· web viewrumi takvim, osmanlı devleti'nde mali işlerin düzenlenmesi amacıyla...

14
TARİH 9 YENİ MÜFREDAT DERS NOTLARI 1.ÜNİTE TARİH VE TARİH YAZICILIĞI 1.1.İNSANLIĞIN HAFIZASI TARİH İnsanlığın varoluş ve yaşam serüveni göz önüne alındığında bugün ulaşılan gelişmişlik düzeyi bir tecrübe birikiminin ürünüdür.Geçmiş ve gelecek bilincine sahip tek varlık olan insan, tecrübelerini geçmişten ders alarak öğrenir, kaydederek belgeler ve bunu gelecek nesillere aktarırken de tarih bilimine ihtiyaç duyar. Tarih; geçmişte yaşamış insan topluluklarının; birbirleriyle olan ilişkilerini,siyasi, sosyal, kültürel,ekonomik ,dinifaaliyetlerini, yer ve zaman göstererek,neden-sonuç ilişkisi içerisinde, belgelere dayalı ve objektif (nesnel-tarafsız)olarak inceleyen bir sosyal bilim dalıdır. Tarih kelimesi, "kamer, ay, zaman"anlamına gelen Arapça "verreha" fiilinden türemiştir. Tarih kelimesinin anlamı, "ay"ın tarihi demektir. Tarihî olayın meydana geliş anını belirlemek, anlatmak, hikâye etmek, nakletmek anlamlarına gelmektedir. Kelimenin batı dillerindeki tüm karşılıkları ise Grekçe "İstoria, İstorien" sözcüğünden gelir. "Bildirme",haber alma yolu ile bilgi edinme anlamlarında kullanılmıştır. Tarihin konusu,insanların geçmişteki siyasi, sosyal, ekonomik, askeri ,kültürel ve dini vs faaliyetleridir. KÜLTÜREL FAALİYETLER:Gelenekler,kıyafetler,edebi eserler,sanat eserleri vb. SİYASAL FAALİYETLER:Savaşlar,antlaşmalar,devletler ,yönetim şekilleri EKONOMİK FAALİYETLER:Tarım,ticaret,sanayi,hayvancılık.ulaşımvb SOSYAL FAALİYETLER:Göç,yardımlaşma, ASKERİ FAALİYETLER:Savaş stratejileri,silahlar DİNİ FAALİYETLER:Hristiyanlık,İslam,Musevilik,Budizmvb SANATSAL FAALİYETLER : Mimari,Resim,Heykel,Müzikvb Tarih Biliminin Bakışı Tarih biliminin fen ve doğa bilimlerinden en önemli farkı tarihi olaylar tekrarlanamadığı için, deney ve gözlem yapılamamasıdır. Tarihî olaylar geçmişte kaldığı, benzersiz ve tekrar etmeyen olaylar olduğundan tarihçi, Fen bilimlerindeki gibi olayları dışarıdan gözlemleyemez. Tarihte deney ,gözlem ve genelleme yapılamadığından diğer bilimlerde olduğu gibi temel ilke, pratik yol gösterici sonuçlar çıkarmak değil, insanlığın düşündükleri ve yaptıklarının değerli kabul edilerek, tanınması ve korunmasıdır. Tarihçi; kültürel mirasın aktarıcısıdır. Tarihsel mirası tanıtır ve insanlığı anlamamıza yardımcı olur. Tarihi diğer beşeri (sosyal) bilim dallarından ayıran en önemli farkı; diğer bilimler insanı veya doğayı bir yönüyle ele alırken tarihin, insanı ve olayları incelerken her yönüyle anlamaya ve anlatmaya çalışmasıdır. At Örneği; Stanford bunu açıklamak için 'at örneği'ni verir. Bir atı bir fizikçi, bir zoolog, bir veteriner, bir ekonomist, bir kimyacı, bir ressam incelerse, hepsi de atı farklı ve kendi bakış açılarından görecek ve tanımlayacaklardır. Oysa tarihçi hem ata, hem atın sahibine, hem atın içinde bulunduğu olaya, döneme, mekana, hem o olayın ilişkili olduğu diğer olaylara, kısacası resmin bütününe anlam vermeye çalışacaktır. Çünkü tarih bu deneyimin tüm yönleriyle ilgilidir. Tarih Biliminin Özellikleri : 1-İnsanlar tarafındanmeydana getirilen olaylar ve faaliyetler incelenir. 2-Geçmişteki olaylar incelenir. 3-Belgelere dayalıdır. 4-Yer ve zaman belirtilmelidir.

Upload: others

Post on 02-Jan-2020

8 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1:  · Web viewRumi takvim, Osmanlı Devleti'nde mali işlerin düzenlenmesi amacıyla kullanılmıştır. Güneş yılı esasına dayanan bu takvimde bir yıl 365 gün 6 saattir. 1839'dan

TARİH 9 YENİ MÜFREDAT DERS NOTLARI

1.ÜNİTE TARİH VE TARİH YAZICILIĞI 1.1.İNSANLIĞIN HAFIZASI TARİHİnsanlığın varoluş ve yaşam serüveni göz önüne alındığında bugün ulaşılan gelişmişlik düzeyi bir tecrübe birikiminin ürünüdür.Geçmiş ve gelecek bilincine sahip tek varlık olan insan, tecrübelerini geçmişten ders alarak öğrenir, kaydederek belgeler ve bunu gelecek nesillere aktarırken de tarih bilimine ihtiyaç duyar.Tarih; geçmişte yaşamış insan topluluklarının; birbirleriyle olan ilişkilerini,siyasi, sosyal, kültürel,ekonomik ,dinifaaliyetlerini, yer ve zaman göstererek,neden-sonuç ilişkisi içerisinde, belgelere dayalı ve objektif (nesnel-tarafsız)olarak inceleyen bir sosyal bilim dalıdır.Tarih kelimesi, "kamer, ay, zaman"anlamına gelen Arapça "verreha" fiilinden türemiştir. Tarih kelimesinin anlamı, "ay"ın tarihi demektir. Tarihî olayın meydana geliş anını belirlemek, anlatmak, hikâye etmek, nakletmek anlamlarına gelmektedir. Kelimenin batı dillerindeki tüm karşılıkları ise Grekçe "İstoria, İstorien" sözcüğünden gelir. "Bildirme",haber alma yolu ile bilgi edinme anlamlarında kullanılmıştır.

Tarihin konusu,insanların geçmişteki siyasi, sosyal, ekonomik, askeri ,kültürel ve dini vs faaliyetleridir.KÜLTÜREL FAALİYETLER:Gelenekler,kıyafetler,edebi eserler,sanat eserleri vb.SİYASAL FAALİYETLER:Savaşlar,antlaşmalar,devletler ,yönetim şekilleriEKONOMİK FAALİYETLER:Tarım,ticaret,sanayi,hayvancılık.ulaşımvbSOSYAL FAALİYETLER:Göç,yardımlaşma,ASKERİ FAALİYETLER:Savaş stratejileri,silahlarDİNİ FAALİYETLER:Hristiyanlık,İslam,Musevilik,BudizmvbSANATSAL FAALİYETLER : Mimari,Resim,Heykel,Müzikvb

Tarih Biliminin BakışıTarih biliminin fen ve doğa bilimlerinden en önemli farkı tarihi olaylar tekrarlanamadığı için, deney ve gözlem yapılamamasıdır. Tarihî olaylar geçmişte kaldığı, benzersiz ve tekrar etmeyen olaylar olduğundan tarihçi, Fen bilimlerindeki gibi olayları dışarıdan gözlemleyemez. Tarihte deney ,gözlem ve genelleme yapılamadığından diğer bilimlerde olduğu gibi temel ilke, pratik yol gösterici sonuçlar çıkarmak değil, insanlığın düşündükleri ve yaptıklarının değerli kabul edilerek, tanınması ve korunmasıdır. Tarihçi; kültürel mirasın aktarıcısıdır. Tarihsel mirası tanıtır ve insanlığı anlamamıza yardımcı olur.Tarihi diğer beşeri (sosyal) bilim dallarından ayıran en önemli farkı; diğer bilimler insanı veya doğayı bir yönüyle ele alırken tarihin, insanı ve olayları incelerken her yönüyle anlamaya ve anlatmaya çalışmasıdır. At Örneği; Stanford bunu açıklamak için 'at örneği'ni verir. Bir atı bir fizikçi, bir zoolog, bir veteriner, bir ekonomist, bir kimyacı, bir ressam incelerse, hepsi de atı farklı ve kendi bakış açılarından görecek ve tanımlayacaklardır. Oysa tarihçi hem ata, hem atın sahibine, hem atın içinde bulunduğu olaya, döneme, mekana, hem o olayın ilişkili olduğu diğer olaylara, kısacası resmin bütününe anlam vermeye çalışacaktır. Çünkü tarih bu deneyimin tüm yönleriyle ilgilidir.

Tarih Biliminin Özellikleri :1-İnsanlar tarafındanmeydana getirilen olaylar ve faaliyetler incelenir.2-Geçmişteki olaylar incelenir.3-Belgelere dayalıdır.4-Yer ve zaman belirtilmelidir.5-Sebep sonuç ilişkisi olmalıdır.6-Tarihi olaylar tekrarlanamazlar, tekrarlanamadığı için de deney ve gözlem yapılamaz.7- Olayın meydana geldiği devrin şartları ve değer yargıları iyi bilinmelidir.8- Araştırma mümkün olduğunca olayın geçtiği yerde yapılmalıdır.9-Objektif (tarafsız-nesnel) olunmalıdır.10-Değişmez kural ve yasalara ulaşmak mümkün değildir.11-Hiçbir olay tek başına ve bağımsız değildir.12-Tarihi pozitif bilim haline getiren araştırmacı, eleştirel ve sorgulayıcı olmasıdır.

Page 2:  · Web viewRumi takvim, Osmanlı Devleti'nde mali işlerin düzenlenmesi amacıyla kullanılmıştır. Güneş yılı esasına dayanan bu takvimde bir yıl 365 gün 6 saattir. 1839'dan

Tarih biliminin yöntemi nedir?Sosyal bir bilim olan tarih, Fen ve Doğa Bilimlerindeki deney ve gözlem yöntemlerini kullanamadığından geçmişteki insan faaliyetlerini ve olayları kendi yöntemleriyle (5T) keşfetmeye çalışır ve bunun içinde belgelerden-kaynaklardan yararlanır.Tarihin bir bilim dalı olmasını sağlayan en önemli özelliği belgelerden-kaynaklardan yararlanırken eleştirici ve sorgulayıcı olabilmesidir.Çünkü kaynak –belgeolmadan tarihî gerçekleri ortaya çıkarmak ve onları yazmakmümkün değildir. Tarihî olayları sebep-sonuç ilişkisi içerisinde belirli yöntemlerle araştıranlara“tarihçi” denir. Tarihçinin geçmişi aydınlatmak için yararlandığı her türlü yazılı kaynağa “belge”, belgelerin saklandığı yere “arşiv”, incelenen olayla ilgili elde edilen her türlü bilgilere ise “veri” denir.Bir tarihsel araştırmaya kaynakların saptanması, karşılaştırılması ve yorumlanmasıyla başlanır. Birincil (Ana) kaynağın en önemli niteliği, geçmiş olaylara dair doğrudan bilgi içermesidir. Kaynağın türü, olayın gerçekleştiği döneme ve kültüre göre yazılı, sözlü veya görsel nitelikte olabilir.Kaynaklar, farklı kaynaklarla karşılaştırılarak dikkatle incelenmelidir. Bunu yaparken de kaynakların oluşumu, orijinalliği ve güvenilirliği gibi noktalar öncelikle göz önünde bulundurulmalıdır.Diğer bir ifadeyle tarih araştırmacısı kaynağın içeriğini olduğu gibi almak yerine, onu eleştirel(Tenkitçi) bir gözle incelemelidir. Kısa bir süre öncesine kadar kütüphane,müze ve arşivlerle sınırlı olan tarih araştırmaları, bilişim teknolojilerinin yardımıyla artık sanal kütüphane-arşivler üzerinden de yapılabilir hâle gelmiştir. Ancak bilgiye ulaşılacak kaynaklar çoğaldıkça ulaşılan bilginin güvenilirliliği de son derece önemli hâle gelmiştir.

Tarihteki bir konuyu araştıran tarihçi, sırasıyla aşağıdaki yöntemleri uygular: (5T)

Tarih öğretmeni, Elif'ten Anadolu uygarlıklarından biri olan Hititler ile ilgili bir araştırma yapmasını istemiştir. Elif'in Hititler ile ilgili yapacağı araştırmada kullanacağı yöntemler için ona yardımcı olduğumuzu düşünelim.1-TARAMA (Kayna-Belge arama )Elif ilk adımda, Hititler ile ilgili bilgilere ulaşabilmek için“ kaynaklardan veri toplamalıdır” . (Günümüzde birçok kütüphanenin veri tabanına Genel Ağ sayesinde ulaşabiliriz.)2-TASNİF (Sınıflandırma)Elif, ulaştığı kaynaklardaki verileri belirli bir sistem içerisinde “ zamana, mekana ve konuya” göre sınıflandırmalıdır.3-TAHLİL (Analiz-Çözümleme)Elif, kaynaklardan elde ettiği bilgileri ortaya çıkararak yeterli olup olmadığını kontrol etmelidir. Bu nedenle Elif; ulaştığı bütün bilgi ve verileri kullanıp kullanamayacağını araştırmalı, eksikliklerini tamamlamalı ve verileri gruplandırmalıdır.4-TENKİT (Eleştirme)

Page 3:  · Web viewRumi takvim, Osmanlı Devleti'nde mali işlerin düzenlenmesi amacıyla kullanılmıştır. Güneş yılı esasına dayanan bu takvimde bir yıl 365 gün 6 saattir. 1839'dan

Elif; topladığı belgelerin ve verilerin “doğru-güvenilir - sağlam-gerçek-nesnel-orijinal” olup olmadığını araştırmalı ve tespit etmelidir.Bu araştırmada kaynaklar eleştiri süzgecinden geçirilmelidir.İç Tenkit ve dış tenkit olarak iki şekilde yapılır.5-TERKİP (Sentez-Birleştirme)Bu, araştırmanın son aşamasıdır. Elif, “topladığı verileri birleştirerek metin oluşturur . “ Araştırmanın sonunda ise yararlanılan kaynaklar künye (kitabın kimlik bilgileri) şeklinde Kaynakça hazırlanarak çalışmanın sonuna eklenir.Yapılan paragraf ve cümle alıntıları da numara verilerek sayfa altlarında Dipnot şeklinde gösterilir.

Tarih Araştırmalarında Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar: 1) Konuyla ilgili çeşitli kaynaklardan yararlanılmalıdır. 2) Konuyla ilgili kaynak taraması yapılmalı, bütün belgeler değerlendirilmelidir. 3) Olayın meydana gediği yer ve zaman mutlaka belirtilmelidir. 4) Olaylar arasında neden- sonuç ilişkisi kurulmalıdır. 5) Tarihi olaylarla ilgili yasa-kural konulamaz, genelleme yapılamaz. 6) Konular tarafsız-nesnelbir şekilde incelenmeli ve aktarılmalıdır. 7) Doğru değerlendirmeler yapmak için olayın üzerinden belirli bir süre ( 3 kuşak-50 yıl) geçmiş olmalıdır. 8) Tarihi olaylar günümüzün değer yargılarıyla değil, olayın geçtiği dönemin şartları dikkate alınarak yorumlanmalıdır.

Tarihin Tasnifi (Sınıflandırılması)Tarihin Sınıflandırılmasının Sebebi: Öğrenmeyi, öğretmeyi, araştırmayı kolaylaştırmak içindir.3 şekilde yapılır:1-Zamana Göre Tasnif:Tarih, zamana göre; yıl, dönem, çağ ve yüzyıl gibi bölümlere ayrılarak sınıflandırılır. (Ortaçağ Tarihi, 9. Yüzyıl Tarihi gibi)2-Mekâna Göre Tasnif:Mekâna göre sınıflandırma coğrafi bölgelerin, kıtaların, ülkelerin tarihini incelemek amacıyla yapılır.( Orta Asya Tarihi,Türkiye Tarihi, Manisa Tarihi, Avrupa Tarihi gibi )3-Konuya Göre Tasnif:Toplumların, siyasi, kültürel, ekonomik, dinî, hukuki vb. özellikleri ayrı ayrı incelenir. Konular belli bir alanı kapsar. (Tıp Tarihi, Sanat Tarihi, Hukuk Tarihi,Kültür Tarihi, Siyasi Tarih, Dinler Tarihi gibi)

Tarih ve Diğer Bilimler: Hiçbir bilim dalı tek başına gelişmez. Tarihçi; siyasi, askerî, kültürel, sosyal veya biyografik bir eser oluştururken coğrafya, sosyoloji, felsefe, ekonomi, kronoloji, etnografya, hukuk, heraldik, arkeoloji, sanat tarihi, dil bilimi gibi farklı bilim dallarından yararlanır.

BİLİM DALLARI AÇIKLAMASI

Kronoloji(Zaman-Takvim bilim) Geçmişten günümüze olay ve olguların zamanını tespit ederek sıralar.Coğrafya(Yerbilim) İnsan ve mekânın karşılıklı etkileşimini araştırır.

Diplomasi(Siyasi Belgebilimi) Siyasi belgelerin cins, şekil ve içerik olarak değerlendirmesini yapar

Arkeoloji(Kazıbilim) Kazı yolu ile toprak ve su altındaki maddi kalıntıları ortaya çıkarır Heraldik(Armabilim) Tarihte devletlerin kullandığı armaları inceler.

Etnografya(Kültürbilim)

Toplumların örf, âdet, gelenek ve yaşayışlarını inceler.

Antropoloji(Irkbilim)

İnsan ırkını inceler ve kültürlerin gelişimini araştırır.

Nümizmatik(Meskukat-Parabilim) Tarih içerisinde basılan paraları inceler

Paleografya(Yazıbilim) Yazıları, alfabeleri ve bunların zaman içerisindeki değişimlerini inceler.Filoloji(Dilbilim) Dillerin tarihini, gelişimini ve değişimini araştırır.

Page 4:  · Web viewRumi takvim, Osmanlı Devleti'nde mali işlerin düzenlenmesi amacıyla kullanılmıştır. Güneş yılı esasına dayanan bu takvimde bir yıl 365 gün 6 saattir. 1839'dan

Epigrafi(Kitabebilim) Kitabeleri inceler.

Onomastik(Yeradı bilimi) Dilbilimin Özel isimleri inceleyen altdalı

Toponomi(Yeradıbilimi) Yeradlarının geçmişten günümüze değişimini inceler.

Sigilografi(Mühürbilim) Mühürleri inceler.

Felsefe(Düşüncebilim) İnsanın kendisini,düşüncelerini,çevresini,olayları hayatı sorgulamasıdır.

Hukuk(Yasabilim) İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen yazılı kuralları inceler.

Edebiyat(Yazınbilim) Duygu ve düşüncelerin yazı şiir vb yollarla ile ifade edilmesidir.

Şecere(Jeneloji)(Soybilim) Soykütüklerini inceler.

Sosyoloji(Toplumbilim) Sosyal olayları, insanlar ve toplumlar arası ilişkileri inceler.Toplum bilimi.

İstatistik(Veribilim)

Belirli bir amaç için veri toplama, araştırma, değerlendirme ve tahminde bulunma bilimidir.

Ekoloji(Çevrebilim)

İnsanın doğal dengeyi bozması bu bilimi doğurmuştur.Canlıların birbirleri ve çevre ile olan ilişkilerini inceleyen ve doğanın korunmasına yönelik çalışmalar yapan bilim dalıdır.

Sanat tarihiSanat eserlerini ve toplumların sanatsal faaliyetlerini araştıran bilim dalıdır.

Arkeometri Arkeolojik eserlerin tarihlendirilmesi.

Kimya Karbon 14 yöntemi ile tarihi eserlerin yaşı-tarihi hesaplanır.

İktisat(Ekonomibilimi) Tarihi olayların temelinde ekonomik etkenler de yatar.

Antroponomi İnsan adlarını inceler

1.2. NEDEN TARİH?Öncelikle Tarih bilimi ,geçmişi keşfetmek için sürekli bir sorgulama, günümüz sorunlarını anlamak ve analiz etmek için de bir başvuru kaynağıdır.1-Millî ve toplumsal kimliğin oluşumu ve değerlerin kuşaklara aktarımı için bir araçtır.2-Bireylerin ve toplumun kendini bir kimlik altında (Türk kimliği gibi) tanımlamasını sağlar.3-Bireylere yaşadığıtoplumun geçmişini öğreterek kişinin kendi milletine aidiyet duygusuyla bağlanmasını sağlar.4-Tarih milletlerin yalnızca kendi tarihinden bahsetmez; diğer toplumlarla olan etkileşimlerini de gösterir. Böylece milletlerin ortak hafızasının biçimlendirilmesini sağlar.5-Geçmişini bilmeyen bir toplum, hafızasını yitirir.“Hafıza yoksa kimlik yoktur;kimlik yoksa ulus da yoktur. (Anthony Smith)6-Tarih bilinci insanların kendilerinde ve yaşadıkları dünyada meydana gelen zamana bağlı değişmelere uyum sağlamalarına yardımcı olur. Tarih doru,tarafsız, ve bilimsel olarak öğretilirse kişi de tarih bilinci doğru olarak oluşur.7-Tarih;dil ile birlikte milli kültürü oluşturan unsurlardan biridir.8- Toplumların geçmişten ders alıp geleceğe yön vermelerini sağlar. Geçmişteki hataları tekrar etmeyen toplumlar, gelecekle ilgili doğru planlama ve analizlerle daha iyi bir yaşam düzeyine ulaşırlar.9- Millî bilinci oluşturarak birlik ve beraberlik duygusunu güçlendirir.10- Bugün ,geçmişin ürünü ve sonucudur. O halde tarih bugünkü uygarlığın nasıl meydana geldiğini anlamamızı sağlar.11- Uygarlıkların ve dünya mirasının tüm toplumların katkısıyla oluştuğunu öğretir.12-İnsanların aralarındaki sorunları barış yoluyla çözümlemelerine yardımcı olur. 13- Tarih bilgisi geçmişi,tarih kültürü ise bugünü geleceği aydınlatır.Tarih Bilinci: Tarihi olay ve olguların tarafsız , bilimsel ve belgelere dayalı olarak öğretilmesiyle kişiler de oluşan bilinçtir.Toplumsal kimlik;zaman içerisinde oluşan ahlaki ve tarihî değerlerin etkisiyle belirli bir zaman ve mekânda bireylerle toplumun bütünleşmesiTarih öğrenmenin insana sağladığı faydalarİnsan; ait olduğu toplumu, ülkeyi ve içinde yaşadığı dünyayı anlamak için geçmişini bilmek zorundadır. Sosyal bilimlerin önemli dallarından olan tarih sayesinde; insanlar birçok beceri kazanırlar.1-Birey; özünü, toplumunu, dünyayı tanır ve öğrenir.2-Tarih,uyguladığı yöntemlerle bireylerde araştırma ve kanıt kullanma becerisini arttırır. 3-İnsanların sorgulamave eleştirel düşünme becerilerini geliştirir.4-Çeşitli olay ve olgulararasında neden-sonuç ilişkilerini ortaya koyarken bireylerde hem çok yönlü-boyutlu hem farklı bakış açılarıyla düşünebilme yeteneği kazandırır.5-Bireyler tarihsel süreçte meydana gelen değişimleri ve süreklilikleri algılar.6-Tarihsel empati ile geçmişte yaşamış insanların değer yargıları,ne hissetlikleri anlaşılabilir.Böylece insanların geçmişi anlama becerisi gelişir. 7-Diğer toplum ve milletlerle yapılan karşılaştırmalar, bireye özgüven kazandıracağı gibi başka milletlere empati duymasını sağlar. 8-Dünya mirasını anlayan kendisi ve çevresiyle barışık bireyler yetişmesini sağlar.9-Bireyin geçmişten ders alıp geleceğine yön vermesini sağlar.10-Bireylere karşılaştıkları durumları tarihi olaylarla bağlantı kurarak mantıklı bir sonuca varma yeteneği kazandırır.

Page 5:  · Web viewRumi takvim, Osmanlı Devleti'nde mali işlerin düzenlenmesi amacıyla kullanılmıştır. Güneş yılı esasına dayanan bu takvimde bir yıl 365 gün 6 saattir. 1839'dan

11-Kişi tutucu ve bilime aykırı düşünme biçimi yerine ileriye dönük, güncel olayları geniş açıdan değerlendirebilen, toplumsal gelişmeleri anlayıp yorumlayabilen bir düşünme tarzına sahip olur.Tarihin Olayların DeğerlendirilmesiTarihî olaylar değerlendirilirken;♦ Objektif (tarafsız-nesnel) olunmalıdır.♦ Olayın meydana geldiği dönemin şartları ve değer yargıları iyi bilinmelidir.♦ Araştırma, mümkün olduğu kadar olayın geçtiği yerde yapılmalıdır.Tarafsızlık:Tarihî olayların değerlendirilmesinde en önemli husus tarihçilerin olaylara tarafsız yaklaşmalarıdır. Tarihçi, olayları duygusal yaklaşımlarla açıklamamalıdır. Çünkü bu tür öznel yaklaşımlar tarihî gerçeklerin ortaya çıkmasını engellediği gibi tarihin bilimselliğini kaybetmesine neden olmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk bu konuda, “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen gerçekler insanlığı şaşırtacak bir hâl alır.” sözüyle tarihî olayların değerlendirilmesinde tarafsız olmanın önemini vurgulamaktadır.Dönemin şartları:Tarihî olaylar; meydana geldiği dönemin siyasi, sosyal, kültürel, dinî ve ekonomik özelliklerini yansıtır. Belgeler yoruma muhtaçtır ve olayın yaşandığı çağın ve toplumun ruhunu taşımaktadır. Bu yüzden bir tarihî olayı değerlendirirken kendi döneminin şartları göz önünde bulundurulmalıdır.Uzun yıllar önce yaşanmış bir olayın, bugünün bakış açısı ve değer yargılarıyla ele alınması doğru değildir.Örneğin; eski toplumların çoğunda müşterek bir kurum olan kölelik, varlığını binlerce yıl sürdürmüştür.Günümüz evrensel insan hakları açısından düşünüldüğünde köleliğin insan onuruna yakışmadığı görülse de kölelik sistemini uygulayan toplumlar o günün değer yargıları ile değerlendirilmelidir.Yerinde inceleme: Tarihi olaylar gerçekleştikleri mekanda ve yerde incelenmelidir.Tarih Biliminde Anakronizm (Tarih yanılgısı)Türk Dil Kurumuna göre “tarihlendirmede yanılgı içerisinde bulunma” demek olan anakronizm, tarihi bilgilerde yanlışlık olması,bir olayın tarihi ve çağı üzerinde yanılma, tarih ve çağları birbirine karıştırma ,anlatılan tarihte var olmayan şeyleri kullanma şeklinde tanımlanmaktadır. Bir dönem anlatılırken o zamanları yansıtmayan öğelerin kullanılması da denilebilen Anakronizm, bazen bir tarihî olgunun varolmadığı bir dönemde varmış gibi düşünülmesi ve yansıtılmasışeklinde, bazen de tarihçilerin tarihî olguları açıklarkenyaşadıkları zamanın yaklaşımlarına, kavramlarına ve değerlerinebaşvurmalarıyla ortaya çıkar.Tarihî eserlerin yanı sıra edebiyatta, görsel sanatlarda ve sinemada da “tarih yanılgısı”hataları görülebilir. Örneğin Osmanlı Devleti’nin Yükselme Dönemi’ndeki toplumsal yapısını anlatan bir tarihçinin, OsmanlıDevleti’nde yaşayan milletler için “yurttaş” kelimesini kullanması bir anakronizmdir. Çünkü Osmanlı’da yurttaş kavramının,XIX. yüzyılda Namık Kemal gibi düşünürlerce kullanılmayabaşlandığı bilinmektedir. Osmanlı devlet yöneticileri; devletiçinde yaşayanları yurttaş olarak değil, reaya ya da tebaa olarakgörmüştür.

1.3. ZAMANIN TAKSİMİHerkesin ve her şeyin içinde olduğu evrensel bir gerçeklik olan zaman soyut bir kavramdır.Gece-gündüz ve kış-yaz gibi dönemlerde yaşanan etkili ve sert değişiklikler yüzünden can ve mal güvenliği tehlikeye giren insanlar zaman kavramının bilincine varmıştır. Örneğin;Nil nehrinin taşmasıyla tarlaları su altında kalarak kıtlık tehlikesi yaşayan Mısırlıların güneş yılını hesaplaması.İnsanlar günlük yaşamlarını kolaylaştırmak amacıyla zamanı bölümlere ayırmıştır. Bu bölümlerden her birinin benimsenişi, kullanılışı, adlandırılışı, sürelerinin saptanışı uzun sürmüş ve toplumlara göre değişiklik göstermiştir.İnsanlık; zamanı gün, hafta, ay, yıl gibi belli periyotlara bölmüş ve düzenli bir sistem(takvim) çerçevesinde algılamıştır.Takvim,zamanı bilme, olayları sıralama ve yaşamı düzenleme ihtiyacından doğmuştur. Hayatı bu çerçevede düzenlemek üzere insanlar yaklaşık 6000 yıldan beri takvim kullanmıştır. Sümerler, Babiller, Mısırlılar, Yunanlar, ibraniler, Romalılar, Aztekler, Mayalar, Çinliler, Hintler, Tibetliler,Türkler ve Araplar gibi çok çeşitli millet ve topluluklar değişik takvimler meydana getirmiştir. Bu millet veya topluluklar takvimleri ay veya güneş yılını esas alarak oluşturmuştur.Ay yılı: Ay’ın Dünya etrafındaki dönüşüdür ve on iki tur dönüş bir yıla denk gelir.Bu süre 354 gündür.Güneş yılı: Dünya’nın Güneş etrafındaki bir tur dönüşüdür. Bu süre 365 gün 6 saattir. Her toplum kendine özgü bir takvim oluştururken yaşamlarını en çok etkileyen olayı takvimlerinin başlangıcı olarak kabul etmiştir.İbraniler; MÖ 3761’deki Yaradılış (Tekvin) yılını, Yunanlılar ; İlk olimpiyat oyunlarının yapıldığı MÖ776’yı, Romalılar; MÖ 753 Roma şehrinin kuruluşunuHristiyanlar; Hz. İsa’nın doğumu olan sıfırı, Müslümanlar; MS 622’de Hz. Muhammed’inMekke’den Medine’ye hicretiniBüyük Seçuklular;Başlangıç olarak 1079 yılı Nevruz(bahar bayramını) olan 21 Mart’ı, esas almışlardır.

Türklerin Tarih boyunca Kullandığı Takvimler Türkler de tarih boyunca yaşadıkları coğrafyaya göre kültürel, ekonomik ve dinî etkileşimlerin ürünü olarak çeşitli takvimler kullanmışlardır.

12 Hayvanlı Türk takvimi, Türklerin (Göktürk ve Uygurlar) kullandığı ilk takvimdir ve güneş yılı esasına göre düzenlenmiştir. 365 gün 6 saattir. Bahar ayı başlangıç sayılmıştır.On iki yılda bir devir yapan bu takvimde Aylar ise sayılarla belirtilirken,yıllar, hayvan adları ile gösterilir. Bu takvimde kullanılan hayvan isimleri ise şunlardır:sıçgan (sıçan), ud (öküz), bars (pars), tavışgan (tavşan), lu (ejder),yılan, yund (kısrak), kon (koyun), biçin (maymun), takıgu (tavuk), it (köpek), tonguz(domuz). Hangi tarihten itibaren kullanıldığı bilinmemekle birlikte bu takvim Kök Türkler ve Uygurlartarafından kullanılmıştır.Hicri takvim, Türklerin İslamiyet’i kabul ettikten sonra kullandığı takvimdir. Bu takvimde Hz. Muhammed’in hicret ettiği yıl (622), başlangıç kabul edilmiştir. Hz. Ömer Dönemi’nde oluşturulan bu takvim, ay yılını esas almıştır. Bu takvime göre bir yıl 354 gün 8 saat 48 dakikadır. Ayrıca bir ay yılı, bir güneş yılından yaklaşık 11 gün eksiktir. Diğer bir ismi kamerî (ay) takvimidir. Günümüzde İslam dünyası, dinî günleri hicri takvime göre belirlemektedir.Celâli takvimi, Büyük Selçuklu Sultanı Celaleddin Melikşah'ın (1072-1092) emriyle Ömer Hayyam başkanlığında kurulan bir astronomi heyetince hazırlanmıştır. Mali işler (vergi) kullanıldı. Başlangıç olarak 1079 yılı kabul edilmiş ve güneş yılı esasına göre düzenlenmiştir.365 gün 6 saattir ve Başlangıcı Nevruz (21 mart) bahar ayıdır.Gregoryen takvimden daha az hata verir.Rumi takvim, Osmanlı Devleti'nde mali işlerin düzenlenmesi amacıyla kullanılmıştır. Güneş yılı esasına dayanan bu takvimde bir yıl 365 gün 6 saattir. 1839'dan itibaren mart ayı, mali yılbaşı olarak kabul edilmiştir. Miladi takvimle arasında 584 yıllık fark vardır.

Page 6:  · Web viewRumi takvim, Osmanlı Devleti'nde mali işlerin düzenlenmesi amacıyla kullanılmıştır. Güneş yılı esasına dayanan bu takvimde bir yıl 365 gün 6 saattir. 1839'dan

Miladi takvim, günümüzde dünyada en yaygın kullanılan takvimdir. Bir yıl 365 gün 6 saattir. Başlangıcı, Hz. İsa'nın doğumundan bir hafta sonrası yani 1 Ocak'tır. Kökeni Mısırlılara dayanan bu takvimi Romalılar geliştirmiş ve Papa 13. Gregorious (Gregoryen) son şeklini vermiştir. Bu nedenle "Gregoryen takvimi" de denir. Ülkemizde 1 Ocak 1926'dan itibaren kullanılmaya başlanmıştır.

Güneş Yılı esasına dayanan Miladi takvimin geçirdiği aşamalar

12 Hayvanlı Türk takvimi

Milat ve Yüzyıl KavramlarıYüzyılların sınıflandırılmasında Milat kavramı dikkate alınır. Hz İsa’nın doğumu Milat (başlangıç) kabul edilmiştir.Hz. İsa'nın doğumundan önceki yıllara MÖ (milattan önce), sonrasına da MS (milattan sonra) denir. Yüzyıl kavramı teorik olarak "00" ile biten bir yılda başlar ve "yüzyıllık dönem" anlamında kullanılır. Bu kavram XVI. yüzyılda ortaya çıkmıştır.

Yüzyıl hesaplamalarında verilen tarih bir ve iki basamaklı sayıdan oluşuyor ise I. yüzyıldır. Üç basamaklı sayıdan oluşan bir tarih ise yüzler basamağına bir eklenir. Dört basamaklı sayıdan oluşan bir tarih ise binler ve yüzler basamağındaki sayılar iki basamaklı kabul edilir ve bu sayıya bir eklenir.

Page 7:  · Web viewRumi takvim, Osmanlı Devleti'nde mali işlerin düzenlenmesi amacıyla kullanılmıştır. Güneş yılı esasına dayanan bu takvimde bir yıl 365 gün 6 saattir. 1839'dan

Herhangi bir tarihi yüzyıl olarak okuyabilmek için tarihi gösteren sayının son iki rakamı atılır. Baştaki rakamlara bir sayı ilave edilir. Atılan iki rakama göre de yüzyılın yarısı ve çeyreği tespit edilir. Örneğin 1453 İstanbul’un fethi ile ilgili olarak;• 1453 yılının son iki rakamı çıkarılır.• 14 rakamına bir sayı ilave edilir: 14 + 1 = 15• 53 rakamı ise yüzyılın ikinci yarısı ve üçüncü çeyreğini ifade eder.• Buna göre, 1453 = XV. yüzyılın ikinci yarısının üçüncü çeyreğidir.

1253 13.yy’ın ilk yarısının 2.çeyreği

MS

1071 11.yy’ın 2.yarısının 3.çeyreği

745 8.yy’ın ikinci yarısının 3.çeyreği 1789 18. yy’ın ikinci yarısının 4. çeyreği

135 2.yy’ın 2.yarısının 3.çeyreği 2014 21.yy’ın ilk yarısının 1.çeyreği

Geçmişten Günümüze Zaman Anlayışlarıİnsan, soyut bir kavram olan zamanı; dün, bugün ve yarın şeklinde üçe taksim etmiştir. Bilindiği gibi bugün, dünün sonucu ve yarının nedenidir. İnsanın dünü anlayarak geleceğe dönük bir yön bulma ihtiyacına cevap verecek bilim tarihtir.Tarihî süreçte insanoğlu farklı zaman anlayışları geliştirmiştir. 1-Döngüsel ( Dairesel ) 2-Çizgisel ( Doğrusal ) 3-İlerlemeci Tarih anlayışları1-Döngüsel ( Dairesel ) Zaman Anlayışı: Eski dünyada insan ilk olarak döngüsel yani dairesel zaman anlayışını benimsemiştir. Bu anlayışa göre zaman, rastlantısal olup başlangıcı ve sonu belli değildir. Bu nedenle tarih, sürekli olarak tekrar etmektedir. Sonsuz olan bu döngüsellikte geçmişin, bugün ve yarınla nedensel bir bağlantısı da yoktur. Bu anlayış, eski dünyayı temsil eden belli başlı milletlerin efsanelerinde ve mitlerinde (Eski Çin, Hint, Mezopotamya, Mısır ve özellikle Yunan) görülmüştür.2-Çizgisel ( Doğrusal ) Zaman Anlayışı;Eski dünyadaki önemli değişimlerden biri, tek tanrılı dinlerin medeniyetleri etkilemesidir. O güne kadar belirli bir döngüselliğe sahip olan tarih, artık Hristiyanlığın da etkisiyle ikinci bir zaman anlayışı olarak çizgisel yani doğrusal zaman anlayışını benimsemiştir .Bu anlayışa göre tarihsel süreç belli bir başlangıca sahiptir ve kıyamete kadar sürecektir. Dolayısıyla geçmiş ve gelecek birbiriyle bağlantılı hâle gelmiştir. Bu süreç, Tanrı tarafından bilindiği için asla rastlantısal değildir. Bu nedenle döngüsel zaman anlayışının aksine,tarih tekrar etmeyen bir süreçtir.

DAİRESEL (DÖNGÜSEL) ZAMAN ANLAYIŞI İLE ÇİZGİSEL (DOĞRUSAL) ZAMAN ANLAYIŞI ARASINDAKİ FARKLARDAİRESEL (DÖNGÜSEL) ZAMAN ANLAYIŞI ÇİZGİSEL (DOĞRUSAL) ZAMAN ANLAYIŞI

Başı-sonu belli değildir. Başlangıcı (Yaradılış) ve sonu bellidir (Kıyamet)Tarih sürekli tekrar eder. Tarih tekrar etmez.

Geçmiş-bugün-gelecek bağlantısı yoktur. Geçmiş-bugün-gelecek bağlantısı vardır.Eski dünya mitleri (mitoloji) efsaneleri etkili Tek tanrılı dinler-Hristiyanlık etkilidir.

Raslantısaldır. Tanrı tarafından bilindiğinden Raslantısal değildir.

3-İlerlemeci Zaman ve Tarih Anlayışı; Rönesans ve Reform hareketleriyle birlikte Avrupa'da dinî (Hristiyanlık) yaklaşımdan uzaklaşma eğilimi başlamış ve Aydınlanma Çağı'yla da tarih düşüncesinden dinî unsurlar kaldırılmıştır. Böylece insan merkezli tarih anlayışı ortaya çıkmıştır. Bu dönemdeki tarih anlayışı, ilerlemeci tarih düşüncesine sahiptir. Günümüzde hâlâ geçerli olan ilerlemeci tarih görüşü, dinî merkezli çizgisel tarih anlayışının, dinî unsurlardan arındırılmış ve laikleştirilmiş şeklidir. Bu tarih anlayışına göre tarihte ortaya çıkan her olay tektir, olaylar peş peşe geleceğe doğru akmaktadır ve tarihin akışındaki her aşama bir öncekine göre daha gelişmiştir.

Tarihin Dönemlendirilmesiİnsanlığın ortaya çıkışıyla birlikte insanın karşılaştığı temel sorunlardan biri, dünyevi zamanı anlamlandırmak olmuştur. İnsan, geçmişini bir düzene sokmak için asır, çağ, devir gibi terimlere başvurmuştur.Yazı sayesinde tarihin kaydını tutmaya başlayan insanoğlu yazının keşfini bir dönüm noktası olarak kabul etmiştir.Yazının keşfi Tarihin başlangıcı sayılmış,bunun sonucunda yazıdan önceki zamanlar “tarih öncesi”,sonraki zamanlar ise “tarihî dönemler“(tarih çağları) olarak adlandırılmıştır. Böylece tarihî olayların daha rahat incelenmesi, araştırılması ve öğrenilmesi için tarihçiler tarihi belirli dönemlere (çağlara) ayırmıştır.Geçmişin dönemlendirilmesinde farklı toplum ve kültürler kendi tarihlerindeki önemli olayları esas almıştır. Örneğin Batı dünyası, özellikle Avrupa tarihi merkezli bir dönemlendirme meydana getirmiştir. Avrupa Tarihi Merkezli Dönemlendirme ; Başta Cellarius (Seleriyus) (1634-1707) olmak üzere bu sistemi kullanan Avrupalı tarihçiler, tarihi dönemlendirirken dünyanın diğer bölgelerini dışarıda bırakarak sadece Avrupa tarihiyle ilgili olayları tercih etmişlerdir.Başta Orta Çağ olmak üzere, Eski ve Yeni Çağ'ın başlangıç ve bitişlerini belirleyen tarihî gelişmeler doğrudan Avrupatarihiyle ilgili olaylardır. Bu dönemlendirmeler esas alınırken Batı toplumlarının tarihî gelişim aşamalarını gösteren kölelik,feodalizm, kapitalizm dikkate alınmıştır. Avrupalı olmayan milletler, Avrupa coğrafyasını ve tarihini etkilerse (Kavimler Göçü ve İstanbul'un Fethi gibi) bu dönemlendirme içerisinde ancak yer alabilmiştir. Doğal olarak da günümüzde bu dönemlendirmelerin doğruluğu tartışılmaktadır.Tarihin bu şekilde dönemlendirilmesi hem göreceli hem de Avrupa tarihi merkezlidir ve Türk tarihiyle de örtüşmemektedir.

Page 8:  · Web viewRumi takvim, Osmanlı Devleti'nde mali işlerin düzenlenmesi amacıyla kullanılmıştır. Güneş yılı esasına dayanan bu takvimde bir yıl 365 gün 6 saattir. 1839'dan

Oysa Türk tarihi; Avrupa milletlerinin tarihi gibi sınırları belirli bir coğrafyada değil, aynı zaman dilimi içerisinde değişik coğrafyalarda meydana gelmiştir.Türk tarihini çağlara ayırma konusunda Zeki Velidi Togan ve İbrahim Kafesoğlu gibi tarihçilerin daha farklı teorileri vardır.

4-VAKA(OLAY) VE VAKIA’YI (OLGU) AYIRIYORUMTarih biliminin araştırma konusu içerisine giren iki önemli unsurdan birincisi vaka (olay), diğeri ise vakıadır (olgu). Vaka(Olay); tarihte insanlığı etkileyen siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik dinî gibi konularda kısa sürede meydana gelen gelişmelerdir. Vakalar; kendine has özelliklere sahiptir, somut bilgiler içerir,yer ve zaman bildirir. Vakaların başlangıç ve bitiş süreleri de bellidir.Vakıa(Olgu); ise tarihte insanlığı etkileyen olayların ortaya çıkardığı sonuçlara göre uzun süredemeydana gelen değişimlerdir. Vakıalar; geneldir, süreklilik gösterir, soyuttur. Vakıalarda belirli bir yer ve zaman söz konusu değildir.Tarihî olay ve olgu arasındaki farklar şunlardır; tarihî olay biriciktir, özgündür, tekrarlanamaz ancak tarihî olgu ise ge neldir ve tekrar edebilir. Göç olgusu tarihin farklı dönemlerinde çeşitli sebeplerle tekrar tekrar yaşanmıştır. Örneğin; İç(Orta) Asya'dan göçler, Anadolu'ya Oğuz göçleri

VAKA (OLAY) VE VAKIA (OLGU) ARASINDAKİ FARKLARVAKA (OLAY) VAKIA (OLGU)Kısa sürelidir. Uzun sürelidir.

Özeldir- Özgündür. Geneldir.Yer ve zaman bellidir. Yer ve zaman söz belirli değildir.

Başlangıç ve bitiş bellidir. Başlangıç ve bitiş belli değildir.Süreklilik göstermez. Kesinleşmiştir. Süreklilik gösterir. Devam eden durumlardır.

Somut bilgiler içerir. Soyut bilgiler içerir.Tekrarlanamaz. Tekrarlanabilir.

Tarih bilimi; tarihî olayların biricikliği, kendine has özellikleri ile tarihî olguların genel ve tekrar edebilir özellikleri arasında meydana gelen etkileşimi kapsar. Tarihçi Edward H. Carr bu durumu şöyle özetlemektedir: "Tarih, biricik ve genel arasındaki ilişkiyle uğraşır.”OLAYOLGUOlay >Malazgirt Savaşı Olgu >Anadolu'nun TürkleşmesiOlay>Hicret Olgu> İslamiyet’in YayılmasıOlay > Amerika'nın keşfi Olgu > Sömürgeciliğin başlamasıOlay>Fransız İhtilali Olgu >Milliyetçilik akımının İmp. yıkılıp Ulus devletlerin kurulmasıOlay> İstanbul’un fethi Olgu>İstanbul’un Türk-İslam şehri haline gelmesiOlay>Kurtuluş savaşı Olgu>Türkiye’nin ÇağdaşlaşmasıOLAY’ ı bir fotoğraf gibi kabul edersek OLGU’yu da sürekli devam eden bir dizi film gibi düşünebiliriz.

1.5.BELGEDEN BİLGİYETarih bilimi,geçmişi şimdiki zamanda açıklama ya da anlama amacıyla geçmişi yeniden inşa etme sürecidir. Bu süreçte;Tarihçiler eserlerini, geçmişe ait bilgi ve kaynakları, tarih biliminin kendine ait yöntemlerini(5T) kullanarak oluşturur.Geçmişteki olaylar ancak tarihçi, olayları belgelere dayalı olarak incelemeye başladığı zaman "tarihî olay" hâline gelir. Her tarihî olay kendi başına anlamlı ve özel olduğu için tarihi olaylar da doğa bilimlerindeki evrensel geçerliliği olan yasalar yoktur.Tarihî Vesikalar (Belgeler)İnsanlar; geriye varlıklarının izlerini (belgeleri) bırakmamış olsalardı, onların tarihlerini yazamazdık. Gerçek tarihin , tarihi bilgi olabilmesi için bize insanların geçmişi hakkında şahitlikler gerekmektedir ki bu şahitlikler, genelde yazılı vesikalardır (belgelerdir). Vesikalar genellikle araştırmanın çerçevesini ve yönünü de belirler. Akademik tarihçiliğin kurucusu Ranke'nin verdiği bir konferans çok beğenilip uzun süre ayakta alkışlanınca büyük bir tevazu içinde, "Bayanlar, baylar beni alkışlamayın. Çünkü bunları ben söylemiyorum, 'belgeler' söylüyor." demiştir (Acun, 2011, s.67'den)"Tarih metinlerle yazılır." genelin kabul ettiği ve en güvenilir hükümdür.Önemli olan;kaynaklık eden metinlerle tarihçilerin bu kaynaklar hakkındaki düşüncelerini birbirinden ayırmaktır.Tarihin tenkiti doğru, muhtemel, mümkün, inanılmaz, yanlış, yalan, doğrulanması imkânsız olanı ayırt etmekten ibarettir.(Halkin,1989,s.3-20)

Türklerin İlk Yazılı BelgeleriTarihte “Türk” adının geçtiği yazılı ilk metinler Orhun Kitabeleri’dir.Bu kitabeler hakkında ilk bilgiler XIII. Yüzyılda yaşayan Cuveynî’nin “Tarih-i Cihangüşa” isimli eserinde yer alır. Cüveynî, eserinde Uygur bölgesini gezerken rastladığı garip işaretlerle yazılmış taşlardan söz etmektedir. Daha sonra Danimarkalı Messerschmidt’in (Mesırşmit) 1721’de bu eseri görerek Avrupa bilim camiasına tanıtması üzerine birçok bilim adamı bu yazıların kime ait olduğu hakkında tahminlerde bulunmuştur.Bu bilim insanlarının bazıları bu yazıların; Prusyalılara, İskitlere, Yunanlara ve Latinlere ait olduğunu ileri sürmüştür. Bölgeye giden birçok araştırmacı burada kazılar yaparak yeni kalıntılar tespit etmiştir. Kitabelerin okunuşunu ilk çözen ise 1894 te Danimarkalı Dil Bilimci W. Thomsen (V. Tomsen) olmuş ve bu abidelerin Türklere ait olduğunu tüm dünyaya duyurmuştur.Orhun Kitabeleri hakkında yapılan bilimsel çalışmaların sonucunda; Türklerin yaşantılarına, töresine, kültürüne ve devlet yönetimine dair bilgiler bulunmuştur.

Page 9:  · Web viewRumi takvim, Osmanlı Devleti'nde mali işlerin düzenlenmesi amacıyla kullanılmıştır. Güneş yılı esasına dayanan bu takvimde bir yıl 365 gün 6 saattir. 1839'dan

İNSANLIĞIN SERÜVENİ KAYIT ALTINDA (TARİH YAZICILIĞI)İnsanların yaşadıkları deneyimleri kayıt altına alarak gelecek nesillere aktarma ihtiyacı tarih yazıcılığını ortaya çıkarmıştır.Tarih yazıcılığı, tarihin kendisi kadar önemlidir.Çünkü tarih, geçmiş ve geleceği merak eden insanın düşünce faaliyetlerinin önemli bir kısmını oluşturur. Tarih bilinci ; dünü, bugünü ve yarını kapsayan bir sürekliliktir.Toplumlar, geçmiş araştırılıp aydınlatılmaya çalışılırken tarih bilincine ulaşır.Bu nedenle şimdiki zamanı anlamak ve açıklamak için geçmişe bakmak, tarih yazıcılığının vazgeçilmezidir. Kısaca tarih yazıcılığı; “geçmişin kaydedilmesidir”diyebiliriz. "Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacakbir mahiyet alır."M. Kemal Atatürk

1-Hikâyeci (Rivayetçi-) Tarih yazıcılığı:Eski Yunan'a dayanan bu tarih yazıcılığında “Tarihin Babası” kabul edilen Herodotos'un "Istorias Apodesis" (tanık olunan ve haber alınan şeylerin anlatılması) adlı eseri Tarih yazıcılığında öncü sayılır.-Tarih düşüncesi ve yazımı Herodotos öncesinde mitolojik ve efsanevi bir tarz iken onunla birlikte insani gerçekler alanına yönelmiştir.-Herodotos göre tarih "İnsan topluluklarının başından geçenleri, kaydetmesi yoluyla ortaya çıkan bir bilgidir." -Onun kullandığı hikâyeci (rivayetçi) tarih yazıcılığında olaylar aktarılırken yer ve zaman hususları dikkate alınmıştır.-Tarihî olaylar arasında sebep-sonuç ilişkisi kurulmamıştır.-Herodotos, duyduğu olayları, olduğu gibi aktarmış,tarihî bilgileri eleştiriye tabi tutmadan ortaya koymuştur. -Çiçero’ya göre tarih; Yüzyılların tanığı, gerçeğin ışığı,yaşamın efendisi ve geçmişin habercisidir.-Roma'da, Orta Çağ Avrupası'nda ve İslam dünyasında da vekayinâme türü eserler bu görüşle kaleme alınmıştır. -Hikâyeci tarih yazıcılığı, eski dünyada benimsenip varlığını devam ettirmiştir.Günümüzde daha çok halk için yazılan tarih çalışmaları arasında bu tür kitaplar bulunmaktadır.

2-Öğretici (Pragmatik-Faydacı) Tarih Yazıcılığı:Eski Yunan'a dayanan bu tarih yazıcılığında Herodotos'un yaşadığı çağda, Thukydides (Tukidides) ise Pragmatik tarih yazıcılığını geliştirmiştir. “Peleponnes ve Atinalıların Savaşları”eseriyle Thukydides tarihî olayları değerlendirme ve yorumlama ile anlatıyı birleştirmiştir. -Öğretici tarih yazıcılığında;-Amaç;Tarihî olayları gerçeğe sadık kalarak öğrenmek ve toplumun yararı için geçmişten ders çıkarılır,-Olaylar ve durumlar arasında sebep sonuç ilişkisini ortaya konulur.-Toplumu ve bireyleri milli birlik duygusu ve ahlaki yönden eğitmek,- Tarihte ün yapmış şahsiyetlere geniş yer verilir, bu kişilerin idealleştirilir. -İtalyan tarihçi Niccolo Machiavelli (Makyavel) “Prens-Hükümdar” “Floransa tarihi”isimli eserleriyle önemli temsilcilerinden biridir.3- Kronikler ve Yıllıklar (Annal)-Bu yazım şeklinde, olayların isimleri ve gerçekleşme zamanı dikkate alınmıştır. -Kronikler ve yıllıklar (annal) tarihî olayları yıllara göre kronolojik olarak sıralayan yazılı belgelerdir.Rus ve Çin kronikleri gibi.-Hitit Annal’ları bu türün ilk örneği kabul edilir.Hititler tanrılara hesap verme korkusuyla Annalları tarafsızca yazmışlardır.-Hitit Annal’ları tarafsız tarih yazıcılığının ilk örnekleri kabul edilir.

Tarih Yazıcılığında DeğişimRönesans ve Reform hareketleri ile Avrupa'da Hristiyanlığın etkisindeki tarih yazımı terk edilmeye başlandı. Aydınlanma Çağı ile birlikte tarih düşüncesinden dinî unsurlar kaldırılarak XIX ve XX. yüzyıllarda tarih düşüncesi ve yazımında önemli değişimler yaşandı. XIX. yüzyılda Sanayi Devrimi'nin de etkisiyle bilimsel bilgi ve yöntemler büyük saygınlık kazandı. 4-Bilimsel-Akademik-Nesnel-Belgeci Tarih YazıcılığıTarihçiler tarih yazıcılığını bilimsel ilke, kural ve yöntemlere oturtarak bilimsel nesnelliğe sahip bir tarihsel bilgi üretimi arayışına girdiklerinde, doğa bilimlerinden farklı, kendine özgü, belirli kural ve yöntemlere dayanan bir araştırma alanı olarak algıladılar.Bu yaklaşımı savunanların ve tarih yazımını yönlendirenlerin başında gelen Alman tarihçi Leopold von Ranke’ye göre;-Gerçeğin ne olduğu belgelerde saklıdır ve gerçek ancak belgelerin eleştirisiyle ortaya çıkar.Belge yoksa tarih de yoktur.-Tarih yazımı birinci el belgelerle yapılmalı ve bu belgeler katı kurallara bağlanmış eleştirel incelemeye tabi tutulmalıdır.-Tarihî olayları incelerken tarafsız-nesnel bir biçimde sadece tarihin gerçekliğini ortaya koymalıdır.-Tarihin amacı, olguları "nasıl oldu ise öylece" anlatmaktır. -Tarihin her dönemi, kendine özgüdür ve kendi şartları içinde anlaşılmalıdır.-Tarihçi, tarihî olguları o dönemin koşulları ve ölçütleriyle değerlendirmeli, kendi döneminin değerlerini ve yargılarını tarih yazımına yansıtmamalıdır.Ranke’ye göre"Araştırdığı döneme kendisini götürebilen insan tarihçidir."5-Araştırıcı (Nedenci-Nasılcı-Eleştirel) Tarih yazıcılığı , -XIX. yüzyılda tarih yazıcılığında ciddi bir değişim yaşanması sonucu ortaya çıkmıştır. -Artık tarihçiler, tarihî olayları incelerken daima "neden ve nasıl oldu?" sorularıyla araştırıcı tarihçilik anlayışını geliştirdi. -Bu tarih yazıcılığı kullanılarak kaleme alınan eserler, özellikle olayların sebeplerini araştırarak olayları açıklamaya çalışmıştır. -Araştırıcı tarih yazıcılığının en önemli yöntemi, tarihe ait malzemeyi eleştiriye tabi tutmasıdır.6-Sosyal Tarih Yazıcılığı-XIX. yüzyılda tarihî kanunların olduğunu düşünen ve bu kanunları ortaya çıkarmayı amaçlayan sosyal tarih yazıcılığı ortaya çıktı.-Tarihi olayların tek bir neden ve olgu üzerinden değil; sosyal, siyasi, ekonomik, kültürel ve fikrî birçok etken dikkate alınarak bilinebileceği kabul edilmiştir. -Bu tarz yazıcılık, tarihî olayların arkasındaki genel sosyal kanunlara ulaşmaya çalışır. -Nesnellik çerçevesinde insanların ortak deneyimlerinin tarihi değiştirdiğini savunur.-Toplumların her türlü faaliyetleri; örf ve adetleri, dini inancı, aile yapısı, hukuk anlayışı vs. incelenir.Annalles Okulu; XIX. yüzyılın sonlarına doğru geçmişin tarihçi tarafından "tarihin olduğu gibi yeniden inşa edilmesi" düşüncesine yönelik eleştiriler ortaya çıkmıştır. Bu eleştiriler sonucunda 1920'lerde Fransa'da Annalles Okulu ortaya çıkmıştır.Marc Bloch ,Ferdinand Braudel ve Lucien Febure önemli temsilcileridir.-Devlet ve siyaset merkezli tarih yazımını eleştirmişlerdir. -Tarih bilimine; toplumsal, ekonomik ve kültürel yönden bir bütünlük kazandırmayı amaçlamışlardır. -Bu ekolün ülkemizdeki önemli temsilcileri olarak Ömer Lütfi Barkan ve Halil İnalcık gösterilebilir.Halil İnalcık’a göre ;Tarihî kaynakların sorgulanarak değerlendirilmesi konusunda;-Tarihçi şüpheciliğini korumalı,-Daima elindeki belgeyi sıkı tenkitten geçirdikten sonra değerlendirme yapmalı,

Page 10:  · Web viewRumi takvim, Osmanlı Devleti'nde mali işlerin düzenlenmesi amacıyla kullanılmıştır. Güneş yılı esasına dayanan bu takvimde bir yıl 365 gün 6 saattir. 1839'dan

-Araştırdığı konuya yönelik bilgileri ve bilinen bütün olguları kontrol etmeli, karşılaştırmalı ve sorgulamalı,-Kanıtları yorumlamalı, açıklamalı, nedenleriyle ilişkilendirmeli, eleştirmeli, -Sonuçları izlemeli ve konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunmalıdır. Günümüzde, araştırıcı ve sosyal tarih yazıcılığı tarihçiler tarafından diğerlerine göre daha yaygın olarak tercih edilmektedir.İslam Dünyasında Tarih Yazıcılığı -Vakanüvislik olarak gelişmiştir. Vakanüvislikte, olayların ortaya çıkış nedenleri üzerinde durulmaz ve olaylar olduğu gibi nakledilir.İslâm tarih yazıcılığı, 7. yüzyılda hikayeci anlatım tarzıyla ortaya çıkmıştır. 9. yüzyılda Taberî (kaynaklardan yararlanma) 15. yüzyılda İbn Haldun (Tarih felsefesi) önemli İslâm tarihçileridir.İbn-i Haldun’un Tarihçiliğe Getirdiği Bakış Açısı (Tarih Felsefesi):Tarih bilimine farklı bir bakış açısı (Tarih Felsefesi) kazandıran İbn-i Haldun; -Tarih biliminde yöntemi öne çıkarmıştır.- İslam tarihçilerinin hatalarını göstererek yöntemlerini eleştirmiştir. -Ona göre sosyal olay ve olgular bireyin dışında oluşur ve onları sebep-sonuç ilişkisi içerisinde incelemek gerekir. -Olayların kendilerine has özelliklerinin olduğunu vurgular,-Olayların âdeta bir zincirin halkaları gibi (sebep-sonuç)daha sonra meydana gelen olayları etkilediğini, -Olgularla genel ilkelere ulaşılabileceğini söyler.-Tarihin sadece rivayetlerden ibaret olmayacağını vurgular. -Hem geçmişteki olayların bilinmesini hem de geleceğin görülmesini istemiştir."İster kişi ,isterse kişinin davranış ve fiillerinde olsun,kâinattaki bütün hadiselerin (olayların) mutlaka kendinden önce gelen birtakım sebepleri vardır. Geçerli olan geleneğe göre bu olaylar, bu sebepler sayesinde meydana gelir.“Devletin ve insanın ömrü arasında bir benzerlik vardır. İnsan gibi devlet de çocukluk, gençlik, olgunluk ve ihtiyarlık devreleri geçirir .”

Osmanlı Tarihçiliği-XVIII. yüzyıla kadar olayları devlet tarafından görevlendirilen şehnameci denilen görevliler yazardı. -XVIII. Yüzyılın başından itibaren resmî tarihçilik, vakanüvislik adı altında kurumlaşmıştır. Bu kuruma atanan vakanüvisler hem kendilerinden önce yazılanları, toplamışlar hem de kendi dönemlerine ait olayları kaydetmişlerdir. -Osmanlılarda tarih yazıcılığında temel amaç, devletin başarılarını gelecek nesillere aktarmaktır.-Vakanüvisler tarihi ;yöneticilerin hayatları,başarıları,siyasi ve askeri olayların anlatılmasıçerçevesinde ele almışlardır..-Osmanlılardan ilk vakanüvis Halepli Mustafa Naima Efendi’dir. “Naima Tarihi “adlı bir eseri vardır. Bundan başka Hoca Saadettin Efendi, Peçevi , Selaniki ve Ahmet Cevdet Paşa da ünlü tarihçilerdir.-Osmanlı Devleti'ndeki vakanüvislerin, Batı dünyasındaki karşılıkları “analist”denilen tarihçilerdir.Tarih yazımında yaşanan değişimler, Osmanlı tarihçiliğine 20.yy yüzyılın başlarında yani İkinci Meşrutiyet döneminde yansımaya başlamıştır. Aslında Tanzimat Dönemi'nde Osmanlı Devleti'nin önemli vakanüvislerinden biri olan Ahmet Cevdet Paşa gibi tarihçiler klasik vakanüvislik anlayışından çıkmışlardır.Ahmet Cevdet Paşa tarih araştırmalarında;-Tarihî belgeleri yorumlaması ve değerlendirmesi bakımından modern tarihçiliğin önderliğini yapmıştır.-Eserlerinde birinci el belgeleri eleştirel bir incelemeden geçirerek kullanmıştır.-Kendisinden önceki vakanüvisler gibi olayları sadece kronolojik olarak kaydetmemiştir.-Cevdet Paşa, eserlerinde (Tarih-i Cevdet) olayları ele alış biçimi, arşiv kaynakları ile birlikte Batı kaynaklarını kullanması ve daha bilimsel bir yöntemle eserlerini yazmış olması bakımından benzerlerinden ayrılır.“Tarih bir olayın sadece filan tarihte olduğunu bilmek değil, geçmişte meydana gelen olayları değerlendirmek ve bu olaylardan ders almaktır.”İkinci Meşrutiyet, Türk tarihçiliğinde Batı'daki yöntem ve yaklaşımların yaygınlaşmaya başladığı bir dönemdir. Türk tarihçiliğindeki bu değişim, Atatürk'ün etkisiyle Cumhuriyet Dönemi'nde de hızlanarak devam etmiştir.Cumhuriyet Dönemi ve Atatürk'ün Tarih Öğrenimine Verdiği ÖnemMustafa Kemal Atatürk daha Manastır Askeri idadisi(lisesi) yıllarında Tarih Öğretmeni Kolağası Mehmet Tevfik (Bilge) Bey sayesinde tarih konularına ilgi duymaya başlamıştır.Tarihin milletlerin hayatında oynadığı rolü çok iyi bilen Atatürk Cumhuriyet kurulduktan sonra tarih araştırmalarına oldukça önem vermiştir.Atatürk’ün tarih çalışmalarında amaçladıkları şunlardı;-Osmanlı devleti döneminde ihmal edilen İslamiyet öncesi Türk tarihini araştırmak,-Batı'da Türklere karşı iftiralara, kimi zaman hakaret seviyesine varan suçlamalara karşı koymak ve belgelerle cevap verebilmek,-Türk tarih ve medeniyetini doğru kaynaklara dayandırılarak bilimsel yöntemlerle araştırmak,-Türk Milleti'nin kendi tarihini öğrenerek milli kimliğini tanımasını sağlamak,- Türk gençlerine kendi tarihlerini öğrenmeyi hedef olarak benimsetmek.Atatürk’ün tarih alanında yaptığı çalışmalar;-1924 yılında İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Türkiyat Enstitüsünü kurdu, başına Prof. Dr. Fuat Köprülü gibi büyük bir bilgini getirerek Türk tarihi, dili ve edebiyatı üzerine çalışmalar başlattı.-1929 yılından itibaren okullarda millî tarih dersleri öğretilmesini sağladı. -Liselerde okutulan 4 ciltlik tarih ders kitaplarının bazı bölümlerini bizzat kendisi yazdı. -1930 yılında yapılan tarih çalışmaları sonucunda “Türk Tarihinin Ana Hatları” adlı eser yayınladı. “Türk Tarih Tezi “ortaya konuldu.-15 Nisan 1931 yılında tarihimizle ilgili bilimsel çalışmalar yapılması için Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti (Türk Tarih Kurumu) kuruldu. Kendisi de zaman zaman tarih çalışmalarına bizzat katılarak destek verdi. -1936’da Ankara’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesini açarak Türk tarihi hakkında araştırma yapacak bilim insanları yetiştirilmesini sağladı.(Halil İNALCIK, İlber ORTAYLI)Atatürk, yaptığı tarih çalışmalarıyla;-Türk millî tarihinin büyük ölçüde aydınlanmasını sağladı. -Türk halkı Orta Asya’dan başlayan gerçek tarihini öğrendi. -Türk milletinin köklü bir tarihe ve kültüre sahip olduğunu, tarih boyunca gelişmiş kültür ve uygarlığa sahip devletler kurduğunu herkesin öğrenmesinin yolunu açtı.-Batılı tarihçilerin Türk milletine ve tarihine yönelik suçlayıcı , aşağılayıcı ve haksız değerlendirmelerine bilimsel yollarla cevap verilmesini sağladı.Atatürk son olarak mirasının büyük bir kısmını Türk Tarih Kurumuna bağışlamıştır.Atatürk’ün tarih ile ilgili sözleri:♦ Tarih yazmak tarih yapmak kadar önemlidir.Eğer tarihi yazan tarihi yapana sadık kalmazsa değişmeyen gerçekler insanlığı şaşırtacak bir duruma yol açabilir.♦ Tarih ne güzel aynadır.Bugünkü uyanışı düne, geçmişe borçluyuz.

Page 11:  · Web viewRumi takvim, Osmanlı Devleti'nde mali işlerin düzenlenmesi amacıyla kullanılmıştır. Güneş yılı esasına dayanan bu takvimde bir yıl 365 gün 6 saattir. 1839'dan

♦ Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça kendinde daha büyük işler yapmak için kuvvet bulacaktır.♦ Atatürk, "Eğer bir millet büyükse, kendisini tanımakla daha büyük olur".♦ “Her şeyden evvel kendinizin dikkatle ve itina ile seçeceğiniz vesikalara dayanınız. Bu vesikalar üzerinde yapacağınız tetkikâtla her şeyden ve herkesten evvel kendi insiyatifinizi ve milli süzgecinizi kullanınız.”♦ Herhangi bir tarihi elinize aldığınız zaman, onun gerçeğe uygun olup olmadığına güven duymak için dayandığı kaynak ve belgeleri araştırılır. Bizim şimdiye kadar doğru bir milli tarihe sahip olmayışımızın sebebi tarihçilerimizin gerçek ve mantıktan uzak sözlerinden başka kaynak bulamamak talihsizliğidir.”♦ Bir milletin ne yapabileceğini göstermek için tarih en güvenilir rehberdir.

1. 6.TARİH VE YORUMTarih, millî kimliğin inşası ve değerlerin aktarımı için bir araçtır.Günümüzde aile içinde yapılan sohbetlerden, okuldaki derslerden, televizyonda izlenilen programlardan, sinema filmlerinden ,kitap, dergi ve gazetelerden ,Genel ağ’dan tarihle ilgili pek çok şey öğrenilmektedir. Tarih dediğimiz zaman aslında iki farklı şeydenbahsetmiş oluruz: Birincisi; geçmişte yaşanılanlardır ve bunlar tarihin bilgiler ve olgular kısmını oluşturur. İkincisi; tarihçinin kanıtlara dayalı olarak geçmişi sorgulamasıdır ki burada tarihin yorum kısmı ortaya çıkar. Böylece tarihte, bilgi ve olguların yanında yorumlar da yerini almış olur.-Karşılaşılan tarihî bilgiler ya geçmişteyaşanılanların olduğu gibi aktarılması ya da tarihçinin olaylara kendi yorumunu katarak yansıtmasıdır.Tarihçi geçmiş olay ve olguları ele alırken kendi değer yargılarından uzak değildir. Tarihçinin bakış açısını siyasi, sosyal, dinî, millî, kültürel ve yaşadığı çevresel unsurlar etkiler ve biçimlendirir. Yani tarihçi ; inançlarını, duygu ve düşüncelerini, dünya görüşünü eserlerine yansıtırken birtakım yorumlar katabilir.-Tarihçinin fikirleri, zihniyeti, hayata bakış açısı gibi durumlar ve kullandığı kaynakların güvenilirliği önemlidir. Bu yüzden tarihçi,geçmişin aynası değil,aynayı tutan kişi olarak karşımıza çıkar.-Ancak tarihî kaynaklardaki tüm bilgiler, bilimsel bilgi olmayabileceği gibi kesin de olmayabilir.Örneğin;“Osmanlı Hanedanı’nın kapısında o vezir oluncaya kadar padişahın yüce eşiğine gelen ulemâya ve dervişlere padişahtan sadaka verilirdi. Kimisine sof, kimine çuha, kimine akça verirlerdi. Hemen ki Rum Mehmet geldi, vezir oldu, bu sadaka kesildi. Rum Mehmet Paşa son derecede akıllıydı ancak aklını Türklere ve devlete ihanet olarak kullanıyordu. Rum şeytanı Mehmet Paşa, İstanbul’un acısını almak isterdi. Görevlerini yaptı ama sonu çok kötü oldu (Atsız, 1992, s.169’dan düzenlenmiştir).” Âşık Paşazade’nin, Fatih Sultan Mehmet Dönemi’nde vezir olan Rum Mehmet Paşa ile ilgili olarak yazdığı bu ifadelerde geçmişte yaşanan olay ve olguların yanında, Âşık Paşazade’ye ait yorumlar da bulunmaktadır.

-Tarihî olaylar geçmişte kaldığı, benzersiz ve tekrar etmeyen olaylar olduğundan tarihçi, Fen bilimlerindeki gibi olayları dışarıdan gözlemleyemez. Doğrudan doğruya gözlemleme imkanı olmadığından tarihçi araştırmalarında olayların ardında bıraktığı kanıt ve belgeleri kullanır. Bir tarihçi araştırmalarında ne kadar çok ve çeşitli kaynak kullanırsa gerçeğe o kadar yaklaşmış olacaktır.Tarihi Bilgilerin Değişebilirliği ve Güncellenmesi Araştırmalar sonucunda bulunacak her yeni bilgi ve belge, mevcut bilgileri tamamlayabilir,daha anlaşılır hâle getirebilir veya tamamen değiştirebilir. Yeni bulunan kanıt ve belgelerle de tarihî bilgiler değişebilir .1.Örnek:Şanlıurfa’nın kuzeydoğusunda bir dağ sırtında yer alan Göbeklitepe arkeolojik alanı, bilinen insanlık tarihini değiştiren önemli arkeolojik alanlardan birisidir. Dünya arkeoloji camiasının yeni gözbebeği 12 bin yıllık Göbeklitepe Tapınağı, bu zamana kadarki birçok kanıyı değiştirmiştir. İnsanlığın ilk tapınağı olarak kabul edilen Göbeklitepe, bugüne kadar bilinen Malta Adası’ndaki tapınaklardan 7500 yıl daha öncesine aittir.

2.Örnek: İlk Osmanlı parasının Orhan Bey dönemine ait olduğu zannedilirken Osman Bey dönemine ait paraların bulunmasıyla bu tarihsel bilgi değişmiştir.Günümüzde tarih bilimine insanların ilgisi artarak devam etmektedir. Yerli ve yabancı yazarların tarihî romanları, son zamanlarda “çok satanlar” listelerinde yer almaktadır. Ayrıca tarihî konuları işleyen belgeseller, açık oturumlar, tartışma programları, televizyon dizileri ilgiyle takip edilmektedir. Böylelikle başta yazılı-görsel medya olmak üzere, popüler tarih bilgileri giderek artmaktadır.