; c,d: anti rabbit Alexa Flour 594).

Şekil 2. Floresan mikroskop görüntüleri. a,b: HER2 t Alexa Flour 488; c,d: anti HER2+ anti rabbit Alexa Flour 594

Tartışma ve SonuçBu bulgular, bu çalışmada kullandığımız HER2 DNA aptamer sekanslarının HER2+ meme kanser hastalarında ileride diyagnostik ve/veya terapötik amaçlarla kullanılabilecek selektivitede olduğunu göstermektedir.

HER2+ metastatik meme kanseri tedavisinde kemoterapötikler dışında onaylanmış 4 hedefe yönelik tedavi vardır. Bunlar, anti-HER2 monoklonal antikorlar; trastuzumab (Herceptin, Genentech), TDM-1 (trastuzumab emtansine) (Kadcyla, Genentech), pertuzumab (Perjeta, Genentech), ve tirozin kinaz inhibitörleri; neratinib (Nerlynx, Puma Biotech) ve lapatinib (Tykerb, GlaxoSmithKline)dir.

Fakat bu ilaçlara direnç geliştirmiş metastatik meme kanser hastalarında bu ilaçların birlikte kullanılması ciddi toksik ve ölümcül yan etkilerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır ve tedavi çok pahalıdır. Bu nedenlerle HER2+ meme kanseri tedavisinde HER2 reseptörünü hedefleyen daha selektif, etkili, ve toksik yan etkilerin az olduğu tedavi stratejilerine gerek vardır (8,9). Bu çalışmada kullandığımız strateji, farklı kanserlerde yüzey antijenlerine karşı aptamer bazlı tanı ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine öncülük edebilecektir.

Bu çalışmadaki bulgular, DNA aptamerlerin meme kanseri ve diğer kanserlerin tedavisinde kullanılmak üzere HER2 ve diğer hücre yüzey proteinlerine yönelik klinikte kullanılmakta olan monoklonal antikor veya küçük molekül tirozin kinaz inhibitörü ilaçlardan daha yüksek spesifite ve afinitede ve dolayısı ile toksik yan etkileri azaltılmış yeni ilaç geliştirilme stratejisi olabileceğini göstermektedir. HER2-pozitif kanser hastalarında hedefe yönelik ilaç verilebilmesi amacıyla kanser hücrelerine tümör-spesifik şekilde aptamer ile konjuge edilerek sitotoksik ilaçların taşınmasını sağlayacak olması yanında, florofor işaretli aptamerin kullanılması ile moleküler görüntüleme alanına da yenilik getirecektir.

Aptamerlerin hedefe spesifik olmaları, kolayca seçilip sentez edilebilmeleri, çeşitli modifikasyonların kolayca yapılabilmesi, rekombinant sistemlere gerek duymamaları, pH

Page 47: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Fulya KÜÇÜKCANKURT ve Ark.

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (35-39) 39

ve ısı değişikliklerine dayanıklı ve ucuz olmaları nedeniyle bu strateji, klinik uygulamada HER2-pozitif tümörlerde yeni bir tanı ve/veya tedavi yöntemi olarak ortaya çıkabilecektir.

*Bu proje TÜBİTAK (proje no:114S517) tarafından desteklenmiştir.

KAYNAKLAR

1. Altiok N, Bessereau JL, Changeux, JP. ErbB3 and ErbB2/neu mediate the effect of heregulin on acetylcholine receptor gene expresssion in muscle: differential expression at the endplate. EMBO Journal 1995;14(17):4258-66.

2. Baselga J, Swain SM. Novel anticancer targets: revisiting ERBB2 and discovering ERBB3. Nat Rev Cancer 2009;9:463-75.

3. Wilson TR, Fridlyand J, Yan Y et al. Widespread potential for growth-factor-driven resistance to anticancer kinase inhibitors. Nature 2012; 487:505-9.

4. Gijs M, Penner G, Blackler GB et al. Improved Aptamers for the Diagnosis and Potential Treatment of HER2-Positive Cancer. Pharmaceuticals 2016; 9:29.

5. Zhu G, Zhang H, Jacobson O et al. Combinatorial Screening of DNA Aptamers for Molecular Imaging of HER2 in Cancer”, Bioconjug Chem 2017; 28(4):1068-75.

6. Mahlknecht G, Maron R, Mancini M et al. Aptamer to ErbB-2/HER2 enhances degradation of the target and inhibits tumorigenic growth. Proc Natl Acad Sci USA 2013; 110(20):8170-75.

7. Gong H, Kovar J, Little G et al. In vivo imaging of xenograft tumors using an epidermal growth factor receptor-specific affibody molecule labeled with a near-infrared fluorophore. Neoplasia 2010; 12:139-49.

8. Dent S, Oyan B, Honig A et al. HER2-targeted therapy in breast cancer: A systematic review of neoadjuvant trials. Cancer Treatment Reviews 2013; 39:622-31.

9. Kümler I, Tuxen MK, Nielsen DL. A systematic review of dual targeting in HER2-positive breast cancer. Cancer Treatment Reviews 2014; 40(2);259-70.

Page 48: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic
Page 49: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (41-44) 41

Adana’da Bulunan İki Okulun 15-18 Yaş Grubu Öğrencilerinin Beslenme Alışkanlıkları ve Uyku Kalitesine Etkisi

Püren DİLMAÇ, İndrani KALKAN

ÖzAmaç: Bu çalışmanın amacı, Adana ilinde 15-18 yaş adolesanların beslenme alışkanlıklarının uyku kalitesine etkisini incelemektir. Gereç ve Yöntem: Araştırma için Özel Çukurova Lisesi ve Özel Çağ Koleji öğrencilerinden oluşan 300 kişilik bir örneklem grubu üzerinde Ocak - Mayıs 2019 tarihleri arasında anket çalışması yürütülmüştür. Katılımcılara, kişisel, sağlık, beslenme alışkanlıkları ve uyku kalitesini incelemeye yönelik anket ve Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ) Ölçeği uygulanmıştır. Bulgular: Örneklem grubu 165 kadın (%55) ve 135 erkek (%45) öğrenciden oluşmuş olup, kadınların Beden Kitle İndeksi (BKİ) ortalaması 22.3 ± 3.2 kg/m2 iken erkek katılımcıların BKİ ortalaması 28 ± 3.5 kg/m2 olarak tespit edildi. Öğrenciler tarafından ifade edilen uyku kalitesi düzeyi ile PUKİ Ölçeği puanı arasında anlamlı düzeyde bir ilişki bulunmuştur (p<0.05). Sağlık durumu, cinsiyet ve düzenli spor yapmanın uyku kalitesi üzerine bir etkisinin olmadığı görülmüştür (p>0.05). Ancak, bireylerin uyku kaliteleri ve BKİ grupları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Tüketilen besinlerin uyku kalitesine etkisine bakıldığında, tek öğün beslenen öğrencilerin uyku kalitesinin anlamlı düzeyde düşük olduğu tespit edilmiştir (p<0.05). Et tüketmeyenlerin tüketenlere göre uyku kalitesinin anlamlı düzeyde olumsuz etkilendiği görülmüştür (p<0.05). Granül kahveyi haftada üçten fazla tüketenlerin uyku kalitesinin daha az tüketenlere göre anlamlı derecede azaldığı görülmüştür (p<0.05). Şekerli içecekler arasında, sadece gazoz tüketenlerin tüketmeyenlere göre uyku kalitesinin anlamlı derecede azaldığı saptanmıştır (p<0.05). Sonuç: Bu çalışma, literatürde kısıtlı olan adolesanlarda beslenme alışkanlığının uyku kalitesine etkisinin incelenmesi açısından önemli bilgiler sunmaktadır. Bu bakımdan, bu çalışmanın farklı örneklem grupları ile ve/veya diğer benzer çalışmalarla tekrar edilerek sonuçların karşılaştırılmasının ve geliştirilmesinin önemli olduğu düşünülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Adolesanlar, Öğrenciler, Beslenme alışkanlığı, Uyku kalitesi

İstanbul Aydın Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Beslenme ve Diyetetik BölümüYazışma adresi: Dr. İndrani KALKAN, İstanbul Aydın Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü,Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Küçükçekmece/İstanbul, Türkiye. Tel: 05332237755,E-mail: [email protected], ORCID ID: 0000-0001-6020-349X.Geliş Tarihi: 28 Şubat 2020 Kabul Tarihi: 18 Mart 2020Doi num: 10.17932/IAU.TFK.2018.008/2020.301/tfk_v03i1006

Özgün Araştırma - Original Article

Page 50: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Adana’da Bulunan İki Okulun 15-18 Yaş Grubu Öğrencilerinin Beslenme Alışkanlıkları ve Uyku Kalitesine Etkisi

42

Giriş Beslenme vücudun çalışması için gerekli olan besin öğelerinin vücuda alınması, sindirimi, emilimi ve metabolize edilmesi aşamalarını içeren bir süreç olarak kabul edilmektedir. Yaşam boyu sağlığın korunması, iyileştirilmesi ve geliştirilmesi, yaşam kalitesinin arttırılması ve sağlıklı yaşam için önem teşkil etmektedir (1). Bireylerin yaş, cinsiyet, çalışma durumu ve kişisel özelliklerine göre gereksinimi değişmektedir (2). Yeterli ve dengeli beslenme vücudun büyümesi, yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan enerji ve besin öğelerinin yeterli miktarlarda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılmasıdır (3). Uyku da yemek gibi yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Uyku, kısaca kişinin inaktif halde fiziksel ve mental şekilde dinlenme durumu olarak tanımlanabilmektedir (4). Uykunun, toplam uyku süresi, uyku latansı, uyku düzeni gibi farklı yönleri bulunmaktadır. Bunlardan birisini de uyku kalitesi oluşturmaktadır. Uyku kalitesi; uyku latansı, uyku süresi ve bir gecedeki uyanma sayısı gibi uykunun niceliksel yönlerini içerdiği gibi

uykunun derinliği ve dinlendiriciliği gibi öznel yönlerini de içermektedir (5). Kişi uyandıktan sonra kendini zinde, formda ve yeni bir günü yaşamaya kendini hazır hissediyorsa kaliteli bir uyku uyumuş demektir (6). Yapılan bir çalışmaya göre; kötü uyku kalitesinin beslenme, sigara içme, alkol kullanımı, fiziksel aktivite ve stres yönetimi gibi sağlıkla ilgili davranışları etkilediği bilinmektedir (7). Uyku eksikliğinin besin seçimini etkilediği ve yetersiz uykunun metabolik bozukluklarla ilişkili olduğu bildirilmiştir (8). Bir araştırma sonucunda yetersiz uykunun yüksek enerjili besin tüketimi (yüksek yağ ve rafine karbonhidrat içeren besinler vb.), daha az sebze, meyve tüketimi ve sağlıksız bir beslenme düzeni ile ilişkili olduğu görülmüştür (9). Ancak sağlıklı diyetin uyku kalitesi üzerindeki etkileri henüz net açıklanamamıştır (10). Günümüzde Batı ülkelerinde genel nüfusun yarısından fazlasında aralıklı uyku bozuklukları olduğu ve yetişkinlerin %15-20’sinde kronik uyku bozukluğu olduğu bildirilmiştir. Uyku bozuklukları gündüz çalışma performansının bozulmasına, motorlu taşıt ve iş kazaları riskinin artmasına, tıbbi, nörolojik

Evaluation of the Effect of Nutritional Habits on Sleep Quality of 15-18 Year Old Student Group in Adana

AbstractObjective: The aim of this study was to investigate the effect of dietary habits of 15-18 year-old adolescents on sleep quality in Adana. Material abd Methods: A questionnaire was conducted between January - May 2019 on a sample of 300 students from Çukurova Private High School and Private Çağ College. Questionnaires were conducted to study their personal and health information, nutritional habits and sleep quality. In addition, Pittsburg Sleep Quality Index (PSQI) Scale was used to assess sleep quality. Results: The sample group consisted of 165 female (55 %) and 135 male (45 %) students. The mean Body Mass Index (BMI) of the female participants was 22.3 ± 3.2 kg/m2 and male participants was 28 ± 3.5 kg/m2. A significant relation was found between sleep quality level expressed by the students and PUKİ values (p<0.05). Factors as health status, gender and regular sports had no effect on sleep quality (p>0.05). However, relation between sleep quality and BMI groups of the individuals was found to be statistically significant (p<0.05). In addition, sleep quality was poorer in individuals consuming no meat as compared to others (p<0.05). Participants consuming granulated (instant) coffee more than three times a week had significantly lower sleep quality compared to the ones consuming instant coffee less than thrice a week (p<0.05). Among sugar added beverages, soda was found to have negative effect on sleep quality (p<0.05). Conclusion: This study provides important information regarding nutritional habits of adolescents and effect on sleep quality, which is limited in the literature.

Keywords: Adolescents, Nutritional habits, Sleep quality, Students

Page 51: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Püren DİLMAÇ ve Ark.

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (41-44) 43

veya psikiyatrik durumların kötüleşmesine ve azalmış yaşam kalitesine neden olabilmektedir (11). Bu bireylerin uyku durumu günlük yaşantı, iş hayatındaki performans, konsantrasyon ve iş kazalarını önemli ölçüde etkilemektedir. Günümüzde yapılan birçok araştırma beslenme alışkanlıkları ile uyku kalitesi arasında sağlık durumunu da önemli ölçüde etkileyen bir ilişki olduğunu göstermektedir. Bu çalışma Adana’da bulunan iki okuldaki adolesan bireylerde beslenme alışkanlıkları ve uyku kalitesi arasındaki ilişkinin saptanması amacıyla planlanmıştır.

Araştırmanın temel amacı, 15-18 yaş arası 300 lise öğrencisinin (165 kadın, 135 erkek) beslenme alışkanlıkları ve uyku kalitesine etkisini araştırmaya yöneliktir.

Gereç ve YöntemAraştırma için 15-18 yaş arasında çalışmaya katılmayı kabul etmiş olan toplam 300 bireyin (165 kadın, 135 erkek) bulunduğu bir popülasyon oluşturuldu. Çalışma kapsamında katılımcılara öncelikle “Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu” sunuldu ve yalnızca gönüllü olduğunu beyan eden kişiler çalışmaya dahil edildi. Bu çalışma kapsamında 15-18 yaş arası 300 bireye sosyo-demografik özellikleri (yaş, cinsiyet, eğitim durumu vb.) ve kilo, boy, genel sağlık durumu gibi bilgileri belirlemek amacıyla araştırmacı tarafından oluşturulan bir kişisel bilgi formu kullanılmıştır. Öğrencilerin BKİ değerleri boy ve kilo değerlerinden hesaplanmıştır. Öğrencilerin BKİ değerleri persentil eğrisine göre hesaplanmıştır. PUKİ, Buysse ve ark. tarafından geliştirilmiş (12), Ağargün ve ark. (5) tarafından Türkçeye uyarlanmıştır. PUKİ, geçmiş

bir aylık sürede uyku kalitesini ve bozukluğunu değerlendiren, 19 maddelik bir özbildirim ölçeğidir, 24 sorudan oluşur: 19 soru özbildirim sorusu, 5 soru eş veya oda arkadaşı tarafından yanıtlanacak sorulardır. Ölçeğin puanlanan 18 sorusu 7 bileşenden oluşur: Öznel Uyku Kalitesi, Uyku Latansı, Uyku Süresi, Alışılmış Uyku Etkinliği, Uyku Bozukluğu, Uyku İlacı Kullanımı ve Gündüz İşlev Bozukluğu. Her bir bileşen 0-3 puan üzerinden değerlendirilir. 7 bileşenin toplam puanı ölçek toplam puanını verir. Toplam puan 0-21 arasında değişmektedir. Toplam puanın 5’den büyük olması klinik düzeyde “kötü uyku kalitesini” gösterir (13). Yaptığımız PUKİ anketinde katılımcılar yatak partneri veya oda arkadaşına soru yöneltemeyeceği için bu sorular araştırmacı tarafından kaldırılmıştır. Elde edilen tüm verilerin sonuçları IBM SPSS 22. 0 İstatistik Programı ile analiz edildi ve yorumlandı.

Araştırmanın hipotezleri; 1- 15-18 yaş adolesanlarda uyku kalitesi bireysel faktörlere göre farklılık göstermekte midir?

2- 15-18 yaş adolesanların beslenme alışkanlıkları ile ilgili değişkenler bakımından uyku kalitesi farklılaşmakta mıdır?

BulgularÇalışmaya toplam 300 adolesan birey (165 kadın, 135 erkek) dâhil edildi. Katılımcıların yaş ortalaması 15 ± 2.3 olarak tespit edildi. Kadınların BKİ ortalaması 22.3 ± 3.2 iken, erkek katılımcıların BKİ ortalaması 28 ± 3.5 olarak tespit edildi. İstatistiksel değerlendirmeye göre; erkek katılımcıların ortalama BKİ ortalaması, kadın katılımcılardan anlamlı derecede yüksek olduğu sonucuna varıldı (p<0.05) (Tablo 1).

Tablo 1. Katılımcıların BKİ Değerleri

Kadın ErkekBKİ (kg/m2) 22.3 ± 3.2 28 ± 3.5 *

*: p<0.05

Page 52: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Adana’da Bulunan İki Okulun 15-18 Yaş Grubu Öğrencilerinin Beslenme Alışkanlıkları ve Uyku Kalitesine Etkisi

44

Tablo 2. BKİ ve PUKİ Karşılaştırılması (n=300)

PUKİ

İyi Uyku Kalitesi Kötü Uyku Kalitesi

BKİ n % n %

Zayıf

Normal

Kilolu

Obez

50

30

30

28

16.67

10.00

10.00

9.33

30

50

40

42

10.00

16.67*

13.30

14.00

*: p<0.05

Et tüketmeyenlerin tüketenlere göre uyku kalitesinin anlamlı düzeyde olumsuz etkilendiği görülmüştür (p<0.05) (Tablo 3).

Tablo 3. Et Ürünleri Tüketme Sıklığına Göre Uyku Kalitesi Puanlarının Karşılaştırılması (n=300)

Ne sıklıkla et ürünleri tüketirsiniz? n %

Hiçbir zaman 100 33.3*

Haftada 1 gün 60 20

Haftada 2-3 gün 40 13.3

Haftada 3 günden fazla 50 16.7

Her gün 50 16.7

*: p<0.05

Uyku kalitesi ve BKİ gruplar arasındaki fark, istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Öğrencilerin uyku kalitesine ilişkin yorumlarının

dağılımına göre %21.7 çok iyi, %16.3 oldukça iyi, %42.3 oldukça kötü ve %19.7 çok kötü yanıtını vermişlerdir (Tablo 2).

Türk kahvesi tüketme sıklığına göre uyku kalitesinin karşılaştırılması amacıyla yapılan ANOVA değerlendirmelerine göre, Türk kahvesi tüketme alışkanlığı bakımından uyku kalitesinin anlamlı farklılık göstermediği görülmüştür (p>0.05). Ancak, granül kahve tüketme sıklığına göre uyku kalitesinin karşılaştırılması amacıyla yapılan ANOVA

değerlendirmesine göre, granül kahve tüketme sıklığına göre uyku kalitesi puanlarının anlamlı düzeyde farklılaştığı görülmektedir (Tablo 4) (p<0.05). Yapılan post-hoc analizine göre farkın, her gün granül kahve tükettiğini belirten öğrencilerden kaynaklı olduğu ve puanlarının anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu saptanmıştır.

Page 53: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Püren DİLMAÇ ve Ark.

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (41-44) 45

Tablo 4. Granül Kahve Tüketme Sıklığına Göre Uyku Kalitesi Puanlarının Karşılaştırılması (n=300)

PUKİGranül kahve n %Hiçbir zaman 104 6.126Haftada 1 gün 62 4.841Haftada 2-3 gün 44 6.302Haftada 3 günden fazla 42 4.654Her gün 48 8.643*

*: p<0.05

Tartışma Bu çalışmada, 15-18 yaş adolesanların beslenme alışkanlıkları ve uyku alışkanlıkları değerlendirilmiştir. Araştırma kapsamında anket çalışması yürütülen 300 öğrencinin vermiş olduğu yanıtlar doğrultusunda adolesan dönemindeki bireylerin yeme davranışı, beslenme alışkanlıkları, sıklıkla tükettikleri yiyecekler, uyku kalitesi ve beslenme alışkanlıkları ile ilgili değişkenler karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada kız öğrencilerin BKİ ortalaması (22.3 ± 3.2) kg/m2 erkek katılımcıların BKİ ortalaması (28 ± 3.5) kg/m2 olarak tespit edilmiştir. BKİ ve uyku kalitesi bileşenlerinden her ikisi de yaşam kalitesini etkileyen önemli unsurlardır (14). Uyku kalitesi ve BKİ gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Yapılan bir çalışmada, bireylerin BKİ’si artarken uyku kalitesinin azaldığı görülmüştür. Ancak, daha yüksek BKİ değerlerinde (BKİ>30 kg/m2) BKİ ile uyku kalitesi arasında anlamlı bir korelasyon bulunamamıştır (15). Uyku kalitesinin anlamlı ölçüde farklılık gösterdiği değişkenler arasında ise Türk kahvesi ve granül kahve tüketme alışkanlığı yer almaktadır. Bu çalışmada, her gün granül kahve tüketen öğrencilerin uyku kalitesinin anlamlı düzeyde azaldığı görülmüştür. Aysan ve ark.’nın (16) çay, kahve gibi kafein içeren içeceklerin uykuya dalmayı zorlaştırdığı ve uyku bölünmesine neden olduğunu bulduğu çalışmasında, kahve ve sigara tüketenlerin uyku kalitesinin kötüleştiği bildirilmektedir. Bu çalışmada, et ürünlerini hiç tüketmediğini belirten öğrencilerde de uyku kalitesinin daha düşük olduğu sonucu elde edilmiştir. Bu durum, yeterli besinlerin vücuda alınmamasından kaynaklı olarak ortaya çıkabilecek

düzensizlikler ile ilişkilendirilebilir. Lee ve ark., (17) ile St. Onge ve ark. (18) çalışmalarında günlük olarak yetersiz karbonhidrat, protein, yağ ve diyet posa tüketen kişilerin uyku süresi ve kalitesinin diğerlerine göre düşük olduğunu öne sürmüştür. Ayrıca, yüksek proteinli bir diyetin, özellikle triptofan açısından zengin bir diyetin tüketilmesinin ardından, uykuda iyileşmeler olduğu gösterilmiştir (19). Ancak, Landstrom ve ark. (20) diyet ile uyku süresi arasında anlamlı ilişki olmadığını öne sürmüştür. Araştırmada, ortalama uyku süresi 7.2 saat olarak bulunmuştur. Çinli adolesanlarda ise uyku süresi, 7.25 saat olarak tespit edilmiştir. Vesile Şenol ve ark. (13) adolesan bireylerin 13 yaşından yetişkinliğe kadar ortalama 8.5-9.5 saat uyuması gerekmektedir. Adolesan dönem heyecanlı olduğu kadar aynı zamanda stresli bir dönem olarak bilinmektedir. Okul programı, sosyal etkinlikler nedeniyle giderek daha geç yatmaya başlamakta ve okul nedeniyle erken kalkan adolesanlar düzensiz ve yetersiz uyku durumu yaşamaktadır. Uyku süresi, uyku kalitesini etkileyen bileşenler arasında yer almaktadır. 2007-2008 National Health and Nutrition Examination Survey (NHANES) çalışmasında, öncelikle bireylerin uyku süresi çok kısa (<5 saat), kısa (5-6 saat), normal (7-8 saat) ve uzun (≥9 saat) olarak ayrılmış ve bu gruplara göre besin alımları incelenmiştir. Toplam enerji alımı çok kısa ve uzun uyku süresine sahip bireylerde en düşük, kısa uyku süresine sahip olanlarda en yüksek bulunmuştur (21). Uyku süresi ve Weiss ve ark. (22) tarafından 240 adolesanda yapılan başka bir çalışmada hafta içi ortalama 8 ya da daha fazla saat uyuyan adolesanların, daha fazla yağ içeren yiyecekler tükettiğini tespit etmiştir. Bu durum kilo

Page 54: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Adana’da Bulunan İki Okulun 15-18 Yaş Grubu Öğrencilerinin Beslenme Alışkanlıkları ve Uyku Kalitesine Etkisi

46

alımına yol açabilecek yüksek kalori alımı olarak açıklanabilmektedir. Bu çalışmada, uyku süresi bakımından öğrencilerin beslenme alışkanlıkları anlamlı farklılık göstermemektedir. Buna karşın, Çin’de yapılan geniş bir kesitsel çalışmada, uyku süresinin azalması ile yağ alımının artması arasında pozitif bir ilişki olduğu saptanmıştır. Ayrıca, Rontoyanni ve ark (23) tarafından yapılan bir çalışmada da, daha az uyuma ile yağ tüketimi arasında zayıf ve pozitif bir ilişki olduğu görülmüştür.

*Bu çalışma Beslenme ve Diyetetik Yüksek Lisans Tezinden üretilmiştir ve 10-11 Ekim 2019 tarihinde 2. Uluslararası Sağlıklı Yaşam Kongresi’nde Sözel Bildiri olarak sunulmuştur.

KAYNAKLAR

1. Başar E. 11-14 Yaş Arası Okul Çağındaki Çocuklarda Obezite Sıklığı. Sağlık Akademisi Kastamonu 2019; 4(1): 53-66.

2. Baysal A. Beslenme. Ankara: Hatiboğlu Yayınevi; 9. Baskı 2002.

3. Türkiye’ye Özgü Beslenme Rehberi. T.C. Sağlık Bakanlığı, Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü. Ankara: Onur Matbaacılık; 2015. s.33-60.

4. Peuhkuri K, Sihvola N, Korpela R. Diet promotes sleep duration and quality. Nutr Res 2012; 32(5): 309-319.10.1016/j.nutres.2012.03.009

5. Ağargün M, Kara H, Anlar O. Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksinin Geçerliği Ve Güvenirliği. Türk Psikiyatri Dergisi 1996; 7(2): 107-115.

6. Nasermoaddeli A, Sekine M, Kumari M. Association of sleep quality and free time leisure activities in japanese and british civil servants. J Occup Health 2005; 47: 384-390.

7. Hui SA, Michael A, Grandner MA. Associations between poor sleep quality and stages of change of multiple health behaviors among participants of employee wellness prog. Prev Med Rep 2015; 2: 292-299.

8. Morselli L, Leproult R, Balbo M. Role of sleep duration in the regulation of glucose metabolism and appetite. Best Pract Res Clin Endocrinol Metab 2010; 24(5): 687-702.

9. Ma Y, Bertone ER, Stanek III EJ. Association between eating patterns and obesity in a free-living US adult population. Am J Epidemiol 2003; 158: 85-92.

10. Grander M, Jackson N, Gerstner J. Dietary nutrients associated with short and long sleep duration. Data from a nationally representative sample. Appetite 2013; 64: 71-80.

11. Mollayeva, T, Thurairajah, P, Burton, K. The pittsburgh sleep quality index as a screening tool for sleep dysfunction in clinical and non-clinical samples: A systematic review and meta-analysis. Sleep Med Rev 2016; 25: 52-73.

12. Buysse D, Reynolds C, Monk T et al. The Pittsburgh Sleep Quality Index: A New İnstrument For Psychiatric Practice And Research. Psychiatry Res 1989; 28(2): 193-213.

13. Şenol V, Soyuer F, Pekşen AR et al. Adolesanlarda Uyku Kalitesi Ve Etkileyen Faktörler, Kocatepe Tıp Dergisi 2012; 14: 93-102.

14. Charles LE, Gu JK, Tinney-Zara CA. Separate and joint associations of shift work and sleep quality with lipids. Safety and Health at Work 2016; 7: 111-119.

15. Huth JJ, Eliades A, Handwo C. Shift worked, quality of sleep, and elevated body mass index in pediatric nurses. Journal of Pediatric Nursing 2013; 28: 64-73.

16. Aysan E, Karaköse S, Zaybak A et al. Üniversite Öğrencilerinde Uyku Kalitesi Ve Etkileyen Faktörler. DEUHYO ED 2014; 7(3): 193-198.

17. Lee A, Gibbs SE. Neurobiology of foodaddictionandadolescentobesityprevention in low- andmiddle-incomecountries. Journal of Adolescent Health 2013; 52: (S2):39-42.

Page 55: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Püren DİLMAÇ ve Ark.

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (41-44) 47

18. St-Onge M, Roberts A, Shechter A et al. Fiber and saturated fat are associated with sleep arousals and slow wave sleep. J Clin Sleep Med 2016; 12(1): 19-24.10.5664/jcsm.5384.

19. Markus CR, Olivier B, De Haan E. Whey protein rich in a-lactalbumin increases the ratio of plasma tryptophan to the sum of the other large neutral amino acids and improves cognitive performance in stressvulnerable subjects. Am J Clin Nutr 2002; 75: 1051-1056.

20. Landström U, Knutsson A, Lennernäs M. Fieldstudies on the effects of food contenton wake fullness. Nutrition and Health 2000; 14: 195-204. doi: 10.1177/026010600001400401.

21. Krueger PM, Friedman EM. Sleep duration in the United States: A cross sectional population- based study. Am J Epidemiol 2009; 169(9): 1052-1063.

22. Weiss A, Xu F, Storfer-Isser A et al. The association of sleep duration with adolescents fat and carbohydrate consumption. Sleep 2010; 33: 1201-1209.

23. Rontoyanni VG, Baic S, Cooper AR. Association between nocturnal sleep duration, body fatness, and dietary intake in Greek women. Nutrition 2007; 23: 773-777. doi:10.1016/j.nut.2007.07.005.

Page 56: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic
Page 57: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (49-53) 49

Metformin İlişkili Laktik Asidoz;Bir Olgu Nedeni ile Literatürün Gözden Geçirilmesi

Bedih BALKAN1, Güray DEMİR2, Fevzi BALKAN1,Halil ÇETİNGÖK1, Erdal ATİÇ2

ÖzMetformin biguanid sınıfından, Tip 2 diyabetiklerde, özellikle böbrek fonksiyonları normal hastalarda ilk basamakta kullanılan oral antidiyabetiktir. Metforminin en ciddi ve ölümcül yan etkisi laktik asidozdur. Böbrek yetersizliği laktat atılım bozukluğunun en sık sebebidir. Acil serviste, suisid amaçlı ilaç alımından sonra yüksek anyon açıklı metabolik asidoz varlığı olan hastalarda metformin intoksikasyonu düşünülmelidir. 44 yaşında kadın hasta intihar amaçlı 50 gram metformin alımından 3 saat sonra acil servise bulantı ve karında şişkinlik şikâyeti ile başvurdu. Hastada metformin ilişkili laktik asidoz (pH<7.35, laktat düzeyi>5 mmol/L ve bikarbonat<22 mmol/L) tanımlandı. Erken tanı ve hemodiyaliz veya hemofiltrasyon yöntemleri ile metabolik asidozun hızlı düzeltilmesi, destek tedavisi ve kan glikoz düzeyinin ayarlanması pozitif sonuçlara neden olacaktır.

Anahtar Kelimeler: Metformin, Laktik asidoz, Hemodiyafiltrasyon

Metformin Associated Lactic Acidosis; Report of a Case and Literature Review

AbstractMetformin is a biguanide used in the treatment of type 2 diabetic patients with normal renal function. Lactic acidosis is the most serious side effect of metformin. Renal failure is the most common cause of reduced lactate excretion. Metformin intoxication should be suspected when patients presented by high anion gap metabolic acidosis after suicide attempt by ingesting drugs. A 44 years- old healthy women ingested 50 gram of metformin in suicide attempt after 3 hours; she was admiddet to hospital with nause, abdominal discomfort. Patient is defined metformin associate lactic acidosis (pH<7.35, lactate of greater than 5 mmol/L and bicarbonate of less than 22 mmol/L) occurring in a patient. Early diagnosis and rapid correction of metabolic acidosis using hemodialysis or hemofiltration, supportive therapy and maintenance of blood glucose provide the possibility of a positive outcome.

Keywords: Metformin, Lactic acidosis, Hemodiafiltration

1Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi2İstanbul Aydın Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma MerkeziYazışma adresi: Dr. Güray DEMİR, İstanbul Aydın Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi, Anestezi ve Reanimasyon Kliniği, İstanbul, Türkiye. Tel: +902129795000-5656 E-mail: [email protected] ORCID ID: 0000-0001-5528-3237.Geliş Tarihi: 16 Eylül 2019 Kabul Tarihi: 16 Aralık 2019Doi num: 10.17932/IAU.TFK.2018.008/2020.301/tfk_v03i1007

Olgu Sunumu - Case Report

Page 58: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Metformin İlişkili Laktik Asidoz; Bir Olgu Nedeni ile Literatürün Gözden Geçirilmesi

50

GirişMetformin, tip 2 Diabetes Mellitus’un (DM) tedavisinde kullanılan, biguanid grubu insülin duyarlaştırıcı bir ilaçtır. Metforminin glikoz düşürücü etkisi başlıca azalmış hepatik glikoz çıkışı (primer olarak glikoneojenezin ve daha az olarak da glikojenolizin inhibisyonu yoluyla), iskelet kasında ve adipositlerde artmış insülin aracılı glikoz alımı ile ortaya çıkmaktadır. Bu etkilerine ek olarak intestinal glikoz emilimini de azaltmaktadır. Metformin diyabetin tedavisinde tek başına kullanılabileceği gibi kombine tedavilerin içinde de yer alabilmektedir. Kombine edilebileceği ilaçlar; sülfonilüreler, insülin, alfa-glikozidaz inhibitörleri, tiazolidinedionlar, DPP-4 inhibitörleri ve sülfonilüre olmayan insülin salgılatıcılarıdır. Yan etkileri genellikle bulantı, anoreksi, diyare ve/veya abdominal kramplar gibi gastrointestinal yakınmalardır ve hastaların %50’sinden fazlasında ortaya çıkar. Nadiren ağızda metalik tat olabilir (1). Metforminin bilinen en önemli yan etkisi laktik asidozdur ve mortalite oranları yüksektir, kreatinin seviyesi >1.4 mg/dL olanlarda kullanılmamalıdır (2). Laktik asidoz tip A ve tip B olarak iki gruba ayrılır. İlk grup daha sık görülür ve doku perfüzyonu bozuk hastalarda, hipoksi varken veya yokken oluşabilir. Tip B laktik asidoz ise bazı ilaçlara, kimyasallara veya toksik bileşenlere veya laktat birikimine sebep olabilen genetik bozukluklara bağlı oluşur. Tip B laktik asidoz oluşturan sebeplerden birisi de metformin olarak bildirilmiştir (3). Metforminin laktik asidoza yol açma mekanizması tam belli değildir. Pirüvat dehidrojenaz aktivitesini ve tüketilen ajanların mitokondrial transportunu azaltır, böylece anaerobik metabolizmayı arttırır. Metformin ilişkili laktik asidoz iskelet kaslarından değil ekstrahepatik splanknik yataktan kaynaklanır ve bu nedenle “tip B laktik asidoz” (örneğin; artmış laktat yapımı ile) olarak adlandırılır (4,5).

Olgu44 yaşında kadın hasta acil servisimize bulantı, karında şişkinlik, bilinç bulanıklığı, solunum güçlüğü nedeni ile başvurdu. Hastanın hikâyesinde

3 yıldır Tip 2 Diabetes Mellitus nedeni ile metformin 1000 mg 2x1 kullandığı ve 3 saat önce intihar amaçlı 50 adet 1000 mg metformin içeren tableti aldıktan sonra bulantı, karında şişlik, bilinç bulanıklığı ve uykuya meyil oluştuğu için acil servise getirildiği ifade edildi. Acil servisteki muayenede genel durumu orta, bilinci bulanık, kooperasyon ve oryantasyonu olmayan hastanın arteriyel tansiyonu 90/50 mmHg, nabız 105/dk, zayıf, solunum sayısı 30/dk, arteriyel kan gazında asidoz tespit edilmesi, solunum zorluğu ve Kussmaul solunumu olması üzerine yoğun bakım ünitesine alınarak endotrakeal entübasyon uygulandı ve mekanik ventilasyona başlandı. Entübasyon öncesi glaskow koma skoru E2-M4-V2 (gözler açık uyaran ile açılmakta, ekstremitelerde ağrılı uyaran ile çekme yanıtı, anlamsız sesler çıkarmak şeklinde verbal yanıt) idi. Kan gazında pH: 6.94, HCO3

-: 7.6 mmol/L, pCO2: 24.7 mmHg, baz açığı: -25.5 mmol/L iken laktat düzeyi: 12.5 mmol/L (0.4-2.2) olarak saptandı. Hb: 12.7g/dL, lökosit: 11400 mm3, trombosit: 379000 mm3, üre: 27 mg/dL, kreatinin: 0.84 mg/dL, sodyum: 134 mEq/L, potasyum: 4.49 mEq/L, glikoz: 75mg/dL, ALT: 25 U/L, AST: 35 U/L olarak tespit edildi. Hastaya sağ juguler santral venöz diyaliz kateteri takıldı. Hipotansiyon gelişmesi nedeniyle dopamin tedavisi başlandı ve hastanın hemodinamik olarak stabil olmadığından laktik asidoz tedavisi amaçlı 120 mL/dak olacak şekilde devamlı venö-venöz hemodiyafiltrasyon uygulaması başlandı. İlk hemodiyafiltrasyon işlemi 24 (yirmidört) saat süreyle diyaliz sıvısı kullanılarak gerçekleştirildi. Hasta entübasyondan 24 saat sonra ekstübe edildi. Takiplerinde kan gazında asidozu düzeldi, laktat düzeyi düştü ve pH seviyesi normale geldi. Hasta yatışının dördüncü gününde pH: 7.39, HCO3-: 24.9 mmol/L, pCO2: 43.4 mmHg, baz açığı: -1.8 mmol/L, laktat:1.6 mmol/L ve genel durumu iyi olunca yoğun bakımdan çıkarıldı. Hastanın vital bulguları, kan şekeri ve laktat düzeyleri stabilize edildikten sonra hastanın tedavisi yeniden düzenlenerek yatışının altıncı gününde taburcu edildi.

Page 59: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Bedih BALKAN ve Ark.

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (49-53) 51

Acil HDFöncesi

HDF3. saat

HDF12. saat

HDF24. saat 3.gün Taburcu

pH 7.26 6.94 7.09 7.40 7.49 7.46 7.39

Laktat (mmol/L) 11.5 12.5 13.7 8 2.4 2.2 1.6

Anyon Açığı (mmol/L) -15 -25.5 -21.4 -3.1 2.5 2 1.5

HCO3- (mmol/L) 13.2 7.6 9.5 21.8 26.6 25 24.9

HDF: Hemodiyafiltrasyon

Tablo 1. Hastanın Kan Gazında Tedavi Süresince Değişiklikler

seviyesine inip laktat düzeyi 13.7 mmol/L’ye kadar çıktı. Ancak erken ve etkili hemodiyafiltrasyon girişimi sayesinde laktat düzeyleri ve kan gazı değişkenleri normale geldi. Hastanın yoğun bakımdan çıktığında pH: 7.39, laktat: 1.6 mmol/L olarak tespit edildi.

Metforminin hipoglisemik yan etkisi diğer ağızdan alınan antidiyabetiklerle beraber kullanılınca ortaya çıkabilir. Ayrıca aşırı doz metformin kullanımında hipoglisemi gelişebilir. Bu nedenle aşırı doz metformin kullanımı ile başvuran olgularda hipoglisemiye dikkat edilmelidir. Olgumuzda takiplerinde hipoglisemi gözlenmemiştir.

Metformine bağlı laktik asidozda bikarbonat tedavisi tartışmalıdır, bu amaçla sıklıkla uygulanan yöntemler parenteral NaHCO3, HCO3

-‘lı devamlı venövenöz hemodiyafiltrasyon (CVVHF) ve aralıklı hemodiyalizdir (14-18). Hemodiyaliz tedavisini hemodinamik olarak tolere edemeyen hastalarda hemofiltrasyon tedavisi önerilmiştir (17). Sağ kalım, erken dönemde başlanan CVVHF veya hemodiyaliz ile tedavi edilen hastalarda daha yüksek düzeydedir. Yapılan çalışmalarda; bikarbonatlı sürekli venövenöz hemofiltrasyon ile laktatlı sürekli hemofiltrasyon karşılaştırılmış bikarbonatlı tedavinin asidozu düzeltmede daha etkili olduğu görülmüştür (19). Thomas ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada ise bikarbonat ve laktatlı replasman sıvıları kullanılarak yapılan sürekli venövenöz hemofiltrasyonda herhangi bir farklılık saptanmamıştır. Mortalite oranları her iki grupta aynıdır (20). Sürekli venövenöz hemofiltrasyonun laktat klirensi üzerine olan etkisi

TartışmaKronik kullanımda metforminin laktik asidoza neden olma etkisi 100.000 hastada 3-9 arasında bulunmuştur (6). Son yıllarda yapılan bir çalışmada metformin kullananlarda laktik asidoz sıklığı 100.000 hastada 47 olarak bulunmuş önceki literatüre göre sıklığı 5-16 kat daha yüksek tespit edilmiştir (7). Metformin kan konsantrasyon düzeyi ve laktat düzeyi MALA’da erken mortalitede belirleyici olmayabilir. Metformin böbreklerden hem glomerül filtrasyonu hem de tubüler sekresyon yoluyla değiştirilmeden atılır (8). Yapılan çalışmalar sonucunda, laktat düzeyinin ve serum metformin düzeyinin prognostik değerinin olmadığı belirtilmiştir (9). Laktik asidozun prognozu oldukça kötüdür. Serum laktat düzeyi 5 mmol/L olanlarda mortalite %75 olup; laktat düzeyi 10 mmol/L ulaştığında yaşam şansı yok denecek kadar azdır. Laktik asidoza sahip 126 hastada yapılan bir çalışmada median sağ kalım süresi 38.5 saat olarak belirlenmiş 30 günlük yaşam süresi %17’dir. Başka bir çalışmada metformin tedavisi sonrasında laktik asidoz gelişenlerde, laktat düzeyi 13.1 mmol/L üzerinde olanlarda ölüm oranı %45 olarak gerçekleşmiştir (8,10). Literatürün gözden geçirildiği başka bir çalışmada, pH<6.9 altında ve laktat konsantrasyonu 25 mmol/L üzerindeki vakalarda mortalite oranı %83 olarak tespit edilmiştir. Metformin konsantrasyonu 50 µg/mL olanların %38’inde mortalite ile seyretmiştir (11). 722 olgunun incelendiği başka bir çalışmada 2000’li yıllardan sonraki vakalarda mortalite oranı %25 olarak rapor edilmiştir (12). İtalya’da yapılan bir çalışmada mortalite oranı %25.4 olarak hesaplanmıştır (13). Olgumuzda kan pH 6.94

Page 60: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Metformin İlişkili Laktik Asidoz; Bir Olgu Nedeni ile Literatürün Gözden Geçirilmesi

52

%3’ün altında görünmektedir (21). Literatürde sunulan bir olguda metabolik asidozu derin (pH: 6.87, HCO3-: 3 mmol/L, laktat: 15 mmol/L) olguda da intravenöz (IV) sıvı ve NaHCO3 ile birlikte yapılan bikarbonatlı HD (hemodiyaliz) ile hızlı iyileşme sağlanmış ve mükemmel sonuç alınmıştır (22). Erken evrede venövenöz hemodiyafiltrasyonla başarılı sonuçlar alınmış vakalar vardır (23,24). Bizim olgumuzda pH değeri 6.94 seviyesi, laktat 13.7 mmol/L üzerinde olmasına rağmen erken etkili hemodiyafiltrasyon ile hastanın değerleri düzelmiştir. Laktik asidoz tedavisinde IV sodyum bikarbonat (NaHCO3) kullanımı tartışmalıdır. Eğer ağır asidoz varsa (pH<7.1) uygulanabilmektedir, fakat teorik olarak dezavantajları vardır (25). Bu dezavantajlar arasında hemoglobin disosiasyon eğrisinin sola kayması, rebound metabolik alkaloz, serum potasyum ve kalsiyum dağılımında değişimler, sodyum yüklenmesi, miyokard kontraktilitesinde azalma, karbondioksit üretiminde artış ve bolus enjeksiyonlardan sonra oluşan refleks vazodilatasyon sayılabilir (26). Bizim vakamızda pH 6.94 olmasına rağmen dezavantajları düşünülerek hastaya sodyum bikarbonat tedavisi yapılmadı. Hemodiyaliz, sürekli venövenöz hemodiafiltrasyon, dikloroasetat veya sodyum bikarbonat infüzyonları metformin ile ilişkili laktik asidozda tedavinin bir parçası olarak kabul edilmektedir (27). Erken hemodiyaliz ve hemofiltrasyon tedavisi ile metformin elimine edilmekte, yüz güldürücü sonuçlar alınabilmektedir (28). Yayınlanan bir vakada uzun diyaliz süresinin metformin ilişkili laktik asidozda faydalı olabileceği ifade edilmiştir (29). Sonuç olarak özellikle insülin direnci üzerine olumlu etkileri nedeniyle tip 2 DM tedavisinde tek veya kombine olarak kullanılabilen metformin, laktik asidoz gibi bir yan etki potansiyeline sahiptir. Oldukça nadir, önlenebilir bir yan etki olmakla birlikte, hasta seçimi iyi yapılmadığı zaman mortal bir yan etki olabilmektedir. Bu nedenle ileri yaşta, ciddi diyabetik komplikasyonları bulunan tip 2 diyabetlilerde tercih edilmemesini öneriyoruz. Bu vakada özellikle laktik asidoz ve onun olumsuz etkilerine dikkat çekilmek istenmiş, yüksek mortalite ile seyreden bir klinik tablo etkili olarak tedavi edilmiştir.

KAYNAKLAR

1. American Diabetes Association. Standards of medical care in diabetes-2013. Diabetes Care 2013; 36(1): 11-66.

2. Lalau JD. Lactic acidosis induced by metformin: incidence, management and prevention. Drug Saf 2010; 33(9): 727-40.

3. Ahmad S, Beckett M. Recovery from ph 6.38: Lactic acidosis by hypothermia. Emerg Med J 2002; 19: 169-71.

4. Orban JC, Giunti C, Levraut J et al. L’acidose lactique reste une complication grave du traitement par metformine metformin-associated lactic acidosis remains a serious complication of metformin therapy. Ann Fr Anesth Reanim 2003; 22: 461-5.

5. Bailey CJ, Wilcock C, Day C. Effect of metformin on glucose metabolism in the splanchic bed. Br J Pharmacol 1992; 105: 1009-13.

6. Stang M, Wysowski DK, Butler-Jones D. Incidence of lactic acidosis in metformin users. Diabetes Care 1999; 22(6): 925-7.

7. Van Berlo-van de Laar IR, Vermeij CG, Doorenbos CJ. Metformin associated lactic acidosis: incidence and clinical correlation with metformin serum concentration measurements. J Clin Pharm Ther 2011; 36(3): 376-82.

8. Vecchio S, Giampreti A, Petrolini VM et al. Metformin accumulation: lactic acidosis and high plasmatic metformin levels in a retrospective case series of 66 patients on chronic therapy. Clin Toxicol (Phila) 2014; 52(2): 129-35.

9. Kajbaf F, Lalau JD. The prognostic value of blood pH and lactate and metformin concentrations in severe metformin-associated lactic acidosis. BMC Pharmacol Toxicol 2013; 14: 22.

10. Stacpoole PW, Wright EC, Baumgartner TG et al. Natural history and course of acquired lactic acidosis in adults. DCA-lactic acidosis study group. Am J Med 1994; 97: 47-5414.

Page 61: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Bedih BALKAN ve Ark.

Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 3 • Sayı 1 • Mart 2020 (49-53) 53

11. Dell’Aglio DM, Perino LJ, Kazzi Z et al. Acute metformin overdose: examining serum pH, lactate level, and metformin concentrations in survivors versus nonsurvivors: a systematic review of the literature. Ann Emerg Med 2009; 54(6): 818-23.

12. Kajbaf F, Lalau JD. Mortality rate in so-called “metformin-associated lactic acidosis”: a review of the data since the 1960s. Pharmacoepidemiol Drug Saf 2014; 23(11): 1123-7.

13. Renda F, Mura P, Finco G et al. Metformin-associated lactic acidosis requiring hospitalization. A national 10 year survey and a systematic literature review. Eur Rev Med Pharmacol Sci 2013; 17: 45-9.

14. Lalau JD, Race JM, Brinquin L. Lactic acidosis in metformin therapy. Relationship between plasma metformin concentration and renal function. Diabetes Care. 1998; 21(8): 1366-7.

15. Heaney D, Majid A, Junor B. Bicarbonate haemodialysis as a treatment of metformin overdose. Nephrol Dial Transplant 1997; 12(5): 1046-7.

16. Barrueto F, Meggs WJ, Barchman MJ. Clearance of metformin by hemofiltration in overdose. J Toxicol Clin Toxicol 2002; 40(2): 177-80.

17. Arroyo AM, Walroth TA, Mowry JB, Kao LW. The MALAdy of metformin poisoning: Is CVVH the cure? Am J Ther. 2010; 17(1): 96-00.

18. Panzer U, Kluge S, Kreymann G, Wolf G. Combination of intermittent haemodialysis and the high-volume continous haemofiltration for the treatment of severe metformin-induced lactic acidosis. Nephrol Dial Transplant 2004; 19: 2157-2158.

19. Fall PJ, Szerlip HM. Lactic acidosis: from sour milk to septic shock. J Intensive Care Med 2005; 20: 255-71.

20. Thomas AN, Guy JM, Kishen R, et al. Comparison of lactate and bicarbonate buffered haemofiltration fluids: use in critically ill patients. Nephrol Dial Transplant 1997; 12: 1212-7.

21. Rachoin JS, Weisberg LS, McFadden CB. Treatment of lactic acidosis: appropriate confusion. J Hosp Med 2010; 5: E1-7.

22. Di Grande A, Vancheri F, Giustolisi V et al. Metformin-induced lactic acidosis in a type 2 diabetic patient with acute renal failure. Clin Ter 2008; 159: 87-89.

23. Bruijstens LA, van Luin M, Buscher-Jungerhans PM, Bosch FH. Reality of severe metformin-induced lactic acidosis in the absence of chronic renal impairment. Neth J Med. 2008; 66(5): 185-90.

24. Tay S, Lee IL. Survival after cardiopulmonary arrest with extreme hyperkalaemia and hypothermia in a patient with metformin-associated lactic acidosis. BMJ Case Rep 2012 20; 2012. pii: bcr2012007804.

25. Teale KF, Devine A, Stewart H, Harper NJ. The management of metformin overdose. Anaesthesia 1998; 53: 698-701.

26. Schelling JR, Howard RL, Winter SD, Linas SL. Increased osmolal gap in alcoholic ketoacidosis and lactic acidosis. Ann Intern Med 1990; 113: 580-582.

27. Forsythe SM, Schmidt GA. Sodium Bicarbonate for the Treatment of lactic acidosis. Chest 2000; 117: 260-7.

28. Baştürk T, Balkan B, Aytekin M et al. Lactic Acidosis due to Metformin Overdose. What treatment should be? A Case Report and Review of the Literature. BANTAO Journal 2009; 7 (2): 44-46.

29. Rifkin SI, McFarren C, Juvvadi R, Weinstein SS. Prolonged hemodialysis for severe metformin intoxication. Ren Fail 2011; 33(4): 459-61.

Page 62: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic
Page 63: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

YAZAR KILAVUZU

1. Kapsam ve AmaçTıp Fakültesi Klinikleri dergisi, İstanbul Aydın Üniversitesi Tıp Fakültesinin bilimsel içerikli, resmi yayınıdır. Ocak, Nisan, Temmuz, Ekim aylarında olmak üzere yılda 4 sayı olacak şekilde yayımlanır.

Tıp Fakültesi Klinikleri, tıbbın tüm alanlarında, klinik ve temel bilim orijinal araştırma makaleleri, derlemeler, editör görüşleri ve olgu sunumları yazılarının yayımlandığı “çift-kör” hakemlik (peer-review) ilkelerine dayanan uluslararası bir dergidir.

Tıp Fakültesi Klinikleri’nde makale başvuru veya işlem ücreti uygulanmamaktadır. Yayınlanan yazılar için herhangi bir ücret ya da karşılık ödenmez.

Dergi; temel tıp bilimleri ve klinik branşlarda ulusal ve uluslararası düzeyde katkı yapan araştırma, özgün çalışma, derleme, olgu bildirimleri yayımlamayı hedeflemektedir.

2. Yayın Değerlendirme PolitikasıDergiye gönderilen yazıların, ulusal ya da uluslararası bir dergide yayımlanmamış, yayına kabul edilmemiş ya da yayın için değerlendirme aşamasında olmaması gerekir. Bu gereklilik bilimsel toplantılarda bildiri olarak sunulmuş ve özeti yayınlanmış yazıları kapsamaz ancak bu durumda bildirinin sunulduğu toplantı adı, tarihi ve yeri belirtilmelidir. Eğer makalede daha önce yayımlanmış; alıntı yazı, tablo, resim vs. mevcut ise makale yazarı, yayın hakkı sahibi ve yazarlarından yazılı izin almak ve bunu makalede belirtmek zorundadır.

Tıp Fakültesi Klinikleri’nin uluslararası indekslerde ve veritabanında, İngilizce adı “Medical Faculty Clinics”dir ve kaynaklarda belirtilirken “Med F Clinics” kısaltması ile belirtilmelidir.

Makalelerin formatı “Uniform Requirements for Manuscripts Submitted to Biomedical Journals: Writing and Editing for Biomedical Publications (www.icjme.org) kurallarına göre düzenlenmelidir.

Yazıların bilimsel ve etik sorumlulukları yazarlara, telif hakkı ise İstanbul Aydın Üniversitesi’ne aittir. Yazıların içeriğinden ve kaynakların doğruluğundan yazarlar sorumludur. Yazarlar, yayın haklarının devredildiğini belirten onay belgesini (Yazarlık Katkıları, Yayın Hakkı Devri, Maddi Yardım ve Teşekkür-Kabul İzin Formu) uygun biçimde doldurarak dergi editörlüğüne göndermelidir. Bu forma dergi web adresinden (http://www.iautipklinikleri.com) ulaşılabilir. Bu belgenin tüm yazarlar tarafından imzalanarak dergiye gönderilmesi ile birlikte yazarlar, gönderdikleri çalışmanın başka bir dergide yayınlanmadığı ve/veya yayınlanmak üzere incelemede olmadığı konusunda garanti vermiş, bilimsel katkı ve sorumluluklarını beyan etmiş sayılırlar. Bu aşamadan sonra makaleye yeni yazar eklenemez veya yazar isim sıralamasında değişiklik yapılamaz.

Tıp Fakültesi Klinikleri’nde yayınlanmak amacıyla gönderilen ve Etik Kurul onayı alınması zorunluluğu olan deneysel, klinik ve ilaç araştırmaları için Helsinki Bildirisi’ne uygun Etik Kurul Onay Raporu gereklidir https://www.wma.net/wp-content/uploads/2016/11/DoH-Oct2013-JAMA.pdf

Deneysel hayvan çalışmalarında ise yazarlar, “Guide for the care and use of laboratory animals” (http://oacu.od.nih.gov/regs/guide/guide.pdf) yönergesi kapsamında hayvan haklarını koruduklarını belirtmeli ve kurumlarından Etik Kurul Onay Raporu almalıdır. Etik Kurul onayı ve “Bilgilendirilmiş Gönüllü Onam Formu” alındığı araştırmanın “Gereç ve Yöntem” bölümünde mutlaka (etik onay numarası ile birlikte) belirtilmelidir. Makalelerin etik kurallara uygunluğu yazarların sorumluluğundadır.

Değerlendirme sürecinde gerek görülürse editör tarafından Etik Kurul onayının bir örneği yazarlardan istenebilir.

Page 64: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Yazılar değerlendirme sürecinde aşırma, yanıltma ve kopya yayın açısından denetlenecek ve etik dışı durumların tespit edilmesi halinde yaptırım uygulanacaktır. Yaptırımlar Committee on Publication Ethics (COPE) kuralları kapsamında belirlenecektir. Bunun yanı sıra, intihali önlemek için yayın öncesinde tüm yazıların intihal araştırma programları ile taraması yapılmaktadır.

3. Makale BaşvurusuYazarlar makale gönderimlerini derginin online makale kabul sistemi üzerinden yaparlar (http://www.iautipklinikleri.com). Bütün başvurularda Yazarlık Katkıları, Yayın Hakkı Devri, Maddi Yardım ve Teşekkür-Kabul İzin Formu doldurularak gönderilmelidir. Yazarlar onay formunu doldurarak, makalelerinin telif hakkını Tıp Fakültesi Klinikleri’’ne bıraktıklarını, bilimsel katkı ve sorumluluklarını ve çıkar çatışmasına yol açabilecek mali ya da diğer ilişkilerini açıklamalıdır. Gönderilen yazıda yazışma yapılacak yazar elektronik posta adresi ve yazının tipi (araştırma, derleme, olgu sunumu vs.) belirtilmelidir.

Tüm yazarlar bilimsel katkı ve sorumluluklarını ve çıkar çatışması olmadığını bildiren toplu imza ile yayına katılmalıdır. Araştırmalara yapılan kısmi de olsa nakdi ya da aynı yardımların hangi kurum, kuruluş, ilaç-araç-gereç firmalarınca yapıldığı dipnot olarak bildirilmelidir. Yayına kabul edilmeyen yazılar yazarlara geriye yollanmaz.

4. Hakem DeğerlendirmesiTıp Fakültesi Klinikleri bağımsız, önyargısız ve çift-kör hakemlik ilkeleri çerçevesinde yayın yapan süreli bir yayın organıdır. Editör yayın koşullarına uymayan yazıları; düzeltmek üzere yazarına geri gönderme, biçimce düzenleme veya reddetme yetkisine sahiptir. Gönderilen yazılar, editör ve editör yardımcıları ile en az iki hakem incelemesinden geçip, gerek görüldüğü takdirde, istenen değişiklikler yazarlarca yapıldıktan sonra yayımlanır.

Hakem belirleme yetkisi tamamen editör ve yayın kuruluna aittir. Hakemler belirlenirken derginin ulusal veya uluslararası yayın danışma kurulundan isimler seçilebileceği gibi yazının konusuna göre ihtiyaç duyulduğunda, yurtiçi veya yurtdışından bağımsız hakemler de belirlenebilir. Yazarlar, yayına kabul edilen yazılarda, metinde temel değişiklik yapmamak kaydı ile editör, editör yardımcıları, düzeltme yapmalarını kabul etmiş sayılır.

5. Yazım KurallarıYazar Sorumluluğu Makalelerin bilimsel kurallara uygunluğu yazarların sorumluluğundadır. Tüm yazarların gönderilen makalede akademik veya bilimsel olarak doğrudan katkısı olmalıdır. Yazar(lar) olarak belirlenen isim aşağıdaki özelliklere sahip olmalıdır:

(1) Makaledeki çalışmanın, planlama, fikir, yöntem aşamalarında veya çalışmanın yürütülmesinde görev almalı.

(2) Makalenin yazım aşamasında herhangi bir düzeyde katkısı olmalıdır.

(3) Makalenin son halini kabul etmelidir.

Yayın, direkt ya da indirekt ticari bağlantı içeriyorsa veya çalışmaya materyal desteği veren bir kuruluş varsa, yazarlar kullanılan ticari ürün, ilaç, firma vs. ile ticari hiçbir ilişkisinin olmadığını ya da var ise nasıl bir ilişkisinin olduğunu (konsültan, diğer anlaşmalar), editöre sunum sayfasında belirtmek zorundadır.

İncelemeye sunulan araştırmada olası bir bilimsel hata, etik ihlal şüphesi veya iddiasıyla karşılaşılırsa, bu dergi verilen yazıyı destek kuruluşların veya diğer yetkililerin soruşturmasına sunma hakkını saklı tutar. Bu dergi sorunun düzgün biçimde takip edilmesi sorumluluğunu kabul eder ancak gerçek soruşturmayı veya hatalar hakkında karar verme yetkisini üstlenmez.

Page 65: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

KısaltmalarMakalede kullanılan kısaltmalar uluslararası kabul görmüş şekilleriyle kullanılmalı, ilk kullanıldıkları yerde açık olarak yazılmalı ve parantez içinde kısaltılmış şekli gösterilmelidir. İlaç adları kullanımında ilaçların jenerik adları Türkçe okunuşlarıyla yazılır. Laboratuvar ölçümleri Uluslararası Sistem (US; Systéme International: SI) birimleri ile bildirilmelidir.

İstatistik DeğerlendirmeMakalelerin biyoistatistiksel kurallara uygunluğu yazarların sorumluluğundadır. Tüm retrospektif, prospektif ve deneysel araştırma makaleleri biyoistatistiksel olarak değerlendirilmeli ve uygun plan, analiz ve raporlama ile belirtilmelidir. Makalelerde p değerleri açık olarak verilmelidir.

Yazım DiliDerginin yayın dili Türkçe ve İngilizce olup Türkçe makalelerde Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğü veya Yazım Kılavuzuna uygun yazım (www.tdk.gov.tr) geçerlidir.

İngilizce makalelerin ve özetlerin, dergiye gönderilmeden önce gerek duyulduğunda, gramer kuralları yönünden profesyonelce gözden geçirilmesi sağlanmalıdır. Ayrıca gönderilmiş olan makalelerdeki yazım ve dilbilgisi hataları, makalenin içeriğine dokunmadan, redaksiyon komitemiz tarafından düzeltilmektedir.

Makalelerin yazım ve dil bilgisi kurallarına uygunluğu yazarların sorumluluğundadır.

6. Dergiye Gönderilecek Yazı Türleri ve ÖzellikleriTıp Fakültesi Klinikleri “Vancouver stili” diye anılan kurallara göre düzenlenmiş yazıları yayınlar (International Committee of Medical Journal Editors. Uniform Requirements for Manuscripts Submitted to Biomedical Journals. New England Journal of Medicine, 1997; 336:309-315).

Yazılar sayfanın üst kenarından 3cm, iç ve alt kenardan 2,5 cm, dış kenardan 3,5 cm kenar boşluğu bırakılarak ve çift satır aralıklı “Arial veya Times new roman” yazı formatlarından biri ile Microsoft Word ile yazılmalıdır. Yazıların formatı şu şekildedir:

1) Makale Başlığı: Makale başlığı metnin içeriğini yansıtmalı, kelimelerin sadece baş harfi büyük olacak şekilde yazılmalı, 14 punto, ortalanmış ve koyu yazılmalı, başlık sonrası 2 satır boşluk konmalı.

2) Türkçe-İngilizce Özet ve Anahtar Kelimeler: Makalenin özeti, konunun amacını, yöntemini ve kapsamını net olarak 150-200 kelime ile ifade edecek şekilde 10 punto olarak yazılmalı.

3) Metin: A4 boyutunda üst kenarından 3 cm, iç ve alt kenardan 2,5 cm, dış kenardan 3,5 cm kenar boşluğu bırakılarak ve çift satır aralıklı “Arial veya Times new roman” yazı formatlarından biri ile Microsoft Word ile yazılmalıdır.

4) Kaynaklar ve Dipnotlar: Kaynaklar metin içerisinde cümle sonunda parantez içi numaralandırma yöntemi ile verilmeli ve Kaynaklar bölümünde numaralandırılarak yazılmalıdır.

5) Tablo ve/veya Şekiller: Tabloların numarası ve başlığı bulunmalı, ayrı ayrı sıra sayısı verilerek numaralandırılmalıdır. Tablo numarası kalın, tablo adı ise normal yazılmalıdır.

A. Araştırma MakaleleriBu yazılar daha önce yayınlanmamış, özgün araştırma yazılardır.Araştırma yazıları;- Türkçe ve İngilizce başlık,- Türkçe ve İngilizce 500 kelimeyi geçmeyecek şekilde

Page 66: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Öz

Türkçe öz biçimi:AmaçGereç ve yöntemBulgularSonuç

İngilizce özet biçimi:ObjectiveMaterials and methodsResultsConclusion

- Türkçe ve İngilizce anahtar kelimeler,- Giriş,- Gereç ve Yöntem,- Bulgular,- Tartışma,- Sonuç- Kaynaklar (en fazla 30 kaynak gösterilebilir.)bölümlerinden oluşmalıdır.

B. Olgu SunumlarıBir ya da daha fazla olgunun klinik değerlendirme açısından bilimsel önemini belirten yazılardır.

Olgu sunumları;- Türkçe ve İngilizce başlık,- Türkçe ve İngilizce özetler,- Türkçe ve İngilizce anahtar kelimeler- Ana metin (Giriş, Olgu Sunumu ve Tartışma bölümlerini içermelidir),- Kaynaklar (En fazla 15 kaynak gösterilebilir),- Tablo/şekil/resim bölümlerinden oluşur.

Olgu sunumlarının özeti bölümlere ayrılmış olmayıp 200 kelimeyle, yazının ana metni de 1500 kelimeyle sınırlıdır.

C. DerlemeTıp Fakültesi Klinikleri’’nde doğrudan veya davet edilen yazarlar tarafından hazırlanan bilimsel yazılardır. Uzmanlık derneklerinin hazırladıkları ve derlemelerden oluşan sayılarda “Konuk Editör” sistemi vardır.

Derlemeler Türkçe başlık, Türkçe özet ve Türkçe anahtar kelimeler, İngilizce başlık, İngilizce özet, İngilizce anahtar bölümlerinden oluşur ve yazar sayısı en fazla üç, metin dosyası en fazla 4000, kaynak sayısı da 40 ile sınırlıdır.

D. Editöre MektupSon bir yıl içinde dergide yayımlanan makaleler ile ilgili okuyucuların değişik görüş, tecrübe ve sorularını içeren en fazla 500 kelimelik yazılar olup kaynak sayısı 5 ile sınırlıdır. Başlık ve özet bölümleri yoktur. Hangi makaleye (sayı, tarih verilerek) ithaf olunduğu belirtilmeli ve sonunda yazarın ismi, kurumu, adresi bulunmalıdır. Mektuba cevap verildiği takdirde, editör veya makalenin yazar(lar)ı tarafından, yine dergide yayımlanarak verilir.

Page 67: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

E. Kaynaklar1. Tüm kaynaklar yazı içinde sıralı olarak belirtilmelidir.2. Dörtten fazla yazarı olan yazılarda ilk üç isimden sonra “et al.” ibaresi kullanılmalıdır.3. Dergi isimleri İndex Medicus’da kullanılan biçimde kısaltılmalıdır.Dergi: Yazar A, Yazar B, Yazar C. Makalenin başlığı. Dergi adının kısaltılması Yıl; Cilt: Sayfa(lar).Kitap: Yazar A, Yazar B, Yazar C. Bölüm başlığı. In: Editör A, Editör B, Editör C, eds. Kitabın adı. Kaçıncı baskı olduğu. Yayınlanma yeri: Yayınevi; Yıl. Sayfa(lar).

Örnekler:

Dergi YazılarıDergi: Knyazev GG, Bocharov AV, Levin EA, Savostyanov AN, Slobodskoj-Plusnin JY. Anxiety and oscillatory responses to emotional facial expressions. Brain Res 2008 28;1227:174-88. doi: 10.1016/j.brainres.2008.06.108.

KitaplarKitap bölümü: Phillips SJ, Whisnant JP. Hypertension and stroke. In: Laragh JH, Brenner BM, editors. Hypertension: Pathophysiology, Diagnosis, and Management içinde. 2nd Ed. New York: Raven Press; 1995. p. 465-478.

Kitap: Eyre HJ, Lange DP, Morris LB. Informed decisions: the complete book of cancer diagnosis, treatment, and recovery. 2nd ed. Atlanta: American Cancer Society; c2002. p.768.

Web ÖrneğiHunzeker CM, Fangman W, Latkowski JM. Folliculotropic mycosis fungoides. Dermatology Online Journal. Available at:http://dermatology.cdlib.org/131/.

7. Yazının Yayına GönderilmesiDergiye gönderilecek tüm yazıların gönderilmeden önce yazım kurallarına uygunluğu mutlaka son bir kez kontrol edilmelidir. Yazılar http://www.iautipklinikleri.com web sayfasından temin edilebilecek olan “yazar kontrol listesi” tamamlanarak gönderilmelidir. Yazılar, Tıp Fakültesi Klinikleri’ web sayfası üzerinden çevrimiçi olarak veya aşağıda belirtilen elektronik posta adresine konu bölümüne ATK YAZI ibaresi yazılarak gönderilmelidir. Bu yolların dışındaki vasıtalarla gönderilen yazılar değerlendirmeye alınmayacaktır.

YazışmaTıp Fakültesi Klinikleri

EditörDr. Yaşar Meryem Yeşim ÜNLÜÇERÇİ

İstanbul Aydın Üniversitesi Tıp Fakültesi Florya Yerleşkesi (Halit Aydın Yerleşkesi)

Beşyol Mah.Inönü Cad.No: 38Sefaköy–Küçükçekmece / İSTANBUL

Tel: +90 444 1 428 / 52003E-posta: info@iaütipklinikleri.com

Page 68: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

1. Aim and ScopeMedical Faculty Clinics is the official publication of Istanbul Aydin University, Faculty of Medicine that offers scientific content. It is printed 4 times in a year in the months of January, April, July and October.

Medical Faculty Clinics is an international journal based on peer-review consultation principles publishing clinic and basic science, original research articles, reviews, editor views and case reports in every field of medicine.

Medical Faculty Clinics does not request application or process fees. Also, it does not pay any kind of compensation or fee for the published articles.

The journal aims to publish research, original work, review and case reports that contribute in its field on national and international levels in basic medical sciences and clinical branches.

2. Evaluation PolicyThe submitted articles must not be published or accepted to be published or in the process of evaluation for publication in a national or international journal. This does not include manuscripts that are presented as a proceeding in scientific gatherings and the abstracts of which are published, however in these cases the name, date and place of the gathering must be indicated. In case there are previously published quotes, tables, images etc. in the article, it is required to take the written permissions of the author of the article, publisher and other authors and state it within the article.

The English title of this journal in international indexes and databases is “Medical Faculty Clinics” and it must be cited in references with the following abbreviation “Med F Clinics”.

The submitted articles must be arranged according to the rules of “Uniform Requirements for Manuscripts Submitted to Biomedical Journals: Writing and Editing for Biomedical Publications” (www.icjme.org).

The scientific and ethic responsibilities of the manuscripts belong to their respectful authors whereas the copyrights belong to İstanbul Aydin University. The content of the manuscripts and the accuracy of their sources are in the responsibility of their authors. Authors must fill in the approval form regarding the transfer of the publishing rights accordingly (Author Contributions, Publication Copyright Transfer, Financial Aid and Appreciation-Approval Permission Form) and submit it to the journal editorship. The related form can be downloaded from the website (http://www.iautipklinikleri.com) of the journal. By signing and submitting this form, all the authors warrant that the work they have submitted to the Medical Faculty Clinics is not published and/or being evaluated for publishing, and acknowledge their scientific contribution and responsibilities in the work; new authors cannot be added to the article or the existing order of the author names cannot be changed after this point.

Those experimental, clinical and medication researches that require Ethics Committee Approval require Ethics Committee Approval Report in line with the Helsinki Declaration https://www.wma.net/wp-content/uploads/2016/11/DoH-Oct2013-JAMA.pdf.

As for the experimental works which include animals, authors must declare that they protect animal rights within the scope of “Guide for the care and use of laboratory animals” (http://oacu.od.nih.gov/regs/guide/guide.pdf) instructions and acquire Ethics Committee Approval Report from their institutions. The Ethics Committee Approval and “Informed Volunteer Consent Form” must be necessarily indicated in the “Materials and Methods” section of the related work (together with ethics approval number). Authors are responsible for the compatibility of the articles with the ethical regulations.

In case considered necessary the editor may request a copy of the Ethics Committee approval from the authors during the evaluation process.

Page 69: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

The manuscripts will be checked with respect to plagiarism, distortion and copying and sanctions will be imposed on the confirmation of unethical cases. The sanctions will be determined within the scope of the rules of Committee on Publication Ethics (COPE). In addition, all submitted manuscripts are scanned with plagiarism software before publication in order to prevent plagiarism.

3. ApplicationAuthors must submit their articles to the online article submission system of the journal (http://www.iautipklinikleri.com). Author Contributions, Publication Copyright Transfer, Financial Aid and Appreciation-Approval Permission Form must be filled and added to each and every submission. Authors must declare transferring the copyrights of their articles to Medical Faculty Clinics, their scientific contribution and responsibilities and their connections (financial or other) that may result in a conflict of interests. The e-mail address of the correspondent author and the type of the manuscript (research, review, case report etc.) must be indicated for the submitted article.

It is required that all the related authors consent in the publication of the manuscript with a collective signature declaring their scientific contribution and responsibilities and that there is no conflict of interests. The names of the institutions, cooperation, medication-material-equipment companies providing partial or full financial or in-kind aids for the researches must be indicated with a footnote. The manuscripts which are rejected for publication, will not be returned to their authors.

4. Referee EvaluationMedical Faculty Clinics is a periodical that is printed within the frame of independent, unbiased and peer-review referee principles. The editor is entitled to return the manuscripts which do not meet the publication requirements, to its author for further proofreading, edit the manuscript in form or reject manuscripts. The submitted manuscripts are published after the evaluation of the editor and editor assistants together with at least two consultants (referee) and if considered necessary, after being revised by the authors for making requested changes.

The selection of a referee is completely up to the editor and editorial board. Referees may be selected among the names from the national or international editorial board of consultancy of the journal or independent referees may as well be selected locally or internationally upon necessity depending on the subject of the manuscript. For the manuscripts that are accepted for publication, authors agree to accept the revisions of the editor and editor assistants as long as no basic changes are made on the text.

5. Editorial PoliciesAuthor ResponsibilityAuthors are responsible for the compatibility of their articles with the scientific rules. All the indicated authors must have direct academic or scientific contribution in the submitted article. Author(s) must bear the following qualities;

(1) contribute in the planning, idea or method processes of the study in the article or have a part in the execution of it.

(2) have a contribution in the writing of the article in any level.

(3) approve the final draft of the article.

In case the publication includes direct or indirect commercial connections or has an institution providing material support for the study, authors are required to state clearly whether they are commercially related with any of the used commercial product, medication, company etc. or not to the editor on the page of presentation. If yes, authors must also indicate what kind of commercial relation (consultant, other agreements) they bear.

Page 70: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

In case of a possible scientific error and suspicion or allegation of ethics violation, this journal herein reserves its right of submitting the related manuscript to the investigation of the supporting institutions or other authorities. This journal herein accepts the responsibility of properly following the problem, however it does not undertake the authority to investigate or make a decision regarding the errors.

In case of a possible scientific error and suspicion or allegation of ethics violation, this journal herein reserves its right of submitting the related manuscript to the investigation of the supporting institutions or other authorities. This journal herein accepts the responsibility of properly following the problem, however it does not undertake the authority to investigate or make a decision regarding the errors.

AbbreviationsThe abbreviations used in the article must be internationally valid and must be openly written in the initial use with demonstrating the abbreviation of the related concept in parenthesis. While using the names of the medicines, the generic names of the medicines must be written in the way they are pronounced in Turkish language. The laboratory measurements must be indicated with the International System (Systéme International: SI) units.

Statistical EvaluationAuthors are responsible for the compatibility of their articles with bio-statistical rules. All the retrospective, prospective and experimental research articles must be evaluated bio-statistically and indicated with a suitable plan, analysis and reporting. Articles must provide p values clearly.

LanguageThe publishing languages of the journal are Turkish and English. Articles written in Turkish language must comply with the Turkish Dictionary or Spell Dictionary of Turkish Language Association (www.tdk.gov.tr). English articles and abstracts must be professionally proofread prior to submission in case considered necessary. In addition, our redaction committee makes corrections on the submitted papers with respect to their spelling and grammar without editing their content.

Authors are responsible for the right use of language, grammar and spelling in their articles.

6. Accepted Manuscript Standards Medical Faculty Clinics publishes manuscripts in Vancouver style (International Committee of Medical Journal Editors. Uniform Requirements for Manuscripts Submitted to Biomedical Journals. New England Journal of Medicine, 1997; 336:309-315). The text must be written in Microsoft Word using either Arial or Times New Roman font style, double-space and with 3 cm top, 2.5 cm left and bottom and 3.5 cm right margin spaces left from each four sides. The format of the text are as follows:

1) Title: The title of the article must reflect its content and must be written in bold, 14 point-size and centered with only the initial letters capitalized. The title must be followed by 2 blank lines.

2) Turkish and English Abstracts and Keywords: Expressing the purpose, method and scope of the subject clearly, the abstract of the article must be written in 10 point-size using 150-200 words.

3) Text: The text must be written in Microsoft Word using either Arial or Times New Roman font style, double-space and with 3 cm top, 2.5 cm left and bottom and 3.5 cm right margin spaces left from each four sides.

4) Bibliography and Footnotes:Using the method of numbering, sources must be given at the end of the related sentence in parenthesis within the text as well as in the Bibliography section.

Page 71: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

5) Table and/or Figures: Tables must be separately numbered in order and have a title; the number of the table must be typed in bold whereas the title of the table must be typed in normal style.

The submitted manuscript must include the e-mail address of the correspondent author and indicate the type (research paper, review and case report etc.) of the manuscript.

A. Research PapersThese manuscripts are original research texts that are not published previously.

Research papers consist of following sections;

-Turkish and English titles,-Turkish and English abstracts (not exceeding 500 words)

Turkish Abstract Style:AmaçGereç ve yöntemBulgularSonuç

English Abstract Style:ObjectiveMaterials and methodsResultsConclusion

- Turkish and English keywords,- Introduction- Material and method- Findings- Discussion- Conclusion- Bibliography (30 sources at most)

B. Case ReportsThese manuscripts are the texts which indicate the scientific importance of one or more cases with respect to clinical evaluation.

Case reports consist of following sections;

-Turkish and English titles,-Turkish and English abstracts,-Turkish and English keywords,-Main text (including Introduction, Case Report and Discussion sections)-Bibliography (15 sources at most)-Tables/figures/images

The abstract of the case report is not divided into sections and is limited to 200 words, the main text is limited to 1500 words.

Page 72: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

C. ReviewsReviews are the scientific texts that are prepared for Medical Faculty Clinics by authors directly or by those who are invited. “Guest Editor” system is used for the issues which are prepared by expertise associations or the issues that consist of reviews.

The reviews consist of the following sections;

-Turkish and English titles,-Turkish and English abstracts,-Turkish and English keywords,

The number of authors must not exceed 3, the text itself must not exceed 4000 words and the number of sources are limited to 40.

D. Letter to the EditorThese are the texts that not exceeding 500 words, express the different view, experience and questions of the readers regarding the articles published in the journal in the last one year. The number of sources for these texts are limited to 5 and there is no title and abstract sections. The text must indicate (providing issue number and date) to which article it refers to and have the name, institution and the address of the author at the end. In case the letter is to be answered by the editor or the authors of the related article, the answer will be published in the journal.

E. Bibliography1. All sources must be indicated within the text in the right order.

2. For the manuscripts which have more than four authors, “et al.” expression must be used following the first three names of the authors.

3. The name of the journals must be abbreviated as used in Index Medicus.

Journal: Author A, Author B, Author C. Article Title. Abbreviation of Journal Title Year; Volume: Page(s).

Book: Author A, Author B, Author C. Section Title. In: Editor A, Editor B, Editor C, eds. Book Title. Edition Number. Publication Place: Publication House; Year. Page(s).

Examples:

JournalsJournal: Knyazev GG, Bocharov AV, Levin EA, Savostyanov AN, Slobodskoj-Plusnin JY. Anxiety and oscillatory responses to emotional facial expressions. Brain Res 2008 28; 1227:174-88. doi: 10.1016/j.brainres.2008.06.108.

BooksSection from a book: Phillips SJ, Whisnant JP. Hypertension and stroke. In: Laragh JH, Brenner BM, editors. Hypertension: Pathophysiology, Diagnosis, and Management içinde. 2nd Ed. New York: Raven Press; 1995. p. 465-478.

Book: Eyre HJ, Lange DP, Morris LB. Informed decisions: the complete book of cancer diagnosis, treatment, and recovery. 2nd ed. Atlanta: American Cancer Society; c2002. p.768.

Online SourcesHunzeker CM, Fangman W, Latkowski JM. Folliculotropic mycosis fungoides. Dermatology Online Journal. Available at: http://dermatology.cdlib.org/131/.

Page 73: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

7. Submission of the ManuscriptsAuthors must assuredly check the compatibility of their manuscripts with the editorial guidelines one last time before submitting them to the journal. The manuscripts must be submitted by filling the “author control list” form that can be obtained from the following web page: http://www.iautipklinikleri.com. The manuscripts can be submitted online to the official webpage of Medical Faculty Clinics or via the e-mail provided below with the subject “ATK YAZI”. Manuscripts that are delivered by any other means than the above indicated will not be taken into consideration.

CorrespondenceMedical Faculty Clinics

EditorDr. Yaşar Meryem Yeşim ÜNLÜÇERÇİ

Istanbul Aydin University, Faculty of Medicine, Florya Campus (Halit Aydın Campus)Beşyol Mah.Inönü Cad.No: 38

Sefaköy–Küçükçekmece / İSTANBULTelephone: +90 444 1 428 / 52003E-mail: info@iaütipklinikleri.com

Page 74: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...tipfakultesiklinikleri.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/...2020/04/10  · Kapak Tasarım/Cover Design Nabi SARIBAŞ Grafik Tasarım/Graphic

Galeri Aydın

Kafeterya