anayasa mahkemesİ...bindiklerini, vapurdayken cep telefonunu alarak denize fırlattığını artık...

23
ANAYASA BÖLÜM KARAR R.K. 2013/6950) Karar Tarihi: 20/4/2016

Upload: others

Post on 24-Jan-2021

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • TÜRKİYE CUMHURİYETİ

    ANAYASA MAHKEMESİ

    BİRİNCİ BÖLÜM

    KARAR

    R.K. BAŞVURUSU

    (Başvuru Numarası: 2013/6950)

    Karar Tarihi: 20/4/2016

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi

    Başkan

    Üyeler

    Raportör

    Başvurucu

    Vekili

    : 2013/6950 : 20/4/2016

    BİRİNCİ BÖLÜM

    KARAR

    Burhan ÜSTÜN

    Erdal TERCAN

    Hasan Tahsin GÖKCAN

    Kadir ÖZKA YA

    Rıdvan GÜLEÇ

    Hüseyin MECEK

    R.K

    GİZLİLİK TALEBİ KABUL

    Av. Duygu ERYILMAZ ERTAN

    I. BAŞVURUNUN KONUSU

    1. Başvuru; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, nitelikli cinsel saldırı, kasten yaralama, hakaret, tehdit ve mala zarar verme suçlarından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar nedeniyle işkence ve kötü muamele yasağı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

    il. BAŞVURU SÜRECİ

    2. Başvuru 4/9/2013 tarihinde Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

    3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 25/4/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

    4. Bölüm Başkanı tarafından 5/6/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

    5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü 13/7/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

    6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 18/8/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir. Başvurucu 27/8/2015 tarihinde Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

    111. OLAY VE OLGULAR

    A. Olaylar

    7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

    8. 1967 doğumlu olan başvurucu, başvuru tarihinden altı yıl kadar önce ilk eşinden boşanmıştır.

    2

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2013/6950 : 20/4/2016

    9. 1948 doğumlu olan şüpheli İ.A. ile başvurucu, 4/2/2013 tarihinde evlenmiştir. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nden (UY AP) temin edilen bilgilere göre başvuru tarihinden sonra 29/1/2014 tarihinde boşanmışlardır.

    10. Başvuru konusu olaylar başvurucuyla şüphelinin tanıştığı 19/1/2013 ile 7/2/2013 tarihleri arasında meydana geldiği ileri sürülen cinsel saldırı ve diğer iddialarla ilgilidir.

    11. Başvurucu 19/1/2013 tarihinde ablası N.ç.nin arkadaşı D.G. vasıtasıyla Isparta' da şüpheli İ.A. ile tanışmıştır.

    12. Başvurucu, şüpheliyle tanıştıkları 19/1/2013 ila 7/2/2013 tarihlerinde şüpheliye isnat olunan eylemlere maruz kalması nedeniyle 7/2/2013 ' te evden kaçarak İzmir' e gitmiştir.

    13. 7/2/2013 tarihinde saat 16.00'da başvurucu İzmir ili Bornova ilçesinde bulunan Garaj Şehit Mehmet Akdoğan Polis Merkezi Amirliğine eşi İ.A. hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, nitelikli cinsel saldırı, kasten yaralama, hakaret, tehdit ve mala zarar verme suçlarından şikayette bulunmuştur.

    14. Başvurucunun aynı gün ifadesi ve adli raporları alınmıştır.

    15. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca İzmir 4. Aile Mahkemesinden 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunmasına ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun' a göre 8/2/2013 tarihli ve 2013/61 Değişik İş sayılı koruma kararı aldırıldıktan sonra 28/2/2013 tarihli ve 2013/19402 soruşturma, K.2013/1158 sayılı kararıyla suç yerinin Ödemiş olması nedeniyle yetkisizlik kararı verilmiştir. Soruşturmaya Ödemiş Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/971 sayılı dosyası üzerinden devam edilmiştir.

    1. Başvurucunun Beyanları

    16. Başvurucu 7/2/2013 tarihinde Bornova ilçesi Garaj Şehit Mehmet Akdoğan Polis Merkez Amirliğinde verdiği beyanında özetle altı yıl önce ilk eşinden ayrıldığını , bir diş hekiminin yanında çalışmaya başladığını, Isparta'da 19/1/2013'te ablası N.Ç.nin arkadaşı olan D.G. vasıtasıyla şüpheli İ.A. ile tanıştığını, bir süre şüpheliyle yüz yüze görüştüklerini, görüşme esnasında ablası N.Ç. eniştesi R.Ç ve D.G.nin de bulunduğunu, şüphelinin kendisiyle evlenmek istediğini söylemesi üzerine iki gün süre istediğini , yaşayacağı yeri görüp daha sonra düşünmek istediğini, bunun üzerine ablası, eniştesi ve şüpheliyle birlikte şüphelinin yaşadığı Ödemiş ilçesi Bozdağ kasabasına şüpheliyle birlikte gittiklerini, bir gece evinde misafir olup ertesi gün 20/1/2013 'te Isparta'ya geri döndüklerini, ablası ve eniştesini evine bıraktıktan sonra ben hacıyım, benim dini vecibelerime göre imam nikahımızı kıyalım diyerek tekrar Ödemiş ilçesi Bozdağ kasabasına geldiklerini, orada komşu köyün imamını getirerek dini nikahlarını kıydırdıklarını, akşam artık sen benim karımsın, önemli olan dini nikahtır deyip evinde kalmasını istediğini , artık ilişkiye girebiliriz dediğini, daha sonra rızasıyla ilişkiye girdiklerini, ilişki sırasında tanışmalarına aracılık eden D.G.ye 250.000 TL para verdiğini söylediğini, kendini satılmış gibi hissettiğini, bunun üzerine aralarında kavga çıktığını , kendisine tokat attığını ancak doktora gitmediğini, İ.A.nın evinde kalmaya devam ettiğini, resmi nikah yaptırmak istediğini söylemesi üzerine nikah için müracaatta bulunduklarını, önceki eşinden olan kızının Muğla'da lisede okuması nedeniyle 25/1/2013 tarihinde Muğla'ya onu görmeye gittiklerini, kızını İstanbul'a ağabeyinin yanına göndermek üzere otogara bıraktıklarını, kızıyla oğlunun telefonda konuştuklarını, kızının oğluna annem evlenmiş, ben yalnız geleceğim demesi üzerine oğlunun kendisini arayarak seni annelikten reddediyorum diye tepki gösterdiğini, araçla üçü birlikte giderken kendisinin araçtan inerek dışarıda kızıyla konuşmak istediğini söylemesi üzerine şüphelinin kızına araçtan inmesini söylediğini, bunun üzerine kızıyla birlikte araçtan indiklerini, şüphelinin kendisinin araçtan inmesine izin vermemesi üzerine şüpheliyle bir süre boğuştuklarını, daha sonra kızının

    3

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2013/6950 : 20/4/2016

    otobüsle İstanbul'a gittiğini, kendisinin Isparta'ya otobüsle döndüğünü, şüphelinin kendisine ben sensiz yaşayamam şeklinde mesaj çektiğini, şüphelinin ablası N.Ç. ve ilk olarak tanışmalarına vesile olan ablasının arkadaşı D.Ç.yi aralarını düzeltmesi için aradığını, şüphelinin 31/1/2013 tarihinde İstanbul' da bulunan annesinin ev adresini öğrendiğini, yarım saat sonra yanına geleceğini, kendisiyle görüşmezse annesinin evinin önünde rezillik çıkaracağını söylediğini, korktuğu için konuşmayı kabul ettiğini , saat 17 .30 'da İstanbul Kartal Köprüsü'nün yanına bir arkadaşıyla birlikte araçla geldiklerini, oradan arabalı vapura bindiklerini, vapurdayken cep telefonunu alarak denize fırlattığını artık bitti gidiyoruz, sen benimsin, ben delikanlıyım diye bağırdığını, daha sonra araçla geri dönmek üzere yola çıktıklarını, aracın arka kapıları kilitli olduğu halde Bursa'ya arabalı vapurla geldiklerini, Bursa'da bir lokantada yemek yediklerini, 1/2/2013'te saat 01.30 sularında şüphelinin Ödemiş ilçesi Bozdağ köyünde bulunan evine geldiklerini, ertesi gün nikah işlemleri için Ödemiş'e gittiklerini, nikah için kan verdiklerini, 4/2/2013 günü için nikah günü aldıklarını, o gün nikah yaptırdıklarını, nikahtan önce notere giderek mal ayrılığı sözleşmesi imzaladıklarını, daha sonra resmi nikah yaptırdıklarını, saat 16.30'da eve döndüklerinde ilişkiye girdiklerini daha sonra livata suretiyle zorla ırzına geçtiğini, evin bahçesinde bağı çözülmüş iki köpek bulunduğu için kaçmaya cesaret edemediğini, 7/2/2013 tarihine kadar her gün iki üç kez ırzına geçtiğini, 7/2/2013 günü sabah 09 .30 'da şüphelinin uyuması üzerine evden kaçtığını, İzmir'e gitmek için bilet aldığını, saat 12.30'da jandarmayı aradığını, jandarmanın kendisine İzmir'e inince polise şikayetçi olmasını söylediğini beyan etmiştir.

    1 7. Başvurucunun 17/4/2013 tarihli Muğla Cumhuriyet Başsavcılığında vekili huzurunda istinabeyle alınan ifadesinde ilk beyanlarından farklı olarak kanser nedeniyle 1999 yılında sağ göğsünün, 2010 yılında da yumurtalıklarının alındığını, şüpheliyle evlenmeden önce bunları ona anlattığını, doktor raporunda belirtilen yaralanma, morluk ve ısırıkların şüpheliyle cinsel ilişki sırasında oluştuğunu ancak sağ yüzük parmağındaki kesinin bıçakla, sağ el üstündeki yanığın sigara ile eşinin eylemleri sonucunda gerçekleştiğini, nikah günü kuaföre gidip saçını yaptırdığını, kuyumcudan üç bilezik bir alyans aldıklarını , 4/2/2013 tarihinde evlendikten sonra kendisini Bozdağ beldesinde bulunan evine götürüp zorla tuttuğunu, buradan kaçamadığını, kimseye haber veremediğini ifade etmiştir.

    18. Başvurucunun 26/4/2013 tarihli Ödemiş Cumhuriyet Başsavcılığında vekili huzurunda önceki beyanlarına ilave olarak şüpheliyle ilk ilişkiye girdikleri 21/1 /2013 'ten bir gün sonra tekrar ilişkiye girdiklerini daha sonra İ.A.nın livata suretiyle ırzına geçtiğini, 25/1/2013 'e kadar onun evinde kaldıklarını, tanışmalarına aracı olan D.G.yi arayarak para alıp almadığını sorduğunu, onun telefonu kapattığını, Muğla'da tartışmaları üzerine şüpheliyle evlenmek istemediğini söyleyerek Isparta'ya döndüğünü, bir gece Isparta'da kalarak ertesi gün İstanbul'a döndüğünü, İstanbul'da işe başladığını, resmi nikah kıyıldıktan sonra normal yoldan rızasıyla ilişkiye girdiklerini ancak şüphelinin daha sonra fiili livata yoluyla ırzına geçtiğini, 5/2/2013 günü eve fidan sökümü için işçilerin geldiğini, şüphelinin de fayans yaptığını, fayans tamir ederken şüpheliye yardım ettiği sırada fayansı kaydırdığını, şüphelinin buna kızarak bıçakla sağ el yüzük parmağını kestiğini, "Sana ders olsun. " dediğini, kapıya sigara içmeye çıktığını, şüphelinin elindeki sigarayı alarak sağ elinde sigarayı söndürdüğünü, şüpheli uyumak için üst kata çıkınca evden kaçtığını, bir otele sığındığını, şüphelinin livata yoluyla ırzına geçerken herhangi bir kayganlaştırıcı madde kullanmadığını ancak kendisinin de buna mukavemet göstermediğini, ilişki sonrasında muayeneden önce banyo yaptığını, 25 Ocak' ta şüphelinin telefonundan kızını aradığını, çocuklarının yüzüne bakacak durumda olmadığı için 29 ile 31 Ocak tarihleri arasında çocuklarına durumu söyleyemediğini, yaşananlara rağmen kendi rızasıyla resmi nikah kıydırdığını, nikah fotoğraflarına bu nedenle bir diyeceğinin olmadığını, resmi olarak evlendikten sonra kocası olan şüphelinin bu eziyetlerine son vereceğini düşündüğünü, o

    4

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2013/6950 : 20/4/2016

    nedenle evlendiğini, şüpheliye 29/1/2013 tarihinde cep telefonundan sevgi sözcükleri içeren mesajı kendisinin gönderdiğini, şüpheliyi sevdiğini ancak sonradan hayal kırıklığına uğrayarak kaçtığını, şüphelinin imamın evinde kendisini dilini kerpetenle sökerim diye tehdit ettiğini belirtmiştir.

    2. Şüphelinin Savunmaları

    19. Şüpheli 29/3/2013 tarihli Cumhuriyet savcılığında müdafi ile birlikte yaptığı savunmasında; müştekiyle (başvurucu) arkadaşı D.G. aracılığıyla tanıştığını, D.G.nin kendisini arayarak uygun bir bayan olduğunu, evlenmek isteyip istemediğini sorduğunu, evlenmek istediği için onun yanına gittiğini daha sonra birlikte Keçiborlu ilçesi Kozluca köyünde bulunan müştekinin ablası N.Ç.nin evine gittiklerini, burada müştekinin eniştesi R.Ç.nin de bulunduğunu, müşteki ile bu evde yalnız konuştuklarını, anlaştıklarını daha sonra müşteki bundan sonra yaşayacağı yeri görmek istediği için birlikte evinin bulunduğu Ödemiş ilçesi Bozdağ kasabasına geldiklerini, burada müştekinin kardeşi ve eniştesi ile birlikte o gece evinde kaldıklarını, ertesi gün Keçiborlu ilçesine şahısları geri bıraktığını, müşteki ile birlikte Keçiborlu'dan müştekinin Muğla'da okuyan kızının yanına gittiklerini daha sonra müştekinin İstanbul iline oğlunun yanına gideceğini söylediğini, İstanbul ilindeyken telefonla arayarak kendisini almasını istediğini , bunun üzerine arkadaşı Ali M. ile birlikte İstanbul'a gittiklerini, Ali M.yi yedek şoför olarak aldığını, İstanbul'da müştekiyi alarak Ödemiş ilçesi Bozdağ kasabasına geri döndüklerini, gece saat 01.00 gibi Bozdağ'a vardıklarını, müştekinin o gece nerede kaldığını hatırlamadığını, ertesi gün nikah işlemlerine başladıklarını, işlemlerin iki üç gün sürdüğünü, bu süreçte müştekinin nerede kaldığını bilmediğini, resmi nikahtan önce imam nikahı kıyılmadığını, nikahtan önce kuyumcu M.A.dan takı satın aldıklarını, müştekinin kendisine bir tane bilezik alacağını söylemesine rağmen fazladan iki adet bilezik daha aldığını, daha sonra saçını yaptırmak üzere kuaföre gittiğini, müştekinin kuyumcudan fazladan takı alması nedeniyle kendisiyle para için evlendiğini düşünmeye başladığını, bu sebeple avukatına danıştığını, avukatının tavsiyesi üzerine nikahtan önce Ödemiş 2. Noterliğine giderek mal ayrılığı sözleşmesi imzaladıklarını, sözleşmenin imzalanması sonrasında müştekinin kendisine güvenmediğini söylemesi üzerine tartıştıklarını, saat 15.00 civarında Ödemiş Belediyesi nikah salonunda nikahlarının kıyıldığını, nikahtan sonra Bozdağ kasabasındaki evlerine gittiklerini, burada cinsel ilişkiye girmek amacıyla soyunduklarında müştekinin göğüslerinden birinin olmadığını fark ettiğini, ne olduğunu sorduğunda göğüs kanseri olduğunu ve bu nedenle göğsünün birinin alındığını , hatta yumurtalıklarının da alındığını söylediğini, bu nedenle başka hastalıklar da olabilir düşüncesiyle müşteki ile cinsel ilişkiye girmediğini, müştekinin 7/2/2013 tarihine kadar evinde kaldığını, müştekiyi evde zorla tutmadığını, 7/2/2013 günü saat 11.30 civarında arkadaşı D.G.nin telefonu ile uyandığını, arkadaşı D.G.nin müştekinin jandarmaya sığındığını kendisine söylediğini, hemen kasabadaki jandarma karakoluna gittiğini, burada bir uzman çavuşla görüştüğünü, müştekiye telefon ile ulaşmaya çalıştığını ancak telefonlarına yanıt vermediğini daha sonra uzman çavuşun müştekiyi telefonla aradığını ancak müştekinin bu telefona da bakmadığını, sonrasında müştekinin uzman çavuşu aradığını ve zorla kaçırılmadığına, alıkonulmadığına dair bilgiler verildiğini, suçlamaların gerçek dışı olduğunu, para için evlenen müştekinin noter sözleşmesi yapılmasının ardından bu şekilde iftira attığını, birkaç gün sonra Ödemiş Aile Mahkemesine boşanma davası açtığını, müştekinin de daha sonra Muğla ilinde boşanma davası açtığını , müştekinin raporlarındaki morluk ve sıyrıkların nasıl oluştuğunu bilmediğini, bu izleri müştekinin kendi kendine yaptığını düşündüğünü söylemiştir.

    3. Başvurucunun Raporları

    20. Bornova Türkan Özilhan Devlet Hastanesinin 7/2/2013 tarihli ve 15.00 saatli genel muayene raporuna göre; sol kolda morluk ve kızarıklık, sol ve sağ kolda hassasiyet, sağ

    5

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2013/6950 : 20/4/2016

    ve sol uylukta morluk, sol gluteal (kalça) bölgede dişle oluşturulmuş ısırık izleri, sol meme üzerinde morluk ve dişle oluşan ısırık izleri, her iki gluteal bölgede kızarıklık ve morluk, sol el başparmak üzerinde 0,5 cm 'lik sıcak cisim ile meydana gelen yanık izi ve çevresinde kızarıklık, sağ el üçüncü parmakta 0,5 cm'lik kesici delici aletle meydana gelen kesi bulunduğu, yoğun anksiyete yaşadığı, hastanın darp ve cinsel saldırı sonucunda vücut ağrısı ve anksiyete şikayetinin bulunduğu kayıtlıdır.

    21. Ege Üniversitesi Hastanesinin 7/2/2013 tarihli ve 21.35 saatli vajinal muayene raporunda; perianal bölgede patolojik bulgu olmadığı, spekulum (metal çubuk) tatbikinde daha önce total abdominal histerektomi (rahmin alınması) ve bilateral salpingo ooforektomi (yumurtalıkların alınması) öyküsü olduğunu söyleyen hastanın vajen cuffının olağan olduğu, vajende eser miktarda beyaz gri sıvı olduğu, anal muayene raporunun genel cerrahi uzmanından alınması gerektiği bildirilmiştir.

    22. Ege Üniversitesi Hastanesinin 7/2/2013 tarihli, 23 .50 saatli anal muayene raporunda; anüs çevresinde herhangi bir lezyon, ekimoz, kızarıklık, hematom, fissür ve ödem bulunmadığı yazılıdır.

    23. İzmir Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 8/2/2013 tarihli ve 11.29 saatli raporuna göre; önceki genel muayene raporundaki bulgulara göre mevcut yaraların basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı kayıtlıdır.

    24. Muğla Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 17/4/2013 tarihli raporunda; 17/4/2013 tarihinde yapılan muayenesinde önceki raporlarda geçen fiziki bulguların tamamen iyileştiği , ancak şahsın geceleri uykuya dalamama, kabuslar görme, ağlama, işe gidememe, dışarı çıkamama gibi belirtilerin bulunduğu, depresif duygu durum ile giden uyum bozukluğunun basit tıbbi müdahale ile giderilemeyeceğini, bahsi geçen lezyonların şahıs tarafından kendi kendine oluşturulmasının mümkün olmadığının düşünüldüğü ancak bu konuda İstanbul Adli Tıp Kurumu İlgili İhtisas Kurulundan rapor alınabileceği bildirilmiştir.

    4. Ödemiş İlçe Jandarma Komutanlığı Tarafından Tanzim Edilen 16/5/2013 Tarihli Olay Yeri İnceleme Tutanağı

    25. Cumhuriyet savcısı tarafından Ödemiş İlçe Jandarma Komutanlığından şüphelinin evinin bulunduğu yerde inceleme yapılarak evin bahçe kısmı ve duvarlarının niteliğinin, bahçede köpek bulunup bulunmadığının, olay yerinin en yakın işyeri , konut ve kamu binasına olan mesafesinin, olay yerine yakın pansiyon ya da otel bulunup bulunmadığının tespit edilmesi istenmiştir .

    26. Ödemiş İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından yapılan tespitte; şüpheli İ.A.nın halen Bozdağ beldesi . . . adresinde ikamet ettiği , şahsın ikamet adresinin Bozdağ beldesinin güneyinde belde merkezine yaklaşık 220 m uzaklıkta, hakim bir yamaçta, en yakın yerleşim birimine yaklaşık 50 m uzaklıkta, çevresinde fazla yerleşim birimi bulunmayan, iki katlı, etrafı 3-5 metre uzunluğunda taş duvarla çevrili, taş duvarların üzerleri fens teli ve dikenli tellerle çevrili, giriş kapısı kumanda ile açılıp kapanabilen demir kapıdan ibaret korunaklı bir yapı olduğu, bahçe içerisinde biri kangal, diğeri küçük terrier tipine benzer iki adet köpeğin bulunduğu, belde merkezinden eve 343 m uzaklıkta Yayla Pansiyonu'nun bulunduğu, olay günü şüpheli İ.A.nın Ovacık Jandarma Karakol Komutanlığına şifahi müracaatta bulunarak, Uzman Jandarma Çavuş M.A.K.ye eşi R.A.nın evde olmadığını, kendisinin telefonlarına cevap vermediğini, sabah kendisine gelen telefonla eşinin jandarmaya sığındığı haberini aldığını ve bunun üzerine karakola geldiğini beyan ettiği , daha sonra Uzman Jandarma Çavuş M.A.K.nin İ.A.dan temin ettiği numaradan müştekiye ait telefonu aradığı, şahsın ilk aramada telefona cevap vermediği, kısa süre sonra R.A.nın Uzman Jandarma Çavuş M.A.K.yi aradığı, müştekiye telefonda eşi İ.A.nın karakolda olduğunu ve kendisine ulaşamadığı için

    6

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2013/6950 : 20/4/2016

    endişelendiğini söylemesi üzerine müştekinin, kendi rızası ile evden kaçtığını, eşi İ.A.nın kendisine psikolojik baskı uyguladığını, kendisinden eziyet gördüğünü beyan ettiği, Uzman Jandarma Çavuş M.A.K.nin bu konuda jandarmaya müracaat etmesini söylediğinde müştekinin otobüsle İzmir iline gitmekte olduğunu, otogarda kendisini polisin karşılayacağını, durumu polise anlattığını ve İzmir'e vardığında polise müracaatta bulunacağını beyan etmesi üzerine telefon görüşmesinin sonlandırıldığını, şüphelinin 5/2/2013 tarihinde evine geldiği belirtilen fayans işçilerinin kimler olduğunun tespit edilemediği, haricen yapılan araştırmada müşteki ile şüpheli İ.A.nın Isparta ili Keçiborlu ilçesi Kozluca köyünde 17-18 Ocak 2013 tarihinde D. G. aracılığıyla tanıştıkları , aynı akşam Bozdağ beldesine İ.A. , müşteki R.A., R.A.nın ablası ve eniştesi ile birlikte gelerek kalacağı evi gördükleri, gece aynı evde kaldıkları, 1/1/2013 sabahı tekrardan Isparta iline birlikte gittikleri, 20/1/2013 günü İ.A.nın müştekiyi yanına alarak Bozdağ beldesine geri döndükleri, İ.A.nın aynı gün imam nikahı kıymak için Tekke köyü imamı S.Ç.yi telefonla aradığı, S.Ç.nin beyanında aynı gün akşam İ.A.nın evine geldiği, resmi nikahlarının olup olmadığını sorduğunda İ.A.nın resmi nikahlarının olmadığını fakat en kısa zamanda resmi nikahın kıyılacağını beyan ettiği, S.Ç.nin resmi nikah olmadan dini nikah kıyamayacağım söylemesine rağmen İ.A.nın dini nikahın kıyılması için ısrar ettiği, ısrar üzerine S.Ç.nin birkaç dua okuduğunu, dua okuduğu sırada müştekiyi hiç görmediği, R.A.nın kapı arkasında olduğunu ve bu şartlar altında dini nikahın yapılamayacağını söylediği, ertesi gün 21/1/2013 tarihinde resmi nikah için müracaatta bulundukları, 23/1/2013 günü Tekke kasabasına İmam S.Ç.nin evine ziyarete gittikleri, S.Ç.nin beyanında evde oturduğu esnada müştekinin sorulan soruya cevap verdiği sırada İ.A.nın müdahale ederek "Senin dilin fazla uzadı, eve gidince senin dilini kerpetenle sökerim." şeklinde bir cümle kullandığı, 25/1/2013 günü müşteki ile İ.A.nın müştekinin kızını İstanbul'a yolcu etmek için Muğla iline gittikleri, otogarda tartıştıkları, R.A.nın beyanında 25/1/2013 günü otogardaki tartışma sonunda almış olduğu İstanbul biletini Isparta iline çevirdiği ve Isparta iline gittiği fakat İ.A.nın kendine ait aracıyla R.A.dan önce Isparta iline gittiği, burada tekrardan konuştukları İ.A. ile Bozdağ beldesine gelmeyeceğini beyan ettiği, İ.A.nın Isparta ilinden ayrılarak Bozdağ beldesine geldiği, R.A.nın 26/1/2013 tarihinde İstanbul iline gittiği , 30/1/2013 günü İ.A.nın İstanbul iline geldiği, R.A. ile görüştükleri ve birlikte tekrar Bozdağ beldesine evine geldikleri, 31/1/2013 günü nikah işlemlerine başladıkları, 4/2/2013 günü resmi nikah kıyarak Bozdağ beldesinde bulunan İ.A.nın evine geldikleri, 7/2/2013 günü İ.A.nın evde uyuduğu sırada R.A.nın evden kaçarak Bozdağ beldesinde Yayla Pansiyon' a sığındığı, Yayla Pansiyon çalışanları tarafından minibüsle R.A.nın Ödemiş ilçesine bırakıldığı, R.A.nın otobüs ile İzmir iline kaçtığı tespit edilmiştir.

    5. 6284 sayılı Kanun'a Göre Alınan Koruma Kararı

    27. İzmir 4. Aile Mahkemesinin 8/2/2013 tarihli ve 2013/61 Değişik İş sayılı kararı ile şüpheli İ.A.nın müştekinin bulunduğu eve 1 ay süreyle yaklaşmasının yasaklanmasına ve altı ay süreyle müştekiye karşı şiddet, hakaret ve tehdit içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına karar verilmiştir.

    6. Tanık Beyanları

    28. Evlenmeye aracılık eden başvurucunun arkadaşı tanık D.G. 22/4/2013 tarihli Cumhuriyet savcılığındaki beyanında özetle; Afyon ili Dinar ilçesinde ikamet ettiğini, çiftçilikle geçimini sağladığını, İ.A.yı beş altı yıldır tanıdığını, müştekinin ablası ve eniştesinin Keçiborlu ilçesi Kozluca köyünde ikamet ettiklerini, müştekinin eniştesi R.Ç. ile ailece görüştüklerini, bu kişilerle görüşmelerinin birisinde müştekinin ablası N.Ç.nin kız kardeşinin evlenmek istediğini, uygun biri olup olmadığını sorduğunu, aklına arkadaşı İ.A.nın geldiğini, İ.A.nın da daha önce kendisine evlenmek istediğini söylediğini, bu nedenle

    7

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2013/6950 : 20/4/2016

    İ.A. ile beraber Kozluca kasabasına gittiklerini, müşteki ve şüphelinin burada konuşup anlaştıklarını, bir süre sonra müştekinin ablası N.Ç.nin Şubat ayı başında kendisini aradığını, müştekinin Bozdağ'daki evden kaçtığını, arkadaşı İ.A.nın kendisine kötü davrandığını söyleyene kadar bu kişilerden haberdar olmadığını, bunun üzerine İ.A.yı aradığını, İ.A.nın eşini evde bulamayınca hemen jandarma karakoluna gittiğini, olayla ilgili başka bir bilgisinin olmadığını, evlenmeye aracılık yaptığı için İ.A.dan para almadığını söylemiştir.

    29. Başvurucunun eniştesi tanık R.ç. 5/4/2013 tarihli jandarmaya verdiği beyanında özetle; müştekinin baldızı olduğunu, altı yıl önce eşinden ayrıldığını, yaklaşık bir yıl kadar önce müştekinin kendisine "Enişte sen benim babam yerindesin, ben yeniden evlenmek istiyorum, bana münasip gördüğünüz, bildiğiniz, bana bakabilecek bir kişi bulabilirseniz ben onunla evleneceğim. " dediğini, bunun üzerine 2013 Şubat ayı içinde Dinar ilçesinde yaşayan ve aile dostu olan D.G.ye durumu anlattığında kendisine şüpheli İ.A.dan bahsettiğini, İ.A.nın da yıllar önce eşinden ayrıldığını daha sonra ikisini görüştürmeye karar verdiklerini, Keçiborlu ilçesi Kozluca köyünde bulunan evlerinde buluşturduklarını, konuşmaları sonucunda anlaştıklarını, evlenmeye karar verdiklerini, o gün şüpheli ve arkadaşı D.G.nin gittiklerini, müştekinin kendi evlerinde kaldığını, ertesi gün eşi N.Ç. başvurucu ve şüpheli ile birlikte yaşayacakları yeri baldızına göstermek için İzmir ili Ödemiş ilçesine gittiklerini, şüphelinin evini gördüklerini, şüphelinin aynı gün resmi nikah işlemlerini başlattığını, baldızının kendilerine "Ben şu andan sonra burada kalmak istiyorum, sizi Kozluca ya götürüp bırakalım. " dediğini, aynı gün kendilerini Kozluca kasabasına getirip bıraktıklarını, yaklaşık bir hafta kadar sonra eşinin kendisini arayarak şüphelinin baldızına tecavüz ve işkence yaptığını, bu nedenle baldızının evden kaçtığını söylediğini, olayla ilgili başka bilgisinin olmadığını beyan etmiştir.

    30. Başvurucunun kız kardeşi tanık N.Ç. 5/4/2013 tarihli jandarmada verdiği beyanında tanık R.Ç. ile aynı mahiyette beyanda bulunmuştur.

    31. Dini nikah kıydığı öne sürülen tanık İmam S.Ç. kollukta ve Cumhuriyet savcığında verdiği beyanlarında özetle İ.A.nın kendini nikah için çağırdığında evine gittiğini, resmi nikahlarının olup olmadığını sorduğunda, İ.A.nın olmadığını söylemesi üzerine nikah kıymak istemediğini ancak İ.A. ısrar edince şahitler olmadan imam nikahının olmayacağını söylediğini, tekrar ısrar edince sadece hayırlı bir geçim için dua ettiğini, nikah kıymadığını, iki üç gün geçince bir kandil gecesinde İ.A. ile müştekinin kendi evine geldiklerini, evde bulunduğumuz sırada R.A.nın bir şey söylemek istemesi üzerine İ.A.nın "Senin dilin fazla uzadı, eve gidince dilini kerpetenle keseceğim. " diye söz sarf ettiğini, kadının zorla tutulduğuna, eziyete maruz kaldığına, dövüldüğüne dair bir durum sezinlemediğini ifade etmiştir.

    32. Dini nikah kıydığı öne sürülen imamın eşi tanık Y.Ç. 7/5/2013 tarihli kollukta verdiği beyanında özetle üç ay kadar önce bir akşam Bozdağ beldesinden İ.A.nın eşini telefonla araması üzerine nikah kıyacağım diyerek evden çıktığını, iki üç gün sonra İ.A.nın yanında bir kadınla evlerine geldiğini, eşi ile İ.A.nın yatsı namazı kılmak için camiye gittiklerini, evde bir saat kadar o kadınla birlikte kaldıklarını, çay servisi yaparken kadının gözlerinin dolduğunu söylemiştir.

    33. Şüphelinin müştekiye altın aldığı kuyumcu tanık M.A. 22/4/2013 tarihli Cumhuriyet Savcılığındaki beyanında başvurucunun yanında türbanlı bir bayanla gelerek 4.500 TL değerinde bilezik aldıklarını, aralarında bir sorun olmadığını söylemiştir.

    34. Şüpheliyle birlikte İstanbul'a giden arkadaşı ve nikah şahidi olan Ali M. 22/4/2013 tarihli Cumhuriyet Savcılığındaki beyanında özetle Ödemiş İlçesinde lokanta işlettiğini, şüpheli İ.A.yı müşterisi olması sebebiyle tanıdığını daha önceden eşinden

    8

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2013/6950 : 20/4/2016

    ayrıldığını duyduğunu, bir gün işyerine geldiğinde İstanbul'a gitmesi gerektiğini, kendisini götürüp götüremeyeceğini sorduğunu, İstanbul 'u iyi bilmediğini söylediğini, askerliğini İstanbul'da yapması ve oğlunun İstanbul'da üniversitede okuması sebebiyle İstanbul'u iyi bildiğini, İ.A.nın aracıyla birlikte İstanbul' a gittiklerini, saat 18.30 civarında İstanbul' a vardıklarını, Kartal Köprüsü altında elinde valiziyle türbanlı bir bayanı gördüklerini, İ.A.nın araçtan inerek bayanla sarıldıklarını daha sonra arabalı vapurla Bursa'ya geçtiklerini, Bursa'da birlikte bir lokantada yediklerini, gece yarısı 01.30 civarında Ödemiş'e geldiklerini, birkaç gün içinde şahısların nikahlarının kıyıldığını, kendisinin de nikah şahitliği yaptığını, taraflar arasında herhangi bir tartışma, zorla alıkoyma, kavga olayı yaşanmadığını, oldukça samimi olduklarını söylemiştir.

    35. Nikah şahidi olan tanık A.A. 22/4/2013 tarihli Cumhuriyet Savcılığındaki beyanında özetle çiçeklik işiyle uğraştığını, şüpheliyi çiçek alım satımı ve üretimi işiyle uğraşmasından dolayı tanıdığını, nikahtan iki üç gün önce yeniden evleneceğini ve nikah şahidi olmasını istediğini, birlikte belediye nikah salonuna giderek şahitlik yaptığını, müşteki ile İ.A. arasında herhangi bir problem sezinlemediğini ifade etmiştir.

    36. Resmi nikaha katılan şüphelinin kız kardeşinin kızı S.G. 22/4/2013 tarihli Cumhuriyet savcılığındaki beyanında dayısı olan şüphelinin kırk dört yıllık eşinden ayrıldığını, nikah töreninde bir anormallik olmadığını, müştekinin makyajlı ve güzel giyimli bir şekilde törene geldiğini söylemiştir.

    37. Yayla Pansiyonu çalışanı tanık S.Ç. 7/5/2013 tarihli Jandarma'da verdiği beyanında özetle; üç ay kadar önce saat dokuz on sularında bir kadının pansiyona geldiğini, "beni buradan hemen götürün, bana işkence yapıyorlar" diyerek patronu S.A.ya sarılarak ağladığını, daha sonra patronu S.A.nın eşi M.A.ya durumu anlattığını, M.A.nın otel çalışanı T.Ç.yi de alarak kadını Ödemiş' e götürdüklerini söylemiştir.

    38. Yayla Pansiyonu çalışanı tanık T.Ç. 7/5/2013 tarihli Jandarma'da verdiği beyanında özetle üç ay kadar önce saat 09.00 sularında çalıştığı pansiyondan markete gittiğinde telefonla eşinin kendisini aradığını, acil olarak pansiyona gelmesini, bir bayanın elinde valizle pansiyona geldiğini söylemesi üzerine pansiyona geri döndüğünü, pansiyona ait aracın içine sıkıntısı olduğu belli olan bir bayanın olduğunu, aracı M.A.nın kullandığını, ne olduğunu kendisine sorduğunda, İ.A. ile evlendiğini, kendisini dövdüğünden evden kaçtığını söylediğini, daha sonra bayanı Ödemiş Otogarı 'na bıraktıklarını söylemiştir.

    39. Yayla Pansiyonu sahiplerinden tanık S.A. 9/5/2013 tarihli kolluk ifadesinde özetle; Bir yabancı kadının olay günü pansiyona gediğini "Beni buradan götürün, bana işkence yapıyorlar." dediğini, bunun üzerine kulağı az işiten eşi M.A.ya durumu anlattığını, pansiyonda işçi olarak çalışan T.Ç.yi aradığını, eşi M.A. ve çalışan T.Ç.nin pansiyonun minibüsü ile kadını Ödemiş' e götürdüklerini söylemiştir.

    40. Yayla Pansiyonu sahiplerinden tanık M.A. 9/5/2013 tarihli kolluktaki ifadesinde eşi olan tanık S.A. ile aynı içerikte beyanda bulunmuştur.

    41. Şüpheli İ.A.nin müşteki evden kaçtıktan sonra Ovacık Jandarmada Komutanlığında şifahen başvurduğu Jandarma Uzman Çavuş M.A.D. 7/6/2013 tarihli Cumhuriyet savcılığında verdiği beyanında özetle olay günü nöbetçi astsubay olarak karakolda bulunduğunu, öğle saatine yakın saatlerde daha önceden Bozdağ kasabasında ikamet ettiği için tanıdığı şüpheli İ.A.nin karakola geldiğini, karısının evde olmadığını, telefonlarına cevap vermediğini, karısına ulaşamadığını söylediğini, bunun üzerine eşinin telefon numarasını aldığını, bayanın cep telefonunu aradığını, ilk önce telefona yanıt vermediğini ancak birkaç dakika sonra telefonunu bayanın geri aradığını, kendisini tanıttığını, evden zorla mı kaçırıldığını sorduğunda kendisinin ağlamaklı bir ifadeyle evden

    9

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2013/6950 : 20/4/2016

    rızasıyla kaçtığını, kimse tarafından kaçırılmadığını, otobüste İzmir' e gitmekte olduğunu söylediğini, bunun üzerine herhangi bir darp olayı yaşanıp yaşanmadığını sorduğunu, bayan kocasının kendisini dövmediğini, darbetmediğini, psikolojik ve cinsel baskı uyguladığını, bu nedenle dayanamayarak evden ayrıldığını ayrıca kendisini İzmir otogarında polislerin karşılayacağını, oradan rapor almaya gideceğini söylemesi üzerine bayana şikayetçi olması için jandarma karakoluna gelebileceğini ifade ettiğini, bayanın kendisine İzmir polisine gideceğini söylediğini daha sonra İl Jandarma Komutanlığı ve İlçe Jandarma Komutanlığını telefonla aradığını, bayanın yaptığı bir müracaat olup olmadığını araştırdığını, herhangi bir müracaat olmadığını öğrenince ve zorla kaçırılma gibi bir durumun olmadığını, kocası tarafından darp edilmediğini açık açık söylediği için herhangi bir adli olay bulunmadığı düşüncesiyle işlem yapmadığını söylemiştir.

    7. Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

    42. Yapılan soruşturma sonucunda Ödemiş Cumhuriyet Başsavcılığının 12/6/2013 tarihli ve 2013/971 soruşturma, K.2013/1191 sayılı kararıyla atılı tüm eylemlerden delil yetersizliği nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili bölümleri şöyledir:

    Soruşturma kapsamında söz konusu bu evliliğe aracılık eden müştekinin ablası ve eniştesi ile şüphelinin arkadaşı olan D. G. isimli şahsın, tarafların nikahtan önce alışveriş yaptıkları kuyumcu MA.nın, nikah sırasında şahitlik yapan A.A. ve S.E.nin, şüpheli i!E İstanbul iline giden Ali M isimli şahsın olayla ilgili ayrıntılı beyanları alınmış, şüpheliye ait 0533 258 ... No.lu hattın görüşme kayıtları talep edilmiş, ayrıca kolluk tarafından olay yerinin ayrıntılı tespiti, fotoğraflanması yaptırılmış, tüm bunlar ışığında 26/4/2013 tarihinde avukatı ile birlikte Cumhuriyet Başsavcılığımıza gelen müştekinin huzurda üçüncü kez ifadesi alınmış, müştekinin her üç ifadesinde olayla ilgili beyanlarında açık çelişkiler bulunduğu, 26/04/2013 tarihindeki üçüncü ifadesi sırasında dahi kendi içinde çelişkili anlatımlarda bulunduğu, bu hususun kendisine hatırlatılmasının ardından ilk ifadesinin daha doğru olduğunu ifade ettiği, ilk ifadesinde henüz resmf nikah kıyılmadan önce şüpheli ile birlikte kaldıkları sürede normal yoldan cinsel ilişkiye girdiklerini, resmf nikah yapıldığı gün ve sonrasındaki iki gün boyunca ise hem normal yoldan hem de ters yoldan birden çok kez ilişkiye girdiklerini beyan etmesine rağmen, savcılığımızca alınan ifadesinde . . . ters yoldan ilişkiye girdiğini, bunu kendisinin istememesine rağmen şüphelinin zorla yaptığını, ... İstanbul'dan zorla getirildikten sonra evlilik hazırlığı için şüphelinin avukatının yanına uğradıklarını, şüphelinin yeğeni S.E. ile buluştuklarını, mağazadan kıyafet aldıklarını, S.E. ile kuaföre gittiklerini, daha sonra şüpheli ile notere gittiklerini, nikah kıyıldığı gün şüpheli ile normal ilişki yaşadıklarını, ertesi gün (5/2/2013) tarihinde hem normal yoldan hem ters ilişki yaşadıklarını, aynı gün eve fidan söküm işi için işçilerin geldiğini, bunlara çay ve yemek verdiğini, fakat kesinlikle konuşmasının yasak olduğunu, 6/2/2013 tarihinde de ters ilişki yaşadıklarını, 7/2/2013 tarihi sabah saatlerinde şüpheli ile mutfak tezgahına fayans yapıştırdıkları sırada fayans kaydığı için şüphelinin sağ el yüzük parmağının altı kısmını elindeki bıçakla kestiğini, bunun küçük bir sıyrık olduğunu ve ceza olarak yaptığını, aynı gün kapıya çıkarak sigara içtiği sırada şüphelinin gelerek sigarayı elinden aldığını ve sağ elinde sigarayı söndürdüğünü daha sonra yatmak amacıyla odaya çıkan şüphelinin uyumasını fırsat bilerek evden kaçtığını belirtmiş, bu ifadedeki olay silsilesinin ilk ifadesindeki olay silsilesi ile örtüşmediği görülmüş, ayrıca müştekiye, şüpheli adına kayıt!; ve fakat ifadesinde kendisi tarafından kullanıldığını beyan ettiği telefon ile kendisi adına kayıtlı başka bir telefon arasında çok sık şekilde yapılan görüşme kayıtlan sorulmuş, müştekinin, şüpheli adına kayıtlı olan bu telefonu kendisinin kullandığını ifade ettiği ve yine bu telefondan kendisi adına kayıtlı olan fakat kızının kullandığı telefonu aradığını beyan ettiği görülmüş, ayrıca şüpheli vekili tarafından savcılığımıza ibraz edilen müştekinin şüpheliye çekmiş olduğu "açmammm, dayanamammm, seni seviyorum yaaaa anla anla"

    10

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2013/6950 : 20/4/2016

    şeklindeki mesaj içeriği hatırlatılmış, bu mesajı kendisinin çektiğini kabul ettiği, şüpheliyi sevdiğini ve yeniden bir hayat kurabileceğini düşündüğünü belirttiği görülmüştür.

    Müştekinin Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan üçüncü ifadesinde belirttiği hususlar doğrultusunda yeniden bir araştırma yapılmış, bu ifadesinde şüpheli ile aralarında imam nikahı kıyıldığını, sonraki tarihlerde mevlit kandili sebebiyle bu imamın evinde eşi ilE birlikte şüphelinin ve imamın namazdan dönmesini beklediklerini, şüphelinin bu evde dl kendisine "dilini kerpetenle kopartırım" şeklinde sözlerle tehditlerde bulunduğunu, bu sözleri imam ve eşinin duyduğunu beyan etmesi üzerine, hem iddia konusu resmf nikaf. olmaksızın evlenmek için dinsel tören yapmak suçu bakımından şüphelinin tespiti hem de tehdit iddiası ile ilgili bilgilerine başvurulmak üzere söz konusu kişilerin kim olduğu araştırılmış, bu kapsamda müştekinin imam nikahı olarak adlandırdığı eylemi gerçekleştiren şahsın Tekkeköy imamı olarak görev yapan S. Ç. olduğu, bu şüphelinin ve eşi YÇ.nin herhangi bir tehdit olayına tanık olmadıklarını beyan ettikleri görülmüş, bu bağlamda şüpheli S. Ç. hakkındaki iddialar (resmf nikah olmaksızın evlenmek için dinseı tören yapmak) bakımından soruşturmanın tefrikine karar verilmiş, yine müştekinin olay sonrası telefon görüşmesi yaptığı jandarma görevlisinin kim olduğu belirlenerek tanık olarak ifadesine başvurulan Bozdağ Jandarma Karakolunda görevli Uzman Çavuş M.A.K. ifadesinde; olay günü İ.A.nın karısını evde bulamadığını, telefonla ulaşmaya çalıştığını, fakat ulaşamadığını beyan ederek müracaat ettiğini, bu nedenle müşteki bayanı kendi telefonuyla aradığını, müşteki bayanın telefonda kendisine evden rızasıyla kaçtığını, kimse tarafindan kaçırılmadığını, kocasının kendisini dövmediğini, darp etmediğini sadece psikolojik ve cinsel baskı uyguladığı için evden ayrıldığını, kendisini İzmir Otogarı 'nda polislerin beklediğini söylediğini beyan ettiği görülmüştür.

    Tamamlanan soruşturma neticesinde müşteki R.A.nın soruşturma kapsamında alınan üç farklı ifadesinde açık çelişkili beyanlarda bulunması, olayın hemen akabinde verdiği ilk ifadesinde herhangi bir bıçakla sağ el parmağının kesilmesi ya da sol el baş parmağı üzerinde sigara söndürülmesi eyleminden bahsetmemesine rağmen sonraki beyanında bu olayları aktarması, olayın hemen akabinde aynı gün alınmış raporda sağ el orta parmağının üzerinde belirtilen O, 5 cm 'lik bir kesiyi şüphelinin fayans işi sırasında bu fayansı kaydırması sebebiyle ceza maksadıyla gerçekleştirdiğine dair hayatın olağan akışına aykırı iddiası (çok küçük miktardaki bu kesinin cezalandırma maksadıyla bu şekilde özenle yapılmasının mümkün olmaması), müştekinin, şüpheli ile birlikte gayriresmf ve resmf olarak yaşadığı dönemde takı almak için kuyumcuya, saçını yaptırmak için kuaföre, kıyafet almak için mağazaya, sözleşme yapmak için notere gitmesine, bu yerlerde çok sayıda insanla muhatap olma imkanı yakalamasına rağmen hiç bir yerde zorla alıkonulduğuna, tehdit, hakaret ya da cinsel saldırıya maruz kaldığına dair bir beyanda bulunmayışı, müştekinin, şüpheli ile tanışıp 25/01/2013 günü yaşadıklarını iddia ettiği tartışmadan sonra İstanbul iline gitmesine rağmen şüpheli ile görüşmelere devam etmiş oluşu, buradan şüpheliye "açmammm, dayanamammm, seni seviyorum yaaaa anla anla" şeklindeki bir mesaj çekmiş oluşu, müştekinin, şüpheli ile yaşamaya başladığı tarihlerde telefonla çok rahat şekilde kızını arayabilmesi (bu imkanı olan bir kişinin kolluk kuvvetine de rahatlıkla gerekli ihbarı yapabileceği değerlendirilmiş), tarafların nikah görüntülerini içeren kayıtların incelenmesi neticesinde zorla alıkoymaya, zor kullanılmaya dair bir emarenin olmayışı, aksine tersi bir tablonun kayıtlarda yer alması ve en önemlisi müşteki ile şüphelinin evlendiği tarih olan 4/2/2013 tarihi ile müştekinin evden ayrıldığı tarih olan 7/2/2013 tarihi arasındaki üç günlük sürede birden fazla kez müştekinin zorla fiili livataya maruz kaldığı iddiası bulunmasına rağmen, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı doktoru tarafindan yapılan muayenede fiili livataya dair hiç bir bulgunun tespit edilememiş oluşu dikkate alındığında şüpheli İ.A.nın müştekiyi zorla alıkoyduğuna, bu şekilde "kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma" suçunu işlediğine, müştekiye yönelik "cinsel saldırı" eyleminde bulunduğuna, tehdit ve hakaretlerde bulunduğuna, onun telefonunu alıp denize atmak suretiyle "mala zarar verme" suçunu işlediğine, 25/1/2013 tarihinde Muğla ili otogarında müştekiyi darp ederek "kasten yaralama" suçunu işlediğine dair kamu davası

    11

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2013/6950 : 20/4/2016

    açmaya yeter delil elde edilemediği kanaatine varılmış, yine her ne kadar şüpheli İ.A. nın müşteki ile cinsel ilişkiye girmediğini beyan ettiği görülse de, müştekinin ilk ifadesinde şüpheli ile rızası doğrultusunda ilişkiye girdiğini anlattığı, talimatla Muğla Cumhuriye Başsavcılığında alınan ifadesinde ise vücudundaki bu izlerin şüphelinin kasten yaralama eylemi neticesinde gerçekleşmediğini açıkça ifade ettiği, bu beyanın verildiği sırada müştekinin avukatının da yanında bulunduğu ayrıca şüpheli İ.A. nın 7/2/2013 tarihinde eşinin bulunamadığına dair karakola yaptığı başvuru sırasında Jandarma Uzman Çavuş MA.D.nin müşteki ile cinsel ilişkiye girdiğine dair şifahi beyanları dikkate alınarak ve müştekideki söz konusu izlerin kalça, göğüs ve her iki kol arka kısmında bulunması, bı izlerin tarafların yaşadığı cinsel ilişki sırasında gerçekleşmiş olabileceği yönünde değerlendirilmiş, müştekinin Muğla Cumhuriyet Başsavcılığındaki beyanları ile tanık jandarma komutanının müşteki ile yaptığı görüşmede müştekinin darp edilmediğine, dövülmediğine, psikolojik ve cinsel baskı sebebiyle evi terk ettiğine dair beyanları bu kanının oluşmasında rol oynamıştır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde söz konusu bu eylemlerin müştekiye yönelik "kasten yaralama" suçu sonucu oluşmadığı sonuç ve kanaatine varılmış, kamu davası açılması için yeterli delil elde edilemeyen şikayet konusu olaylar bakımından yasal takibatın devamına lüzum kalmadığı anlaşılmıştır.

    43. Bu karara başvurucunun yaptığı itiraz Salihli Ağır Ceza Mahkemesinin 17/7/2013 tarihli ve 2013/1075 Değişik İş sayılı kararıyla reddedilmiştir.

    44. Ret kararı başvurucuya 5/8/2013 tarihinde tebliğ edilmiş, 4/9/2013 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımının bulunmadığı anlaşılmıştır.

    B. İlgili Hukuk

    45. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86., 102., 106., 109., 125. ve 151. maddelerinin suç tarihinde yürürlükte olan ilgili fıkraları şöyledir:

    "Kasten yaralama

    Madde 86- (1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

    (2) (Ekfikra: 31/3/2005 - 5328/4 md.) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbf müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlf para cezasına hükmolunur.

    Cinsel saldırı

    Madde 102- (1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişi, mağdurun şikayeti üzerine, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

    (2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle işlenmesi durumunda, yedi yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi halinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikayetine bağlıdır.

    Tehdit

    Madde 106- (1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlf para cezasına hükmolunur.

    12

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2013/6950 : 20/4/2016

    Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma

    Madde 109- (1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

    (2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

    (5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.

    Hakaret

    Madde 125- (1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlf para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.

    Mala zarar verme

    Madde 151- (1) Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hale getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlf para cezası ile cezalandırılır.

    46. 4/12/2014 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 236. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:

    "Mağdur ile şikayetçinin dinlenmesi

    Madde 236 - (1) Mağdurun tanık olarak dinlenmesi halinde, yemin hariç, tanıklığa ilişkin hükümler uygulanır.

    (2) İşlenen suçun etkisiyle psikolojisi bozulmuş çocuk veya mağdur, bu suça ilişkin soruşturma veya kovuşturmada tanık olarak bir defa dinlenebilir. Maddf gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zorunluluk arz eden haller saklıdır.

    (3) Mağdur çocukların veya işlenen suçun etkisiyle psikolojisi bozulmuş olan diğer mağdurun tanık olarak dinlenmesi sırasında psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman bir kişi bulundurulur. Bunlar hakkında bilirkişilere ilişkin hükümler uygulanır. "

    IV. İNCELEME VE GEREKÇE

    47. Mahkemenin 20/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

    A. Başvurucunun İddiaları

    48. Başvurucu; şüphelinin telefonunu feribottan atarak mala zarar verme suçunu işlemesi nedeniyle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının; suçun işlendiği yerin İstanbul olmasına rağmen soruşturmanın Ödemiş Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılmasından dolayı Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının; şüphelinin kendisini gittikleri her yerde tehdit ve baskı altında bıraktığı için kimseden yardım isteyemediğini, hatta imamın yanında kendisini "Senin dilini kerpetenle koparırım." diyerek tehdit ettiğini, evin bahçesinde iki adet köpek bulunması ve bahçenin çitle çevrili olması nedeniyle evden kaçamadığını, ifadesinin alınması sırasında

    13

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2013/6950 : 20/4/2016

    5271 sayılı Kanun'un 236. maddesine göre psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman kişinin bulundurulmadığını, olaydan sonra tanzim olunan adli muayene raporlarının Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi İçin El Kılavuzu'na (İstanbul Protokolü) aykırı olduğunu, adli raporlarda elindeki kesi ve yanık izi bulunmasına, zorla ırzına geçildiğine dair vücudunda yaralar olmasına rağmen yeterli delil elde edilemediğinden bahisle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmek suretiyle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve yeniden soruşturma yapılması talebinde bulunmuştur.

    49. Başvurucu ayrıca kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulmasını istemiştir.

    B. Değerlendirme

    50. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifıni kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, mala zarar verme suçundan verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar nedeniyle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvuru formu içeriğine göre şüphelinin atılı suçtan cezalandırılması gerektiğini ileri sürdüğü, mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle herhangi bir tazmin ya da giderim talebinin bulunmadığı dikkate alındığında başvurucunun bu iddiasının Anayasa'nın 36. maddesinde yer alan adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

    51. Nitelikli cinsel saldırı, tehdit, hakaret, kasten yaralama ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarıyla ilgili şikayetler mahiyetleri gereği Anayasa'nın 17. ve 20. maddelerinde güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağı ile özel hayatın korunması kapsamına girmesine karşın (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. M.C. /Bulgaristan, B. No: 39272/98, 4/3/2004, § 148; Dordevic/Hırvatistan, B. No: 41526/10, 24/7/2012, § § 92-94) nitelikli cinsel saldırı iddiası gibi ağır nitelikteki eylemlerin doğası gereği işkence ve kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden özel hayatın korunması yönünden ayrıca bir inceleme yapılmamıştır.

    1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

    a. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

    52. Başvurucu, şüpheli İ.A.nin arabalı vapurda cep telefonunu denize atması nedeniyle suçun işlendiği yer olan İstanbul ilinde soruşturma yapılması gerekirken yetkisiz olarak Ödemiş Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma yapıldığını, soruşturmada feribotun kamera kayıtları getirtilmeden kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmek suretiyle mülkiyet hakkının ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

    53. Bakanlık görüş yazısında başvurucunun bu talebiyle ilgili bir değerlendirme bulunmamaktadır.

    54. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

    "Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir . . "

    55. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakla" kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

    "Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa

    14

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2013/6950 : 20/4/2016

    İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. "

    56. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

    "Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihma nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir. "

    57. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa'da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme/ AİHS) ve Türkiye'nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

    58. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa'da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Sözleşme'nin ''Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir ( Onurhan Solmaz, § 22).

    59. Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin "medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların" ve bir "suç isnadının" esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Hak arama hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için başvurucunun ya medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya yönelik bir suç isnadı hakkında karar verilmiş olması gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen haller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından, bireysel başvuruya konu olamaz ( Onurhan Solmaz, § 23).

    60. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına göre, bir ceza davasında üçüncü kişilerin suçlanması veya cezalandırılmasını talep eden mağdur, suçtan zarar gören, şikayetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler, Sözleşme'nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır. Bu kuralın istisnaları, ceza davasında medeni hak talebine imkan veren bir sistemin benimsenmiş olması veya ceza davası sonucunda verilen kararın hukuk davası açısından etkili ya da bağlayıcı olması halleridir (Perez/Fransa, B No: 47287/99, 12/2/2004, § 70).

    61. 5271 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesiyle ceza muhakemesinde şahsi hak iddiasında bulunma imkanı ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla başvurucunun ceza muhakemesi sürecinde medeni haklarını ileri sürme imkanı bulunmamaktadır. Ayrıca soruşturma izni verilmemesine dair kararın etkileri ceza muhakemesi süreci ile sınırlı olup hukuk mahkemeleri açısından bağlayıcı bir etkisi bulunmamaktadır.

    62. Başvurucu, suç işlediğini düşündüğü üçüncü kişiler hakkında soruşturma açılmasını sağlamak amacıyla suç duyurusunda bulunmuş olup talebi üçüncü kişilerin cezalandırılmasıyla sınırlıdır. Başvurucu, üçüncü kişilerin fiili nedeniyle medeni haklarına yönelik bir müdahalenin bulunduğunu düşünüyor ve buna ilişkin zararının giderilmesini istiyorsa, hukuk mahkemeleri önünde dava açma imkanı vardır.

    15

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2013/6950 : 20/4/2016

    63. Sonuç itibarıyla başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesine dayanan ihlal iddiasının konusu, Anayasa'da güvence altına alınmış ve Sözleşme kapsamında olan temel hak ve özgürlüklerin koruma alanı dışında kalmaktadır.

    64. Açıklanan nedenlerle başvuru konusu ihlal iddialarının Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

    b. İşkence ve Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

    65. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

    2. Esas Yönünden

    66. Başvurucu 20/1/2013 ile 7/2/2013 tarihleri arasında şüpheli İ.A.nın kendisine karşı darp, tehdit, hakaret, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve cinsel saldırı suçlarını işlemesine rağmen kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmek suretiyle Anayasa'nın 1 7. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

    67. Bakanlık görüş yazısında, AİHM ve Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ilke kararlarına atıfta bulunarak, başvurucunun polise müracaatı üzerine aynı gün şüpheli hakkında soruşturma başlatıldığını, fiziksel ve cinsel muayene raporlarının aldırıldığını, raporda fiili livata bulgusuna rastlanmadığını, şüphelinin ve olayla ilgili bilgi sahibi tanıkların ifadelerinin alındığını, başvurucu ve eşi arasındaki telefon görüşme kayıtlarının incelendiğini, başvurucunun 25/1/2013 tarihinde şüpheliye "Açmamm, dayanamamm, seni seviyorum" şeklinde mesaj çektiğini, başvurucunun ifadelerindeki farklılıklar ve başvurucunun vücudundaki yaralanmaların cinsel ilişki sırasında gerçekleşmiş olabileceği gerekçesiyle verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar dikkate alınarak Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirme yapılması gerektiğini bildirmiştir.

    68. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevap yazısında, ifadelerindeki farklılıkların ruhsal durumunun iyi olmamasından ve araya uzunca bir sürenin girmesinden kaynaklandığını, cinsel ilişkinin rızayla gerçekleştiği kabul edilse bile elindeki yanık ve kesinin nedeninin kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda açıklanamadığını dile getirmiştir.

    69. İşkence ve kötü muamele yasağına ilişkin şikayetlerin incelenmesinde, devletin negatif ve pozitif sorumluluğuna bağlı olarak maddi ve usuli boyutları bakımından ayrı ayrı ele alınması gerekir. Bu nedenle başvurucunun somut olaydaki şikayetleri, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında, devletin maddi ve usule ilişkin yükümlülükleri açısından ayrı şekilde değerlendirilecektir.

    a. İşkence ve Kötü Muamele Yasağının Maddi Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia

    70. Anayasa'nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kenar başlıklı 1 7. maddesi şöyledir:

    "Herkes, ... maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

    Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz. "

    16

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2013/6950 : 20/4/2016

    71. AİHS "İşkence yasağı" kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:

    "Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muamelelere tabi tutulamaz. "

    72. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa'nın 1 7. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da kimseye "işkence" ve "eziyet" yapılamayacağı, kimsenin "insan haysiyetiyle bağdaşmayan" ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).

    73. Anayasa Mahkemesinin işkence ve kötü muamele yasağı kapsamında devletin sahip olduğu pozitif yükümlülükler açısından benimsediği temel yaklaşıma göre devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında gerçekleşen olaylarda Anayasa'nın 1 7. maddesi devlete, bu konuda ihdas edilmiş bulunan yasal ve idari çerçevenin elindeki tüm imkanları kullanarak maddi ve manevi varlığı tehlikede olan kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını ve buna ilave olarak işkence ve kötü muamele yasağına ilişkin ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri alma görevi yüklemektedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 52).

    74. Anayasa'nın 17. maddesi ayrıca devlete, kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye, bu muameleler üçüncü kişiler tarafından yapılmış olsa bile maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevini yükletmektedir. Dolayısıyla yetkililerin bildikleri ya da bilmeleri gerektiği bir kötü muamele tehlikesinin gerçekleşmesini engellemek için makul tedbirleri almamaları durumunda devletin 17. maddenin üçüncü fıkrası anlamında sorumluluğu ortaya çıkabilir ( Cezmi Demir ve diğerleri, § 82).

    75. Devletin işkence ve kötü muamele yasağının garantörü olmasından kaynaklanan koruma yükümlülüğü, devletin bu konuda hem hukuki hem de fiili tedbirler almasını gerektirmektedir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. A./Birleşik Krallık, B. No: 25599/94, 23/9/1998, § 24). Ayrıca bu tedbirler korumasız kişilerin etkili bir şekilde korunmalarını sağlamalı ve yetkililerin bilgi sahibi oldukları veya olmaları gerektiği durumlarda kötü muameleleri önlemek için makul adımlar atmalarını içermelidir (Z. ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 29392/95, 10/5/2001 , § 73).

    76. Ancak özellikle insan davranışının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlemin veya yürütülecek faaliyetin tercihi göz önüne alınarak; pozitif yükümlülük, yetkililer üzerine aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanmamalıdır. Önleme yükümlülüğünün ortaya çıkması için yetkililerce belirli bir kişinin maddi ve manevi varlığına yönelik gerçek ve yakın bir tehlikenin bulunduğunun bilinmesi ya da bilinmesi gerektiği durumların varlığı kabul edildikten sonra böyle bir durum dahilinde, makul ölçüler çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında bu tehlikenin gerçekleşmesini önleyebilecek şekilde kamu makamlarının önlem almakta başarısız olduklarının tespiti gerekmektedir. Ancak bu konu, her davada kendi koşulları altında değerlendirilmelidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 53).

    77. Başvurucunun beyanında; şüpheliyle 19/1 /2013 tarihinde tanışıp evlenme kararı aldıktan sonra 20/1/2013'te Ödemiş ilçesi Bozdağ beldesinde bulunan şüpheliye ait evde o gece birlikte kaldıkları, başvurucunun beyanlarında komşu köyün imamı S.Ç.yi çağırarak imam nikahını yaptırdıkları, şüphelinin kendisine imam nikahı yaptırdıkları için cinsel ilişkiye girebileceklerini söylemesi üzerine rızasıyla ilişkiye girdikleri, 21/1/2013 tarihinde ise fiili livata suretiyle zorla ırzına geçtiği, ayın 25'ine kadar birlikte kaldıkları, 25/1/2013'te

    17

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2013/6950 : 20/4/2016

    Muğla'da okuyan kızını ziyarete gittikleri, orada şüphelinin kendisini darp ettiği, oradan tek başına Isparta'ya sonra da İstanbul'a gittiği , şüphelinin İstanbul'da kaldığı annesinin ev adresini öğrenerek bir arkadaşıyla İstanbul'a geldiği, kendisiyle görüşmezse evin önüne gelerek rezillik çıkarmakla tehdit ettiğini, bunun üzerine onunla görüşmek zorunda kaldığını, şüpheliyle buluştuktan sonra şüphelinin tehdit ve zorlamasıyla araca bindikleri, arabalı vapurla Bursa'ya geldikleri, vapurda şüphelinin cep telefonunu denize fırlattığı , 1/2/2013 tarihinde başvurucunun Ödemiş ilçesi Bozdağ beldesinde bulunan evine döndükleri, ertesi gün nikah işlemleri için sağlık ocağına giderek kan verdikleri, kuyumcuda alışveriş yaptıkları, 4/2/2003 tarihinde nikahtan önce kuaföre gittikleri, oradan da notere giderek mal ayrılığı sözleşmesi imzaladıkları, daha sonra da resmi nikah yaptırdıkları belirtilmiştir (bkz. §§ 16-18).

    78. Ayrıca başvurucu tarafından, 4/2/2003 ile 7/2/2003 tarihleri arasında şüphelinin günde birkaç kez livata suretiyle başvurucunun ırzına geçtiği, 7/2/2003 günü şüphelinin banyoda fayans tamiri yaparken ona yardım ettiği sırada fayansı kaydırdığı için kendisine ceza olsun diye bıçakla sağ el yüzük parmağının alt kısmını kestiği, önceki eşinin belini kırdığını, bunun kendisine ders olmasını söylediği, bu olaydan dolayı sigara içip ağladığı sırada şüphelinin sigara içmesine kızdığı için sağ elinde sigarayı söndürdüğü, şüpheli uyuduktan sonra evden kaçtığı ifade edilmiştir (bkz. §§ 16-18).

    79. Başvurucunun şüphelinin kasten yaralama ve cinsel saldırı suçlarını işlediğini ileri sürdüğü 21/2/2013 tarihinden sonra herhangi bir resmi mercie şikayetçi olmadığı, 25/2/2013 tarihinde Muğla'da meydana geldiğini belirttiği yaralama eylemi, İstanbul'da feribottan cep telefonunun denize atılması, sonrasında İstanbul' dan Bursa'ya, oradan da Ödemiş' e hürriyetinden yoksun bırakılarak kaçırıldığı, resmi nikah merasimi için yaptığı hazırlıklar sırasında tehdit edildiği ve hürriyetinden yoksun bırakılması, resmi nikah yapıldıktan sonra üç gün boyunca günde birkaç kez tekrarlayan cinsel saldırı eylemleri nedeniyle herhangi bir şikayetinin bulunmadığı anlaşılmaktadır .

    80. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda, başvurucunun maruz kaldığını ileri sürdüğü eylemlerden dolayı, başvurucunun kuzeni S. ile birlikte kuaföre gittiği, mağazadan ve kuyumcudan alış veriş yaptıkları, notere gittikleri, Bozdağ kasabasında eve işçi geldiği, başvurucunun bu süreç içinde cep telefonundan kızıyla çok sayıda telefon görüşmesi yaptığı, bu kadar farklı yerlerde, farklı nitelikte ve kalabalık ortamlarda başvurucunun kimseden sözlü olarak ya da telefonla yardım istemediği tespit edilmiştir (bkz. § 42). Başvurucunun eylemlerin gerçekleştiğini belirttiği on beş günlük süre boyunca şikayet hakkını kullanmayarak resmi bir soruşturmanın başlatılması imkanını kullanmaması ve bu tutumu nedeniyle yetkililerin iddia konusu fiiller bakımından başvurucunun gerçek ve yakın bir tehdit altında olduğunu tahmin etmeleri veya bilmeleri mümkün olmamıştır (Benzer yönde AİHM kararı için bkz. Opuz/Türkiye, B. No: 33401/02, 9/6/2009, § 153). Ayrıca başvurucu tarafından, kamu makamlarına bilgi verildikten sonra gerçekleşen ve soruşturma konusu yapılan bir fiil bulunmamaktadır. Bu nedenle Devletin üçüncü kişilerce işlendiği öne sürülen işkence ve kötü muamele fiillerini önleme gerekliliğinden kaynaklanan pozitif yükümlülüğünün ihlal edildiğine dair bir sonuca ulaşılmamıştır.

    81 . Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

    b. İşkence ve Kötü Muamele Yasağının Usul Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia

    82. Somut olayda Devletin bireyleri işkence ve kötü muameleden koruma yükümlülüğü kapsamında önleme yükümlülüğü ile ilgili olarak sorumluluğunun bulunmadığı

    18

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2013/6950 : 20/4/2016

    yukarıdaki bölümde açıklanmıştu. Ancak devletin önleme yükümlülüğü anlamında sorumlu olmadığı hallerde pozitif yükümlülüğünün bir parçası olarak usul yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmi bir soruşturma yürütmek durumundadır ( Cezmi Demir ve diğerleri, § I 06; Tahir Canan, § 25).

    83. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil, uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer taraftan burada yer verilen değerlendirmeler hiçbir şekilde Anayasa'nın 17. maddesinin, başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalanduma hakkı ya da tüm yargılamaları mahkumiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmemektedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).

    84. İşkence ve kötü muamele konusundaki iddialar, uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için her türlü şüpheden uzak, makul kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt; yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu koşulların tespiti halinde bir kötü muamelenin varlığından bahsedilebilir (Cuma Doygun, B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28).

    85. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkan verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edebilmek için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir. Dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız bir şekilde hızlı ve derinlikli yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı ve soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır. Bu kapsamda yetkililer diğer deliller yanında görgü tanıklarının ifadeleri ile kriminalistik bilirkişi incelemeleri dahil söz konusu olayla ilgili kanıtları toplamak için alabilecekleri bütün makul tedbirleri almalıdır ( Cezmi Demir ve diğerleri, § 114).

    86. Bireysel başvurulara ilişkin şikayetlerin incelenmesinde Anayasa Mahkemesinin sahip olduğu rol ikincil nitelikte olup bazı durumların ortaya koyduğu şartlar nedeniyle ilk derece mahkemesi rolünü üstlenmesinin kaçınılmaz olduğu hallerde daha dikkatli davranması gerekmektedir. İşkence ve kötü muamele yasağı ile ilgili iddialarda bulunulduğu zaman Anayasa Mahkemesi, bu konu hakkında eksiksiz bir inceleme yapmalıdır. Ancak görülmekte olan bir davadaki delilleri değerlendirmek kural olarak derece mahkemelerinin işi olduğundan Anayasa Mahkemesinin görevi, bu mahkemelerin maddi olaylara ilişkin değerlendirmelerinin yerine kendi değerlendirmesini koymak değildir. Kötü muamele iddiaları ile ilgili olarak derece mahkemelerinde dava görüldüğü zaman ceza hukuku sorumluluğunun Anayasa ve uluslararası hukuk sorumluluğundan ayrı tutulması gerekir. Anayasa Mahkemesinin yetkisi, Anayasa' da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamında bulunanlarla sınırlıdır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin cezai sorumluluk bağlamında suça ya da masumiyete ilişkin bir bulguya ulaşma görevi bulunmamaktadır. Diğer taraftan derece mahkemelerinin bulgularının Anayasa Mahkemesini bağlamamasına rağmen normal şartlar altında bu mahkemelerin maddi olaylara ilişkin yaptığı tespitlerden ayrılmak ıçın kuvvetli nedenlerin var olması gerekir ( Cezmi Demir ve diğerleri, § 96).

    19

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2013/6950 : 20/4/2016

    87. Şüpheliyle 19/1/2013 tarihinde tanışıp evlenme kararı aldıktan sonra 20/1/2013 'te Ödemiş ilçesi Bozdağ beldesinde bulunan şüphelinin evinde birlikte yaşamaya başlayan başvurucu, şüphelinin 21 /1/2013 tarihinde fiili livata suretiyle zorla ırzına geçtiğini, 25/1/2013 'te Muğla'ya gittiklerinde şüphelinin kendisini darp ettiğini , 31/1/2013 tarihinde şüphelinin İstanbul 'da kaldığı evi bularak kendisiyle görüşmezse evin önüne gelerek rezillik çıkarmakla tehdit ettiğini, bunun üzerine onunla görüşmek zorunda kaldığını, şüpheliyle buluştuktan sonra şüphelinin tehdit ve zorlamasıyla araca bindiğini, arabalı vapurla Bursa'ya geldiklerini, 1/2/2013 tarihinde başvurucunun Ödemiş ilçesi Bozdağ beldesinde bulunan evine döndüklerini, ertesi gün nikah işlemleri için sağlık ocağına giderek kan verdikleri, kuyumcuda alış veriş yaptıklarını, 4/2/2003 tarihinde nikahtan önce kuaföre gittiklerini, oradan da notere giderek mal ayrılığı sözleşmesi imzaladıklarını, daha sonra da resmi nikah yaptırdıklarını , 4/2/2003 ila 7/2/2003 tarihleri arasında şüphelinin günde birkaç kez livata suretiyle başvurucunun ırzına geçtiğini, 7/2/2003 günü şüphelin banyoda fayans tamiri yaparken bıçakla sağ el yüzük parmağının alt kısmını kestiğini, bu olaydan dolayı sigara içip ağladığı sırada şüphelinin sigara içmesine kızdığı için sağ elinde sigarayı söndürdüğünü, şüpheli uyuduktan sonra evden kaçtığını ifade etmiştir (bkz. §§ 16-18).

    88. Başvurucu 7/2/2013 tarihinde evden kaçtıktan sonra eve yakın bir pansiyona sığındığını, bu pansiyonun sahibi ve bir çalışanının Ödemiş Otogarı'na kendisini bıraktığını, oradan otobüsle İzmir'e yola çıktığını, İzmir'e varınca Garaj Şehit Mehmet Akdoğan Polis Karakoluna giderek şüpheliden şikayetçi olduğunu söylemiştir.

    89. Başvurucunun şikayeti üzerine İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/19402 sayılı dosyasında soruşturma başlatılmıştır.

    90. Şüpheli suçlamaları reddetmiş, evlenmelerine aracılık eden D.G.nin 7/2/2013 tarihinde kendisini telefonla arayarak eşinin evden kaçtığını söylemesi üzerine Ovacık Jandarma Komutanlığına müracaatta bulunmuş, Jandarma Uzman Çavuş M.A.D.nin konuyla ilgili beyanları alınmıştır. M.A.D. vermiş olduğu ifadesinde; şüphelinin belirttiği şekilde eşini kendisinin telefonla olay günü arayarak zorla kaçırılıp kaçırılmadığını sorduğunu, başvurucunun cevaben zorla kaçırılmadığını, eşinin kendisini darp etmediğini ancak psikolojik ve cinsel baskı uyguladığını, polisi aradığını, İzmir'e varınca polis karakoluna giderek şikayetçi olacağını beyan ettiğini ifade etmesi üzerine, il ve ilçe jandarma komutanlıklarını arayarak başvurucunun bir müracaatının olmadığını öğrenmesi ve suç unsuru oluşturan bir beyanının bulunmaması nedeniyle işlem yapmadığını söylemiştir. Şüpheli ayrıca savunmalarında, başvurucunun kendisiyle para için evlendiğini anladığını, noterden mal ayrılığı sözleşmesi yaptıktan sonra kendisi hakkında şikayetçi olduğunu, olaydan sonra karşılıklı olarak boşanma davası açtıklarını ifade etmiştir.

    91 . Başvurucunun şikayeti üzerine İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında öncelikle başvurucunun cinsel muayene ve darp raporları aldırılmış, başvurucunun ayrıntılı şekilde polis karakolunda ifadesi alınmış, 8/2/2013 tarihinde İzmir 4. Aile Mahkemesinden 6284 sayılı Kanun'a göre koruma kararı aldırılmıştır. 28/2/2013 tarihinde soruşturma dosyası yetkisizlik kararıyla Ödemiş Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.

    92. Ödemiş Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucunun iki kez ifadesi alınmıştır. Muğla Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından 17/4/2013 tarihinde başvurucunun kesin raporu verilmiştir. Başvurucunun savunmaları doğrultusunda eşinin (şüpheli) evinin bulunduğu yerde olay yeri incelemesi yaptırılmış, 16/5/2013 tarihli olay yeri inceleme raporuna göre evin etrafının çitle çevrili olduğu, bahçesinde iki adet köpek bulunduğu, çevresinde fazla konut olmadığı, belde merkezine evin 220 m, Yayla Pansiyonu'nun ise 343 m uzaklıkta olduğu tespit edilmiş, başvurucunun kullandığı telefonun görüşme kayıtları Telekomünikasyon İletişim Başkanlığından getirtilmiştir.

    20

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2013/6950 : 20/4/2016

    93. Başvurucunun ve şüphelinin ifadelerinde evlenmeye aracılık eden başvurucunun ablası N.Ç. ve onun arkadaşı D.G., başvurucunun eniştesi R.Ç. , dini nikah kıydığı öne sürülen İmam S.Ç., imamın eşi Y.Ç., şüphelinin başvurucuya altın aldıkları Kuyumcu M.A., şüpheliyle birlikte İstanbul'a giden ve nikahta şahitlik yapan arkadaşı Ali M., diğer nikah şahidi A.A., resmi nikaha katılan başvurucunun kuzeni S.G., Yayla Pansiyonu çalışanı ve sahipleri S.Ç., T.Ç., S.A. ve M.A. ile Ovacık Jandarma Karakolunda görevli Jandarma Uzman Çavuş M.A.D.nin tanık olarak beyanları alınmıştır (bkz. §§ 28-41).

    94. Başvurucu, şüphelinin kasten yaralama, tehdit, hakaret, cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının sabit olduğunu ileri sürmüş ise de; başvurucunun soruşturmada alınan her üç ifadesinin de çelişkiler içerdiği, ilk ifadesinde resmi nikahtan önceki rızasıyla cinsel ilişkiye girdiğini söylemesine karşılık sonraki ifadelerinde ilişkinin zorla gerçekleştiğini belirttiği, başvurucunun şüpheli adına kayıtlı 0533 258 ... No.lu telefonu kullandığı, bu telefondan çocuklarıyla görüşmeler yaptığı, şüpheliye sevgi sözcükleri içeren mesaj gönderdiği, son ifadesinde şüpheliyi sevdiğini, yeni bir hayat kurabileceğini düşündüğünü, geri dönerse çocuklarının yüzüne bakacak durumda olmadığını, resmi nikah yapıldıktan sonra bazı şeylerin düzelebileceğini umduğunu söylemesi, başvurucunun telefonla görüştüğü Jandarma Uzman Çavuş M.A.K.ye zorla alıkonulmadığını, darp edilmediğini söylemesi, başvurucunun sağ el orta parmağı üzerinde oluşan 0,5 cm'lik kesinin fayans tamiri sırasında müştekinin fayansı kaydırması üzerine ceza maksadıyla bıçakla kesilmesi sonucu oluştuğuna dair beyanının kesinin çok küçük miktarda olması nedeniyle hayatın olağan akışına uygun olmadığı, kızıyla çok rahat bir şekilde cep telefonuyla iletişim kurmuş olduğundan kolluk kuvvetlerine de ihbar yapma imkanı bulunması, nikah görüntülerinde zorla alıkonulmaya ilişkin bir emarenin bulunmaması, olayın hemen akabinde aldırılan adli raporlarda livata bulgusu görülmemesi gerekçelerine dayanılarak cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir (bkz. § 42).

    95. Şüpheli hakkında diğer suçlardan yapılan soruşturma sonucunda, başvurucunun 17/4/2013 tarihli vekili huzurunda verdiği ifadesinde kalça, göğüs ve bacak bölgelerinde bulunan yaraların başvurucunun darp etmesi sonucunda oluşmadığını beyan etmesi, şüphelinin Ovacık Jandarma Karakol Komutanlığına eşinin evden kaçtığına dair başvurusu üzerine Jandarma Uzman Çavuş M.A.D.ye eşiyle iyi bir cinsel birlikteliklerinin olduğunu söylemesi, başvurucudaki yaraların meydana geldikleri bölgelerin cinsel ilişki sırasında gerçekleştiği kanaati uyandırması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.

    96. Anayasa Mahkemesi, soruşturma ve kovuşturma makamları tarafından verilen kararları maddi vakıa ve hukuki yönden inceleyen bir merci değildir (Sebahat Tuncel (2) , B. No: 2014/1440, 26/2/2015, § 53). Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda cinsel ilişkinin ve cinsel amaçla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eylemlerinin ne şekilde başvurucunun rızası dışında gerçekleştiği, diğer suçlar yönünden ise başvurucunun beyanları dışında delil bulunmadığı değerlendirilmiştir.

    97. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı süresi içinde yapılan itiraz Salihli Ağır Ceza Mahkemesinin 17/7/2013 tarihli ve 2013/107 5 Değişik İş sayılı kararıyla reddedilmiştir. Bireysel başvurulara ilişkin şikayetlerin incelenmesinde Anayasa Mahkemesinin sahip olduğu rolün ikincil nitelikte olması, soruşturmadaki delilleri değerlendirmenin kural olarak soruşturma makamlarının görevi kapsamında bulunması ve Cumhuriyet Savcılığı tarafından yapılan tespitlerin dosyada yer alan bilgi ve belgelerle uyumsuz olduğunu gösteren bir hususun bulunmadığı anlaşıldığından somut olayda bu tespitlerden ayrılmayı gerektirecek bir neden görülmemiştir.

    98. Başvurucu, olay sonrasında alınan adli muayene raporlarının İstanbul Protokolü'ne aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

    21

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2013/6950 : 20/4/2016

    99. Başvurucunun sağ el baş parmak üzerindeki 0,5 cm sıcak cisim yanığı ile sol el üçüncü parmakta 0,5 cm kesi dışındaki vücudunun diğer bölgelerinde (göğüs, kalça, kol ve uylukta) bulunan yaraların şüpheli tarafından kasten yapıldığına dair herhangi bir itirazı bulunmamaktadır. Parmaklarındaki 0,5 cm'lik yanık ve kesi ile ilgili olarak Bornova Türkan Özilhan Devlet Hastanesinin 7/2/2013 ve İzmir Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 8/2/2013 tarihli rapolarında; işkence iddiası bulunan kişinin (başvurucu) şikayetleri ve olayın öyküsünün alındığı, başvurucunun giysilerinin kısmen çıkarıldığı, parmaklarda belirlenen yaraların sebebinin rapora derç edildiği, psikiyatri muayenesinin yapıldığı, İstanbul Protokolü doğrultusunda acil servis koşullarında uygun ortam sağlanamadığı ve bunun nedeninin raporda gösterildiği anlaşılmaktadır.

    100. Başvurucu ayrıca ifadesinin alınması sırasında 5271 sayılı Kanun'un 236. maddesine aykırı olarak psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman bir kişinin bulundurulmadığını ileri sürmüştür.

    101. 5271 sayılı Kanun'a göre işlenen suç nedeniyle psikolojisi bozulmuş mağdurun tanık olarak dinlenmesi sırasında psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman bir kişinin bulundurulması zorunlu ise de Yargıtay içtihatlarında da ifade edildiği üzere (Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 28/9/2010 tarihli ve E.2010/7420, K.2010/6994 sayılı kararı), mağdurun tanık olarak dinlenmemesi ve beyanının tek başına karara esas alınmaması, tanık beyanları ve toplanan diğer kanıtlarla birlikte karar verme imkanının bulunması, bu düzenlemenin soruşturmada delil elde etme aracı olarak değil, mağdurun daha fazla psikolojik açıdan yıpranmasının önlenmesi amacına yönelik olması nedeniyle etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğinden söz edilmesinin mümkün olmadığı değerlendirilmiştir.

    102. Soruşturma süreci bir bütün olarak incelendiğinde başvurucunun şikayeti üzerine Cumhuriyet Savcılığı tarafından derhal soruşturmaya başlandığı, başvurucunun soruşturmanın açıklığını temin edecek ve meşru menfaatlerini koruyabilecek bir şekilde beyanlarına başvurularak soruşturma sürecine dahil edildiği, şüphelinin savunmalarının alındığı, başvurucunun cinsel istismar ve darp iddiasına ilişkin raporunun aldırıldığı , soruşturmanın yaklaşık dört ay gibi makul bir süre içinde neticelendirildiği, soruşturma makamının olayların seyrini aydınlatmaya yönelik işlemlerinden kuşku duyulmasını gerektiren bir durum veya yürütülen soruşturmanın derinliği ve ciddiyeti üzerinde etki gösterecek nitelikte ciddi bir eksiklik bulunmadığından işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edilmediğine karar verilmiştir.

    V.HÜKÜM

    Açıklanan gerekçelerle;

    A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

    B. 1. Mala zarar verme suçundan verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar yönünden adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUGUNA,

    2. İşkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUGUNA,

    C. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİGİNE,

    D. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

    E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE

    22

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2013/6950 : 20/4/2016

    20/4/2016 tarihinde OYBİRLİGİYLE karar verildi.

    Başkan

    Burhan ÜSTÜN

    Üye

    Üye Erdal TERCAN

    Kadir ÖZKA YA

    Üye H