toplumumuz~a inanç-bilim ilişkisi -...
TRANSCRIPT
![Page 1: Toplumumuz~a inanç-Bilim ilişkisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1998_1-2/1998_1-2_AKGULH.pdf · 2016. 4. 29. · rekti~ini ortaya koymuşlardır. Antropoloji yeni bir](https://reader033.vdocuments.pub/reader033/viewer/2022060919/60ab26d2441b891a390b38f9/html5/thumbnails/1.jpg)
ll. GÜN 1. OTURUM TOPLUMUMUZDA INANÇ-BILIM ANLA YI ŞI
KONFERANS : . : ·: --, - . . -. .·~ .. , ·. ..-- -· .·. . ;
Toplumumuz~a inanç-Bilim ilişkisi
DeQerli hocalarım, deQerli öQrenciler; sem-pozyumumuzun ikinci gününe hoş geldiniz. Bu gün yapılacak olan görüşme ve konuşmalarda "Toplumumuzda Inanç-Bilim Anlayışı" tartışı lacak.
DeQerli dinleyiciler; inanç- bilim ilişkisi dün, bize göre geniş boyutlu olarak tersefi açıdan tartışıldı ve bizim umdu~umuzdan; yani, beklentimizden daha güzel, bizi e~itici ve ufkumuzu açıcı fikirler serdedildL Bize göre, bir toplumda insanların ufkunu açmanın en uygun yöntemi o toplumda somut olmak kaydıyla felsefi fikirlerio gündeme getirilmesi ve tartışılmasıdır. Felsefi yönden insanların
ufku ·açılmadan, di~er bilimsel disiplinlerle yerleştirece~imiz fikirler çok fazla tutarlı olmuyor. Bu sosyal bilimlerle de ilgili olabilir, biyolojik bilimlerle de ilgili olabilir, fizik bilimleriyle de ilgili olabilir. Yani evrenin tüm yasalarıyla ilgili bir bütünlük şeklinde bir düşünce geliştirirsek; yani evren, yaratılışın yasalarının işleyişini
temsil eden bir yapılanmaysa (ki, biz öyle anlamaya çalışıyoruz); o zaman bunu bütün boyutlarıyla . tartışabilecek hale gelmemiz lazım. Ne yazık ki, bizim top- · luf!lumuzda özellikle Ortado~u toplumlarında felsefenin devreden ç.ıkarılmasıyla istenilen ölçüde konuları tartışamayacak hale geldik. Konular tartışılamayınca as
lında bilimsel disiplinleri geliştirmek mümkün olmuyor. Denilebilir ki siz evrenin yasaları konusunda kafa yarmaya başlamazsanız, ister istemez ça~daş bilimsel disiplinlerle de çok somut ilişkiler kuramazsınız. Bu tartışmayı başlatıp, düşüncelerinizde bir takım şeyleri
merak etmeye başlarsanız, o zaman keşfedilmiş ve sonunda da disiplin haline getirilmiş bilimlerin ne demek istediklerini anlamaya başlayabilirsiniz. Ne yazık ki bizim
Prof.Dr.Hikmet AKGÜL
A.Ü. Trp Fakültesi Cerrahi Onkoloji Bilim Da/1 Başkani
TEK-DA V Genel Başkani
toplumumuzda bu yeterli düzeyde deQil. Çok önemli bir nokta da şu; toplum~muzda sosyal bilimlerle ilgilenen insanl~rın sanki biyolojik bilimle~le .hiç ilgilenmemesi gerekir gibi, fizik bilimlerle ilgllenen insanların sosyal bilimlerle ilgilenmemesi gerekir gibi birtakım tutum ve davranışlar şekillenmiş. Aslında bu yani, soyut yaklaşım biçimi; sosyal bilimlerde olanlar sadece kendi açı
larından, fizik bilimleriyle u~raşanlar sadece kendi açılarından, biyolojik bilimlerle uQraşanlar da sadece kendi açılarından evreni yorumlamaya kalkmaları sonuçta evreni tanimama noktasına kadar bizleri taşıyabiliyor. O zaman da gerçekten evrensel düşünen insanların hazırladıkları ortamları tanıyamıyoruz, içine girsek bile olaya şüpheyle bakıyoruz. Bu noktadan hareketle şunu söylemek istiyorum; bizler yani yavaş yavaş sosyal bilimlerle ilgilenenler, fizik bilimleriyle ilgilenenler ve biyolojik bilimlerle ilgilenenlerin ortak ortamlarda, ortak tartışmalar yaparak evrensel niteli~i olan ortak kavramları yakalamaya başlamamız lazım. O zaman çaQdaş insan olabilme hakkını kazanabiliriz. ÇaQdaş insan .olabilme hakkına sahip olmadan, ça~daşlıktan söz etmemiz hiçbir anlam taşımaz. Aslında ça~daşlı~ı biz bazı kesimlerin medeni olmak, bilim taraftarı olmak, batıcı
olmak anlamında aldıQı gibi almıyoruz; yaşadığımız
zaman diliminde evrensel düşünen, aklını kullanarak yaratılış yasalarını keşfetmeye ç~lışan insan .olarak algılıyoruz. Ça~daş insan; zaman ve mekana gÖre düşünüp ona göre ilkeleri keşfeden insan olarak algılanmalı. Benim bu kenteransım da özellikle bu farklı disiplinlerin ortak ortamlar oluşturularak tartışma yap
maları ve birbirini daha yakından ve daha Iyi tanımalarını
ISLAMi ARAŞTIRMALAR DERGISI, ClLT: 11, SAYI1-2, 1998 61
![Page 2: Toplumumuz~a inanç-Bilim ilişkisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1998_1-2/1998_1-2_AKGULH.pdf · 2016. 4. 29. · rekti~ini ortaya koymuşlardır. Antropoloji yeni bir](https://reader033.vdocuments.pub/reader033/viewer/2022060919/60ab26d2441b891a390b38f9/html5/thumbnails/2.jpg)
önerecek bir mesajla başlayıp, sonunda da onunla bilecektir.
Öncelikle konumuz hangi açıdan bakarsak bakalım insan. Konumuz insan olunca, insanın antropoloji açısından birtakım özellikleri oldu~unu ortaya koymak mümkündür. Antropologlar bunu çok detaylı olarak inceleyip sonunda bir insanda hangi özelliklerin olması gerekti~ini ortaya koymuşlardır. Antropoloji yeni bir bilim dalı olmasına ra~men. çok geniş bir çalışma sahası var ve gerçekten bütün boyutlarıyla insanın yapısını ortaya koymaya çalışmaktadır. Biz birey olarak insanı ele aldı~ımız zaman öncelikle onun özelliklerini ortaya koy.mamız gerekir. Hangi toplum dilimince yaşarsak yaşayalım sonunda o toplumda esas faktör insandır; ne yapacaksa insan yapacaktır, dolayısıyla birey olarak insanı ele alıp onu çözümlememiz gerekiyor. Insanın kendisiyle ilişkilerini, çevresiyle ilişkilerini çözümlemeden bu ilişkileri keşfetmeden aslında insanı tüm boyutlarıyla tanımak mümkün de~il. Bütün boyutlarıyla tanınmayan
insan da sonunda hem kendine hem de topluma problem olabilecek bir yapı kazanabilir; aslında bu da kaçınılmazdır. Işte bizim toplumumuzda da bilimsel olarak tam tanımlanamayan insanın, hem toplumu tanıyamaması, hem de başka insanlar açısından bireyin tanınamaması dolayısıyla bir çok çelişkiler yaşadı~ı ortaya çıkmakta ve sonunda toplumda problemler yaşarimaktadır. Bu bakımdan bizim ön~elikle insanın bu antrapolojik özelliklerini gözden geçirmemizde yarar vardır.
Insan için olması beklenen antropolojik özellikleri nelerdir? Birey ölümlü bir yaratıktır, meraklı -bir yaratıktır, ilişki kurdu~u konuları simgeleştiren, sembolleştiren bir yapısı vardır, aklını kullanabilir, oyuncudur; politik davranışları olabilir, gülen insandır, cinsel hayatı olan insandır, inançlıdır , konuşur, özgürdür, idealisttir, realisttir, bilendir, kendini sevendir, kimli~ini bilendir, alet yapandır ve üretendir (Şekil 1).
Şimdi bu özellikleri gözden geçirdi~imiz zaman, insanın bu boyutlarını göz önüne aldı~ımızda bunlardan herhangi bir tanesini devreden çıkardı~ınız taktirde insana müdahale etmiş oluyorsunuz. Taı:n ba~ımsız bir dü
şünceyle insanı ele alıp da degerlendirirseniz bu özelliklerin herhangi bir tanesini koparma hakkınız yoktur. Tamamıyla insanın rahatlıkla, özgür düşünceyle karar" vererek yapması gereken, yaşaması gereken özellikleridir. Örnek olarak düşünürsek; konuşan insanın konuşmasını engellerseniz, insana yapılacak en büyük zuIOmlerden birini yapmış olursunuz. O zaman da toplumda insanlı~ını yaşayamayan bir yaratık ortaya
çıkar, işte o yaratı~ın da de~işik koplikasyonlarının ol-
62
KONFERANS PROF.DA. HIKMET AKGÜL
Birey
Olması Beklenen Antropolojlk Özellikleri
Ölümlü Meraklı
Simgeleştiren Akıllı
Oyuncu Gülen Cinsel hayatı olan lnançlı-lnançsız
Konuşan Özgür Idealist Realist Bilen Kendini seven Kimli~ini bilen Alet yapan -Üreten
Şekll 1 . Insan
ması gayet normaldir. O toplum bu reaksiyonları aslında
kendisi hazırlamıştır. Insanın meraklı olma özelli~ini ele
alalım: Insanın meraklı olma özelli~i vardır; madem !<' meraklıdır, o halde insan düşünecek, her şeyden şüp
helenecek, çevresini gözleyecek, onlardan sonuçlar çı
karacak; yani, bilimsel düşünme sürecine girecek de
mektir. O halde meraklı olan insanın merakı ortadan
kalktı~ı zaman, şüphelerini ortadan kaldırdı~ınız z~~an, "sen ne şüpheci insansın, sen bizim topluma _ _y_a
ramazsın" demeye başladı~ınız zaman, insanın özelli~ini ortadan kal~ınyorsunuz ve sonuçta pasif bir top
luma zemin hazırlıyorsur;ıuz. Bizim toplumumuzun prob~
lemlerinden bir tanesi de budur. Di~er özellikleri de bu şekilde tek tek incelememiz mümkündür.
Birey ikinci bir insanla · irtibat kurdu~ u zaman toplum olmaya başlar: Toplumun çekirde~i dedi~imiz yapılanma
iki insanın bir araya gelmesi ile ilgili bir yapılanmadır.
Artık ondan sonraki üç, beş, on, yüz diyebilecegimiz
kadar olan insan sayıs ı o kadar önemli de~il. önemli
olan iki kişi arasındaki irisan ilişkileridir. Işte burada hem iki insanın ken.di yapılarını keşfetmek hem de ara
larındaki ilişkileri ilke olarak ortaya koymak toplum fel
sefesiyle ilgilenen insanların işi olmalıdır. Bu ilişkileri ortaya koyup, böyle bir toplum yapısı kurmadan o
toplumdaki problemleri engellemek ve önlemek mümkün olmaz. O halde insanın toplum boyutunda ortaya
JOURNAL OF ISLAMIC"RESEARCH VOL: 11,ı~O 1-2,1998
J
' ~-· T i ı
![Page 3: Toplumumuz~a inanç-Bilim ilişkisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1998_1-2/1998_1-2_AKGULH.pdf · 2016. 4. 29. · rekti~ini ortaya koymuşlardır. Antropoloji yeni bir](https://reader033.vdocuments.pub/reader033/viewer/2022060919/60ab26d2441b891a390b38f9/html5/thumbnails/3.jpg)
ll. GÜN 1. OTURUM TOPLUMUMUZDA INANÇ-BILIM ANLAYlŞI
çıkan özellikleri aşa~ı yukarı iki insan bir araya geldi~i zaman artık politik insan, baş kaldıran insan, hoşg'örülü
insan, suçlu insan, de~işen insan, savaşçı insan, toprumcu insan gibi özellikleri devreye girer. Bu özellikleri
devreye girdi~i zall1an, bireyin kendi evrensel ahlak il-) kalerinin dozunun derecesinde reaksiyonlara sebep olur
ya da aksiyonlara sebep olur. Yani, bu özellikler iki insan . arasında ne derece olumlu yaşamyorsa o toplumun ya-
pısı o kadar olumlu olarak gelişiyor demektir (Şekil 2).
Toplum (21nsan)
Insanın Toplum Boyutunda Ortaya Çi kan Özellikleri
Politik Insan Başkaldıran Insan Hoşgörülü insan Suçlu insan De~işen insan Törenci-töreniere ba~lı insan Savaşçı insan Toplumcu-iyimser Kusurunu bilen - umutsuz
Şekil 2. Toplum.
Toplumun başlama sürecini oluşturan iki insanının
olumlu yönde kullandı~ı özellikleri sanki bir çekme ya
sasıyla iki insanı birbirine çeken ve sa~lam bir toplum ya
pısı oluşturan bir yapılanma şeklinde tezahür ediyor .
Böyle olumlu yönleri yaşam biçimi haline getirip ya-·
şayan insanların birbirine yaklaşımı çok daha iyi sonuç
veriyor. Sonunda oluşturdukları toplum yavaş yavaş
birbiriyle ilişkili saQiam ilkelere baQiı bir toplum oluyor
(Şekil3).
Bunun tersini düşündü~ümüz zaman olumsuz ilkeleri
yaşayan iki insanın bir olumsuz itme yasasına ba~lıymış
gibi birbirinden ayrılması ve sonunda ayrı ayrı yönlere
yönelip yeni yapılanmalara sebep olmaları sonucu top
lumun parçalanmasının ortaya çıktı~ ını görüyoruz. Bu bi
limsel bir yasa mıdır, de~il midir tartışılabilir. Amacımız
A B
Şekil 3. Toplumun Yapılanması
şudur: Evrensel ahlak ilkelerini yaşamayan insanların
ortak bir yapılanma kurması mümkün de~ildir (Şekil 4).
A B
Şekil 4. Toplumun Parçalanması
Her olayın başlangıcını sıfır noktası olarak aldı~ımız
zaman, bir toplumun de~işmesi e~er o toplum dinamik bir toplumsa; yani olumlu birbiriyle ilişkili, iç işleyiş yasalarını keşfetmiş insanlardan oluşan bir yapılanma ise,
yavaş yavaş bu toplumda bir gelişme ve de~işme sebebi olacaktır. Buradaki de~işme ve gelişmenin süreci nasıl
işler diye düşünürsek, şayet iki Insan aras.ındaki bu iliş
kiler olumlu ilişkiler ise, her bakımdan da evrensel il
kelere ba~lı bir ahlak geliştirilmişse o zaman, birbirini iz
leyen gelişmeler de~işme sürecini yaşarken sarmal şeklinde bir gelişme söz konusudur. Halkalar arasında
bir kopukluk yoktur; birbirini çeken iki insanın yapılan
ması söz konusudur. Onların oluşturaca~ı halkalar birbirleriyle ilişkili bir sarmal yapı gibidir. Bu biyolojide
DNA'nın yapısına benzer. Sosyal bilimlerle ilgili birtakım
şeyleri izah ederken böyle bir yapılanmayı en azından
ISLAMi ARAŞTIRMALAR DERGISI, ClLT: 11, SAYI1-2, 1998 63
: .. ---· ·
![Page 4: Toplumumuz~a inanç-Bilim ilişkisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1998_1-2/1998_1-2_AKGULH.pdf · 2016. 4. 29. · rekti~ini ortaya koymuşlardır. Antropoloji yeni bir](https://reader033.vdocuments.pub/reader033/viewer/2022060919/60ab26d2441b891a390b38f9/html5/thumbnails/4.jpg)
şekilsel_olarak gösterirsak bunun bazı şeyleri ça~rıştıra
ca~ı kanaatindeyiz. Ancak böyle bir yapı; muhakkak ki dinamik bir toplum için geçerlidir (Şekil 5).
GELIŞME
ZAMAN
Şekil 5. Gelişme - Değişme
Statik bir toplumda böyle bir şey geçerli de~ildir. Iki
insan arasındaki yap ı bozulup olumsuz bir karakter ka
zanınca statiklik süreci başlar. Belirli bir süre dinamik bir
toplumun gelişti~i ve sonunda bir kırılma noktasında düz
leşmeye başladı~ını görüyoruz, bunu hepimiz müşahede
ediyoruz. Bizim toplumumuzda yaşanan bir ya
pılanmadır. Gelişme sonunda-bir kırılma noktasıyla bir
düzleşme süreci yaşıyor ve ondan sonra da ya ·di
namikleşiyor, gelişmeye devam ·ediyor ya da yavaş yavaş başladı!) ı düzleme do~ru çöküyor (Şekil 6).
Şimdi şurada birbiri ile ilişkili devam eden daireler
şeklinde, sarmal şeklinde devam edip kırılma noktasına
kadar gelen yapılanma, dinamik bir toplum, de~işim sü
recini yaşayan, gelişmiş bir toplum olarak algılanmalıdır.
Ondan sonra herhangi bir nedenle (iki ·ınsan arasındaki
iliŞkinin kopması şeklinde, çevre faktörlerinin müdahalesi
şeklinde de düşünebiliriz) olacak kırılma noktası, bir
düzleşmen in ve yavaş yavaş bir çürümenin başlangıcına
neden olan bir yapılanma olarak görülebilir. Bunları
nokta şeklinde göstermeye çalıştım. Bundan sonra şayet
herhangi bir atılım söz konusu de!)ilse o toplum yavaş
yavaş kültürünü geliştirir, kültür dairesi genişler; ama, sı
fıra do~ru yaklaşır hatta sıfırın altına düşerek bozulur,
64
KONFERANS PROF.DR. HIKMET AKGÜL
GELIŞME
Kırılma Noktası
Şekli S. Dinamik- Statik Toplum
parçalanır ve yeni bir olumlu yapılanmaya kadar bek
lemek zorunda kalırız. Burada önemli bir nokta var; dik
kat edilirse gelişme sürecindeki kültür dairelerinin, ge~
lişlikçe genişleyen bir daire sistemi oldugu, gerileme
sürecinde çöktükçe genişleyen bir daire sisteminin var-
1@ görülmektedir. Bir toplumda kültürünü din edinmiş bir
süreç yaşanmışsa yavaş yavaş böyle bir yapılanmanın
olması normaldir. Bilimi de~işik şekilde yozlaştıran top
lumlarda da yine böyle bir yapılanmanın söz konusu ola
ca!)ını düşünebiliriz. Sonuçta böyle bir toplum; dinde hu
rafe, bilirnde taklit kültürü üretme sürecjni yaşar (Şekil 7). - - - -
Burada inanç-bilim arasındaki ilişkiyi incelemeye çalıştık. Bilimsel süreçle inanç sürecinin birlikte birbirini
GELIŞME
Atılım Noktası
· Şekil 7. Kültür- Din Ilişkisi
JOURNAL OF ISLAM lC RESEARCH VOL: 11, NC ~ -2, 1998
]
1 ı
ı
1
ı:L ~r
r
ı.
ı ı ı ı
1 ı
![Page 5: Toplumumuz~a inanç-Bilim ilişkisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1998_1-2/1998_1-2_AKGULH.pdf · 2016. 4. 29. · rekti~ini ortaya koymuşlardır. Antropoloji yeni bir](https://reader033.vdocuments.pub/reader033/viewer/2022060919/60ab26d2441b891a390b38f9/html5/thumbnails/5.jpg)
ll. GÜN 1. OTURUM TOPLUMUMUZDA INANÇ-BILIM ANLAYlŞI
takip etti~ini varsayalım (aslında biz bunları birbirinden
ayırmıyoruz) . Herhangi bir nedenle bilimsel süreç bir
yerde kırılmaya u~rarsa, inancın da birlikte kırılmaya u~
raması hiÇ bir zaman söz konusu de~ildir. Hangi sistem,
hangi dünya görüşü, hangi toplum olursa olsun ve t:ıangi badirereri atıalırsa atıatsın tevhid sisteminin ge.lene~inde hiç bir de~işiklik olmaz, o sprekli devam eder. Ancak
bazı toplumlarda zaman kaybına neden olur; buradaki
grafikle onu göstermeye çalışıyorum (Şekil 8).
GELIŞME
Zaman Kaybı
. '·
Inanç
Bilim
1 1
1 1
1
1 1
1 1
1 1
1f# 1/
/1 1
1 · /
ZAMAN
Şekil 8. Inanç - Bilim - Toplum
Yani bilim belirli bir dinamizmi gösteriyor, toplumu geliştirip bir noktaya taşıyor, sonra bir noktadan kırılıyor, tekrar aynı dinamizmi kazandıran insanlar söz ·konusu · ise yine devam . ediyor, ama inanç dedi~imiz sistem zaman kaybıyla yine aynı şekilde devreye giriyor. Bu
layışıdır. Yani iki insan arasındaki olumlu ilişkileri .devrede tutan ve onun biyolojik sürecini ve toplumsal gelişme sürecini takip eden bir metodoloji kullanmadan insanı e~itti~i için sonunda bir gelişme süreci yaşatması mümkü'n olmuyor. Bu yüzden de insanımız yeni şeyleri keşfetmeye yönelemiyor. O bakımdan e~itiırı anlayışının statik e~itimden dinamik e~itime geçmesini sa~layan yöntemler geliştirmeliyiz.
Di~er bir engel de felsefenin dışlanmasıdır: Ortado~u ülkelerinde yüzyıllardır felsefe; yani düşünceyi geliştiren, tartışma ortamlarını sa~layan felsefi yaklaşımın devreden çıkışı, gerçekten hem bilimin hem de dinin yeterince aniaşılmasını ve yaşanmasını engellemişt!r.
Yine statik din anlayışı da engellerden birisidir. Statik d!n anlayışından ne kastediyorsunuz denebilir; statik din anlayışı , dinin evrenselli~ini de~il , mümkün oldu~u kadar millileştirilmesini sa~layan yöntemler geliştirir ve artık evrensel olan dinin sonunda milli din olarak şekillenmesine sebep olur. Bu da hem bilimin önünde hem de bizatihi dinin önünde engel olmaya devam eder.
Ideolojiler de din ve bilimin önünde engel olan faktörlerdendir. Bizim toplumumuzda sa~ ideolojiler olsun, sol ideolojiler olsun ne bilim konusunda ne de inanç konusunda yeterince tartışıp ilkelerini tespit ettikleri kanaatine de~ilim. O bakımdan inanan bir insanın bilim yapamayaca~ını düşünen dialektik materyalizme inanmış insanların, bunun böyle olmadı~ını anlamalarını sağlayacak ortamların oluşturulması gerekti~ine inanıyorum.
Yani "bilim bilimdir, bilim inanan insanın yapacağı iş değildir" düşünce'sinde olan insanlarımız varsa bunlarla bu konuları böyle düşü_nmeyenlerin tartışması ve bir_ ortak noktaya gelinmesi gerekiyor. Burada şunu söylemek istemiyorum; herkes inansın, herkes inanmasın gibi bir iddiamız yok, derdimiz bu de~il: Bir toplulukta yaşayan ve onu geliştirmek zorunda olan insanların ortak ilkelerde anlaşmaları gerektiğini söylemek istiyorum.
rada anlatmaya çalıştı~ım şey; inancın her zaman . . Siyaset bilimi anlayışt da imgellerden bir tanesidir. devam etti~i; ama, bilimin zaman zaman kınimalara Siyaset biliminde günlük politikanın dışında bilimsel il-sebep olarak toplumu_sakatladı~ını göstermektir. kelere ba~lı bir siyasetin yapılmasının gereğini söy-
B·z·m to.plu d b'l' · - - d b lameye çalış ıyorum (Bilimsel Siyaset). Bu tabii ayrı bir ı ı mumuz a ı ıme ınanmanın onun e azı
engeller Var: Yan. b' ·m to 1 1 d b'l' . , panel konusu olabilir, ama bu günlük politikanın , aktüel , ı ızı p um as ın a ı ımın ge-· . . . .
Çerl·ı·x·ne yeten· · t . . - b' polıtıkanın yenne ilkeli olan ve ilkelere ba~lılı~ı gündeme ııı:ıı nce ınanmıyor, ye ennce ınanmayınca ı- . . . . .
l'mden · ı·• d t · - k- 1 T b'k' . t' 1 getıren bır polıtıkanın devreye sokulması gerekir ki, hem ı ıs ııa e e mesı mum un o muyor. a ı ı ıs ısna ar . üzerinde tartışmıyoruz; istisnalar olmasa zaten bir top- ~~~~~in hem de dinin önünde engel olma özelliğini kay-
lum gelişmez. Genel olarak bizim toplum bu konuda la- e sın . kayt davranıyor; yani bilimin geçerliliğine yeterince inan- Dil anlayışında da bir problem var bizim top-
mıyor. Bunun nedenlerinden bir tanesi eğitim anlayışıdır; lumumuzda. Bildiğiniz gibi, özellikle Ingilizce'yle ilgili tar-bizim toplumumuzda eğitim anlayıŞı statik bir eğitim an- tışmalarda çok gündeme getiriliyor. "Ana lisanı ile mi
ISLAMI ARAŞTIRMALAR DERGISI, CIL T: 11, S.AYI1-2, 1998 65
-···· .. -. : ~ .. -.... . .
![Page 6: Toplumumuz~a inanç-Bilim ilişkisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1998_1-2/1998_1-2_AKGULH.pdf · 2016. 4. 29. · rekti~ini ortaya koymuşlardır. Antropoloji yeni bir](https://reader033.vdocuments.pub/reader033/viewer/2022060919/60ab26d2441b891a390b38f9/html5/thumbnails/6.jpg)
bilim yapılır, yoksa Ingilizce'yle mi?" tartışması var. Burada üzerinde durmak istediğim sorun şudur: "Her insanın kendi anadiliyle düşünebileceğini" yeniden gündeme getirmemiz ve hepimiz bunu yavaş yavaş
algılamamız lazım. Özellikle bilimle uğraşan insanlar için söylüyorum; üniversitelerde bile hala bilimin Ingilizce yapılabileceğini düşünen insanlar var. Onların gerçekten insanın statik yapısına· inandıklarını, ,ırtatik bir bilim anlayışında oldukları, henüz dinamik bir düşünce sistemi geliştiremedikleri kanaatindeyim. Insanın gelişme sürecine baktığımız zaman herkesin ana lisan ı ile felsefe yapabileceğini görüyoruz; ama felsefenin yasaklanmış olduğu bir toplumda tabii ki, bu tartışma fazla bir anlam taşımıyor.
Tek yönlü bakış açıları da bilimin önündeki engellerden bir tanesidir. Mümkün olduğu kadar insanların olaylara çok yönlü olaylara bakmasını sağlayan bir eğitim metodolojisi gerekiyor. Bunun da başında tabii felsefi yaklaşımların olması gerekir.
Paradigmaların da bilimin ve dinin önünde önemli engeller olduğunu düşünüyoruz; özellik.le fıkıh yaklaşımlarının hem dinin hem de bilimin önünde engel oldukları kanaatindeyiz, bunu panelde daha değişik boyutlarda tartışacağız. Tartışma kavramından söz ettiğimiz zaman da bizim toplumumuzda iki insanın birbiriyle konuşması bir tartışma olarak algılan ıyor. O bakımdan tartışma ve konuşmayı da birbirinden ayırmamız gerekiyor. Ahlak anlayışı; hem bilirnde hem de dinde evrensel olmadıkça, ne bilimin önü açılır ne de dinin önü açılır. Dolayısıyla evrensel ahlak ilkeleriyle din ve bilim kavramını hayatımıza geçirirsak ve o ahlak ilkelerini yaşamaya başlarsak bir problem -~la~~ğı kanaatin~e _d~
ğiliz; yani, her ikisinin de önü aÇıldığı taktirde örtüşecekleri kanaalımız var.
Bütün bunlardan sonra bir karşılaştırma yapmak istiyorum (Şekil 9): Yaratılış yasalarının varlığına inanmak, inançlı bir insan için bir düşünce sistemi olabilir. Bilim yaratılış yasalarını keşfetmek sürecine girmek olarak da tanımlanabilir. Yine inanç açısından yaratılış yasalarının bütünselliğine inanmak bir inançtır. Bilim olarak da evrensel işleyişin sosyal, biyolojik, fiziksel ilişkilerinin yasalarını keşfetmek sürecine . girmek şeklinde bir tanımlama da yapılabilir. Inanç olarak yaratılış yasalarının her keşfedilen çizginin yeni bir bilimsel süreci baş
latlığına inanmakta bir inançtır. Evrenin somut ve man-. fıksal kavramlarla açıklanması da bilim tanımı olabilir.
Inanç olarak bilimsel sürecin ölüm ötesi devamlılığına inanmak bir inançtır. Bilim olarak metotla elde edilen pratikle doğrulanan bilgi de bilim tanımı olabilir. xaratıcının insanı evrensel ve çok boyutlu yap ılandırdığına
66
KONFERANS PROF.DR. HIKMET AKGÜL
INANÇ
Insanın ruh-akıl-beden ve fonksiyon boyutlarıyl~ imar adildiğine inanmak
Insanın yeryüzü (Dünya gezegeni.. .... ) aşama
sındaki hayatını akıl-beden-fonksiyon boyutlarıyla belirleyebileceğine
inanmak
Hayatın bir süreç diyalektiği ile işlediğine
inanmak
Yaradılış yasalarının varlığına inanmak
Yaradılış yasalarının bütünselliğine inanmak
Yaradılış yasalarının her keşfedilen çizgisinin yeni bir bilimsel süreci başlatlığına inanmak
Bilimsel sürecin ölüm ötesi devamlılığına inanmak
Yaratıcının insaını evrensel ve çok boyutlu yapılandırdığına inanmak
BILIM
.. Metod lu Bilgidir.
Metodlu şüphelenmektir.
Bilim ~evrenin iç işleyişinin yasalarını keşfetmektir.
Yaradılış yasalarını keş
fetme sürecine girmek
Evrensel işleyişin sosyal, biyolojik, fızikael ilişkilerin yasalarını keş
fetme sürecine girmek
Evreni, somut ve mantıksal kavramlarla açık
lamadır.
Metodla elde edilen protikle doğrulanarı bilgidir.
Aklın evreni çözmesidir.
Şekil9. Inanç-Bilim karşılaştırılması
inanmak bir inanç olabilir. Aklın evreni çözmesi, çözümlemesi de bir bilim tanımı olabilir. Yine inanç olarak insanın akıl, ruh, beden ve fonksiyon boyutlarıyla imal edUdiğine inanmak bir inanç olabilir. Bilim olarak da; "bilim metotlu bir bilgilenmektir" şeklinde düşünülebilir.
Inanç olarak insanın yeryüzü aşamasındaki hayatını; akıl, beden, fonksiyon boyutlarıyla belirleyebileceğini
inanması bir inanç olabilir. Bilimi de metotlu şüp
helenmek olarak tanımlayabiliriz. Yine hayatın bir süreç olduğuna inanmak da bir inançtır. Bilim; evrenin iç işleyiş yasalarını keşfetmektir şeklinde de tanımlanabilir . Şimdi bu inanç ve bilimle ilgili yaklaşımların_ birbiriyle çeliştiği ~anaatında değilim.
Sonuç olarak "'bilim; bilime Inanmaktır ya da bi
lime Inanmak bilimdir."
JOURNAL OF JSLAMIC RESEARCH VOL: 11, Ni:. 1-2, 1998
ı r
'f
ı l i l ı.