tÜrk· aİlesİ egİtİm İiitİyaci family structure and· the...

17
VE ) Turkish Family Structure and· the Need for ismail DOGAN · YRD,DOÇDR.. A.Ü. ECf\IM BILIMLER! FAKÜL'fi;SI. ANKARA . en Çok ortak ve i§aret etmektedir. ·her · .insanlario konumlara · . benzer yÖnelmeleri · tamamen insana özgü bir dile (ifcide ve biçimleri) sahip Ilgilidir. her yeriride kavu§ma, sevinç; aynhk, hüzün; ihtiyaç; yoksulluk, zenginl.ik, standart araylljt §Ck.linde insani de beraberinde getirir. bunun gibi beraberlik ve ct- insana özgü yasal zemin \'C biçiml .erde ve tarihikonumla_ r _ ne olurs. ii olsun ortak insani ürünüdür. · · hemen ·her türlü i -belki de- var olan bir sonucu yasai bir zemine oturtma · bir denilcbilen bu ., dü;zenli topluluklar haliriöe da bir nedeni Toplu. halde içinde olan ilk kez bu kendi çevresinde hissederek buradaki . ; · Burada sözkonusu · olan insan -· soyunun· . bir özellik olan üreme fonksiyonu çev- resinde beraberliktir . .Bunun da tarihteki ilk beraberlikler de dahil olmak üzere "aile" dir. Ailenin insani · olan küllürel etmenlerin .de .en· az berikiler . kadar önemli. Bütünüyle istek ve için aile berabcrliklerc gözle mümkün bir tür önsezi kendilerine · mükemmel bir JFA ct •i? n de l'inconsciencc•, L 'Honune de et oc syntheses 31-32, s.161. Ilaldun", içinde, Samsun, Ekim ·1990, s.8. oflslamic flol: 5, No: 2,April 1991 119 -

Upload: others

Post on 22-Sep-2020

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: TÜRK· AİLESİ EGİTİM İIITİYACI Family Structure and· the ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_2/1991_2_DOGANI.pdf · kilcşimlcrin d~ insana özgü yasal zemin \'C biçiml.erde

TÜRK ·AİLESİ VE EGİTİM İIITİYACI

) Turkish Family Structure and· the Need for Educa~ioll

ismail DOGAN · YRD,DOÇDR.. A.Ü. ECf\IM BILIMLER! FAKÜL'fi;SI. ANKARA

.· . · "Insanlığın c-.:rcnscı dlıi" ~cyimi _ en Çok lı1sanhğıri ortak davranış ve eğilimlerini i§aret etmektedir. Dünyanın ·her · köŞesindeki . insanlario farklı coğrafi konumlara · ·rağmen . benzer ı;tkinliklerc yÖnelmeleri · tamamen insana özgü ~rensel bir dile (ifcide ve davranış biçimleri) sahip oiuşlanyla Ilgilidir. Dünyanın· her yeriride kavu§ma, sevinç; aynhk, hüzün; açlık, ihtiyaç; yoksulluk, arayış; zenginl.ik, standart araylljt §Ck.linde insani 'tepkile'ı'i de beraberinde getirir. Tıpkı bunun gibi beraberlik ve ct­kilcşimlcrin d~ insana özgü yasal zemin \'C biçiml.erde sürciiıruımesi coğrafi ve tarihikonumla_r _ne olurs.ii olsun ortak insani yönefişlerin ürünüdür. · ·

İnsa~ hemen ·her türlü beraberliğin i -belki de­doğ:ısınd:ı var olan bir eğilim sonucu yasai (meşru) bir zemine oturtma düşüncesidir. Yapılan işe · ins:ıni bir yas:ıllıhk (meşruiyet) kazandırma denilcbilen bu eğilim,

. ,

insanların dü;zenli topluluklar haliriöe yaşamalarının da bir nedeni sayılabilir. Toplu. halde yaŞama zorunluluğu içinde olan insanoğlu, ilk kez bu zorunluluğu kendi yakın çevresinde hissederek buradaki beraberliğine ·meşruiyet'. kazandırmıştır. . ; ·

Burada sözkonusu · olan insanın, insan -· soyunun· . devamına ilişkin bir özellik olan üreme fonksiyonu çev­resinde oluşan beraberliktir . . Bunun da ka~ıhğı, tarihteki ilk beraberlikler de dahil olmak üzere "aile" dir.

Ailenin oluşumunda -··. insani · olan doğal dona.nımların yanısıra, küllürel etmenlerin .de . en· az berikiler . kadar önemli. .olduğu hatırlanmahdır. Bütünüyle doğal istek ve ihtiyaçlar~an kaynakl~n­madığı için aile dışındaki berabcrliklerc aynı gözle b:ık.mak mümkün değildir. "Eğer insanl:ır bir tür met:ıfızik önsezi yar~imıyla kendilerine· mükemmel bir

ı. JFA ct Clemenı, •i? n K_JıaldQn, t~eoricien de l'inconsciencc•, L 'Honune eı.So~ictf, ~?~~ ~974, rcvu~ in~e.rna~io.nal de ~echc_rchcs et oc syntheses spcıologıques, N° 31-32, s.161. Ayrıca tarafımızdan yapılan bır çevınsı ıçın LJ!cz:· ~nır Dılınçsızlık Tconsycnı:. lbn·· . Ilaldun", Eğitim!Iletişim!l'abancılaşma (Çeı•iri Yazılar), içinde, Samsun, Ekim ·1990, s.8.

Ioımıa/ oflslamic Researc/ı flol: 5, No: 2,April 1991 119

·~ -

Page 2: TÜRK· AİLESİ EGİTİM İIITİYACI Family Structure and· the ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_2/1991_2_DOGANI.pdf · kilcşimlcrin d~ insana özgü yasal zemin \'C biçiml.erde

120

toplumun ilkelerini verebilecek ilhamı yakalayabil­seterdi, o zaman birlikte olma (le cohabitation) pek tabii olabilirdi." Ne ki, bu ayrıcalık (imtiyaz) İbrı-i Hal-. 1 . dun'a göre "sadece bayvan toplulukianna özgü" bir durumdur. Bir takımı olağanüstülükler dışında tOm insanlar kendi irade ve etkinlik ~!çimlerine sahiptir.

Larousse aileyi "aynı çatı altİoda y~yan anne-baba ve çocuklar"2 olarak tanımlamaktadır. Türkçe SÖZlükler içinde ise aile "kadın ve erkeğin çocuk.lanyla oluşturduk­ları işbölümone dayalı, kilçOk ve bUyük, ya da dar ve geniş aile gibi Cürleri olan toplumsal ve ekonomik birlik"3

şeklinde tanımlanmaktadır. Bu ikincisinin tanımı geniş tutulmasına rağmen gooomuz ansjklope,di ve sözcakterin da aile tanımında daha çok çağdaş çiZgi ve boyutlar öne çıkarılmaktadır ki, bunu da sö~Ok işleVi açısından' doğat karşılamak gerekir.

İnsanı hareket noktası kabul ederek, gruptan kit· · !eye yönelen bit dizi toplumsal oluşumların ilk aşamasında mikro-sosyal çevre olarak aile· bulunur. Aile, oluşumuııa gerekçe olan · ve '!biyolojik boyutu" ~n . "psiko-süSyal bir gerçeklik" tir. Eğer böyle bir gerçekliğe ulaşılmasaydı kendi dışındaki beraberlik 'örnek.lerinden farkltiaşarak çağlar boyunca insan topluıniarına temel olan elki ve gücünil sürdürmesi mümkün olmazdı. Bu ilk toplumsal Uoitede insanlar·ya kendilerinden doğdukları, ya da kendilerinden doğan insanlarla yine insana özgü bir­likteliği paylaşmaktadırlar. Ama bu birlikteliğin biçimsel gerekçesi olan biyolojik boyutu aşan bir ilişkiler düzeni çevresinde. gelişen etkileşim bi.Çimlerine sahiptir: Toplum­sal, ekonomik, ."Oitarel ve .. bazı zam~n.lar sjyasal _nitelik;­leriyle.ail~ küçük bir top.lul)1.dı,ır. ,

Toplumun eo küçük ·ünitesi olarak ail.e şekli ve hacmi ne olursa olsun her toplumda bulunur. Bu yüzden geçmişte olduğu gibi, çağıriiizda- da "dünya nüfusunun hemen hemen tümo' aile birimiefinde yaşamaktadır."4

Bu birimler" hem 'ait old~kları toplu'inlarda hem de diger toplumıati:Ia, topluma ve to(llurrisal sınınara göre farklılık gösterirler. · Yani aile model ve yapıları toplumdan topli.ıma farklı oldugu gibl aynı toplum içinde de de'ğişik·· sınıf ve yöreler arasında da farklılaşmaktadır. ·:

· Ailenin devlet gelepeğindelq yefi ve önemini ta_rihi gelişil)1 iÇinde görmek mıimkiındür: · ' . .. . . •'\. :. . . : .· ....

Eski·Türklerde Aile · · · ·.:. · · ..

· Türkler ozerin·~ . araşt;rin~1~da, eski Türklerin yaşama biçimteri~in :·aqiaşılm~sıôda Öne Çıkarıian · bazı sözcÖ.k v~ ~imgeler ·yard!r: KiiıÇ, ~vaş, kadın, ~t gibi.

• • . • • 1 • • • • 1 : ·- '•

'· . 2. 'i.arousse<k Poclıe, Paris 1979; s:ı65. ··

TÜRKAİLESiVEEÖİTiM iiiTİYACI

Hatta zamanla bu sözcük ve simgelerin "at, avrat, pusat" şeklinde "gücO ve iktidarı" elde tutmanın temel

. ölçO,tlerini ifade eden özdeyişe dön~ştağ~ de Q~U§t~~­Bu · itiba~ıa: Batıiı ~raşıırmacıiar diğerterinderi farkiı olarak ve yalnızca "at" simgesi çevresinde, adeta .. tı:ıprak­tan soyutlayarak yaptıkları tanımlama girişiminiri belirgin bir eksiği taşıdığı söylenebilir. Sözgelimi Claude Caheo'e ait olan şu sözlerin görünürdeki övgü temasının, gerçekte içten içe bir olumsuzluğu, olumsuz balaşı . yansıttığı düşünOiebilir. Cahen, Torkler için, "İskitterden dev­raldıkları taktik hareketıeri ve at srrtından ok atabilme yetenekleri ile yü~llar boyu karşı konulm~ bir g~ç oluşturmuştardır.',s demektedir. Benzeri "oriyantalistler (şarkiyatçılar)" gibi görünürde Türkleri at sırtında ve

·savaşçı, ama arka planda topraktan uzak olduğunun vur­gutanması olan bu "övgü", gerçekte kOltür üretmenin toprağa bağlı oluşla açıklandığı Batılı anLayış ve açıklama biçimleri içinde at sırtındaki TUrklerio böyle bir aretim et­kinliğinden uzak olduklarının dotaylı bir ifadesidir. . .

Oysa eski Türklerde doğal ve topluf11sal kqşullann gereği olarak ortaya çıkan savaşçı özellikleri!} toprağın ih­maline yol açtığını sÖylemek momldln qeğildir. Onlar için "toprak ve halk devleti meyd~na getiren iki önemli unsur­dur.".6 Burada halk deyiminin d~nemi içindeki. anlamıyla düşünüldüğünde ve . Türk toplum!annıq .gelişim süreci içinde "boya" tekfibül ettiği gÖzönüıw alıo.dığında gerçekte toprakla bOtuoleşmede öpe çıkarılan unsurun "aile" olquğu görülmektedir . .

"Eski Türklerde Aile" deyimi İslamiyet'ten önceki döneme işaret etmektedir. Bu dönemde Türtc·aile5i "boy, sap, soy, pederi aile, izdivaci aile" olmak üiere beş aşamada ömek.lenebiliı:. ,Burada . görüldüğü O.Jere tOm aşamaların ilki "boy"dur. "Phatrie" sözeağanun-karşılığı olan "boy.'! dör~e ulaşuğın~a ".3§!r~t" ~eydana gelirdi. Bu ise 'devleC. gcme.ktir. ~~yle. ~ir _devlette (aşi_rette) "pir . kişinin künyçsi bOY.U.!'J ismi ile kişisel, _?qından meydaf1a . getirdi."~ ~u ilginçtir,,.çankü gerek Istamiyetten_ ~nce, gerekse İs.l§miyetten ~onra ~oy! un .~endi içindeki evriırıi sonucu .ortay!. çıkan. aile · ~rnckleri geniş aileye ve aile bUyükl~riQ.e at fen.: y~gıt~n . adlapi:lıcıvatar bir . ge.t~ne~ halin.de. şii~dür~.lmüşt~r. H_a(a . Apadotu'da ~?ir ~b~nc~ için .'!kimterdenisirıiz?" sc;ırusı,ı . böyle . ~ir geleneğin . ür.ü_nü_dü_r: . . Bö_xle bjr sor~ karş~ın,~a . ~~zgelin_ıi_, _. "cep~ kenoğuıııırındaoım" ceyabı ait ~lunan ~ilenin g~nişliği kadar, bazen da sosyo-ekonomik ve kültiirel . kO!Juma . dair ipuçları. da.verm~.kteçiir. • · · · · ....... ·

.. : .... . .

.. f.i • .

3. Re.SimliAnsiklopeaikBüyük S azi~ istanbu11982,:s54. .. :. 4. Timur Serim, "Türkiye'de Aile Yapısının Bclirleyicile~·. Türk Toplumunda Kadın içinde, Ankara 1982, s.98. 5. Claude Cahen, Osmanlıdan Otıce Anadoluda Türkler, lstanbul·1979, s.23 6. • H;Aii Koçe.ı',Eğiıim Tarilıi, ·1980ıs~s. : · . • · ·· 1. Ziya Gökalp, Türk Meileııiyeı] Tonlı4 Ankara 19.?6, s:280.

~rtH'Şuuo • HOfU•"PVF

··. \" ....

İsliimi Araştm.nalar Ci lt: 5, Sayı: 2, Nisan 1991 , ; ..,

Page 3: TÜRK· AİLESİ EGİTİM İIITİYACI Family Structure and· the ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_2/1991_2_DOGANI.pdf · kilcşimlcrin d~ insana özgü yasal zemin \'C biçiml.erde

iSMAİL DOÖAN

Ziya Gökalp "Boy"dan "izdivacf aile"ye kadar. olan gelişmenin · (tekamoiUn) tefeyyoz (ilerleme) şeklinde olduğunu belirtir.8 Buna göre bir aile biçimi geli§ir merkezi bir kurum olurken; önceki aile biçimi ikincil

. duruma düşmektedir. Ancak bu ikincil olana, daha çok ,}gündemde ve geçerli olanı temellendirici bir işlev yüklen­mektedir. S~zgelimi "sap aile" merkezi olduğunda "boy" ikinci planda (ikincil) olmakta, böyıeıikle geli§me izdivaci ailede (eşit haklara dayalı aile) tamamlanmaktadır.

Eski Türklerde evlilik, aile olmanın bir gereğidir. Bunun böyle· olduğunun tespiti ise eşit haklara dayalı aile olmanın temel gerekçesiniri · çok iyi seçilmesi anl;ımına gelir. Çünkü evlilik TOrk boylannda "ev-bark" sahibi olmak demektir. Kutsal olanda govenilir olma gibi insani. teminallann olduğu düşüncesi kişileri evlenip ev-bark olmanın govencesini yöneltmcktedir. Bark, «Orhun ki\fibcsinde mlibed anlamına gelmektedir ( ... ) Ev de kut­sal bir mlibed olduğundan "bark" adını alırdı.»9 Bu itibar­la eski Türklerde insanları hayatları süresince kutsal bir güvenceye kavuşturması anlamında evliliklerjn teşvik

gördüğü söylenebilir. · · ·

ÇocuJ:c ve anne-baba boyutu hemen her kültürde olduğu gibi TOrklerde de töreve geleneklerin genç kuşak­lara aktanını ve yaşatılmasında mevcut eğitim anlayışiarına esa~ olan önemli unsurlardır. Özellikle "çocuk ve gençlerin toplumsallaştırılıp eğitilmesinC:Ie toplumun töresi önemli bir rol oynamaktadır."10 A KOliOrUn yetişmektc o.lan kuşaklara . aktanını .tl) anlamındaki bir eğitim anlayı§ının ilk verildiği yer ise 'aile'dir. Toplumların geleceği gözüyle bakılan çocukların bu amaca uygun olarak toplumsal grup ve toplumların mevcut eğitim anlayt§)na uygun bir "toplumsalla§maya" tabi tutuldukları söylenebilir. Bu şekliyle toplumsaliaşma eski Türklerde kız ve erkek farkı gözetilmeksizin her iki cins için de mü§terek olarak işlemiştir. Türklerin "kalabalık komşularından k~ndilerini koruyai:ılıme ( ... )''1 1

adına ulaştıkları savaşçı ki§iliğe r'!ğmen bu böyle uygulanint§tır. Çünkü eski Türk topluluklarında kadın ve erkeğin temsil ettikleri dinler (To~onizm ve şamanizm) yani "din ile sihir" birbirine eşit idi. -Her iki cinse ait olan bl! ·çenklik kadın ve erkeğin aile ve toplumda da eşit hak­lara sahip oluşunu da hazırlamıştır. Kuşkusuz böyle tiir eşitliğin ise aile içinde kız ve erkek çocuğun toplumsal­laştırılmasında fark gözetilmed@ düşüncesine yönelmesi doğaldır.

Kadın erkek eşitliği açısından Uede Korkut hileliyelerinin önemli ipuçlanyla dolu olduğu belirtilebilir.

8. Gökalp, a.g.e., 1976, s.327. 9. Aynı, s.296.

121.

Bu metinlerde kadın-erkek eşit; . kadın eı:ıteğinin sahip olduğu tüm haklara sah.ip ve ontiirın yaptığı her i§i yapabilm~ktedir. O nedenle. eski Türklerde .. kadln!aria erkek! er hemen he~en . .aynı eğitimi görürlerdl. "Kadınlarının bile birer" usta biniciler"n olmaları aıcs:~ halde nasıl mümkün olabilecektir?

Aile içinde vetayet halekı yalnız babaya değil ~n­neye de aitti. Bu tür eşitlikçi geli§melerin kadının toplum­daki yerinin belirlenmesinde etkili olduğu düşünülebili.f.· Dolayısıyla denilebilir ki, kendi içinde ve özellikle ~rkek ve kadın açısından modern toplumlar için de güncel. ve değerli olan haklar . çevresinde bazı .tuıarlılıkları

gerçekleştirmiş olan eski· Türk ailesinin günümüzde olduğu gibi İslamiyetten önceki Türk toplumlannın da temeli. olduğu sonucu çıkarılabilir. ·

İsHimiyet'ten Sonraki Türk Ailesi

İsllimiyet'ten önceki Türk ailesinde "kadın un­suru"nun erkeklerle aynı etkinliklei-e katılabilme serbes•· tisi (özgürlüğü) ile "dışa dönük" özellikleri ağır bastığı söylenebilir. İslamiyet'ten sonra ise· özellikle kadın un~ . sucunda içe dönük bir aile ile kar§ılaşıtmaktadır. Kadının tamamen içe .yani "haneye" ·dönmesi, "hane" ile sınırlı et­kinliklere sahip oluşu, kadın-erkek hakl~rı konu~unda

dengenin doğal olarak erkek lebine bozulmasını . ken" diliğinden hazırlamı§tır. Ancak böyle bir belirleme yaparken isıarn dininin kadın . erkek ·konusundaki görüş ve buyriıklarıriın gözden uzak· tututmaması · gerekir.· Çünkü dini mesajlar doğrultusunda meydana· gelen · toplumsal değişmeterin gerçekte aile içi dengelerde yapabileceği etkiler İslamiyet öncesi ve· sonrası ayınma esas olabilecek önemli sonuçları da hazırlamıştır.

Görünür biçimiyle İslami buyrukların kadın-erkek hakları konusunda eski Türk toplumlarındaki hakları

tamamen ortadan kal9ırıcı değil i~lime edici . (ye'rteştirici) pitelikte olduğu söylenebilir. Sözg~tiriıi şu hadiS bunun bir kanıtı gibidir: . .. ·

Di.kkat ediniz ki hepiniz birer çobansınız ve herkes bek­l~diginden sorumlucıur. Devlet ~isi bir ı:nuhafızdır ve maiyyeıindekilerden soru.mludur. Erkek, ev · halRının üzerinde bir muhafızdır o da ev halkından sorumludur. Kadın da kocasının evinde ve çocuklan üzerinde bir bekleyicidir, onlardan sorumludur. Hul4sa. hepiniz birer çobandır ve beklediğinden sorumludur. ı4 .

10. Yahya N.:y~z, TürkEğitb~ı Tarihi (Başlaııgıçtan·l988'e), Ankara 1989, s.S.

11. Koçer, a.&c., 1980, s. lS. 12. Gökalp, a.&c., 1976, s.292. 13. Tcoman Erel, "Nallı Anılar", Güneş GZL, isı.. 21.10.1990, s.3. 14. Bulı01'i Cilt 6, s. ıso.

Journal oflslamic Researclı Vol: 5, No: 2,April1991

.. ı.~ -

Page 4: TÜRK· AİLESİ EGİTİM İIITİYACI Family Structure and· the ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_2/1991_2_DOGANI.pdf · kilcşimlcrin d~ insana özgü yasal zemin \'C biçiml.erde

122

Görüldüğil üzere hiyerarşik bir düzen içinde ~ilc(in sorumluluklan, onların herbirinin hak ve ödev~ leri çerçevesinde ayn ayrı tespit edilmektedir. Bu durum eski TOrk ailelerinde rol dağılımının tescili anlamına da gelebilir.

Bu tespitte bir ölçüde "güç ve iktidar" ölçütünün dikkate alındığı gözlenmektedir. Siyasal bir güç olarak devlet başkanı kendi balkından sorumlu olduğu gibi, erkek te ev halkından -belki de aynı nedenlerle­sorumlu tutulmaktadır. isıam dininin öngördilğO ailede, aileyi meydana getirenterin hak ve karşılıklı

yükilmlotükleri de açık ve seçik olarak bclirtilmcktediı::

Erkeklerin meşrQ surette kadınlar üzerindeki. haklan gibi, kadıniann da onlar üzerinde haklan vardır, yalnız erkekler onlar üzerinde daha üstün bir dereceye sahip­tir.15

Bu Kur'an buyruğunun.isıamiyet'ten sonraki Türk

ailesinin dini karakterinin biçirnlenmesindc etken olduğu

dü~ünülebilir. O nedenle İslam'da aile reisi olarak erkek,

taşıdığı bu sıfat ve sorumluluk nedeniyle de ailenin önde gelen ~isidir. "Çocuklar ona bağlıdır. Mesken tutmak,

onu muhafaza etmek erkeğin borcudur. İkarpet yetkisi

onundur. Ev sahibi odur. Bundan dolayı erkek evde iken, kadın yabancıya eve girmek için milsade edemez."16

Gerçekte ça&daş hukuk anlayışına göre de aile . kurumunda erkeğin kadına oranla sahip .oldukları haklar

biraz daha fazladır. Kadın kocasının soyadını taşır, ev!ilik

birliğini koca temsil eder. Türk Medeni Kanunun bu konudaki hükOmleri şudur:

Ma.dde:3I8 ,Aile olarak (birlikte) ya.şayan kimseler üzerinde ev başkanlıgı yasaya veya sözleşmeye veyc1 töreye ,göre başkan olan kimsenindir. Başkanlık hakkı soy veya dün ür hısımı olarak veya hiz~ meıc;i, çırak ve işçide oldugugibi bir sözleşmeye

dayanarak birlikte yaşayaniann hepsi üzerinde kul­lanılı(17

Hak ve ödevleri açıkça tespit olunan aile başkanı

ise medeni kanun tarafından ayrıca adlandırılmaktadır:

Madde: 152. Koca evlilik birliginin başkamdır. Evin seçimi, kan ve çocuklann uygun biçimde bakımı ona düşer.

( .... )

15. Kwaıı-ı Kfrim, 2/Bakara, 228. 15. BekirTopalogJu,İslôm'da Kaduı, istanbul1968, s.72.

TÜRK AİLESİ VE EÖİTİM İHTİYACI

Madde: 153. Kan kocasının soyadını taşır. Kan ortak mutlulugu saglamak için gücünün yeterince kocasının yardımcısı ve danışmanıdır. Ev işlerine kan bakar. ( .... ) Madde:/54. Birligi koca temsil eder. Eşler mallannın yönetimi için hangi rejimi kabul etmiş olursa olsunlar, koca kendi eylemlerinden kişi.sel olarak sorumlu olur. Maddel55. Evin sürekli gereksinimleri için koca gibi karınında . birligi temsil yetkisi vardır. Onun bu yetkilerinin sınırı. üçüncü kişilerce anlaşılabilecek ölçüde yetkisini aşmayan işlemlerinden kocası sorumludur. ıs ·

Dini buyruk ve· düzeniemelerin getirdiği egemen etki ve anlayışın toplumun her kesiminde aynı kabulu gördüğünü söylemek güçtür. Uygulama farklılığı toplum­sal talebc yönelik her mesaj için geçerlidir. Yani her bir mesaj, kentten köye değin farklı ilgi ve tepkilere neden olabileceği gibi böyle bir farklılık ~i ve gruplar için de aynı değerlere sahiptir: Üst ekonomik toplumsal kesim­deki uygulamalarla alt ekonomik toptomsal kesimdeki uygulamaların her zaman farklı olabildiği gibi. Bu bakımdan İslamiyet'ten sonra Türk ailesi belirlemesi içinde tek tip bir Türk ailesi seçip çıkarmak mOmkün değildir. Böyle bir belir~eme kendi içinde çok farklı aile örneklerine sahiptir.

İslılmiyet'tcm sonraki TOrk ailesinin nitele~mesinde ve kendine özgü yapısına kavu§masında §U etkenterin dik­

kate alınması gerekir:

-Din Etkeni: İslam dininin evlilik, aile ve aile hayatıyla ilgili olarak bireylerin gücil ve sorumluluklarının belirlenmesinde önde gelen bir etken olarak dO§ilnülcbilir.

- Töre ve gelenekler: Her bir toplumsal gruba özgü aile biçimlerinin farklılığıyla ilgili bir etkendir.

- Coğrafi Etkehler: Buna doğal çevre de denilebilir. İnsanların doğal çevrenin olumsuzluklan kal"§ısındata b!reysel sorumluluklan ailenin biçimien­mcsinde de etkili olmaktadır.

· -Kent, Kasaba ve Köy Etkeni: Kentte ya da kırsal alanlarda yaşama farklı yaşama biçimleri içinde farklı aile biçimleri d,e olu§turm~ktadır.

-Toprak Siste1ni: Toprak mülkiyetinin bölünmez­liği üzerine kurulu sistem kendi olu§umu çevresinde bir aile düzenine de yol açmı§tır.

17. 1'ürkMedeni Kanunu, Sadeleştiren: Il ıfzı V. Velidedeogıu, Ankara 1979, s.l69. 18. Aynı, ss.Bl-83.

İsl.ıimt Araştınnalar Cilı: 5, Sayı: 2, Nisan 1991

Page 5: TÜRK· AİLESİ EGİTİM İIITİYACI Family Structure and· the ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_2/1991_2_DOGANI.pdf · kilcşimlcrin d~ insana özgü yasal zemin \'C biçiml.erde

ISMAİL DOÖAN

-Farklı Devlet ve imparatorluk Biçimleri : Rejim­ler de gerçekte farklı aile biçimleri anlamına gelmektedir:

Selçuklu ailesi, Osmanlı ailesi... gibi.

Bütün bu etkenler içinde kadının toplumdaki

~yerinin aile biçimlerinin o'ıuşumunda önemli ölçüde pay . ' sahibi olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.

. Kuşkusuz " İslami dönem TürK ailesi" gerek zaman açısından, gerekse farklı toplumları içermesi açısından bir genellerneyi işaret etmektedir. Buna rağmen ortak unsur­

lar çevresinde gen~llcmenin gerektirdiği belimierne ile geleneksel Türk ailesi deyimini bu dönem için kullanmak mümkündür.

Geleneksel Türk ailesi, dini terbiye alan, baba

sorumluluğu ve yetkisine daha çok ağırlık veren ve en az

Oç kuşağı bir arada barındıran bir aile tipine ulaşmıştır. Osmanlı özeliyle ilgili olarak ele alındığında bu aileye acaba ataericil bir aile örneği demek mümkün müdür?

Ataericil aile toplumbilimciler tarafından "çekirdek · aileilin içiilde bulunduğu baba soyuna dayalı geniş ailenin başkanı tarafından denellendi ği aile"19 olarak nitelenmek­tedir. Bu geniş ailedeki "baba" ya da "dede" nin

ekonomik ve toplumsal birlik ol~n Osmanlı ailesinin buyrultuları tartışılmaz olan mutlak · başkan oluşunu

önemli bir ölçüt alan bazı araştırmacılara .Jfıörc bu aile

(Osmanlı ailesi) "ataerkil biryapıya sahiptir."- · {. .!;,,

Bu iddia, yani Osmanlı ailesinin 'ataerkil 'oluşu, Os- ··V' manlı hukukunun "şeriata dayalı mecelle tarafından

düzenlemesiyle erkeğin çok eşli · evliliğe izin verilişine" · bağlanmaktadır. Oysa gelişen yeni bazı araştırmalar, bu

tür "hukuk incelemelerinin, Osmanlı ailesinin özelliklerini tespit etmek için yetersiz kaldığını ( ... )"21

göstermektedir.

.9_ -~edeni~ .. ~·Q.~ı:n~~lı ~ilesinin gü!J_ümüz a!le __ tipinden farklı olmadığı" şeklindeki değerlendirmeler · gelişen yeni yaklaşımlar içinde yer almaktadır.21 · ·

. Toprak mülkiyetinin bölü~mezliği üzerine kurulu

geniş aile yapısının Osmanlı ailesinin şekillenmesinde

önemli ölçilde etkili olduğu bilinmektedir. Bu etki

"1858'den sonra toprağın erkek. çocuklar ar~~ında eşit bölüşümünü öngören arazi kanunnamesinin çıkmasıyla birlikte ( ... )"

23 sona ererek, yerini, "mülklerini adil bir

şekilde paylaştıran" aile reisieri çevresinde ortaya çıkan

yeni aile modelini hazırlayıcı etkilere bırakıyordu. Daha

önceki aile biçimlerinde işgücünün dağıl!mı söz~onusu iken Tanzimattaki bu gelişme içinde mülkiyetin paylaşımı

19. Serim, a.g.e., 1982, s.99.

123

ve dağılımı sözkonusu olmaktadır. Ama bunun da ötesinde Tanzimat Osmanlı ailesinin kendi mOdeli için­

deki d~ kapalı yapısının ve yaşama biçimlerinin

Batılılaşmaya paralel olarak geride kaldığı bir dönemin başlangıcı olarak kabul edilebÜir.

Ailenin ve aile ortamının aynı zamanda bir kültür nakli süreci olan eğitim işlevi bulurim.aktadır. Çocuğun toplumsal hayata · hazırlanması ve uyumu ile, ait olunan

toplumun yaşama bi~imleri gibi çok çeşitli kültürleri aile içinde ve aile bilyükleri tarafından verilmektedir: Aile~in bu işlevi açısından Osmanlı ailesinin Tanzimat'a gelin­

ceye kadar önemli bir rol üstlenmiş olduğu söylenebilir.

Bu işlev daha çok kadın eğitimi açısından işlemiştir. Çünka Osmanlı toplumunda Tanzimat'la ilgili okullar

açılıncaya kadar, kadınların eğitimi ile örgün eğitim ve öğretim kurumları bulunmamaktadır. Bu dönem içinde

kadın eğitimi muhtemelen anne rolünün benimsetilmesi ve bu rolün gerektirdiği davranış biçimlerinin öğretilmesi

şeklinde aile içinde gerçekleştirilmektedir. Aile içi eğitimin (terbiye) örgün eğitime kalan kısmı~ yalnizca

yaygın ilköğretim kurumu olan Sıbyan Okullarıdır. Ülkenin hemen "her mahalle ve köyünde mevcut ve ek­

seriya camilere bitişik (.:.)"24 olarak yaygın bir şekilde mevcut olan Slbyan Mektepleri'nde öğreniırı üç ya da dört yillık bir süreyi kapsadığına · göre bu okullara

başlayan 5-6 yaş grubundaki kızların (erkekler dahil) -9-

10 yaş içinde burayı bitirdikleri varsayılabilir.

Medreselere gitme imkanı olmayan, üstelik saray çev­

resinde ya da ulema (bilginler)' ve yönetici kesimden ol­mayan kız çocuklarının · bundan sonraki eğitimleri aile

içinde ve ağırlıklı olarak anne tarafından sürdürülmek­tedir. ·

Osmanlı ailesinin kadını eve çeken bÖyle bir eiitiı:n anlayışının sonuçta dış dOnyaya kapalı ve tamamen .koCa ve çocukların hizmetinde bir kadın tipi oluşturduğu düşünülebilir.Ancak özellikle' anı ve inceleme gibi edebi metinlerde kadının, Osmanlı kadınının tamamıyla gündem dışı kalmadığına dair ipuçlarına rastlan·ıımak­tadır. Sözgclimi14. yy İslam dünyası ile birlikte TOrklük dünyasını da· gezi ve gözlemlerine konu edinen ünlü seyyall (gezgin) İbn-i Batuta (1304-1369), bu yüZyıldaki Anadolu (Bilad-ı Rum) kadını için şunları yazmaktadır.

... Bu men:ılekeıte geldiğimiz andan iıibaren Çevredeki komşulanmız. kadın olsun erkek olsun du~mumuzla ilgilenmeden yapamamışlardı. Burada kadınlar ~rkek­lerden kaçmaıJar ve yola çıkacağımiz.~man a!a'a!>a ya

20. Emre Kongar, Türkiye'nin Toplumsal YaplSI, Ankara, Mayıs 1979, s.415. . 21. iıber Ortaylı, "Osmanlı Toplumunda Aile", Türkiye'de Ailenin Değişimi, Toplumbilimsel İncelemeler Der. Erder T, Ankara 1984,

s.86. 22. TürkAile Yapısı, Ankara, DPT, Özel ihtisas Komisyonu Raporu, 1989, s.27. 23. Aynı, s.24. 24. Al.:yüz, a.g.e., 1989, s.93 ..

Journal of/slmnic Researclı Vol: 5, No: 2, April1991

·--------------------------------------~----------~-~ ..

Page 6: TÜRK· AİLESİ EGİTİM İIITİYACI Family Structure and· the ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_2/1991_2_DOGANI.pdf · kilcşimlcrin d~ insana özgü yasal zemin \'C biçiml.erde

124

da ha~e haikındanmışc;asına bizimle vedalaşırlar, bu ajnlıktan dolayı üzüntülerini, gözyaşlannı dökerek · beliı1irlerdi.25 .

GörOldoğu ozere kadın erkeği ile birlikte bir konuğu ağırlamakta,getencksel TOrk konukseverliğine bağli olarak son derece ilgili bir .davran~ı .beraberce deneyebilıriektedirter. Yine 17.yy'da ya§3mı§ Batuta gibi biİ- 'gezgio olan Evliya · Çelebi (1661-1682), Bursalı kadınlıtn betimleyeo sözleriyle bura9aki kadınların

yabancı ve ,dt§3rdao birine gözlem imkanı veren bir ser­bestiye sahip oldukları dü§iJncesini verme~tedir:

Bursa dördüncü iklimdendir ( ... ) Kadınlan güzellikte, ıeiıasüpte ileridir: Sözleri de boylan gibi. biçimlidir. Gür _S<IÇ örgül~riyle şairterin akıllan nı, çelerler. Başka diyar. kadınlannda ~öyle bir şey yokıur.-6

·: .. ~Cliriın örg.On dOzeyde eğitim imkanıarınin orlaya · ·. ·· · . ·.Çık.ışı ."ve ~geHşimi Osmanlı ailesindeki değişmeterin de ·· - bil§.ıanğıcı · olmu§tur. Tanzimat böyle bir gcli§imio dönem

.· .· .b~'ı sa)iılabilii, ,Kadına ve kadın haklarına ili§kin bir belir­'· .. · ·.•.. : teme i:ılmamasina- rağmen "Hatt-ı Homayun" a esas olan

·~ . :. : ·· .. ·:;: g~~·cı· ılaklar Çerçevesinde geli§en "serbesti" i~inde kadın · ·: ·. · .. baldan \!e·-eğiiiminin de bundan payını aldığı söylenebilir.

:.Bu . . serbest i nedeniyle dönemin aydınları "kadın · . ··eğiti~!nin gerekliliğini" konu edinen telif ve çeviri

.jiızılarla .konuya dikkat çekmi§lerdir. Kadın (kızların) eğitimine ilk kez -erkekler. gibi- yasal zorunluluk getire.o "Maarif-i .Umumiye Nizamnamesi, 1869" ·böyle· bir geli§menin sonucu olarak değerlendirilmelidir. Çünkü henUz 1850'1i yıllarda yani kadının tek . ba§ına sokağa çıkamadığı; mozelere, tiyatrolara, eğlence yerlerine gidemediği bir dönemde bu Tanzimat aydınları "genç kızların manastır için değil 'ehl'i meclis' yani toplum için yeti§tirmek 'gerektiğine dair çe,viri yaZ.ılara~yer. verrneğe ba§lam~lardır.27 · · · · ·,

Maarif-i Umumiye Nizamnamesi "Kız RU§tiyeleri" ite "Kız öğretmen Okulları" nın (Darulmual_limat) açı~asıoa imkan vermesine rağmen az sayıda açılan bu qkulla~ yaygın bir ihtiyacı kar§ılamaktan uzak kalm~tır. Bu . çerçevede Nizamname'nin gereklerinden olarak İstanbul'da 1288 (1871) yılında açılan 8 Rüştiyede

TÜRK AiLESI VE EGiıiM iHTİY ACİ

yalnızca 207 öğrenci ·bulunmaktaydı.28 Bu: tariht~n 27 yıl sonra öğrenCi mevcudu çoğalmı§, toplam t 771 olmuştur. İstanbul geneli ve imparatorluk özeli için bu sayının nispi (görece) bir artış olduŞu açıktır. Bu son artışın okullara göre dağılımı şöyledir? · .

Okul öğrenci Sayısı

Cağaloğlu Kız Sanat Okulu 177

Aksaray Kız Yaulı Ç>kuıu· 147

Üsküdar Kız Sanat Okulu 213

Fındıklı Kız Okulu 120

Üsküdar Kız Lisesi 131

Sultanahmet ·Kız Lisesi 245

Eyüp Kız Okulu· 170 . .

Molla Gürani Kız Okulu 124

Alpazarı Kız Ok~lu 214

Küçük Mustafa Paşa Kız Okulu -230

Burada Tanzimatta kadın eğitiminin ortaya çıkıp gelişmesi ilc ilgili olarak: aydın tutumları ile icra mev­kiinde olan siyasilerin katkıları dikkate alınmalıdır.

Sözgelimi Oç ayrı dönemde toplam dokuz yılı 3§kın bir süre (9 yıl, ~ç ay 26 gün) Eği~im Bakanlığı yapmı§ bulunan Tanzimat'ıri önde ,gelen aydınlarından o(_an

• Münif Paşa gerek d~§Unccleri, gerekse.. ieracı (uygulamaçı) olarak, dönemindeki geli§meierde kayda değer .etkinliklerin sahibidir.30 Kızların "aı:ıne ve ''okul ıarcıfından sıkı bir irade·_·eğitimine ;tabi. tutulmaSı ile onların bir süre özgürce karar verme ve davranı~ta. ~ulun-

-ma imkanının . sağlanması--dUşünee.sini ( .. )',3. kadırıın eğitilmesi gereğinin temcn' yapan MUİıif :Pa§3, bu dü§üncesini Bakanlığı esnasinCıa hayata .. geçirmeğe çalışmıştır. Dönemin ·gazeıelerine yansıyan bir· haberden anlaşıldığına göre Münif' P3§3'nın bu konudaki çabalarının gereldi şekilde yaygın bir destek görmediği sanılmaktadır. Bir bakan olarak icraatının övOldüğU, . . halktan bekleneri desteğin yetersiz oluşunun ise,· 'eser

25. İbnBa.i!Jta Seyahatntime.Sindm Seçme/er, Ilazırlayan , lsmet Parmaksızo~lu, istanbul, MEB, 1971, s.34. 26. Evliya Çelebi Seyalıdtııatrıesitıden Seçmeler 1, Haz:Atsız, MEB, İstanj:ıul 1971, s.139. . .. 27. ~ün ir, "Bir~ _ile Ehibbasından Bir Kadının Muhaveresidir", Muhaı•aat-ı Hikemiye, Derseadet 1&59, s:70-72. Yorum lu bir ()evi ri

için B[cz: ısmail Dagan, "Batıdan Yapılan ilk Pedagojik Tercüme: Muhaveraı-ı Hikemiyc· ve Mü n if· Paşa•, Eğitimtnetişim/Yabancıla[lna (Çev[ri Yazılqr) içinde, Samsun:Ekim 1990, s.76-93.

28. li.Aii Koçer, Eğitim Sorun~anmız Uzerine Incelemeler Dü§iirıceler, Ankara -1975, s.18. . 29. Sadık Albayrak, "Osmanlı lmparatorlugtında Kız Mekteplerinin Küşadı", Ankara: Diyanet Işleri Bşk., Dergisi, 1972, (11) 4, s.237. 30. Münif Paşa'nın sözkonusu etkinlikleri çevresinde hayatı, düşünce ve etkinlikleriyle ilgili aynntıh bilgi için Bkz: " İsmail Doğan,

'Türk Kültür ye Egitimine Katkılan Açısından Mehmet Tahir Münif Paşa ve Ali Su avi Uzerinde Mukayeseli Bir Çalışma, 542 + 21 s.•, Ankara Universilesi Sosyal Bilimler Enst. (Egitim Bilimleri Fakültesi), EPÖ Anabilim Dalı'nda Prof.Dr.Yahya Af..-yüz Danışmanlıgında hazırlanan Yayımlanmamış Doktara Tezi, Şubat 1990, s.46-245. ·

31. lsmaiJ Dogıın, "Batılılaşmanın Egitim Kanadında Bir Modemisı Aydın: M.Tahir Münif Paşa ve Egitimci Kişiliği", Ankara: Kültür Bakanlıgı, Milli Kütüphane Daire Başkanlığı, Tanzimat'ın Yüzellinci Yıldönümü Uluslararası Sempozyuma sunulan bildiri, 25-27 Aralık 1989. .

İslômfAraştınnalar Cilı: 5, Siıyt: 2, Nisiıttl991

Page 7: TÜRK· AİLESİ EGİTİM İIITİYACI Family Structure and· the ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_2/1991_2_DOGANI.pdf · kilcşimlcrin d~ insana özgü yasal zemin \'C biçiml.erde

İSMAİL DOÖAN

e~lil!!çek' . ~ir ge_lişme olarak nitelendiği sözjconusu haber, k.onuya ışık tutması bakırnindan aşağıya alınmıştır:

qiıim Bakanı devielli Münif Paşa hazretlerinin c;gitimin yaygınlaştınlması konusunda göstenniş olduk-lan üstün gayrelleri sonucu bu· yıl yurdumuzun en büyük ihtiyaçlanndan olan kızlar okulunun açılmasını gerçekleştinniş · olmalan revkalade memnuniyet verici olmuştur . Döyle bir okulun d·evamı, kalıcılıgı ve yaygın taştınlması son derece önemli iken yazık ki, sözkonusu okulun açılış tarihi olan 1296 ·(1880) senesi mart ayının başlangıcı~dan şimdiye kadar ancak üç kız kayıt olmuş, bu sayıya göre de bir yıl sonunda okulun mev­cudu ancak oiı-onbeş kiz ·ögrenciye ulaşacaktır. Oysa bu durumda .okulun yönetimi konusunda pek çok güçlüklerle karşıla_şıırak devam edeme.mesi tabii 'olacaktır.' · · · · · Gerçekte bu durum çok genel anlamda· üzüntü vericidir. Üstelik bizler kadınlanmızın ilim tahsil et-

. ·menin güzelliklerini (lezzetlerini) bütünüyle ıadmamış .. oldugumuzdan artık bunun gibi gelişmeleri engelleyici

yanlış düşünceleri (fikr-i batılı) bir kenara bırakarak kızlanmııa bilgi ve oeceri (ma'rifet ve hüner) ögret-

. men in çarelerine teşebbüs eımege çaba gösıenneliyiz. Kızlan olanlar ne şekilde mümkün ise hemen okula k!lyıt eıtinnek suretiyle bu kız ok~llannın del(am ve gelişmesini sağlamalıdırlar. Kızlan· olmayanlar da ·ülkede eğitimin gelişip ilerlemesi uğruna elbette bu

. okula elden geldiği-kadar özel ~rdımlarda bulunmalan son derece önemli ve gereklidir.32

· .

Metinde adı geçeıt ve MOnif Pa§a'nın ikinci kez

geldiği Eğilim Bakanlığı dönemine rastlayan (1297-1880)i..

bu ilk kız idadi örneğinden sonra bir yenisi ancak 191 1'de~ açılabilmiıjtir. Daha sonra 1913-14 ders yılında bir ·çok

erkek idadisi Sullaniye çevrilırken bir tek kız idadisi de

beş yıllık ilk kısım üzerine beş yıl da orta öğretim vermek ozere "İstanbul inas sultanisi" adıyla sOresi on yıl olan kız lisesine çevrilmiştir (: .. ) AÇılan on ·yıllık kız lisesi yalnız

İstı:ınbul'a özgo olmuş, İmpa~atorluğun vi!ayetlerindeki orta öğretim kurumları en fazla kız muallim· (öğretmen) mekteplerinden ibaret kalmıştır.33 · ·

Tabiid~ ki, çeşitli k~demelerde v~ son derece az

sayıda açılmiş kız ok·u·ııarının Osmanlı kadınının gerek

toplum gerekse ailed~ki rolOnO değiştirici nitelikte cikili

sonuçlara yöneldiği söylenemez. Bu itibarta Tanzimaıtald

bu· gelişmelerin çok sonrasında, II. Meşrutiyeue başlayan

yeni bir siyasi dönemde bile yaygın bir biçimde

"kadınların toplum yaşamında hak ve görev kazanmaları hala sözkonusu değildir."34 Kuşkusuz .burada sözkonusu

125

olması gereken yaygın ve radikal hakla~dı~. Çünkü dah~

II. Meşrutiyetten önce kadınlar b~langıçta "ebe, so~r;ı

hastabakıcı ve daha sonrasında ise öğretmen olabilmiıj", II.

Meşrutiyet ve sonrasında ise "memuriyet hayatına

atılml§lar ve I. Dünya sav~ ı (U mu mi Harf) sıralannda:as­

kere giden erkeklerin yerlerini alml§ ( .. :)"35

.olmak

suretiyle, toplumsal hayatta beli~li bazı alanl~r.da -:­

koşulların da zorlamasıyla- görünrneğe b~laml§larck

Gerçi Ta.nzimat aydınları, "ehl-i ·meclis" "hey'et-i

ictimaiye", "hey'et-i mecmOa" gibi l?OtUnOyle "topi~m"u ifade eden yazılarda yani ıoplum~l (içtimai) konularda

kamuoyund_a bir bilinç ve duyarlık olu§tuwyorlardı ama başlatılan bu. çalışmaların özellikle bürokratik iıjleyiıj

içinde kadını istihdam edecek iıj ve eğitim alanlarının açılmasına yeterli değildi. Bu bakımdan ne . kadın eğitiminde yeterlilik, ne de eğitilmiş kadının istihdamı için yeni çalı§maıar oldukça sınırlı kalmaktaydı. ·

Osmanlı kent kadınının yaygın görüntü içinde "ev kadmı" rolünde mutlaka ilköğretimi (sıbyan okulu

düzeyinde) alarak ailenin yaşatılma ve sürdürOlmesinde en etkili rol sahibi olduğu söylenebilir. Bu kadın, çocuk

~bakımı ve terbiyesinde çok bireyli geniş Osmanlı ailesinin

en etkin ki§isidir. Evde yetişmektc olan kuşaklar üzerinde

· erkeği kadar söz sahibidir. Gunomuze kadar y~yan, "Osmanlı Kadını", "Ne Osmanlı Kadın!" deyimleri böyle bir kadın imgesinden kalan belirleyici nitelikler olarak

dOşOnOimelidir. Çünkü bu deyiıjlerde kadını "Osmanlı" olarak niteleyen "bir güç, bir karizma" buıu·nmaktadır. En az eşi (erkeği) kadar kadını bir "iktidar" . simgesi olarak belirleyen -bu yaklaşım, açıkçası Osmanlı kadının

erkeği ile gerektiğinde son derece eşit tepki ve ifade biçimlerine sahip olduğunun -adeta- bir göstergesidir.

Cumhuriyetin kuruluş yılında, Atatürk'ün

21.03.1990 tarihli Konya konuşması, Osm~nlı'dan

. sözkonusu nitelikleriyle intikal ed.en T~rk kadııiın! ş~le bctimlemektedir: .

Kadınlanmız hadd-i zatında hey'et-i içtimaiyede erkek- · leriyle her vakit yanyana yaşadılar ... Günlük . hayatta, · tarımda, geçim mücadelesinde erkeklerimizden yanm adım geri kalmadılar ... Kimse inkar edemez ki;· ·ou harpıe ve ondan· önceki harplerde milletin liayat kabiliyetini tutan hep kadınlanmızdır.

32. Vakit Gazetesi, İstanbul, 13 Cemadiyelevvel 1297, ll Nisan 1296, 5.1621, s.l. .

33. Mine Tan, "Atatürkçü Dü.şünüş ve Kanna Egiıinı." Uluslararası Atatürk Konfe'raıısT, Tebliğler, 9-13 Kasun 1981, Bogaziçi Üni~r-sitesi Yay:, No: 61, C3, s.8. · - ·

34. Aynı, s.7. 35. O.Nuri Ergin, Türk MaariJTarilıi, İstanbul 1977. c.34, s.l289.

36. Atatürk'ün Söylev ı•e Demeçleri, Türk lnkılap Tarihi Ens, Yay., Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1952, s.148-l.S, Aynca Bkz: Atatürk, Türk Genciniıı El Kitabi, Başbakanlık Dasın Yay., Genel Müdürlüğü, 1972, s.66.

J.oftrnal oflslamic Researc!ı Vof: 5, No: 2,April199J

--------------------------------------------------~--~~--~------------~j~~3~~--

Page 8: TÜRK· AİLESİ EGİTİM İIITİYACI Family Structure and· the ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_2/1991_2_DOGANI.pdf · kilcşimlcrin d~ insana özgü yasal zemin \'C biçiml.erde

126

Çift süren tarlayı eken, ( •.. ) ürünleri pazara götürütük paraya ceviren, aile ocaklannın dumanını .tüıtüren ( ..• )

. hep~ il~ hi Anadolu kadınıdıt"

Örgün eğitimden yararlanmada kadına göre daha ileri haklara sahip olan Osmanlı erkeğinin aile içinde geleneksel rol ve i§leviyle, daha çokta dini değerlerle §ekil­leoen bir aile reisliğinden söz· edilebilir. Sanayileşmeye bağlı olarak geli§en yeni toplum modellerinin aksine Os­manlı toplumunun - Tanzimalla bS§Iayan d~a açık

kültorel et!pler hariç tutulmak: suretiyle- kapalı bir model oluşturduğu gözönüne alındığında; böyle bir toplumda ve tiımamen otantik özelliklere sahip olması doğal olan aile örneğinde erkeğin, ·ailenin dı§a açılan tek pencere olduğunu kabul etmek gerekir. Dolayısıyla anne ve çocuklann hiç değilse belli bir süre dış dünyayı bu tck pen~reden gözlediği ve algıladığı dü§Onccsi -bu anlam­da olmak üzere yanlı§ değildir. Zaten sosyal hayata Icadının katılmadığı ve çeşitli :§ekillcrde istihdamının da sözkonusu olmadığı bir ortamda erkeğin (ailenin reisi) d~ında, sosyal hayatın 'hane'ye girmesi ve bu nedenle etki alanları _yaratması mOmkUn değildi. Bu tck: boyutlu etki yalnız ve yalnız evin erkeği ile (ycti§miş erkek çocuk­ları belki) mümkün olabilmektedir.

. Sosyal hayatla. arasında belirli sınırlara sahip olan Osmanlı ailesinde erkeğin bu çerçevede iki önemli işlevi bulunmaktadır: Birincisi aile dışı etkinlikler, ikincisi aile içindeki geleneksel rol. Her ik:i yükümlOJüğünde istenen dengeyi kurabilen erkeğin muiıu bir aile yaşantısının da eo etkili kişisi olduğu açıktır. Çünkü Osmanlı erkeği belir­tilen i§levler doğrultusunda gerçekte aç görevi yerine getirmektedir. Bütün geleneksel ailelerde hane reisi olarak erk~n üstlendiği bu üç görev, "sosyal, ahlAki ve bukuki"dir. _Bunlardan "sosya!" olanı _erkeğin ~sahib-i dar' (ev sahibi), ahlaki olanı , "reis-i aile" (aile reisi), hukuki olanı ise 'yasal statüsU' (meslcği) ilc ilgilidir. Bu üç ayrı yükUmlülüğün gereken denge içinde yürütülmesi ise aile mutluluğunun en temel kO§ullanndan sa)"llır.

Osmanlı ailesine ilişkin olarak onaya çıkan bu genel çizelgelerin dı§ında "PS§a Konakları"nın farklı aile çev­releri yarattığı..söylenebilir. Bauya ve Batıltiaşmaya açık birer kOltar çevresi olan konaktar bu işlevleri nedeniyle geleneksel aileyi ·nitel boyutlarıyla .aşan özel örneklerdir. Üst düzeyde . .idari ve askeri kişilerin ulcma (bilginler, din adamları) sınıfından gelen çocuklarıyla üç farklı ku§ağı barındıran konaklarda d~ daima açık ama, kendi içinde özgün bir entellektüel ortam yaratmı§lardır. Türk ai~esinin Batılı karakterinin-ise bu entcllcktüel-küllür çev­relerinde yetişen kuşakların oluşturduğu- aydın .örneğinin kendine özgü serüveni doğrultusunda geliştiği

TÜRK AiLESi VE EÖİTİM İ l rıiY ACI

ileri sürülebilir. Konak düzeyinde "bir Osmanlı ailesinin bilginlere, din adamlarına açık olan kültürel havasının çocuk sosyalleşmcsinin ilk önemli ortamları oldukları

bilinmektedir. İnsanın kültürel kimliğinin oluşumunda etken olan belli başlı öğeler arasında böyle bir aile ortamı birinci sırayı almaktadır. Anne-baba, okul ve toplum sıralamasında bu öğclerle ilişkilerin niteliği ve yönünün bilinmesi ile kültürel kimliği bulabilmek kolayl8§ır.',38 Betimtenen nitelikler doğrultusunda konak hayatı geleneksel ailcyi a§an ve kendi içinde yeni ara~ ve modeliere yönelen farklı aile ortamlarıdır.

19. yy'da Osmanlı toplumunda yenileşme ve batılılaşma sürecinin belirleyicileri arasında ad ı geçen "Pa§a Konakları", bu yüzyılda siyasal atandan daha çok. bu yönüyle -yeni anlayış ve davran~ biçimlerine yol açması nedeniyle- önem arzctmektedirlcr. O nedenle, kapalt Osmanlı toplumu 13atı dOnyasına 19.yy'ın ikinci yarısında konak hayatıyla açılm~ sayılır. Batılı kültür ürünleri, roman, gazete, dergi ve tiyatro buralarda başlayan yeni oluşumların birer sonucu olarak ülkeye ilk kez yine buralardan . girer. Dönemlerini etkileyen düşünce ve oluşumların sahibi aydınlar, sözgelimi, Namık Kemal, Ziya Pa§a, Abdurrahman Sami Pa§a, MOnif PS§a, KAni Pa§azadc, Ahmet Rıfat, Ahmet Yelik Pa§a .. vs. llerbiri konak kökenli ki§ilerdir.

Ancak işlevi ne olursa olsun "konak ailesi" bOtüniOk gözönüne alındığında Osmanlı geleneksel aile yapısı içinde -taşra boyutu gibi- sadece bir "çC§ni" sayılmalıdır. Çünkü bu özelliğine (farklılığına) rağman ailcde farklı ku§aklar bannmakta, erkek etki ve yet­kilerini, kadın ise aile içi i§lerde ve erkekten daima sonra gelen alt sorumluluk alf)nlarıyla (mutrağın idaresi ve çocuk terbiyesi) sınırlı kalmaktadır. Erkeğin savaşçı (ycôiÇc-ii, asker), kat ip (memur), ya da çiftÇi, tımar sahibi olduğu, dolayısıyla henüz yeni ve çok farklı istihdam alan­larının arıaya çıkmasına imkan veren sanayiin henüz gir­mediği bir toplumda geleneksel aile yapısının varlığını sürdürmesi doğaldır. Bu bakımdan ani deği§ikliklere ve bölünmelcrc neden olanilicek endüstriyel gelişimin ol­maması gerçekte aile içi rollerde olduğu kadar, ailenin­kendi serüv~lcri dışında-harici tehditlerden de uzak olmasını sağlamıştır. Siyasi tehditleri bOtOn bir toplum için düşOnmek gerekirse, gerçekten bu ailenin kendi içinde statik bir istikrar yaratmış olduğu kanaatine varılabilir. Bir çeşit "klanik dayan~ma" nın, yani sıcak ve yüzyüze ilişkilerin egemen oluşunun Osmanlı ailesinin yarauığ~ istikrarın en büyük nedeni sayılabilir.

"Hıdı.rellez şenlikleri", "Ahi birlikleri ve şölenlcri", "ortak bir Ramazan kültürü", "cuma ve çarşamba pazar­ları", "kırkpınar şölenleri", "Bursa'daki erguvan

37. Ebuzziya Tevfik, "MünifPaşa•, Yeni Tası·ir-i Ejkör; lO Şubat 1910.5.251. s5. 38. Dogan,a.~e., 1989. s.70.

İslômi Araşurmalnr Ci/t: 5, Sayı: 2, Nisan 1991

Page 9: TÜRK· AİLESİ EGİTİM İIITİYACI Family Structure and· the ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_2/1991_2_DOGANI.pdf · kilcşimlcrin d~ insana özgü yasal zemin \'C biçiml.erde

İSMAİL DOÖAN

toplantıları" 39 "Manisa'daki mesir şenlik"ıcri" bu Çe§itten birer dayanl§!lla örneği olarak, giderek bütOn bir toplumu manevi bütünlük (sosyo-kUitürel birlik) haline dönüştürebilmişlerdir. Günümüzde tck tck ta§ıdığımız

} "aidiyct duygusu" ile "biz bilinci" nin temelinde geçmi§in · böyl~ine özgün, guçlü çağn§ımlan olsa gerektir. Bu çağrl§ımın odağında ise "aile", "ailemiz" vardır.

Cumhuriyet Döneini

.Türk ailesinin Osmanlı ve önceki kültürlerden Cumhuriyete intikal eden boyutları tarihi gcli§im içindeki kalıcı ve süregelen karakterleridir. Bu çerçevede sözü edilen "geleı:ıcksel Türk ailcsi"dir. Bu aile Cumhuriyetic birlikte Ta§rada ve daha çok kırsal alanda geniş aile, kent merkezlerinde ise "çekirdek aile" örneklerinde surmek­tedir.

Sektörel düzeyde yaygın bir endüstriyel gelişim ol­mamasına rağmen bdirli alanlarda yoğunlaşan sınai yapılanmanın giderek geleneksel Türk ailesinin "nice!" özellikleri üzerinde etkilere sahip olduğu söylenebilir. Bilindiği üzere "sanayii üretimi işçilerin fabrikalarda ve kenar mahallelerde toplanması ( ... )"~0 sonucunu hazırlamıştır. Kente ve fabrika çevrelerine geçici y~ da kalıcı i§çi göçü lursal kesimdeki geniş ailelerin de bölünmesinin ncdcilleridir. Ancak fabrikalımn belirli bölgelerde yoğunlaşması lursal kesimdeki bu ctkil~nmeyi~ sınırlamaktadır.

Kent ve lur boyutu esas olmak üzere "Türkiye'deki aile yapıları ve oluşum etkenleri ile ortaya çıkan model­leri şöylece sıralamak mümkündür:41

. ı. İ<en tJerde rastlanan, karı-koca ve cvlenmemi§ çocuklardan meydana gelen ~çekirdek aile". . ... . _ ·- .

2. Kcntlcşme sürecinde istihdam imkfinlarının, alt yapı yetersizliğinin, dayanlljma eksikliğinin ve toplumsal çevreye uyumsuzluğun doğurduğu veya koruma amacına dönük "destekli çekirdek aile".

3. Aile reisi, karısı, evli oğulları, gelinleri veya bir cvii oğul ve diğer bckar çocukları, ya da bir evli oğul, gelin. ve torunların birlikte oturduğu geleneksel aile.

· 4. Aiie reisinin, kendi ana babası veya buiılardan biri bekfir kardeşlerinin veya aile reisin1n karısının bu tür y~lunlarının veya ana~babaıa·rını barındıran, gelenekçi gcni§ aileye göre biraz daha küçülmüş olan "geçici aile".

5. Büyük kent merkezlerinde az da . olsa sosyo­patolojik gel~melerin doğurduğu "çözUicn aile". Bu aile

127

tipi de dul eş ve çocukları içine alıın parçalanmış şile ve tamamlanmamış ~ile şeklinde görülebilir.

6. Beşinci maddenin deği§ik bir boyutu olarak düşünülebilecek olan bir başka aile biçimi de eşierden birinin yurtdı§ında i§Çi ya da zorunlu nedenlerle bulun­malanyla ortaya·çıkan ailedir. Eşi Almanya, Avusturalya ve ·Ortadoğu ülkelerinde işçi olan çiftlerle, 1989 yılın$ Bulgaristan'dan zorunlü göç nedeniyle Türkiye'ye gelen­lerin oluşturduğu "parçalanmış aile" biçimi.

Türkiye'de 1985 nüfus sayımı sonuçlarına göre "or­talama hane hallu" büyükleri aile biçimleri hakkında bilgi verebilecek niteliktedir:

iı!er İliere Göre Ortalama Hane Halkı Büyü~lügii

Toplam ll ll~e Bucak ve

Merkezleri Merkı:zleri Köyler

Toplam 5.22 4.47 5.00 5.99

Kaynak: Devlet istııtistik Enstitüsü, Genel Nüfus Sayımı,

Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, 20.10.19&5, s.l58.

Bu verilere göre Türkiye ortalaması beş kişilik bir aile yapısında seyrctmektcdir. Değişen sosyo-ekonomik lc~ullaf TOrk ailesindeki gelişmenin doğrultusunu da bclirlcmektedir. Bu durum bir yandan "ekonomik gücü kazanan geniş ailede oğulların aile çatlljmalarını önlemek için ayrılmak ( ... ) ve diğer yandan nüfus arıtıkça daralan toprağın aileyi geçindircmeyip i§ bulmak amacı ile ·baba ocağından kopmak isteklerinden . doğmaktadır."42

Giderek çekirdek aileye yönelen bu kopmaların Batı

toplumlarında olduğu gibi kendi içinde bir takim zor­lamaları da beraberinde getirdiği söylenemez. Gerçekte Türk ailesindeki küçülme ve daralmalarda "ya§lı ana­baba, sakatlar ve 18 ya§ını geçen kız ve erkek çocuklara ilc dışına itilmemekte, koruyucu kanatlar altında tutul-maktadır.'"'3 · ·

Doğrusu da budur, (öyle sanılmaktadır ki, yeni toplumsal geli§meler bu realiteyi deği~tirme.mcsine rağmen bir alan araştırmasıyla gelinen aşama tesbit edilebilir.) o nedenle Türk aile biçimlerini kır ve kent özelini ortak bir kültür çevresinde birle§tirerek ulusal düzeyde karakterize eden i§te bu iç dinamiklerdir. "Türk toplumunun temeli ailcdir" önermesinin ancak böyle bir özelliğinin öne çıkarılmasıyla anl~ılır ola~~ı bilin.melidir.

39. Evliya Çelebi Bursa ile ilgili olarak diyor ki: •nu şehir( ..... ) ruhaniyetli bir şehirdir ( ... )Yılda bir defa Emirsultan Hazretlerinin er­guvan toplantısı olup her yerden pek ~ok insan toptanır ki bu büyük deme~in tarifinden kalem acizdir." Bkz: E. Çelebi. a.g.e., 1971, s.129.

40. Raymond Arond, SosyolojikDü§iince~ıin Eırelai, Çev: Korkmaz Alemdar, Ankara 1981. s.12. 41. Bu konuda aynca Bkz: Mu.stafa Erkal, Solyoloji (Toplumbilim), istanbul 1983., s.72; Mahmut Tezcan, Eğitim Sosyolojisi, 1984,

s. l 39-157. . . 42. Nermin Erdenıug, Türkiye Türk Toplumlarmdo Kültürel Amropolojik (Emolojik) Incelemeler, Ankara 1972, s.28.

Journal of Islamic Researclı Vol: 5, No: 2, April 1991 - o - •

Page 10: TÜRK· AİLESİ EGİTİM İIITİYACI Family Structure and· the ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_2/1991_2_DOGANI.pdf · kilcşimlcrin d~ insana özgü yasal zemin \'C biçiml.erde

ii s

Çünkü, nüfusun yenilenmesi, çocukların sosyalle~tiril­

mesi, biyolojik tatmin fonksiyonlarının. yerine getirilmesi gibi genel-geçer -ortak ögelerin dışında, ulusal kültürün yaşatılması ve genç kuşaklara aktarılmasında Türk ailesi kendine özgü yetenek ve duyarlıklara sahiptir. · Aileyi toplumun temeli kabul eden Anayasal ifadenin arka planı da işte böyle bir toplumsal gerçekliğe dayanmak­tadır. Burada adı geçen Anayasa maddesi ~udur:

Aile, Türk toplumunun temelidir. Devlet ailenin huzur ve refahı i"ıe özellikle ananın ve ~ocuklann korun­ması ve aile planlamasının öıt-etimi ile uygulanmasını sagJamak için gerekli tedbirleri alır.<~-~ . . .

Görilldüğü · üzere · T.C. Anayasası "Türk toplumunun temeli" olarak kabul ettiği· aileye karşı aynı zamanda devlete bazı yükümlülüklerde getirmektedir. Bunlar, ailenin huzuru, anne ve çocukların korunması ile

·aile planlamasının · öğretimi çevresinde bir takım uygulamalardır.

Cumhuriyelin geçmişten devraldığı sosyo-kültürel birikimlerin yanısıra Anayasa'nın sözkonusu tespitleri çev­resinde· alınan önlem · ve uygulamalara çağdaş· Türk ailesinin belirlenmesin~e temel etkenler gözüyle bakılabilir. Cumhuriyet döneminin. tüm anı,ıyasalarında

. yer alan bu. ifada Türk ailesind~ki iki önemli ögeyi ön plana çılqırmaktadır:· ~dın ve çocuk.

· Alıe . Içi etkil~imin odağında yer alan kadın, gel!=nekse_l .ko.nu.muyla, rolOnO kanıksamı§ olan erkeğe oranla çocı.,ıkl~ birlikte oieriJlde daha fazla durulması gereken aile· ,bireyi olarak ele elınmıştır. Kuşkusuz bu ayncalıklarda daha çôk erkeğin yüzyıllar içinde bir takım baklard.an yararlanmada elde ettiği aşamada dikkate alıpmıştır. Çünkü sağlıklı ve sağlam bir aile yapısı . aile içinde belirli derigelerin kurulmasl)•lii-gerÇCKie§ir:-Böyıe bir dengenin kurul!ibilmesi ise ancak aileyi meydana ge"ıiren bireylerin ' kendilerine uininan hak ve yükümlUlüklerini yerine gelirilmelcrine bağlıdır.

Eğitim düze~i ~ak v~ yükümlülüklerin yerine getiril­mesinde önemli bir !Jelirleyicidir. Bun.un dışında farklı et­kenlerdende söz. etmek mümkündür: Ailenin ait olduğu dÖğal ve toplumSal çevre, kUitür: dil, diiı ve toplum modeli aÜedeki bireylerin rol ve işlevlerinde ayrı ayrı et­kilere sahiptirler. Ancak, sadece eğitimdir ki, farklı etken­leri belirli bir ·noktada aşarak belki de tüm bunlarla bir-likte aileyi karakterize edecek go ce sahiptir. · · · Cumhuriyet Türkiye'sinde kadın eğitiminin ve

çocuklara verilen özel önemin altında yatan nedenlerden biri .de aUe içi .dengelerin oluşumunda eğiti~c bağlanan büyük ümitler olsa gerektir. Çünkü çağdaş Türk kadını otonam bir ünitede yaşamamaktadır. Uundan böyle

44. T.C.Anayasası, 1982, Md.41. 45. Türk Gencinin El Kitabı, Belirtilen yer, s.16.

TÜRK AiLESi VE EGiTiM imiY ACI

Türk ailesinde dış dünya, geçmiş toplumlarda olduğu gibi sadece kocanın açtığı tck bir pencereden değil değişen sosyo-ekonomik, kültürel ve siyasal koşulların getirdiği çok farklı noktalardan ve fakat kaçınılmaz bir biçimde gözlenmektedir. Kuşkusuz bu gelişme aile dışına açılan pencerelerdeki bu çoğalma doğal bir etkilenmeyi de beraberinde getirmiştir. Bu aşamada ise sorun Türk ailesinin dış dünyaya açılma sürecinde etki ve katdımının hangi düzeyde ve nasıl gelişeceği noktasındadır. Çünkü uzun yıllar dış etkilere kapalı olan bir aile modelinin toplumun temeli olabilme özelliğini sürdürdüğü gözönüne alındığında, · bu yeni gelişme karşısında aile bireylerinin hazırbulunuşluk düzeylerinin yeterli ya · öa yetersiz oluşları, söz konsu işievin günümüzde de devam edebilmesinin ana nedeni olarak ortaya çıkmaktadır.

Atatürk'ün Türk kadınının çağdaş işlevini tlile getir: diği şu sözleri yeni oluşumlar karşısında aileye yapılması gereken ,katkının yukarıda belirlenen gereği nedeQiyle olsa gerektir. Ailenin toplum hayatında taşıdığı .önem · üzerinde duran Atatürk özellikle bu . sözlerinde iş

hayatında olduğu gibi aile içinde çocuğa kOltür aktarımı ve sosyalleşmcsi konusunda anneye çok önemli bir görev düştüğünü vurgulamaktadır:

Analann bugünkü eviatianna verecegi terbiye (egitim) eski devirlerdeki gibsi basit degildir. 'Bugünün ana.lan· için gereldi vasınan taşıyan evlat yetiştirm-ek, çocuk­lannı bugünkü hayat için etkin bir üye haline. koymak pek çok yüksek nitelikler taşımalanna ballıdır. Onun için kadınlanmız hatta erkeklerimizden çok aydın,

daha feyizli. daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar, eger gerçekten milletin anası olmak istiyorlarsa.

( ... ) · ı 'k' . . Insan topluluğu kadın ve erkek denı en ı ·ı cıns ınsan-dan mürekkeptir. Kabili midir ki, · bu kiilenin bir parçasını jlerlctelim, ötekini ihmal edelim de kitlenin bütünlügü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cinsin yansı topraga zinciriere bagıı kaldı_kça öteki kısmı göklere yükselebilisin!!'15

Annenin geleneksçl 'eğitici, tcrbiyeci' işlevine çağın gereklerine paralel olarak getirilen yeni boyutlardan sözcdilirkcn; gerçekte ailenin çocuk ve anne bOyutunda ihmale gelir• yanı olmadığına da işaret edilmektedir. Atatürk, özellikle Türk kadının uzun yıllar eğitim ve öğretim açısından ihmalin getirdiği pluinsuzlukların "bilgi ve beceri" yönüyre ilgilidir. Çünkü çocuk gibi ·toplumun geleceği kabul edilen bir varlığın ilk tcrbiyecisi (eğiticisi) olan kadının bilgiden yoksun olmasının sonuçları bir aile ortamı ile sınırlı değildir. Bu bakımdan Atatürk'e göre kadınlar için "§ekil ve kıyafel ikinci derecededir. Onlar için asıl mücadele olanı şekil ve kıyafeııe başandan çok, nur ve irfan ile gerçek fazilelle bezcnip güçlenmelerini" sağlamaktır.

isliimf Araşttimalar Cilt: 5, Sayı: 2, Nisan 1991

Page 11: TÜRK· AİLESİ EGİTİM İIITİYACI Family Structure and· the ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_2/1991_2_DOGANI.pdf · kilcşimlcrin d~ insana özgü yasal zemin \'C biçiml.erde

iSMAİL·DQÖAN

Cumhuriyc:t Türkiyesi AtatOrk'ün bu sözleri doğrul­tusunda "bjlgi ve irfan" ile bezenmiş Türk kadınının

·yetiştirilmesinde çok kökto uygutamatar başlatmıştır.

"Kadın hakları" · otarak adlandırılan· gelişmeye · paralel olarak 1926 yılında medeni kanunla .birlikte "harp okul­Ian dışında bütün öteki okullar kadınlara da kapılarını açmışlardır."46 · · • · · .

Atatark'ün. özen gösterilmesini istediği kadın ve · çoCuk günümOzde değişen · sosyo-ekonomik koşullar

doğrultusunda ·tamamıyla dış etkilere açık bir aile ortamında yaşamaktadır. Aile ekonomik olarak güçlen­dirilse bile böyle bir etki öneininden hiçbir şey kaybet­memektedir.

... Ailedeki Etkilenmelerio Kadııi Boyutu . Türkiye'de 198S .nüfu.s sayımı ~onuçlar;~a göre47

12 ve daha yukarı yaş grubu ·içinde. kadın nüfusun -toplamı 17.535.704'tür. Bunların W859.296'sı· evlidir. Erkek nüfusu ise kadınlara göre 267.891 kişilik. bir. faz­lalıkla toplam 17.803595'tir. Bu.da genel toplam içinde .önemli bir fark değildir. Bu~ada öne!l11i olan bu yaklaşık ~yısal ~engenin nitel (kalite) dengeye k'!vuşturut:ıasıdır.

Kuş~us~z böyle bir şeyin varlığı sözkonusu d.cngeiç!n ~r­taya konan ölçüllerin taraflar için gereği gibi işleyip

işlemediği ilc .Yakından ilgilidir. To.~kiye için bu ötçpt "eğitim düzeyi" ı:Jir. . . , . . - 1}

Ülkede, 06 ve daha yukarı yaş grubunu temsil eden

43. ı 12.337 kişilik toptam içinde· okuma ·yazma bilmeyen

erkckier sayısı 2.932.964 ikeri, kadıolar da bu sayı 6.770.698 ile yaktaşilc 2.3 riıısti bir ·raztatığa· ulaŞmaktadır. An·cak hemen belirtmek gerekir ki, bu . rakam tçk tck

öğreni~ kademeterini temsil . eı~eyip_ yalnızca okuryazarlık · dozey!crJni fespit ·etmektedir. Öte· yandan

çeşitli . öğrenim kademeterinde ıaidın _erkek arasındaki denge kadınların aleyhine olarak çok açık bir şekilde

bozulmakıa, yani ·kadınl~rın · bir üst· ö~renim

· kademesinde öğrenim durumları erkeklere oranla belirgin

· ~ir azatma gö~termektcdir.

Yetersiz eğitim durumları ile herhangi bir öğretim kademesini tamamlamamış otanların aile · dışı etkiler kar§ısında son derece edilgen (pasif) bir kitle oluşturduk­ları söylenebilir. Bu durum "eğitim ölçütü" getirilmek­sizin hemen herkesin birtakını cıkilere · açık olduğu

gerçeği içinde düşünülmelidir. ·

· Aile dışı etkilerin ·siyasi, dini, sosyal ve küftürcl

·olmak üzere çok değişik kunimtardan geldiği bitinmck-

129

tedir: Bu şekliyle sözkonusu kurumların birey özelinde

başlayan ve giderek gruptan kitleye doğru genişleyen etki

. ve işlevlerinden sözedilebilir. Dolayısıyla ailenin bütün bir

toplum içinde tck· ·etki · alanı olmadığı sonucu çıkmak­

tadır. Bununla da aniatılmak istenenin ailenin otonam

bir varlık olmadığı gerçeğidir. Ama bu· çatışmada parçadan

bütüne giden sosyolojik }ront~m ·esas atındığınd~n Artale

nitelikleri çevresinde Türk ailesi ve aile özelinde kadın ve

çocuğun -dış . etki . ve etkenler de gözönüne alınmak

suretiyle- mevcut konumlarından hareketle ortaya

Çıka·n·sonuçlar değcrlendirilmektedir.

iletişimde atınan niı!safeye paraıeı otarak toptumsal

kurumların birey üzerinde giderek artan l?ir et ıd sahibi

oluşları, bireyin ait olduğu. ilk toplu·~~~ çevre (aHe) için­

deki eğitimini de gerekli lc,ılrnakt~dır. Aile içi eğiti~ kav­

ramıyla bireyin anne-baba ve yakın akraba grupları

tarafından aile içinde ve da.ha Çok doğal bir etkile§im

iÇinde. gelişen eğitimi ~astedilmektedi~. Ama g~nümüzde aile içi eği~i~ b~rada sc;ısyal ~-evletin soru!lllq~uklarını da

içermektedir.

. Aileyi meydana getiren bireylerin eğitjm durumlan aile içi eğitimjn ger~ği ve hedefini de bclirtme~tedir. Bu çcrçcved~ _aile içi eğ_itime esas olabile~ek. çeşitli aile ~orun­larına tanık olunma)ctad_ır. Aile_ıerin ge_niş ve da~ oluşları, çocuk sayısı, baban"ın getir düzeyi., annc-babanın eğitim durumtaii, yaKın akraba evtilikteri, ailenin· ait olduğu sosyal çevre (köy, kasaba, kent, geceRondu) burada ·sözü edilen serunlara yol açabilecek etkenierden bazılaıidır. "Aile ortamlarının sorunları"48 başlığı ilc bu sorunları şöylece sıralamak mümkündür:

ı. Psikolojik Sorunlar. Aile bireyterinden her

birinin kişisel ilgi ve . eğilimleri çevresinde ortaya çıkan sonunlar bu baştık atıında incelenebilir. Kadının anneden benlik .ayrılma~ının gerçekleşrpemcsi, cinset .uyuı:nsuzluk,

sadakatsizlik, kişisel hırs ve ihıiraslar, yeni tüke.tiı:n biçim­tcriyle birlikte gelen sınırsız ihtiyaç ve istekler, mevcut ·sosyal ve ekonomik sıandard.ın küçümscnm~si . sonucu daha yüksek sıandnftlara yönclc~ arlular .. vs. · ·

2. Ekonomik Sorunlar.· Bu etken .içinde belli bir standard_a ekonomik olarak ulaşmanın getirdiği sorunlar düşü_nüle?ilir. E~onomik sınır konusu~da herhangi bir rakam vermek gerekmiyor. Ç~nkü ailelerin dengeli ve ycicrli beslenme, çocuğun eğitim gi~erleri, eğlence $!dcr-

· leri, yakıt ve ulaşım giderleri gibi temel günlük · gerek-sinimleri · çevresinde ortaya çıkan ·· giderteri

46. Mine Tan, a.g.~, 1982, s.l6. . 47. Geııe/ Nüfus Sayımı, Nüfusun Sosyalı•e EkonomikNiıc/ikleri, 20.10.1985, Ankara. Die, Yay. s.62. 48. Aynca Bla.: Saffet.Dilhan, Eğitim Solyolojisi, Ankara: 1986, ss.l41-142.

Journal oflslamic Research VoL· 5. No: 2,Apri/1991 ..

----------------------------------------------------~------------~~~~-----

Page 12: TÜRK· AİLESİ EGİTİM İIITİYACI Family Structure and· the ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_2/1991_2_DOGANI.pdf · kilcşimlcrin d~ insana özgü yasal zemin \'C biçiml.erde

130

kar§ılayabilecek bir bütçe gelirine sahip olnmaması,

ekonomiye dayalı sorunların başgöstermesine neden olabilmektedir. Du durumda aile yeterli bir konutta oturamayacak, çocukların eğitimleri etkilenecek, aile bireylerinden bir ya da bir-kaçı kendi konumlarını

aşağılayıcı, ama çevrede kendilerinden biraz daha iyi durumda olanları, aile içi çatışmalarında sorekli bir karşılaştırma modeli olarak gösterecektir.

3. TopJums::ıJ Sorunlar: Ailenin. ait olduğu kOltür içinde toplumsal düzeyde meydana gelen her olaydan et­kilenmesi bu maı;lde içinde düşünülebilir. Sanayileşme ile birlikte ortaya .çıkan ve aileyi de içine alan toplumsal değişmenin kendine özgü açılımları ·bu çerçevede ele alınabilir: Geleneksel aileden çekirdek aileye geçiş, yeni değerler, yeni yaşama ve tilketim biçimleri, iletişim, çevre sorunları gibi toplumsal olaylar.

Durada aileye ilişkin olarak sıralanan sorulanları kesin sınırlarin birbirinden ayırmak güçtür. Biri diğerinin hazırlayıcısı olabilecek kadar içiçe olan bu ctkc~tcrde

gerçek ağırlığı, temel etkeni bulup çıkarabilmektc bu

bakımdan mümkün olmamaktadır. Sözgelimi 1987 yılı

Türkiye'de zaman zaman diğer bazı konularda olduğu gibi

intiharların "güncel" olduğu bir yıldır. GOnceJiiğc konu olan da o dönemde 1V'de yayımlanan "Saat Sabahın

Dokuzu" adlı bir drama ve bununla arasında ilişki

kurulan İzmirli bir Lise öğrencisi olan Artu'nun in­

liharıdır. Bu olaydan giderek geli§:cn intiharlar hakkında bir dizi neden sıralamak mümkündür. Dclirtmck gerekirse:

1. Başarısızlık duygusu.

2. Güven bunalımı.

3. Anne-baba ilc çocukların dünyasının birbirinden kopması. Kuşaklar arası çatışma ve kopukluk.

4, Hızlı toplumsal değişmetic yok olan eski değer­Jerin yerine yenisini koyama ma.

5. Büyük umutlarla gelinen kcnıtc aradığını

bulamama, düş kırıklığına uğrama.

6. Büyüyen ihtiyaçlarını kar§ılayacak gelire sahip olanıamanın getird,iği başarısızlık duygu.su.

Burada intihar sebepleri içinde gerçek etken acaba

hangisidir? Intiharı seçen bunlar içinden birini l;'ıelirtmi§

olsa da bütün nedenin bu bclirtme olduğu kabul

edilebilir mi? Sözgelimi "ba~rısızlık" nedeniyle inıiharı

seçtiğini belirten kişinin gerçekle başarısızlığı öncmscmcsi,

annc-baba tutumlarından, sosyal ve ekonomik etkenler­

den bağımsız olarak ele alımıbilir mi?

49. TürkAile Yapısı, DPT, 19S7.s.69.

TÜRK AiLESi VE EGİTİM imiY ACI

Günümüzde çok geniş ve açık ·bir etkilenmenin odağında yer a1an · aileler buna paralel olarale kendi maddi ve manevi yeteneklerini aşan bedenere yönelir­lerken öZellikle ileri ya~lara gelmiş olan aile bireyleri treni kaçırmanın paniği ile olanca özlem ye ihtiraslarım . genç

kuşakların üzerinde deneme gibi yeni serüveniere girmek­tcdirler. Bu çerçevede kadın kocasından, aileler çocuk-

. larından, çocuklar ailelerinden çok §ey . beklemektedir. Ku§kusuz bu geli§me aileteri ve aile bireyterini büyük kO§ullandırmalara mahkum etmektedir. Öt~ yandan is­tenenin, beklenenin yerine gcLirilcmeyeccği end~esi ki§ileri bunalıma itmektedir.

Aile içinde genç kuşakları toplumsal hayata hazırlama görev ve sorumluluğunda olan anne-babaların ilk bakışta bu yükOmiOiüklerini gereği gibi yerine getir­mcdikleri dO§Onütebilir. Bu düşünce ailenin 'otonom bir varlık' oluşunun Jqıt>ulu oranında doğrudur. Oysa aile toplumsal kurumlurdan biridir ve toplumun diğer kurum­ları gibi her to rıo· etkiye açıktır. Bu aşamada ise sorun çağdaş TOrk ailesinin ne tür etkiler allında olduğudur.

Öncdiklc T ürk ailesindeki · çağdaş gel~melcrin toplumun sanayilcşmcde gösterdiği aşama· ile açıklanabeliccği bilinmelidir. Dışa açık kent toplumunun yaratılması konusunda sanayileşme süreci ilc beraber önemli adımlar atılmıştır. Ama, sanayileşrneğe paralel olarak ba§layan hızlı toplumsal dcğişmcdc eski değerlerin yok ol!llası, yerine aynı hızla yenilcrini koyarnama gibi olumsuz gclişnıcl!!r de ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla

çağda§ Türk: ailesini, tıpkı diğer toplumsal kurumlar gibi sanayileşmenin çift boyutlu gelişmesinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Du itibarla ailenin ne tür etkiler altında olduğu da ancak bu çerçevede düşünülebilir.

Buna göre çağdaş Türk aiicsini bciirli · hcde.ner doğrultusunda moılvc eden (yllnlcndircn) etkenleri şöyle sıratamak mümkündür:

-Tüketim Biçimleri: Ailenin psiko-sosyal bir varlık olduğu kadar 'tüketici bir ünite' olduğu da gözönüne alındığında ilke olarale tüketim yeteneğinin olumsuz bir etken olmadığını belirtmek: gerekir. Gerçekte ailclerd~ki bu eğilimin akılcı ölçü.lcr içinde gelişmesi ve teşvik görmesi ise arzu edilen bir durumdur. Bu bakımdan rasyonel (akılcı) tüketici . "genel ekonominin imkun ve sınırları içinde gelirini maksimum düzeye çıkıırmağa gayretli, daha çok kazanmak için çaba harcayan ve parasal kaynağını en faydalı bir şekilde kul­lanmuda yüksek derçcedc yönlendirmiş ( ... )"

49 k~idir. Ama Türk ailesinin bu rasyonaliteyi yakalama konusun­da farklı örnekler verdiği görüiıııcktcdir. Gelir düzeyi ana etkeni çevresindeki bu farklılaşmada, eğitim, iletişim,

İslfimi Arnşurmnlar Ci lı: 5, Sayı: 2, Nisan·J991

Page 13: TÜRK· AİLESİ EGİTİM İIITİYACI Family Structure and· the ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_2/1991_2_DOGANI.pdf · kilcşimlcrin d~ insana özgü yasal zemin \'C biçiml.erde

İSMAİL DOÖAN

alışkanlıklar, moda, taklit, toplumda itibar -görme (pres­tij), coğrafi ve ~vresel konum, ki~isel yetenek ve eğilim­ler .. vs. sözkonusu farklılığı artırıcı deği~kenlerdir.

Bu değ~kenler içinde TOrk toplumu için her geçen gün etki ve ağırlığı artan bir işieve sahip olan ilet~imin rolü büyOktür. Reklamlar ekonomik durumu iyi olan aileleri kalite adına dana pahali, en pahalının alımı ve taketimini empoze ederken, gelir düzeyi dü~ük olan ailelerde ise "eksiklik duygusu, huzursuzluk, mutsuzluk" gibi çc~itli psiko-sosyal sorunların nedeni olmaktadır.

"15 yaşın üzerindeki nüfusun %90'ının 1V sahibi" olduğu bir ülkede görsel iletişimin yaygın bir etlçi alanı bulunduğu ortaya çıkar.50 Böyle bir imk~ıiın toplumsal gerçekler dikkate alınmadan kullanılmasının olumsuz sonuçlara yöneleceği bilinmelidir. Bu toplumsal gerçeğin ise iki önemli boyutu vardır: Biri anne ve çocuklar, diğeri henüz kent hayatına, yeni yaşama biçimlerine yabancı olan kırsal kesimdeki tOm insanlar. Bu gerçekler karşısında 1V reklamla.rının özel bir sorumluluk gerektir­diği söylenebilir.

Bir Batılı olarak "tOketiciyc karşı sorumluluğumuz vardır ve giderek bu bilinci gcliştirdiğimize inanıyorum" diyen Avrupa reklamcılar birliği başkanı Ronald Bcai­son, Türkiye'de reklamların özellikle çocuk ve kırsal

kesime y~ncli_k boyutuyla ~§ırııcı izlcnimlcrc sahiptf­"Bu filmierin Istanbul'da değil de köylerde yaşayan T~ halkının kafasma, kafa _yapısına nasıl ulaşacağını doğrusu

çok merak ediyorum. Inanılmaz bir Batı yaşamı portresi çiziliyor. Köylerde bu yaşamı bilmeyen insanlar için bunun ne anlamı olabilir ki? ... Tabi bilemiyorum, ama doğrusu şaşırdım. Kullandıkları modeller, gösterilen mut­faklar ve banyolar ... Kimbilir belki köylerdeki insanlar da kabul edip e_vet, ihtiyaç budur diyor olabilirlcr., •:51 . _

Kırsal kesim ve köyler için bctimlenen bu tablonun kente özgü bir yanı da vardır. Reklamlar ve çeşilli iletişim gereçleriyle körüklcnen tüketim biçimleri yeni model ve alışkanlıklar çevresinde çok dcği~ik hedellerc yönelmek­tedir. Giyimde, mutfak alışkanlıklarında ve cğlenccdc bu çeşitliliği çoğaltan, "yeni"nin, "ycpyeni"nin elde edilmesi tutkusudur. 1V'deki ''yepycniler 1990" müzik programı "video-klip" içeriği ilc kendi türünde böyle .bir sosyo­psikolojik bir tabana seslenmcktcdir.

İ~te bir haber: "Aileyi sarsan salgın: markalı ve pahalı giysi yarışı öğrencileri pençesine aldı."52 nu haber,

131

gençlerin (ortaokul ve lise öğrencileri), fıalları 250.000 TL'sından başiaşarak 500.000 TL'sına kadar. çıkabilen spor ayakkabılannda özellikle ünlü ve pahalı markalara yönelmelerinin giderek artan bir moda olduğu görü~ünden harekelle, böyle bir gel~me ka~ısında veliler ve uzmaniann "kaygılarıyla" birlikte gazetenin önyüzünde verilmektedir. öyle görünüyor ki, tüketim biçiml~rioin gençlerde ihtiyacı aşan istek ve eğilimler körüklenmek­tedir. Ku~kusuz bunun aileden başlayarak toplumdaki

· ~ley~le ilgili genel etkilerinden sözedilebilir. Ama önce aile .. Çünkü çocuğun mutlu edilmesi adına ltlkse yönelen isteklerio zamanla karşılanamaz boyuta ulaşması

öncelikle ailede huzursuzlukların kaynağı olacaktır. Sözgelimi .çocuk hiç düşünmeden sürekli gördüğünü ister. Ailesi onun her istediğini ka~ıladığı · zaman hem onu ~ımartmış hem de çocuğuc hazırcılığa alışıırarak gelecekte üretken olarnamasına yol açılmış olacaktır.

Kar~ılanamayan ihtiyaçlar, giderilemeyen istekleri çocuk­ta ürüne karkşı şiddetli qir arzu meydana getirecektir. Sonra da "annem babam beni sevmiyor", ya da "bunlar beni ciddiye almıyorlar" şeklinde dü~ünerek onlara ka~ı .sürekli olumsuz hisler besleyecektir. Çocukta giderek bir iç çatışmaya dönebilecek olan bu durum onu arkadaş çev­resi içinde ve özellikle . kendi isteklerioiri buralarda kar~ılandığını da gördükçe daha katı tutumlar ge!~tir­mcsinc, kin ·ve nefret duygusuna dönüşmesine neden olabilecektir. Botan bu nedenlerle kendi yakin çevresio­den uzaklaşma duygusunun somut karşılığı da elbette ailedeki huzursuzluklardır.

- Y:ıb:ıncıla!jma ve Anomi: Yabancılaşma felsefi bir kavram olarak "işi yapan ilc onun aktivitesinin

. ür~nleri arasındaki bir ilişki olup, üreticinin (işi yapan) bizzat kendi ürünleri ilc çcli~crck kendi iratlesi dı~ında temsil edilen sosyal sistemde insan ürünlerinin i~lerli.k kazandığı bir ilişkinin adıdır."53 ·

Anomi kavramı ilc "ahlaki ~eğcrlerdcki aşınma ve

dağılma, kural dışılık ya da bütün ahlaki ve manevi hayat

ilc çelişkiyc düşmek"54 anlamına gelmektedir. Türkçesi ise

"anıaç"sızlıktır.

Literal gelişim içinde yabancılaşma kavramına göre bir önceliğc sahip olan anomi, gerçekte yabancılaşma kav­ramının da hazırlayıcısı sayılır. Ancak tamamen felsefi

----···-··- --50. 'Türkiye'de toplam radyo sayısı:5.719.3G5. 'lV sayısı:6.337.380 (~isan 1984 iıir.ıbiyle)", Bkz:Türkiye isıaıisıik Cep Yıllıgı, 19&5,

s.324. Bu konuda sayısal birdeterlendimıe için aynca Bkz: "Artık Ilcrkcsin Bir"!V'si Var". Sabalı GOL, 21.08.1990, s.3. 51. "Tatil Sohbeıi: Tükeıici Aptal Degil", Milliyet Gaz., isı., 20.05.1990. s .5. 52. • Aileyi Sarsan Salgın•, Milliyet Gu, 19.10.1990. s.J ve 12. 53. Adam Schaff, "L'Aiicnaıion en Tanı Quc J>robleme Social cı Philosophique". L'llommc cı Soci~ı~ Belirtilen yer, s.40., Ayrıca

Dotan,a.g.e., 1990, s.52. · 54. M.Orru, 11ıe Eıhics of Anomic: Jean Maric Guyau and Enıile Ourkheimc" "17ıc Britislı Joımtal of Sociolog~•, v.34. 1983. DPT.

1989, s.59. . .

Journal oflsUımic Resem·c/ı Vol: 5, No: 2, /lpri/1991 . .

----------------------------------------------------------------~-;~·&z~---

Page 14: TÜRK· AİLESİ EGİTİM İIITİYACI Family Structure and· the ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_2/1991_2_DOGANI.pdf · kilcşimlcrin d~ insana özgü yasal zemin \'C biçiml.erde

132'

··kaynaklı bu kavramların birey ve toplum· özelinde etkiler göstermesi ve ge~me ortamları buldukları gözönOoe alındıklarında bu iki kavramın çağda§ Türk ailesiyle ilgili e.tkilcrinio konu edilmesi doğaldır. Bu itibarta insanların ve ailelerin ruhsal bir çöküntü ve bunalım içinde ol­maları, kurumların işlevleri dl§ıoa çı~m?ası, bireyin . ken­dini güçsüz ve güvensiz hissetmesi, toplumsal değerlerin reddçdilmesi, toplumsal düzeni sağlayıcı kuralların gcvşcmesi : gibi olumsuz gelişmeler "Anomi ve Yabancila§ma" kavramları ilc açıklanabilir.

Çağdaş ·TJ)rk ·ailesinin "Anomi ve Yabancılaşma" açısından olumlu verilere sahip olduğu söylenemez. Nesne tüketimi, nesnelere karşı oluşan yoğun duyarlik, giderek yabaneliaşmaya yol açan "nesne rcıişizmi" ni oluşturmuştur. Bu nokta, gelinen bu aşııma önemlidir.

·Ç~nkü ·daha çok· sanayileşmeye özgü olurak gelişen

"nesne fetişizmi" nin Batılı· geli~miş ülkelerde görülen olumsuz · etkileri, sosyal bilimlerin ve özellikle de sosyolojinln bu olumsuzlukları aşmadııki yeni istek ve tutumlarını hazırlamıştır. Günümüzde "sıınayileşmiş ve sanayilcşmcmiş" ülke farkının yeni bir toplum modeli ~rayışı içinde'yerini '"bilgi toplumu" oimıı ·ya da olmama farkına bırakmasının temelinde biraz da bu durum yat-

. maktadır. Çünkü gelişmiş toplumlar giderek "nesne · yerine~ · nesnenin kullaium bilincini ön plana almak­· tadır." 5 Kuşkusuz bu gelişmede nesneye yönelen ilginin giderek yoğunlaşm·asıyla ortaya·!çıkan olumsuzluklarının -ki · bir 'boyutu da nesne·· fetişizmidir- giderilmesi düşüncesi etkenlerden biri olarak düşünülebilir.

Daha çok tüketim biçimleri içinde ç>rtaya çıkan ama gerçekte. sanayileşmeye bağlı olarak toplprnun bütün unitelerindc görünen "anonıi ve yabancılaŞma", TOrk ailesini tehdit eder ~uruma gel!lli§!!f:_ B.ı.ı. ~gçli§n_ıed_c

toplumsal soru111ar kadar ulusal küiÜir ve gelenekiere aykırı örneklerin "özendirici" bir şekilde sunulmasının rolü bulunmaktadır. Toplumda ve toplumun öngördüğü nikilhlı evliliğe, onun şahsında değerlere de bir reddiye

.anlamına -gcler. "birlikte yaşama" yani "nikcihsız yaşama•

örneklerinin zaman zaman il~tişim ar~çlarında . (özellikle dergi ve gazetelerde) bu anlayışla sunulduğuna tanık

olunmaktadır. Bu çerçevede habere konu olan ve sözkonusu ·eylemleri savunan gençlerin sözleri "evlilik öldO, · yaşasın birlikte yaşam!"~ başlığı ilc haCıalık bir magazin· dergisine konu olabilmiştir. Nikfıhlı evliliği, dönemi ve aktOalitesini tamamlamış bir olay olarak

TÜRK AiLESi VE EÖİliM İHiiY ACI

niteleyen bu ba§lık, nikahsız be(aberlikleri iS~·idealize et-mektedir. . ,. . ,

Olay kendi içinde mantıklı gelebilir. Üstelik bu çeşitten bireysel başkaldırılara, toplumsal ,peğerler karşısında geliştirilen böylesi özel örneklere her topluiJl­da rastlamak mümkOndür. Sözgelimi İngiltere'de "trady­boys"lar, Fransa'da "clochard" laı:.ve Amerika'da "dazlak­lar" .. Ancak bu tepkilerin Türkiye için önemi, eylemlerin aileye ve ailenin §ahsında yerleşik değerlere yönelik olmasındadır. Bireyleri meşru bir hayaııaıı, kurallar~nı

ke~dilerinin oluşturduğu . gayr-i meşru bir hayata iten temel etken bu . kurumun şahsın9a doğrud~n doğruya "değerlere." y~nelik blr Çeşit "anomi" ör~eğidir. Açıkçası, all!! dışı birlikteliklerde insanları bir araya _getiren ~ğer konu. karşı cinslerin yasadışı beraberilgi ise-. asıl etken­ler, yerlc§ik düzen ve değerlere karşı ol~ştur: '!Baskı altında olduklarını", "ailelerin zenginliklerine rağmen gerçek sevgiyi tad!)madıklarını", bir yatandaşlık görevi oian "askerliğin, p~ikolojik dengeleri qozduğuriu", "cin~cl konularda özgür olmadıklarını" ileri süren bu _insanlar (gençler) "birlikte olm;:ı" adı altında giderek birbirlerinin ailesi olduklarını iddia e'tmcktcdirler.57 ''Bağdat cad­_dcsinin um\)tsuz gcnçleri',ss ilc "Ank.ara'nıry. aykırıları".59

nı başka tOrlü anlamak.:lse müı:nkün değildir .

· - İıl!li~im Araçları: Genellikle· · "kitle iletişim araçları" olarak kullanılan· bu dcyimin ·gazete; dergi, radyo-televizyon gibi yayın ve iletişim gere'çlerini işaret

· ettiği bilinmek!cdir. . . · . .

İletişimin günOmüzdeki önemi yüklendiği ve kit­lelere ulaşıırdığı "mesajı" ilc belirlcnm_cktedir. Bu yüzden iletişim araçlarının yüklenen mesajın niteliğine p~ğlı olarak olumlu olduğu kadar olum~u~ etkilere de sahip ,olduğu söylenebilir. ·

İleti§im konusunun önde gelcn··isimlcrinden olan Kanadalı Marshall Mc Luhan, "iletişim aracı mcsajın ·ken­

disidir"60 demektedir. Burada gerçek mesajın, araçla iletilenden çok aracın bizzat kendisi olu§u tespit olunmak­t~ıdır:· Gerçekte aracın kendisiyle birlikte başlayan . bir değışmcyc i~arcı edilmektedir. Luhan'ın kuramına esas olan "iletişim a~çlarını içeriği değil, tekniği daha doğrusu araçların kendisi olduğu"61 dOşüncesidir. Bundan. aracı üreten ve ona kaynak olan kültür anlaşılırsa, aracın ken­disiyle birlikte _bir k~ltürüde ta§ı~ığı sonucu çıkarılabilir. Ünlü markaların sözgelimi "Coca-Cola", "Pepsi-Cola",

55. Bilim ı•e T~ıoloji Poliıiktıst Çauşma Döl..ıimam, Ankara: Devıcı Bakanlıgı Yay., 1987, s. ı . 56. Jlaftaya Bakış Dergisi, istanbul: 18-2-1 Ol-ak 1 1J87. S.J4, s.28 ve Ön kapak. 57. "Ankara'nın Aykınlan• Mill~ı·ı:ı Gz.ı., 12.06.1990, s. 12. 58. "Gençler Umutsuz", Mill~reı GzL, 27.07.1990. s. ı. 59. Milliyet Gzı, 12.06.1990, s.J2. "60. Marshall Mc Luhan, "Le Message C'est le Mcdium",-Undı:rsıandig Media, .Mame/Scuil 1967, s.24. 61. Miltes Orvell, "Marshall Mc Lu han Üzerine". İlim ı•e Sanat, Miıyıs-lla:tir.ın 19&5. S.l. s.15.

. . :

İslfimiAraştmnalarCilı: 5, Sayı:. 2,_Nisan 1991

Page 15: TÜRK· AİLESİ EGİTİM İIITİYACI Family Structure and· the ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_2/1991_2_DOGANI.pdf · kilcşimlcrin d~ insana özgü yasal zemin \'C biçiml.erde

İSMAIL' DOGAN

"Hiıachi", yada "Nordmeıide" !erin içei-ikten çok Oretildik­lcri ülkele'r ·· planında çağrışımlara sahip olmaları belki böyle açıklanabilir. Aracın içerikten soyullanamayca'ğı

düşOıiUidüğünde iletişim araçlarının Ozeriilde durulması gereken bir arka plan 'ile birlikte nasıl bir etki yeteneğine sahip oldukları ortaya çıkmaktadır.

l3ütun bunlardan "iletişim araçlarına" karşı kesin bir olumsuzluktan yola çıkıfdığı anlaşılmamalıdır. -El­beıtc, "iletişim aracının mesajı ritm ve toplumsal harekct­lilikıir."62 O nedenle günomuz toplumlarının da iletişimden bekledikleri ·budur: Toplumsal hareketliliğin hızlandırılmasıdır. Ancak, iletişim araçlarından böyle. bir beklentiye: girmek bu konudaki hazır . bulunuşlukla yakından . ilgilidir. TOrk toplumu iletişim araçlarının -özel­likle yazılı ve .sözlü ilclişimin ardından gelen gö(sel ileti§im konusunda henüz yeterli bir · hazırbulunuşluk düzeyinde değildir. Bu aşamaya gelinceye. kadar katedil­mesi gereken mesafenin kendi içindeki kademelerinin iz­lcndiğini söylemek .güçtür. İletişim araçlarının tcknciojjk gelişı:ı~e seyri bir anlamda ilet.işim araçları karşısındaki iz­leyicilerin zaman içinde ve giderek değişen bir biçimde kültOrel .ilgi dü~eylcrinin ~ruşı~a da neden olmaktadır. Ancak bu düzçyde bir ileli~im aracından ~ir . sonraya kalan l?iri~m ve hazır bulunuşluk dü~eyi ortaya _çılç.!llak-. tadır. Yeni bir .ileti§im gerecin in mesajlarını seçebilmek

ise bir önceki iletişimin getirdiği _dü~ey ilc daha anla~ ve daha sağlıklı olm~ktadır. . .

Böyle bir kademcli (aşamalı) kültürel gelişme

açısından Türk toplumunun istenen birikime sahip olfnadığı · söylenebilir. · Oysa "samiyilcşnıiş ülkelerdeki televizyon seyircisi, televizyondan önce gazete ve dergi okuyucusu, sineina seyircisi, radyo dinleyicisi idi. Kille ih~tişim alişkanlıkları- katmer kalmer birbirinin uzerine yığıimışiı. · Oralarda TV bir · ç;rpıda kesin egeı:nenliğihi kuramadı. Türkiye'de ise büyük bir çoğunluk için böyle olmadı: Gaiete~ dergi girmeyen; sinemaya gidilmeycn e~-lere 1V girdi."6 · · · · · ·

İletişlmin ~zellikle "görsel" ya~ı ile ilgili eiC§tirilere katılmamak mümkün değildir. Bu durum, illkc nüfusuna göre ortaya çıkan kitap ve gazete satışlarının düşü~lüğü dikkate alındığında gerçekten düşOndürücü bir 'tespit ol­maktadır.

Tilr.kiye~dı: Ekir:n 19~ itib.ı.ıri~le gilnlük gazet~ satışı .toplam 3.8~0.000'dir. Bu rakama Anadolu'?akı

62. Luhan, a.g.e., 1967, s.25; Aynı:-a Doga·rr, 1990. s.38. ·

133

yerel gazetelerin satışı · da .eklendiğinde ·dört milyon civarında bir· ·sayıya· ulaşılır. Geçici nilfus sayım

sonuçlarına göre 57 milyonluk bir' nilfusta· 15 kişiye . bir gazetenin düşmesi ·demektir. Gelişmiş ·illkelcrle kıyas edil­diğinde bu sayının hiç te iç açıcı olmadıği görülecektir. Örneğin, "120.000.000'1uk nüfusa sahip olan-Japonya'da gazete tirajı 68 milyondur. Ya'ni bu ülkede her 1'.8 kişiye bir gazete dilşmek:tedir."65 · .

Gazete gibi kitapta da yeterli ~yılara sahip, değiliz. Türk:iy!!'de "en iyimser. taf\minle yılda olsa olsa 10 milyon dolaylarında"66 kitap basılmak:tadır. Gelişmiş Batılı ilikeler · bir yana yaklaşık: 7 milyari iıilfusa ·sahip olan "Azerbeycan . Cumhuriyeti'nde" bile y~ımliınan' kitap ve broşür sayısı 12 milyonu geçmek:tcdir.6 . '

Tıraj ve satış düşük:lilğil kitap ve gazeteden oldukça uzak: bir toplum. olduğumuzu~. acı bir göstergesidir. Bu durum ancak yazı ve yazılı içerik: ile kazanılabilen "k:ültiir ve intcllecıe" planında ne k:~dar 'geri k:aldığımızı da. gösterir. İlginçtir, kitap ve gazete . tirajındaki bu dllşUklüğe ka7ılık . her yıl ü!k:ede "200 mi.lyon .kaset satılmak:tadır"6 Belirlenen bu rakamlar, "video kasetleri" . değil, sadece milzile kasetlerini içermektedir. MÜzik kaset­lerinin kendi içinde, kalitenin hangi. boyutunda daha çok satış yaptığı konusundaki ' sayısal ifade; tercih eoilenler halelcinda kiŞilerin ·beğeni ve lcOilOr dOzeyl?riniri teSpiti gibi bir öneme sahiptir. Ancak bu tür ayrıntılı sayısal verilere· ise sahip değiliz. Bunda kontrol imkanlarının, gelişmeleri _gerçek anla!llda izleyeme!ll.esi bir. etken olabilir.

Toplumsal grupların müzik düzeyleri çcvreŞinde or­taya çıkan yaşama biçimlerinin tespiti için. ve ancak uzun bir zaman içinde sonuç ver~ bilecek olan müzik ıcasetinin satışıyla ilgili sayısal verilerin ayrıntısından çok birey v~ toplumda kısa sürede gözlenebilir etkiler açısından . bir farklılığa sahip : oldukları bilinmektedir. Bu konuda . ise ciddi bir. araştırma yapılmamıştır.

Bu anlamda mevcut· yayınlara karşı kişilere istendik (bilinçli) bir seçme imkanı veren bu "kişiye özel görsel programların" daha çok: hangi k:on~ııırda .aile . ortam­larında kullanıldığına .dair çalışmalar ise bulun!llamak~ ıadır. Ama, . video'dan bazı çok · özel ctkilenmelcriQ bu aygıtın çevresinde bir takım -toplumsal. d,!!ğerleri d!k:!cat!;! almayan bir "mcnfaat sektörO"niln . var·Jığını düşündilrmektcdir. Devlet televizyonuoda . gösterim

63. Haluk Şahin, Televizyon izleyicisi':, ft1illt)·cı Sanat Dergisi, 4 Aralık 1978, 5.300. s.20-2L

64. Yalçın Özer imza h köşe yazısı içinde, Bkz: Türkiye Gazt, 15.10.1990, s3. 65. Demirtaş Ceyhun, Bab·ı-liliııin Şu Kırk Yılı, isıanbut 1984, s5-7.

66. ~ynı, s.7 . 67. ·raruk Bildirit'i,·· Azerbeycan'da Şincnay M odası", Cumlıunycı, 30.06.1990, s.17. 68. Nazif e Güngör, Sosyo-Kültürel Açıdan Arabı:sk, Ankara:1990, s.33.

Journal of/sfumicRes~arclı Vol: 5, No: 2,April1991

~-----------------·;__------=-~~?. __

Page 16: TÜRK· AİLESİ EGİTİM İIITİYACI Family Structure and· the ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_2/1991_2_DOGANI.pdf · kilcşimlcrin d~ insana özgü yasal zemin \'C biçiml.erde

134

imkanı bulamayan "muzır (zararlı)" programların böyle bir sektör tarafından el altından videolarla evlere girmesi mOmkOn olmaktadır. Sözgelimi bir gOnlllk gazetede yer alan şu haber, videonun kişiye özel kullanım amacında sözkonusu çe\lfelerin etkisinin gerektiğinde hangi boyut­larcı ulaşabildiğini göstermekt~dir: "Yuvamızı video yıktı" diyen "iki çocuk annesi Semra hanım" bu iddiasını şöyle temellcndirmektedir:

13 yıllık evliyiz, ~imdiye kadar iyi geçindik. Onun isıek­lerini yeiine getııınedim, örf ve adetlerimden aynimak istemedim, sigara içki içmedi m diye kocam evden kaçtı. Şimdi b~ka kadınla yaşıyor. Beni de tehdit ederek, beni hapse attıfırsan çıkınca seni öldürürüm diyor. Semra Kalaycı, ailelerini de ikaz ederek, video seyreı­mesinler, .tedbirlerini baştan alsınlar. Benim başııiıa gelenler onlara ders olsun dedi.&~

Habere konu olan bayanın açıkça sözQnü etmediği şey büyük bir ihtimalle, halk arasında yaygın bir biçimde konuşulan "porno" merakı olsa gerektir. Eylemi kendi içinde farklı kılan bu tar video kasetleri, bOl Un hayat fel­sefesinin "amaçsizıık" (anomi) Uzerine kurmuş bir kişiye bu doğrultuda vereceği elbette çok şeyler vardır. Bu çerçevede video ile gelen zaman öldürme ve eğlence değil, bunlardaq ,._daha fazla bir şey, mcvcudun hor görüldUğü sunulanın ise idealize edildiği yeni hayat ve davranl§ biçimleridir.

SONUÇ Tarihi gel~im içindeki bilinen değişmelere rağmen

geleneksel çizgiler TOrk ailesinin sosyo-kOltUrel kara k- · terinin belirleyicisi olmayı sOrdUrmektedir. "Ailenin TOrk toplumunun temeli" olma önermesinin böyle bir tarihi gerçekliğe bağlı bir açıklaması vardır. Bununla, ailenin günümOzde de varlık nedeni ve koruyucularının tümUyle geleneksel özelliklerle· sınırlı olduğuna işaret edilmemek­tedir. Bu açıklama, sadece TOrk aile yapısının önemli bir boyutu olarak ancak diğerleriyle birlikte ele alındığında

"Çağdaş TOrk Ailesi" deyiminde ortaya çıkun bütüniUğü · ifade etmektedir.

Çağdaş TOrk ailesi, toplumu ve çağının değişmelerine tanık olmakta, aynı zamanda "mikro-sosyal bir çevre" olarak kendi-kesiti-içinde toplumuna da tanıklık etmektedir. Geçmişteki "otonom aile" yapısı,

yerine dış dUnyadan baberli tOm a.ile bireylerinin kendi dışındaki geli§melerle zorunlu iletişim içinde olduğu bir aile yapısına bırakml§tır.

Bu geli§me Türk ailesinin aile modelleri içinden

hangisine (atacrkil, anacrkil, çekirdek vs.) girdiğinden

69. "Yuvamızı Video Yıktı", Tiirkiye Gaz., 25.05.1990, s.3.

TÜRK AiLESi VE EÖhiM İHTİYACI

daha çok önemlidir. ÇUnkU Osmanlı toplumunda -tek seçeneği olan- aile reisiyle toplumu ve çevreyi ( dOnyayı belki) algılama durumunda olan aile, gOnümUzde bu işi tam aile bireylerinin yapmalarına imkan tanıyan

gelişmeler içinde yerini almıştır

Bunun anlamı şudur: Aile geçmişte· bir tek üyesi ile (aile reisi, koca) etkilcnirkeo, günOmUzdeki aile tam üyeleriyle araçısız ve doğrudan her tOrlü etkiye açıktır.

Bu aşamada ailenin çevresel ve toplumsal olumsuz­luklanndan korunması kendi dışındaki etkiler karşısında hazırbulunu§luk · dOzeyinin yeterli olmasına bağlıdır.

Toplumun tOmUnü ilgilendiren böyle bir yeterliğin ise bireylerde eğitim düzeyinin yükseltilmesine bağlı olduğu ileri sürOicbilir. TOm etkilere açık olmak ise tercih yeteneği olmayan · bir kitleyi ifade etmektedir. Bu olgu aynı zamanda .yeterli eğitim d azeyine ula§ılmadıkça bir gerçeği de Lespit etmektedir.

Aile Lıpkı birey gibi "gilven duygusu" ve "toplumsal saygınlığı (prestij)" kendi içinde kazandıracak olan en bilyUk elken, genel eğitimden payına dO§endir. Çağda§ toplum modelinin (bilgi toplumu) odağına yerleştirilen tck tek insanlara ili§kin "güvenilir ve sağlam bilgi" aynı §ekilde belirleyici bir öğe olarak aile ve aile bireyleri için de önem arzeımektedir. Ailenin ulusal · refahtan pay almasından ulusal hayata katılma yeteneğine hatta muh­temel olumsuzluklardan ·korunma becerisine kadar her

çe§it etkinlikleki başarısı "bilgi ve beceri" ile donanmı§ olmasına bağlıdır.

Batı'da ve Batılı gcli§ml§ ilikclerde yeni bir toplum ıırayı§ı içinde ortaya çıkan "Bilgi Toplumu" nun ülkemiz için de istenen bir hedef olduğu gözö~üne

alındığında; bu yeni geli§ıne kar.ıısındıı ailenin eğitim

ihtiyacının-her zamankinden daha fazla olaeağl mu bak-_ kaktır. ÇOnkO "Bilgi toplumu modeliyle ortaya çıkan bu yeni gelişme ailenin gilnümUzdcki yapısını da biçimiendit­mek durumundadır. Bilgi toplumuna parelel olarak ailenin toplumsallaştıncı (eğitici) i§levi de nitclenmekte, yön deği§ti.rmcktedir."70 Bu çerçevede ailcde bilgi toplumuna yaraşır bir toplumsaliaştırma i§lcvinin gereği ortaya çıkmaktadır. ·

~

Bazı Önlemler

· - Ailcde . eğitim yoluyla gerçekle§! irilecek dcği§meler, yine aile bireylerinin yaşantılarının (ki§isel rol ve deneyimlerin) dikkate alınmasıyla mUmkOn olabilir. Bu bağlamda, annenin geleneksel rolünde orraya çıkan, bireysel ve toplumsal kilitOrUn çocuğa aklarımı ve çocuk

70. lsmail Doğan, "Toplumsal lık Çevre Olarak Ailenin Çocuk Üzerinde Dcgişen Etkisi", Ankara: Silahlı Kuweı/er Dergisj, 1990, 5.326, yıl:l09, s.l35.

İsliimf Araşimna/ar Cilt: 5, Sayı: 2, !Vısan 1991

Page 17: TÜRK· AİLESİ EGİTİM İIITİYACI Family Structure and· the ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_2/1991_2_DOGANI.pdf · kilcşimlcrin d~ insana özgü yasal zemin \'C biçiml.erde

İSMAiL DOÖAN

üzerinde uyguladığı terbiye biçimlerinin iştçvsel haie getirilmesi bu rolün (ann~ rolünUn) geli§ip güçlendiril­mesine büyOk ölçüde bağlıdır. O yozden anneden çocuğa yöneten ilginin odağında yer alan öznel dinamiklerin (aidiyet duygusu, sevgi v.s.) nesnel olanla (tOketim alı.§kanlıkları çevresinde ortaya çıkan yeni değerlerin

tümü) yer demtirmesi önemli or~da annenin bu roldeki -ba§arısı ile yakından ilgilidir. Bu konuda kitle iletişim

araçlarına bUyük sorumluluklar dü§mektedir.

- Ailenin eğitime konu olan ilcinci önemli üyeside çocuktur. Çocuk için aile ortamının aynı zamanda bir huzur ortamı olması onun iyi bakımı ve beslenmesi kadar gerekli bulunmaktadır. Geçim sıkıntısı çekmeyen aile örnekterinde çok- daha belirgin olabilen bu durumu ailelerin dikkate. almalan, ünlü markalar ve pahalı

armağanlarla özde§ hale getirilen çocuk sevgisinin buna rağmen beraberinde getirdiği sorun ve olumsuzlukların k9keninde aile ortamında yeterince gerçekleştirilemeyen "huzur havasının" yattığı bilinmelidir. -

- _Görsel iletişimin aile içi etki odaklarının büyük ölçüde kadın ve çocuğa yönelik ·oldukları gözönüne alındığında; bu konudaki uyaranların seçimi ve denetiminde son derece dikkatli ve duyarlı olma gereği' ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan özellikle bilginin ekonomik bir değer- olarak ortaya çıktığı bir dönemde, aile ortaminda bilime ve bilgiye 'yönelik bir motivasyon~ (yöneltme ve özendirme) başlaması ve yoğunla§ması gerekmektedir. "Doğaldır ki aile bu konuda yalnız bırakılmamalı, kitle iletişim araçlarının bu yöndeki mesaj

135

ve programlarıyla desteklenmelidir. Hayat serüveninin her a§amasında bilimle ve bilgi ile hiçbir şekilde ilişkisi

olmadığı halde üstelik tartl§ılır bir özgeçmişten sonra çok kolay şöhrct olan insanların birer model olarak görsel iletişim simgeleri halinde aile ortamında boy göstermeli

· bilimin ve bi~inin aile içi özendirme çabalarını b~

çıkaracaktır."7 Ayrıca "okumayan, bilimin ve bilim adamının koçomsendiği, bilginin gereken değeri görmediği, sorekli taklit ve özenti içinde olan ailelerin çocukları için çok yani!§, eksik ve yetersiz bir toplumsal­laşma ortamı hazırladıkları"72 bilinmelidir.

-Kitle iletişim araçlarının da etkisiyle kendilerine yapay mutluluklar, yani!§ yaşama biçimleri telkin edilen anne-babaların, "kültür aktarma" işlevinde çocuklarına sorekli bu telkinler doğrultusunda yani!§ ve eksik uyaran­lar sunacakları açıktır. Henüz "bUtOnleşmemiş bir sosyo­kOitürel· yapıya sahip olan"73 bir toplumda aile içindeki bölünme ve yanlı§ların gelecekteki muhtemel bütOnleşırteyi de etkiteyeceği düşünülebilir.

- Ku§aklar çaıl§ması ve değişik sosyo-kQltOrel dOnemiere ait olmanın getirdiği farklılaşmaların aile içi olumsuzlukların giderilmesinde, özellikle toplumsal değerlerin (dini ve milli) yetişmekle olan ku§aklara aklarımı önem arzetmektedir. Bu da ~timin önde gelen i§lcvlcri arasındadır. Buradan hareleetle ulusal değerlerJe çağdaş gelişmeleri uzlaşurıcı "ulusal ve çağdaş Türk aile terbiycsi"74 oluşumuna yol açılmış olunacaktır. Gerçekte böyle bir sonuç çağdaş TOrk ailesi özelinde eğitimden beklenen en önemli geli§mcdir.

71. "Bilgi Toplumu ve Ailenin Çocuk Üzerinde Dcgişcn Etkisi", Ankara: MEB Derı;isi, 1990. S.98-99-100, s.29. 72. Aynı, s.30. 73. Dcğlü Eke, "Yaygın Zihniyetin Popüler Müziği", Türkiye Gıinlıiğü. Ankara, Ağustos 1989. SS. s.2L 74. Atilla lıhan, "Kadınlık durumu•, Mi/liyeı, "Dogrudan Doğruya" köşesi. 23.03.1982. s.2.

.. . .. . MUMIN'DE HURRIYET

ve V

ÇAGDIŞI

Çekmegil'in iki yeni eseri

İsterne Adresi: M.Said ÇEKMEGİL Sanih Yayınlan -MALATYA

Journal of Islıımic Researclı VoL· 5, No: 2. Apri/1991