toplumumuz~a inanç-bilim ilişkisi -...

6
ll. GÜN 1. OTURUM TOPLUMUMUZDA INANÇ-BILIM ANLA YI KONFERANS : . : ·: --, - . . -. .. , ·. ..-- .·. . ; inanç-Bilim DeQerli deQerli öQrenciler; sem- pozyumumuzun ikinci gününe geldiniz. Bu gün ya- olan ve "Toplumumuzda Inanç-Bilim lacak. DeQerli dinleyiciler; inanç- bilim dün, bize göre boyutlu olarak tersefi ve bizim um- yani, beklentimizden daha güzel, bizi tici ve ufkumuzu fikirler serdedildL Bize göre, bir toplumda ufkunu en uygun yöntemi o toplumda somut olmak felsefi fikirlerio gündeme getirilmesi ve Felsefi yönden ufku bilimsel disiplinlerle fikirler çok fazla olmuyor. Bu sosyal bi- limlerle de ilgili olabilir, biyolojik bilimlerle de ilgili olabilir, fizik bilimleriyle de ilgili olabilir. Yani evrenin tüm ya- ilgili bir bütünlük bir ge- yani evren, temsil eden bir (ki, biz öyle anlamaya ça- o zaman bunu bütün . tar- hale gelmemiz Ne ki, bizim top- · luf!lumuzda özellikle felsefenin devreden istenilen ölçüde tar- hale geldik. Konular as- bilimsel disiplinleri mümkün olmuyor. Denilebilir ki siz evrenin konusunda kafa yar- maya ister istemez bilimsel di- siplinlerle de çok somut Bu tar- bir merak etmeye o zaman ve so- nunda da disiplin haline bilimlerin ne demek is- tediklerini anlamaya Ne ki bizim Prof.Dr.Hikmet AKGÜL A.Ü. Trp Fakültesi Cerrahi Onkoloji Bilim Da/1 TEK-DA V Genel toplumumuzda bu yeterli düzeyde deQil. Çok önemli bir nokta da sosyal bilimlerle ilgilenen in- sanki biyolojik .hiç ilgilenmemesi ge- rekir gibi, fizik bilimlerle ilgllenen sosyal bi- limlerle ilgilenmemesi gerekir gibi tutum ve bu yani, soyut biçimi; sosyal bilimlerde olanlar sadece kendi fizik bilimleriyle sadece kendi biyolojik bilimlerle da sadece kendi evreni yorumlamaya sonuçta ev- reni tanimama kadar bizleri O zaman da gerçekten evrensel ha- içine girsek bile olaya Bu noktadan hareketle söylemek istiyorum; bizler yani sosyal bi- limlerle ilgilenenler, fizik bilimleriyle ilgilenenler ve bi- yolojik bilimlerle ilgilenenlerin ortak ortamlarda, ortak tar- yaparak evrensel olan ortak yakalamaya O zaman insan olabilme kazanabiliriz. insan .olabilme sahip olmadan, söz etmemiz hiç- bir anlam biz ke- simlerin medeni olmak, bilim olmak, olmak gibi zaman diliminde evrensel kullanarak ya- insan .olarak al- insan; zaman ve mekana gÖre dü- ona göre ilkeleri insan olarak Benim bu da özellikle bu di- siplinlerin ortak ortamlar yap- ve birbirini daha ve daha Iyi ISLAMi DERGISI, ClLT: 11, SAYI1-2, 1998 61

Upload: others

Post on 22-Jan-2021

0 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Toplumumuz~a inanç-Bilim ilişkisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1998_1-2/1998_1-2_AKGULH.pdf · 2016. 4. 29. · rekti~ini ortaya koymuşlardır. Antropoloji yeni bir

ll. GÜN 1. OTURUM TOPLUMUMUZDA INANÇ-BILIM ANLA YI ŞI

KONFERANS : . : ·: --, - . . -. .·~ .. , ·. ..-- -· .·. . ;

Toplumumuz~a inanç-Bilim ilişkisi

DeQerli hocalarım, deQerli öQrenciler; sem-pozyumumuzun ikinci gününe hoş geldiniz. Bu gün ya­pılacak olan görüşme ve konuşmalarda "Toplumumuzda Inanç-Bilim Anlayışı" tartışı lacak.

DeQerli dinleyiciler; inanç- bilim ilişkisi dün, bize göre geniş boyutlu olarak tersefi açıdan tartışıldı ve bizim um­du~umuzdan; yani, beklentimizden daha güzel, bizi e~i­tici ve ufkumuzu açıcı fikirler serdedildL Bize göre, bir toplumda insanların ufkunu açmanın en uygun yöntemi o toplumda somut olmak kaydıyla felsefi fikirlerio gündeme getirilmesi ve tartışılmasıdır. Felsefi yönden insanların

ufku ·açılmadan, di~er bilimsel disiplinlerle yerleştire­ce~imiz fikirler çok fazla tutarlı olmuyor. Bu sosyal bi­limlerle de ilgili olabilir, biyolojik bilimlerle de ilgili olabilir, fizik bilimleriyle de ilgili olabilir. Yani evrenin tüm ya­salarıyla ilgili bir bütünlük şeklinde bir düşünce ge­liştirirsek; yani evren, yaratılışın yasalarının işleyişini

temsil eden bir yapılanmaysa (ki, biz öyle anlamaya ça­lışıyoruz); o zaman bunu bütün boyutlarıyla . tar­tışabilecek hale gelmemiz lazım. Ne yazık ki, bizim top- · luf!lumuzda özellikle Ortado~u toplumlarında felsefenin devreden ç.ıkarılmasıyla istenilen ölçüde konuları tar­tışamayacak hale geldik. Konular tartışılamayınca as­

lında bilimsel disiplinleri geliştirmek mümkün olmuyor. Denilebilir ki siz evrenin yasaları konusunda kafa yar­maya başlamazsanız, ister istemez ça~daş bilimsel di­siplinlerle de çok somut ilişkiler kuramazsınız. Bu tar­tışmayı başlatıp, düşüncelerinizde bir takım şeyleri

merak etmeye başlarsanız, o zaman keşfedilmiş ve so­nunda da disiplin haline getirilmiş bilimlerin ne demek is­tediklerini anlamaya başlayabilirsiniz. Ne yazık ki bizim

Prof.Dr.Hikmet AKGÜL

A.Ü. Trp Fakültesi Cerrahi Onkoloji Bilim Da/1 Başkani

TEK-DA V Genel Başkani

toplumumuzda bu yeterli düzeyde deQil. Çok önemli bir nokta da şu; toplum~muzda sosyal bilimlerle ilgilenen in­sanl~rın sanki biyolojik bilimle~le .hiç ilgilenmemesi ge­rekir gibi, fizik bilimlerle ilgllenen insanların sosyal bi­limlerle ilgilenmemesi gerekir gibi birtakım tutum ve davranışlar şekillenmiş. Aslında bu yani, soyut yaklaşım biçimi; sosyal bilimlerde olanlar sadece kendi açı­

larından, fizik bilimleriyle u~raşanlar sadece kendi açı­larından, biyolojik bilimlerle uQraşanlar da sadece kendi açılarından evreni yorumlamaya kalkmaları sonuçta ev­reni tanimama noktasına kadar bizleri taşıyabiliyor. O zaman da gerçekten evrensel düşünen insanların ha­zırladıkları ortamları tanıyamıyoruz, içine girsek bile olaya şüpheyle bakıyoruz. Bu noktadan hareketle şunu söylemek istiyorum; bizler yani yavaş yavaş sosyal bi­limlerle ilgilenenler, fizik bilimleriyle ilgilenenler ve bi­yolojik bilimlerle ilgilenenlerin ortak ortamlarda, ortak tar­tışmalar yaparak evrensel niteli~i olan ortak kavramları yakalamaya başlamamız lazım. O zaman çaQdaş insan olabilme hakkını kazanabiliriz. ÇaQdaş insan .olabilme hakkına sahip olmadan, ça~daşlıktan söz etmemiz hiç­bir anlam taşımaz. Aslında ça~daşlı~ı biz bazı ke­simlerin medeni olmak, bilim taraftarı olmak, batıcı

olmak anlamında aldıQı gibi almıyoruz; yaşadığımız

zaman diliminde evrensel düşünen, aklını kullanarak ya­ratılış yasalarını keşfetmeye ç~lışan insan .olarak al­gılıyoruz. Ça~daş insan; zaman ve mekana gÖre dü­şünüp ona göre ilkeleri keşfeden insan olarak algılan­malı. Benim bu kenteransım da özellikle bu farklı di­siplinlerin ortak ortamlar oluşturularak tartışma yap­

maları ve birbirini daha yakından ve daha Iyi tanımalarını

ISLAMi ARAŞTIRMALAR DERGISI, ClLT: 11, SAYI1-2, 1998 61

Page 2: Toplumumuz~a inanç-Bilim ilişkisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1998_1-2/1998_1-2_AKGULH.pdf · 2016. 4. 29. · rekti~ini ortaya koymuşlardır. Antropoloji yeni bir

önerecek bir mesajla başlayıp, sonunda da onunla bi­lecektir.

Öncelikle konumuz hangi açıdan bakarsak bakalım insan. Konumuz insan olunca, insanın antropoloji açı­sından birtakım özellikleri oldu~unu ortaya koymak mümkündür. Antropologlar bunu çok detaylı olarak in­celeyip sonunda bir insanda hangi özelliklerin olması ge­rekti~ini ortaya koymuşlardır. Antropoloji yeni bir bilim dalı olmasına ra~men. çok geniş bir çalışma sahası var ve gerçekten bütün boyutlarıyla insanın yapısını ortaya koymaya çalışmaktadır. Biz birey olarak insanı ele al­dı~ımız zaman öncelikle onun özelliklerini ortaya koy.­mamız gerekir. Hangi toplum dilimince yaşarsak ya­şayalım sonunda o toplumda esas faktör insandır; ne yapacaksa insan yapacaktır, dolayısıyla birey olarak in­sanı ele alıp onu çözümlememiz gerekiyor. Insanın ken­disiyle ilişkilerini, çevresiyle ilişkilerini çözümlemeden bu ilişkileri keşfetmeden aslında insanı tüm boyutlarıyla ta­nımak mümkün de~il. Bütün boyutlarıyla tanınmayan

insan da sonunda hem kendine hem de topluma prob­lem olabilecek bir yapı kazanabilir; aslında bu da ka­çınılmazdır. Işte bizim toplumumuzda da bilimsel olarak tam tanımlanamayan insanın, hem toplumu tanıyama­ması, hem de başka insanlar açısından bireyin ta­nınamaması dolayısıyla bir çok çelişkiler yaşadı~ı ortaya çıkmakta ve sonunda toplumda problemler yaşarimak­tadır. Bu bakımdan bizim ön~elikle insanın bu antrapo­lojik özelliklerini gözden geçirmemizde yarar vardır.

Insan için olması beklenen antropolojik özellikleri ne­lerdir? Birey ölümlü bir yaratıktır, meraklı -bir yaratıktır, ilişki kurdu~u konuları simgeleştiren, sembolleştiren bir yapısı vardır, aklını kullanabilir, oyuncudur; politik dav­ranışları olabilir, gülen insandır, cinsel hayatı olan in­sandır, inançlıdır , konuşur, özgürdür, idealisttir, realisttir, bilendir, kendini sevendir, kimli~ini bilendir, alet yapandır ve üretendir (Şekil 1).

Şimdi bu özellikleri gözden geçirdi~imiz zaman, in­sanın bu boyutlarını göz önüne aldı~ımızda bunlardan herhangi bir tanesini devreden çıkardı~ınız taktirde in­sana müdahale etmiş oluyorsunuz. Taı:n ba~ımsız bir dü­

şünceyle insanı ele alıp da degerlendirirseniz bu özel­liklerin herhangi bir tanesini koparma hakkınız yoktur. Tamamıyla insanın rahatlıkla, özgür düşünceyle karar" vererek yapması gereken, yaşaması gereken özel­likleridir. Örnek olarak düşünürsek; konuşan insanın ko­nuşmasını engellerseniz, insana yapılacak en büyük zu­IOmlerden birini yapmış olursunuz. O zaman da toplumda insanlı~ını yaşayamayan bir yaratık ortaya

çıkar, işte o yaratı~ın da de~işik koplikasyonlarının ol-

62

KONFERANS PROF.DA. HIKMET AKGÜL

Birey

Olması Beklenen Antropolojlk Özellikleri

Ölümlü Meraklı

Simgeleştiren Akıllı

Oyuncu Gülen Cinsel hayatı olan lnançlı-lnançsız

Konuşan Özgür Idealist Realist Bilen Kendini seven Kimli~ini bilen Alet yapan -Üreten

Şekll 1 . Insan

ması gayet normaldir. O toplum bu reaksiyonları aslında

kendisi hazırlamıştır. Insanın meraklı olma özelli~ini ele

alalım: Insanın meraklı olma özelli~i vardır; madem !<' meraklıdır, o halde insan düşünecek, her şeyden şüp­

helenecek, çevresini gözleyecek, onlardan sonuçlar çı­

karacak; yani, bilimsel düşünme sürecine girecek de­

mektir. O halde meraklı olan insanın merakı ortadan

kalktı~ı zaman, şüphelerini ortadan kaldırdı~ınız z~~an, "sen ne şüpheci insansın, sen bizim topluma _ _y_a­

ramazsın" demeye başladı~ınız zaman, insanın özel­li~ini ortadan kal~ınyorsunuz ve sonuçta pasif bir top­

luma zemin hazırlıyorsur;ıuz. Bizim toplumumuzun prob~

lemlerinden bir tanesi de budur. Di~er özellikleri de bu şekilde tek tek incelememiz mümkündür.

Birey ikinci bir insanla · irtibat kurdu~ u zaman toplum olmaya başlar: Toplumun çekirde~i dedi~imiz yapılanma

iki insanın bir araya gelmesi ile ilgili bir yapılanmadır.

Artık ondan sonraki üç, beş, on, yüz diyebilecegimiz

kadar olan insan sayıs ı o kadar önemli de~il. önemli

olan iki kişi arasındaki irisan ilişkileridir. Işte burada hem iki insanın ken.di yapılarını keşfetmek hem de ara­

larındaki ilişkileri ilke olarak ortaya koymak toplum fel­

sefesiyle ilgilenen insanların işi olmalıdır. Bu ilişkileri or­taya koyup, böyle bir toplum yapısı kurmadan o

toplumdaki problemleri engellemek ve önlemek müm­kün olmaz. O halde insanın toplum boyutunda ortaya

JOURNAL OF ISLAMIC"RESEARCH VOL: 11,ı~O 1-2,1998

J

' ~-· T i ı

Page 3: Toplumumuz~a inanç-Bilim ilişkisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1998_1-2/1998_1-2_AKGULH.pdf · 2016. 4. 29. · rekti~ini ortaya koymuşlardır. Antropoloji yeni bir

ll. GÜN 1. OTURUM TOPLUMUMUZDA INANÇ-BILIM ANLAYlŞI

çıkan özellikleri aşa~ı yukarı iki insan bir araya geldi~i zaman artık politik insan, baş kaldıran insan, hoşg'örülü

insan, suçlu insan, de~işen insan, savaşçı insan, top­rumcu insan gibi özellikleri devreye girer. Bu özellikleri

devreye girdi~i zall1an, bireyin kendi evrensel ahlak il-) kalerinin dozunun derecesinde reaksiyonlara sebep olur

ya da aksiyonlara sebep olur. Yani, bu özellikler iki insan . arasında ne derece olumlu yaşamyorsa o toplumun ya-

pısı o kadar olumlu olarak gelişiyor demektir (Şekil 2).

Toplum (21nsan)

Insanın Toplum Boyutunda Ortaya Çi kan Özellikleri

Politik Insan Başkaldıran Insan Hoşgörülü insan Suçlu insan De~işen insan Törenci-töreniere ba~lı insan Savaşçı insan Toplumcu-iyimser Kusurunu bilen - umutsuz

Şekil 2. Toplum.

Toplumun başlama sürecini oluşturan iki insanının

olumlu yönde kullandı~ı özellikleri sanki bir çekme ya­

sasıyla iki insanı birbirine çeken ve sa~lam bir toplum ya­

pısı oluşturan bir yapılanma şeklinde tezahür ediyor .

Böyle olumlu yönleri yaşam biçimi haline getirip ya-·

şayan insanların birbirine yaklaşımı çok daha iyi sonuç

veriyor. Sonunda oluşturdukları toplum yavaş yavaş

birbiriyle ilişkili saQiam ilkelere baQiı bir toplum oluyor

(Şekil3).

Bunun tersini düşündü~ümüz zaman olumsuz ilkeleri

yaşayan iki insanın bir olumsuz itme yasasına ba~lıymış

gibi birbirinden ayrılması ve sonunda ayrı ayrı yönlere

yönelip yeni yapılanmalara sebep olmaları sonucu top­

lumun parçalanmasının ortaya çıktı~ ını görüyoruz. Bu bi­

limsel bir yasa mıdır, de~il midir tartışılabilir. Amacımız

A B

Şekil 3. Toplumun Yapılanması

şudur: Evrensel ahlak ilkelerini yaşamayan insanların

ortak bir yapılanma kurması mümkün de~ildir (Şekil 4).

A B

Şekil 4. Toplumun Parçalanması

Her olayın başlangıcını sıfır noktası olarak aldı~ımız

zaman, bir toplumun de~işmesi e~er o toplum dinamik bir toplumsa; yani olumlu birbiriyle ilişkili, iç işleyiş ya­salarını keşfetmiş insanlardan oluşan bir yapılanma ise,

yavaş yavaş bu toplumda bir gelişme ve de~işme sebebi olacaktır. Buradaki de~işme ve gelişmenin süreci nasıl

işler diye düşünürsek, şayet iki Insan aras.ındaki bu iliş­

kiler olumlu ilişkiler ise, her bakımdan da evrensel il­

kelere ba~lı bir ahlak geliştirilmişse o zaman, birbirini iz­

leyen gelişmeler de~işme sürecini yaşarken sarmal şeklinde bir gelişme söz konusudur. Halkalar arasında

bir kopukluk yoktur; birbirini çeken iki insanın yapılan­

ması söz konusudur. Onların oluşturaca~ı halkalar bir­birleriyle ilişkili bir sarmal yapı gibidir. Bu biyolojide

DNA'nın yapısına benzer. Sosyal bilimlerle ilgili birtakım

şeyleri izah ederken böyle bir yapılanmayı en azından

ISLAMi ARAŞTIRMALAR DERGISI, ClLT: 11, SAYI1-2, 1998 63

: .. ---· ·

Page 4: Toplumumuz~a inanç-Bilim ilişkisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1998_1-2/1998_1-2_AKGULH.pdf · 2016. 4. 29. · rekti~ini ortaya koymuşlardır. Antropoloji yeni bir

şekilsel_olarak gösterirsak bunun bazı şeyleri ça~rıştıra­

ca~ı kanaatindeyiz. Ancak böyle bir yapı; muhakkak ki dinamik bir toplum için geçerlidir (Şekil 5).

GELIŞME

ZAMAN

Şekil 5. Gelişme - Değişme

Statik bir toplumda böyle bir şey geçerli de~ildir. Iki

insan arasındaki yap ı bozulup olumsuz bir karakter ka­

zanınca statiklik süreci başlar. Belirli bir süre dinamik bir

toplumun gelişti~i ve sonunda bir kırılma noktasında düz­

leşmeye başladı~ını görüyoruz, bunu hepimiz müşahede

ediyoruz. Bizim toplumumuzda yaşanan bir ya­

pılanmadır. Gelişme sonunda-bir kırılma noktasıyla bir

düzleşme süreci yaşıyor ve ondan sonra da ya ·di­

namikleşiyor, gelişmeye devam ·ediyor ya da yavaş yavaş başladı!) ı düzleme do~ru çöküyor (Şekil 6).

Şimdi şurada birbiri ile ilişkili devam eden daireler

şeklinde, sarmal şeklinde devam edip kırılma noktasına

kadar gelen yapılanma, dinamik bir toplum, de~işim sü­

recini yaşayan, gelişmiş bir toplum olarak algılanmalıdır.

Ondan sonra herhangi bir nedenle (iki ·ınsan arasındaki

iliŞkinin kopması şeklinde, çevre faktörlerinin müdahalesi

şeklinde de düşünebiliriz) olacak kırılma noktası, bir

düzleşmen in ve yavaş yavaş bir çürümenin başlangıcına

neden olan bir yapılanma olarak görülebilir. Bunları

nokta şeklinde göstermeye çalıştım. Bundan sonra şayet

herhangi bir atılım söz konusu de!)ilse o toplum yavaş

yavaş kültürünü geliştirir, kültür dairesi genişler; ama, sı­

fıra do~ru yaklaşır hatta sıfırın altına düşerek bozulur,

64

KONFERANS PROF.DR. HIKMET AKGÜL

GELIŞME

Kırılma Noktası

Şekli S. Dinamik- Statik Toplum

parçalanır ve yeni bir olumlu yapılanmaya kadar bek­

lemek zorunda kalırız. Burada önemli bir nokta var; dik­

kat edilirse gelişme sürecindeki kültür dairelerinin, ge~

lişlikçe genişleyen bir daire sistemi oldugu, gerileme

sürecinde çöktükçe genişleyen bir daire sisteminin var-

1@ görülmektedir. Bir toplumda kültürünü din edinmiş bir

süreç yaşanmışsa yavaş yavaş böyle bir yapılanmanın

olması normaldir. Bilimi de~işik şekilde yozlaştıran top­

lumlarda da yine böyle bir yapılanmanın söz konusu ola­

ca!)ını düşünebiliriz. Sonuçta böyle bir toplum; dinde hu­

rafe, bilirnde taklit kültürü üretme sürecjni yaşar (Şekil 7). - - - -

Burada inanç-bilim arasındaki ilişkiyi incelemeye ça­lıştık. Bilimsel süreçle inanç sürecinin birlikte birbirini

GELIŞME

Atılım Noktası

· Şekil 7. Kültür- Din Ilişkisi

JOURNAL OF ISLAM lC RESEARCH VOL: 11, NC ~ -2, 1998

]

1 ı

ı

1

ı:L ~r

r

ı.

ı ı ı ı

1 ı

Page 5: Toplumumuz~a inanç-Bilim ilişkisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1998_1-2/1998_1-2_AKGULH.pdf · 2016. 4. 29. · rekti~ini ortaya koymuşlardır. Antropoloji yeni bir

ll. GÜN 1. OTURUM TOPLUMUMUZDA INANÇ-BILIM ANLAYlŞI

takip etti~ini varsayalım (aslında biz bunları birbirinden

ayırmıyoruz) . Herhangi bir nedenle bilimsel süreç bir

yerde kırılmaya u~rarsa, inancın da birlikte kırılmaya u~­

raması hiÇ bir zaman söz konusu de~ildir. Hangi sistem,

hangi dünya görüşü, hangi toplum olursa olsun ve t:ıangi badirereri atıalırsa atıatsın tevhid sisteminin ge.lene~inde hiç bir de~işiklik olmaz, o sprekli devam eder. Ancak

bazı toplumlarda zaman kaybına neden olur; buradaki

grafikle onu göstermeye çalışıyorum (Şekil 8).

GELIŞME

Zaman Kaybı

. '·

Inanç

Bilim

1 1

1 1

1

1 1

1 1

1 1

1f# 1/

/1 1

1 · ­/

ZAMAN

Şekil 8. Inanç - Bilim - Toplum

Yani bilim belirli bir dinamizmi gösteriyor, toplumu ge­liştirip bir noktaya taşıyor, sonra bir noktadan kırılıyor, tekrar aynı dinamizmi kazandıran insanlar söz ·konusu · ise yine devam . ediyor, ama inanç dedi~imiz sistem zaman kaybıyla yine aynı şekilde devreye giriyor. Bu­

layışıdır. Yani iki insan arasındaki olumlu ilişkileri .dev­rede tutan ve onun biyolojik sürecini ve toplumsal ge­lişme sürecini takip eden bir metodoloji kullanmadan in­sanı e~itti~i için sonunda bir gelişme süreci yaşatması mümkü'n olmuyor. Bu yüzden de insanımız yeni şeyleri keşfetmeye yönelemiyor. O bakımdan e~itiırı anlayışının statik e~itimden dinamik e~itime geçmesini sa~layan yöntemler geliştirmeliyiz.

Di~er bir engel de felsefenin dışlanmasıdır: Or­tado~u ülkelerinde yüzyıllardır felsefe; yani düşünceyi geliştiren, tartışma ortamlarını sa~layan felsefi yak­laşımın devreden çıkışı, gerçekten hem bilimin hem de dinin yeterince aniaşılmasını ve yaşanmasını en­gellemişt!r.

Yine statik din anlayışı da engellerden birisidir. Statik d!n anlayışından ne kastediyorsunuz denebilir; statik din anlayışı , dinin evrenselli~ini de~il , mümkün oldu~u kadar millileştirilmesini sa~layan yöntemler geliştirir ve artık ev­rensel olan dinin sonunda milli din olarak şekillenmesine sebep olur. Bu da hem bilimin önünde hem de bizatihi dinin önünde engel olmaya devam eder.

Ideolojiler de din ve bilimin önünde engel olan fak­törlerdendir. Bizim toplumumuzda sa~ ideolojiler olsun, sol ideolojiler olsun ne bilim konusunda ne de inanç ko­nusunda yeterince tartışıp ilkelerini tespit ettikleri ka­naatine de~ilim. O bakımdan inanan bir insanın bilim ya­pamayaca~ını düşünen dialektik materyalizme inanmış insanların, bunun böyle olmadı~ını anlamalarını sağ­layacak ortamların oluşturulması gerekti~ine inanıyorum.

Yani "bilim bilimdir, bilim inanan insanın yapacağı iş de­ğildir" düşünce'sinde olan insanlarımız varsa bunlarla bu konuları böyle düşü_nmeyenlerin tartışması ve bir_ ortak noktaya gelinmesi gerekiyor. Burada şunu söylemek is­temiyorum; herkes inansın, herkes inanmasın gibi bir id­diamız yok, derdimiz bu de~il: Bir toplulukta yaşayan ve onu geliştirmek zorunda olan insanların ortak ilkelerde anlaşmaları gerektiğini söylemek istiyorum.

rada anlatmaya çalıştı~ım şey; inancın her zaman . . Siyaset bilimi anlayışt da imgellerden bir tanesidir. devam etti~i; ama, bilimin zaman zaman kınimalara Siyaset biliminde günlük politikanın dışında bilimsel il-sebep olarak toplumu_sakatladı~ını göstermektir. kelere ba~lı bir siyasetin yapılmasının gereğini söy-

B·z·m to.plu d b'l' · - - d b lameye çalış ıyorum (Bilimsel Siyaset). Bu tabii ayrı bir ı ı mumuz a ı ıme ınanmanın onun e azı

engeller Var: Yan. b' ·m to 1 1 d b'l' . , panel konusu olabilir, ama bu günlük politikanın , aktüel , ı ızı p um as ın a ı ımın ge-· . . . .

Çerl·ı·x·ne yeten· · t . . - b' polıtıkanın yenne ilkeli olan ve ilkelere ba~lılı~ı gündeme ııı:ıı nce ınanmıyor, ye ennce ınanmayınca ı- . . . . .

l'mden · ı·• d t · - k- 1 T b'k' . t' 1 getıren bır polıtıkanın devreye sokulması gerekir ki, hem ı ıs ııa e e mesı mum un o muyor. a ı ı ıs ısna ar . üzerinde tartışmıyoruz; istisnalar olmasa zaten bir top- ~~~~~in hem de dinin önünde engel olma özelliğini kay-

lum gelişmez. Genel olarak bizim toplum bu konuda la- e sın . kayt davranıyor; yani bilimin geçerliliğine yeterince inan- Dil anlayışında da bir problem var bizim top-

mıyor. Bunun nedenlerinden bir tanesi eğitim anlayışıdır; lumumuzda. Bildiğiniz gibi, özellikle Ingilizce'yle ilgili tar-bizim toplumumuzda eğitim anlayıŞı statik bir eğitim an- tışmalarda çok gündeme getiriliyor. "Ana lisanı ile mi

ISLAMI ARAŞTIRMALAR DERGISI, CIL T: 11, S.AYI1-2, 1998 65

-···· .. -. : ~ .. -.... . .

Page 6: Toplumumuz~a inanç-Bilim ilişkisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1998_1-2/1998_1-2_AKGULH.pdf · 2016. 4. 29. · rekti~ini ortaya koymuşlardır. Antropoloji yeni bir

bilim yapılır, yoksa Ingilizce'yle mi?" tartışması var. Bu­rada üzerinde durmak istediğim sorun şudur: "Her in­sanın kendi anadiliyle düşünebileceğini" yeniden gün­deme getirmemiz ve hepimiz bunu yavaş yavaş

algılamamız lazım. Özellikle bilimle uğraşan insanlar için söylüyorum; üniversitelerde bile hala bilimin Ingilizce yapılabileceğini düşünen insanlar var. Onların gerçekten insanın statik yapısına· inandıklarını, ,ırtatik bir bilim an­layışında oldukları, henüz dinamik bir düşünce sistemi geliştiremedikleri kanaatindeyim. Insanın gelişme sü­recine baktığımız zaman herkesin ana lisan ı ile felsefe yapabileceğini görüyoruz; ama felsefenin yasaklanmış olduğu bir toplumda tabii ki, bu tartışma fazla bir anlam taşımıyor.

Tek yönlü bakış açıları da bilimin önündeki en­gellerden bir tanesidir. Mümkün olduğu kadar insanların olaylara çok yönlü olaylara bakmasını sağlayan bir eği­tim metodolojisi gerekiyor. Bunun da başında tabii felsefi yaklaşımların olması gerekir.

Paradigmaların da bilimin ve dinin önünde önemli engeller olduğunu düşünüyoruz; özellik.le fıkıh yak­laşımlarının hem dinin hem de bilimin önünde engel ol­dukları kanaatindeyiz, bunu panelde daha değişik bo­yutlarda tartışacağız. Tartışma kavramından söz ettiğimiz zaman da bizim toplumumuzda iki insanın bir­biriyle konuşması bir tartışma olarak algılan ıyor. O ba­kımdan tartışma ve konuşmayı da birbirinden ayırmamız gerekiyor. Ahlak anlayışı; hem bilirnde hem de dinde ev­rensel olmadıkça, ne bilimin önü açılır ne de dinin önü açılır. Dolayısıyla evrensel ahlak ilkeleriyle din ve bilim kavramını hayatımıza geçirirsak ve o ahlak ilkelerini ya­şamaya başlarsak bir problem -~la~~ğı kanaatin~e _d~­

ğiliz; yani, her ikisinin de önü aÇıldığı taktirde ör­tüşecekleri kanaalımız var.

Bütün bunlardan sonra bir karşılaştırma yapmak is­tiyorum (Şekil 9): Yaratılış yasalarının varlığına inanmak, inançlı bir insan için bir düşünce sistemi olabilir. Bilim ya­ratılış yasalarını keşfetmek sürecine girmek olarak da tanımlanabilir. Yine inanç açısından yaratılış yasalarının bütünselliğine inanmak bir inançtır. Bilim olarak da ev­rensel işleyişin sosyal, biyolojik, fiziksel ilişkilerinin ya­salarını keşfetmek sürecine . girmek şeklinde bir ta­nımlama da yapılabilir. Inanç olarak yaratılış yasalarının her keşfedilen çizginin yeni bir bilimsel süreci baş­

latlığına inanmakta bir inançtır. Evrenin somut ve man-. fıksal kavramlarla açıklanması da bilim tanımı olabilir.

Inanç olarak bilimsel sürecin ölüm ötesi devamlılığına inanmak bir inançtır. Bilim olarak metotla elde edilen pratikle doğrulanan bilgi de bilim tanımı olabilir. xa­ratıcının insanı evrensel ve çok boyutlu yap ılandırdığına

66

KONFERANS PROF.DR. HIKMET AKGÜL

INANÇ

Insanın ruh-akıl-beden ve fonksiyon boyutlarıyl~ imar adildiğine inanmak

Insanın yeryüzü (Dünya gezegeni.. .... ) aşama­

sındaki hayatını akıl-be­den-fonksiyon boyutla­rıyla belirleyebileceğine

inanmak

Hayatın bir süreç di­yalektiği ile işlediğine

inanmak

Yaradılış yasalarının varlığına inanmak

Yaradılış yasalarının bü­tünselliğine inanmak

Yaradılış yasalarının her keşfedilen çizgisinin yeni bir bilimsel süreci baş­latlığına inanmak

Bilimsel sürecin ölüm ötesi devamlılığına inan­mak

Yaratıcının insaını ev­rensel ve çok boyutlu yapılandırdığına inan­mak

BILIM

.. Metod lu Bilgidir.

Metodlu şüphelenmektir.

Bilim ~evrenin iç iş­leyişinin yasalarını keş­fetmektir.

Yaradılış yasalarını keş­

fetme sürecine girmek

Evrensel işleyişin sos­yal, biyolojik, fızikael iliş­kilerin yasalarını keş­

fetme sürecine girmek

Evreni, somut ve man­tıksal kavramlarla açık­

lamadır.

Metodla elde edilen pro­tikle doğrulanarı bilgidir.

Aklın evreni çözmesidir.

Şekil9. Inanç-Bilim karşılaştırılması

inanmak bir inanç olabilir. Aklın evreni çözmesi, çö­zümlemesi de bir bilim tanımı olabilir. Yine inanç olarak insanın akıl, ruh, beden ve fonksiyon boyutlarıyla imal edUdiğine inanmak bir inanç olabilir. Bilim olarak da; "bilim metotlu bir bilgilenmektir" şeklinde düşünülebilir.

Inanç olarak insanın yeryüzü aşamasındaki hayatını; akıl, beden, fonksiyon boyutlarıyla belirleyebileceğini

inanması bir inanç olabilir. Bilimi de metotlu şüp­

helenmek olarak tanımlayabiliriz. Yine hayatın bir süreç olduğuna inanmak da bir inançtır. Bilim; evrenin iç iş­leyiş yasalarını keşfetmektir şeklinde de tanımlanabilir . Şimdi bu inanç ve bilimle ilgili yaklaşımların_ birbiriyle çe­liştiği ~anaatında değilim.

Sonuç olarak "'bilim; bilime Inanmaktır ya da bi­

lime Inanmak bilimdir."

JOURNAL OF JSLAMIC RESEARCH VOL: 11, Ni:. 1-2, 1998

ı r

'f

ı l i l ı.