tÜrkİye İÇİn denİz kadastrosu kavraminin gelİŞİmİ · 2014. 10. 21. · deniz hukukunun...

12
7. Kıyı Mühendisliği Sempozyumu - 459 - TÜRKİYE İÇİN DENİZ KADASTROSU KAVRAMININ GELİŞİMİ V. BAŞER 1 , C. BIYIK 2 , O. DEMİR 3 1 Giresun Üniversitesi, Meslek Yüksekokulu, Harita Kadastro Bölümü, 28000 Giresun, [email protected] 2 Karadeniz Teknik Üniversitesi, Harita Mühendisliği Bölümü, 61080, Trabzon, [email protected] 3 Karadeniz Teknik Üniversitesi, Harita Mühendisliği Bölümü, 61080, Trabzon, [email protected] ÖZET Ülkemizde denizel alanların kullanımı Osmanlıdan günümüze gerek yerleşim ve ticari, gerek strateji ve gerekse turizm açısından giderek artan bir öneme sahip olmuştur. Özellikle kıyı kenar çizgisinden deniz yönüne olan alanlar tescil dışı kabul edilerek bu alanların mülkiyet altyapısı ülkemizde kurulmamıştır. Günümüzde çok önemli mühendislik ve ticari faaliyetlerin yaşandığı bu alanlarda kullanım, yararlanma ve tasarruf edebilme hakkı talepleri çok sık oranlarda gündeme gelmektedir. Tescil dışı kabul edilen ve devletin hüküm ve tasarrufu altında olan bu yerlerde kullanım şekline yönelik mülkiyet hakkı talepleri, denizel alanların tıpkı karalarda olduğu gibi bir mülkiyet anlayışı ile tescile konu hale dönüştürülmesini ve bu anlamda deniz kadastrosunu gündeme getirmiştir. Deniz kadastrosunun amacı, denizcilikle ilgili hukuki olarak çizilmiş sınırları, hakları, kısıtlamaları ve sorumlulukları belirlemek, görselleştirmek ve tanımlamaktır. Çalışmada Türkiye için deniz kadastrosu kavramı üzerinde durulurken, deniz sınırlarını yönetmek için mevcut sistemler ve haklar da gözden geçirilmiştir. Ayrıca deniz ticaretiyle ilgili sınırların, hakların, kısıtlamaların ve sorumlulukların belirlenmesi, kontrolüne ilişkin uluslararası bakış ıları da göz önünde bulundurulmuştur. Anahtar Sözcükler: Coğrafi Bilgi Sistemleri, Denizel Alanların Yönetimi, Deniz Kadastrosu DEVELOPING MARİNE CADASTRE CONCEPT FOR TURKEY ABSTRACT In our country the use of marine areas has become increasingly important since the ottaman in the terms of both the strategy and both for residential and business turizm since the ottoman. The direction of the sea off the edge of the line, particularly in coastal areas by accepting the registration of ownership of these areas have been established infrastructure in our country. Today, many important engineering and commercial activities in these areas that are experiencing the use, benefit and claims the right to be able to save very often comes up

Upload: others

Post on 03-Feb-2021

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • 7. Kıyı Mühendisliği Sempozyumu - 459 -

     

    TÜRKİYE İÇİN DENİZ KADASTROSU KAVRAMININ GELİŞİMİ

    V. BAŞER1, C. BIYIK2, O. DEMİR3 1Giresun Üniversitesi, Meslek Yüksekokulu, Harita Kadastro Bölümü, 28000 Giresun,

    [email protected] 2Karadeniz Teknik Üniversitesi, Harita Mühendisliği Bölümü, 61080, Trabzon,

    [email protected] 3Karadeniz Teknik Üniversitesi, Harita Mühendisliği Bölümü, 61080, Trabzon,

    [email protected]

    ÖZET Ülkemizde denizel alanların kullanımı Osmanlıdan günümüze gerek yerleşim ve ticari, gerek strateji ve gerekse turizm açısından giderek artan bir öneme sahip olmuştur. Özellikle kıyı kenar çizgisinden deniz yönüne olan alanlar tescil dışı kabul edilerek bu alanların mülkiyet altyapısı ülkemizde kurulmamıştır. Günümüzde çok önemli mühendislik ve ticari faaliyetlerin yaşandığı bu alanlarda kullanım, yararlanma ve tasarruf edebilme hakkı talepleri çok sık oranlarda gündeme gelmektedir. Tescil dışı kabul edilen ve devletin hüküm ve tasarrufu altında olan bu yerlerde kullanım şekline yönelik mülkiyet hakkı talepleri, denizel alanların tıpkı karalarda olduğu gibi bir mülkiyet anlayışı ile tescile konu hale dönüştürülmesini ve bu anlamda deniz kadastrosunu gündeme getirmiştir. Deniz kadastrosunun amacı, denizcilikle ilgili hukuki olarak çizilmiş sınırları, hakları, kısıtlamaları ve sorumlulukları belirlemek, görselleştirmek ve tanımlamaktır. Çalışmada Türkiye için deniz kadastrosu kavramı üzerinde durulurken, deniz sınırlarını yönetmek için mevcut sistemler ve haklar da gözden geçirilmiştir. Ayrıca deniz ticaretiyle ilgili sınırların, hakların, kısıtlamaların ve sorumlulukların belirlenmesi, kontrolüne ilişkin uluslararası bakış açıları da göz önünde bulundurulmuştur.

    Anahtar Sözcükler: Coğrafi Bilgi Sistemleri, Denizel Alanların Yönetimi, Deniz Kadastrosu

    DEVELOPING MARİNE CADASTRE CONCEPT FOR TURKEY ABSTRACT

    In our country the use of marine areas has become increasingly important since the ottaman in the terms of both the strategy and both for residential and business turizm since the ottoman. The direction of the sea off the edge of the line, particularly in coastal areas by accepting the registration of ownership of these areas have been established infrastructure in our country. Today, many important engineering and commercial activities in these areas that are experiencing the use, benefit and claims the right to be able to save very often comes up

  • - 460 - 7. Kıyı Mühendisliği Sempozyumu

     rates. Registration is at the disposal of non-adopted and state property right claims for the usage pattern of these places, the marine areas on land, just as in the conversion of a property becomes subject to registration with the understanding of marine cadastre and brought up in this sense. The purpose of marine cadastre, maritime boundaries are drawn in the legal, rights, restrictions and responsibilities, identify, visualize and describe. Standing at the study for Turkey on the concept of marine cadastre, maritime borders and rights to manage the existing systems were reviewed. Also on trade in sea borders, rights, restrictions and responsibilities, on the control of the international perspectives are taken into account.

    Keywords: Geographic Information Systems, Marine Management, Marine Cadastre

    1. GİRİŞ Denizler, Dünya yüzeyinin yaklaşık 4’te 3’ünü kaplamakta, hava akımlarına ve rejimlerine hükmetmekte, muhteşem bir genişlikte hayvansal ve bitkisel yaşam yelpazesi sunmaktadır. Bölgesel dengelerin koruması için, ekonomik, sosyal ve çevresel gereksinimleri bulunmaktadır. Denizel çevrenin kontrolü için mevcut politika ve kurumsal çerçeveler, devlet yasalarıyla ve Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS) gibi uluslararası anlaşmalarla düzenlenmektedir (Binns vd., 2004).

    Uluslararası deniz hukukundaki gelişmeler, deniz ortamını ve kaynaklarını korumak, elde etmek ve sömürmek için ülkeleri deniz sınırlarını genişletmeye itmektedir. Bazı ülkeler deniz alanlarının 20 katı büyüklüğünde ekonomik bölgeler belirlemektedirler.

    Deniz yönetimini desteklemek için, deniz kullanım hakkı, sınırlar ve deniz kadastrosu kavramı son zamanlarda önemini arttıran konulardan olmuştur. Denize erişim ve kullanım haklarının yönetimi; parselleriyle, mal sahipleriyle, kuralları ve sınırlarıyla, karada olanlara ayna tutmalıdır. Deniz alanları karada olduğu gibi baskıya maruz kalmaktadır ve bu alanların bir ekonomik kaynak olarak değerli olduğu düşüncesi yaygınlaşmaktadır (Widodo, 2003).

    Denizel alanlara yönelik yönetim bağlamında farklı kurumlar için farklı yasal düzenlemeler mevcuttur. İyi bir yönetimde yoğun bilgi kümeleri çok iyi analiz edilebilir. Deniz çevresinin içinde bulunduğu yönetimle ilgili sorunları gösterebilecek bir temel oluşturmak için deniz kadastrosu gibi bir çerçeve oluşturmak önemlidir. Denizel çevre için kadastro sözcüğü tam anlamıyla kullanılmasa da, muhakeme, sorgulama ve kullanıcı hakları gibi kadastroya ilişkin bileşenlerin durumları buna benzemektedir. Karasal çevrede, sürdürülebilir gelişim alanlarıyla ilgili verilecek kararların mekanizmasını kolaylaştıran, kadastro ve Konumsal Veri Altyapılarıdır (KVA). Bu çeşit inisiyatiflerin kullanım alanı bulması etkili karar verme sürecini hızlandırmaktadır (Binns vd., 2004). Özellikle son yıllarda Uluslararası Haritacılar Federasyonu (FIG) tarafından deniz kadastrosuna yönelik özel çalışmalar başlatılmıştır. (Yomralıoğlu vd., 2003). Günümüzde sosyal ekonomik ve çevresel uygulamaların alt yapısını oluşturan kadastro, denizel alanlar içinde ihtiyaçtır. Denizel alanların karasal alanlar gibi kayıt altına alınması, kullanım haklarının belirlenmesi hukuki, sosyal ve ekonomik bir gereklilik olduğu kadar sürdürülebilir bir çevre yönetimi için de gereklidir (Uslu ve Sesli, 2011).

    1992 BM Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda kabul edilen en önemli belgelerden biri Gündem 21, deniz ve kıyı alanlarına ilişkin olarak ayrıntılı düzenlemelere yer vermektedir. “Okyanusların, Kapalı ve Yan Kapalı Denizler de Dâhil Olmak Üzere Tüm Denizlerin Kıyı Alanlarının ve Canlı Kaynaklarının Korunması, Rasyonel Kullanımı ve Geliştirilmesi” başlığı altında yer alan bu düzenleme kıyı devletlerini, kıyı alanlarını ve kaynaklarını sürdürülebilir kalkınma anlayışına uygun olarak kullanmaları konusunda yükümlülük altına sokmaktadır. Günümüzdeki kıyı kanunları kıyı alanını sadece kara yönünde incelemekte olup deniz yönü konusunda herhangi bir düzenlemeye gitmemişlerdir. Bu da günümüzde denizler ile ilgili çalışmalarda birçok sorunu beraberinde getirmektedir.

    Deniz kadastrosunun uygulamaya konmasındaki en büyük faktörlerden biri, çevre bilincindeki hareketlenme ve bu hareketlenmenin politika ve toplum üzerindeki etkisidir (Binns vd., 2004).

  • 7. Kıyı Mühendisliği Sempozyumu - 461 -

     2. YASAL MEVZUAT Denizlerin dünya ve insanlık açısından önemi kelimelerle ifade edilemeyecek kadar fazladır. Devletler, II. Dünya Savaşı’nın bitiminden hemen sonra başladıkları denizlerin paylaşımını ve denizin imkânlarından azami istifade etme mücadelesini, geliştirip hukukileştirdikleri iç sular, karasuları, bitişik bölge, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge gibi kavramların siyasi, hukuki ve ekonomik kazanımlarını ve garantilerini de yeterli görmemektedir. Gelişmiş denizci devletler, 200-350 deniz mili arasında değişebilen kıta sahanlıklarının ötesindeki deniz yatağının ve toprak altının paylaşımı mücadelesini sürdürmektedirler.

    2.1. Ulusal Mevzuat

    Türkiye’nin bugünkü hukuk sisteminde Osmanlı İmparatorluğu döneminin etkisi ve bazı uygulamalarının da devamı vardır. Bilhassa, 1876’da Mecelle adı verilen ilk “Medeni Kanun” ve 1858 tarihli Arazi Kanunnamesinde, taşınmaz malların mülkiyet durumu ve kullanımı ile ilgili bazı hükümler günümüzde de geçerliliğini korumaktadır (Bıyık, 1997). Toplum tarafından benimsenmiş birçok kural Cumhuriyet ile birlikte kabul edilen Medeni Kanun (MK)’umuzda bulunmamasına rağmen, bunlardan fiilen ve hukuken vazgeçilememiştir. Örneğin Mülkiyeti Devlete ait olan ve herkesin yararlanabileceği genel sular üzerinde kurulu bulunan ve bir tür yararlanma hakkı olan Dalyan ve Voli kavramları gibi. Bu tür kavramların günümüzdeki karşılığı ise kültür balıkçılığı ve uygulamalarıdır.

    Dalyanlar, balık sürülerinin toplu olarak geldikleri sahil civarındaki yerlerde, onların yakalanması için üç tarafı ağlarla çevrili, bir tarafı açık olup, balıklar içeri girince kapatılan avlanma mahalleridir. Voli ise sahillerden itibaren tespit edilen bir uzaklıktaki saha içerisinde sulara yayılıp sonra karaya çekilen ağlara verilen addır. Volilerin sahille irtibatı vardır, ağları sahile çekiliğinden belli bir kıyı kesimini de kullanmak zorundadır (Bıyık, 1997).

    Ülkemizde denizler ve kıyılarla ilgili mevzuat gözden geçirildiğinde; Anayasa, Medeni Kanun, Kıyı Kanunu, Kadastro Kanunu, v.b. çok sayıda yasal düzenleme bulunduğu, deniz ve kıyıların devletin hüküm ve tasarrufunda olduğu ve bu alanlarda özel mülkiyetin söz konusu olamayacağı başka deyişle bu alanların tescil edilemeyeceği belirtilmektedir. Ancak bu alanların içerdiği faaliyetlerin çeşitliliği, her geçen gün artan önemi, yenilenemez ve tekrar üretilemez alanlar niteliğinde olmaları nedeniyle, geçen süreç içersinde sürekli değişime uğrayan bu alanların kontrol altına alınması, nerede, ne kadar, ne var? sorularına cevap alınabilmesi, bu çok çeşitli faaliyetler ve taleplerin sınırlanabilmesi ve denetlenebilmesi, bir kayıt zorunluluğunu ortaya çıkarmaktadır (Sesli, F. A., Çölkesen, İ., 2007).

    T.C. Anayasası’nın 43. maddesinde kıyıların, devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu, deniz, göl ve akarsu kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilmesi gerektiği, Türk Medeni Kanununun 715. Maddesine göre; “Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait mallar, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu, aksi ispatlanmadıkça, yararı kamuya ait sular ile kayalar, tepeler, dağlar, buzullar gibi tarıma elverişli olmayan yerler ve bunlardan çıkan kaynakların, kimsenin mülkiyetinde olmadığı ve özel mülkiyete konu olamayacağı, sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait malların kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi ve kullanılmasının özel kanun hükümlerine tâbi olduğu”, Kadastro Kanunu’nun 16/C maddesine göre, “kayalar, tepeler, dağlar, tarıma elverişli olmayan sahipsiz yerler ile deniz, göl ve nehir kıyıları devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu, bu yerlerin tescil ve sınırlandırmaya konu olmadığı, 3621 sayılı kıyı kanunu ve bu kanunun bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair 3830 sayılı kanununun 5. maddesinde de “Kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu ve bu yerlerin kullanımında kamu yararı gözetilmesi gerektiği” belirtilmektedir.

    Ayrıca, 4 Eylül 2010 tarihide Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca Resmi Gazete’de yayımlanan “Kıyı Yapı ve Tesislerinde Planlama ve Uygulama Sürecine İlişkin Tebliğ” kıyı ve sahil şeritleri ile doldurma ve kurutma yoluyla kazanılan araziler üzerinde yapılacak yapı ve tesisler ile alâkalı olarak gerekli işlem adımlarını tanımlamakla birlikte, deniz alanının bir şekilde mülkiyetinin oluşmasına yol açmaktadır.

  • - 462 - 7. Kıyı Mühendisliği Sempozyumu

     2.2. Uluslararası Mevzuat

    Günümüzde uluslararası deniz hukuku kurallarını içeren ve geçerliliğini koruyan belli başlı antlaşmalar vardır. Kronolojik olarak bakıldığında, ilk oluşturulan antlaşmaların esasen kodifikasyon maksadı taşıdığını ve Birleşmiş Milletler öncesi döneme rastladığını görmekteyiz. Bu dönemde kodifikasyon çalışmaları 1873 yılında kurulan Uluslararası Hukuk Derneği ve Uluslararası Hukuk Enstitüsü (International Law Association) gibi daha ziyade hükümet dışı kuruluşlar tarafından yürütülmüştür. Ancak kapsamlı ilk kodifikasyon çalışması Milletler Cemiyeti tarafından gerçekleştirilmiştir. Milletler Cemiyeti 1924 yılında uluslararası hukukun değişik konularında kodifikasyon çalışması yapmak üzere bir uzmanlar komitesi kurmuş ve deniz hukuku ile ilgili olarak karasuları seçilmiştir. Ancak 1930’da Lahey’de toplanan Kodifikasyon Konferansı karasuları üzerine bir uluslararası antlaşma oluşturamamış, buna rağmen katılımcı devletlerin görüşleri alınarak hazırlanmış bir taslak antlaşma metninin üretilmiş olması bile önemli bir katkı sağlamıştır.

    Uluslararası Hukuk Komisyonu tarafından yapılan ve 1958 yılında Cenevre’de 86 devletin katılımı ile toplanan I. Deniz Hukuku Konferansı 4 adet deniz hukuku antlaşmasının kabul edilmesi ile sonuçlanmıştır. Bunlar; “Karasuları ve Bitişik Bölge Konvansiyonu”, “Açık Deniz Konvansiyonu”, “Kıta Sahanlığı Konvansiyonu”, ve “Balıkçılık ve Açık Denizlerin Canlı Kaynaklarının Korunmasına Dair Konvansiyon”dur.

    Deniz hukukunun bazı yönlerine ilişkin kurallar oluşturulması maksadı ile 1960 yılında yine Cenevre’de toplanan II. Deniz Hukuku Konferansı ise bir sonuç üretememiştir. Ancak, 1973-1982 yılları arasında çalışmalarını yürüten III. Deniz Hukuku Konferansı, o güne kadar oluşturulmuş en kapsamlı deniz hukuku sözleşmesi olan “1982 BMDHS”’ni oluşturmuştur. Sözleşme, yeterli onayı alarak 1994 yılında yürürlüğe girmiştir.

    Komisyonun çalışmalarının en önemli sonuçlarından biri deniz alanlarının tanımlanmasıdır. Komisyon tarafından karasular (12 deniz mili), Bitişik bölge (24 deniz mili), Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) (12 deniz mili – 200 deniz mili) ve kıta sahanlığı gibi kavramlar belirlenmiştir. BMDHS’ inde deniz yatağı ve açık deniz kavramları da tanımlanmıştır (O’Connell, 1984).

    2.3. Türkiye’nin BMDHS’ndeki Tutumu

    Türkiye BMDHS’ne şekil verilen III. Deniz Hukuku Konferansı’nın aktif katılımcılarından biri olmakla birlikte, Sözleşme metnini imzalamamış ve onaylamamıştır. Türkiye’nin sözleşmeyi kabul etmemiş olmasının sebebi, deniz çevresinin korunmasına ilişkin hükümler açısından değil, esas olarak karasularının genişliği ve deniz hukuku uyuşmazlıklarında zorunlu yargı yetkisine ilişkin düzenlemeler bakımındandır.

    Türkiye, BMDHS’ne taraf olmamakla birlikte, Sözleşme’nin deniz çevresinin korunmasına ilişkin düzenlemeleri konusunda olumsuz bir tutum içinde görünmemektedir. Türkiye Akdeniz, Ege ve Karadeniz’de diğer kıyıdaş devletlerle işbirliği yapmaktadır. Söz konusu denizlerin korunması için oluşturulmuş bulunan Akdeniz ve Karadeniz bölgesel deniz programlarının aktif bir üyesidir. Bölgesel düzenlemelerin yanı sıra evrensel düzeyde kabul edilmiş olan bir çok esnek hukuk belgesi ve uluslararası antlaşmayı onaylama yoluyla iç hukukuna aktarmıştır. BMDHS’nin deniz çevresinin korunmasına ilişkin hükümlerinin, örf ve adet hukuku kuralı niteliği kazanması durumunda, Türkiye’nin söz konusu kurallara bağlı sayılmasına herhangi bir hukuksal engel bulunmamaktadır.

    2.4. Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları Yönetimi

    Türkiye’de kıyı alanlarının yönetim ve planlamasına ilişkin çok sayıda kurum ve yasal düzenleme olması nedeniyle birçok konuda olduğu gibi kıyı alanları yönetiminde de yetki ve sorumluluk karmaşası yaşanmaktadır. Birçok bakanlık, merkezi ve yerel idare birimleri kıyı alanlarında farklı boyut ve kapsamlarda yetki ve sorumluluğa sahiptir (Kılıçöz, 2009).

  • 7. Kıyı Mühendisliği Sempozyumu - 463 -

     Gelişimin sürdürülebilirliğini korumak için yasal ve kurumsal düzenlemeler yapılmasıyla ilgili uluslararası baskı da söz konusudur. Bu bağlamda BMDHS hükümleri Türkiye’nin yasal deniz sınırlarını tam olarak karşılamamasına rağmen pratikte oluşmuş deniz sınırlarıdır. Bu sınırlar Şekil 1’ de verilmiştir.

    Şekil 1: BMDHS göre Deniz Sınırları (Sutherland, 2009).

    Ülkemizin kıyı uzunluğu yaklaşık 8333 km olup, karasularımız Karadeniz ve Akdeniz de 12 mil, Ege denizinde ise 6 mildir. Lozan antlaşması Ege’deki karasuları 3 mil olarak belirlemiştir. 17 Eylül 1936 tarihinde Yunanistan bir yasa ile deniz alanlarını 6 mile çıkarmıştır. Ege denizindeki 12 mil olayı aslında bir adalar sorunudur. Yunanistan’ın Ege denizinde 2383 adet adası bulunmaktadır.

    12 mil sorunu sadece Türkiye’yi değil, Ege denizinin açık denizini bir su yolu olarak kullanan her devleti ilgilendirmektedir. Çünkü 12 mil durumunda Ege denizindeki açık deniz oranı yaklaşık %49’dan %20’ye inecektir. Tablo 1’de Ege Denizi’nde farklı karasuları genişliği uygulandığında karasuları ve uluslararası suların dağılımı görülmektedir.

    Tablo 1: Ege Denizinde karasuları ve uluslararası sular (Bölükbaşı, 2004).

    Genişlik Türk

    Karasuları (%) Yunan Karasuları

    (%) Uluslararası Sular

    (%)

    6 Deniz Mili 7.47 43.68 48.85

    12 Deniz Mili 8.76 71.53 19.71

    Yunanistan, Ege karasuları sorununda karasularının azami sınırının 12 mil olabileceğini kabul eden 1982 BMDHS’ne atıfta bulunmaktadır. Türkiye ise bu sözleşmeye taraf olmadığını vurgulamakta ve Ege denizinin yarı kapalı bir deniz olduğunun altını çizmektedir.

    BMDHS Şekil 1’de gözüken deniz sınırları için ülkelere çeşitli kullanım hakları ve yetkiler tanımlamıştır. Bu tanımlamalara ilişkin veriler Tablo 2’de verilmiştir.

     Esas Çizgi 

  • - 464 - 7. Kıyı Mühendisliği Sempozyumu

     Tablo 2: BMDHS göre belirlenen deniz sınırlarındaki haklar ve yetkiler.

    Bölgeler Tanımlar Kıyı Devleti Kanunları

    Kıyı Çizgisi (Esas Çizgi)

    Deniz alanlarının ölçümünde esas alınacak çizginin kıyı ile denizin sıfır dalga durumundaki birleşme çizgisi olabileceği kabul edilir.

    T.C. Kıyı Kanunu

    Kıyı Suları

    Devletler tarafından tanımlanmıştır. Kıyı çizgisinden itibaren deniz yönünde 3-6 deniz millik alandır.

    Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS) tarafından tanımlanmamıştır.

    Karasuları

    Kıyı çizgisinden itibaren deniz yönünde 12 deniz millik alandır.

    Türkiye’nin Karadeniz ve Akdeniz de karasuları genişliği 12 deniz mili, Ege denizinde ise 6 deniz milidir. Karadeniz de karasuları sınırı tam olarak belirlenmiş Akdeniz ve Ege denizinde ise sınırlar tam belirlenmemiştir. Türkiye 12 deniz millik alanda tüm haklara sahiptir.

    Bitişik Bölge

    Karasularından itibaren 12 deniz millik alandır. Kıyı çizgisinden itibaren maksimum 24 deniz milidir

    Türkiye bitişik bölge ilan etmemiştir. Bu alanlarda devletler sağlık, mali haklar gibi özel haklara sahip olabilmelerine rağmen tüm haklara sahip değillerdir.

    Münhasır Ekonomik Bölge (MEB)

    Esas çizgiden itibaren 200 deniz miline kadar olan bölge’dir.

    Türkiye günümüze kadar sadece Karadeniz’de 1986 yılında MEB ilan etmiştir. Türkiye Karadeniz’de 1987 yılında Sovyetler Birliği ile MEB sınırını oluşturmuştur. Bu antlaşmaya Ukrayna, Rusya Federasyonu ve Gürcistan haleftir. Bulgaristan ile olan sınır (yan sınır) ise 1997 tarihli antlaşma ile oluşturulmuştur. Ancak, Türkiye hem Ege’de hem de Akdeniz’de MEB ilan etmemiştir. Devletler; bu alanlarda yaşam kaynağı araştırma, kullanma ve yararlanma hakkına sahiptir.

    Kıta Sahanlığı

    Esas çizgiden itibaren 200 mil uzaklığa uzanan alandır. Kıyı devletinin iç suları ve karasuları bu alandan çıkarıldığında 200 mil uzaklığa kadar kalan alan o ülkenin kıta sahanlığını oluşturmaktadır. Bu alan 350 deniz miline kadar uzanabilmektedir.

    Türkiye’nin Karadeniz, Ege ve Akdeniz’de kıta sahanlıkları vardır. Ancak, her üç denizde de, komşu, karşı ya da yandaş ülkelerle sınırlandırmalar yapılması gerekmektedir. Türkiye Karadeniz’de 1978 yılında Sovyetler Birliği ile kıta sahanlığı sınırını oluşturmuştur. Bu antlaşmaya Ukrayna, Rusya Federasyonu ve Gürcistan haleftir. Bulgaristan ile olan sınır (yan sınır) ise 1997 oluşturulmuştur. Ancak Türkiye, hem Ege’de hem de Akdeniz’de, ilgili ülkelerle kıta sahanlığı sınırı oluşturabilmiş değildir.

    Açık Deniz

    Hiçbir devletin egemenliği altında bulunmayan alanlardır.

    Tüm devletler eşit haklara sahiptirler.

    Deniz Alanları

    Bu alanlar; deniz dibi, deniz zemini, petrol yataklarıdır.

    Tüm devletler bu alanlardaki kaynaklarda eşit haklara sahiptirler.

  • 7. Kıyı Mühendisliği Sempozyumu - 465 -

     3. DENİZ KADASTROSU Deniz Kadastrosu; deniz haklarının ve denizel yatırımların sınırlarının fiziksel olarak belirlenmesi, kaydedilmesi, konumsal olarak yönetilmesi için geliştirilmiş bir sistemdir (Robertson ve diğerleri, 1999).

    Şekil 2’de denizel ortamdaki mülkiyet veya kullanımla ilgili herhangi bir hakkın üç boyutlu görüntüsü temsil edilmiştir. Bu şekil Kadastro 2014 kapsamında tanımlanmaya çalışılan arazi nesnesi ile denizel ortamdaki parselin örtüştüğünü göstermektedir.

    Şekil 2: Deniz ve çevresinin üç boyutlu kesiti (Nichols ve diğerleri, 2000)

    Denizel alandaki haklar için üç boyutlu kullanım söz konusudur. Bunun nedenlerinden bazıları; Denizel ortamda bireysel mülkiyet karadan farklı olarak devlet mülkiyeti, uluslararası hukuk, kamu hakları gibi çeşitli haklarla sınırlandırılabilir. Ayrıca denizel ortamdaki su ürünleri, madencilik, balıkçılık, gibi deniz haklarının üç boyutlu bir yapısı vardır. Bu haklar nerede ve nasıl çakışabilir. Herhangi iki denizel hakkın su yüzeyinin altında hatta denizin dibinde kesişmesi tamamen mümkündür. Bu tür hakların su kolonunda daha doğru tasvir edilebilmesi için üç boyutlu gösterime ihtiyaç vardır (Ng’ang’a vd., 2001).

    Deniz ortamındaki doğal kaynakların ekonomik ve sosyal değerlerindeki yükselme rekabeti arttırmaktadır. Bu ortamın sürdürülebilir, adil ve tutarlı bir şekilde muhafaza edilmesi, korunması ve işletilmesine yardımcı olması için deniz ortamında konumsal verinin toplanması, yönetilmesi ve depolanması gerekmektedir. Ancak, denizel hakların karadakilere göre çok farklı sıkıntıları vardır. Örneğin;

    Dalyan ve Voli kavramları hariç denizde ‘kullanım hakkı’ kavramı oluşmamıştır.

  • - 466 - 7. Kıyı Mühendisliği Sempozyumu

      Denizaşırı sınır çekmede klasik yöntemler kullanmak mümkün değildir.

    Deniz ortamında klasik 2 boyut sadeleştirmeler yeterli değildir.

    Tek bir konumda birden fazla (çakışan) hakkın var olması mümkündür.

    Haklar, konumsal veriye dördüncü bir boyut ekleyip zaman içinde değişebilmektedir.

    Denizel hakların birçoğunun ilişkili olduğu sınır çizgisi çok karmaşıktır.

    Deniz Kadastrosunu geliştirmenin amacı, kapsamlı konumsal veri altyapısı vasıtasıyla deniz ortamında hak, kısıtlama ve sorumlulukların belirlenmesi, uygulanması ve yönetilmesinin sağlamaktır (Şekil 3).

    Şekil 3: Deniz kadastrosu kavramı diyagramı (Widodo, 2003)

    3.1 Gelişmiş Ülkelerde Deniz Kadastrosu Çalışmaları

    Günümüzde sucul alanların yönetimi ve idaresi gittikçe artmaktadır. Denizlerin yönetim sorunu deniz kadastro fikrini doğurmuş ve bu fikir Avustralya, Yeni Zelanda, ABD, Kanada, Hollanda, Japonya gibi ülkelerde araştırma projelerinin konusu olmuştur. Bu ülkelerde yapılan deniz kadastrosu çalışmaları Tablo 3’de özetlenmeye çalışılmıştır.

  • 7. Kıyı Mühendisliği Sempozyumu - 467 -

     Tablo 3: Gelişmiş Ülkelerde Deniz Kadastro Çalışmaları.

    Ülkeler Yasal Dayanaklar Açıklamalar Uygulamalar

    Konumsal Veri

    Altyapısı ile

    ilişkisi

    Yardımcı Kuruluşl

    ar

    ABD

    UNCLOS, Ulusal Okyanus ve Atmosferik

    Yönetim, Kıyı Bölgesi Yönetim Yasası, Federal

    Su Kirliliği Kontrol Yasası, Deniz Koruma, Araştırma ve Sit Alanları Koruma

    Yasası

    Deniz çevresindeki çıkarların sanal bir

    ortamda olması sistemin ihtiyacıdır.

    Böylelikle diğer ulusal girişimlerle

    entegrasyon sağlanacak ve deniz

    çevresindeki konumsal bilgi

    kullanımı kolaylaşacaktır.

    OPIS (Okyanus Planlama

    Bilgi Sistemi)

    KVA ve CBS

    kullanılmıştır

    Üniversiteler,

    Ulusal Okyanus

    ve Atmosferi

    k Yönetim

    (NOAA)’in Kıyı

    Servisleri Merkezi

    Kanada

    UNCLOS, Kanada-Nova

    Scotia açık deniz petrol kaynakları

    araştırma uygulama yasası,

    Kanada-Newfoundland

    Atlantik Antlaşması

    uygulama Yasası

    Amacı; Kanada’nın okyanusa olan

    deniz sınırlarının belirlenmesidir.

    Atlantic Kanada için Kıyı

    ve Okyanus Bilgi Ağı

    (COINAtlantıc)

    KVA ve CBS

    kullanılmıştır

    Melbourne

    Üniversitesi +

    ARC (Avustral

    ya Araştırma Kurulu) Deniz

    Kadastrosu

    Araştırması Grubu

    Yeni Zeland

    a UNCLOS

    Amacı; gelecekte deniz yatağının

    tanımına ve kullanımına nasıl karar verildiğini bulmak için bilgi

    toplamak ve hükümete öneride

    bulunmak, UNCLOS altında

    kıta sahanlığı hakkını maksimum hale getiren ülkede deniz yatağı bilgi

    ihtiyaçlarını karşılayan ulusal

    konumsal referans sistemini sağlamak.

    LINZ( Yeni Zelanda

    Alan Bilgisi)

    KVA kullanılmıştır

    Melbourne

    Üniversitesi +

    Hükümet

    Avustralya

    UNCLOS ve Federal Yasalar

    (Balıkçılık Yasası,

    Amacı; gelecekteki ulusal deniz

    kadastrosunun

    ANZLIC (Avustralya ve Yeni

    KVA kullanılmıştır

    Melbourne

    Üniversit

  • - 468 - 7. Kıyı Mühendisliği Sempozyumu

     Deniz Parkları

    Yasası, Kıyı Koruma ve Yönetimi)

    gelişiminde etkili olacak ana konuların

    saptanması ve tanımlanması

    Zelanda Alan Bilgi Kurulu)

    ASDI (Avustraly

    a Konumsal

    veri Altyapısı)

    esi Geomatik Bölümü

    + Hükümet

    Hollanda

    UNCLOS, Madencilik Yasası

    İngiltere, Belçika ve Almanya ile Kuzey Denizinde komşu

    sınırlara sahip oldukları için

    hükümet yeni yasal düzenlemeler getirmektedir.

    CONSSO, IDON, ICONA

    CBS Kullanılm

    ış Hükümet

    Japonya

    Japonya Anayasası

    Japonya Anayasası okyanus kaynakları

    açısından deniz çevresi, deniz trafiği

    ve güvenliği ile okyanusların

    güvenliği konularının

    yakından ilişki kurmasını bir bütün olarak

    inceler.

    Proje aşamasın

    da

    KVA içermekte

    dir

    Mitshubishi

    Enstitüsü+

    Hükümet

    3.2. Türkiye İçin Deniz Kadastro İhtiyacı

    Türkiye; denizel faaliyetlerin oldukça yoğun yaşandığı, uluslararası ilişkilerin etkili olduğu önemli bir coğrafi konumdadır. Denizel alanlardaki önemli gaz ve petrol yataklarının varlığı, boğazları ve limanları, balıkçılık tesisleri, yerleşimin büyük çoğunluğunun kıyılarda yer alması ve evsel atıkların doğrudan denize boşaltılması, birçok akarsuya sahip olması gibi özellikleri ile Türkiye’de kıyı ve deniz alanlarındaki faaliyetlerin yoğunluğu ve çeşitliliği açıkça görülebilmektedir. Türkiye’de ve dünyada özellikle kıyısal alanlarda artış gösteren akuakültür faaliyetleri, yoğunluğu ve çevreye verdiği kirlilik yükü sebebiyle, yakın gelecekte sistemli ve kontrollü uygulanan yönetim planlarının gerekliliği ortaya çıkmaktadır (Bahar, Cömert., 2007).

    Denizel alanların korunması ve sürdürülebilir yönetimi ancak bu alanların katılımcı politikalar ile planlanması ile mümkündür. Bilgisizce denizlerimizde yapılan kafes balıkçılığı faaliyetleri hatalı yer seçiminden dolayı ekonomik zararlara neden olmaktadır. Bazı bölgelerde yerel balıkçılar ile kafes balıkçıları karşı karşıya gelmekte, yerel balıkçılar avlanma alanlarının kendilerine danışılmadan başkalarına kiraya verilemesine karşı çıkmaktadırlar. Balıkçılık üretim alanların tespit edilmesi, mevcut verimli alanların korunması veya diğer muhtemel verimli alanların araştırılıp bulunması açısından önemlidir (Güneroğlu, 2002). Denizel alanlar ile ilgili bu tür sorunları çoğaltmak mümkündür. Çözüm, tüm paydaşların ortak kararları ile denizel alanların doğru bir şekilde planlanmasıdır. Bunun için ülkemizde öncelikle karalarda tescile konu alanlarda olduğu gibi denizel alanlarda da ne? nerede? ne kadar ve kime ait? Sorularına cevap niteliği taşıyan kadastro altlıklarının üretilmesine gerekmektedir. Deniz habitatları ve deniz altı örtü özellikleri ile birlikte uygun deniz alanları kullanımını tespite imkân sağlayacak altlıkların oluşturulması adına, tanımlanmış bir referans sisteminde 3 boyutlu haritalarının oluşturulması günümüz ihtiyaçları açısından giderek artan bir öneme

  • 7. Kıyı Mühendisliği Sempozyumu - 469 -

     sahip olmaktadır. Bu anlamda yasalarımızda uygun düzenlemeleri yapmak suretiyle özellikle tescil dışı alanlar kavramının düzenlenerek kıyı ve denizel alanların tescile konu hale dönüştürülmesi ve buna yönelik tapu sicillerinin düzenlenmesiyle deniz kadastrosu altyapısının bir an önce tesis edilmesi sürdürülebilir denizel alanların yönetimi açısından büyük önem arz etmektedir.

    4. SONUÇ VE ÖNERİLER Ülkemizde denizel alanların idaresi ve yönetimi ile sorumlu kuruluşların ürettiği bilgiler genellikle güncel ve istenilen doğrulukta değildir. Çoğu bilgi metinsel bilgi olarak açıklanmış, harita katmanına herhangi bir bilgi aktarılamamıştır. Türkiye için deniz üzerindeki faaliyetler ve bunların yönetilebilmesi için gerekli yapı ve düzenlemeler gözden geçirilmelidir. Bu bağlamda oluşturulacak olan deniz kadastrosu, denize yönelik konumsal bilgi sistemi ve kullanıcı haklarının tanımlanmasını ve kayıt altına alınmasını sağlayacaktır. İlgili kurumlar arasındaki veri paylaşımını sağlayacak olan bir “birlikte işlerlik” altyapısına ihtiyaç vardır. Bu altyapı günümüzde Konumsal Veri Altyapısı (KVA) ile açıklanmaktadır. Denizel konumsal Veri Altyapıları (DKVA) ile kurumlar arası koordinasyon sağlanmalıdır. Bunun için özellikle temel KVA’nın kapsamını belirleyecek ve yürütecek kurumsal bir adrese ihtiyaç vardır. Mevcut yasalar bu hizmetin TKGM bünyesinde sürdürülmesi için yeterli değildir. Ancak yapılacak yeni düzenlemelerle bu sağlanabilir.

    KAYNAKLAR

    Bahar, Ö., Cömert, Ç., (2007), Türkiye İçin Bütünleşik Kıyı Alanları Yönetimi Gereksinimlerinin Belirlenmesi, 2-6 Nisan 2007, Ankara, Türkiye.

    Binns, A., (2004), Thesis submitted for the Degree of Masters of Geomatic Engineering,

    Binns, A., Rajabifard, A., Collier, P. A., Williamson, I., (2004), Developing the Concept of a Marine Cadastre: An Australian Case Study,

    Bıyık, C., (1997), Dalyan ve Voli Yerlerinin Tespit ve Tescili, Mülkiyet Dergisi, Sayı 26, Ankara.

    Bölükbaşı, D., (2004), Turkey and Greece: The Aegean Disputes, London: Cvendish Pub.,

    Güneroğlu A., (2002), Denizel Verilerin CBS ile Modellenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Trabzon.

    Güneş, Ş. A., (2007), Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi ve Deniz Çevresinin Korunması,

    Kılıçöz, Ö., (2009), Kıyı Alanları Yönetimi ve Kıyı Yapılarında Örnek Alan Tekirdağ Limanı, Yüksek Lisans Tezi, Namık Kemal Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Tekirdağ.

    Ng’ang’a, S., Nichols, S., Sutherland, M. And Cockburn, S. (2001), ‘Toward a Multidimensional Marine Cadastre in Support of Good Ocean Governance – New Spatial Information Management Tools and their role in Natural Resource Management’, Interational Conference on Spatial Information for Sustainable Development, 2-5 October, Nairobe, Kenya.

    Nichols, S., (1999), Good Governance of Canada’s Oceans: The Use, Value and Potantial of Marine Boundary Data,

    O’Connell, D.P. (1984), The International Law of the Sea, vol. II, Oxford Universtiy Pres, New York.

    Robertson B., Benwell G., Hoogsteden, C., (1999), The Marine Resource: Administration Infrastructure Requirements, UN-FIG Conference on Land Tenure and Cadastral Infrastructures for Sustainable Development, 24-27 October 1999, Melbourne, Australia.

    Sesli, F. A., Çölkesen, İ., (2007), Türkiye’de Deniz Kadastrosu Gereksinimi Üzerine Bir Değerlendirme, 2-6 Nisan 2007, Ankara, Türkiye.

  • - 470 - 7. Kıyı Mühendisliği Sempozyumu

     Sutherland, M., (2009), Developing a Prototype Marine Cadastre, FIG VII. Regional Conference, October 19-22, 2009, Hanoi, VIETNAM.

    Uslu, G., Sesli, F. A., (2011), Türkiye İçin Deniz Kadastrosunun Önemi, 18-22 Nisan 2011, Ankara, Türkiye.

    Widodo, S., (2003), The Needs for Marine Cadastre and Supports of Spatial Data Infrastructures in Marine Environment-A Case Study, FIG Working Week, Paris, France.

    Yomralıoğlu,T., Uzun, B., Demir, O., (2003), Kadastro 2014 Gelecekteki Kadastral Sistemler İçin Bir Vizyon, TMMOB HKMO, Ankara, (Çeviri).