aşk ,evlilik tanımı ve etkileri

47

Click here to load reader

Upload: smsyah-dnz

Post on 29-Jun-2015

3.622 views

Category:

Education


10 download

TRANSCRIPT

Page 1: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

en temel yaratılış ve varlık özelliği olarak birlikte olma ve birbirini

tamamlama arzusu ile doludur. Beraberlik arzusu, cinsel güdü ile

birlikte, kadın ve erkek için hayatın en anlamlı, en doyumlu

taraflarından biridir. Bu arzunun tatmin edilebileceği en meşru zemin

ise evliliktir. Toplumlar en eski çağlardan beri varlıklarını devam

ettirebilmenin en sağlam yolunu bu meşrulukla bulmuşlardır.

Evlilik aslında birbirinden farklı iki insanın paylaşmaya başladığı yeni

bir hayat dönemi olarak değerlendirir.

Feodal dönemde evlilik ve aile;

tarıma dayalı yerleşik toplumda kadın için tek eşlilik ve ev merkezli

yaşam biçiminin temeli atılmıştır. Evlilik ve aile kurumsallaştıkça,

özellikle kadın için boşanmaya kısıtlama getirilmiş, boşanma dine

karşı çıkmak olarak yorumlanmıştır.

Toplumların tarihiincelendiğinde, evlilik kurumunun, sevginin aşkın

değil, sosyal-ekonomik yaşam koşullarının sonucu ortaya çıktığı

görülmüştür. Feodal dönemde, erkek çocuk iş gücü anlamına

geldiğinden önem kazanmıştır. Çocuğun babaya bağlılığı, ekonomik

bağımlılık ve miras kozuyla pekiştirilmiştir. Babalığın garantiye

alınması için kadın ev içinde tutulup, sıkıca denetlenmiştir. Bu aile

biçimi ile belirginleşen çifte standart, bazı toplumlarda kadının çocuk

üretme aracı, cinsel ****, köle veya mal olarak görülmesine kadar

varmıştır.

Geçmişteki kültür ve dinlerde bu anlayışlar pekişmiştir. Kadına,

babaya ve kocaya itaat etmesi öğütlenmekle kalınmamış zorunlu

hale getirilmiştir. Çifte standart öyle boyutlara gelmiş ki, kimi

toplumlarda kadının yaşam hakkı bile hiçe sayılmıştır.

1

Page 2: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

Cumhuriyet döneminde, eşlerin birbirine karşı rolleri ve görevleri

olduğunu, eşler arasında duygusallık olabileceği belirtilmiştir.

İmparatorluk döneminde ise evliliğin anlaşma ve gönül yasaları ile

sürebileceğinin benimsenmesiyle, erkeğin yanında kadına da statü

verilerek, evli kadın-erkek çift olarak tanınmaya başlanmıştır. Batıda,

evlilikle karşılıklı cinsel haz,sevgi,dostluk,yardımlaşma,saygı olması

gerektiği fikriyle, evliliğin bir birliktelik olarak görülüp daha olumlu

bir içerik kazanması da bu süreçte başlamıştır. Ancak hristiyanlığın

egemenleşmesiyle ivme kazanan Avrupa merkezli saldırgan,

yayılmacı iktidarlar güçlendikçe, kadın cinselliğinin sömürüsü

evrensel bir trajedi halini almıştır.

Anadolu’da kadın-erkek ilişkisinin geçmişi, arkeolojik kazılarda

bulunan, kadının bereket tanrıçası olarak heykellerle simgeleştirildiği

kalıtlardan ve çivi yazıları içeren levhaların çözümlenmesiyle açığa

çıkarılmıştır.

Sümerlerde kadının çok eşliliği yasaklanmış, ama çocuğu olmayan

kadının üstüne erkeğin yeni bir kadın ile evlenme hakkı devam

etmiştir.

Asurlarda evlenen hür kadınla hür erkek aynı haklara sahipti,

boşanma kısıtlanmamıştı ancak boşanma halinde karşılıklı hakları

korumak için yasal düzenlemeler vardı ve çocuklar sadece anneye

verilirdi.

Hititlerde boşanma hakkı erkeğe verilmiş, evlilik kurumu

güçlendirilmişti. Başlık ve çeyiz isteme başladı. Erkeğe, kendini

aldatan kadını öldürme, çocukların tazminat olarak başkalarına

verme hakkı tanındı. Hitit yasalarına göre, ölen erkeğin dul karısı o

erkeğin erkek kardeşiyle evlenirdi. Baba öldükten sonra üvey anne

ile cinsel ilişki suç değildi. Aile yapısı tek eşli idi.

Anadolu Beylikleri’nde ardından Selçuklularda ve Osmanlılarda

Hristiyanlığın Avrupa’da yaptığını, İslamiyet Anadolu dahil egemen

olduğu yerlerde yapmıştır. Yani otoriter erkekçi dinle kadın-cinsellik

2

Page 3: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

ve aşk baskılanırken, aile-evlilik kurumsallığı pekiştirilmiştir. Bu

süreçte Anadolu kadını, eski avantajlarını yitirmiş, toplum dışına, ev

içine itildiği gibi evlenme ve boşanma hakkında elinden alınmıştır.

Fransız İhtilali, Rönesans ve reformlar sonucu Avrupa da dinin ve

kilisenin egemenliğini yitirdiği yeni çağda, ortaya çıkan yeni sosyal

ekonomik yapılanmalar, bir çok alanda olduğu gibi kadın-erkek

ilişkisinde de büyük değişikliklere yol açmıştır. Evlilik ve aile büyük

ölçüde kutsallığını, önemini, maddi temelini yitirmiş ancak içeriğine

bir ölçek aşk katılarak sürmüştür. Aşkla birlikte ve aşksız, evlilik

öncesi ve ardında evlilik dışı cinsellik serbestleşmiş, yaygınlaşmıştır.

Ruhsal sevginin yerini, bedensel sevgiye bıraktığı bir dönem

başlamıştır. Evliliklerde de çocuk üretme gibi feodal nedenler yerine,

beğenme, hoşlanma, sevgi, cinsel haz, düşünsel kültürel uyum gibi

modern nedenlere bırakmıştır. Hatta bazı çiftler, çocuk yapmak için

değil birlikteliklerinden çocuk olduğu için evlenmeye gerek

görmüşlerdir. Evlenme oranı azalırken, boşanma kolaylaşmış ve

artmıştır. Ancak feodal baskıdan kurtulup nefes alan kadınlar, sistem

ile bütünleşmiş erkek egemenliğine insani bir bilinç ile kırmaya

yönelemedikleri gibi, olanakları ölçüsünde erkek gibi davranmaya

yönelmişlerdir.

Evlilik içi ve evlilik dışı kadın-erkek ilişkileri serbestleştirilmiş gönüllük

ilkesine bağlanmışsa da istisnalar dışında insani aşk boyutuna

sıçrayamamışlardır. Sanayileşme, modernleşme, şehirleşme

sürecinde büyük kalabalık aileler dağılmaya,karı-koca ve çocuktan

oluşan çekirdek aileler yaygınlaşmaya başlamıştır.

BAĞLANMA

Bağlanma kuramı,insanların kendileri için önemli olan başka kişilerle

güçlü duygusal bağlar kurma eğiliminin nedenlerini açıklayan bir

yaklaşımdır.

Bowlby’e göre bebekler bakıcılarıyla olan etkileşimlerini

3

Page 4: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

içselleştirerek kendileri ve diğer insanlar hakkında “içsel çalışan

modeller” geliştirirler. İçsel çalışan modeller,bireyin kendilik imgesini

biçimlendirmek, yakın ilişkilere yönelik beklentileri şekillendirmek ve

yaşantıların yorumlanmasına rehberlik etmekle birlikte, göreli olarak

durağan bir kişilik özelliği olan bağlanma stillerini de belirler.

Romantik ilişkiler açısından bakıldığında, içsel çalışan modellerin,

kaygı uyandıran yada ilişkinin süreğenliğine ket vuran bir durum söz

konusu olduğunda (beklenmeyen bir terk ediliş ya da ilişkiye yönelik

bir tehdit gibi) bağlanma sürecini harekete geçirdiği görülmektedir.

Ayrıca bireyin içsel çalışan modelleriyle, eşinin içsel çalışan

modellerinin birbirini tamamlayıcı ve karşılıklı olarak da kabul görücü

/onaylayıcı olma eğiliminde olduğu da bir gerçektir.

Hazan ve Shaver bebeklik döneminde bağlanma sistemini romantik

ilişkilere de uyarlamışlar ve üç tür bağlanma stili tanımlamışlardır:

Güvenli bağlanma stiline sahip bireyler insanlarla yakın ilişkiler

kurmaktan ve onlara bağlı olmaktan dolayı kendilerini rahat

hissederler. Kaçınan bağlanma stiline sahip bireyler, insanlara yakın

ve bağlı olmaktan dolayı huzursuzluk duyarken, kaygılı/kararsız stile

sahip yetişkinler ise insanlarla yakın ilişkiler kurmak için yoğun bir

istek duymakla birlikte, onlar tarafından terk edilme ve reddedilme

korkusu yaşarlar.

Fraley ve Shaver’a göre, bebek- ebeveyn ilişkisi ile romantik

ilişki süreçleri benzerlikler göstermektedir. Bir çocuğun, bağlanma

figürü yanında olduğunda ve gereksinimlerine duyarlılık

gösterdiğinde kendisini güvende hissetmesi gibi; yetişkinler de

eşleriyle birlikte olduklarında ve gereksinimlerine yönelik doyum

sağladıklarında kendilerini güvende ve rahat hissederler. Birey

kendisini, gergin, hasta ya da tehlike içinde hissettiğinde

eşi,güvenlik,rahatlık ve koruma sağlar. Bir başka deyişle, aşk

yaşantısı, güvenlik duygusu sağlayan yetişkin bir eşle yaşanan

duygusal bir bağdır. Bu noktada, bebeklik dönemi ile yetişkinlik

4

Page 5: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

dönemi bağlanma süreci arasındaki farklılıklara da değinilebilir.

Bebek ile bakıcısı arasındaki bağ tek yönlüdür, bebek

gereksinimlerinin giderilmesi için rahatlık arar, bakıcıda bu isteğe

duyarlılık gösterir. Yetişkin romantik ilişkilerdeki bağlanma süreci

ise , karşılıklıdır; her iki bireyde hem bakım alan hem de bakım veren

konumundadır. Ayrıca yetişkin bağlanma süreci cinsel ilişkide

bulunma ve ortak amaçlara sahip olma gibi etmenleri de içine

almaktadır. Dolayısıyla, yetişkin romantik bağlanma

sürecinin,bağlanma, ebeveynlik ve cinsel ilişki öğelerinin bir bütünü

olduğu söylenebilir.

Bartholomew ve Horowitz de, hem kendilik hem de diğeri

modellerine olumluluk ve olumsuzluk boyutlarını eklemişler ve dörtlü

bir bağlanma stili ortaya koymuşlardır. Buna göre dört bağlanma

stilimden söz edilir.güvenli bağlanma (olumlu kendilik/olumlu diğeri),

saplantılı bağlanma (olumsuz kendilik/olumlu diğeri), kayıtsız

bağlanma (olumlu kendilik/olumsuz diğeri), kayıtsız

bağlanma(olumsuz kendilik/olumsuz diğeri). Güvenli bağlanma

stiline sahip bireylerin, bağlanma sürecine ilişkin olarak hem kaygı

düzeyleri düşüktür hem de az oranda kaçınma davranışı sergilerler,

yakın ilişkiler kurabilirler, gereksinim duyduklarında destek ararlar ve

başkaları tarafından değer verildikleri konusunda kuşkuları yoktur.

Saplantılı bireylerin, kişiler arası ilişkiler çerçevesinde

incelendiğinde , kaygı düzeylerinin yüksek olduğu, ancak daha az

oranda kaçınma davranışı sergiledikleri görülmektedir. Diğer

insanlarla yoğun bir yakınlık ve bağlılık ilişkisi kurmayı isterler.

Kayıtsız yetişkinler, bağlanma konusunda düşük düzeyde kaygı

yaşamakla birlikte yüksek düzeyde de kaçınma davranışı sergilerler,

yakın ilişkileri önemsiz olarak değerlendirirler, bağımsızlığa ve kendi

kendine yetebilmeye önem verirler. Korkulu bireyler ise bağlanma

konusunda hem yüksek düzeyde kaygı hem de kaçınma davranışları

sergilerler.

5

Page 6: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

Yetişkin bağlanma stillerinin davranış örüntülerini şu şekilde

betimlemek mümkündür:

Güvenli bağlanma: eşlerine kolaylıkla yaklaşabilirler ve onlara bağlı

olmaktan da mutludurlar. Terk edilme ve insanların onlara onların

istediğinden fazla yakınlaşmaları yönünde kaygıları yoktur. Uzun

süreli ilişkiler kurarlar. Özellikle uzun süreli eşlerle yaşanan

cinsellikten hoşlanırlar ve hem kendilerine hem de diğer insanlara

duydukları saygı ve güven yüksektir. Stres altındayken sosyal destek

ararlar, kendilerini açmaktan ve diğer insanların da kendilerini onlara

açmalarından hoşlanırlar.

Kaygılı/kararsız bağlanma: çoğunlukla eşlerine onların olduğundan

daha fazla yakınlaşma gereksinimi içindedirler. Bununla birlikte,

eşlerini de kendilerine yeterince yakın olmamakla suçlarlar. Terk

edilme korkusu, bu bağlanma stilinin en belirgin özelliklerindendir.

İlişkileri derin bir biçimde yaşanmakla birlikte kısa sürelidir. Bir kayıp

sonrası büyük acı duyarlar, kendilik saygıları değişkenlik gösterir,

cinsel birleşmeden çok sarılıp uyma tarzında bir cinsel yaşam

yönelimi gösterirler. İş yaşamlarında diğer insanlarla birlikte

çalışmayı tercih ederler; ancak yeterince de takdir edilmedikleri

duygusunu yaşarlar. Ebeveynlerini zorba ve adaletsiz olarak

değerlendirirler.romantik ilişkinin güvenliği konusunda aşırı

kaygılıdırlar, yoğun bir biçimde eşe odaklanırlar, eşlerini kontrol

etmeye yönelik davranışlarda bulunurlar.

Kaçınan bağlanma: eşlerine güven duymazlar, insanların kendilerine

bağlanmış olduğu duygusu gerginlik yaratır, ilişkilerde son derece

sınırlı oranda yatırım yaparlar, eşleriyle cinsel ilişki sırasında

başkalarını düşlerler; ayrıca bir aşk yaşantısı olmada cinsel ilişkiye

girme eğilimi de yüksektir. İş yaşamında yalnız yaşamayı tercih

ederler, yakın sosyal ilişkilerden kaçınmak için işkoliklik gösterirler,

ebeveynlerini azarlayıcı ve reddedici olarak görürler. Kendileri stres

altındayken yalnız kalmayı tercih ederler; bununla birlikte eşleri stres

6

Page 7: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

altındayken de uzaklaşma eğilimi gösterirler. İnsanların kendilerine

yeterince özen göstermeyeceklerine inanırlar ve bu nedenle kendi

kendilerine yeterli olmaya çalışırlar.

Ebeveyn ilişkileri konusunda, güvenli bağlanma stiline sahip

bebeklerin ebeveynlerinin, güvenli olmayanların ebeveynlerinden

daha fazla oranda çocukların gereksinimlerine duyarlılık gösterdikleri

ve doyum sağladıkları; kaçınan bağlanma stiline sahip bebeklerin

ebeveynlerinin çoğunlukla bedensel temastan hoşlanmayan,

azarlayıcı ve reddedici oldukları, özellikle de çocuklarının onlara en

çok gereksinim duyduğu anlarda geri çekilme eğilimi gösterdikleri ;

kaygılı/kararsız bağlanma stiline sahip bebeklerin ebeveynlerinin ise,

çocukların gereksinimlerinden çok kendi gereksinimleriyle

ilgilendikleri, kendi kaygılarına odaklandıkları ve bakım sağlama

konusunda çoğunlukla tutarsız oldukları görülmüştür.

ROMANTİK AŞKA İLİŞKİN DİĞER KURAMSAL

YAKLAŞIMLAR

Schacter’in İki-Etmen Kuramı:

bu kurama göre herhangi bir heyecansal yaşantı yoğun fizyolojik

uyarılma ve uygun bilişsel adlandırmadan oluşmaktadır. Bu durumda

romantik aşk, yoğun uyarılma ve ”bu aşk olmalı” “benim için

yaratılmış” gibi adlandırmalardan oluşmalıdır. Buna bağlı olarak,

cinsel doyum, heyecan ve doyum gereksinimi gibi olumlu heyecansal

7

Page 8: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

yaşantıların uyarılmayı arttırdığı ve böylece “aşık olma” duygusunu

yükselttiği düşünülmektedir.

Tamamlayıcılık Kuramı:

Reik tarafından geliştirilmiştir. Kişi ulaşmak istediği ancak

ulaşamadığı ya da başaramadığı özelliklere sahip diğer cinsten birine

rastladığında aşık olmaktadır. Birey tek başınayken veya benzer

biriyle ulaşamayacağı avantajları vadeden, kendisinden farklı

kimselere ilgi duymaktadır. Bir birey kendine benzer birine yani

kendi cinsinden birine aşık olamaz. Böylece cinsel ilişkide bireyin tek

başına ya da aynı cinsten biriyle ulaşamayacağı zevkler elde

edilmektedir.

ROMANTİK İLİŞKİLERİN SÜRDÜRÜLMESİ

Bir çok insan romantik ilişki yaşasa da bütün çiftler mutlu değildir ve

doyumlu ya da mutlu olmayan tüm çiftler ayrılmamaktadır. İlişkinin

doyumu her zaman ilişkinin istikrarı anlamına gelmemektedir.

Kirkpatrick ve Davis çiftler ne kadar uzun süre birliktelerse bu

birlikteliği devam ettirmeye o kadar eğilimli olduklarını

belirtmektedir.

Yatırım Modeli: ikili ilişkilerde ilişkinin istikrarını yordama konusunda

Rusbult ‘un yatırım modeli en yetkin modeldir. Yatırım modeli

ilişkilerin iki önemli özelliği olan doyum ve bağlanım arasında bir

ayırım yapmaktadır. Doyum, bireyin ilişkiye yüklediği çekicilik ya da

olumlu duygulardır. Bağlanım ise bir ilişkiyi sürdürme ve ilişkiye bağlı

olma eğilimidir. Yatırım modelinin temel amacı devam eden

ilişkilerden elde edilen doyumun derecesini ilgi ve süreklilik açısından

kestirebilmektedir.

Bir birey kendisine fazla doyum sağlamayan bir ilişkiyi bağımlılığın

yüksek olması nedeniyle sürdürebilmektedir. Bu nedenle ilişkinin

8

Page 9: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

sağladığı doyum ile ilişkiye bağımlı olmanın değerlendirilmesine yol

açan ölçütler farklıdır. Karşılıklı bağımlılık kuramına göre bireyler,

ödüllerini (ilişkiden elde edilen olumlu sonuçlar) en üst düzeye

çıkarmak, bedelleri (ilişkinin sürmesi için harcanan çaba) ise en alt

düzeye indirmek için güdülenmişlerdir. Herhangi bir ilişkiden elde

edilen doyum karşılaştırma düzeyinin üstündeyse ilişki doyum verici,

altındaysa doyum sağlamayan bir ilişki olarak nitelendirilmektedir.

İkili ilişkini sürüp sürmeyeceği konusundaki karar, ödül-bedel farkının

seçenekler için karşılaştırma düzeyinin üstünde olup olmadığına

bağlı olarak belirlenecektir.

Kalma-gitme kararı aslında ilişkinin istikrarı konusunda verilmiş bir

karardır ve yatırım modeli ilişkinin istikrarını belirleyen ilişkiye

bağlanıma neden olan üç bileşen olduğunu ileri sürmektedir. Bunlar;

doyum düzeyi, seçeneklerin niteliği ve ilişkiye yapılan yatırımın

büyüklüdür.

Bir ilişki doyuma ulaştırıcı olduğu ölçüde bağlanımda güçlü

olmaktadır. Bireyler ilişkileriyle ilgili zayıf seçeneklere sahip oldukları

sürece bağlanımı daha fazla hissetmektedirler. Bireyin ilişkisine

bağlanımı ilişkiye yatırımları oranında büyümektedir.

Aşkın ne olduğu konusunda tam bir görüş birliği yoktur. Ama herkes

aşkın çok özel bir anlama sahip olduğunu bilir. Aşk, insanların

yaşamlarında en az bir kere hissettikleri ya da hissetmeyi umdukları

bir duygudur. Aşk olmadan yaşamımızın bir yönünün eksik kaldığını

hissederiz. Aşk yaşamımızın vazgeçilmeyen bir yönünü

oluşturmasına karşın ancak yakın bir geçmişte psikolojik

araştırmaların çalışma konusu olduğu görülmektedir. Aşk son otuz

9

Page 10: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

yıldır psikologlar tarafından incelenmeye başlanmıştır.

Aşk, hayranlık, duygusallık, arzu duymak gibi tutku yönelimli

ifadelerle açıklanmaktadır. Takdir edilme, çekicilik ve iletişim aşkın

en önemli ön koşulları olarak kabul edilmektedir. Aşk denildiğinde,

fiziksel açıdan etkilenme, birini çok fazla düşünme, ke4ndini iyi

hissetme ve mutluluk gibi olumlu duygular içeren ifadeler akla

gelmektedir.

AŞKIN BİLEŞENLERİ

Hendrick’in çalışmasından yola çıkarak aşk birçok bileşenden oluşur

ve bunlar şu şekildedir:

Duygusal destek: Zor zamanlarında sevgilinin yanında olma.

Değer verme: Sevgiline saygı duyma, onun düşüncelerini taktir etme

ve onay verme.

İletişim:

Kendini açma dürüst iletişim.

Birliktelik

: Sevgiliyle ortak düşünceler, duygular, yaşantılar.

Tutku:

Sevgiliye fiziksel ve cinsel heyecan, eş hakkında kurulan fanteziler.

Bağlanım:

Sevgide sadakat, ilişkiye bağlanım, birlikte olmayı ve ilişkinin

sürmesini isteme.

Özel olma:

İlişkinin farklılığına inanma.

Hoşgörü: Eşin için değişmeyi isteme, eşinin ve ilişkinin eksiklerini

kabul etme ve uzlaşma

Olgunluk:

10

Page 11: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

Kendini gerçekleştirme, eşin kendini gerçekleştirmesine hoşgörüyle

bakabilme

Sahiplenme:

Kıskançlık, bağımlılık, kaybetme ve rededilme korkusu, güven

eksikliği

Acı çekme:

Üzülme, düş kırıklığı, hüsran ve depresyon

Keyif:

İlişkinin mutlu , baş döndürücü yönü

Lee aşkın birden fazla boyutu olabileceğini ileri sürmekte ve bu

bağlamda çok boyutlu aşk biçimlerini sınıflandırılması önermektedir.

Lee altı değişik ilişki türünden söz etmektedir:

1-EROS FİZİKSEL AŞK:

Bu tür ilişkide, fiziksel çekicilik çok önemlidir.“İlk görüşte aşk”ı

anlatır.İlişkide hem fiziksel hem de kendini açma anlamında hızla

gelişme olasıdır. Fiziksel aşıklar tercih ettikleri fiziksel özellikleri de

açıkça tanımlamayabilirler (sarışın,esmer,uzun boylu) Sevgililerin

ortak özellikleri, arzuları, duyguları söz konusudur. Fiziksel aşk

genellikle çok güçlü bir fiziksel çekimle başlar ve cinsel yakınlık çok

önemlidir. Eşler ayrıcalıktan hoşlanmakta ve ilişkilerinin diğer

ilişkilerden farklı olduğunu düşünmektedirler.

11

Page 12: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

2-AŞK OYUNU:

Bu tür ilişkide bireyler ilişkiyi bir çeşit oyun gibi görmekte,

ilişkileriyle pek fazla ilgilenmemektedirler. İlişkiye şakacı bir tavırla

yaklaşmakta ve ilişkilerini hiçbir sorumluluk almada özgürce

sürdürmek istemektedirler. Bu tür aşk biçimi olanların ideal tipleri

yoktur. Yaşamlarını bir kişiyle geçirmek istemezler. Çok eşli ilişkilere

eğilimlidirler.

3-DOSTLUK YA DA YAVAŞ GELİŞEN AŞK:

Yavaş yavaş ve iyi kurulmuş dostluklar temelinde gerçekleşen aşktır.

Bu tür birliktelikte, etkinlikleri ve ilgileri paylaşmak önemlidir. Fiziksel

etkileşime fazla önem vermezler yani genellikle duygular ve

heyecanlar yoğun olarak yaşanırken cinsel eylemlerin önemi yoktur.

4-BAĞIMLI AŞK:

Sevgiliyi sahiplenme ve ilişkiden beklentiler söz konusudur. Aşkın bu

türünü yaşayan bireyler ne istediklerini bilmemekte sorun ve

çekişme yaratmaktadırlar. Kıskanç ve güvensizdirler. Birlikte olduğu

kişiyi kaybetme korkusu yaşama eğilimindedirler. Zengin ve görsel

bir fantezi dünyaları vardır. Sevgililerine karşı hareketlerinde

tutarsızdırlar. Bir önce onu özlerken bir gün sonra onu bırakabilirler.

İlişkileri sorunlu bile olsa gene de bitiremezler, ilişkiyi bitirenler

genellikle eşleri olur. İlişkileri bittikten sonra acı çekmekten

hoşlanırlar.

12

Page 13: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

5-MANTIKLI AŞK:

Aşk ya da ilişkiye mantıkla, hatta hesaplı tavırla yaklaşma, romantik

aşk ve ilişkide uyum söz konusudur. Bu tür ilişkiler yalnızca her iki

tarafın çıkarına olduğunda sürdürülmek istenmektedir. Aşkı bu

şekilde yaşayan bireyler, eşlerinde önceden belirledikleri özellikleri

aramakta ve ilişkide belirli bir uyum istemektedirler. Duygusal ve

cinsel yakınlıktan kaçınırken bir yandan da cinsel uyum tercihinde

bulunmaktadırlar. Kıskançlığı genellikle küçük görürler.

6-FEDAKAR AŞK:

Hep veren,karşılığında bir şey beklemeden seven aşk türüdür.

Karşısındakini olduğu gibi sever, onun iyiliğini kendi iyiliğinden daha

çok düşünürler. Bu tür aşkı yaşayan bireyler görev dolu aşka

inanmaktadırlar. Birlikte olduğu kişiyi koruma duygusu vardır. Cinsel

duygulara az yer vermekte hatta cinsel ilişkiden uzak

durmaktadırlar.

Lee ayrıca aşk biçimlerini açıklamak için bir renk benzetmesi

yapmıştır. Fiziksel aşkı turuncuya, aşk oyununu sarıya, dostluk ya da

yavaş gelişen aşkı da mavi renklere benzetmektedir. Lee’ye göre

aşkı renklerle açıklamanın iki yararı vardır:

İnsanlar nasıl farklı renkleri tercih edebiliyorsa, benzer biçimde

farklı aşk türlerini de tercih edebileceklerinin farkına varmıştı.

Geçmişte yaşanılan kötü aşk deneyimleri daha farklı

değerlendirilebilir. ‘’Sanırım onu gerçekten sevmemiştim, yanlıca

çılgınlıkmış.’’ yerine ‘’ Ona hissettiklerim bir tür aşktı ama tercih

ettiğim aşk türü değil.’’ gibi kişilerin olumsuz yaşantılarını böyle

13

Page 14: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

açıklamaları kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayacaktır. Ayrıca

aşkı renklerle açıklamanın bir diğer yararı, insanların tercih ettikleri

renklerin zamanla değişebildiği gibi tercih ettikleri aşk biçimlerinin

de zamanla değişebileceğini fark edebilmeleridir.

Robert Stenberg aşkın üç farklı unsurdan oluştuğunu söylemiştir:

1-İÇTENLİK (yakınlık unsuru):

Bu unsur bir aşk ilişkisinde kişiler arasındaki yakınlığı ve birbirine

bağlı duyguları ifade eder. İlişkiye yapılan duygusal yatırımlardır.

İçtenlik faktörü bir çok aşk ilişkisinde temel faktördür. Sevilen kişinin

iyiliğini düşünmek, sevilen kişiyle yaşanan mutluluk, sevilen kişiyle

ilgilenmek, sevilen kişiye güvenebilece4ğini bilmek, karşılıklı anlayış,

kişinin kendisini ve sahip olduklarını sevdiğiyle paylaşılması, sevilen

kişiden duygusal destek alma, ona duygusal destek sağlama, sevilen

kişiyle yakın iletişim kurma ve bu kişiye değer vermeyi içermektedir.

2-TUTKU:

Romantizme, fiziksel çekiciliğe ve cinsel birlikteliğe yol açan dürtüleri

içermektedir. Büyük ölçüde ilişkilerin güdüsel yönüdür. Tutku

çabucak alevlenir ve biter. Başlangıçta keyif verici iken, alışkanlığa

dönüştükçe rutinleşmekte ve kişinin karşı tarafa veya ilişkiye

duyduğu hislerin yok olmasıyla sonuçlanmaktadır.

14

Page 15: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

3-KARAR / BAĞLILIK:

Bu unsur, kısa ve uzun zamanlı olmak üzere iki farklı şekilde

düşünülebilir. Kısa dönem, kişinin bir başkasını sevdiği yönünde

karar vermesini, uzun dönem ise ilişkisini sürdürmek için ilişkiye

bağlanmasını içermektedir. Kararlılık öğesi daha çok ilişkideki bilişsel

süreçlerle ilgilidir. Bu öğe yakın ilişkilerde önemli yere sahiptir ve

başarılı ilişkinin konumu durumundadır.

Stenberg bu üç etmenin olası kombinasyonlarından yola çıkarak

sekiz değişik romantik türü önermektedir:

AŞKSIZLIK:

Bu üç etmenden hiç birinin bulunmaması durumudur. Aşkı

kapsamayan, karşılıklı etkileşimlerin söz konusu olduğu kişiler arası

ilişkilerdir.

HOŞLANMA (içtenlik unsuru):

Aşkın yalnızca içtenlik öğesi bulunmaktadır. Her bir eş diğerine

yoğun bir tutku, uzun dönemli bağlanmışlık hissetmeksizin yakınlık

bağlılık ve sıcaklık hissetmektedir.

YILDIRIM AŞK (tutku unsuru)

İlk görüşte aşktır. Romantik ilişkinin içtenlik ve kararlılık öğesinin

olmayıp tutku öğesinin olduğu türdür.aşkın bu türü kendini hızlanan

kalp atışı, hormon salgılarının artması gibi belirtiler gösteriri. Birden

bire ortaya çıkar.

15

Page 16: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

BOŞ AŞK (bağlılık unsuru):

Bir kişinin bir başka kişiyi sevdiğine karar vermesi ve bu aşkı karar

vermesi ve bu aşkı devam ettirmesi ancak ilişkinin içtenlik ve tutku

barındırmaması sonucu boş aşk ortaya çıkar.

ROMANTİK AŞK (içtenlik/ tutku unsuru):

Bu aşk türünde tutku ve içtenlik öğeleri vardır. Romantik

beğenmenin yanı sıra kişilerin birbirlerine karşı fiziksel ve diğer

açılardan çekici gelmesi durumunda oluşur. Fiziksel ve duygusal

olarak çiftlerin birbirine karşı ilgi duyması gerekir. Bu aşk türünde

bağlılık gerekli değildir. Bu tür aşkta gelecekte birlikte olmama

durumu söz konusu olabilir (yaz aşkları) bu açıdan Romeo ve Juliet’in

yaşadıkları aşk romantik bir aşktır. Tutkulu bir şekilde birbirlerini

severler ancak aşlarının sonucu yoktur.

ARKADAŞÇA AŞK (içtenlik/ bağlılık):

Burada içtenlik, tutku ve karalılık öğelerinin kombinasyonu söz

konusudur. Uzun süreli, paylaşıma dayalı bir arkadaşlıktır. Tutku

unsuru ilişkide pek söz konusu değildir. Birçok evlilik tutku bittikten

sonra arkadaşça aşka dönüşür. İnsanların arkadaşlığa dönüşen

ilişkiler yaşama düşüncesine alışmaları kişiden kişiye değişir. Kimi

insan bunu asla kabullenemez, yaşamında romantizm olmadan

yaşayamaz.

APTALCA AŞK (tutku/ bağlılık)

16

Page 17: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

: Tutku ve kararlılık öğelerinin kombinasyonlarından oluşmakta

yakınlık öğesi bulunmamaktadır. Filmlerde gördüğümüz; tanışan

çiftin iki hafta sonra nişanlanıp sonraki ay evlenmesini buna örnek

verebiliriz. Aptalca aşk stresin oluşmasına uygun bir ortam yaratır,

çünkü tutku ortadan kaybolduğunda ya da azaldığında geriye

yalnızca bağlılık kalır. Ancak o da zaman içinde gelişir ve derinlik

kazanır. Bağlılık, ilişkinin başlangıcında yenidir,sığdır.

KUSURSUZ AŞK (içtenlik/ tutku/ bağlılık):

Tutku, yakınlık, kararlılık, bağımlılık öğelerinin üçünün birden yer

aldığı yakın ilişki türüdür. Birçok kişinin arzuladığı aşk türüdür. Bu tür

aşkı yaşamak zordur,ancak bu türü elde tutmak onu yaşamaktan

daha zordur. Bizim için önemli olan ilişkilerde bu aşkı yaşamak

isteriz.

Kişiler arası çekicilik birçok ilişkinin yalnızca ilk evresini değil aynı

zamanda yakın ilişkilerin de başlangıç noktasını oluşturur. Yani yakın

ilişkiler kişiler arası çekicilikle başlar.

İnsanda fiziksel çekiciliğin evrimsel dönemi ilk kez Darwin tarafından

ele alınmıştır. Darwin çekiciliğin, coğrafi olarak ta değişiklik gösteren

soya özgü özelliklerle ve cinsel seçilim yoluyla ortaya çıktığını

savunmuştur. Westermarck’a göre cinsel çekicilik evrensel olarak

doğurgan ve sağlıklı olmakla ilişkilidir. Yani çekici bireyler daha

üretkendir. Symans çekicilikte eşdeğeri atfetmedeki farklılıklara

değinmiştir. Erkeklerin fiziksel çekiciliğe daha fazla önem yükledikleri

17

Page 18: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

fikri üzerine çalışmıştır. Buss da eş seçme konusunu kapsamlı bir

şekilde ele almıştır. Buss’un kuramına göre farklı cinsiyetler eş

seçimine farklı şekillerde yaklaşmaktadırlar. Eş seçiminde erkekler

için potansiyel eşin fiziksel çekiciliği ve doğurganlık oranı daha

önemliyken; kadınlar için potansiyel eşin statüsü, ekonomik

kaynakları, kendisine ve çocuklarına yatırım yapma isteği daha

önemlidir.

Çekiciliğin belirleyicisi olan etkenler çok çeşitlidir. ( değerler,

tutumlar, görüşler, sosyalleşebilme olanakları, fiziksel özellikler,

cinsel gereksinimler, kişinin “ben aşığım” şeklindeki kendi yüklemesi,

vb.) Birisini çekici bulduğumuzu söylemek, fiziksel ve psikolojik

açıdan o kişiye yakın olmak istediğimizi söylemektir. Birini çekici

bulup bulmayışımıza en önemli etkenler; yakınlık, aşinalık, benzerlik

ve fiziksel çekicilik tir.

Fiziksel çekicilik: Bir kişinin fiziksel görünüşünün çekiciliği pek de

denetlenemeyen ve adaletsiz de gürünebilen bir etkendir. Çalışmalar

genellikle fiziksel çekicilikle ilgilidir ve bunlar da kadının fiziksel

çekiciliğine odaklıdır.

*

Fizyolojik işlevlerinin yanı sıra yüz, sosyal bazı işlevlere de sahiptir.

Yüz başka insanlara iletişimsel birtakım bilgileri sinyaller. Karşıdaki

kişinin yüzüne bakarak onun cinsiyeti, yaşı, ırkı ve çekiciliği gibi

birçok özelliği hakkında değerlendirmeler yapabiliriz. Bireyin duygu

durumu hakkında da hipotezler üretebiliriz. Yani yüz cinsiyetler arası

ilişkilerde hem duyguların ifade kaynağı hem de çekiciliğin

sinyalleyicisidir.

Dil, insanlarda duyguların ve düşüncelerin ifade edilmesinde yüzden

daha üstün olarak görülebilir ancak dil insanın sonradan kazandığı bir

durumdur ve sınırlılıkları vardır. Duygular yüz ifadeleri yoluyla

18

Page 19: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

sözcüklerden çok daha hızlı ve etkili olarak iletilebilirler.

Yüz yüze iletişimde önemli olan bir diğer kaynak gözlerdir. Bakışlar

psikolojik alanı belirler. Kişinin kendisini karşısındakine göstermesine

ve karşı taraftan kabul görmesine olanak sağlar.

Yüz çekiciliği üç şekilde açıklanmaktadır;

Vücut yapısındaki ve yüzdeki simetri ile çekicilik arasında pozitif

korelasyon vardır. Kadınlar üremeye en uygun oldukları dönemde

simetriktirler. Bu duruma örnek olarak kadınların yumurtlama

döneminde çekilen yüz fotoğraflarının erkekler tarafından daha çekici

olarak değerlendirilmesi verilmektedir.

Ortalama yüz şekilleri optimal çekiciliğe sahiptir. Yüzde gözlerin

cinsel davete, dudakların cinsel uyarılmışlığa işaret ettiği

düşünülmektedir. Gözler ve dudaklar irileştikçe çekiciliğin arttığı

fakat erkeklerin bu tipteki kadınları uzun süreli eş olarak tercih

etmediği ortaya çıkmıştır. Evlenilecek kişinin ortalama bir yüze sahip

olması idealdir. Çoğu toplumda kadının çekiciliği genç görünmesi ve

üretkenliği ile bağlantılıdır. Gençlik dişilik işaretleri taşır. Bu nedenle

ideal kadın dişi hormonları baskın olandır. Düzgün bir cilde,

geniş,biçimli gözlere, belirlenmiş kaşlara, dolgun dudaklara ve küçük

bir burna sahiptir. Erkek çekiciliği kimi kadınlara göre kadınsı yüz

hatlarına sahip sevimli biri olmakla ilişkiliyken kimi kadınlara göre

erkeksi görünümle doğru orantılıdır. Yapılan araştırmalara göre;

kadınlar normalde kendilerine benzeyen kadınsı yüz hatlarına sahip

19

Page 20: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

erkekleri çekici bulurken, yumurtlama dönemlerinde daha erkeksi

hatlara sahip yüzleri çekici bulmaktadırlar.

ergenlik döneminde ortaya çıkan değişiklikler kadınların ve

erkeklerin yetişkinlik dönemindeki yüz şekilleri üzerinde etkili

olmaktadır. Östrajen hormonu kadınsı çekiciliği

desteklerken,testesteron hormonu da erkeksi çekiciliği destekler.

( Kadınlarda dolgun dudaklar,büyük göz çukurları; erkeklerde büyük

çene kemikleri,kısa alt yüz vb.)

Vücut özellikleri de çekicilikle ilgilidir. Genellikle zayıf kadınlar

şişman kadınlardan daha çekici olarak değerlendirilir. Zayıf kadın

tipine zeki, mükemmeliyetçi ve başarılı gibi olumlu kişilik özellikleri

yüklenmiştir. Bu konudaki kritik faktör yağın vücutta nasıl

dağıldığı,yani bel-kalça oranıdır. Kadın ve erkekteki yağ dağılımı

cinsiyet hormonlarına bağlı olarak farklılık gösterir. Östrajen

hormonu yağın kalça bölgesine depolanmasına sebep olurken karın

bölgesinde kullanımını kolaylaştırır. Testesteron hormonu ise yağın

kalçadan çok karın bölgesinde depolanmasına sebep olur. Kadında

çekiciliği belirleyen bel-kalça oranı aynı zamanda üreme statüsü ve

sağlık durumunu da belirler.

Bu şekilde yüz-vücut durumlarını açıkladıktan sonra, eş seçiminde

erkek için kritik bir nokta olan doğurganlığın sağlıklı ve iyi anne olma

özelliklerini sinyalleyen fiziksel çekiciliğin sadece yüz çekiciliği yada

sadece vücut çekiciliği bakımından ele alınmasının eksik bir yaklaşım

olacağı düşünülebilir. Çünkü cinsel seçilim açısından her ikisi de

20

Page 21: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

önemli ve tamamlayıcı rollere sahiptir.

Bu etkenlerin dışında kişileri; saç ve göz rengi, moda ve kültür,

ebeveyn benzerlikleri de çekicilik açısından etkiler.

Yakınlık: Gönül işlerinde mucizelere inanlar, her birimiz için özel

olarak seçilmiş ve dünyanın bir yerlerinde keşfedilmeyi bekleyen

kusursuz bir eş olduğuna inanabilirler. Bu doğru olsa bile, iki kişinin

arkadaş olup olmayacaklarının göstergesi oturdukları,zaman

geçirdikleri yerlerin birbirlerine olan yakınlığıdır. Yakınlığın en sık

görülen sonuçları dostluk yada hoşlanmadır.

Yakınlığın hoşlanma yaratmasının başlıca nedeni aşinalığı

arttırmasıdır. Kişiler bir yüzü ne kadar sık görürlerse ondan o kadar

çok hoşlanmaktadırlar.

Benzerlik: Zıt kutupların birbirini çektiği yolunda bir düşünce vardır

fakat bu genellikle yanlıştır. Kişilerin yaş,ırk, din, eğitim,

sosyoekonomik sınıf gibi fiziksel özellikler açısından ve psikolojik

özellikler açısından birbirlerine benzemeleri ayrıca benzer geçmişlere

sahip olmaları çiftler arasındaki çekiciliği etkiler.

İki kişi ilk karşılaştıklarında ve cinsel açıdan birbirlerini çekici

bulduklarında büyük ölçüde fiziksel özelliklerden etkilenirler. Fiziksel

ve psikolojik gelişim, cinsel çekim ve romantik aşk etkenleri eşler için

evliliği çağrıştırır.Bazı bireyler görünümden daha az etkilenirken

bazıları daha hassastır. Ancak fiziksel çekim eş seçiminde sadece

belirli bir noktaya kadar etkilidir.

21

Page 22: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

Eş seçiminde temel ilkeler;

Kişiliğin önemli olduğunu savunan psikologlar baskın ve uysal

kişiliklere sahip bireyleri değerlendirmişlerdir. Baskın kişilerin baskın

kişilik özellikleri gösterenleri, uysal olanların ise uysal kişilikleri çekici

buldukları ortaya çıkmıştır. Kişiler kendilerine en benzer olanları

çekici olarak algılayıp kendilerine eş olarak seçmektedirler.

Bu ilkede yaş, ırk, dil, din, etnik köken, toplumsal sınıf, eğitim ve

kişilik benzerliği seçim yapmayı etkiler.

Tamamlayıcılık ilkesi: Freud ve bazı kuramcılar insanların

kendilerinde olmadığına inandıkları ancak arzu ettiklerine sahip

kişileri çekici bulduklarını savunmuşlardır. ( Sosyal yönden çekingen

olan bir kişi girişken ve becerikli bir kişiyi kendisine eş olarak

seçebilir.)

Araştırmacılar hangi ilkenin daha çok uygulandığını ortaya

koyamamışlardır ancak benzerlik ilkesinin çekicilikle birlikte eş

seçiminde de daha geçerli olduğu düşünülmektedir. Çünkü benzerlik

ilkesi sosyo-ekonomik sınıf, eğitim gibi alanlarda daha az çatışmaya

yol açar ve özellikle evliliğin ilk yıllarında karşılıklı toplumsallaşma

süreci daha kolay olur. Ayrıca ebeveyn isteği ve toplumsal baskı da

benzerlik ilkesi doğrultusundadır.

Genetik benzerlik teorisi: Uzmanlar fiziksel, kişisel ve zihinsel

özellikler açısından benzerliklerin ve birbirini tamamlıyor olmanın

çiftin ilişkisinde etkili olmasının yanı sıra genetik açıdan da benzer

olan bir çiftin ilişkilerinde daha üretken, buna bağlı olarak ta daha

mutlu olduğunu belirtmektedirler.

Genetik kalite; sağlık, güzellik, zeka ve atletik yeteneğin

göstergesidir. Kadın eş seçerken hem iyi nitelikli genlere sahip hem

22

Page 23: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

de potansiyel olarak evinin geçimini iyi biçimde sağlayacak kişiler

üzerinde yoğunlaşır.

Bir çift yaşadıkları çekimin ilk aşamalarını geçip duygularının

karşılıklı bir durum olduğunu,birbirlerine karşı hissettikleri duyguların

geçici olmadığını keşfettikten sonra ailelerle tanışma aşamasına

gelir. Bu aşamada kız/erkek arkadaşın aile tarafından

onaylanmaması,itiraz durumu ters tepki yaratabilir. Uyarılmanın

artması sonucu bireyler, “Herkes bize karşı komplo kuruyor,yine de

hala beraberiz, bunun için birbirimize daha çok aşık olmalıyız.”

düşüncesini benimserler ve kişiler arası çekim de artar. Sonuç olarak

ebeveynlerin onaylamadığı bu ilişki bir evlilik ilişkisine dönüşebilir.

Her türden insan için, potansiyel eş ile aradaki uyumu sağlamak

önemlidir ve bunun için göz önünde bulundurulan kriterler vardır;

* Fiziksel özellikler,gençlik,doğurganlık

* Cinsel tavırlar

* Zeka, eğitim, meslek düzeyleri

* Kişilik, dini inançlar, politik tercihler

* Sigara ve alkol alışkanlıkları

* Müzik,eğlence ve yemek konusundaki tercihler

Ülkemizde de bu kriterler benzerlikler gösterir ancak kültürün etkisi

de oldukça fazladır. (Kadın ve erkeklerin eş tercihleri birbirleri ile,

diğer ülkelerdeki kadın ve erkeklerin tercihlerine göre daha fazla

benzerlik göstermektedir.) genel olarak erkekler geleneksel kültüre

uygun olarak eş tercihi yaparken kadınlar modern kültüre uygun

özellikleri tercih etmektedirler. Yani erkekler varolan düzeni koruma

23

Page 24: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

eğilimi içindeyken, kadınlar bu düzeni yavaş yavaş değiştirme eğilimi

göstermektedirler.

Ülkemizde de eş seçiminde etkili olan faktörleri

sıralarsak;

* Fiziksel çekicilik (daha çok erkeklerde etkili)

* Sağlık durumu

* İyi yemek yapma ve eve bağlılık ( erkeklerde etkili)

* Bekaret (erkeklerde etkili)

* Yaş / yaş farkı

* Eğitim düzeyi, sosyal statü

* Meslek, maddi kazanç (daha çok kadınlarda etkili)

* Hoş mizaç, narinlik,kibarlık beklentisi (daha çok kadınlarda

etkili)

* Anlayışlılık beklentisi (daha çok kadınlarda etkili)

* Sosyal olma

* Olgunluk, duygusal istikrar

* Çalışkanlık, zeka düzeyi

* Benzer eğitim geçmişi

* Politik düşünce benzerlikleri

* Dini inanç benzerliği

* Güvenilir kişiliğe sahip olama

* Yuva ve çocuk sahibi olma arzusu

EVLİLİKTE SORUNLAR

Evlilik sorunlarının en çok yaşandığı yıllar, evliğin ilk beş yılında ve

45–50 yaşlarında görülür ve bu sorunlar çoğunlukla boşanma ile

24

Page 25: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

sonuçlanır. A.B.D’ de yapılan bir araştırmaya göre bütün

boşanmaların %40’ı beş yıldan az evli çiftlerde görülmektedir.

Burada görülen sebeplerin en önemlisi mutsuzluk olarak

saptanmıştır. Sipahier ve Lewis’e göre bir evliliğin kalitesi o evliliğin

getirdiği ödüller ve gerilimler arasındaki denge ile belirlenmektedir.

Evliliklerin sonlanmasındaki bazı nedenler kadınlar için iletişim

sorunları ‘mutsuzluk, uyuşmazlık, duygusal sömürü ve mali

sorunlardır. Erkekler içinde aynı sorunlara cinsel sorunlarında

eklendiği belirtilmiştir.

Duvall’e göre evliliğin iyi hazırlanmamış anne, basından kurtulmak

için evlenilmiş, mutsuz ve boşanmış ana babası olan çocuksuz

çiftlerde daha fazla boşanma görülür. Prinard’a göre de boşanmış

insanların çoğu gergin, sinirli, depresyonlu, aşırı eleştirici ve genelde

uyum sorunu olan kişilerdir. Baxter ayrı çiftlerden ilişkilerinin bitme

nedenlerini yazmalarını istediğinde en yaygın beş neden şunlar

olmuştur:

1) Özerkliğe ya da sorunların karşılıklı dayanışma ile

çözülmesine duyulan istek

2) Eş tarafından desteklenmeme ve zarar görme korkusu

3)Eşler arasındaki benzerlik eksiği

4)İçtenlik ve açıklık isteği

5)Tutkunun ve romantizmin azalması

Evliliğin ilk yıllarında, özellikle ikinci ve dördüncü yıllarında

boşanmanın en fazla olmasının nedenleri bu yıllarda eşlerin düş

25

Page 26: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

kırıklığına ve karşılıklı toplumsallaşma eksikliğine uğramış

olmalarıdır. Buradaki diğer nedenler, yaşam koşullarının zorluğu,

maddi durum, genel uyuşmazlık ve ana baba müdahalesidir.

İnsanın hayatındaki her değişim strese sebep olur ancak evlilik gibi

köklü değişimlerin yeri daha farklı olmaktadır. Şöyle düşünün kültürel

olarak, birbirinden farklı kişinin aynı zaman ve mekânı paylaşmaya

başlamaları hayatımızda ne kadar radikal bir değişimdir. Hele birde

eşinizle evlilik öncesinde tam yanaşmadığınızı düşünün. Beklide hep

güzel saatleri paylaştınız ve birbirinize göstermek istediğiniz

yüzünüzü gösterdiniz. Gülünecek neşeli anları paylaştınız.

Ancak artık evlisiniz ve iki kişilik düşünmek zorundasınız ve bu

noktada sorunlar baş gösterir.

1)Evlilikte Sorunlara Yol Açan Cinsel Sorunlar:

Kadınlarda vaginismus, anorgazmi, erkeklerde erken boşalma ve

erektil (cinsel organda sertleşme) fonksiyon bozuklukları sayılabilir.

Bunlar yüksek olasılıkla psikolojik kökenli olup, tedavi edilebilir

sorunlar arasındadır. Eğer kişilerde eşcinsel bir yönelim varsa ve

buna rağmen toplumsal baskılar yüzünden evlilik yoluna gidilmişse,

sorunların çözümü zorlaşmaktadır. Toplumumuzda sıkça karşılaşılan

cinsel sorunlar genellikle daha önce hatta çocukluk döneminde

yaşanan tacizlerle ilişkili olabildiği gibi aile içinde cinsel bilgilerin

ebeveyn tarafından doğru bir şekilde öğretilmeyip kulaktan dolma

yanlış bilgilerden edinilmesi, ailede karşı cins ile iletişimin katı bir

şekilde sınırlandırılması ve korkutulması ile gelişebilmektedir.

Gençler bu nedenlerle genellikle evlendikleri zaman karşı cinsle ilk

cinselliklerini yaşamakta buda aşırı heyecan, performans, kaygıları

ve korku ile sorunlu cinsel girişimlere yol açmaktadır. Bazense

gençler arkadaşlarının ya da bazı akrabalarının telkini ile paralı

26

Page 27: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

uygunsuz cinsel ilişkilere girip, ilk deneyimlerde olumsuz

yaklaşımlarla karşılaşmakta, bu durum kendi performans kaygılarını

arttırmaktadır. Bireyler cinsel açıdan sorunlar yaşıyorsa, bunların

tedavilerini birlikteliklerinin erken aşamalarında yaptırmalı bugünkü

işlerini yarına bırakmamalı ve eşlerini yıpratmamalıdır. Cinsellik sevgi

ile birleştirilmeli, mekanik bir eylemden çok adeta bir güzel sanatlar

gösterisi şekline dönüştürülmelidir.

2)Farklı Sosyokültürel Düzeyler:

Çiftler (farklı dinler, milletler, mezhepler, farklı sosyoekonomik

düzeye sahip aile yapıları gibi ) birbirinden çok farklı sosyokültürel

değerlere ve yargılara sahip olduklarından evlilik sorunları

yaşayabilirler. Bireyler çevreden gelebilecek baskı ve zorlamalara

göğüs gerecek değiller ve bunun için gerekli maddi ve manevi güçte

değillerse, birbirlerine ve evliliklerine sahip çıkmayabilirler. Ancak

her ikisi de çevrelerine gerekli sınırları koyabilmek için yeterli

birikime ve kişilik yapılarına sahip, evlilikleri çok mükemmel de

olabilir.

3)İletişim Düzeyleri:

Eşlerin birbirleriyle kurdukları sözel ve vücut dili olan iletişim

(birbirleriyle az konuşmaları, dertlerini paylaşmamaları gibi ) yetersiz

ve kalitesiz ise gene evlilik sorunları erken dönemde

başlayabilmektedir. Eşler birbirleri yanında ağlaya bilmeli, sevgilerini

her şekilde dile getirmelidirler. “Seni seviyorum ” demenin sözel

olmayan bin bir çeşit yolu vardır (ufak bir hediye, değişik bir yemek,

ona yollayacağınız güzel bir yazı yada resim,eşinizin sevdiği bir

demet çiçek,hafta içi yada hafta sonu birlikte yapacağınız ufak bir

27

Page 28: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

gezi v.b)Sabah ayrılırken birbirimizi öperek, başarılar dilemek eşiniz

eve geldiğinde kapıda düzgün bir yüz ifadesi ile, güzel giysilerle

karşılamak bunlar arasında sayılabilir.Ayrıca eşler birbirlerine sadece

kendilerine ait,birbirlerinin hoşuna giden bir takım güzel hitaplarla

seslenmeyi alışkanlık haline getirmelidir(bir tanem,bebeğim,aşkım

vb.).Eğer çiftlerden biri diğerinin haklarını çiğniyorsa onun özgürlük

alanına müdahale ediyorsa, kararlar sürekli tek tarafın isteği

doğrultusunda alınıyorsa evlilikler çıkmaza girmektedir.Her kurum

gibi evlilikte demokratik bir şekilde yürütülmelidir.

4)Zaman Paylaşımı:

Evliliklerde bireyler sürekli olarak her şeyi birlikte yapmak zorunda

olmamalıdır. Mutlaka birlikte vakit geçirecek aktiviteler de olmalıdır

ancak bireyler zaman zaman kendi arkadaşları ve çevreleriyle de

birbirinden ayrı zamanlar geçirebilmelidirler. Bu bazen orkestrayı

dinlemek bazen de tek bir enstrümandan oluşan solo albümleri

dinlemek gibidir. Kişi kendine tanıdığı hakları eşine de tanımalıdır.

Aksi halde efendi-köle ilişkisi olur ve bu ilişkilerin temeline dinamit

koymak gibi bir şey olur.

5) İş ve Çevrenin Aile Hayatına Olumsuz Etkileri:

İnsanların günlük hayatları bir parça sirklerde göstericilerin 4–5 topu

bir arada havada döndürmesi gibidir. Her top belli bir sürede elde

tutulmalı ya da dokunulmalı ve birbiriyle aynı hız ve orantıda

atılmalıdır. Toplardan birisi elde fazla tutulur ya da yavaş atılırsa

diğer toplarda düşmektedir. Benzer şekilde kendine eşine mesleğine

ve çevresine yeterli zamanı ayırmazsa, bunlardan biri bile aksasa

diğerleri de zaman içinde zarar görmektedir. Yine benzer şekilde

28

Page 29: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

sadece arkadaşlarınızı ön plana alıyor, eve geç geliyor, geleceğinizin

tümünü eşiniz olmadan yapıyorsanız sorunlar

yaşayabilirsiniz.Mutluluğunuz başkalarının mutluluğu üzerine

kurulmamalıdır.Herkesin yeri ayrıdır ve hiçbiri diğerlerini yok

etmemelidir.Aşırı işle haşır-neşir olmak evinizi ihmal etmenize yol

açıyorsa, iyi bir eş ve anne-baba olamazsınız.Bunun faturasını

pahalıya öderiz.Evlilik sorunları, çocuklarınızla sorunlar,sağlık

sorunları ile karşılaşabilirsiniz.İşte yaşanan sorunlar eve, evde

yaşananlar işe taşınmamalıdır.Çevrenizden duyduğunuz her şeyi de

eşinize taşımamalısınız.Evin maddi gereksinimlerini karşılamak işin

sadece bir yönüdür.Manevi yönü ve sevgi gereksinimi de çok

önemlidir.Eş ve çocukların sadece paraya değil sevgiye de ihtiyaçları

vardır.

6) Sadece Eşe Yoğunlaşmak:

Bütün hayatınızı da eşinizin üstüne kurmamalısınız, her şeyi ondan

beklememelisiniz. Kendinizde yaptığınız uğraşlar ve çevrenizle

ilişkilerinizden doyum sağlayabilmelisiniz. Aksi halde eşinizi kıskanır,

onun hayatını kısıtlamaya başlarsanız evliliğiniz tehlikeye girer.

7)Eski Konumdan(Çocukluk)Yeni Konuma(Erişkinlik) Geçişin

İdraki:

Artık siz yeni bir ailede yaşıyorsanız o kurumun sağlığı için, gelecekte

sizden daha kültürlü, sağlıklı ve mutlu yetiştireceğiniz bireyler için

mücadele etmelisiniz. Büyümenize rağmen hala eski evinizin küçük

çocuğu gibi davranırsanız anne babanızın sizin hayatınızı istedikleri

gibi karışıp yönlendirmesine izin verirseniz, kendi prensip ve

yöntemlerinizle hayatınızı sürdüremezseniz gerekli olgunluğa

29

Page 30: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

ulaşamamışsınız demektir, buda evliliğinizin kalitesiz olmasına neden

olacaktır. Kendini evlilik için yeterli olgunlukta hissetmeyen ya da bu

olgunluk düzeyinde olan kişiler evlenmemelidirler.

8)Birbirini Tanıyabilmek ve Maske Takmamak:

Özellikle kırsal kesimlerde erişkin döneme gelen kişiler, ailelerinin

kararları doğrultusunda birbirlerini yeterince tanımadan

evlenmektedirler. Bazı durumlarda ise aile baskısı ile hiç karşı

cinsten arkadaşı olmayan kişiler görüşüp tanıştıkları ilk kişi ile

evlenmektedirler. Bu durumlarda kişiler gerçek özelliklerini

saklamakta ve karşılarındakini maskeler takarak aldatmaktadırlar.

Bunun sonucunda “cicim aylarının bitiminde’’ sorunlar başlamakta

ve fertler “bu benim sevdiğim kişi değildi” diyebilmektedirler. Ya

göründüğü gibi olmak, ya da olduğu gibi görünmek en insancıl

yaklaşımdır. Evlilik öncesi kişiler birbirine karşı açık olmalıdırlar ve

olumsuz taraflarını görebilecek sürede ve kalitede

konuşabilmelidirler.

9)Sınırlarınızı Belirlemek ve Korumak:

Toplumumuzda gençler genellikle evlenene dek aileleri yanında

yaşamaktadır. Bazı durumlarda evlenecek çağa gelen gençler

babalarının yanında çalışmaktadırlar. Bu gibi durumlarda gençler

yeterli güce sahip olamamakta ve adeta onların eline bakar duruma

gelebilmektedir. Anneler çocuklarını aşırı kollayıcı olmakta ve onlarda

bağımlı bir kişilik oluşturarak, kendi başlarına yaşayabilme

becerilerini ellerinden almaktadırlar. Bu gibi durumlarda aileler

30

Page 31: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

gençlerle aynı dairede ya da apartmanda yaşamakta, gençlere sık

sık müdahale etmektedirler. Bu gibi hallerde sınır sorunları yaşanır

ve baba- oğul, gelin- görümce, gelin- kaynana çekişmeleri, damat-

kayın peder ya da arası geçimsizlikler yaşanabilmektedir.

10)Evlilik Dışı Cinsel İlişki:

Evliliklerde çiftlerden her biri kendini yenileyebilmeli, hayatlarını tek

düzelikten koruyabilmelidir, birbirlerini onore etmeli, birbirinizin

zevklerini küçümsememeli fikirlerine saygı duymalı, bakımlı olmalı ve

ortak plan ve hedefleri olmalıdır. Kişiler kendilerine değer vermez ve

bakımlı olmazlarsa, ev içinde sevimli, anlayışlı bir ortam

oluşturmazlarsa yada kendilerinde doyumsuzluklar varsa,evlilik dışı

cinsel birlikteliklere girişebilirler.kimse kimsenin başkasından kaptığı

mikropları paylaşmak zorunda değildir.bu durumda kişiler kuruma

ihanet ediyor demektir.aldatmanın özrü yoktur ancak,sebepsiz

sonuçta olmaz.Her iki tarafta istiyorsa,sorunların alt yapısına inecek

derinlikte terapiler yapılmalıdır.Ancak elamanlardan biri buna

isteksizse,boşanmaya kararlı ise zorla güzellik olmaz.

11)Uygunsuz Beklenti Düzeyleri

Fertler birbirlerinden çok büyük beklentiler içinde de olmamalılardır.

En mükemmel aşk, sürekli olarak eğlence içinde kahkahalar içinde

yaşama beklenmemelidir. Bu şekilde ayağı yere basmayan aşırı

romantik beklentiler sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Histrionik kişilik

özellikleri olan kişiler sürekli olarak bir numara olmak isterler. Oysa

31

Page 32: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

evlilik bir çocuk oyunu değildir, kişi çevresine,işine de zaman

ayırmalıdır.Evlenerek başkasının özgürlüğünü tamamen satın

alamazsınız. Özellikle kızla ailelerinin içinde bulundukları gergin

ilişkilerden ve zor ekonomik durumlar nedeniyle erkenden

evlenebilmekte ve gerçekçi olmayan beklentileri nedeniyle

“yağmurdan kaçarken doluya tutulmak” gibi daha olumsuz durumlar

içine düşebilmektedirler. Sadece duyguları ile hareket edenler

hüsrana uğrarlar, duygular ve mantık el ele yürümelidirler.

12)Otorite Mücadeleleri:

Evlilik bir güç mücadelesidir, meydan savaşı değildir. Herkes kendi

alanını korumalı ve birbirine yaptırımlarda bulunmamalıdır. Tabii ki,

bunun olabilmesi için fertlerin kişilik sorunlarını olmaması

gerekir.”Hep ben haklıyım,o haksız,en doğruyu ben bilirim ,benim

sözüm kanun” şeklinde yaklaşımların olabildiği narsisistik ve aşırı

düzen ve katı prensiplerle donatılmış olan obsesif kişilikler bir

diğerinin üzerinde otorite kurmaya çalışabilir.Bu da sürekli olarak

sürtüşmelere yol açar.evlilik bir meydan savaşı değildir.Bu şekilde

elde edilebilecek bir zaferde ancak pirus savaşı zaferi gibidir.İki

tarata mücadelelerden kırılır.kazanan olsa bile sağ kalan çok az

olduğundan zaferin anlamı kalmamıştır.

13) Kadınların Biyolojik Ve Ruhsal Zayıfladığı Dönemlerin

Anlayışla Karşılanması:

Hamilelik ve emzirme dönemi kadınların en fazla zorlandıkları

dönemler arasındadır. Ayrıca kadınların ayda bir yaşadıkları

mensturasyon(adet)dönemleri kendileri için hem kan kaybını

getirdiği halsizlik hem de o dönemde yaşadıkları hormonal da

32

Page 33: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

demeyelim, kasırgalar onları strese karşı çok zayıf hale getirir. Bu

zamanlarda erkeğin eşini daha anlayışlı karşılaması, evle ilişkisini

daha çok arttırması, yükleri omuzlaması gerekir.Eğer babalık yada

anneliği kaldıramayacak olgunlukta hissediyorsanız,çocuk sahibi

olmamanız gerekir.Yine zor ekonomik dönemler yaşanıyor iken

birbirinizi mutsuz edecekseniz evlenmemelisiniz.Sinirlenince öfkenize

hakim olamıyorsanız(ki ileri dönemde kalp-damar sorunlarınız olacak

demektir)eşinizi yada çocuklarınızı şiddet uyguluyorsanız, sıkıntılar

sonra içki yada bağımlılık oluşturan maddelere boyun eğiyorsanız

gene evliliği hak etmiyorsunuz demektir. Elbette ki eşinizde görüp

hoşlanmadığız bazı özellikler, içinizde patlama yapmasını

beklemeden söylemelisiniz. Ancak bunu yaparken ifadelerinizi ve

vücut dilinizi sakin tutmanız, mantığı rafa kaldırmayıp, aşırı duygusal

olamadan hareket etmelisiniz. Eğer züccaciyeci dükkânına giren bir

fil gibi davranırsınız, bu davranışınızın amacından uzaklaşır ve

haklıyken haksız duruma düşersiniz, evliliğinize zarar verirsiniz.

Unutmayın ki, tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır. Çocuklarınız

yaptıklarınızı görüyor, bugün başkasına yaptıklarınız yarın ize

uygulanabilir, rüzgâr eken fırtına biçer.

14) Sorumluluklarını Bilmek

Ev işleri, çocuk bakımı, alışveriş vb. tek kişinin sorumluluğu değildir.

Eğer kadın da çalışıyorsa, ev işlerinin yapılmasına erkek de

katılmalıdır. Çocuğun bakımı sadece anneye yüklenmemelidir. Eşiniz

ve çocuğunuzla gelecekteki kurmayı düşlediğiniz güzel günlerin

temelini çok erkenden atmazsanız, gelecekteki güzel günleri sadece

hayalinizde yaşatacaksınız demektir. Evli çifti oluşturan her bir

eleman bu sorumluluklara katılmalı, görevini ihmal etmemelidir. Ne

ekerseniz onu biçersiniz.

33

Page 34: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

15)Kendinizi Feda Ederek, Çocuklarınız İçin Evliliği Hasbelkader

Sürdürmek:

Sadece ‘’ çocuklarım annesiz ya da babasız büyümesin ‘’ diye

evliliğinizi sevgi olamadan sürdürüyorsanız, sorunlu bir evlilik

yaşadığınızdan dolayı da çocuklarınız ruhsal olarak olumsuz yönde

etkilenebilmektedir. Anne babanın maddi olarak aralarında olup,

manevi olarak yanlarında olamaması çocuklar için daha da örseleyici

olabilir ve onların da kendi evliliklerinde mutsuz olmalarına yol

açabilirsiniz bazen ayrı ama mutlu ebeveynler, bir arada her gün

mutsuz çiftlerden daha iyi çocuklar yetiştirebilirler. Çocuğunuz için

her türlü olumsuzluğa rağmen evliliğinizi sürdürmek erken yaşta

tükenmenize yol açabilir ve aslında çocuklarınıza daha az yardım

etmiş olursunuz.

16)Alkol, Uyuşturucu Madde Ve Kumar Gibi Alışkanlıklar:

Eğer eşlerden birisi bu tür bir alışkanlık içinde ise bunlar maddi,

manevi,sosyal ve ailesel iletişim sorunlarına yol açabildiğinden

evliliğin güzelliğini bozmaktadırlar.Bu durumların varlığı çoğunlukla

boşanmalara yol açabilmektedir.Geçmişten gelen birikmiş

sorunlarınızın ve günlük mutsuzluklarınızın çözümünü bu tür zararlı

alışkanlıklar yerine bir psikiyatra terapiye giderek sağlamalısınız.

17)Kendi Mutluluğunuzun Anahtarı Sizdedir:

Evlilik akıllı, duygulu, dürüst ve adil insanların işidir. Eğer kişiler

kendilerini karşılarındaki yerine koyamıyorsa yani empati

34

Page 35: AşK ,Evlilik TanıMı Ve Etkileri

yapamıyorsa, hep ben haklıyım,eşim haksız diyorsa,suçu

karşısındakilere atıyorsa (ki bu kişilik bozukluklarının bir kriteridir),

kendine düşen sorumlulukları yapmıyor,çözmek için çaba sarf

etmiyorsa,evlilik için yeterli olgunlukta değilsiniz demektir ve

evliliğiniz yıkılmaya mahkumdur.

35