uygulanan torkun etkileri ve gerilme deform as yon iliskileri effects of thigh ten ing torque to the...
TRANSCRIPT
CIVATALARIN ÇEKME DAYANIMLARINA SIKMA AMAÇLI
UYGULANAN TORKUN ETKİLERİ VE GERİLME-DEFORMASYON İLİŞKİLERİ
Ziya Turgut ÖZMEN
YÜKSEK LİSANS TEZİ MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ
GAZİ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
MART 2006 ANKARA
iii
CIVATALARIN ÇEKME DAYANIMLARINA SIKMA AMAÇLI UYGULANAN TORKUN ETKİLERİ VE GERİLME-DEFORMASYON
İLİŞKİLERİ ( Yüksek Lisans Tezi )
Ziya Turgut ÖZMEN
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ Mart 2006
ÖZET
Cıvatalara öngerilme verilmesi amacıyla uygulanan tork miktarının ne kadarlık bir kısmının cıvata kafası ile bağlanan parça yüzeyi arasındaki sürtünme sebebiyle kaybolduğu hususundaki belirsizlikler nedeniyle, öngerilme değerinin bilinçli veya bilinçsiz bir biçimde cıvatanın akma mukavemetinin üzerinde verilmesi sonucunda oluşabilecek risklerin belirlenmesi amacıyla, akma mukavemetinin üzerinde öngerilme sağlayacak değişik tork değerleri, M16 x 160, 6.8, DIN 931, numune cıvatalara tork anahtarı vasıtasıyla uygulanmış ve torklama sonrası çekme deneyleri özel bir aparat vasıtasıyla yapılmıştır. Elde edilen akma ve çekme mukavemet değerlerinin direkt çekme sonucu elde edilen değerlerle karşılaştırılması sonucunda akma mukavemetinde, tork artışıyla orantılı bir biçimde belli bir değere kadar artış gözlenmiştir ki bunun sebebi, Prandtl Reuss ve von Mises kriterlerinin beraber değerlendirilmesi sonucu, cıvata dairesel kesiti için ortaya çıkarılan elastoplastik yaklaşımla açıklanmaya çalışılmıştır.
iv
Çekme mukavemetinde herhangi bir düşüş gözlenmemiştir. Fakat akma mukavemetindeki artış cıvatanın deformasyon kapasitesinin düşmesine sebep olmuştur. Bilim Kodu : 914. 1. 073 Anahtar Kelimeler : Elastoplastik yaklaşım Sayfa Adedi : 73 Tez Yöneticisi : Prof. Dr. Mahmut ÖZBAY
v
EFFECTS OF THIGHTENING TORQUE TO THE TENSILE STRENGTH OF BOLTS
AND STRESS-STRAIN RELATIONS ( M.Sc. Thesis )
Ziya Turgut ÖZMEN
GAZI UNIVERSITY
INSTITUTE OF SCIENCE AND TECHNOLOGY March 2005
ABSTRACT
Because of the uncertainities about how much of the torque is lost due to the friction between the bolt head and the grip material surface , aiming to determine the risks result from giving preloads to the bolts exceeding the yielding point either consciously or not, M16 x 160, DIN 931, 6.8 Grade bolts are torked using a torque wrench at various values providing preloads over the yield point followed by tensile tests using a special apparatus. Ultimate tensile and yield strength values obtained from torqued tensile tests are compared with the results obtained from the direct tensile tests and a proportional increase in yield strength is observed according to the applied torque up to a certain value and this phenomenon is tried to be explained with an elastoplastical approach obtained from Prandtl Reuss and von Mises criterions on the circular section of the bolt .
vi
No decrease in ultimate tensile strenght was observed but increase in the yield strenght caused a decrease in the deformation capacity of the bolt. Science Code : 914. 1. 073 Key Words : Elastoplastical approach Page Number : 73 Adviser : Prof. Dr. Mahmut ÖZBAY
vii
TEŞEKKÜR
Çalışmalarım boyunca bilgi, tecrübe, destek ve anlayışını esirgemeyen
değerli hocam Prof. Dr. Mahmut Özbay’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Yine; yüksek lisans öğrenimine başladığım günden beri verdikleri manevi
destekten dolayı Aytemizler Makine San. Ltd. Şti. Üretim Müdürü Erol
Kürekci ve Genel Koordinatör Selim Bingöl’e, ayrıca çalışmamla ilgili
deneylerimi gerçekleştirmemde her türlü imkan ve kolaylığı sağlayan Mitaş
Cıvata San. Ltd. Şti.’deki çalışma arkadaşlarıma teşekkürü borç bilirim.
Son olarak; bugünlere gelmeme sebep olan anne ve babama, bu eğitim ve
öğrenim şansını bana sağlayan Türk Devleti’ne, edindiğim tüm bilgi ve
becerimi hayatımın sonuna dek Türk Milleti’nin hayrı için kullanacağıma and
içerek, teşekkür ederim.
viii
İÇİNDEKİLER Sayfa
ÖZET ..............................................................................................................iii ABSTRACT .....................................................................................................v TEŞEKKÜR ...................................................................................................vii İÇİNDEKİLER................................................................................................viii ÇİZELGELERİN LİSTESİ................................................................................xi ŞEKİLLERİN LİSTESİ ...................................................................................xii RESİMLERİN LİSTESİ ................................................................................ xiii SİMGELER VE KISALTMALAR ...................................................................xiv 1. GİRİŞ ..........................................................................................................1 2. CIVATA BAĞLANTILARININ TEORİSİ.......................................................2 2.1. Yüksek Dayanımlı Cıvataların Bağlanması ........................................3 2.2. Bağlantı Elemanları Üzerine Uygulanan Tork ve Yaratılan Öngerilme Kuvveti İlişkisi .................................................................13 2.3. Kendine Gelme .................................................................................19 2.4. Cıvataların Yeniden Kullanımı ..........................................................20 2.5. Galvaniz Kaplamalı Cıvata ve Somunlar ..........................................22 2.6. Rondelalar ....................................................................................... 25 2.7. Korozyon ve Kırılganlık .....................................................................26 2.7.1. Kimyasal korozyon ................................................................26 2.7.2. Elektromekanik korozyon.......................................................27 2.7.3. Gerilme korozyonu..................................................................28 2.7.4. Hidrojen kırılganlığı................................................................29 2.7.5. Gerilme kırılganlığı.................................................................29
ix
Sayfa 2.7.6. Gerilmeye bağlı korozyon kırılmaları..................................30 2.7.7. Hidrojen destekli gerilme korozyonu....................................31
2.7.8. Gerilme korozyonu üzerine alınacak önlemler.....................31
2.7.9. Korozyon yorulması.............................................................32
2.7.10. Sürtünme korozyonu ...........................................................33 2.7.11. Konsantre hücre korozyonu ................................................33 2.7.12. Erozyon korozyonu .............................................................33 2.7.13. Oyulma ve kavitasyon korozyonu .......................................33 2.8. Somun Mukavemetinin Etkisi ...........................................................33 3. CIVATALARDA GERİLME – DEFORMASYON İLİŞKİSİ .........................35
3.1. Elastik Sınır İçinde Burulma Sonrası Eksenel Yük Uygulanması .....................................................................................35 3.2. Elastik - Plastik Sınıra Kadar Burulma Sonrası Eksenel Yük Uygulaması ..............................................................................39 4. EKSENEL YÜK VE TORKUN EŞZAMANLI UYGULANMASI ..................40 4.1. Yapılan Kabuller ...............................................................................42 5. DENEY .....................................................................................................44 6. SONUÇ VE ÖNERİLER............................................................................57 KAYNAKLAR ............................................................................................... 59 EKLER ..........................................................................................................60 EK- 1. “Direkt Çekme Testi 1” İçin Yük – Uzama Eğrisi................................61 EK- 2. “Direkt Çekme Testi 2” İçin Yük – Uzama Eğrisi................................62 EK- 3. “Direkt Çekme Testi 3” İçin Yük – Uzama Eğrisi................................63 EK- 4. “24480 Kg.mm Torklu Çekme Testi 1” İçin Yük – Uzama Eğrisi…....64 EK- 5. “24480 Kg.mm Torklu Çekme Testi 2” İçin Yük – Uzama Eğrisi…....65 EK- 6. “24480 Kg.mm Torklu Çekme Testi 3” İçin Yük – Uzama Eğrisi…....66 EK- 7. “25500 Kg.mm Torklu Çekme Testi 1” İçin Yük – Uzama Eğrisi……67 EK- 8. “25500 Kg.mm Torklu Çekme Testi 2” İçin Yük – Uzama Eğrisi……68
x
Sayfa EK- 9. “25500 Kg.mm Torklu Çekme Testi 3” İçin Yük – Uzama Eğrisi…....69 EK-10.“30600 Kg.mm Torklu Çekme Testi 1” İçin Yük – Uzama Eğrisi……70 EK-11.“30600 Kg.mm Torklu Çekme Testi 2” İçin Yük – Uzama Eğrisi……71 EK-12.“30600 Kg.mm Torklu Çekme Testi 3” İçin Yük – Uzama Eğrisi…....72 ÖZGEÇMİŞ ...................................................................................................73
xi
ÇİZELGELERİN LİSTESİ
Çizelge Sayfa Çizelge 2.1. Temas sıkılığı sonrası somun döndürme miktarları...................7 Çizelge 5.1. Çekme testlerinde kullanılan numune cıvataya ait özellikler……………………………………………………………45 Çizelge 5.2. Yapılan çekme deneyleri sonucunda elde edilen değerler......49 Çizelge 5.3. Torksuz ve torklu çekmenin cıvatanın akma dayanımına etkisinin varyans analizi...........................................................50 Çizelge 5.4. Torksuz ve torklu çekmenin cıvatanın çekme dayanımına etkisinin varyans analizi...........................................................50 Çizelge 5.5. Torksuz ve torklu çekmenin cıvatanın deformasyon
kapasitesine etkisinin varyans analizi......................................51 Çizelge 5.6. 24480 kg.mm tork uygulanmış cıvatalar için kesitteki
elastik-plastik bölge oranlarına bağlı gerilme değerleri ...........54 Çizelge 5.7. 25500 kg.mm ve 30600 kg.mm tork uygulanmış cıvatalar
için kesitteki elastik – plastik bölge oranlarına bağlı gerilme değerleri......................................................................55
xii
ŞEKİLLERİN LİSTESİ
Şekil Sayfa Şekil 2.1. Somunun temas pozisyonu sonrası ek 180o dönüşü için yük – uzama ilişkisi. Cıvata bağlantısı M 22 x 140, A325 standartta cıvata ile A440 çeliğinden oluşmaktadır .....................6 Şekil 2.2. A325 standardında cıvatalar için diş açılmış kısmın döndürme kapasitesine etkisi ......................................................9 Şekil 2.3. A325 ve A490 standardındaki cıvataların yük-somun döndürme ilişkilerinin kıyaslanması .............................................10 Şekil 2.4. Kısa birleşim kalınlığına uygun boylu A325 cıvatalar için
yük uzama ilişkisi eğrisi ................................................................11 Şekil 2.5. A490 Cıvatalar için yük – uzama ilişkisi .......................................12 Şekil 2.6. A325 standartta cıvatalarda torklu ve direkt çekmeye bağlı yük – uzama ilişkileri ....................................................................17 Şekil 2.7. Sıkma amaçlı uygulanan torkun çekme gerilmesine etkisi ..........19 Şekil 2.8. A325 standartta cıvatanın yeniden kullanımı ...............................21 Şekil 2.9. A490 standartta cıvatanın yeniden kullanımı ...............................22 Şekil 2.10.Siyah ve galvanizli cıvatalar için yük - uzama ilişkisi ...................24 Şekil 3.1. Dairesel kesit için elastik ve plastik bölgelerin gösterimi...............35 Şekil 4.1. Burulmaya maruz silindirik çubuğun açısal deformasyonu ..........42 Şekil 5.1. Çekme cihazına bağlanan cıvataya uygulanan kuvvet ve momentler ..............................................................................44 Şekil 5.2. Çekme testlerinde kullanılan numune cıvata.................................45 Şekil 5.3. Cıvatalarda baş altı ronde çapı .....................................................52
xiii
RESİMLERİN LİSTESİ
Resim Sayfa Resim 5.1. Çekme cihazı ..............................................................................45 Resim 5.2. Çekme aparatına bağlı cıvata .....................................................46 Resim 5.3. Birleşik gerilmeye maruz bırakılarak kopan cıvata......................47
xiv
SİMGELER VE KISALTMALAR
Bu çalışmada kullanılmış bazı simgeler ve kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte
aşağıda sunulmuştur.
Simgeler Açıklama
a Kesit yarıçapı, mm
As Kesit alanı, mm2
c Elastik bölge yarıçapı, mm
C İntegral sabiti
d Cıvata nominal çapı, mm
d0 Ortalama cıvata ronde çapı, mm
D0 Cıvata ronde dış çapı, mm
dD Cıvata ronde iç çapı, mm
e x,y ve z yönlerindeki toplam gerinim
E Elastisite modulü, kg/mm2
G Kayma modulü, kg/mm2
k Torklama katsayısı
K Bulk modülü, kg/mm2
ℓ Gerilmeye maruz cıvata boyu, mm
Mstop Uygulanan toplam sıkma torku, kg.mm
Msa Sürtünme nedeniyle kaybolan tork, kg.mm
Ms Burulmaya sebep olan tork, kg.mm
xv
Simgeler Açıklama
N Cıvata üzerinde oluşan öngerilme kuvveti, kg
P Hidrostatik basınç, kg/mm2
r Yarıçap, mm
T Tork, kg.mm
Y Birleşik gerilme, kg/mm2
σ Uygulanan gerilme, kg/mm2
σult En büyük çekme gerilmesi, kg/mm2
σak ort Ortalama akma gerilmesi, kg/mm2
σult ort Ortalama çekme gerilmesi, kg/mm2
τ Kayma gerilimi, kg/mm2
μ0 Sürtünme katsayısı
θ0 Birim uzunluk için burulma açısı
Ψ Boydaki deformasyon açısı, rd
Φ Kesitteki deformasyon açısı, rd
Poisson oranı ט
α Uzama-burulma oran sabiti
Є Gerinim Є0 Akmanın başladığı andaki gerinim Єx x doğrultusundaki gerinim Єy y doğrultusundaki gerinim Єz z doğrultusundaki gerinim
xvi
Simgeler Açıklama
λ Gerilme artışına bağlı mutlak çarpan S Cıvata anahtar ağzı mesafesi, mm E Cıvata köşegen uzunluğu, mm K Cıvata kafa yüksekliği, mm L Cıvata boyu, mm Ls Cıvata şaft boyu, mm B Cıvata diş uzunluğu, mm D Cıvata şaft çapı, mm
xvii
Kısaltmalar Açıklama
AAR Association of American Railroads
ABD Amerika Birleşik Devletleri
ASTM American Society for Testing and Material
DC Direct Current
DIN Deutsches Institut für Normung
RCRBSJ Research Council on Riveted and Bolted Structural Joints
RCSC Research Council on Structural
Connections SAE Society of Automative Engineers
1
1. GİRİŞ Günümüzde bağlantı elemanı olarak kullanımı en yaygın olan cıvatalara
öngerilme verilmesi amacıyla uygulanacak tork miktarı hakkında halen net bir
cevap verilememektedir.
Klasik yaklaşım, cıvatanın akma mukavemetinin % 75 ‘ i oranında bir
öngerilme değeri verilmesini öngörse de; son yıllarda en üst seviyede
mengene kuvveti sağlanması açısından akma mukavemetine eş hatta bu
değerin üzerinde öngerilme verilmesi görüşü ağır basmaktadır.
Montaj alanındaki şartlar göz önüne alındığında klasik yaklaşıma göre uygun
öngerilmenin verilmesi için cıvataya uygulanacak en pratik sıkma yöntemi
sağlıklı olmamakla beraber tork anahtarı kullanımıdır. Sağlıklı olmamasının
sebebi, sıkma esnasında sürtünme yüzeylerinin dış etkenler sebebiyle,
verilmesi gereken tork miktarının hesabında kullanılan sürtünme katsayısına
sahip olup olmadıkları hususundaki şüphedir.
Örneğin; yüzeylerde yağ kalıntısı var ise, cıvata sıkılması gerektiğinden daha
fazla, yüzeyler paslı ise, sıkılması gerektiğinden daha az sıkılmış olacaktır.
Bu çalışmanın amacı; akma sınırının üzerinde uygulanan torkun, cıvatanın
akma ve çekme mukavemetlerine etkisini deneysel olarak araştırmak ve
ortaya çıkan sonuçları elastoplastik yaklaşımla irdelemektir. Böylece, fazla
sıkma sebebiyle cıvatanın ne büyüklükte bir kopma riski ile karşı karşıya
olduğu hususunda bir görüş ortaya konulabilecektir.
Bu amaçla 12 adet aynı yığından seçilmiş cıvata için, direkt çekme ve
torklanmış çekme testlerine tabi tutmak suretiyle, akma ve çekme
mukavemetleri tespit edilmiştir. Elde edilen değerler, Prandtl Reuss ve von
Mises kriterlerinin ortak çözümüyle elde edilmiş ve dairesel kesitteki burulma
ve çekme birleşik gerilmesini plastik bölge için açıklayan elastoplastik
yaklaşımda kullanılarak sonuca teorik açıdan bir bakış kazandırılmıştır.
2
2. CIVATA BAĞLANTILARININ TEORİSİ Son yıllara kadar cıvata ile sabitlenmiş birçok tasarımda, ön gerilme
yüklerinin, cıvatanın akma mukavemetinin % 70 - 75’ i oranında uygulanarak,
geriye bırakılan kapasitenin de, tork-öngerilme kuvveti arasındaki ilişki
üzerindeki belirsizlikler ve ek olarak yapı üzerine uygulanacak yüklerin
taşınması amacıyla atıl olarak bırakılması fikri hakim olmuştur. Böylece
cıvataların tamamıyla elastik bölge içinde kalmaları ve akma
mukavemetlerine ulaşmamaları sağlanmıştır.
1940’ lardan sonra uygulanan diğer bir yaklaşım ise bağlantı elemanlarına
akma mukavemetinin üzerinde ön gerilme kuvvetleri uygulayarak mümkün
olabilecek en üst tespit (mengene) kuvvetine sahip olabilmekti. Bu sayede
yüksek mengene kuvveti ile sağlanan sürtünme kuvveti, dış yüklerin
karşılanmasında, yukarıdaki uygulamaya kıyasla bağlantı elemanı üzerinde
oluşan kayma gerilmelerini daha iyi karşılayabilecekti.
Son on yıl içerisinde gelişmiş sıkma teknikleri ile akma noktasında ön gerilme
kuvveti uygulamanın birçok yararı olduğu gözlemlenmiştir. Ancak
sınırlamaları mevcuttur.
Akma mukavemetine kadar ön gerilme yaratma fikri sadece sabit
bağlantılarda kullanılabilir. Teorik olarak, sabit bağlantılarda tek bir bağlantı
elemanının kullanıldığı, bağlantının ve bağlantı elemanının tam esnek yapı
gösterdiği, dış yüklerin bağlantı elemanı doğrultusunda etki ettiği ( sadece
çekme mukavemeti ) ve dış yüklerin uygulandığı düzlemlerin aynı ön gerilme
ile sabitlenen yüzeyde olduğu öngörülmektedir. Bu teorik yaklaşımdan
oluşacak sapmalar akma mukavemetine kadar uygulanan ön gerilme
kuvvetleri prensibi üzerinde riskler oluşmasına neden olacaktır. Pratik-gerçek
uygulamalarda yükler değişik düzlemler üzerine etki etmekte, dış yükler
dinamik ve yorulma yaratacak şekilde oluşmakta, çekme yükleri ile birlikte
kayma yükleri etki etmekte, dış yüklerin doğrultuları merkezden kaçık
3
olabilmekte ve tek bağlantı elemanı yerine çoklu bağlantı elemanı ile tespit
yapılabilmektedir.
Diğer bir sınırlandırma, bu uygulamanın sadece, yüksek süneklik gösteren
SAE (Society of Automative Engineers) 5 ve 8 kalite bağlantı elemanları
üzerinde yapılmasıdır. Yüksek mukavemetli malzemeler (10.9 kalite
cıvatalar) yüksek gerilimlere tabi tutulduklarından gerilim korozyonu etkileri ile
kırılmaya karşı hassastırlar. Çelik yapılar üzerindeki ısıl değişimlere bağlı
olarak ortaya çıkan yükler, ciddi problemler oluşturabilir.
Bağlantı elemanları; karışık geometrik şekilleri itibarı ile dinamik yükler
karşısında, aynı malzemeden yapılmış düz bir silindirik şeklin göstereceği
yorulma mukavemetinin ancak %30’ una sahip olmaktadırlar (1).
2.1. Yüksek Dayanımlı Cıvataların Bağlanması 1985’ten önceki uygulamalarda tüm yüksek dayanımlı cıvataların, gerekli
olup olmadığına bakılmaksızın yüksek seviyede ön gerilme sağlamak amacı
ile bağlantıları yapılırdı. Böylece tüm bağlantılar için standart bir bağlama
prosedürü oluşturulmuş oluyordu. Ama ekonomik olarak, ön gerilme
gerektirmeyen cıvatalar için bağlama maliyeti artıyor ve ayrıca bu cıvataların
testlerinin de yapılması gerekiyordu. 1985 yılında RCSC (Research Council on Structural Connections), tüm yüksek dayanımlı cıvatalara bağlantıları
esnasında minimum çekme dayanımlarının %70’i kadar bir ön gerilme
verilmesi ve bu cıvataların yalnızca direkt çekmeye maruz veya kaymanın
kritik olduğu bağlantılardaki cıvatalar ile sınırlı kalmasına dair bir uygulama
başlattı. Yalnızca kayma gerilimine maruz (yataklama tip) cıvatalar için ise bu
yükümlülük kaldırıldı (3).
Daha sonraki yıllarda Maney, ardından Pauw ve Howard’ın uyguladığı testler
tork-gerilme ilişkilerinde büyük farklılıklar olduğunu gösterdi (7,8). Aynı
yığından alınan cıvatalar, gerekli ortalama çekme değerinden %10 civarında
sapmalar göstererek koptu. Bunun sebebi dişlerin durumu, yüzey kalitesi,
4
yağlama ve diğer; enerji kaybına cıvatada gerilmeye neden olmadan sebep
olan faktörlerdi.
Yüksek dayanımlı cıvatalar için sahada kazanılan tecrübeler de tork-gerilim
ilişkisinin kararsız yapısını doğrulamaktadır.
RCSC’nin 1980’den önceki şartnameleri yüksek dayanımlı cıvataların
kalibreli anahtarlarla, somun döndürme metoduyla veya direkt çekme
indikatörleriyle sıkılmalarına müsaade ediyordu. İlk prosedür tork kontrollü,
son iki prosedür ise gerinim ve şekil değiştirme kontrollüdür (3).
RCSC’nin 1980 yılı standardı kalibreli anahtarların kullanımını kaldırdı. 1979
yılında yapılan bir araştırmaya göre ABD (Amerika Birleşik Devletleri)’deki
montajların % 36’ sının kalibreli anahtarlarla yapıldığı ortaya konmuştu.
1985 yılında RCSC standardı montajlarda kalibreli anahtar kullanım
metodunu; gereksinimlerin daha açık bir ifadesi ve sınırlamaları ile tekrar
uygun gördü (3).
Kalibreli anahtar metodunda, anahtar, istenilen tork değerine ulaşıldığında,
boş dönecek şekilde (ayarlanır) kalibre edilir. Pratikte, montajda kullanılacak
cıvatalardan numuneler alınarak, cıvatadaki gerilmeyi direkt olarak gösteren
kalibre cihazında sıkılırlar. Anahtar, gerekli ön gerilmeden minimum %5
büyük cıvata gerilmesinde boşa dönecek şekilde ayarlanır.
Sıkılan parça ile döndürülen somunun temas yüzey bölgesi arasındaki
sürtünmedeki değişimleri en aza indirmek maksadıyla, sertleştirilmiş
rondelalar sıkma esnasında somun altına eklenir.
Kalibreli anahtar metodunun bir çok olumsuz yönü mevcuttur. Çünkü, metotta
yalnızca tork kontrolü esas olduğundan, somun ve cıvata dişleri ile somun ve
rondela arasındaki sürtünme dikkate alınmaz.
5
Suda eriyebilir yağlayıcılar yağmur veya nem ile iş göremez hale gelebilir
veya dişler toz veya yağa bulaşabilir. Sonuç kararsız bir tork-gerilim ilişkisidir
ve bu kalibrasyon işleminde dikkate alınmaz. Japonya’da, A Kalite Yüksek
Dayanımlı cıvata setleri ile anılan somun ve rondelalar bu problemlerin
giderilmesi maksadıyla kimyasal bir kaplamaya maruz bırakılırlar. Bu
kaplama somun ve cıvata dişleri arasındaki ve rondela ile somun arasındaki
sürtünmeyi azaltır. Yine de bu kaplama da zaman ve sıcaklıkla etkisini
yitirebilmektedir.
Tork kontrollü yöntemin bu dezavantajları nedeniyle, çok daha güvenilir bir
metot geliştirildi. AAR (Association of American Railroads), ücra bölgelerdeki
imkansızlıları da dikkate alarak, bir çok test sonucunda, cıvata geriliminin
kontrolü için somun döndürme metodunu geliştirdi (9). Bu testler sonucunda;
“somunun elle sıkılması sonucunda anahtarla gerçekleştirilecek 360o bir
dönüş, gerekli cıvata gerilimini yaratmaya yeterlidir” kabulü yapılmıştır. 1955
yılından RCRBSJ (Research Council on Riveted and Bolted Structural Joints)
bu metodu alternatif bir metod olarak kabul etmiştir.
360o döndürme metodu için elde edilen deneyimler göstermiştir ki elle elde
edilen sıkılık 360o dönüşe başlama noktasının güvenilirliği açısıdan
yetersizdir.Yüzey düzgünsüzlükleri, dişlerdeki kusurlar ve toz birikimleri gibi
sebeplerle, elle sıkma pozisyonunu belirlemek zordur ve zaman kaybına yol
açmaktadır.
Bethlehem Steel Corporation, çalışmaları sonucu yenilenmiş bir “somun
sıkma” metodu geliştirdi. (AAR çalışmaları ve ek olarak kendi sürdürdüğü
testler sonucunda). Bu metotta somun elle sıkma yerine, darbeli anahtar
yardımıyla “temas pozisyonuna” kadar sıkılır. Temas pozisyonundaki somun
cıvatanın boyuna bağlı olarak 180o veya 270o oranında döndürülür. Temas
pozisyonu anahtarın darbeli vuruşa başladığı sıkılık derecesi olarak
tanımlanır. Bu kritik nokta, somunun dönmesiyle, somun yüzeyi ile bağlanan
parça arasındaki sürtünme başlangıcıdır. Cıvatanın “temas pozisyonuna”
getirilmesi, cıvatada küçük sıkma kuvvetlerine sebep olur. Genelde, temas
6
pozisyonunda cıvata sıkma kuvvetleri önemli ölçüde değişiklik gösterebilirler.
Çünkü uzamalar halen elastik bölgededir. Şekil 2.1 ’de M 22 x 140 çaplı
A325 cıvatalar A440 test çeliği üzerinde denenerek, sıkma kuvvet aralığı ve
temas pozisyonu için cıvata şekil değiştirmeleri gösterilmiştir. Temas
pozisyonu için ortalama sıkma kuvveti 11,8 tondur. Bu testteki temas
pozisyonu darbeli anahtar ile sağlanmıştır.
Şekil 2.1. Somunun temas pozisyonu sonrası ek 180o dönüşü için yük –
uzama ilişkisi. Cıvata bağlantısı M 22 x 140, A325 standartta cıvata ile A440 çeliğinden oluşmaktadır ( 3 )
Bu yenilenmiş somun sıkma metodu RCSC’ nin 1960 standartlarına dahil
edilmiştir.
19 mm çapta veya bu çaptan büyük cıvatalar için, darbeli anahtar ile
sağlanan temas pozisyonu yaklaşık olarak operatörün tüm gücüyle normal
7
anahtar kullanarak sağladığı sıkılığa eşittir. Daha uzun ve daha büyük çaplı
cıvatalar için, standart duruma göre, temas yükü ile oluşan kuvvet daha az;
daha kısa veya daha küçük çaplı cıvatalar için daha çok olacaktır.
Bu farklar, değişik durumlar için temas pozisyonundan sonra gerekli, değişen
döndürme dereceleri dikkate alınarak tüm durumlar için temas sıkılığının
ortak tanımı ile standartta yerini almıştır.
Çizelge 2.1’ de görüldüğü üzere, cıvata başı altından uca kadar boyları,
cıvata çapının 4 katından büyük, 8 katından küçük cıvatalar için RCSC
standardı temas pozisyonundan sonra 180o dönüşü gerekli görmektedir.
Eğer cıvata boyu, cıvata çapının 4 katından küçükse 120o dönüş, 8 katından
büyükse 240o dönüş gereklidir. Test sonuçları boyları çaplarının 12 katından
büyük olan cıvatalar için uygun değildir (6).
Çizelge 2.1. Temas sıkılığı sonrası somun döndürme miktarları (3)
Cıvata boyu (cıvata başı altından uç
noktaya kadar)
Birleştirilen parça
yüzeyleri cıvata
eksenine dik
Birleştirilen parça yüzeylerinden biri 1/20’
den fazla olmamak şartıyla eğimli
Birleştirilen parça yüzeylerinden her ikisi de 1/20’ den fazla olmamak şartıyla eğimli
Cıvata çapının 4 katı ve daha
kısa boylar 120o 180o 240o
Cıvata çapının 4 ila 8 katı
arası boylar 180o 240o 300o
Cıvata çapının 8 ila 12 katı arası boylar
240o 300o 360o
Somun döndürme metodu ile gerilme kontrolü aslen bir gerinim kontrolü
sayılabilir. Eğer cıvatanın uzaması elastik bölge içinde kalırsa, başlama
noktası somun döndürme miktarı ve doğruluğu ön gerilmenin belirlenmesinde
çok etkili olacaktır.
8
Ama plastik bölgede; yük-uzama eğrisinde; temas sıkılığındaki değişimlerin,
monte edilen cıvatanın ön gerilmesinde çok küçük değişimlerle sonuçlanması
sebebiyle nispeten daha düz olduğu görülür. Bu plastik davranış tüm
cıvatalar için ortak bir özelliktir ve somun ile sıkılan parça arasında kalan dişli
kısımdaki lokal akmadan kaynaklanır. Cıvatanın bu durumdan sonraki
yapısal performansına istenilmeyen bir etkisi yoktur.
1960’taki araştırmalar 90o dönüşünün A325 standartta cıvatanın tüm boyları
için uygun olduğunu göstermiştir.
RCSC’ nin 1962 standardında cıvata boyundan bağımsız olarak 90o dönüş
uygun görülmüştür.
1964 yılında RCSC standardı, A325 ve A490 cıvataların her ikisini de
kapsaması açısından yeniden değiştirildi. A490 cıvata için yapılan testler,
birleşim kalınlığı, başka bir deyişle cıvatanın birleştirdiği parçaların toplam
kalınlığı, cıvata çapının 8 katı civarında bir kalınlıkta ise, bu cıvatalara
verilecek gerekli öngerilme için 270o dönüş gerektiğini göstermiştir. Bu
sebeple; gerekmemekle beraber saha uygulamalarında kolaylık amacıyla
hem A325, hem de A490 cıvatalar için 270o dönüş standartça uygun
görülmektedir.
100 mm veya cıvata çapının 4 katından büyük birleşim kalınlıkları için
kullanılacak A325 cıvatalara uygulanan kalibrasyon testleri, 90o dönüşün,
elastik bölgede uygun cıvata gerilimlerini sağladığını göstermiştir. Bu testler
ayrıca ölçüsüz somun dönüşlerinden kaynaklanan kırılmalara karşı yeterli
güvenlik sınırını da belirlemiştir.
Birleşim kalınlığı 100 mm veya cıvata çapının 4 katına eşit bağlantıda
kullanılacak cıvatanın, birleşim kalınlığı içinde kalan diş boyu kısa ise cıvata
ek olarak, kopmadan önce 360o dönüşü kaldırabilecek deformasyon
kapasitesine sahiptir. Şekil 2.2’ de birleşim kalınlığında uzun diş boyu olan
cıvataların ek olarak 540o ila 900o ek dönüşü kaldırabilecek deformasyon
9
kapasitelerinin olduğu gösterilmiştir. Şekil 2.3’de A325 cıvatalar ile
kıyaslanmak üzere A490 cıvataların benzer testlere tabi tutularak almış
olduğu hal gösterilmiştir.
Şekil 2.2. A325 standardında cıvatalar için diş açılmış kısmın döndürme
kapasitesine etkisi ( 3 ) Elastik sınıra kadar her iki standartta cıvatanın da, esas itibariyle aynı yük-
somun döndürme miktarı ilişkileri mevcuttur.
180o dönüş için, A490 cıvataları, A325 cıvatalarına göre yaklaşık olarak %20
daha fazla çekme gerilimi oluşturmuştur. Ama bu özellik, A325 cıvatalarına
göre somun döndürme kapasitesi açısından daha düşük bir performansa
sahip olmalarına sebep olmuştur. Bu çalışmalar göstermiştir ki cıvatanın
burularak kırılmasını önlemek açısından; güvenlik faktörü temas sıkılığından
itibaren 180o dönüş sonrası A325 cıvatalar için 630o, A490 için 450o
dönüştür. Kısa birleşim kalınlığına uygun cıvatalar için (boyu 4 çap
ölçüsünden küçük cıvatalar) güvenlik faktörü, 120o dönüş sonrası 360o’den
küçüktür.
10
Burulma sebebiyle kırılmadan kaçınmak amacıyla bu cıvataların montajında
çok daha dikkatli olunmalıdır.
Şekil 2.3. A325 ve A490 standardındaki cıvataların yük-somun döndürme
ilişkilerinin kıyaslanması ( 3 )
Şekil 2.4, 22 mm çaplı 60 mm uzunluğunda A325 cıvatalar için yük-uzama
eğrisini göstermektedir. Düşük ve yüksek sertlikli cıvatalarda, birleşim
kalınlığı içinde 1 ½ veya 2 ½ diş kalacak şekilde bazı testler uygulanmıştır.
Bu cıvataların sünekliğinde her iki parametrenin de büyük etkisi vardır.
Yüksek sertlik demek yüksek dayanım ve az süneklik demektir.
Cıvata uzamasının büyük bir kısmı birleşim kalınlığı içinde kalan diş açılmış
bölümde oluştuğundan, bu bölüm ne kadar uzun olursa süneklik de o ölçüde
artar. Standardın gerekliliği olan 120o dönüş her halükarda belirlenmiş
minimum ön gerilme değerinden daha büyük bir gerilme oluşturur. Kısa
bağlantı mesafeli A490 cıvataları A325’lere göre daha az sünektir.
11
Şekil 2.4. Kısa birleşim kalınlığına uygun boylu A325 cıvatalar için yük -uzama ilişkisi eğrisi ( 3 )
Şekil 2.5’de, büyük çaplı, kısa birleşim kalınlığına uygun boylu A490 cıvatalar
için yayınlanmış test sonuçları gösterilmektedir. Birleşim kalınlığı içinde kalan
yeterli diş açılmış uzunluk sebebiyle, bu cıvatalar, hem yüksek hem düşük
sertlik durumları için uygun miktarda süneklik gösterirler. Fakat aynı sebeple,
temas sıkılığı ardından uygulanan 120o dönüş, gerekli ön gerilimi sağlamak
açısından yeterli değildir.
Yüksek dayanımlı, özellikle A490, büyük çaplı cıvataların kullanıcılarının,
RCSC standardının, kısa birleşim kalınlığına uygun boylu cıvataların montajı
açısından gerekli ön gerilmenin oluşturulması durumunu karşılama açısından
yeterli olmadığını bilmeleri gereklidir. Bu tür cıvatalar kayma dirençli
bağlantılarda kullanılacaksa , yük gösterici cihazda kalibrasyon testlerinin
yapılması tavsiye edilir.
12
Şekil 2.5. A490 Cıvatalar için yük – uzama ilişkisi ( 3 )
1985 RCSC standardı, standart yüksek mukavemetli standart cıvataların yük
gösterici rondelalar ile kullanımına müsaade etmektedir. Direkt gerilim
gösterici olarak en çok bir yüzünde çevre boyunca çıkıntılara sahip özel
rondelalar kullanılır. Cıvataya öngerilme verildikçe rondela çıkıntıları ile
sıkılan malzeme arasındaki boşluklar kapanır. Boşluğun ölçülmesi ile ön
gerilme arasında ilişki kurulabilir. Boşluğun ölçümü için gereken zaman
sebebiyle, sadece lokal ölçümler yapılır ve sertleştirilmiş yüzeye karşı
çıkıntıların dayanımı, somun ve cıvata üzerinde döndürülen rondelanın
dönmemesi konusunda özen gösterilmelidir.
RCSC standartları, direkt gerilim göstericilerin kullanımında yükün
doğrulanması konusunda gerekli şartları içerir. Gerilim kontrollü cıvatalar bu
kategoriye dahil edilmelidir.
13
Kalibreli anahtar metodu Japonya’da en çok kullanılan metottur. Alternatif
olarak, bazı montajlar, cıvata dişlerindeki ilk akmayı ortaya çıkaran bir metot
ile yapılabilir. Bu metotta, doğru akım motorlu, elektrikli bir anahtar kullanılır.
Dc motordaki tork direkt olarak çekilen akıma bağlı olduğundan, cıvata
geriliminin kontrolünde kullanılabilir. Anahtar monitöründen işlemdeki ilk
dalgalanma tespit edilir ve anahtarın daha fazla sıkması engellenir.
Belirlenmiş minimum gerilme ilk akmanın altında olduğundan bu metot
yeterlidir.
Standartlar gereği; cıvata başı ve somunla temas halindeki yüzeylerin cıvata
eksenine dik yüzeyleri ile arasındaki eğim 1/20’ yi geçmemelidir. Illinois
Üniversitesi’nde sürdürülen çalışmalarda eğimli yüzeylerin etkisi
araştırılmıştır (10). A325 cıvataları bu eğime kadar deforme olacak kadar
sünektir. Daha büyük eğimler cıvata mukavemetini ve sünekliğini
etkilediğinden uygun değildir. Bu testler sonucunda; eğimli rondelaların
kullanılmadığı, 1/20 eğimli parçalı birleşimlerde, gerekli minimum gerilmeyi
sağlamak amacıyla ek somun dönüşü gerekliliği anlaşılmıştır. Eğer yalnızca
bir yüzey eğimli ise, somun dönme miktarı 270o olmalı, eğer her iki yüz de
1/20 eğimli ise, dönme miktarı 300o olmalıdır.
Eğimli rondelalar bu ek dönüşleri ortadan kaldırmak amacıyla kullanılabilirler.
2.2. Bağlantı Elemanları Üzerine Uygulanan Tork ve Yaratılan Öngerilme Kuvveti İlişkisi Ön gerime kuvvetlerini oluşturma amacıyla, tanımlanmış bir cıvatanın hangi
tork kuvveti ile sıkılması gerektiğine dair kesin ve standart bir cevap verilmesi
daha önce anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere tam olarak mümkün değildir.
Tüm yapılan araştırmalara rağmen tork-öngerilme ilişkisi üzerindeki
belirsizlikler giderilememiştir. Yayınlanmış makalelere, ortaya konan verilere
rağmen bu konudaki gelişmeler devam etmekte ancak halen net bir yanıt
14
verme imkanı bulunmamaktadır. Dikkat edileceği üzere bağlantı elemanları
üzerindeki standartlarda, boyutsal gereklilikler, toleranslar, akma-çekme
mukavemetleri, uzama ve tokluk değerleri belirtilmesine rağmen tork
değerleri verilememektedir.
Tork değerleri üzerine genel yaklaşımlar sunan DIN 18800 gibi standartlarda
yüzey kaplama ve yük koşullarına göre, öngerilme vermek amacıyla
uygulanan tork değeri, M30, 10.9 kalitede bir cıvata için 126401 kg.mm ila
224400 kg.mm arasında, yani % 77 sapma içeren bir değişim göstermektedir
(1).
Gerçek hayatta bu sapma oldukça büyüktür. Örnek olarak, aynı tarihte aynı
üretici tarafından aynı malzeme kullanarak üretilmiş 10 adet cıvatanın aynı
bağlantılarda aynı operatör tarafından aynı torklama aleti ile test edildiği ve
tüm donanımın birbiri ile aynı olması için azami dikkat gösterildiği uygulama
bir örnek olarak alınabilir (1). Oluşan öngerilme kuvvetleri ölçüldüğünde
ortalama değerin %10 altında ve üstünde gerilmeler oluştuğu gözlenecekir.
(Toplam sapma %20). Bu sapma, bağlantı elemanları üzerinde görülen,
yüzey kalitesi, yağlama, alet performans farklılıkları, operatör uygulamaları
gibi önlenemez farklılıklardan meydana gelmektedir. En pahalı ve hassas
araçlar ile dahi bu farkı (+/-) % 5 sapmanın altına indirmek mümkün
olamamaktadır (Toplam sapma % 10).
Gerçek saha sonuçlarına göre uygulanan tork ve oluşan öngerilme kuvvetleri
% 25 ve hatta daha büyük sapmalar oluşturmaktadır. Bu nedenle özellikle
sünekliği düşük DIN 6914, 10.9 kalite ağır hizmet cıvatalarında olduğu üzere
ön gerilme kuvvetleri mutlaka sahada kontrol edilerek ölçülmeli ve uygun tork
değeri bu şekilde saptanmalıdır.
Tork-öngerilme kuvveti ilişkisi üzerine oluşturulan karmaşık matematiksel
formüllerin bazı basit öngörüler ile aşağıda verilen amprik yaklaşımla
doğrulandığı görülmektedir.
15
T = k x d x P [2.1]
Burada,
T= Tork, kg.mm
k = Torklama katsayısı
d = Bağlantı elemanı nominal çapı, mm
P = Cıvata üzerinde oluşan ön gerilme kuvveti, kg
olarak alınabilir. Burada en önemli ve tespiti zor olan değişken k, torklama
katsayısıdır.
Temiz, kaplamasız ve üretildikleri gibi kullanılan cıvatalarda k değeri tipik
olarak 0,20’dir. Kaplamasız bu cıvata oksitlenmeye başladığında ise k değeri
0,30 ve üzerinde alınabilir.
Eğer, cıvatalara kadmiyum kaplama uygulanmış ise k değeri 0,17, elektro
çinko kaplama uygulanmış ise 0,22, sıcak daldırma çinko kaplama
uygulanmış ise 0,25 alınabilir.
Ancak, torklama sırasında dişler üzerinde yağ mevcutsa k değeri 0,1’e
düşecektir.
Tüm yüzey koşulları düşünüldüğünde, k değerinin 0,06 ile 0,35 arasında
değiştiği görülmektedir.
M30, 10.9 kalite, sıcak daldırma galvaniz kaplama cıvatalarda sahada
uygulanan 224400 kg.mm tork,
k = 0,25; sıcak daldırma galvaniz kaplama için torklama katsayısı
d = 29,23 mm; M30 cıvata için minimum anma çapı olduğundan,
16
P = 30708 kg öngerilme kuvveti oluşturacaktır ki bu değer, DIN 6914
standardına göre M30 - 10.9 kalite cıvata için emniyetli yük olarak
öngörülmüş 44880 kg değerinin altında kalmaktadır.
Ancak, daha önce değinildiği üzere eğer diş üzerinde yağ mevcut ise aynı
tork değeri k sabitinin 0,1 değerini alması sebebiyle P=74766 kg öngerilme
kuvveti oluşturacaktır ki bu değerde bir ön gerilme kuvveti 44880 kg olan
standardın belirttiği güvenli kuvvetin üstündedir ve cıvata akmaya
uğrayacaktır.
Üstelik açıklandığı üzere bu değerde % 25 oranında sapma yaşanmasının
kuvvetle muhtemel olduğu göz önüne alındığında neredeyse standardın
öngördüğünden 2 kat daha fazla yükleme söz konusu olabileceği ortaya
çıkmaktadır.
Kayma ve çekme gerilmelerinin birlikte etkimesi, sıcak daldırma çinko
kaplama ve yağ etkenleri sebebiyle seçilmesi gerekli tork değeri 224400
kg.mm yerine 126480 kg.mm olmalıdır ki; oluşacak öngerilime kuvveti 43248
kg olsun ve güvenli değer olan 44880 kg değerinin hemen altında kalsın (1). Eksenel bir yüke maruz bir cıvatanın performansını diş açılmış bölgesi
belirlediğinden, cıvata malzemesinin gerilme-gerinim ilişkisinden ziyade,
cıvatanın yük-uzama ilişkisi ön plandadır.
1985 yılında yüksek dayanımlı cıvatalar için minimum çekme dayanımı ve diş
sıyırma yükleri tanımlanmıştır. Diş sıyırma yükü yaklaşık olarak akma
dayanımına eşittir.
Cıvatanın gerçek mekanik özelliklerini belirlemek için ASTM
(American Society for Testing and Material), cıvata çeşitlerinin tümü için
direkt olarak çekme testinin uygulanması gerektiğini öngörmüştür.
17
Pratikte, cıvata öngerilme kuvveti, birleştirilecek parçaların direncine karşı
somunun sıkılması suretiyle elde edilir. Somuna tork uygulandığında, somun
ile malzeme arasındaki sürtünme nedeniyle kaybolan miktar, direkt olarak
cıvataya çekme gerilimi olarak transfer olur. Bu sıkma işlemi birleşik çekme-
kayma gerilimi ile sonuçlanır. Bu sebeple torklanmış çekme testi için yük-
uzama ilişkisinin, direkt çekme testi için yük-uzama ilişkisinden farkları
irdelenecektir. Özellikle, direkt çekme testinden elde edilen maksimum
çekme, deformasyon ve akma mukavemeti değerlerindeki torklama sebebiyle
meydana gelen değişim üzerinde durulacaktır.
ASTM’nin yürüttüğü araştırmalar sonucunda cıvatanın maksimum çekme
dayanımında % 5 ila 25 değerleri arasında, torklanmış çekme sebebiyle
düşüş gözlenmiştir. Bu ortalama olarak %15’e tekabül etmektedir (3).
Şekil 2.6. A325 standartta cıvatalarda torklu ve direkt çekmeye bağlı yük –
uzama ilişkileri ( 3 ) σ : Uygulanan çekme gerilimi
σult : En büyük çekme gerilimi
18
Yük açısından olduğu gibi, torklanmış çekme testine maruz cıvataların, direkt
çekmeye maruz olanlara oranla deformasyon kapasiteleri de düşüktür.
Belirlenmiş minimum çekme gereksinimlerinin karşılanıp karşılanmadığını
belirlemek için, standatlar, eğer cıvata boyları 3 çap ölçüsünden uzunsa veya
cıvata çapı A325 standardında üretilmiş cıvatalar için 36 mm’ den, A490
standardında üretilmiş cıvatalar için 24 mm‘den küçük ise direkt çekme testini
gerekli görmektedir. Daha büyük çaplı veya daha kısa boylu cıvatalar için de
çekme testi tercih edilebilir. Yine de uzun cıvatalardan elde edilen çekme
numuneleri ile yapılan testler uygundur.
3 çap ölçüsünden kısa boylu cıvatalar için en küçük ve en büyük sertlik
değerlerini karşılamak yeterli bir kriterdir.
Yapılan testler göstermiştir ki; üretilen cıvataların gerçek çekme dayanım
değerleri, minimum gerekli çekme değerlerinin oldukça üzerindedir. A325
standardında üretilmiş cıvatalar için bu oran %18’dir (3).
Cıvataya öngerilme somun sıkılarak verildikten sonra, cıvata direkt çekmeye
maruz bırakılırsa bu maksimum çekme gerilmesini önemli ölçüde etkilemez
(3). Şekil 2.7 ’ den cıvataya ön gerilme vermek amaçlı uygulanan torkun,
cıvatanın çekme dayanımında ihmal edilebilir bir etkisi olduğu görülebilir. Bu
demektir ki ; tork uygulanarak monte edilen cıvatalar direkt çekme yüklerini,
maksimum çekme dayanımlarında kayda değer bir azalma olmadan
taşımaya devam ederler (3).
19
Şekil 2.7. Sıkma amaçlı uygulanan torkun çekme gerilmesine etkisi ( 3 )
2.3. Kendine Gelme
Bağlantısı yapılan cıvatanın diş açılmış kısmındaki yüksek gerilme seviyesi
sebebiyle, cıvata performansını etkileyebilecek miktarda bir kendine gelme
oluşabilir.
Bu kendine gelmenin etkisini belirleyebilmek maksadıyla A325 ve A354 kalite
cıvatalar ile A7 çeliğinden yapılmış malzeme bağlantısı ile çeşitli çalışmalar
gerçekleştirilmiştir. Cıvatalar somunu döndürmek suretiyle birleştirilen
malzeme üzerine sıkılır. Cıvata geriliminin zamanla değişimi kaydedilir.
Bu yapılan testlerden, torklama tamamlanır tamamlanmaz % 2 ila 11
arasında yükteki ani düşüş açıkça görülebilir. Ortalama düşüş kaydedilen
maksimum cıvata geriliminin % 5‘ i kadardır. Cıvata gerilimindeki bu düşüşün,
anahtar çıkarıldıktan sonraki elastik kendine gelmeden kaynaklandığı
düşünülmektedir.
20
Cıvatadaki dişlerin kökündeki yüksek gerilim seviyesine bağlı deformasyon
ve akma da daha düşük bir kendine gelme ile sonuçlanır. Bağlantısı yapılan
malzeme kalınlığı kadar malzeme katman sayısı da cıvata kendine gelmesini
etkileyen faktörler arasındadır. Deneysel bir veri olmamakla birlikte, malzeme
kalınlığı azaldıkça, cıvata kendine gelmesinde bir artış beklemek
kaçınılmazdır. Benzer şekilde, katman sayısı arttıkça (sabit malzeme kalınlığı
için) cıvata kendine gelmesinde yine artış beklenir.
A325 ve A354 standardında cıvatalarda torklamadan 1 dakika sonra ölçülen
cıvata gerilimi, 21 gün sonra ölçülen değer ile kıyaslandığında, 21 gün
sonraki ölçümde ek olarak % 4 kayıp gözlemlenmiştir. Bu kaybın % 90’ı
birinci günde gerçekleşmiştir. Kalan 20 günde cıvata gerilimindeki düşüş
oranının üstel olarak değiştiği gözlemlenmiştir.
Yüksek mukavemetli cıvatalar ile gerçekleştirilen kendine gelme çalışmaları
Japonya’da da gerçekleştirilmiş ve benzer sonuçlar vermiştir.
Test sonuçlarından ortaya çıkan, 100 000 saat sonundaki kendine gelme
karakteristikleri galvaniz kaplamalı cıvata ve malzeme için, normal cıvata ve
malzemede gözlenenin iki katı kadardır. Bu miktar galvaniz kaplamanın
kalınlığı ile yakından ilgilidir. Yüksek tutunma basınçları altındaki çinko
kaplamanın akması ve kopması sonucu kendine gelmede artış gözlenir.
Normal cıvatalarda olduğu gibi galvanizli cıvatalardaki kopma ve kendine
gelmenin çoğu sıkma prosesinin hemen ardından gerçekleşir.
2.4. Cıvataların Yeniden Kullanımı Somun döndürme metodu ile diş açılmış bölge için elastik limiti aşıldığından
dolayı, yüksek mukavemetli cıvatalar için tekrarlanan sıkma işlemi uygun
olmayabilir. Yüksek mukavemetli cıvataların 180o dönüş sonrası, gevşetme
ve tekrar torklama sonrası davranışlarını belirlemek amacıyla bazı testler
yapılmıştır.
21
Şekil 2.8. A325 standartta cıvatanın yeniden kullanımı ( 3 )
Şekil 2.8 ’de A325 cıvatası için yapılmış bu testlerden biri gösterilmiştir.
Burada açıkça gözükmektedir ki, her bir 180o dönüş sonrası, A325 cıvatanın
deformasyon kapasitesi birikmiş plastik deformasyonlar sonrası düşüş
göstermiştir. Bununla birlikte, yeniden kullanım sayısı kontrol altında
tutulabildiği sürece, A325 cıvataları 1 veya 2 kez yeniden kullanılabilir.
Kabul edileceği üzere imalat prosesi sebebiyle cıvatalar üzerinde yağ
kalıntıları mevcuttur. Bu kalıntı zararlı değildir ve giderilmesi şart değildir.
A325 cıvatalarının bu kalıntı yağ üzerinde iken veya daha sonra uygulanmış
yağ, gres v.b. ile, sınırlı yeniden kullanım için yeterli somun döndürme
kapasitesi genellikle mevcuttur. Yine de yeniden kullanım, yağ kalıntılı A325
cıvataları için tavsiye edilmez. Kaplamalı cıvatalar için, testler, somun
döndürme kapasitelerinin düşük olduğunu göstermiştir. Bu sebeple, deneysel
veriler aksini göstermedikçe, A325 cıvatalar için yeniden kullanıma izin
verilmemelidir.
22
Şekil 2.9. A490 standartta cıvatanın yeniden kullanımı ( 3 )
Şekil 2.9’ da aynı şekilde A490 cıvatalar için tipik sonuçlar verilmiştir. Şuna
dikkat edilmelidir ki gerekli minimum çekme gerilmesine yalnızca 1 ve 2.
sıkmalar sonucu ulaşılmıştır. Takip eden sıkışlar sonucunda cıvata
geriliminde keskin bir düşüş gözlenmiştir. Bu sebeple A490 cıvatalarının
yeniden kullanımı önerilmez.
2.5. Galvaniz Kaplamalı Cıvata ve Somunlar Günümüzde, korozyondan korunmak ve bakım masraflarını azaltmak için
çoğu yapı koruyucu bir kaplamayla kaplanmıştır. Galvaniz kaplama çok geniş
bir uygulama alanı olan ve mükemmel korozyon dayanımı sağlayan bir
prosestir.
Galvanizli cıvataların, normal, kaplamasız cıvatalara göre davranışı çok
farklıdır. Davranıştaki bu farkın ilk ve en önemli sebebi dişlerdeki çinko
tabakadır. Bu tabaka sebebiyle, somun sıkılırken takılabilir. Bazen bu,
23
cıvatada erken bir burulma kopması olamadan, istenilen çekme gerilmesine
ulaşılmasını güçleştirir.
Cıvata yüzeyindeki çinko kaplama, cıvatanın statik mukavemet özelliklerini
etkilemez. Kalibrasyon çalışmaları, ne çekme testi ile elde edilen çekme
dayanımının ne de kesme gerilmesinin, cıvata yüzeyindeki çinko kaplamadan
etkilenmediğini gösterir.
Torklanmış galvanizsiz cıvatalar veya uygun olarak yağlanan galvanizli
cıvatalarda, eğer cıvata gerilimi somunun sıkılması ile oluşturuluyorsa, cıvata
geriliminde büyük düşüş gözlemlenmiştir. Bu düşüş, çinko kaplama kalınlığı
veya diş durumuna göre, normal siyah cıvatalara oranla %25’dir.
Şekil 2.10’ da, torklu çekme dayanımındaki düşüşün yanında, dişlerdeki ek
(galvanizli cıvatalardaki) sürtünme direncinin süneklikte kayda değer bir
düşüşe sebep olduğu gösterilmiştir.
Bu yüksek sürtünme direnci etkisi, galvanizli cıvata dişlerine uygulanan
yağlayıcılar ile azaltılabilir.
Balmumu, setil alkol veya ticari mum uygulanmış galvanizli cıvatalar ile
normal cıvataların torklanmış çekme dayanımları kıyaslandığında kayda
değer bir fark gözlemlenmemiştir. Yalnızca galvanizli cıvataların sünekliğinde
bir düşüş gözlenmiştir. Kalibrasyon testleri A490 ve A325 cıvatalar için
benzer sonuçlar vermiştir.
Galvanizli yüksek dayanımlı cıvataların torklu çekme testlerinde büyük
oranda sıyırma tip kopmalar gözlenmiştir. Bu çeşitli faktörlere bağlıdır. Cıvata
torklandığında malzeme içindeki dişli kısım boyun verir ve somun dişleri akar.
Galvanizlemede gerekli olduğu üzere somunlarda daha derin diş açma
dişlerde kavuşmamaya sebep olduğundan sıyrılma kopmalarına sebep
olabilir.
24
Şekil 2.10. Siyah ve galvanizli cıvatalar için yük - uzama ilişkisi ( 3 )
Beklenmeyen bir sıyrılma kopması olasılığını azaltmak için galvanizli
cıvatalar için daha sert somunlar kullanılmaktadır.
Galvanizli cıvata, somun ve dişlere uygulanan yağlayıcının minimum çekme
gerilmesinin üstünde bir cıvata ön gerilmesi sağlaması maksadıyla ASTM
A325 standardı çeşitli özel testleri gerekli görmektedir. ASTM’ ye göre temas
sıkılığı pozisyonundan itibaren 360o döndürülmüş galvanizli bağlantının
kopmaması gereklidir. Bu test için gerekli toleranslar ve yağlayıcı uygun
olmalıdır. Galvanizleme mükemmel bir korozyon dayanımı sağlamakla
beraber hidrojen gerilim kırılganlığı ve stres korozyonuna hassaslığı
25
artırabilir. Bu özellikle A490 cıvataları için kritiktir. Bu sebeple galvanizli A490
cıvataları yapılarda kullanılmamalıdır.
2.6. Rondelalar Yüksek dayanımlı yapısal cıvata montajı; iki adet sertleştirilmiş rondela, bir
adet somun ve cıvatadan ibarettir.
Rondelalar; cıvata veya somun torklanırken veya döndürülürken bağlanan
parçaların dış yüzeylerini sürtünme ve meydana gelebilecek hasarlara karşı
korumak, cıvata montajında meydana gelen yüksek mengene (sıkma)
kuvvetinin sürdürülmesini sağlamak ve tork-gerilme ilişkisindeki dalgalanma
ve değişimleri en aza indirme amacıyla yüzeyde gerekli kalıcı sertliği
sağlamak için kullanılırlar.
Somun döndürme metodunun yüksek mukavemetli cıvataların sıkılmasında
kullanımının benimsenmesi ve tork-gerilim kontrollü metodunun güvenilirliğini
yitirmesi cıvata montajlarında sertleştirilmiş rondelaların kullanımının
gerekliliği konusunda şüphelere yol açmıştır.
Yapılan testler sonucunda, A325 cıvataları için, cıvata kafa altı veya
somundaki yüksek gerilim konsantrasyonundan kaynaklanan cıvata kendine
gelmesini önlemek amacıyla sertleştirilmiş rondela kullanımının bir faydası
olmadığı ortaya çıkmıştır. Ayrıca, A325 cıvataları için, rondelasız kullanılan
somunun yorulma dayanımına olumsuz bir etkisi yoktur. Bütün bunların
sonucunda A325 cıvataları, somun döndürme metoduyla sıkıldıklarında
RCSC standartları genel olarak rondela kullanımını şart koşmaz.
Eğimli yüzeye sahip cıvatalar için bir kolondan veya flanş kanalından
geçilirken genellikle paralel olmama durumunu gidermek için konik rondelalar
kullanılır. Cıvata standartları, konik rondelaların kullanımı için 1/20 eğimden
büyük eğimlere sahip yüzeylerde bunu gerekli görürler. A325 cıvataları bu
eğime adapte olacak şekilde deformasyon kapasitesine sahiptirler. Daha
26
büyük oranda eğimler cıvata dayanımı ve sünekliğini etkilediklerinden dolayı
uygun değildirler. Daha önce değinildiği üzere bağlanan parçalardaki 1/20’ ye
kadar olan eğimlerde gerekli minimum ön gerilmeyi sağlamak amacıyla
somunlara ek dönüşler verilmesi gerekmektedir.
2.7. Korozyon ve Kırılganlık
Cıvatalar imal edildikleri ve üzerinde kullanıldıkları yapıların malzeme
cinslerine ve atmosferik şartlara göre değişiklik gösteren kimyasal ve
elektrokimyasal korozyona maruz kalmaktadır. Korozyon genel anlamı itibari
ile metal elemanların sadece atmosferik şartlara değil, malzemelerin
birbirleriyle iletişimlerine bağlı olarak kimyasal ve elektrokimyasal
reaksiyonlar sonucu ortaya çıkan tahribatları da ifade etmektedir. Yıllık olarak
milyarlarca dolar tutarındaki kayıplara neden olan korozyon etkilerinin çoğu
sessiz gelişim gösteren, farkedilmeleri zor mekanizmalardır ve kırılma
yaşanana dek belirti göstermezler. Korozyon fenomeni ekstrem şekilde
kompleks bir özellik göstermektedir ve genel olarak kontrol mekanizmaları
henüz açıklığa kavuşturulamamıştır (1).
Yapılacak olan testlerde korozyon ve kırılganlık kriterleri dikkate
alınmayacaktır.
Korozyon mekanizmaları üzerinde ana özelliklerin ve yapıların sınırlı da olsa
tez kapsamında tartışılması, yapılacak çekme testleri sonucunda
beklenmedik sonuçlar ile karşılaşıldığı takdirde, cevabı bu fenomenler
doğrultusunda değerlendirmek açısından bize yol gösterici olacaktır.
2.7.1. Kimyasal korozyon Kimyasal korozyon, kimyevi maddelerin ana malzeme içerisine tesir ederek
yol açtıkları etki sonucunda ortaya çıkan korozyon şeklidir.
27
Bağlantı elemanları konusunda en basit örnek petrokimya endüstrileri için
verilebilir. Ham petrolün işlenmesi ve rafine edilmesi sırasında yüksek ısı
altında ham petrol içerisindeki tuzlar ilk önce hidrojenkloride, daha sonra
ortamda bulunan su buharı ile temas ederek hidroklorik aside dönüşmektedir.
Hidroklorik asit çok küçük konsantrasyonlarda dahi metaller üzerinde ağır
korozyon etkileri göstermektedir ki, bu örnekte ortam ısısı da korozyonu
hızlandıracak şekilde etki etmektedir. Koruma altına alınmamış cıvatalar hızla
korozyona uğrayacaklardır. Burada korozyonu sadece yüzeyden merkeze
doğru etki eden pas benzeri bir etki olarak düşünmek doğru değildir. Hidrojen
atomlarının cıvata yapısı içine nüfuzu ile başka başka korozyon
mekanizmaları da oluşacak ve birleşik bir etki ile normal yükler altında dahi
kırılmalara yol açacaktır. Bu yapılarda korozyona karşı genel bir yaklaşım
olan paslanmaz ya da elektro veya sıcak daldırma galvaniz kaplanmış
cıvataların kullanılması yarardan ziyade başka korozyon mekanizmalarının
da birleşik etki yaratmasına neden olabilecektir.
Doğrudan kimyasal korozyona açık olacak bağlantı elemanlarının
tasarımlarında galvanik korozyon, aşınma korozyonu ve gerilme korozyonu
kırılmaları gibi mekanizmalara özellikle dikkat edilmesi gereklidir.
2.7.2. Elektromekanik korozyon Tüm metallerin potansiyel elektrik yükü taşıması nedeniyle, bağlantı
elemanlarının kullanıldığı, özellikle değişik metallerin bağlandığı ve/veya
kaplama yapılmış cıvatalarda elektrik akımı, yüksek potansiyelli metalden
düşük olana doğru akacaktır ve beraberinde bir kimyasal reaksiyon ve
korozyon oluşacaktır.
Bağlantı elemanlarında elektro kimyasal korozyon tipleri içerisinde en sık
karşılaşılan formlar galvanik korozyon, stres korozyonu, korozyon yorulması,
aşınma korozyonu, erozyon korozyonu, konsantre hücre korozyonu,
kavitasyon ve oyulma korozyonudur.
28
Yüksek elektrik potansiyeli taşıyan metal tipi katot olarak, düşük potansiyel
taşıyan metal tipi de anot olarak tanımlanır. Akım katottan anoda, anottan
elektrolit ( korozyon ortamı ) vasıtasıyla tekrar katoda doğru döngüsel olarak
akar. Akımın anottan ayrılarak elektrolite geçtiği bölgede korozyon oluşur.
Diğer bir ifadeyle, bağlantılarda anot korozyona uğrar.
Galvanik korozyona örnek olarak alüminyum bir plakanın bakır bir plakaya
karbon çeliğinden imal edilmiş bir cıvata ile bağlanması verilebilir. Bakır
plakaya temas eden cıvatanın kafa altında, bakıra göre anot olarak
davranacağı için korozyon görülecektir. Ancak, alüminyum plakaya temas
eden somun da katot olarak davranacağı için herhangi bir korozif etki
görülmeyecektir. Benzer mekanizma ile bakıra göre anot olarak davranan
alüminyum plaka içerisinde korozyon oluşacaktır.
Sıcak daldırma galvaniz kaplı cıvatalar eğer galvaniz yapılmamış bir çelik
yapının bağlantısında kullanılmış iseler burada çelik plakalara göre anot
olarak davranacak ve çinko yüzey üzerinde , özellikle kafa altlarında ve diş
üstlerinde galvanik korozyon oluşacaktır. Kaplama üzerinde görülen
korozyon hızı, cıvata yüzey alanı ile bağlandığı çelik yapının yüzey alanının
oranına da bağlıdır. Oran ne kadar küçük ise korozyon o kadar hızlı
gelişecektir. Ortamda su ve nem bulunması korozyon hızını arttıran diğer
unsurlardır. Sürece bağlı olarak cıvata üzerindeki kaplama bütünlüğü
bozulacaktır.
2.7.3. Gerilme korozyonu Gerilme korozyonu, mekanizması en az anlaşılmış ancak en tehlikeli
korozyon fenomenidir.
Gerilmeye bağlı korozyon kırılması, gerilme kırılganlığı, hidrojen kırılganlığı,
hidrojen yardımlı gerilme kırılganlığı yıkıma yol açan mekanizmalardır ve
birçok olayda oluşum şekilleri ve etki mekanizmalarındaki benzerlik sebebiyle
bunlar arasında ayrım yapmak zordur.
29
Tüm bu olaylar çekme yükü altındaki parçalarda görülmektedir. Yük altındaki
bağlantı elemanı iki ya da daha çok parçalı kırılma yaşamaktadır. Kırılma
bağlantı yapıldıktan sonraki birkaç saat içinde oluşabileceği gibi hizmet süreci
içerisinde aylar hatta yıllarla ölçülen periyotların sonucunda da oluşabilir.
Fakat kırılma herhangi bir belirti vermeden ani olarak oluşur.
2.7.4. Hidrojen kırılganlığı Hidrojen kırılganlığı karbonlu ve alaşımlı çeliklerde görülür. Atomik yapıdaki
hidrojenin üretim ve kaplama süreçleri sırasında cıvatanın yüzeyi tarafından
emilmesi ve kaplama sonrasında kaplama altında hapsolması sonucu oluşur.
Yükleme altında, söz konusu hidrojen atomları gaz formunda gerilme
konsantrasyonunun en yoğun olduğu alanlara doğru toplanırlar. Artan basınç
malzemenin mukavemet değerini aştığında kırılma yaşanır. Hidrojen
kırılganlığı bazı metotlar uygulanarak kullanım öncesi nötralize edilebilir.
2.7.5. Gerilme kırılganlığı Gerilme kırılganlığı, hidrojen kırılganlığı ile benzer şekilde sonuçlanan bir
yapı gösterir ancak nüfuz eden hidrojen üretim ve kaplama sırasında değil
daha sonra kullanım sürecinde gerilme altındaki yapı içerisine nüfuz ederek
kırılmaya yol açar.
Hidrojen miktarı çok az olsa dahi hidrojen atomları son derece hareketli bir
yapı gösterirler ve kılcal çatlakların içerisine nüfuz edebilirler. Cıvataların
üretim şekilleri, sıcak ya da soğuk dövme metoduyla üretilmiş olmaları,
plastik şekillendirme sırasında kademeli dövülüp dövülmedikleri, kullanılan
hammadde içerisindeki mikro yapının homojenliği ve partikül büyüklükleri
çatlak oluşumu üzerinde doğrudan etkilidir.
30
2.7.6. Gerilmeye bağlı korozyon kırılmaları Gerilmeye bağlı korozyon kırılması, çekme yükü altındaki bağlantı
elemanlarının korozyona neden olacak atmosferik şartlar altında hizmet
vermeleri üzerine oluşan bir olaydır.
Hemen hemen tüm alaşım elementleri değişik çevre koşulları altında
gerilmeye bağlı korozyon kırılmaları göstermeye elverişlidir. Sadece saf
halde bulunan elementler bu çeşit kırılmalara karşı dayanım gösterirler.
Mekanizmanın anlaşılmasını zorlaştıran unsurlar arasında çevresel
faktörlerin değişikliği gelir. Belirli bir kompozisyon içeren alaşım, belirli
atmosfer şartları altında gerilmeye bağlı korozyon problemi yaşarken, aynı
şartlar altında değişik kimyasal kompozisyon içeren bir alaşım bağışıklık
gösterebilir. Mekanizmanın anlaşılmasında daha da cesaret kırıcı olan, yük
taşımayan bir alaşım ve atmosferik şart bileşeni herhangi bir korozyona
sebep olmazken, aynı şartlar altında normal yüklü iken kırılma
yaşayabilmektedir. Diğer yanda yüzeyde ağır korozyona yol açan bir
atmosferik koşul, gerilmeye bağlı korozyon kırılması açısından tamamıyla
tehlikesiz olabilir.
Gerilmeye bağlı korozyon kırılmalarının mekanizmaları net olarak
anlaşılamamıştır. Genel olarak kabul görmüş herhangi açıklayıcı bir teori
mevcut değildir. Ancak oluşum şekli ile yüksek gerilme konsantrasyonu
içeren bölgelerde mikroskobik çatlaklar oluşmaktadır. Gerilme
konsantrasyonu üretim süreçlerinden ve bağlantı elemanı üzerine uygulanan
dış yükler sebebiyle oluşmaktadır. Cıvatalarda geometrik yapı değişimleri,
üretim yöntemi sebebiyle plastik deformasyon ve ısıl işlem proseslerinin ortak
özelliği olarak yüzey sertliğinin bir miktar merkez bölgeye göre daha yüksek
olması sebebiyle diş dipleri ve kafa altı yüzey alanları, çatlak oluşumlarının
başlangıç bölgeleri olarak hareket etmektedir. Gerilme ve korozyon etkisi
birbirlerinin tesirlerini yükseltecek şekilde davranmakta ve çatlak ilerleme
mekanizmasını yüzeyden merkeze doğru taşımaktadır. Bağlantı elemanı
31
üzerine yükü taşıyan kesit alanı giderek daralmakta ve sonuçta yük altındaki
yeterli kesit alanı kalmadığında kırılma yaşanmaktadır.
Uygulanmış yük miktarı ne kadar yüksek ve atmosferik koşullar ne kadar
şiddetli ise kırılma o denli hızlı yaşanmaktadır (1).
2.7.7. Hidrojen destekli gerilme korozyonu Hidrojen destekli gerilme korozyonu, kullanım ortamı içerisinde kimyasal
olarak oluşan hidrojenin zarar verici etkisi ile ağırlaşmış bir çeşit gerilme
korozyonudur.
Örnek olarak çeliğin su ile teması bir miktar hidrojeni açığa çıkaran kimyasal
bir tepkime yaratacak ve yüksek gerilme altında oluşan çatlaklara nüfuz
ederek çatlakların oluşumunu artırarak kırılma mekanizmasını
hızlandıracaktır.
Yük altında düşük gerilme korozyonu etkilerine maruz kalmakta olan bir
bağlantı elemanı kullanım ortamında hidrojenin nüfuz etmesi ile hızlı bir
kırılma yaşayacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta hidrojen
miktarının çok düşük olsa dahi, etki mekanizması üzerinde önemli olmasıdır.
2.7.8. Gerilme korozyonu üzerine alınacak önlemler
Genel bir yaklaşım olarak eğer bir bağlantı elemanı akma mukavemetinin
%50’si veya daha fazla bir kuvvet altında ise rutin montaj uygulamalarında
olduğu üzere tasarım sırasında gerilme korozyonu problemi yaşanabileceği
konusunda dikkatli olunmalıdır.
Karbon çeliklerinden imal edilmiş bağlantı elemanları için sertlik değeri
yükseldikçe taşıdıkları yükler açısından gerilme kırılganlığı ve korozyonu
konusunda ihtiyatlı olmak gereklidir. Gerilme korozyonu çatlakları, karbon
çeliklerinde her mukavemet derecesinde görülebilir. Sertliği Rockwell C39
32
değerinden büyük sertlik içeren bağlantı elemanları dikkatle kullanılmalıdır.
Gerilme korozyonuna bağlı kırılmalar Rockwell C35 sertliklerine kadar çok
belirgin olmayabilir, Rockwell C35 ile C39 arasında dikkatli kullanım
gerektirirler, Rockwell C40 üzerinde sertlik içeren bağlantı elemanlarının
kullanımından kaçınılmalıdır.
Gerilme korozyonu kırılmaları çekme yüklerinin ve korozyon etkisinin bileşimi
ile oluşmaktadır. Değişik alaşım kompozisyonlarının değişik çevresel
ortamlar içerisinde nasıl bir korozyon mekanizması gösterdiğine dair çok
sayıda literatür bulunmaktadır. Gerilme korozyonu ve gerilme kırılganlığı
sonuçları itibari ile ciddi tahribatlar ortaya koyabileceklerinden, risk içeren
uygulamalarda özel dikkat gerektirirler. Uygulama sırasında elde edilecek
pratik sonuçları değerlendirmemek, belirli bir riski gereksiz yere taşımak
anlamına gelecektir.
Saha uygulamaları sonucunda kırılma yaşanan bağlantı elemanları üzerinde
neden ve oluşum şekli itibari ile iz sürmek zordur ancak kırılmaların büyük bir
bölümüne, gerilme kırılganlığı ve gerilme korozyonu etkisi neden olmaktadır.
2.7.9. Korozyon yorulması Korozyon yorulması dinamik yükler altında ve korozif şartlar altında bileşik
etki ile normal yorulma dayanımlarının çok altında kırılmalara yol açan bileşik
bir etkidir.
Sabit olarak görülen yapılar dahi gündüz ve gece sıcaklık farkları nedeni ile
bağlantı elemanları üzerinde dinamik yükler oluşturabilirler. Deniz suyu
etkisine maruz kalan bir bağlantı elemanının, yorulma dayanımı, aynı
cıvatanın kuru atmosfer şartları altındaki yorulma dayanımının % 25’ine ya da
daha altına düşecektir. Kaplama uygulanmış yüzeylerde döngüsel yüklerin
kaplama üzerinde çatlaklara neden olarak kaplamanın etkisini azaltacağı
gözden kaçırılmamalıdır.
33
2.7.10. Sürtünme korozyonu Büyük yük altındaki yüzeylerin birbirlerine sürtünmesi veya vibrasyonlu
hizmetler sırasında yüzeyde oluşan koruyucu oksit filmlerinin zarar görmesi
sonucu oluşur. Genellikle alüminyum, titanyum ve paslanmaz bağlantı
elemanlarında karşılaşılan problemdir.
2.7.11. Konsantre hücre korozyonu Bir tip galvanik korozyon mekanizmasıdır. Metal elemanın değişik
konsantrasyonlar altında elektrolitlere maruz kaldığı hallerde oluşur. Sıkı
bağlantılarda oksijenin, yüzey düzensizliklerinden yararlanarak sızması ve
basınç farklılıklarından dolayı elektrik akımı yaratması en genel şeklidir.
Paslanmaz cıvatalar bu korozyon tipi için dikkat gerektirirler.
2.7.12. Erozyon korozyonu Yüksek basınçta akışkanlara maruz kalan metal elemanların mekanik yüzey
aşınması ve akabinde elektrokimyasal korozyon etkilerine maruz kaldığı
mekanizmadır. Genellikle alüminyum, titanyum ve paslanmaz bağlantı
elemanlarında karşılaşılan problemdir.
2.7.13. Oyulma ve kavitasyon korozyonu
Oksijen etkisi ile ortaya çıkan mikroskobik oyulmaların elektrokimyasal
korozyon mekanizmalarının etkisi ile büyümesi olarak tanımlanır. Noktasal
korozyon mekanizmasıdır. Yüzey üzerinde etkilidir ve nadiren bağlantı
elemanlarının bütününe zarar verir. 2.8. Somun Mukavemetinin Etkisi Cıvata bağlantılarının davranışı, somun, çekme mukavemetine kadar
sıkıldığında değişiklik gösterebilir. Bazı durumlarda cıvata dişleri boyunca
34
gerilme sebebiyle, yani somun ve / veya cıvata dişlerinin sıyrılması sonucu,
kopma diş kısmında olur.
Cıvatanın gerilmeye bağlı kırılması rahatlıkla farkedilebilirken, sıyrılma
kırılması torkta hissedilemeyen bir azalmayla birlikte oluşur. Bu nedenle,
yüksek gerilmeye bağlı kırılma veya kırılmaya yaklaşma durumunda,
cıvatanın çekmeye bağlı kırılması daha çok tercih edilir. Bunu sağlamak için
kullanılacak somunlar cıvataya göre daha yüksek dayanıma sahip olacak
şekilde standartlaştırılırlar.
Birleştirilen malzemelerin direncine karşı somun sıkılırken, cıvata, birleşim
kalınlığı dahilinde uzar. Eğer birleştirilen malzemeler ve somun dişi yeterince
sıkı ve sabit ise, somunun bir tam dönüşü cıvatanın bir adım uzamasında
sebep olur. Pratikte bu gerçekleşmez çünkü cıvata ve somunda diş
deformasyonları meydana gelir. Bunun sonucu olarak da diş açılmış
kısımdaki teorik uzama azalır.
Dişlerin deformasyonu somun ve cıvatanın sertliğine ayrıca somun ile cıvata
şaft bitimi arasındaki diş sayısına bağlıdır. Bu sebeple minimum ve
maksimum dayanıklılık düzeyinde yüksek dayanımlı cıvatalar için, değişik
sertlik değerlerinde, normal ve daha kalın somunlar ile bazı kalibrasyon
testleri yapılmıştır. Bu testler göstermiştir ki; artan somun sertliğiyle birlikte
bağlantının sıyrılma dayanımının da, kırılma durumunun, cıvatanın çekme
kırılmasına dönüşümüne kadar arttığı gözlenir. Temas sıkılığı pozisyonundan
itibaren 180o dönüş yaptırılan cıvatadaki gerilme, somunun sertliğinin
artmasıyla birlikte artar ve yüksek sertlikte cıvatalar kullanılarak daha büyük
çekme gerilmeleri sağlanır.
RCSC 1972 standart tanımında yüksek mukavemetli cıvatalar için büyük
heksagonal somunların kullanımına gereksinim duyulmuştur. Bu somunların
anahtar ağzı mesafelerinin cıvatalar ile aynı olması tek anahtarla sıkma
sebebiyle montaj kolaylığı sağlar.
35
3. CIVATALARDA GERİLME – DEFORMASYON İLİŞKİSİ 3.1. Elastik Sınır İçinde Burulma Sonrası Eksenel Yük Uygulanması Burulma ve çekme birleşik gerilmesine maruz silindirik çubuk için ilk olarak a
yarıçapındaki silindirik çubuğun elastik sınırlar içinde burulmaya maruz
bırakıldıktan sonra artan eksenel yük ile elastik – plastik sınıra kadar
uzatıldığını varsayalım. Uzama esnasında birim uzunluk için çubuğun
burulma açısı θ0 ‘ ın sabit kaldığı düşünülecektir.
Şekil 3.1. Dairesel kesit için elastik ve plastik bölgelerin gösterimi
Akma en dış bölgeden yani r = a ‘ dan başlar. Akmanın başladığı
boylamasına uzama Є0 ve eksenel gerilme sıkıştırılamayan malzemeler için
aşağıdaki gibidir;
e = Єx+ Єy+ Єz [3.1]
= 0
36
ve
K = - P / e
K = E / [3 (1-2ט)] [3.2]
Eş. 3.1‘ den e = 0 ve “Eş. 3.2 ” ‘den e = 3 (1-2ט) eşitlikleri ile Poisson
oranı;
0 = (ט1-2)3
0,5 = ט
bulunacağından eksenel gerilme σ yani Eş. 3.5 , Eş. 3.3 ve Eş. 3.4‘den
aşağıdaki ortak çözüm ile elde edilir.
σ = E Є0 [3.3]
G = E / [2(1+ ט)] [3.4]
E = 2G(1+ ט)
σ = 2G Є0 (1+ט)
σ = 2G Є0 (1+0,5)
σ = 3G Є0 [3.5]
r = a noktasında kayma gerilmesi ;
τ = Ga θ0 [3.6]
olduğundan von Mises kriterine göre θ0 ve Є0 arasındaki ilişki Eş. 3.7 ‘ de
verilmiştir.
Y2 = σ2 + 3τ2
Y2 = (3G Є0)2 + 3(Ga θ0)2
37
[Y2 / (3G2 )] = 3 (Є0)2 + a2 (θ0)2 [3.7]
Elastik bölgede benzer şekilde denklemler;
σ = 3GЄ [3.8]
τ = Gr θ0 [3.9]
şeklindedir ve r = c yani elastik-plastik sınır için Eş. 3.10 yazılabilir. [Y2 / (3G2 )] = 3 (Є)2 + c2 (θ0)2 [3.10]
Plastik bölgede gerilmeler von Mises akma kriterini ve Prandtl-Reuss
gerilme-deformasyon denklemlerini sağlamalıdır.
d Є = dℓ / ℓ
= [dσ / (3G)] + (2 σ dλ / 3) [3.11]
ve
d Ψ = (r dΦ / 2 ℓ)
= (d τ / 2G) + τ dλ [3.12]
Ψ = τ / G
= r Φ / ℓ
= r θ0
Buradan birim uzunluk için çubuğun burulma açısı θ0 = Φ / ℓ sabit kabul
edildiğinden d Ψ = 0 olur.
38
Eş. 3.11 ve Eş. 3.12 aşağıdaki şekilde ortak çözülerek, d λ elimine edilir ve
von Mises denkleminden elde edilen d τ / τ değeri ortak çözümde yerine
konursa Eş. 3.13 elde edilmiş olur.
d Є = [dσ / (3G)] + (2 σ dλ / 3) Denklemin her iki taraf τ ile çarpılır.
0 = [d τ / (2G)] + τ dλ Denklemin her iki tarafı –2 / 3 σ ile çarpılır.
Ortak çözüm sonucu ;
3G dЄ = dσ – σ ( dτ / τ ) elde edilir.
Von Mises denkleminin her iki tarafının türevi alındığında ;
Y2 = σ2 + 3τ2
2 σ dσ + 6 τ dτ = 0 ‘ dan
dτ / τ = - σ dσ / (3τ 2) elde edilir. Bu değer ortak çözümde yerine konursa
Eş. 3.13 elde edilmiş olur ;
3G dЄ = dσ + (σ2 dσ / Y2 - σ2)
3G dЄ = dσ ( Y2 - σ2 + σ2) / (Y2 - σ2)
3G dЄ = Y2 dσ / (Y2 - σ2) [3.13]
Eş. 3.13 ‘ ün integrali alınırsa plastik bölge için ;
(3 G Є / Y) = tanh-1 (σ / Y) + C eşitliği bulunur ve r yarıçapındaki birim
eleman ilk olarak plastik davranış gösterdiğinde C integral sabiti belirlenir.
39
Plastik bölge için çekme gerilimi aşağıdaki ifade ile belirlenir.
(σ / Y) = tanh [(3 G Є / Y)–( 1 - 3 G2 r2 θ02 / Y2)1/2
+ tanh-1(1 - 3 G2 r2 θ02 / Y2)1/2] [3.14]
Plastik bölgedeki kayma gerilimi Eş. 3.14 ve von Mises kriterinden
faydalanılarak çıkarılabilir (2).
3.2. Elastik - Plastik Sınıra Kadar Burulma Sonrası Eksenel Yük Uygulaması
Eğer çubuk ilk olarak r = a ‘ da kritik plastik sınıra geçiş noktasına kadar
burulursa;
Є0 = 0 olduğundan,
σ = 3G Є0
= 0 olur ve yine von Mises kriterinden ;
Y2 = σ2 + 3τ2
Y2 = 0 + 3τ2
τ = Y/ 31/2
τ = Ga θ0 olarak bulunur. Bu değerler Eş. 3.14 ‘ de yerine konursa, plastik
bölgedeki gerilim dağılımı aşağıdaki biçimde elde edilir (2).
(σ/Y) = tanh [(3 G Є / Y)–( 1 - r2/ a2) 1/2 +tanh-1(1 - r2 /a2)1/2 ] [3.15]
40
4. EKSENEL YÜK VE TORKUN EŞZAMANLI UYGULANMASI Teorik olarak cıvatalara ön gerilme verme amaçlı uygulanan tork, her bir tam
dönüş için cıvata adımı kadar cıvatada eksenel yönde bir uzama meydana
getirir. Bu sebeple elastik bölge içinde veya elastik-plastik bölge sınırında
uygulanacak tork sonrası eksenel yük uygulanması durumlarının her ikisi de,
cıvatalara öngerilme verilmesi olayı ile bağdaşmaz. Çünkü cıvataya tork
uygulanırken aynı zamanda eksenel yönde bir gerilme yaratılmış olur.
a yarıçapındaki ve ℓ uzunluğundaki silindirik çubuğun burulma gerilmesi ve
eksenel gerilmenin herhangi bir kombinasyonuna maruz kaldığını farz
edelim. Deformasyon elastik olduğunda, boylamasına gerilme tüm kesit alanı
boyunca sabit bir değerdedir ve kayma gerilmesi direkt olarak eksenden
itibaren r yarı çapı ile orantılıdır.
Akma ilk olarak r=a ‘ da oluşur ve von Mises akma kriteri sağlanır.
Yükleme plastik bölgeye doğru devam ederse, elastik-plastik sınır için
yarıçap c, sıkıştırılamaz malzemeler için elastik bölgede;
σ = 3GЄ ve τ = GrΦ/ℓ 0 ≤ r ≤ c aralığı için bulunur.
Plastik bölgede, Prandtl - Reuss gerilme -deformasyon denklemlerinden yani
Eş. 3.11 ve Eş. 3.12 ‘den dλ elimine edilir ( sayfa 40’da yapıldığı gibi ) ve von
Mises kriteri yardımıyla aşağıdaki eşitlik elde edilir (2).
[3 dℓ / (r dΦ)] = ( σ / τ ) + ℓ/(Gr) [ ( dσ / dΦ) – (σ / τ) ( dτ / dΦ) ] [4.1]
= (σ / τ ) – [(Y2 ℓ) / (G σ r)] [ dτ / (τ dΦ) ]
Elastik-plastik yükleme esnasında uzama miktarı ile burulma miktarı oranının
sabit olduğu kabulüyle dℓ/dΦ sabit değeri aα/3 ile gösterilir ve belirlenen
41
plastik eleman için σ ve τ ’ nun her ikisinin de sabit olduğu düşünülürse,
d σ = 0 ve d τ = 0 olacağından plastik bölge için Eş. 4.1 aşağıdaki şekli alır;
( σ / τ ) = (3/r) ( dℓ / dΦ)
= (3/r) ( aα / 3 )
= a α / r [4.2]
( Є / Φ ) = ( a α / 3 ℓ ) olduğundan ve (σ / τ) oranı elastik-plastik sınır boyunca
süreksel olduğundan von Mises kriteri ve Eş. 4.2 kullanılarak plastik bölge
için;
σ = α Y / (α2 + 3r2 / a2 )1/2 [4.3]
τ = (r/a) Y / (α2 + 3r2 / a2 )1/2 [4.4]
bulunur.
Plastik bölgede, elastik-plastik bölge sınırından uzaklaştıkça, eksenel gerilme
azalır, kayma gerilmesi büyür. Plastik sınırda, yani r = c’ de eksenel gerilme
süreksel olduğundan aşağıdaki eşitlik elde edilir.
Є(α2 + 3c2 / a2 )1/2 = (α Y) / (3 G)
σ ve τ için elastik ve plastik bölgelerdeki bağıntılar yardımıyla eksenel yük N
ve tork T, integrasyon yoluyla aşağıdaki şekilde bulunur;
[N / (π a2 Y)] = (αc2 / a2) [ α2 + 3c2 / a2 ] -1/2
+ (2α/3){[ α2 + 3]1/2 - [ α2 + 3c2 / a2 ]1/2 } [4.5]
[T/(πa3Y)] = [(c4 /(2a4)][ α2 + 3c2 / a2 ]-1/2 - (2α2/9){[ α2 + 3]1/2-[ α2 + 3c2 / a2 ]1/2 }
+(2/27){[ α2 + 3]3/2 - [ α2 + 3c2 / a2 ]3/2 } [4.6]
42
Eksenel yük ve burulmanın eş zamanlı uygulanması durumu, cıvatalar için
akma mukavemetinin üzerinde cıvataya öngerilme verilmesi için uygulanan
tork sonucunda cıvatada oluşan bileşik gerilmeyi ele almak suretiyle
deneysel ve teorik olarak incelenecektir.
4.1. Yapılan Kabuller 1. Elastik-plastik yükleme esnasında uzama miktarı ile burulma miktarı
oranının sabit olduğu kabulüyle dℓ/dΦ sabit değeri aα/3 ile gösterilecektir.
Kesit dairesel olarak kabul edilmiştir yani dişlerin çentik etkisi ihmal
edilmiştir.
Şekil 4.1. Burulmaya maruz silindirik çubuğun açısal deformasyonu
Ψ = τ / G
= r Φ / ℓ
= r θ0 [4.7]
Buradan θ0 = Φ / ℓ ‘ dir ve bu değer sabittir.
ℓ
Ψ
Φ
r
43
2. Yapılacak çekme deneyinde kullanılacak cıvata sıcak daldırma çinko
kaplama olduğundan k torklama katsayısı 0,25 olarak kabul edilecektir.
3. Testlerde kullanılan cıvatalar 6.8 kalite olarak seçilmiştir. Bunun sebebi
ülkemizde cıvataların ısıl işlemi için kullanılan fırınların homojen ısıtma
açısından yetersizliği, bunun sonucunda çekme testlerinde elde edilen
değerlerde, 8.8 ve üzeri kalitede, yani ısıl işleme tabi tutulması zorunlu
cıvatalar için büyük sapmalar gözlenmesidir. Seçilen M16 x 160 , DIN 931
standardında 6.8 kalitede cıvatalar, kalitesiyle ünlü İtalyan Ori-Martin
firmasından alınan aynı yığın numarasına ait telden, soğuk dövme
yöntemi ile üretilmiştir. Testlerde kullanılan numune sayısı 12 adet ile
sınırlı tutulmuştur. Çizelge 5.2’ den açıkça görüleceği üzere direkt çekme
testine maruz bırakılmış 3 adet numune cıvatadan elde edilen değerlere
bakıldığında, akma mukavemeti için ortalama değerden en fazla % 1,89’
luk bir sapma, çekme mukavemetine bakıldığında ise en fazla % 1,15’ lik
bir sapma gözlenmiştir. Bu sebeple 12 adet numune cıvata sayısının
yeterliliği kabul edilmiştir.
4. Çelik için sürtünme katsayısı 0,2 kabul edilmiştir.
44
5. DENEY
Aynı yığından seçilen M16 x 160 , DIN 931 standardında 6.8 kalitede 12 adet
cıvatadan 3 adedi direkt çekmeye, 3 adedi 24480 kg.mm, 3 adedi 25500
kg.mm ve kalan 3 adedi de 30600 kg.mm tork uygulanarak Şekil 5.1’ de
gösterildiği gibi çekme cihazına bağlanarak bileşik gerilmeye maruz
bırakılmıştır.
Şekil 5.1. Çekme cihazına bağlanan cıvataya uygulanan kuvvet ve
momentler
45
Şekil 5.2. Çekme testlerinde kullanılan numune cıvata
Çizelge 5.1. Çekme testlerinde kullanılan numune cıvataya ait özellikler Cıvata tanımı M 16 * 2 * 160 Standart DIN 931 Kalite 6.8 Yüzey kaplama Sıcak daldırma çinko kaplama Anahtar Ağzı, S 23,8 mm Köşegen uzunluğu, E 26,75 mm Kafa yüksekliği, K 10,1 mm Cıvata boyu, L 160,8 mm Cıvata şaft boyu, Ls 80,1 mm Cıvata diş uzunluğu, B 80,7 mm Cıvata diş üstü çapı, d 15,62 mm Cıvata şaft çapı, D 15,73 mm
Resim 5.1. Çekme cihazı
46
Resim 5.2. Çekme aparatına bağlı cıvata Test sonuçlarından elde edilen yük – uzama eğrileri 12 adet cıvata için EK-1
- EK-12’ de gösterilmiştir.
47
Resim 5.3. Birleşik gerilmeye maruz bırakılarak kopan cıvata
Deneyler sonucunda elde edilen bu eğrileri 3 ana bölüme ayırarak
yorumlarsak; eğrinin başlangıç noktasından, cıvatanın gerilmeye başladığı
yani elastik bölgenin başlangıç noktasına kadar olan bölümde, çekme cihazı
aparat ile bağlanan numune arasındaki boşluğu alır ve cıvatada gerilmeye
yol açmaz.
İkinci bölüm, yani; eğrinin sabit bir eğimde akma mukavemeti değerine kadar
yol aldığı elastik bölgede, torklu çekme deneylerinde, direkt çekme
deneylerinden elde edilen eğrilere göre, göze hemen çarpan bir fark
oluşmuştur. Eğri belli bir değere kadar sabit bir eğimde yol alır. Bu değerden
sonra eğim artar ve akma mukavemeti değerine ulaşır. Teorik olarak
uygulanan 3 değişik tork değeri de, cıvata kesitinde plastik bölgenin
48
oluşmasına yeterli bir gerilme yarattığından, çekme cihazı cıvatada ilk
gerilmeyi başlattığı anda eğrinin plastik bölgede olması gerekir. Bunun
anlamı elastik bölgedeki eğrinin eğiminin sonsuz olması gerektiğidir. Torklu
çekme deneylerinden elde edilen eğrilerde elastik bölgedeki değişik eğimler
için, eğriye çizilecek ortak bir teğetin eğimi sonsuza ıraksayacaktır.
Torklu çekme deneylerinden elde edilen eğrilerde elastik bölge için , belli bir
değere kadar eğrinin sabit bir eğimde ilerlemesinin sebebi, çekme cihazının
uyguladığı yüke ilk tepkiyi cıvata dişlerinin vermesi, cıvata-somun dişleri
arasındaki boşluğun, diş eğilmelerinin son bulması sonucu kapanması
sonrasında yükün gerçek anlamda cıvata şaftına aktarılmasından
kaynaklanmasıdır. Bu andan itibaren eğrinin eğimi elastik bölge içerisinde
büyümüştür.
Üçüncü bölüm, yani plastik bölgede, maksimum çekme değerine ulaşmadan
hemen önce, eğrilerde çeşitli dalgalanmalar görülmüştür. Bunun sebebi
yüksek gerilim sonucu lokal diş sıyrılmaları veya yine yüksek gerilim
sebebiyle diş üzerindeki çinko kaplamadaki kopmalardır.
Son olarak eğrilere sırasıyla bakıldığında, akma mukavemeti ile çekme
mukavemeti değerlerine karşılık gelen uzama miktarları arasındaki farkın
artan tork değerine bağlı olarak düştüğü gözlemlenebilir. Buradan çıkarılacak
sonuç cıvataya uygulanacak tork miktarının arttırılmasına orantılı olarak
cıvatanın deformasyon kapasitesinin düştüğüdür.
Cıvataların direkt ve torklu çekme deneyleri sonucunda elde edilen ortalama
akma ve çekme dayanımları ile % uzama miktarları Çizelge 5.2’ de
verilmiştir.
49
Çizelge 5.2. Yapılan çekme deneyleri sonucunda elde edilen değerler
Deney Sonuçları Numune 1 Numune 2 Numune 3 Ortalama
Akma Dayanımı
(kg/mm2) 51,71 50,8 52,73 51,75
Çekme Dayanımı
(kg/mm2) 58,65 58,04 59,36 58,68
Tork
suz
Çek
me
% Uzama 8,95 9,27 9,42 9,21
Akma Dayanımı
(kg/mm2) 52,22 53,45 53,95 53,21
Çekme Dayanımı
(kg/mm2) 58,24 58,55 59,26 58,68
2448
0 kg
.mm
Tork
lu Ç
ekm
e
% Uzama 8,44 9,15 9,67 9,09
Akma Dayanımı
(kg/mm2) 55,99 54,98 56,81 55,93
Çekme Dayanımı
(kg/mm2) 60,48 59,57 59,98 60,01
2550
0 kg
.mm
Tork
lu Ç
ekm
e
% Uzama 8,16 8,13 7,89 8,06
Akma Dayanımı
(kg/mm2) 55,99 55,99 55,79 55,92
Çekme Dayanımı
(kg/mm2) 58,14 60,18 59,67 59,33
3060
0 kg
.mm
Tork
lu Ç
ekm
e
% Uzama 7,11 8,02 7,19 7,44
50
Elde edilen bu değerlerden faydalanarak, uygulanan torkun, sırasıyla,
cıvatanın akma, çekme dayanımlarına ve deformasyon kapasitesine etkisini
belirlemek için varyans analizi uygulanmıştır.
Çizelge 5.3. Torksuz ve torklu çekmenin cıvatanın akma dayanımına etkisinin varyans analizi
Değişimin Kaynağı SD Kareler
Toplamı
Kareler
Ortalaması F oranı P
Tork 1 27,936 27,935 15,339 0,004
Tekerrür 1 1,419 1,419 0,779 0,403
Tork-Tekerrür Etkileşimi 1 0,103 0,103 0,056 0,818
Hata 8 14,569 1,821 - -
Toplam 11 44,027 - - -
Çizelge 5.3 ‘ deki P, yani olasılık değerlerine bakıldığında, torkun cıvatanın
akma dayanımına etkisi önemli bulunmuştur (P<0,05).Tekerrürlerin ve tork-
tekerrür etkileşimlerinin etkisi önemli bulunmamıştır
Çizelge 5.4. Torksuz ve torklu çekmenin cıvatanın çekme dayanımına etkisinin varyans analizi
Değişimin Kaynağı SD Kareler
Toplamı
Kareler
Ortalaması F oranı P
Tork 1 0,981 0,981 1,393 0,272
Tekerrür 1 0,839 0,839 1,191 0,307
Tork-Tekerrür Etkileşimi 1 0,006 0,006 0,008 0,931
Hata 8 5,632 0,704 - -
Toplam 11 7,457 - - -
51
Çizelge 5.4 ‘ deki P değerlerine bakıldığında, torkun, tekerrürlerin ve tork-
tekerrür etkileşimlerinin hiçbirinin çekme dayanımına etkisi önemli
bulunmamıştır.
Çizelge 5.5. Torksuz ve torklu çekmenin cıvatanın deformasyon kapasitesine etkisinin varyans analizi
Değişimin Kaynağı SD Kareler
Toplamı
Kareler
Ortalaması F oranı P
Tork 1 3,386 3,386 6,445 0,035
Tekerrür 1 0,285 0,285 0,543 0,482
Tork-Tekerrür Etkileşimi 1 0,020 0,020 0,038 0,850
Hata 8 4,203 0,525 - -
Toplam 11 7,894 - - -
Çizelge 5.4 ‘ deki P değerlerine bakıldığında, torkun cıvatanın akma
dayanımına etkisi önemli bulunmuştur (P<0,05).Tekerrürlerin ve tork-tekerrür
etkileşimlerinin etkisi önemli bulunmamıştır
Yapılan varyans analizlerinden ve deney sonuçlarından, cıvatalara
uygulanan tork miktarının artmasıyla, akma dayanımının belli bir değere
kadar arttırdığı, çekme dayanımının değişmediği ve deformasyon
kapasitesinin yani % uzama miktarının düştüğü sonucuna varılmıştır.
Deneysel sonuçlar, cıvatanın akma dayanımının, uygulanan tork miktarı
arttırılmasına rağmen sınırlı bir değere kadar yükseldiğini göstermektedir. Bu
olay ancak elastoplastik yaklaşımla açıklanabilir.
Cıvata başı ile bağlanan parça arasındaki sürtünmeyi bulabilmek için cıvata
ronde çapını bulmamız gereklidir. Bu sebeple Şekil 5.3’ de gösterildiği üzere
M16 numune cıvatalardan alınan ortalama değerlere göre ronde çapı;
d0 = ( D0 + dD ) / 2 [5.1]
= 19,25 mm’ dir.
52
Şekil 5.3. Cıvatalarda baş altı ronde çapı
Galvanizli M16 cıvatalar için elastik bölgede kayma ve çekme gerilmesi
arasındaki oranı bulmak için, sıkma amaçlı uygulanan toplam moment için iki
ayrı eşitlik yazılabilir.
Mstop = Msa + Ms [5.2]
= [μ0 x N x ( d0 / 2 )] + (πτ a3 /2)
= [μ0 x σ x As x ( d0 / 2 )] + (πτ a3 /2)
= [μ0 x N x ( d0 / 2 )] + T
ve
Mstop = k x N x d [5.3]
= k x σ x As x d
d0
D0
dD
53
k = 0,25
As = π a2
= 148,28 mm2
a = (148,28/ π)1/2
= 6,872 mm
d = 15,62 mm
σak ort = 51,74 kg/mm2
Tüm değerler Eş. 5.2 ve Eş. 5.3 de yerine konduğunda ve bu iki eşitlik
birbirine eşitlendiğinde elastik bölge için ;
(τ / σ) = 0,576 [5.4]
oranı elde edilir.
Eş. 4.5 ve Eş. 4.6‘ daki α sabit değerini bulabilmek için direkt çekme
testinden elde edilmiş ortalama akma dayanımı değerinden faydalanarak, Eş.
5.4 ve von Mises kriterini kullanarak;
Y = σ ak ort = 51,75 kg/mm2
Y2 = σ2 + 3τ2
Y2 = σ2 + 3(0,576 σ) 2
σ = 36,63 kg/mm2
τ = 21,11 kg/mm2
olarak bulunur.
c / a = 1 değeri, yani kesitin tamamen elastik olduğu düşünüldüğünde, ve
Y = 51,75 kg/mm2 değeri Eş. 4.5 ve Eş. 4.6 da yerine konduğunda;
T = 10753,9 Kg.mm
N = 5431,2 Kg
54
olarak bulunarak T ve N değerlerinden de α = 1,7353 bulunur.
Çizelge 5.2’ den faydalanarak 24480 kg.mm tork uygulanmış ve akma
dayanımı 53,21 kg/mm2 olan cıvatalar için Eş. 4.5 ve Eş. 4.6 ‘de çeşitli (c/a)
oranları uygulanmak suretiyle ilk olarak T ve N değerleri, bu değerlerden de τ
ve σ değerleri elde edilmek suretiyle cıvataların elastoplastik davranışları
irdelenmiş ve Çizelge 5.6 oluşturulmuştur.
Çizelge 5.6. 24480 kg.mm tork uygulanmış cıvatalar için kesitteki elastik – plastik bölge oranlarına bağlı gerilme değerleri
c/a T (Kg.mm) N (Kg) τ (Kg/mm2) σ (Kg/mm2) 1 11057 5584 21,7 37,7
0,9 11520 5842 20,3 48,6
0,8 11828 6056 18,6 63,8
0,7 12019 6226 16,5 85,7
0,6 12127 6353 14,3 119,0
0,5 12181 6442 12,0 173,8
0,4 12205 6496 9,6 273,8
0,3 12212 6525 7,2 488,9
0,2 12213 6536 4,8 1102,0
0,1 12214 6539 2,4 4409,9
0 12214 6539 0,0 0,0
Yine Çizelge 5.2’ den faydalanarak benzer şekilde 25500 kg.mm ve 30600
kg.mm tork uygulanmış ve akma dayanımları sırasıyla 55,93 ve 55,92
kg/mm2 olan cıvatalar için Eş. 4.5 ve Eş. 4.6 ‘de çeşitli (c/a) oranları
uygulanmak suretiyle ilk olarak T ve N değerleri, bu değerlerden de τ ve σ
değerleri elde edilmek suretiyle cıvataların elastoplastik davranışları
irdelenmiş ve Çizelge 5.7 oluşturulmuştur.
55
Çizelge 5.7. 25500 kg.mm ve 30600 kg.mm tork uygulanmış cıvatalar için
kesitteki elastik – plastik bölge oranlarına bağlı gerilme değerleri
c/a T (kg.mm) N (kg) τ (kg/mm2) σ (kg/mm2) 1 11622 5870 22,8 39,6
0,9 12109 6140 21,4 51,1
0,8 12433 6365 19,5 67,1
0,7 12633 6544 17,4 90,1
0,6 12747 6678 15,0 125,1
0,5 12804 6771 12,6 182,7
0,4 12828 6828 10,1 287,8
0,3 12836 6858 7,6 513,9
0,2 12838 6871 5,0 1158,5
0,1 12838 6873 2,5 4635,1
0 12838 6873 0,0 0,0
24480 kg.mm tork için;
N = 6401,8 kg değeri Eş. 5.2 ‘de yerine konursa;
Mstop = T = 12157 kg.mm değeri elde edilir. Bu iki değer arasında Eş. 5.2 ‘den
kaynaklanan sabit bir oran mevcuttur.
Çizelge 5.6’ ye baktığımızda ise N ve T değerleri arasında sabit bir oran
olmadığını görürüz. Yukarıda belirtilen N = 6401,8 kg ve T = 12157 kg.mm
değerleri, Çizelge 5.6’ de interpolasyon yöntemi uygulanmak suretiyle
bulunan ve aynı zamanda Eş. 5.2‘yi sağlayan tek iki değerdir. Bu değerlerden
faydalanarak ve yine interpolasyon yöntemini kullanarak 24480 kg.mm tork
uygulanması sonucunda kesitteki c/a oranının 0,5444 olduğu bulunmuştur.
Benzer şekilde 25500 kg.mm tork için;
56
N = 6641,2 kg değeri Eş. 5.2 ‘te yerine konursa;
T = 12716 Kg.mm değeri elde edilir.
Bu değerler, Çizelge 5.7’ de interpolasyon yöntemi uygulanmak suretiyle
bulunan ve aynı zamanda Eş. 5.2‘ yi sağlayan tek iki değerdir. Bu
değerlerden faydalanarak ve yine interpolasyon yöntemini kullanarak 25500
kg.mm tork uygulanması sonucunda kesitteki c/a oranının 0,6272 olduğu
bulunmuştur.
30600 kg.mm tork için Eş. 5.2 ‘den elde edilebilecek hiçbir değer Çizelge 5.7
içinde yer almaz. Bunun anlamı, 30600 kg.mm değerinde uygulanan tork
sebebiyle, cıvata kesitinde elastik bölgenin kalmamış olmasıdır.
Yapılan testler sonucunda cıvatalarda meydana gelen yüzde uzama
miktarları Çizelge 5.2‘de gösterilmiştir. Uzama miktarlarının
hesaplanmasında birleşim kalınlığı ℓ = 125 mm, deformasyon öncesi
uzamaya maruz cıvata boyu olarak ele alınmıştır.
57
6. SONUÇ VE ÖNERİLER M16 x 160, DIN 931 standardında, 12 adet sıcak daldırma çinko kaplama
cıvata üzerinde yapılan testler sonucunda görülmüştür ki, uygulanan tork
değerine bağlı olarak, cıvata kesitindeki elastik bölgenin, plastik bölgeye göre
oranının küçülmesiyle, bileşik gerilme için τ / σ oranı da küçülür.
Bunun sebebi; c/a oranının, uygulanan tork değerine bağlı olarak
küçülmesidir. Bu oranın küçülmesi, maksimum kayma gerilme değerinin
azalması, eksenel yöndeki çekme gerilmesinin küçülen elastik bölge alanı
sebebiyle artması anlamına gelir.
Çekme gerilmesi değerinde, uygulanan değişik tork değerleri sonucunda,
direkt çekme testi ile elde edilen değerden çok büyük sapmalar
gözlenmemiştir. Bu sebeple, yapılan testler sonucunda; kesitteki elastik
bölgeyi yok edemeyecek büyüklükte verilen tork değerinin çekme dayanımı
üzerinde bir etkisi olmadığını, akma dayanımını belli bir değere kadar
arttırdığını ve ekte verilen test sonuçlarındaki yük – uzama eğrilerinden elde
edilen % uzama miktarları göz önüne alındığında sünekliği azalttığı sonucuna
varılmıştır. Elastoplastik yaklaşıma göre kesitteki elastik bölgenin tamamen
yok olmasına sebep 30600 kg.mm ‘ lik tork sonucunda akma ve çekme
dayanımının, 25500 kg.mm tork sonucunda elde edilen değerlere göre bir
düşüş göstermemesi, sünekliğin düşmesi dışında, cıvataya akma değeri
üzerinde öngerilme verilmesi sonucunda ortaya çıkan kopma riskini daha da
düşürmektedir.
Sonuç olarak süneklikteki bu düşüşün kabul edilebileceği bağlantılarda akma
sınırının üzerinde öngerilme yaratacak tork değerlerinin uygulanmasının 6.8
ve alt kalitedeki cıvatalar için uygun olduğu öngörülmüştür.
Dikkat edilmesi gereken asıl konu 8.8 kalite ve üzeri ağır hizmet cıvataları
için, yaptığımız çalışmalar doğrultusunda elde ettiğimiz sonuçların kesinlikle
geçerli olmayacağıdır. Isıl işleme tabi tutulmaları zorunlu olan bu tür
58
cıvatalarda, yapılan çekme testlerinden elde edilen değerler birbirlerinden
oldukça büyük sapmalar gösterebilirler. Bu sebeple de, torkun cıvatanın
eksenel yöndeki dayanımına etkisini belirlemek oldukça zordur. Ayrıca, ısıl
işlem sebebiyle sertlikleri oldukça yükselen bu cıvatalar için sınırlı süneklik
özelliklerinin korunması şarttır.
59
KAYNAKLAR
1. “ Metric Fastener Standarts 3nd ed.”, Industrial Fasteners Institute, Cleveland, M52-M59, B30-B43 (1999).
2. Chakrabarty, J., “Theory of Plasticity 2nd ed. “, McGraw Hill, Singapore, 129-138 (1998).
3. Kulak, G.L., Fisher, J.W. and Struik, J.H.A., “ Guide to Design Criteria for
Bolted and Riveted Joints 2nd ed. ”, Wiley, New York, 39-71 (1974). 4. Almen, J.O., “ How tight should a bolt be?”, Fasteners, 1(1):11-13 (1944). 5. Cornfed, A.S., “ Bolt preload-how can you be sure it’s right”, Machine
Design,1(2):1-3(1975). 6. “ Specifications for Structural Joints Using ASTM A325 or A490 Bolts”,
Research Council on Structural Connections, 14-28(1985). 7. Maney, G.A., “ Predicting Bolt Tension “, Fasteners, 3(5):6-9(1946). 8. Pauw, A., Howard, L.L., “ Tension Control for High-Strength Structural
Bolts “, Proceedings, American Ins. Of Steel Construction, New York,9-21 (1955).
9. AREA Commitee on Iron and Steel Structures, “ Use of High-Strength
Structural Bolts In Steel Railway Bridges “, American Railway Engineering Association, 56:5-8 (1955).
10. Krickenberger, C.F., Chesson, E., Munse, W.H., “ Evaluation of Nuts for
Use with High-Strength Bolts “, Structural Research Series University Of Illinois, Urbana, 128(1957).
11. Deren, H., Uzgider, E., Piroğlu, F., “ Çelik Yapılar 3. Baskı “, Çağlayan
Kitabevi, İstanbul, 97-103 (2003). 12. Akkurt, M., “ Makine Elemanları 3. Baskı “, Cilt 1, Birsen Yayınevi,
İstanbul, 298-305 (1997).
60
EKLER
61
EK- 1 “Direkt çekme testi 1” için yük – uzama eğrisi
Şeki
l 1.1
“Dire
kt ç
ekm
e te
sti 1
” iç
in y
ük –
uza
ma
eğris
i
62
EK- 2 “Direkt çekme testi 2” için yük – uzama eğrisi
Şeki
l 2.1
“Dire
kt ç
ekm
e te
sti 2
” iç
in y
ük –
uza
ma
eğris
i
63
EK- 3 “Direkt çekme testi 3” için yük – uzama eğrisi
Şeki
l 3.1
“Dire
kt ç
ekm
e te
sti 3
” iç
in y
ük –
uza
ma
eğris
i
64
EK- 4 “24480 kg.mm torklu çekme testi 1” için yük-uzama eğrisi
Şeki
l 4.1
“244
80 k
g.m
m to
rklu
çek
me
test
i 1”
için
yük
-uza
ma
eğris
i
65
EK- 5 “24480 kg.mm torklu çekme testi 2” için yük-uzama eğrisi
Şeki
l 5.1
“244
80 k
g.m
m to
rklu
çek
me
test
i 2”
için
yük
-uza
ma
eğris
i
66
EK- 6 “24480 kg.mm torklu çekme testi 3” için yük-uzama eğrisi
Şeki
l 6.1
“244
80 k
g.m
m to
rklu
çek
me
test
i 3”
için
yük
-uza
ma
eğris
i
67
EK- 7 “25500 kg.mm torklu çekme testi 1” için yük-uzama eğrisi
Şeki
l 7.1
“255
00 k
g.m
m to
rklu
çek
me
test
i 1”
için
yük
-uza
ma
eğris
i
68
EK- 8 “25500 kg.mm torklu çekme testi 2” için yük-uzama eğrisi
Şeki
l 8.1
“255
00 k
g.m
m to
rklu
çek
me
test
i 2”
için
yük
-uza
ma
eğris
i
69
EK- 9 “25500 kg.mm torklu çekme testi 3” için yük-uzama eğrisi
Şeki
l 9.1
“255
00 k
g.m
m to
rklu
çek
me
test
i 3”
için
yük
-uza
ma
eğris
i
70
EK- 10 “30600 kg.mm torklu çekme testi 1” için yük-uzama eğrisi
Şeki
l 10.
1 “3
0600
kg.
mm
tork
lu ç
ekm
e te
sti 1
” iç
in y
ük-u
zam
a eğ
risi
71
EK- 11 “30600 kg.mm torklu çekme testi 2” için yük-uzama eğrisi
Şeki
l 11.
1 “3
0600
kg.
mm
tork
lu ç
ekm
e te
sti 2
” iç
in y
ük-u
zam
a eğ
risi
72
EK- 12 “30600 kg.mm torklu çekme testi 3” için yük-uzama eğrisi
Şeki
l 12.
1 “3
0600
kg.
mm
tork
lu ç
ekm
e te
sti 3
” iç
in y
ük-u
zam
a eğ
risi
73
ÖZGEÇMİŞ 1979 yılında Ankara’ da doğan Ziya Turgut Özmen, 1990 yılında Gazi
Anadolu Lisesi’nde başladığı orta ve lise öğrenimini 1997 yılında
tamamlayıp aynı yıl Gazi Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Makine
Mühendisliği Bölümü’nde lisans eğitimine başlamıştır. 2001 yılında sona eren
lisans eğitiminden sonra askerlik görevini tamamlayarak 2002 yılında
Aytemizler Makine San. ve Ltd. Şti.’de üretim mühendisi olarak işe başlamış,
aynı yıl Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Makine Mühendisliği Ana
Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine kabul edilmiştir. 2005 yılında Mitaş
Cıvata San. ve Ltd. Şti.’de 6 ay kadar çalıştıktan sonra özel sebeplerden
dolayı eski işyerine geri dönmüştür ve halen Aytemizler Makine San. ve Ltd.
Şti.’de çalışmaktadır.