t.c. Çukurova Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ ... · meslekte hizmet sürelerine...
TRANSCRIPT
T.C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
EMNİYET TEŞKİLATINA BAĞLI OKULLARDAN MEZUN OLUP ÇEVİK
KUVVET ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜNDE GÖREV YAPAN POLİSLERİN
PSİKOLOJİK HİZMET ALGILARI, İŞ DOYUMU VE TÜKENMİŞLİK
DÜZEYİNİN İNCELENMESİ
Nuriye OKYAY
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA-2009
T.C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
EMNİYET TEŞKİLATINA BAĞLI OKULLARDAN MEZUN OLUP ÇEVİK
KUVVET ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜNDE GÖREV YAPAN POLİSLERİN
PSİKOLOJİK HİZMET ALGILARI, İŞ DOYUMU VE TÜKENMİŞLİK
DÜZEYİNİN İNCELENMESİ
Nuriye OKYAY
Danışman: Prof. Dr. Turan AKBAŞ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA-2009
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğüne,
Bu çalışma, jürimiz tarafından Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı’nda YÜKSEK
LİSANS TEZİ olarak kabul edilmiştir.
Başkan: Prof. Dr. Turan AKBAŞ
(Danışman)
Üye: Yrd. Doç. Dr. Ahmet DOĞANAY
Üye: Yrd. Doç. Dr. Filiz YURTAL
ONAY
Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim elemanlarına ait olduklarını onaylarım.
...../..../ 2009
Doç. Dr. Azmi YALÇIN
Enstitü Müdürü
Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil
ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri
Kanunu’ndaki hükümlere tabidir.
i
ÖZET
EMNİYET TEŞKİLATINA BAĞLI OKULLARDAN MEZUN OLUP ÇEVİK
KUVVET ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜNDE GÖREV YAPAN POLİSLERİN
PSİKOLOJİK HİZMET ALGILARI, İŞ DOYUMU VE TÜKENMİŞLİK
DÜZEYİNİN İNCELENMESİ
Nuriye OKYAY
Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı
Danışman: Prof. Dr. Turan AKBAŞ
Eylül 2009, 64 sayfa
Bu çalışmanın amacı, Emniyet Teşkilatına bağlı okullardan mezun olup Adana
ilinde Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünde görev yapan polislerin psikolojik hizmet
algıları, iş doyumu ve tükenmişlik düzeylerini incelemektir.
Çalışmaya, Adana ilinde 2007 yılında Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde görev
yapan, kolay ulaşılabilir örnekleme yöntemiyle seçilmiş 270 erkek polis memuru
katılmıştır. Veriler, Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerini Değerlendirme
Anketi, Maslach Tükenmişlik Envanteri ve Minnesota İş Doyum Ölçeği uygulanarak
toplanmıştır. Verilerin analizi için frekans dağılımı ve tek yönlü varyans analizi
kullanılmıştır.
Yapılan analizler sonucunda, örnekleme giren polislerin %82.6’sının rehberlik
ve psikolojik danışma hizmetlerinin yaygınlaştırılması gerektiğini, %77’sinin bu
hizmetlere çok ihtiyaç duyulduğunu, %40.7’sinin hizmetlerin yeterli olmadığını,
%38.2’sinin psikolojik hizmetlerin iş yaşamına olumlu katkısı olduğunu düşündükleri
saptanmıştır. Meslekte hizmet sürelerine göre iş doyumlarının farklılık gösterdiği;
meslekte hizmet süresine göre duygusal tükenmişlik, duyarsızlaşma ve kişisel başarı
duygusunda azalma düzeyleri arasında anlamlı farklılık saptanmamıştır.
Anahtar Sözcükler: Polis, Psikolojik Hizmet, İş Doyumu, Tükenmişlik, Duygusal
Tükenme, Duyarsızlaşma, Kişisel Başarı Duygusunda Azalma.
ii
ABSTRACT
EXAMINING THE PSYCHOLOGICAL SERVICE PERCEPTION, JOB
SATISFACTION AND BURNOUT LEVELS OF POLİCE-SCHOOL
RESOURCE REİNFORCEMENT POLICE
Nuriye OKYAY
MA Thesis, Department of Education Sciences
Supervisor: Prof. Dr. Turan AKBAŞ
September 2009, 64 pages
The main purpose of this study is to determine perception of psychological
service, job satisfaction and burnout levels of reinforcement police working in Adana.
This study is conducted on 270 police in Adana Police Departmant. The datas
were obtained from Maslach Burnout Inventory, Minnesota Satisfaction Questionnaire
and questionnaire that was developed by the researcher and they were analysed in the
programme of the SPSS. Frequency distribution an One-way analysis of varience
(ANOVA) was used in the statistical evaluation of datas.
The results of study, % 82.6 of officers think that guidance and psychological
counceling services must spread at police-schools, %77 of officers think that students of
police school stand to guidance and psychological counceling services, % 40.7 of
officers think that guidance and psychological counceling services sufficient at police-
schools, %38.2 of officers think that psychological services possitivelly influence their
professional life. Significant differences were found between job satisfaction levels of
police with their time of service at profession. However, significant differences were no
found between emotional exhaustion, depersonalization and personal accomplishment
levels of police with their time of service at profession.
Keywords: Police, Psychological Services, Job Satisfaction, Burnout, Emotional
Exhaustion, Depersonalization, Personal Accomplishment
iii
ÖNSÖZ
Bu çalışmada Emniyet Teşkilatına Bağlı okullardan mezun olup Çevik Kuvvet
Şube Müdürlüğü’nde görev yapan polislerin psikolojik hizmet algıları, iş doyumu ve
tükenmişlik düzeylerinin nasıl olduğu araştırılmıştır.
Bu çalışmanın gerçekleşmesinde değerli katkılarından dolayı başta tez
danışmanım Prof. Dr. Turan AKBAŞ’a teşekkürü borç bilirim. Tez izleme komitesi
üyeleri Yrd. Doç. Dr. Filiz YURTAL ve Yrd. Doç. Dr. Ahmet DOĞANAY’a, Bilimsel
Hazırlık ve Yüksek Lisans dönemlerinde değerli bilgilerini paylaşan kıymetli hocalarım
Prof. Dr. Banu İNANÇ, Prof. Dr. Sonay GÜÇRAY, Yrd. Doç. Dr. Mehmet BİLGİN,
Yrd. Doç. Dr. Ragıp ÖZYÜREK, Yrd. Doç. Dr. Rezan ÇEÇEN, Yrd. Do. Dr. Fulya
CENKSEVEN’ e araştırmam boyunca ihtiyacım olduğunda görüş ve yardımlarını
esirgemeyen Arş. Gör. Oğuzhan KIRDÖK’e içten sevgi ve saygılarımı sunar ve
teşekkür ederim.
Ayrıca araştırmam boyunca çevirilerimi bilgisayara aktarmama yardımcı olan
kuzenim Ali KÖKER’e, çalışmam boyunca bana sabır ve anlayış gösteren ve beni her
zaman destekleyerek bana cesaret veren annem Zehra ÇOTUKLAR’a, eşim Korkut’a ve
araştırmamın son zamanlarında ailemize katılan kızım Zehra Türkan’a teşekkürlerimi
sunuyorum.
iv
İÇİNDEKİLER
ÖZET…………………………………………………………………………………….i
ABSTRACT………………………………………………………………….…………ii
ÖNSÖZ…………………………………………………………………………………iii
TABLOLAR LİSTESİ………………………………………………………………..vii
BÖLÜM I
GİRİŞ
1.1. Problem ……………………………………………………………………………..3
1.2. Araştırmanın Amacı …………………………...……………………………….......5
1.3. Araştırmanın Önemi ……………………………………………………………......6
1.4. Varsayımlar ………………………...………………………………………………7
1.5. Sınırlılıklar ………………………………………………………………………….7
1.6. Tanımlar …………………………………………...……………………………….7
BÖLÜM II
KURAMSAL AÇIKLAMALAR VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR
2.1. İş Doyumu İle İlgili Kuramsal Açıklamalar ……………………...………………...8
2.1.1. Gereksinim Kuramları…..……………………………………………………8
2.1.1.1. Maslow’un Gereksinim Hiyerarşisi Kuramı ….……………………8
2.1.1.2. Herzberg Kuramı ….…………………………..…..……………….10
2.1.1.3. Mc Clelland’ın Başarı Gereksinimi Kuramı ...……….…….………10
2.1.1.4. Alderfer’in ERG Kuramı ……………......…………………...…….11
2.1.2. Bilişsel Kuramlar ……………………..…….………………………………12
2.1.2.1. Amaç Saptama Kuramı …………………….………………………12
2.1.2.2. Beklenti Kuramı …………………….....……………………..……12
2.1.2.2.1. Victor H. Vroom’ un Beklenti Kuramı ………...…..……12
2.1.2.2.2. Porter ve Lawler’in Beklenti Kuramı ……..…….………13
2.1.2.3. Denklik Kuramı ……………………………..……….….…………14
2.2. Tükenmişlik İle İlgili Kuramsal Açıklamalar ……………….………...…………..15
v
2.2.1. Freudenberger’in Katkıları…..………………………...………..…………..15
2.2.2. Maslach’ın Tükenmişlik Modeli ……..……………..……...………………15
2.2.3. Perlman ve Hartman’ın Tükenmişlik Modeli …………...……...…..………16
2.2.4. Meier'in tükenmişlik modeli …………………………...…..…….…………17
2.2.5. Suran ve Sheridan’ın Tükenmişlik Modeli …………….…………...………19
2.2.6. Cherniss Tükenmişlik Modeli ……………….………...………………...…20
2.2.7. Pines Tükenmişlik Modeli …………………..…………..……………….…21
2.2.8. Edelwich Tükenmişlik Modeli ………..…………………..………………..22
2.2.9. Gaines ve Jermier Tükenmişlik Modeli …….………………………………22
2.3. Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerinin Önemi …………………...……..23
2.4. Emniyet Teşkilatı’nda Rehberlik ve Danışma Hizmetleri ……………...…………26
2.5. İlgili Araştırmalar …………………..……………………………………………..29
2.5.1. Yurt İçinde Yapılan Araştırmalar……….…………………………………..29
2.5.2. Yurt Dışında Yapılan Araştırmalar …………………………………..…….31
BÖLÜM III
YÖNTEM
3.1. Araştırmanın Modeli ……………..……….……………………………………….34
3.2. Çalışma Grubu (Evren ve Örneklem) ……...……………………………………...34
3.3. Veri Toplama Araçları ……………...……………………………………………..36
3.3.1. Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerini Değerlendirme Anketi ……36
3.3.2. Maslach Tükenmişlik Ölçeği ………………….……………………………36
3.3.3. Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin Güvenirliği ve Geçerliği …….…………...37
3.3.4. Minnesota Doyum Ölçeği (MDÖ) ……….………………………………...38
3.4. Verilerin Toplanması ……...………………………………………………………38
3.5. Verilerin Analizi ……………………………...…………………………………...39
BÖLÜM IV
BULGULAR
4.1. Kişisel Bilgiler…………………………………..…….…………………………...40
4.1.1. Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerinin Yaygınlaştırılmasına İlişkin
Bulgular……………………….……………...……………………………..40
vi
4.1.2. Emniyet Teşkilatına Bağlı Okullarda Rehberlik ve Psikolojik Danışma
Hizmetlerine Ne Ölçüde İhtiyaç Duyulduğuna İlişkin Bulgular……………41
4.1.3. Öğrenim Görülen Okuldaki Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerinin
Yeterliliğine İlişkin Bulgular………………………………………………..41
4.1.4. Alınan Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerinin İş Yaşamına Olumlu
Katkısına Yönelik Düşüncelere İlişkin Bulgular……………………………42
4.2.Emniyet Teşkilatına Bağlı Okullardan Mezun Olan Polislerin Psikolojik
Hizmet Algılarına Yönelik Bulgular …………………………………….…..…….43
4.3. Emniyet Teşkilatına Bağlı Okullardan Mezun Olan Polislerin İş Doyum
Düzeylerine İlişkin Bulgular ……………………..………………………….……43
4.4. Emniyet Teşkilatına Bağlı Okullardan Mezun Olan Polislerin Tükenmişlik
Düzeylerine İlişkin Bulgular …………..………………………………………….45
4.5. Meslekte Hizmet Sürelerine Göre Emniyet Teşkilatına Bağlı Okullardan
Mezun Olan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma ve Kişisel
Başarı Duygusunda Azalma Düzeylerine İlişkin Bulgular …………….………….46
BÖLÜM V
TARTIŞMA VE YORUM 48
BÖLÜM VI
SONUÇ VE ÖNERİLER
6.1. Sonuç ……………………………………………………………..……………….54
6.2. Öneriler ………………………………………………...………………………….54
KAYNAKÇA ………………………………..………………………………………...56
ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………………………...………64
vii
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo 1: Araştırmaya Katılan Polislere Ait Kişisel Bilgiler………………………...…35
Tablo 2: Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerinin Yaygınlaştırılması
Gerektiğini Düşünüp Düşünmemeye İlişkin Frekans Dağılımı………..…….40
Tablo 3: Emniyet Teşkilatına Bağlı Okullarda Rehberlik ve Psikolojik Danışma
Hizmetlerine Ne Ölçüde İhtiyaç Duyulduğuna İlişkin
Frekans Dağılımı……………………………………………………..………41
Tablo 4: Öğrenim Görülen Okuldaki Rehberlik ve Psikolojik Danışma
Hizmetlerinin Yeterli Olduğunu Düşünüp Düşünmemeye İlişkin
Frekans Dağılımı …………………………………………….……………...42
Tablo 5: Alınan Toplam Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerinin
İş Yaşamına Olumlu Katkısı Olduğunu Düşünüp Düşünmemeye İlişkin
Frekans Dağılımı …………………………………………………………....42
Tablo 6: Emniyet Teşkilatına Bağlı Okullardan Mezun Olan Polislerin İş Doyum
Düzeylerine İlişkin Betimsel Değerler……………………..……………..….43
Tablo 7: Araştırmaya Katılan Polislerin Meslekte Hizmet Sürelerine Göre İş
Doyumu Düzeylerine İlişkin Betimsel Değerler ………………………..…...44
Tablo 8: Meslekte Hizmet Sürelerine Göre Polislerin İş Doyumu Puanlarına İlişkin
Tek Yönlü Anova Sonuçları ...…………………...………………………......44
Tablo 9: Emniyet Teşkilatına Bağlı Okullardan Mezun Olan Polislerin Duygusal
Tükenme, Duyarsızlaşma ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma
Düzeylerine İlişkin Betimsel Değerler …………………………...………….45
Tablo 10: Araştırmaya Katılan polislerin Meslekte Hizmet Sürelerine Göre
Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma ve Kişisel Başarı Duygusunda
Azalma Düzeylerine İlişkin Betimsel Değerler ……...…………...…………46
Tablo 11: Meslekte Hizmet Sürelerine Göre Polislerin Duygusal Tükenme,
Duyarsızlaşma ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma Puanlarına
İlişkin Tek Yönlü Anova Sonuçları ………….…………………...………...47
BÖLÜM I
GİRİŞ
Duyan ve düşünen canlı bir varlık olarak insan, günlük yaşantısında birçok
problemle karşılaşmaktadır. Bu problemler arasında aile içi, meslek içi, toplumsal ve
bireysel sorunlar sayılabilir. Birey tüm bu problemlerle başa çıkmaya çalışırken aynı
zamanda bazı tercihler yapmak, kararlar almak, yeni uyumlar sağlamak durumundadır
(Tan, 1992).
Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri, birinci derecede, bireylerin ‘karar
verme’ sorunlarına yardımcı olmaktadır. Karar verme, bir güçlüğü gidermede şu ya da
bu seçeneğe yönelme meselesidir. Karar verme, problem çözme işleminin en önemli
aşamasını oluşturmaktadır. İnsan, hayatı boyunca pek çok konuda karar verir. Bazı
konularda verilen kararlar bütün hayatı etkileyecek güce sahip olabilir. Böyle
dönemlerde insan kaygılı bunalım yaşayabilir; yalnız olgusal bilgiye değil, "Psikolojik
desteğe" de ihtiyaç duyabilir. Rehberlik ve Psikolojik Danışma, bireylere bu desteği
sağlamaya çalışır (Kuzgun, 2000).
Günümüzde psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin, eğitim sürecinin
ayrılmaz ve tamamlayıcı bir yanını oluşturduğu yaygınlıkla kabul edilmekte ve bu
hizmetlerin gerekliliği artık tartışma konusu yapılmamaktadır. Bu durum rehberlik ile
eğitim arasındaki yakın ilişkiyi vurgulamaktadır. Günümüzde psikolojik danışma ve
rehberlik hizmetlerinden yoksun bir eğitim süreci tam sayılmamaktadır. Çağdaş eğitim,
rehberlikten hız alan bir anlayışı desteklemektedir (Kepçeoğlu, 1999).
Brewer’e göre rehberlik, her şeyden önce eğitimin bir parçasıdır ve başlıca amacı
bireyin okul ve okul dışındaki çevresine uyumunda yardımcı olmaktır. Bu anlayışa göre
eğitim ile rehberlik arasındaki amaç, yöntem ve sonuçları bakımından bir fark yoktur.
Eğitim de rehberlik de kişinin başarılı bir öğrenci, sağlıklı, uyumlu ve üretken bir
vatandaş olabilmesi için gerekli davranışları kazandırma sürecidir (İştahlı, 2005).
Bireylerin tam bir işe girecekleri sırada yardım almalarının geç olduğu fark
edildiğinden rehberlik hizmetinin eğitim programlarıyla bütünleşmesinin bireyin
2
geleceğe daha emin adımlarla ilerlemesini sağladığı görülmüştür (İştahlı, 2005).
İnsanın yaşam sürecinin önemli bir bölümünü kapsayan ve bu süreçte çoğunlukla
yetişkinlik döneminin temel gelişim görevlerinden biri olarak kabul edilen çalışma,
kişinin bedensel veya zihinsel olarak herhangi bir yönde emek vermesi ve bunun
ekonomik, psikolojik, sosyal ve kültürel rolleri açısından doyum sağlaması durumudur.
Yetişkinlik dönemi ile birlikte birey iş ve meslek yaşamına adım atmaktadır. Bu süreç
bireyin, yaşam sürecinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu sürecin başlamasıyla uzun
yıllar süren ve emeklilik süreciyle tamamlanan çalışma yaşamına girilmiş olur. Çalışma
yaşamı insan yaşamında önemli bir yere sahiptir. Çünkü insan yaşamının yaklaşık üçte
biri çalışarak geçer. Çalışma ile birey sadece maddi kazanç elde etmekle kalmaz bir
yandan da yaptığı işten mutluluk elde etmesi, başarı kazanması ve tatmin olması gibi
unsurlarla manevi kazanımlar elde eder (Özsoy, 2002).
İş yaşamları bireylerin yaşamlarının çok önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Bu
nedenle çalışanların yaşamlarının bu çok önemli parçasına ilişkin tutumlarının
çalıştıkları örgütlerin yanı sıra kendileri için de doğurgularının olması beklenir. Normal
koşullarda yaptığı işe ilişkin tutumu olumlu olan bir çalışan, daha mutlu ve kendinden
daha memnundur. Diğer taraftan işine karşı olumsuz bir tutuma sahip çalışan duygusal
ruhsal ve fiziksel anlamda pek çok sorunla karşı karşıya kalabilmektedir (Maslach ve
Leiter 1997).
Kişilerin zamanı iyi kullanma, diğer insanlarla iyi ilişkiler kurabilme,
yeteneklerini tanıma ve geliştirme gibi kendini gerçekleştirmeye yönelik özellikleri, iş
hayatı için de geçerlidir. Bir toplumun daha sağlıklı, mutlu ve üretken olması,
çalışanların üst düzeyde doyum sağlamalarıyla ilişkilidir (Ergenç, 1981).
İş doyumu, genel olarak çalışanların işlerine ilişkin duyguları olarak
tanımlanabilir. Bu duygular kişinin işinden ya da mesleğinden hoşnut olma durumunu
ifade eder. Bu durum, bireyin kişisel özellikleri ile işinin özellikleri arasındaki
etkileşimin bir sonucudur. Kişisel özellikler; yaş cinsiyet, eğitim düzeyi, bireylerin
önceki yaşantıları, beklentileri, mesleki ilgi ve ihtiyaçları gibi değişkenleri
kapsamaktadır. Buna karşın işin özellikleri, yapılan işin içeriği, gerektirdiği etkinlikler,
3
ücret ve yönetim politikası, iş koşulları, insan ilişkileri gibi örgütsel ve çevresel
etkinlikleri ifade eder (Ergin,1997).
Bireylerin işleri gereği ilişkide bulundukları insanlara karşı duyarsızlaşmaları,
duygusal yönden kendilerini tükenmiş hissetmeleri ile kişisel başarı ve yeterlik
duygularının azalması sonucunda ortaya çıkan tükenmişlik daha çok insanlarla yüz yüze
ilişki gerektiren mesleklerde görülen bir olgudur (Ergin, 1993). Tükenme, iş ortamında
kronik hale gelen baskı veya stresten kaynaklanan fiziksel, duygusal ve zihinsel
tükenme duygusu olarak tanımlanmakta ve bireyin işine ve hayata karşı olumsuz
duygular hissetmesi ile karakterize edilmektedir. Mesleki baskılara daha fazla tahammül
edemeyen ve iş stresinden tamamıyla ezildiğini hisseden bireyler, tükenme basamağına
gelmektedirler (Pines, Aranson ve Kafry, 1981).
Tükenmişlik insanlara hizmet veren mesleklerde çalışan bireylerde gözlenen ve
belirtileri duygusal tükenme, hizmet verilen kişilere karsı duyarsızlık ve kişisel başarı
duygusunun azalması olan bir durumdur. Tükenmişlik, bireylerin ve örgütlerin her
ikisini de ilgilendiren, var olan güç ve kaynakların aşırı kullanılması ve enerji
azalmasıyla birlikte iş görenlerin, verimliliklerini ve etkinliklerini etkileyen faktörlerden
biridir (Maslach, Schaufeli ve Leiter, 2001). Antoniou (2000) da tükenmişliği özellikle
insanlarla yoğun iletişim gerektiren meslek gruplarında çalışanlarda görülen, mesleğin
gerekliliğinden dolayı karşılaşılan stresle başa çıkamama sonucunda ortaya çıkan
fizyolojik ve duygusal alanlarda hissedilen, tükenme hissiyle ortaya çıkan bir durum
olarak tanımlamıştır. Maslach ve Leiter (2001) bazı demografik değişkenlerin yanında,
(cinsiyet, yaş medeni durum, iş yaşamındaki hizmet süresi ) benlik saygısı, kişisel
ihtiyaçlar, motivasyon ve duygusal kontrol gibi kişilik odaklı değişkenlerin de
tükenmişlik sürecinin yaşanmasında etkisinin olduğunu belirtmiştir.
1.1. Problem
Toplumsal kalkınmayı gerçekleştirebilecek nitelikli insan gücünün yetiştirilmesi
büyük ölçüde eğitim sisteminin görevidir (TÜSİAD, 1999). Nitelikli insan gücü nitelikli
bir eğitim ile mümkündür. Nitelikli eğitim ise, ezbere dayanan bilgi aktarımından çok,
düşünmeyi, muhakemeyi ve araştırmayı özendiren, aynı zamanda “iyi insan-iyi
vatandaş” olma formasyonuna yardım eden bir eğitimdir (Fındıklı, 2001).
4
Polis eğitiminde amaç, öğrenciye yalnız mesleki bilgi ve davranışlar kazandırmak
değil, bunun yanında özgür düşünebilme, iyi muhakeme edebilme, süratli ve sağlıklı
karar verebilme yeteneğine sahip, değişen toplum şartlarına uyabilen polisler
yetiştirmektir (Fındıklı, 2001). Polis Meslek Yüksek Okulları’nın (PMYO) kuruluş
amaçları arasında öğrencilerin beden, zihin, ruh, ahlak ve duygu bakımından dengeli ve
sağlıklı şekilde gelişmiş meslek mensubu olarak yetiştirilmeleri bulunmaktadır (Polis
Yüksek Öğretim Kanunu, 2001).
Polislik, aktif silahlı görev, düzensiz çalışma saatleri, nöbet ve vardiya sistemleri,
görevin riskleri ve sorumluluklar, hiyerarşik yapıdan kaynaklanan ast-üst çatışmaları,
her tür suç olgusu ve suçlularla iç içe olma gibi koşulların, birlikte ya da ayrı ayrı
yarattığı olumsuzluklarla sürekli yüz yüze gelmek durumunda olan bir meslek grubudur.
Polis, genellikle gerilimli bir ortamda mutsuz ve mağdur insanlarla karşı karşıyadır. Bu
nedenle sorunlu bir bireyin, yoğun biçimde sorun yaşayan diğer bir bireye hizmet
sunması, onun beklenti ve sorunlarına çözüm bulması oldukça güç, hatta olanaksızdır.
Polis memurlarının büyük çoğunluğu, meslek yaşamları boyunca gün boyu süren
çalışma, insanın doğal dengesine ters düşen uyku ve beslenme düzeni, yeterli zaman
ayrılamayan aile ve sosyal yaşamı tehdidi ile karşı karşıyadır. Çok fazla sorumluluk
yüklenen meslek çalışanlarının, kendilerini daha yoğun olarak sıkıntılı hissettikleri
bilinmektedir. Günümüz çalışma hayatındaki hızlı tempo ve karmaşa, insanların
kendilerini bunalımda hissetmelerine neden olmaktadır (Cerrah ve Semiz, 2000).
Bireylerin, örgütlerin ve toplumların hızla değişen dünya koşullarına uyum
sağlayabilmesi için gösterdikleri çabalara yön verecek temel etkenlerden biri yine
insanın kendisidir. Çağımızda özellikle büyük kentlerde teknolojik gelişmenin getirdiği
değişmeleri yaşayan birey, bu gelişmenin yarattığı evrensel çatışmaların, gelişmelerin
olumsuz etkisiyle zorlanırken, yaşadığı çevrenin doğal, toplumsal kaynaklı zararlı
etkenlerini de yüklenmek zorunda kalmıştır. Bu yüzden çalışan insanın beden ve ruh
sağlığını korumak, onu, çalışmanın ve iş yerinin fiziki yapısı, toplumsal kaynaklı zararlı
etkenlerinden uzak tutmak çağdaş bilimin temel amaçlarından biri olmuştur. Bu amaca
ulaşabilmek için kısaca; bireyin beden ve ruh sağlığını bozan zararlı etkenlerin ortadan
kaldırılması, önlenmesi, çalışan insanın bedensel, ruhsal özelliklerine uygun iş
alanlarının bulunması, işin insana, insanın işe uygun olması önerilmiştir (Köknel, 1997).
5
Polis hem suç teşkil eden olaylara müdahale eder, hem de vatandaşların çeşitli
sorunlarıyla ilgilenen bir sosyal hizmet uzmanı gibi işlev görür. Polisten yaşamsal
sonuçlar doğurabilecek, ani ama isabetli kararlar alması beklenir. Karşılaştığı
durumların azımsanamayacak bir kesimi ‘kriz’ olarak nitelendirebilecek zorlayıcı
yaşantılardan oluşur. Kriz anında polis kendisini hem kriz etkeni, hem kriz mağduru,
hem de krize tanıklık eden kişi olarak bulabilir. Dolayısıyla polis kendi kaynaklarına
güvenmek, başvurmak, gerekli ve etkili bir şekilde kullanabilmek durumundadır. Bunun
sağlanabilmesi için, polisin mesleksel eğitiminin ve fiziksel hazırlılığının yanı sıra,
sağlıklı bir ruhsal alt yapısının olması da gereklidir (Karakılıç, 2006)
Literatür incelendiğinde, iş doyumu ve tükenmişlikle ilgili yurt içi ve dışında
yapılan araştırmaların daha çok sağlık ve eğitim sektörüyle ilgili olduğu görülmektedir.
Polislerin iş doyumu ile ilgili.Burke (1989),Wilson (1991), Fosam ve diğ. (1998), Sertçe
(2002), Baştemur (2006), Nalla ve Boke (basılacak); tükenmişlikleri ile ilgili Maslach
ve Jackson (1981), Gaines ve Jermier (1983),Torun (1995), Alcorn ve Petrie (1997),
Murat (2003), Euwema, Kop ve Bakker (2004), Garcia (2004), Taşdöven (2005), Şanlı
(2006) ve Gündüz, Erkan ve Gökçakan (2007) tarafından çalışmalar yapıldığı
görülmektedir. Emniyet Teşkilatında iş doyumu ve tükenmişlik ile ilgili araştırmaların
son yıllarda arttığı görülmektedir. Ancak yine de yapılan araştırmaların azlığı polislerde
iş doyumu ve tükenmişliğin ne ölçüde yaşandığı konusunda bir yargıya varmayı
zorlaştırmaktadır.
Son yıllarda “nitelikli polis yetiştirme” çabalarının arttığı Emniyet Teşkilatında,
bu amaca ulaşabilmek için Emniyet Teşkilatına bağlı okullardan mezun olan polislerin
psikolojik hizmet algıları, iş doyumu ve tükenmişlik düzeylerini incelemek, iş
doyumsuzluğu ve tükenmişliğin olumsuz sonuçlarını ortadan kaldırmak için öneriler
sunmak amacıyla böyle bir konunun araştırılması gereksinimi duyulmuştur.
1.2. Araştırmanın Amacı
Bu araştırmanın amacı, Emniyet Teşkilatına bağlı okullardan mezun olup 2007
yılında Adana ilinde Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde görev yapan polis
memurlarının psikolojik hizmet algıları, iş doyumu ve tükenmişlik düzeylerini
incelemektir.
6
Bu genel amaç doğrultunda aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır:
1. Emniyet Teşkilatına bağlı okullardan mezun olan polislerin psikolojik hizmet
algıları nasıldır?
2. Emniyet Teşkilatına bağlı okullardan mezun olan polislerin iş doyum düzeyleri
nasıldır?
3. Emniyet Teşkilatına bağlı okullardan mezun olan polislerin iş doyum
düzeyleri meslekte hizmet sürelerine göre farklılaşmakta mıdır?
4. Emniyet Teşkilatına bağlı okullardan mezun olan polislerin tükenmişlik
düzeyleri nasıldır?
5. Emniyet Teşkilatına bağlı okullardan mezun olan polislerin duygusal tükenme
düzeyleri meslekte hizmet sürelerine göre farklılaşmakta mıdır?
6. Emniyet Teşkilatına bağlı okullardan mezun olan polislerin duyarsızlaşma
tükenme düzeyleri meslekte hizmet sürelerine göre farklılaşmakta mıdır?
7. Emniyet Teşkilatına bağlı okullardan mezun olan polislerin kişisel başarı
duygusunda azalma düzeyleri meslekte hizmet sürelerine göre farklılaşmakta
mıdır?
1.3. Araştırmanın Önemi
Literatür incelendiğinde özellikle yurt içinde, polislerin iş doyumu ve tükenmişlik
düzeyleri ile ilgili çalışmaların az olduğu görülmüş, psikolojik hizmet algılarını
belirlemeye yönelik ise herhangi bir araştırmaya rastlanmamıştır. Bu nedenle yapılacak
araştırmanın özellikle emniyet teşkilatına bağlı okullardaki rehberlik ve psikolojik
danışma büro amirlikleri açısından önemli olduğu düşünülmektedir.
Bu araştırma sonuçlarının, Emniyet Teşkilatı’nda iş doyumu ve tükenmişlik ile
ilgili olarak yapılan önceki çalışmalara destek sağlayabileceği ve polislerin psikolojik
hizmet algılarını belirlemeye yönelik çalışmalara da temel oluşturabileceği
düşünülmektedir. Ayrıca Rehberlik ve Psikolojik Danışma Büro Amirliklerinin bilimsel
verileri kullanabilmeleri açısından önemli olacağı düşünülmektedir.
7
1.4. Varsayımlar
Araştırmaya katılan polislerin anketleri yanıtlarken içten davrandıkları
varsayılmıştır.
1.5. Sınırlılıklar
1. Bu araştırmada elde edilen veriler, Emniyet Teşkilatı’na bağlı olan Polis Meslek
Yüksek Okulları ile Polis Meslek Eğitim Merkezleri’nden mezun olup Adana İl
Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde 2007 yılında görev
yapan erkek polis memurlarından elde edilen bilgilerle sınırlı kalmıştır.
2. Bu araştırmada, toplanan veriler Maslach Tükenmişlik Envanteri, Minnesota İş
Doyum Ölçeği ve polislerin psikolojik hizmet algılarını ortaya koymak için
araştırmacı tarafından hazırlanan formdan elde edilen verilerle sınırlı kalmıştır.
1.6. Tanımlar
Emniyet Teşkilatına Bağlı Okullar: Bu kavram ile Polis Meslek Yüksek Okulları ve
Polis Meslek Eğitim Merkezleri anlatılmak istenmektedir.
Psikolojik danışma ve rehberlik: Bireyin en verimli şekilde gelişmesi ve doyum verici
uyumlar sağlamasında gerekli olan tercihleri, yorumları, planları ve kararları vermesine
yarayacak bilgi ve becerileri kazanması ve bu tercih ve kararları yürütmesi için bireye
yapılan sistemli ve profesyonel bir yardımdır (Tan, 1992).
Tükenmişlik: İşi gereği insanlarla yoğun ilişki içerisinde olan bireylerde görülen
duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve düşük kişisel başarı sendromudur (Maslach, 1982).
İş Doyumu: Çalışanın işinde mutlu olma ve doyum bulma derecesidir (Eisentat ve
Fenler, 1984).
8
BÖLÜM II
KURAMSAL AÇIKLAMALAR VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR
2.1. İş Doyumu İle İlgili Kuramsal Açıklamalar
2.1.1. Gereksinim Kuramları
2.1.1.1. Maslow’un Gereksinim Hiyerarşisi Kuramı
Abraham Maslow, insan ihtiyaçlarını ilk defa bilimsel bir biçimde ele alıp
incelemiştir. Yaptığı araştırmalar sonucunda insanların biyolojik, sosyal ve psikolojik
birer varlık olarak bir takım gereksinimlere sahip bulunduklarını ve davranışlarında da
bu gereksinimlerini tatmin etme arzusunun yer aldığını saptamıştır (Eren, 2001).
Maslow’a göre insan gereksinimleri temel fizyolojik gereksinimlerden kendini
gerçekleştirmeye doğru bir gelişme gösterirler (Fındıkçı, 2002).
Maslow’un aşağıdan yukarıya doğru hiyerarşik bir düzen içinde olup, beş grupta
topladığı gereksinimler; fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyaçları, ait olma ve sevgi
ihtiyaçları, değer (saygı) ihtiyacı ve kendini gerçekleştirme ihtiyacıdır (Eren, 2001).
1.Fizyolojik İhtiyaçlar: Yaşamın devamı için doyurulmaları zorunlu olan açlık,
susuzluk, cinsellik, dinlenme, uyku, annelik gibi gereksinimlerdir. Bu ihtiyaçlar en az
oranda bile olsa tatmin edilmedikleri zaman insan yaşamını devam ettiremez. Fizyolojik
ihtiyaçlar karşılandıklarında ortadan kalkarlar ve bundan sonraki ihtiyaçlar ortaya
çıkar.(Eren,2001)
Yöneticiler yeterli ücret ve ödemelerle iş görenlerin bu gereksinimlerini
karşılayabilirler. Konuyla ilgili diğer faktörler ise, yöneticilerin ayarladığı çalışma
saatleri, dinlenme odaları, sıcaklık, ışıklandırma ve gürültü düzeyi gibi fiziksel çevrenin
görünümü olmaktadır. Bu gereksinimler giderilmedikçe, insan başka şeyler düşünemez.
(Sabuncuoğlu ve Tüz, 2003).
2.Güvenlik İhtiyacı: Birey fizyolojik ve ekonomik gereksinimlerini
karşıladıktan sonra, gerek bugünkü çalışma ortamında fiziksel güvenliğinin sağlanması,
gerekse geleceğinin güvence altına alınmasını ister (Sabuncuoğlu ve Tüz, 2003).
9
Bireyin kendini fiziki tehlikelerden korunma isteği, ekonomik güvence,
kaygıdan ve kargaşadan kurtulma gibi gereksinimleri kapsar. Fizyolojik ihtiyaçlar gibi
bunlar da giderilmedikleri zaman organizmaya egemen olurlar. Böylelikle insan sadece
güvenlik arayan bir varlık haline gelir. Bu ihtiyaçlar da bir ölçüde karşılandığında sona
ererler. (Eren,2001)
Bu gereksinim, bireyin hasta, yaşlı olduğu hallerde, kazaya uğrayıp çalışamadığı
veya herhangi bir nedenle işsiz kaldığı durumlarda biyolojik yaşamını sürdürecek bir
takım güvencelerin arayışı içinde olduğunu gösterir. Bu nedenle, birey ileriye ait
tasarruflarda bulunur, sigortalı olmaya çalışır, haksız işten çıkarılma hallerine karşı da
sendikalara üye olur (Eren, 2000).
3.Ait olma ve Sevgi İhtiyaçları: İnsanın Fizyolojik ve güvenlikle ilgili
ihtiyaçları giderildikten sonra birey bir sosyal gruba ait olma, başkalarıyla birlikte olma,
birlikte çalıştığı kişiler tarafından kabul edilmek ister. (Eren,2001)
Bu basamakta başkaları tarafından sevilme, sevme, bir gruba girme, arkadaş
edinme, iliksileri geliştirme gibi duygusal ve toplumsal gereksinmeler ön plana geçer
(Sabuncuoglu ve Tüz, 2003).
4. Saygınlık ve Statü İhtiyaçları: Burada diğer insanlar tarafından kabul
görme, saygı duyulma, takdir edilme ve benzeri gereksinimler söz konusudur (Fındıkçı,
2002). Bireyler hem kendi kendilerini takdir etmeleri hem de başkaları tarafından takdir
edilmeleri biçiminde iki yönlü olarak görünür. Saygı ile ilgili gereksinimler güven,
başarma, rekabet edebilme bilgili olma bağımsız olma, prestij, statü ve saygı görme gibi
gereksinimlerdir (Eren,2001). Bu gereksinimin giderilmesi bireyin moral düzeyini
yükseltir (Sabuncuoglu ve Tüz,2003).
5. Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı: Bu basamak, bireyin arzuladığı işi
yapması, arzuladığı yere gelmesi, başarması, üretmesi ve kendini kanıtlamasını içerir
(Fındıkçı, 2002). Ekonomik ve sosyal güvencesini sağlamış, toplum içerisinde belirli bir
statüye kavuşmuş, kişisel saygınlık kazanmış bir kişi, artık özünde var olan fakat bazı
sınırlamalar nedeniyle ortaya çıkmakta geciken isteklerini ve yaratıcı gücünü, kişisel
bütünlük içinde yerine getirebilecektir (Sabuncuoglu ve Tüz, 2003). Her insan belirli
10
alanlarda uzmanlık kazanabilecek bazı yeteneklere sahiptir. Ayrıca bu alanlarda
araştırma, öğrenme ve hatta bilinmeyen bazı şeyleri keşfetme girişimlerinde
bulunacaktır. Bu durum bireyin sadece örgüt içinde değil ulusal ve uluslar arası
alanlarda da tanınan biri yapacaktır. Bu gereksinim sürekli olan bir gereksinimdir.
(Eren,2001)
2.1.1.2. Herzberg Kuramı
Herzberg ve arkadaşları 28.000 çalışandan elde ettikleri verileri sınıflandırarak
iki faktör kuramını geliştirmişlerdir. Bu kuramda, insanların içsel durumları yerine;
insanların çalışma yaşamında elde etmek istedikleri amaçlarla, kaçınmaya çalıştıkları
etmenler sıralanmıştır (Akt: Onaran, 1981).
Bu kuramın varsayımına göre iş yerinde çalışanın kötümser olmasına yol açan
ve işten ayrılmasına ve doyumsuzluğuna sebep olan hijyenik etmenler ile iş yerinde
çalışanı mutlu kılan, işyerine bağlayan özendirici ya da doyum sağlayan etmelerin
birbirinden ayrılması gerekmektedir. Çalışanı kötümser kılan ve işinden bezdiren
etmenlere Herzberg, hijyen faktörleri adını vermektedir. Herzberg’in bunlara hijyenik
etmenler demesinin nedeni bunların çalışanı çalıştığı yerden koparan, ayıran etmenler
olmasındandır (Eren, 2001). Herzberg’in hijyen etmenleri adını verdiği koruyucular,
yani işle doğrudan ilgisi olmayan çevreyle ilgili faktörler; ücret, kişiler arası ilişkiler,
çalışma şartları, işletme yöntemi ve politikalar ile gözetimdir (Onaran, 1981; Eren,2001;
Koçel,2001; Sabuncuoğlu ve Tüz,2003). Çalışanı özendiren, işyerine daha çok bağlayıp
doyum sağlayan içsel faktörler ise bir işi başarı ile tamamlamanın verdiği mutluluk,
işyerinde başarılarıyla tanınma, bundan dolayı takdir edilme ve ödüllendirilme, arzu,
tutku, yetenek ve bilgilerine uygun bir işte çalışma, iş yaparken yeterli düzeyde yetki ve
sorumluluğa sahip olma, terfi edebilme olanaklarına sahip olma, işinde kendisini
geliştirip yeni şeyler öğrenme ve yaptığı araştırmalarla çevresine olumlu katkılarda
bulunabilme (Eren, 2001).
2.1.1.3. Mc Clelland’ın Başarı Gereksinimi Kuramı
David Mc Clelland’ın Başarı Gereksinim Kuramı insan ihtiyaçlarını üç grup
altında toplamıştır: Başarı gereksinimi, güç gereksinimi ve ilişki gereksinimi (Robbins,
1994, Koçel, 2001).
11
Başarı Gereksinimi; kişinin kendisine ulaşılması güç olan amaçlar belirleyerek
bunlara ulaşmaya çalışması ile ilgilidir. Bazı insanlar için elde ettikleri başarı, bu
başarının sonucunda elde edecekleri ödülden daha önemlidir. Bilinmeyeni keşfetme,
daha önce kimse tarafından elde edilmeyen bir skoru elde etme, bir işi daha önce
yapılmadığı kadar iyi yapma başarma ihtiyacına yöneliktir (Ataman, 2002).
Güç gereksinimi; bireyin çevresine hakim olma isteğidir. Güç gereksinimi
yüksek olan bireyler yönetici olmaktan hoşlanırlar. Başkaları üzerinde etkili olmayı ve
statü sağlayıcı durumlarda olmayı isterler (Robbins, 1994). Üstün olmak ve başkalarının
iş ve faaliyetlerini kontrol altına almak için başvurulacak tüm çabalar bireyleri başka
insanlarla çekişme ve çatışmaya itebilir. Bu tehlike, insanın güçlü olma arzusunu belli
ölçüde frenlemektedir. O yüzden bu ihtiyacın şiddeti insandan insana oldukça farklı
biçimlerde ortaya çıkmaktadır (Eren, 2001).
İlişki gereksinimi; bireyin yaşamını tek başına sürdürememesinden ve
toplumsal niteliğe sahip olduğundan hareketle diğer kişi ve gruplarla ilişki içinde
bulunacağını vurgulamaktadır. Bireylerin belirli insanlara bağlılık ve onlara çeşitli
derecelerde geliştirmiş olduğu arkadaşlık ve dostluk çevresi vardır. Ancak bu sosyal
nitelik ve ihtiyaç insandan insana farklılıklar göstermektedir (Eren, 2001). İlişki
gereksinimi yüksek olan kişiler, dostluk için çabalarlar, karşılıklı anlayış içeren ilişkileri
tercih ederler (Robbins, 1994).
Mc Clelland bu üç ihtiyaç ve güdü içinde en çok başarı güdüsünün birey ve
toplumu etki altında bıraktığını iddia etmektedir. Birey faaliyetlerinde başarılı olmayı
arzuladığı halde başarısız olmaktan da büyük ölçüde korku ve çekingenlik duyacaktır, o
halde bu korkunun yenilmesi halinde başarılı olma isteği bireyi faaliyette bulunmaya
yöneltecektir (Eren, 2001).
2.1.1.4.Alderfer’in ERG Kuramı
Clayton Alderfer’in, Maslow’un gereksinimler hiyerarşisi kuramını
basitleştirerek geliştirmiş olduğu motivasyon kuramıdır. Bu kuramda gereksinimlerin
sıralaması daha basittir, ancak Maslow’un sınıflandırdığı gibi bir gereksinim sıralaması
esastır. İlke yine aynıdır. Önce alt düzeydeki gereksinimler tatmin edilmeli, daha sonra
12
üst düzeydeki gereksinimler tatmin edilmelidir (Koçel, 2001). ERG teorisinde Alderfer
üç çeşit gereksinimden bahsetmektedir: Var olma gereksinimi, aidiyet-ilişki kurma
gereksinimi ve gelişme gereksinimi (Daft, 1994):
2.1.2. Bilişsel Kuramlar
2.1.2.1. Amaç Saptama Kuramı
İnsanların, kişilik gelişimlerinin ve özlem düzeylerinin belirlediği çeşitli
amaçları vardır. Bu amaçlar, onların davranışını yönlendirir amaçlarla davranış
arasındaki bu yakın ilişkiden yola çıkan amaç kuramı, amaçların iş başarımını
belirleyeceği varsayımını kabul etmektedir (İncir ,1985). Locke, kendisine yüksek
amaçlar belirleyen ya da başkalarının onlar için belirlediği yüksek amaçları kabul eden
bireylerin; daha çok çalışıp, daha iyi performans göstereceğini ileri sürmektedir
(Amstrong,1993; Çetinkanat, 2000).
2.1.2.2. Beklenti Kuramı
2.1.2.2.1. Victor H. Vroom’ un Beklenti Kuramı
Vroom’a göre sadece ihtiyaçlar davranışı ba şlatmaya yetmez, bireyin davranışa
güdülenebilmesi için aynı zamanda bir beklentisinin de olması gerekir. Halbuki
Herzberg’in çift etmen kuramı ve diğer güdü kuramları, kişiyi motive eden iş rolleri
üzerindeki etmenleri araştırmaya yönelikken beklenti kuramı, kiş isel farklılıkların
güdüdeki rolünü açıklamaya yönelik bir kuramdır (Tosun, 1981).Bu kurama göre iş ve
görev başarısı, büyük ölçüde ödüllendirilmiş bir davranışın fonksiyonudur. Vroom’a
göre güdülenme, kişinin aradığı değerlerle belirli bir hareketin bu değerlere yol açma
olasılığına ilişkin tahminin çarpımıdır (Günbayı, 2000).
Arzulama Derecesi x Bekleyiş = Güdülenme
Arzulama derecesi, Belirli bir ödülü elde etme arzusunu ifade etmektedir. Aynı
ödül biri için çok arzulanır diğeri için daha az arzulanır nitelik taşıyabilir (Ataman,
2002). Bireyler bir sonuca ulaşmak için olumlu ya da olumsuz tercihte bulunabilir,
kayıtsız bir davranış içerisinde olabilirler. (Eroğlu, 1982, Günbayı, 2000). İş görenler
tarafından bir amaca ulaşılmak isteniyorsa, yani sonuç için tercih olumlu ise arzulama
13
derecesi pozitif; bu amaca ulaşmak için bir ilgi duyulmuyorsa, yani sonuç için tercih
olumsuz ise arzulama derecesi negatif olabilmektedir (Onaran, 1981).
Bekleyiş, bireyin belirli bir davranışının belirli sonuçları olacağı hususundaki
inancının gücünü ifade eder( Günbayı, 2000). Zihinsel veya bedensel çabanın beklenen
pozitif sonuçlara ulaştıracağına inancın yüksek olması durumunda birey daha çok çaba
sarf eder (Ataman, 2002). Bekleyiş bir davranış-sonuç ilişkisi olduğuna göre, sıfırdan
bire kadar bir değer olabilir. Bekleyişi 0 ile +1 arasında değişen bir değer ile ifade
etmek mümkündür. Eğer birey belirli bir gayret ile belirli bir ödül arasında bir ilişki
görmezse, bekleyiş 0 değerini alacaktır (Koçel, 2001). Eğer davranış sonuç ilişkisinde
kesinlik varsa o zaman bekleyiş değeri birdir. Normal olarak iş gören bekleyişi bu iki uç
arasında yer alır (Günbayı,2000).
Güdüleme, bekleyiş modelindeki güdüleme davranışa yönelten dürtünün gücü
olarak tanımlanır. Modelde belirli bir zamanda bireyin bir davranışı konusunda
güdülenmesi davranışın tüm sonuçlarının beklenen değerlerinin arzulama derecelerinin
bireyin davranışının sonuçlara yol açacağına ilişkin bekleyiş gücüyle çarpımına bağlıdır
(Günbayı,2000).
2.1.2.2.2. Porter ve Lawler’in Beklenti Modeli
Bu modelin ilk bölümü Vroom’un modelinin aynıdır. Yani kişinin motive olma
derecesi arzulama derecesi (valens) ve bekleyiş tarafından etkilenmektedir(Koçel,
2001). Lawler ve Porter’a göre bireyin her davranışı yüksek bir performans ile
sonuçlanmaz (Ulusoy, 1993). Araya iki yeni değişken girmektedir. Bunlardan ilki
bireyin gerekli bilgi ve yeteneğe sahip olmasıdır. Eğer birey gereken bilgi ve yetenekten
yoksunsa, ne kadar gayret sarf ederse etsin performans gösteremeyecektir (Koçel,
2001). Yetenekler, insanın çevredeki anlık değişimlerinden pek etkilenmeyen uzun
süreli kişilik özellikleridir. Bu özellikler, bir çalışanın herhangi bir işte başarılı olup
olamayacağında çok etkili olur. Yetenekler çabayla değerlendirildiği ölçüde etkili
olurlar (Onaran, 1981).
İkinci ilave değişken ise, bireyin kendisi için algıladığı rol ile ilgilidir. Rol
davranışlarını, beklenen davranış türleri olarak tanımlamak mümkündür. Her örgüt
14
üyesi, performans gösterebilmek için uygun bir rol anlayışına sahip olmak zorundadır.
Aksi halde çeşitli rol çatışmaları ortaya çıkacak, bu durum da bireyin performans
göstermesini engelleyecektir (Koçel, 2001). Rol algıları örgütün koyduğu hedeflerle
uyum içinde ise iyidir, aksi takdirde zararlıdır (Armstrong, 1993).
Bu kurama göre yüksek başarının yüksek doyumluluk verebilmesi için iş
görenlerin bekleyişleri ile ödül arasında bir dengenin kurulması ve örgüt içinde dağıtılan
ödüllerin adil olması gerekmektedir. Kuram bir örgütte başarı düzeyi düşük; ancak
aradığını bulmuş kimselerin olabileceğini, yine aynı zamanda başarı düzeyi yüksek;
ancak bekleyişlerine uygun biçimde ödüllendirilmemiş iş görenlerin olabileceğini de
vurgulamaktadır. Yani herkesi ümit ettiği oranda tatmin etmenin imkansız olduğu bir
daha ortaya çıkmaktadır (Eren, 2000).
2.1.2.3. Denklik Kuramı
J.Stacy Adams tarafından geliştirilen bu kuram, sosyal süreçlerde ve alış-veriş
ilişkilerinde insanların doğruluk, haklılık ve adalet kavramlarını nasıl arzuladıklarını
açıklayan bir motivasyon modelidir (Barutçugil, 2002).
Adams’a göre iş doyumu, bireyin diğer kişilerle nasıl karşılaştırıldığı ve ne
istendiği ile neyin elde edildiğinin karşılaştırılması sırasında iş görenin eşitlik ve
haklılık gibi duyduğu kişisel hislere dayanmaktadır. Bireyin yaptıklarıyla ya da çevrenin
sağladıklarıyla ilgilenmek yerine, bu tip olaylarda bireylerin bilişlerinin ne olduğuna
dikkat çekerek, iş doyumu kuramlarına bilişsel boyutu da eklemiştir (Tezer ve Uzer,
1992).
Denklik kuramı, bireyin eğitim düzeyini, deneyimini işteki becerisini,
sorumluluk duygusunu, çabasını, yaşını ve buna benzer niteliklerini, o bireyin katkıları
olarak tanımlamaktadır. Buna karşın ücret, iyi çalışma koşulları, iş güvencesi, yükselme
olanakları, statü gibi öğeleri de örgütün çalışanlara verdiği ödüller olarak
nitelendirmektedir (İncir, 1990). Eşitlik kuramına göre doyum ya da doyumsuzluk,
çalışanın kendisine verilen (ücret, iyi çalışma şartları, iş güvencesi ve yükselme gibi)
ödüllerle; bireyin örgüte katkıları (iş görenin eğitim düzeyi, deneyimi, işteki becerisi,
çabası ve sorumluluk duygusu ile yaşı ve benzeri nitelikleri) arasındaki oran ile diğer iş
15
görenlere verilen ödüller ve onların örgüte katkılarının karşılaştırılmasıyla belirlenir.
Çalışanın algılamalarındaki eşitlik doyuma, eşitsizlik ise gerginlik yaşamasına,
gereğinden fazla ya da az ödüllendirme ise doyumsuzluğa neden olur (Coşkuner,1994).
Denklik kuramı, insan davranışları ile ilgili olan iki varsayıma dayanır. İlk
olarak, bireyler, toplumsal ilişkilerini değerlendirirken piyasadaki ekonomik
alışverişlerinde de geçerli olan süreçleri kullanırlar. Diğer varsayıma göre ise, bireyler
göreli dengeyi öngörebilmek için kendi durumlarını başkalarının durumlarıyla
karsılaştırırlar (Kartal, 2006)
Eşit gayretin eşit şekilde ödüllendirilmesi gerektiği bu kuramın ağırlık noktasını
oluşturmaktadır (İncir, 2000). Denklik kuramı, çalışanlara örgüt tarafından eşit bir
şekilde davranıldığı takdirde çalışanların daha iyi bir performans sağlayacağı ve
güdülenebileceğini eşitsiz bir şekilde davranıldığında güdülenmenin bundan olumsuz
etkileneceğini ve performansının düşebileceğini ortaya koyar (Armstrong 1993).
2.2. Tükenmişlik İle İlgili Kuramsal Açıklamalar
2.2.1. Freudenberger’in Katkıları
Tükenmişlik kavramı ilk kez 1974 yılında Freudenberger’ in yazdığı bir makale
ile literatüre girmiştir. Burada tükenmişlik “mesleki bir tehlike” olarak nitelendirilmiştir
(Arı ve Bal,2008). Arı ve Bal (2008)’ın aktardığına göre Freudenberger tükenmişliği,
“başarısız olma, yıpranma, aşırı yüklenme sonucu güç ve enerji kaybı veya
karşılanamayan istekler sonucu bireyin iç kaynaklarında tükenme durumu” olarak
tanımlamıştır.
2.2.2. Maslach’ın Tükenmişlik Modeli
Maslach’a (2003) göre tükenmişlik, iş yerindeki stres artırıcı unsurlara karşı bir
tepki olarak uzun sürede ortaya çıkan psikolojik bir sendromdur. Sürekli bir tepki olan
tükenmişlik, ‘duygusal tükenme’ (emotional exhaustion), ‘duyarsızlaşma’
(depersonalization, cynicism) ve ‘kişisel başarı dugusunda azalma’ (feeling of reduced
personal accomplishment) şeklinde üç boyutlu olarak tanımlanmaktadır (Maslach,
Schaufeli, Leiter; 2001).
16
Duygusal tükenme: Karmaşık tükenmişlik sendromunun başlıca ve en açık
şekilde gözlenebilen boyutu duygusal tükenmedir. İnsanlar kendilerinin ya da
başkalarının yaşadığı tükenmişliği anlatırken, en sık duygusal tükenmeyi kastederler.
Duygusal tükenme fazla yüklenmeyle başa çıkmanın bir yolu olarak kişinin duygusal ve
bilişsel olarak işinden uzaklaşmasına yol açar (Maslach, Schaufeli, Leiter; 2001).
Duyarsızlaşma: Duyarsızlaşma kişinin kendisi ile hizmetten yararlananlar
arasına mesafe koyma girişimidir. Kendinden ve işinden uzaklaşan çalışanlar, işe
yönelik idealizmlerini ve coşkularını kaybederler. Hizmet verilen kişilere aldırış
etmeme, düşmanlık içeren olumsuz tepkilerde bulunma sıklıkla görülen davranış
biçimleridir. Yapılan araştırmalar duygusal tükenmeyle duyarsızlaşma arasında önemli
bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Küçültücü bir dil kullanma, insanları kategorize
etme, katı kurallara göre is yapma ve endişe duyarsızlaşmanın belirtileri arasındadır
(Torun,1997). Duyarsızlaşma, tükenmişliğin kişilerarası boyutunu ifade etmektedir
(Budak ve Sürgevil,2005)
Kişisel Başarı Duygusunda Azalma: Duygusal ve fiziksel olarak tükenen,
hizmet verdiği insanlara ve kendine yönelik olumsuz bir tutum içine giren kişiler,
yaptıkları işlerin gerektirdiği talepleri yerine getirmekte zorlandıklarından kişisel
yeterlik duyguları azalır. Bu anlamda, kişisel başarı duygusunun azalması diğer iki
yapıyla birlikte görülür (Maslach, Leiter ve Schaufeli, 2001). Bu boyut, kişinin bir
başkasına olumsuz yanıtlar vermesini, düşük moral, kişiler arası anlaşmazlık, düşük
üretkenlik, başkaları ile başa çıkmada yetersizlik ve benlik saygısının azalmasını içerir
(Baysal, 1995).
2.2.3. Perlman ve Hartman’ın Tükenmişlik Modeli
Perlman ve Hartman ın (1982) yaklaşımı, kişisel değişkenler ve bireyin
çevresini yorumlayan bilişsel bir odağa sahiptir. Perlman ve Hartman tükenmişliğin üç
boyutunun stresin üç temel belirti kategorisini yansıttığını ifade etmişlerdir.
1. Fiziksel Tükenme: fiziksel belirtiler üzerinde odaklaşan olan fizyolojik
boyuttur.
17
2. Duygusal Tükenme: Tutum ve duygular üzerinde odaklaşan duygusal-bilişsel
boyuttur.
3. Duyarsızlaşma ve Düşük İş Verimi: Semptomatik davranışlar üzerinde
odaklaşan davranışsal boyuttur.
Perlman ve Hartman’ın geliştirdiği model; bireysel özelliklerin, kurumsal ve
sosyal çevrenin tükenmenin etkileri ve algılanmasında önemli olduğunu göstermektedir.
Bunu stresi etkin ve etkin olmayan başa çıkma yolları etkilemektedir. Yaklaşımın dört
aşaması bulunmaktadır.
1. Aşama: Durumun strese iletkenliğini göstermektir. Stresin oluşumunda iki
temel durum mevcuttur. Bireyin beceri ve yetenekleri, algısal ve gerçek organizasyonel
talepleri karşılamak için yetersiz olabilir ya da iş, bireyin istek, ihtiyaç ve değerleri ile
örtüşmeyebilir.
2. Aşama: bireyin algıladığı stres düzeyini içermektedir. Strese yol açan birçok
durum, bireyin kendini stres altında algılaması ile sonuçlanır.
3. Aşama: Strese verilen üç temel tepki kategorisini içerirken
4. Aşama: Stresin sonuçlarını temsil etmektedir
2.2.4. Meier'in Tükenmişlik Modeli
Meier'in (1983) tükenmişlik modeli Bandura'nın ‘öz yeterlilik’ (self efficacy)”
modeli temel alınarak geliştirilmiştir (Akt. Sürgevil, 2006). Bandura ve arkadaşlarına
(1997) göre Öz yeterlilik düzeyi yüksek olan bireyler; kontrol edebilecekleri bir çevre
yaratmaya çalışır, kariyer seçenekleri üzerinde kafa yorar, kendilerine daha farklı ve
daha iyi kariyer hedefleri hazırlarlar. Bu kişilerin diğer bir özelliği de “olumlu düşünme
(optimizm)” dir, ve sanılanın aksine bir kişinin kendisi hakkında olumlu düşünmesi,
bilişsel bir hata değil uyum sağlayıcı bir davranıştır (Akt. Sürgevil, 2006).
Meier’e (1983) göre tükenmişlik, bireylerin işlerinden anlamlı pekiştireç, kontrol
edilebilir yaşantı veya bireysel yeterliliğin az olmasından dolayı, küçük ödül ve büyük
ceza beklentisinden kaynaklanan bir durumdur. Tekrarlayan iş yaşantılarının sonucu
olarak gelişen bir durum olan tükenmişliğin üç aşaması vardır:
18
1. İşle ilgili olumlu pekiştireç davranış beklentisinin düşük ve ceza beklentisinin
yüksek olması,
2. Varolan pekiştireçleri kontrol etme ile ilgili beklentisinin düşük olması,
3. Pekiştireçleri kontrol edebilmek için gereken davranışları gösterme ile ilgili öz
yeterlik beklentisinin düşük olması.
Bu şekilde düşük seviyelerde beklentileri olan bireyler sıklıkla korku ve
anksiyete gibi olumsuz duygular yaşarlar.
Meier’ in tükenmişlik modelinin pekiştirme beklentileri, sonuç beklentileri,
yeterli olma beklentileri ve bağlamsal işleme ( davranışları anlamlandırma süreci)
olmak üzere dört boyutu bulunmaktadır (Meier,1983).
1. Pekiştirme Beklentileri: Belli iş yaşantılarının kişinin gizli ya da açık
amaçlarını karşılayıp karşılamayacağı ile ilgili beklentileridir. İş yaşantısı
sonuçları, bireyin atfettiği değer ve anlama göre bireyden bireye değişir.
Pekiştirme beklentileri gerçekleşmediği takdirde işten memnuniyetsizlik
duyulmaya başlanmakta ve bu da beraberinde tükenmişliği getirmektedir.
2. Sonuç Beklentileri: Belli sonuçlara yol açan davranışlar hakkındaki
betimlemeler olarak tanımlanmaktadır (Bandura, 1977). Pekiştirme beklentileri,
belli sonuçların istenen amaçları karşılayıp karşılamadığını tanımlarken, sonuç
beklentileri hangi davranışların o sonuçları elde etmede gerekli olduğunu
tanımlamaktadır.
3. Yeterli Olma Beklentileri: Verimli davranışı yapmada öz yeterlik beklentisine
işaret eder (Bandura, 1977). Yeterli olma beklentisi ve sonuç beklentileri
arasındaki farka dikkat çekmiştir. Aşağıdaki şekilde bu fark gösterilmiştir. Bu
bilme (sonuç beklentisi) ve yapma (yeterlik beklentisi) arasındaki farktır (Meier,
1983). Yeterlik beklentisi, bireyin sonuçları üretmede gerekli davranışları
başarılı bir şekilde yapma kabiliyetidir (Bandura, 1977). Arzuladıkları bir işi
yapabilecek öz yeterliğe sahip olmadığını düşünen kişiler tükenmişlik
yaşayabilmektedirler (Baysal ve Tekarslan, 1996).
4. Bağlamsal İşleme Süreci: Meier’e göre insanların iş çevresine tepki olarak
neler hissettikleri, düşündükleri ve nasıl davrandıkları ile bireyin tükenmişlik
yaşamasına neden olan öğrenme stili ve kişisel inanış gibi bilişsel etkenlerin
rolünün ne olduğu bu modelin ilgilendiği sorulardandır. Model, bu soruları, ‘
19
bağlamsal işleme’ kavramına vurgu yaparak ele almaktadır (Baysal ve
Tekarslan, 1996). Bu süreç tükenmişlik yaklaşımının en geniş kategorisidir.
Çünkü bu kategoride insanın beklentileri nasıl öğrendiği, sürdürdüğü ve
değiştirdiğiyle ilgili açıklama yapılmaktadır. Bağlamsal işleme, insanın sosyal
gruplar, örgütsel yapılar, öğrenme stilleri ve kişisel inançlar gibi bağlamlardaki
bilgi işleme süreçlerine işaret etmektedir.
2.2.5. Suran ve Sheridan’ın Tükenmişlik Modeli
Suran ve Sheridan’ın tükenmişlik modeli, Erikson’un kişilik gelişimi kuramını
temel olarak almaktadır. Bu model dört basamaktan oluşmaktadır. Bunlar:
1. Basamak; kimlik-rol karmaşası,
2. Basamak; yeterlik- yetersizlik,
3. Basamak; verimlilik- durgunluk,
4. Basamak; yeniden oluşturma-hayal kırıklığı.
Bu basamaklardan her biri tükenmişliğin oluşumunda etkili olan hayat tarzını
içermektedir. Suran ve Sheriden’a (1984) göre tükenmişlik her basamakta yaşanma
ihtimali bulunan çatışmaların doyumsuz kalmasıyla ortaya çıkmaktadır.
1. Basamak; kimlik-rol, çatısması: Profesyonel gelişim ile ilgili konuların etkin olarak
dikkate alınması, lisenin son sınıfında ve üniversitenin ilk yıllarında başlamaktadır.
Kişisel ve mesleki kimlik rollerinin oluştuğu bu zaman dilimi, psikolojik gelişim
açısından kritik bir dönemdir. Ego kimliği ve rol karmaşası arasındaki çatışmaların
kararlılığı, mesleki seçim ile profesyonel ve bireysel hedeflerin belirlenmesinde ağırlık
kazanmaktadır. Ebeveyn, aile ve yaşıtlar, destek, yönlendirme ve kendine saygı
konularında önemli kaynaklar oluşturmaktadır. Temel sorun nasıl bir profesyonel
olacağım? sorusunu içermektedir. Mesleki gelişimin anlamlı bir şekilde
tamamlanamaması, gelecekte bireyi rol karmaşası ile karsı karsıya bırakmaktadır.
Böylece bireylerin tükenmişlik tohumları atılmıştır.
2. Basamak; yeterlilik-yetersizlik: Profesyonelin kimlik süreci, bireyin isindeki
yeterlilik duygusunu elde etmesi ve kişisel-sosyal yaşamını etkili bir şekilde
20
birleştirmesi ile tamamlanmaktadır. Bu sürede birey becerileri geliştirerek
bağımsızlaşmaktadır. Deneyim esnasında birey, insanların gözünde profesyonel kimlik
geliştirir ve bunu yapmak için duyulan kaygının çoğu azdır bundan sonra gelen soru,
yaptığım iste ne kadar iyiyim? sorusudur. Bu sorunun çözümü, kendini diğer eş
düzeydeki profesyonellerle karşılaştırmaktır. Bu dönem yirmili yasların baslarında
oluşmaktadır. Meslekle ilgili katı beklentileri olan bireyin tükenme riski olabilir.
3. Basamak; verimlilik-durgunluk: Çıraklığın tamamlanmasıyla profesyonel birey
sistemden özgür hale gelmekte ve meslek süreci başlamaktadır. Bu süreç otuzlu yaslar
ile başlayan ve otuzlu yasların sonlarına kadar süren bir süreçtir. Bu asama
profesyonelin odaklandığı ve üretici olduğu bir asamadır. Bireyin hayatını
sağlamlaştırıp, yeteneklerine imkan verme duygusu, enerjisini iste verimli olma ve
yaratıcı bir yasam tarzı geliştirme üzerine çevirebilmektedir. Ancak profesyonelin stil
ve ilgi geliştirememesi, bir amaç ve hedefsizlikle sonuçlanmaktadır. Yetenekleri yaratıcı
olarak kullanabilecek bir ortam olmayınca daha önceki başarılarda anlamlı
görünmeyecektir. Kişi ne yapacağını bilemez hale gelmektedir ve tükenmişlik
kaçınılmaz hale gelmektedir. Verimlilik ise yaratıcı olmayı, bireyin kendisini olduğu
gibi ifade etmeyi ve öyle davranmayı öğrenme sürecidir.
4. Basamak; yeniden oluşturma, hayal kırıklığı: Orta ve otuzlu yaslardan, orta ve
ileri kırklı yaslara kadar geçen zaman bireyin erken seçimlerini sorguladığı dönemdir.
Bireyin isle ilgili doyumsuzluğu olabilir. Bireyin yeteneklerini kullanmasından yıllar
sonra, sıkılma ve muhtemelen tükenmişlik ortaya çıkmaktadır. Stres, gerginlik ve
yorgunluk bireyin hayatında baskın duruma geçmektedir. Bu dönemde incinme ve
fanilik duygusu hakim olmaktadır. Yeniden oluşturma ise, kişinin kişisel ve profesyonel
yaşamında olmak istediği kişi olması için yeni bir neden keşfetme sürecidir.
2.2.6. Cherniss Tükenmişlik Modeli
Bu model tükenmişliği, zamana yayılı bir süreç sonunda ortaya çıkan bir durum
olarak ele almıştır. Bu modele göre, tükenmişlik işle ilgili stres kaynaklarına bir tepki
olarak başlayan ve psikolojik olarak iş ile ilişkiyi kesmeyi içeren bir başa çıkma
davranışıdır. Bu modelde tükenmişlik, iş ortamında ortaya çıkan stres kaynaklarına
uyum sağlama ve stres ile başa çıkma yolu olarak görülmektedir (Yıldırım, 1996).
21
Gerek çevreden gerekse bireyin kendisinin yarattığı talepler bireyin bas
edebilme gücünü aşıyorsa stres oluşmaktadır. Bu durumda birey, stresle basa çıkmak
için ilk olarak stres kaynağını ortadan kaldırmayı seçmektedir. Eğer başarılı olmazsa
stresle basa çıkma tekniklerine başvurarak rahatlama yoluna gidebilir. Eğer yine birey
başarılı olmazsa, işle olan ilişkisini kesmektedir (Ok, 2002).
İsteklerin kaynakları aşması nedeni ile stres yaşayan birey, başa çıkma yolu
olarak ilk adımda stres kaynağını ortadan kaldırmayı dener. Bunda başarılı olamazsa,
egzersiz yapma, meditasyon gibi bir takım stresle başa çıkma tekniklerine başvurarak
rahatlamaya çalışır. Bunda da başarılı olmazsa birey, duygusal yükünü azaltmak için iş
ile psikolojik olarak ilişkisini kesmeye çalışır. İş ile psikolojik olarak ilişki kesmenin
belirtileri; güdü azalması, müşteri, yönetici ve iş arkadaşlarına karşı olumsuz tutumlar
ve iş yaşamına ilişkin hedef küçültme şeklinde ortaya çıkar (Karaodul, 2003).
2.2.7. Pines Tükenmişlik Modeli
Bu modelde tükenmişlik fiziksel, duygusal ve zihinsel açıdan bitkinlik durumu
olarak tanımlanmaktadır. Bu modele göre tükenmişliğin temelinde bireyin sürekli
olarak duygusal baskı altında tutan iş ortamları yatmaktadır. Ancak, bu tür iş ortamları
yalnızca işe güdülenme düzeyleri yüksek olan bireylerde tükenmişliğe yol açabilir. İşe
güdülenme düzeylerin düşük olan bireylerin tükenmişlik durumlarını yaşamaları söz
konusu değildir (Yıldırım, 1996)
Güdülenme düzeyi yüksek olan bireyler, iş çevresini destekleyici olarak
algılarlar. Böylece bu bireyler, beklentilerini gerçekleştirme şansını
yakalamaktadırlar. Ancak, iş çevresinde stres boyutunun yüksek, destek ve ödül
boyutunun düşük olduğu durumlarda, yaşanılan başarısızlık, tükenmişliğin en önemli
nedenini oluşturmaktadır. Tükenmişlik yaşandıklarında bireylerin güdülenme düzeyleri
giderek azalmaktadır. Bu durum bazı bireylerde işten ayrılma veya iş değişikliği ile
sonuçlanmaktadır (Ok, 2002).
Pines ve Aronson tükenmişlik karşısında takınılması gereken tavrı özetleyen dört
basamaklı bir öneri geliştirmişlerdir:
22
1. Tükenmişlik belirtileri tanımlanmalı,
2. Tükenmişliğe neden olan faktörlerin çözülmesi için bir plan oluşturulmalı,
3. Değişebilecek ve değişmeyecek faktörler ayırt edilmeli
4. Yeni gelişen yeteneklerle eskiler ayrılmalı. Ayrıca tükenmişlik nedenlerini
kesin olarak saptamanın zor olduğunu, bireyleri etkileyen nedenlerin dikkatli
değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamışlardır (Akt:Aydemir, 2003).
2.2.8. Edelwich Tükenmişlik Modeli
Edelwich (1980)’e göre tükenmişlik, yardım edici mesleklerde çalışan iş
görenlerde, iş koşullarının bir sonucu olarak ortaya çıkan, idealizm enerji ve amaç
yitimidir. Tükenmişliğe yol açan iş koşulları; çok fazla kişiye hizmet verme, çok az
ücret, uzun saatler çalışma, yüksek ideallerle ulaşılabilen nokta arasındaki uçurum,
bürokratik ya da politik zorlamalar (Yıldırım, 1996).
Edelwich modelinde, büyük umutlarla mesleğe başlamak ve beklenti düzeyinde
umutlarının karşılanmamış olması, zamanla çalışanlarda tükenmişliğe neden olmaktadır.
Edelwich modeline göre tükenmişlik birbirini takip eden dört aşamada ortaya
çıkmaktadır (Çam, 1989).
1. İdealistik coşku: Bu dönemde kişide enerji, umut ve beklenti düzeyi yüksektir.
2. Durgunlaşma: Kişinin enerji düzeyi düşmeye başlar ve işi yavaşlatma
düşünceleri ortaya çıkar.
3. Engellenme: Kişi zaman ilerledikçe mesleğinin amaçlarını başarma
gayretlerinin engellendiğini düşünür.
4. Apati (duyarsızlaşma, ilgisizleşme): Artık ilgisizlik ve duyarsızlık kişinin her
yerine yansır. İşe geç gelme, işten erken ayrılma, bazen işe gelmeme görünür
2.2.9. Gaines ve Jermier Tükenmişlik Modeli
Gaines ve Jermier (1983)’e göre tükenmişliğin ilk aşamasını oluşturan duygusal
tükenmişlik sürecin en önemli boyutudur. Bu boyut, diğer boyutlarla (duyarsızlaşma ve
kişisel başarı duygusunda azalma) ardışık bir süreç oluşturmaktadır. Duygusal
tükenmişlik, yorgunlukla benzer olmasına karşın, devamlılık gösterdiğinden dolayı
23
süreğen yorgunluk olarak adlandırılabilir. Birey tarafından bu durum normal olarak
algılanmaktadır. Çalışan, kendi işin gereklerinin yerine getirilmesinde bireysel olarak
yetersiz hissetmektedir. Duygusal tükenmişlik, fiziksel yorgunluk, kaygı, uykusuzluk,
alkol ve ilaç kullanımı, kişiler arası ilişkilerden geri çekilme, eş veya çocuklarla olan
zayıf ilişkiler ve benzeri gerilimlerle ilgilidir. Aynı zamanda duygusal tükenmişlik,
kronik ve iş deneyiminin yaygın ve etkili özelliklerinin her ikisini kapsayan birkaç
gerilim kavramından biri olarak tanımlanır.
2.3. Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerinin Önemi
Duyan ve düşünen canlı bir varlık olarak insan, günlük yaşantısında bir çok
problemle karşılaşmaktadır. Bu problemler arasında aile içi, meslek içi, toplumsal ve
bireysel sorunlar sayılabilir. Birey tüm bu problemlerle başa çıkmaya çalışırken aynı
zamanda bazı tercihler yapmak, kararlar almak, yeni uyumlar sağlamak durumundadır (
Tan, 1992).
Kişi sorunlarının bir çoğunu kendi imkanları ile uygun bir çözüme kavuşturabilir
ama bazı sorunlar bireyi köşeye sıkıştırır. Bu durumda kişi ya problemin çeşitleri,
yönleri hakkında yeterli bilgiye, gerekli tecrübeye ve moral gücüne sahip değildir ya da
kendini iyi tanımamaktadır. Bu süreçte kişi dışardan birinin “ bilen birinin” yardımına
ihtiyaç duyacaktır. ( Tan, 1992)
Psikolojik Danışma, son yıllarda oldukça hızlı gelişen ve toplumumuz tarafından
kabul gören yardım mesleklerinden biridir. Psikolojik danışma yardımı genellikle okul
ve endüstriyel kurumlar ve diğer sosyal kurumlarda verilmektedir (Karahan ve
Sardoğan, 2004).
Rehberliğin psikolojik bir yardım hizmeti olduğunu vurgulamak gerekir. Buna
göre, rehberlik hizmetleri içinde, psikolojik danışmanın özel bir yeri ve önemi vardır.
Rehberliğin psikolojik bir yardım hizmeti olması, onu günlük yaşamda bireylerin darda
kaldıklarında birbirlerine yaptıkları yardımlardan farklılaştırmaktadır. Psikolojik
yardım, herhangi bir güçlük anında birey adına onun problemini çözmek ya da
doğrudan ona çözüm yolunu gösterivermek biçiminde bir yardım değildir. Psikolojik
yardım, bireyin kendini güven içinde hissedebileceği bir ortamda, kendi seçimlerini
24
yapabilmesi ve kendisi için en uygun kararları alabilmesi için bireye yapılacak
yardımları içerir (İştahlı,2005)
Psikolojik danışma hizmetinin genel olarak gelişimsel, önleyici, eğitici ve ruh
sağlığını koruyucu terapötik amaçları bulunmaktadır. Psikolojik danışma hizmetinin
sunulduğu problem alanlarını, bireylerin bilinç düzeyinde yer alan, kökleşmemiş,
realiteye dönük, çevresel, durumsal, geçici veya kısa süreli olan, “eğitsel, kişisel ve
mesleki” olarak nitelendirilebilen problem alanları oluşturmaktadır (Karahan ve
Sardoğan, 2004)
Varlıklar arasında en mükemmeli olan insan, doğumdan ölümüne kadar fiziksel,
sosyal ve kültürel çevresi ile sürekli etkileşim halindedir. Kendini geliştirmek, çevresine
uyum sağlamak ve ihtiyaçlarını karşılamak isteyen birey gizli güçlerini işlemek
ihtiyacındadır. Bireyin kendini geliştirmesi sadece yeni bilgi kazanımları ile mümkün
değildir. Kendini gerçekleştirmek isteyen birey sosyal ve psikolojik yaşantılarda üst
düzeye çıkma ihtiyacı da hisseder. Bilgi birikimi üst düzeyde olsa da bireyler arası
ilişkileri, sosyal uyumu ve ruh sağlığını dikkate almayan bir eğitim yanlış veya eksik
eğitimdir (Hatunoğlu ve Hatunoğlu, 2006)
Eğitim, bedence ve ruhça sağlıklı, topluma etkin şekilde uyabilen insanlar
yetiştirmeyi amaçlar. Diğer bir deyişle toplumsal, çevresel koşullara sorgulamadan
aynen uymak ve sürdürmek (edilgen uyum) yerine toplumu ileri götürebilecek,
geliştirebilecek değişimleri de sağlayabilecek (etken uyum) bireyler yetiştirmektir
(Yeşilyaprak, 2004)
Günümüzde rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri modern eğitimin çok
önemli bir parçası haline gelmiştir. Rehberlik sistemi aslında eğitim sistemimize
yabancı bir kavram değildir. 1938’lerde okul müfredat programlarına geçen bu kavram,
1950’lerden sonra kendisini daha belirgin biçimde belli etmeye başlamıştır. Özellikle
1970’ten bu yana rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin “uzman “ kişilerce
yürütülen ayrı bir yardım ve ihtisas faaliyeti olarak okul eğitim programlarında yer
aldığı görülmektedir. (Mertol, 1998; akt Hatunoğlu, 2006)
İhtiyaçların hızla değiştiği dünyamızda birey, çevresindeki değişimlere uyum
25
sağlamak zorundadır. Meydana gelen bu değişimlerle birlikte eğitim kurumlarının
sunduğu öğretim ve yönetim hizmetlerinin de çeşitliliği artmaktadır. Bunlardan birisi de
bireysel problemlerdir. Bireylerin, türlü problemlerinin çözümünde rehberlik ve
psikolojik danışma hizmetleri etkin rol aldığında bu sorunların hızla azaldığı
görülmektedir. Bu açıdan bakıldığında günümüz eğitim anlayışı köklü bir değişim
sürecine girmiş olmakla beraber, çağdaş eğitim anlayışının bir gereği olarak bireyi, bir
bütün olarak ele almakta ve onu bütün yönleri ile geliştirmeyi kendine temel amaç
edinmektedir. Bu amaca ulaşabilmek için eğitim kurumları hizmet alanlarına rehberlik
ve psikolojik danışma hizmetlerini katmışlardır (İştahlı, 2005).
Rehberlik ve Psikolojik Danışma hizmetlerinin eğitim kurumlarına giriş nedeni,
öğrencilerin dengeli, başarılı, yaratıcı ve mutlu olmalarını sağlamak için, onların
öğretimle karşılanan düşünsel gereksinimleriyle birlikte sosyal–ruhsal gereksinimlerini
de karşılamanın bir zorunluluk oluğudur. Rehberlik ve Psikolojik Danışma hizmetleri
öğrenciye belli bilgi ve becerileri kazandırmanın yanı sıra onu duygusal-sosyal yönüyle
de geliştirme; onun sorun çözme yeteneğini, kişiliğinin özünü oluşturan benlik yapısını
güçlendirme gereksiniminden doğmuştur. Okul rehberlik etkinliklerinin alanını
“öğrencinin kişilik gelişimi ve çevresine uyumu ile ilişkili olan hizmetler”
oluşturmaktadır. Rehberlik, kendini, çevresindeki olanakları tanıması, gizilgüçlerini
geliştirmesi, sorunlarını çözebilmesi ve kendini gerçekleştirebilmesi için kişiye, bu işi
meslek edinmiş olan uzmanlarca yapılan, gönüllülük ve gizlilik esaslarına dayalı olan,
sistematik ve düzenli bir yardım sürecidir (Bakırcıoğlu,1994, Kepçeoğlu,2001)
Çağdaş eğitimin en önemli kısmı rehberliktir. Rehberlik kısaca kişinin kendini
gerçekleştirmesine yardım etmektir. Rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetleri
olmadan çağdaş bir eğitimden söz etmek mümkün değildir (Kuzgun,1992).
Rehberliğin eğitim ile özdeş bir hizmet, bireyin ileride toplum yaşamına uyum
sağlamasında gerekli bazı bilgi ve becerileri kazandırma süreci olarak anlayan
eğitimcilerin başında Brewer gelmektedir. Brewer’e göre rehberlik, her şeyden önce
eğitimin bir parçasıdır ve başlıca amacı bireyin okul ve okul dışındaki çevresine
uyumunda yardımcı olmaktır. Bu anlayışa göre eğitim ile rehberlik arasındaki amaç,
yöntem ve sonuçları bakımından bir fark yoktur. Eğitim de rehberlik de kişini başarılı
bir öğrenci, sağlıklı, uyumlu ve üretken bir vatandaş olabilmesi için gerekli davranışları
26
kazandırma sürecidir (İştahlı, 2005).
Bireylerin tam bir işe girecekleri sırada yardım almalarının geç olduğu fark
edildiğinden rehberlik hizmetinin eğitim programlarıyla bütünleşmesinin bireyin
geleceğe daha emin adımlarla ilerlemesini sağladığı görülmüştür (İştahlı, 2005).
Okul psikolojik danışmanları; okul sistemi içerisinde çalışmaktadırlar ve
çalışmalarının odak noktası öğrencilerdir. Okul psikolojik danışmanları, öğrencilerin
kişisel/sosyal, eğitsel ve mesleki gelişimleri için çaba göstermektedirler (Nystul, 1999;
Erford, 2003). Bir diğer deyişle okullarda psikolojik danışmanlar, öğrencilerin
yaşamlarındaki ilerleme ve gelişmenin devamlılığını garanti altına alan stratejilerin
plânlanmasına yardım ederek, potansiyellerinin yüksek düzeyde gelişmesi için onları
cesaretlendirirler.
Okullarda psikolojik danışma hizmetleri, bireylerin yaşamları boyunca
karşılaşabilecekleri problemlerin önlenebilmesi için gelişimsel konulara odaklanarak
duyuşsal, sosyal ve psikolojik sağlığın oluşturulmasını amaçlamaktadır (Ültanır, 2000).
2.4. Emniyet Teşkilatı’nda Rehberlik ve Danışma Hizmetleri
Rehberlik ve psikolojik danışma modern eğitimin ve iş kurumlarının çok önemli
bir parçasını oluşturmaktadır. Daha çok 1950’lerden sonra telaffuz edilmeye başlanan
Rehberlik ve Psikolojik Danışma kavramı 1970’lerden beri uzman kişilerce yürütülen
ayrı bir bölüm haline gelmiştir (Doğaslan, 2005).
Yapılan işin doğasından kaynaklanan faktörlerin yanı sıra çeşitli stres kaynaklarını
da içinde barındıran polislik mesleği, belki de rehberlik ve psikolojik danışmanın en çok
ihtiyaç duyulduğu meslek grubudur (Doğaslan, 2005).
İçişleri Bakanlığının onayıyla yürürlüğe giren Polis Okulları Kuruluş, Görev ve
Çalışma Yönetmeliği’nde (1994) psikolojik hizmetler, “Rehberlik ve Psikolojik
Danışmanlık Büro Amirliği ” tarafından verilmekteydi.
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Büro Amirliği (RBDBA)
27
1. Öğrencilerin beden ve ruh sağlığının korunması ve moralinin yüksek seviyede
tutulması için gerekli tedbirleri alması
2. Öğrencilerin şahsi ve ailevi problemlerini çözümlemek için gerekli rehberlik
faaliyetlerinde bulunması, öğrencilere yardımcı olması
3. Psikolojik bakımdan gerekli gördüğü kişilerin tedavisi için gereken işleri
yapması
4. Hastanelere sevk edilen hastaları takip etmek ve hasta üzerinde yapılan işlemleri
sağlık fişine işlemesi
5. Rehberlik ve psikolojik işlemler için fiş ve kartlar tutması ve dosyalaması
6. Okul müdürüne, rehberlik ve psikolojik konularda danışmanlık yapması ile
görevlendirilmişti.
Bu yönetmeliğe göre Rehberlik ve Danışmanlık Büro Amirliği sadece öğrencilere
yönelik hizmette bulunmakta, çalışanlara yönelik herhangi bir görevleri
bulunmamaktaydı.
Bilindiği gibi polislik mesleği, farklı meslek grupları ile karşılaştırıldığında,
içerisinde fiziksel, sosyal ve psikolojik olarak ağır çalışma koşulları barındırmaktadır.
Ağır çalışma koşulları altında çalışmanın, kişileri olumsuz etkilediği, çalışan personelin
işgücüne negatif etki yaptığı düşünülürse polisler ağır çalışma koşullarının yarattığı
birçok olumsuzluklarla karşılaşmaktadırlar. Bu zor şartlar altında çalışmanın
yaratabileceği psikolojik problemlere destek olmak amacıyla, İçişleri Bakanlığının
02.03.2004 tarihli olurlarıyla merkez ve taşra teşkilatlarında, eğitim ve öğretim
kurumlarında Rehberlik ve Danışma Büro Amirlikleri (RDBA) kurulmuştur (Doğaslan,
2005).
İçişleri Bakanlığının onayıyla yürürlüğe giren Rehberlik ve Danışma Büro
Amirlikleri Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliği (2004), Emniyet Genel Müdürlüğü
merkez ve taşra teşkilatında görevli personel ile eğitim ve öğretim kurumlarında
öğrenim gören öğrencileri, Rehberlik ve Danışma Büro Amirliklerince yürütülen
hizmeti ve yönetici danışmanlığı ile ilgili esas ve faaliyetleri kapsamaktadır.
Rehberlik ve Danışma Büro Amirliği faaliyetleri, Emniyet Teşkilatında görevli
personelin, sorunlarının ve taleplerinin sağlıklı tespit edilebilmesini, çalışma ortamının
28
bireyin psikolojik ve sosyal yönü üzerindeki etkilerinin araştırılmasını, mesleki ve
sosyal hayata uyumun artırılmasını ve bunların sağlanması için bireysel veya grup
olarak yapılan Rehberlik ve Danışma hizmetini amaçlamaktadır (Emniyet Genel
Müdürlüğü, 2004).
Bu maksatla bireyin;
a) Fiziksel, duygusal ve sosyal yönden kendini tanıyabilmesini,
b) Etkin ve doğru kararlar alabilmesini,
c) Problem çözme gücünü geliştirerek özgüvenini kazanabilmesini,
d) Çevresi ile olumlu ilişkiler kurabilmesi için gerekli tutum ve becerileri
kazanabilmesini,
e) Ruhsal yönden sağlıklı ve çevresine yararlı bir birey olarak kişisel,
toplumsal gelişimini tamamlayabilmesine yardımcı olmak üzere yürütülen
faaliyetlere ilişkin esasların düzenlenmesini,
f) Psikososyal ve mesleki sorun alanlarını belirleyerek, ilgili birimlerle
(Birim Amiri, Başhekimlik/Hekimlik, Aile vb.) koordine edilmek suretiyle
bireylerin mesleki ve sosyal hayata uyumlarının kolaylaştırılmasını
amaçlamaktadır.
Rehberlik ve Danışma Büro Amirliklerince yürütülen hizmetler hem personele
hem de öğrencilere yöneliktir. Polis Okulları Kuruluş, Görev ve Çalışma
Yönetmeliği’nde (1994), Rehberlik ve Psikolojik Danışma Büro Amirliği, Sınıflar Şube
Müdürlüğüne bağlı iken, Polis Meslek Yüksek Okulları Yönetim Birimleri Kuruluş,
Görev ve Çalışma Yönetmeliği’nde(2005), Yüksek Okul Müdürüne doğrudan bağlı
birimler arasında yer almaktadır.
Emniyet Teşkilatına bağlı toplam 114 Rehberlik ve Danışma Büro Amirlikleri
bulunmaktadır. Bu birimlerde 40’ı kadrolu psikolog, 19’u psikolojik danışman ve 5’i de
sözleşmeli psikolog olmak üzere toplam 64 uzman görev yapmaktadır. 50 tane
Rehberlik ve Danışma Büro Amirliği’nde ise uzman personel bulunmamaktadır.
29
2.5. İlgili Araştırmalar
2.5.1. Yurt İçinde Yapılan İlgili Araştırmalar
Torun (1995), tükenmişlikle aile yapısı ve sosyal destek ilişkilerini öğretmenler,
satış elemanları, laborantlar ve trafik polisleri üzerinde incelediği çalışmasında,
duygusal tükenmişlik, canlılık ve katılımın tüm aile yapısı boyutları ile, başkalarına
ilginin de ahenkli aile bağları ile ilişkili olduğunu saptamış, duygusal tükenmişlik ve
katılık arttıkça da ailedeki olumlu yönlerin azaldığını belirlemiştir. Ayrıca tükenmişlik
ile en çok ilgisi olan boyutun duygusal destek olduğunu, en az ilgisi olan boyutun ise
bilgi ve maddi destek olduğu gözlenmiştir.
Sertçe (2002) kamu kuruluşlarında (İzmir Emniyet Teşkilatı Örneği)
yöneticilerin iş doyumunu 286 personel üzerinde incelediği çalışmasında, fiziksel
özelliklere, ücrete, özendirmeye, karara katılmaya, iletişime göre karakolda çalışanların
şubelerde çalışanlara göre daha fazla doyumsuzluk yaşadıklarını, büro hizmeti veren
şubelerde çalışanların ise daha çok aktif görev yapan şubelere yakın değerler
taşıdıklarını saptamıştır. Fiziksel özelliklere göre, en çok doyum sağlayanların Emniyet
Amiri, en az doyum sağlayanların ise Komiser Yardımcıları olduğunu, ast-üst
ilişkilerine göre, en çok doyum sağlayan Emniyet Müdürü, en tatminsiz grubun ise
komiser yardımcısı olduğunu, birlikte çalışılan iş görene göre, en çok doyum sağlayanın
Emniyet Müdürü grubu olmasına karşın en az doyumu Emniyet Amiri grubunun
hissettiğini belirlemiştir.
İlerleme imkanlarına göre, en çok doyum sağlayan Emniyet Müdürü grubu
olmasına karşın Emniyet Amiri ve Başkomiser grubu daha az doyum sağlamaktadır.
Karara katılmaya göre, en çok doyum sağlayan Emniyet Müdürü grubu, en az doyum
sağlayan grup ise Komiser Yardımcısı grubudur. Cinsiyet değişkenine göre ise anlamlı
farklılık saptanmamıştır.
Murat (2003), 79 Emniyet görevlilerinin tükenmişlik düzeylerini incelediği
çalışmasında, genel olarak duygusal ve kişisel başarı şeklindeki tükenmişlik alt
boyutlarında orta düzeyde, duyarsızlaşma şeklindeki tükenmişlik alt boyutunda ise
düşük düzeyde bir tükenmişlik yaşadıklarını saptamıştır. Ünvanlarına ve mesleği
yapıyor olma nedenlerine göre emniyet görevlileri arasında duygusal ve kişisel başarı
30
şeklindeki tükenmişlik puanları arasında anlamlı fark saptanmıştır. Duyarsızlaşma
şeklindeki tükenmişlik puanları arasında ise anlamlı fark saptanmamıştır. Üstlerinden
takdir görme durumuna göre emniyet görevlilerinin tükenmişlik puanları arasında
duygusal ve duyarsızlaşma alt boyutlarında anlamlı fark bulunurken, kişisel başarı alt
boyutunda anlamlı fark saptanmamıştır.
Taşdöven (2005), polislerin tükenmişlik düzeylerinin çalıştıkları birimler
açısından incelediği çalışmasında, polislerin tükenmişlik düzeyleri ile çalıştıkları birim
arasında anlamlı ilişki olduğunu, büroda çalışan polislerin tükenmişlik düzeylerinin
Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünde çalışan polislerin tükenmişlik düzeyinden anlamlı
ölçüde düşük olduğunu saptamıştır.
Şanlı (2006), Adana ilinde çalışan 355 polisin iş doyumu ve tükenmişlik
düzeylerini bazı değişkenler açısından incelediği çalışmasında; duygusal tükenmişlik
düzeyinin cinsiyet, görev yapılan şube ve ekonomik durumlarını algılamalarına;
duyarsızlaşma düzeyinin cinsiyet, görev yapılan şube, günlük çalışma sistemi, mesleki
kıdem ve ekonomik durumlarını algılamalarına; kişisel başarı duygusunda azalma
düzeyinin ise yaş, cinsiyet, takdir, taltif, görev yapılan şube ve mesleki kıdeme göre
farlılık gösterdiği saptamıştır. Rütbe, medeni durum ve öğrenim durumuna göre ise
tükenmişlik düzeyleri arasında anlamlı fark saptamamıştır.
Baştemur (2006), Kayseri Emniyet Müdürlüğünde çalışan polisler üzerinde iş
tatmini ile yaşam tatmini arasındaki ilişkiyi incelediği çalışmasında, iş tatmini ile yaşam
tatmini arasında pozitif yönlü ilişki olduğunu, yani bireyin iş tatminin arttıkça yaşam
tatminin de arttığını bulmuştur. Yaşam tatmini değişkenleri ile iş tatmini değişkenlerinin
bütünü arasında pozitif, iş tatmini değişkenleri ile YT değişkenlerinin bazıları arasında
ise hem pozitif hem de negatif ilişkiler bulunmuştur. Yaş, eğitim durumu, şu anki
birimdeki çalışma süresi, eşin çalışması ve çocuk sayısı değişkenleri ile ne yaş tatmini
ne de iş tatmini arasındaki farklılıkların anlamlı olmadığı görülmüştür. Ortalama hizmet
süresi, rütbe, medeni durum ve polis akademisi mezuniyeti ile iş tatmini değişkenleri
arasındaki farklılıklar anlamlı bulunmuş, yaşam tatmini değişkenleri ile aralarındaki
farklılıklar ise anlamlı olmadığı saptanmıştır. Çalışma sistemi ile hem iş tatmini hem de
yaşam tatmini farklılıklarının anlamlı olduğu görülmüştür.
31
Gündüz, Erkan ve Gökçakan (2007), polislerde tükenmişlik ve görülen
psikolojik belirti düzeylerini cinsiyet, çalışılan, birim, çalışma saati, sosyal destek ve
mesleğe giriş nedeni değişkenleri çerçevesinde inceledikleri çalışmada, Polislerin
tükenmişlik ve psikolojik belirti düzeylerine çalışılan birim değişkenine göre,
tükenmişlik ölçeğinin “duygusal tükenme” alt ölçeğiyle KSE’nin “somatizasyon”,
“anksiyete”, “hostilite” ve “fobik anksiyete” alt ölçekleri ile “rahatsızlık ciddiyet
indeksi” puanları arasında anlamlı fark saptanmıştır. Sosyal destek değişkenine göre
polislerin ölçeklerden aldıkları puanlar karşılaştırıldığında “duygusal tükenme,
“depresyon ve “hostilite (saldırganlık)” alt ölçek puanları açısından sosyal destek alan
polis memurlarının lehine bir sonuçla karşılaşılmıştır. Mesleği seçme nedenlerine göre,
“duygusal tükenme”, “depresyon” ve “psikotizm” alt ölçek puanları açısından mesleğe
isteyerek girenlerin lehine anlamlı düzeyde farklılık olduğu görülmüştür. Cinsiyet
değişkenine göre ise kadın polislerin tükenmişlik ve psikolojik belirti düzeyleri
ortalamaları genel olarak erkek polislerden fazla çıksa da bu farklılığın istatistiksel
olarak anlamlı olmadığı anlaşılmaktadır.
2.5.2. Yurt Dışında Yapılan Araştırmalar
Maslach ve Jackson (1981) kamu hizmeti çalışanlarında yaşanmış olan
tükenmişliğin ölçülmesini incelediği araştırmada kadınların erkeklerden daha yüksek
düzeyde duygusal tükenme yaşadıklarını, gençlerin daha fazla duyarsızlaşma ve
duygusal tükenme yaşadıklarını, medeni durum açısından bakıldığında, bekar veya
boşanmış olanların evli olanlara göre duygusal tükenme düzeylerinin yüksek olduğu,
eğitim düzeyi açısından yüksek okulu bitirenlerin duygusal tükenme ve kişisel başarı
boyutlarında tükenmişlik düzeylerinin yüksek olduğu saptanmıştır.
Gaines ve Jermier (1983), 169 polisin duygusal tükenmişliğini stres ve çeşitli
değişkenler (kişisel özellikler, kişiler arası özellikler, örgütsel faktörler ve büro
değişkenleri) açısından incelediği çalışmasında, polislerin medeni durumlarının ve
mesleki deneyim sürelerinin tükenmişlik düzeyleri üzerinde etkisi olmadığı, birimler
arasına göre araştırma biriminde çalışanların tükenmişlik düzeylerinin masa başı
görevinde bulunanlardan daha düşük olduğu saptanmıştır. Meslekte ilerleme ve ücret
değişkenlerinin ise, anlamlı yönde etkileyen en belirgin faktörler olduğu belirlenmiştir.
32
Burke (1989), polislerin iş yaşantısı ve doyumunun mesleki dönemle ilişkisini
incelediği çalışmasında, meslek dönemleri bir yıldan az, 1-5 yıl, 6-15 yıl, 16-25 yıl ve
25 yıl üstü olmak üzere 5 döneme ayırmış, 6-15 yıl hizmet veren polislerde iş ortamını
daha fazla olumsuz buldukları ve is ile aile çatışmasını daha fazla yaşadıkları ve iş
doyumlarının daha az olduğu gözlenmiştir.
Wilson (1991) Avustralya polisinde önleyici hizmetlerde çalışan devriye
görevlileri ile suç araştırması yapan dedektifleri üzerinde yaptığı araştırmada, polislerin
genel olarak yüksek iş tatmini elde ettikleri; polislerin özellikle iş aktivitelerinden,
mevcut amirlerinden ve iş arkadaşlarından tatmin olduklarını söyledikleri, genel iş
tatmininin yüksek olmasına rağmen ücretlerinden, yükselme olanaklarından ve bir
bütün olarak organizasyonlarından oldukça az tatmin duydukları belirlenmiştir. ,
Alcorn ve Petrie (1997), tükenmişlik, kadına yönelik tutum ve aile içi şiddeti
133 kadın ve 602 erkek polis üzerinde incelediği çalışmasında, polislerin insanlara
hizmet veren diğer mesleklerdekine yakın düzeyde tükenmişlik yaşadıklarını ortaya
koymuştur. Ancak polislerin duyarsızlaşma alt boyutunda insanlara hizmet veren diğer
mesleklerdekinden daha yüksek, buna karşın kişisel basarı boyutunda ise daha düşük
tükenmişlik bildirdikleri saptanmıştır. Kadın polislerin tükenmişlik düzeyleri duygusal
tükenme ve duyarsızlaşma boyutlarında erkeklerinkinden farklılık göstermiş; ancak
kişisel başarı boyutunda erkeklerden daha az tükenmişlik yasadıkları belirlenmiştir.
Kadın polisler, düşük rütbeli polisler ve az alkol kullananların diğer gruplardakilere
göre kadınlara daha olumlu davrandıkları saptanmıştır.
Fosam ve ark. (1998) İngiltere polisinin iş tatminine yönelik olarak yaptıkları bir
araştırmada, polis teşkilatında çalışan polis memurlarının iş tatmin düzeylerinin sivil
memurlardan, rütbeli polislerin iş tatminlerinin de normal memurlardan daha yüksek
olduğu, meslekte 2 yıldan daha uzun süre polislik yapanlara göre 2 yıldan az süredir
çalışanların daha fazla iş tatmini elde ettikleri belirlenmiştir. Çalışmada, polislerin iş
tatminine etki eden faktörler özellikle kıdemli ve rütbeli personel ile olan iletişim,
yükselme olanakları ile ilgili seçim kıstaslarında ve seçim yöntemindeki adaletsizlik ve
polisin toplumda algılanan görüntüsü ile topluma sunulan hizmetin algılanan kalitesi
olarak belirlenmiştir.
33
Weisberg ve Sagie (1999) İsrail’de çalışan bayan öğretmenlerin tükenmişlik
nedenlerini incelediği çalışmasında, memnuniyet değişkeni ile hem tükenme hem de işi
bırakma niyeti arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Öğretmenlerin tükenmişlik
yaşamalarına neden olan değişkenler disiplin, çok fazla bürokratik iş, bürokratik
engeller, düşük ücret, öğretmenin kendisine ve mesleğine karşı yapılan saygısızlıklar,
mesleğin zor olması, öğrencilerle ilişkilerdeki eksiklik, yaşıtları ile ilişkilerdir.
Euwema, Kop, Bakker (2004), çatışma durumlarında polislerin davranışlarını,
tükenmişlik ve azaltılmış baskın davranışın verimi nasıl etkilediği açısından incelediği
çalışmada, ölçekler aracılığıyla 358 Hollanda polisinin tükenmişliği ve ödüllendirme
durumu araştırılmış ve buna ek olarak sivillerle olan etkileşimleri 122 gün boyunca
gözlenmiştir. Araştırma sonuçları, talep-ödül dengesizliğinin tükenmişliğin yordayıcısı
olduğunu göstermiştir. Bulgulardan, azaltılmış baskın davranışın çatışma
durumlarındaki mesleki davranış için olumlu sonuçlar doğurabileceği kanısına
varılmıştır. Bu sonuçlara dayanılarak, bu tür durumlarda baskın davranışların
azaltılmasının faydalı olduğu konusunun polis eğitiminde ele alınması gerektiği
sonucuna varılmıştır.
Garcia (2004), öğretmenlerin tükenmişliklerine etki eden kişisel ve çevresel
faktörleri incelediği araştırmasında dışa dönük öğretmenlerin daha yüksek tükenmişlik
duygusu yaşadığını, sinirli yapıya sahip olanların daha olumsuz duygular, ruhsal
dengesizlikler ve sert tepkiler gösterdiklerini bulmuştur. Psikolojik sorunların fazlalığı,
yönetimle olan iletişimin yetersizliği, terfi olanaklarının azlığı ve mesleki prestijin
düşük olmasının, duygusal tükenmeye etki eden değişkenlerin başında geldiği, özel
okullarda çalışan ve öğrencilerle iyi ilişkiler kuran hoşgörülü öğretmenlerin kişisel
başarılarının da daha yüksek olduğu ortaya çıkmıştır.
Nalla ve Boke (basılacak), Polis örgüt kültürü ve iş doyumunu Amerika”nın
orta-batı eyaletlerinden Ohio ve Michiganda araştırmışlardır. Bireysel faktörler arasında
önceki araştırma bulgularının aksine, ırkın iş doyumunu öngörmede tek anlamlı
değişken olduğunu, Michigan”da beyaz olmayan çalışanların iş doyumlarının daha
düşük olduğunu bulmuşlardır. Örgütsel faktörlerin, bireysel ve demografik değişkenlere
göre iş doyumunun daha güçlü belirleyicisi olduğunu saptamışlardır.
34
BÖLÜM III
YÖNTEM
Bu bölümde araştırmanın modeli, evreni ve örneklemi, araştırmada kullanılan veri
toplama araçları, verilerin toplanması ve verilerin analizinde kullanılan istatistiksel
tekniklerle ilgili açıklamalara yer verilmiştir.
3.1. Araştırmanın Modeli
Bu araştırma, Emniyet Teşkilatı’na bağlı Polis Meslek Yüksek Okulları ile Polis
Eğitim Merkezlerinden mezun olan polislerin psikolojik hizmet algıları, iş doyumu ve
tükenmişlik düzeylerini belirlemeye yönelik betimsel bir çalışmadır. Betimsel
çalışmalar; olayların, objelerin, varlıkların, grupların ve çeşitli alanların ne olduğunu
açıklamaya çalışır (Kaptan, 1989).
3.2. Evren ve Örneklem
Araştırmanın çalışma evrenini, Adana ilinde 2007 yılında görev yapan polis
memurları oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemi, Adana İl Emniyet Müdürlüğü
Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde çalışan erkek polis memurlarından kolay ulaşılabilir
örnekleme yöntemi kullanılarak ulaşılan 270 polis memurundan oluşmaktadır. Çalışma
evreninde örneklem oluşturacak kadar kadın polis memuru bulunmadığından örnekleme
sadece erkekler dahil edilmiştir. Polis Çevik Kuvvet Yönetmeliği’ne (1982) göre Çevik
Kuvvet Şube Müdürlükleri’nde görevlendirilecek personelin polis okulları mezunu veya
kadrolarda çalışıp hizmet süreleri 6 yılı geçmemiş olması gerekmektedir. Bu nedenle de
Polis Meslek Yüksek Okulları ile Polis Meslek Eğitim Merkezleri’nden mezun olan
polislerin büyük bir kısmı Çevik Kuvvet Şube Müdürlükleri’nde
görevlendirilmektedirler. Polis Meslek Yüksek Okulları’nın 2001 yılında kurulduğu, ve
Polis Meslek Eğitim Merkezleri’nin de 2005 yılında kurulduğu da göz önüne
alındığında, Çalışma evreninde örneklem oluşturacak kadar PMYO ve POMEM
mezunun bulunmamasından dolayı örnekleme sadece Çevik Kuvvet Şube
Müdürlüğü’nde çalışan polisler dahil edilmiştir.
Bu çalışmada random yöntemiyle örneklem seçmek oldukça güç olacağından
35
dolayı kolay ulaşılabilir örneklem yöntemi seçilmiştir (Fraenkel ve Norman,2003).
Araştırmaya katılan polislerin mezun oldukları okul türü, meslekte hizmet
süreleri ve Rehberlik ve Psikolojik Danışma Büro Amirliği’nin (RPDBA) hizmetinden
yararlanıp yararlanmama ile ilgili bilgiler Tablo 1’de yer almaktadır.
Tablo 1: Araştırmaya Katılan Polislere Ait Kişisel Bilgiler
f %
Mezun Olunan Okul Türü
Polis Meslek Yüksek Okulu 239 88.5
Polis Meslek Eğitim Merkezi 31 11.5
Meslekte Hizmet Süresi
Bir 149 55.2
İki 93 34.4
Üç 4 1.5
Dört 8 3.0
Beş 16 5.9
RPDBA’nın Hizmetinden yararlanma Evet 55 20.4
Hayır 215 79.6
Tablo 1’de görüldüğü gibi, araştırmaya katılan 270 polisin 239’u (% 88.5) polis
meslek yüksek okulu mezunu, 31’i (%11.5) de polis meslek eğitim merkezi mezunudur.
Buna göre örneklem grubunda mezun olunan okul türü değişkenine göre en büyük
grubu polis meslek yüksek okulu mezunları oluşturmaktadır.
Araştırmaya katılan polislerin 149’ unun (% 55.2) bir, 93’ ünün (%34.4) iki,
4’ünün (%1.5) üç, 8’inin (%3) dört ve 16’sının (%5.9) da 5 yıl meslekte hizmet süreleri
bulunmaktadır. Buna göre örneklem grubunda meslekte hizmet süresi değişkenine göre
en büyük grubu meslekte hizmet süreleri bir yıl olanlar oluşturmaktadır.
Araştırmaya katılan polislerin 55’i (%20.4) RPDBA’nın hizmetlerinden
yararlanmış, 215’i (%79.6) RPDBA’nın hizmetinden yararlanmamıştır. Buna göre
örneklem grubunda RPDBA’nın hizmetinden yararlanma değişkenine göre en büyük
grubu RPDBA’nın hizmetinden yararlanmayanlar oluşturmaktadır.
36
3.3. Veri Toplama Araçları
Bu araştırmada veriler, Bu araştırmada veriler, polislerin tükenmişlik düzeylerini
belirlemek amacıyla Maslach Tükenmişlik Envanteri, iş doyum düzeylerini belirlemek
amacıyla Minnesota İş Doyum Ölçeği ve psikolojik hizmet algılarını belirlemek
amacıyla araştırmacı tarafından hazırlanan Rehberlik ve Psikolojik Danışma
Hizmetlerini Değerlendirme Anketi uygulanarak toplanmıştır.
3.3.1. Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerini Değerlendirme Anketi
Emniyet Teşkilatına bağlı okullardan mezun olan polislerin psikolojik hizmet
algılarını ortaya koymak için araştırmacı tarafında 7 soruluk bir form geliştirilmiş ve
uygulanmıştır. Bu formda ilk 3 soru, araştırmaya katılan polislerin kişisel bilgilerini
belirlemeye (muzun olduğu okul, meslekte hizmet süresi, psikolojik hizmetlerden
yararlanma durumu), diğer 4 soru da psikolojik hizmet algılarına yöneliktir. Bu 4 soruda
rehberlik hizmetlerinin yaygınlaştırılması, hizmetlere ne ölçüde ihtiyaç duyulduğu,
hizmetlerin yeterliliği ve iş yaşamına katkısına yönelik polislerin düşünceleri
sorulmuştur.
Form, Emniyet Genel Müdürlüğü Rehberlik Ve Danışma Büro Amirlikleri
Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliği ve benzer çalışmalardaki anket soruları
incelenerek hazırlanmıştır (İştahlı, 2005; Polat,2007; Poyraz, 2007).
3.3.2. Maslach Tükenmişlik Ölçeği
Araştırmada polislerin algıladıkları tükenmişliği belirlemek için Maslach ve
Jackson (1981) tarafından geliştirilen Maslach Tükenmişlik Ölçeği (Maslach Burnout
Inventory-MBI) kullanılmıştır. Toplam 22 maddeden oluşan ölçek tükenmişliği
Duygusal Tükenme (Emotional Exhaustion), Duyarsızlaşma (Depersonalization) ve
Kişisel Başarı Duygusunda Azalma (Personal Accomplishment) olmak üzere üç alt
boyutta değerlendirmektedir.
Duygusal Tükenme alt ölçeği, kişinin mesleği tarafından tüketilmiş ve aşırı
yüklenilmiş olmayı ifade etmektedir. Bu alt ölçekte yorgunluk, bıkkınlık ve duygusal
enerjinin azalması ile ilgili 8 madde yer almaktadır. Bunlar 1., 2., 3., 6., 8., 13., 16., ve
37
20. maddelerdir.
Duyarsızlaşma alt ölçeği, bireyin bakım ve hizmet verdiklerine karşı, duygudan
yoksun bir biçimde, bireylerin kendine özgü birer varlık olduklarını dikkate almaksızın
davranmalarını tanımlar. Altı maddeden oluşan duyarsızlaşma alt ölçeğinde 5, 10, 11,
15, 21, ve 22. maddeler yer almaktadır.
Kişisel Başarı Duygusunda Azalma alt ölçeği, insanlarla çalışan bir kimsede
yeterlilik ve başarıyla üstesinden gelme duygularını tanımlar. Bu ölçek 8 maddeden
oluşmakta ve 4., 7., 9., 12., 14., 17., 18. ve 19. maddelerini içermektedir (Çam, 1992).
Maslach Tükenmişlik Ölçeğinde puanlama sonucunda alt ölçek puanları elde
edilmektedir. Alt ölçek puanları, her madde için 0: hiçbir zaman, 4: her zaman olarak
5’li likert tipi derecelemeye göre derlendirilerek elde edilmektedir. Duygusal tükenme
ve duyarsızlaşma alt ölçeğinden alınan yüksek puan, buna karşın kişisel başarı alt
ölçeğinden alınan düşük puan tükenmişliği göstermektedir (Sucuoğlu ve Kuloğlu, 1996)
3.3.3. Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin Güvenirliği ve Geçerliği
Ölçeğin ülkemize uyarlama çalışmaları Ergin (1992) tarafından yapılmıştır.
Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin güvenirliği iki yöntemle incelenmiştir. Bunlardan
birincisi, ölçeğin iç tutarlılığının toplam 552 doktor ve hemşireden oluşan gruptan elde
edilen verilerle hesaplanmasıdır. Cronbach Alfa katsayıları Duygusal Tükenme için .83,
Duyarsızlaşma için .71 ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma için .72 dir. Ölçeğin
güvenirliği test-tekrar test yöntemiyle de incelenmiştir. Bunun için ilk uygulamadan 2-4
hafta sonra 99 kişiye ulaşılmıştır. Ölçeğin alt boyutlarına ilişkin test tekrar test
güvenirlik katsayıları ise sırasıyla .83, .72 ve .67 dir.
Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin güvenirlik ve geçerlik çalışmaları Sucuoğlu ve
Kuloğlu (1996) tarafından da ilkokul öğretmenleri ile özel eğitim öğretmenlerinin
tükenmişlik düzeyleri üzerine yapılmış; güvenirlik çalışması için Cronbach Alfa ve iki
yarı tekniği ile iç tutarlık katsayıları hesaplanmış, Duygusal Tükenme için .82,
Duyarsızlaşma için .60 ve Kişisel Başarı için .73 bulunmuştur. Benzer şekilde iki yarı
tekniği ile hesaplanan güvenirlik katsayıları da sırasıyla .77, .42 ve .75 olarak
38
hesaplanmıştır.
Bu çalışmaların sonuçlarına dayanılarak Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin
güvenirlik ve geçerliğinin araştırmalarda kullanmak için yeterli düzeyde olduğu ve
tükenmişliği ölçmede kullanılabileceği kanısına varılmıştır.
3.3.4. Minnesota Doyum Ölçeği (MDÖ)
Minnesota İş Doyum Ölçeği, Weiss, David, England ve Lofguist (1967) tarafından
iş doyumunu ölçmek amacıyla geliştirilen ve ilk kez Oran (1989) tarafından Türkçe’ye
çevrilen 20 sorudan oluşan ölçektir. Her bir soru içinde, kişinin işinden duyduğu
hoşnutluk derecesini tanımlayan beş şık vardır. Bu şıklar; hiç hoşnut değilim, hoşnut
değilim, kararsızım, hoşnudum ve çok hoşnudum şeklindedir. Bu şıkların
değerlendirilmesinde, sırasıyla 1,2,3,4 ve 5 puan verilmiştir. Ölçekten alınabilecek en
yüksek puan 100, en düşük puan 20 olup, orta noktaya düşen 60 ise nötr doyumu ifade
etmektedir. Puanların 20’ye yaklaşması doyum düzeyinin düştüğünü, 100’e yaklaşması
ise yükseldiğini göstermektedir. MİDÖ’nin İngilizce’ den Türkçe’ ye çevirisi Hacettepe
Üniversitesi’nden Deniz ve Güliz Gökçora tarafından yapılmıştır (Akt. Özyurt, 2004).
Yurt içinde yapılan araştırmada iç tutarlılık Cronbach Alfa katsayısının .90 (Yıldırım,
1996), yurt dışında yapılan araştırmada ise, iç tutarlılık Cronbach Alfa katsayısının .82
ile .92 arasında değiştiği bulunmuştur (Erdwins, Buffardi, Casper ve O'Brien, 2001).
Şanlı (2006) da polislerin iş doyumunu ölçtüğü çalışmasında 355 polisten elde
edilen veriler üzerinde gerçekleştirdiği analiz sonucunda ölçeğin iç tutarlık Cronbach
alfa katsayısını .91 olarak bulmuştur.
3.4. Verilerin Toplanması
Anket formları, Adana İl Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’ne
araştırmacı tarafından götürülmüştür. Örnekleme alınan polislere Rehberlik ve
Psikolojik Danışma Hizmetlerini Değerlendirme Anketi, Maslach Tükenmişlik
Envanteri ve Minnesota İş Doyum Ölçeği verilmiştir. Anketleri rahat bir zaman
aralığında ve baskısız bir ortamda doldurmaları için kendilerine bırakılmış ve farklı
çalışma saatleri olduğu için bir hafta içinde geri toplanmıştır.
39
3.5. Verilerin Analizi
Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerini Değerlendirme Anketi, Maslach
Tükenmişlik Envanteri ve Minnesota İş Doyum Ölçeği ile toplanmış olan veriler,
bilgisayar ortamına aktarılmış ve “SPSS 11.5” programı kullanılarak analiz edilmiştir.
Verilerin değerlendirilmesinde frekans dağılımı ve tek yönlü varyans analizi
kullanılmıştır.
40
BÖLÜM IV
BULGULAR
Bu bölümde araştırmanın amacı doğrultusunda uygulanan istatistiksel analizler
sonucunda elde edilen bulgulara yer verilmiştir.
4.1. Emniyet Teşkilatına Bağlı Okullardan Mezun Olan Polislerin Psikolojik
Hizmet Algılarına Yönelik Bulgular
Emniyet Teşkilatına bağlı okullardan mezun olan polislerin psikolojik hizmet
algılarını ortaya koyabilmek amacıyla hazırlanan 4 soruya ilişkin bulgular ortaya
konulmuştur.
4.1.1. Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerinin Yaygınlaştırılmasına İlişkin
Bulgular
Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin yaygınlaştırılmasına ilişkin
frekans dağılımı Tablo 2’de verilmiştir.
Tablo 2: Rehberlik Ve Psikolojik Danışma Hizmetlerinin Yaygınlaştırılması
Gerektiğini Düşünüp Düşünmemeye İlişkin Frekans Dağılımı
Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerinin
Yaygınlaştırılması Gerektiğini Düşünme
f
%
Evet 223 82.6
Kısmen 40 14.8
Hayır 7 2.6
Toplam 270 100
Tablo 2’de görüldüğü gibi araştırmaya katılan polislerin 223’ü (%82.6) ‘evet’
yanıtını vererek rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin yaygınlaştırılması
gerektiğini, 40’ı (%14.8) ‘kısmen’ yaygınlaştırılması gerektiğini ve 7’si de (%2.6)
‘hayır’ yanıtını vererek yaygınlaştırılması gerekmediğini belirtmişlerdir.
41
4.1.2. Emniyet Teşkilatına Bağlı Okullarda Rehberlik ve Psikolojik Danışma
Hizmetlerine Ne Ölçüde İhtiyaç Duyulduğuna İlişkin Bulgular
Emniyet teşkilatına bağlı okullarda rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerine
ne ölçüde ihtiyaç duyulduğuna ilişkin frekans dağılımı Tablo 3’te verilmiştir.
Tablo 3: Emniyet Teşkilatına Bağlı Okullarda Rehberlik ve Psikolojik Danışma
Hizmetlerine Ne Ölçüde İhtiyaç Duyulduğuna İlişkin Frekans Dağılımı
Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerine ne
ölçüde ihtiyaç duyulduğunu düşünme
f
%
Çok İhtiyaç Var 208 77
Biraz İhtiyaç Var 54 20
Hiç İhtiyaç Yok 8 3
Toplam 270 100
Tablo 3’te görüldüğü gibi araştırmaya katılan polislerin 208’i(%77) Emniyet
teşkilatına bağlı okullarda rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerine çok ihtiyaç
olduğunu düşünmekte iken, 54’ü (%20) biraz ihtiyaç olduğunu ve 8’i de (%3)hiç ihtiyaç
olmadığını belirtmişlerdir.
4.1.3. Öğrenim Görülen Okuldaki Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerinin
Yeterliliğine İlişkin Bulgular
Öğrenim görülen okuldaki rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin
yeterliliğine ilişkin frekans dağılımı Tablo 4’te verilmiştir.
42
Tablo 4: Öğrenim Görülen Okuldaki Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerinin
Yeterli Olduğunu Düşünüp Düşünmemeye İlişkin Frekans Dağılımı
Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin yeterli
olduğunu düşünüp düşünmeme
f
%
Evet 62 23
Kısmen 98 36.3
Hayır 110 40.7
Toplam 270 100
Tablo 4’te görüldüğü gibi araştırmaya katılan polislerin 68’i(%23) öğrenim
gördükleri okullarda rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin yeterli olduğunu,
98’i (%36.3) kısmen yeterli olduğunu ve 110’u da (%40.7) yeterli olmadığını
belirtmişlerdir.
4.1.4. Alınan Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerinin İş Yaşamına Olumlu
Katkısına Yönelik Düşüncelere İlişkin Bulgular
Alınan rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin iş yaşamına olumlu
katkısına yönelik düşüncelere ilişkin frekans dağılımı Tablo 5’te verilmiştir.
Tablo 5: Alınan Toplam Rehberlik Ve Psikolojik Danışma Hizmetlerinin İş Yaşamına
Olumlu Katkısı Olduğunu Düşünüp Düşünmemeye İlişkin Frekans Dağılımı
Alınan toplam rehberlik ve psikolojik danışma
hizmetlerinin iş yaşamına olumlu katkısı olduğunu
düşünüp düşünmeme
f
%
Evet 21 38.2
Kısmen 25 45.5
Hayır 9 16.4
Toplam 55 100
Tablo 5’te görüldüğü gibi Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinden
yararlananların 21’i (%38.2) aldıkları toplam rehberlik ve psikolojik danışma
43
hizmetlerinin iş yaşamına olumlu katkısı olduğunu, 25’i (%45.5) kısmen olumlu katkısı
olduğunu ve 9’u da (%16.4) olumlu katkısı olmadığını belirtmişlerdir.
4.2. Emniyet Teşkilatına Bağlı Okullardan Mezun Olan Polislerin İş Doyum
Düzeylerine İlişkin Bulgular
Emniyet Teşkilatına bağlı okullardan mezun olan polislerin iş doyumu
ölçeğinden aldıkları puanların aritmetik ortalama ve standart sapma değerleri Tablo
6’da verilmiştir.
Tablo 6: Emniyet Teşkilatına Bağlı Okullardan Mezun Olan Polislerin İş Doyum
Düzeylerine İlişkin Betimsel Değerler
N
S
İş Doyumu 270 62.06 15.15
Tablo 6’da görüldüğü gibi, Emniyet Teşkilatına bağlı okullardan mezun olan polislerin iş doyum düzeylerinin aritmetik ortalaması (X =62.06)’dır.
4.3. Meslekte Hizmet Sürelerine Göre Emniyet Teşkilatına Bağlı Okullardan
Mezun Olan Polislerin İş Doyum Düzeylerine İlişkin Bulgular
Araştırmaya katılan polislerin meslekte hizmet sürelerine göre, iş doyumu
ölçeğinden aldıkları puanların aritmetik ortalama ve standart sapma değerleri Tablo
7’de verilmiştir.
44
Tablo 7: Araştırmaya Katılan Polislerin Meslekte Hizmet Sürelerine Göre İş Doyumu
Düzeylerine İlişkin Betimsel Değerler
İş Doyumu
Hizmet Süresi
N
S
1 yıl 149 64.97 14.31
2 yıl 93 58.98 14.97
3 yıl 4 74.25 17.23
4 yıl 8 56.37 16.87
5 yıl 16 52.62 15.29
Toplam 270 62.06 15.15
Tablo 7’de görüldüğü gibi, en yüksek aritmetik ortalama iş doyumu için 3 yıl
(X =74.25) meslekte hizmet süresi olanlara ait iken; en düşük aritmetik ortalama ise 5 yıl
(X =52.62) meslekte hizmet süresi olan polislere aittir. Bu değerler arasında anlamlı bir
farklılık olup olmadığını saptamak için tek yönlü varyans analizi yapılmış ve aşağıda
Tablo 8’de sunulmuştur.
Tablo 8: Meslekte Hizmet Sürelerine Göre Polislerin İş Doyumu Puanlarına İlişkin Tek
Yönlü Anova Sonuçları
Varyansın
Kaynağı
Kareler
Toplamı
Sd
Kareler
Ortalaması
F
p
İş Doyumu
Gruplar
Arası 4424.496 4 1106.124
5.111
.001
Grup İçi 57352.304 265
216.424 Toplam 61776.800 269
Tablo 8’de görüldüğü gibi yapılan tek yönlü varyans analizi sonucunda,
meslekte hizmet sürelerine göre polislerin iş doyumu (p=.001) düzeyleri arasında
45
anlamlı farklılık olduğu görülmüştür. Bu farklılığın hangi gruplar arasında olduğunu
bulmak amacıyla yapılan Scheffe testinin sonuçlarına göre; meslekte hizmet süreleri 1
yıl olan polislerin, meslekte 5 yıl hizmet süresi olanlardan daha fazla doyum yaşadıkları
görülmüştür.
4.4. Emniyet Teşkilatına Bağlı Okullardan Mezun Olan Polislerin Tükenmişlik
Düzeylerine İlişkin Bulgular
Emniyet Teşkilatına bağlı okullardan mezun olan polislerin tükenmişlik alt
ölçeklerinden aldıkları puanların aritmetik ortalama ve standart sapma değerleri Tablo
9’da verilmiştir.
Tablo 9: Emniyet Teşkilatına Bağlı Okullardan Mezun Olan Polislerin Duygusal
Tükenme, Duyarsızlaşma ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma Düzeylerine İlişkin
Betimsel Değerler
N
S
Duygusal Tükenme 270 14.87 6.89
Duyarsızlaşma 270 6.03 4.07
Kişisel Başarı Duygusunda
Azalma
270 21.83 4.29
Tablo 9’da görüldüğü gibi Emniyet Teşkilatına bağlı okullardan mezun olan
polislerin duygusal tükenme düzeylerinin aritmetik ortalaması (X =14.87), duyarsızlaşma
düzeylerinin aritmetik ortalaması (X = 6.03) ve Kişisel başarı duygusunda azalma
düzeylerinin aritmetik ortalaması (X = 21.83)’ tür.
46
4.5. Meslekte Hizmet Sürelerine Göre Emniyet Teşkilatına Bağlı Okullardan
Mezun Olan Polislerin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma ve Kişisel Başarı
Duygusunda Azalma Düzeylerine İlişkin Bulgular
Araştırmaya katılan polislerin meslekte hizmet sürelerine göre, duygusal
tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı duygusunda azalma alt ölçeklerinden aldıkları
puanların aritmetik ortalama ve standart sapma değerleri Tablo 10’da verilmiştir.
Tablo 10: Araştırmaya Katılan polislerin Meslekte Hizmet Sürelerine Göre Duygusal
Tükenme, Duyarsızlaşma ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma Düzeylerine İlişkin
Betimsel Değerler
Duygusal
Tükenme
Duyarsızlaşma
Kişisel Başarı
Duygusunda
Azalma
Hizmet
Süresi
N
S
S
S
1 yıl 149 14.97 6.81 6.10 4.02 21.12 4.54
2 yıl 93 16.67 6.61 7.06 4.51 19.97 4.89
3 yıl 4 9.25 6.29 2.75 3.20 22.50 5.50
4 yıl 8 15.75 4.20 5.25 3.24 21.87 2.74
5 yıl 16 17.43 6.92 6.12 4.39 20.18 5.24
Toplam 270 15.64 6.74 6.35 4.21 20.71 4.69
Tablo 10’da görüldüğü gibi, en yüksek aritmetik ortalama duygusal tükenme için
5 yıl (X =17.43), duyarsızlaşma için 2 yıl (X =7.06) ve kişisel başarı duygusunda azalma
için 3 yıl (X =22.50) meslekte hizmet süresi olanlara ait iken; en düşük aritmetik
ortalama duygusal tükenme için 3 yıl (X =9.25), duyarsızlaşma için 3 yıl (X =2.75) ve
kişisel başarı duygusunda azalma için 2 yıl (X =19.97) meslekte hizmet süresi olan
polislere aittir. Bu değerler arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını saptamak için
tek yönlü varyans analizi yapılmış ve aşağıda Tablo 11’de sunulmuştur.
47
Tablo 11: Meslekte Hizmet Sürelerine Göre Polislerin Duygusal Tükenme,
Duyarsızlaşma ve Kişisel Başarı Duygusunda Azalma Puanlarına İlişkin Tek Yönlü
Anova Sonuçları
Varyansın
Kaynağı
Kareler
Toplamı
Sd
Kareler
Ortalaması
F
p
Duygusal
Tükenme
Gruplar
Arası 381.464 4 95.366
2.131
.077
Grup İçi 11858.403 265
44.749
Toplam 12239.867 269
Duyarsızlaşma
Gruplar
Arası 119.049 4 29.762
1.690
.153
Grup İçi 4667.103 265
17.612
Toplam 4786.152 269
Kişisel Başarı
Duygusunda
Azalma
Gruplar
Arası 103.761 4 25.940
1.182
.319
Grup İçi 5814.847 265
21.943
Toplam 5918.607 269
Tablo 11’de görüldüğü gibi yapılan tek yönlü varyans analizi sonucunda,
meslekte hizmet sürelerine göre polislerin duygusal tükenme (p=.077), duyarsızlaşma
(p=.153) ve kişisel başarı duygusunda azalma(p=.047) düzeyleri arasında anlamlı bir
farklılık olmadığı görülmüştür.
48
BÖLÜM V
TARTIŞMA VE YORUM
Bu bölümde, araştırma sonucunda elde edilen bulgular tartışılmış ve
yorumlanmıştır. Literatür incelendiğinde yurt içinde polislerin iş doyumu ve
tükenmişlik durumları ile ilgili araştırmaların az olduğu, psikolojik hizmet algıları ile
ilgili araştırmaların yapılmadığı görülmüştür. Bu nedenle araştırma sonuçları
yorumlanırken bu sınırlılık dikkate alınmıştır.
Araştırmaya katılan polislerin 223’ü (%82.6) ‘evet’ yanıtını vererek rehberlik ve
psikolojik danışma hizmetlerinin yaygınlaştırılması gerektiğini, 40’ı (%14.8) ‘kısmen’
yaygınlaştırılması gerektiğini ve 7’si de (%2.6) ‘hayır’ yanıtını vererek
yaygınlaştırılması gerekmediğini belirtmişlerdir. Polis Meslek Yüksek Okulu
öğrencileri kesin olarak uyulması gereken kurallardan oluşan bir disiplin ve hiyerarşi
sistemi içinde eğitim ve öğretim görmektedirler. Dolayısıyla sivil ortamdan gelip,
disiplin ve hiyerarşinin bulunduğu resmi bir ortama gelen ve ailesinden uzaklaşmak
zorunda kalan öğrencilerin uyum sorunları yaşama ihtimallerinin yüksek olduğu
söylenebilir. Kişi sorunlarının bir çoğunu kendi imkanları ile uygun bir çözüme
kavuşturabilir ama bazı sorunlar bireyi köşeye sıkıştırır. Bu durumda kişi ya problemin
çeşitleri, yönleri hakkında yeterli bilgiye, gerekli tecrübeye ve moral gücüne sahip
değildir ya da kendini iyi tanımamaktadır. Bu süreçte kişi dışardan “ bilen birinin”
yardımına ihtiyaç duyacaktır. ( Tan, 1992)
Araştırmaya katılan polislerin yaklaşık 5/4’ünün Emniyet Teşkilatına bağlı
okullarda rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin yaygınlaştırılması gerektiğini
düşünmelerinde, öğrencilerin psikolojik hizmetlere çok fazla ihtiyaç duyduğunu, bu
hizmetlerin yaygınlaştırılmasıyla öğrencilerin kişilik gelişimi ve öğrenim gördükleri
okula daha kolay uyum sağlayabileceklerini düşünmeleri etkili olmuş olabilir.
Araştırmaya katılan polislerin 208’i(%77) Emniyet teşkilatına bağlı okullarda
rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerine çok ihtiyaç olduğunu düşünmekte iken,
54’ü (%20) biraz ihtiyaç olduğunu ve 8’i de (%3)hiç ihtiyaç olmadığını belirtmişlerdir.
49
Bu bulgu ‘rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin yaygınlaştırılması gerektiğini
düşünme’ ile ilgili bulguyla birbirini destekler niteliktedir. Birçok araştırmada ergenlik
dönemi 12-25 yaş arası olarak kabul edilmektedir (Şahin ve ark., 1994; Kulaksızoğlu,
1998; Koç, 2004). Polis Meslek Yüksek Okulları Giriş Yönetmeliği’ne (2008) göre
Polis Meslek Yüksek Okulları sınavına müracaat edecek adaylarda askerliğini
yapmayan erkekler ile bayan adaylar için 18 yaşını tamamlamış ve 24 yaşından gün
almamış olmak, askerlik hizmetini yapmış erkek adaylar için ise 26 yaşından gün
almamış olmak şartı aranmaktadır. Buna göre Polis Meslek Yüksek Okulu
öğrencilerinin ergen olduklarını ve ergenlik dönemine ait bir takım prolemlerinin
bulunabileceğini söyleyebiliriz. Ergenlik döneminde başarılamamış olanın üstesinden
daha ileri dönemlerde gelmek oldukça güçtür. Buna göre sağlıklı bir ergenlik dönemi
kişilik gelişimi, yetişkinlik döneminde de bu sağlıklı gelişimin devam edeceği anlamına
gelmektedir (Josselson, 1987; akt: Dinçel, 2006). Bu nedenle rehberlik ve psikolojik
danışma hizmetlerine Emniyet Teşkilatına bağlı okullarda çok fazla ihtiyaç duyulduğu
düşünülebilir.
Araştırmaya katılan polislerin 68’i(%23) öğrenim gördükleri okullarda rehberlik
ve psikolojik danışma hizmetlerinin yeterli olduğunu, 98’i (%36.3) kısmen yeterli
olduğunu ve 110’u da (%40.7) yeterli olmadığını belirtmişlerdir. Türkiye’de özellikle
1950’li yıllardan sonra rehberliğin geliştiği görülmektedir (Bakırcıoğlu,2000;
Hatunoğlu, 2006). 1950’li yıllardan beri üzerinde durulan bir konu olmasına rağmen
Atli (2004), öğrenci görüşlerine göre ortaöğretim okullarında rehberlik hizmetleri
sunum düzeylerini araştırdığı çalışmasında, okul PDR hizmeti sunum düzeylerinin
devlet okullarında oldukça düşük, özel liselerde ise yeterli düzeyde olmadığını
belirlemiştir.
Emniyet Teşkilatında da özellikle 2004 yılında merkez ve taşra teşkilatlarında,
eğitim ve öğretim kurumlarında Rehberlik ve Danışma Büro Amirliklerinin
kurulmasıyla rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerine verilen önemin arttığı
görülmektedir. Ancak bu araştırmanın bulgusuna göre Emniyet Teşkilatına bağlı
okullarda rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin yeterli düzeyde olmadığı,
bunun nedeninin de Emniyet Teşkilatı’na bağlı okulların hepsinde Rehberlik ve
Psikolojik Danışma Büro Amirliği’nin bulunmasına rağmen, psikolojik hizmetleri
50
sunanların tamamının uzman olmamasından, bazı okullarda bir uzmanın 400-500 kadar
öğrenciye hizmet sunmak zorunda kalmasından kaynaklandığı düşünülmektedir.
Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinden yararlananların 21’i (%38.2)
aldıkları rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin iş yaşamına olumlu katkısı
olduğunu, 25’i (%45.5) kısmen olumlu katkısı olduğunu ve 9’u da (%16.4) olumlu
katkısı olmadığını belirtmişlerdir. Okullarda psikolojik danışma hizmetleri, bireylerin
yaşamları boyunca karşılaşabilecekleri problemlerin önlenebilmesi için gelişimsel
konulara odaklanarak duyuşsal, sosyal ve psikolojik sağlığın oluşturulmasını
amaçlamaktadır (Ültanır, 2000). Yani okullarda sunulan psikolojik danışma hizmetleri
bireylerin yalnızca öğrenim sürecinde karşılaştıkları sorunları değil; gelecekte de
karşılaşabilecekleri problemlerin önlenmesini amaçlamaktadır.
Kişilerin zamanı iyi kullanma, diğer insanlarla iyi ilişkiler kurabilme,
yeteneklerini tanıma ve geliştirme gibi kendini gerçekleştirmeye yönelik özellikleri, iş
hayatı için de geçerlidir (Ergenç, 1981). Rehberlik ve Danışma Büro Amirlikleri
Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliği’ne (2004) göre de rehberlik ve psikolojik
hizmetlerin amaçlarından biri de bireylerin mesleki ve sosyal hayata uyumlarının
kolaylaştırılmasını sağlamaktır.
Bu bulgu sonucuna göre Emniyet Teşkilatı’na bağlı okullarda sunulan rehberlik ve
psikolojik danışma hizmetlerinin kişilerin meslek yaşamlarını da olumlu etkilediği ve
bunun hizmetten yararlanan polislerin çoğunluğu tarafından da bu şekilde algılandığı
şeklinde yorumlanabilir.
Emniyet Teşkilatına bağlı okullardan mezun olan polislerin iş doyum
düzeylerinin aritmetik ortalaması 62.06’dır. Ölçekten alınabilecek en yüksek puan 100,
en düşük puan 20 olup, orta noktaya düşen 60 ise nötr doyumu ifade etmektedir.
Puanların 20’ye yaklaşması doyum düzeyinin düştüğünü, 100’e yaklaşması ise
yükseldiğini göstermektedir (Oran, 1989). Bu bulguya göre Emniyet Teşkilatına bağlı
okullardan mezun olan polislerin iş doyumu düzeylerinin ne düşük ne de yüksek
olduğu, yani nötr olduğu söylenebilir. Şanlı (2006) da Adana ilinde çalışan polislerin iş
doyumu ve tükenmişlik düzeylerini bazı değişkenler açısında incelediği çalışmasında
erkek polislerin iş doyum düzeylerinin aritmetik ortalamasını 64.18 ve Çevik Kuvvet
51
Şube Müdürlüğünde çalışan polislerin iş doyum düzeylerinin aritmetik ortalamasını da
64.23 olarak bulmuştur.
Meslekte hizmet sürelerine göre polislerin duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve
kişisel başarı duygusunda azalma düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık olmadığı
görülmüştür. Bununla birlikte, meslekte hizmet sürelerine göre polislerin iş doyumu
düzeyleri arasında ise anlamlı farklılık olduğu görülmüştür. Literatür incelendiğinde
Gaines ve Jermier (1983) de polislerin mesleki kıdemlerinin tükenmişlik düzeyleri
üzerinde anlamlı bir farkın olmadığını saptamıştır.
Girgin (1995) öğretmenlerde tükenmişlik konulu araştırmasında duyarsızlaşma ve
kişisel başarısızlık düzeyleri açısından anlamlı fark saptamıştır. Şanlı (2006), mesleki
kıdem açısından duyarsızlaşma ve kişisel başarı duygusunda azalma düzeyinde anlamlı
fark saptamış, duygusal tükenme düzeyinde ise anlamlı fark saptayamamıştır. Çıtak
(1998), sağlık çalışanlarının tükenmişlikleri konulu çalışmasında, 5 yılın altında
çalışanların kişisel başarı duygusunda azalmanın 5 yılın üstünde çalışanlara göre daha
yüksek olduğunu; Seğmenli (2001), öğretmenlerin tükenmişlikleri ile ilgili çalışmasında
çalışma süresi 5 yıl olan rehber öğretmenlerin kişisel başarı duygusunda azalma
düzeyinde tükenmişlik yaşadıklarını saptamıştır. Baysal (1995) ise, öğretmenlerde
tükenmişlik konulu araştırmasında duyarsızlaşma düzeyinde anlamlı fark saptamıştır.
Demirkol (2006), avukatların duygusal tükenmişlik düzeylerinin hizmet süresi
değişkenine göre anlamlı bir farklılık gösterirken; duyarsızlaşma ve kişisel başarı
düzeylerinin hizmet süresine anlamlı farklılığın bulunmadığını saptamıştır.
Fosam ve arkadaşları (1998) İngiltere polisi üzerinde yaptıkları araştırmada
meslekte 2 yıldan az süredir çalışanların, 2 yıldan fazla çalışanlara göre iş doyum
düzeylerinin daha fazla olduğunu belirlemiştir. Çam (1989), sağlık çalışanlarının iş
doyumu ve tükenmişlik, Tahta (1995), öğretmenlerin iş doyumu ve Ergene (1994) de
müfettiş adaylarının iş doyumunu araştırdıkları çalışmalarında iş doyumu düzeyinde
anlamlı fark saptamamıştır. Literatür incelendiğinde bu araştırma sonucunun aksine bazı
araştırmacıların çalışanların hizmet süresinin artmasıyla iş doyum düzeylerinin de
arttığını tespit ettiği görülmüştür (Tosunoğlu, 1998; Aydınay, 1996; Kılıç, 2002;
Seğmenli, 2001).
52
Meslekte hizmet süresinin artmasıyla iş doyumu düzeyinin artması beklenirken bu
araştırmada düşmesi, yapılan araştırmalarda meslekte hizmet süresinin genellikle 0-5, 6-
10, 11-15, 16-20, 21 ve üstü yıllar arasında değerlendirilmesinden kaynaklanıyor
olabilir. Ayrıca Polis Çevik Kuvvet Yönetmeliği’ne (1982) göre Çevik Kuvvet
birimlerine seçilmiş ve bu birimlerde görevlendirilmiş olan personelin bu birimdeki
görev süreleri üç yıldır. İdarenin gerek görmesi durumunda bu süre üç yıla kadar
uzatılabilir. Meslekte hizmet süresi 5 yıl olan polislerin meslekte hizmet süresi 1 yıl
olanlara göre iş doyumu düzeylerinin daha düşük olması, Çevik Kuvvet Şube
Müdürlüğünde zorunlu çalışma sürelerinin dolmuş olmasından, bireysel
performanslarını sergileyebilecekleri çalışma ortamının bulunmamasından
kaynaklanmış olabilir. Meslek yaşamında beklentilerinin zaman geçtikçe değişmesi ve
işin beklentilerine cevap vermemesi de etkili olmuş olabilir.
Emniyet Teşkilatına bağlı okullardan mezun olan polislerin duygusal tükenme
düzeylerinin aritmetik ortalaması 14.87, duyarsızlaşma düzeylerinin aritmetik
ortalaması 6.03 ve kişisel başarı duygusunda azalma düzeylerinin aritmetik ortalaması
21.83’ tür. Şanlı’nın (2006) araştırma bulguları ile bu araştırmanın bulguları benzerlik
göstermektedir. Şanlı, erkek polislerin duygusal tükenme düzeylerinin aritmetik
ortalamasını 15.27, duyarsızlaşma düzeylerinin aritmetik ortalamasını 5.40 ve kişisel
başarı duygusunda azalma düzeylerinin aritmetik ortalaması 21.98; Çevik Kuvvet Şube
müdürlüğünde çalışanların duygusal tükenme düzeylerinin aritmetik ortalamasını 14.23,
duyarsızlaşma düzeylerinin aritmetik ortalamasını 6.23 ve kişisel başarı duygusunda
azalma düzeylerinin aritmetik ortalamasını 20.32 olarak bulmuştur.
Bununla birlikte bu araştırmanın bulgularından farklı araştırmalar da mevcuttur
(Taşdöven 2005; Güzdüz, Erkan ve Gökçakan, 2007). Taşdöven (2005) tükenmişlik
düzeylerini çalıştıkları birim açısından incelediği çalışmasında Çevik Kuvvet Şube
Müdürlüğünde çalışan polislerin duygusal tükenme düzeylerinin aritmetik
ortalamalarını 6.78, duyarsızlaşma düzeylerinin aritmetik ortalamasını 18.80 ve kişisel
başarı duygusunda azalma düzeylerinin aritmetik ortalamasını 12.58 olarak saptamıştır.
Gündüz, Erkan ve Gökçakan (2007) da erkek polislerin duygusal tükenme düzeylerinin
aritmetik ortalamasını 12.00, duyarsızlaşma düzeylerinin aritmetik ortalamasını 3.39 ve
kişisel başarı duygusunda azalma düzeylerinin aritmetik ortalamasını ise 19.2 olarak
bulmuştur. Bunun nedeni Taşdöven’in araştırmasını Ankara; Gündüz, Erkan ve
53
Gökçakan’ın da Mersin ilinde çalışan polisler üzerinde gerçekleştirmesinden
kaynaklanmış olabilir.
54
BÖLÜM VI
SONUÇ VE ÖNERİLER
Emniyet Teşkilatına bağlı okullarda psikolojik hizmetlerin iş doyumu ve
tükenmişlik ile ilişkisini incelemek amacıyla yapılan bu araştırmada elde edilen
sonuçlar ve öneriler üzerinde durulmuştur.
6.1. Sonuç
Araştırmaya katılan polislerin %82.6’ının rehberlik ve psikolojik danışma
hizmetlerinin yaygınlaştırılması gerektiğini, %77’sinin Emniyet teşkilatına bağlı
okullarda rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerine çok ihtiyaç olduğunu,
%40.7’inin öğrenim gördükleri okullarda rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin
yeterli olmadığını düşündükleri belirlenmiştir.
Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinden yararlananların %38.2’ inin
aldıkları toplam rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin iş yaşamına olumlu
katkısı olduğunu, %45.5’inin de kısmen olumlu katkısı olduğunu düşündükleri
belirlenmiştir.
Emniyet Teşkilatına bağlı okullardan mezun olan polislerin iş doyum
düzeylerinin nötr düzeyde olduğu, duygusal tükenme düzeylerinin orta düzeyde olduğu,
yüksek düzeyde duyarsızlaşma yaşadıkları ve kişisel başarı duygusunda azalma
düzeylerinin yüksek olduğu belirlenmiştir.
Meslekte hizmet sürelerine göre polislerin duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve
kişisel başarı duygusunda azalma düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık olmadığı
görülmüştür. Bununla birlikte, meslekte hizmet sürelerine göre polislerin iş doyumu
düzeyleri arasında ise anlamlı farklılık olduğu görülmüştür.
6.2. Öneriler
Araştırma bulguları sonucunda faydalı olabileceği düşünülen öneriler şunlardır.
55
1. Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünde çalışan polislerin zorunlu görev sürelerinin
bitmesinden sonra görev yerlerinin değiştirilmesi iş doyumunun artmasında
etkili olabilir.
2. Rehberlik ve Psikolojik Danışma Büro Amirliği’nde çalışan uzman personel
sayısı arttırılarak Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin yeterli düzeyde
sunulması sağlanabilir.
3. Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri hakkında öğrencileri bilgilendirmeye
yönelik faaliyetler arttırılarak daha fazla öğrencinin bu hizmetlerden
yararlanmaları sağlanabilir.
4. Polislerin meslekle ilgili beklentilerinin neler olduğunu belirlemeye yönelik
toplantılar yapılabilir. Böylelikle polislerin iş doyumu düzeylerinin artması ve
tükenmiş düzeylerinin artması için bireysel ve örgütsel olarak neler
yapılabileceği ile ilgili kararlar alınabilir.
5. Stres ve stresle baş etme yöntemleri hakkında polislere hizmet içi eğitim,
seminer v.b. düzenlenebilir. Bu sayede insanlarla yakın ilişkiler içinde olan ve
stresli durumlarla karşılaşan Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde görev yapan
polislerin daha az tükenmişlik yaşamaları sağlanabilir. Rehberlik ve psikolojik
danışma hizmetleri yaygınlaştırılarak daha çok öğrenciye ulaşılabilir.
6. Bu araştırmada polislerin psikolojik hizmet algılarına bakılmıştır. Psikolojik
hizmetlerin daha yararlı olabilmesi için öğrencilerin psikolojik ihtiyaçlarının
neler olduğunu belirlemeye yönelik araştırmalar yapılabilir.
7. İl ve İlçe Emniyet Müdürlükleri’nde çalışan polislerin psikolojik hizmetlerden
yararlanma düzeylerine yönelik araştırmalar yapılabilir.
8. Bu araştırma 2004 yılında Adana ilinde çalışan polislerden seçilen bir örneklem
grubu üzerinde yapılmıştır. Polislerin psikolojik hizmet algıları, iş doyumu ve
tükenmişlik düzeylerini belirleyecek daha geniş kapsamlı araştırmalar
yapılabilir.
56
KAYNAKÇA
Akçaoğlu, Z. F. (1989), “İ.E.T.T. Şoförlerinde İş Tatmini ve Depresyon”, Yüksek Lisans
Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul
Alcorn ve Petrie (1997) “Police Burnout and Attitudes to Women and Domestic
Violence”, Second Australasian Women and Policing Conference.
Al-Louzi ve Salah, H. (1997), “A Comparative Study of Job Satisfaction Between
Registered and Practical Female Nurses in Jordan”, Ph. D. Michigan
State University, Dissertation Abstracts International, c. 58, s.1, ss.188,
July.
Amstrong, M. (1993), ‘Personel Management Practice (Fourth Edition)’, London:
Kogan Page Limited.
Arı, G.S. ve Bal, E.Ç. (2008); “Tükenmişlik Kavramı: Birey ve Örgütler Açısından
Önemi, Celal Bayar Üniversitesi”, İ.İ.B.F. Yönetim ve Ekonomi Dergisi
c.15, s.1, ss. 131-148
Ataman, G. (2002), İşletme Yönetimi Temel ve Kavramlar Yeni Yaklaşımlar, İstanbul:
Türkmen Kitapevi.
Atli, A. (2004), ‘Ortaöğretim Okullarında Rehberlik Hizmetleri Sunum Düzeylerinin
Öğrenci Görüşlerine Göre Değerlendirilmesi’, Yüksek Lisans Tezi,
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Van.
Aydemir, A. ( 2003), ‘Yöneticilerde Stres ve Tükenmişlik Düzeyleri İle Bireylerarası
Çatışmalara Girme Eğilimi Arasındaki İlişkiler Üzerine Bir Araştırma’,
Yüksek Lisans Tezi, Osmangazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Eskişehir.
Bakırcıoğlu, R. (1994), Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık. Ankara: Turhan Kitabevi
Balcı, S. (1990), ‘Meslek Liselerinde Psikolojik Danışma Ve Rehberlik Hizmetlerinden
Beklentiler”, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler,
Enstitüsü Eğitimde Psikolojik Hizmetler Anabilim Dalı, Ankara.
Bandura, A. (1977), “Self-Efficacy:Toward A Unifying Theory Of Behavioral Change”,
Psychological Review, c. 84, s. 2, ss.191-215.
Barutçigil, İ. (2002), Performans Yönetimi, 1.Baskı, Kariyer Yayıncılık, İstanbul
Baştemur, Y. (2006), ‘İş Tatmini İle Yaşam Tatmini Arasındaki İliskiler: Kayseri
Emniyet Müdürlügü’nde Bir Araştırma’, Yüksek Lisans Tezi, Erciyes
57
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri
Baysal, A. (1995), “Lise ve Dengi Okul Öğretmenlerinde Meslekte Tükenmişliğe Etki
Eden Faktörler”, Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, İzmir
Baysal, C. ve Tekarslan, E. (1996), ‘İşletmeciler İçin Davranış Bilimleri’, İstanbul:
Avcıol Basım Yayın.
Blowers, C., A. Mathews, J. Cobb (1987), ‘Generalised anxiety: Controlled treatment
study’, Behaviral Research and Therapy. c.25, s.6, ss.493-502.
Budak, G. ve Sürgevil, O. (2005), ‘Tükenmişlik ve Tükenmişliği Etkileyen Örgütsel
Faktörlerin Analizine İlişkin Akademik Personel Üzerine Bir Uygulama’,
Dokuz Eylül Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, c.20, s.2, ss.95-108.
Burke, R. J. (1989), “Career stages, satisfaction and well being, among police officers”
Psychological Reports, c. 65 (1), ss.3-12.
Cerrah, İ. ve Semiz, E. (2000), Yirmi Birinci Yüzyılda Polis Temel Sorunları-
ÇağdaşYaklaşımlar, Ankara: Sibel Matbaası.
Coşkuner, A. (1994), “İletişim Becerisini Geliştirme Eğitiminin İş Görenlerin İletişim
Çatışmalarına Girme Eğilimlerine, Yalnızlık Düzeylerine ve İş
Doyumlarına Etkisi”, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Çam, O. (1989), “Hemşirelerde Tükenmişlik ve Çeşitli Değişkenlere Göre
İncelenmesi”, Doktora Tezi, Ege Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü,
İzmir.
Çam, O. (1992), “Tükenmişlik Envanterinin Geçerlik ve Güvenirliliğinin
Araştırılması”, R. Bayraktar ve İ. Dağ, VII. Ulusal Psikoloji Kongresi
Bilimsel Çalışmaları, 22-25 Eylül, ss.155-159, Ankara: VII. Ulusal
Psikoloji Kongresi Düzenleme Kurulu ve Türk Psikologlar Derneği
Yayını.
Çetinkanat, C. (2000), Örgütlerde Güdüleme ve İş Doyumu, Ankara: Anı Yayıncılık.
Çıtak, G. (1998), “Hemşirelik Yüksek Okulu Öğretim Elemanlarının Empati Beceri ve
Tükenmişlik Düzeylerinin Belirlenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe
Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Daft, R. (1994), ‘Management’, The Dryden Press.
Dinç, K. (2008), “Yardım Mesleklerinde Tükenmişlik Sendromu”, Dönem Projesi,
Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
58
Doğaslan, T. (2005), “Emniyet Teşkilatında Rehberlik ve Danışma Hizmetleri”, Çağın
Polisi Dergisi, s. 39.
Eisenstat, R. A. ve Felner, R. D. (1984) “Toward A Differentiated View of Burnout:
Personal and Organizational Mediators of Job Satisfaction and Stress”,
American Journal of Community Psychology, c.12, s.4, ss.411-430.
Emniyet Genel Müdürlüğü (1994), Polis Okulları Kuruluş, Görev ve Çalışma
Yönetmeliği, 25.08.1994.
Emniyet Genel Müdürlüğü (2004), Rehberlik ve Danışma Büro Amirlikleri Kuruluş,
Görev ve Çalışma Yönetmeliği, 02.03.2004.
Eren, E. (2000), Örgütsel Davranış ve Yönetim Psikolojisi, İstanbul: Beta Yayınları.
Erford, B. T. (2003), Transforming the School Counseling Profession, New Jersey:
Merrill Prentice Hall.
Ergene, T. (1994), “Müfettiş Adaylarının İş Doyumu Düzeyleri”, I. Egitim Bilimleri
Kongresi Kitabı, Çukurova Üniversitesi, Adana.
Ergin, B. (2001), “İş Verimliliği, Etkinlik ve İş Doyumu Bakımından Eğitimin İş
Ortamına Transferinde Yöneticilerin Etkisi”, Yüksek Lisans Tezi, Yıldız
Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
ERGİN, C. (1993), “Doktor ve hemşirelerde tükenmişlik ve Maslach Tükenmişlik
Ölçeğinin Uyarlanması”, R. Bayraktar ve İ. Dağ, VII. Ulusal Psikoloji
Kongresi Bilimsel Çalışmaları, 22-25 eylül, ss.143-154, Ankara: VII.
Ulusal Psikoloji Kongresi Düzenleme Kurulu ve Türk Psikologlar
Derneği Yayını.
Ergin, C. (1997), “Bir İş Doyumu Ölçümü Olarak “İş Betimlemesi Ölçeği”: Uyarlama,
Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması”, Türk Psikoloji Dergisi, c.12, s.39,
ss.25-36.
Eroğlu, F. (1982), “Türk kültüründe motivasyon”, Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi İşletme Dergisi, c.5, s.3-4, ss. 187-221.
Euwema M., A.B. Bakker, N. Kop (2004) “The Behaviour of Police Officers in
Conflict Situations: How Burnout and Reduced Dominance Contribute to
Better Outcomes”, Work & Stress, c.18 (1), ss. 23 – 38.
Fındıkçı, İ. (2002), İnsan Kaynakları Yönetimi (2.Basım), İstanbul: Alfa Basım Yayım
Fosam, E.B., M.F.J Grimsley; S.J. Wisher (1998), “Exploring Models for Employee
Satisfaction With Particular Reference to A Police Force”, Journal of
59
Total Quality Management, c. 9, s.2–3, ss.235–248.
Fraenkel, J. R and Norman, E. W. (2003), How To Design and Evaluate Research,
McGraw. Hill Publishing Company.
Gaines J. ve Jermier J. (1983), “Emotional Exhaustion in A High Stress Organization”.
Academy of Management Journal, c.26, s.4, ss.567-586.
Girgin, G. (1995), “İlkokul Öğretmenlerinde Meslekte Tükenmişliğin Gelişimini
Etkileyen Değişkenlerin Analizi ve Bir Model Önerisi”, Doktora Tezi,
Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir.
Günbayı, İ. ( 2000), Örgütlerde İş Doyumu ve Güdülenme, Ankara: Özen Yayıncılık.
Gündüz, B. (2005), “İlköğretim Öğretmenlerinde Tükenmişlik”, Mersin Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi, c. 1, s. 1, ss.152-166.
Hatunoğlu, A. ve Hatunoğlu Y. (2006), “Okullarda Verilen Rehberlik Hizmetlerin
Problem Alanları”, Kastamonu Eğitim Dergisi, c. 14, s.1 Mart, ss. 333-
338.
İncir, G. (1985) Çalışanların Motivasyonuna Genel Bir Bakış, Milli Prodüktive
Merkezi, Ankara.
İncir, G. (1990), Çalışanların İş Doyumu Üzerinde Bir İnceleme, Milli Prodüktive
Merkezi Yayınları, Ankara.
İncir, G. (2000), Motivasyon İçin Ödül Programları, Verimlilik Dergisi, MPM Yay.,
No:2000/4, Ankara.
İştahlı, B. (2005), “Rehberlik Ve Psikolojik Danışma Hizmetlerinin Eğitimdeki Önemi”,
Tezsiz Yüksek Lisans Semineri, Yeditepe Üniversitesi, Eğitim Bilimleri
Enstitüsü, İstanbul.
Janssen, Peeter P. M.; Peeters, Maria C. W.; Jonge, Jan de; Houkes, Inge ve Tummers,
Gladys E. R. (2004) “Spesifik relationships between job demands, job
resources and psychological outcomes and the mediating role of negative
work- home interference”, Journal Of Vocational Behavior,c.65, s.3,
ss.411-429.
Kaptan, S. (1989), Bilimsel Araştırma ve Gözlem Teknikleri, Ankara: Tekışık A.Ş.Veb
Ofset Tesisleri.
Karahan, T. F. ve Sardoğan, M.E. (2004), Psikolojik Danışma ve Psikoterapide
Kuramlar, Samsun: Deniz Kültür Yayınları.
Karakılıç, H.(2006), “Silahlı bir meslek grubunda ruhsal rahatsızlıkları
değerlendirmenin önemi: Türk Emniyet Teşkilatındaki uygulamanın bir
60
özeti”, Anadolu Psikiyatri Dergisi, 7(ek sayı .1), ss. 35-42.
Karaodul. G. (2003), “Ankara İl Merkezindeki Sağlık Meslek Liselerinde Çalışan
Yönetici ve Öğretmenlerin Tükenmişlik Durumları”, Ankara
Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Kartal, Ş. (2006), “Alan Ve Alan Dışından Atanan Sınıf Öğretmenlerinin İş Tatmin
Düzeylerinin Karşılaştırmalı Analizi (Nevsehir ili örnegi)”, Yüksek
Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri.
Kepçeoglu, M. (1999), Psikolojik Danışma ve Rehberlik, İstanbul: Alkım Yayınları.
Kepçeoğlu, M. (2001), Psikolojik Danışma ve Rehberlik, İstanbul: Alkım Yayınevi.
Kınalı, G. (2000), “Resmi ve Özel Okullardaki Rehber Öğretmenlerin İş Tatminleri”,
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İstanbul.
Koç, M. (2004), “Gelişim Psikolojisi Açısından Ergenlik Dönemi ve Genel Özellikleri”,
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, s.17, ss.231-256.
Koçel, T. (2001), İşletme Yöneticiligi (8.Basım), İstanbul: Beta Basım.
Köknel, Ö. (1997), Kişilik, İstanbul: Altın Kitaplar Yayınları.
Kulaksızoğlu, A. (2000) Ergenlik Psikolojisi, 3. Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul.
Kuzgun, Y. (1992), Rehberlik ve Psikolojik Danışma, Ankara: ÖSYM Yayınları.
Kuzgun, Y. (2000), Meslek Danışmanlığı, Ankara: Nobel Yayınları.
Maslach, C. (1982), “Burnout, the Cost Of Caring”, Englewoods Cliffs, NJ:Prentice
Hall.
Maslach, C. (2003), “Job burnout: New directions in Research and Intervention”,
Current Directions in Psychological Science, c.12, s.5, ss.189-192.
Maslach, C. ve Leiter, M.P. (1997), The Truth About Burnout, San Fransisco: Jossey
Bass Inc.
Maslach, C., M.P. Leıter, W.B. Schaufelı (2001), “Job Burnout”, Annual Reviews of
Psychology, s.52, ss.397-422.
Maslach, Ch. ve Jackson, S.E. (1981), “The Measurement of Experienced Burnout”,
Journal of Occupational Behavior, c.2, s.2, ss.99-113.
Meier, S. T. (1983), “Toward a Theory of Burnout”, Human Relations, c.36, s. 10,
ss.899-910.
Murat M. (2000), “Sınıf Öğretmenlerinde 10 Yıllık Meslek Sürecinde Tükenmişliğin
Gelişiminin Haritalanması ve Bazı Değişkenlere Göre İncelenmesi”,
Doktora Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
61
Trabzon.
Murat M. (2003), “Emniyet Görevlilerinin Tükenmişlik Durumları”, Polis Bilimleri
Dergisi, c.5, s.2, ss.95-108.
Nalla, M.K. and Boke, K. (Basılacak) “Police Organizational Culture and Job
Satisfaction: A Comparison Of Law Enforcement Officers’ Perceptions
in Two Midwestern States in the U.S.” Journal of Criminal Justice and
Security.
Nystul, M.S. (1999), Introduction to Counseling: An Art and Science Perspective,
Boston: Allyn and Bacon.
Onaran, O. (1981), Çalışma Yaşamında Güdülenme Kuramları, Ankara: Ankara
Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları.
Özmen, H. (2001), Görme Engelliler Okullarında Görev Yapan Öğretmenlerin
Tükenmişlik Düzeyleri, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Özsoy, O. (2002), Değişen Dünyada Meslek Seçimi, Geleceğin Meslekleri, İstnbul:
Hayat Yayınları,
Özyurt, A. (2004), “İstanbul Hekimlerinin İş Doyum ve Tükenmişlik Düzeyleri”,
Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimler Enstitüsü,
İstanbul.
Perlman, B. ve Hartman, A. E (1982), “Burnout: Summary and future research”, Human
Relations, c.35, s.4, ss.283-305.
Polis Akademisi Başkanlığı (2005), “Polis Meslek Yüksek Okulları Yönetim Birimleri
Kuruluş”, Görev ve Çalışma Yönetmeliği,19.04.2005.
Polis Yüksek Öğretim Kanunu (2001), Kanun No. 4652, RG: 09.05.2001/24397.
Robbins, S. (1994), Örgütsel Davranışın Temelleri (Çeviren: S.A. Öztürk, Eskişehir:
Anadolu Üniversitesi Yayını.
Seğmenli, S. (2001), “Rehber Öğretmenlerde Tükenmişlik Düzeylerinin İncelenmesi”,
Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ankara.
Serarslan, F. (2006), ‘Yatılı Kız Lisesi Öğrencilerinin Topluma Uyum Problemleri:
(Kandilli Kız Lisesi örneği)’, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Sucuoğlu, B. ve Kuloğlu, N. (1996), “Özürlü Çocuklarla Çalışan Öğretmenlerde
Tükenmişliğin Değerlendirilmesi”, Türk Psikoloji Dergisi, c.10, s.36, ss.
62
44-60.
Suran, B. G., Sheridan, E. P. (1984), “Management Of Burnout: Training Psychologists
In Professional Life Span Perspectives”, Professional Psychology:
Research And Practice. 15,6, 741-752.
Sürgevil, O. (2006), Çalışma Hayatında Tükenmişlik Sendromu, Ankara: Nobel Yayın
Dağıtım.
Şahin N, Şahin N.H., Yasak-Gültekin, Y., Durak, A., Ora,l A., Ungan, Ü. ve Öztan, N.
(1994), ‘Türkiye’de Ergenlik Dönemi Araştırmaları Bibliyografyası
(1980-1994)’, Psikoloji Araştırmaları Merkezi, Ankara.
Şanlı, S. (2006), Adana İlinde Çalışan Polislerin İş Doyumu ve Tükenmişlik
Düzeylerinin Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi, Yüksek Lisans
Tezi, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana.
Tan, H. (1992), Psikolojik Danışma ve Rehberlik, İstanbul: Alkım yayınevi.
Tezer, E. ve Uzer, A. S. (1992), “Okullarda Görev Yapan Psikolojik Danışmanların İş
Etkinlikleri ve İşlerinde Karşılaştıkları Sorunlar İle İş Doyumları
Arasındaki İlişkiler”, Yayınlanmamış Araştırma, Orta Doğu Teknik
Üniversitesi, Ankara.
Torun, A. (1995), “Tükenmişlik, Aile Yapısı Ve Sosyal Destek İlişkileri Üzerine Bir
İnceleme”, Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İstanbul.
Torun, A. (1997), Stres ve Tükenmişlik: Endüsti ve Örgüt Psikolojisi (2. Basım),
Ankara: Türk Psikologlar Derneği-Kalite Derneği Yayını.
Tosun, M. (1981), Örgütsel etkililik, Turgay ERGUN, Yönetim Psikolojisi 2. Ulusal
Sempozyumu, ss.13-15, Ankara: TODAİE.
Tosunoğlu, H. (1998), “Fırat Üniversitesi Öğretim Elemanlarında İş Doyumu”, Yüksek
Lisans Tezi, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Elazığ.
TÜSİAD (1999), Türkiye’de Mesleki ve Teknik Eğitimin Yeniden Yapılandırılması,
İstanbul:TÜSİAD Yayını.
Ulusoy, T. (1993), “İşletmelerde iş Tatmini ve Karsılaştırmalı Bir Uygulama
Araştırması”, , Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi,İşletme Enstitüsü,
İstanbul.
Ültanır, E. (2000), “Okul Psikologluğu ve Okul Psikolojik Danışmanlığı Meslekleri:
Karşılaştırmalı Bir Çalışma”, Milli Eğitim Dergisi, s. 148, ss. 9-16.
Weisberg. J. ve Sagie, A., (1999), “Teachers Physical, Mental and Emotional Bunnout:
63
Impact on Intention to Quit”, The Journal Of Psychology, c.133, s.3,
ss.333-339.
Weiss DJ, Davis RV, England GW, Lofquist LH. (1967), Minnesota Studies in
Vocational: XXII. Manual for the Minnesota Satisfaction Questionare,
Minneapolis, MN: University of Minnesota.
Wilson, C.,(1991), “The Influence of Police Specialization on Job Satisfaction: A
Comparison of General Duties Officers and Detectives”, Australasian
Centre for Policing Research, Report Series No.109.
Yeşilyaprak, B. (2000), “Ankara İli İlköğretim Okullarında Görevli Rehber
Öğretmenler Üzerine Betimsel Bir Araştırma”, Doçentlik Tezi, Gazi
Üniversitesi, Mesleki Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü,
Ankara.
Yeşilyaprak, B. (2004), Eğitimde Rehberlik Hizmetleri, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Yılan, G. (2007), “Psikolojik Yardımın Dıştan Denetimli İnsanların İçten Denetim
Düzeyini Yükseltmeye Etkisi”, Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun.
Yıldırım, F. (1996), “Banka Çalışanlarında İş Doyumu ve Algılanan Rol Çatışması İle
Tükenmişlik Arasındaki İlişki”, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Yıldız, N., A. Kıyan, N. Yolsal, P. Ay (2003), ”İstanbul Tıp Fakültesinde Çalışan
Hekimlerde İş Doyumu”, İstanbul Tıp Fakültesi Mecmuası, c.66, s.1,
ss.34-41.
Yiğit, A. (2007), ‘Özel Eğitim Kurumlarında Çalışan Öğretmenlerin İş Doyumu
Tükenmişlik ve Ruh Sağlık Düzeylerinin Çeşitli Değişkenler Açısından
İncelenmesi’, Yüksek Lisans Tezi, Niğde Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Niğde.
64
ÖZGEÇMİŞ
KİŞİSEL BİLGİLER Adı, Soyadı: Nuriye OKYAY
Doğum yeri ve Yılı : Kahramanmaraş-1981
Adres : Kemal Serhadlı Polis Meslek Yüksek Okulu/ Adana
E-mail : [email protected]
ÖĞRENİM DURUMU
2004-2009 : Yüksek Lisans, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eğitim
Bilimleri Anabilim Dalı, Adana.
1999-2003 : Lisans, Polis Akademisi, Ankara.
1995-1999 : Lise, Adana Erkek Lisesi (YDA), Adana.
1992-1995 : Ortaokul, Yavuzlar Ortaokulu, Adana.
1990-1992 : Yavuzlar İlkokulu, Adana.
1987-1990 : Hakkari Cumhuriyet İlkokulu, Adana.
ÇALIŞMA HAYATI
2003- : Kemal Serhadlı Polis Meslek Yüksek Okulu, Adana.