to ::ı uskudarsempozyumu 00 •• {/) (!) :j ..,...

18
ULUSLARARASI 00 •• USKUDARSEMPOZYUMU VII 2-4 2012 1352'den bugüne ClLT I EDiTÖR Süleyman Faruk GÖNCÜOGLU OSKODAR BELEDiYESi _. w N 0.. , ro ' o- , c: tO c:: (!) {/) (!) :J .., - 5

Upload: others

Post on 19-Feb-2021

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • ULUSLARARASI 00 ••

    USKUDARSEMPOZYUMU VII

    2-4 Kasım 2012

    1352'den bugüne şehir

    • ClLT I

    EDiTÖR

    Süleyman Faruk GÖNCÜOGLU

    OSKODAR BELEDiYESi

    _. w uı N 0..

    , ro ::ı

    ' o-, c: tO c:: ::ı (!)

    {/) (!)

    :J ..,

    -5

  • 4

    ULUSLARARASI , ÜSKÜİ>AR SEMPOZYUMU Vll

    Yayın Kurulu Prof. Dr. İdris BOSTAN Prof. Dr. Ahmet Emre BiLGİLİ Prof. Dr. Abdulllah UÇMAN Prof. Dr. Ahmet YÖRÜK Prof . Dr. Hamza GÜNDOGDU Prof. Dr. Orhan OKAY Doç. Dr. Ahmet ŞiMŞEK Doç. Dr. Mehmet BAYARTAN Yrd. Doç. Dr. Yahya BAŞKAN

    Editör Süleyman Faruk GÖNCÜOGLU

    Tasarım/Uygulama .. · Prfabrik Uetişim Sanatl8n, . . . ·· Erhan YALUR - . -- . .

    Baskı ve·Cilt Altan Basım Tic. Ltd. Şti. ·- ·-. . .

    İstanbul2014 . ISBN 978-605-84934~ 1-4

    Telif haklan Üsküdar Belediyesine aittir, tamamı veya bir kısmı izinsiz basılamaz, çoğaltılamaz, kaynak gösterilmeden iktihas edilemez.

    ÜSKÜDAR BELEDİYESİ KÜLTÜR VE SOSYAL iŞLER MÜDÜRLÜGÜ .. . Mimar Sinan Mahallesi, Hakimiyet-i Milliye Caddesi, No:35 Usküdar 1 ISTANBUL Tel: 0216 531 30 0012376- Faks: 0216~531 32 89 www.uskudar.bel.tr - www.uskudarsempozyumu.org

  • 1352’den bugüne şehir

    251

    ŞEHİRLEŞEN ÜSKÜDAR’DA TİCARET OLGUSU VE MEKÂNSAL OLUŞUMA ETKİSİ:

    Tuğba SARAÇ

    I. Giriş:

    Geçmişte Krysopolis(Altın Şehir) ismiyle anılan Üsküdar antik dönemde ticaret iskeleleri ve tersaneleri ile derin ve korunaklı bir liman kenti olarak bilinmektedir. 1071 Malazgirt zaferinden sonra erken dönem Türk yerleşmelerinin görüldüğü bu Anadolu kentinde asıl yerleşimin fetih ile başladığı kabul edilebilir. Fatih Sultan Mehmet Han’ın İstanbul’u fethini (1453) takiben Üsküdar’da cami merkezli, çarşı ve dükkânlarla desteklenen küçük mahalle odaklarının varlığından söz etmek mümkündür. Osmanlı döneminde şehir algısının daha çok ticaretin yoğun olarak işlediği yerlerde olması ve kentin çarşı-cami ve mahalle üçgeninde gelişmesi göz önünde bulundurulduğunda Üsküdar sur içinden sonra Osmanlı’nın Anadolu’daki önemli bir kenti olarak ortaya çıkmakta buradan sur içine ticari anlamda destek sağlanmaktadır. Özellikle 16. ve 17. yüzyıllarda ticari bakımdan üstlendiği misyonla Üsküdar o dönemde Anadolu’ya, Ermenistan ve İran’a giden ticaret yollarının başlangıç noktası olarak önemli bir merkez konumundadır. Bu yüzyıllarda yazılmış olan seyahatnameler incelenildiğinde, Marmara ve Haliç arasında yer alan eski İstanbul ve büyük kentin ikinci ayağı olarak kabul edilen Galata-Pera bölümünden sonra, Üsküdar şehri üçüncü önemli ayak olarak geçer. Evliya Çelebi buradan “bu Üsküdar mukaddes toprak olup Anadolu, Arap, Acem, Hind ve Sind diyarlarının geçiş yeri olduğundan gayet işlek büyük bir şehirdir1”diye bahseder.

    Araştırma kapsamında Üsküdar’ın uluslar arası bir transit ticaret noktası olarak kabul edildiği dönem(16. ve 17. yüzyıllar) mercek altına alınacak fakat bu ticari yapılanmanın günümüze kadar geçirdiği süreçlere de değinilecektir. Üsküdar’ın önemli bir dönemine tanıklık etmek ve mevcut bilgileri gün ışığına çıkarmayı hedefleyen bildiri bölgede ticaretin yerleşme biçimlerine(iç ve dış ticaret) göre mekânsal oluşumların mimari karakterlerine ve kentsel ölçekte yarattıkları etkiye değinmeyi planlamaktadır. Çalışmanın dayandığı görsel ve yazınsal veriler literatür taramasının dışında Pervititch haritaları, seyyah notları, eski fotoğraflar ve birkaç tarihi arşiv belgesinden meydana gelmektedir. Bu hususta küçük ticaretin gerçekleştirildiği mekânsal ölçekler (çarşı, pazar, dükkânlar, vs.) ve dışarıdan gelen kervanların toplandığı, konaklama ve gerekli sosyal hizmetlerin karşılanmasında öne çıkan yapılanmalar(kervansaray, han, limana özgü yapılanmalar, ticari iskeleler vs.) incelenerek bu yapılanmaların bugünkü mevcut durumlarına değinilmesi planlanmaktadır.

  • 7. ÜSK

    ÜD

    AR SEM

    PO

    ZYUM

    U

    252

    Üsküdar’ın Osmanlı döneminde üstlendiği yoğun ticari kimliği mekânsal ve yerleşimsel girdilerle ortaya koymaya çalışan tebliğimizde şehircilik anlayışının değişmesine paralel olarak mevcut ticari yapılanmaların geçirdiği pervasız yıkım süreci de çalışmaya eklenerek kentleşme algısındaki değişim süreci yansıtılmaya çalışılacaktır.

    Robert Mantran Avrupa ile Asya’nın kavşak noktasında konumlandırdığı İstanbul’daki yerleşimi anlatırken bu eski bizans şehrini üç bölüme ayırır. Güneyinde Haliç’in yer aldığı tarihi surların çevrelediği asıl İstanbul(Bizans, sonra Osmanlı kenti); kuzey kıyısında Pera-Beyoğlu mahallesinin yayıldığı Cenevizlilerden sonra Avrupalıların yaşadığı Galata kenti; son olarak İstanbul Boğazının ve Marmara Denizi’nin Asya yakasında bulunan ve Anadolu’nun kenar mahallelerini oluşturan Üsküdar (Scutari, Krisopolis) olmak üzere üç kentsel dağılımdan bahseder². Birçok tarihi kaynakta adı geçen İstanbul, Galata ve Üsküdar kadılıklarının varlığı bu doğal bölümlenmenin bir göstergesi olduğu düşünülebilir. Osmanlı döneminde başlı başına bir kent kimliğine bürünen Üsküdar iktisadi açıdan çok çeşitli ve zengin bir yapılanma sergilemiştir. Öncelikle Üsküdar kendi kendine yetebilen en seçkin esnaf gruplarının yer aldığı ticari mekânlarıyla önemli bir yerleşim olmuştur. Öte yandan Üsküdar sadece kendine yetmekle kalmayıp sur içine ticari anlamda gerekli desteğin sağlanabildiği yerlerden biridir. Bu anlamda sur içine en yakın arz yeri olarak önemli bir noktada bulunan Üsküdar İstanbul’un iaşe ve diğer maddi ihtiyacının (çeşitli gıda maddeleri, eşyalar,vs.) karşılandığı taşra kenti olarak kendini gösterir³. Ayrıca 18.yy da Üsküdar ile ilgili izlenimlerini gezi notlarına aktaran Fransız gezgin Antonie Olivier şehrin iktisadi açıdan önemini şu şekilde ifade eder: “Bu şehir Asya kervanlarına antrepo vazifesi görür, buluşma ve aktarma noktasını oluşturur. Hem İç Anadolu hem İstanbul ile geniş bir ticareti vardır. İpekli ve pamuklu kumaş imalathaneleri de bulunur. Üsküdar’ın civarı verimli ve iyi ekilmiş arazi ile çevrilmiştir. Burada hububat, sebze, meyve ve özellikle bütün kış ve ilkbaharın bir kısmında korunabilen bir tür üzüm yetişir4”. Dolayısıyla, Üsküdar’ın iktisadi hayatının parçalarını oluşturan bu ticari yapılanmaların farklı mekânsal gereksinimler doğurduğu açıktır. Bu açıdan Üsküdar’da ticaret olgusuna daha yakından bakabilmek için çarşı, pazar ve dükkânlarınyer aldığı küçük ticari yapıdan başlanılmıştır. Sonrasında dışarıdan gelen kervanların toplandığı, konaklama ve gerekli sosyal hizmetlerin karşılanmasında öne çıkan yapılanmalar(kervansaray, han, limana özgü yapılanmalar, ticari iskeleler vs.) ile devlet eliyle kurulan ambarlar gibi değişik mekânsal ölçeklerden bahsedilmesi planlanmaktadır.

    II. Geleneksel Osmanlı’da Çarşı Kavramı’na Bakış:Geleneksel Osmanlı mimarisinde rastlanan arasta, bedesten, han, çarşı, dükkân gibi değişik mekânsal kavramların varlığı şehirleşme sürecinde ticaret mekânlarının da işlevlerine, uzmanlaşmalarına ya da bulundukları yerlere göre farklılaşabildiğini göstermektedir. Bu bağlamda Üsküdar’daki ticari yapılanın karakterine değinilmeden önce Osmanlı çarşı geleneğinde var olan çeşitli yapı tipolojilerinden bahsedilmesi yararlı olacaktır. Osmanlı mimarisinde “arasta”, üstü açık ya da kapalı, bir eksen üzerine yan yana veya karşılıklı olarak dizilmiş, aynı yükseklik ve boyutta dükkân gruplarından oluşan ticaret kompleksidir. Tek seferde inşa edilmesi sonradan yapılabilecek bir dükkan ilavesi ve form değişikliğine imkan vermez. Bazı arastaların bağımsız olarak planlandıkları, bazılarının ise külliyeler ile birlikte çözümlendiğibilinmektedir.

    Osmanlı döneminde kentin ticari ve sosyal yaşamında belirleyici rol üstlenen “bedestenler”de dolap ya da mahzen denilen odalarda kira karşılığında tahsis edilen kasa niteliğinde yerler bulunmakta olup, kent ölçeğinde en pahalı alışverişlerin yapıldığı, değerli malların ve antikaların pazarlandığı çarşılardır. Dış duvarları boyunca sıralanan küçük odaları, kalın duvarların içinde mahzen denen daha korumalı bölümleri ile adeta bir kaleyi andıran bu yapılar kentin kapalı alışveriş merkezleri olarak düşünülebilir.

  • 1352’den bugüne şehir

    253

    Hanlar iseişlek caddelerde, konak yerlerinde, ticaretgâh şehirlerde yolcuları barındırmak, kervanları dinlendirmek, malları sahiplerin ve tüccara teslim edinceye kadar muhafaza eylemek için yapılan binaları kapsar. Farsça bir kelime olan han, kervansaray yerine de geçer ancak aralarında hem mimari hem de işlev açısından farklılıklar bulunur. Kervansaraylar genellikle şehirler arasında kervan yolları üzerinde inşa edilmiş; çarsı, hamam ve ahır bölümleri bulunan yapılar toplamını temsil eder. Şehir hanları ise bir avlu etrafında sıralanan yapılar olup ticaret yapanlara yönelik mekânları içeren ve gecelemeye yönelik yapılardır7.Arasta, bedesten, han gibi ticari yapıların en küçük birimini temsil eden “dükkanlar” ticaret yapılan yerler olmalarının yanısıra kimi zaman üretimin de yapılabildiği yerlerdir. Çoğunlukla tek cepheli olan bu üniteler, sokağa bakan yapılar olabildiği gibi arasta, han ve bedesten gibi ticari binalarda kapalı olarak da yer alabilmektedir. Bütün bu birimleri içeren “çarsılar”ise, bir kentte alışveriş etmeye elverişli işlek bir yerde veya kentin merkezinde, iki tarafı dükkânlarla çevrilmiş, üstü örtülü veya açık olan sokaklar ve meydanlar bütünüdür8. Çarşıların geçici olanlarına Pazar(fr.Marche) adı verilmekle beraber çeşitli dükkan ve esnaf gruplarından oluşan çarşılar Türk-Osmanlı kent dokusunda geleneksel mahalleyi destekleyen önemli bir bileşendir.

    III. Üsküdar Çarşıları: Arasta Çarşısı(Bat Pazarı) Üsküdar Yeni Valide Camii’nin kuzey batısında Hâkimiyet-i Milliye ile Balaban caddesinin kesiştiği alanda yer almaktadır (Şekil 1-2). Rum Mehmet Paşa vakfının gelirleri arasında yer alan dükkânların yaklaşık 50 tane olduğu ve burada haraç mezat olan eski eşyaların satıldığı belirtilmektedir9.1935 tarihli Pervititch haritasında Bat pazarı adı verilen bir sokak mevcut olup tam da Haskan’ın Rum Mehmet Paşa Vakfı’ndan elde edilen vaziyet krokisi ile uyuşur bir konumda yerleştiği gözlemlenmiştir. Ayrıca Bat Pazarı’nın içinde yer alan çarşı da Pervititch haritasında bedesten içi olarak gösterilmiş dükkânlara, üst örtülerine ilişkin bazı detaylar saptanmıştır. Tarihçi İ. Hakkı Konyalı bu yapıya ilişkin şu tespitlerde bulunur: “Bedesten Üsküdar’da iskele meydanının kuzeyinde Yeni Valide Camii imaretinin bitişiğindedir. İmaret tarafındaki kapıdan girilince burası genişlerdi. Sağında üç dükkân vardı. Ben 1941 yılında burasını incelerken bir kolu yıkılmıştı. Bedestenin üstü beşik örtülü idi. Yıkıldığı için ahşapla kapatılmıştı. Sağında ve solunda on ikişer dükkân, yıkılan yerde karşılıklı sekiz dükkân bulunuyordu10”. Üsküdar ile ilgili anılarını kaleme alan Ahmet Yüksel Özemre’de 1940’lı yıllarda burada kapalı çarşıya benzettiği bir arastanın varlığından bahseder ve çarşı esnafına da “Bit Pazarı Esnafı” denildiğini aktarır11.

    Üsküdar Bedesteni ile ilgili çizimlerde; yapının Yeni Valide Camii imaretinin de yer

    Şekil 2: 1/5000 ölçekli 64 nolu paftada Arasta Çarşısı (Pervititch, 1932).

    Şekil 1: Arasta Çarşısı (Bat Pazarı) vaziyet krokisi (Haskan,2001).

  • 7. ÜSK

    ÜD

    AR SEM

    PO

    ZYUM

    U

    254

    aldığı Balaban Caddesi ile Hakimiyet-i Milliye caddesine bakan iki kapısının bulunduğu anlaşılmaktadır. Hakimiyet-i Milliye Caddesi’ne bakan kapı aynı zamanda Arasta sokağına da açıldığından ismi Arasta kapısı idi. Yeni Camii’ye bakan kapıya ise Balaban caddesi ve İmaret’e yakınlığından ötürü Balaban ya da İmaret kapısı denilmekteydi. Haskan her iki kapının muntazam kesme taştan kemerleri olduğunu ve üzerinde birer kirpi saçak bulunduğunu söylemiştir12. Hem Konyalı’nın gözlemleri hem de Haskan’ın yapıya ilişkin araştırmaları ve son olarak 1932 tarihli Pervititch çizimleri burada o yıllarda bir bedesten ve ona bağlı dükkân gruplarının meydana getirdiği büyük bir çarşının varlığını doğrulamaktadır. Ayrıca camii, iskele ve çarşı akslarının birbirini kesmesiyle yaratılan etki Osmanlı kent dokusunun oluşumunda bu üçlü yapı ilişkisinin önemini açıklamaktadır(Şekil 3-4). Üsküdar’daki küçük ticaret yapılanmasının tanığı olan “çarşı” da pek çokları gibi makûs talihini yaşamış; dönemsel olarak yıkımlara maruz kaldıktan sonra 1956 yılında Adnan Menderes’in başbakanlığı döneminde yıktırılmıştır. Menderes bu yıkım süreci ile yeni bir meydan yaratımını öngörmüş fakat Osmanlı geleneksel kent meydanının algısında da değişime yol açmıştır. Öyle ki, meydanlar aslında iskeleleri, camileri, çarşıları ve kalabalığıyla yaşayan dolu mekânlar iken bu anlayışa göre boşaltılmış mekânlar olmaya başlamıştır.

    At Pazarı Üsküdar’ın eski Toptaşı caddesi üzerinde olup Beygir ve Sansar sokakları arasındaki meydandan başlayıp eski Tabhane bugünkü Sokollu Mehmet Paşa ilkoukuluna kadar uzanan araziye kurulmuştur. Eskiden Cuma günleri faaliyet gösterir ve atlar bu meydanda dolaştırılırdı. Diğer günlerde ise Atpazarı civarındaki ahırların içinde satış yapılır, çevredeki dükkanlar ise at ve süvarilikle ilgili zanaat dallarının icra edildiği yerler olarak faaliyet göstermekteydi13. At pazarı’nın 1931 tarihli Pervititch haritalarındaki gösterimi Atik Valide külliyesinin kuzeyinde Toptaşı caddesi, Beygir ve Sansar sokaklarının bulunduğu mevkii olarak işaretlenmiştir. Dolayısıyla, bu gösterim pazarın bu tarihlerde faaliyette ve yerinin belirgin olduğuna bir kanıt oluşturmaktadır. Öte yandan, atpazarı mevkii etrafında gösterilen çeşitli yapılar (ahırlar, hanlar, dükkanlar vb.) pazarın işlerliğine bir diğer kanıt olarak düşünülebilir. Pervititch 56 numaralı paftaya yakın ölçekten bakıldığında At Pazarı mevkiinde fransızca “ecurie” olarak yazan yerlerin ahır yapılarını gösterdiği söylenebilir. Bunun yanında haritada Nezafet hanı ve Suluhan’ın açık bir şekilde işaretlediği de görülmektedir (Şekil 5). M. Nermi Haskan At pazarı’nın esas merkezi olarak Suluhan( 1940’lı yıllarda Ergin Sineması) olan bölgeyi göstermektedir. Ancak 17.yy seyyahlarından Eremya Çelebi notlarında “Üsküdar sahilinde, ağaçlar içinde görülen büyük cami ile hanlar, Sultan Süleyman tarafından kızı Mihrimah için yaptırılmıştır. Üç tarafında At pazarı, Çarşı-pazar, fırın ve hamam bulunan bu yer bir şehristan’dır 14” der ve Üsküdar Atpazarı’nın daha evvel burada kurulmuş olabileceğini

    Şekil 3: Pervititch haritasında Bat Pazarı (Arasta Çarşısı) ve bedesten içi

    (Pervititch, 1932).

    Şekil 4: Yeni Valide Camii İmareti bitişiğindeki Üsküdar Bedesteni (Pervititch, 1932).

  • 1352’den bugüne şehir

    255

    Şekil 5: Pervititch 56nolu pafta Atik Valide Külliyesi ve At Pazarı meydanı ve yapılar(ahır, han ve dükkân, vs. (Pervititch, 1931).

    düşündürür.

    Doğancılar Pazarı (Cuma Pazarı) daha önce bahsettiğimiz sürekli pazarlardan farklı olarak kentte kurulan mahalle pazarlarından biridir. Michel Baudier 17. Yüzyılda İstanbul ve padişah sarayı ile ilgili yapmış olduğu çalışmada genellikle her gün ama özellikle Pazar, Çarşamba, Perşembe ve Cuma günlerinde kentin muayyen meydanlarında haftalık pazarlar kurulduğundan bahseder15. Cuma günleri Eyüp, Kasımpaşa ve Üsküdar gibi kentin üç ayrı noktasında pazarlar kurulduğu bilinmekle beraber Eremya Çelebi’den aldığımız bilgilere göre Pazar yerinin etrafında ucuz fiyata her türden giyeceklerin bulunduğu seyyar eskici esnafının yer aldığı anlaşılmaktadır. Öte yandan Robert Mantran bu semt pazarlarının çoğunlukla yiyecek ağırlıklı olduğunu içerisinde yerleşik dükkânların yanı sıra seyyar satıcıların da yer aldığını belirtmektedir 17. İhsaniye Mahallesi’ne komşu olan Doğancılar, Üsküdar-Kadıköy yolu üzerindedir. Adını padişahların av kuşlarını yetiştiren ve av eğlencelerinde hizmet veren Doğancılar Bölüğü’nden alan semt, eski yerleşim yerlerinden biridir. Sultan III. Mustafa döneminde ferman ve mektupların hızlı bir şekilde ulaştırılmasını sağlayan piyade ve ulaklar için önemli bir konaklama yeriydi. 1890 yıllarına kadar pazaryeri olan Doğancılar Meydanı, 1909’da parka dönüştürülmüştür18.Üsküdar’da kurulan Cuma Pazarı’nın yeri birçok kaynakta Doğancılar Parkı’nın bulunduğu yer olarak gösterilmiş (Şekil 6-7), fakat sonrasında Pazar yerinin Uncular sokağı’na kaldırıldığı ve son olarak da Ahmet Yüksel Özemre’nin 1940’lı yılların Üsküdar’ını anlattığı eserinde pazarın Tepsi Fırını ve Aziz Mahmut Hüdayi sokağı’nın uzantısında kurulduğu belirtilmiştir. Bunun yanında Üsküdar’da klasik Osmanlı çarşı geleneğinin temsilcisi sokaklar ve etrafındaki dükkânların çevrelediği küçük çarşı ve pazarların varlığı hemen her gün kentsel yaşantının canlılığına eklenen bileşenler olarak belirmektedir. Bu yapılanmalar genellikle camiye yakın yerde bulunan meydan ve sokak gibi kentsel ölçeklere eklemlenmektedir (Şekil 8).

    Şekil 6: Pervititch 60 nolu paftada Doğancılar parkı’nın gösterimi (Pervititch, 1931).

    Şekil 7: Doğancılar Parkı (Bir Ulu Rüyayı Görenler Şehri Üsküdar, 2006).

  • 7. ÜSK

    ÜD

    AR SEM

    PO

    ZYUM

    U

    256

    Şekil 8: Üsküdar’da -cami önü, iskele meydanı ve sokaklardan- çarşı ve dükkân görüntüleri (Bir Ulu Rüyayı Görenler Şehri Üsküdar, 2006).

  • 1352’den bugüne şehir

    257

    III. Üsküdar Hanları: Fetihten sonra Üsküdar Anadolu’dan, İran ve Arabistan’dan gelen kervanların sayesinde büyük bir ticari merkez haline dönüştüğü bilinmektedir. İstanbul’u Anadolu’ya bağlayan bir geçiş ve doğuya açılan ticaret yolunun başlangıç noktası olması sebebiyle burada kervanların duraklaması ve konaklaması için kervansaray ve han gibi yapılanmalardan söz etmek mümkündür. Buralarda yalnızca kervanlar kısa ve uzun süre yüklerini çözme olanağına sahip olmakla kalmayıp aynı zamanda tüccar ve toptancı esnafı kervanlar geldiğinde buralarda mallarını depolayabilmekte ve depolanan malları kervanlara yükleyebilmektedir. Bahsedilen bu ticari hareket Haydarpaşa’ya kadar gelen demiryolunun Üsküdar’ın ticari hareketini ortadan kaldırmasına kadar sürmüştür. Üsküdar ticaret yolunun varış noktası olma özelliğini yitirdiğinde kervansaraylar ve hanlar zamanla hem işlevlerini hem de mimari varlıklarını kaybetmiştir. Özellikle 20.yy da bazı devlet eliyle yapılan kentsel müdahalelerin etkisiyle kervansaray ve hanların mimari organizasyonu ve şehir içindeki etkisini ölçmek artık güçleşmiştir. Evliya Çelebi seyahatnamesinde Üsküdar kervansaraylarından sayıca on bir adet olduğu19 bahsedilmekte ve bunlardan bazılarının mimari organizasyonuna ilişkin bilgiler yer almaktadır. Bunun dışında yine o dönemde İstanbul’da gündelik yaşam ve ticari yapı ile ilgili gözlemlerini aktaran Robert Mantran 17.yüzyılın ikinci yarısında Üsküdar’da belli başlı külliyelerin parçası olarak inşa edilen dört kervansaray, pek çok han ve dükkân yapısı olduğunu görsel bir haritayla ifade etmiştir(Şekil 9).

    Kervansaraylar özellikle kervanları barındırmaya yararken hanlar tüccar ve toptancılara tahsis edilen birimler olup sayıca çok fazla olmakla beraber ticari yapılanmayı destekleyen bir diğer unsur olarak görülmektedir.Ayrıca kervanların Boğaz’ı geçmek için toplandığı Üsküdar Meydanı da yolcuların konaklama ve gerekli sosyal hizmetleri karşılamak için çeşitli yardım kurumları ve vakıflarla donatılmıştır. Burada dinamik rol ticari kuşağın dışa açılma noktasını temsil eden iskelelerdedir. İskeleyi çevreleyen iç kesimlerde mahalleler ve cami merkezli yerleşimler kentin bir ayağını temsil etmektedir21. Kentin bu tarafı kervansarayların hanların yapılmış olmasıyla çok sayıda işlek ve malı bol çarşısıyla vurgulanmaktadır; fakat buradaki yerel bir ticaret olmaktan çok direkt kentin İstanbul’a Boğaz’ın Asya kıyısında menzil görevi gören konumunda bulunan uluslar arası bir transit ticaret niteliği taşır. Robert Mantran 16 ve 17. yüzyıllardaki Üsküdar’ı anlatırken burada iki çehreli bir kent olduğundan bahseder. “Bir yanda Türklerin, Acemlerin, Ermenilerin bir arada yaşadığı küçük ticari bir kent ve ticari binaların etrafında yoğunlaşan yerleşim yeri açısından büyük gelişme göstermeyen bir kent, öte yandan kıyı boyunca ve komşu

    Şekil 9: Üsküdar’da yer alan kervansaray ve camilerin gösterimi (Mantran, 2001)

  • 7. ÜSK

    ÜD

    AR SEM

    PO

    ZYUM

    U

    258

    tepelerin eteklerinde yayılan bir keyif kentidir20”. Tebliğin bu bölümünde Üsküdar’ın transit ticari kent olmasının en önemli göstergeleri olarak adlandırılan kervansaray ve hanların kent içindeki konumları, mimari organizasyonu ve geçirdikleri süreçlere değinilmesi amaçlanmaktadır.

    Atik Valide Sultan Kervansarayı, 1579 yılında Sultan III. Murad’ın validesi Nurbanu Sultan tarafından Atik Valide külliyesinin içinde yaptırılmıştır. Atik Valide Külliyesi yapıları kent dokusunun tam içinde bulunur ve kuzeyindeki Çavuş Deresi’ne inen yamaç üzerine dört farklı kotta yerleştirilmiştir. Üsküdar’daki külliyeler içerisinde yapısal işlevler açısından en yoğun programa sahip olan kompleksin en üst kotunda cami, bir alt kotunda medrese, hankah, mektep ve darülkurra sonra imaret, tabhane ve darüşşifa ve en alt kotunda da Toptaşı caddesine açılan kervansaray yer almaktadır (Şekil 10). Üsküdar’da yer alan lüks kervansaraylardan biri olarak gösterilen bu yapıda ayan,eşraf ve saygın konuklar için ayrılmış yerlerin yanı sıra şerifler, alimler, büyük ve hatırlı misafirler için oldukça konforlu yerler bulunmaktaydı 22. Evliya Çelebi At pazarı yakınında yer alan bu Mimar Sinan yapısına ilişkin yüzer ocaklı biner at alan misafirhane mekanı olduğunu ve başka bir develiğinin de bulunduğunu ifade eder23. Öte yandan Pervititch’in 1931 tarihli çizimlerinde 56 nolu paftada Atik Valide Külliyesi içinde yer alan kervansarayın üst örtü sistemi, planimetrik özellikleri ve diğer yapılarla olan ilişkisi kentsel doku içinde konumlanışı tüm detaylarıyla yansıtılmıştır (Şekil 11). Kervansaray yapısı bir dönem Toptaşı cezaevi olarak kullanıldığından işlevsel yerleşimin gerektirdiği bazı değişimlere uğramıştır. Bu da bir dönemin kentsel imar yoğunluğunun temsili olan külliye yapılarının sonradan farklı işlevlerle buluşturularak yeniden kentsel dokuya kazandırılmasının bir sonucu olarak düşünülebilir.

    Şekil 10:Valide-i Atik Külliyesi darüşşifa, tabhane, imaret ve han planrölöve çizimi.

  • 1352’den bugüne şehir

    259

    Mihrimah Sultan Kervansarayı 1547 yılında Mihrimah Sultan tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan Üsküdar iskelesi’ne bakan dikdörtgen biçimli bir yapıdır. Robert Mantran’a ait 17.yyda Üsküdar’daki kervansaray yapılarını gösteren haritada Mihrimah Sultan Camii etrafında iki kervansaray yapısı gösterilmiştir (Şekil 9). Mantran’ın verdiği bu bilgi, 17.yy İstanbul’una dair gözlemlerini aktaran Eremya Çelebi’nin şu ifadeleriyle desteklenmektedir: “İskele camii denilen Mihrimah Sultan Camii 954 (1547) senesinde inşa edilmiştir. Caminin önü, iskele meydanı doldurulmadan evvel sahildi. Bu keyfiyet, caminin haremine iki taraftan taş merdivenle girilmesinden de anlaşılmaktadır. Bu caminin adiyle bir hastane, iki kervansaray, bir medrese ve bir de misafirhane yapılmıştır24”. Burada bahsedilen ikinci kervansaray yapısının Rüstem paşa’nın Mihrimah Sultan Kervansarayı(Kurşunlu Hanı)’nın karşısına yaptırdığı han olması muhtemeldir. Kurşunlu handa kalan misafirlere yemek dağıtan hanın bağlı bulunduğu Mihrimah Sultan imaretinin aynı zamanda Rüstem Paşa’nın hanına da aş dağıttığı söylenmektedir25. Mihrimah Sultan kervansarayı ile ilgili Evliya Çelebi seyahatnamesinde “…iskele başındaki caminin iki tarafında, deniz kıyısında yüz ocaklı, yüzer at alır tavlası olan bir kervansaraydır ki, sağlam bir kaleye benzer. Baştanbaşa kurşunla kaplı, gelip geçenin serbestçe kalabildiği bir yerdir. Mihrimah Sultanın hayratıdır”26 diye bahseder. Gerek Üsküdar manzarası veren gravürler ve fotoğraflar gerekse haritalarda belgelenen fakat günümüze ulaşamayan kervansaray yapısı, mimari bakımdan Büyükçekmece Sokullu Kervansarayı benzeri, kırma çatılı, alın duvarlı ve kurşun kaplı (Şekil12) bir yapıda inşa edilmiştir. Külliyeyi gösteren Üsküdar 66 numaralı Pervititch paftasında (Şekil 13) 1930’larda yıktırılmış olan Kurşunlu Han’ın çizgileri işlenerek bir iz olarak gösterilmiştir. Gelgelelim bir dönemin ticari hareketliliğine tanıklık eden deniz ulaşımının çıktığı önemli bir noktada yer alan kervansaray yapısı 1931 yılında “şehri güzelleştirmek” sloganı ile yola çıkan dönemin Üsküdar kaymakamı İzzet bey tarafından iskele meydan yıkımları çerçevesinde ortadan kaldırılmıştır27.

    Şekil 11:Pervititch sigorta haritaları 56 nolu paftada Atik Valide külliyesi ve kervansarayının gösterimi (Pervititch,1931)

  • 7. ÜSK

    ÜD

    AR SEM

    PO

    ZYUM

    U

    260

    Şekil 12: Mihrimah Sultan Külliyesi içindeki kervansaray yapısını gösteren fotoğraf (Kudeb arşivi)

    Şekil 13: Pervititch sigorta haritaları- 66 nolu paftada Mihrimah Sultan Külliyesi ve kervansarayının gösterimi (Pervititch,1933)

    Şekil 14: İskele meydanı ve Kervansaray ile Paşalimanı’na doğru uzanan kıyıyı gösteren kartpostal (Süleyman Faruk Göncüoğlu arşivi)

  • 1352’den bugüne şehir

    261

    Kösem Sultan Kervansarayı, 1640 dolaylarında Üsküdar’da Orta Valide şöhretli Mahpeyker Kösem Valide Sultan tarafından Mimar Kasım Ağa’ya yaptırılan konum olarak Çinili camii ile hamamının arasında bir yerde olduğu tahmin edilen yapıdır. Evliya Çelebi Kösem Valide Kervansarayı’ndan “Ayan ve kibar kalması için mamur bir saraydır. Hala içinde kethüda Arslan Ağa oturmakta idi. Bildiklerim bu kadardır”28 diye söz etmektedir. Yüz ocağı (ocak oda sayısını belirtmek için kullanılan bir terimdir) ve bin beygir alan ahırı bulunan kervansarayın ayrıca bir develiği de bulunmaktadır. Tüm kervansaraylar gibi burada gelen ve konaklayan kervanlara üç gün yemek, mum, kışın kömür ve odun ve atlarının yemleri ile develerinin top hamurları bedava temin edilirmiş29. Pervititch 70 numaralı paftada Çinili Camii ile hamamının arasında yer alan noktada imaret olabileceği tahmin edilen tek kubbeli bir yapı kompleksi ve yakınında yer alan çeşitli binalar gösterilmiştir (Şekil 15). Haskan’ın tarifine göre camii ile hamamın arasında ve imaretin yakınında yer alan kervansaray yapısı29 ve imaret yapısı bugün yerinde yoktur. İmaret ile kervansaray yapısı diğer külliye yapılarının adeta ortak kaderini paylaşmış yeni bir işlevle kente kazandırılmak yerine camii ve hamam yapılarına göre daha değersiz olarak düşünülmüş olacak ki yıkılarak arada yeni bir boşluk ve fırsat yaratma yoluna gidilmiştir.

    Şekil 15:Pervititch sigorta haritaları 70 nolu paftada Çinili Külliyesi içindeki yapıların gösterimi (Pervititch,1931).

  • 7. ÜSK

    ÜD

    AR SEM

    PO

    ZYUM

    U

    262

    16.yy da Üsküdar çeşitli hanım ve valide sultanlar tarafından yaptırılan camii, hamam, han ve kervansaray gibi vakıf yapılarıyla donatılmış ve buradan başlayarak içerilere doğru cami ve çarşı merkezli mahalleler oluşmuştur. Evliya Çelebi’nin Üsküdar’da var olduğunu belirttiği 11 kervansaray içinde başlıca ve en lüks olanları diye adlandırılan yapılardan sonra kentsel dokunun oluşumunda etkisi olmuş diğer kervansaray ve hanlardan bahsedilmesi Üsküdar’ın ticaret aksının yalnızca hanım sultanların yaptırdığı külliyelere bitişik birkaç kervansaraydan ibaret olmadığını göstermesi açısından önemlidir. Yukarıda bahsi geçen başlıca kervansaray yapılarına ek olarak Kanuni Sultan Süleyman’ın haremindeki cariyelerden Gülfem Hatun 16.yy’ın ortalarında Üsküdar limanının biraz ilerisinde Doğancılar yokuşunun sağ alt tarafında Mimar Sinan çarşısı’nın tam karşısına camii, medrese, mektep, imaret ve kervansaraydan oluşan bir külliye yaptırmıştır (Şekil 16). İmaretin yanında olduğu söylenen kervansaray yapısı günümüze ulaşamamış imaret ile birlikte yıkılmıştır. Külliye’nin aşağı tarafında şekillenen Gülfem çarşısı da çok sayıda vakfa bağlı çeşitli dükkânların, hanların ve kervansarayların varlığından ötürü Üsküdar’ın ticari hayatında etkisi olmuş kentsel dokunun önemli bir parçası olarak gösterilmektedir. Çarşıda Hamidefendi Hanı ve Cebecibaşı Hanı olmak üzere iki han ve kervansaray yapısı bulunmaktadır30.

    Şekil 16:Pervititch sigorta haritaları 63 nolu paftada Büyük Hamam(şimdiki M.Sinan çarşısı), Gülfem camii ve çaprazındaki depoları(muhtemel han yerleşimi olduğu tahmin edilen) gösteren plan (Pervititch,1932).

  • 1352’den bugüne şehir

    263

    Evliya Çelebi Üsküdar’da kara ve deniz tüccarları ile cihan seyyahları hanlarını şöyle dile getirmektedir: “Üsküdar’da 500 han vardır. Amma bunların hepsi kurşunlu değildir. Her biri kırkar ellişer ocaklı (odalı) hanlardır. Bazı senelerde üç aylık ulufelerini almak için gelen sipahiler bu hanlarda kalırlar. Hanların hepsinin kapılarına zincirler çekilmiştir. Hepsinin hancıları, kapıcıları vardır31”. Evliya Çelebi’nin buradaki hanlara ilişkin verdiği sayı Üsküdar’ın o dönemdeki transit ticaretinin sebep olduğu kentsel imar yoğunluğunu göstermesi açısından önemli bir veridir. Fakat birçoğu 16. ve 17.yy da inşa edilen bu hanların izlerinin kaybolduğu sadece birkaç belgede isimlerinin kayıtlı kaldığı bilinmektedir. Tebliğin bu bölümünde Üsküdar’da var olduğu düşünülen hanların yoğunlaştıkları bölgelerin kent dokusu içindeki yerleri ve niteliklerine değinilmesi amaçlanmaktadır. Haskan Üsküdar’daki hanların fiziki niteliklerini genel bir bakışla şöyle anlatır: “…bu hanlara büyük ahşap kapılardan girilirdi. Kapıların sağ ve solunda hanın kahvehanesi bulunuyordu. Orta yeri toprak veya taş döşeli olan bu hanların alt katında ahır, üst katında ise odalar vardı. Hanlara arabalarla girildiği gibi, büyük kapı üzerine açılan küçük koltuk kapılarından da giriliyordu32”. Hanların genel yerleşimlerine bakıldığında ise genellikle iskele-çarşı-camii gibi esnaf ve tüccarların yoğun olarak bulunduğu yerlere yakın konumlandırıldığı görülmektedir. Zincirli Han’ın33 ve Muytab Han’ın Pervititch 64 nolu paftada 629 numaralı yapı adasında cami-iskele-çarşı ekseninde bir yerde konumlandırılması ve kentsel yaşantının içine dâhil edilmesi hanların şehirsel ölçekteki önemini doğrulamaktadır (Şekil 17).

    Şekil 17:Pervititch sigorta haritaları 64 nolu paftada Balaban Çarşısı içindeki Muytab Hanı ve Zincirli Hanı (Pervititch,1932).

  • 7. ÜSK

    ÜD

    AR SEM

    PO

    ZYUM

    U

    264

    Üsküdar III. Selim döneminde tekstil alanında yapılan yenilikler doğrultusunda Selimiye kumaş tezgâhları, bu doğrultuda inşa edilen ticarethaneler ve hanlar ile de önemli bir tekstil sanayi merkezidir. Bu kapsamda III. Selim tarafından vakfına akar olarak inşa ettirilen Selimiye’deki Bükücüler Hanı’nın yeri Pervititch 51 nolu paftada 394 numaralı yapı adasının önünden geçen sokağa verilen isimden anlaşılmaktadır (Şekil 18). III. Selim döneminde tekstil alanında yapılan çalışmalar düşünüldüğünde bu sokakta kumaş tezgâhlarına mal temin eden hanların da olması muhtemeldir. Bükücüler Hanı’nın Harem iskelesi’ne yakın bir yerde konumlanmış olması deniz yoluyla Selimiye’ye gelen tüccarların bu hanlarda konaklamış ve çevredeki kumaşçı esnafından alışveriş etmiş olabileceğini düşündürür. Ayrıca, III. Selim’in Selimiye yerleşkesinde hem kumaş imalatı hem de yan sektörleri için ticarethaneler inşa ettirdiği, yerli kumaş dokumasını teşvik etmenin ötesinde burayı bir tekstil-sanayi merkezi haline getirmeyi amaçladığı bilinmektedir. 1840 tarihli III. Selim vakfiyesinde “selimiye” gibi ipekten dokunan bir kumaş türü anlamına gelen “sandal” kumaşlarının adını verdiği yedi ayrı Sandalcı Han’ının inşa ettirildiği yazmakta ve bu hanların çoğunlukla Harem iskelesi civarında konumlandığı belirtilmektedir. Hanların mimari nitelikleri hakkında iç avlulu, ikişer katlı, tam kâgir ve olasılıkla sıvalı, kirpi saçaklı ve yerleşim alanının ızgara planlı kentsel dokusuna uyum sağlar biçimde düzgün dikdörtgen planlı yapılar olduğu aktarılmaktadır34. Ne yazık ki, Sandalcı Hanları’da zamanın ve eğilimlerin değişimiyle Selimiye esnafının ürettiği kumaşlara ilginin azalması sonucu yok olmaktan kurtulamamıştır.

    Sulu Han ve Nezafet Hanı ise, Atik Valide Külliyesi’nin kuzeyindeki At Pazarı mevkiinde yer alan özel ve paralı hanların başında gelmekle birlikte Atik Valide külliyesinin çevresinde yer alan hanların bu iki yapıyla sınırlı olmadığı söylenebilir. Özellikle Sulu

    Şekil 18:Pervititch sigorta haritaları 51 nolu paftada Selimiye-Harem İskelesi yakınındaki Bükücüler Hanı Sokağı (Pervititch,1931).

  • 1352’den bugüne şehir

    265

    Han Üsküdar’daki hanlar içinde en bilineni olup birçok kaynakta da ismi geçmektedir. Hanların yerleşim ilkesine bakıldığında yine kentin işlek noktalarından birinde Atik Valide kervansarayının yakınında kentsel dokuya eklemlendiği görülmektedir (Şekil 19). Üsküdar’da inşa edilen hanların genel yerleşimine bakıldığında ticari amaçlı inşa edilen (bedesten, kervansaray, han, dükkân vs. ) yapıların diğer iskân yapılarından ayrı tutulmadığı aksine çarşıya ve cami merkezli mahallelere yakın olduğu görülür. Dikkati çeken bir başka unsur ise hanların yerleşim aksının kendisine en yakın bir iskele aksıyla kesişiyor olmasıdır. Bu doğrultuda iskeleler de Üsküdar’da süregelen transit ve bölgesel ticareti destekleyen bir başka yapılanma olarak gösterilebilir. Ticari hayatın merkezlerinden biri olarak gösterilen Üsküdar limanının ana arterini teşkil eden Vapur iskelesi ve çevresi de birçok han ve dükkân yapısını barındırır (Şekil 20). Haskan’ın İstanbul belediyesi istatistik mecmuasından aktardığı bilgilerden de Vapur iskelesi civari ve iskeleyi kesen Hâkimiyet-i Milliye Caddesi üzerinde35 bulunan bu hanlar Vapur iskelesi-Mihrimah Külliyesi ve yakınındaki Yeni Valide külliyesi ve çarşısının oluşturduğu üçgende çeşitli noktalara dağılmıştır. 20.yy da bir kentsel iyileştirme politikası haline gelen yol genişletmeleri ve alan boşaltarak meydan düzenlemesine gidilmesi sonucu yeri yola giden birçok han yapısından günümüze kalan sadece yıkıntılar ve birkaç arşiv belgesidir. Vapur iskelesi civarında yer alan Koltuk Hanı, Sarraf Hanı ve küçük hamamın sağ tarafında yer alan Feyzullah Hanı ile Hâkimiyet-i Milliye caddesi üzerinde yer alan diğer hanlar bunlardan sadece birkaçı olup kayıtlara geçmeyen birçok yıkımın da olabileceği tahmin edilmektedir.

    IV. Sonuç: İstanbul’un fethini takiben hızla bir şehirleşme sürecinin içine giren Üsküdar Tarihi yarımada(Galata ve Pera) bölümünden sonra Anadolu ayağında İstanbul’u temsil eden ikincil bir kentsel yerleşim alanı olarak kabul edilmektedir. Şehir bir yandan tarihi yarımadayı üretimi ile desteklerken bir yandan da uluslar arası ticaretin geçiş noktası olarak öne çıkmıştır. Şehirleşen Üsküdar’da önceden ticari aksla (çarşı, Pazar, han, dükkân, vb.) yerleşim aksının (konut, cami vb.) birbirine geçtiği girift bir kentsel doku hâkim iken, özellikle 20. yüzyılda izlenen yeni kentsel iyileştirme politikaların etkisiyle çoğu yapının yol genişletme ya da alan boşaltma gibi sebeplerle ortadan kaldırıldığı buna gerekçe olarak da bu yapıların artık eski işlevlerini sürdüremediği öne sürülmüştür. Ne yazık ki, çoğu dönemde Tarihi yapıya yaklaşımın temel problemlerinden biri olarak kendini gösteren yık-inşa et olgusu Üsküdar’daki özgün şehirsel dokuyu da bozmayı başarmıştır.

    Şekil 19:Pervititch sigorta haritaları 56 nolu paftada Atik Valide ve At Pazarı çevresindeki hanların gösterimi (Pervititch,1931).

  • 7. ÜSK

    ÜD

    AR SEM

    PO

    ZYUM

    U

    266

    Dipnotlar:

    1 Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Neşreden: Zuhuri Danışman, İstanbul 1969, c.2, s.171.2 Robert Mantran, İstanbul Tarihi, çev: Teoman Tunçdoğan, İstanbul 2001, s.17.3 Kenji Fujiki, İstanbul Mahkemesi Şer’iye Sicil Defterleri’nin Üsküdar Esnaf Tarihi İçin Önemi, Üsküdar Sempozyumu VI, İstanbul 2009, c.2, s.433.4 Antonie Olivier, 18.yüzyılda Türkiye ve İstanbul, haz. Aloda Kaplan, İstanbul 2007, s.53.5 M. Sözen; U. Tanyeli, Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1992.6 Gülhan Benli, İstanbul Tarihi Yarımada’da Bulunan Han Yapıları ve Avlulu Hanların Koruma Sorunları,Y.T.Ü. Fen Bilimleri, yayınlanmamış doktora tezi, İstanbul 2007, s.58. 7 M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1983, s.330.8 Burcu Küçükömürcü, Geleneksel Türk Osmanlı Çarşı Yapıları ve Günümüz Alışveriş Merkezleri Üzerine Bir İnceleme, M.S.Ü. Fen Bilimleri, yayımlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul 2005, s. 30. 9 İ. Hakkı Konyalı, Abideleri ve Kitabeleriyle Üsküdar Tarihi, İstanbul 1977, c.2, s.53.10 İ. Hakkı Konyalı, a.g.e. İstanbul 1977, c.2, s.430.11A. Yüksel Özemre, Üsküdar ah Üsküdar, İstanbul 2002, s.56.12 M. Nermi Haskan, Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, İstanbul 2001, c.3, s.1461.13 M. Nermi Haskan, a.g.e., İstanbul 2001, c.3, s.1461.14 Eremya Çelebi Kömürciyan, XVII. Asırda İstanbul, Tercüme eden: Hrand D. Andreasyan, İstanbul 1988, s.48.15 Michel Baudier, Histoire Générale du Serrail et de la Cour du Grand Seigenur des Turcs, Paris 1626, , s.9-10. 16 Eremya Çelebi Kömürciyan, a.g.e., İstanbul 1988, s.279. 17 Robert Mantran, a.g.e, İstanbul 2001, s.68.18 Ayşe Hür, “Doğancılar Meydanı”, Dünden Bugüne.., C.3, s.80.19 Evliya Çelebi, a.g.e, İstanbul 1969, c.2, s.171.20 Robert Mantran, a.g.e, İstanbul 2001, s.20.21 Ekrem Işın, İstanbul’da Gündelik Hayat, İstanbul 1999, s.53.22 İ. Hakkı Konyalı, a.g.e. İstanbul 1977, c.2, s.386.23 Evliya Çelebi, a.g.e, İstanbul 1969, c.2, s.182.24 Eremya Çelebi Kömürciyan, a.g.e., İstanbul 1988, s.280.25 Bekir Yılmazörnek, Üsküdar Mihrimah Sultan Külliyesi, İ.Ü. Sosyal Bilimler, yayınlanmamış yüksek lisans tezi İstanbul 2010, s.112. 26 Evliya Çelebi, a.g.e, İstanbul 1969, c.2, s.324.27 Süleyman Faruk Göncüoğlu, Bir Modernleşme ve Tarihi Yıkımın Hikâyesi Üsküdar Meydanı, Üsküdar Sempozyumu VI, İstanbul 2009, c.1, s.521.26 Evliya Çelebi, a.g.e, İstanbul 1969, c.2, s.325.28 İ. Hakkı Konyalı, a.g.e. İstanbul 1977, c.2, s.387.29 M. Nermi Haskan, a.g.e., İstanbul 2001, c.3, s.1321.30 Nuray Güler, Üsküdar’ın Merkezi: Gülfem Çarşısı, Üsküdar Sempozyumu V, İstanbul 2007, c.1, s.451.31 Evliya Çelebi, a.g.e, İstanbul 1969, c.2, s.434.32 M. Nermi Haskan, a.g.e., İstanbul 2001, c.3, s.1324.33 Zincirli Han’ı hakkındaki bilgi M. Mermi Haskan’ın 1910 tarihli İstanbul belediyesi İhsaiyat(İstatistik) Mecmuası 35. Sayfasından aktardığı belgeden alınmış ve Pervitich haritasında ilgili konumun tahmini olarak tespiti yapılmaya çalışılmıştır. 34 Gözde Ramazanoğlu, Üsküdar’da Halıcılık: Selimiye Sandalcı(İpekli Dokuma) Hanları, Üsküdar Sempozyumu, İstanbul 2004, c.1, s.74.35 M. Nermi Haskan, a.g.e., İstanbul 2001, c.3, s.1325.

    Şekil 20:Pervititch sigorta haritaları 65-66 nolu paftada Üsküdar Vapur İskelesi ve Yeni Camii Çarşısı (Pervititch,1931-33).