sel ve taşkın Çalışmalarında tarihi veri kaynaklarının...
Post on 06-Feb-2018
250 Views
Preview:
TRANSCRIPT
116
Sel ve Taşkın Çalışmalarında Tarihi Veri Kaynaklarının Önemi
Importance of historical data sources in flood and overflow studies
Murat Sunkar*, Ahmet Toprak
Fırat Üniversitesi, İnsani ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Coğrafya Bölümü, Elazığ
Öz: Bu çalışmada, sel ve taşkın konusundaki araştırmalarda kullanılan tarihi kaynakların önemi üzerinde durulmuştur.
Geçmişten günümüze kadar sürekli insanoğlunu etkileyen sel ve taşkın olaylarının frekansı son yıllarda artış
göstermiştir. Bu artış üzerinde, fiziki faktörlerin etkilemesinin yanı sıra son yıllarda beşeri faaliyetlerin etkisi çok
belirgindir. Sel ve taşkın afetlerinin artışına bağlı olarak konu ile ilgili çalışmaların sayısında da artış gözlenmektedir.
Afet kapsamında yapılan çalışmalarda teknolojik gelişmeye bağlı olarak sel ve taşkın çalışmalarında yeni yöntemler
kullanılmaya başlanmıştır. Sel ve taşkın çalışmalarında her türlü tarihi bilgi, eski fotoğraf ve topografya haritalarının
kullanıldığı yöntem tarihi metodu oluşturmaktadır. Hava fotoğrafı ve uydu görüntülerinin bir coğrafi bilgi sistemleri ile
analiz edilmesi ve sayısal verilerin kullanılması modern metot olarak değerlendirilmektedir. Tarihi veri kaynakları,
geçmiş dönemlerde oluşan sel ve taşkınlar hakkında sağlıklı bilgiler sunmaktadır. Bu verilerin analizi sonucunda taşkın
frekansları ve taşkından etkilenebilecek alanların tespiti mümkün olmaktadır. Türkiye’de son yıllarda sel ve taşkınların
sıklık ve şiddetindeki artış düşünüldüğünde, sel ve taşkın çalışmalarının önemi anlaşılmaktadır. Bu konudaki
çalışmalarda modern metotla birlikte tarihi yöntemin kullanılması gereklidir. Fakat konu ile ilgili yapılan çalışmalar
incelendiğinde tarihi yöntemi Tarihçiler, modern yöntemi ise Coğrafyacılar veya diğer meslek grupları kullanmaktadır.
Her iki yöntemin birlikte kullanılması daha sağlıklı değerlendirmeler yapılmasına imkân sunmaktadır. Arşiv belgelerine
göre, büyük sel ve taşkın afetinin yaşandığı alanlarda halkın zararını karşılamaya yönelik yapılan çalışmalarda
konuyla ilgili detaylı veri bulunmaktadır. Bu verilere göre yerleşmelerin ne kadarının etkilendiği, can ve mal kayıpları,
devletin destekleri ve yerleşmenin akıbeti konularında bilgi sunulmuştur. Sonuç olarak sel ve taşkın çalışmalarında
modern yöntemle birlikte tarihi yöntemlerin kullanılması planlama çalışmalarında daha sağlıklı sonuçlar vermektedir.
Sel ve taşkın afetlerinin sık görüldüğü alanlarda, tarihi verilerin doğru analiz edilmesi ile afetten korunmak mümkün
olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Sel ve Taşkınlar, Taşkın Frekansı, Tarihi Veri Kaynakları, Arşiv Belgeleri.
Abstract: In this study, emphasis was placed on the importance of historical resources used in the researches about
floods and overflows. The frequency of flood and overflow events affecting mankind from past to present has increased
in the recent years. The effect of human activities in recent years as well as physical factors on this increase is quite
clear. Based on the increase of floods and overflows, also an increase in the number of studies on the subject is
observed. In the studies conducted within scope of disasters, new methods are started to be used in flood and overflow
works, based on the technological developments. The method which any historical information, old photos and satellite
imagery are used in flood and overflow works constitute the historical method. Analysis of air imagery and satellite
imagery via a geographical information systems and use of digital data are considered modern method. Historical data
resources provide healthy information regarding the floods and overflows occurred in previous periods. As a result of
the analysis of these data, identification of areas that may be affected by overflow frequencies and overflows is possible.
When the increase in the frequency and severity of the floods and overflows in Turkey in recent years is considered, the
importance of flood and overflow studies is realized. In the studies of this subject, the use of historical method is
necessary together with modern method. However, when the studies conducted on the subject are examined, it is seen
that historical method is used by Historians, modern method is used by Geographers or other professions. Use of both
methods together enables more healthy evaluations. According to archive documents, in the areas where large floods
and overflows occur, detailed data on the subject is available in the conducted studies oriented to compensating the
damage to public. According to these data, information was presented about the subjects of how much of the settlements
are affected, loss of life and property, government support and the fate of settlement. In conclusion, use of historical
method together with modern method in flood and overflow studies provide more healthy results in planning works. In
the areas where floods and overflows are more frequent, protection from disasters will be possible by correct analysis
of historical data.
Key Words: Floods and Overflows, Historical Resources, Importance of Historical Resources, Historical Method
*İletişim yazarı: Murat Sunkar, e-posta: msunkar@firat.edu.tr
TÜCAUM Uluslararası Coğrafya Sempozyumu
International Geography Symposium
13-14 Ekim 2016 /13-14 October 2016, Ankara
117
Giriş
Dünya üzerinde tarihin her döneminde, farklı bölgelerde ve farklı tarihlerde sel ve taşkın afetleri
görülmüştür. Doğal afet kapsamında ortaya çıkan sel ve taşkın olayları sonucunda büyük can ve mal
kayıpları yaşanmıştır. Geçmişten günümüze kadar sürekli insanoğlunu etkileyen bu afetlerin frekansı son
yıllarda artış göstermiştir. Bu artış üzerinde, beşeri faaliyetlerin etkisi çok belirgindir. Sel ve taşkın
afetlerinin artışına bağlı olarak konu ile ilgili çalışmaların sayısında da artış gözlenmektedir (Koçman vd.,
1995; Turoğlu ve Özdemir, 2005; Tonbul ve Sunkar, 2011; Özşahin ve Kıvanç, 2013). Afet kapsamında
yapılan çalışmalarda teknolojik gelişmeye bağlı olarak sel ve taşkın çalışmalarında yeni yöntemler
kullanılmaya başlanmıştır.
Tarih boyunca Jeologlar, Hidrologlar ve Tarihçiler insanlık ve ekosistem için taşkınların rolünü
çalışmışlardır. Taşkınlar hidrolojik ve biyokimyasal döngüde (akifer beslenmesi veya sediment ve besin
transferi) yararlı ve önemli bir rol oynamasına rağmen, yıllık olarak en büyük can kaybı ve ekonomik
kayıplar olarak hesaplanan en önemli ve yaygın doğal risklerden biridir (Parker, 2000; Schanzevd., 2006;
Llasat, 2009).Türkiye’de, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın Afet İşleri Genel Müdürlüğü Afet Etüt ve
Hasar Tespit Daire Başkanlığı’nca subaskını tehlikesi, 1959 yılında yasalaşan 7269 sayılı “Umumi Hayata
Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun” kapsamında afet
olarak tanımlanmıştır.Osmanlı Dönemi belgelerinde sel baskını kelimesi yerine, Arapça seyl kökünden gelen
seylâb†, su taşkını manasında tuğyan ve feyezan kelimeleri kullanılmıştır. Ayrıca bu belgelerde nadir olarak
subaskını tabiri de yer almıştır. Yine Seylâb kelimesi, Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yıllarında su baskını, su
tahribatı gibi kelimelerle birlikte, belgelerde kullanılmaya devam etmiştir‡.
EM-DAT (EmergencyDisaster Data Base), Turkiye Afet Bilgileri Envanteri, Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü (DSİ) ve tarihi veri kaynaklarına göreson yıllarda Türkiye’de ve Dünya’da sel ve taşkın
sayılarının artışına paralel olarak etkilenen insan sayısı da artmıştır. Plate’in (2002) ifade ettiği gibi artan
nüfus artışına bağlı olarak şehir alanlarının baskın şekilde kullanılması, insanların taşkın ovalarında
yaşamaya başlamasına neden olmuştur. Cumhuriyet sonrasında Türkiye’de hızlı nüfus artışı ve kentleşme
faaliyetleri görülmektedir. Özellikle 2. Dünya Savaşı sonrasında kentler göç almaya başlayarak hızlı ve
plansız bir şekilde gelişme göstermiştir. Hızlı kentleşme beraberinde kentsel alanlarda vadi tabanları gibi
yerleşmeye uygun olmayan alanların yerleşmeler tarafından kullanılmasına neden olmuştur. Bu süreçte
kentsel alanlarda heyelan, sel ve taşkın gibi olaylar artmıştır. Türkiye’de son 67 yılda görülen afet kayıtlarına
göre, en fazla meteorolojik karakterli fırtına, sel ve taşkınlar ile dolu afeti yaşanmıştır. Bu afetlerin içerisinde
en yüksek gerçekleşme oranı % 30 ile fırtına ve kuvvetli rüzgâr afetine aittir. Bunu az bir farkla sel ve
taşkınlar (% 29) ve dolu (% 22) afetleri izlemektedir (Ceylan ve Kömüşçü, 2007). Türkiye’de meydana gelen
sel ve taşkınların; etkili nakiller, afet olay sayıları ve etkilenen yerleşim birimi sayıları dikkate alınarak
yapılan değerlendirmelere göre1950-2015 yılları arasında meydana gelen 6.197 su baskınında 43.511 etkili
nakil olayı gerçekleşmiştir (Afet İşleri Genel Müdürlüğü, 2015).Yine, Tarım Sigortaları Vakfı verilerine göre
son 10 yıldaki afetlerde (Ağustos 1999 depremi hariç) 390.000 civarındaki can kaybının %58’i sel ve
taşkınlara bağlıdır.Sel ve taşkın artışı üzerinde, fiziki faktörlerle birlikte beşeri faaliyetlerin de etkisi çok
belirgindir. Son yıllarda küresel iklim değişikliği ve çarpık yapılaşma öncelikle sel ve ardından da kuraklık
†Başbakanlık Osmanlı Arşivi Sadaret Mektubî Kalemi Nezaret ve Devâir Yazışmalarına Ait Belgeler (BOA. A. MKT. NZD), nr.227/96.
‡Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi Muamelat Genel Müdürlüğü, (BCA. Mua.), Fon Kodu (F. K.) 030.010.0.0. Yer Numarası (Y. N.)118.824.4
118
felaketlerini birlikte getirmiştir. Nitekim Avrupa’da 2002 yazında meydana gelen sel hasarları 15 milyar
doları bulmuştur (Anonim, 2004).
Osmanlı arşiv belgelerine göre, Osmanlı’nın son dönemlerinde Anadolu’da meydana gelen sel
baskınlarında çok sayıda insan hayatını kaybetmiştir. Sel baskınları sonrasında nüfus göç etmiş veya
yerleşmeler daha yüksek korunaklı alanlara taşınmıştır. Yerleşmelerin tahribi dışında verimli tarım
arazilerinde de büyük zarar oluşmuştur. Bu şekilde selden etkilenen alanlarda önemli geçim sıkıntıları
yaşanmıştır.
Dünya genelinde özellikle 1980’den sonra sel ve taşkın olaylarının frekansındaki artış ve bu afetten
etkilenen insan sayısının artışına paralel olarak sel ve taşkın çalışmaları artmıştır. Bu alanda yapılan
çalışmaların artışı ile birlikte kullanılan yöntemlerde çeşitlenmiştir. Sel ve taşkın çalışmaları Tarihi ve
Modern yöntem olmak üzere iki farklı ana başlık altında yürütülmektedir. Tarihi yöntemde her türlü yazılı ve
basılı tarihi kaynaklar, modern yöntemde ise hava fotoğrafları, uydu görüntüleri ve Coğrafi bilgi Sistemi
analizlerinden oluşmaktadır. Ayrıca, sık kullanılmakta olan istatistiki yöntemler ve hidrolojik modellemeler
de modern yöntem içerisinde değerlendirilmektedir. Geleneksel yaklaşımlar genel olarak, izlenen taşkın
kayıtları, tahmini taşkın sıklık kayıtları ve büyüklük ilişkisini içermektedir. Fakat paleotaşkın hidrolojisine
katkı sağlayan tipik olarak kısa kayıtlardır (Baker vd., 1988; Benito ve Thorndycraft, 2005; Baker, 2008;
Costa ve Jarrett, 2008). Bu çalışmada, sel ve taşkın çalışmalarında kullanılan modern ve istatistik yöntemler
dışında, tarihi yöntemde kullanılan tarihi veri kaynaklarının önemi üzerinde durulmuştur.
1. Materyal ve Yöntem
Bu çalışma, bir metot uygulaması dışında, sel ve taşkın çalışmalarında kullanılan tarihi yöntemin ve
bu yöntemde kullanılan tarihi veri kaynaklarının değerlendirilmesine yönelik kaynak taramasına dayalı bir
araştırma çalışmasıdır. Çalışmanın amacına uygun olarak geçmişte yaşanan ve Osmanlı arşivlerine giren
önemli sel ve taşkınların değerlendirildiği çalışmalar derlenmiştir. Bu aşamada arşiv belgelerinin genelde
Tarihçiler tarafından değerlendirildiği görülmüştür. Konuya yönelik çok sayıda kitap, makale ve tez
çalışmasına ulaşılmış olup bunlardan bazıları kaynakçada sunulmuştur (Gönüllü, 2011;Zacharıadou, 2001;
Gül ve Özdil, 2003; Arslan, 2003; Ağırman, 2014). Ayrıca sel ve taşkın konusunda önemli arşiv belgelerinin
bulunduğu, Başbakanlık Afet İşleri Genel Müdürlüğü envanterleri, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi belgeleri,
TBMM Kütüphane ve Arşiv Hizmetleri Başkanlığı Dergileri ve EM-DATA afet verileri değerlendirilmiştir.
2. Sel ve Taşkın Çalışmalarında Kullanılan Yöntemler
Sel ve taşkın çalışmalarında, geçmişte tarihi, günümüzde ise modern yöntemler kullanılmaktadır.
Sel ve taşkın çalışmalarında her türlü tarihi bilgi, eski fotoğraf ve topografya haritalarının kullanıldığı
yöntem tarihi metodu oluşturmaktadır. Daha geniş ifadeyle tarihi metot, her türlü yazılı ve basılı tarihi
belgeler, Osmanlı Tahrir Defterleri, eski fotoğraflar, topografya haritaları, Başbakanlık Afet İşleri Genel
Müdürlüğü envanterleri, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi belgeleri, TBMM Kütüphane ve Arşiv Hizmetleri
Başkanlığı Dergileri ve ulusal ve uluslararası dergilerde çıkan yayın ve kitapların kullanılmasına
dayanmaktadır. Hava fotoğrafı ve uydu görüntülerinin coğrafi bilgi sistemleri ile analiz edilmesi ve sayısal
verilerin kullanılması modern metot olarak değerlendirilmektedir. Sel ve taşkın çalışmalarında kullanılmakta
olan modern metotla taşkın haritaları, taşkın debisi, taşkın süresi ve frekansı, risk ve zarar görebilirlik
analizleri ve son yıllarda önem kazanan paleotaşkın verilerinin kullanılmasıyla küresel iklim değişmeleri ile
akarsu sistemlerinin geçmiş dinamikleri arasındaki bağlantıları incelenebilmektedir (Çizelge 1).
119
Çizelge 1. Sel ve Taşkın Çalışmalarında Modern Metot Kapsamında Kullanılan Bazı Yöntem ve Analizler.
1 Pik debi frekans analizleri. Gözlenmiş Anlık Maksimum debilerden yararlanılarak tesis
yerleri çeşitli süre ve yinelemeli pik debilerinin tahmini
(Gumbel ve LogPerson Tip III dağılımları: Taşkın sıklık analizlerinin belirlenmesi).
a) Yağış akış yöntemleri ile tesis yerlerinin çeşitli süre ve yinelemeli pik debilerinin hesaplanması ve hidrograflarının elde
edilmesi
b) Yağış analizleri Noktasal yağış analizleri (10.000 Yıllık Taşkın Pik Debi ve
Hidrografının Hesaplanması)
c) Etkili yağış
2 Birim hidrografların hesaplanması.
Hidrometri istasyonlarında gözlenen taşkın debi hidrografları analizlerinden tesis yeri birim hidrografı elde edilmesi
Sentetik yöntemlerle birim hidrograf hesaplanması (Snyder
yöntemi, Kirpich yöntemi, Mockus yöntemi, S.C.S. yöntemi).
3 Taşkın hidrografları ve hacimleri. Hec-GeoRAS ve HECRAS hidrolik modelleri.
4 Sel ve taşkın frekans analiz metodu.
DSİ’nin (Devlet Su İşleri) yapmış olduğu meteorolojik gözlem verileri ile akım gözlem verilerini “real time” olarak tespitine
yönelik uydu yer istasyonlarının kurulması metodudur.
Taşkınların boyutunun belirlenmesi ve su altında kalacak taşkın
sahalarının belirlenmesine yönelik çalışmalardır.
5 Baraj yeri dolusavak proje giriş debi ve hidrografı / olası en büyük taşkın tahmini.
Kaynak: DSİ, 1. Barajlar Kongresi, 2012.
İlk dönemlerde yapılan sel ve taşkın çalışmalarında tarihi ve modern metot birbirinden ayrı
kullanılmıştır. Fakat son yıllarda ise ikisinin birlikte kullanımı görülmektedir. Son çalışmalarda tarihi veri
kaynakları ile modern metotların birlikte kullanılması, sel ve taşkın konusunda daha doğru ve güvenilir
sonuçlara ulaşılmasını sağlamıştır. Tarihi veri kaynaklarını yazılı ve görsel kaynaklar, eski fotoğraflar, harita
ve arşiv bilgileri olarak gruplandırmak mümkündür. Ayrıca arkeolojik bulgularda tarihi veri kaynakları
içerisinde değerlendirilmektedir. Tarihi veri kaynakları, geçmiş dönemlerde oluşan sel ve taşkınlar hakkında
sağlıklı bilgiler sunmaktadır. Bu verilerin analizi sonucunda taşkın frekansları ve taşkından etkilenebilecek
alanların tespiti mümkün olmaktadır. Türkiye’de son yıllarda sel ve taşkınların sıklık ve şiddetindeki artış
düşünüldüğünde, sel ve taşkın çalışmalarının önemi anlaşılmaktadır. Bu konudaki çalışmalarda modern
metotla birlikte tarihi yöntemin kullanılması bir zorunluluktur. Fakat konu ile ilgili yapılan çalışmalar
incelendiğinde tarihi yöntemi Tarihçiler, modern yöntemi ise Coğrafyacılar veya diğer meslek grupları
kullanmaktadır.
Tarihi taşkınlar dikkate alınarak, muhtemel taşkın büyüklüğünün belirlenmesi amacıyla bazı
ölçümlerin yapılması gereklidir. Olası taşkınların tahminlerinde kullanılacak istasyonlar sayısal açıdan ana
nehir ve kollarını temsil edebilecek sayıda, ölçüm süreleri uzun ve verileri güvenilir olmalıdır. Hidro-
meteorolojik ölçüm ağındaki istasyon sayısı ve gözlem süreleri yeterli değilse, oluşan taşkının mekanizması
ve büyüklüğü hakkında doğru sonuçlara ulaşmak mümkün olmayabilir. Ayrıca bu verilere göre tahmin
edilecek olası taşkınların güvenilirlikleri de düşük çıkmaktadır (DSİ 1. Barajlar Kongresi, 2012).
3. Sel ve Taşkın Çalışmalarında Kullanılan Tarihi Veri Kaynaklarının Önemi
Sel ve taşkınların etkili olduğu her alan ile ilgili tarihi verilere ulaşmak mümkün değildir. Hatta
önemli can ve mal kayıplarının görülmediği sel ve taşkın afetleri ile ilgili tarihi veri bulunmamaktadır. Bu
konudaki en detaylı ve sağlıklı verilerin Osmanlı arşiv belgelerinde olduğu bilinmektedir. Arşiv belgelerine
göre, büyük sel ve taşkın afetlerinin yaşandığı alanlarda halkın zararını karşılamaya yönelik yapılan
120
çalışmalarda konuyla ilgili detaylı bilgi bulunmaktadır. Bu tip tarihi belgelerde yerleşmelerin ne kadarının
etkilendiği, can ve mal kayıpları, devletin destekleri ve yerleşmenin akıbeti konularında bilgi sunulmuştur.
Tarihi veri kaynakları bakımından paleotaşkın araştırmaları 1970’den beri hızla gelişmektedir.
Dünya genelinde uzun taşkın tarihinin derlenmesi, çevre biliminde, akarsu havzası yönetiminde ve resmi
politika oluşturulmasında daha yaygın olarak takdir görmeye başlamıştır. Paleotaşkınçalışmaları farklı
disiplinler ile birlikte yürütülmekte olup önemli ölçüde teorik ve model yaklaşımlarından oluşmaktadır.
Araştırmacılar artan bir şekilde paleotaşkın verileri kullanarak küresel iklim değişmeleri konusunda yayın
yapmaktadır. Pleistosen ve Holosen kayıtları, özellikle taşkın risk yönetimi ve akarsu havza yönetiminde,
kısa süreli ölçülen kayıtlar, yeterli bilgi sağlamaktadır (Woodward vd. 2009). Örnek vermek gerekir ise
Knox (1985) tarafından Amerika’nın Güneybatısı’nda yapılmış olan çalışmaya göre, Holosen’in başlarında
alüviyal dolgular M.Ö 6000-9500 yılları arasındaki taşkınların ((1) 6000 to 4500 yr B.P., (2) 3000 to 1800 yr
B.P., ve (3) 1000 to 500 yr B.P) sayısı için çok düşük olasılığı işaret etmektedir. Büyük taşkın için artan
ihtimaller takip eden yaş aralıklarında kaya ve çakıl gibi sedimentler tarafından birikimleri önemli bir kanıttır
(Knox, 1985). Benzer şekilde Patton ve Dibble (1982) Teksas’ın batısındaki Pecos Nehri için yaklaşık M.Ö.
9000 ve 3000 yılları arasında kurak aralık boyunca taşkınların nispeten seyrek olduğunu belirlemişlerdir.
Fakat bu aralıktaki sıra dışı taşkın olayları alışılmışın dışında büyüklüğe sahiptir. Yaklaşık M.Ö. 3000 ve
2000 yılları arasında bir yarı kurak aralıkta daha sık taşkınlar olmasına rağmen, taşkın büyüklükleri küçük
olarak nitelendirilmektedir.
Sonuç olarak sel ve taşkın çalışmalarında modern yöntemle birlikte tarihi yöntemlerin kullanılması
planlama çalışmalarında daha sağlıklı sonuçlar vermektedir. Sel ve taşkın afetlerin sık yaşandığı alanlarda,
tarihi verilerin doğru analiz edilmesi ile afetten korunmak mümkün görülmektedir.
3.1. Yazılı Kaynaklar
Yazılı kaynaklar olarak, kitap, makale, arşiv belgeleri ve özellikle Osmanlı tahrir defterleri diğer afetlerle
birlikte sel ve taşkın konularında önemli veri kaynaklarını oluşturmaktadır. Osmanlı ve Başbakanlık
Cumhuriyet arşivlerinde ülkenin farklı yerlerinde yaşanmış sel ve taşkınlara ait belgeler, o dönemki afetlerin
boyutunu göstermektedir. Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde Aksaray’da yaşanan sel ve taşkınları konu
alan çalışma arşiv belgelerinin değerini göstermektedir (Gül ve Özdil, 2013). Osmanlı’da sel ve taşkınlar,
sosyal ve ekonomik hayatı olumsuz yönden etkilemiştir. XVI. yüzyıl boyunca meydana gelen bu türden
felaketlerin çoğu kitlesel ölüm olaylarına yol açmamakla birlikte sosyal ve ekonomik hayatın düzenini
bozmuştur. Daha çok ekonomik kayıplar, devletin vergi gelirlerinin azalması, onarım harcamaları gibi
sonuçlar doğuran bu tür olaylarda devletin afetzedelere yaptığı ekonomik yardımlar da hazine için yük
oluşturmuştur (Kılıç, 2001).
Yazılı ve basılı kaynaklar geçmiş dönemlerde oluşan can ve mal kayıplarına neden olan büyük sel ve
taşkınlar hakkında sağlıklı bilgiler sunmaktadır. Bu verilerin analizi sonucunda taşkın frekansları ve
taşkından etkilenebilecek alanların tespiti mümkün olmaktadır. Bu belgelerde mal ve can kayıplarından,
etkilenen yerleşme sayısına devletin halka yapmış olduğu yardımlara kadar detaylı bilgi bulmak mümkündür.
Yazlı kaynaklarda can ve mal kayıplarına neden olmayan sel ve taşkınlarla ilgili fazla bilgi
bulunmamaktadır. Aslında afet boyutunda etkili olmayan taşkınların kayıtlarının tutulmamış olması, tarihi
verilere göre sel ve taşkın frekansının belirlenmesinde olumsuz bir sonuçtur. Ancak, Meriç, Tunca ve Arda
gibi akarsularla ilgili taşkın bilgilerine, 17. ve 18. Yüzyıl Fransız memurları ve vergi mükelleflerinin
çalışmalarında bulmak mümkündür. Bu nedenle yazılı kaynak taramasının çok geniş tutulması gereklidir.
121
3.2. Haritalar
Eski topografya haritaları ve diğer haritalar sel ve taşkın alanlarının belirlenmesi, taşkın haritalarının
hazırlanmasında önemli tarihi veri kaynaklarını oluşturmaktadır. Topografya haritaları yerleşmelerin alansal
genişlemesi ile topografyada meydana gelen değişikliklerin belirlenmesinde önemlidir. Çünkü yerleşmenin
alansal olarak büyümesi sonucunda dere yatakları işgal edilmekte veya ortadan kaldırılmaktadır. Doğrudan
sel ve taşkınlara yönelik olarak hazırlanmış olan eski haritalar taşkına maruz alanların doğru haritalanması ve
taşkın frekansının belirlenmesinde kullanılmaktadır. Örneğin, 1688-1689 yıllarına Edirne’de Meriç Nehri
taşkın haritası Trakya’da taşkından etkilenen alanları göstermektedir (Şekil 1). Bu taşkında etkilenen
alanların çayır, sebze ve tahıl gibi yüksek tarımsal üretim alanları olduğu hazırlanan raporlarda verilmiştir
(Zachariadou, 2001).
Şekil 1. 1688-1689 Fransız vonWeiss tarafından yapılmış Edirne Sel Haritası(Zachariadou, 2001).
Geçmiş dönemlerde hazırlanan topografya haritaları ile yeni haritaların karşılaştırılması
yerleşmelerin alansal büyümeleri ve akarsu vadilerindeki değişmeleri belirlemede çok sağlıklı sonuçlar
sunmaktadır. Bu sonuçlara göre sel ve taşkın riski olan alanları belirlemek daha da kolay olmaktadır. 2006
yılında Batman’da yaşanan sel ve taşkının oluşumunun açıklanmasında eski topografya haritalarından
faydalanılmıştır (Tonbul ve Sunkar, 2011). Bu haritalara göre Batman şehri çok kısa süre içerisinde dere
yataklarını işgal ederek ortadan kaldırmıştır (Şekil 2).Dere yataklarının işgali sonrasında sel ve taşkınların
frekansında artış gözlenmiştir.
122
Şekil 2.1986 yılında basılmış olan topografya haritasına göre Batman şehrinin geniş alan kaplamadığı görülmektedir(a). Fakat 2008
yılı imar planına göre genişlediği ve şehrin içerisinde kalan dere yataklarının ortadan kaldırıldığı görülmektedir (b) (Sunkar ve
Tonbul 2011).
3.3. Fotoğraf ve Şekiller
Geçmiş dönemlerde oluşan sel ve taşkınların boyutu ve etkilerini ortaya koyup, gelecek hakkında
öngörüde bulunabilmek için diğer tarihi belgelerde olduğu gibi eski fotoğraf ve çizimlere ulaşılmalıdır.
Yerleşmelere ait eski fotoğraflar, yerleşme içerisinde kalan derelerdeki yatak değişimleri konularında önemli
ipuçları barındırmaktadır. Bu nedenle sel ve taşkın çalışmalarında tarihi veri kaynağı olarak geçmiş
dönemdeki sel ve taşkınlara ait fotoğraf ve şekiller dışında yerleşmeye ait normal zamanlarda çekilen eski
fotoğraflarda kullanılmaktadır.
14-19. yüzyıllarda başta Avrupa olmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanan büyük
taşkınlarla ilgili bazı fotoğraf ve şekillere ulaşmak mümkündür (Şekil 3). Bu fotoğrafve şekiller o dönemde
yaşanan taşkının boyutlarını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Avrupa’da 14. yüzyılda yaşanan St. Mary
Magdalene's Taşkını, 15. yüzyılda The All Saints Day Taşkını, 17. Yüzyılda Burchardi Taşkını 11-12 Kasım
1634, 19. Yüzyılda 1872 Baltık Denizi Taşkını ve 20. Yüzyılda Güneydoğu Asya’da görülen taşkınlara ait
çok sayıda fotoğraf bulunmaktadır. Bunlardan St. Mary Magdalene's Taşkını, 25 Haziran 1342 yılında
meydana gelmiştir Hamburg, Rhine, Moselle, Main, DanubeiWesser, Elbe, gibi merkezler bu taşkından
etkilenmiştir. Sadece Tuna Nehri’nde 6000 bin insanın öldüğü tarihi kaynaklar
belirtilmektedir(https://en.wikipedia.org/wiki/St._Mary_Magdalene%27s_flood).
123
Şekil 3. St. Mary Magdalene's Taşkın (a) ve The All Saints Day Taşkınına ait el çizimi 1436 (b))
(https://en.wikipedia.org/wiki/St._Mary_Magdalene%27s_flood (a), http://iscreamsundae.com/12-unusual-terrifying-floods-in-the-
world/ (b).
4. Sonuçlar
Dünya genelinde son 50 yıllık süre içerisinde sel ve taşkınların frekansında artış gözlenmiş olup bu
artışla birlikte sel ve taşkın çalışmaları da artmıştır. Sel ve taşkınlardan korunmak ve zararları azaltabilmek
amacıyla yapılan çalışmalarda farklı yöntemler kullanılmaya başlanmıştır. Bunlardan her türlü tarihi bilgi ve
belgeye yönelik olanları tarihi yöntem, uydu verileri ve sayısal değerlerin kullanıldığı model ve analizlerden
oluşan yöntemler ise modern yöntem olarak bilinmektedir. Günümüzde sel ve taşkın çalışmalarında ağırlıklı
olarak modern yöntem kullanılmaktadır. Fakat taşkın frekansı ve taşkından etkilenen alanların
belirlenmesinde tarihi verilerde kullanılmalıdır. Türkiye’de yapılacak sel ve taşkın çalışmaları için en önemli
tarihi veri kaynağını Osmanlı Dönemi’nde tutulan tahrir defterleri oluşturmaktadır. Tahrir defterleri ve
arşivler dışında eski topografya haritaları, fotoğraflar ve arkeolojik veriler tarihi veri kaynağı olarak
kullanılmalıdır.
Yeterli belge bulunması durumunda bir alandaki sel ve taşkınların frekansını belirlemek
mümkündür. Ayrıca, muhtemel taşkın büyüklüğü ,sel ve taşkından etkilenecek alanların haritalaması,
korunma ve zarar azaltmaya yönelik tedbirlerin alınmasında bu veriler kullanılabilmektedir.
124
Sonuç olarak sel ve taşkın konusunda yapılacak çalışmalarda modern metotla, tarihi metot birlikte
kullanılmalıdır. İki metodun birlikte kullanılmasıyla daha sağlıklı sonuçlara ulaşmak mümkündür. Sayısal
verilerin bulunmadığı alanlar için hemen hemen tek veri kaynağı tarihi veri kaynaklarıdır.
Referanslar
Afet İşleri Genel Müdürlüğü, (2015). Türkiye Ulusal Afet Arşiv Sistemi-TUAAS. www.afet.gov.tr
Ağırman, A. (2014). Hz. Âdem’den Hz. Muhammed'e İslam Medeniyetine Etki Eden Doğal Afetler, Yüksek Lisans Tezi Atatürk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslam Tarihi ve Sanatları Ana Bilim Dalı İslam Tarihi ve Sanatları Anabilimi
Anonim, (2004). “Meteorolojik Risklerde Artış”, Sigorta Dünyası Dergisi, Sayı: 521, Ekim 2004.
Arslan, A. (2003). Türkiyeʹde Tabii Afetler (1923-1950), Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Elazığ.
Baker, V.R. (2008). “Paleoflood hydrology: origin, progress, prospects”. Geomorphology 101, 1–13.
Benito, G.; Sopena, A.; Sanchez-Moya, Y.; Machadeo, M.; Perez-Gonzalez, A. (2003). “Palaeoflood record of the Taus River
(central Spain) during the Late Pleistocene and Holocene”, Quaternary Science Reviews 22, 1737– 1756.
Benito, G.; Thorndycraft, V.R., (2005). “Palaeoflood hydrology and its role in applied hydrological sciences”, Journal of Hydrology
313, 3–15.
Ceylan, A., (2006). “Meteorolojik Karakterli Doğal Afetlerin Zamansal ve Bölgesel Dağılımı”,
(http://www.meteor.gov.tr/2006/arastirma/arastirma-arastirma.aspx)
Ceylan, A.; Kömüşçü, A.Ü. (2007). “Meteorolojik Karakterli Doğal Afetlerin Uzun Yıllar ve Mevsimsel Dağılımları”, I. Türkiye
İklim Değişikliği Kongresi Bildiriler Kitabı, 11-13 Nisan 2007, İTÜ İstanbul, 93-104
Costa, J.E.; Jarrett, R. D. (2008). An evaluation of selected extraordinary floods in the United States reported by the U.S. Geological
Survey and implications for future advancement of flood science. United States Geological Survey Scientific Investigations
Report 2008-5164. 232 pp.
Demirtaş, M. (2004). “XVI. Yüzyılda Meydana Gelen Tabii Afetlerin İstanbul’un Sosyal Ve Ekonomik Hayatına Etkilerine Dair
Bazı Misaller”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 4, Sayı: 2
DSİ (2012). Baraj Hidrolik Yapılar Tasarım Rehberi, 1. Barajlar Kongresi), Orman ve Su İşleri Bakanlığı.
EM-DAT: The OFDA/CRED International Disaster database-www.em-dat.net-Univeriste Catholique de Louvain- Brussels-Belgium.
Gönüllü, A. R. (2010). “Osmanlı Devletiʹnin Son Döneminde Meydana Gelen Sel Baskınları (1857‐1913)”, Türkiyat Araştırmaları
Dergisi, Sayı: 28, Sayfa:351-373.
Gül, M. F.; Özdil, O., (2013).”Aksaray Şehrinde İkinci Nuh Tufanı: 1863 Sel Felaketi”, Tarihin Peşinde-Uluslararası Tarih ve
Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sayı : 10, Sayfa: 213-236
Kılıç, O. (2001). Mühime Defterlerine Göre XVI. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı Devleti’nde Doğal Afetler, (Fırtınalar, Su
Baskınları, Şiddetli Soğuklar ve Yıldırım Düşmesi Olayları, Pax Otomana Studies In Memorian, Prof. Dr. Nejat
Göyünç,Editor By: Kemal Çiçek, Şota- Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, Sayfa:.793-820.
Knox, J.C. (1985). “Response of floods to Holocene climate change in the upper Mississippi Valley”, Quatern. Res. 23, 287-300.
Koçman, A., Kayan., İ. ve diğ., (1996), İzmir’de 3-4 Kasım 1995 Karşıyaka Sel Felaketi (Oluşumu, Gelişimi, Etkileri
ve Alınması Gereken Önlemler), Ege Üniversitesi İzmir Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları No: 1,
İzmir
Llasat, M.C. (2009). Storms and floods. In: Woodward, J.C. (Ed.), The Physical Geography of the Mediterranean. Oxford University
Press, Oxford, pp. 513–540.
Özşahin, E.; Kaymaz, Ç. K. (2013). “Taşkın Riskinin Değerlendirmesine Bir Örnek: Amik Ovası Taşkınları”, Tu r k i s h S t u d i e s -
International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Karşılaştırmalı Dil-Edebiyat
Eğitim Özel Sayısı, Volume 8/8 Summer 2013, p. 2021-2039, Ankara-Türkiye
Patton, P. C.; Dibble, D.S. (1982). “Archéologie and geomorphic evidence for the paleohydrologic record of the Pecos River in West
Texas”, American J. Sci. 282, 97-121.
Parker, D. J. (Ed.), (2000). Floods (2 Volumes). Routledge, London.Patton,
Schanze, J.; Zeman, E.; Marsalek, J. (Eds.). (2006). “Flood Risk Management: Hazards, Vulnerability and Mitigation Measures”,
NATOScience Series, IV Earth and Environmental Sciences, vol. 67. Springer, The Netherlands.
125
Sunkar, M.; Tonbul, S. (2011). “Effect of Changes in Geomorphological Units on Flood and Torrent Events due to Rapid
Urbanization in Batman”, e-Journal of New World Sciences Academy, Nature Sciences ,Volume: 6, Number: 1, 4A0034, 1-
29
Tonbul, S. ve Sunkar, M. (2011). ” Batman’da Yaşanan Sel ve Taşkın Olaylarının (31 Ekim-1 Kasım 2006) Sebep ve Sonuçları”,
Fiziki Coğrafya Araştırmaları; Sistematik ve Bölgesel, Türk Coğrafya Kurumu Yayınları No:5, Sayfa: 237-258, İstanbul.
Turoğlu, H. ve Özdemir, H., (2005). Bartın’da Sel ve Taşkınlar. Sebepler, Etkiler, Önleme ve Zarar Azaltma Önerileri,
ISBN 975-9060-04-3, Çantay Kitapevi, İstanbul.
Woodward, J.C., Hamlin, R.H.B., Macklin, M.G., Hughes, P.D., Lewin, J., (2008). “Glacial activity and catchment
dynamics in northwest Greece: long-term river behaviour and the slackwater sediment record for the last
glacial to interglacial transition” Geomorphology, Volume: 101, Issues:1-2, pp: 44-67
Zachariadou, E, (2001). Osmanlı İmparatorluğunda Doğal Afetler, Editör: Gül Çağalı Güven- Saadet Öztürk, İstanbul.
İnternet Kaynakları
http://www.emdat.be/database
https://en.wikipedia.org/wiki/St._Mary_Magdalene%27s_flood
http://iscreamsundae.com/12-unusual-terrifying-floods-in-the-world/
top related