tapu ve kadastro genel mÜdÜrlÜĞÜ lİsansli harİta … · d) vergi, harç ve ilgili diğer...
TRANSCRIPT
ARALIK 2013
TAPU ve KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ LİSANSLI HARİTA KADASTRO
MÜHENDİSLİĞİ SINAVI İLE İLGİLİ İTİRAZLARA İLİŞKİN SINAV
KOMİSYON RAPORU
1
TAPU ve KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ LİSANSLI HARİTA KADASTRO
MÜHENDİSLİĞİ SINAVI İLE İLGİLİ İTİRAZLARA İLİŞKİN SINAV KOMİSYON
RAPORU
SINAV SORULARINA GENEL İTİRAZ
Adayın İtirazı: Aday, genel olarak sınav sorularının, lisanslı harita ve kadastro mühendisini
ölçme ve seçme niteliği taşımadığını; soruların yüzde %60’ının meslek alanı ile ilgili olacağı
belirtilmiş ise de soruların %90’ının edebiyat, iktisadi ve idari bilimler, hukuk vb. meslek
alanlarına daha yakın olduğunu; lisanslı harita ve kadastro mühendisinin faaliyet alanı ile
ilgili olabilecek soru sayısının üçü geçmediğini; talebe bağlı hizmetler ve tescile konu harita
ve planların yapımı ile ilgili bir tane dahi sorunun sorulmadığını; edebiyat, iktisadi ve idari
bilimler, hukuk vb. gibi bölümlerden mezun olan kişilerin bu sınavdan daha yüksek puan
alabileceğini; ama bu kişilerin, bilgi ve tecrübeleri ile fiilen lisanslı harita mühendislik
faaliyetini yerine getiremeyeceğini; bu nedenle bu sınavın ve sonuçlarının meşruiyetinin her
zaman tartışmalı olacağı kanaatinde olduğu belirtmiştir.
Komisyon Görüşü: T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
2013 Lisanslı Harita Kadastro Mühendislikleri ve Büroları (LİHKAB) Sınav Kılavuzu’nun 7.
sayfasında aşağıda belirtilen konular yer almaktadır:
4.4.1 Meslek alanı konuları ( 72 soru );
a) Medenî hukuk, (Eşya hukuku, Kişiler hukuku ve Miras hukuku
bölümlerinden)
b) Kadastro mevzuatı,
c) Tapu mevzuatı,
ç) İmar mevzuatı,
d) Kıyı mevzuatı,
e) Kamulaştırma mevzuatı,
f) Orman mevzuatı,
g) Mera mevzuatı,
2
ğ) Kültür ve tabiat varlıkları mevzuatı,
h) Arazi toplulaştırma mevzuatı,
ı) Harita yapımı, ölçme, aplikasyon, kadastro tekniği ve ilgili diğer teknik
konular
olmak üzere bunların meslek alanı ile ilgili kısımlarını kapsar.
4.4.2 Diğer konular ( 48 soru );
a) Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının genel esaslarını, temel hak ve ödevleri,
Devletin temel organlarını,
b) Atatürk ilkeleri ve inkılâp tarihini,
c) Milli güvenlik konularını,
ç) İdare hukuku genel esaslarını ve Devlet teşkilatı ile ilgili mevzuatı,
d) Vergi, harç ve ilgili diğer malî konuları,
e) Türkçe dil bilgisi ve yazışma ile ilgili konuları,
f) Halkla ilişkiler ve etik davranış kurallarını kapsar.
Sınav kılavuzunda, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nün belirlediği konu başlıkları yer
almaktadır. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ile Gazi Üniversitesi arasında yapılan sınav
protokolünde de sınav kılavuzunda verilen ve yukarıda belirtilen başlıklar mevcuttur. Sınav
sorularının bu maddelerde belirtilen konularda hazırlandığı açıktır.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
TÜRKÇE, DİLBİLGİSİ ve YAZIŞMA
İtiraza konu olan soru:
A kitapçığı 3 / B kitapçığı 75
(I) Özel bir camdır mercek (II) Dağılmış güneş ışınlarını bir noktada toplayarak odun, kağıt,
saman gibi şeyleri yakar (III) Taş, cam ve demir gibi şeyleri de ısıtır (IV) İşte bir mercek
3
gibidir halkın içinde yetişen büyük insanlar da (V) Kişilerin içindeki ateşi ortaya çıkaran,
onlar için bir ışık kaynağı olan
Yukarıdaki parçada numaralandırılmış cümlelerin hangisinin sonuna diğerlerinden
farklı bir noktalama işareti getirilmelidir?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V
Adayın İtirazı: Aday 1, IV. cümlenin sonuna üç nokta (…) işaretinin getirilmesi gerektiği
için doğru cevabın “D” seçeneği olduğunu iddia etmiştir.
Aday 2, IV. cümlenin açıklamasının V. cümlede verilmesinden dolayı IV. cümlenin
sonuna noktalı virgül (;) işaretinin getirilmesi gerektiğini ve doğru cevabın “D” seçeneği
olduğunu iddia etmiştir.
Aday 3, I. cümlenin sonuna iki nokta üst üste (:) işaretinin getirilmesi gerektiğini ve
doğru cevabın “A” seçeneği olduğunu iddia etmiştir.
Aday 4, IV. cümlenin sonuna ünlem (!) işaretinin getirilebileceğini; bunun yanı sıra V.
cümlede yazarın ne hissettiğiyle beraber noktalama işareti alternatiflerinin de çoğalacağını
söyleyerek sorunun birden çok cevabı olabileceği için iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: “D” seçeneğinde yer alan "İşte bir mercek gibidir halkın içinde yetişen
büyük insanlar da." cümlesi devrik bir cümledir. Cümle, kurallı bir cümleye
dönüştürüldüğünde "İşte halkın içinde yetişen insanlar da bir mercek gibidir." halini alır ve
cümlenin sonunda yüklem olduğu daha net görülebilir. Adayın sözünü ettiği üç nokta işareti
eksiltili cümlelerin yani yüklemi olmayan cümlelerin sonuna getirilir. Bu cümlenin yüklemi
ise mevcuttur, dolayısıyla cümlenin sonunda nokta işareti getirilmelidir. Dolayısıyla adayın
itirazının yerinde olmadığı görülmektedir.
Noktalı virgül işaretinden sonra gelen kelime küçük harfli olmalıdır. Adayın sözünü
ettiği V. cümlede ise cümle "Kişilerin içindeki ateşi...." büyük harfle başlamaktadır. Kaldı ki
dördüncü cümle tamamlanmış, beşinci cümleye ihtiyaç duymadığı için sonuna nokta işareti
getirilmelidir. Dolayısıyla adayın itirazının yerinde olmadığı görülmektedir.
4
İki nokta işareti örnek gerektiren veya alıntı gerektiren cümlelerin sonuna getirilir.
Örneğin adayın sözünü ettiği “A” seçeneği "Özel bir camdır mercek ve birçok çeşidi
bulunmaktadır: yakınsak mercek, uzam merceği..." şeklinde kendinden sonra bir örneği
belirtecekse konulur. Halbuki bu parçada mercek hakkında bilgi verilmeye devam edilmiştir.
Dolayısıyla cümlenin sonuna nokta işareti konulmalıdır. Bu durumda, adayın itirazı yersizdir.
Adayın sözünü ettiği IV. cümle "bir mercek gibidir." yüklemiyle tamamlanmış bir
cümledir, yazarın duygularının tam olarak anlaşılması bu parça için söz konusu değildir ve
dolayısıyla cümlenin sonuna nokta işaretinin getirilmesi gerekir. Parçadaki son cümlenin ise
yüklemi bulunmadığından sonuna üç nokta getirilmesi gerektiği açıktır. Dolayısıyla adayın
itirazının yerinde olmadığı görülmektedir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
İtiraza konu olan soru:
A kitapçığı 4 / B kitapçığı 76
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde büyük harflerin yazımından kaynaklı bir yanlışlık
yapılmıştır?
A) Her yıl 19 Haziran'da biz üç eski arkadaş buluşur, eski günleri yad ederdik.
B) Sipariş ettiğimiz Isparta Halıları bir hafta gecikince evdeki telaş da artmaya başladı.
C) Şehre inmeden önce Van Gölü'nün üzerinde alçalan uçak, bizi heyecanlandırmaya
yetmişti.
D) Reşat Nuri'nin Çalıkuşu romanını okurken sanki ben de roman kahramanıyla birlikte
ülkeyi dolaştım.
E) Dünya ile Güneş arasındaki mesafe daha az olsaydı belki daha sıcak kanlı insanlar
olurduk.
Adayın İtirazı: Aday 1, “Çalıkuşu romanı”nın özel isim olduğunu; bu nedenle “r” harfinin de
büyük yazılması gerektiğini belirterek sorunun hem “B” hem de “D” olmak üzere iki doğru
cevabı olduğunu; bu nedenle bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
5
Aday 2, “A” seçeneğinde de bir yazım yanlışı yapıldığını belirterek sorunun hem “A”
hem de “B” olmak üzere iki doğru cevabı olduğunu; bu nedenle bu sorunun iptal edilmesi
gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Kitap, dergi, gazete ve sanat eserlerinin her kelimesi büyük harfle başlar;
özel ada dâhil olmayan gazete, dergi, tablo vb. sözler büyük harfle başlamaz: Milliyet
gazetesi, Türk Dili dergisi, Halı Dokuyan Kızlar tablosu vb. (TDK). Adayın sözünü ettiği
"Çalıkuşu" da benzer bir örnektir. Eserin ismi "Çalıkuşu" olduğu için roman kelimesi
küçüktür. Eserin ismi "Çalıkuşu Romanı" olsa idi ancak büyük harfle yazılırdı. Dolayısıyla
adayın itirazının yerinde olmadığı görülmektedir.
İtiraza konu olan bu soru, "büyük harflerin yazımından kaynaklı bir yanlışlığı"
sorgulamaktadır. Büyük harf dışında yapılan bir yanlışlık doğru cevap olamaz ancak adayın
sözünü ettiği “A” seçeneğinde de herhangi bir yanlışlık söz konusu değildir. Belirli bir tarih
bildiren ay ve gün adları büyük harfle başlar: Lale Festivali 25 Haziran’da başlayacak. (TDK).
Dolayısıyla adayın itirazının yerinde olmadığı görülmektedir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
İtiraza konu olan soru:
A kitapçığı 6 / B kitapçığı 78
(I) Semt pazarlarına gitmeyi çok severim. (II) Alışveriş yapmak için değil ama... (III) Pazara
gelen insanları seyretmek, keyif verir bana. (IV) Alışveriş yapanların "Üzüm kaça?", "Aman
iyisinden koy!" şeklindeki pazarlık cümlelerini izlerim. (V) Satıcıların bağrışları ve kendi
aralarındaki dert yanışları da bunlara eklenir.
Yukarıdaki parçada numaralandırılmış cümlelerin hangisinde bir "tahmin" söz
konusudur?
A) I
B) II
C) III
6
D) IV
E) V
Adayın İtirazı: Aday 1, soru kökünde yer alan cümlelerin hiçbirisinde tahmin söz konusu
olmadığı için sorunun doğru cevabının bulunmadığını belirterek doğru cevap seçeneği olarak
verilen “E” seçeneğindeki durumun sadece “bir olayı gözlemlemek” olduğunu; bu nedenle bu
sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, hem “D” hem de “E” seçeneğinde tahminin söz konusu olduğunu belirterek
sorunun iki doğru cevabı olduğunu; bu nedenle bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia
etmiştir.
Aday 3, doğru cevap seçeneğinde “tahmin” değil de “hüküm” olduğunu belirterek
doğru cevap seçeneği olmayan bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 4, doğru cevap seçeneğinde “tahmin” değil de “gözlem” olduğunu belirterek
doğru cevap seçeneği olmayan bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 5, II. cümlede üç nokta kullanıldığı için tahminin söz konusu olduğunu; bu
nedenle sorunun doğru cevabının “B” seçeneği olması gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 6, IV. ve V. cümlelerin, olmayan ama geçmişteki gözlemlerden hareketle olası
yani muhtemel olarak olabilecek varsayımlar olduğunu ve aynı zamanda V. cümlede bulunan
“bunlara eklenir” ifadesinin IV. cümleyi destekler nitelikte olduğunu ifade ederek sorunun
doğru cevabının hem “D” hem de “E” olması gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: İtiraza konu olan soru incelendiğinde bu soruda, “tahmin” içeren bir
cümlenin bulunmadığı görülmüştür. Adaylar itirazlarında haklıdır. Sorunun iptal edilmesi
uygundur.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmuştur. Soru iptal
edilerek sonuçlara ilişkin değerlendirme buna göre yapılacaktır.
7
İtiraza konu olan soru:
A kitapçığı 10 / B kitapçığı 82
Yolda yürüyorken uzaktan yaşlı bir adamın geldiğini gördüm. Üzerinde biraz eski, açık mavi
bir takım elbise vardı. Ceketin üst cebinde üçgen şeklinde kıvrılmış mendil, kravatı ile aynı
renkteydi. Yer yer ağarmış saçlarını sol tarafa yatırmış, hala siyahlığını koruyan bıyıklarını
üst dudağının üzerini kapatacak şekilde bırakmıştı. Bana babamı hatırlattı.
Yukarıdaki parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Karşılaştırmalar yapılmıştır.
B) Tanımlamalara yer verilmiştir.
C) Betimlemelerden yararlanılmıştır.
D) Kişileştirmeye başvurulmuştur.
E) Sayısal veriler kullanılmıştır.
Adayın İtirazı: Aday 1, soruda bahsedilen yaşlı adamın üzerine giydikleri, mendili, kravatı;
adamın saçları ve bıyıkları tarif edilerek tanıtıldığı için “B” seçeneğinin doğru cevap seçeneği
olması gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, “tanımlama”nın, bir şeyin onu benzerlerinden ayırıcı bölümlerini
dökümlendirme olarak açıklandığını; bu durumda “B” seçeneği de doğru cevap seçeneği
olacağından sorunun hem “B” hem de “C” olmak üzere iki doğru cevabı olduğunu; bu
nedenle bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 3, “mendili, kravatı ile aynı renkteydi” ifadesinde bir “karşılaştırma” yapıldığını;
bu nedenle soru kökünün aslında “Yukarıdaki parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi
ağır basmaktadır?” şeklinde olması gerektiğini belirterek sorunun hem “A” hem de “C” olmak
üzere iki doğru cevabı olduğunu; bu nedenle bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia
etmiştir.
Komisyon Görüşü: Adayın bahsettiği, yaşlı adamın üzerine giydikleri, mendili, kravatı ile
adam bize tasvir edilmektedir yani betimlenmektedir. Söz konusu cümlenin tanımlama
olabilmesi için bir kavram ya da varlığı özellikleriyle anlatması gerekirdi. Örneğin "Kravat,
8
insanların medeniyet için kullandıkları bir giysidir." denmesi gerekirdi. Dolayısıyla adayın
itirazının yerinde olmadığı görülmektedir.
Benzer şekilde burada bir "açıklama" değil "tasvir etmek" söz konusudur. Adamın
üzerindeki kıyafetlerin söylenmesi adayın belirttiği gibi; ondan başka hiç kimse bu kıyafetleri
giymiyor, o diğerlerinden farklı anlamına gelmiyor. Var olan durumun betimlemesi
gerçekleştiriliyor. Dolayısıyla adayın itirazının yerinde olmadığı görülmektedir.
Parçada mendilin kravat ile aynı renkte olduğu söylenirken yine mendilin bir
betimlemesi gerçekleştirilmiştir. Adayın bahsettiği gibi "ağır basmaktır" ifadesi soru kökü için
doğru değildir çünkü parçada seçeneklerde yer alan kişileştirme, tanımlama vb. unsurlar
bulunmamaktadır. Kaldı ki adayın itiraz ettiği “A” seçeneğinde ise "karşılaştırmalar" dan söz
edilmektedir. Parça içinde karşılaştırmalar değil, betimlemeler kullanılmıştır. Dolayısıyla
adayın itirazının yerinde olmadığı görülmektedir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
ATATÜRK İLKELERİ ve İNKILAP TARİHİ
A kitapçığı 12 / B kitapçığı 84
Aşağıdakilerden hangisi Cumhuriyet döneminde kurulan siyasi partilerde genel
başkanlık görevi yapan kişileri göstermektedir?
A) Mustafa Kemal Atatürk, Rauf Orbay, Refet Bele
B) Mustafa Kemal Atatürk, Kazım Karabekir, Ali Fethi Okyar
C) İsmet İnönü, Ali Fuat Cebesoy, Kazım Orbay
D) İsmet İnönü, Adnan Adıvar, Hasan Polatkan
E) Celal Bayar, Fahrettin Altay, Tevfik İleri
Adayın İtirazı: Adaylar, doğru cevap seçeneği olarak verilen “B” seçeneğindeki isimlerin
Cumhuriyet Halk Partisi’nin, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın ve Serbest Cumhuriyet
Fırkası’nın “kurucu” genel başkanları olduğunu; oysa soruda “Cumhuriyet döneminde
9
kurulan siyasi partilerde genel başkanlık görevi yapan kişiler”in sorulduğunu belirterek
sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Siyasi partilerin kurucu başkanlarının değil, genel başkanlık görevinde
bulunmuş olan kişilerin sorgulandığı tespiti doğrudur; ancak, parti kurucusu olmak, genel
başkanlık yapmaya engel bir durum değildir ve her ikisi ayrı ayrı tanımlamalardır. Yani parti
kurucusu olmak, ilk genel başkan veya sonraki yıllarda genel başkanlık görevlerinde
bulunamamak veya seçilememek manasına gelmemektedir. Soruda söz konusu olduğu gibi
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın ve Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın “kurucu” başkanları
(Kazım Karabekir, Ali Fethi Okyar) aynı zamanda partilerinin ilk genel başkanları olmuştur.
Ancak Karabekir ve Okyar, partilerinin siyasi ömürlerinin kısa olmasından dolayı sonraki
yıllarda yeniden genel başkan seçilme tecrübesi yaşayamamıştır. Atatürk de CHP’nin hem
kurucusu hem de ilk genel başkanıdır. Ancak O, partisinin kurulması ile sadece bir defalığına
genel başkanlık makamında kalmayacaktır. Zira 1927 yılındaki II. CHP Kurultay’ında
partinin değişmez genel başkanı olarak seçilen ve nitelendirilen Mustafa Kemal Atatürk’ün
görevinin devam etmesi kararlaştırılmıştır. Atatürk 10 Kasım 1938’e kadar cumhurbaşkanlığı
görevi ile aynı anda CHP Genel Başkanlığı görevini de sürdürmüştür. Cumhurbaşkanı İsmet
İnönü ise 26 Aralık 1938 tarihinde yapılan CHP ilk olağanüstü kongresinden sonra genel
başkan seçilmiştir. Böylece CHP tarihinin ikinci genel başkanı göreve başlamıştır. Dolayısıyla
“B” seçeneğinde verilen isimler, Cumhuriyet döneminde genel başkanlık görevi de yapan
liderlerdir ve soruda sadece genel başkanlık yapmış; ancak kurucu başkan olmamış kişiler
istenmediği için sorunun iptal edilmesi söz konusu değildir.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 13 / B kitapçığı 85
Türk dilini sadeleştirmek, herkes tarafından anlaşılmasını sağlamak, yabancı dillerin
boyunduruğundan kurtarmak amacıyla 12 Temmuz 1932 tarihinde kurulan kurum
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti
B) İstanbul Edebiyat Fakültesi
10
C) Türk Dil Cemiyeti
D) Millet Mektepleri
E) Halkevleri
Adayın İtirazı: Adaylar, 12 Temmuz 1932’de Atatürk’ün talimatı ile kurulan cemiyetin
“Türk Dili Tetkik Cemiyeti” olduğunu; bu cemiyetin adının 1934’te “Türk Dili Araştırma
Kurumu” olarak değiştirildiğini; 1936’da ise “Türk Dil Kurumu” adını aldığını belirterek
sorunun doğru cevabı, cevap seçenekleri arasında olmadığından bu sorunun iptal edilmesi
gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: 12 Temmuz 1932 tarihinde kurulan kurum, “Türk Dili Tetkik Cemiyeti”
adını taşımakla birlikte soruda, Türk dilini sadeleştirmek, herkes tarafından anlaşılmasını
sağlamak, yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak faaliyetlerini yürütecek bu cemiyetin
kurulduğu tarihteki tam veya orijinal adı sorulmamaktadır. Zira 1932 yılında kurulan cemiyet
hakkında akademik dergi ve kitaplarda “Türk Dil Cemiyeti” ifadesi sıklıkla kullanılagelmiştir.
Örneğin Özlem Bayraktar, Güneş Dil Teorisi: “Batı” ve “Türk” Arasındaki Sınırı İdare
Etmek, Journal of Global Studies, 2012; Rıdvan Çongur, Dilimizin Özleşmesinde Aşırı
Davranılmış mıdır?, Ankara, TDK Yayınları, 1963; Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Atatürk ve
Türk Dili Ankara: TDK Yayınları, 1963; Sibel Ercan, Yerel Basına Göre İzmir’de 1930’lu
Yıllarda Laiklik Uygulamaları, ÇTTAD, XI/23, (2011/Güz); Orhan Türkdoğan, Kimlik - Göç
- Sosyal Şiddet ve Türkiye Gerçeği, İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Konferansları Dergisi,
2007… Bütün bunların dışında ÖSYM tarafından yapılmış olan sınavlarda da, 1932 yılındaki
cemiyet ile ilgili Türk Dil Cemiyeti gibi kullanım arz eden “Türk Dil Kurumu” ifadelerine
rastlanabilmektedir. Üstelik Kurum sınavlarında referans kaynak olarak alınmakta olan TC
Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı Görevde Yükselme Eğitimi Ders Notları’nda 12
Temmuz 1932’de “Türk Dil Cemiyeti’nin (Türk Dil Kurumu’nun)” kurulduğu ifade
edilmektedir. Bu nedenlerle mevcut sorunun iptal edilmesine gerek görülmemiştir.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
11
A kitapçığı 14 / B kitapçığı 86
Halkın kendini yönetmesi demek olan demokrasiyi esas alan, hiçbir kişi ya da zümreye
ayrıcalık tanımayan ve vatandaşların kanun karşısında eşitliği esasına dayanan Atatürk
ilkesi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Halkçılık
B) Cumhuriyetçilik
C) Devletçilik
D) İnkılâpçılık
E) Milliyetçilik
Adayın İtirazı: Aday 1, “Halkın kendi kendini yönetmesi” demek olan ilkenin
Cumhuriyetçilik ilkesi, “hiçbir zümreye ayrıcalık tanımayan ve vatandaşların kanun
karşısında eşitliği” esasına dayanan ilkenin ise Halkçılık ilkesi olduğunu belirterek sorunun
iki doğru cevabı bulunduğundan bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, Halkçılığın tanımının eksik yapılmasından dolayı doğru cevap seçeneği olan
bu seçeneğin, diğer seçeneklerden ayırt edilemediğini ve soru kökünün Halkçılığı
yansıtmadığını belirterek sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 3, Cumhuriyetçiliğin özünde “demokrasi” ve “yönetim”; Halkçılığın özünde ise
“refah gelir dağılımı” olduğunu belirterek doğru cevap seçeneğinin “B” olması gerektiğini
iddia etmiştir.
Aday 4, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi’nin 42. sayfasında Vehbi Tanfer’in
Cumhuriyetçilik için “Egemenliği verme ve yönetimde milletin tek söz sahibi olması
anlamına gelene bir ilkedir.” şeklindeki ifadesine dikkati çekerek doğru cevap seçeneğinin
“B” olması gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Soruda, “Halkın kendi kendini yönetmesi” ifadesi değil, “Halkın kendini
yönetmesi demek olan demokrasiyi esas alan” ifadesi kullanılmıştır. Nitekim Halkçılık,
“Cumhuriyetçilik ilkesinin içerdiği demokratik uygulamaların sadece yasalarda bir ifade
olarak kalmasından ziyade halklaştırılmasını, işlerliğe kavuşturulmasını amaçlar.” Akademik
kaynaklar ile yukarıdaki açıklamaların daha da genişletilmesi mümkündür. Bu konuda
akademik veya resmi yayınlar için bakınız: TC Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı
Görevde Yükselme Eğitimi Ders Notları, Ankara 2011 (“Atatürk’ün Halkçılık ilkesi; fert, aile
12
ve sınıf egemenliğine izin vermeyen bütün vatandaşların kanun önünde eşitliği esasına
dayanır. Milli egemenliği esas alır. Halkın kendi kendini yönetmesi demek olan demokrasiyi
esas alır. Atatürk’ün halkçılık ilkesinde, hiçbir kişi, aile ya da zümreye ayrıcalık tanınmaz.”);
Ahmet Mumcu, Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük, İstanbul 1983; Sait
Dinç, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Adana 2003; Osman Akandere vd., Atatürk İlkeleri
ve İnkılâp Tarihi, Konya 2006; Sıdıka Cebeci vd., Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Ankara 2007;
Ali Sarıkoyuncu vd., Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Ankara 2009; Ali İhsan Gencer,
Sabahattin Özel, Türk İnkılâp Tarihi, İstanbul 2005; N.Kemal Azak vd., Atatürk İlkeleri ve
İnkılâp Tarihi, Trabzon 2006; İsrafil Kurtcephe, Aydın Beden, Türkiye Cumhuriyeti 1,
Ankara 2006; Suna Kili, Türk Devrim Tarihi, İstanbul 2006; Haluk Selvi vd., Atatürk İlkeleri
ve İnkılâp Tarihi, İstanbul 2006…
İtiraza konu olan soruda yapılmış olan “Halkçılık” tanımı ile seçeneklerde yer alan
ilkelerin tanımları arasında ayırt ediciliği önleyecek ve sorunun Halkçılığı yansıtmasına mani
olacak yetersizlik söz konusu bulunmamaktadır. Nitekim soruya ait şıklarda yer alan ilkelerin,
akademik, resmi kaynak ve yazılarda yapılmakta olan tanımları ile soruda Halkçılığa ait
olarak kabul ettiğimiz ifadeler arasında herhangi bir çakışma söz konusu değildir. Örneğin TC
Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı Görevde Yükselme Eğitimi Ders Notları, Ankara
2011; Ahmet Mumcu, Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük, İstanbul 1983;
Sait Dinç, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Adana 2003; Osman Akandere vd., Atatürk
İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Konya 2006; Sıdıka Cebeci vd., Türkiye Cumhuriyeti Tarihi,
Ankara 2007; Ali Sarıkoyuncu vd., Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Ankara 2009; Ali İhsan
Gencer, Sabahattin Özel, Türk İnkılâp Tarihi, İstanbul 2005; N.Kemal Azak vd., Atatürk
İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Trabzon 2006; İsrafil Kurtcephe, Aydın Beden, Türkiye
Cumhuriyeti 1, Ankara 2006; Suna Kili, Türk Devrim Tarihi, İstanbul 2006; Haluk Selvi vd.,
Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, İstanbul 2006... Halkçılığın birbirini tamamlayan
niteliklerinin verildiği soru kökündeki ayrıntı ile sorunun ölçme düzeyini düşürmenin ve soru
kökünü uzatmanın gerekli olmadığı aşikârdır.
Aday 3, Halkçılık ilkesinin, vatandaşlar arasında her türlü eşitliği esas alan yapısının dışında
demokratik olma özelliğinin de gözden kaçırılmaması gerekmektedir. Zira Atatürk’e göre
Halkçılık ilkesi, siyasi bir mahiyet taşımaktadır. Bu siyasi mahiyet, öncelikle hâkimiyetin
kaynağı ile ilgilidir. Atatürk bu konuda, “Bizim görüşümüz –ki Halkçılıktır- kuvvetin,
kudretin, egemenliğin, idarenin doğrudan doğruya halka verilmesidir, halkın elinde
bulundurulmasıdır. Yine şüphe yok ki, bu dünyanın en kuvvetli bir esası, bir ilkesidir.”
13
demektedir. “Bizim şeklimiz tam bir hükümettir.” diyen Atatürk, Halkçılığı çağdaş demokrasi
anlayışının uygulanması olarak kabul etmektedir. Halkçılık zaten siyasal, sosyal ve ekonomik
alanlarda demokratikleşmenin hem temel ilkesi hem de sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
Akademik kaynaklar ile yukarıdaki açıklamaların daha da genişletilmesi mümkündür.
Örneğin TC Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı Görevde Yükselme Eğitimi Ders
Notları, Ankara 2011 (“Atatürk’ün halkçılık ilkesi; fert, aile ve sınıf egemenliğine izin
vermeyen bütün vatandaşların kanun önünde eşitliği esasına dayanır. Milli egemenliği esas
alır. Halkın kendi kendini yönetmesi demek olan demokrasiyi esas alır. Atatürk’ün halkçılık
ilkesinde, hiçbir kişi, aile ya da zümreye ayrıcalık tanınmaz.”); Ahmet Mumcu, Türkiye
Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük, İstanbul 1983; Sait Dinç, Atatürk İlkeleri ve
İnkılâp Tarihi, Adana 2003; Osman Akandere vd., Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Konya
2006; Sıdıka Cebeci vd., Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Ankara 2007; Ali Sarıkoyuncu vd.,
Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Ankara 2009; Ali İhsan Gencer, Sabahattin Özel, Türk
İnkılâp Tarihi, İstanbul 2005; N.Kemal Azak vd., Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Trabzon
2006; İsrafil Kurtcephe, Aydın Beden, Türkiye Cumhuriyeti 1, Ankara 2006 ; Suna Kili, Türk
Devrim Tarihi, İstanbul 2006; Haluk Selvi vd., Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, İstanbul
2006. Bu nedenlerle doğru seçeneğin değişmesi gerekli görülmemektedir.
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi’nin 42. sayfasında yer alan “Egemenliği verme ve
yönetimde milletin tek söz sahibi olması anlamına gelen bir ilkedir.” ifadesi ile soru kökünde
yer alan bilgiler ve Halkçılık arasında tamamıyla bağlantı kurup doğru cevabı
Cumhuriyetçilik olarak göstermek kabul edilemez bir çıkarımdır. Nitekim soru kökünde yer
alan “Halkın kendini yönetmesi demek olan demokrasiyi esas alan” ifadesi doğrudan
Cumhuriyetçilik ile karşılanamaz. Zira Atatürk’e göre Halkçılık ilkesi, siyasi bir mahiyet
taşımaktadır. Bu siyasi mahiyet öncelikle hâkimiyetin kaynağı ile ilgilidir. Atatürk bu konuda:
“Bizim görüşümüz –ki Halkçılıktır- kuvvetin, kudretin, egemenliğin, idarenin doğrudan
doğruya halka verilmesidir, halkın elinde bulundurulmasıdır. Yine şüphe yok ki, bu dünyanın
en kuvvetli bir esası, bir ilkesidir.” demektedir. “Bizim şeklimiz tam bir hükümettir.” diyen
Atatürk, Halkçılığı çağdaş demokrasi anlayışının uygulanması olarak kabul etmektedir.
Halkçılık zaten siyasal, sosyal ve ekonomik alanlarda demokratikleşmenin hem temel ilkesi
hem de sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. “... hiçbir kişi ya da zümreye ayrıcalık tanımayan
ve vatandaşların kanun karşısında eşitliği esasına dayanan” ilke Halkçılığa işaret etmekte olup
akademik kaynaklar ile yukarıdaki açıklamaların daha da genişletilmesi mümkündür.
Örneğin, TC Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı Görevde Yükselme Eğitimi Ders
Notları, Ankara 2011 (“Atatürk’ün halkçılık ilkesi; fert, aile ve sınıf egemenliğine izin
14
vermeyen bütün vatandaşların kanun önünde eşitliği esasına dayanır. Milli egemenliği esas
alır. Halkın kendi kendini yönetmesi demek olan demokrasiyi esas alır. Atatürk’ün halkçılık
ilkesinde, hiçbir kişi, aile ya da zümreye ayrıcalık tanınmaz.”); Ahmet Mumcu, Türkiye
Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük, İstanbul 1983; Sait Dinç, Atatürk İlkeleri ve
İnkılâp Tarihi, Adana 2003; Osman Akandere vd., Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Konya
2006; Sıdıka Cebeci vd., Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Ankara 2007; Ali Sarıkoyuncu vd.,
Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Ankara 2009; Ali İhsan Gencer, Sabahattin Özel, Türk
İnkılâp Tarihi, İstanbul 2005; N.Kemal Azak vd., Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Trabzon
2006; İsrafil Kurtcephe, Aydın Beden, Türkiye Cumhuriyeti 1, Ankara 2006 ; Suna Kili, Türk
Devrim Tarihi, İstanbul 2006; Haluk Selvi vd., Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, İstanbul
2006. Bu nedenlerle doğru seçeneğin değişmesi gerekli görülmemektedir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
HALKLA İLİŞKİLER ve ETİK DAVRANIŞ KURALLARI
A kitapçığı 15 / B kitapçığı 87
Kamunun ilgisini çekmek suretiyle bir konunun tanıtımının yapılmasını öngören halkla
ilişkiler modeli aşağıdakilerden hangisidir?
A) Basın Ajansı/Tanıtım Modeli
B) Kamuyu Bilgilendirme Modeli
C) İki Yönlü Asimetrik Modeli
D) İki Yönlü Simetrik Modeli
E) Durumsal Modeli
Adayın İtirazı: Aday 1, bu sorunun TC Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı’nın eğitim
kaynağında yer alan “ortak konular”dan hazırlanmadığını belirterek bu sorunun kapsam dışı
olması sebebiyle iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, doğru cevap seçeneğinin “D” seçeneği olması gerektiğini iddia etmiştir.
15
Komisyon Görüşü: Aday, sorunun kendisine yönelik bir itirazda bulunmamaktadır; bu
sorunun TC Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı’nın eğitim kaynağında yer alan “ortak
konular”dan hareketle hazırlanmadığını ileri sürmektedir. Bu soru, halkla ilişkiler konusunda
okuma yapan herhangi bir kişinin bilmesi gereken ve de bildiği kabul edilen bir konuyla
ilgilidir. Halkla ilişkiler sadece “konu başlığı” olarak sınav kılavuzunda belirtilmiştir ve
halkla ilişkiler sorularının hazırlanacağı belirli bir kitap ismi verilmemiştir.
Aday, sorunun doğru cevabının D seçeneğinin olması gerektiğini ileri sürmüştür. Ayla
Okay ve Aydemir Okay’ın Der Yayınları’ndan çıkan “Halkla İlişkiler Kavram, Strateji ve
Uygulamaları” kitabına bakıldığında sorunun doğru cevabının “A” seçeneği olduğu
görülecektir. Kitabın 86. sayfasında, Basın Ajansı/Tanıtım Modeli başlığı altında “Kamunun
ilgisini çekerek bir konunun tanıtımının yapılmasıdır.” şeklinde bir açıklama mevcuttur.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 17 / B kitapçığı 89
Mükemmel halkla ilişkiler teorisinin mimarı aşağıdaki düşünürlerden hangisidir?
A) Ivy Lee
B) Edward Bernays
C) James Grunig
D) Elihu Katz
E) Harold Lasswell
Adayın İtirazı: Aday 1, doğru cevap seçeneği olarak verilen James Grunig’in, mükemmel
halkla ilişkiler araştırmasının sonucu olan ve “durumsal model” olarak tarif edilen modelin
mimarı olduğunu; soruda belirtilen ifadenin ise açıkça “teori” ifadesi olduğunu belirterek bu
sorunun adaylar tarafından kaynaklarda bulunmasının ve bu sorunun adaylara sorulmuş
olmasının fazlasıyla zor olduğunu ifade etmiştir. Anadolu Ünv. Yayını No: 2713 / Açık
Öğretim Fakültesi Yayını: 1676 “Halkla İlişkiler” kitabı sayfa 114’te geçen “Amerika’nın
köklü kurumlarından biri olan Uluslar arası İş İletişimleri Birliği (IABC), iletişim yönteminin
organizasyon hedeflerine daha etkili bir biçimde ulaşabilmeyi nasıl sağlayabileceğinin ve bu
etkinin finansal olarak nasıl değerlendirilebileceğinin ortaya konulması amacıyla Grunig ve
16
ekibini finanse etmiştir. ‘Mükemmel halkla ilişkiler araştırması’ olarak literatüre geçen bu
araştırmanın sonucunda ‘durumsal model’ ortaya çıkmıştır.” bilgisine işaret eden aday, soru
kökünün yanlış olmasından dolayı bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, sorunun doğru cevabının objektif olması gerektiğini ama subjektif bir yorum
sorusu olduğundan kesin bir doğruya dayanmadığı için adayları doğru cevaba
ulaştıramayacağını belirterek bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 3, “Halkla İlişkiler ve Etik Davranış Kuralları” konu başlığından hazırlanan
soruların, teori başlıklarından ya da teori mimarlarından olamayacağını; bu nedenle, bu
sorunun sınav sorularından olma amacını yansıtmadığı için iptal edilmesi gerektiğini iddia
etmiştir.
Aday 4, sorunun cevap seçenekleri arasında halkla ilişkilerin kurucusu olan Ivy
Lee’nin de mevcut olduğunu belirterek Grunig’in 1980’lerden sonra halkla ilişkilerin
gelişmesine neden olduğunu; bu durumunda Grunig’in, mükemmel halkla ilişkiler teorisinin
mimarı olarak kabul edilmesinin göreceli ve şahsi bir görüş belirttiğini ifade ederek doğru
cevabın hem “A” hem de “C” seçeneği olduğunu; bu nedenle sorunun iptal edilmesi
gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Editörlüğünü James E. Grunig’in yaptığı, birçok uzmanın yazısının yer
aldığı “Halkla İlişkiler ve İletişim Yönetiminde Mükemmellik” isimli kitabı, Rota Yayınları
tarafından 2005 yılında yayımlanmıştır. Yazar, adı geçen kitabın 13. Sayfasında, “Kuramın
Yapı Taşları” başlığı altında kuramla ilgili şunları söylemektedir: “IABC tarafından örgütsel
hedeflere ulaşmakta iletişim nasıl bir rol oynar? Bu soru genel halkla ilişkiler kuramımızın
parçalarını birbirine bağlayan temel etkinlik kuramını inşa etmeye ayırdığımız Kısım I’in
odak noktasını oluşturuyor. Kısım I’in, hatta belki bu kitabın en önemli bölümü olan 3.
bölümde, bir örgütün etkin olmasının ne anlama geldiği tartışılıyor ve etkin bir halkla
ilişkilerin örgütlerin etkinliğini nasıl artırdığı kuramsal olarak açıklanıyor. Ancak IABC
Araştırma Vakfı’nın ortaya koyduğu bu bir tek sorunun -etkinlik sorusu- yeterli olmadığını
anlamamız uzun sürmedi. Bu yüzden bunun yanına bir mükemmellik sorusunu ekledik:
Halkla ilişkilerin ve iletişim işlevinin örgütsel etkinliğe en büyük katkıyı sağlaması için
bunların nasıl uygulanması ve nasıl düzenlenmesi gerekiyor? Mükemmellik sorusuna cevap
verebilmek için, öncelikle halkla ilişkiler hedeflerine ulaşmakta etkili olabilmesi için halkla
ilişkilerin nasıl yönetilmesi gerektiğini anlamamız gerekiyordu.” Verilen bu bilgiden
hareketle kitabın bir çok kısmında halkla ilişkilerin mükemmelliği üzerine mantıki bakımdan
birbiri ile alakalı, birbirine zıt düşmeyen görüşler ve ifadeler yer almaktadır. Kapsamlı bir
17
çalışma olan “Halkla İlişkiler ve İletişim Yönetiminde Mükemmellik” isimli kitap
yayınlandığı tarihten bu tarafa alanda mükemmel halkla ilişkiler teorisi oluşturma çalışması
olarak nitelendirilmiş; Grunig de mükemmel halkla ilişkiler kuramcısı olarak adlandırılmıştır.
İtiraza konu olan bu sorunun cevabı kesindir. Subjektif bir değerlendirme söz konusu
olamaz. Yukarıda zikredilen kitaba göz atıldığında da bu görülecektir.
Bir bilim dalı olma iddiasında olan bir alanın kuramsal çerçevesinin belirlenmiş
olması kaçınılmazdır. Kuram, mantıki bakımdan birbiri ile alakalı olup birbirine zıt düşmeyen
ve kendilerinden sınanabilecek hipotezler çıkarabilecek kavramlar, ifadeler ve fikirler
sistemidir. Bir sınavda alanla ilgili kuramsal çalışmaların ve bu kuramı oluşturanların
sorulmaması diye bir düşüncenin olmaması gerekir.
Alanla ilgili çalışma yapan düşünürler, Ivy Lee’yi alanın öncülerinden birisi olarak
değerlendirir. Lee’nin, halkla ilişkilerin gelişmesine büyük katkısı olmuştur. Bunu yadsımak
mümkün değildir. Ama Lee’nin mükemmel halkla ilişkiler türünden bir çalışması, bir modeli
söz konusu değildir. Der Yayınları’ndan çıkan Ayla Okay ve Aydemir Okay’ın “Halkla
İlişkiler Kavram, Strateji ve Uygulamaları” adlı kitabı incelendiğinde de sorunun cevabının
“C” seçeneği olduğu görülecektir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 19 / B kitapçığı 91
Bir çalışanın iş yerindeki davranışları göz önünde bulundurulduğunda aşağıdakilerden
hangisi yanlış bir davranıştır?
A) Meslek normlarına bağlı olmak
B) Mesleki bilgiyi önemsememek
C) Mesleki değerleri önemsemek
D) Sorumluluğunu bilmek
E) Her yazıyı okumamak
Adayın İtirazı: Aday 1, doğru cevap seçeneği olarak verilen “B” seçeneğine dikkat çekerek
kişinin, mesleki bilgiyi her alanda takip etmesinin mümkün olmadığını; mesleki bilgiye tam
olarak vakıf olunmasa da ya da mesleki bilgi hakkında spesifik akademik çalışmalar takip
18
edilmese de o kişinin insanlara yardımcı olabileceğini belirterek bu sorunun iptal edilmesi
gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, “E” seçeneğinde verilen “Her yazıyı okumamak” ifadesinin bir iş yerinde
yanlış bir davranış olduğunu belirterek kişinin şahsına iletilen her yazıyı mutlaka okuması
gerektiğini; bu nedenle sorunun doğru cevabının “E” seçeneği olduğunu iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Mesleki bilgi işin daha verimli ve etkili yapılması için gereklidir. Kamu
ya da özel herhangi bir kuruluş, bir personel istihdam etmek istediğinde önce işin tanımını
yapıp çerçevesini belirler ve sonra da, o işi yapabilecek mesleki bilgiye ve donanıma sahip
kişiyi almak ister. Mesleki bilgisi olmayan herhangi birisinin tercih edildiği bugüne kadar
görülmüş bir durum değildir. Dolayısıyla, soruda herhangi bir hata bulunmamaktadır.
Sorunun cevap seçeneklerinden biri olan “Her yazıyı okumamak” cümlesinden
personele iletilen ve personelin işiyle ilgili yazıların okumaması kastedilmemektedir. Bu
düşünceden hareket edilmiş olsa “Personel kendisine iletilen her yazıyı okumamalı.” şeklinde
bir cümle kurulması gerekirdi; fakat bu soruda öyle bir sınırlama yapılmamıştır. Burada
personelin, kendisini ilgilendirmeyen ve kuruluşla ya da diğer çalışanlarla ilgili gizli, özel
veya genel bütün yazıları okumaması belirtilmektedir. Sorunun tek doğru cevabı “B”
seçeneğidir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 20 / B kitapçığı 92
Normatif etik modellerinden deontolojik yaklaşımı aşağıdaki ifadelerden hangisi
açıklar?
A) Sonuç yönelimli bir yaklaşımdır.
B) Yararcılığı temel alan bir anlayıştır.
C) Ödev yönelimli bir yaklaşımdır.
D) Bireyi araçsallaştıran bir yaklaşımdır.
E) Mutlulukçu bir anlayıştır.
19
Adayın İtirazı: Aday 1, bu sorunun tamamen bilimsel bir çalışma gerektirmekte olan
akademik bir soru olduğunu; LİHKAB sınav kılavuzundan bu tip bir soruyu ihtiva eden bir
konu bulunmadığını; bu nedenle bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, “Bir eylemin doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu kararlaştırırken sonuçlar
yerine başka faktörleri dikkate alan etik kuramlardır.” şeklindeki normatif etik modellerinden
deontolojik yaklaşımın tanımına dikkat çekerek “D” seçeneğinde yer alan “Bireyi
araçsallaştıran bir yaklaşımdır.” ifadesinin de doğru cevap seçeneği olması gerektiğini; bu
sorunun doğru cevabının hem “C” hem de “D” seçeneği olduğunu; bu nedenle sorunun iptal
edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: LİHKAB sınav kılavuzunda “Etik Davranış Kuralları” başlığı yer
almaktadır ve bu başlıkta soru hazırlanması için belirli bir kitap ismi belirlenmemiştir. Bu
konu başlığı ile ilgili bilgisi olan veya okuma yapmış olan birisinin bu soruyu
yanıtlayamaması mümkün değildir.
Ruhdan Uzun’un Gazi Ünv. İletişim Fakültesi tarafından 2007 yılında yayımlanan
“İletişim Etiği Sorunlar ve Sorumluluklar” kitabının 14. sayfasında “En yaygın normatif etik
modellerinden ikisi de genellikle teleolojik (erekbilimsel) ve deontolojik (ödevbilimsel)
olarak sınıflandırılır. … Deontolojik etik yaklaşımı sonuçsal olmayan kuramları içerir. Bu
yaklaşıma göre, yapılan eylemin ahlakilik kriteri sadece sonuçları olamaz. Bu kuramlarda
kararlar dürüstlük, adalet, kişilere ve mülkiyete saygı gibi ilkelere dayandırılır.” şeklinde ifade
edilmektedir. Kaynaktan hareketle sorunun cevabının yalnızca “C” şıkkı olacağı çok açıktır.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
20
ANAYASA
A kitapçığı 21 / B kitapçığı 93
Aşağıdakilerden hangisi 1982 Anayasası’na göre Cumhurbaşkanı seçilme şartlarından
biri değildir?
A) Kırk yaşını doldurmuş olmak
B) Yükseköğrenim yapmış olmak
C) Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olmak
D) En az yirmi milletvekilinin yazılı teklifiyle aday gösterilmiş olmak
E) Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu almak
Adayın İtirazı: Adaylar, “E” seçeneğinde yer alan şartın 2010 yılında yapılan Anayasa
değişikliği ile Cumhurbaşkanının halkoyu ile seçilmesi şekline getirildiğini belirterek bu
durumda “E” seçeneğinin de 1982 Anayasası’nda yer almadığına dikkat çekmiş; bu sorunun
iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Cumhurbaşkanı seçimi Anayasa’nın 101 ve 102. maddelerinde
düzenlenmiştir. 102. maddeye göre genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt
çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur.
I. CUMHURBAŞKANI
A. NİTELİKLERİ VE TARAFSIZLIĞI
Madde 101 - (Değişik madde: 31/05/2007-5678 S.K./4.mad)
Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları
arasından, halk tarafından seçilir.
…………………
B. SEÇİMİ
Madde 102 -
………………….
Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı
seçilmiş olur. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı izleyen ikinci pazar günü
21
ikinci oylama yapılır. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış bulunan iki aday katılır ve
geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 23 / B kitapçığı 95
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bir yasama döneminde sonuçlandıramadığı kanun
tasarı ve tekliflerinin hükümsüz sayılması aşağıdakilerden hangisi ile ifade edilir?
A) İptal olma
B) Kadük olma
C) Butlan ile malûl olma
D) Yoklukla malûl olma
E) Nisyan ile malûl olma
Adayın İtirazı: Adaylar, bu sorunun TC Anayasası’nın genel esasları, temel hak ve ödevleri,
devletin temel organları başlıklarından değil de TBMM içtüzüğü madde 77’den hazırlanıp
sorulduğunu; Anayasa’da “kadük olma” kavramının olmadığını belirterek sorunun iptal
edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Sorunun amacı, kanun yapım süreci hakkında genel bilgilerin
sınanmasıdır. Kanun tasarı ve tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülme usul
ve esasları Anayasa hukukunun en temel konularından birisidir. Kanunların nasıl
hazırlanacakları, nasıl kabul edilecekleri ve nasıl yayımlanacakları 1982 Anayasası’nın 88. ve
89. maddeleri ile Meclis İçtüzüğünün 73 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Ayrıca
Anayasa'nın 95. maddesinde, "Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarını, kendi yaptığı
içtüzük hükümlerine göre yürütür." denmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü,
yasama sürecinin bağlı olacağı usul ve biçim kurallarını içerir. Meclis İçtüzüğü, Anayasa
hukukunun birincil kaynaklarından sayılır. 1982 Anayasası, İçtüzüğün önemini göz önünde
bulundurarak, onları anayasaya uygunluk denetimi bakımından genel olarak kanunlarla aynı
hükümlere bağlamıştır.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
22
A kitapçığı 25 / B kitapçığı 97
Aşağıdakilerden hangisi 1982 Anayasası’nda düzenlenen sosyal ve ekonomik haklardan
biri değildir?
A) Bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı
B) Çevre hakkı
C) Çocuk hakları
D) Sosyal güvenlik hakları
E) Toplu iş sözleşmesi hakkı
Adayın İtirazı: Aday 1, “A” seçeneğinde yer alan hakkın 07.05.2010’da, madde 74’ün isim
değiştirmesi ve ek fıkradaki tanımlama ile Anayasa’ya girdiğini belirterek doğru cevabı
olmayan bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, 1982’de kabul edilen Anayasa’nın, konu başlığı “Toplu İş Sözleşmesi Hakkı”
olmasına rağmen 60. maddesinin “İşçiler ve işverenler … Toplu iş sözleşmesi hakkına
sahiptir.” şeklinde olduğunu; tüm hukukçuların söylediği, ilgili tüm toplum bireylerinin
bildiği haliyle, net bir biçimde 1982 Anayasası’nın memurlara toplu iş sözleşmesi hakkı
vermediğini; memurların 07.05.2010’da toplu iş sözleşmesi hakkı aldığını (Anayasa’ya
girdiğini) belirterek hem “A” hem de “E” seçeneğinin doğru cevap seçeneği olduğunu; bu
nedenle sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı, 1982 Anayasası’nın
siyasi haklar ve ödevlerin yer aldığı dördüncü bölümde, “Dilekçe, Bilgi Edinme Ve Kamu
Denetçisine Başvurma Hakkı” başlığı altında, 74. maddede aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
Buna göre “Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir.” Ayrıca
soruda, Anayasa’da kime, hangi hakların tanındığı değil, sosyal ve ekonomik haklar ile siyasi
haklar ve ödevler ayrımı sorulmuştur.
Bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı, sosyal ve ekonomik haklardan
değildir; siyasi bir haktır. Dolayısıyla sorunun doğru cevap seçeneğinde herhangi bir hata
bulunmamaktadır.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
23
A kitapçığı 26 / B kitapçığı 98
I. Cumhurbaşkanı
II. Bakanlar Kurulu
III. Milletvekilleri
1982 Anayasası’na göre, kanun teklif etmeye yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri
yetkilidir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve III
E) II ve III
Adayın İtirazı: Adaylar, kanun teklif etme yetkisinin sadece milletvekillerine verildiğini;
Bakanlar Kurulunun ise sadece kanun tasarısı vermeye yetkili olduğunu belirterek sorunun
doğru cevabının “C” olması gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: 1982 Anayasası’nın 88. maddesine göre kanun teklif etmeye Bakanlar
Kurulu ve milletvekilleri yetkilidir:
“MADDE 88. – Kanun teklif etmeye Bakanlar Kurulu ve milletvekilleri yetkilidir.”
Kanun tasarı ve tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülme usul ve esasları
İçtüzükle düzenlenir. Sorunun tek doğru cevabı “E” seçeneğidir.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
24
A kitapçığı 29 / B kitapçığı 101
Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin geriye bırakılması ve ara seçimler hakkında
aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Savaş sebebiyle ülke genelinde yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmezse
Cumhurbaşkanı, seçimlerin süresiz geriye bırakılmasına karar verebilir.
B) Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliklerinde boşalma olması halinde, ara seçime
gidilir.
C) Ara seçim, her seçim döneminde bir defa yapılır.
D) Kural olarak genel seçimden otuz ay geçmedikçe ara seçime gidilemez.
E) Genel seçimlere bir yıl kala, ara seçim yapılamaz.
Adayın İtirazı: Aday 1, “C” seçeneğinde, her seçim döneminde mutlaka bir defa ara seçim
yapıldığı kesin olarak ifade edildiğinden ve “yapılabilir” gibi bir ihtimal olmadan kesin olarak
“yapılır” yüklemi kullanıldığından hem “A” hem de “C” seçeneğinin doğru cevap seçenekleri
olduğunu; bu nedenle sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, genel seçimin üzerinden otuz ay geçmedikçe ara seçime gidilemeyeceğini;
ancak boşalan üyeliklerin sayısı, üye tam sayısının yüzde beşini bulduğu hallerde ara
seçimlerin üç ay içinde yapılmasına TBMM’nin karar verdiğini; dolayısıyla eksik üye
olmazsa ara seçim yapılamayacağını belirterek, sorunun “B” seçeneğindeki eksik ve yanlış
ifadeden ötürü “B” seçeneğinin de doğru cevap seçeneği olması gerektiğini ifade etmiş; iki
doğru cevabı olan bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 3, diğer iki itirazda yer alan ifadeleri kendi itiraz dilekçesinde belirttikten sonra
sorunun “A”, “B” ve “C” seçeneklerinin doğru cevap seçenekleri olduğunu; bu nedenle,
birden çok doğru cevabı olan bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin geriye bırakılması ve ara
seçimler, 1982 Anayasası’nın 78. maddesinde düzenlenmiştir. 1982 Anayasası’nın 78.
maddesine göre; “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliklerinde boşalma olması halinde, ara
seçime gidilir. Ara seçim, her seçim döneminde bir defa yapılır ve genel seçimden otuz ay
geçmedikçe ara seçime gidilemez. Ancak, boşalan üyeliklerin sayısı, üye tamsayısının yüzde
beşini bulduğu hallerde, ara seçimlerinin üç ay içinde yapılmasına karar verilir.” Dolayısıyla
sorunun cevap seçeneklerinde herhangi bir hata bulunmamaktadır.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
25
İDARE HUKUKU GENEL ESASLARI ve DEVLET TEŞKİLATI
A kitapçığı 33 / B kitapçığı 105
Verilen yetkinin kanunda öngörülen amacı dışında başka bir amaca yönelik olarak
kullanılması idari işlemin hangi unsurundaki bir sakatlığı ifade eder?
A) Yetki
B) Şekil
C) Konu
D) Amaç
E) Sebep
Adayın İtirazı: Aday 1, verilen yetkinin kanunda öngörülen amacı dışında başka bir amaca
yönelik olarak kullanılmasının, idari işlemin “yetki sakatlığı” konusuna girdiğini; bu nedenle
doğru cevap seçeneğinin “A” seçeneği olması gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, yetkinin başka amaçlarla kullanılmasının “yetki aşımı”nı veya “yetkisizliği”
ifade etmesinden dolayı doğru cevap seçeneğinin “A” seçeneği olması gerektiğini iddia
etmiştir.
Komisyon Görüşü: İdari işlemin beş ana unsuru vardır. Bunlar yetki, şekil, sebep, konu ve
amaçtır. Bunlardan yetki ve amaç unsuru üzerinde duracak olursak;
Yetki: İdare hukuku anlamında yetki, idari işlemin sadece kanunla belirlenmiş ve sınırlanmış
makamlar tarafından yapılabilmesi yeteneğini ifade eder. Bu anlamda yetki, bir kişiye değil
bir makama verilmiştir. Yetki unsurunun içinde kişi, konu, yer ve zaman bakımından yetki
kavramları yer almaktadır. Kişi bakımından yetki, idari faaliyet için hani makamın irade
açıklamaya yetkili olduğunu; konu yönünden yetki ise belli konulara ilişkin kararların hangi
idari makamlarca alınacağını ifade eder. Yer bakımından yetki ile yetkinin kullanılabileceği
coğrafi alan; zaman bakımından yetki ile de görevlinin yetkisin belli bir süre dahilinde
kullanması gerektiği belirtilmektedir.
26
Amaç: Amaç unsuru ile idari işlemden beklenen ve hedeflenen nihai amaç anlatılır. Bu da
kamu yararı olmaktadır. Amaç, idari işlemi yapan kişinin, bu işlemle ulaşmak istediği sonuç
konusunda zihninden geçen niyet ve düşüncelerdir. İdari işlemin amacını tespit etmek için,
işlemi yapanın düşüncesini, niyetini bilmek gerekir. Bu nedenle amaç unsuru, subjektif bir
nitelik taşımaktadır.
Bazı durumlarda hukuki düzenlemelerde (yasa, tüzük, yönetmelik gibi) idari işlemlerin amaç
unsurları belirtilmektedir. İdare hukukunda bu özel amaç olarak adlandırılmaktadır. Ancak bu
özel amaç da genel amaç gibi kamu yararı olmaktadır. İdareye tanınmış olan yetkinin kamu
yararı dışında başka bir amaç için kullanılması yani kişisel amaç, siyasal eğilimlerin
gerçekleştirilmesi için kullanılması idari işlemin amaç unsurundaki bir sakatlığı ifade
eder ve işlemin iptalini gerekli kılar.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 35 / B kitapçığı 107
Aşağıdakilerden hangisinin Devlet kamu tüzel kişiliğinden ayrı, kendi başına bir kamu
tüzel kişiliği söz konusu değildir?
A) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu
B) İnsan Hakları Üst Kurulu
C) Kamu İhale Kurumu
D) Sermaye Piyasası Kurulu
E) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
Adayın İtirazı: Aday 1, 6332 sayılı Kanun’un 3. maddesine göre kamu tüzel kişiliğine haiz
kurullardan birinin İnsan Hakları Üst Kurulu olduğunu belirtmiş; bu durumda sorunun doğru
cevap seçeneği kalmadığından iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun, İnsan Hakları Üst Kurulu’nun,
Sermaye Piyasası Kurulu’nun ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun kamu ve özel
kuruluşları temsil ettiğini; sadece Kamu İhale Kurumu’nun kamu kuruluşlarına ait ihaleleri
denetlemekte ve düzenlemekte olduğunu; bu kurumun kamu dışında kendi başına bir tüzel
27
kişilik oluşturamayacağını belirterek sorunun doğru cevabının “C” seçeneği olması
gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 3, bir kurumun devlet kamu tüzel kişiliğine sahip olup olmadığının ancak o
kurumun kuruluş kanunları ile bilinebileceğini; bu sorunun kapsamı düşünüldüğünde
adaylardan tüm devlet kuruluşlarının kuruluş kanunlarının bilinmesinin istenildiğini;
dolayısıyla bu sorunun, sınavda sorumlu olunan devlet teşkilatı konusunun kapsamında
olmadığını belirterek bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 3, İnsan Hakları Üst Kurulu’nun kuruluşunu ve tanımlanmasını düzenleyen 3056
sayılı Kanun’un 17/A maddesi, ek 4. maddelerinin 30.06.2012 tarihli Resmi Gazete’de
yayınlanan 6332 sayılı Kanun’un 22. maddesi hükmü ile yürürlülükten kaldırıldığını; gerçekte
olmayan bir üst kurulun tüzel kişiliğinin bu soruda sorulmasının yanlış olduğunu; ayrıca 6332
sayılı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin B fıkrasında tanımlanan “Türkiye İnsan
Hakları Kurumu” nun isminin “İnsan Hakları Üst Kurulu”nu çağrıştırdığını; soruda sorulmak
istenen bu kurum ise, bu kurumun da “Kuruluş ve Statü” başlığı altında, 3. maddede tüzel
kişiliğinin bulunduğu bilgisinin yer aldığını belirterek bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini
iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Devlet teşkilatı içinde yer alan kamu tüzel kişiliğini haiz
kurumlar ve kamu tüzel kişiliği kavramı, idare hukukunun ana konuları içinde yer alır.
Seçeneklerde geçen Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Kamu İhale Kurumu, Sermaye
Piyasası Kurulu ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun Devlet teşkilatı içinde “Düzenleyici
ve Denetleyici Kurumlar” olarak yer aldıkları ve Devlet kamu tüzel kişiliğinden ayrı kendi
başlarına bir kamu tüzel kişiliğini haiz oldukları kendi kuruluş kanunlarında da belirtildiği
üzere açıktır. Oysa ki İnsan Hakları Üst Kurulu daha önce Başbakanlık bünyesinde kurulan,
Başbakanlık idari teşkilatı içinde yer alan; ayrı bir tüzel kişiliği olmayan bir yapıda idi. 6332
sayılı Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu ile İnsan Hakları Üst Kurulu lağvedilmiştir,
ancak soruda dayanak noktası kamu tüzel kişiliğidir ve ilgili kurumun faal olduğu dönemde
kamu tüzel kişiliği olmamıştır. Ayrıca Türkiye İnsan Hakları Kurumu ile oluşturulan İnsan
Hakları Kurulu’nun ise Kurumdan bağımsız bir yapısı (kamu tüzel kişiliği) olmayıp,
Kurumun karar organıdır.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
28
A kitapçığı 36 / B kitapçığı 108
Artvin Kadastro Müdürlüğü’nde kontrol mühendisi olarak görev yapan A, Konya
Kadastro Müdürlüğü emrine naklen atanmasına ilişkin idari işlemin iptali için tebliğ
tarihinden itibaren kaç gün içinde dava açmalıdır?
A) 7
B) 10
C) 15
D) 30
E) 60
Adayın İtirazı: Adaylar, bu sorunun 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun ve 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun kapsamında olduğunu; LİHKAB sınav konuları arasında
bulunmadığını belirterek bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Soru, idari işlemin iptaline ilişkindir. 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’na ilişkin özel bir uygulama sorulmamıştır. İdare mahkemelerinde iptal davası açma
süresi sorulmuştur. Kaldı ki 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında çalışanlar da
idare hukukunun konu ve kapsamındadır.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 37 / B kitapçığı 109
Bir idari işlemin, o işlemi yapan organ ya da makamın iradesi ile işlemin yapıldığı
tarihten itibaren geleceğe yönelik olarak ortadan kaldırılması ve hem de yerine yeni bir
idari işlem tesis edilmesi aşağıdakilerden hangisi ile ifade edilir?
A) Değiştirme
B) Düzeltme
C) Geri alma
D) Kaldırma
E) Terkin
29
Adayın İtirazı: Adaylar, cevap seçeneklerinin anlam bakımından birbirlerine çok yakın
olduğunu ve bu durumun yanıltmaya yönelik bir anlam karmaşasına yol açtığını; bu durumda
tek bir doğru cevabın olmadığını belirterek bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia
etmiştir.
Komisyon Görüşü: Bir idari işlemi yapan ya da idari kararı alan makam veya organ aksine
bir hüküm bulunmadıkça o idari işlemi ya da kararı düzeltmeye, değiştirmeye, kaldırmaya ve
geri almaya da yetkilidir.
Bir idari kararın, idarenin alacağı bir başka idari karar ile ortadan kaldırılması ya geçmişe
yürür bir biçimde geri alma şeklinde olabilir veya gelecek için kaldırma, değiştirme, düzeltme
şeklinde olabilir.
Geri Alma: Sakat bir idari kararın idarece geri alınmasıdır. Geri alma kararı için mutlaka
hukuka aykırı bir idari kararın daha önceden alınmış olması zorunludur.
Kaldırma: Kaldırma, bir idari kararın idarenin alacağı bir başka idari karar ile geleceğe
yönelik olarak yürürlükten kaldırılmasıdır. Hukuka uygun olarak alınmış idari kararlar hiçbir
neden olmaksızın geleceğe yönelik olarak kaldırılamazlar. Hukuka uygun idari kararlar, ancak
kanunda gösterilmiş esas ve usule ilişkin koşulların varlığı halinde ve bunlara uyularak tersine
bir işlem (karşı işlem) ile kaldırılabilirler.
Değiştirme: Bir idari kararın aynı zamanda hem geleceğe yönelik olarak ortadan kaldırılması
ve hem de onun yerine yeni bir kararın alınmasıdır. Değiştirme, bir yandan geçmişe
dokunmayıp geleceğe yönelik bir ortadan kaldırma olduğundan, idari kararların
kaldırılmasına ilişkin hükümlere tabidir.
Düzeltme: Bir idari kararın içeriğine ve doğuracağı sonuçlara dokunulmaksızın, yanlış
hükümleri yerine doğrularının geçmişe ve geleceğe yönelik olarak konulmasıdır.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
30
A kitapçığı 38 / B kitapçığı 110
Toplam nüfusu en az kaç olan illerin il belediyeleri kanunla büyükşehir belediyesine
dönüştürülebilir?
A) 250 000
B) 450 000
C) 500 000
D) 750 000
E) 1 000 000
Adayın İtirazı: Adaylar, bu sorunun 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’nun 2. bölüm
4. Maddesi kapsamında olduğunu ama bu konunun, LİHKAB sınav konuları arasında
bulunmadığını belirterek bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Sorunun sınav konuları içinde olmadığı söylenemez. Büyükşehir
belediyesi, Devlet teşkilatı içinde yer alan mahalli idarelerdendir.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 39 / B kitapçığı 111
Sermayesinin tamamı bir iktisadi devlet teşekkülüne veya kamu iktisadi kuruluşuna ait
olup ona bağlı işletme veya işletmeler topluluğu aşağıdakilerden hangisi ile ifade edilir?
A) Bağlı ortaklık
B) İlgili kuruluş
C) İştirak
D) Müessese
E) Ticari işletme
Adayın İtirazı: Aday, Türk Dil Kurumu sözlüğünde “müessese” sözcüğünün karşılığının
“kuruluş” olduğunu; fakat “müessese” için sermayesinin tamamının devlete ait olduğu
31
şeklinde bir bilginin belirtilmediğini ifade ederek bazı müesseselerin sermayesinin tamamının
özel sektöre de ait olabileceğini belirtmiştir (Örneğin Koç müessesesi). Bu sorunun bir kanuna
ait özel bir tanımlamayı içerdiğini fakat bu kanunun hangi kanun olduğunun belirtilmediğini
ifade eden aday, bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Soru, idare hukuku ve devlet teşkilatı konularına ilişkin hazırlanmıştır.
Kamu İktisadi Teşebbüsleri, devlet teşkilatı içinde yer alan, genel olarak kamusal kaynakları
kullanmak suretiyle ekonomik alanda faaliyet gösteren “Devlet Kuruluşları”nı ifade eder. Bir
Kamu İktisadi Teşebbüsü olarak “müessese” ise, sermayesinin tamamı bir iktisadi devlet
teşekkülüne veya kamu iktisadi kuruluşuna ait olup ona bağlı işletme veya işletmeler
topluluğunu ifade eder.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 40 / B kitapçığı 112
Aşağıdakilerden hangisinin idaresi, yetki genişliği ilkesine dayanmaktadır?
A) İl
B) İlçe
C) Köy
D) İl özel idaresi
E) Büyükşehir belediyesi
Adayın İtirazı: Aday 1, büyükşehir belediyesinin il sınırlarını kapsamasından dolayı illerle
birlikte yetki genişliğine sahip olduğunu belirterek hem “A” hem de “E” seçeneklerinin doğru
olduğunu; bu nedenle sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, valinin, İl Özel İdaresi Kanunu’nda da belirtildiği üzere, il özel idaresinin baş
ve tüzel kişiliğinin temsilcisi olduğunu; il yönetiminin ve il özel idaresinin başında valinin
bulunduğunu ve il sınırları ile yetkilendirildiğini ifade ederek hem “A” hem de “D”
seçeneğinin doğru cevap seçenekleri olması sebebiyle bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini
iddia etmiştir.
32
Komisyon Görüşü: Anayasa’nın 126. maddesinin 2. fıkrasına göre, ülkemizde yetki genişliği
ilkesi, merkezi idarenin taşra örgütlerinden yalnızca il idaresinde uygulanmaktadır. Buna
göre, il idaresinin amiri olan vali, merkezî idare adına merkeze danışmadan kendiliğinden
kararlar alabilmekte ve bu kararları uygulayabilmektedir. Buna karşılık, öteki taşra
örgütlerinin amirlerinin kural olarak böyle bir yetkisi bulunmamaktadır.
İl özel idaresi, belediye ve köy yerinden yönetim kuruluşlarıdır. Yer yönünden
yerinden yönetim kuruluşlarına kısaca “mahallî idareler” veya “yerel yönetimler” denir.
Yerinden yönetim merkezden yönetimin karşıtıdır. Yerinden yönetim uygulamasında
yürütmeye ilişkin bir kısım yetkiler merkeze değil, seçimle işbaşına gelmiş bazı yerel
organlara aittir. Yetki genişliği ise merkezden yönetimin bazı sakıncalarını giderebilmek için
merkez tarafından kendi memurlarına bazı yetkilerin devredilmesinden ibarettir.
1982 Anayasası’nın 127. maddesine göre yerel yönetimler; “il, belediye veya köy
halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve
karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu
tüzel kişileridir.”
İl özel idaresi, il sınırları ile çevrili bir coğrafi alanda yaşayan insanların orada
yaşamalarından kaynaklanan ortak ihtiyaçlarını karşılamak için kurulmuş kamu tüzel
kişiliğine sahip yer yönünden yerinden yönetim kuruluşudur. Her ilde bir il özel idaresi vardır.
Belediye, belde sakinlerinin mahalli müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere
kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idari ve mali özerkliğe
sahip kamu tüzel kişisidir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
33
MİLLİ GÜVENLİK
A kitapçığı 42 / B kitapçığı 114
“Devletin tüm güç ve kaynaklarının, başta askeri güç olmak üzere, savaşın ihtiyaçlarını
karşılayacak şekilde hazırlanması, toplanması, tertiplenmesi ve kullanılmasına ilişkin
bütün faaliyetlerin uygulandığı; hak ve hürriyetlerin kanunlarla kısmen veya tamamen
sınırlandırıldığı hal” aşağıdakilerden hangisi ile ifade edilir?
A) Olağanüstü hal
B) Seferberlik
C) Sıkıyönetim
D) Savaş hali
E) Sivil savunma
Adayın İtirazı: Adaylar, Türk Dil Kurumu sözlüğünde “seferlik” için “Bir ülkenin
ekonomisini, yönetimini savaş gereklerine uyacak duruma sokan hazırlık ve önlemlerin
tümü.” şeklinde bir açıklama yapıldığını; bu açıklamaya ek olarak “Bu durumun ilan edildiği
veya savaşın sürdüğü dönem.” şeklinde bir açıklamanın daha bulunduğunu; bu durumda soru
kökündeki “askeri güç” ifadesinden dolayı “Savaş hali” cevabının yer aldığı “D” seçeneğinin,
doğru cevap seçeneği olması gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Milli Güvenlik konuları içinde en temel kavramlardan biri de
“seferberlik”tir. 2941 sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu, seferberliğe ilişkin soru
kökünde belirtilen tanımı vermektedir.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
34
A kitapçığı 44 / B kitapçığı 116
Millî Güvenlik Kurulu’nun çalışma esasları ile ilgili aşağıdakilerden hangisi
söylenemez?
A) Kurul, iki ayda bir toplanır.
B) Kurulun gündemi Cumhurbaşkanı tarafından düzenlenir.
C) Kurul toplantıları Cumhurbaşkanının başkanlığında yapılır.
D) Cumhurbaşkanının katılmadığı zamanlar Kurula Başbakan başkanlık eder.
E) Kurul kararları ittifakla alınır.
Adayın İtirazı: Aday, Millî Güvenlik Kurulu’nun çalışma esasları ile ilgili olarak hem “B”
hem de “E” seçeneğinin söylemeyeceğini; bu durumda, sorunun iki doğru cevap seçeneği
olduğundan iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Millî Güvenlik Kurulu’nun çalışma esasları 2945 sayılı Millî Güvenlik
Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanununda düzenlenmiştir. Buna göre
Kurulun gündemi Cumhurbaşkanı tarafından düzenlenir.
İlgili hükümler aşağıdadır:
2945 sayılı Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanunu
Çalışma Usulleri
Kurulun toplanması
Madde 5 – (Değişik birinci fıkra: 30/7/2003-4963/25 md.) Kurul, iki ayda bir toplanır.
Gerektiğinde Kurul, Başbakanın teklifi üzerine veya doğrudan Cumhurbaşkanının çağrısı ile
de toplanır.
Kurul toplantıları Cumhurbaşkanının başkanlığında yapılır. Cumhurbaşkanının
katılmadığı zamanlar Kurula Başbakan başkanlık eder.
Gündem
Madde 6 – Kurulun gündemi Cumhurbaşkanı tarafından düzenlenir. Gündemin
hazırlanmasında Başbakan ve Genelkurmay Başkanının önerileri dikkate alınır.
……………..
Kararlar
Madde 7 – Kurul, kararlarını çoğunlukla alır. Eşitlik halinde Kurul Başkanının bulunduğu
taraf çoğunluğu sağlamış sayılır.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
35
VERGİ, HARÇ ve MALİ KONULAR
A kitapçığı 45 / B kitapçığı 117
Aşağıdakilerden hangisi vergi borcunu sona erdiren sebeplerden biri değildir?
A) Tahakkuktan vazgeçme
B) Hata düzeltme
C) Terkin
D) Ölüm
E) Af
Adayın İtirazı: Aday 1, Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 115. maddesinde “İkmalen, re’sen
veya idarece tarh edilen vergi ve bunlara ilişkin cezaların toplam miktarı 1.000.000 lirayı
(1.000.000 lira dahil) (21 TL) aşmaması ve tahakkukları için yapılacak giderlerin bu
miktardan fazla olacağının tespiti halinde Maliye Bakanlığı’nca belirlenecek usul ve esaslar
dahilinde tahakkuklarından vazgeçebilir.” şeklinde bir ifade olduğunu; dolayısıyla
tahakkuktan vazgeçmenin sadece 21 TL’yi aşmayan vergi borçları için geçerli olduğunu; bu
nedenle “tahakkuktan vazgeçme” yani “A” seçeneğinin de vergi borcunu sona erdiren
sebeplerden biri olmadığını; hem “A” hem de “D” seçeneği doğru cevap seçeneği olduğundan
sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, Vergi Usul Kanunu’nun 116. maddesinde vergi hatasının, “Vergiye mütaallik
hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi
istenmesi veya alınması.”şeklinde tanımlandığını; dolayısıyla yükümlü hakkında yapılmış
olan hesap ve vergilendirme hatalarının düzeltilmesi halinde, düzeltilen miktar kadar vergi
borcunun sona erdiğini veya arttığını yani hata düzeltmenin her zaman vergi borcunu ortadan
kaldırmayacağını; bu nedenle hem “B” hem de “D” seçeneği doğru cevap seçeneği
olduğundan sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 3, hata düzeltmenin vergiyi sona erdiren bir sebep olarak sayılmaması
gerektiğini belirttikten sonra vergi affı çıktığı zaman ülkede genellikle vergi borcunun
silinmesine yönelik uygulamalar yapıldığını; bu nedenle “E” seçeneğinde yer alan “Af”
cevabının da muhtemel doğru cevap seçeneklerinden biri olabileceğini belirterek birden çok
doğru cevap seçeneği olan bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
36
Komisyon Görüşü: Vergi borcunu sone erdiren sebepler Vergi Usul Kanunu’nun 6. kısmında
“Vergi Alacağının Kalkması” başlığı altında ele alınmıştır. İlgili kısımda açıkça VUK. Madde
115’de terkin, VUK. Mükerrer 115’de tahakkuktan vazgeçme, VUK madde 120 vd.
maddelerinde vergi hatalarının düzeltilmesi yer almaktadır.
“Af”, vergi borcunu kısmen ya da tamamen sona erdiren nedenlerden biridir. Vergi
affı, devletin egemenlik yetkisini kullanarak kamu hizmetlerinin finansmanı için kişilerden
aldığı vergi, resim ve harçların tahsilinden ve vergilendirme ödevinin zamanında yerine
getirilmemesi veya eksik yerine getirilmesi dolayısıyla uyguladığı yaptırımlardan
vazgeçmesidir. Dolayısıyla cezaların yanında vergi aslı veya verginin bir miktarı da af
kapsamına girebilmektedir.
“Ölüm” vergi borcunun değil vergi cezalarının sona erme nedenidir (VUK 372).
Ölümle ilgili cezaların son bulması cezaların şahsiliği ilkesinin sonucudur; buna karşılık
ölenin vergi borçları devam eder, mirası reddetmemiş yasal veya mahsup mirasçılara geçer.
Dolayısıyla sorunun tek doğru cevabı “D” seçeneğidir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 46 / B kitapçığı 118
Mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine
getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden, verginin zamanında tahakkuk
ettirilmemesi veya eksik tahakkuk ettirilmesi aşağıdakilerden hangisi ile ifade edilir?
A) Kaçakçılık
B) Mükelleflerin özel işlerini yapma
C) Vergi mahremiyetinin ihlali
D) Vergi ziyaı
E) Usulsüzlük
Adayın İtirazı: Aday 1, vergi ziyaına sebebiyetin aynı zamanda “usulsüzlük” olduğunu
belirterek hem “D” hem de “E” seçeneği doğru cevap seçeneği olduğundan sorunun iptal
edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
37
Aday 2, soru kökünde malikin vergisini tahakkuk ettirmemesi veya eksik tahakkuk
ettirmesi konusunda beyanname verip verilmediğinin belirtilmediğini; beyanname
vermemenin de özel usulsüzlük cezası gerektirdiğini ve vergi dairesinin bu durumda hem
vergi ziyaı hem de usulsüzlük cezası kestiğini; dolayısıyla soru kökü eksik olduğundan bu
sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Soru kökünde yer alan “vergi ziyaı”na ilişkin tanımlama, 213 sayılı
Vergi Usul Kanunu’nun 341. maddesinde aynı şekilde yer almaktadır:
“Madde 341 - Vergi ziyaı, mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili
ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden, verginin
zamanında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder.”
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 47 / B kitapçığı 119
11.10.2013 günü elde edilen bir gelirden doğan vergi alacağına ilişkin tarh ve mükellefe
tebliğ işleminin yapılmaması nedeniyle tahakkuk zamanaşımı süresi aşağıdaki tarihlerin
hangisinde dolar?
A) 31.12.2016
B) 11.10.2018
C) 31.12.2018
D) 11.10.2023
E) 31.12.2023
Adayın İtirazı: Aday, tahakkuk zamanaşımı süresinin 11.10.2018 tarihinde dolacağını yani
doğru cevap seçeneğinin “B” seçeneği olması gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Vergi Usul Kanunu’nun 114. maddesinde “Vergi alacağının doğduğu
takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ
edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar.” hükmü yer almaktadır. Buna göre beş yıllık
zamanaşımı süresi, vergi alacağının doğduğu takvim yılını (2013) takip eden yılın başından
38
itibaren hesaplanır. Bu durumda, sorunun doğru cevap seçeneğinde herhangi bir hata
bulunmamaktadır ve sorunun tek doğru cevabı “C” seçeneğidir.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
MEDENİ HUKUK
A kitapçığı 49 / B kitapçığı 1
Aşağıdakilerden hangisi için mahkeme kararı gerekmez?
A) Ölüm karinesi
B) Gaiplik
C) Kazai rüşt
D) İsim değiştirme
E) Amacı kanuna veya ahlaka aykırı hale gelen bir derneğin tüzel kişiliğinin sona
erdirilmesi
Adayın İtirazı: Aday 1, “gaiplik” kararının Medeni Kanun’a göre en yüksek mülki amir
tarafından verildiğini belirterek hem “A” hem de “B” seçenekleri, doğru cevap seçenekleri
olduğundan bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, Anayasa’nın 33. maddesinde “… Ancak milli güvenliğin, kamu düzeninin,
suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği hallerde
gecikmede sakınca varsa kanunla bir merci, derneği faaliyetten men ile yetkilendirilebilir.”
hükmünün yer aldığını; bu sebeple dernek kapatmalarında – bazı hallerde – idareye de yetki
verilmiş olduğunu; dolayısıyla sorunun hem “A” hem de “E” seçeneği olmak üzere iki doğru
cevabının bulunduğunu belirterek bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu uyarınca gaipliğe mahkeme karar
verebilir. Kanun’un 32. ve devamı maddelerinde bu durum açıkça belirtilmiştir.
Sorunun “E” seçeneğinde tüzelkişiliğin sona erdirilmesinden bahsedilmektedir. Aday
2’nin itirazında belirttiği husus, derneğin faaliyetten men edilmesine ilişkindir. Faaliyetten
39
men edilmesi tüzelkişiliğin de sona erdiği anlamına gelmemektedir. Aday 2’nin itirazında
belirttiği Anayasa’nın 33. maddesi aynen şöyledir: “Dernekler, kanunun öngördüğü hallerde
hâkim kararıyla kapatılabilir veya faaliyetten alıkonulabilir. Ancak, millî güvenliğin, kamu
düzeninin, suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği
hallerde gecikmede sakınca varsa, kanunla bir merci, derneği faaliyetten men ile
yetkilendirilebilir. Bu merciin kararı, yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur.
Hâkim, kararını kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde, bu idarî karar kendiliğinden
yürürlükten kalkar.” Yani kapatma ve faaliyetten alıkoyma birbirinden farklı kavramlardır.
Kaldı ki faaliyetten alıkoyma durumunda bile yukarıdaki Anayasa maddesinde belirtildiği gibi
idari merciin kararı hakimin onayına sunulmak zorundadır.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 50 / B kitapçığı 2
Aşağıdakilerden hangisi sınırlı ehliyetsizdir?
A) Ayırtım gücüne sahip olmayan kişi
B) Kendisine yasal danışman atanan kişi
C) Evli bir kişi
D) Ayırtım gücüne sahip kısıtlı bir kişi
E) Mahkeme kararıyla ergin olan 16 yaşındaki bir kişi
Adayın İtirazı: Aday 1, bu sorunun LİHKAB sınavının kapsamında olmadığını belirterek
iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, Medeni Kanun’un “Ayırt Etme Gücüne Sahip Küçükler ve Kısıtlılar” başlığı
altındaki 16. maddesinde “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin
rızası olmadıkça kendi işlemleriyle borç altına giremezler.” şeklinde bir ifade bulunduğunu;
bu ifadeye göre ayırt etme gücüne sahip kısıtlıların yani sınırlı ehliyetsizlerin, yasal
danışmanının rızası ile işlem yapmalarının gerekmekte olduğunu; kendilerine yasal danışman
atanmasının söz konusu olduğunu; dolayısıyla bu sorunun hem “B” hem de “D” seçeneği
olmak üzere iki doğru cevabının bulunduğunu belirterek bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini
iddia etmiştir.
40
Komisyon Görüşü: Söz konusu soru, medeni hukukta çok temel bir meseleye ilişkindir ve bu
konu, sınav kapsamında bulunmaktadır.
Yasal temsilci ile yasal danışman farklı kavramlardır. Kısıtlanan kişiye yasal temsilci
atanır (vasi, veli). Oysa yasal danışman kısıtlanması için yeterli sebep olmamakla birlikte fiil
ehliyetinin belirli işler bakımından sınırlandırılması gerekli görülen kişilere atanır. Kendisine
yasal danışman atananlar sınırlı ehliyetsiz değil sınırlı ehliyetli kabul edilir. Soruda “sınırlı
ehliyetsiz” sorulduğuna göre cevap doğrudur.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 51 / B kitapçığı 3
E ile evli olan A’nın, E’nin dayısının kızı C ile arasındaki hısımlık bağı ile ilgili olarak
aşağıda belirtilenlerden hangisi doğrudur?
A) A ile C arasında 4. dereceden yansoy kayın hısımlığı vardır.
B) A ile C arasında yapay hısımlık vardır.
C) A ile C arasında 3. dereceden yansoy kayın hısımlığı vardır.
D) A ile C arasında 3. dereceden yansoy kan hısımlığı vardır.
E) A ile C arasında hukuki açıdan hısımlık bağı yoktur.
Adayın İtirazı: Aday 1, bu sorunun LİHKAB sınavının kapsamında olmadığını belirterek
iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2; dede, babaanne, anneanne ve bunların çocukları olan dayı, hala, teyze ve
amcanın (alt soy) Medeni Kanun’a göre 3. zümre olduğunu; evlilikten dolayı da yansoy kayın
hısımlığı bulunduğunu belirterek doğru cevabın “C” seçeneği olması gerektiğini iddia
etmiştir.
Komisyon Görüşü: Söz konusu soru, bir medeni hukuk sorusudur ve bu soru, sınav
kapsamında bulunmaktadır. Hısımlık konusu Türk Medeni Kanunu’nun 17 ve 18.
maddelerinde düzenlenmiştir.
Türk Medeni Kanunu uyarınca, hısımlığın derecesi hısımları birbirine bağlayan
doğum sayısıyla ölçülür (madde 17, I). Bir başka deyişle iki kişi arasındaki hısımlık derecesi
aralarındaki çizgi sayısı ile belli olur. Bir kişi ile dayısı arasında 3. dereceden yansoy hısımlık
41
olduğuna göre dayısının kızı arasında ise 4. dereceden yansoy hısımlık söz konusudur.
Eşlerden biri ile diğer eşin kan hısımları, aynı tür ve dereceden kayın hısımları olur (Türk
Medeni Kanunu m. 18, f.1). Bu sebeple soruda belirtilen E ile evli olan A’nın, E’nin dayısının
kızı C ile arasındaki hısımlık 4. dereceden yansoy kayın hısımlığıdır ve cevap doğrudur.
Adayın itirazında belirttiği zümre kavramı miras hukukuna ilişkin teknik bir kavramdır.
Zümre bir kimse (zümre başı) ile birlikte ondan türeyen kimselerin tümünü ifade eder. Kişinin
mirasçılık açısından bulunduğu zümre ile hısımlık ilişkisindeki derecesi aynı değildir.
Örneğin bir kişi ile annesi arasında 1. Dereceden bir hısımlık bağı söz konusu olduğu halde
anne miras hukukunda 2. zümre mirasçısıdır. Bu nedenle aday zümre sistemi ile hısımlık
derecelerini karıştırmıştır.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 52 / B kitapçığı 4
Aşağıdakilerden hangisi ayni haklar arasında yer almaz?
A) İpotek
B) Hapis hakkı
C) Kira
D) Mülkiyet
E) Taşınmaz yükü
Adayın İtirazı: Aday 1, bu sorunun LİHKAB sınavının kapsamında olmadığını belirterek
iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, “hapis hakkı”nın ayni hak olmadığını iddia etmiştir.
Aday 3, “hapis hakkı”nın ve “kira”nın ayni bir hak olmadığını; kiranın, gerektiğinde
tapuya şerh edilen bir hak olduğunu belirterek bu sorunun hem “B” hem de “C” seçeneği
olmak üzere iki doğru cevabının bulunduğunu belirterek bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini
iddia etmiştir.
Aday 4, “hapis hakkı”nın taşınırlarla ilgili olup taşınmazlar ile ilgisi olmadığını; tapu
kütüğüne tescil veya şerh edilememekle birlikte ayni hak niteliği kazanamadığını belirterek bu
42
sorunun hem “B” hem de “C” seçeneği olmak üzere iki doğru cevabının bulunduğunu
belirterek bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 5, tapuya yazılabilen kira sözleşmesinin de özellikle kiracı için ayni hak
kuvvetinde bir hak sağladığının bazı kaynaklarda belirtildiğini; bu nedenle “C” seçeneğinin de
doğru cevap seçeneği olamayacağından bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Söz konusu soru medeni hukukun eşya hukuku bölümüne giren bir
sorudur ve bu soru, sınav kapsamında bulunmaktadır.
Hapis hakkı rehin hakkının bir türüdür. Rehin hakkı da ayni haklar arasında yer
almaktadır. Hapis hakkı Türk Medeni Kanunu’nun “Taşınır Rehni” başlığı altında 950 vd.
maddelerinde düzenlenmiştir. Kira hakkı ayni hak değil, kişisel haklardandır. Taşınmazlarda
kira hakkı tapuya şerh edilse bile ayni hakka dönüşmez. Çünkü ayni haklar sınırlı sayıdadır.
Ayni hak sadece taşınmazlar üzerinde olmaz; taşınırlar üzerinde de olabilir. Soru
taşınır taşınmaz ayrımı yapılmaksızın sorulmuş bir sorudur.
Şerh edilmiş kira hakkı, etkisi güçlendirilmiş kişisel hak olur yoksa ayni hak haline
gelmez.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 53 / B kitapçığı 5
Paylı mülkiyetle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Hukuken bölünemeyen eşya üzerinde paylı mülkiyet olmaz.
B) Başka türlü belirlenmedikçe paylar eşit sayılır.
C) Pay rehnedilebilir.
D) Tarım türünün değiştirilmesi için pay ve paydaş çoğunluğuyla karar verilmesi gerekir.
E) Paylı malın özgülendiği amacın değiştirilmesi bütün paydaşların kabulüne bağlıdır.
Adayın İtirazı: Aday 1, paydaşlar kendi aralarında anlaşmadığı sürece veya kanunun
getirdiği oranlar uygulanmadığı sürece paydaşların paylarının eşit olduğunun hiçbir zaman
söylenemeyeceğini; bu durumda “B” seçeneği tam olarak doğruyu yansıtmadığı için bu
43
sorunun hem “A” hem de “B” seçeneği olmak üzere iki doğru cevabının bulunduğunu
belirterek bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu kapsamında
bölünemez büyüklükteki parsellerin, paylı mülkiyet konusu olmasına kısıtlama getirdiğinden
bu sorunun hatalı olduğunu; bu nedenle iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 3, Medeni Kanun’da “Eşya hukuku anlamında eşya, kişilerin (gerçek ve tüzel)
üzerinde hakimiyet kurabilecekleri, ekonomik değeri olan, şahıs (insan) dışı, sınırlanabilir
özellikte cismani varlıklardır.” tanımının mevcut olduğunu; taşınır ve taşınmaz malların eşya
olarak tanımlandığını belirterek soruda eşyanın gayrimenkul veya menkul eşya olup
olmadığının ifade edilmediğini; yani hukuken bölünemeyen eşyanın taşınır veya taşınmaz
eşya olup olmadığının bu soruda belli olmadığını; hukuken bölünemeyen taşınmaz mallarda
paylı mülkiyetin olduğunu belirterek soru kökünün eksik olmasından dolayı bir çelişki
yaşandığını; bu nedenle sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Türk Medeni Kanunu uyarınca, paylı mülkiyette başka türlü
belirlenmedikçe paylar eşit sayılır (m. 688, f. 2). Yani “B” seçeneğinde belirtilen bilgi yanlış
değildir.
Paylı mülkiyet, bölünebilen eşya üzerinde söz konusu olabileceği gibi bölünemeyen
eşya üzerinde de söz konusu olabilir. Hukuki yönden bölünebilme, eşyanın değerinde önemli
bir azalma olmaksızın aynı nitelikte birden çok parçaya ayrılabilir olmasını belirtir. Örneğin
bir radyo, otomobil bölünmez eşyadır; kumaş, sıvılar, arazi ise bölünebilir.
Paylı mülkiyet konusu mal, taşınır olabileceği gibi taşınmaz da olabilir. Özetle paylı
mülkiyet konusu eşya taşınır veya taşınmaz, bölünebilen veya bölünemeyen eşya olabilir. Bir
eşya hukuki açıdan bölünemez (tanımı yukarıda yapılmıştır) olsa bile (ör. televizyon, vazo)
paylı mülkiyet konusu olabilir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
44
A kitapçığı 56 / B kitapçığı 8
M, yaptığı vasiyetnamede terekesinin yarısını A’ya bırakmış, A’nın kendisinden önce ölmesi
durumunda bu payın B’ye kalmasını vasiyet etmiştir.
Buna göre olayda aşağıdakilerden hangisi söz konusudur?
A) Yedek mirasçı atama
B) Art mirasçı atama
C) Ön vasiyet
D) Art vasiyet alacaklısı atama
E) Miras paylaştırma kuralı
Adayın İtirazı: Aday 1, bu sorunun LİHKAB sınavının kapsamında olmadığını belirterek
iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, terekenin A’dan B’ye kalmasının anlatıldığı bu sorunun doğru cevabının “B”
seçeneği olması gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 3, Medeni Kanun’un 522. maddesinde “Tasarrufta geçiş anı belirtilmemişse
miras, ön mirasçının ölümü ile art mirasçıya geçer.” hükmünün yer aldığını, “yedek
mirasçı”nın ön mirasçı ile art mirasçının dahil edildiği bir genel isim olduğunu belirterek
soruda M’nin mirası A ve B şeklinde ayrıntılandırdığını; eğer Medeni Kanun’un 522.
maddesindeki gibi genel tanım ile bu soru sorulmuş olsa idi “A” seçeneğinin doğru cevap
olarak kabul edilebileceğini; fakat bu soruda A ön mirasçı, B art mirasçı olduğundan doğru
cevabın “B” seçeneği olduğunu iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Söz konusu soru, medeni hukukun “miras hukuku” bölümüne giren bir
sorudur ve bu soru, sınav kapsamında bulunmaktadır.
Türk Medeni Kanunu uyarınca miras bırakan, atadığı mirasçının kendisinden önce
ölmesi veya mirası reddetmesi halinde onun yerine geçmek üzere bir veya birden çok kişiyi
yedek mirasçı olarak atayabilir (m. 520). Sorunun doğru cevabı “A” seçeneğinde bulunan
“yedek mirasçı atama”dır.
Aday 3’ün itirazında belirttiği madde (medeni kanun 522), art mirasçı atama ile ilgili
maddedir. Oysa soruda yedek mirasçı atama söz konusudur. Türk Medeni Kanunu uyarınca
miras bırakan, atadığı mirasçının kendisinden önce ölmesi veya mirası reddetmesi halinde
45
onun yerine geçmek üzere bir veya birden çok kişiyi yedek mirasçı olarak atayabilir (m. 520).
Sorunun doğru cevabı “A” seçeneğinde bulunan “yedek mirasçı atama”dır.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
KADASTRO MEVZUATI
A kitapçığı 59 / B kitapçığı 11
Kadastro Kanunu’na göre orman kadastrosu dışındaki kadastro çalışmaları ile ilgili
olarak kadastro komisyonunda aşağıdakilerden hangisi yer alabilir?
A) Kontrol mühendisi
B) Orman mühendisi
C) Ziraat mühendisi
D) Mahalle veya köy muhtarı
E) Kadastro teknisyeni
Adayın İtirazı: Aday 1, “Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Kadastrosu
ve Tescili” başlığıyla verilen ek madde 4, fıkra 3’te “Bu çalışmalara kadastro kontrol
mühendisi de iştirak ettirilir.”denilerek kadastro mühendisinin komisyona katılacağı yerlerin
belirlendiğini; oysa soruda “orman kadastrosu dışındaki yerler”in sorulduğunu ifade ederek ek
madde 4’te “ormanla ilgisi olan yerler”in anlatıldığına dikkat çekmiş; bu nedenle sorunun
iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, Kadastro Kanunu madde 14’te “4342 sayılı Mera Kanunu’nun 7. maddesi 3.
fıkrası gereği 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılacak işlemlerde kadastro
komisyonlarına konu uzmanı ziraat mühendisi dahil edilir.” ifadesinin mevcut olduğunu;
ayrıca itirazları inceleyecek kadastro komisyonunun kuruluşu ve görevleri hakkında
yönetmeliğin 3. madde ek fıkrasında (26.09.2005 25948) ziraat mühendisinin yer aldığını;
dolayısıyla bu sorunun hem “A” hem de “C” seçeneği olmak üzere iki doğru cevabının
bulunduğunu belirterek bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
46
Komisyon Görüşü: 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 3. maddesi, kadastro ekibi ve kadastro
komisyonun kuruluşuna dair ana hükümleri vermektedir. Söz konusu maddede, “Kadastro
komisyonu; kadastro müdürü veya yardımcısının başkanlığında, bir kadastro üyesi ve itirazın
mahiyetine göre kontrol mühendisinden veya tasarruf kontrol memurundan oluşur. Kontrol
mühendisinin bulunmaması halinde yerine fen kontrol memuru katılır.” ifadesi yer
almaktadır. Bu hüküm, kadastro komisyonunun kurulması için temel hüküm olup orman veya
orman vasfını yitiren araziler ile Mera Kanunu gibi ilgili diğer mevzuattan kaynaklanan özel
durumları nitelememektedir. Zaten soruda; orman “kadastrosu dışındaki” ifadesiyle diğer
özellikli durumların karıştırılmaması amaçlanmıştır. Bu anlamda bu soru, adayların kadastro
konusunda temel hükümlere ilişkin bilgilerini de ölçme niteliğine sahip bir sorudur.
Bu açıklamalar dahilinde sorunun iptalini gerektirecek bir durum söz konusu değildir.
Soruda veya sorunun cevap seçeneklerinde herhangi bir hata bulunmamaktadır. Sorunun tek
doğru cevabı “A” seçeneğidir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 61 / B kitapçığı 13
Aynı kadastro çalışma alanı içinde bulunan ve tapuda kayıtlı olmayan 30 dönüm sulu
toprağı ve 125 dönüm kuru toprağı çekişmesiz ve aralıksız 25 yıldan beri malik sıfatıyla
elinde bulunduran Zilyet (A), zilyetliğini belgelerle ispat etmiştir.
Belirtilen taşınmazlarla ilgili olarak Zilyet (A)’nın hukuki durumu konusunda
aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A) Kuru toprak 100 dönümü aştığından hiçbir şekilde Zilyet (A) adına tespit edilemez.
B) Kuru toprağın tamamı koşulsuz Zilyet (A) adına tespit edilir.
C) Söz konusu taşınmazın Zilyet (A) adına tespiti için yeterli zilyetlik süresi mevcut
değildir.
D) Kuru toprağın sadece 100 dönümü Zilyet (A) adına tespit edilir. Kalan alan hiçbir
şekilde zilyet adına tespit edilemez.
E) Zilyet (A)’nın Kanunca belirlenen ilgili belgelerden biri ile ispat etmesi durumunda
kuru toprağın 100 dönümü aşan kısmı da adına tespit ettirilebilir.
47
Adayın İtirazı: Aday 1, bu sorunun eksik olduğunu ifade ederek 25 yıllık zilyetin, zilyetlik
konusu taşınmazın Hazine tarafından zilyete satışından sonra mı yoksa önce mi olduğu
hususuna değinilmediğini; 3402 sayılı Kanun’un 14. maddesinin C bendine göre 10 yıllık süre
dolmuş ise bu sorunun doğru cevap seçeneğinin “E” seçeneği olması gerektiğini; 10 yıllık
süre dolmamış ise bu sorunun doğru cevap seçeneğinin “D” seçeneği olacağını belirterek bu
sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, “B” ve “E” seçeneklerinin aynı anlamı içerdiğini; bu nedenle birden çok
doğru cevabı olan bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmektedir.
Aday 3, soru kökündeki “Zilyet (A), zilyetliğini belgelerle ispat etmiştir.” cümlesine
dikkat çekerek bu belgelerin, kanunca öngörülen belgeler olduğunu; bu nedenle “B”
seçeneğinin de doğru cevap seçeneği olması gerektiğini; “E” seçeneğindeki “Zilyet (A)’nın
Kanunca belirlenen ilgili belgelerden biri ile ispat etmesi durumunda” ifadesinin zaten soru
kökünde “Zilyet (A), zilyetliğini belgelerle ispat etmiştir.” şeklinde verildiğini belirterek bu
sorunun hem “B” hem de “E” seçeneği olmak üzere iki doğru cevabının bulunduğunu; bu
nedenle iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 4, soru kökündeki “Zilyet (A), zilyetliğini belgelerle ispat etmiştir.” cümlesine
dikkat çekerek zilyetliği ispatlayan belge kabulüne göre kuru toprağın tamamının, sorudaki
şartlar altında, zilyede koşulsuz tespitinin gerektiğini; ayrıca Tasarruf Dairesi Başkanlığı
çıkışlı 04.06.2007 tarih ve 232-2285 sayılı yazıya göre arazinin Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Bölge Kurullarınca birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanları dışında kaldığının
belgelenmesi gerektiği ifade edildiğinden soruda bu yönlü bir açıklamanın olmadığını
belirterek bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 5, Kadastro Kanunu’nun tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların tespitini
düzenleyen 14. maddesinin birinci paragrafında “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma
alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar
olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en
az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık
beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.” ifadesiyle belge ve beyan ile ispat-iktisap
edilebilecek maksimum miktarın sulu arazide 40, kuru arazide 100 dönüm olabileceğinin
belirtildiğini; soruda sayılan iktisap koşulları ile kanunun 14. maddesinin ilk paragrafında
sayılan koşullar aynı olduğundan (ve soru kökünde 14. maddenin devamında sayılan başka
koşulların varlığından bahsedilmediğinden) bu sorunun doğru cevap seçeneğinin ilgili kanun
metninde de zikredildiği üzere “D” seçeneği olması gerektiğini iddia etmiştir.
48
Komisyon Görüşü: İtiraza konu olan bu soru, Kadastro Kanunu m. 14’le düzenlenen
“Tapuda Kayıtlı Olmayan Taşınmaz Malların Tespiti”ne ilişkin bir sorudur. Söz konusu
maddeye göre; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam
yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil)
bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik
sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi
adına tespit edilir.” hükmü yer almaktadır. Aynı maddeye göre; zilyetliğin söz konusu
maddenin son kısmında yer alan belgelere dayandırılması koşuluyla taşınmaz malın, mezkur
alan büyüklüğünün kapsamı dışında kalan kısmının zilyedi adına tespit edilebileceği
belirtilmiştir. Bu soru bir bütün olarak adayların, Kadastro Kanunu’nun tapuda kayıtlı
olmayan taşınmaz malların tespitine ilişkin genel bilgilerini ölçmek amacıyla sorulmuş olup
soru açık ve nettir.
Bu açıklamalar dahilinde sorunun iptalini gerektirecek bir durum söz konusu değildir.
Soruda veya sorunun cevap seçeneklerinde herhangi bir hata bulunmamaktadır. Sorunun tek
doğru cevabı “E” seçeneğidir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 62 / B kitapçığı 14
Kadastro çalışma alanı ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Kadastro bölgesindeki her köy ile belediye sınırları içinde bulunan mahallelerin her
biri, kadastro çalışma alanını teşkil eder.
B) Kadastro çalışma alanındaki ormanların kadastro ekibince sınırlandırma ve tespitleri
yapılarak 30 günlük kısmî ilâna alınır.
C) Kadastro ekibi, kadastro çalışma alanı sınırının tespitinde il ve ilçelerin belediye
sınırları ile köy sınırlarını dikkate alır.
D) Kadastro çalışma alanı içinde, ilk parsel için kadastro tutanağının düzenlenmesinden
sonra idari teşkilat ve taksimatta yapılan değişiklik, başlanan kadastroyu durdurmaz.
E) Kadastro ekibinin tespit ettiği kadastro çalışma alanı sınırları mahalle, belediye, köy
idari sınırları olarak kabul edilir.
49
Adayın İtirazı: Adaylar, “C” ve “E” seçeneğinin birbirine çok yakın iki seçenek olduğunu;
mevzuatlarda kadastro bölgesi ve kadastro çalışma alanının mahalle ve köy bazlı olarak
bulunduğunu belirterek bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: İtiraza konu olan bu soru, Kadastro Kanunu m. 4’te düzenlenen kadastro
çalışma alanına ilişkin bir sorudur. Soru bir bütün olarak kadastro çalışma alanı konusunda
adayların bilgileri ölçmekte olup soruda kadastro çalışma alanı ile ilgili olarak söz konusu
madde çerçevesinde verilen hükümler arasında yer almayan ifadenin seçeneklerde bulunması
istenmiştir. Söz konusu Kanun maddesinde kadastro ekibinin; kadastro çalışma alanı sınırının
tespitinde il ve ilçelerin belediye sınırları ile köy sınırlarını dikkate alacağı ve bu sınırların
mahalle, belediye, köy idari sınırları sayılmayacağı açık bir dille ifade edilmiştir. Sorunun
cevabı niteliğinde olan yanlış ifade ise “Kadastro çalışma alanı sınırları mahalle, belediye,
köy idari sınırları olarak kabul edilir.” denilerek adayların tereddütüne imkan vermeyecek
şekilde açıktır. Soru bilgi ölçmeye yönelik olup son derece açık ve nettir.
Bu açıklamalar dahilinde sorunun iptalini gerektirecek bir durum söz konusu değildir.
Sorunun cevap seçeneklerinde herhangi bir hata bulunmamaktadır. Sorunun tek doğru cevabı
“E” seçeneğidir.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 63 / B kitapçığı 15
Kadastro Kanunu’na göre; kadastro tespitine itiraz aşağıdaki mercilerden hangisine
yapılabilir?
A) Kadastro teknisyenliği
B) Kadastro komisyonu
C) Kadastro ekibi
D) İlgili belediye
E) Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü
Adayın İtirazı: Aday 1, Kadastro Kanunu’na göre itiraz evraklarının teslim edileceği yerin,
kadastro teknisyenliği veya kadastro müdürlüğü olduğunu; kadastro müdürlüğünün topladığı
50
itirazları en geç 10 gün içerisinde itiraz mercii olan kadastro komisyonuna teslim ettiğini; bu
nedenle bu sorunun doğru cevabının “B” olması gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, kadastro ekibi ile kadastro teknisyenliğinin aynı idari yapılanma olup bunların
aynı kişilerden oluştuğunu; bu birimlerin birbirlerinde farklı birimler olmadığını; bu nedenle
doğru cevabı hem “A” hem de “C” seçeneği olan, birden çok doğru cevabı bulunan bu
sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 3, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 3. maddesinde “Kadastro ekibi en az iki
kadastro teknisyeni, mahalle ve köy muhtarı ile üç bilirkişiden oluşur.” ifadesinin yer aldığını;
bu ifadeye göre bu sorunun doğru cevabının hem “A” hem de “C” seçeneği olduğunu; birden
çok doğru cevabı bulunan bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 4, “kadastro teknisyenliği” bir merci olmadığından cevabın “kadastro ekibi” ile
çeliştiğini; fakat “kadastro ekibi”nin de bir merci olmadığını; bu nedenle soru kökünün yanlış
olduğunu belirterek bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 5, kadastro ekibini içerisinde kadastro teknisyenlerinin de bulunduğunu; eğer
hukuksal anlamda bir “merci”den söz ediliyorsa bu nitelemeyi “kadastro ekibi”nin daha çok
hak ettiğini; yine “kadastro komisyonu”nun da, kanunda tanımlanmış bir görev ve başvuru
mercii olarak bu nitelemeyi daha fazla hak ettiğinin göz ardı edilemeyeceğini; eğer bu iki
kavram cevap seçeneklerinde olmasaydı ancak “A” seçeneğinde bulunan “kadastro
teknisyenliği” nin doğru cevap seçeneği olabileceğini; bu durumda, birden çok doğru cevabı
bulunan bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: İtiraza konu olan bu soru, kadastro tespitine itirazın hangi mercie
yapılacağına dair olup bu konu, Kadastro Kanunu m. 9’da düzenlenmiştir. Söz konusu
maddede çok açık bir şekilde kural olarak kadastro tespitine itirazın, kadastro teknisyenliğine
veya kadastro müdürlüğüne yapılacağı belirtilmiştir. Bu yönüyle soru gayet açık ve nettir.
Bu açıklamalar dahilinde sorunun iptalini gerektirecek bir durum söz konusu değildir.
Sorunun cevap seçeneklerinde herhangi bir hata bulunmamaktadır. Sorunun tek doğru cevabı
“A” seçeneğidir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
51
A kitapçığı 64 / B kitapçığı 16
I. Hizmet malları
II. Orta malları
III. Sulu tarım arazisi
IV. Ormanlar
Yukarıda sayılan taşınmaz türlerinden hangisi veya hangileri kazandırıcı
zamanaşımı yoluyla iktisap edilebilir?
A) Yalnız III
B) III ve IV
C) I, II ve III
D) I, II ve IV
E) II, III ve IV
Adayın İtirazı: Adaylar, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 18. maddesinde, sadece sulu
tarım arazilerinin kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilebileceğinin belirtildiğine dikkat
çekerek bu sorunun doğru cevabının “A” seçeneği olması gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: İtiraza konu olan soru incelendiğinde sorunun doğru cevabının cevap
anahtarına sehven “D” seçeneği olarak işaretlendiği görülmüştür. Sorunun doğru cevabı “A”
seçeneğidir.
Sonuç: Açıklanan cevap anahtarında sorunun doğru cevabı sehven "D" seçeneği olarak
belirtilmiştir. Cevap anahtarında sorunun doğru cevabı “A” seçeneği olarak düzeltilmiştir.
Adayların cevap kağıtları, düzeltilen cevap anahtarına göre değerlendirilecektir.
A kitapçığı 65 / B kitapçığı 17
Kadastro ekibinde yer alan üç bilirkişinin özelliklerine dair aşağıda verilen bilgilerden
hangisi yanlıştır?
A) 40 yaşını bitirmiş olmaları gerekir.
B) Kısıtlı olmamaları gerekir.
52
C) Yüz kızartıcı bir suçtan yargılanmamış olmaları gerekir.
D) Zamanında seçilemeyen bilirkişileri bölgenin mülkî amiri belirler.
E) Seçilen bilirkişiler, eşlerinin büyükbabalarına ilişkin uyuşmazlıklarda dinlenilemez.
Adayın İtirazı: Aday 1, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 18. maddesinde 2. kayın
hısımlığı için “Eşlerden biri ile diğer eşin kan hısımları, aynı tür ve dereceden kayın hısımları
olur. Kayın hısımlığı, kendisini meydana getiren evliliğin sona ermesi ile ortadan kalkmaz.”
hükmünün bulunduğunu; bu durumda “E” seçeneğinde belirtilen “eşlerinin büyükbabalarına”
ifadesinde bir kayın hısmı ve eşin usulü (yani alt soy hısmı) mevcut olduğunu belirterek
sorunun doğru cevabının “E” seçeneği olması gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, Kadastro Kanunu’na göre kısıtlı veya yüz kızartıcı bir suçtan kesinleşmiş
mahkumiyetin bulunmaması gerektiğini; fakat “C” seçeneğinde “mahkumiyet” değil
“yargılanmak” kelimesinin kullanıldığını; “yargılanmamış olmak” ile “mahkumiyeti
bulunmamak” kavramlarının farklı kavramlar olduğunu; çünkü kişinin yargılanabileceğini
fakat mahkumiyet almadan aklanma olasılığının bulunduğunu; eğer yargılanır da mahkum
olursa bilirkişilik yapamayacağını; bu nedenle, sorunun doğru cevabında verilen bilgi eksik
veya yanlış olduğundan, bu seçenek çelişkiye sebep olduğundan bu sorunun iptal edilmesi
gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Kadastro Kanunu m. 3 "Kadastro Ekibi ve Komisyonun Kuruluşu
başlığını taşımaktadır. Aynı maddenin yedinci fıkrasında "...eşinin usul ve furuuna..." ifadesi
yer almaktadır. Zaten itiraz eden aday da önermenin doğru olduğunu ispatlamaya
çalışmaktadır. Sorunun kökünde net bir ifade ile yanlış önermenin bulunması istenmektedir.
Bu durumda soruda veya sorunun cevap seçeneğinde herhangi bir hata bulunmamaktadır.
İkinci itirazda ise aday aslında çok güzel bir şekilde sorunun doğru cevabını
açıklamıştır. "yargılanmış olmak" ile "mahkumiyeti bulunmamak" kavramlarının farklı
kavramlar olduğunu ifade eden adayın neden itiraz ettiği anlaşılamamıştır. Zira burada aranan
"mahkumiyeti bulunmamaktır" ifadesidir; seçenekte ise "yargılanmamış olmak" kavramı
kullanılmıştır.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
53
A kitapçığı 66 / B kitapçığı 18
Kadastro müdürünün, kadastrosuna başlanacak köyü, ilgili yerlerde ve alışılmış
vasıtalarla duyuracağı en erken süre aşağıdakilerden hangisidir?
A) 5 gün
B) 7 gün
C) 10 gün
D) 15 gün
E) 30 gün
Adayın İtirazı: Aday 1, Kanun’da belirtilen “en az” ifadesinin “en geç” demek olduğunu;
fakat bu soruda “en erken” sürenin sorulduğunu; bunun da soruyu hatalı hale getirdiğini
belirterek bu sorunun ya iptal edilmesi gerektiğini ya da doğru cevap seçeneği olarak “E”
seçeneğinin kabul edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 4. maddesinin 2. fıkrasına göre ilanın,
kadastroya başlamadan en az 15 gün önce yapılması gerektiğini; Kanun’un 3. fıkrasında ise
kadastro bölge ilanının en az 1 ay önceden yapılacağı hükmünün bulunduğunu; bu durumda
kadastro çalışma alan ilanının en erken 30 gün önceden duyurulması gerektiğini belirterek bu
sorunun doğru cevabının “E” seçeneği olduğunu iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Kadastro Kanunu m. 4/II hükmünün lafzi yorumundan ilânın 20 gün
sonra da veya 30 gün sonra da yapılabileceği anlaşılmaktadır. Bu nedenle "en az" demek "en
geç" değil "en erken" anlamına gelir.
İkinci itirazda ise Aday 2’nin de ifade ettiği gibi en erken 30 gün ilan süresi, bölgeler
açısından geçerlidir. Soruda ise köy için bu sürenin ne olacağı sorulmuş; bu bağlamda 4.
maddenin ikinci fıkrası ile ilgili bilgi ölçülmek istenmiştir. Aday kanun hükmünü tartışmaya
açmıştır.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
54
A kitapçığı 67 / B kitapçığı 19
Kadastro tespitine itiraz ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) İtiraz edenin ilân süresi içinde dava açma hakkı saklıdır.
B) Kadastro tutanağı düzenlendikten sonra en geç on gün içinde tespitlere itiraz edilebilir.
C) İtiraz, kadastro mahkemesine yapılır.
D) İtiraz, sadece dinlenilen tanık ifadeleri hakkında yapılabilir.
E) İtirazın dinlenilebilmesi, tanık ifadesine dayanmasına bağlıdır.
Adayın İtirazı: Adaylar, itirazın sürelerle bağlantılı olarak mahkemelere yapıldığını;
dolayısıyla kadastro mahkemesine davanın açıldığını ama süre bitimi hukuk mahkemelerine
de itirazın yapılabileceğini; bu nedenle “C” seçeneğinde verilen ifadenin de doğru cevap
olduğunu; eğer “C” seçeneğinde “İtiraz, sadece kadastro mahkemesine yapılır.” denilseydi o
zaman bu seçeneğin yanlış bir seçenek olabileceğini belirterek bu soruda doğru cevabın hem
“A” hem de “C” seçeneği olduğunu; birden çok doğru cevabı bulunan bu sorunun iptal
edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Kadastro Kanunu m. 9 "Kadastro Tespitine İtiraz" başlığını taşır. 2.
fıkrada ise "İtiraz, kadastro teknisyenliğine veya kadastro müdürlüğüne yapılır." hükmü yer
almaktadır. “C” seçeneğinde “sadece” kelimesine gerek yoktur; çünkü hüküm çok açıktır ve
herhangi bir mahkemeye itiraz etme olanağı yoktur. Sorunun cevap seçeneklerinde herhangi
bir hata bulunmamaktadır. Sorunun tek doğru cevabı “A” seçeneğidir.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 69 / B kitapçığı 21
Kadastro tutanaklarının kesinleşmesi ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi
yanlıştır?
A) Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere dair, kesinleşmeden
itibaren on yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukukî sebeplere dayanarak itiraz
olunamaz ve dava açılamaz.
B) Kesinleşmeden itibaren on yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukukî sebeplere
dayanarak itiraz olunamaması hükmü, kamu taşınmazlarında uygulanmaz.
55
C) İlân süresi geçtikten sonra dava açılmayan kadastro tutanaklarına ait sınırlandırma ve
tespitler kesinleşir.
D) Tutanakların kesinleşme tarihi, tescil tarihi olarak gösterilmelidir.
E) Kesinleşen tutanaklar en geç üç ay içinde tapu kütüklerine kaydedilir.
Adayın İtirazı: Adaylar, 25.02.2009 tarihli 5841 sayılı Kanun’un Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edildiğini; sorunun doğru cevap seçeneğinin bu karar dikkate alınmadan
hazırlandığını; bu nedenle, bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı soru hazırlanırken dikkate
alınmıştır. Kamu taşınmazlarında ayrıksı bir durum henüz yeni bir kanun ile getirilmemiştir.
Bu nedenle adaylar itirazlarında haksızdır. Dolayısıyla sorunun doğru cevap seçeneğinde
herhangi bir hata bulunmamaktadır. Sorunun tek doğru cevabı “B” seçeneğidir.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
TAPU MEVZUATI
A kitapçığı 73 / B kitapçığı 25
Ülke menfaatlerinin gerektiği hallerde yabancı uyruklu gerçek kişiler ile yabancı
ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret
şirketlerinin taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinimlerini; ülke, kişi, coğrafi bölge, süre,
sayı, oran, tür, nitelik, yüz ölçüm ve miktar olarak belirleyebilme ve sınırlandırma
yetkisi aşağıdaki mercilerden hangisine aittir?
A) Dışişleri Bakanlığı
B) TBMM
C) Başbakanlık
D) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
E) Bakanlar Kurulu
56
Adayın İtirazı: Aday 1, Tapu Kanunu’nda bu yetkinin TBMM tarafından Bakanlar Kuruluna
verildiğini; TBMM açısından, bu yetkiyi Bakanlar Kuruluna vermenin, yeni bir düzenlemeyi
yapamayacağı anlamına gelmediğini; TBMM’nin soruda belirtilen sınırları ve oranları
kaldırmaya ve değiştirmeye her zaman yetkili olduğunu belirterek “B” seçeneğinin de doğru
cevap seçeneği olduğunu; bu nedenle doğru cevabı hem “B” hem de “E” seçeneği olan, birden
çok doğru cevabı bulunan bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, bu sorunun meslek bilgisi sorusu olmadığını; bu nedenle iptal edilmesi
gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: İtiraza konu olan soru, Tapu Kanunu m. 35 kapsamında yabancı uyruklu
kişilerin Türkiye’de taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinmesi ile ilgili olarak Bakanlar Kurulunun
bu konuda yetkilerine ilişkindir. Yasama organı söz konusu maddede belirtilen konu ve
sınırlar dahilinde yeni herhangi bir Kanuni düzenleme yapmaksızın Bakanlar Kuruluna yetki
vermiştir. TBMM, yasama konusunda yegane erk olmakla birlikte yürütme organlarına
yürütme faaliyetlerini gerçekleştirme konusunda Kanunlarla belirli konu ve sınırlamalar
dahilinde yetki vermektedir. Bu durum yasamanın görev ve yetkilerini başka bir erke
devrettiği anlamına gelmez. Yasama, bu tür düzenlemelerle yürütmenin görevlerini yerine
getirmede yetki sınırlarını tespit etmektedir. Yasamanın soruda yer alan konularda mevcut
durumdan başka bir düzenleme yapması için yeni bir kanunlaştırma sürecinin yaşanması
gerekir. Bu açıklamalara göre yasamanın kanuni düzenlemesi ile soruda sözü edilen
düzenlemeleri yapma konusunda Bakanlar Kurulunun yetkisi bulunmaktadır. Söz konusu
soru, mesleki bilgi açısından hem doğrudan hem de dolaylı olarak ilgilidir. Bu yönüyle soru,
bilgi ölçmeye yönelik olup son derece açık ve nettir.
Bu açıklamalar dahilinde sorunun iptalini gerektirecek bir durum söz konusu değildir.
Sorunun kökünde veya cevap seçeneklerinde herhangi bir hata bulunmamaktadır. Dorunun
tek doğru cevabı “E” seçeneğidir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
57
A kitapçığı 74 / B kitapçığı 26
Noterler tarafından tanzim edilen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerine ilişkin
yapılacak tapu sicili işlemi aşağıdaki ifadelerden hangisinde doğru olarak verilmiştir?
A) Taraflardan birinin talebi üzerine tescil edilir.
B) Taraflardan birinin talebi üzerine şerh verilir.
C) Taraflardan birinin talebi üzerine beyanlar sütununa kaydedilir.
D) Sadece malikin talebi üzerine şerh verilir.
E) Sadece malikin talebi üzerine tescil edilir.
Adayın İtirazı: Aday, Yrd. Doç. Dr. Suat Sarı’nın “Arsa Payı Karşılığı İnşaat
Sözleşmesinden Doğan Hakkın Şerhi” kitabını işaret ederek bu kitapta yazan şu bölümü örnek
göstermiştir: “Yukarıda belirtildiği üzere, uygulamada arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi
taşınmaz satış vaadi ile bağlantılı olarak yapılmakta; esasen şerh ihtiyacı, bu hukuki yapı
içerisinde mülkiyet payının devrine ilişkin müteahhit alacağının taşınmaz satış vaadinin
kapsamına dahil olması da göz önünde tutulduğunda, Tapu Kanunu’nun 26. maddesinin
beşinci fıkrasının, taşınmaz satış vaadi ile birlikte yapılan arsa payı karşılığı inşaat
sözleşmesinden doğan hakkın şerhinde de uygulama alanına sahip olup olmadığı sorusu
gündeme gelmektedir. Şerh anlaşması ve şerh talebi yönünden genel kurallardan ayrılan ve
hukukumuzda istisnai bir nitelik taşıyan bu hükmün yalnızca saf taşınmaz satış vaadi
sözleşmelerinde uygulanması yerinde olacaktır. Nitekim, mevcut hukuki durumu ve
uygulamayı bilen kanun koyucu, arsa payı karşılığı inşaat olacaktır. Nitekim, mevcut hukuki
durumu ve uygulamayı bilen kanun koyucu, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan
hakkın şerhini özel olarak öngörmüş, ancak buna ilişkin düzenlemede genel kurallar açısından
istisnai bir düzenleme yapmamıştır. Bu durum karşısında, taşınmaz satış vaadi ile bağlantılı
olarak yapılsa da, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan hakkın şerhinde, yukarıda
belirtilen genel kurallar uygulanacaktır. Buna karşılık, Yargıtay arsa payı karşılığı inşaat
sözleşmesinden doğan kişisel hakkın Tapu Kanunu’nun 26. maddesi uyarınca şerh
verilebileceğini kabul etmektedir. Bu uygulamanın, Yargıtay’ın önceki kararları ile çeliştiği
gibi, genel kurallara ve mevcut yasal düzenleme ile onun gelişimine uygun olmadığı
düşünülmektedir.” Bu bölüme göre bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
58
Komisyon Görüşü: Sayın Suat Sarı'nın kitabı doktrinsel bir kitaptır. Kanun hükmünün yanlış
olduğu ileri sürülebilir; ancak Kanun’daki mevcut hüküm yürürlüğüne devam ettiği sürece
yargı tarafından uygulanacaktır. Bu bağlamda, Tapu Kanunu m. 26/I hükmü "...arsa payı
karşılığı inşaat sözleşmeleri de taraflardan biri isterse gayrimenkul siciline şerh verilir."
ifadesini içermektedir. Bu durumda soruda herhangi bir hata bulunmamaktadır.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 75 / B kitapçığı 27
Yabancı uyruklu gerçek kişilerin Türkiye’de taşınmaz ve sınırlı aynî hak edinmesi ile
ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Kanunî sınırlamalara uyulması gerekir.
B) Toplam alanı, özel mülkiyete konu ilçe yüzölçümünün yüzde onunu geçemez.
C) Toplam alanı, ülke genelinde 50 hektarı geçemez.
D) Hangi ülke vatandaşlarının taşınmaz edineceğine Bakanlar Kurulu karar verir.
E) Uluslararası ikili ilişkiler bu belirlemede dikkate alınır.
Adayın İtirazı: Adaylar, 5444 sayılı Tapu Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun’un 35. maddesine işaret ederek “B” seçeneğinde verilen ifadenin “İmar planlı alanın
yüzde onunu geçemez.” şeklinde olması gerektiğini; bu durumda sorunun “B” seçeneğinin de
soruda verilen şekliyle yanlış olduğunu; bu nedenle doğru cevabı hem “B” hem de “C”
seçeneği olan, birden çok doğru cevabı bulunan bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia
etmiştir.
Komisyon Görüşü: Tapu Kanunu m. 35, adayların da işaret ettiği gibi 5444 sayılı Kanun ile
değişmiş ve "... özel mülkiyete konu ilçe yüzölçümünün yüzde onunu geçemez." şeklinde bir
hâl almıştır. Adayların iddia ettiği ifade, kanun hükmünde mevcut değildir. Bu nedenle “B”
seçeneğinde yer alan önerme doğrudur ve sorunun tek doğru cevabı “C” seçeneğidir.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
59
A kitapçığı 76 / B kitapçığı 28
Tapu Kanunu’na göre; izinsiz doldurulmuş olan yerlerin tescilinde mahzur olmadığı
ilgili dairelerce kabul olunursa doldurulan yerlerin, doldurulmuş olduğu halindeki
değerinin ne kadarı alınmak şartıyla dolduran namına tescili yapılır?
A) 1/2’si
B) 1/3’ü
C) 1/4’ü
D) 1/5’i
E) 1/10’u
Adayın İtirazı: Aday 1, itirazını “Kıyı Kanunu 7. maddeye göre ancak kamu yararının
gerektirdiği hallerde, uygulama imar planı kararı ile kıyılar doldurulabilir. Bu da ilgili
idarenin yazılı teklifi, Bakanlığın uygun görüşüyle imar planı hazırlanıp İmar Kanunu ve
Turizmi Teşvik Kanunu hükümlerine göre imar planlarının onayıyla mümkündür. Bu araziler,
Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır; özel mülkiyete konulamaz. Ayrıca 43. maddeye göre
‘Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.’, ‘Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış
amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla
düzenlenir.’ Bu kanun da Kıyı Kanunu’dur. Bu duruma göre kıyılarda arazi Tapu Kanunu izin
verse de doldurulan yerler iktisap edilemez.” şeklinde belirttikten sonra bu sorunun iptal
edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, 1934 yılında çıkarılan 2644 sayılı Tapu Kanunu’ndaki doldurma ile ilgili
hükümler her ne kadar Kanun’da dursa da 1990 tarihli 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 7.
maddesinin doldurulan alanların özel mülkiyete konu olamayacağını açıkça belirttiğini; Tapu
Kanunu’nun ilgili maddesi hukuken iptal edilmiş sayıldığından bu sorunun iptal edilmesi
gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 3, “Tapu Kanunu’nun bazı maddeleri denizlerin doldurulması ve bataklıkların
kurutulması yollarıyla özel mülkiyet edinilmesi hususlarını düzenlemekte ise de 6785 sayılı
Kanun’a 11/07/1972 tarih ve 1605 sayılı Kanun ile eklenen ek 7. maddesi ‘ … bu yerlerde
denizden doldurma ve bataklık kurutma suretiyle özel mülkiyet adına arazi ve arsa da
kazanılamaz.’ hükmünü içermektedir. Aynı Kanun’un 3. maddesi de bu kanuna aykırı diğer
kanun hükümlerinin yürürlülükten kaldırıldığını hüküm altına almıştır. İzinsiz doldurulmuş
olan yerlerin tescilinde mahzur olmadığı ilgili idarece kabul olunsa dahi tescil işlemi yerine
60
getirilemez ve bir bedelden söz edilemez.” şeklinde itiraz gerekçesini belirttikten sonra
yürürlükten kalkmış veya uygulanması mümkün olmayan kanun maddelerinden soru
yapılmasının sınavına amacına uygun olmadığını belirterek bu sorunun iptal edilmesi
gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: İtiraza konu olan soru, Tapu Kanunu m. 9’da belirtilen hükümle ilgilidir.
Soruda yer alan konu ile ilgili Tapu Kanunu’ndaki düzenleme konusunda adayların bilgisinin
ölçülmesi amaçlanmıştır. Söz konusu Kanun maddesi halen yürürlükte olup
uygulanmayacağına, hükümsüz olacağına veya kaldırılacağına yönelik bir düzenleme ancak
yasama organı tarafından yapılacaktır. Mevcut haliyle ilgili madde yürürlükte olup soru
adaylardan sadece Tapu Kanunu çerçevesinde bu konunun değerlendirilmesini
öngörmektedir. Bu yönüyle soru gayet açık ve nettir. Dolayısıyla sorunun iptalini gerektirecek
bir durum söz konusu değildir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 77 / B kitapçığı 29
Köylerde bulunan metruk ve kimsesiz mezarlıkların tapu işlerine ilişkin olarak
aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Köy muhtarı adına tescil olunur.
B) Köyün bağlı olduğu ilçe adına tescil edilir.
C) Köy manevî şahsiyeti adına tescil olunur.
D) Sahipsiz taşınmaz olarak kaydedilir.
E) Herhangi bir tescil işlemi yapılmaz.
Adayın İtirazı: Aday, konu ile ilgili kanun tüzük ve yönetmeliklerde “köy manevi şahsiyeti”
ifadesinin geçmediğini; “C” seçeneğinde yer alan bu ifadenin “köy tüzel kişiliği” şeklinde
olması gerektiğini; bu durumda doğru cevap seçeneği olan “C” seçeneğinin hatalı hala
geldiğini belirterek bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
61
Komisyon Görüşü: Tapu Kanunu m. 24 “Köylerde bulunan metruk ve kimsesiz
mezarlıklarla vakfa ait umumi mezarlıklar köyün manevi şahsiyeti namına tescil olunur.”
ifadesini içermektedir. Bu durumda doğru cevap seçeneği olan “C” seçeneği hatalı değildir.
Dolayısıyla soruda herhangi bir hata bulunmamaktadır.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 78 / B kitapçığı 31
Tapu sicil müdürlüğünde düzenlenen resmî senetlere ilişkin olarak aşağıdaki
ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Resmî senede tarafların kimlik bilgileri kaydedilir.
B) Resmî senede tarafların vergi kimlik numaraları kaydedilir.
C) Tarafların yanı sıra bunu hazırlayan tapu sicil müdürlüğü görevlileri de resmî senedi
imzalar.
D) Resmî senedin mutlaka tapu sicil müdürü tarafından şahsen onaylanması gerekir.
E) Tarafların kimliklerinde şüpheye düşülen hâllerde tanık getirilmesi istenebilir.
Adayın İtirazı: Aday 1, Türkiye’de “Tapu Sicil Müdürlüğü” diye bir kurum olmadığını; bu
kurumun “Tapu Müdürlüğü” olduğunu; olmayan bir kurum ile ilgili bir sorunun
cevaplanamayacağını belirterek bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, gerçek kişilerin vergi kimlik numaralarının senede kaydedilmediğine; gerçek
kişilerin TC kimlik numaralarının senede kaydedildiğine dikkat çekerek bu durumda “B”
seçeneğinin de doğru cevap seçeneği olacağını belirtmiş; bu nedenle doğru cevabı hem “B”
hem de “D” seçeneği olan, birden çok doğru cevabı bulunan bu sorunun iptal edilmesi
gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 3, “E” seçeneğinde bulunan “istenebilir” yüklemine dikkat çekerek bu ifadenin
bir zorunluluk belirtmediğini; oysa Yönetmeliğin 17. maddesinde “Aşağıda belirtilen hallerde
iki tanık bulundurulur: … ç) Tarafların kimliğinde kuşkuya düşülmüş ise.” şeklinde bir
ifadenin mevcut olduğunu; bu ifadeye göre de tanık bulundurulmasının zorunluluğunun
açıkça belirtildiğini; bu nedenle “E” seçeneğinin de doğru cevap seçeneği olması gerektiğini
iddia etmiştir. Aynı zamanda aday 2’nin itirazını kendisi de aynı şekilde ifade ettikten sonra
hem “B”, hem “D” hem de “E” seçenekleri, doğru cevap seçenekleri olan bu sorunun iptal
edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
62
Aday 4, bu soruda gerçek kişiler veya tüzel kişiler ayrımı yapılmadığından Tapu Sicil
Müdürlüğü’nde düzenlenen resmi senetlere ilişkin hem “B” hem de “D” seçeneğinin doğru
cevap seçeneği olduğunu; birden çok doğru cevabı bulunan bu sorunun iptal edilmesi
gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 5, “Yürürlükteki Tapu Sicil Tüzüğü’nün 21. maddesinde ‘(1) Sözleşme
düzenlenmesi gereken işlemlerde resmi senet düzenlenir. (2) Resmi senetlerin
düzenlenmesine ilişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in hiçbir maddesinde tarafların
vergi numarasının isteneceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Söz konusu Yönetmeliğin
‘Resmi senedin içeriği’ konu başlıklı 7. maddesinin C fıkrasında belirtilen “c) Ticaret
şirketlerinin unvanları, kayıtlı oldukları ticaret sicil memurluğu ve ticaret sicil ve vergi
numaraları, bu şirketleri temsile yetkili olan kişilerin kimlik bilgileri, vatandaşlık numaraları,
tebligata esas adresleri ve imzaları,” kısmında tüzel kişilerin vergi numaraları istenmektedir.
Diğer yandan: Tapu Kanunu’na 02.04.1998 tarihinde eklenen ek hüküm ‘(Ek
hüküm:2\4\1998-4358 md.) Resmi senede tarafların kimlik bilgileri ile birlikte vergi kimlik
numaraları da kaydedilir.’ Hükmü ile tarafların vergi numaralarının da isteneceği
belirtilmektedir.
Kanun ile kanunun uygulanmasını gösteren Yönetmelik arasında tezatlık görülmekte
olup bu tür çelişkili hususların soru konusu edilmesi, sınavla amaçlanan bilginin ölçülmesi ve
yanıtların tartışmasız ne olması ilkelerine aykırı bir durum oluşturmaktadır. Kanunda vergi
numarası istenirken Kanunun uygulanmasını gösteren (resmi senette istenen hususların
maddeler halinde açıklanmış olduğu) Yönetmelikte ticari işletmeler hariç vergi numarası
istenmemektedir. Şayet sorunun başında ‘Kanun hükümlerine göre’ ibaresi yazılmış olsa idi
sorunun ve cevabın tutarlılığı ve netliği tartışılmaz olurdu. Ancak sorunun bu haliyle
sorulması neticesinde Yönetmeliğe ve Kanuna göre bu soruya farklı cevaplar verilmesi
mümkün olabilmektedir.” şeklinde gerekçesini belirttikten sonra bu sorunun iptal edilmesi
gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Tapu Kanunu’nda tam sekiz kez "Tapu Sicil Müdürü/Müdürlüğü" ifadesi
geçmektedir. Dolayısıyla soru kökünde herhangi bir hata bulunmamaktadır.
Tapu Kanunu m. 26/IV "... vergi kimlik numaraları da kaydedilir." hükmünü
içermektedir. Dolayısıyla “B” seçeneğinde herhangi bir hata bulunmamaktadır.
Normlar hiyerarşisi gereği yönetmelikler, kanunlara ve Anayasa’ya aykırı olamaz.
Tapu Kanunu m. 26/IV "... tanık getirilmesi istenebilir." hükmü, aday tarafından tartışmaya
açılmıştır.
63
Aday 4’ün itirazı tam olarak anlaşılamamıştır; İtiraza göre aday, vergi kimlik
numarasının sadece tüzel kişilere verildiğini düşünmektedir. En yakın vergi dairesine
gidildiğinde veya Tapu Kanunu m. 26/IV okunduğunda bu durumun böyle olmadığı açıkça
görülebilir.
Kanun ile yönetmelik arasında tezatlık görüldüğü anda en temel hukuk bilgisi,
kanunun uygulanmasını gerektirir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 80 / B kitapçığı 30
Tapu müdürlüğünün mirasçılık belgesi düzenlenmesi için yargıya başvurması için ölüm
tarihinden itibaren tapu sicilinde miras intikalinin yapılmaması gereken en az süre
aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir?
A) 1 yıl
B) 2 yıl
C) 5 yıl
D) 10 yıl
E) 20 yıl
Adayın İtirazı: Adaylar, soru kökünün yanlış olduğunu; bu sorunun “Tapu müdürlüğünde
mirasçılık belgesi düzenlenmesi için ölüm tarihinden itibaren en fazla ne kadar süre geçmemiş
olması gerekmektedir?” şeklinde sorulması gerektiğini; ayrıca iki yerde kullanılan “için”
kelimesinin her iki anlamda da sorunun doğru cevap seçeneğine karşılık olmadığını belirterek
bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Tapu Kanunu Ek madde 1'de, "... en geç iki yıl içinde..." ifadesi, "...
yapılmaması gereken en az süre..." şeklinde değiştirilmiştir. Dolayısıyla soru kökünde
herhangi bir hata bulunmamaktadır.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
64
İMAR MEVZUATI
A kitapçığı 82 / B kitapçığı 34
İmar mevzuatı bakımından belediyelerin kontrol ve mesuliyeti altına verilmiş olan
bölge, aşağıdakilerden hangisi ile ifade edilir?
A) İmar adası
B) İmar parseli
C) Kadastro alanı
D) İmar alanı
E) Mücavir alan
Adayın İtirazı: Aday, “mücavir alan” tanımının, “imar mevzuatı bakımından belediyelerin
kontrol ve mesuliyeti altına verilmiş olan alanlar” şeklinde olduğunu; ancak Kanun’un diğer
maddelerinde geçen “imar alanları” ya da “imar ada ve parselleri”nin de “belediyelerin
kontrol ve mesuliyeti altına verilmiş olan bölgeler” şeklinde tanımlandığını belirterek sorunun
cevap seçenekleri için “Kesin olarak belediye kontrolünde veya mesuliyetinde değil.”
denilemeyeceğini; bu nedenle birden fazla doğru cevap seçeneği olan bu sorunun iptal
edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Bir kavram, ilgili kanunun “Tanımlar” başlığı altında yer alan
hükümlerindeki tanıma göre değerlendirilir. Diğer hükümlerde yer alan ifadeler bu tanımla
çeliştiği an “Tanımlar” başlığı altındaki hüküm esas alınır. Dolayısıyla sorunun doğru cevap
seçeneğinde herhangi bir hata bulunmamaktadır. Sorunun tek doğru cevabı “E” seçeneğidir.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
65
KIYI MEVZUATI
A kitapçığı 83 / B kitapçığı 35
Kıyı Kanunu’nun ilgili maddelerinde belirtilen hükümlere uygun olarak sahil şeridinde
yapılan yapıların niteliklerinin, tapu kütüğünde hangi bölüme işlenmesi zorunludur?
A) Şerhler
B) Beyanlar
C) Aziller sicili
D) Kamu orta malları sicili
E) Düzeltmeler sicili
Adayın İtirazı: Adaylar, bu sorunun meslek alanı ile ilgili bir soru olmadığını; bu nedenle
iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: İtiraza konu olan bu soru, Kıyı Kanunu’nun tapu ve kadastro ile ilgili bir
maddesi esas alınarak hazırlanmıştır. Bu nedenle yapılan itirazlar yersizdir. Soru, bilgi
ölçmeye yönelik olup son derece açık ve nettir.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
66
KAMULAŞTIRMA MEVZUATI
A kitapçığı 86 / B kitapçığı 38
Bir taşınmazın kamulaştırılmasında, kamulaştırma sürecinde ilk yapılacak işlem
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tapuya şerh verilmesi
B) Kamu yararı kararı alınması
C) Kamulaştırmanın onaylanması
D) Kamu yararının onaylanması
E) Tapuda devrin verilmesi
Adayın İtirazı: Adaylar, mevzuata göre (Ek: 24/04/2001 – 4650 / 1 md.), idarelerce yeterli
ödenek temin edilmeden kamulaştırma işlemine başlanamayacağını; bu durumda kamu yararı
kararının alınmasının ilk yapılacak işlem olmadığını; bu nedenle doğru cevap seçeneği olarak
verilen “B” seçeneği de hatalı bir seçenek olduğu için bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini
iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Kamulaştırma sürecinde yer alan işlemlerde teknik olarak
kamulaştırmaya yönelik ilk işlem kamu yararı kararının alınmasıdır. Elbette kamulaştırma
kararından önce yeterli ödeneğin temin edilmesi gerekir. Ancak soruda yeterli ödenek temin
edilse de kamulaştırma işleminin teknik olarak başlayabilmesi için gereken unsur
kastedilmektedir. Bu nedenle kamulaştırma işleminin teknik olarak başlayabilmesi için kamu
yararı kararının alınması gerekir. Zaten sorunun şıklarına bakıldığında işlem sırası olarak ilk
unsurun kamu yararı kararının alınması olduğu görülmektedir.
Seçeneklerin açık bir şekilde olması ve doğru cevabın “B” seçeneği olmasına rağmen,
uygulamada kamu yararı kararının alınmasından önce ödenek temini gerektiğinden sorunun
iptal edilmesi daha uygundur.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmuştur. Soru iptal
edilerek sonuçlara ilişkin değerlendirme buna göre yapılacaktır.
67
ORMAN MEVZUATI
A kitapçığı 87 / B kitapçığı 39
Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanaklara karşı tapulu gayrimenkul
sahipleri azami ne kadar süre içerisinde dava açabilir?
A) 1 ay
B) 3 ay
C) 1 yıl
D) 2 yıl
E) 10 yıl
Adayın İtirazı: Adaylar, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 11. maddesinde “Orman kadastro
komisyonlarınca düzenlenen tutanakların askı suretiyle ilanı, ilgililere şahsen yapılan tebliğ
hükmündedir. Tutanak, harita ve kararlara karşı askı tarihinden itibaren bir ay içinde kadastro
mahkemelerine, sınırlamaya ve 2’nci maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine
Çevre ve Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü ve hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler
itiraz edebilir. Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak
düşürücü süredir. Ancak, tapulu gayrimenkullerde tapu sahiplerinin, on yıllık süre içresinde
dava açma hakları mahfuzdur.(1)(2)” şeklinde bir hükmün mevcut olduğunu; Kanun’da da net
olarak ifade edildiği üzere komisyon tutanaklarına bir ay içinde itiraz edilebileceğini; on yıl
içerisinde itiraz edilenin ise kesinleşmiş tutanak olduğunu; soruda bu ayrım belirtilmediği için
sorunun hem “A” hem de “E” seçenekleri, doğru cevap seçenekleri olduğundan birden fazla
doğru cevap seçeneği olan bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Soruda Orman Kanunu düzenlemelerine göre orman kadastro
komisyonlarınca düzenlenen tutanaklara karşı tapulu gayrimenkul sahiplerinin her şartta dava
açabileceği azami süre sorulmuştur. Bu süre Kanun’un 11. maddesine göre 10 yıldır ve ilgili
maddede “tapulu gayrimenkul sahipleri” ifadesiyle de özellikle düzenlenmiştir. Soru bu
haliyle söz konusu özelliğe dikkat çeken, doğru ve açık bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla
sorunun iptalini gerektirecek bir durum söz konusu değildir.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
68
KÜLTÜR ve TABİAT VARLIKLARI MEVZUATI
A kitapçığı 91 / B kitapçığı 45
Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili yapılan tespitler,
aşağıdaki mercilerden hangisinin kararı ile tescil olunur?
A) Kültür ve Turizm Bakanı
B) Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu
C) Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu
D) Bakanlar Kurulu
E) Anıtlar Yüksek Kurulu
Adayın İtirazı: Aday 1, 2011 yılında yapılan değişiklik ile tabiat varlıklarının tespitinin ek 4.
madde ile Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu tarafından yapılacağının
belirtildiğini; bu sorunun doğru cevap seçeneği hazırlanırken bu değişikliğin göz ardı
edildiğini; bu nedenle soru hatalı olduğundan bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia
etmiştir.
Aday 2, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 7. maddesine ve Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair KANUN
Hükmünde Kararname Madde 51 – 2863 sayılı Kanun’a ek maddesine dikkat çekerek tabiat
varlıkları ile ilgili tespitlerin Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu kararı ve Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’nın onayı ile tescil olduğunu; doğru cevap seçeneği olarak verilen Kültür
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun tabiat varlıkları ile ilgili tespitlerde tescil kararı alma
yetkisinin olmadığını; bu durumda “C” seçeneği doğru cevap seçeneği olamayacağından ve
diğer seçenekler arasında doğru cevap seçeneği bulunmadığından bu sorunun iptal edilmesi
gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 3, sorun doğru cevabının “B” seçeneğinde verilen “Kültür Varlıklarını Koruma
Yüksek Kurulu” olduğunu iddia etmiştir.
Aday 4, Gezi Parkı olaylarına neden olan Topçu Kışlası ile ilgili kararın Kültür
Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu tarafından verildiğini; bu nedenle “B” seçeneğinin de
doğru cevap seçeneği olması gerektiğini; hem “B” hem de “C” seçenekleri, doğru cevap
69
seçenekleri olduğundan birden fazla doğru cevap seçeneği olan bu sorunun iptal edilmesi
gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: İtiraza konu olan soruda, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat
varlıkları ile ilgili yapılan tespitlerin hangi merciin kararı ile tescil olunacağı sorulmuştur.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 7. maddesi, korunması gerekli taşınmaz
varlıkların tespit ve tesciline ilişkin hükümler içermektedir. Söz konusu maddede, korunması
gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili yapılan tespitler, koruma bölge kurulu
(Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu) kararı ile tescil olunacağı açık bir şekilde hüküm
altına alınmıştır. Bu açıklamalar dahilinde sorunun iptalini gerektirecek bir durum söz konusu
değildir. Sorunun tek doğru cevabı “C” seçeneğidir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 92 / B kitapçığı 46
Taşınmaz tabiat varlıkları, doğal sit alanları ve bunlara ilişkin koruma alanları ile ilgili
olarak Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda öngörülen iş, işlem ve
kararlar bakımından görevli ve yetkili bakanlık aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kültür ve Turizm Bakanlığı
B) Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na
C) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
D) İlgili Devlet Bakanlığı
E) Başbakanlık
Adayın İtirazı: Aday 1, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki iş,
işlem ve kararlar bakımından görev ve sorunluluğun Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ait
olduğunu; bu nedenle doğru cevap seçeneğinin “A” seçeneği olması gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, bu sorunun meslek bilgisi sorusu olmadığını; bu nedenle iptal edilmesi
gerektiğini iddia etmiştir.
70
Aday 3, “Taşınır tabiat varlıkları hariç tabiat varlıkları” şeklinde başlayan kanun
maddesinin “taşınmaz tabiat varlıkları” şeklinde etik olmayacak şekilde değiştirilmesi ve soru
kökünün bu şekilde başlaması nedeniyle bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 4, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu 2. Bölüm, “Korunması Gerekli
Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları”, “Tespit ve Tescil” başlıklı 7. maddesinde “Korunması
gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal sit alanlarının tespiti Kültür ve Turizm
Bakanlığı’nın koordinatörlüğünde; ilgili ve faaliyetleri etkilenen kurum ve kuruluşların
görüşleri alınarak yapılır.” şeklinde bir hüküm bulunduğu içim hem “A” hem de “B”
seçenekleri, doğru cevap seçenekleri olduğundan birden fazla doğru cevap seçeneği olan bu
sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 5, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun yetki ve yöntemleri
belirten 10. maddesinde, “Her kimin mülkiyetinde veya idaresinde olursa olsun, taşınmaz
kültür ve tabiat varlıklarının korunmasını sağlamak için gerekli tedbirleri almak, aldırmak ve
bunların her türlü denetimini yapmak veya kamu kurum ve kuruluşları ile belediyeler ve
valiliklere yaptırmak, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na aittir.” şeklinde bir hüküm
bulunduğunu; bu durumda, aynı kanunun iki maddesi birbiriyle çeliştiğinden salt metin olarak
bu soruyu sormanın hatalı olduğunu; bu nedenle bu sorudaki çelişkinin, sorunun iptalini
gerektirdiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: İtiraza konu olan soruda taşınmaz tabiat varlıkları, doğal sit alanları ve
bunlara ilişkin koruma alanları ile ilgili olarak Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanunu’nda öngörülen iş, işlem ve kararlar bakımından görevli ve yetkili bakanlık
sorulmuştur. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun Ek 4. maddesi ile bu konuda
düzenleme yapılmış olup görevli ve yetkili bakanlığın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olduğu
açık bir şekilde belirtilmiştir.
Bu açıklamalar dahilinde sorunun iptalini gerektirecek bir durum söz konusu değildir.
Sorunun tek doğru cevabı “C” seçeneğidir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
71
HARİTACILIK ve TEKNİK KONULAR
A kitapçığı 96 / B kitapçığı 48
Yer, 6371 km yarıçaplı bir küre olarak kabul edildiğinde güney kutup noktasının yer
merkezli kartezyen koordinatları aşağıdakilerden hangisinde verilmiştir?
A) (-6371000,0,6371000)
B) (0,0,6371000)
C) (6371000,0,0)
D) (0,6371000,0)
E) (0,0,-6371000)
Adayın İtirazı: Aday 1, bu soruda yerküre çekirdeğinden tanımlanan bir koordinat sistemi
olduğunu; bunun, üniversitede alınan küresel trigonometri veya jeodezik astronomi
derslerinin konusu olabileceğini; ama haritacılığın temelini oluşturan koordinat sistemleri ile
ilgili bir konu olmadığını; bu konunun hiçbir Yönetmelikte ve mesleki tanımlamada
geçmemesinden kaynaklı olarak bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, sorunun açık ve anlaşılır bir yapıda olmadığını; koordinat sisteminin, kürenin
merkezi (yerkürenin çekirdeği) olduğunun anlaşılır bir şekilde ifade edilmediğini; sorunun
doğru cevabından, ekvator düzleminde birbirine dik koordinat sisteminin tanımlandığının
anlaşıldığını ve ekvator düzlemine dik olan ve kürenin merkezinden geçen eksenin de kuzey
ekvatoruna göre tanımlanmış olduğunu; kürenin merkezinde oluşturulan koordinat
sisteminden bahsedilmediği için bu soruda bir yanlışlık bulunduğunu ve aynı zamanda
haritacılık koordinat sisteminden farklı bir koordinat tanımlaması yapıldığı için isteğe bağlı bu
koordinat sisteminin sonucunun “B”, “C” ve “D” seçenekleri de olabileceğini belirterek
sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Yer merkezli koordinat sistemi, ülkemizdeki TUTGA, CORS gibi
ağların da dayalı olduğu Uluslararası Yersel Referans Sistemlerinin temelini oluşturmaktadır.
Tüm haritacılık önlisans ve lisans müfredatında yer almaktadır. GPS ile konumlama bu
koordinat sisteminde yapılmaktadır. Ülkemizde harita ve harita bilgisi üretimine yönelik en
72
üst mevzuat olan Büyük Ölçekli Harita ve Harita Bilgilerini üretim yönetmeliğinde ve benzer
yönergelerde tanımlanmıştır.
Kartezyen koordinat sisteminin yer merkezli olduğu soruda açık şekilde belirtilmiştir.
Bir koordinat sisteminin Kartezyen olması koordinat eksenlerinin birbirine dik olduğunu
belirtmektedir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 97 / B kitapçığı 49
Yukarıdaki şekilde yol enkesiti verilmiştir. Verilen ölçüler yardımıyla yarma dolgu alan
farkı mutlak değerce aşağıdakilerden hangisidir?
A) 3.5 m2
B) 4.5 m2
C) 5.5 m2
D) 6.5 m2
E) 8.5 m2
Adayın İtirazı: Aday 1, soruda verilen kesirli ifadelerde, bilimsel olarak veya harita
mühendisliği eğitimde karşılaşılmamış koordinatlar bulunduğunu; koordinatların “x”, “y” ve
“z” şeklinde ifade edilebildiğini; bu nedenle, bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia
etmiştir.
Aday 2, yol en kesitlerinin kadastro mesleği ile ilgisi bulunmadığını; o nedenle bu
sorunun, sınav kılavuzunun 4.4.1’deki konular içerisinde yer almadığı için iptal edilmesi
gerektiğini iddia etmiştir.
73
Komisyon Görüşü: Yol güzergâhının her bir en kesiti, yol eksenine dik olan düzlemdeki
gösterim olması nedeniyle, düzlem üzerinde ancak iki boyuttan söz edilebilir. Bir düzlem
üzerinde üçüncü boyuttan, dolayısıyla üçüncü bir koordinattan söz etmek mümkün değildir,
sadece iki koordinat bulunmaktadır. En kesit problemlerindeki koordinatların gösterimi,
Ölçme Bilgisi ders kitaplarında da yer alan şekliyle verilmiştir.
İtiraza konu olan bu soru, ölçme bilgisi ile ilgili olup söz konusu sınav kılavuzunun
“Harita yapımı, ölçme, aplikasyon, kadastro tekniği ve ilgili diğer teknik konular” kısmında
yer almaktadır.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
A kitapçığı 98 / B kitapçığı 50
Doğrultu ölçümlerinde, teodolitlerde düzeç ekseni hatası ile ilgili aşağıdaki ifadelerden
hangisi doğrudur?
A) Açılar, dürbünün I. ve II. durumunda ayrı ayrı okunup ortalaması alınarak giderilebilir.
B) Açı dairesinin karşılıklı iki yerinden okuma yapılarak giderilir.
C) Açıların silsile yöntemi ile okunması ile giderilir.
D) Açıların silsile yöntemi ile okunması ve açı tablasının her okumada belli miktar
kaydırılması ile giderilir.
E) Açı ölçüm teknikleri ile giderilemez.
Adayın İtirazı: Aday 1, soruda bahsi geçen düzeç ekseni hatasının kabul edilebilir sınırlar
içerisinde olup olmadığının belirtilmemiş olduğunu; ölçmelerin doğruluğunun
belirlenebilmesi için hata sınırlarının belirlenmesi gerektiğini ve ölçmelerin, bu sınırlar
içerisinde kaldığı takdirde kullanılabileceğini; “E” seçeneğinin ancak düzeç hatasının kaba
olması halinde doğru kabul edilebileceğini; aksi halde tam silsile ölçmeleri anlatan “A”
seçeneğinin doğru olması gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, aletin imalatından kaynaklanan düzeç ekseni hatalarının giderilebilir
olmasının doğru olduğunu; seçenekte “giderilir” yerine “giderilebilir” denildiği için hem “A”
hem de “E” seçeneği, doğru cevap seçenekleri olduğundan birden fazla doğru cevap seçeneği
olan bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
74
Aday 3, doğru cevap seçeneğinin “Açıların silsile yöntemi ile okunması ile giderilir.”
ifadesinin yer aldığı “C” seçeneği olduğunu iddia etmiştir.
Aday 4, tam silsile rasatlarının yapılmasının sebebinin hassasiyeti sağlamak olduğunu;
temel nedeninin ise eksen hatalarını gidermek olduğunu; zaten düzeç hatası çok kaba ise
sıkıntı doğacağını; bu nedenle, bu sorunun cevabının ya “A” seçeneği olacağını ya da sorunun
direkt iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: İtiraza konu olan soruda, “düzeç ölçme hatasının giderilmesi” ile ilgili
ifadeler sorgulanmaktadır. Teodolitlerdeki birçok hata dürbünün iki durumunda okuma
yapılarak giderilebilmekte iken, düzeç ekseni hatası giderilememektedir. Düzeç ekseni
hatasının miktarının veya kabul edilebilirlik sınırında olup olmamasının soruyla ilgisi yoktur.
Teodolitlerdeki birçok hata dürbünün iki durumunda okuma yapılarak giderilebilmekte
iken, düzeç ekseni hatası giderilememektedir.
Silsile yönteminin kullanılması ile düzeç ekseni hatası giderilememektedir.
Teodolitlerdeki birçok hata dürbünün iki durumunda okuma yapılarak giderilebilmekte
iken, düzeç ekseni hatası giderilememektedir. Ölçme Bilgisi – I, Celal Songu, 2.Baskı,
“Teodolit Hatalarının Ölçülerde Zararsız Hale Getirilmesi” konu başlığından bu konu ile ilgili
bilgi edinilebilir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
75
A kitapçığı 100 / B kitapçığı 52
Yukarıda şekli ve gidiş yönü gösterilen kapalı poligon hattının kırılma açıları toplamı
aşağıdakilerden hangisidir?
A) 1200g
B) 1400g
C) 1600g
D) 1800g
E) 2000g
Adayın İtirazı: Aday 1, soruda “p” olarak belirtilen noktaların açılarının iç açı mı yoksa dış
açı mı olduğunun şekil üzerinde belirtilmediğini; iç açıları toplamının 1200g
olduğunu ve bu
ifadenin de “A” seçeneğinde yer aldığını belirterek bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia
etmiştir.
Aday 2, “soruda gidiş yönüne göre kapalı poligon hattındaki kırılma açıları toplamı
sorulmaktadır. Poligon hattının gidiş yönü dikkate alınınca kırılma açıları dış açı olmaktadır.
Verilen kapalı poligon hattı 8 köşeli geometrik bir şekil oluşturmaktadır. Bu geometrik şeklin
dış açıları toplamı formülle;
DIŞ Açılar Toplamı = (8+2) *200=2000 grad olarak hesaplanabilecektir.
Ancak soruda poligon hattının oluşturduğu geometrik şeklin dış açıları
sorulmamaktadır, poligonlara ait kırılma açıları sorulmaktadır. Bir poligon kenarının
kendinden önceki kenarla oluşturduğu ve ölçme doğrultusunun sol yanında kalan açıya
“kırılma açısı” denir. Kırılma açıları 1 tam seri ölçülür. Yani kırılma açıları geometrik teoriler
ile hesaplanmaz. Kırılma açıları doğrultu gözlemleri ile zeminde ölçülerek bulunur. Kırılma
açıları toplamı da ancak ölçülen kırılma açılarının toplanması ile bulunabilir.
76
Soruda verilmediği halde; yukarıdaki tanımda kırılma açısı dendiğinde nasıl ölçme
doğrultusunun solunda kalan açıyı anlıyorsak aynı şekilde kırılma açısı dendiğinde zeminde
yapılan 1 tam seridoğrultu ölçümü sonucu elde edilen açıyı anlamak zorundayız.
Kapalı poligon hesabında kırılma açıları toplamının kontrolünü yapmak üzere, poligon
hattının oluşturduğu geometrik şeklin teorilerini sağlayıp sağlamadığına bakılır. Geometrik
teoriden hesaplanan açı ile kırılma açıları toplamı karşılaştırılır ve aradaki fark hata olarak
kabul edilir. Buradan anlaşılacağı üzere kapalı poligonda kırılma açılarının toplamının 2000
graddan daha büyük veya küçük olma olasılığı vardır. Soruda yaklaşık değer de
sorulmamıştır.” şeklinde gerekçesini belirttikten sonra bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini
iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Poligon hesabı işlemlerinde gidiş yönüne göre sol tarafta kalan, açı
kırılma açısıdır. Soruda gidiş yönü oklarla gösterilmiş ve gidiş yönünün gösterildiği soru
içerisinde belirtilmiştir. Böylece, soruda “kırılma açısı” ifadesinin kullanılmasıyla her “p”
noktasında iç açının mı yoksa dış açının mı kullanılacağı da belirtilmiş olmaktadır.
Açılar doğrudan ölçülmemekte, doğrultu ölçülerinden elde edilmektedir. Silsile ile
ölçülen ise doğrultular olup, açılar değildir. Nasıl ve kaç defa ölçülürse ölçülsün poligon
hesaplarında her bir açıya karşılık tek bir değer kullanılır.
Soruda açık bir şekilde verilen şekildeki kırılma açıları toplamı sorulmaktadır. Şekilin
temsil ettiği ve arazide bulunan poligon güzergâhında yapılan ölçümlerin toplamı ne olabilir
diye sorulmamaktadır. Soruda verilen şekil bir kapalı çokgendir. “Kırılma açısı” iafdesinin
kullanılması ve gidiş yönünün şekilde verilmiş olması hangi açıların toplanacağı konusundaki
tereddütleri ortadan kaldırmaktadır. Bir çokgenin iç veya dış açıları toplamı sorusunun cevabı,
kullanılan açı ölçüm yöntemi veya ölçü değerlerinin toplanmasıyla bulunmaya çalışılması
doğru bir yaklaşım değildir. Poligon hesaplamalarında, “kırılma açısı” ifadesinin anlamını ve
bir çokgenin dış açıları toplamının nasıl yapılacağını bilenler tarafından kolaylıkla
cevaplanabilecek bir sorudur. Soru kökünde veya sorunun doğru cevap seçeneğinde herhangi
bir hata bulunmamaktadır.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
77
A kitapçığı 102 / B kitapçığı 55
Yukarıdaki şekilde (AB) semti 110g ve B açısı 190
g olduğuna göre (BC) semti
aşağıdakilerden hangisidir?
A) 20g
B) 120g
C) 180g
D) 220g
E) 320g
Adayın İtirazı: Adaylar, değişik yollardan soruyu çözmüş ve doğru cevabın “B” seçeneği
olması gerektiğini iddia etmiştir. Bu çözüm yolları şunlardır:
Geometri ile 110 + (200 – 190) = 120,
Poligon hesabından semt + kırılma açısı – 200 yani (110 + 210) – 200 = 120,
190 gradı 200 grada tamamlarsak (BC) semti = (AB) semti + 10 grad = 110 + 10 =
120
Komisyon Görüşü: İtiraza konu olan bu soru incelendiğinde, sorunun doğru cevap
seçeneğinin “B” seçeneği olduğu fakat cevap anahtarında sehven “D” seçeneği olarak
işaretlendiği görülmektedir.
Sonuç: Açıklanan cevap anahtarında sorunun doğru cevabı sehven "D" seçeneği olarak
belirtilmiştir. Cevap anahtarında sorunun doğru cevabı “B” seçeneği olarak düzeltilmiştir.
Adayların cevap kağıtları, düzeltilen cevap anahtarına göre değerlendirilecektir.
78
A kitapçığı 103 / B kitapçığı 59
Aşağıdakilerden hangisi 1 radyan karşılığıdır?
A) 57° 29' 58''
B)
360
C)
g200
D) 180
E) 63° 66' 20''
Adayın İtirazı: Adaylar, “ ” değeri 3,1415926… alınırsa sonucun ancak hesap makinesi ile
bulunabileceğini ve 57.2958° çıktığını, hata payının da binde 3 olduğunu; “A” seçeneğinin
değerinin ise 57.4929° şeklinde hesaplanabileceğini belirtmiştir. Daha sonra “ ” değeri 3
olarak alınırsa cevabın 60° olacağını; hesap makinesi ile bulunan değer ile bu değerin farkının
2.7042° olduğunu ve hata payının binde 47 çıkacağını ifade eden adaylar, aranan doğru
değerin ancak hesap makinesi ile hesaplanabilen bir değer olduğu için bu değeri sınavda
bulmanın olanaksız olduğunu; “A” seçeneğindeki binde 3’lük bir hata olduğu için ve “A”
seçeneği “ ” tanımlamasından kaynaklanan limitin içinde kaldığı için ya “A” seçeneğinin
doğru kabul edilebileceğini ya da bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: İtiraza konu olan bu sorunun doğru cevabı “C” seçeneği olup bu cevap,
hiçbir yaklaşık değer hesabına girmeden veya hesap makinesi kullanmaya ihtiyaç duyulmadan
bulunabilir. Kesin cevap “C” seçeneğinde bulunurken diğer seçeneklerin de hata payıyla
doğru kabul edilebileceği varsayımı test tekniğine aykırıdır. Dolayısıyla sorunun doğru cevap
seçeneğinde herhangi bir hata bulunmadığı için bu sorunun iptali söz konusu değildir.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
79
A kitapçığı 104 / B kitapçığı 58
Eğimi 1/250 olarak verilen bir hattın başlangıç noktasının kotu 64.947 m’dir. Hat
üzerinde başlangıç noktasından 75m yatay mesafede bulunan noktanın kotu
aşağıdakilerden hangisidir?
A) 64.977 m
B) 65.247 m
C) 65.280 m
D) 67.947 m
E) 68.280 m
Adayın İtirazı: Adaylar, noktaların koordinatları verilmediği için eğimin (+) yönlü veya (-)
yönlü olduğunun sorudan anlaşılmadığını; başlangıç noktasından itibaren 75 m’lik mesafenin,
başlangıç noktasına göre yükseklik olarak aşağıda ya da yukarıda olabileceğini; bu nedenle,
soru kökü hatalı olduğu için, bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: 1/250 olarak verilen eğim ±0.300 m yükseklik farkına neden olmaktadır.
İkinci nokta daha yüksekte kaldığında kotu 65.247 olarak bulunmaktadır. Daha alçakta kalmış
olsaydı 64.647 olarak bulunacaktı. Kaldı ki cevap seçeneklerine bakıldığında tüm
seçeneklerde bulunan yükseklik değerinin başlangıç noktası değerinden daha büyük olduğu
kolaylıkla fark edilmektedir. Sorunun çözülebilmesi için öncelikle yükseklik farkı
hesaplanmalıdır. İkinci aşamada, çıkan 0.30 m yükseklik farkının başlangıç noktası
yüksekliğine eklenmesi veya çıkarılması zihinden kolayca yapılarak doğru cevabın seçenekler
arasında aranması da çok basit olacaktır. Seçeneklerde 64.647 bulunmadığından sorunun
yanıtının “B” seçeneği olduğu açıktır.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
80
A kitapçığı 106 / B kitapçığı 54
Bir aplikasyonda 260m mesafede 1c’lik yatay açı okuma hatası kaç cm kayıklığa sebep
olur? (p=3 alınız)
A) 0.2 cm
B) 0.4 cm
C) 2 cm
D) 4 cm
E) 40 cm
Adayın İtirazı: Aday 1, “p=3 alınız” ifadesinin neyi ifade ettiğinin belli olmadığını ve “p” ile
tanımlanan bir değerin soru kökünde yer almadığını; sorunun ve verilen matematiksel
ifadelerin ya da terimlerin açık, anlaşılır, yanılgıya sevk etmeyen şekilde olmasının lazım
geldiğini; bu nedenle bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, sorunun cevabının [tan (a) = sin (a) = a/ro)]’dan 3,9 cm çıkması gerektiğini ve
bu cevabın da, sorunun cevap seçenekleri arasında mevcut olmadığını; bu nedenle, bu
sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 3, KAYIKLIK (YAY) = 2. PI.r (yarıçap) / 400 = 3,9 cm’nin, bu sorunun doğru
cevabı olması gerektiğini ve bu cevabın da, sorunun cevap seçenekleri arasında mevcut
olmadığını; bu nedenle, bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 4, sorunun çözümü için sin0,01 ve sin99,995 değerlerinin hesaplanmasının
gerektiğini; ki bunun için de hesap makinesinin kullanımının zorunlu olduğunu; fakat sınavda
hesap makinesi kullandırılmadığını belirterek bu değerlerde hesap yapılabiliyor dahi olsa
sonucun 0,040840704 m çıkacağını ifade ederek bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia
etmiştir.
Komisyon Görüşü: İtiraza konu olan soru incelendiğinde “(p=3 alınız)” ifadesi ile
kastedilenin “(pi=3 alınız)” olduğu açıktır; fakat baskı sırasında oluşan bir hata nedeniyle “i”
harfi çıkmamıştır. Dolayısıyla test tekniğine aykırı bir durum oluştuğundan bu sorunun iptal
edilmesi uygundur.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmuştur. Soru iptal
edilerek sonuçlara ilişkin değerlendirme buna göre yapılacaktır.
81
A kitapçığı 107 / B kitapçığı 60
Nivelmanda diğer tüm şartların bozucu etkisi göz ardı edildiğinde küresel düzeç ayarı
bozulmuş veya küresel düzeci kırılmış bir düz miraya, aynı noktada nivo ile art arda
yapılan ve aşağıdaki seçeneklerde verilen 5 adet değer okumasının hangisi gerçek değere
en yakın olanıdır?
A) 2489
B) 2488
C) 2487
D) 2486
E) 2485
Adayın İtirazı: Aday 1, sorunun mantıksız, bilimsellikten uzak, meslek etiğine aykırı ve
hatalı olduğunu ifade ederek bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, düzeçsiz miralarda ya da düzeci fonksiyonunu yitirmiş miralarda her zaman
miranın öne ya da arkaya eğik olduğu durumlarda, mirada okunan değer büyük iken miranın
dik olduğu durumlarda okunan değerin en küçük değer olduğunu; bu nedenle doğru cevap
seçeneğinin, “E” seçeneği olması gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 3, gerçek değere en yakın değerin, beş okumanın aritmetik ortalaması olan 2487
olduğunu ve doğru cevap seçeneğinin, “C” seçeneği olması gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 4, beş ayrı mira okumasından aritmetik ortalama olarak hesaplanan değerin 2487
olduğunu; bu değerin, hata teorisinde kesin değer olup gerçek değer olmadığını; bu durumda
gerçek değere en yakın mira okuma değerinin beş ayrı değerden hangisi olduğunun
bilinmesinin mümkün olmadığını; bu nedenle, bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia
etmiştir.
Aday 5, “düzeç ayarı bozuk” ifadesi ile ortaya çıkabilecek birden çok sonuç
olduğundan tek bir doğru cevaptan söz edilemeyeceğini; bu nedenle, bu sorunun iptal
edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 6, küresel düzeç ayarı bozulmuş bir nivonun “gerçeğe en yakın değer”
tanımının, “kaba hatadan” elde edilebilecek bir değer olduğunu; bu değerden matematiksel
olarak bir sonuç çıkarılamayacağını, sadece tahmini ve kişisel bir yaklaşımın söz konusu
olabileceğini; bu nedenle, bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
82
Aday 7, küresel düzeç ayarı bozulmuş ve küresel düzeci kırılmış bir mira ile yapılan
söz konusu ölçümde gerçek değerin herhangi bir değer olabileceğini; tıpkı teodolitlerde düzeç
eksen hatasının açı ölçüm teknikleri ile giderilemeyeceği ve gerçek değerin tahmin
edilemeyeceği gibi, küresel düzeç ayarı bozulmuş ve küresel düzeci kırılmış bir mira ile
yapılan ölçüm hakkında da herhangi bir yorumun ve düzeltmenin yapılamayacağını; bu
nedenle, bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Modern anlamda mühendis, bilim insanlarının ürettiği teorik bilgiyi
pratik bilgiye dönüştüren kişidir. Harita mühendislerinin katılmış olduğu bu sınav, doğal
olarak sınava katılanların mühendislik bilgi ve becerileri ile bunları pratiğe uygulayabilme
yeteneğini de ölçmektedir. Aslında tüm sorularda olduğu gibi bu soru da, mühendislerin
muhakeme yaparak oluşan durumu tam olarak algılayıp bilgilerini kullanabilme yeteneğini
ölçmektedir.
Miranin tam düzeçli olduğu durumda en düşük değer elde edilir. Bunun dışında
miranın eğik olduğu (öne, arkaya veya yana) daha büyük değerler okunur. Bununla birlikte,
itiraza konu olan bu sorunun doğru cevabı “E” seçeneğidir; fakat cevap anahtarında sehven
“A” seçeneği olarak işaretlenmiştir.
Sonuç: Açıklanan cevap anahtarında sorunun doğru cevabı sehven "A" seçeneği olarak
belirtilmiştir. Cevap anahtarında sorunun doğru cevabı “E” seçeneği olarak düzeltilmiştir.
Adayların cevap kağıtları, düzeltilen cevap anahtarına göre değerlendirilecektir.
A kitapçığı 109 / B kitapçığı 61
Yakın kızıl ötesi ışık ile elektronik uzaklık ölçmelerinde giderilmesi gereken atmosferik
etkilerin nedenleri aşağıdakilerden hangisidir?
A) Atmosferik basınç ve nem
B) Sadece hava sıcaklığı
C) Hava sıcaklığı, basınç ve nem
D) Sadece atmosferik basınç
E) Hava sıcaklığı ve atmosferik basınç
83
Adayın İtirazı: Aday 1, kızıl ötesi ışık ile elektronik uzaklık ölçümlerinde “nem”in hiçbir
zaman göz ardı edilemeyeceğini; fizik kuralları gereği nemli bir ortamda ışığın kırıldığını ve
hızının değiştiğini belirterek doğru cevap seçeneğinin, “C” seçeneği olması gerektiğini iddia
etmiştir.
Aday 2, Büyük Ölçekli Haritaların Yapım Yönetmeliği’nde yer alan elektronik uzaklık
ölçer kalibrasyon belgesinde yer alan “hız düzeltmesi” kavramında, aleti kullanma
kılavuzunda, uzaklık ölçerin hangi “hava basıncı”nda olduğu, kuru ve “nem”li hava ısısında
düzeltmenin sıfır olduğu ifadesinin mevcut olduğunu; bu ifadeden de anlaşılacağı üzere
basıncın ve nemin öneminden dolayı doğru cevap seçeneğinin, “C” seçeneği olması
gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 3, “Atmosferik düzeltmelerle ilgili olarak;
ppm = 274.41 – (79.39 x (P / (273.15 + t))) + (11.27 x (Pw / (273.15 + t))
p = pressure in millibars
Pw = partial pressure of watervapour in millibars
T = dry air temrature in degrees centigrade
Pw = h / 100 x 6.1078 xe ((17.269xt) / (237.3 + t))
h = relative humidity in % (bağıl nem)
Yukarıdaki formülde belirtildiği üzere kızıl ötesi ışık ile elektronik uzaklık
ölçmelerinde giderilmesi gereken atmosferik etkilerin nedenleri arasında hava sıcaklığı,
basınç ve nem (bağıl nem) söz konusudur.” şeklinde gerekçesini belirtmiş; bu durumda hem
“A”, hem “C” hem de “E” seçeneklerinin doğru cevap seçenekleri olacağını ifade ederek
birden fazla doğru cevap seçeneği olan bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Nemin etkisi dalga boyuna bağlıdır. Microdalga ile çalışan aletlerde
(dalga boyu 1-10 mm) bu düzeltme çok önemliyken elektro-optik aletlerde (dalga boyu ~1
mikrometre) çok çok küçük olup kullanılmaz. Dolayısıyla bu sorunun tek doğru cevabı “E”
seçeneğidir.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
84
A kitapçığı 110 / B kitapçığı 62
Nivelman ölçülerinde, geri ve ileri okuma uzaklıklarının yaklaşık olarak eşit tutulmaya
çalışılmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Okuma hatalarının en aza indirgenmesi
B) Nivonun düzeçlenmesindeki rasgele hataların giderilmesi
C) Miraların tam düşey tutulmamasından kaynaklanan hataların giderilmesi
D) Yer küreselliği ve atmosferik kırılmadan kaynaklanan hataların giderilmesi
E) Kolimasyon hatalarının giderilmesi
Adayın İtirazı: Aday 1, hem “D” hem de “E” seçeneklerinin doğru cevap seçenekleri
olduğunu; birden fazla doğru cevap seçeneği olan bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia
etmiştir.
Aday 2, kolimasyon hatasının, dürbünün kendi ekseninin silindirik düzeç eksenine
paralel olmamasından kaynaklanan bir hata olduğunu ve bu anlamda “A” seçeneğinin de
doğru anlama geldiğini belirterek birden fazla doğru cevap seçeneği olan bu sorunun iptal
edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 3, “B” seçeneği ile “E” seçeneğinin aynı anlama geldiğini; “C” seçeneğinin de
doğru cevap seçeneği olması gerektiğini; aynı ekipteki miraların düzeç hatalarının birbirlerine
yakın olmasının ve miraları tutan personelin birbirlerinden etkilenerek aynı düzensiz mira
tutuşları göstermesinin, beklenecek hata kaynakları olduğunu; dolayısıyla tutuş sonucu nivoya
olan ara mesafelerin eşit olmasının, bu hatayı en aza indireceğini; bu nedenle hem “B” hem de
“C” seçeneklerinin doğru olduğunu belirterek birden fazla doğru cevap seçeneği olan bu
sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 4, Prof. Dr. Ömer Halis TOMBAKLAR ve Yrd. Doç. Dr. Ayhan ÇELİK’in
“Ölçme Bilgisi 4” (1. Baskı, Konya 2000, s. 47-50) kitabını kaynak göstererek “D”
seçeneğinin de doğru cevap seçeneği olması gerektiğini; bu nedenle birden fazla doğru cevap
seçeneği olan bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 5, Prof. Dr. Halil ERKAYA’nın “Yükseklik Ölçmeleri” ders notlarının “2.9
Nivelmana Etki Eden Hatalar” bölümünde, “Küresellikten kaynaklanan hataları en aza
indirmek için aletin, miraların ortasına kurulmasının bir çözüm olduğu” bilgisinin yer
aldığını; ayrıca Harita Genel Komutanlığı’nın yayınında (91. Sayı / Temmuz 1983),
BANGER ve ASLAN’ın “Geçiş Nivelmanı Üzerine Bir Çalışma” başlığıyla yayınlanan
85
bilimsel yayınında “Alet hedef uzaklıklarının yeterli incelikte alınması halinde küresellik
düzeltme değerlerinin kullanılmayabileceği” bilgisinden bahsettiğini; burada, alet hedef
uzaklıklarının eşitliğinin bozulduğu durumlarda “küresellik” hatası olduğuna vurgu
yapıladığını; bu nedenle “D” seçeneğinin doğru cevap seçeneği olması gerektiğini iddia
etmiştir.
Aday 6, kolimasyon hatasının, nivelman işleminde nivonun geri ve ileri okuma
uzaklıklarının yaklaşık olarak eşit tutulması ile minimuma indirilerek hatalı bir aletle, hatasız
bir ölçü yapılmaya çalışılması anlamına geldiğini; oysa miralar üzerinde göz ile yapılan
okumalarda, miraların nivoya eşit mesafede olmasının hataları en aza indirgediğini; bu
nedenle, bu sorunun doğru cevabının “A” seçeneği olması gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: İtiraza konu olan soru incelendiğinde sorunun hem “D” hem de “E”
seçeneğinin doğru cevap seçenekleri olduğu görülmüştür. Test tekniği açısından bir sorunun
birden fazla doğru cevabı olamayacağı için bu sorunun iptal edilmesi uygundur.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmuştur. Soru iptal
edilerek sonuçlara ilişkin değerlendirme buna göre yapılacaktır.
86
A kitapçığı 111 / B kitapçığı 63
I. Her iki sistemde de koordinat eksenleri birbirine dik olmalıdır.
II. Her iki sistemde, koordinatları bilinen en az üç noktaya ihtiyaç vardır.
III. Paralel çizgiler, dönüşüm sonrasında paralel kalır.
IV. Bir çizginin orta noktası, dönüşen çizginin de orta noktasıdır.
V. Açılar korunur.
VI. Uzunluklar korunur.
VII. Bir doğruyu oluşturan noktalar, dönüşüm sonrasında da bir doğru oluşturur.
Yukarıdakilerden hangileri affin koordinat dönüşümünün özelliklerindendir?
A) I, II, III, V
B) II, IV, VI, VII
C) II, III, V, VI
D) II, III, IV, VII
E) I, III, IV, VI
Adayın İtirazı: Aday 1, II. öncülde yer alan bilginin “Her iki sistemde, koordinatları bilinen
en az üç ORTAK noktaya ihtiyaç vardır.” şeklinde olması gerektiğini; bu durumda, bu
öncülün yanlış olmasından dolayı cevap seçeneklerinin arasında doğru cevap seçeneğinin
kalmadığını; bu nedenle, bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, IV. öncülde yer alan bilginin bir varsayım olduğunu; ispatlanmış bir teori
olmadığını; bilimsel niteliği olan hiçbir kaynakta bu özellikten bahsedilmediğini belirterek bu
sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 3, II. öncülde yer alan bilgiye işaret ederek üç nokta ile yapılan dönüşümde ortak
noktalardan biri hatalı ise dönüşümü kontrol etmenin mümkün olamayacağını ve dengeleme
yapılamayacağını; bu durumda afin dönüşüm yapmanın anlamının kalmadığını belirterek bu
sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 4, üç noktadan yapılan bir affin dönüşümü, başta kadastro müdürlükleri olmak
üzere hiçbir kurum tarafından kabul edilmediğini; uygulamada en az üç noktanın kabul
görmediğini; ayrıca yönetmeliğin ve ilgili bir mevzuat kuralının üç noktaya izin vermediğini;
kabul görmeyen bir işlemi doğru saymanın mümkün olmadığını; bu nedenle II. öncüldeki “en
az üç nokta”nın, uygulaması olmayan bir durum olduğunu; bu öncüle “teorik olarak” ifadesi
87
konulsa idi öncülün doğru olabileceğini; sonuç olarak belirterek bu sorunun iptal edilmesi
gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: “Her iki sistemde koordinatları bilinen üç nokta” ifadesi tek anlamlı
olarak bu noktaların ortak oldukları anlamına gelmektedir. Haritacılıkta koordinat
dönüşümlerinde koordinatları bilinen noktalar ifadesi her zaman için ortak noktaları işaret
etmektedir.
Bilimsel kaynaklarda araştırma yapılırsa IV. öncüldeki ifadeye rastlanılacağı gibi, bir
doğru üzerindeki doğru parçalarının karşılıklı oranları değişmez kalır. http://www.yildiz.
edu.tr/~bayram/foto/mattem_gray.pdf Bir doğru üzerindeki iki doğru parçasının birbirine
oranı, dönüşümden sonrada aynıdır.http://teknolojikarastirmalar.com/pdf/tr/06_2011_
3_2_113_680.pdf Bölme Oranı, bir doğru üzerindeki doğru parçalarının oranı değişmez kalır.
http://www.orman.istanbul.edu.tr/journal/index.php/ormandergi/article/download/2008/1603
http://en.wikipedia.org/wiki/Affine_transformation
Ratios of vectors along a line; i.e., for distinct collinear points the ratio of
and is the same as that of and . Eşdeğer ifadelere de
rastlanılabilir.
Teorik olarak dönüşüm için en az üç ortak noktaya ihtiyaç vardır. Ortak nokta
sayısının artması dönüşüm kalitesini de artırmaktadır. Bu nedenle “en az” ifadesi
kullanılmıştır. Noktaların hatası ve dengeleme ile ilgili varsayım bulunmamaktadır.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
88
A kitapçığı 114 / B kitapçığı 69
Duyarlılığı ±2 mm olarak verilen 20 m’lik bir çelik şerit ile 80 m’lik bir uzunluk hangi
duyarlılıkta belirlenebilir?
A) ±2 mm
B) ±4 mm
C) ±6 mm
D) ±8 mm
E) ±16 mm
Adayın İtirazı: Aday 1, soruda 80 m’lik bir mesafenin 20 m’lik çelik metre ile ölçüldüğü
bilgisinin verildiğini; yani dört ölçü yapıldığını; bir ölçünün doğruluğu ±2 mm ise toplam
ölçünün doğruluğunun ±8 mm olması gerektiğini; bu nedenle, bu sorunun doğru cevap
seçeneğinin “D” seçeneği olacağını iddia etmiştir.
Aday 2, “duyarlılık” terimi soruda tanımlanmadığından ve tanımı veya hesap şekli için
kaynağı, sınav öncesinde duyurulan konular içinde bulunmayan, mevzuatta tanımı olmayan
bu terimden dolayı bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 3, duyarlılığın ölçüye bağlı olarak değişmeyeceğini; bu nedenle doğru cevap
seçeneğinin “A” seçeneği olması gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 4, soruda çelik metrenin ±2 mm olan hatasının her ölçüye aynı yansımayacağını;
her ölçüde +2 veya -2 olma olasılığı eşit olduğundan toplam duyarlılığın “0” (sıfır) olarak
belirlenebileceğini; bu değerin de cevap seçenekleri arasında bulunmamasından dolayı bu
sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 5, “Duyarlılığı ±2 mm olan 20 m’lik çelik metre ile dört kez ölçüm yapılıyor. İlk
ölçüm 20 m yerine 20.002 m olabilir (hata + 2 mm olursa). İkinci ölçümde de yine aynı yönde
20 m diye, 20.002 m çekmiş olabiliriz. Böylece teorik de olsa her çekmede maksimum hata
yapsak ve hata hep aynı yönlü olsa, toplamda 8 mm artı ya da eksi yönlü hata olabilir.
Dolayısıyla formüller kullanarak ‘4 mm duyarlık var.’ denilmesi, bu somut örneğin cevabı
olamaz. Doğru seçenek “D” seçeneği olmalıdır. Burada duyarlılığın 2 cm olması nedeniyle
düşünülmesi gereken hata şekli sistematik olmalıdır. Doğruluklarının belirlenmesi için ölçüm
hatalarının karşılaştırılması gerekir. Bunun için de çeşitli hata hesapları kullanılır. Hata
hesaplarının çeşitleri aşağıda verilmiştir:
a) Mutlak hatalar ortalaması
89
b) Karesel ortalama hata
c) Olası hata
d) Bağıl hata” şeklinde gerekçesini açıkladıktan sonra bu soruda hangi tür hata isten-
diği hakkında bir bilginin bulunmadığını; bu nedenle, bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini
iddia etmiştir.
Aday 6, “Dengelemede duyarlılığın anlamı, ölçülerin ne kadar hatayla ölçüldüğünün
saptanmasıdır. Bu hataları tanımlayan mutlak hata, karesel ortalama hata, olası hata ve bağıl
hata gibi kavramlardır. Bu kavramların karşıladığı sayısal değerlerin hepsi birbirinden
farklıdır. Duyarlık kavramaları, bu hata kavramlarının tamamını içerir. Bu nedenle ölçünün
duyarlığı kavramı, sayısal bir değere karşılık gelmez. “Karesel ortalama hatası, mutlak hata
vb. şu değerdir.” denirse ancak sayısal değer olur. Bu soruda yanıt olarak verilen 4 değerine
ulaşmak için “duyarlılık” değil de “karesel ortalama hatası” denilmeliydi. “Duyarlılık”
denilince, örneğin verilen 2 mm değeri, mutlak hata olarak da değerlendirilebilirdi.” şeklinde
gerekçesini açıkladıktan sonra bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 7, soruda istenilen değere ulaşmak için kullanılacak formülün hiçbir
yönetmelikte mevcut olmadığını; bu nedenle, bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia
etmiştir.
Aday 8, bu sorunun, meslek alanı ile ilgili olmadığını; bu nedenle, bu sorunun iptal
edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: İtiraza konu olan bu sorunun doğru cevabı, hata yayılma teorisi ile
hesaplanmalıdır. Yanıtın ±8 mm olabilmesi için tüm portelerdeki hataların aynı yönlü olması
gerekir.
Bu soru, ölçme ile ilgili olup söz konusu sınav kılavuzun “Harita yapımı, ölçme,
aplikasyon, kadastro tekniği ve ilgili diğer teknik konular” kısmında yer almaktadır.
Soruda alet duyarlığı değil, yapılan ölçümün duyarlığı sorulmaktadır. Çelik şeritin
duyarlığının ±2 mm olması, 1000 m lik bir uzunluk ölçümünün de ±2 mm ile yapılabileceği
anlamına gelmemektedir.
Sorunun doğru cevabı, hata yayılma teorisi ile hesaplanmalıdır. Aday 4’ün, Aday 5’in
ve Aday 6’nın yapmış olduğu yorumlar, her türlü istatistik dayanaktan yoksundur.
Bu soru, sınav kılavuzunda verilen “ölçme” kapsamındadır. Ortalamanın standart
hatasının hesaplanması, tüm ölçme derslerinde verilmektedir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
90
A kitapçığı 115 / B kitapçığı 66
Doğrultu ölçüm duyarlılığı ±2cc
olan bir teodolit ile bir doğrultunun ±0.5cc
duyarlılıkla
belirlenmesi için aynı doğrultu kaç defa ölçülmelidir?
A) 2
B) 4
C) 8
D) 16
E) 32
Adayın İtirazı: Aday 1, duyarlılık” terimi soruda tanımlanmadığından ve tanımı veya hesap
şekli için kaynağı, sınav öncesinde duyurulan konular içinde bulunmayan, mevzuatta tanımı
olmayan bu terimden dolayı bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, bu sorunun, meslek alanı ile ilgili olmadığını; bu nedenle, bu sorunun iptal
edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 3, bir doğrultunun ±0.5cc
duyarlıkta belirlenmesi için ölçü değerlerinin verilmesi
gerektiğini ama bu soruda verilmediğini belirtmiş; bu nedenle, bu sorunun iptal edilmesi
gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: İtiraza konu olan bu soru, sınav kılavuzunda verilen “ölçme”
kapsamındadır. Ortalamanın standart hatasının hesaplanması tüm ölçme derslerinde
verilmektedir. Ayrıca, silsile tekniğinin temelini oluşturmaktadır. Bu soruda hesaplama
yapılabilmesi için ölçü değerine ihtiyaç yoktur. Dolayısıyla adaylar, itirazlarında haksızdır.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
91
A kitapçığı 116 / B kitapçığı 67
Eğik resimde izdüşüm merkezinden geçen düşey doğrunun fotoğraf düzlemini kestiği
nokta aşağıdaki seçeneklerin hangisi ile ifade edilir?
A) Normal nokta
B) Asal nokta
C) İzdüşüm merkezi
D) Nadir nokta
E) Kaçış noktası
Adayın İtirazı: Aday, söz konusu sorunun “düşey resimde” şeklinde başlaması gerektiğini;
çünkü izdüşüm merkezinden geçen düşey doğrunun sadece “düşey resimler”de fotoğraf
düzlemini kestiğini; “eğik resimler”de izdüşüm merkezinden geçen düşey doğrunun, resim
düzlemi içine düşmeyeceğini; bu nedenle, bu soru kökünün hatalı olduğunu; bu sorunun iptal
edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: İtiraz metni zaten cevabı da içermektedir. Bu soruda, düşey doğrunun
fotoğraf düzlemini kestiği nokta sorulmaktadır. Soruda, “düşey doğrunun fotoğraf düzlemini
kestiği” ifadesi kullanılarak bu durumun oluştuğu açıkça belirtilmektedir. Bu ifade ile sorunun
düşey resimle ilgili olduğu zaten gösterilmiştir. Bu durumda aday, itirazında haksızdır.
Sonuç: Soruya yapılan itiraz komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
92
A kitapçığı 117 / B kitapçığı 68
Aşağıdaki formüllerden hangisi ortometrik yükseklik (H), elipsoid yüksekliği (h) ve jeoit
yüksekliği (N) arasındaki ilişkiyi tanımlar?
A) h = H – N
B) H =h / N
C) N = h + H
D) h = H + N
E) N = H – h
Adayın İtirazı: Aday 1, “A” ve “E” seçeneklerinin de doğru cevap seçeneği ile aynı
olduğunu ve birden çok seçenekte tanımlama bulunduğunu; bu nedenle, bu sorunun iptal
edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, jeoid yüksekliğinin, elipsoid yüksekliği ile ortometrik yükseklik arasındaki
fark olduğunu; bu fark hesaplanırken elipsoid yüksekliğinden ortometrik yükseklik
çıkartılacak şeklinde bir şart olmadığını; bunun tersinin de olabileceğini; önemli olanın,
hesaplamalardaki farkın sayısal değerinin doğru kullanılması olduğunu belirttikten sonra “A”,
“D” ve “E” seçeneklerindeki sayısal değerlerin mutlak değerce aynı olacağını; yapılacak
hesaplamaya göre işaret değeri dikkate alınacağından bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini
iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: İtiraza konu olan soru incelendiğinde iki yanlış yanıtın karşılaştırılması
ile doğru yanıtın seçeneklerde olmadığını söylemenin mümkün olmadığı açıktır.
Verilen ve sorulan eşitlik, tüm dünyada çok iyi bilinen ve kullanılan bir eşitliktir.
Yükseklik sistemlerinin her birinin kendi işareti bulunmaktadır. Ayrıca, ilgili mevzuatta da
yer almaktadır.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
93
A kitapçığı 118 / B kitapçığı 70
Hata ile ters işaretli olup gerçek değer ya da kesin değerden ölçü değerinin çıkartılması
ile bulunan miktar aşağıdaki seçeneklerin hangisi ile ifade edilir?
A) Tecviz
B) Hata sınırı
C) Gerçek hata
D) Mutlak hata
E) Düzeltme
Adayın İtirazı: Aday 1, düzeltme miktarı gerçek hataya eşit olmadığından doğru cevap
seçeneğinin, “C” seçeneği olması gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, gerçek değerden ölçü değerinin çıkarılması ile bulunan değerin “gerçek hata”
olduğunu; bu nedenle doğru cevap seçeneğinin, “C” seçeneği olması gerektiğini iddia
etmiştir.
Aday 3, soru kökünde sadece “kesin değer” denilseydi sorunun doğru cevabının “E”
seçeneği olabileceğini; fakat “gerçek değer”in de soru kökünde verilmiş olmasından dolayı
doğru cevap seçeneğinin, “C” seçeneği olması gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 4, hata “+” veya “-” yönde olduğundan ölçü değerinin çıkartılabileceği gibi
ilavesinin de mümkün olduğunu; bu nedenle, bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia
etmiştir.
Komisyon Görüşü: Gerçek hata veya hata, ölçü değerinden gerçek değerin ya da kesin
değerin çıkarılması ile bulunur. Düzeltme ile ters işaretlidir.
Sorunun “C” seçeneği, ölçü değerinden gerçek değerin çıkarılmasıdır. Soruda bunun
tersi sorulmaktadır.
Hatanın işareti, toplama veya çıkarma işleminin seçimi için bir kriter değildir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
94
A kitapçığı 119 / B kitapçığı 71
Fotogrametrik değerlendirmede karşılıklı yöneltme probleminin çözümü için aşağıdaki
ifadelerden hangisi doğrudur?
A) En az 2 konum ve 3 yükseklik noktasına ihtiyaç vardır.
B) En az 5 yükseklik noktasına ihtiyaç vardır.
C) En az 3 tam kontrol noktasına ihtiyaç vardır.
D) En az 2 tam kontrol ve boş bir yerde 1 yükseklik noktasına ihtiyaç vardır.
E) Konum veya yüksekliği bilinen kontrol noktalarına ihtiyaç yoktur.
Adayın İtirazı: Aday 1, karşılıklı yöneltmede 7 adet bilinmeyenin çözülebileceğini; 7 adet
bilinmeyene ihtiyaç olduğu için de bu sorunun doğru cevabının “D” seçeneği olması
gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, bu sorunun, meslek alanı ile ilgili olmadığını; bu nedenle, bu sorunun iptal
edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: Aday 1’in iddia ettiği özellikler, karşılıklı yöneltme için değil mutlak
yöneltme için geçerlidir.
İtiraza konu olan bu soru, harita yapımının temel disiplini olan fotogrametri ile ilgili
olup söz konusu kılavuzun “Harita yapımı, ölçme, aplikasyon, kadastro tekniği ve ilgili diğer
teknik konular” kısmında yer almaktadır. Konu doğrudan harita mühendisliği mesleği ile
ilgilidir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
95
A kitapçığı 120 / B kitapçığı 72
Aşağıdakilerden hangisi çift frekanslı GPS alıcılarının sağladığı avantajlardan biri
değildir?
A) İyonosferik etkinin giderilmesi
B) Troposferik etkinin giderilmesi
C) Daha fazla ölçü ile kestirim yapılabilmesi
D) Daha uzun bazlarda duyarlı çözüm yapılabilmesi
E) Tam sayı bilinmeyenlerinin daha kolay çözülebilmesi
Adayın İtirazı: Aday 1, bu sorunun, meslek alanı ile ilgili olmadığını; bu nedenle, bu
sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 2, bu sorunun doğru cevap seçeneklerinin tamamının doğru olduğunu; bu
nedenle, bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aday 3, çift frekanslı GPS alıcılarının hangi cihaz ile karşılaştırıldıkları belirsiz
olduğu için bu sorunun eksik olduğunu ve sınav kılavuzunda belirtilen konu aralığında
bulunmadığını ifade ederek bu sorunun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Komisyon Görüşü: İtiraza konu olan soru incelendiğinde bu sorunun hazırlandığı konunun
doğrudan meslek ile ilgili olduğu ve GPS ölçüm tekniğini içerdiği görülmüştür.
Çift frekanslı cihazlar, troposferik etkilerin giderilmesini sağlamaz; dolayısıyla
sorunun cevap seçeneğinde herhangi bir hata bulunmamaktadır. Bu sorunun doğru cevap
seçeneği, “B” seçeneğidir.
Bu soru, cihaz modelinden bağımsız olarak sorulmuştur. Çift frekanslı cihazlar
troposferik etkilerin giderilmesini sağlamazlar. Soru, sınav kılavuzunda belirtilen “ölçme”
konusu içindedir.
Sonuç: Soruya yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından yerinde bulunmamıştır.
96
GENEL DEĞERLENDİRME
Bu açıklamalar çerçevesinde, 01.12.2013 tarihinde yapılan TAPU ve KADASTRO
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ LİSANSLI HARİTA KADASTRO MÜHENDİSLİĞİ
SINAVI’nda sorulara yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından değerlendirilmiştir. Buna
göre;
TÜRKÇE, DİLBİLGİSİ ve YAZIŞMA
A kitapçığının 6. , B kitapçığının 78. sorusunun İPTAL edilmesine karar verilmiştir.
KADASTRO MEVZUATI
A kitapçığının 64. , B kitapçığının 16. sorusunun doğru cevabının “A” seçeneği olarak
değiştirilmesine karar verilmiştir.
KAMULAŞTIRMA MEVZUATI
A kitapçığının 86. , B kitapçığının 38. sorusunun İPTAL edilmesine karar verilmiştir.
HARİTACILIK ve TEKNİK KONULAR
A kitapçığının 102. , B kitapçığının 55. sorusunun doğru cevabının “B” seçeneği olarak
değiştirilmesine,
A kitapçığının 106. , B kitapçığının 54. sorusunun İPTAL edilmesine,
A kitapçığının 107. , B kitapçığının 60. sorusunun doğru cevabının “E” seçeneği olarak
değiştirilmesine,
A kitapçığının 110. , B kitapçığının 62. sorusunun İPTAL edilmesine karar verilmiştir.
Diğer sorulara yapılan itirazlar komisyonumuz tarafından mesnetsiz bulunmuş; sınav
sonuçlarının değerlendirmeye alınmasına karar verilmiştir.