atatÜrk ve asya - avim.org.travim.org.tr/public/images/uploads/files/01-hikmet...

14
“Geleceğin yüksek ufuklarında doğmaya başlayan güneş, asırlardan beri ıstırap çeken milletlerin talihidir! Bu talihin artık bir daha siyah bulutlara bürünmemesi, milletlerin ve onların önderlerinin gayretli çalışmasına ve fedakarlığına bağlıdır. (…).” Atatürk’ün Not Defterleri, Cilt 11, sayfa 29. A tatürk ve Asya ilişkisini üç ayrı başlık altında anlatmak istiyorum. (Onun Türk tarihinin kaynakları ve Tarih Tezi konusuna burada girmeyeceğim.) 1-İmparatorluktan cumhuriyete geçiş ve inşa sürecinde Avrasya coğrafyasından gelen Türk entelektüellerin rolü. 2-Bir kılıçlı entelektüel olarak Atatürk’ün 1905 Rus- Japon Harbine bakışı. 3- Atatürk’ün bir devlet adamı olarak Asya ülkelerine verdiği önem. Üç konudan birincisi bana ilginç ve önemli gelmektedir. Bunu şöyle bir soruyla açıklamak isterim: Bizim İmparatorluk Türkiye’sinde yerli entelektüeller meşrutiyetçidir ve bugünkü ifadeyle Avrasya coğrafyasından İstanbul’a göç eden Türk entelektüeller cumhuriyetçidir? Bu ilginç sorunun cevabını doktora öğrenciliğimden beri merak ediyordum ve aradan on yıl geçtikten sonra 14 Mayıs 2005 günü Hacettepe Üniversitesi’nde düzenlenen Türk Modernleşme Tarihi Araştırmaları Sempozyumunda “Yenileşmeciler Niçin Cumhuriyetçi Olamadı?” başlıklı tebliğimde sorunun birinci kısmına yanıt aramıştım. Giderek bu soru dimağımda etkisini arttırmış, yeni bir şekil almıştır: Avrasya coğrafyasından İstanbul’a göç eden Türk entelektüeller nasıl cumhuriyetçi oldu? Türk İstiklal Harbinde ve Cumhuriyet Türkiye’sinde Atatürk’le beraber hareket eden isimlerini söyleyeceğim şahsiyetlerin hepsi cumhuriyetçi: Yusuf Akçura, Sadri M. Arsal, Zeki Velidi Togan, Mehmet Emin Resulzade, (Atatürk’ten önce vefat eden) Gaspıralı İsmail Bey, Hüseyinzade Ali, Ağaoğlu Ahmet. Bu isimlerin hepsi cumhuriyetçidir. İmparatorluk ve Cumhuriyet Türkiye’sine Orta Asya ve Kafkasya şehirlerinden gelen Türk entelektüellerin tamamı cumhuriyetçi. Bunların bazıları bizzat kendileri tarafından kurulan Türk Cumhuriyetlerinden geliyorlar. 1876-78 ve devamındaki yıllarda doğmuşlar, üç aşağı beş yukarı Atatürk’ün kuşağı. Şimdi bunlar da Türk gençleri ve hepsi sıkı cumhuriyetçi. Biraz önce saydığım isimler, Yusuf Akçura, Sadri Maksudî Arsal, Zeki Velidi Togan, Mehmet Emin Resulzade vs. bunların doğum yerleri Kazan, Bakü, Bahçesaray, ama hepsinin mezarları ya Ankara ya da İstanbul’da. Bu büyük milletin Rusya coğrafyasındaki gençleri cumhuriyetçi oluyorlar; Osmanlı coğrafyasındaki gençleri meşrutiyetçi. Bu farklılık için düşündüğüm tek ikna edici kanıt, buradakiler devlet başkanına karşı geldiğinde Halifeye başkaldırmış sayılıyorlar. Ama orada devlet başkanı Çar ve onun makamının Müslüman Türkler açısından dini bir makam hüviyeti bulunmuyor. Şunu rahatlıkla söylemek isterim ki Avrasya coğrafyasında cumhuriyetçilik bizden öncedir. Onların kurdukları cumhuriyetler de bizimkinden öncedir. Türkmenistan ve Azerbaycan Cumhuriyetleri gibi… Şimdi bunu bir kenara not edelim. İstanbul’daki aydın camiasında cumhuriyetle ilgili tereddüt var. Bu 6 Ekim 2017 • Sayı: 1 ATATÜRK VE ASYA Prof. Dr. Hikmet Özdemir Siyaset Bilimi Profesörü, Cumhurbaşkanlığı Eski Başdanışmanı

Upload: others

Post on 14-Oct-2019

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ATATÜRK VE ASYA - avim.org.travim.org.tr/public/images/uploads/files/01-hikmet ozdemir.pdfTürkiye’sine Orta Asya ve Kafkasya şehirlerinden gelen Türk entelektüellerin tamamı

“Geleceğin yüksek ufuklarında doğmayabaşlayan güneş, asırlardan beri ıstırap çekenmilletlerin talihidir! Bu talihin artık bir dahasiyah bulutlara bürünmemesi, milletlerin veonların önderlerinin gayretli çalışmasına vefedakarlığına bağlıdır. (…).”

Atatürk’ün Not Defterleri, Cilt 11, sayfa 29.

Atatürk ve Asya ilişkisini üç ayrı başlık altındaanlatmak istiyorum. (Onun Türk tarihininkaynakları ve Tarih Tezi konusuna burada

girmeyeceğim.)

1-İmparatorluktan cumhuriyete geçiş ve inşasürecinde  Avrasya coğrafyasından gelen Türkentelektüellerin rolü.

2-Bir kılıçlı entelektüel olarak Atatürk’ün 1905 Rus-Japon Harbine bakışı.

3- Atatürk’ün bir devlet adamı olarak Asya ülkelerineverdiği önem.

Üç konudan birincisi bana ilginç ve önemligelmektedir. Bunu şöyle bir soruyla açıklamak isterim:Bizim İmparatorluk Türkiye’sinde yerli entelektüellermeşrutiyetçidir ve bugünkü ifadeyle Avrasyacoğrafyasından İstanbul’a göç eden Türk entelektüellercumhuriyetçidir? Bu ilginç sorunun cevabını doktoraöğrenciliğimden beri merak ediyordum ve aradan on yılgeçtikten sonra 14 Mayıs 2005 günü HacettepeÜniversitesi’nde düzenlenen Türk Modernleşme TarihiAraştırmaları Sempozyumunda “Yenileşmeciler NiçinCumhuriyetçi Olamadı?” başlıklı tebliğimde sorununbirinci kısmına yanıt aramıştım.

Giderek bu soru dimağımda etkisini arttırmış, yenibir şekil almıştır:

Avrasya coğrafyasından İstanbul’a göç eden Türkentelektüeller nasıl cumhuriyetçi oldu?

Türk İstiklal Harbinde ve Cumhuriyet Türkiye’sindeAtatürk’le beraber hareket eden isimlerini söyleyeceğimşahsiyetlerin hepsi cumhuriyetçi: Yusuf Akçura, Sadri M.Arsal, Zeki Velidi Togan, Mehmet Emin Resulzade,(Atatürk’ten önce vefat eden) Gaspıralı İsmail Bey,Hüseyinzade Ali, Ağaoğlu Ahmet. Bu isimlerin hepsicumhuriyetçidir. İmparatorluk ve CumhuriyetTürkiye’sine Orta Asya ve Kafkasya şehirlerinden gelenTürk entelektüellerin tamamı cumhuriyetçi. Bunlarınbazıları bizzat kendileri tarafından kurulan TürkCumhuriyetlerinden geliyorlar. 1876-78 ve devamındakiyıllarda doğmuşlar, üç aşağı beş yukarı Atatürk’ünkuşağı. Şimdi bunlar da Türk gençleri ve hepsi sıkıcumhuriyetçi. Biraz önce saydığım isimler, Yusuf Akçura,Sadri Maksudî Arsal, Zeki Velidi Togan, Mehmet EminResulzade vs. bunların doğum yerleri Kazan, Bakü,Bahçesaray, ama hepsinin mezarları ya Ankara ya daİstanbul’da. Bu büyük milletin Rusya coğrafyasındakigençleri cumhuriyetçi oluyorlar; Osmanlıcoğrafyasındaki gençleri meşrutiyetçi. Bu farklılık içindüşündüğüm tek ikna edici kanıt, buradakiler devletbaşkanına karşı geldiğinde Halifeye başkaldırmışsayılıyorlar. Ama orada devlet başkanı Çar ve onunmakamının Müslüman Türkler açısından dini birmakam hüviyeti bulunmuyor. Şunu rahatlıkla söylemekisterim ki Avrasya coğrafyasında cumhuriyetçilik bizdenöncedir. Onların kurdukları cumhuriyetler debizimkinden öncedir. Türkmenistan ve AzerbaycanCumhuriyetleri gibi…

Şimdi bunu bir kenara not edelim. İstanbul’dakiaydın camiasında cumhuriyetle ilgili tereddüt var. Bu

6 Ekim 2017 • Sayı: 1

ATATÜRK VE ASYA

Prof. Dr. Hikmet Özdemir

Siyaset Bilimi Profesörü, Cumhurbaşkanlığı Eski Başdanışmanı

Page 2: ATATÜRK VE ASYA - avim.org.travim.org.tr/public/images/uploads/files/01-hikmet ozdemir.pdfTürkiye’sine Orta Asya ve Kafkasya şehirlerinden gelen Türk entelektüellerin tamamı

AVRASYA DÜNYASI

tereddüt zaten Ankara – İstanbul ayrımını esas alırsak,cumhuriyet döneminde İstanbul’da bir süre etkili deolmuştur. İmparatorluktan cumhuriyete geçiş ve yenideninşa sürecinde Avrasya coğrafyasından gelen Türkentelektüellerin rolü önemlidir. Biraz önce isminisaydığım bu şahsiyetlerin başta Yusuf Akçura olmaküzere Türkiye Cumhuriyeti’nin inşasında, kültürhamlelerinde, Atatürk’ün tarih, dil çalışmalarında bütünbu kişilerin, Mehmet Emin Resulzade’nin, HüseyinzadeAli gibi şahsiyetlerin etkisi önemlidir. Zaten ölüm yıllarıda sırasıyla 1935, 1957, 1970, 1955, 1940, 1941’dir. Buşahsiyetlerin bazılarının Atatürk’le çatışmaları edebiyattarihinin konusudur. Ama Yusuf Akçura Türk tarihiaraştırmalarında olağanüstü katkılarıyla Atatürk’ün hepyanı başında çok önemli bir rol oynamıştır. BizimAnkara’daki Dışişleri Bakanlığımızın ilk doğu işlerimüdürü Yusuf Akçura’dır.

ASYA COĞRAFYASINDA YÖN BULMAK

Şimdi de bir başka konuyu, Asya’da nüfuz bölgelerisorununu dikkatinize sunmak istiyorum. Asyacoğrafyasının değişik milletleri var. Bunlar için Batıneresidir, Batılı kimdir? Örnek olarak, Hindistan’daki

insanlar için batı sadece İngiltere’dir. Onlar Fransa’yı pekhesaba almazlar. 1905’teki Rus-Japon Harbinde,Japonlar için batı sadece ve sadece Ruslardır. Ve şöylediyorlar, ilk defa bir Asya devleti bir Avrupa devletiniyendi! Çok enteresan. Asya coğrafyasında Batı nüfuzbölgelerine göre değişiyor. Ve bana öyle geliyor ki,Vietnamlılar için batı önce Fransızlardı sonraAmerikalılardı. Kiminle savaşıyorsanız, ona göretanımlıyorsunuz batıyı…

Bir de şehirlere bakalım: 1850’ler 1860’lar Osmanlıcoğrafyası, Çarlık Rusya’sı coğrafyası şehirlerini birdüşünelim. Biraz önce isimlerini söylediğim Çarlıkcoğrafyasından bize gelen aydınların pek çoğu Kazan

7

Atatürk ve Asya

October 2017 • No: 1

Şunu rahatlıkla söylemek isterim kiAvrasya coğrafyasında cumhuriyetçilik

bizden öncedir. Onların kurduklarıcumhuriyetler de bizimkinden öncedir.

Türkmenistan ve AzerbaycanCumhuriyetleri gibi…

Page 3: ATATÜRK VE ASYA - avim.org.travim.org.tr/public/images/uploads/files/01-hikmet ozdemir.pdfTürkiye’sine Orta Asya ve Kafkasya şehirlerinden gelen Türk entelektüellerin tamamı

AVRASYA DÜNYASI Prof. Dr. Hikmet Özdemir

Ekim 2017 • Sayı: 1

doğumludur. Kazan, Osmanlı’ya en yakın Türkşehirlerinden biridir. Kazanlı ailelerin çocuklarıMoskova’da okuyor.

Dil ve meslek öğreniyorlar ama en önemlisi kendikültür sorunları ve milli çıkarları üzerine kongrelerdüzenlemeye başlıyorlar.

Çarlık Rusya’sı coğrafyasında 1905 devrimi ardındanbu şehirlerin entelijansiyasının “Türk Kongreleri”tecrübesi son derece önemlidir. (Bu alanda şehitmeslektaşımız Necip Hablemitoğlu’nun doktora tezi ileProfesör Hakan Kırımlı’nın çalışmaları yardımcıolacaktır).

Buradan gelmek istediğim nokta şudur:

2002 yılında 1915 olayları üzerine çalışmalarımabaşlarken şunu fark etmiştim. 1860-70’lerde zenginErmeni ailelerinin çocukları Petersburg’a, Moskova’yagidiyorlar. Bir kısmı da Paris’e. Bir örnek vereyim:Karekin Pastırmacıyan Ziraat Enstitüsünü bitiriyorParis’te, ziraat mühendisi olarak dönüyor Erzurum’a.Zaten babası da toprak sahibi. Şimdi demek istediğimşu, zengin ve varlıklı ailelerden bir şehirli sınıfıoluşuyorsa eğer, bu söylediğim Avrasya coğrafyasındakiTürk şehirleri için de aynen geçerli, bunların daçocuklarının üniversite öğrenimi için gittikleri şehirlerya en yakın şehirler veya bir şekilde pazar ve ticaretbağlantılarının bulunduğu daha büyük merkezler.

Elbette Orta Asya’daki varlıklı Türklerin çocuklarınıngitmek istedikleri veya gittikleri yerlerden biri deİstanbul’dur. Az önce söz ettiğim Yusuf Akçurabunlardan birisi. İstanbul’da Harp Okulu’nu bitiriyor.Harp Akademisini de bitirecek fakat başka arkadaşlarıylapadişaha karşı diye hem ceza alıyorlar hem deakademiden atılıyorlar. Ailesinin durumu iyiolduğundan bu defa Paris’te siyaset bilimi okuyor vetekrar İstanbul’a geliyor. Hem iyi yabancı dil biliyorlarhem de iyi öğrenim görüyorlar. Döndüklerinde deİstanbul’un muhalif topluluklarına katılıyorlar. Budediğim insanlardan bazıları ayrıldıkları şehirlerdetoplum liderliği (=cumhurbaşkanlığı) yapıyorlar. SadriMaksudi, Zeki Velidi gibi... Eczacı ise eczane, doktorsamuayenehane açıyorlar. Bu şekilde toplum liderliğiyapanlar iyi eğitim almış, okur-yazar şahsiyetler. Avukatise yazıhane… Dergi veya gazete çıkarıyorlar; kitapyazıyorlar…

Tıpkı bizim Kıbrıs Türk Toplumu liderleri DoktorFazıl Küçük ve Hukukçu Rauf Denktaş gibi…

İmparatorluk Türkiye’sinin pek çok entelektüeli deViyana, Paris, Londra, Berlin ve özellikle Cenevre, Zürihve Lozan gibi şehirlerde bulunmuşlardır.

İslami ilimler konusunda öğrenim almak için Bağdat,Şam ve özellikle Kahire’deki medreselerde de Türkiye’dengiden öğrencilerin olduğunu biliyoruz.

Mütareke yıllarında birkaç kişi de Moskova’yagidiyor. Şevket Süreyya ve Nazım Hikmet gibi…

Uzak Asya’da Çin’de, Vietnam’da da başka ülkelerinbu önemli şehirlerinde öğrenim almak olgusunu dikkatealmalıyız.

Şimdiki bilgilerimize göre onlar da Paris’e, Londra’yagidiyorlar.

Belki Tokyo’ya ve Pasifik üstünden Batı Amerikaşehirlerine de gitmiş olabilirler ama henüz benim bilgimyok…

Bu ilişkiler bir yandan bilgi ve tecrübenin bu kişilertarafından bir yerden başka yere taşınmasını sağlarken,bir yandan da dönemin imkanlarıyla uzak coğrafyalardaolup-bitenin takibini de beraberinde getirmektedir.Farklı dillerden eserlerin tercümeleri, özellikle telgrafınyaygın kullanımı ve dünya ticaretinin gelişmesi de bu türeğitim gören kişilerin etkinliklerini artırmaktadır.

ATATÜRK’ÜN ASYA İLGİSİ RUS-JAPON HARBİ İLE BAŞLAMIŞTIR

Buraya kadar sivil entelektüellerden ve onlarınşehirlerinden kısaca söz ettim, bir de kılıçlı entelektüellervar bizim ülkemizde. Atatürk bunlardan en fazla öneçıkanı. Peki bu kılıçlı entelektüel nasıl bakıyor Asyadünyasına? Kılıçlı entelektüelin Asya dünyasına bakışıçok ilginçtir. Onun askeri dehasını yansıtan çok kısa birmetin var: “Zabit Kumandan ile Hasbihal”. 27 sayfalıkbir askeri deneme. Mayıs 1914’te Sofya’da askeri ataşeiken kaleme almıştır. Bu askeri denemede taarruz ruhunaörnek olarak 1905’teki Rus-Japon Harbinin Japonkomutanlarını göstermiştir. Onların isimlerinden vekahramanlıklarından bahsetmiştir. Şimdi bir Türksubayının, ki o tarihte 32 yaşında bir yarbaydır veaskerlikle ilgili bir denemesinde örnek verirken doğrudan1905 Rus-Japon Harbine “Mukden Muharebesi”neatıfta bulunması, bu muharebenin çağdaş bir kılıçlıentelektüelin ilgi alanında olması sürpriz sayılamaz.

Atatürk, Harp Akademisinde öğrenci ikenAvrupa’daki Napolyon harplerini de büyük birhassasiyetle tek tek incelemiştir.

Esasen bu ilgi yalnız onunla sınırlı değildir.

Osmanlı İmparatorluğu, Rus-Japon Harbibaşladığında ezeli düşmanı Rusya ile 1890 yılındaErtuğrul Fırkateyni faciasının acı ve ıstırap yüklühatıralarıyla bağlandığı Japonya’nın ve Japon milletininAsya’nın uzak köşesindeki bu büyük kapışmasını

Atatürk, Harp Akademisinde öğrenci iken Avrupa’daki Napolyonharplerini de büyük bir hassasiyetle

tek tek incelemiştir.

8

Page 4: ATATÜRK VE ASYA - avim.org.travim.org.tr/public/images/uploads/files/01-hikmet ozdemir.pdfTürkiye’sine Orta Asya ve Kafkasya şehirlerinden gelen Türk entelektüellerin tamamı

AVRASYA DÜNYASI

kurumsal olarak yerinde izlemek üzere bir kurmaysubayını görevlendirmiştir.

Goltz Paşanın tavsiyesi ve Padişah II. Abdülhamit’inonayıyla Türkiye’den Kurmay Albay Pertev Demirhan,askeri gözlemci olarak Mançurya’ya gönderilen bu subayÜçüncü Japon Ordusu ile bir yıl kadar Port Arthurkuşatmasında ve Mukden meydan muharebesindebulunmuştur. Aynı şekilde Rus ordusuna da bir askerigözlemci göndermek istenmiş ve fakat Rusya’dan bircevap gelmemiştir. İngiltere Rusya’nın bu bölgedekarşısına çıkmasından rahatsızdır ve özellikle rakibiningüneye sarkmasından endişelidir. Bu nedenle İngiltereile Japonya arasında 1902 yılında bir ittifak antlaşmasıimzalanmıştır. 9 Şubat 1904 gecesi Japon Filosunun PortArthur istihkamı dışındaki limanda demirli Rusdonanmasına saldırması Rus Çarına ağır bir açıklama ileharbi başlatma fırsatı sunmuştur. Bu harp 5 Eylül 1905günü Japonların zaferiyle sonuçlanmış ve Portsmouthantlaşması imzalanmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu bu harpte her iki ülkeyekarşı devlet olarak denge siyaseti izlemiş; Vladivostok’taRus donanmasının Japonlar tarafından tahribi üzerineRuslar, Karadeniz donanmasını Boğazlardan geçirmekistemiş, fakat Padişah II. Abdülhamit tarafsızlık siyaseti

gereği Rus donanmasının geçirilmesine izin vermemişancak torpidoların teker teker geçmesine imkânsağlamıştır. Aynı şekilde Mısır Fevkalâde KomiseriAhmet Muhtar Paşa tarafından harp nedeniyle SüveyşKanalından harp gemilerinin geçirilmemesinin sözkonusu olmadığı, sadece bir geminin kanalda 24 saattenfazla kalmasına ve askeri malzemenin iskelelereçıkarılmasına izin verilmediği Babıali’ye bildirilmiştir.Mançurya’daki Türk askeri gözlemci düzenli olarak harpraporlarını İstanbul’a göndermiş ve dönüşünde PadişahaJaponların genel hayatı ve galibiyetlerinin sebebi olarakmanevi bakımdan çok güçlü olmalarını göstermiştir.Ayrıca bu harpte kullanılan makineli tüfeklerin Osmanlıordusunda da kullanılmasını tavsiye etmiş ve Rus-JaponHarbi ile ilgili fotoğraflardan oluşan bir de albümsunmuştur.

Padişah II. Abdülhamit’in değerlendirmesi,“Japonya’nın muvaffakiyeti bizi memnun eder, onlarınRusya’ya karşı kazandıkları zafer bizim için de zafersayılır. Rusya’nın kuvvetinin çoğunu Uzak Doğu’yanakletmesi, Karadeniz’deki taarruz kuvvetini azaltmasıdemektir,” şeklinde olmuştur. İlginçtir, bu galibiyetinardından Asyalı devletlerle ittifak (İttihat-ı Şark)kurulması gibi tezler ortaya atılmıştır. Hatta Jön Türkler,

9

Atatürk ve Asya

October 2017 • No: 1

Page 5: ATATÜRK VE ASYA - avim.org.travim.org.tr/public/images/uploads/files/01-hikmet ozdemir.pdfTürkiye’sine Orta Asya ve Kafkasya şehirlerinden gelen Türk entelektüellerin tamamı

AVRASYA DÜNYASI

Türkiye’yi Ortadoğu’nun Japonya’sı olarak görmüşler veAvrupalı uzmanlar yerine Japon uzmanlar getirmeyi biledüşünmüşlerdir. Japonların Ruslar karşısında galibiyetiMüslüman ahali için büyük bir sevinç kaynağıolmuştur.1

Japonya’nın  Rusya’yı  Uzakdoğu’daki yayılmacıpolitikadan vazgeçmek zorunda bıraktığı askeriçatışmanın Kore  ve  Mançurya  üzerindeki nüfuzçekişmesinden kaynaklanan bir harbin önemlisonuçlarından biri de bir Asya devletinin modern çağdailk kez bir  Avrupa  devletini yenilgiye uğratmasıydı.Mukden Muharebesi Rus-Japon Harbinin en önemlimuharebesidir ve I. Dünya Harbi öncesi son büyük karaçarpışmalarından biri olarak tarihe geçmiştir.

Asya’nın en uzak köşesindeki Rus-Japon Harbi bizineden bu kadar ilgilendiriyordu? Çünkü Osmanlı-Rusordusu kaç defa karşı karşıya geldiyse biri (Kırım Harbi)dışında yenilmiştik. Hele 1877-78 Osmanlı Rus Harbibizim açımızdan çok ağır bir yenilgiydi. Ve bana öylegeliyor ki, 1915 yılında Ermenilerle ilgili tehcir kararınınalınmasında da zihinsel arka planda devlet yöneticilerinde1877-78 Osmanlı-Rus Harbindeki feci mağlubiyetintravmatik etkisi bulunmaktadır. Hatırlayınız Ruslarİstanbul’da Yeşilköy’e kadar geldiler, bir anıt da diktiler.Diğer taraftan Kafkas cephesinden de Doğu Anadolu’yagirdiler. O nedenle bizim ahalide ve devlet katındaRuslara karşı bir teyakkuz hali oluşmuştur.

Türkiye-Rusya ilişkilerindeki sürekli güvensizlikortamının karşılıklı güven ve işbirliğine dönüştürülmesiise Moskova Antlaşması ile iki tarafın liderlerikonumundaki Atatürk ve Lenin’e nasip olacaktır veonun için 43 uzun yıl daha geçecek ve ama önce sıradayine çok zorlu bir harp ve onun zorlukları vardır.

Hele 1914’ün son günlerinde karşılaşılan Sarıkamışfelâketi ve hemen ardından başlatılan ÇanakkaleHarbinde 1878’dekine benzer şekilde İstanbul’un işgaltehdidi alanına çok yakın bulunuşu bu acil güvenlikkararının alınması ve uygulanmasında etkilidir.

O nedenle Asya’nın o tarafında Japonlar ve Ruslarharp ettiklerinde biz Japonlardan yana sempatiduyuyoruz. Bu sadece bizim için böyle sanılmasın.Bütün Asya coğrafyası başta Hindistan ve Çin olmaküzere her yerde muazzam bir sempati dalgası oluşuyorJaponların lehine.

Halide Edip Adıvar, “Mor Salkımlı Ev” adlıanılarında o günlerin İstanbul’unda mahallelere yayılansevinç dalgasını şöyle anlatmıştır:

“Birincinin adını garip bir rüyanın tesiri ilekoymuştum. İkinci doğduğu zaman Japon-Rusmuharebesinde Amiral Togo’nun zaferi memleketimizdebütün muhayyileleri o kadar hareket geçirmişti kimahallemizde doğan diğer erkek çocukları gibi o da‘Togo’ diye çağırıldı durdu.”2

“Togo” adı Asya coğrafyasında efsaneleşiyor ve onunaskerlerinin harp alanlarındaki başarıları da 32 yaşındakiTürk Yarbayın risalesinde örnek olay olarak yer alıyor.

1914 yılında Sofya Askeri Ataşeliği görevinde kalemealdığı “Zabit ve Kumandan ile Hasbıhal” adlı risalede“4. Saldırı Ruhu” başlıklı bölümde seçilen örnek Japonordusunun kahraman komutanlarına aittir.

“Başarı için en emin aracın saldırı olduğunuanlamakta ısrar olunmaz; ancak saldırı ordusu kuracakmilletin, Japonların kyugeki zayşin dedikleri saldırıruhuna sahip olması gerekir.”

“Bu saldırı ruhu, 1904 yılında;”

“Bin kader, bin üzüntü; fakat her şeye rağmen ileri!”

“Başka hiçbir şey düşünmek lazım değil”

“Cesedimi savaş meydanında gözler önüne sermekiçin”

“İşte bu, Cenab-ı Hakkın emeli!”

“Şarkısını söyleyerek Kazumaro gemisiyle savaşagiden Albay Kujima’larda;”

“Bu saldırı ruhu, Sasebo Limanından savaşa çıkarkenailesine, ‘Bu andan itibaren benden haber beklemeyin!Görevimden başka bir şeyle ilgilenmeyeceğimden sizdende haber istemem!’ diye yazan Amiral Togo’larda;”

“Bu saldırı ruhu, Nanşan Muharebesi’nde oğlunungöğsünden vurulduğu haberi üzerine, ailesine,‘Oğlumun külleri Tokyo’ya getirildiği zaman hemendefnolunmasın! Yakında ben ve küçük oğlum da terk-ihayat edeceğimizden, o zaman, üçümüzü birdendefnedersiniz!’ emrini veren General Nogi’lerde;”

“Ve bunları takip edenlerin kâffesinde bütün feyziylemevcut olduğu içindi ki, narin Japonlar iri yapılı Ruslarameydan okudular.”3

JAPON AMİRALİ İSTANBUL’DA

Atatürk’ün 1914 Mayıs’ında kaleme aldığı askeririsalede söz ettiği Amiral Togo Japonların önemlikomutanlarından, İstanbul’u ziyaret ediyor 1911 yılında.Amiral Togo’nun kendi ordusunda Kazak askeribulunuyormuş ve bundan dolayı İslamiyet ile ilgili bazısoruları varmış. Kazak askerler Müslüman galiba,İslamiyet ile ilgili sorularım var benim yardımcı olurmusunuz? diye sormuş. İstanbul’daki İslam ulemasına dasoruları yöneltmişler. O zaman mecmualarda haberoluyor, Amiral Togo’nun soruları. Fakat esas bizim kendizihin dünyamızda Japonlar ile ilgili büyük heyecan

10

Prof. Dr. Hikmet Özdemir

Ekim 2017 • Sayı: 1

Ertuğrul Fırkateyni faciası nedeniyle,Japonlarla karşılıklı bir ilişki var, acı bir

olay nedeniyle iki milletinyakınlaşması durumudur.

Page 6: ATATÜRK VE ASYA - avim.org.travim.org.tr/public/images/uploads/files/01-hikmet ozdemir.pdfTürkiye’sine Orta Asya ve Kafkasya şehirlerinden gelen Türk entelektüellerin tamamı

AVRASYA DÜNYASI

uyandıran bir başka olay var, 1890 Ertuğrul FırkateyniFaciası. Şimdi 1890’dan önce, Japonya imparatorununyeğeni bir harp gemisi ile İstanbul’u ziyaret ediyor. BizimPadişahımız II. Abdülhamit de buna karşılık olarak“devlet ziyareti şeklinde bir ziyarette bulunalım,” diyor.Ertuğrul Fırkateyni görevlendiriliyor bunun için.Ertuğrul yola çıkıyor ve trajik hikâyeyi biliyorsunuz.Bizim açımızdan çok büyük bir acı. Dönüşte kayalıklaraçarpıyor ve batıyor. Bazı denizcilerimiz kurtuluyorlar.Japonlar anıt dikiyorlar. O anıtın Türk Hükümetitarafından korunması 1937 yılındadır. Ama başlangıçtaanıtı Japonlar yapmışlardır. Şimdi demek istediğim şu;Ertuğrul Fırkateyni faciası nedeniyle, Japonlarla karşılıklıbir ilişki var, acı bir olay nedeniyle iki milletinyakınlaşması durumudur.

ATATÜRK’ÜN DEVLET ADAMI OLARAK ASYA ÜLKELERİNE VERDİĞİ ÖNEM

Atatürk döneminde Asya ülkeleriyle ilişkilere dair enönemli kaynak eser, kendi genel sekreteri Hikmet Bayurtarafından yazılmıştır.

1934 yılında Hikmet Bayur, “Türkiye Devletinin DışSiyasası” adlı ünlü incelemesini yazmış ve Atatürk’eokumuş daha sonra onun yönlendirmesiyle MareşalFevzi Çakmak’a da okumuş ve iki büyük kurucu aktörüngörüşlerini almıştır. Eserin son baskısında görülenBoğazların düzeniyle ilgili Montreux Sözleşmesiyle ilgilikısımları yazarken de bu işin müzakerelerini yapanDışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ın verdiği bilgilersayesinde belgelerin ruhuna daha iyi nüfuz etmek imkânıbulmuştur. Hikmet Bayur’un kendi sözleriyle bufırsatlar, “Eserde anılan Millî Mücadele sırasında ve dahasonra dış siyasa ile ilgili olayların anlatışında bir yanlışlıkolmadığına -insan eserlerinin yanlıştan masunolabildikleri ölçüde- inanılabileceği gibi, en büyüksorumlu ve görevlilerin yukarıda anılan ilgilenişlerindenötürü muhakemesinin de Türk Hükümetinin görüşlerineuygun olduğuna inanılabilir.”4

Takdir edersiniz ki, bir eserin yazımında bu türyüksek destekler pek az yazarın eline geçer.

“Türkiye Devletinin Dış Siyasası” adlı incelemenin“Ankara’daki Milli Hükümetin Harici Siyasası” adlıkısmında Lozan Konferansından önce Doğu ile ilişkilerve Ankara-Moskova dostluğunun başlamasına dair ilginçbir analiz yer almaktadır:

“Büyük harp esnasında Osmanlı devletinin pek elimıstıraplar altında kalarak tatbik ettiği tehcirler; sebep veanlamsız birer zulüm şeklinde bütün cihana anlatıldığıiçin genel olarak Sosyal Demokratlar [Rusya’nın BolşevikKomünistlerini kastediyor] Türklerin aleyhinde idiler. VeSovyet hükümeti, burjuva sınıfının yardımcıları gördüğübu partilerin birçok ricalle propaganda sahasındamücadele olmakla beraber, işte rakiplerinin elinemazlum Ermenileri feda ettiklerini ilana müsait bir karşı

propaganda silahı vermemek için, bizimle ilişkilerindekendilerini çok tereddüt ve çekingenlikle hareketemecbur kabul ediyorlardı.”

“Fakat Türk milletinin dostluğu ile mübalağa vemugalatadan ibaret bir propaganda ve onunistismarcıları arasında karar vermek mecburiyeti belirinceLenin ve Stalin başta, Sovyet ricali doğru yolun hangisiolduğunu görmekte çok gecikmediler; Türk millihükümetinin yerine, o sıralarda Kafkasya’da mevcut olanErmeni ve Gürcü hükümetleri misilli Batı büyükdevletlerine alet olan Osmanlı hükümetinin, Kafkashudutlarına hakim olması ve oralarda batı devletlerilehine kışkırtmalara kalkışması ihtimali düşünülünceyukarıda isimlerini andığımız müdebbir devletricalinden başka türlü bir hareket beklenemezdi.Mamafih bu neticenin elde edilmesinde her hakikatinbizatihi haiz olduğu kuvvet ve hadiselerin yardımı kadarve belki onlardan fazla Türk Milli Hükümetinin şuurlusebatı, ikna edici telkinleri ve ne kadar büyük tehlikelerlemuhat olursa olsun ve her ne kadar kuvvetli yardımvaatleri karşısında bulunursa bulunsun ‘Misak-ıMilli’den fedakârlıkta bulunmaya razı olmayacak kadarsoğukkanlılık ve ülküye sadakat göstermesi etkiliolmuştur.”

“Sovyet Hükümeti ise tereddütlerini bırakıp doğruyolu bir kere gördükten sonra bugüne kadar [1934] yani13 sene o yolda sadıkane yürümüştür.”5

Atatürk döneminde Ankara-Moskova dostluğu veişbirliğinin en özlü başlangıç hikayesi bu şekildedir.

Kabul etmek gerekir ki bu dostluk ve işbirliği çokhassas bir denge üzerinde yükselmiştir. Rusya tarafıErmeniler faktörünü, Türkiye tarafı AzerbaycanlıTürkleri kendi siyasetlerinin belirlenmesinde hesabakatmak zorunda bulunduklarını fark etmişlerdir ki; heriki tarafın bu konumlanmaları 2000’li yıllarda dasürmektedir ve Rusya Ermenistansız, TürkiyeAzerbaycansız bölge sorunlarına yaklaşamaz durumdadır.

Kişisel düşüncem bugün Kafkasya politikasının asılçarpıcı denklemi budur.

… Ve 16 Mart 1921 günü Hikmet Bayur’unsözleriyle, “yakın doğunun en önemli hadiselerinden biriolan” Moskova Antlaşması imzalanmıştır. Bu süreçtekritik noktalar şunlardır: Bir buçuk ay sürengörüşmelerde Türk temsilcileri, Rusya’dan Misak-ıMilli’yi olduğu gibi benimsemesini istemişler,antlaşmanın yalnız Rusya ile olmasında ısrar ve yeniBolşevikleşmiş Ermeni hükümeti temsilcilerini de içinealan bir Kafkas heyetinin işe karışmasına müsaadeetmişler; Rus liderliğinin aracı olarak işe karıştırmakistedikleri o vakitler Moskova’da bulunan eski Osmanlıricali (Enver Paşa vd.) veya Rusya Türklerini kabuletmemiş ve sonunda antlaşma Türk Hükümetininistediği sınırlar çerçevesinde imzalanmış ve o andanitibaren yetmiş yıldır 1945 ve 2015’te iki istisna dışında

11

Atatürk ve Asya

October 2017 • No: 1

Page 7: ATATÜRK VE ASYA - avim.org.travim.org.tr/public/images/uploads/files/01-hikmet ozdemir.pdfTürkiye’sine Orta Asya ve Kafkasya şehirlerinden gelen Türk entelektüellerin tamamı

sarsılmaksızın devam eden Türk-Rus dostluğunun temeliatılmış; karşılıklı güven ve işbirliği ortamısürdürülmüştür.

Buna göre; Kafkas sınırı, 1877-78 harbinden öncekisınır olarak kabul edilmiş ve Iğdır Türkiye’ye geriverilmiş ve Türkiye, Batum şehir ve limanı ile Batumsancağının bir kısmındaki hakkını ahalininmuhtariyetine bırakmış ve buna karşılık Türkiye’ninBatum limanından serbest yararlanması hakkı ileGürcistan’a terk etmiştir. Nahçivan bölgesi başka birdevlete terk edilmemek şartı ile Azerbaycan himayesinebırakılmıştır. Rusya Çarlık Hükümeti ile Osmanlıİmparatorluğu arasında imzalanan bütün antlaşmalariptal edilmiş ve Rusya eski dönemden kalan malihaklarından ve kapitülasyon hukukundan vazgeçmiştir.Türkiye ve İstanbul’un güvenliğine zarar vermemekşartıyla Boğazlar ve Karadeniz’de uygulanacak kurallarınbelirlenmesi, kıyı devletleri arasında düzenlenecek birkonferansa bırakılmıştır.

Hatırlanacaktır, 1922-23 yılında Lozan KonferansınaRusya, Ukrayna, Gürcistan ve Bulgaristan temsilcileri dekatılmışlardır. Lozan’da Rusya’nın siyaseti, Türkiye’ninRusya ile İngiltere arasında bir duvar olması veBoğazların ticaret gemilerine açık, harp gemilerine herzaman kapalı olması esasına dayandırılmıştır.

Şimdi sırası geldiği için bir konuya daha değinmekistiyorum.

Lozan’da Atatürk ve arkadaşlarının ErmenilerinDoğu Anadolu’da yurt talebi ve azınlıklar konusundabelirledikleri siyaseti de çok kısa olarak buradahatırlamalıyız. Çünkü bu realist tutum, bugüne kadarTürkiye devletinin bütün hükümetleri tarafından vegelecekte de kararlı bir şekilde sürdürülmüş vesürdürülecektir.

Lozan’da İtilaf devletleri;

1) Türkiye’de ırk ve din esasına göre azınlıklarınhaklarını gözetim ve kontrol amaçlı olarakMilletler Cemiyeti tarafından bir teftiş heyetibulundurulmasını;

2) Hıristiyanların para karşılığında askerlikten muafolmasını;

3) Doğu vilayetlerini terk eden Ermenilerin toptanyerlerine dönmelerini;

4) Türkiye’nin bir tarafında bir Ermeni yurdukurularak Gümrü Konferansında Ermenitemsilcilerin talep ve teklif ettikleri “dünyanın heryanına dağılan Ermenilerden isteyenlerin buyurtta iskân” edilmelerini ve bu yurdunbelirlenmesi ve tabi olacağı idare şeklinin MilletlerCemiyeti ile ortaklaşa kararlaştırılmasını; (İngilizheyeti temsilcilerine göre bu yurt için en uygunbölge, Türkiye ile Suriye arasında Sevr projesisınırı ile Ankara Antlaşması sınırında bulunan

şerit gibi mıntıka imiş; Fransız heyeti temsilcileride Erivan Cumhuriyeti civarında bir yurtbölgesini uygun bulmaktadır.)

5) Eski mezhep imtiyazlarının korunması.

Lozan’da Türk temsilcilerin metaneti ile bütün butehlikeler ortadan kaldırılmış veya etkisizleştirilmiştir.Doğu vilayetlerini terk etmiş Ermenilerin toplu olarakdönüşleri kabul edilmemiştir. Ermeni yurdu meselesindekesin tavır almak zorunluluğu belirmiş ve temsilcilerimizbu talepleri dinlememek için toplantı salonundanayrılmışlardır. Lozan Antlaşması değerlendirilirken buyan ihmal edilmemelidir.6

20. Yüzyılın ilk çeyreğinde Batı Türklerinin lideriAtatürk’ün Hindistan’a ve Hindistan tarihine ilgisiüzerinde ayrıca durmak gerekir. Elbette Hindistanbağımsızlık hareketinin benzersiz kahramanları Gandi veNehru ile ilişkisi de bu çerçevede değerlendirilebilir.

Sakarya meydan muharebesinden sonra Hindistanmilliyetçileri arasında “biz de Mustafa Kemal Paşa gibineden yapmayalım,” sözleri söylenir olmuştur. Gandibuna şu gerekçeyle karşı çıkmıştır: “Şu anda dünyadahiçbir devlet veya ülke fiziksel güç yönündenHindistan’dan daha zayıf değildir. Küçük Afganistan bileonu yutabilir. Öte yandan Mustafa Kemal Paşa kılıcıylagalip gelmiştir, çünkü Türklerin her hücresicengaverlikte yoğrulmuştur. Türkler yüzyıllardır iyi birsavaşçı olmakla tanınmıştır.” Bu düşüncelerle GandiHindistan için çok farklı bir istiklâl (=sivil itaatsizlik)planı uygulamıştır.7

Bir yıl sonra Türkiye’de Mustafa Kemal’in kesinzaferle başarı kazanması, Asya’nın bir ucundan öbürucuna Batının güçsüzlüğünü ortaya koymuştur.

Profesör Bernard Lewis’in sözleriyle; “Birinci BüyükHarbin yenilen devletleri arasında yalnız Türklerbaşarıyla yenenlere meydan okuyup müzakerelersonunda kendi isteklerine uygun bir barış eldeedebilmişlerdir. Asya’nın ezilen milletleri arasında yalnızTürker saldırganları kovup milli egemenliklerini yenidenkurmayı başarmışlardır. Onların başarılarının etkileri birkuşak önce, Rusya’ya karşı Japon zaferininkilerlekarşılaştırılabilir. Japonlar çağdaşlık (modernism) veliberallik dersi vermişlerdi. Kemalist Türkler ise, laikmilliyetçiliğin üstün yanlarını saptamışlardır ve Arapülkelerinde ve daha başka yerlerde yeni bir önderlerkuşağı onların örneğine uyarak Batıya meydan okumayayüreklendirilmişlerdir. Hiçbiri onların başarısını eldeedememişlerdir.”8

Atatürk’ün Afganistan’la ilişkileri üzerinde şunlarıvurgulamak isterim:

1921 Temmuz’unda Veziri kökenli bir subay,Abdurrahman, Ankara’nın ilk temsilcisi olarak Kabil’evarmıştır.9

Bu görevlendirmenin Afganistan’da bulunan eskiBahriye Nazırı ve Dördüncü Ordu Komutanı Cemal

AVRASYA DÜNYASI

12

Prof. Dr. Hikmet Özdemir

Ekim 2017 • Sayı: 1

Page 8: ATATÜRK VE ASYA - avim.org.travim.org.tr/public/images/uploads/files/01-hikmet ozdemir.pdfTürkiye’sine Orta Asya ve Kafkasya şehirlerinden gelen Türk entelektüellerin tamamı

Paşa tarafından Atatürk’e yazılan bir mektuptan sonrayapıldığını biliyoruz.

Atatürk, 1 Mart 1922 günü Meclis açılışında yaptığıkonuşmada, “şu anda önemli bir devlet görevlisiniAfganistan’a göndereceğiz,” diyor. Medine MüdafiiFahrettin Türkkan Paşa’yı gönderiyoruz 1926’ya kadar.1927’de Reisicumhur Genel Sekreteri Hikmet Bayurbüyükelçi olarak görevlendiriliyor. Atatürk’ün tabiriolduğu için söylüyorum, yoksa Dışişlerinin yaptığınaitiraz etmek amacıyla değil, “1 Mart 1921’de Afganistanile Moskova’da ilk anlaşmamızı imzaladık” diyor. İlkanlaşma aslında Gümrü Anlaşması’dır diyebiliriz, Erivanile yaptığımız. Fakat o, mecliste görüşülmüyor aslındagörüşülmesi gerekiyor. Karşı tarafta darbe oluyor veBolşevikler yönetime el koyuyorlar. DolayısıylaAtatürk’ün bu beyanını esas alırsak ilk anlaşmayıAfganistan ile imzalıyoruz.

Böylece, Afganistan, Türkiye’yi İstanbulHükümetinin değil, Ankara Hükümetinin temsil ettiğiniilk tanıyan devlet; Türkiye de Afganistan’ınbağımsızlığını Moskova’dan sonra tanıyan ikinci önemligüç olmuştur. Bu antlaşmanın özelliği şudur: İlk kez bir

diplomatik belgede “Taraflar, bütün Doğu milletlerininkurtuluş, bütünüyle hürriyet ve istiklal hakkına sahipolduklarını ve bunlardan her milletin istediği herhangibir rejim ve hükümet biçimi ile kendisini yönetmekteserbest olduğunu” açıklamış; “Buhara ve HiveDevletlerinin istiklalini” tanımışlardır. Ayrıcaantlaşmanın bir diğer maddesinde, Türkiye, Afganistan’aöğretmen ve subay göndermeyi ve bu uzmanların en azbeş yıl görevde kalmasını ve bu sürenin sonundaAfganistan isterse yeniden eğitimciler göndermeyiyükümlenmiştir.10

21 Aralık günü Atatürk, Savunma Bakanı FevziÇakmak’a el yazısıyla talimatında Afganistan ordusundagörevlendirilecek Türk subaylarının misyonunuaçıklamıştır:

Atatürk tarafından Hikmet Bayur’unAfganistan’a büyükelçi olarak

gönderilmesi Hindistan coğrafyasınave tarihine kapı açmıştır.

AVRASYA DÜNYASI

13

Atatürk ve Asya

October 2017 • No: 1

Page 9: ATATÜRK VE ASYA - avim.org.travim.org.tr/public/images/uploads/files/01-hikmet ozdemir.pdfTürkiye’sine Orta Asya ve Kafkasya şehirlerinden gelen Türk entelektüellerin tamamı

AVRASYA DÜNYASI

“Fikri acizaneme göre bu heyeti teşkil edeceksubayların seçiminde ve kendilerine verilecek talimatta(…) öncelikle: Bu heyetin gelecekte katiyen siyasetleuğraşmayıp sadece askeri vazifesini ifa ve kendisinigerek Afgan ve gerek Türkistan ve Buhara ahali veaskerlerine fevkalade sevdirmesi; ikinci olarak: Gidensubayların (…) daima ve her durumda Türkhükümetinin bilcümle emirlerine tabi olacak ahlak vesabırda seçilmesi ve bunu bir dereceye kadar temin içinAfganistan hizmetinde bulundukları sürece terfi ve sairkonularda Türk ordusu kadrosuna dahilbulundurulmaları; üçüncü olarak: İşbu heyetle telli veyatelsiz telgraf iletişiminin kurulmasına çalışılması; ve sonolarak: Dış entrikalarla Afganistan’da İslamiyet veTürklüğün çıkarlarına aykırı bir hareket olduğundaheyetimizin buna mani olabilecek ve İslam ve Türkçıkarlarına hadim bir Afgan hizbini iktidar mevkiinegetirebilecek kadar kavi bir mevki edinmesi.”11

Atatürk’ün teklifiyle Kabil Büyükelçisi olarakgönderilen Hikmet Bayur bu ülkenin ve Hindistan’ıntarihleri ve kültürleri üzerinde çalışarak malzemetoplamıştır. Türkiye’ye döndükten sonra da Hindistantarihi çalışmalarını sürdürmüş ve Ankara Dil ve Tarihcoğrafya Fakültesinde Hint tarihi derslerinin kadrosukendisine ayrılmıştır. Bu fakültenin ilk bölümlerindenHindoloji’nin gelişmesinde üzerine düşeni yerinegetirmiştir. Türk Tarih Kurumu büyük bir dünya tarihiserisi planladığında Hindistan için üç cilt ayrılmış veHindistan ile kuruluşundan itibaren Afganistan’ıngeçirdiği evreler bu ciltlerde incelenmiştir. Babür gibiTürk kültüründe ve tarihinde önemli bir yeri olan tarihibir şahsiyetin Türkiye’de tanınması ve hakkında ciddiyayınlar yapılmasında da Hikmet Bayur’un katkısıönemlidir.12

1930’larda Fransa’nın Hindistan’a gönderdiği ünlücoğrafyacı ve biyografist Fernand Grenard (1866-1942)gibi olmuştur Hikmet Bayur’un literatüre katkısı…Fernand Grenard “Babür” (1931, Türkçeye 1971’deçevrildi), “Cengiz Han” (1935) ve “Asya’nın Yükselişi veDüşüşü” (1939, Türkçeye 1992’de çevrildi) adlı eserleriyazmıştır.

Atatürk tarafından Hikmet Bayur’un Afganistan’abüyükelçi olarak gönderilmesi Hindistan coğrafyasına vetarihine kapı açmıştır.

ASYA HÜKÜMETLERİ İLE ANTLAŞMALAR VE PROTOKOLLER

Ben genel bir liste (envanter) hazırladım. 1920’den1938’e kadar, Atatürk döneminde Türkiye’nin başkaHükümetlerle imzaladığı otuz (30) adet anlaşma veprotokol var. Bir kısmı Lozan gibi büyük ve kapsamlı,bir kısmı Kars Antlaşması gibi veya İran ile yapılanantlaşmalar, protokoller gibi… Bu 30’undan 14 tanesiAsya hükümetleri iledir. Yarı yarıya demek. Şimdi bizBatı ile istikrarlı ilişkilere sahibiz ama GümrüAntlaşmasını da sayıyorum. Afganistan, Rusya, Kars,Ukrayna onu da Avrasya coğrafyasına alıyorum, İran ileayrı ayrı antlaşmalar yapmışız. Ve bütün Asya ülkeleriylede karşılıklı ve güven verici bir ilişkiler düzeni içindeyiz.

REİSİCUMHURUN ÇİN VE JAPONYA HEYET KABÜLLERİ

Atatürk döneminde yapılan antlaşmalar veprotokoller listesinde Asya ülkelerinden Çin ve Japonyabu listede yoklar ama onlarla ilgili de anlamlı ve üstdüzey diplomatik ziyaretler ve Reisicumhurun kabullerivar.

Reisicumhurun yabancı heyet kabulleri listesindenbunları tek tek saptadım: Yabancı heyet kabulübiliyorsunuz, bir yabancı heyeti, elçiyi kabulanlamındadır. Bu türde kaç kabul yapmış Atatürk, bunulisteledim.

General Harbord’ın 20 Eylül 1919 günü Sivas’takikabulü Mustafa Kemal’in ilk dış kabulüdür.

Toplam 236 tane dış kabulü var Atatürk’ün.

Şimdi bu 236’nın içinden Asya’nın ağırlığını tamolarak bulamıyoruz. Neden? Çünkü Atatürk dönemindeHindistan diye bir devlet yok. Bazen uzaklık (mesafe) roloynayabiliyor. Yani oraya temsilci gönderemiyorsunuz,oradan da temsilci gelmiyor… Bununla birlikte Atatürk,Hikmet Bayur’un çalışmalarından biliyoruz Hindistantarihi ile çok ilgili…

Japonya dünyanın öbür ucunda fakat biz oraya1925’te elçilik açmışız ve hayli kıymetli şahsiyetleridiplomat olarak göndermişiz.

Bu Atatürk’ün bir devlet adamı olarak Japonya’yaverdiği önemi gösterir.

İran ve güneyde Mısır dışında Ortadoğu’da vesöylediğim nedenle Hindistan’da ve Çin’de elçiliğimizyoktur o dönemde, bir tek Japonya’da var…

Reisicumhurun yabancı heyet resmi kabullerine göreAsya ülkeleri ile ilgili neler söyleyebiliriz?

Bir kere İran Hükümeti ile sürekli bir ilişki var. Elçidüzeyinde, askeri düzeyde de resmi kabul ilişkisi var.

Japonya’dan gelenler oluyor 1930’lu yıllarda. Şimdiburadan anlıyoruz ki Japonlarla ilişkiler önemli bir yer

Prof. Dr. Hikmet Özdemir

Ekim 2017 • Sayı: 1

Böylece, Afganistan, Türkiye’yiİstanbul Hükümetinin değil, Ankara

Hükümetinin temsil ettiğini ilktanıyan devlet; Türkiye de

Afganistan’ın bağımsızlığınıMoskova’dan sonra tanıyan ikinci

önemli güç olmuştur.

14

Page 10: ATATÜRK VE ASYA - avim.org.travim.org.tr/public/images/uploads/files/01-hikmet ozdemir.pdfTürkiye’sine Orta Asya ve Kafkasya şehirlerinden gelen Türk entelektüellerin tamamı

AVRASYA DÜNYASI

işgal ediyor. Japon Prensi Takamutsu Türkiye’yi ziyaretediyor ve Atatürk tarafından kabul ediliyor.

Yine 1930’lu yıllarda Çin’den gelen bir heyet var hemde askeri heyet. Genelkurmay II. Başkanı başkanlığında.

Atatürk, 19.02.1934 günü Yang Şiyeh BaşkanlığındaAnkara’ya gelen Çin Askeri Heyetini; 16.05.1935 ve14.06.1936 günlerinde de Ankara’daki Çin ElçisiGeneral Ho Yao-Tsu’yu kabul ediyor.

Çin ile ilişkilerde 1934 yılındaki bu askeri heyetinziyaretini incelememiz lazım.

Şahsen araştırmaya devam ediyorum bizim oradaelçiliğimiz yok o dönemde…

Atatürk döneminde Japonya ile ilişkiler hayli güvenlive sıcak…

Reisicumhur tarafından kabul edilen Japon yüksekşahsiyetler ve kabul tarihleri şu şekildedir:

11.09.1926 günü Japonya Amirali Yamamato;19.04.1930 günü Japonya Elçisi Yoshida; 13.01.1931günü Japonya Prensi Takamutsu; 17.10.1933 günüJaponya Büyükelçisi Vikont Kintoma Mushkoji;07.03.1935 günü Japonya Büyükelçisi İyemasaTokugawa ve 15.03.1937 günü Japonya BüyükelçisiToshihiko Taketomi.

BİR ÖNGÖRÜ OLARAK “ASYA İTTİHADI”

Asya ülkeleri bazında İran’ı Afganistan’ı ve Rusya’yıayrı ele almamız gerekiyor…

Çünkü, Atatürk’ün Asya politikasında bu iki ülke vekuzey komşumuz Rusya öne çıkıyor.

İran’la ilgili kabul listesi:

07.07.1922 günü İran Elçisi Mümtazüdev İsmailHan; 17.11.1924 günü İran Elçisi Mirza Sadek Tababai;25.05.1927 günü İran Elçisi Mirza Sadek Tababai;21.10.1928 günü İran Elçisi Furugi Muhammed Ali;28.03.1931 günü İran Elçisi Mirza Sadık Han;27.10.1932 günü İran Dışişleri Bakanı Furugi Han;16.06.1934 günü İran Şahı Rıza Pehlevi; 16.05.1935günü İran Elçisi; 14.05.1936 günü İran Elçisi HalilFahimi; 12.06.1936 günü İran Elçisi Halil Fahimi;27.11.1936 günü İran Elçisi Halil Fahimi; 24.10.1937günü İran Hariciye Nazırı Samii ve 29.10.1937 günüİran Hariciye Nazırı Samii (tekrar).

Afganistan ile ilgili kabul listesi:

03.03.1921 günü Afganistan Elçisi; 10.06.1921günü Afganistan Elçisi Ahmet Han; 02.03.1922 günüAfganistan Elçisi Ahmet Han; 24 Şubat 1926 günüAfganistan Elçisi Gulam Ceylani Han; 10.07.1927 günüAfganistan Dışişleri Bakanı Mahmut Tarzi Han;20.05.1928 günü Afganistan Kral ve Kraliçesi;06.04.1930 günü Afganistan Elçisi Gulam Nabi Han;

28.03.1931 günü Afganistan Elçisi Sultan Ahmet Han;27.07.1933 günü Afganistan eski Kralı Amanullah Han;26.02.1934 günü Afgan Elçisi Sultan Ahmet Han;06.01.1936 günü Afgan Hariciye Nazırı FeyzMuhammed Han(Saat 17.00-18.30).

Rusya ile ilgili belirleyebildiğim kabul listesi şuşekildedir:

05.03.1921 günü Sovyet Elçisi Budu Medivani;27.06.1921 günü Sovyet Elçisi Nazeranuz; 30.01.1922günü Sovyet Elçisi Aralof; 03.03.1922 günü Sovyet ElçisiAralof; 24.04.1922 günü Sovyet Elçisi Aralof;07.07.1922 günü Sovyet Elçisi Aralof; 17.07.1922 günüSovyet Elçisi Aralof; 14.08.1923 günü Sovyet ElçisiSuriç; 09.04.1924 günü Sovyet Elçisi Suriç; 25.07.1926günü Sovyet Elçisi Suriç; 16.12.1929 günü SovyetHariciye Komiser Vekili Karahan; 27.10.1931 günüSovyet Hariciye Komiseri Litvinof; 22.03.1933 günüSovyet Elçisi ve iki Sovyet Bilgini; 27.10.1933 günüSovyet Generali Voroşilof Başkanlığında Askeri Heyet(Saat 17.00-19.45); 23.10.1934 günü Sovyet ElçisiKarahan; 27.12.1934 günü Sovyet Elçisi Karahan;06.03.1935 günü Sovyet Elçisi Karahan (Saat 18.00-19.40); 21.09.1935 günü Sovyet Sanayi Heyeti PiatakofBaşkanlığında Heyet; 23.04.1937 günü Sovyet ElçisiKarahan ve 01.06.1937 günü Sovyet Elçisi Karsky.

Asya’nın diğer ülkeleriyle ilgili henüz bir bilgi yokelimizde. Japonlarla neler konuşuldu, onu da merakediyorum. Burada Afganistan ile ilgili şunu söylemekistiyorum. Atatürk bazı talimatlarını yazarak veriyor.Aslında o talimatın Kâbil’e ulaşması için şifre halindeolması gerekiyor fakat elimizde el yazısıyla olanı var.Onun el yazısı talimatlardan aktarıyorum: 1922 yılındailki, 1928 yılında ikincisi onu ayrıca anlatacağım. Birincitalimatta Afganistan’a subay gönderilmesi konusundaibare var, yazılan cümleler son derece ilginç. Bu subaylaroraya gidecekler ve bizim imkânlarımıza bağlı olarakyaşayacaklar. Yani bu subaylar oraya verilmiyor sadecegörevlendiriliyor. Ancak orada ordu oluşturulması içinfaaliyette bulunacaklar. Afgan yönetimine karşı harekettebulunulursa müdahale edecekler ve mevcut yönetimidestekleyecekler.

Şimdi enteresan olan şudur: Türkiye Cumhuriyetiolarak 1928 yılında Afganistan ile kapsamlı bir anlaşmaimzaladık. Bu anlaşmanın iki de protokolü var. İkiülkenin karşılıklı ilişkileri açısından tam bir teknikyardım anlaşması. Tıp alanından hukuka, askeri alanamülki işlerden, idari işlere üniversite ve liselere kadardeğişik kurumlara her konuda uzmanlar gönderiyoruz.Tanınmış şahsiyetler bunlar.

Bir isim söyleyeyim: Cevat Açıkalın, 1930’lardaAfganistan Dışişleri Bakanlığında hukuk işlerisorumlusu.

1928’de Afganistan’la yaptığımız anlaşmanın birbaşka boyutu da şudur; oradan öğrenci getiriyoruz, bir

15

Atatürk ve Asya

October 2017 • No: 1

Page 11: ATATÜRK VE ASYA - avim.org.travim.org.tr/public/images/uploads/files/01-hikmet ozdemir.pdfTürkiye’sine Orta Asya ve Kafkasya şehirlerinden gelen Türk entelektüellerin tamamı

AVRASYA DÜNYASI

kısmı lise mezunu, üniversiteye girecekler, onlarımülkiyeye, tıbbiyeye hukuk mektebine yerleştiriyoruz.Bir de lise öğrencileri var. Daha çok Haydar PaşaLisesi’ne ve sonra sırasıyla Balıkesir Lisesi ve KayseriLisesine yerleştiriliyorlar. Genç bir cumhuriyet Afganlıöğrencileri alıyor ve burada onlara lise ve üniversiteeğitimi veriyor. Ve 1930’lu yıllara geldiğimiz zamanbunlar orada, Afganistan’da, mülkiyeyi açıyorlar yaniburada mülkiyeyi bitiriyorlar dönüyorlar, oradamülkiyeyi açıyorlar. Öğrencilerin bir kısmı hakikatençok başarılı olup geri gidiyorlar ama buradan gidip oradauzun yıllar çalışan insanlar da var.

Onların hikayeleri ve tecrübeleri mutlaka önemliolmalıdır.

İran ile ilişkilerde başından beri Türkiye çok özenlidavranmıştır. Bugünkü sınırlarımızı hemen hemenbelirleyen 1639 Kasr-ı Şirin Antlaşmasından beri 377yıldır barış dönemi yaşıyoruz İran ile. Cumhuriyetdöneminde de bizim açımızdan bir sorun oluşmuyor.Yalnız sınır komşumuz olması münasebetiyle bilhassadaha sonraki dönemlerde sınır sorunları var, Irak-İranarasında, bizimle Irak arasında, İran ile bizim aramızdada var. Hatırlayalım, İran’da Rıza Pehlevi’nin veAfganistan’da Amanullah Han’ın Atatürk’e büyükhayranlığı bulunuyor. Türkiye’ye gerçekleştirdiği devletziyaretini incelediğinizde şaşırıyorsunuz. İran’ın odönemde ilişkileri Azerbaycan ile de iyiymiş.Azerbaycan’dan Bakü üzerinden Trabzon’a geliyorlar.Atatürk, Trabzon’a vapur gönderiyor, dışişleri bakanlığıTrabzon Limanında karşılıyor ve Samsun’a getiriyorgemiyle, daha önce Atatürk’ün 1919’da ve 1924’tekullandığı güzergâhtır bu. Gemiyle Samsun’a vekarayolundan Ankara’ya. Elbette iyi düşünülmüş vetitizlikle hazırlanmış bir karşılama töreni, olağanüstüfakat bunun da eksik yanları var. İlk haber şöyle geliyor;“boyum 2 metreye yakındır. Ben otelde yatmam.” 2metre bir yatak yok o sebeple halkevi binası diye KültürBakanlığı’nın eski bir binası var Opera’nın orada. Tarihi,eski bir bina orada yatıyorlar. Şah, eşi ve kalabalık birheyetle seyahat ediyor. İlginçtir, hem AfganistanKral’ının ziyaretinde hem İran Hükümdarı ziyaretindehem de İngiltere Kral’ı Edward geldiği zaman, askeriheyetin başkanı Orgeneral Fahrettin Altay. AtatürkTürkiye’sinde Orgeneral Fahrettin Altay’ın yüksekprotokol görevi var. Bu yadırganmamalı; ev sahibikonuğuna ne kadar çok önem verdiğini böyle gösteriyor.Bunu Orgeneral Fahrettin Altay’ın Atatürk’e yakınolmasına bağlamak mümkün ve bir de Birinci OrduMüfettişi olarak görevli ve Genelkurmay BaşkanıMareşal Fevzi Çakmak’tan sonraki en kıdemli asker…

Afganistan Emirinin ziyareti ile ilgili belgeleri ve İranile yapılan anlaşmayı ve protokolleri dikkatle okudumve beni asıl etkileyen Asya politikası açısındansöylüyorum bazı ilginç ve kritik değerlendirmeler var.Bunlardan biri, Afganistan Emiri geldiğinde Atatürk’ünyaptığı konuşma. Şimdi bu değişik yerlerde yayınlandı.

Ancak Atatürk’ün el yazısıyla olanını daha öncegörmemiştim. Dışişleri Bakanlığı’nın “AtatürkDönemi’nde Dış Politika” diye iki ciltlik bir eser var.Büyükelçi Fehmi Nuza başkanlığında bir heyet tasdiketmiş, bazı belgelerin orijinallerini koymuşlar vesonradan Kültür Bakanlığı yayımlıyor; orada yok. Fakat,Atatürk’ün Amanullah Han’ın onuruna verilen davetteyaptığı konuşmanın, Atatürk’ün el yazısı orijinalleriniGenelkurmay Başkanlığımız “Atatürk’ün Not Defterleri”arasında yayınladı. Bu konuşmanın orijinalini 1928Ekim ayında oturmuş kendisi notlar şeklinde kaydetmiş.Orada “Asya İttihadı” diye söz ediyor; “Asya Birliği”yani…

Evet, Atatürk, “Asya İttihadı” diyor. Kısa kısa notlarşeklinde deftere aktarıyor bazı fikirlerini. Adeti böyle.“Önce ordu kursun” “ordu kurmadan bu işi yapamaz”diyor. Zaten o yüzden iktidardan uzaklaştırıldıAmanullah Han. Bir de kadınların peçesiyle uğraşmış.Hikmet Bayur da yazıyor bunu bir tür eleştiri olarak“Hindistan Tarihi” adlı eserinde. Diyor ki: “Atatürk onaçok söyledi” “Ama buna rağmen o peçeyle uğraştı.”Türkiye’de dikkat ederseniz kadınların giyim vekıyafetiyle ilgili bir karar yoktur. Şapka erkeklerle ilgilidirama sivil ahaliyle de ilgili değildir. Fesi yasaklayan veşapkayı zorunlu tutan kanuna göre milletvekilleri, mülkive askeri erkân, memurlar, muhtarlar ve muhtarlık idareheyetleri şapka giyeceklerdir. Bunların dışında kalanyurttaşlarla ilgili değildir. Kadınlarla ilgili kıyafetdüzenlemesi yapılmamıştır. Bunu ısrarla AmanullahHan’ın kendisine de söylüyor.

“Teknik Yardım Anlaşması” için de AmanullahHan’ı korumak ve onun lehinde pozisyon almak üzereGeneral Kazım Orbay başkanlığında bir askeri heyetgönderiyor 1929 Ocak ayında. Bu askeri heyet,Amanullah Han’ın iktidardan uzaklaştırılmasından birgün önce Kabil’e yetişiyorlar. Zaten ertesi gün deAmanullah tahttan uzaklaştırılıyor. Vaziyete hâkimolamıyorlar. Şimdi bu heyet oraya gidiyor ve bunlaraverilen talimatın belgesi de el yazısı olarak Atatürk’eaittir. Bu talimatta diyor ki, Amanullah Han lehindedavranacaksınız. Kaç kişi gitti onu bilmiyorum ama buheyet, yeni Kral tarafından Rus uçağıyla Hindistantaraflarına gönderiliyor. Daha sonra da Türkiye’yedönüyorlar.

Atatürk, Afgan Konuğu onuruna verdiği ziyafettemazlum Asya milletlerinin emperyalizme karşımücadelesini anlatan ünlü söylevini okumuştur:

“Afgan milleti ile kökeni Orta Asya olan atalarımızarasındaki ilişkiler ve kardeşlik bağları çok eskidir.Tarihin silinmez sayfaları o ilişkilerin ebedi hatıraları iledoludur. (…).”

“Tarihin ne garip tecellileri, dünya olaylarının neanlamlı rastlantı ve benzeyişleri vardır. ZatıHükümdarları, 1919’da kahraman Afgan milletininbaşında olarak, Asya’nın ortasında, istiklal için

16

Prof. Dr. Hikmet Özdemir

Ekim 2017 • Sayı: 1

Page 12: ATATÜRK VE ASYA - avim.org.travim.org.tr/public/images/uploads/files/01-hikmet ozdemir.pdfTürkiye’sine Orta Asya ve Kafkasya şehirlerinden gelen Türk entelektüellerin tamamı

AVRASYA DÜNYASI

mücadeleye atılırken, biz de aynı tarihte, burada,Avrupa’nın doğusunda, bütün medeni dünyanın gözleriönünde, istiklal ve hürriyetimize vurulan darbeleregöğüslerimizi siper ederek dövüşüyorduk.”

“Size ve bize çektirilen bunca acı ve ıstıraplardan sözetmeye gerek yoktur. Yalnız, istiklal ve hürriyet aşığımilletler için o ıstırap anları, o ıstırap sebepleri, uyanıklıkvesilesi olmak üzere her zaman hatırlanmalıdır.”

“İstiklâl ve hürriyetlerini her ne pahasına ve her nekarşılığında olursa olsun, bozmaya ve kısmaya, asla hoşgöstermemek; istiklal ve hürriyetlerini tam anlamıyladokunulmaz kılmak ve bunun için gerekirse, sonferdinin, son damla kanını akıtarak, insanlık tarihinişanlı bir örnekle süslemek! İşte, istiklâl ve hürriyetingerçek anlamını, içerdiği manasını, yüksek kıymetiniözümsemiş milletler için temel ve hayati prensip…Ancak bu prensip uğrunda her türlü özveriyi, her anyerine getirmeye hazır ve güçlü bulunan milletlerdir ki,çağdaş dünyanın hürmet ve saygısına layık bir toplumolarak düşünülebilir. Afgan milleti ve Türk milleti bu ikikardeş millet, bu prensibin hakiki takipçileri olduklarınıfiilen ispat ettiler.”

“Afgan milleti ile Türk milletinin tarihi olan kardeşlikbağlarını sağlamlaştıran ve kuvvetlendiren başlıca sebebide her iki milletin şerefli varlıkları ve yüksek ülküleri içinistiklâl ve hürriyet prensibine aynı kuvvet ve imanlasarılmalarında aranmalıdır.”

“İstiklâl ve saygınlığını dünyaya tanıtmak değer vegücünde olan milletlerin, medeniyet yolunda da hızlı vebaşarılı adımlarla ilerlemek yetenekleri kabul edilmelidir.Gerçi bir toplumun, zamanla kökleşmiş örf ve âdet veduyguları ve görüşleri önemlidir. Bu itibarla toplumlar,girişimci bireyler üzerinde, adeta âmir ve hâkim bir etkiyaparlar. Fakat doğal yetenek ve hüneri ile gelişme veyükselmeyi elde etmiş milletler; medeniyetin bugünkügelişmelerinden etkilenmiş aydın evlatlarının yolgöstericiliği ile geçmişte kaçırdıkları fırsatların nedenolduğu gecikmeleri telâfi çaresini bulmakta gecikmezler.Bu konuda topluma iyi örnek olmanın etkili ve yararlıolduğunda şüphe yoktur. (…).”

“Geleceğin yüksek ufuklarında doğmaya başlayangüneş, asırlardan beri ıstırap çeken milletlerin talihidir!Bu talihin artık bir daha siyah bulutlara bürünmemesi,milletlerin ve onların önderlerinin gayretli çalışmasınave fedakarlığına bağlıdır. (…).”13

17

Atatürk ve Asya

October 2017 • No: 1

Page 13: ATATÜRK VE ASYA - avim.org.travim.org.tr/public/images/uploads/files/01-hikmet ozdemir.pdfTürkiye’sine Orta Asya ve Kafkasya şehirlerinden gelen Türk entelektüellerin tamamı

AVRASYA DÜNYASI

Şimdi bu konuşma yapılıyor. Ankara’daki bütünkordiplomatik de bunu dinliyor. İngiltere BüyükelçisiSir George Clerk, hani şu “büyük asker asil düşman” diyeAtatürk’e kırmızı ceylan derisinden bir “ÇanakkaleHarbi” kitabı hediye etmeyi akıl eden diplomat. GeorgeClerk raporunda izlenimlerini yazıyor: “Her ne kadar,diyor, Gazi hazretlerinin bu konuşmasını işte İngilterealeyhtarı bir şekilde değerlendirmişseler de BüyükelçiSuriç filan aslında hiç öyle değil. Onun İngiltere ile çokiyi ilişkisi var,” diyor. Bu da enteresan yani diplomatikalanda Ankara’daki büyükelçiler arasındaki farklıdeğerlendirmeler de bu rapora yansıyor. Ama belli kiAtatürk bu konuşmasıyla şunun farkında: Afganistan1850’lerden sonra 1930’lu yıllarda da muazzam birİngiliz-Rus çatışmasına sahne olmaktadır. Sonradan bumücadelede İngiltere’nin yerini Amerika BirleşikDevletleri alacaktır.

Demek istediğim şu, Atatürk Ruslar ve İngilizlerinarasında Afganistan üzerindeki müthiş mücadeleninfarkında. Tabii bunu da bir parantez olarak söylüyorumbiliyorsunuz onu da anmamız gerekir. Afganistan’daCemal Paşa var o sırada. Moskova’dan Cemal PaşaAfganistan’a gidiyor. Afganistan askeri danışmanı olarakçalışıyor. Afgan ordusu için bazı çalışmalarda bulunuyor.İlk defa Atatürk’e mektubu yazan da o zaten. Burayasubayları filan gönderin diye. Atatürk’ün yine el yazısıylaFevzi Çakmak’a yazdığı bir talimat var. Fevzi Çakmakbu talimat yazıldığında Genelkurmay Başkanı değil,Savunma Bakanı. Ona diyor ki buraya subaylar gönderinşunu yapın bunu yapın. Şu şu özelliklere sahip olsunlar.Eğer diyor orada Türk ve İslam aleyhinde bir yönetimgelecek olursa buna karşı nasıl mücadele etsinler? diyor.Orada aslında Atatürk bölgenin bir İngiliz-Rushegemonya alanı olduğunu çok iyi biliyor. Ama birşekilde orada Türk subaylarının aktif ve belirleyici roloynamasını istiyor. “Teknik Yardım Anlaşması”nın arkaplanında da 1920’de yazdığı bu ilk talimat var.

SADABAT PAKTI

Atatürk’ün Asya politikasında bölgesel anlamdaSadabat Paktının önemli bir yeri bulunmaktadır.Biliyorsunuz Sadabat Paktında dört hükümet taraftır;Irak, İran, Türkiye ve Afganistan hükümetleri. Tahran’da,Sadabat Sarayında imzalanıyor paktın antlaşması veprotokolleri okuduğunuzda ilginç bazı hükümlerbuluyorsunuz:

1937 yılında Türkiye, Milletler Cemiyetinde üyedirve yönetim kurulundadır, yani seçimle gelinen sandalyeTürkiye’dedir. Sadabat Paktının protokolünde şunuyazmışlar: Türkiye süresi dolduktan sonra MilletlerCemiyeti Yönetim Kuruluna İran’ın seçilmesi yönündepropaganda yapılacak. Yani Türkiye’nin yeri İran’abırakılacak. Eğer bu başarılı olmazsa ya da İran’ın da buişi yapmasından sonra tekrar Türkiye için bu sandalyetutulacak. Şimdi dikkat edin bir bölgesel Pakt’ta Atatürk,Avrupa’da bir başka ve hayli anlamlı bir dış politikahamlesinin planlamasını yapıyor. Bu aynı zamandaTürk-İran dostluğunu da güçlendirici bir bağdır. Irak’ıdikkate almamışlar, zayıftır, o sırada Afganistan’ındurumu da belki elverişli değil ama bu dört hükümetbunu imzalıyor. Bu enteresan geldi bana bir dış politikahamlesi olarak…

Ben bu konuşma için hazırlanırken Asya’ya yönelikfazla malzeme yok gibi bir bakış açısı bende vardı.Neden? Çünkü bizim bütün algılarımız batıya dönükalgılar oradan alıyoruz her şeyi. Fakat Atatürk’ünhamlelerine baktığınızda İran ile ilişkisi Afganistan ileolan ilişkisi. Eğer Sovyetler Birliği’nin kontrolünegeçmemiş olsaydı Azerbaycan, bağımsız olarak kalmışolsaydı Azerbaycan ile de muazzam bir ilişkimiz olacaktı,Gürcistan ile de. Hatta bağımsız olarak Ukrayna ile de.Ankara’yı ilk ziyaret edenlerden biri ünlü GeneralFrunze’dir biliyorsunuz. Ama tabii ki büyük fotoğraftaSovyetler Birliği ortaya çıktı. Atatürk onunla dailişkilerini çok sağlam bir zemine oturttu. BenAzerbaycan’da Bakü Devlet Üniversitesinde konuşurkende anlatmıştım.

Şimdi huzurunuzda bir kere daha tekrarlamakisterim.

18 Ekim 1921 günü Atatürk Ankara’da AzerbaycanElçiliğine bayrak çekme töreninde konuşurken şunlarısöylemiştir:

“Anadolu da, bütün Asya’nın bütün mazlum dünyasıda, zulüm dünyasına doğru ileri sürüldüğü bir vaziyettebulunmaktadır. Anadolu, bu savunmasıyla yalnız kendiyaşamına ait görevi ifa etmiyor, belki bütün mazlummilletlerin, bütün Doğu’nun davasıdır ve bunu sonaerdirinceye kadar Türkiye, kendisiyle beraber olan Doğumilletlerinin beraber yürüyeceğinden emindir.”14

Büyükelçi Abilov İzmir’de İktisat Kongresiaçılışından hemen önce ameliyat masasında can vermişve aynı gün bu sevimli Azerbaycan Türk’ü için mevlitokutulmuştur.15

Bilhassa Azerbaycan için söylüyorum çok hoşilişkileri vardı.

Azerbaycan Büyükelçisinin Cebeci semtindekiikametgahına bir yakın arkadaşının evine gider gibiheyecanla koşardı Atatürk…

18

Prof. Dr. Hikmet Özdemir

Ekim 2017 • Sayı: 1

“Afgan milleti ile Türk milletinin tarihiolan kardeşlik bağlarını sağlamlaştıran

ve kuvvetlendiren başlıca sebebi deher iki milletin şerefli varlıkları ve

yüksek ülküleri için istiklâl ve hürriyetprensibine aynı kuvvet ve imanla

sarılmalarında aranmalıdır.”

Page 14: ATATÜRK VE ASYA - avim.org.travim.org.tr/public/images/uploads/files/01-hikmet ozdemir.pdfTürkiye’sine Orta Asya ve Kafkasya şehirlerinden gelen Türk entelektüellerin tamamı

AVRASYA DÜNYASI

BİTİRİRKEN

Konuşmamın en başında Avrasya coğrafyasının Türkşehirlerinden İstanbul’a gelen Türk entelektüellerindenve onların Türkiye’ye olan etkilerinden söz etmiştim.

İzin verirseniz, 1920’li yılların başında Türkiye’denMoskova’ya öğrenim amacıyla giden Edirneli biröğrencinin (ve sonra seçkin bir Türk entelektüelinin)1959 yılındaki tarihi öngörüsüyle bitirmek istiyorum.

1922 yazında Moskova’daki Türk öğrencilerdenŞevket Süreyya (Aydemir) “Suyu Arayan Adam” adlıeserinde Moskova Çayı kıyısında büyük bir alanıkaplayan Asya halkları sergisini çarpıcı bir dilleanlatmıştır. Bu sergi hakikaten son derece görkemlidirve okurken tahayyül edilmesi bile büyük bir keyifvermektedir. Şevket Süreyya (Aydemir)’in bu destanieserinde bir yer vardır ki yazarın gelecek öngörüsühakkında olağanüstü diye sınıflandırılmayı tartışmasızhak etmektedir; şöyledir:

“Çin hakkında bir konferans serisini o günlerdetamamlamıştık. Konferansçı Çar hükûmetinin eskidiplomatlarından biriydi ve Çin’de çok bulunmuştu.Başında hâlâ yıpranmış, fakat kürklü bir palto taşıyordu.Bu konferanslar da bize çok şey öğretti.”

“Özet olarak, her şey onu gösteriyordu ki,önümüzdeki yüzyıl, belki de bir Çin yüzyılı olacaktı…Ve gerçek olan şuydu ki, Çin’de büyük bir dram, belkide çağımızın en büyük hadisesi cereyan ediyordu. Bumücadele görünüyordu ki, henüz başlamıştı ve

anlaşıldığına göre Çin masasında ancak bir Çinli’ninoturacağı ve son sözün bu Çinli’nin olacağı güne kadarsürüp gidecekti. Çinli’nin, yani kendi dili ve kendigücüyle kendisi için konuşacak bir Çin’in!...”

“Nitekim bugün [eserin ilk basımı 1959] hem Çinhem de artık Çin’in liderleri, dünya siyaset sahnesindedirve çağın akımı, dünya terazisini her gün biraz dahaÇin’in lehine ağır bastırır. (…).”16

Şimdi son bir soru:

Moskova’da öğrenim görmüş Türk entelektüeliŞevket Süreyya Aydemir’in 1959 yılındaki bu öngörüsühakikat oldu mu dersiniz?

19

Atatürk ve Asya

October 2017 • No: 1

1 F. Şayan Ulusan Şahin, “Rus-Japon Harbi (1904-1905)’ninOsmanlı İmparatorluğundaki Tesirleri,” Bilim Yolu, Sayı. 2(1999), 272-274.

2 Halide Edip Adıvar, Mor Salkımlı Ev (İstanbul: Can Yayınları):145.

3 Kemal Atatürk, Zabit ve Kumandan ile Hasb-ı Hâl (İstanbul:Türkiye İş Bankasi Kültür Yayınları, 2006), 15-16.

4 Yusuf Hikmet Bayur, Türkiye Devletinin Dış Siyasası (Ankara:Türk Tarih Kurumu, 2000-2001), 7-8

5 A.g.e., 64-65.

6 A.g.e., 27-129.

7 Hikmet Bayur, XX. Yüzyılda Türklüğün Tarih ve Acun SiyasasıÜzerindeki Etkileri (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1989), 358-359.

8 Aktaran: Hikmet Bayur, XX. Yüzyılda Türklüğün Tarih ve AcunSiyasası Üzerindeki Etkileri (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1989),364.

9 Hikmet Bayur, XX. Yüzyılda Türklüğün Tarih ve Acun SiyasasıÜzerindeki Etkileri (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1989), 347.

10 Bilâl N. Şimşir, Atatürk ve Afganistan (Ankara: ASAM, AvrasyaStratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, 2002).

11 Atatürk’ ün Milli Dış Politikası (Ankara: Kültür BakanlığıYayınları, 1992), Cilt I, 218-219.

12 Mahmut H. Şakiroğlu, “Ord. Prof. Y. Hikmet Bayur 1891-1980,”in Ord. Prof. Yusuf Hikmet Bayur’a Armağan (Ankara: Türk TarihKurumu Y., 1985): 2-3.

13 Mustafa Kemal Atatürk,  Atatürk’ün Not Defterleri, vol. 11(Ankara: Genelkurmay ATASE Y., 2009), 27-29.

14 Orhan Koloğlu, Türk-Arap İlişkileri Tarihi (Kadıköy, İstanbul:Tarihçi Kitabevi, 2017), 343.

15 Kâzim Karabekir, Günlükler, C. 2 (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları,2009), 849-850.

16 Şevket Süreyya Aydemir, Suyu arayan adam (İstanbul: RemziKitabevi, 1987), 246-250 ve 280.

Sonnotlar

“Anadolu da bütün Asya’nın bütünmazlum dünyası da zulüm dünyasına

doğru ileri sürüldüğü bir vaziyettebulunmaktadır. Anadolu, bu

savunmasıyla yalnız kendi yaşamınaait görevi ifa etmiyor, belki bütün

mazlum milletlerin, bütün Doğu’nundavasıdır ve bunu sona erdirinceye

kadar Türkiye, kendisiyle beraber olanDoğu milletlerinin beraberyürüyeceğinden emindir.”