turkic linguistics and philology 2018 (1/1), 1-15

15
Turkic Linguistics and Philology 2018 (1/1), 1-15 Geliş: 01.06.2018, Kabul: 15/06/2018 İki Binli Yılların Başında Altay Dilleri Araştırmaları: Çalışmalar, Yöntemler, Eğilimler Emine Yılmaz Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü, Hacettepe Üniversitesi, Ankara [email protected] Öz Anahtar Sözcükler Altay dilbilimi, sesbilgisi, biçimbilgisi, sözdizimi, yöntem. On sekizinci yüzyıldan itibaren, Hint-Avrupa dilleri üzerinden yürütülen tarihsel ve karşılaştırmalı dilbilim çalışmaları ve genetik akrabalık tartış- maları, diğer dil ailelerinin belirlenmesine yönelik çalışmaların da başlatı- cısı olmuştur. Bu ailelerden biri de, başlangıçta Tatar, İskit, Turan, Ural- Altay vb. biçimde adlandırılmış olan Altay dilleri ailesidir. Karşılaştırmalı dilbilim yöntemlerinin ilerlemesiyle, doğal olarak, kullanılan ölçütler de değişmiştir. Özellikle iki binli yılların başlangıcından itibaren, tipoloji çalış- malarının da ilerlemesiyle, karşılaştırmalı Altay dilbiliminde odak sesbilgi- sinden biçimbilgisine doğru kaymıştır. Bu yazıda, başlangıcından bugüne Altay dilbilimi araştırmalarının izlediği seyir kısaca değerlendirildikten sonra, Altay dilleri kuramının iki binli yılla- rın başlangıcındaki görünümüne odaklanılacaktır. 1. Araştırmaların Başlangıcı: Ural-Altay Dil Birliği Kuramı: Altay dilleri araştırmalarının, Strahlenberg’in Fin-Ugor, Moğol, Mançu-Tunguz, Türk ve Kafkas dille- rini içine alan Tatar Dilleri ailesi denemesiyle başladığı bilinir. Savaş esiri olarak Rusya tarafından Sibirya’ya sürgün edilen bu İsveçli subay, on üç yıl boyunca bölgede Sibirya halklarının dilleri ve kültürleriyle ilgili malzeme toplamış, ülkesine döndükten sonra bu malzemeyi bir kitapta değerlen- dirmiş (1730) ve böylece Ural-Altay dil birliği tartışmasının da başlatıcısı olmuştur. Sonraki dönem- lerde araştırmacılar, onun tasnifini birçok kereler gözden geçirmiş, daraltmış ya da genişletmişler- dir. Yaklaşık yüz yıl sonra, Altay dilleri araştırmalarına dilbilimsel ölçütlerle yaklaşan ve Altay terimini ilk kez kullanan araştırmacı, Finlandiyalı Castrén olmuştur (1862): 1. Fin-Ugor, 2. Samoyed, 3. Türk-Tatar, 4. Moğol, 5. Tunguzca ve ağızları. Ancak, tasnifinde de görüldüğü gibi, Altay terimi ile kastettiği aslında Ural ve Altay dilleridir. On dokuzuncu yüzyılın ortalarında, karşılaştırmalı yöntemin de gelişmesiyle, Ural-Altay denilen dil- lerin gerçek durumunu Schott ortaya koymuştur. O dönemdeki genetik akrabalık çalışmalarında odak kurallı ses denklikleri üzerinde olduğu için, Schott da aynı yolu izlemiş, söz konusu dilleri Ural ve Altay olmak üzere iki büyük gruba ayırmıştır. Schott yalnız Ural-Altay denilen alanda çalışmamış,

Upload: others

Post on 31-Dec-2021

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Geli: 01.06.2018, Kabul: 15/06/2018
Çalmalar, Yöntemler, Eilimler
[email protected]
Öz
Bu yazda, balangcndan bugüne Altay dilbilimi aratrmalarnn izledii seyir ksaca deerlendirildikten sonra, Altay dilleri kuramnn iki binli ylla- rn balangcndaki görünümüne odaklanlacaktr.
1. Aratrmalarn Balangc: Ural-Altay Dil Birlii Kuram:
Altay dilleri aratrmalarnn, Strahlenberg’in Fin-Ugor, Mool, Mançu-Tunguz, Türk ve Kafkas dille-
rini içine alan Tatar Dilleri ailesi denemesiyle balad bilinir. Sava esiri olarak Rusya tarafndan
Sibirya’ya sürgün edilen bu sveçli subay, on üç yl boyunca bölgede Sibirya halklarnn dilleri ve
kültürleriyle ilgili malzeme toplam, ülkesine döndükten sonra bu malzemeyi bir kitapta deerlen-
dirmi (1730) ve böylece Ural-Altay dil birlii tartmasnn da balatcs olmutur. Sonraki dönem-
lerde aratrmaclar, onun tasnifini birçok kereler gözden geçirmi, daraltm ya da geniletmiler-
dir.
ilk kez kullanan aratrmac, Finlandiyal Castrén olmutur (1862): 1. Fin-Ugor, 2. Samoyed, 3.
Türk-Tatar, 4. Mool, 5. Tunguzca ve azlar. Ancak, tasnifinde de görüldüü gibi, Altay terimi ile
kastettii aslnda Ural ve Altay dilleridir.
On dokuzuncu yüzyln ortalarnda, karlatrmal yöntemin de gelimesiyle, Ural-Altay denilen dil-
lerin gerçek durumunu Schott ortaya koymutur. O dönemdeki genetik akrabalk çalmalarnda
odak kurall ses denklikleri üzerinde olduu için, Schott da ayn yolu izlemi, söz konusu dilleri Ural
ve Altay olmak üzere iki büyük gruba ayrmtr. Schott yalnz Ural-Altay denilen alanda çalmam,
2 · Tulip 2018 (1/1)
daha sonra bamsz olarak tartlacak olan Altay dilleri kuramnn bel kemiini oluturan Genel
Türkçe z/ = Çuvaça r/l ses denkliklerini de belirlemitir (Türkçe yaz, ta = Çuvaça ur, çul). Yine,
Altay dilleri aratrmalar açsndan büyük bir önem tayan Çuvaçann sanld gibi bir Fin-Ugor
dili deil, bir Türk dili olduunu da ilk kez Schott ortaya koymutur (Schott 1841: 4, Tekin 2003: 73).
Aratrmaclara, Ural ve Altay dilleri arasnda genetik akrabalk olduunu düündüren ortaklklar,
bugün ancak bölgesel tipolojiyle (areal typology) açklayabileceimiz ses uyumlar, dilbilgisel cinsi-
yetin yokluu, eklemelilik, sola dallanma vb. özelliklerdir. Dil aileleri, bu arada da Altay dil ailesiyle
ilgili tartmalarda ortaya çkan ortak ana dil// kopyalama sonucu benzerlik kartl dnda, dil
evrenselleri ve tipolojik aratrmalar, üçüncü bir seçenein daha dikkate alnmas gerektiini göste-
riyor. Comrie’nin dikkat çektii üzere, parametrelerde evrensel bir eilim söz konusudur. Özellikle
sözdizimi parametresi ele alndnda, bu açdan Ural dil ailesinde, Altay dil ailesinin Mool, Tunguz,
Türk gibi alt ailelerinde görülen benzerlikler, gerçeklemesi evrensel eilimler tarafndan garantiye
alnm sk görülen özellikler olduu için genetik akrabal kantlamakta kullanlamazlar (Comrie
2005: 252).
Ancak, bu tipolojik yaknlklar dnda, Ural ve Altay dilleri arasnda baz düzenli ses denklikleri ol-
duunu kantlamaya yönelik etimolojiler de yaplmtr. ‘Ural-Altayca’ söz ba ön damaksl - (ny-)
sesi tad öne sürülen u iki sözcük buna örnek olarak verilebilir:
Fince nolki- “salya, sümük”, Karelce olgi ay. = Çuvaça ul < *l < *l “gözya”, Ana Türkçe y
= Moolca nil-bu- “tükürmek”, nil-bu-(*r)-sun “salya, gözya”, Moolca nisun < *nilsun “salya, sü-
mük” = Evenki nilbirin “slak, kaygan” = Macarca nyál “tükürük” < Ural-Altayca *l.
Fince nylke- “soymak, syrmak”, Laponca elkis- “ayrmak” = Orta Türkçe yüli- “tra olmak”, Ya-
kutça sül- “syrmak” = Evenki. l- “syrmak” (Poppe 1977: 222-223).
On dokuzuncu yüzyl boyunca süren çalmalar sonucunda Fin-Ugor dilleri alannda büyük ilerleme-
ler kaydedilmi ve bu dillerin genetik akrabal kantlanm, buna karlk Ural ve Altay dillerinin
köken birlii belgelenememitir. Karlatrmal Altay Dilbilimi Aratrmalarnn ilerlemesi içinse Or-
hon Yaztlarnn, Uygurca El Yazmalarnn ve Divanü Lügati’t-Türk’ün bulunmasn beklemek gere-
kecekti. Bundan sonra batda konuyla ilgili aratrmalar Ural ve Altay olmak üzere ayr ayr ilerlese
de, Türkiye Türkolojisinde Ural-Altay terimi yaygn olarak kullanlmaya devam etmektedir.
2. Altay Dilleri Kuramnda Klasik Dönem, Tartmalar:
Altay dilleri terimi günümüzde Türk, Mool ve Mançu-Tunguz dillerini, daha az oranda Korece, Ja-
ponca ve Kitancay içine alacak ekilde kullanlmaktadr.
Altay dilleri aratrmalar tarihinde Finli aratrmac Ramstedt’in önemli bir yeri vardr. Teorinin ku-
rucusu saylan Ramstedt, Genel Türkçe ve Çuvaça arasndaki //l ve z//r denkliinin Genel Türkçe
ile Moolca arasnda da bulunduu; Moolca ve Çuvaça r ve l’nin Genel Türkçe z ve ’den daha
eski olduu gibi sonuçlara varmtr: Genel Türkçe yaz “ilkbahar”, Moolca nir-ai “yeni domu”,
Çuvaça ur “ilkbahar”; Genel Türkçe ta “ta”, Moolca çil-agun “ta”, Çuvaça çul “ta”. Ayrca
Moolca sözba n, , d, j, ve y’nin Çuvaçada , Genel Türkçede y’ye denk geldiini ve daha birçok
ses denkliini de yine Ramstedt bulmutur. Ölümünden sonra da örencileri Aalto ve Poppe’nin,
ayrca Kotwicz, Martin, Miller, Street vb. aratrmaclarn Altay dillerinin genetik akrabaln ortaya
koyma yönünde önemli katklar olmutur (Ramstedt 1922).
Altay dillerinin genetik akrabalna kar çkan Doerfer, Clauson, Róna-Tas, Sçerbak gibi aratrma-
clar, Altay dilleri arasndaki ilikiyi kabul etseler de, bu ilikinin bölgesel iliki, kültürel alveri vb.
Tulip 2018 (1/1) · 3
larn bulunmad düüncesindedirler.
Akraba olduu varsaylan dillerin genetik ilikisini ve ayn ana dilden gelitiklerini ortaya koymak
için, bu dillerin ana dönemlerini ve ana biçimlerini kurgulamay salayacak karlatrlabilir verilerin
bulunmas gerekir. Kurama kar çkan Clauson, Altay dillerinde karlatrlabilir nitelikte bir temel
söz varlnn bulunmadn kantlamak için leksikoistatistik ve glottokronoloji yöntemlerini kullan-
mtr (Clauson 1969). Bu yöntem, dilbilimsel akrabal, akraba olduklar varsaylan dillerin sözcük-
leri üzerinde yaplan nicel çalmalarla ortaya koymay amaçlar. Kuramn iki binli yllardaki duru-
muna geçmeden önce leksikoistatistik ve glottokronoloji yöntemlerinin Altay dil ailesine uygulan-
na deinilecektir:
Bilindii gibi karlatrmal dilbilim ve onun en temel ilkesi olan rekonstrüksiyon esas olarak kurall
ses ve biçim denkliklerine dayanr. Tabii bunun için yeterli sayda karlatrlabilir sözcüün de bu-
lunmas gerekir. Glottokronoloji ve Leksikoistatistik ite bu karlatrlabilir söz varlnn deime
oranlarn, kronolojisini, istatistiini deerlendirme yöntemi olarak ortaya çkmtr. Yöntem ilha-
mn, yirminci yüzyln arkeoloji alanndaki en büyük buluu radyo karbon testinden alr. Bu test
ksaca, organik maddelerde bulunan radyoaktif karbon izotopu C 14’ün düzenli bir biçimde kaybol-
mas gerçeine dayanr. Yani C 14’ün belli bir sürede ne kadar azalaca bilindii için, organik mad-
delerdeki C 14 miktar, söz konusu organik maddenin yan gerçee çok yakn bir biçimde ortaya
koyar. C 14’ün tümüyle kaybolma süresi ise 11-12 bin yldr.
1950’li yllardan itibaren, radyokarbon tarihlendirme yönteminin dilbilimine de uygulanabilecei
görüü ortaya atlmtr. Diller zamanla deiir, herhangi bir dilin konuurlar, atalarnn be yüz
veya bin yl önce kullandklar temel kavramlar karlamak için ayn söz varln kullanmazlar. Bir
dil ailesi içindeki dil farkllamas ne kadar büyükse, bu dillerin birbirinden ayrlma süresi de doal
olarak o kadar eskidir.
temel kavramlar listesi hazrlanmtr. Bu listede ölçüt uydu: “Dillerin günlük söz varl; bir çocu-
un ilk örendii sözcükler; bir anadili konuurunun her gün kulland dil”. Böylece ortalama 200-
300 sözcük içeren listeler hazrlanmtr. Ama tabii ki hiçbir liste bütün diller için ayn olamazd.
Örnein Altay dilleri için hazrlanan listede, yaanan corafyaya vb. koullara bal olarak farkl söz-
cükler devreye girecektir ama yine de temel kavramlarn büyük çounluu için her dilde karlklar
bulunur. Ayrca listeler, temel ve tamamlayc kavramlar karlamalarna göre de ikiye ayrlmtr.
Yöntemin ikinci aamasnda bu listeler kontrol örnekleri ile snanmaktadr. Yani, dillerin farkl dö-
nemlere ait tarihsel metinleri incelenerek bu temel sözcük listesinin hangi yüzylda ne kadarnn
korunduu ortaya konulmaya çallmtr. 1950’lerden balayarak glottokronoloji ve leksikoistatis-
tik konularnda çalmalar yapan ve ngilizce için temel söz varl listesi hazrlam olan Swadesh,
1952 ylnda, temel söz varlnn sabit bir hzda deitiini ortaya koymutur. Buna göre: “Herhangi
bir temel söz varlnn yaklak %81’i, bin yllk bir sürenin sonunda hala kullanlmaktadr” (Clauson
1969: 5).
Üçüncü aamada, aralarnda genetik akrabalk olduu düünülen dillerin çada söz varl karla-
trlr ve bu dillerin temel söz varlnn ne kadarn ortaklaa yaattklar belirlenmeye çallr. Ama
tabii ki organik malzemeye uygulanan radyokarbon tarihlendirme yönteminin, bir kültür ürünü olan
dile uygulanmas ayn matematiksel kesinlikte sonuçlar vermeyecektir. Ancak yine de “Birbiriyle
balantl dillerin temel söz varl karlatrld zaman görülecektir ki, çok sayda ortak sözcüe
sahip diller, daha az sayda ortak sözcüe sahip dillere göre daha yakn bir zamanda birbirinden
ayrlmtr.” Sonuç olarak, aralarnda genetik akrabalk olduu öne sürülen dillerin temel söz varl
karlatrlr ve ortak sözcüklerinin olmad ya da çok az olduu görülürse bu dillerin akraba olma-
d ortaya çkar.
lar, tezlerini, ses ve biçim denklikleri yannda, Türkçe, Moolca ve Mançu-Tunguzcann (artk Korece
ve Japonca!) çok sayda ortak söz varlna dayandrmlar ancak söz varlnn temel söz varl olup
olmad ile hiç ilgilenmemilerdi.” Clauson, yöntemin, daha önce belirtilmi olan üç aamasn s-
rayla uygulamtr. Önce, kendisinden önce hazrlanm olan Altay dillerinin temel söz varl liste-
lerini biraz deitirmi, yay, ok, çadr, at ve ata binmek vb. gibi, Altay hayatnda mutlaka yer almas
gereken sözcükler eklemitir. kinci aamada, üç Altay dilinin tarihsel metinlerini kullanarak kontrol
sözcükleri ile temel söz varln snamtr.
Türkçe açsndan tarihsel metinlerde sorun yoktu; bin yl öncesi için Orhon, Uygur Yaztlar ve Di-
vanü Lugat-it Türk yeterliydi. Moolca için yine 700 yl kadar geriye giden Moollarn Gizli Tarihi,
Zemaheri’nin Mukaddimetü’l-Edeb adl eserindeki Moolca sözcükler ve Moolca-Çince Hua-i i-yü
uygundu. Tunguzcann tarihsel metinleri konusu ise özel bir sorun oluturmutur. Bilinen en eski
Tunguz dili olan Cürçene ait veriler yeterli deildi. 19. yüzyldan önceki yazl tek Tunguz dili olan
Mançuca ise kimi sorunlar tayordu. Bunlar, Mançucann, bütün dil grubunu örnekleyen tipik bir
dil olmamas, temel söz varlnda bile çok sayda Çince, Moolca ödünç sözcük içermesi ve yabanc
dilde bir sözlüünün bulunmamasyd. Clauson, bu nedenle Mançucann Ch’ien-lung Pentaglott adl
sözlüünün Tibetçe, Moolca, Yeni Uygurca ve Çince çevirilerini kullanarak bu sorunu amaya ça-
lm ve Mançu-Tunguzca için sfrdan bir sözcük listesi hazrlamtr.
Clauson bu aamada, Türkçe ve Moolcann deiime olan dirençlerini ölçmek için dört çada Türk
dilini, iki de çada Mool dilini seçmitir. Dört Türk dili, dil devriminden önceki Türkiye Türkçesi,
Tuvaca, Özbekçe ve Çuvaça gibi, olabildiince birbirinden farkl dillerdi. Mool dilleri ise, gelenek-
sel Mool yazsyla yazlmakta olan ç Moolistan Moolcas ve Kril yazsyla yazlmakta olan Çada
Moolcayd
Clauson Eski Türkçenin temel söz varln Osmanlca, Tuvaca, Özbekçe ve Çuvaçayla karlatr-
mtr. Ulat sonuca göre, Eski Türkçeye ait 100 temel sözcüün Osmanlcada %92’si, Özbekçede
%91’i, Tuvacada %81’i, Çuvaçada %77’si yaamaktadr. Çuvaçada ve Tuvacada, ana kitleden
kopma yalar dikkate alnnca, yaama orannn düüklüü anlalr bir durumdur ama yine de Türk
dillerinin deiime kar oldukça dirençli olduu söylenebilir. Moolcada ise deiime direnç daha
da güçlüdür. Her iki çada Mool dilinde yaama oran %95’lerdedir.
Bundan sonraki aamada Clauson, 10. yüzyl Türkçesi, 13. yüzyl Moolcas ve 18. yüzyl Mançuca-
snn temel söz varl listesini karlatrmtr. Bu karlatrmadan çkan sonuçlar ise öyle özetle-
nebilir: Türkçe ve Mançuca arasnda ortak sözcük yoktur ve bu nedenle akraba olamazlar. Tü.
ben=Man. bi; Tü. biz=Man. be sözcükleri arasndaki benzerlik ciddiye alnamaz. Çünkü zamirler, ak-
raba olmayan pek çok dilde bile benzerdir: Alm. mein, Tü. benim vb. Tü. ye- ve Man. je- benzerlii
ise tesadüftür. Türkçe ve Moolca arasnda bir ekilde ilikili gibi görünen sözcük says on altdr.
Bunlardan ikisi zamirdir. Tü. kamag=Mo. kamug; Tü. taluy “deniz”=Mo. dalay; Tü. tengri= Mo. ten-
geri sözcükleri ise zaten Türkçede alntdr; Moolcaya da Türkçeden veya kaynak dilden girmitir.
Türkçe-Moolca karlatrmas için geriye, salam saylabilecek u örnekler kalmtr: Tü. er “er-
kek”= Mo. ere; Tü. kara “kara” =Mo. kara; Tü. karanggu “karanlk”=Mo. karanguy; Tü. sarg
“sar”=Mo. ira.
Clauson’a göre, bu dört sözcük genetik akrabalk için yeterli deildir. Çünkü ortak sözcük oran
%2’dir. Moolca ve Mançu-Tunguzca karlatrmas da benzer sonuçlar verir. Moolca-Mançu-
Tunguzca ortak sözcük oran %3.5 dolayndadr. Mançu-Tunguzca söz varlnn büyük bir bölü-
münü Moolca ve Çince alntlar oluturduu için, bu sözcükler genetik akrabal kantlamak için
Tulip 2018 (1/1) · 5
kullanlamazlar. Yine de bu diller arasnda bir akrabalktan söz edilecekse, Moolcann hem Türk-
çeyle, hem Mançu-Tunguzcayla akraba olduu iddia edilemez; çünkü Türkçe ile Mançu-Tunguzca
arasnda balant yoktur. Bu durumda, Clauson’a göre Altay Dilleri Kuram geçerli deildir (yön-
temle ilgili ayrntl bilgi için bk. Ylmaz 2017b).
Sonuç olarak, Altay dilleri kuram, Ramstedt, Aalto, Poppe, Kotwicz, Martin, Miller, Street, Menges,
Tekin vb. aratrmaclarn daha çok sesbilgisi ve söz varl, çok daha az olarak biçimbilgisi düzeyinde
ortaya koyduklar delillerle kantlanmaya çallm, Clauson, Németh, Doerfer, Róna-Tas, Sçerbak
vb. kuram kartlar ise delillerin yeterli ve ikna edici olmad yönünde antitezler gelitirerek ku-
rama kar çkmlardr. Yirminci yüzyln ortalarndan sonra tartmalar, yeni yöntemler gelitirile-
medii ve yeni veriler ortaya çkarlamad için yerini sessizlie brakmtr.
3. kibinli Yllarn Banda Altay Dilleri Kuram:
kibinli yllarn bandan itibaren uzun süredir devam eden sessizliin bozulduu ve tartmalarn
yeniden alevlendii görülür. Altay dilleri aratrmalarnda görülen bu yeni hareketlilikte, yirmi bi-
rinci yüzyln hemen bandaki iki yaynn itici güç olarak rol oynad söylenebilir. Bunlardan ilki
Johanson’un Türkçe Dil likilerinde Yapsal Etkenler (2007) adl, Almanca orijinali 1992’de yaynlan-
m olan kitabdr (Strukturelle Faktoren in türkischen Sprachkontakten). Johanson bu yaynnda,
genetik akrabaln belirlenmesi için fiil morfolojisinin kullanlabileceini düünmü ve nedenlerini,
“Türkçe fiil morfolojisinin, özellikle kln ve çat morfemleri gibi birincil köke yakn biçimbirimlerin,
Karayca ve Çuvaça gibi ileri derecede yabanclam Türk dillerinde dahi salam kald, Türkçenin
karmak fiil sisteminin, genetik sürekliliin göstergelerinden biri saylabilecei” (2007: 133), biçi-
minde açklamtr. Johanson ayrca, ileri derecede youn dil ilikilerinin (language contact) akraba-
lkla sonuçlanabileceini ve bizim, genetik akrabalkla dil ilikisi yoluyla oluan akrabaln sonuçla-
rn ayramayabileceimizi de belirtmitir. Yeni tartmalarla gündeme gelen asl konu ‘yöntem’dir.
Johanson’un tespiti, genetik akrabal göstermede biçimbilgisel kantlarn, sözlüksel kantlardan
daha güvenilir olduuna iaret etmektedir. Biçimbirimler dillerin iç gelimelerinde daha dayankl
ve kolay kopyalanamayan ögelerdir. Fiil morfolojisi, isim morfolojisine göre daha zor ve az kopya-
lanr.
Aratrmalar yönlendiren dier önemli yayn Rus ekolünden Starostin, Dybo ve Mudrak’n 2003’te
yaynlam olduklar Etymological Dictionary of the Altaic Languages’tir (=EDAL). Bu yayn aslnda
‘tartmalara son noktay koyma’ iddiasnda olan ancak yeni tartmalar alevlendiren bir çalmadr.
Ama yine de geni kapsaml, ezamanl ve tarihsel verileri de dikkate alan ilk çalmalar içinde en
önemlisi EDAL’dr ve içerdii 2.800 etimoloji ile alandaki en geni hacimli sözlüktür.
Bilim insanlar, Starostin’in 1991 tarihli çalmasna ve EDAL’n yaymna kadar büyük ölçüde Rams-
tedt’le ilikilendirilen ses denkliklerini çok kez tartmalarna karn yine de bunlar temel almay
sürdürmülerdir. Ama son yllarda tartmalarn yönü deimi ve yukarda belirtilen eserler üze-
rinde younlamtr. Starostin ve arkadalar çok daha geni temellere dayandrdklar çalmala-
rnda Altay dilleri için Ramstedt’in sisteminden önemli ölçüde farkl bir ses denklii sistemi ortaya
koymulardr. Starostin ve arkadalar, Ramstedt ve Poppe’nin bulgularnn deerini kabul etmekle
birlikte yöntemini eletirmilerdir. Örnein, Ramstedt ve Poppe’nin kopya sözcükleri ayrmadklar
için yanl sonuçlara ulatklarn söylemiler, kopyalar yöntemsel olarak ayrp bölgesel yaylmalar
da göstermilerdir. Sonuçta, Altay dilleri arasnda iki temel iliki olduunu saptamlardr: Türkçe-
Moolca, Moolca-Tunguzca. EDAL yazarlarna göre, bunun dnda, Tunguzca-Korece, Korece-Mo-
olca, Korece-Japonca arasnda da ilikiler vardr ama bunlar temel ilikilere göre önemsizdir.
EDAL yazarlarna göre, Clauson’un aksine, temel söz varln oluturan sözcüklerin karlatrlmas
da Altay dilleri akrabaln kantlamaktadr ve Altay dil ailesi Hint-Avrupa ve Ural dil ailesinden daha
6 · Tulip 2018 (1/1)
eskidir. Bu sözlüün beinci bölümü (s. 230-236) glottokronoloji ve leksikoistatistie ayrlmtr.
Daha önce, Starostin’de (1991: 25-63, 85-104) verilmi olan ve Swadesh’e dayanan 100 sözcüklük
listenin biraz deitirilerek kullanld bu bölümde Altay dilleri arasndaki ortak söz varlnn orta-
lama %20 olduu sonucuna varlmtr (s. 234). Bu sözlük üzerine ayrntl bir deerlendirme yaym-
layan Blaek, EDAL’da verilen rakamlar u ekilde tablolatrmtr (2006: 4):
% Moolca Tunguzca Korece Japonca
Moolca 29 18 22
Tabloda görülen durumu, EDAL yazarlar öyle yorumlamaktadr: Ortak sözcüklerin ortalama oran
%20 olduuna göre, Altay dillerinin ayrlma zaman MÖ altnc yüzyl olmaldr. Bu dönemde Ana
Altayca üç temel gruba ayrlmtr: Türkçe-Moolca, Tunguzca-Mançuca ve Korece-Japonca. Bu kar-
de gruplardan da en eski ayrlan, MÖ dördüncü yüzyl ile Tunguzca-Mançuca olmutur, dierleri
milattan sonradr. Japonca MS beinci yüzyl, Türkçe ve Moolca MS onuncu yüzyl ve Korece MS
onbirinci yüzyl. EDAL’n yazarlar, varlan sonuçlarn Hint-Avrupa dil ailesinden neden farkl oldu-
unu da öyle açklamlardr: 1. Çünkü, Altay dillerinin ayrlma tarihi, Hint-Avrupa dillerinden daha
eskidir. Altay dilleri MÖ altnc yüzylda, Hint-Avrupa dilleri MÖ dördüncü yüzylda ayrlmtr, 2.
Tunguzca-Mançucann bu birlikte merkezi olmak gibi bir pozisyonu vardr. Çünkü bir dizi sözcüü
Moolca-Türkçe ile, farkl bir dizi sözcüü de Korece-Japonca ile paylamaktadr. EDAL yazarlar il-
kini western isoglosses, ikinciyi eastern isoglosses olarak adlandrm ve Tunguzca-Mançucann du-
rumunu Hint-Avrupa ailesi içindeki Yunanca ile karlatrmlardr.
EDAL’daki sonuçlarn Clauson’un uygulama sonuçlarndan farkl olmas doal olarak EDAL’daki veri
saysnn çok daha fazla ve farkl olmasndan kaynaklanr. Ancak, EDAL’daki etimolojiler üzerine,
literatürde önemli sayda eletiri yazs bulunduu da dikkate alnmaldr. Sonuç olarak, bu aa-
mada, glottokronoloji ve leksikoistatistik de Altay dillerinin genetik akrabal konusunda son sözü
söylemekten uzaktr.
EDAL, Altay Dilleri Kuramnn iki binli yllardaki en önemli oda olarak, ayn zamanda, Altayistlerin
de, kurama kar olanlarn da en çok eletirdii yaynlardan biridir. Sözlüksel verilere dayand için
Vovin tarafndan sert bir dille eletirilmi ve bu eletiri, bugün de devam eden tartmalarn balan-
gc olmutur. Kendisi de Rusya aratrmalar ekolünün bir üyesi ve eski bir Altay dilleri kuram sa-
vunucusu olan Vovin’in, 2005’te yaynlanan altm sayfalk hacimli deerlendirmesinde yapt ele-
tirilerin asl nedeni yöntem sorunudur. Vovin, sözlüksel ölçütlerin kullanlmasnn genetik akrabal
kantlama noktasnda iyi bir tercih olmadn, bu konuda en salam ve isabetli tercihin biçimbilgisel
ölçütler olduunu (“The best way… is the prove a suggested genetic relationship on the basis of
paradigmatic morphology”) belirtmi ve EDAL için “var olmayan bir dil ailesinin etimolojik sözlüü”
ifadesini kullanmtr (Vovin 2005: 122).
Tulip 2018 (1/1) · 7
EDAL’n yazarlarndan Dybo ve Starostin, üç yl sonra bu eletiriye yüz krk sayfalk bir savunma
yaynlamlardr (Dybo, Starostin 2008). Savunmada, dilbilimsel akrabal kantlamak için biçimbil-
gisinin önemli bir ölçüt olduu kabul edilmekle beraber bu iddiann Vovin’in kendi iddias olmayp
karlatrmal dilbilimin genel bir kabulü olduu ifade edilmitir. Elbette biçimbilgisel yaplar, kolay
ödünçlenebilen sözlüksel birimlere oranla daha salam ve dilin iskeletini oluturan yaplardr. An-
cak bugün Hintçe, Franszca ve ngilizce gibi modern Hint-Avrupa dillerinde, bu dillerin ana dönem-
leri için tasarlanan morfolojik birimden kaçnn yaad gözden geçirildiinde, sonucun trajik ol-
duu görülür (s. 125). Yazarlarn bu tespiti, dil akrabalklarnn aratrlmasnda biçimbilgisi ölçütüne
de temkinle yaklalmas gerektiini ortaya koymaktadr.
EDAL’la ilgili bir baka eletirel yayn da kökenbilim açklamalaryla ilgilidir. Georg vd.’ye göre (1998)
EDAL’da savunulabilecek tek bir Ana Türkçe z ~ Korece r etimoloji bile yoktur.
Yöntemsel Sorunlar:
ses denklikleri ve sözlüksel veriler üzerindeydi. Aslnda, karlatrmal Altay dilbiliminin kurucusu
saylan Ramstedt, 1952’de yaynlanm olan Formenlehre (Biçimbilgisi) adl kitabnda biçimbilgisine
dikkat çekmiti. Ramstedt’e göre “Genetik akrabaln belirlenmesinde dilbilgisel, özellikle de bi-
çimbilgisel esaslar, sesbilgisel görünülerin tümünden daha güvenilir kantlar salar” (Ramstedt
1952: 15, dipnot 1):
Türkçe -t-: ak--t-, olur-t-, sew-it-.
=Mool. -çi<*-ti: bur-çi- <“bozmak” <bur- = Tü. boz-; Mool. sür-çi- “püskürtmek” < sür-.
=Korece -çhi-/-çh- <*-t-: pz-ç-h- “krmak, bozmak” <pz-.
Ancak, sonraki Altayistler genellikle çalmalarn ses, sözcük ve tipolojik yaplarn karlatrlmasna
younlatrmlardr. Ramstedt’in örencisi ve Altay dilbiliminin en önemli isimlerinden Poppe de
Altay dillerinin karlatrmal dilbilgisinin sadece sesle ilgili ilk bölümünü yazmtr (1960). Ksacas,
biçimbilgisine odaklanan kimi küçük çalmalar bir yana braklrsa, karlatrmal Altay dilbilimi, iki
binli yllara kadar büyük ölçüde sözlüksel odakldr.
kibin sonrasnda, genetik akrabaln kantlanmasnda fiil morfolojisinin rolü üzerinde en çok çal-
an aratrmaclardan biri Robbeets’tir. 2015’te yaymlanan Diachrony of Verb Morphology, Japa-
nese and Transeurasien Languages adl kitabn hazrlarken ald desteklerle, fiil morfolojisi üzerine
dört ayr toplant düzenlemi ve tümünün bildiri kitaplar yaymlanmtr (Robbeets 2010, Johan-
son, Robbeets 2012, Robbeets, Cuyckens 2013, Robbeets, Bisang 2014).
kibinli yllarn banda, Johanson’un, Türk Dil likilerinde Yapsal Faktörler adl çalmasyla, Altay
dilleri kuramnda morfolojik ölçütlerin öne çktndan söz etmitik. 2010 ylnda, yine Johanson’un,
Robbeets ile birlikte editörlüünü yapt Transeurasian verbal morphology in a comparative pers-
pective: genealogy, contact, chance adl yaynla birlikte, biçimbilgisel ölçütler yeniden tartlmtr.
“Transavrasya dilleri” fiil morfolojisinin, akrabalk ilikisi, dil ilikileri ve tesadüfler balamnda tar-
tld on makaleden oluan bu kitap, 2008 ylnda Johannes Gutenberg Üniversitesi’nde düzen-
lenmi olan Verbal morphology and historical comparison of the Transeurasian languages adl ça-
ltayn ürünüdür. ‘Transeurasian’ ifadesi ile Türk, Mool, Tunguz, Kore ve Japon dilleri kastedilir.
Bu kitapta, yukarda sözü edilen tartmalarn ardndan, genetik akrabal göstermede fiil morfo-
lojisinin bir yöntem sorunu olarak aratrlmas, yeni dönem Altay dilleri aratrmalarnn bir dier
önemli admdr. Çalma, karlatrmal dilbilim aratrmalarnn bir yöntem sorununu, fiil morfo-
8 · Tulip 2018 (1/1)
mal dilbilim çalmalarna da katk salamaktadr. Bu kitapla, karlatrmal Altay dilleri çalmala-
rnn yeni gözdesinin fiil morfolojisi olduu da anlalmaktadr.
Johanson, kitapta yer alan, “The high and low spirits of Transeurasian language studies” adl maka-
lesinde, Türkçe fiil morfolojisinde, özellikle kln ve çat morfemleri gibi birincil köke yakn biçim-
birimlerin, genetik sürekliliin göstergelerinden biri saylabileceini vurgular (Johanson, Robbeets
2010: 16-17). Comrie, “The role of verbal morphology in establishing geneological relations among
languages” adl makalesinde ‘bir ölçüt olarak fiil morfolojisinin, dillerin genetik akrabaln karla-
madaki kritik rolünün ne derece geçerli olduu’nu konu alr. Ancak karma dillerde karlalan du-
rumlar nedeniyle, aratrmaclarn bu konuda da dikkatli olmalar gerektiini söyler. Çünkü morfo-
lojik sistemlerini zamanla yitirmi olan veya en azndan pek çok güneydou Asya dillerinde olduu
gibi, herhangi bir morfolojik sisteme sahip olmayan diller de vardr (Johanson, Robbeets 2010: 30).
Robbeets, “Transeurasian: Can verbal morphology end the controversy?” adl makalede, Altay dil-
lerinde rekonstrüksiyonu yaplabilen ortak fiil morfemleri olmasna ramen ortak paradigmalarn
bulunmadn ve Altay dillerinden bu tür paradigmalarn beklenemeyeceini ifade eder. Gerekçe
olarak, “Hint-Avrupa dil birlii MÖ 4000 yllarna, Altay dillerinin ayrlmas ise, bundan en azndan
bin yl öncesine dayanr. Bin ylda, Roman dillerinin klasik Latinden ayrlmas paradigmalarn yars-
nn ortadan kaybolmasna neden olduuna göre” Altay dillerinde paradigmalarn bulunmamas an-
lalabilir bir durumdur. Ancak, paradigmalar olmasa da Altay dillerinde ortak fiil morfolojisi vardr
ve bu konuda çat ekleri (diathesis) iyi bir balangç noktas olarak kabul edilebilir. Robbeets, du-
rumu öyle özetler: “Morphology: yes. Paradigms: no” (Johanson, Robbeets 2010: 82-83).
Bu kitapta, yukarda sözü edilen tartmalarn ardndan, genetik akrabal göstermede fiil morfo-
lojisinin bir yöntem sorunu olarak aratrlmas, yeni dönem Altay dilleri aratrmalarnn bir dier
önemli admdr ve böylece sadece Altayistik aratrmalarna deil, genel anlamda karlatrmal
dilbilim çalmalarna da katk salamaktadr. (Ayrntl deerlendirmeler için bk. N. Gözaydn 2011,
Sema Aslan Demir 2012) .
durma iddiasyla yaymlanan dier çalmalarda Johanson ve Robbeets’in arl olduu görülür:
Johanson, Robbeets 2012, Copies Versus Cognates in Bound Morphology; Robbeets, Cuyckens
2013, Shared Grammaticalization; Robbeets, Bisang 2014, Paradigm Change, in the Transeurasian
languages and beyond; Robbeets 2015, Diachrony of Verb Morphology, Japanese and Transeura-
sien Languages.
Örnek bir uygulama olarak Károly 2014’ten söz edilebilir. Fiil ve türevleri arasndaki subjective no-
minalization (to sing > singer) , objective nominalization (kur-> kurum) vb. farkl ilikilerden yola
çkarak Türkçe ve Moolcadaki fiilden isim yapm eklerini karlatrm olan Károly, kendi deyimiyle
“perfect”, yani hem biçimsel hem de ilevsel açdan uyumlu bir durumun söz konusu olmadn
belirtmitir.
Adlandrma:
dan yukarda söz edilmiti. Konuurlarn Uygurlar (Fin-Ugorlar, Barabin ve Hunlar), Türk-Tatarlar,
Samoyedler, Moollar ve Mançular, Tunguzlar, Karadeniz ve Hazar arasna yerleen kavimler olarak
snflandrm olan Strahlenberg, bu gruplarn tümünü Tatar olarak adlandrmt.
Strahlenberg’den yüz yl sonra Rask, Strahlenberg’in içeriini Grönland ve Amerika halklar, Asya ve
Avrupa’nn kuzey bölgesi halklar, Kafkas halklar, spanya ve Galya’nn Hint-Avrupallardan önceki
halklar eklinde genilettikten sonra bu büyük grubu skitler olarak adlandrmt (Rask 1834). Ayn
yüzylda Müller, içerii biraz daha geniletip, gruba Siyam, Tibet, Güney Hint ve Malay takmadas
Tulip 2018 (1/1) · 9
dilleri’ni de ekledikten sonra, aile demekten kaçnarak, Turan Dilleri Grubu terimini seçmiti (Müller
1869). Altay terimini ilk kullanansa yine on dokuzuncu yüzylda Castrén olmutur. Fin-Samoyed,
Türk, Mool ve Tunguz dillerini içine alan bu terimin içerii aslnda daha sonra Ural-Altay olarak
adlandrlacaktr (Castrén 1862). Ayn yüzylda Schott, Castrén’le ayn içerii kabul etse de Fin-Ugor
dillerini Çud, Türk, Mool ve Tunguz dillerini Tatar veya Altay olarak adlandrm ve böylece
Schott’la birlikte Ural dillerinin birbirine daha yakn olduu fark edilerek Altay grubundan ayrlmaya
balamtr (Schott 1860). Schott’un, Çuvaçann bir Türk dili olduunu belirlemesiyle de Karla-
trmal Altay Dilbilimi dönemi balamtr.
Poppe’ye gelindiinde artk, bamsz bir Karlatrmal Altay Dilbilimi, ve tartlmakta olan bir Al-
tay Dilleri Kuram mevcuttu. Modern Altay Dilbiliminin kurucusu Ramstedt ve örencisi Poppe tüm
yaynlarnda Altay Dilbilimi terimini kullanmlar, kuram yirminci yüzyl boyunca bu adla anlmtr.
kibinli yllar ise Altay dilleri kuramna pek çok açdan olduu kadar adlandrma açsndan da bir
yenilik getirmi, Poppe’den aa yukar yüz yl sonra yeni bir terim önerilmitir. lk kez Johanson ve
Robbeets tarafndan yaymlanm olan Transeurasian verbal morphology in a comparative perspec-
tive: genealogy, contact, chance adl kitapta kullanlm olan Transeurasian (=Transavrasya) terimi,
bir ekilde birbiriyle ilikili olan ve geçmite, Tatar, Turan, Çud, Altay vb. terimlerle adlandrlm
olan bir dil grubuna gönderme yapmaktadr. Altay dilleri yerine Transavrasya dilleri ifadesinin ter-
cih nedeni, ilk ortaya atlndan bu yana yaklak üç yüzyl geçmesine ramen, önce Ural-Altay
sonra da Altay dilleri balamnda tartlan bu kuramn, henüz olumlu ya da olumsuz, kesin bir so-
nuca ulaamam olmasdr.
Transavrasya terimi, genetik bir çarm yapmad için, önceki çalmalarda, Altay dilleri kuram-
nn karsnda olan, ancak bu diller arasndaki bölgesel ve kültürel etkileimi anlatmak üzere, pratik
nedenlerle Altay dilleri terimini kullanan aratrmaclar için iyi bir seçenek gibi görünmektedir.
Yansz Çalmalar:
kibin sonrasnda, Altayistik alannda yaymlanm önemli çalmalardan biri de Alexander Vovin’in
Koreo-Japonica, A Re-evalution of a Common Genetic Origin adl yayndr (2009). Bu kitap, Korece-
Japonic arasndaki ilikiyi yeniden deerlendirmektedir. Japonic terimi, Japonca ile birlikte Ryukyan
dillerini de kapsayan geni bir aileyi temsil eder. Onsekizinci yüzyldan bu yana Korece ve Japonca-
nn genetik olarak ilikili olduu yönünde çalmalar süregelmi olmasna ramen iki dil arasndaki
genetik iliki henüz netlik kazanmamtr. Koreo-Japonic akrabaln kabul etmeyen Vovin, Korece
ve Proto-Japoncann rekonstrüksiyonu ve karlatrlmas sürecini yeniden deerlendirmi ve iki dil
arasndaki benzerlikleri kopyalama veya tesadüfi benzerlik olarak nitelendirmitir. Ayrca, tarihsel
dönemlerde Korecenin Japoncay etkilediini, Eski Bat Japoncasnda sözlüksel verilerin yannda bi-
çimbilgisel iaretleyicilerin de Koreceden kopyalandn belirtmitir. Vovin, Proto-Japonic’ten önce
de Koreceden kopyalamalar olduunu iddia etmi ve asla var olmam bir ana dil tasarlamaktansa,
iki dilin tarihteki ilikilerini ortaya çkarmak gerektiini savunmutur. Vovin’e göre, Korece ve Ja-
ponca bugün kelimesi kelimesine çeviri yaplabilecek kadar benziyor olsalar bile, bu tipolojik ben-
zerlik genetik akrabalk için kant olarak kullanlamaz. Çünkü, her iki dil geçmie gittikçe artc
farkllklar sergiler ve bugünkü benzerlikler bin alt yüz yl içindeki yaknlamann ürünüdür. Vovin,
iki dil arasndaki benzerlii genetik deil bölgesel/corafi nedenlerle açklar.
Altayistik alanndaki gelimelere, iki bin sonrasnda bir de süreli yayn katlmtr: Vopros filologii
uralo-altayskiye issledovaniya/Journal of Philology Ural-Altaic Studies. Ylda iki kez yaymlanan bu
derginin ilk says 2009’da çkmtr. Editörü, EDAL’n yazarlarndan Dybo’dur. Rus ekolünün yayn
olan bu dergi, Institute of Foreign Languages, Institute of Linguistics of the Russian Academy of
Sciences, ve Russian Academy of Linguistics adl üç ayr birim tarafndan yaynlanmaktadr.
10 · Tulip 2018 (1/1)
Son dönem çalmalardan bir dieri, yansz bir tavr sergileyen Introduction to Altaic Philology, Tur-
kic, Mongolian, Manchu’dur (Rachewiltz, Rybatzki 2010). Kitabn amac Altay dilleri meselesindeki
durumu basitçe ortaya koymak ve mümkün olduunca tartmal konulardan kaçnmaktr. Çalma,
Altay filolojisi için geni kapsaml bir rota deil, konuya basit bir giri niteliindedir. Yazarlara göre
Altay dillerinin tartmasz tek kabulü bu gruptaki dillerin bir ekilde ilikili olduudur. Yine yazarlara
göre, Altay dilleri kuramyla ilgili en son gelimeler için, Vovin, Miller, Robbeets gibi aratrmaclarn
çalmalarn dikkate almak gerekir ancak Altay dillerinin etimolojik sözlüüyle Robbeets’in Japonca
ile ilgili yayn bile tartmay sonlandramamtr. Çalma, Altay dilleri ve kuramyla ilgili olarak bi-
linenlere yeni bir bilgi eklemez, bilinenlerin derli toplu bir özetini içerir. Introduction to Altaic Phi-
lology, Turkic, Mongolian, Manchu, konuya ilgi duyanlarn güvenle bavurabilecei bir el kitab ni-
teliindedir.
Aileye Yeni Üyeler Katlr:
Japoncann Altay dil ailesine üyelii iki binli yllar öncesinde de tartlm olsa bile, ilk kez 2005’te,
Robbeets tarafndan Japoncay, Korece ve dier Altay dilleri ile ilikilendirmek için yaplan etimoloji
denemeleri bir araya getirilmi, bu veriler, tarihsel-karlatrmal yöntemle ve Japoncann dil içi
gerçeklemeleri dikkate alnarak deerlendirilmi, ‘Japonca bir Altay dili midir?’ sorusuna cevap
aranmtr.
Çalmada 2055 sözcük ve 59 biçimbirim etimolojik olarak deerlendirmitir. Her örnek karlatr-
mal dilbilim ölçütleriyle elemeden geçirilmi ve çalmann temel verisi, detayl bir literatür tara-
mas sonucunda elde edilmitir. Çalmada yer verilen dier bir konu ise, Japoncann hangi dil aile-
sine dahil olduuyla ilgili tek varsaymn Altayca olmaddr. Japoncay, Avustrunezya (Austru-
nesian), Avstro-Asyatik, Hint-Avrupa dil aileleriyle ilikilendirme çabalar da bulunmaktadr. Japon-
cann köken bakmndan melez (hybrid) bir dil olduunu iddia eden aratrmaclar da vardr. Doru
olmayan ya da üpheli olan biçimbirimlerin elenmesinin ardndan geriye kalan etimolojiler, çekir-
dek delil (core evidence) olarak adlandrlr. 2055 veriden geriye, Robbeets’in ifadesiyle “mükem-
mel” sesbilgisel uyum gösteren 359 sözcük ve 14 biçimbirim etimolojisi kalr. Bu 359 sözcüün, 83’ü
vücut organlar, akrabalk terimleri, doal ögeler vb. temel semantik alanlarla ilgilidir. Ayrca 43’ü
Swadesh’in 100 çekirdek sözcük listesinde de yer alr. Robbeets’e göre 359 sözcük ve 14 biçimbiri-
min etimolojik ilikisi genetik akrabalk dnda açklanamamaktadr. Bu nedenle “Is Japanese Rela-
ted to Korean, Tungusic, Mongolic and Turkic?” sorusuna Robbeets’in cevab: “I believe that this
book has gathered and sifted sufficient arguments for ‘Yes’” olmutur (ayrntl bir deerlendirme
için bk. Aslan-Demir 2009). Büyük ölçüde EDAL’a dayanan bu çalma da, sözlüksel verilere dayan-
d için EDAL gibi ar eletirilerle karlamtr. (örnein Georg 2005).
lk kez iki binli yllarda tartlmaya ve youn bir biçimde aratrlmaya balanan üye ise Kitan dilidir.
Shimunek, 2007’de Indiana University’de bu konuda bir master tezi hazrlam, 2009’da ise, Da-
niel’in Kitanca ile ilgili bütün aratrma sonuçlarn bir araya getiren çalmas yaynlanmtr. Bu
çalmadan, Kitanlar ve Kitan dili ile ilgili u bilgileri öreniyoruz: Kitanlarn Çin’in kuzeyinde kurduu
Liao hanedan iki yüzyldan fazla sürmütü (916-1125). Kitan hanedanl ykldktan sonra, Çince
metinlerde kalan birkaç Kitanca sözcük dnda Kitan dilinin bütün izleri silinmitir. Bu dilin, Moolca
ile çok uzaktan akraba olduu tahmin edilmektedir. Son yllarda, Liao imparatorlarnn ve ileri ge-
lenlerinin mezarlarndan çkan yaztlar sayesinde, Kitancann söz varl, biçimbilgisi ve sözdizimi
hakkndaki bilgilerde önemli bir art olmutur.
Koreli Aratrmaclarn Katklar:
sans ve doktora tez çalmalarn Altay dillerinin karlatrmal sesbilgisi ve biçimbilgisi konularnda
Tulip 2018 (1/1) · 11
hazrlam olan Han-Woo Choi’dir. Altayistik alannn önemli isimlerinden olan Prof. Dr. Talat Tekin
danmanlnda hazrlanm olan bu tezler, Türk Dil Kurumu tarafndan birletirilip, 2010’da kitap
olarak yaymlanmtr.
temel Korece bilgileri eksiktir. Korece ve Japonca alanyla uraanlar ise Türkçe-Moolca-Mançu-
Tunguzca verileri aktarmaz. Bu bakmdan Roy Andrew Miller’in (1971) çalmas ilerleme ifade
eder. Miller tüm Altay dillerini analiz etmekle birlikte bir düzen/sistem kurmay denemez. Örencisi
Yoshizo Itabashi, Korece ve Japoncada ad durum eklerini inceler, ama her durum için dier Altay
dillerine de bakar ve Türkçe, Moolca ve Tunguzca verileri de verir (1987). Ancak Choi, 2010 ylnda
kitaplatrlm olan bu çalmasyla gerçek anlamyla bütüncül olmaya çabalar, Koreceyi ana dili
olarak konumann avantajlarn kullanr. Bu çalmada Choi’nin vermi olduu kimi Korece veriler,
kendisinden önceki yaynlarda yer almaz.
Macar Ekolünün Tutumu:
Macar Türkolojisinin uluslararas alanda en iyi bilinen aratrma konusu Macarcadaki Eski Türkçe
ödünç sözcüklerdir. Macarlar ve herhangi bir Türk dili konuan halklarn üç önemli dil ilikisi dönemi
olmutur. Bu iliki, Türkçeden Macarcaya olmak üzere tek yönlüdür. Bu ilikide alnan Türkçe söz-
cüklerin ilk grubu, Bulgar-Çuva tipi, yani bir r/l dili olan Bat/Bulgar Türkçesi sözcüklerdir ve bu
nedenle Moolca ve Türkçe arasndaki ilikinin durumunu belirlemek açsndan çok önemlidirler.
Konuyla ilgili olarak, Macar Türkolog Z. Gombocz’un 1912 ylnda yaymlanm olan ilk sentezinden
sonra, Macar Türkolojisinde, kopya sözcüklerle ilgili çok sayda makale yaymlanm, aratrma yön-
temleri gelitirilmi ve veri says artmtr. Bu durum yeni bir sentezi de gerekli klm ve 2011’de
András Róna-Tas ve Árpád Berta’nn editörlüünde West Old Turkic adyla, 1494 sayfalk ve iki cilt
halinde çok kapsaml bir eser yaymlanmtr. Bu dev çalma, sadece bir etimolojik sözlük deil ayn
zamanda Eski Bat Türkçesinin ilk dilbilgisi kitabdr. Róna-Tas, ikinci cildin 54 sayfalk bölümünde,
Eski Bat Türkçesinin Fonolojisi bal altnda, Eski Bat Türkçesinin ses sisteminin rekonstrüksiyo-
nunu yapmtr. Bunun için de Eski Dou Türkçesi, Volga Bulgarcas, Çuvaçann tarihi ve Eski Bat
Türkçesinden (Çuvaçadan) Macarcaya geçen sözcükler gibi kaynaklar kullanmtr Dier verilerin
ne kadar az olduu dikkate alnrsa, Macarcada korunmu olan Eski Türkçe ödünç sözcüklerin, Eski
Bat Türkçesinin rekonstrüksiyonu için ne kadar önemli olduu daha iyi anlalr.
Bu sözcüklerin bir dier önemi de Altayistik açsndandr. Kopya sözcüklerin büyük bir bölümü Çuva
tipi bir dilden alndklar için, Moolca ve Türkçe arasndaki ilikinin durumunu belirlemek için de
kullanlabilirler. Dil ilikileri, yani dilllerin kar karya gelmesi sonucu ortaya çkan özel durumlar,
dilbilimcilerin epeyce zamandr önemli bir çalma konusudur. Buna bal olarak, Türkçenin Türkçe
olmayan dillere etkisi de, Türkolojinin giderek daha çok aratrlan bir alandr. Ancak, bu alanda,
West Old Turkic ortaya konuluncaya kadar Johanson’un kod kopyalama modeli dorultusunda ha-
zrlanm bir çalma eksikti.
Yazarlara göre Eski Bat Türkçesindeki r ve l sesleri ikincildir ve srasyla Ana Türkçe z ve seslerinden
gelimilerdir. Daha dorusu Ana Türkçe sesi Eski Bat Türkçesinde lç öbeine deimi, Macarca
da bu ses öbeini bazen l bazen de ç olarak korumutur. Bu açdan West Old Turkic Altay dilleri
varsaymn desteklemez. (ayrntlar için bk. Ylmaz 2017a).
Son olarak, Macar ekolünden Yu. Dimitriyeva ve K. Agyagási tarafndan 2001 ylnda yaymlanm
olan bibliyografik çalmadan da söz etmek gerekir. Çalmada, on dokuzuncu ve yirminci yüzyl-
larda, Altayistik ve Çuvaçayla ilgili çalmalar yapan 39 Macar bilim insanna ait toplam 343 makale
ve kitap tantlmaktadr. Bu bibliyografik çalmann, özellikle Á. Róna-Tas’n Altayistik ve Çuva-
çayla ilgili yaynlarnn tantld 62 sayfalk bölümü, Macar Altayistlerin alana katklarnn ölçüsünü
göstermek açsndan son derece önemlidir.
12 · Tulip 2018 (1/1)
Daha Büyük Dil Aileleri:
Genetik çalmalarnn büyük dil ailelerini daha büyük dil ailelerine doru geniletmesinin ve ince-
lenen dil saysnn artmasnn doal bir sonucu olarak, yirminci yüzyln ikinci yarsndan balayarak,
Türkçe, Nostratik ve Avrasyatik gibi daha büyük dil ailelerine de dahil edilmitir.
Nostratik:
Svitç tarafndan gelitirilmi ve konuyla ilgili notlar, örencileri tarafndan ölümünden sonra 3 cilt
halinde kitaplatrlmtr (1971, 1976, 1984). Ancak kuram, Ana Altay dilinden de önce, yani milat-
tan be bin yl öncesinden daha eski bir ana dilin tasarlanmas için gerekli yöntem ve tekniklere
sahip olmadmz gerekçesiyle eletirilmitir (Róna-Tas 1991: 19-20). Róna-Tas ayrca, Neolitik ça-
dan önce var olmu bir dili aratrmann kuramsal açdan yararsz olduuna, bunun Türkoloji çal-
malarna hiçbir yarar salamayacana da dikkat çekmitir.
Avrasyatik:
Avrasyatik kuram ise 1980’lerden sonra Greenberg tarafndan gelitirilmitir. Hint-Avrupa, Ural,
Altay, Kore, Japon, Aynu, Gilyak, Çukçi, Eskimo-Aleut dillerini içerir. Greenberg Altay dil ailesi içine
Türk, Mool ve Tunguz dillerini yerletirir; Kore, Japon ve Aynu dillerini fakl bir aile olarak düünür
(Greenberg 2000: 280-281). Konuyla ilgili ilk çalmas 2000’de, ikincisi ise ölümünden sonra
2002’de yaymlanmtr. Nostratik kuramna yöneltilen eletiriler Avrasyatik için de geçerlidir.
Kaynakça
Blaek, Václav (2006). Current Progress in Altaic Etymology. Linguistica Online, Added: January,
30th 2006. http://phil.muni .cz/linguistica/art/blazek./bla-004pdf (orijinal makale: Folia Ori-
entalia 52-1: 237-254, 2005).
Castrén, M. A. (1862). Über die Personalaffixe in den altaischen Sprachen. hrs. Anton Schiefner,
Kleinere Schriften. St. Petersburg.
Clauson, Gerard (1969). A Lexicostatistical Appraisal of the Altaic Theory. CAJ 13 (1): 1-23.
Choi, Han-Woo (2010). Türkçe, Korece, Moolca ve Mançu-Tunguzcann Karlatrmal Ses ve Biçim
Bilgisi. TDK: Ankara.
Comrie, Bernard (2005). Dil Evrensellikleri ve Dilbilim Tipolojisi. (çev. smail Uluta). Ankara: Hece
Yaynlar.
Daniel, Kane (2009). The Kitan Language and Script. Brill: Leiden. Boston.
Demir, Sema-Aslan (2009). Martine Irma Robbeets, Is Japanese Related to Korean, Tungusic, Mon-
golic and Turkic?. Turcologica 64, Harrassovitz Verlag, 2005. Bilig 48: 255-260.
Demir, Sema-Aslan (2012). Johanson, Lars, Martine Robbeets (2010). Transeurasian verbal morp-
hology in a comparative perspective: Genealogy, contact, chance. Wiesbaden: Harras-
sowitz. 180 pp. Bilig 61: 285-288.
Dimitriyeva, Yu., K. Agyagási (2001). Hungaro-Tschuwaschica Annotirovanny Bibliografiçeskiy Uka-
zatel’ ssledovaniy Vengerskih Uçenh XIX-XX vv. Çeboksar.
Dybo, Anna, S. Starostin (2008). In Defense of the Comparative Method or The End of the Vovin
Controversy. Aspects of Comparative Linguistics 3: 119-258.
Tulip 2018 (1/1) · 13
Georg, Stefan, Peter A. Michalove, Alexis Manaster Ramer, Paul J. Sidwell (1998). Telling general
linguists about Altaic. Linguistics 35: 65-98.
Georg, Stefan (2005). Martine Robbeets: Is Japanese related to Korean, Tungusic, Mongolic and
Turkic, Wiesbaden: Otto Harrassowitz (Turcologica 64). Bochumer Jahrbücher für Ostasien-
forschung 18: 247-278.
Gözaydn, Nevzat (2011). Transeurasian Verbal Morphology in A Comparative Perspective: Genea-
logy, Contact, Chance, Ed. by. Lars Johanson and Martine Robbeets, Turcologica, Herausge-
geben von Lars Johanson, Band: 78, Harrassowitz Verlag, Wiesbaden 2010, 180 s. TDAY Bel-
leten 2011-1: 117-120.
Greenberg, Joseph H. (2000). Indo-European and its Closest Relatives: The Eurasiatic language fa-
mily, Volume 1: Grammar. Stanford, California: Stanford University Press.
Greenberg, Joseph H. (2002). Indo-European and Its Closest Relatives: The Eurasiatic language fa-
mily, Volume 2: Lexicon. Stanford, California: Stanford University Press.
Itabashi, Yoshizo (1987). Altaic Evidence for the Japanese and Korean Case Suffix Systems. Univer-
sity of Washington.
Johanson, Lars (2007). Türkçe Dil likilerinde Yapsal Etkenler. (çev. Nurettin Demir). Ankara: TDK.
[=1992, Strukturelle Faktoren in türkischen Sprachkontakten, Sitzungsberichte der Wis-
senschaftlichen Gesellschaft an der Johann Wolfgang Goethe-Universität Frankfurt Am
Main. Stuttgart: Franz Steiner Verlag].
Johanson, Lars, Martine Irma Robbeets (eds.) (2010). Transeurasian verbal morphology in a com-
parative perspective: genealogy, contact, chance. Harrassowitz Verlag.
Johanson, Lars, Martine Irma Robbeets (eds.) (2012). Copies Versus Cognates in Bound Morpho-
logy. Leiden-Boston: Brill.
Kane, Daniel (2009). The Kitan Language and Script. Leiden, Boston: Brill.
Károly, László (2014). Deverbal nominals in Altaic: In Search of a framework (not only) for reconst-
ruction. Turkic Languages 18. 1/2: 54-72.
Miller, Roy Andrew (1971). Japanese and the Other Altaic Languages. University of Chicago Press.
Max Müller (1869). Essays von Max Müller. I. Leipzig.
Poppe, Nicholas (1924). Die tschuwassischen Lautgesetze. Asia Major I: 775-782.
Poppe, Nicholaus (1960). Vergleichende Grammatik der altaischen Sprachen I, Vergleichende Laut-
lehre. Wiesbaden: Harrassowitz.
Poppe, Nikolaus (1977). The Problem of Uralic and Altaic Affinity. Altaica, Proceedings of the 19th
annual Meeting of the Permanent International Altaistic Conference Held in Helsinki 7-11
June 1976. MSFOu: 221-225. Helsinki.
Rachewiltz I., V. Rybatzki (2010). Introduction to Altaic Philology, Turkic, Mongolian, Manchu, eds.
Denis Sinor, Nicola Di Cosmo. Leiden: Brill.
Ramstedt, Gustaf John (1922). Zur Frage nach der Stellung des Tschuwassischen. JSFOu 38: 1.
Ramstedt, Gustaf John (1952). Einführung in die altaische Sprachwissenschaft II, Formenlehre, yay.
Pentti Aalto. MSFOu 104: 2. Helsinki.
14 · Tulip 2018 (1/1)
Rasmus Rask (1834). Den skytiske Sproget, Sammlede tilldels forhen utrykte Afhandlingen. Köben-
havn.
Robbeets, Martine Irma (2005). Is Japanese Related to Korean, Tungusic, Mongolic and Turkic?.
Turcologica 64. Harrassovitz Verlag.
dam/Philadelphia: John Benjamins.
Robbeets, Martine Irma, Walter Bisang (eds.) (2014). Paradigm Change, in the Transeurasian lan-
guages and beyond, Amsterdam/Philadelphia: John Benjamins Publishing Company.
Robbeets, Martine Irma (2015), Diachrony of Verb Morphology, Japanese and Transeurasien Lan-
guages, Trends in Linguistic Studies and Monographs. De Gruyter Mouton.
Róna-Tas, András (1991). An Introduction to Turcology, Studia Uralo-Altaica 33. Szeged [=çev. sa
Sar (2013). Turkolojiye Giri. Ankara: Nobel Yaynlar.].
Róna-Tas, András, Árpad Berta (2011). West Old Turkic, Turkic loanwords in Hungarian I, II. Turco-
logica 84. Wiesbaden: Harrassowitz.
gen.de/.
Schott, Wilhelm (1860). Über das altaische oder Finnisch-Tatarische Sprachengeschlecht. Berlin.
Shimunek, A. E. (2007). Towards a Reconstruction of the Kitan Language, with notes on northern
late middle chinese phonology. Indiana University.
Starostin, Sergey (1991). Altayskaya problema i proisxojdeniye yaponskogo yazka. Moskva.
(http://starling.rinet.ru/Texts/Starostin_AP.pdf).
Starostin, S., A. Dybo, O. Mudrak (2003). Etymological Dictionary of the Altaic Languages. Leiden-
Boston: Brill. Elektronik format: The Tower of Babel (An Etymological Database Project).
Strahlenberg, Philipp Johann von (1730). Das nord und ostliche Theil von Europa und Asia. Stock-
holm.
Svitç, Illiç (1971). Opt sravneniya nostratiçeskih yazkov, b-k. Akademiya nauk SSSR: Moskva.
Svitç, Illiç (1976). Opt sravneniya nostratiçeskih yazkov, l-z. Akademiya nauk SSSR: Moskva.
Svitç, Illiç (1984). Opt sravneniya nostratiçeskih yazkov, r-q. Akademiya nauk SSSR: Moskva.
Tekin, Talat (2003). Altay Dilleri Teorisi. Makaleler I, Altayistik. (yay. Emine Ylmaz, Nurettin Demir)
s. 73-86. Ankara: Grafiker.
Vovin, Alexander (2005). The end of Altaic controversy. CAJ 49(1): 71-132.
Vovin, Alexander (2009). Koreo-Japonica, A Re-evalution of a Common Genetic Origin. Honolulu
and Center for Korean Studies. University of Hawai’i: University of Hawai’i Press.
Ylmaz, Emine (2017a). Altayistik Balamnda Macarca-Türkçe Dil likileri. Bilig 74: 291-312.
Ylmaz, Emine (2017b). Altay Dillerinin Genetik Akrabal Konusuna Glottokronoloji ve Lek-
sikoistatistik Açsndan Bak. Türkiye’de Kore Aratrmalar 1: 165-175. Ankara: Ankara Üni-
versitesi DTCF Yaynlar 422.
Tulip 2018 (1/1) · 15
sand: Researches, methods, trends
[email protected]
Abstract
Keywords
phonetic,
morphology,
typology,
method.
Since the beginnings of the 18th century, comparative historical studies on the Indo-European languages and linguistic relationships have started the debates about other language families. One of these families is called Altaic. Historical names used for Altaic languages include Tatar, Scythian, Turanian and Ural-Altaic etc. During the classical period of Altaic studies, researches primarily focused on etymological studies. With the progress of the com- parative linguistic methods, it is claimed that cognate words cannot prove a hypothetical language family. Therefore, morphological correspondences can more likely provide evidence for genealogical relationships between languages. Because of this, the focus of researches shifted from lexicon and phonological reconstruction to morphological, syntactic, semantic recon- struction. Accordingly, modern researches on Altaic theory now focus on morphological research, especially on verbal morphology.