subat 2010

37

Upload: gueven-ceylan

Post on 07-Mar-2016

227 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

Karanlık Oda Magazin # 11 Şubat 2010

TRANSCRIPT

Page 1: Subat 2010
Page 2: Subat 2010

10

24

18

30

Page 3: Subat 2010

Genel Yayın YönetmeniGüven CEYLAN

[email protected]

[email protected]

EditorEbru Ekşi

[email protected]

YazarlarEbru EKŞİ

Ümit GÜNDOĞDUEce Tuğba SAKAKerem GÖKTAYArda BOLETİN

Oktay ATEŞÇağrı KAÇARDilara AKMİL

Asuman ORTAÇUtku GÜVEN

Doğukan BİNİCİ

Grafik TasarımGüven CEYLAN

[email protected]

WebmasterKerem GÖKTAY

[email protected]

Web çözüm ortağıMetalTR

www.metaltr.net

Kapak fotoğraf:Güven CEYLAN

www.karanlikodamagazin.comwww.myspace.com/karanliko-

damagazine

Dergimiz bu ay itibarıyla yeni sayı beraberinde sizlere yepyeni sitemiz; www.karanlikoda.com de sunarak güncelliğimize resmiyet kazandırıp

dergi içeriklerini, dergi yazarlarını; yani kadrosunu daha yakından takip etmenizi ve sizlerin okuyucudan çok üye katılımızla fikirlerinize de açık olabileceğimiz bu KARANLIK alanımızı faal etmiş bulunduk. Bu bahsi geçen yeni girişim ardında sizleri fazla dışarı faaliyetlerde gerekmedikçe bulunamayacağınızı tahmin ettiğimiz bu yoğun kış aylarında oyalaya-cak geçen sayıya oranla biraz daha kalabalık bir sayı ile ağırlamanın iyi olacağına kanat getirip çalışmalarımızı hazır eyledik.

Şubat sayısı içeriğine söz gelecek olursa, bu sayıda sizleri kimlerle ne şekilde buluşturduğumuzu özet geçelim.

Röportajlarımıza geçen süre zarfında ilk EP si; EXECUTION’ i yayınlayan yerli piyasamızın yeni sayılır brutal çocukları SKULL OF DOOM ve endüstri-yel metalin Ankara cephe temsilcileri SETCH. ECT’ in sohbeti hoş satılarıyla yer verip Avustralya’dan melodileriyle ülkemize esen Be’lakor ve de Coro-nary Reconstruction EP siyle goregrind felsefesine kesin dönüş yaptığını kanıtlayan Aborted’ ı da sayımıza sıkıştırmış bulunduk.

Bunların yanı sıra özgeçmişleriyle Rise, Hide of Infinity ve de FAQ sayfalarımızda yerlerini almışlardır.

Kritikler alanımızda ise “FAQ - The Future, F.K.Ü. - Where Moshers Dwell, Fear Factory – Mechanize, SACRIFICE - The Ones I Condemn, SIX FEET UNDER - Graveyard Classics III, 110 - Sıfır” puanlananlar oldu.

Tarihçesiyle başlattığımız Dövme Sanatı yazı dizimize de bir aylık zoraki bir aradan sonra bu işin kutsanmış ellerinden, Kate Von D ile devam ettik.

Henüz yeni olan KARAKTER köşemize kendi gözümüzle tanımladıklarımız arasından Zakk Wylde seçip GEÇMİŞTE ATLADIKLARIMIZ dan John Fr-usciante ve Green Carnation’ ı da es geçmememiz gerekli çalışmalarıyla tazelemeyi başardık.

Son olarak Kısa Kısa Fleet Foxes, Blackfield’ i anlatıp Karanlık Oda vizyon-da bir filmdense onu unutulmaz kılan; soundtracklerden Into The Wild’ i yayınlamayı tercih ettik.

ODA’ mızdan kendinize karanlık bir köşe tayin edin ve tembellik etmeden okumanın son sayfa zevkini lütfen keşfedenlerden biri olmayı bizlerle bilin!

EDİTÖREbru EKŞİ

©2009 Karanlık Oda Magazine

Page 4: Subat 2010

http://www.rocktube.us/llFSWDF6tyD/Wilde_Starr_Arrival_New_Video_2010_.html

Wilde Starr - ArrivalAstafix - Red Streets

Korn - TimeEat The Gun - Viva La Insane

Avatar - Queen Of BladesPAIN OF SALVATION - Linoleum

HIM - HeartkillerLacuna Coil - I Won’t Tell You

Hetane - Hard Sacramento - Fallecer

http://www.rocktube.us/xpjv0sWCFch/Asta-fix_Red_Streets_New_Video_2010_.html

http://www.rocktube.us/GR3cC3mt7cG/Korn_Time_New_Song_.html

http://www.rocktube.us/xm7BKRJMzLi/Eat_The_Gun_Viva_La_Insane_New_Video_2010_.html

http://www.rocktube.us/GbCoCNWETrS/Av-atar_Queen_Of_Blades_New_Video_2010_.html

http://www.youtube.com/watch?v=sGbgITz_KVY&feature=player_embedded

http://vids.myspace.com/in-dex.cfm?fuseaction=vids.individual&videoid=102011385

http://vids.myspace.com/in-dex.cfm?fuseaction=vids.individual&videoid=102052340

http://www.rocktube.us/aNPRKJMIaZx/Het-ane_Hard_New_Video_2009_.html

http://www.rocktube.us/bFQ3LRCqT0p/Sac-ramento_Fallecer_New_Video_2009_.html

Finlandiyalı death metal grubu Ka-lmah, 3 Mart’ta Spinefarm Records etiketiyle piyasaya sürülecek olan altıncı stüdyo albümü “12 Gauge” ın parça listesini açıkladı.

Anathema Türkiye’deYedi yıllık bir aradan sonra çıkaracağı yeni stüdyo albü-mü ardından 2010 yılı Mayıs ayında yeniden sadık Türk fanlarıyla buluşacak.

THE CRANBERRIES TÜRKİYE’DE!

22 Temmuz İstanbul23 temmuz İzmir

Grup 22 Temmuz’da İstanbul Küçükçiftlik Parkı’nda, 23 Temmuz’da ise İzmir’de bi-

rer konser verecek.

Page 5: Subat 2010

Eski Sentenced front-mani Ville L a i h i a l a ’ n ı n vokalistliğini yaptığı Finlandiyalı grup

Poisonblack, Century Media Re-cords etiketiyle raflarda yerini alacak olan dördüncü stüdyo albümü “Of Rust And Bones” un detaylarını paylaştı.

New York’lu efsane hardcore grubu Sick Of It All, 20 Nisan’da Century Media Records etiketiyle raflarda yerini alacak olan dokuzuncu stüdyo albümlerinin ismini “Based On A True Story” olarak belirlediklerini duyurdu. Albüm, Tue Madsen prodüktörlüğünde Danimarka’da kaydediliyor ve “A Month Of Sundays,” “Dirty Money,” “Dominated”, “Bent Out Of Shape’’ adlı parçalar albümde bulunacak parçalardan bazıları...

Finlandiyalı melodik black metal grubu Catamenia, 26 Şubat’ta Massacre Records etiketiyle piyasaya sürül-ecek olan yeni albümleri “Cavalcade” in detaylarını paylaştı. Ayrıca albümde gruba eski Sentenced vokali ve Poisonblack front-mani Ville Laihiala da giriş parçasında eşlik ediyor.

TERROR İSTANBUL KONSERİ16 MART @ KEMANCI

AYRINTILAR YAKINDA !!!

Ön gruplar:

Self torture, UÇK Grind, Mosh pit project

Florida’lı bir death metal efsanesi, 90’ların başında albümleri satış rekorları kırdı.Çektikleri tepkil-erden yasaklandıkları dönemlere kadar hiç bir zaman tutumlarını değiştirmediler.Dünyanın en sansasyonel gruplarından biri, DEICIDE Level5 organizasyonu ile 28 mayıs gecesi İstanbul’da sahne alıyor.

DEICIDE TÜRKİYE’DE

Page 6: Subat 2010

Alman gotik metal grubu Crematory, 29 Ocak’ta çıkacak yeni al-bümünün parça listesini paylaştı. Ayrıca albümle aynı adı taşıyan parçayı aşağıdan dinleyebilirs-iniz.

İsveçli melodik death metal grubu Dark Tranquillity, Century Media Records etiketiyle 1 Mart’ta Avrupa’daki raflarda yerini alacak olan yeni albümünün adının “We Are The Void” olduğunu duyurdu. Davul kayıtları, bassist Daniel Antonsson’un stüdyosunda kaydedildi. Şarkıların mixleri de Tue Madsen (HALFORD, BE-HEMOTH, KATAKLYSM, THE HAUNTED) tarafından düzenleniyor.”I Am The Void”, “Zero Distance”, “The Burden Of Love Alive”, “Archangelsk” and “Memories In Reverse” gibi adı belli olan parçalar üzerinde hala çalışılıyor.

Roma’lı death metal grubu Flesh-god Apocalypse eleman değişikliği ile birlikte yeni e.p için çalışmalara başladı.Geçen sene grubun yayınladığı son albümde de davul-larda yer alan Francesco Struglia bagetleri Francesco Paoli’ye devret-ti.Paoli’nin kadroya dahil olmasıyla grup zaman kaybetmeden “Ma-fia” adlı yeni e.pleri için 16.Cellar stüdyolarına girdi.2008 yılında yayınladıkları ilk stüdyo albümleri “Oracles”da bu stüdyolar-da kaydedilmişti.

Türkiye’nin geniş kapsamlı tek dergi platformu Dergilik.com açıldı!

Haftalık ve aylık haber dergileri, edebiyat, düşünce, müzik, kültür-sanat, bilim, tarih, mizah, spor… ve birçok kulvardan yüzlerce derginin her yeni sayısının güncel-

lenip tanıtıldığı bir site: www.dergilik.com

Karanlık Oda Magazin i de e-dergi kategorisinde bula-bilirsiniz!

Zakk Wylde Yeni Al-büm Müjdesini Ver-di!

Black Label Society kurucu,gitarist ve vokalisti Zakk Wylde grubun Ocak - Şubat döneminde yeni par-

ça yazım ve beste aşamalarını halle-dip, kayıt ve tanıtım ve diğer süreçlerle birlikte albümü Haziran ayı gibi din-leyicilerle buluşturmayı planladıklarını söyledi.

Page 7: Subat 2010

Albüm 22 Mart’ta raflarda!

Parça Listesi:

01. In Missi Solemnibvs02. The Vitalized Shell

03. Rion Riorrim04. Ornament of Grace

05. Magnvs Princeps Leopardi06. Pentagrammaton

07. Nehas’t08. The Essential Chaos

09. Ad Te Clamamvs Exsvles Morvua Liberi10. Unconscious Minds

11. Behemiron

New York’lu hard rock grubu Sev-enth Void “Last Walk In The Light” isimli parçalarına çekilen klibi yayınladı.”Last Walk In The Light” parçası grubun Amerika’da çıktığı ilk hafta 1,800 kopya satan ilk albümü “Heaven Is Gone” da yer alıyor.

Seventh Void,”Heaven Is Gone” al-bümü ile Billboard listelerinde üst sıralara çıkmaya devam ediyor.Bill-board 200 listesinde 100.sırada ve En çok satan yeni sanatçı albümleri listesinde ise 21. sırada yer alıyor.

QUO VADIS TÜRKIYE TURNESİ!Kanadalı yıkım ekibi geniş bir Türkiye turnesi için ülkemize

geliyor. Turnede onlara Seth.Ect eşlik edercek.Ayrıntılar yakında!

The Pulse of Radio’nun haberine göre, Ozzy Osbourne’nün kariyeri-nin 10. solo stüdyo albümünün adının “Soul Sucka” olmayacağı söylendi. Ozzy albümü,Sabbath ile Ozzy tarzının sentezi bir çalışma olacağını, ilk bakışta albümün isminin

internette açıklandıktan sonra hayranları tarafından kabul görmese de, albüm isminin ne olduğunun kendisi için önemli olmadığını söyledi.

UNIROCK SON HABERLER!FINLANDIYA`LI METAL DEVI AMORPHIS`IN 2-3-4 TEMMUZ 2010 TARIHLERINDE DUZENLENECEK OLAN UNIROCK OPEN AIR

FESTIVAL`DE SAHNE ALACAK.

2-3-4 TEMMUZ TARIHLERINDE GERCEKLESTIRILECEK UNIROCK FESTIVAL 2010 KAPSAMINDA SAHNE ALMASI GRUPLAR:

CANNIBAL CORPSEAMORPHISOBITUARYOVERKILL

HEAVEN SHALL BURNSABATON

GRAVE DIGGERNECROPHAGIST

BELPHEGORDARK FUNERAL

http://www.unirock.org/

Page 8: Subat 2010

Zakk Wylde

Page 9: Subat 2010

Bazı insanların anasının karnından enstrüman

çalarak doğduğuna inancımı yıkan bir isim Zakk Wylde, 1967 New Jersey doğumlu bir Ozzy hayranı, gerçek adı ile Jeffrey Philip Wiedlandt, hayatında ilk defa bir gitarı eline aldığında henüz 7 yaşında imiş. Oysa ben emindim onun annesinin karnından bir Gibson Les Paul ile doğduğuna. Değilmiş meğer.

Liseyi bitirmeden önce ilk grubunu kurmuş Jeffrey Philip Wiedlandt, tabii o zaman takma isim falan hak getire. Öyle ergen çağlarında dinlediği müzikten etkilenip kendisine dinlediği grubun solistlerinin adını ta-kan özentilerden değilmiş en azından o konuda mutabıkız. Zira şu anda etrafta bu şekilde dolaşan zilyon kadar bebe var eline gitar alıp resim çekilen (so-syal mesaj)! Lisedeki grubu ile

bir takım

partil-erde Ozzy’

nin şarkılarını çalıp kendi halinde eğlenmek

dışında ciddi olarak bir şey yapmamış kendisi. Ama liseyi bitirip Zyris adlı bir gruba katıldıktan sonra bu işi ileride gerçekten meslek olarak yap-maya karar verdikten sonra yani, kendisine bir isim seçmiş. Bu grubu ile çıktığı bir konser sırasında birileri tarafından fark edilir Zakk Wylde. Ondaki yeteneğe hayran kalan bu insanlar onu Ozzy’ nin gitaristi olma yoluna görünecek insanlardır aynı zamanda. İşte o

zaman Zakk Wylde geleceğinin değişeceğini çok iyi anlamıştır.

20 yaşında Zakk Wylde olarak Ozzy’ nin gitaristi olma şerefine nail olmuş birisidir kendisi. Ozzy Osbourne ile ilk kaydını 88 yılında yapar: “No Rest For the Wicked”. Bu kayıtta adından oldukça söz ettirir ve Ozzy ile birlikte bir dünya turuna çıkar. Bu başarısının ardından Ozzy’ nin en sevilen albümlerinden birisi olan “No More Tears”’ın kaydında da bulunur. Ozzy ile birlikte yaptığı kayıtların yanında başka projelerle de uğraşmak isteyen Zakk, Pride & Glory adlı bir projeye imza atar. Bu grubu 1994 yılında ilk ve son albü-münü yayınlar. Bu macerasının ardından Ozzy ile tekrar iş yapmaya başlayan Zakk, “Ozz-mosis” kaydını tamamladıktan sonra bireysel projesi için çalışmaya başlar. Bu sırada Guns N’Roses’a katılacağı şeklinde bir takım dedikodular çıksa da o bu gruba katılmaz. Kendi albümünü çıkardıktan sonra Black Label Society adında o tadından yenmez grubu kurar. İlk albümünü 98 yılında çıkaran grup büyük başarı elde etti. Black Label Society her ne kadar bir “grup1

olsa da ilk 4 albümün davul hariç tüm enstrümanlarını (vokal dâhil olmak üzere) Zakk Wylde üstlenmiştir. Zakk Wylde, Black Label Society ile uğraşırken araya bir Ozzy albümü daha ka-tar: “Down to Earth”. Bu çalışmadan sonra Black Label Society’ nin en beğenilen çalışmalarından biri olan “1919 Eternal” yayınlanır. Zakk Wylde, bir Ozzy Osbourne hayranı olarak, aynı zamanda onun gitaristi olarak ken-dini kanıtlamıştır ve artık kendi ayakları üzerinde birçok başarıya imza atmış-atıyor ve atacaktır, diye tanınmaya başlar.

Günde 12 saat gitar çaldığı söyle-nen Zakk Wylde’ın Gibson ile ilişkisinden de söz etmek ger-ekir. Çocukken ilk kullandığı gitar Fender iken, profesyonel anlamda müzik ile uğraşmaya başladığı andan itibaren Gibson’a transfer etmiştir kendini. “Bullseye” adlı model, her ne kadar tesadüfen ortaya çıkmış bir model olsa da Zakk Wylde ile özdeşleşmiş bir model olarak tarihe geçmiştir bile.

Zakk Wylde’a sadece iyi bir gitarist olduğu için değil, tutkularının peşinden gidip, çocukluk kahramanının kahramanı olduğu için de ayrıca bir hayranlık duyulmalıdır. Yeteneğinin yanında hırsı ve güzel şansı ile de tanınmalıdır. Hatta hemen şu an bir Zakk Wylde şarkısı açılmalı ve o şarkıyı, ona saygı niteliğinde dinlemelidir.

Hazırlayan: Dilara Akmil

Page 10: Subat 2010

’95 senesinde kurulan Belçikalı goregrind felsefeli ve de death metal içerikli Aborted, son kez ol-mak üzere yenilenen kadrosu ve EP leri; Coronary Reconstruction beraberinde KARANLIK ODA’ ya sorgulanmak üzere davet edildi ve nihayetinde Doktor, Sven De Caluwé’ dan isteyebildiğimizin ötesindeki samimiyette cevaplar alabildik. Buyurun bakalım…

Eirenis: Strychnine.213’ den bah-sedelim. Aborted’ ın ‘oldukça’ brutal gore standardını Strych-nine.213 beraberinde melodil-erle güncellemiş bulunuyorsunuz. Başkaların ne dedikleri ya da ne istediklerini pek aldırış etmeyen

bir grup olmanızdan ötürü soruyo-rum sizi istediğinizi tam anlamıyla sergilediğiniz genel çizginizden dışarı çıkartan ne gibi kişisel durumlar Aborted cephesinde yaşandı?

Sven: Sanırım Aborted, Strych-nine.213’ la yükselmeyi denedi ya da buna benzer bir şey istedi. Şimdiye kadar ‘hadi böyle bir albüm yapalım’ dediğimi anımsamıyorum; tuhaf bir şeyler gerçekleşiyor olup zaman/mekân sürekliliğimi belli bir zamanımın kısa bir periyodu için değiştirecek açıklanamaz arzuyla oyunbozanlığımı açığa çıkartabiliyorum.

Eirenis: Goremageddon kaydı sonrasında özelikle ’07 Slaughter

& Apparatus: A Methodical Over-ture ve ‘08 albümleri ardından goregrind’den melodeath’ e doğru evrimler yaşadınız. Daha underground ilerleyişleri olan Listenable’ dan dünya geneli tanınan Century Media’ ya geçişte üz-erinizden bırakmanız istenen soundunuzun yeni markası üzeri-nde hiç şirket etkisi var mı? ‘Bize ne sınırlama ne bariyer şirket bile olsa koyamaz’ diyorsunuz ama?

Sven: Century Media, grubun gelişimine bakıp herhangi bir ilave ya da kararı bizlere

Page 11: Subat 2010

sunduğu hiç olmadı; bu yüzden son albüm için onları ne yazık ki suçlayamayacağız [gülüşmeler]. Düşünüyorum da bunların tek so-rumlusu Britney Spears; geçen sene olan lanet geri zekâlılıktan ötür olanlar hakkında lütfen dürüst olalım! Hadi gelin kızlar, aklımızı başımıza alalım ve Rock yapalım! Görünüyor ki bu ufak zırvalık pek işe yaramadı.

Eirenis: Tace, “Aborted goregrind değil death metal grubudur!” sözü The Purity of Perversion, Engi-neering the Dead’ den edindiğimiz aşinalığımıza göre ‘yanlış’ bir tanımlama! Eğer ki Aborted bahsi geçen konumundaysa ki şimdiye bakılınca görünen o; or-tada değiştirilmesi gereken bir imaj hatası yok mu?

Sven: Tam olarak değil desem! Goregrind, oldukça ağır akortlu

gitarları, yavaş temposu, pitch shift vokalleri ve gore imajıyla

oluşan bir müzik tarzıdır. Gore imajı yanı sıra bilinen bir

goregrind öğesinin varlığı Aborted’ da görünmüyor.

Gore imajımızı seviyo-rum ve böyle kalmasını istiyorum. Cannibal

Corpse veya Car-cass için goregrind

gruplar diyebilir miyiz? Bana

göre ‘hayır’, bu nedenle Aborted için

de denile-mez. Bu

söylem-ler sa-

d e c e ben-i m

canımı sıkmaya yarıyor.

Eirenis: Burn The Hexagon turne kapsamında Benighted ile Nisan ’09da Fransa’yı her taraftan kuşatıp yıkıp geçtiniz. Fazlaca yer adlığınız Fransa’yı coşkusunu olduğunca dışarı vuran seyirci potansiyelini nasıl karşılıyorsunuz? Azgınlar size sahne de bazen zorluk çıkartabiliyor mu? Mikrofonu alıp vermeyenler gibi?

Sven: Asla, benim tekme ve kızgın kung fu yumruklarımın olancasına yüzlerini mahvedeceğini bilirler. Tabii bazen de ne kadar azgın olduğuna bağlı kalarak nazikçe de mikrofonu geri isteyebiliyorum. Bu turdaki kalabalık harikaydı ve her ne kadar basgitarlarıyla gözümü çıkarmaya çalışsalar da Benighted’ deki homoseksüel arkadaşlarımızla aynı sahneyi paylaşabilmek büyük bir keyifti. Muhteşem bir zaman, muhteşem dostlar, harika bir grup! Fransa’yı gerçekten seviyoruz!

Eirenis: Goremageddon ve The Ar-chaic Abattoir kayıtlarını ilave bo-nus ve de Entombed ile Carcass coverlarıyla ’09 da tekrardan yeni kapak tasarımlarıyla yayınlamanız eski hallerini beğenmemenizden mi yoksa yeni kayıt gelene kadar-ki arayı fanlarla sıcak tutmaktan mıydı?

Sven: Kayıtların baskısı elde kalmamıştı ve bonus parçalar da bu iki kayıt arasında yayınlanan ve baskısı kalmamış olan haema-tobic albümünden gelmişti. Sonuç olarak Listenable bu kayıtlarımızı çok beğendiğinden onları yeniden yayınlamamızı ve digipack bebekleri-ni de dâhil etmemizi istedi. Yani eğer onları temin etme fırsatı kaçırmış olan üzgün pandalardansanız, şimdi satın almayı deneyebilirsiniz! Bu gelişmenin onların eski hallerini beğenmememizle hiçbir alakası yoktu ki zaten ne tasarımlarında

ne de şarkıların üzerinde hiçbir değişiklik yapmadık.

Eirenis: “Coronary Recon-

struc-tion” EP nizle gelen kadro değişikliğindeki isimlerden Dirk’ in geri katılımı Aborted’ ı Goremageddon’ a doğru taşıma isteğiyle mi ilintiliydi? Yoksa planlanan değil olağan bir gelişme miydi?

Sven: Daha çok kendiliğinden gelişti diyebilirim. Ama yaptığımız tamamen Goremageddon’ a ya da eskiden yaptığımızın tıpkısı, kopyasına da bir dönüş niteliğinde değil. Bizler, saldırganlığı; yıkıcılığı ve romantik hissedişlerimizi tek-rardan ele geçirdik, yani kısacası Aborted geri geldi! Dirk kesinlikle geri döndü, bunu performansında ve de kulakları kanatan, patlatan ve cüceleri osurtan brutal şarkılarıyla da bunu hissedebiliyoruz! Ayrıca daha brutal bir şeyler yapmaya dönmekteki en belirgin neden ar-chaic’ den bu yana hep yapmak isteyip son iki albümdeki kadroyla başaramadığımı gerçekleştirmekti. Yeni kadrodaki tüm yakın dostlarımız uzun süreli Aborted fanlarımızdır ve hepside bahsi geçen kayıt tarzındaki sevdikleri materyali yaz-mak istiyorlar. Sanırım onların da ağzı yazmış!

Eirenis: Şarkı sözlerinin en az müzik kadar önemli olduğunu vur-gulayan sana yeni nesillin aslında sözellikten çok içlerindeki taşkınlığı ortaya çıkartabilecek soundla il-gili olduğunu söylesem tepkin ‘önemli değil’ mi olur? Sanki metal,

Page 12: Subat 2010

popülerleşmenin ötesi safhası

kirlenmeye geçti gibi, ne dersin?

Sven: Herkes gerçekte ne yap-

mak isterse onu yapar; yani

nihayetinde her şey eğlence

ve bunun ötesinde sevmekle

ilintilidir. Sözler, Aborted için

önemlidir ki her zaman üzerinde

konuşabileceğimiz üretkenlikte

materyallere sahip olmuşuzdur.

Aborted, elindeki her işi ciddi-

ye alır; yani demek istediğim

müzik, sözler, vokaller, tasarım,

kapak çizimi ve her şey eşit

derecede bizlerin dikkate aldığı

parçalarımızdır.

Eirenis: Gruba bakıldığında

‘95den bu yana epey kadro

değişikliğine gitmişsiniz. Ak-

tif beşlinin kurucu taşlarından

olarak nihai Aborted’dan mem-

nun musun? Başka değişmeler

olmaz sanırım?

Sven: Yeni kadrodan old-

ukça memnunum. Herkes, bir-

likte çalışabilmek için yeter-

ince hırslı olan ve Aborted’ da

görülmemiş müzisyenlik sevi-

yelerini tüm çabalarıyla ortaya

dökebilen bana yardımda kadro

dışındayken de bulunan uzun

süreli arkadaşlarımdır. Kesinlikle

söyleyebilirim ki; artık ben de kad-

rosal değişmeler görmek istemi-

yorum! Hödüklerle uğraşmak

beni yeterince yordu!

Eirenis: Kadrodan bahsetmişken.

Senin dışındaki üyelerin

müzikal zevkleri (ki kendilerini

giydikleri tişörtlerle ele veriyor

bu) Strychnine.213’i melodilerle

hafifletmiş olabilir mi? (tür ko-

nusunu bir daha açmayacağım,

bu son!)

Sven: Evet, Strychnine eski üyel-

erden Seb ve Peter tarafından

yazıldı. Bu yüzden; ‘hadi onları

suçlayalım!’

Eirenis: 2007ye kadar leng tch’e

de davul çalan bir vokal olarak

kayıt sırası partlara ya da kon-

ser sonrası performansına

tecrübenden ötürü müdahale

ettiğin oldu mu? Belki davulcuları

değiştirmeniz bundandır, ne der-

sin?

Sven: Evet, davullar için zaman

zaman oldukça güçlü fikirler

sunduğum oluyordu; fakat Dirk

Verbeuren gibi birine grubunuz

sahipse ve kendi partlarını yazıp

kaydedebiliyorsa değiştirilmesi

gerekli kahredici bir durumla ne

karşılaşıyor ne de onunla kayıt

odasında fazla denemeler yapma

yükümlülüğü duyumsamıyorsun.

Bazen ondan bazı boşlukları

ya da duyguları bir riff için

değiştirmesini isteyebiliyoruz;

ama aslında onu %98 kendi

hallederken sürekli bulabiliyoruz

diyebilirim!

Eirenis: Brutal vokalli gelişi güzel

kullananların bir yerden sonra

gırtlaklarına veda ettikleri sonlar

kariyerlerini mühürlüyor. Sence

bu işi kotarmanın gerçekten bir

tekniği var mı? Taze bir diyafram

ile doğru nefes prospektüsünü

senden dinlesek?

Sven: Bildiğin gibi %80 brutal

sound çıkartan vokallerle ufak

çocukları ürkütebiliyor ve kend-

ine bazen zarar da verebiliyor-

sun. Önemli olan kendine zarar

vermediğin bir yol bularak ve

yeterli olabildiğini kanaat getir-

erek bu işi halledebilmektir. Ve

emin olman gereken diğer bir

nokta kendi sesini işitebilmendir

ki çok zorlanmadan ve tamamen

taklit olmadan başarabilmen ger-

ekir. Bu konuda verebileceğim en

büyük tüyolar bunlar. Gürültülü

ol; ama kendini yıpratma da!

Eirenis: Seni sinirlendirmek iste-

mem; fakat birazda Belçika’nın

metal sahnesindeki duruşundan

bahsetmek isterim. Belçika’da

(ki Axamenta, Ancient Rites,

Gorath, Suhrim v.b. gruplarınız

mevcut olsa da) İsveç, Norveç,

Hollanda kadar sizde de (bizler

gibi) işler pek hızlı ilerlemiyor

sanırım? Arenadaki yerinizi nasıl

buluyorsun?

Sven: Dürüst olmak gerekirse

Belçika sahnesi (ki diğer ülkeler

kadar olmasa da) epey güçlü

benim gözümde. Bahsettiklerin

dışında daha birçok başarılı

grup mevcut ve daha yenilerinin

Page 13: Subat 2010

de katılacağını görebiliyorum. Aslında bunun gelişimi günü-müzdeki internet yaygınlığıyla alakalı ki ilerleyen zamanlar-da eskiye oranla daha da çok grubun çıkacağını ve işlerin daha kolay yürütülebileceğini tahmin ediyorum.

Eirenis: Türkiye hakkında nel-er biliyorsun daha doğrusu bir şeyler biliyor musun? Tarihi, fes-tivalleri, sahnesi ve de İstanbul’u mesela? Aborted’ı ülkemizde kıyıma davet etsek?

Sven: Bunu tam da benim İstanbullu bir kızla bir hafta önc-esinde tel aviv’ de Eternal Guy performansını izlemeye giderken sorman biraz tuhafıma gitti [gülüşmeler]! Kız, elemanlara benle aynı yerde ve zamanda randevu verdi ve Türkiye hakkında bir sürü güzel şey de önces-inde söyledi! Ayrıca hakkınızda birçok iyi şeyi anımsadığım kadarıyla Türkiye’de birçok za-man bulunmuş olan Orphaned Land’ deki arkadaşlarım ve de karımdan da duyabilmiştim. Bizler de kesinlikle bir gün Türkiye’de almak isteriz!

Eirenis: Son olarak bizlere söylemek istediğiniz ya da bizim sormayı es geçme nezaketsizliğimizi gösterdiğimiz ekleyebilirim dediklerin varsa dinliyorum?

Sven: YENİ EP CORONARY RE-CONSTRUCTION’ ı İNCELEYİN YA DA ÇOCUĞUNUZUN RENEE ZELLWEGER GİBİ GÖRÜNMESİNİ KABULENİN Kİ KİMSE BUNU İSTEMEZ! Bu yüzden ne duruyorsunuz; din-leyin! İşin şakası bir yana gruba karşı ilgin ve desteğin için sana çok teşekkür ediyor ve geciken cevaplarımdan dolayı da özrü-mü tekrar huzuruna sunuyorum dediğim gibi ben bir moronum [gülüşmeler] ve biliyorsun ki in-citenler ve daha fazlası şu şıralar cephemizde yaşandı… En kısa zamanda Türkiye’ de birkaç sah-ne yıkmaya geleceğiz!

Anket:

—Kullandığınız Enstrüman (Mar-ka, Model): Shure Beta58 wire-less —Doğum yeri ve Tarihi: 4 Ocak, Kortrijk/Belçika —Favori Grupları: suffocation,

carcass, napalm death, en-tombed —Favori Albümler: left hand path, symphonies of sickness, pierced from within

—Hayranı Olduğunuz Müzisyen: Frank Mullen —Boş Vakitlerdeki Uğraşları: as-shole (kâğıt oyunu) ve xbox360 —Favori İçeceği: Cin tonik, jae-ger —Favori Yiyeceği: humus —Aborted kaydettiği en iyi al-bümü: goremageddon/coronary reconstruction —Aborted en İyi Olarak Değerlendirdiği Konseri: ilk Graspop konseri —Aborted ile Yaşadığı En Unutul-maz Anısı: Hainler zamanıydı! —Hangi Gruplarla Sahne Almak İstersiniz? : slipknot [gülüşmeler] —İlk Aldığın Albüm: bodycount, copkiller —Son Aldığın Albüm: the red chord, fed through the teeth ma-chine

—Son Olarak Hayat Felsefen: veni, vidi, vici [Geldim, gördüm, yendim!]

Röportaj: Ebru EKŞİ

Gore imajimizi seviyorum ve böyle kalmasini istiyorum. Cannibal Corpse veya CarCass için GoreGrind Gruplar diye-bilir miyiz? bana Göre ‘hayir’, bu nedenle aborted için de de-nilemez. bu söylemler sadeCe benim Canimi sikmaya yariyor.

Page 14: Subat 2010

Fleet Foxes

Seattle’li grupların her birinin dinlenesi vardır elbette. Size söz edeceğim grup, tarzınızın dışında bir grup olabilir, ama gözünüzden kaçmaması gereken bir grup aynı zaman-da. Fleet Foxes adlı bu grup bir folk grubu. İleride daha

çok adından söz ettirecek grubun daha şimdiden akıllara kazınan şarkıları var. Mykonos, Tiger Montain Peasant Song, White Winter Hymnal bunlardan sadece birkaçı. Folk müziğin son dönemlerde en iyi temsilcilerinden birisi olarak anılan bu grup mutlaka kulağınızda yer edin-meli.

İletişim: http://www.myspace.com/fleetfoxes

Blackfield

Porcupine Tree solisti ve gitaristi Steven Wilson’ın İsrailli pop müzik sanatçısı Aviv Geffen ile adından söz ettiren bir projesi var: Blackfield. Melankoli severlerin gözden kaçırmaması gereken grubun biri 2004, diğeri 2007 çıkışlı olmak üzere iki stüdyo albü-mü var. Steven’ın elini attığı her şeyde olduğu gibi bu proje de pro-gresif rock’a yakınlık içerisinde, her ne kadar aksi iddia edilse

de. Grubun şarkıları son derece duygu yüklü, karamsarlıkla insanı alıp götürüveren bir atmosferde. Aklınızda bulunsun:

İletişim: www.myspace.com/blackfield

Hazırlayan: Dilara Akmil

Page 15: Subat 2010

John Frusciante – Shadows Collide With People

Bugünlerde Red Hot Chilli Peppers ile yollarını tekrar ayırma kararı alan John Frusciante’ ın solo çalışmalarını duydunuz mu? Diğer projelerinden ayrı olarak, 8 tane stüdyo albümü de sahip olan John, bu ayrılık kararından sonra tekrar solo kariyerine dikkat çekmek istiyor. Shadows Collide With People, John’un sahip olduğu albümlerden bir tanesi. Tüm zamanların en iyi 100 gitaristi listesinde 18. olmayı başarmış bu insanın dinlenmesi gereken albümlerinden bir tanesi olan bu albümde, John’un harika gitaristliğinin yanında duygu yüklü yanını da görüyoruz, bu yüzden kayda değer bir al-

büm.

Albümün şarkı listesi:

1. Carvel2. Omission

3. Regret4. Ricky

5. Second Walk6.Eeveryperson7. - 00 Ghost 27

8. Wednesday’s Song9. This Cold

10. Failure 33 Object11. Song To Sing When I’m Lonely

12. Time Goes Back13. In Relief14. Water

15. Cut Out16. Chances

17. 23 Go Into End18. The Slaughter

Hazırlayan: Dilara Akmil

Green Carnation – Acoustic Verses

Green Carnation adını hiç duymayanlar için kısa bir açıklama: Emperor’un basçısının kurduğu progresif metal grubu. Şu an ne kadar çalkantılar yaşıyor olsa da, grup aktif olduğu dönemlerde başarılı albümlere imza atmıştı. The Acoustic Verses bunlardan bir tanesi. Albümdeki tüm şarkılar, adından anlaşılacağı gibi akustik ve her biri duygu yüklü. Bir Edgar Allan Poe şiiri olan “Alone” için beste yapmayı cesaret edebilen bir grup olmasından dolayı bu albüm dinlenmeyi hak ediyor. İlk fırsatta dinleyin, yeni

başucu albümünüze merhaba deyin.

Albümün şarkı listesi:01. sweet leaf

02. the burden is mine... alone03. maybe?04. alone

05. 9–29–045 (3 part): my greater cause, homecoming & house of cards

06. childs play part III07. high tide waves

Hazırlayan: Dilara Akmil

Page 16: Subat 2010

RISE

RISE 1992 yılında Albert Gonza-les ve Rob Alaniz (eski-Evildead) tarafından kuruldu.1993 yılının içerisinde gruba Istvan Lendvay, Rik Hansen ve John Cardenas’in katılmasıyla ilk EP’ leri olan “Life Into Ever Black” kaydettiler. Ardından 1995 yılında Wild Rags Records tarafından lisanslı olarak yayınlandı.”Life Into Ever Black” EP’ si ham death metal olarak tanımlanıyor.

1996 yılında “Shadow Of Ruins” başlıklı ikinci EP’ nin kayıtları yapıldı ve Nigma Records etiketi-yle yayınlandı. İlk E.P gibi Shadow Of Ruins’ de ham death metal temelleri üzerine kuruldu. Ama bu albümde şarkı yazımı ve yapım VCR’ dan DAT tape’ e taşınarak geliştirildi. RISE’ in bir sonraki çabası “Slaves of Illusion” albümü, ifşa ettikleri müziğin ilerleme kat ettiğinin göstergesiydi. Şarkılar daha karmaşık bir hal almaya ve acımasızlığını korumaya devam etti.”Slaves of Illusion” albümü

1998 senesinde kaydedildi fakat eleman değişiklikleri nedeniyle 2000 yılına kadar yayınlanamadı. Bu süre içinde Istvan Lendvay vokallerden, bas ve vokallere kısa bir süre sonra ise gitar ve vokallere geçiş yaptı. Daha sonra grubun iki kurucusu Albert Gonzales ve Rob Alaniz gruptan ayrıldı. Jaime Vivar ve Johnson Wang daha gelişmiş bir sound oluşturmak için gruba alınmışlardır. Grup eleman değişikliklerinden sonra çalışmalara başlamış ve 2000 yılının kışında Macaristan’da “Di-vine Aeternum” albümünü kaydet-tiler ve Nephilim Record etiketiyle Avrupa genelinde yayınlandı.

Kayıtlar, geniş şarkı yazımları ve eleman değişikliklerinden sonra RISE 2006 yılının Mart ayında “Pentagramnation” adlı albümü için stüdyoya girdi. Bu süreçte kayıt kalitesinin düzelmesinin yanı sıra şarkı yazımları ve performansları da gelişmişti. Pentagramnation albümünün oluşturulma sürecinde gitarist ve yapımcı olarak Death, Testament, Obituary ve Lazarus

A.D’ den tanıdığımız James Mur-phy RISE ile birlikteydi. Yapım ve mix rollerini üstlendi. Vokallerde Arch Enemy’den Angela Gossow, gitarist olarak Vital Remains’den Dave Suzuki konuk müzisyen olarak albümde yer aldılar. Penta-gramnation albümü 2009 yılında yayınladı. Ardından Cinestar Films tarafından Pentagramnation adlı parçaya video klip çekildi. Rise yeni albümü ile birlikte dünyanın her köşesinde canlı performanslar vermeyi planlıyor.

Grup Üyeleri:

Istvan Lendvay - Vokaller/Gitarlar Jamie Vivar - Davullar/Perküsyon Johnson Wang - Klavyeler Milosz Karubin (Dönemlik) - Bas Gitarlar Plak Şirketi: Hymnus Records/Sony Red

http://www.risedeathmetal.com http://www.myspace.com/risedeathmetal

Hazırlayan: Doğukan BİNİCİ

Page 17: Subat 2010

FAQ

FAQ, 2008 Mart ayında Can-berk Uzun, Serkan Ünal ve Başar Eriştirenoğlu tarafından kuruldu. Vokale Fatih Yaman ve gitara Ay-kan Özmen’in katılımıyla; Human Nature ve The Future çalışmalarını kaydederek ilk çıkışını 2009’un başlarında yaptı. Uzun süredir bera-ber çalıyor olmanın avantajıyla, çok sayıda bestesi hazır olan grup bu bestelerin 6 tanesini ‘’The Future’’ adıyla EP olarak hazırlamış bulun-makta. İlk canlı performansını 22 Kasımda İzmir Tato Live’da veren FAQ, önündeki yeni konserler için hazırlanmakta.

Fatih Yaman: 1982 doğumlu. Süley-man Demirel Üniversitesi Turizm Ve Otelcilik mezunu. Şu anda bir otelde şef aşçı olarak çalışıyor.

Başar Eriştirenoğlu: 1988 İzmir doğumlu. Yaşar Üniversitesi İngiliz Dili Ve Edebiyatı mezunu.

Aykan Özmen: 1987 Antalya doğumlu. Halen Ege Üniversitesi

Zİraat Mühendisliği bölümünde oku-makta.

Serkan Ünal: 1985 Ankara doğumlu. Ege Üniversitesi Tıp Fkültesi me-zunu. Canberk Uzun: 1987 Antalya doğumlu. İzmir Ekonomi Üniversitesi Lojistik Yönetimi öğrencisi.

İletişim: www.myspace.com/faqnroll

FAQ - The Future İle İlgili Detaylar:

Kendi Ağızlarından:

‘’ Toplam 6 bestemizin kaydını içeren EP’ mizi, Levent Sarvan’ ın ev stüdyosunda kaydettik. Kapak dizaynı ve logo çalışmalarını da Bora Mesut Palas yaptı. Kayıtların ilk gününden CD’lerin basım aşamasına kadar geçen süreçte; tüm masraflarımızın tarafımızdan karşılandığı, şarkıların tek tek uzun çalışmalar sonucu ortaya çıkarıldığı gerçek bir emek ortaya koyduğumuzu ve sıkı bir çalışma

süreci geçirdiğimizi söylememiz gerekiyor.’’

FAQ:

Fatih Yaman- Vokal Başar Eriştirenoğlu- Gitar Aykan Özmen- Gitar Serkan Ünal- Bas Canberk Uzun- Davul

Kayıt, mix, prodüksiyon: Levent Sarvan

Tasarım: Bora Mesut Palas

Fotoğraflar: Özcan Çalışkan

Şarkılar:

1- The Future 2- Human Nature 3- Blind Witness 4- Revenge We Deserve 5- Day Dreamer 6- End Of Beauty

Hazırlayan: Utku GÜVEN

Page 18: Subat 2010

imajimiz yaptiGimiz müziGin imzasidir, imajimizin da müziGimiz kadar iddiali olmasini istedik zaten bizde bu iddialari

kazanmak için bir araya Geldik.seth.ect

Page 19: Subat 2010

Arda: Selam Aybars öncelikle nasıl gidiyor.

Aybars: Selam Arda iyi gidiyor sen nasılsın?

Arda: İyiyim sağ ol. Röportaja klasik sorularla başlayalım isterseniz. SETH. ECT kim-lerden oluşuyor? Ve daha öncesinde, bu kurulum süre-cinde bizlerin bilmediği eleman değişikliği olduğu mu?

Aybars: Bende klasik cevap vereyim o zaman Aybars, Izmael, Murat, Mert, Çağlar eleman değişikliğimiz yok.

Arda: Kayıtlara gelelim; önce-likle dünyaca ünlü ney üstadı Arkın ALLEN nam-ı diğer MERCAN DEDE ‘’ney’’ ve Avusturyalı black metal grubu Summoning’den tanıdığımız Richard Lededer (Protector) ‘’darbuka’’ olarak Seth. ECT müziğine konuk oldular. Bu gelişmeler nasıl gerçekleşti?

Aybars: Arkın ALLEN ile herkesin bildiği gibi uzun süredir hem onun müziği hem bizim müziğimiz adına bir alışveriş içerisinde olduğumuz yakın dostumuz ve sevdiğimiz bir üstat. Tabiî ki SETH. ECT kayıtları içinde Ney performanslarının altında Arkın ALLEN imzası olması kaçınılamazdı. Richard ise yıllar önce tanıştığım uzun süredir de internet üzerinden görüştüğüm bir arkadaşım Türk müziğine ve Kültürüne büyük bir ilgisi var Darbuka çaldığını ve bunu Türk din-leyicisine göstermek istediğini söyledi ve buda bu şekilde gerçekleşti.

Arda: Henüz kurulalı kısa

süre olmasına rağmen SETH. ECT iyi bir çıkış yakaladı. Ve bu çıkış, birçok dinleyiciyi şaşırtmış durumda. Peki, herkes sizin Türkiye’de kon-ser vermenizi beklerken siz grubun ilk konserini Ukrayna’da gerçekleştirdiniz. Daha önce bu festival de Cenotaph, Episode 13 ve Omi-nous Grief’ de sahne almıştı. Bu festivale katılım süreci nasıl gerçekleşti?

Aybars: Teşekkürler. Esasında bu konu şöyle biz ilk konserimizi o anda bi-zim için en iyi olacak yerde gerçekleştirmek istedik yurt dışında gerçekleştirelim diye bir fikirle çıkmadık. Biz SETH. ECT’ i kurarken birçok karar aldık tabiî ki bu kararlar çok sert nedeni de şu; Biz bu ül-kede kendini ve etrafındakileri kandıran gruplardan, organi-zatörlerden, dergilerden ıvır zıvırından bıktık hedefimiz yurt dışında 2 tane festivale çıkıp gelip burada reklam yap-mak değil, amacımız Dünya Metal Piyasasında bir Türk grubu olarak yerimizi almak ve boş işler yerine Gerçek Bir Başarıya imza atmaktır. Bu-nun içinde elimizden geleni yapacağız.MHM iyi bir konser-di ses sistemi iyiydi çağırdılar gittik bu süreçte işte böyle gerçekleşti.

Arda: Festival sonrası Türkiye’de merak edenler için resimler paylaştınız. Ukrayna seyircisi sizi oldukça sevmiş görünüyor. Sen ne diyorsun bu duruma?

Aybars: Bu konuda Ukrayna’nın bir özelliği yok gittik güzel çaldık insanlar zaten myspaceden takip et-

tiklerini söylediler diğer çalan gruplarda gayet samimiydi çok iyi eğlendik eğlendirdik zaten bundan daha önemli bir şeyde yok.

Arda: Ukrayna’da METAL HEADS’ MISSION” FESTIVAL` de vermiş olduğunuz konserde sahne şovunuz ve kostüm-leriniz oldukça iddialı olmuş. Oradaki tepkiler nasıldı?

Aybars: İmajımız yaptığımız müziğin imzasıdır, imajımızın da müziğimiz kadar iddialı olmasını istedik zaten bizde bu iddiaları kazanmak için bir araya geldik.

Arda: MHMF de aynı sah-neyi kimlerle paylaştınız? Sanırım festival süresince orda kaldınız. Headlinerlerle tanışma fırsatı buldunuz mu?

Aybars: MHM’ de geçen yıl headliner gruplar Cryptopsy, Sadist ve Grave’ di onun dışında Rusya, Polonya gibi diğer taraflardan festivali izlemeye gelen fanlar ve gru-plar vardı Hate ve Crionics’i gördüm. Zaten herkes iç içe bir haldeydi herkes sarhoştu çok-ta umurumda değildi kimse.

Arda: Önceki sorularda belirttiğim gibi kostümler old-ukça iddialı olmuş. Sitem-izin eski üyelerinden Begüm Kapan ile birlikte yaptınız sanırım. Ben tanıyorum ama tanımayanlar için buradan bu konu hakkında sorularımızı yöneltelim size. Kostüm süreci nasıl gerçekleşti, yapım aşamasında neler yaşandı? Kostüm fikri tamamen Begüm’ün mü yoksa sizlerin

Page 20: Subat 2010

isteği ile mi gerçekleşti?

Aybars: Hemen anlatayım Begüm benim İzmir Ekonomi Üniversitesi Moda Tasarımı bölümünden sevdiğim bir arkadaşımdır SETH.ECT kurulduğunda zaten tüm imajı kafamızda tasarlamıştık bir çok çizim yapmıştım bunun üzerinde pantolonların di-kimi içinde Begüme gittim 4 tanesini dikebildik zamanımız kısıtlıydı gerisini de biz hallet-tik.

Arda: Albüm aşamasına dönmek istiyorum. Al-bümü ne zaman çıkarmayı planlıyorsunuz? Var mı yurt dışındaki firmalar hakkında bir gelişme buradan verelim haberi =).

Aybars: Albüm bitince çıkaracağız. Gelişmelerden haberiniz olur zaten.

Arda: Oldu ki her şey hazır; peki albümün çıkış sürecinde bir klip düşünülmekte mi?

Aybars: Tabiî ki

Arda: Herkesin merak ettiği bir konuya da değinelim. Sanırım Seth. ECT bazı açıklamalarında albüm çıkmadıkça konser vermek istemediği söylüyor. Oldu ki albüm süreci sancılı olursa? Seth. Ect’ i festivaller ya da konserlerde görebilir miyiz? Hali hazırda var mı teklif, belli olan bir konser?

Aybars: Evet albüm çıkmadıkça konser vermeyeceğiz dedik. Tabiî ki sadece bu değil çıkacağımız konser ya da festivalde SETH. ECT adına yararı dokunacak

oraya çıktığımıza değecek bir şeyler varsa çıkarız buda al-büm çıkınca olur her şeyi ona endeksledik, sancılı olursa o zaman sancılı olur.

Arda: Albüm kayıtlarını nere-de gerçekleştiriyorsunuz? Kayıtların arka kısmında kim-lerin destekleri var?

Aybars: Albüm kayıtlarını yeni kurduğumuz stüdyomuzda gerçekleştiriyoruz EARTH-RISE. REC kayıtların arka kısmında başta gitaristimiz Izmael olmak üzere yine biz varız. Reklamını da şöyle http://www.myspace.com/earthrisestudio

Arda: Grup içinde besteleri kim hazırlıyor? Sözleri kim yazıyor? Grup dışından bir başkasının desteği de var mı? Ve yapılan besteler bir hikâye içeriyor mu?

Aybars: Besteleri birlikte hazırlıyoruz bu grubun tamamı bestecidir, biri bir şey getirir üzerinde düşünür yaparız veya yapmayız, her SETH. ECT üyesi kendi enstrümanı dışındakilere de hâkimdir kayıt konusunda bilgisi iyidir. Sözleri de birlikte yazıyoruz ve tabiî ki anlattığımız bir şeyler var. Sanıyorum ki zaten bunu birazda olsa gösteriyoruz şuan.

Arda: Albüm kayıtları ha-ricinde dinleyicilere Slayer coverı paylaştınız. Yapmış olduğunuz tarzdan oldukça uzak olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Neden yapmış olduğunu tarza yakın bir cover seçilmedi? Ya da ilerde kayıt ve konserlerde ne gibi coverlar bizi bekliyor?

Aybars: Evet Slayer hepimizin sevdiği saygı duyduğu ve dinleyerek büyüdüğü bir grup tarzımıza en uzak nokta işte bu yüzden Slayer seçtik. İlerde başka cover olur mu onu da şimdiden bilemem şuan üzeri-nde çalıştığımız bir cover yok.

Arda: Son olarak Raven Woods’ da olduğu gibi SETH.ECT in fotoğraflarını artık Türkiye’de ünlülerin fotoğrafçısı haline gelen Me-hmet Turgut çekti. Bir metal grubu olarak neler söylemek istiyorsun bu konuda? Neden Mehmet Turgut diyelim biz? =)

Aybars: Mehmet Turgut işlerini sevdiğim ve kaliteli bulduğum bir fotoğrafçı bu tarz ekstreme müziklere destek vererek çıktı ortaya RW ile-ride çalıştığımızda memnun kalmıştık SETH. ECT ile de gayet memnun kaldık.

Arda: Bizlerin sormayı unuttuğu veya sizlerin söylemek istediği varsa röportajımızı bunlarla sonlandıralım. Metaltr olarak umarım en kısa sürede sizleri sahnede ve albümlerinizi de raflarda görürüz.

Aybars: Metaltr ve ekibine, yerli gruplara olan desteği için teşekkür ediyorum. Röportaj için ayrıca teşekkürler.

SETH. ECT albümü çıkaracak ve konserlerde dinleyen herke-si öldürüp tekrar diriltecek! Yüksek kalın...

Röportaj: Arda Boletin

Page 21: Subat 2010

not: röportaj yaptığımız sırada bellı degıldı fakat şuan açıklanan habere göre Quo Vadıs ıle türkıye turnesıne

çıkacaklar

ayrıntılar yakında!

Page 22: Subat 2010

DÖVME SANATI II

TATTOO IS AN ART IN WHICH YOU FIND MANY DRAWING HANDS!

Kutsal dövme sanatçıları!

Lafın kuyruğunu boğazınıza kat kat sarıp sarmalayıp cılkı çıkmış dövme üzeri bahisleri bir çukura bir daha işitmemek; okumamak; sözünü açmamak ve açtırmamak üzere gömüp duasını yapıp sanatın kutsanmış ellerini tanıtarak dizine devam edelim dedik. Miami ink’ ten aşinası olduğumuz ve LA ink ile pekiştirdiğimiz yüzlerden Katherine Von Drachenberg’ i birincil konuğumuz ilan edip hayatını ki dövmeyle ilişkilendirilmiş kısımları ağırlıkta olarak irdelemeye başlıyoruz!

Page 23: Subat 2010

Kate Von D/ A Woman Tattoed Like A Man!

Neuvo Leon/Meksika doğumlu olan Kate, dövmelerinin birçoğunda görülen Meksika sineması oyuncu çizimlerinden anlaşıla geldiği gibi kültürüne bağlı biridir. Kendisi ve ailesi ’86 senesinde çocukluğunun büyük bir çoğunluğunu geçirdiği San Bernardino’ ya taşındıktan sonra ilk dövme makinesiyle tanıştı. 14 yaşındayken Von D, rock/punk komşu çocuklarından birine Misfits amblemi kurukafa şeklini rastgele resmedip en iyisi olamasa da ilk dövmesini yapmış bulundu. Mesleki açıdan kazandığı şansı değerlendirip sokaklarda ifşa ettiği çalışmalarını bırakmayı tercih etti. ’16 yaşıma kadar kendi kendime dövme yaptım ve bundan sonrasında San Bernardino’ deki ilk dövme dükkânında yerimi alıp işin ciddiyetin kazanmasını sağladım. Burası hem çok şey öğrenebilmemi hem de bir çıraklık döneminin eksikliği dolayısıyla edindiğim kötü alışkanlıklarımı da bırakmamı sağladı.’ Kate, stajyer-likte elde edebileceği tecrübenin ötesindekileri doğuştan kendisine bahşedilmiş yeteneğiyle kotarabildi demek yerinde bir tespit olur.

İlk işi üzerinden uzun bir zaman geçmeden anladığı artık daha büyük işler çıkartabilecek şevki kendisinde hissedebildiğiydi. 17 yaşında Los An-geles’ a taşındığından beri yaşamaya başladığı Hollywood’ da kendisine bir yer bulabildiği True Tattoo’ da Chris Garver’ ın yanında yerini aldı. Garver, Darren Brass dirseğini incittiğinden dolayı yerine bir başkasını geçicide olsa alması gerektiğini ve Von D’ nin bunun için şüphesiz en uygun yeteneğin olduğunu da biliyordu. Bu sayede Miami Ink’ e davet edilen Kate, TLC’ nin arayışta olduğu ve Garver’ ın daha iyi bir başkasını bulamayacağını kanat getirdiği kadronun beklenen bayan sanatçısı oluverdi.

TV şovunda görünmesiyle büyük ölçüde değiştiğini itiraf ettiği hayatının televizyonlardaki programlara karşı bakışını ise hiç etkilemediğini söyledi, ‘doyumsuz bir TV izleyicisi olmamakla beraber yer aldığım TV programı tele-vizyonu benim için daha da istenmez kıldı. TV üzerinde dönen hiç bir şeye inanamıyorum. Editörlerin uydurdu senaryoların ve duyguların her şeyde

akılları durduracak güçte olduğunu görmek beni oldukça şaşırtıyor.’

TV’ nin bir parçası haline dön-mekle hakkında söylediklerini değiştiremeyen yargılarıyla Kate, şovda bulunduğu zamanı boşa harcadığını düşünmeye başladı. Aslında, birçok insanın ona burada iş imkânı sağlaması bir nevi kargaşa içindeki yaşamından onu uzak tutmaktaydı ki 24 yaşındaki bir bayanın kendi asistanının olması ötesinde ne gibi başka istekleri olabil-irdi ki? ‘başlangıçta başkası yerine yardımda bulunmak kendimi tuhaf hissettiriyordu ve daha dikkatli hareket etmemi gerektiriyordu; çünkü bana göre bu fazla iddialıydı; ama şimdi dövme yapmaya devam etmenin başka bir yolunu bulmak zorunda kaldığım noktadayım ki artık yardımlar olmadan ilerlemem gerektiğini göre-biliyorum.’

Dövme endüstrisinde bir bayan olmanın güçlükleri kendisine sorulduğunda kendisinden beklen-meyen anlayışta cevaplar geldi; ‘cinsiyetimi bahis etmemek için elimden geldiğince çaba harcadım. İsteyeceğim son şey insanların cinsi-yetimden dolayı hakkımda bir şeyler düşünmeleridir. Bunu hiçbir zaman tartışma götürecek bir konu haline ge-tirmedim ki erkeklerle birlikte çalışmak kotarmakta zorlanmadığım bir durum-dur. Demek istediğim; 16 yaşımdan beri dövme dükkânlarındayım ve erkekler etrafımdayken büyüyüp yetiştim ki bu onların bir parçası olmamı epey kolaylaştırdı. Mademki en iyi işleri çıkartabiliyorum; o zaman bırakalım da çalışmalarım hakkında konuşulsun!’

Von D’ nin bugünkü sanatçılığının esin kaynağı ise Kore Flatmo’ dur. ‘Apaçık ortada olan onun benim dövme konusunda kahramanım olduğudur! Kore, her zaman söyle-mek istediklerimi dile getirmeyi kelimeler kullanmadan başarmıştır ki cümleler kurmayı deneseydi bu harika işleri yaratmaya nasıl zaman bulabilirdi ki!’ Kate’ in çalışmaları daha çok siyah ve gri renk hâkimleri portrelerden oluşmaktadır. Uçuk ren-klerle boğuşmak onun tarzına uygun düşmeyen ve onu dövme yaparken mutlu kılmayan müşteri istekleri ötes-inde bir gerçekliliği bulunmayandır!

‘Görmekten hoşlandıklarıma sahip olmayı isterim! Birçok dövmem kadınlar ve çiçeklerle ilgilidir.’ Ayrıca sol kol-undaki kız kardeşinin ve en sevdiği piyanistin, Beethoven’ ın portreleriyle onurlandırması gerektirdiklerini ve bunların yanı sıra ‘gangster artıkları’ olarak ni-telendirdiklerini de siyah gri çizgilerle kend-isinde buluşturması dövmelerde başarı sağlayabileceği kariyerini belirlemekte yardım sağladı diyebiliriz.

Müzikte favorileri arasında yer alan Motley Crüe, Slayer’ ın yanı sıra gezgin olabilip Dünya’yı her boylamında ziyaret ede-bilmek; evliliğini sınırlarda olmadan devam ettirip Hollywood’ da bir ev alıp içki ve partilerle olması gerektiğinden ne daha fazla ne de daha az ciddiyetle yaşamak ve mesleğiniz nedir sorusuna, ‘işsizim!’ cevabını verebilip boş zamanlarını sanatı, dövmesiyle değerlendirmek Kate Von D’ i özetlemekte kullanılması öncelik getiren tanımlamalar olurdu sanırım!

Kate Von D Filmografisi

Miami Ink, 2005-2006 LA Ink, 2007- MADtv, Nisan 5, 2008 The Bleeding as Vanya [15] Tony Hawk: Ride (video oyunu) unlockable skater, Kasım 17, 2009

Hazırlayan: Ebru EKŞİ

Page 24: Subat 2010

BE’LAKOR

Asuman: Bugünlerde neler yapıyorsunuz?

Son albümümüz Stone’s Reach’in tanıtımı için uğraşıyoruz. Aynı za-manda yeni şarkıların yazımına da devam ediyoruz, çünkü bu bizim yapmayı sevdiğimiz ve bizi hırslı tu-tan bir şey. Yakında bir sonraki turne programı sürecini düzenlemeye de başlayacağız.

Asuman: Bize kendinizi ve grubunu-zu tanıtabilir misiniz?

*Tabii, Melbourne, Avustralyalı bir grubuz. 2004’ün sonuna doğru kurd-

uk grubu, 2007’de ilk albümümüz (The Frail Tide) çıktı ve ikinci albümde (Stone’s Reach) 2009’da piyasaya sürüldü. Aslında melodik death met-al grubuyuz, fakat bazı dinleyiciler ve eleştirmenler müziğimizde doom ve progresif öğeler kullandığımızı belirtti. Beş kişiden oluşuyoruz – ben (Steve Merry, klavye/piyano), George Kosmas (vokal/gitar), Shaun Sykes (gitar), John Richardson (bas) ve Jimmy Vanden Broeck (davul).

Asuman: 2004’ten bugüne kadroda değişiklik oldu mu?

*Hayır, grup kurulduğundan beri aynı kadroyla devam ediyoruz! Bu, özel-likle bu tarz dikkat dağıtıcı şeylerle

uğraşmayıp kaliteli müzik icra et-memize önemli katkılar sağladı.

Asuman: Grubunuzun ismi nereden geliyor?

*Bu çok kez bize sorulan bir soru! Fakat hala memnun bir biçimde cevaplıyoruz. Birkaç kişi Warham-mer adlı oyunu oynardı ve Be’lakor (oyundaki bir karakterin ismi) da grubun belirlenen gizil ismi oldu. Hatırlıyorum da ilk başlarda bu ko-nuda biraz şüpheciydim, çünkü sah-nede daha ‘tipik’ bir şey olmasını istiyordum. Ama yine de geriye dönüp baktığımda bu ismi seçmiş olmamızdan memnunum, çünkü diğer metal gruplarıyla karşılaştırıldığında

Page 25: Subat 2010

bizimkinin birçok farklı anlamlar içerdiğini görmek mümkün. Bununla birlikte, Be’lakor isminin yaptığımız müzikle bir bağlantısı veya taşıdığı bir önemi yok – bu sadece bizim söylenişini ve görüntüsünü sevdiğimiz bir kelime.

Asuman: Ben Avustralya’da melo-dik death yapan bir grup olduğunu Be’lakor dinleyene kadar bilmiyor-dum. Avustralya metal müzik piyasası hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz?

*Avustralya’daki metal müzik piyasası küçük fakat son derece ateşli. Gru-plar, dinleyicilerden daha fazla. Bu da konserlerin inanılmaz güzel bir at-mosferde gerçekleşmesini sağlıyor, çünkü zamanla grup elemanları ve izleyiciler arkadaş oluyorlar. Fakat, bu aynı zamanda grubun dışarı açılmasını ve kendi profilini geliştirmesini de zorlaştırıyor. Diğer gruplarla işbirliği, konserler, vb. orga-nizasyonlar düzenlemek ise Myspace gibi siteler aracılığıyla çok daha kolay ve çabuk oluyor. Şunu söylemeliyim ki metal, Avustralya’da son derece yeraltında kalmış bir tür – burada Avrupa’nın pek çok yerinde görüldüğü gibi ana eğilim, ticari destek, tanıtım gibi şeyler metal üzerinde etkili değil. Muhtemelen bu sebepler, ülkemizde-ki metal gruplarının tanınmasını bir parça daha zorlaştırıyor.

Asuman: Melodik Death’ in en iyi temsilcileri genelde Finlandiya’dan çıkıyor. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?

*Bu gerçekten de ilginç bir du-rum! Ben daima İsveç’in melo-dik death metalin vatanı olduğunu

düşünmüşümdür, ama elbette Fin-landiya da harika melodik death met-al grupları yetiştiriyor. Bunun sebebi nedir tam emin değilim. Belki de uzun, soğuk kışlar Finlandiyalı müzi-syenlerin melankoli dolu müziklerini yaratmaları için ilham veriyordur.

Asuman: Müzikal açıdan baktığınızda 2007’de çıkardığınız “The Frail Tide” ve bu yıl çıkan “Stone’s Reach” arasında ne gibi farklar var size göre?

*Stone’s Reach albümünde The Frail Tide’a göre pek çok yönden farklı hislerle hareket ettik. Bir söz yazarının bakış açısıyla size şunu söyleyebil-irim ki; bu albüm daha olgun ve daha dikkatlice düzenlendi. Aynı zamanda rifflerin çoğu da daha teknik. The Frail Tide bizim ilk albümümüzdü ve bazı yönlerden olgunlaşmamış olmasının açık sebepleri vardı. Müzikal açıdan çok fazla olgunlaşmamıştık ve içi-mizdeki müzik tutkusunu bir an önce dışarı vurmak istiyorduk. Bu sebe-plerden ötürü, Stone’s Reach, The Frail Tide kadar ‘kolay hazmedilebil-ir’ bir albüm olmayabilir - melodileri genel olarak basit veya kolay bu-lunan türden değil. Ama kesinlikle daha derin ve bence onda, The Frail Tide’dan çok daha fazla kesme vuruş var. Bence o, daha fazla dikkatli dinleyiciyi ödüllendirecektir. Tabii ki hangi albüm ‘daha iyi’ demek yanlış – bu tamamen öznel bir şey! Farklılık olarak başka diyebileceğim şeyler, bir kere Stone’s Reach’in yapımı daha yüksek standarda sahip, çünkü albümü tamamen stüdyoda kaydet-tik (The Frail Tide esasında yatak odasında kaydedildi, sadece davul ve bas kayıtları stüdyoda halledildi). Yeni albümün kayıt vakti geldiğinde,

bizler daha hazırdık, çünkü bizi neyin beklediğini biliyorduk. Bu yüzden, işler daha düzgün yürüdü.

Asuman: İtiraf etmeliyim “Stone’s Reach” albüm kapağı şuana kadar gördüğüm en güzel kapaklardan biri… Tasarım kime ait?

*Teşekkürler! Biz de albüm kapağını çok beğendik. Hemen göze çarpan ve anılmaya değer bir albüm kapağını çok istemiştik. Aynı zamanda ‘Taş’ temasını bir şekilde anlatmamız gerekiyordu. Çizimi sevdik çünkü haşin bir güzelliğe benzemiş – orada boyun eğip kabullenmenin ve heyke-lin suratındaki suçluluğun bakışı var, buna rağmen zaferi de temsil ediyor. Her şeyiyle bize Stone’s Reach’i hari-ka bir şekilde gösterdi. Bunun gibi bizi bir ikon olarak gösteren ve güçlü kılan bir resmi DeviantArt.com’dan arayıp bulmak aylarımızı aldı. Kendisi Floransa’dan bir resim ve Medusa’nın kafasını tutan Perseus’u betimli-yor. Stone’s Reach’in ön kapağında gördüğünüz resim, aslında fotoğrafın aslına çok yakın bir görüntü (Bu fotoğrafın sahibi Gianfrancesco A. adında, bize bu fotoğrafı kullanma izni veren genç bir İtalyan fotoğrafçı). Birkaç ufak düzeltme ve grup logosu-nun yerleştirilmesiyle albüm kapağı son şeklini aldı. Bu son adımdaki dü-zeltmeleri de birkaç yıldır tanıdığımız Sheri Tantawy yaptı.

Asuman: Melodiler ve sözler ko-nusunda nerelerden ilham aldığınızı öğrenebilir miyim? Şarkı sözlerini genelde kim yazar?

*Ben ve George çok sayıda küçük küçük melodiler hazırlarız, fakat ilginç olan şu ki grup bir araya geldiğinde bu

Page 26: Subat 2010

melodiler genelde yeniden şekillenir ve uyumlu hale getirilir. Üyeler birey-sel yaratım sürecine girerler ve nere-deyse tamamını el birliğiyle bitiriv-eririz. Ayrıca, mümkün olduğunca en iyi şekilde parçaları tamamlamak için, John’un ilginç bas dizilerine ve akortlarına bel bağlarız. Shaun da kendi melodilerini sunar, kendisi parça uyumluluğu konusunda eşsiz bir yeteneğe sahip, sözler genelde George ve benim aramda paylaşılır. Bu konudaki esin kaynağımız genel-de doğa temalı ve insanların yıllardır süregelen ölümle ilgili, hayatta ölü-mün yeri vb. konularla ilintili şeyler. Sözlerimiz dinleyicileri bir şeylere inandırmak veya onları ikna etmek üzerine kurulu değil, pekâlâ, şarkının atmosferinin bütünleyicisi yapmak ve bunu söz sanatları ile düşünceler üz-erine inşa etmekten ibaret.

Asuman: 3. albüme bir cover ekleyecek olsanız hangi şarkı olur-du? Neden?

*Cover parça seslendirmek eğlenceli olabilir, fakat hiçbir albümümüzde böyle bir çalışma yapmayacağız. Ben bir grubun albümünün tama-men kendi işi olması gerektiğini düşünüyorum. Bununla birlikte bir parça olacaksa bunun metal ol-mayan bir tarzda olmasını tercih ederdim. Farklı türden bir şarkı, yeni bir tarza uyarlanmaya çalışıldığında ilk önce onun karakterini veren melo-dik klavye tonlarına bakıyorum. Belki The Beatles’tan belki Beach Boys’tan bir parçayı uyarlamak zevkli bir iş olabilirdi. Beach Boys’taki çoğu vokal uyumunu kullanmak, o tarzı gitar üz-erinde kullanmak, harika bir metal şarkısı oluşturabilirdi!

Asuman: Insomnium sizden daha eski bir grup olduğu için sanırım tür olarak onlara benzetiliyor ve kıyaslanıyorsunuz, umarım bu sizi rahatsız etmiyordur?

*Bizi gerçekten rahatsız eden bir du-rum değil, bununla birlikte müziğimizin Insomnium’unkinden pek çok farklı yönü olduğuna inanıyoruz. Açıkçası birkaç röportajdan böyle bir soru gelene dek Insomnium’ dan haber-sizdik. Hiçbirimizin çok fazla Insom-nium dinlediğini söyleyemem (buna rağmen müzikleri gayet hoş, melo-

dik bir tarz). Kullandığımız riff, akort çeşitleri ne kadar farklı olsa da bazı parçalarda nadiren diyebileceğimiz benzerlikler mevcut. En azından ben-im kulağıma göre, Stone’s Reach’in Across the Dark’ a benzer neredeyse hiçbir şeyi yok. Bence melankoliye odaklı melodik death metal yapan gruplar günümüzde çok küçük bir grup, bu yüzden insanlar kolayca bu tarz alakalar kurabiliyor. Bence bu biraz yüzeysellikten kaynaklanıyor – tabii elbette hepsi dinleyicinin zih-ninde yer alıyordur. Tüm gruplar gibi Be’lakor da kendi geçmişimizden es-intiler taşıyor – bu konuda kuşku yok. Fakat benim inancım, bizim bunun üz-erine yaptıklarımızla kendi tarzımızı oluşturabileceğimiz yönünde. Bence bir dinleyici Be’lakor melodi/uyumunu kolaylıkla ayırt edebilmeli.

Asuman: Avrupa’da yaşasaydınız Be’lakor açısından neler farklı olurdu ya da daha mı iyi olurdu grubunuz için?

*Evet, Avrupa’da yaşamak bize kon-serlerde daha fazla seyirciye çalma açısından kolaylık sağlayabilir, aynı zamanda müziğimizi geliştirerek pi-yasa içersinde kendi tarzımızı kabul-lendirmemize olanak sağlayabilirdi. Avrupa’da çalıyor olmak gerçek-ten güzel olacaktır ve şu anda da grup olarak bu konuda planlar da yapıyoruz.

Asuman: Bu arada İtalyan Kolony Re-cords ile “Stone’s Reach” çıkarmak için anlaşmanız çok güzel bir haber. Bu bir Avrupa turnesinin de müjdesi olabilir mi?

*Evet, bizim için de harika bir haber bu – bizler uzun bir çalışma sonun-da Kolony gibi profesyonel ve bizim Avrupa’da tanınıp oradaki hayran ki-tlemizi genişletmemizi sağlayabilecek bir şirkete sahip olmaktan memnunuz. Ve az önce söylediğim gibi, Avrupa’da bir turne düzenlemek planlarımız arasında! Bu muhtemelen 2011’e ka-dar olmayacak, fakat umuyoruz ve bekliyoruz ki geleceğimizde böyle bir olay gerçekleşecek.

Asuman: Avrupa ülkesi sayılmasak da Türkiye’de tura dahil edilebilir mi böyle bir durumda? Ve böyle bir tur gerçekleşirse kimle tura çıkmayı is-

terdiniz?

*Kesinlikle Türkiye’deki izleyiciler önünde çalmaktan mutluluk duyarız! Facebook sayfamızda da birkaç inanılmaz Türk hayranımız var. Ora-da çalmak bize büyük bir zevk verir ve bunun için de çabalayacağız. Anlaşma şartlarına göre değişir tabii – pek umursamayız, ama açıkçası oradaki çeşitli tarzlarda – melodik, dark, epik, gruplarla hatta Grindcore gruplarıyla bir turne esnasında kon-ser vermek güzel olabilir haha.

Asuman: Be’lakor için işler iyi gidiyor gibi. Peki, Be’lakor’ un yakın zaman-daki amacı nedir?

*Evet, gittikçe her şey iyi bir seyir izli-yor. Bu piyasadaki amacımız gayet basit yapabileceğimiz en iyi müziği yapmaya devam etmek; grup olarak büyümek ve daha fazla tanınmak; 2011 ortalarında bir Avrupa turnesi planlamak.

Asuman: İnternetin grupların adını duyurmakta ve daha çok dinleyiciye ulaşabilmekte göz ardı edilemeyecek bir faydası var. Sizin için durum nedir?

*Evet, katılıyoruz – internette görün-menin bizim için olumlu bir etkisi olduğunu söyleyebilirim. Kendi ülkem-izin dışında hiç çalmadık, bu yüzden uluslar arası alanda tanınmamız genel olarak bu yöntemle, müzik paylaşımıyla mümkün oluyor. Herkes şunu kabul edecektir ki; Myspace hakkını vererek kullanıldığında gru-plar için gerçekten büyük bir nimet. Bu konuda bilhassa last.fm gibi sitelerin insanların müziklerini paylaşmaları, dinlemeleri ve arkadaşlarıyla grup hakkında konuşabilmeleri olanağı sağlaması çok önemli. Müziğin yasal olmayan yollardan indirilmesine de saygıyla bakıyoruz – henüz bu konu-da cebimizin yanacağı bir konumda değiliz çünkü albümümüzün 500.000 kopya satmasına çalışmıyoruz. Bel-ki bir gün o konumda olursak, bu durumun bizim için bir dezavantaj olduğuna kanaat getiririz, ama şu anki durumda her şey olumlu, çünkü insanlara müziğimizi duyurmanın pek çok yolu var. Çoğunlukla insan-lar önce internetten albümü indiriyor-lar ve eğer beğenirlerse gidip albümü

Page 27: Subat 2010

satın almaya karar veriyorlar.

Asuman: Facebook’ taki Be’lakor fan sayfası Ulaş Darcan tarafından hazırlandı bu sizi şaşırttı mı? Türkiye’de de fanlarınızın olduğunu biliyor muydunuz daha önceden?

*Bu bizim için şaşırtıcı bir şey değildi çünkü dünya üzerinde internet aracılığıyla pek çok kişiyle iletişim halindeyiz. Facebook sayfasıyla ilgili bu durumda biraz komik bir hikâye – bir süre için bazı parçaları kaybetmiştik ve sayfanın admini kimdi unuttuk, bu yüzden uzunca bir süre grupla ilgili gelişmeleri duyuramadık! Ama sonrasında Ulaş bize yardımcı adminlik yaptı ve her şey eskisi gibi oldu. Ulaş gibi insanların bize vermiş olduğu destekten ötürü çok mutluyuz – her küçük yardım ve destek bizi daha farklı, daha güçlü kılıyor!

Asuman: Rainshadow’ da Jimmy da-vul ve George gitar çalıyor ve Dark Earth’ de vokal yapıyordu sanırım hala devam ediyor musunuz bera-ber çalışmaya?

*Aslında onlar, o gruplar için çok

kısa bir süreliğine çaldılar – şu anda hiçbir Be’lakor üyesi başka yan pro-jelerle meşgul değil.

Asuman: Müzik haricinde neler yaparsınız?

Pek çok şey. George avukat, John mühendis, ben öğretmenim, Jimmy perakende satış memuru ve Shaun da mühendis olmak için okuyor. Boş zamanlarımızda da araya grupla il-gili şeyler sıkıştırıyoruz!

Asuman: Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.

*Asıl Be’lakor’a göstermiş olduğunuz ilgiden ötürü ben teşekkür ederim!

Anket:

-Kullandığı Ekipman (Marka, Mod-el): Roland XP-30 klavye. —Doğum tarihi ve Yeri: 14 Eylül Vic-toria (Avustralya) —En Beğendiği Gruplar: Opeth, En-slaved, Agalloch. —En Sevdiği Albümler: Morningrise (Opeth), Isa (Enslaved), Ashes Against the Grain (Agalloch). —En Beğendiği Müzisyen: Mikael

Åkerfeldt —Boş Zamanlarındaki Faaliyetleri: Şarkı yazmak, spor kanallarını izle-mek, doğa yürüyüşü, hikâye yaz-mak

—En Sevdiği İçecek: Buzlu Kahve —Ev Sevdiği Yemek: Hint Mutfağı —En İyi Be’lakor Konseri: 2007’deki ilk albümümüzün konserleri —Be’lakor ile Yaşadığı En Unutul-maz Anısı: Muhtemelen yukarıda söylediğim! -Hangi Grupla Aynı Sahneyi Paylaşmayı Düşlüyor?: Opeth —Satın Aldığı İlk Albüm: Deep Pur-ple (best of) —Satın Aldığı Son Albüm: Arcturus – The Sham Mirrors —Son İzlediği Film: Paranormal Ac-tivity —Son Okuduğu Kitap: Alone in the Wilderness —Hayat Felsefesi: Düşük kalite bir marka olmaya gerek yok…

Röportaj: Asuman ORTAÇ

Page 28: Subat 2010

MYSPACE SAYFASI

YENİLENDİ!

www.myspace.com/hideofin-

finty

tasarım: Güven CEYLAN

www.guvenceylan.net

Hide Of Infinity

Temelleri 2007 yılında Samsun’da atılan bu grubun çeşitli konserler ve eleman değişikliklerinden sonra grup zamanla Hide Of Infinity adını almıştır. Grup Zamanla farklı tarzlarda eser vererek devam ettiği müzik hayatında, birkaç değişiklik nihayetinde 2009 yılı Ağustos ayında son halini aldı. 2009 Ekim ayında ilk besteleri No Place adlı parçalarını yayınladılar ve tam kadro ile çalışmalara devam etmektedirler. Grup kendince Met-alcore-Melodik Death türlerini benimsemiştir ve bu yönde eserl-er ve çalışmalar yapmıştır. Müzik hayatında düşüncelerini de hep bu yönde ağırlıklı olan H.O.I çalışmalarına durak vermeden devam ederken, şu aralar albüm hazırlıkları içindeler.

İletişim: www.myspace.com/HideOfInfinity

Page 29: Subat 2010

MYSPACE SAYFASI

YENİLENDİ!

www.myspace.com/hideofin-

finty

tasarım: Güven CEYLAN

www.guvenceylan.net

Into The WildJon Krakuer’in 96 yılında çok satanlar arasına yer alan kitabı, Sean Penn’in yönetmenliğinde harika bir filme dönüşür de bu filmin müziklerini Eddie Vedder ya-parsa, ömürde bir sefer din-lemesi farz olan bir albüm çıkmaz mı? Into The Wild, baştan sonra, her notası ile insanın yüreğine kazınan bir albüm. Eğer o filmin her bir karesini akıllara kazınıyorsa, bunun büyük bir kısmını başaran bu filmin müzikle-ridir. Filmin konusunu bilmey-enler için bir özet geçecek olursak:

23 yaşında aklı başında bir genç, tüm kariyerini, aile-sini kısaca hayatını geride bırakarak kendini yabana vurur. Hedefi Alaska’ya git-mek olan bu genç, yolda hayatlarını etkileyecek in-sanlarla karşılaşır ve her ye-rde ayrı bir hikâye bırakır. Bu hikâyeyi etkili kılan özellik ise Christopher McCandless’ın hikâyesi olması. Albümü din-lerken yaşayacaksınız, buna garanti verebilirim.

Albümün şarkı listesi:1. Setting Forth 2. No Ceiling 3. Far Behind 4. Rise 5. Long Nights6. Tuolumne 7. Hard Sun 8. The Wolf 9. End Of The Road10. Society 11. Guaranteed

Hazırlayan: Dilara Akmil

Soundtrack

Page 30: Subat 2010
Page 31: Subat 2010

Güven: Merhaba arkadaşlar nasılsınız? Neler yapıyorsunuz bugünlerde?

Feyyaz: Merhabalar iyiyiz. Bu aralar yoğun bir hayat içinde cebelleşiyoruz. Performans provalarıyla yoğunluk içindeyiz. Tolga: Valla iyiyiz ya benim sınav dönemi yeni bitti sınav sonuçlarını bekliyo-rum bakalım ne olacak bir yandan müzik bir yandan derslerle uğraşıp duruyo-rum :) Güven: Feyyaz sen çalışıyorsun, Tolga sende okuyorsun. Zor oluyor mu hem grup hem de bu işlerle uğraşmak? Feyyaz: Ne diyeyim sonuçta sevdiğimiz müziği yapıyoruz her şeye katlanarak bu yolda ilerlemek zorundayız tabiî ki zorlukları var; ama ne yapalım başarı yolunda çekilen çile kutsaldır.

Tolga: Ya aslında benim bölümümden dolayı boş zamanım oluyor çok fazla zorluk çıkartmıyor; fakat sınav dönemleri sıkıntı olabiliyor :)

Güven: Peki, emeğinizin ve bu çekilen zorlukların karşılığını aldığınızı düşünüyor musunuz? —Türkiye’de bu cevaba olumlu yanıt verecek insan

yoktur buna eminim!- Tolga: Biz bu işe sıfırdan başladık yani çevremiz falan yoktu, tanıdıklarımız yoktu. Bizim için gerçekten zor oldu çünkü bu tarz bir müziği zaten az olan bir kitleye duyurup dinletmek gerçekten zor. Fakat yavaş yavaş dinleyicilerimizin olduğunu görmeye başladık ve bu bizi gerçekten mutlu ediyor. Feyyaz: Tolga’nın cevabına aynen katılıyorum. Zaten ülkemizde bu tarzı yaparak büyüyen grupta çok az. Biz böyle 0 dan başlayarak bir şeylere başladık zor oldu; çok zor dönemler geçirdik. Her şey yavaş yavaş oluyor. Şuan emeğimizin karşılığını aldığımızı düşünüyor musunuz so-rusuna cevap olarak bir şey diyemeyeceğim yerine göre alıyoruz, yerine göre alamıyoruz diyebilirim si-zlere! Güven: En başa dönelim... Nasıl başladı Skull of doom, nerden çıktı bu SOD?

Feyyaz: 2008 yılının yaz döneminde davulcumuz Taypan ile başladık. Biraz gitarist arayışından sonra Tolga ritim gitarist olarak bize katıldı. İlk önce bu yolda 3 kişiydik bizi takip edenlerinde bildiği gibi grup kurulduğundan beri bir bas

gitarist sıkıntımız mevcuttu. Uzun zaman bas gitarist olmadan çalışmalara de-vam ettik. Gruba ilk bas gitarist dâhil olduğunda piyasaya atılmak için hazır olduğumuzu düşündük. Grubun ismini verme aşamasında ise grup ilk kurulduğunda Death Metal tarzında bir gruptu. Davul-cumuzun bulduğu bu isimle konserlerimize başladık ve ilk konserimizi 28 Aralık 2008 Taksim Dorock barda verdik. SOD işte böyle cıktı. Konserlere daha sonra aralıksız devam ettik. Kuruluşumuz böyle oldu tabii şimdi çaldığımız tarz biraz daha farklı daha brutal tarzda bir şeyler çalıyoruz. Tarzımızı Brutal Death Grind olarak belirledik ve bu yolda devam ediyoruz. Güven: Bas gitarist so-rununuz sona ermiş sanırım, bu konuda ne söylemek istersiniz?

Feyyaz: Evet, sona erdi. Uzun bir arayıştan sonra bu tarzı severek çalan tam aradığımız gitaristi bulduk. Şehir dışında olsa da problem olarak gör-müyoruz geçtiğimiz Aralık ayında verdiğimiz İzmir’deki konserde bizle ilk defa çaldı. O konserde çalma amacı sadece o konserlik olmasına rağmen işler kon-ser sonrasında değişti ve yeni gitaristimiz olarak onu

Page 32: Subat 2010

gruba dâhil etmek istedik ve oda bizimle çalmak istediğini söyledi. Böylece grubumuza dâhil oldu. Kendisi İzmir’de; ama bu müziği sevdiği için oda bunu engel olarak görme-mekte. Bir sorun yaşamadan bizimle birlikte bu yola baş koydu. Tolga: Kesinlikle Feyyaz’a katılıyorum. Öncelik o kon-seri kurtarmaktı; fakat sağ olsun Gökalp kardeşimizle iyi anlaştık hem müzik tarzı hem kafa olarak çok uyumlu biri. İnşallah devamlı bas gitaristi-miz olarak onunla yolumuza devam ederiz. Güven: Bu aralar konserleriniz sıklaştı. Nasıldı konserler hiç kötü tepki gördünüz mü? Şunu da merak ediyorum, İstanbul hacrinde en çok hangi şehirde sahneye çıktınız? Ankara mı? Eskişehir mi? İzmir mi?

Tolga: Şimdiye kadar kötü tepkiyle karşılaşmadık inşallah bundan sonrada karşılaşmayız :) En çok İzmir’de sahne aldık. Feyyaz: Şehir dışındaki kon-serlerimizde olumsuz bir tep-kiyle karsılaşmadık. Özelikle İzmir ve Ankara konserlerinde gayet eğlenceli bir ortam gördük. Şehir dışı konserleri olarak en çok İzmir’de sahne aldık. Grubumuzun 1 yaşında olmasına rağmen birçok po-tansiyel olan ilde sahne aldık; ama İzmir konserlerimizin

İstanbul konserlerinden daha güzel geçtiğini söyleyebilirim. 2010’un ilk şehir dışı konseri de şuan Mart ayındaki Kara-katliam fest diye gözüküyor. Güven: Bu zamana ka-dar SOD çok büyük yollar kat etti. Hatırlıyorum da ilk konuşmamızda ve bu sanırım 1 sene kadar bir zaman alıyor henüz bir kaydınız bile yoktu ve şimdi E.P yayınlandı. Ne dersiniz seneye albüm gelir mi?

Feyyaz: Şuana kadar çıktığımız bütün konserl-eri elimizde kayıt olmadan ayarladık. Bu biraz maddiyata bakıyor. Çok sıkıntılı dönemler atlattık zaman zaman prova bile yapamadığımız zaman-lar oldu. 2009 yılının Aralık ayında ise ilk kaydımız ilk EP mizi piyasaya sürdük. Albüm için ise sunu söyleyebili-riz; grup henüz çok yeni ben albüm için biraz daha za-man gerektiğine inanıyorum; ama neden olmasın seneye bir albüm de demek istiyo-rum. Bu albüm işi bu sene içindeki gidişata göre belirle-nir muhtemelen. EP kapağı tasarımı ve kayıt dönemi bizim için çok önemliydi. Ve bir aksilik olmadan bu dönemi de atlattık. Albüm haberi bu sene içinde gelir. Buna şuan kesin bir cevap veremiyoruz.

Tolga: Evet, valla bir senede çok güzel yol kat ettik elim-

izde sahnemiz dışında hiçbir şey yokken birçok konser ayarladık. En sonunda EP mizi yayınladık. Albüm kesinlikle düşünüyoruz; fakat biraz daha zaman gerekli. İşimizi ciddiye alarak yapıyoruz bu bir sene içinde tüm grup elemanlarının çok emeği geçti doğru zaman-da da albüm çıkarıp dinleyicil-ere güzel bir ziyafet vereceğiz :) Güven: EP kayıtları nasıl geçti? Kafakabin stüdyosunda Çato Özkan denetiminde tamamlanmış. Biraz bahseder misiniz? Feyyaz: EP nin kayıt döne-minde biz çok eğlendik. Geç saatlere kadar uğraştığımız zamanlar oldu. Dediğiniz gibi Kafakabin stüdyosunda kaydettik. Çağatay Özkan’ın emeği var kayıtlarda, eğlenceli ve güzel bir şekilde bu dönemi atlattık ve EP mizi sizlere sunduk. Tolga: Hem eğlenceli hem de yorucu geçti diyebilirim. Sağ olsun Çağatay’ın çalışmaları sonucunda güzel bir EP çıkardık. İlerde daha güzel çalışmalarda tekrar beraber olacağız. Güven: Türkiye’de bu işi yapmak gerçekten sor. Son yıllardaki güzel festivaller sayesinde gözler bu tarafa daha bir çevrilmiş durumda. Var mı hiç yurtdışında bağlantı

Page 33: Subat 2010

kurmaya çalıştığınız kişiler ya da kurumlar?

Feyyaz: Yurt dışı bağlantımız henüz yok, bu konu için söyle bir yanıt verebilirim; zaten bu müziği yapıp Türkiye’de benim yorumumca bir şeyler kazanmak çok zor; ama yurt dışında en azından bir şans var. Yurt dışına sızmak çok güzel bir olay; ama bunun içinde tabiî ki biraz zaman ger-ekli!

Tolga: Bağlantımız yok; ama önce kendimizi kendi ülkemizde tanıtalım yurtdışına da gideriz inşallah :) Feyyaz: Âmin! Güven: Peki, Türkiye’den soralım o halde. Bu yaz için hiç festival teklifi var mı? Tolga: Şimdilik yok :) Feyyaz: Türkiye’den cevap verelim o zaman! Olanlara zaten çıkıyoruz; ama şuan henüz bir şey yok. Güven: Önümüzde ki günlerde sanırım bir An-kara çıkartması var yine. Mart ayında sanırım. Var mı ondan öncesi ya da sonrası için kesinleşen ya da görüşmekte olduğunuz organizasyonlar?

Feyyaz: Görüştüğümüz organizasyonlar var; ama henüz kesinleşmedi, haber beklemekteyiz. Ankara’dan önce bir İstanbul ya da İzmir olabilir. Güven: EP şuan sadece netten indirilebiliyor. Peki, basılı almak isteyenler ne yapmalı? Var mı öyle bir şansları?

Feyyaz: Evet, myspace adresimizden edinilebilini-yor ve gördüğüm kadarıyla bir kaç sitede paylaşılmış. Oralardan indirme şansları var. Basılı almak isteyen arkadaşlar Ocak sonunu bekleyecekler. Hem EP i CD halinde hem de tişörtlerimizi satın alabi-lecekler. Tolga: Maalesef şuanlık http://myspace.com/skull-ofdoom adresinden indire-bilir ve dinleyebilirler.

Güven: Tişörtlerde geliyormuş sanırım :)

Feyyaz: Evet, çok az bir zaman kaldı hatta şuanda ön sipariş almaktayız. Güven: Bekliyoruz! Güven: Sorularım bu kadar arkadaşlar. İkinize de bu güzel rö-portaj için teşekkür ed-erim. Hep beraber daha çok güzel işlere imza

atacağımıza eminim. Hem bir arkadaşınız hem de tasarımcınız olarak müzik hayatınızda başarılar diliyorum. Son olarak MetalTR ve Karanlık Oda hakkında neler söylemek istersiniz? Tolga: Herkese destekleri için teşekkür ederiz. Metal müziğin temelinde yatan kardeşlik, dost-luk ve desteği kimsenin unutmamasını diliyorum. Herkese brutal yıllar! :)

Feyyaz: Bizde bu keyifli röportaj için size teşekkür ediyoruz. MetalTR aile-sini tebrik ediyorum. Desteğini yerli gruplardan esirgemeyen bir oluşum olduğu için! Karanlık Oda’da bence olması gereken bir dergi ve bu-nun e-dergi olarak değil normal basılan aylık bir dergi olmasını dilerim. Görüşmek dileğiyle...

Röportaj: Güven CEYLAN

Page 34: Subat 2010

FAQ - THE FUTURE (2009)

Bir grup geleceğini çize-bilir. Eğer tatmin olma eşikleri düşükse, ne kadar ilerlerlerse o eşiğe ulaşma mesafeleri o kadar kısalır ve sonunda silinip giderler. Ama bazen çıta çok yukarıdadır. Hatta henüz yolun başındayken bile dinleyiciler

bunu hissedebilir... FAQ, gelecek tercihini sürekli yukarıya uzanmak üzerine kurduğunu, henüz ilk kaydı ile resmen belli ediyor.

Türkiye öyle bir ülke ki en tanımadığınız insana ‘’Sizin iş de zor be abi.’’ şeklinde yaklaşıp iletişim kurabiliyorsunuz. Bu-nun anlamı. Herkes kendini öyle zor işleri başaran bir insan olarak görüyor ki sanırsınız küçük dağları o yaratmış. Böyle bir ülkenin çıkardığı birkaç sağlam değer (grup) ise sırf bu tarz düşüncenin kurbanı oldu ya da olacak. Buna en güzel örneklerden biri, sayısız EP-demo yayınlanmış ülkemizin, elle tutulur, yabancıya ‘’İşte budur.’’ diyebileceğimiz bir ilk çalışmadan yoksun olmasıdır. Türkiye, kaydından prodüksiyo-nuna, liriklerinden enstrümantasyonuna bu denli kaliteli bir EP’ ye sıkça rastlamıyor.

Grubun tarzı progresif death ile melodik thrash arasında gidip geliyor. Bir EP için, bırakın Türkiye’yi, dünyada az bulunacak ses kalitesi mevcut. Enstrüman hâkimiyetleri tatmin edici. Özellikle baslar övgüyü hak ediyor. Vokal brütali tercih etmiş. Fakat ses rengini çok beğendim ve daha çok clean vokallere yer vermem-esinin bir müzikal haksızlık olduğunu düşünüyorum.

6 şarkılık The Future’ ın giriş parçası, EP ile aynı adı taşıyan en-strümantal çalışma. Üzerinde çok çalışılmış ve karmaşık yapısı sizi birkaç dinlemeden sonra esir alacak. Kaydın en başarılı çalışması olduğunu düşünüyorum. Human Nature ve Day Dreamer gibi kafa koparıcı şarkılarla süregelen EP, End Of Beauty isimli tatlı arpe-jlerden oluşan outro ile son buluyor. 28 dakikalık bir metal şov!

Türkiye, ‘’Adam gibi grubumuz yok.’’ diyen insanlarla dolu. Bunun aksi-nin farkında olmak için FAQ - The Future dinleyin ve dinletin.

Not: Ege Üniversitesi torpili: +1 puan

(Puan:8/10)

Hazırlayan: Utku Güven

Page 35: Subat 2010

F.K.Ü. - Where Moshers Dwell (2009)

Korku filmlerinden hoşlanma-yan var mı? Peki, bu filmlerin şarkılar veya albümlerde ana tema olmasına itirazı olan? Karşınızda İsveç’in thrash

metal- crossover üstadı F.K.Ü. KADRO:

Larry Lethal- Voxoholic Pete Stooaahl- Axeholic Pat Splat- Bassoholic Dr. Ted Killer Miller- Drumoholic

F.K.Ü., 1999’da ilk albümü Metal Moshing Mad ile baş-ladığı serüvene, 3. stüdyo çalışması Where Moshing Dwell ile devam ediyor. Albüm, tümü korku ve mosh öğelerine boğulmuş 17 parça içeriyor. Kapak tasarımı ve görsel öğelerin oldukça başarılı bir şekilde kullanımı söz konusu ve bu göz alıcı.

Tüm F.K.Ü. diskografisi içindeki en başarılı albüm kesinlikle bu. Yeni nesil thrash metal gruplarının ol-mazsa olmazı olan kontrolsüz hız, tüm albümde göze çarpıyor. Larry Lethal’ ın vokal tarzı oldukça vurucu. Neredeyse tüm vokal tekniklerini kullanmış: Çığlık, düz, brutal, öfkeli... Ve asıl önemli olan noktada yani ‘gerekeni gerektiği yerde yapma’da üstüne yok. Gitar, riff makinesine dönüşmüş. Tam anlamıyla kafa kopa-rıcı. Kayıt kalitesi ve enstrümantal bütünlük ise tatmin edici düzeyde.

Twitch Of The Thrash Nerve, The Pit And The Poser, Dead Coroner, Hate Your Guts (Love Your Brain) ve Phantom Killer Attack şarkıları, ilk dinleyişte sizi esir alacak thrash metal şaheserleri. Sleepwalker Texas Ranger, Blairsville Blues ve Bedilia- Back For Cake gibi crossover kayalarına ayrıca özen göstermelisiniz; kafanızda patlayabilirler. Son iki parça olan Horror Me-tal Moshing Machine ve Highway To Horror ise albü-mün ana temasına en büyük katkıyı yapan şarkılar.

Grubun en büyük handikapı şu: Korkutucu olmak ile gülünç olmak arasındaki çizgi, gerçekten çok incedir. Umuyorum ki F.K.Ü., günümüz metal müzik dinleyici-sinin gözünde komik değil, ‘eğlenceli bir şekilde korku temalarını işleyen süper grup’ imajıyla canlanacaktır. Bunu başarmaları halinde en büyük soru işareti de grubun yolundan silinir.

80’lerin thrash metal canavarları, 20küsur yıl sonra böyle bir albüme ilham kaynağı oldukları için gurur duymalılar. F.K.Ü., sadece thrash metal dinleyicisinin değil, tüm heavy metal camiasının ilgisini fazlasıyla hak ediyor. Dinlemek farz!

(PUAN: 10/10)

Hazırlayan: Utku Güven

FEAR FACTORY - Mechanize (2010)

Müzik şahanedir. Haya-linizde bazı kahramanlar oluşturur. Bu kahramanlar bir süre sonra şekil kaza-nır. Ya rüyanızda gördüğü-nüz şekliyle kalır hafızanız-da ya da gerçek hayattaki

grup elemanı imajıyla. Bazı-larıysa hayal de değildir gerçek de. O sadece sesten ibarettir ve onu bilmediğiniz bir şarkıda bile hemen tanırsınız. İşte Gene Hoglan böyle biri!

Endüstriyel metalin dev grubu Fear Factory, bazı başarısız denemelerin ardından deyim yerindeyse ‘reunion yapıyor’.

KADRO:

Burton C. Bell- Vokal Byron Stroud- Bas Dino Cazares- Gitar Gene Hoglan- Davul

2005 tarihli ilginç albüm Transgression’ın ardından tam 5 yıl geçti ve tam ihtiyaç duyduğumuz albüm Hızır gibi yetişti. Sıradan bir ‘grupsal gelişim süreci’ evriminden sonra her şeyin boş verildiğini görmek çoğu kez beni yaralar. Ama ne yalan söyleyeyim, söz konusu olan ismi bende saklı gruplardan biriyse, muhafazakâr olup çıkıyorum. Hele o grup zaten başlı başına bir müzikal devrim ise!

Grubu tanımayanlara albümü kısaca şöyle özetleye-bilirim: Alabildiğine hızlı ve kesik riffler üzerine yıkıcı bir davul virtüözitesi. Gitar ve davul kullanımı gerçek-ten de diğer tüm öğeleri baskılıyor. Yarı melodik- yarı brutal vokal tarzı ise endüstriyel metale çok yakışıyor. Olmazsa olmazlardan birisi olan temiz kayıt ise abartıl-mamış ki bu olumlu.

Albümdeki tüm şarkılar bir yana, Powershifter bir yana. Bu şarkıyı, türün en uzağında olduğunu düşünenlere bile şiddetle tavsiye ediyorum. Şahane! Controlled De-molition ve Industrial Discipline gibi sıkı Fear Factory şarkıları artarda dizilmiş. Sadece toplam 4 saniyelik bir gitar riffinin yaklaşık 65 kez artarda çalınmasından oluşan, bıkkınlık verici Metallic Division’ı yaratan fikri kınıyorum. Şu güzelim albüme kabak tadı katılmasaydı keşke.

Fear Factory resmen geri döndü ve onları ve Gene Hoglan’ ı sevmeyen ölsün!

(PUAN:8/10)

Hazırlayan: Utku Güven

Page 36: Subat 2010

SIX FEET UNDER - Graveyard Classics III

Yıl 1993. O yıl tüm heavy metal tarihinde çok önemlidir bence. O yıl çıkan bir albüm, müzik delisi biz gençleri çılgına çevirmiş, tüm ezberlerimizi bozup bizi ters köşeye yatırmıştı. Tüm zamanların en baba death metal gruplarından

Entombed, 1993 tarihli şaheseri Wolverine Blues ile hayatımıza yepyeni ve çok güçlü bir kavram sokmuştu: Death’n Roll!

Graveyard Classics serisine devam eden meşhur death metal grubu Six Feet Under, serinin 3. çalışmasını 2010’un bu ilk aylarında çıkardı. Graveyard Classics’in ilkinde Exo-dus, Accept, Sex Pistols, Jimi Hendrix gibi heavy metal, hard rock ve punk babalarının gözde parçalarına yer veren grup, serinin ikinci albümünde AC/DC’ nin Back In Black albümünün tamamını coverlayıp hard’n heavy tutkunlarının gözündeki prestijini katlamıştı.

Serinin yeni sürümü olan III’ ün içeriği şöyle:

1- A Dangerous Meeting (Mercyful Fate) 2- Metal On Metal (Anvil) 3- The Frayed Ends Of Sanity (Metallica) 4- At Dawn They Sleep (Slayer) 5- Not Fragile (Bachman Turner Overdrive) 6- On Fire (Van Halen) 7- Pounding Metal (Exciter) 8- Destroyer (Twisted Sister) 9- Psychotherapy (Ramones) 10- Snap Your Fingers, Snap Your Neck (Prong)

Aslında cover albüm projeleri bende pek heyecan uyandırmaz. Hele bu işin bir trend haline dönüştüğü bir 96-2000 arası süreç vardır ki o yıllarda çoğu grup cover albüm yapıp hayranlarını kısa yoldan arttırma peşine düşmüştür. Bu albümler genellikle hem parça seçimleri hem de icralar açısından yetersizlikler içerdikleri için çabuk unutulmuşlardır. Evet, bir cover albümde en önemli 2 özellik bunlardır: Dinleyiciyi avucuna alacak derecede başarılı parça seçimi ve ‘parçaların aslının aynen çalınması’ kavramından uzak bir yaratıcılık içeren icra kabiliyeti. Ve tüm bu saydıklarımın hepsi Six Feet Under’da fazlasıyla mevcut.

Psychotherapy, Destroyer, Pounding Metal ve On Fire gibi şarkılar, Six Feet Under’ ın elinde birer death’n Roll şaheserine dönüşmüş. A Dangerous Meeting, The Frayed Ends Of Sanity ve Slayer şaheseri At Dawn They Sleep, zaten metal dinleyicisinin ezbere bildiği şarkılar. Fakat bir son şarkı var ki özellikle dikkat ediniz: Snap Your Fingers, Snap Your Neck.

Death’n Roll, çılgın parçalar, sağlam enstrümantasyon ve üzerine Chris Barnes. Bir heavy metal tutkunu daha ne isteyebilir ki?

(Puan: 8/10)Hazırlayan: Utku Güven

Page 37: Subat 2010

SACRIFICE - The Ones I Condemn (2009)

1983 yılında kurulan di-nozor thrash metal gru-bu Sacrifice, 2009 tarihli The Ones I Condemn ile ekstrem thrasherları can evinden vurmaya aday.

Kanadalı grup, yıllar süren sessizliğini The Ones I Condemn ile bozdu. 10 yeni parça ve 2007 tarihli bir konserde kaydedilen Soldier Of Misfortune’dan oluşan albüm, eski Sacrifice soundundan fazla değişik değil. Oldukça sert gitar riffleri, fazla ortada görünmeyen ve virtüöziteden uzak sololar ve alabildiğine leş bir vokal...

Roadrunner gibi dev bir firmadan çıkan albüm, daha önce Sacrifice dinlemeyen kitlede, ‘’Bu nasıl thrash metal arkadaş?’’ tarzı düşüncelere yol açabilecek kadar karanlık. Ancak özellikle 80’lerin Kanada ori-jinli thrash metal tınılarına aşina olanlar için şaşırtıcı olmayacaktır bu durum.

Albümün ses mühendisliği müzikle birebir örtüşüyor. Ne teknik beceriksizlik örneği ne de sert thrash metal parçalarına tezat bir teknolojik sesler harmo-nisi. Davul, bas ve ritim gitarlar, teknik olmaktan çok çiğ kalmayı tercih etmiş. Bu, ortaya çıkan müziğin dominant karakterlerinden biri olmuş ve sounda renk katmış. Ancak bu olumlu düşünceleri, solo gitarlar ve vokaller için taşımadığımı da eklemeliyim. Sololar vasat, vokaller sıkıcı. Eğer müzik hayatınızda 27 yıl devirdiyseniz, hiç olmasa daha yaratıcı vokal melodi ve tekniklerine sahip olmanız gerektiğini bilmelisiniz. Keşke Sacrifice da bundan nasibini alsaydı.

We Will Prevail adlı neredeyse vokalsiz bir parçayla açılıyor albüm. Bu parçayı çok sevmiş olmamın nedeni belki de Urbinati’nin özensiz vokalinin, parçayı pek kirletememiş olmasıdır. 4. şarkı The Great Wall ise tartışmasız albümün en iyisi. Sıkı riffler ve başarılı bir düzenleme. Geriye kalan tüm parçalar sıradan.

90’ların death etkilenimli thrash metal albümlerinden hoşlananlar, özellikle ‘’İlle de çok sert olsun.’’ takıntısı bulunanlar için çok sevilebilecek bir albüm. Ben ‘’Bi-raya bayılırım. Bira olmazsa şarap da içebilirim; ama iyisi olsun.’’ diyorum ve daha nitelikli işleri yeğliyorum.

(PUAN:4/10)

Hazırlayan: Utku Güven

110 - SIFIR(2010)

3. albümleri “Sıfır” ile bir ilke imza atan 110, Türkiye’de daha önce hiç denenmemiş bir yöntemi başardı. Al-bümü flash disc te verdiler.

Taksim-Kadıköy otobüs hattından ismini alan 110, sıfır ile bizi sıfıra çekiyor. Dün gece canlı izledim ve yeni albümü hiç dinlemeden oha süpermiş diyebildim. Ayrıca şunu da belirteyim, şuana kadar ki en iyi ses sistemini duydum resimlide, ses efektleri gerçekten iyiydi. İlk konserde aldım albümü ve fiyatı da çok iyiymiş dedim. Flash disc 4 Gb ve normalde bile 30 ile 40 TL arasında satılıyor ama albüm 20 TL ( Satış noktalarında 25 TL olacakmış. ) Ayrıca bileğe de takılabiliyor fakat rengi keşke siyah olsaydı :)

Dışından bahsettik birazda içinden bahsedelim… Flac, Cd formatı, Mp3, Duvar kağıtları, live performans fotoğrafları, Promo fotoğrafları yani 110 hakkında ne ararsanız koymuşlar içine… Ve bunları bir Cd de asla bulamazsınız. Biraz masraflı bir iş CD den kat kat masraflı onun için helal olsun diyoruz böyle bir olay ile karşımıza çıktıkları için, umarım karşılığını da bulurlar.

Her ne kadar sadece Türk rock diye söylenip geçilse de, 110 bence çok ta güzel Türkçe Endrüstiyel müzik yapıyor. Candan’nın sesi şarkılara uyumu insanı kendine çekiyor, zaten bunu daha önceki albümlerde de görmüştük. Bu albümde Rap vokal de kullanmışlar ve şarkıya uyumu gerçekten çok iyi… Şahsen ben 110 un yavaş şarkılarını da çok seviyorum. Elektronik öğelerin melankoli ile harmanlanması…Zaten özledim seni ile herkesi hayran bırakmamış mıydı? Bu al-bümde de “bir tek sen”, “istediğin buysa”,”Gitsen de kalsan da” bunlardan bazıları…

Yani uzun lafın kısası, “sıfır” ı tuttuk.

8/10Güven CEYLAN