din egitiminde motivasyon verimlilikisamveri.org/pdfdrg/d256439/2017/2017_asikn.pdf · din...
TRANSCRIPT
• . DIN
EGiTiMiNDE •
MOTIVASYON ve • • •
VERIMLILIK SEMPOZYUMU
. 14-15 MAYIS 2016
DiN EGiTiMi NDE MOTiVASYON VE VERiMLiLiK SEMPOZYUMU
ISBN 97 8-605-82626-0-7
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik Sempozyumu kitabı Balıkesir Büyükşehir Belediyesi adına
imtiyaz Sahibi Ahmet Edip Uğur
Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Başkanı
Editörler Doç. Dr. Mehmet Bahçekapılı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Özkan
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Ali Çanakcı Yrd. Doç. Dr. Safinaz Asri
Hazırlayan
Şaban Akkol & irfan Sarıgül & Derya Solak
Yayına Hazırlayan
Balıkesir Büyükşehir Belediyesi
Dizgi ve Mizanpaj Mehmet Bahçekapı lı & Safinaz Asri
Kapak Tasarım Rukiye Yasemin Eroğlu
Baskı
Petek Ofset
Haberleşme
Tel: O (26S) 244 76 76 1 ı~ 36 1 Fa.ks: O (i6~) 239 13 70
Adres Eski Kuyumcular Mah. Mekik Sokak No:25, BALIKESiR
Basım
Ba l ıkesir 2017
Bu kitap, 14-15 Mayıs 2016 tarihinde Balıkesir'de gerçekıe~tlrllen Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik Sempoıyumunda sunulan bildiri ve konuşmaların, gözden geçirilmiş ve geni~letilmiş verslyonudur. Bu eserde yeralan çalışmaların ve konuşmalarda ileri s~rOien gönO~Ierin dil ve bilimsel sorumluluğu sahiplerine aittir.
~ BA~~KESi.R r:E!!r'1 BUYUKSEHIR ~ B E L E-0 (y E S 1
© 2016 Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınlan/Eğitim-1. Bu kitabın tüm yayın haklan Balıkesir
Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş.'ye aittir. Yayıncının yazılı izni olmadan hiçbir şekilde kısmen veya tamamen çoğaltılamaz.
ll
HZ. PEYGAMBERiN EGiTiM MODEliNDE MOTiVASYON
Bismillahirrahmanirrahim.
Sayın dinleyenlerim, Sevgili kardeşlerim.
Prof. Dr. Nevzat AŞlK E-mail: [email protected]. tr
Dokuz Eylül Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
Ben sözlerime Allah'a hamd, sevgili peygamberimize salat ve selam ederek,
hepinizi sevgi ve saygı ile selamiayarak başlamak istiyorum.
Efendim, beni bu sempozyuma sekreterya, konuşma yapmak üzere telefonla
davet etti. Ben de kendilerine sempozyumun adını sordum. işte gördüğünüz
hususlardan bahsettiler. Hangi konu ile katılacağım deyince Ahmet Ali Çanakçı
kardeşimiz bana, hadis anabilim dalı öğretim üyesi olmam hasebiyle, "Hz
Peygamberin eğitim modelinde motivasyon" gibi bir konunun olabileceğini söyledi.
Bunun üzerine ben de tamam dedim. Konu üzerinde bir süre düşündükten sonra
motivasyon kelimesinden hareketle kaynak taraması yaptım, bu motivasyon nedir, ne
demektir diye ilgili kitaplara baktım. Motivasyon, en genel anlamda insanları eğitim
ve öğretimde amacına ulaştırmak için güdülemektir. Bu çerçeveden bakılınca Hz.
Peygamberin hayatının insanları, sahabe dediğimiz arkadaşlarını motive etmekle
geçtiğini görürüz. Bir bakıma onun işi ashabını motive etmekti.
Değerli kardeşlerim!
Beni burada davet ettikleri için sempozyum düzenleme komitesine teşekkür
ediyorum. Ancak bu sempozyumun benim için en güzel karşımda bulunan arkadaşlar,
aynı mesleği yaptığımız din görevlileri, Kuran Kursu öğreticileri, din kültürü ve ahlak
bilgisi öğretmenleri, meslek dersleri öğretmenleri ile bir arada bulunmaktır. Biz tüm
arkadaşlarla birlikte çalışmaktan mutluyum ve bunun için duyduğum memnuniyetim i
ayrıca ifade ediyorum. Peygamberimizin iki hadis-i şerifinde kendisini şöyle tanımlar:
Ben öğretmenim, ben bir imamım. imam burada aynı zamanda idarecilik görevini
üstlenen kişi demektir. Ama unutmayalım ki ömür boyu Peygamber Efendimiz namazı
kendisi kıldırmıştır yani mescitteki imamlığı kendisi yapmıştır. Bayram ve Cuma
namazlarını da· mescidin dışında kendisi kıldırmıştır ve hutbelerini bizzat kendisi
okumuştur. ikinci bir nokta değerli arkadaşlar, Peygamberimiz bu "ene imamün ve
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
ene muallimün" kelimelerini birkaç defa kullanmıştır. Mesela bir gün Mescid-i
Nebevi'de bir tanesi zikir yapan bir tanesi de ilim yapan iki gurupla karşılaşır, her
ikisine de Şöyle bir bakar ve her iki grup için de hayır üzereler der. Zikir edenler için
bunlar dua ediyorlar, Allah dilerse verir dilemezse vermez, buyurur. Ama ilim
yapanlara dönerek bunlar, neticede mutlaka bir şey öğrenecekler, der. "~ .-.~.~Wl"
Ben öğretmen olarak gönderildim diyerek, onların yanına oturuyor, yani arkadaşlar,
Hz. Peygamber ilim yapanların yanına oturmayı tercih ediyor.
Efendim! Bakınız, P~ygamber Efendimiz (s.a.v.} "ilim" kelimesini birçok yerde
kullanmaktadır. Örneğin, "•~<I...J....~.fi!J 1.l.W...Jil..b.b....~~ Y..iı1 t:.ı"' Yani, "Allah
beni problem çıkaran ve zorlayan problemli bir kimse olarak göndermedi lakin beni
kolaylaştıran bir öğretmen olarak gönderdi" diyor. Yine "Muallim" kelimesini burada
hangi amaçla kullanıyor. Gerçekten de Peygamberimiz (s.a.v.) kendileri cemaatine
Mescid-i Nebevi'de namaz kıldınrken aynen şu durumdaydı. Peygamberimiz Muallim,
yani o bir öğretmen, cemaati onun öğrencileri; Peygamberimiz bir baba, cemaati
onun çocukları, evlatları gibiydi. Peygamberimiz bir doktor, onlar da onun hastaları
gibiydi. Yani Peygamberimiz ile sahabeleri arasında büyük bir iletişim vardı.
Peygamber Efendimizin ağzından çıkan sözleri ve fiilieri dinliyor, aynen
uyguluyorlardı.
Sevgili kardeşlerim!
Siz öğretmensin iz ve din görevlisisin iz, Biz imam Hatip'te öğrenciyken o zaman
bir kitap vardı. Beyaz Zambaklar. Ülkesi Finlandiya. Bu kitap birkaç defa Milli Eğitim
Bakanlığı aracılığı ile basıldı. Eğer bu kitaba bir göz atacak olursanız şunu görürsünüz.
Finlandiya'da Finlandiya'yı kurtaranlar rahipler ve öğretmenlerdir. Onların verdiği bu
mücadelenin konuşmalarını kitapta dinler ve görürsünüz. Din görevlileri ile rahipler
ve öğretmenierin işbirliklerine tanık olursunuz. Bugün bizim iki önemli zamanımız var
biliyorsunuz. Biri ilkokul öğretmenliğinden üniversite hocalığına olan kademe, diğeri
de cami imam hatipliğinden Diyanet işleri Başkanlığına kadar olan kademedir. Yani
Bizler imam Hatip'te okurken bizim ilkokul öğretmeni olma şansımız bile yoktu. Yüzde
bir ihtimal dahi böyle bir şey yoktu yani. O dönemki zihniyet bizim öğretmen
olmamıza imkan tanımıyor sadece imamlık yapmamıza izin veriyordu. Allaha hamd
olsun bugün imam hatipten mezun olanlara her kapı açıldı.
Unutmayın ki ilim rütbesi, bilgi rütbesi rütbelerin en büyüğüdür. Cenab-ı Hak
bize bu ilim rütbesini nasip eyledi. Ve Kuranı Kerim'de şöyle bir ayet var hepiniz
biliyorsunuz: "Rabbim ilmimi artır ... " Bunu Peygamberimize söylüyor Allah. "De ki: Ey
396
Aşık, Hz. Peygamber'in E~itim Modelinde Motivasyon
peygamber ilmimi artır de." Arkadaşlar Kuranı Kerim'de malımı artır, mülkümü artır,
çocuklarımı artır, evim i artır diye bir ifade yok. ilmimi artır kelimesi var.
Şimdi değerli kardeşlerimi
·Hz. Peygamber yaşadığı toplumu ~asıl motive etmiş ki ashabı dindar kimseler
~lmuşlar, Kuranı Kerim onları övmüş, Peygamber Efendimiz ·anları övmüş Aslında bu
ge~çekleşmesi çok kolay olan bir durum değil. Çünkü sabahleyin de hocalarımızdan
birisi söyledi. Ortadoğu uzmanı yabancı bir tarihçinin de ifade ettiği üzere dünya,
hiçbir zaman Hz. Peygamberin geldiği zaman ki kadar kötü ve problemli olmamıştır.
insanlık daha Herisi olmayan bir vahşet çizgisini yaşamıştır. Ama bu insanlar,
Peygamberimizin ashabı olduktan, onu yakından tanıdıktan sonra bir bakıyorsunuz ki
bir derece daha ötesi olmayan medeniyet çizgisine, ilim çizgisine ulaşmışlar.
Malumunuz Hz. Peygamber öldürtülmek istenince en akıllısı Ömer, ben öldürürüm
demiştir. Ama daha sonra Hz. Ömer'in ne olduğunu siz daha iyi biliyorsunuz. Bu,
Peygamberimizin motivasyon konusundaki başarısıdır. O dönemde toplum tamamen
kabile merkezli olup ve aynen şöyle çalışmaktadır: Bizim kabileden olanın zalimi adil,
karşı kabileden olanın adili zalimdir. Bizim kabileden olanın yalanı doğru, bizim
kabileden olmayanın karşı kabileden olanın doğrusu yalandır. Bizim kabileden olanın
çirkini güzel, karşı kabilenin güzeli çirkindir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) geldikten
ve nebevi irşadı yaptıktan sonra herşey mescid merkezli olacak, eğitim-öğretim,
diplomasi, mescit merkezli yapılacaktır. Hz. Peygamber döneminde tüm işler mescit
merkezli yapılmaya baş l adığı andan itibaren toplum Kur'an merkezli, peygamber
merkezli toplum haline gelecektir. O toplumda artık inen ayetler, öncekinin aksine
adaletten, kendinizin ana babanızın aleyhine bile olsa doğru şahitlikten, yalancı
olmamaktan, bahsedecektir. Kur'an-ı Kerim bu bağlamda "doğruluktan ayrılmayın"
uyarısında bulunacaktır
Peygamber Efendimizin döneminde tüm toplum onun etrafında oluşmuş,
değişim ve dönüşün buradan onun bize örnekliliğinde gerçekleşmiştir. Toplumu
oluşturan kesimler içerisinde köleler ve cariyeler ile kadınların dikkate alınmadığı
hatta adının olmadığı bir anlayışa karşı Hz. Peygamber, köle de kadın da cariye de bir
insandır, dediği zaman yer yerinden oynuyor. Bu durumu yakından ve ayrıntılı bir
şeki lde ile aldığımızda insan hayretler içinde ka l ıyor, esas inkılabın orada o topluma
yapıldığını söylemekten kendini alamıyor. Mesela Rasulullah bahsedilen köle ve
cariyeler için, sakın diyor onlara kölem, cariyem demeyin, kızım deyin, oğlum deyin,
yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, fazla yük yüklemeyin, eğer yükleyecek
olursanız yardım edin, buyuruyor. Şimdi insan yerine konulmayan bu kişilere Hz
Peygamberin bu tavrını inkılap dışında nasıl değerlendirebiliriz? Rasulullah bu tavrını
397
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
sadece sözle ifade etmiyor, bizzat uygulamalarında da gösteriyor. Nitekim bir gün Ebu
Zer ile birlikte pazara giderken ikisinin de üzerinde aynı elbise olduğunu görenler
yolda niye sizin ikinizin özerinde de aynı elbise var? diye soruyorlar. Bu sorunun
üzerine orada bulunan birisi: ben demedim mi size bu adam bir gün bizi köleler ile
aynı sofraya oturtacak diye diyor. Sabahleyin burada bir arkadaşımız bahsetti. Ebu
Cehil ile Hz. Peygamber arasında söyle bir diyalog geçiyor. Ebu Cehil, müslüman
olduğum zaman bir ayrıcalığım olacak mı? diye soruyor. Hayır diyor peygamber. Yani
ben diyor bunlarla aynı safta mı namaz kılacağım? Evet. Aynı sofraya mı oturacağım?
Evet. Niye Müslüman olayım ki o zaman. Bunun üzerine Rasulullah sen bilirsin diyor.
Yani. sevgili kardeşlerim cahiliye toplumu dediğimiz bu insanların kurtuluşu Peygamberimizin elinde oluyor. Hz Ömer daha sonra kadınlar ile ilgili olarak şu
cümleyi söylüyor. Biz kadınları cahiliye döneminde dikkate almazdık. Ama ayeti
kerimeler inmeye başladı. Bir de baktık ki kadınların erkekler üzerinde hakları varmış
diyor.
Yukarıda anlatılanlara rağmen Peygamber Efendimizi toplumun algılaması çok
sıkıntılı oluyor. Aslında burada ana problemin onların peygamber algılarında
olduğunu görüyoruz. Yani Peygamberimiz geldiğinde Allah ResOiü (s.a.v.) bu ne biçim
peygamber, yemek yiyor, sokaklarda yürüyor, bunun ayaklarından yere değmemesi,
uçması, hazinelerinin yanında olması, Rüzgar estirmesi gerekmiyor mu, deniliyor.
Kuranı Kerim bu ifadeler karşısında Hazreti Peygambere: Ey peygamber kendini
tanıtırken doğru tanıt, rüzgar estiremeyeceğini, yağmur yağdıramayacağını,
hazinelerin yanında olmadığını, sadece onların mürşidi ve peygamberi olarak
gönderildiğini söyle buyuruyor. Hz Peygamber de doğru tanınmasının kolay
olmadığını biliyor, yanlış anlayışların önüne geçmek için; sakın ola Hristiyanların isa'ya
Yahudilerin Musa'ya yaptıkları gibi bana uluhiyet atfetmeyin, tanrı kategorisine
sokmayın, bu tür şeyler hissederek ayağa ka lkmayın, beni üzerinde bulunduğum
çizginin üzerine çıkarmayın uyarısında bulunuyordu. En şereflimizsin, en
onurlumuzsun şeklinde ifadeler kullandıklarında sözünüzü söyleyin ama bana böyle
aşırı saygı göstermeyin, aşırı ifadeler kullanarak şeytana alet olmayın ya da şeytan sizi
kendisine alet etmesin ifadelerini kullanıyordu
Değerli kardeşlerim!
Ashab bulundukları dini inanç noktasından öteye geçmek için bazı şeyler
başlatmaya başladılar ama peygamberimiz onaylamadı. Çok affedersiniz, dini daha
fazla yaşayabilmek için biz kendimizi kısırlaştıracağız, dediler. Peygamber Efendimiz
(s.a.v.) onlara; siz beni örnek almıyor musunuz, ben size örnek değil miyim? ifadesini
kullandı. Bu kişileri daha normal ve yaşanabilir bir düşüneeye getirmek yani aileleri
398
Aşık, Hz. Peygamber'in· Egitim Modelinde Motivasyon
imar etmek için evlerine uğramayan, kendilerini kısırlaştırmak isteyen bu kimselere
çok büyük gayretler sarf etmiştir. Onları motive etmeye çalışmış ama bir defa bu çok
zor olmuştur. Şunu da öncelikle ifade etmek istiyorum. Hepimiz mutlaka
Peygamberimizin hayatında bulunan hikmet ve n ebilik amacını öğrenmek için kitaplar
okumal.ıyız. Peygamberimize ve onun hayatına bakmadan kendimizi, ailemizi,
çevremizi ve ülkemizi hatta insanlığı bile algılamamız çok mümkün değildir. Hz.
Peygamberin hayatı, satır satır, nokta nokta peygamber olarak, öğretmen olarak,
imam olarak öğretim görevlisi olarak ele alınmalıdır. Çünkü bu tanıma, herbirimizin
boynunun borcudur, diye düşünüyorum. Okul ve hac için Medine'ye gidenler bazen
bana hocam biz gidiyoruz bir isteğiniz var mı, selam söyleyelim mi diye soruyorlar.
Ben de onlara bir siyer kitabı alın elinize, bir bakın, okuyun, oraya bazı şeyleri
öğrenmiş olarak gidin, orayı öğrendiklerinizden hareketle değerlendirin diyorum. Son
zamanlarda umreye çok gidenleriniz var, bir tanesi bana öğrendiği muhacir
kelimesinden hareketle mücahit olmaya gidiyorum, dedi. Oysa Peygamberimize
muhacir olmak Medine'ye gitmek, ensar olmak da Medine'de oturmak değildir. Şunu
önemle söylüyorum; Hz Peygamber'e komşu olmak onun ahlakına komşu olmak
demektir. Komşuluk ilişkilerine, ana-baba ilişkilerine, akraba ilişkilerine, birlikte
yaşama ilişkilerine, kültürüne ve özelliklerine, öğrenci-öğretmen ilişkilerine, cemaat
imam ilişkilerine, aynı mahallede, aynı aidiyet duygusu içerisinde bulunduğu
kimselerle olan ilişkilerine dikkat etmektir. Bu fevkalade önemlidir. Bir hadiste Hz.
Peygamber: Bir insan çocukları ve akrabaları ile dargın olan kişi 100 defa da umreye
gitse bundan bir sevap beklemesin, diyor. Çünkü yukarıda belirttiği m hususlar bizlere
tarzdır. Bunu kesin bir dille ifade etmiş olalım.
Hz. Peygamber mescitte sohbet halkaları yapıyor. Yani namaz kıldırdıktan
sonra, özellikle sabah namazlarında, bir şey söyleyecekse hemen çıkmıyor, cemaate
doğru dönüyor ve orada cemaat hemen halka söylemek istediklerini söylüyor,
sorularını alıyor, onları ve rüyalarını dinliyor. Sonra herkesin problemleri için çözüm
önerileri getiriyor. Fakat burada Peygamberimizin problem çözme noktasında farklı
bir konumu olduğu ve fevkalade hassas olduğu unutulmamalıdır. Bu problemlerden
bir tanesi şöyledir: Bir kişi geliyor ve Ya Resulallah benim bir bebeği m oldu ama bana
benzemiyor, diyor. Peygamberimiz onu alıyor, kenara çekiyor ve sen ne iş yapıyorsun?
diye soruyor. O da ben çobanım, diye cevap veriyor. Develerin mi var, diye soruyor.
Evet, diye cevap veriyor. Yavruları var mı develerin? diye soruyor. Var diye cevap
veriyor. Hangi renktedir? diye soruyor. Şu renktedir, şeklinde cevap veriyor. Onların
anne babaları hangi renktir? diye soruyor. Renklerini söylüyor. Onlar birbirlerine
benziyor mu? diye soruyor. Ben deve uzmanıyım, yavrular atalarından birinin
damarını çekmiş olabilir diye cevap veriyor. Peki, senin çocuğun anne-babalarından
399
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
atalarının birinin damarına çekmiş olamaz mı, diye karşılık veriyor. Problemi karı -koca
iki taraf için de problem olmayacak şekilde peygamberane bir yaklaşımla çözüyor.
Buradaki Rasulullahın mesajı motivasyon değil midir? Yine bir kişi geliyor, iki rekat
namaz kılıyor, ilk defa mescide gelmiş bir bedevi bu. Sonra ellerini açıyor ve Allah' ı m
bana, Muhammed'erahmet et, başkasına etme diyor. Peygamberimiz ona dönüyor
ve diyor ki sen Allah'ın geniş rahmetini daralttın, bu şekilde dua etme ikazında
bulunuyor. Bedevi, peki ya nasıl dua edeyim? diye soruyor. Hz. Peygamber, bana,
Muhammed' e ve herkese şeklinde yap diye cevap veriyor. Sonra bedevi kalkıyor ve
çok özür diliyor. Çok bildiğimiz bir hadiste malumunuz yine bir başka bedevi mescidin
içerisine küçük abdestini bozmaya başlıyor, ashap üzerine çullanıyor, dövecekler.
Rasulullah onları uyarıyor, bırakın işini bitirsin diyor ve dokunmuyor. işini bitirdikten
sonra peygamberimiz onu kenara çekiyor, mescit ile ilgili bilgi veriyor. O da üzülüyor,
bilmiyordum, bir daha yapmam diyor. Rasulullah bu davranış karşısında önce bu kişi
köyden gelen birisi, çadırda yaşıyor, böyle bir ihtiyacı olduğu zaman ihtiyacını çadırın
içerisinde gidilebiliyor, şeklinde düşünerek anlayışla yaklaşıyor. Yani onu kazanmayı
temel ilke olarak benimsiyor. Eğer ashabı Hz. Peygamber durdurmasa idi bir daha o
kimsenin mescide gelmesi mümkün olmazdı. Şimdi zaman zaman bizlerin yaptığı gibi,
1997 senesinde Hristiyan, Müslüman karışık bir guruba gençler arka tarafa geçsin diye
bağırdı. Bunun üzerine camide ne kadar genç varsa teravih namazında çıktı ve gitti.
Ertesi gün yan tarafta, cemaatten ayrı bir yerde, teravih namazını kılmaya başladı l ar.
Peygamberimiz sadece camiye bevl eden kişiyi değil ona öfke ile yönelen kişileri de
· eğitmeye çalıştı ve onlara şu cümleyi söyledi: Sizler kolaylaştıncılar olarak
gönderdiğiniz, zorlaştırıcı olarak gönderilmediniz.
Değerli arkadaşlarım!
Mescid-i Nebevi de o dönemde eğitim için açılan ehl-i suffe vardı. Bunlar
biliyorsunuz sayıları 90 ile 400 arasında değişen Peygamber Efendimizin talebeleri idi.
Peygamberimiz bunlarla yakından ilgileniyordu. Bu kişilere Kur'an eğitimi yanında
farklı alanlarda da eğitim veriyordu Mesela onlara birlikte olunan ortamlarda nasıl
davranmaları gerektiğini öğretirken bağırmamaları ve uyuyanları uyandırmamaları
konusunda uyarılarda bulunuyordu. Bir hadiste sahabe bu durumu söyle anlatıyor:
Peygamberimiz sabah namazından sonra geldi, Uyanık olanın duyacağı uyuyanın
uyanmayacağı bir ses tonu ile selam verdi. Bugün bizim için ne kadar ibretlik bir
durum. Suffa'da öğrenciler bir müddet kalıyor, islam'la ilgili temel esasların öğreniyor,
sonra görevli olarak dışarıya gönderiliyor. Ama dışarı gönderilirken onlara şu cümle
söyleniyor: Burada öğrendiklerinizi ailelerinize öğretin, kabilenize öğretin ama
kolaylaştırın zorlaştırmayın, müjdeleyin ürkütmeyin nefret ettirmeyin. Ürkütmeyin
kelimesi bana göre çok önemli. Çünkü camiye bir imam geliyor ya da sınıfın birine bir
400
Aşık, Hz. Peygamber'in Eğitim Modelinde Motivasyon
öğretmen geliyor. Önce hoca, öğretmen hitap ettiği kitle ile tanışılacak ilk kez iletişime
geçilecek. Bakınız arkadaşlar, Hiç unutmuyorum 1 dönem bize bir hoca geldi, ilk ders
sonrası sınıftan çıktı, özür dileyerek söylüyorum, Nevzat Bey, hep molozlar bu sınıfa
toplanmış, dedi. Bunun üzerine, hoca m bu çocuklar moloz olamaz, onlar 4 sene 5 sene
burada oturacaklar, seni beni, kılığımı;!ı kıyafetimizi, konuşmamızı, insanlığımızı,
çömertliğimizi görecekler zamanı geldiğinde tornadan çıkmış gibi buradan çıkacaklar,
deçlim. Bana sen çok hüsnüniyet sahibisin, dedi. Şimdi size soruyorum: Hitap ettiğimiz
kitle bizim için bulundukları yerlere gelmiş iken bizim hüsnüniyet sahibi olmaktan
başka bir şansımız var mı? Aynen hazreti peygamber ile cemaati gibi onlar da bizim
talebelerimiz değil mi? Bakın arkadaşlar peygamberimiz Muaz b. Cebel'i Yemen'e
gönderirken şöyle söylüyor: Kolaylaştırın, zorlaştırmayın, müjdeleyin ürkütmeyin,
uyumlu olun, ihtilaf çıkarmayın. Arkadaşlar bu bizim için fevkalade önemlidir. Çünkü
söylediği dışında davranarak çıkaran sahabileri Peygamberimiz azarlamıştır. Mesela
Muaz b. Cebel Peygamberimizin en önemli müçtehitleri arasındadır. Sevdeoğullarında
baskın duruma gelen Muaz geç vakit gelir, uzun uzun okur, yan taraftakilerden bir
tanesi de dayanamaz namazı bırakır gider. Bunun üzerine bazıları Muaz b. Cebel'e
gider ve namaz kıldınrken bir gencin kenara çekilip ayrıca namaz kıldığını haber verir.
Muaz b. Cebel kızarak, o münafıktır, der. Bunun üzerine ismi hadiste Selim olarak
bahsedilen bu kişi Hz. Peygambere gider ve şöyle der: YaRasulallah benim hakkımda
Muaz münafık demiş. Geç vakit, uzun kıldırıyor, Fakirim. deveyle su çekip satarak
çocuklarımın geçimini sağlıyorum, onun namaz kıldırışına dayanamadım kenarda
namaz kıldım, der. Muaz daha karşıdan gelirken Hz. Peygamber, Muaz sen fitneci
misin? Ne yapmak istiyorsun? diye kızar. Hadis şerh kitaplarında bu olayı anlattıktan
sonra fitnetü'l-imam, öğretmenin ve imarnın fıtnesi diye başlık atmışlar. Eğer baştaki
bir kimseden fitne çıkarsa bu bütün toplumu sarar. Yani anneden, babadan,
öğretmenden, hele hele camiden çıkarsa fitne, bunun telafisi mümkün değildir.
Önemine binaen Hz Peygamber (s.a.v.} bu konuda bizi sert bir dille uyarmıştır.
Hanımlar ve kendileri ile çok yakından ilgilenen Peygamberimize gelip özel ders
istemişler, Peygamber Efendimiz onlara vakit ayırmış, Mescid-i Nebevi'de dersler
vermiştir. Bu kadınlar Rasulullah'a o kadar mahrem sorular sormuşlardır ki Hz Ayşe
ensar hanımlarının utanma duyguları her şeyi sormalarına engel olmuyor, ifadesini
kullanmıştır.
Sabah namazı ile ilgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.); ben 60 küsur ayet birinci
rekatta okurum, ikinci rekatta ona yakın okumak isterim ama bir çocuğun ağlama
sesini duyarım, annesine meşakkat vermemesi okumamı kısa tutarak selam veririm,
buyurur. Hz. Peygamber, çocuklara özellikle bir kız çocuklarına verdiği önemle ilgili o
kadar çok örnek verebilirim ki şu an vaktimiz yok. Ama kız çocukları ile ilgili su hadisi
401
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
aktarmak isterim. Peygamberimize ashaptan biri oğlan çocuğu ile geliyor otururken
oğlunu öpüp kucağına alıyor. Bunun üzerine Rasulullah: Bu senin oğlun bu da senin
kızın ise neden onu da alıp yanına oturmadın? diye uyarıda bulunur.
Sahabe döneminde imamlardan ve öğreticilerden cemaat ile geçinemeyen,
onlara problem çıkaran kimseler vardır. Peygamberirı:ıiz onlar için; sizin içinizde
cemaati camiden kovanlar var, sizin içinizde insanları ibadetten nefret ettirenler var,
ifadesini kul l anıyor. ·
Değerli kardeşlerim!
Mescidi Nebevi'de o dönem eğlenceler, öğretim yapılıyor, sorular
cevaplandırılıyor. Çok enteresandır Hamidullah'ın bir şiirinde şöyle bir tespitti var. Hz.
Peygamber Hıristiyanlara Siz ibadet ederseniz değil mi? Diye sormuş. Onlar evet
cevabı verince şuraya bir kilise yapın da gelip gittikçe ibadet edersiniz, buyurmuştur.
Şimdi Hz. Peygamberdeki motivasyon ile bizdeki karşılaştırıldığında birbirleri ile çok
ilişkili olmadıkları görülmektedir.
Sevgili Peygamberimiz ashab-ı suffedeki talebeler mescitte otururken geliyor ·
ve şöyle diyor: Mescitte bulunan herkes Allah'ın misafiri, mescid Allah'ın evi, ben de
Allah adına buraya gelen misafirlere karşı görevli Peygamberim. Bu nedenle her imam
~ardeşimiz Beytullah'ta Allah'ın evinde olduğu gibi dünyanın her yerindeki camile(de
de güleryüz ile karşılayıp uğurlama k durumundadır. Peygamberimiz de baskı yok yani
sahabeyi karşı baskı yok ama korku yok
Kardeşlerim!
Din baştan aşağıya kolaylıktır. Dini zorlaştıran kitaplardır. Dini zorlaştıran
hocalardır. Almanya'da bir hanım Müslüman olmuş. Lütfen dikkat edin. Bu Hanım ·
namaz kılacak, imama gelmiş, ben de namaz kılacağım, secde ve rükGu kastederek
aynen sizin gibi yatıyorum kalkıyorum, demiş. Bun~n üzerine imam, bir dakika bu
olmaz bakıyorum ilmihale namazın sünneti 33, demiş. Kadın, o zaman ben bununla
başa çıkamam hadi Allahaısmarladık diyerek oradan ayrılmış. Yukarıda çok uzatmak
istemedim Muaz b. Cebel ile sorun yaşayan Selim, savaşta şehit olmuş.
Peygamberimiz Muaz'a karşılaştığı zamanlarda; Sen yalancı çıktın ama o doğrucu çıktı
diyormuş. Selim'e Muaz'ı şikayet ettiği zaman diyor ki sen namazda ne okuyorsun?
diye soruyor. Selim: Ben bir Fatiha Suresini bilirim yarım yamalak, onu okuyorum, diye
cevap veriyor. Rasulullah yeter, kafidir, diyor. Arkadaşlar, daha sonraki yıllarda Fatiha
Suresi ile namaz kılınır mı diye fıkıh kitapları o kadar uzun yazmış ki.
402
Aşı k, Hz. Peygamber'in Eğitim Modelinde Motivasyon
Kolaylık başlı başına bir konudur. Peygamberimizde katiyen zorlaştırmak
yoktur. Yani ben bu konuya burada ayrıca girmek istemiyorum ama arkadaşlarımızın
bunu açıkça bilmiş olmaları önemlidir. Peygamberimiz cahiliye döneminden gelen o
insanlara o kadar ilgi gösteriyor ki onları rahatlatmak için: Ben güneşin altında
kurumu·ş et parçası yiyen bir kadının çocuğuyum, ben aranızdan birisiyim, çekinmeyin
b~nden, ben kral değilim, buyuruyor. Çevresindekiler ona iltifat etmeye çalışıyor, O
ben el etek öptürmüyorum, diyor Kızına ziyarete gittiğinde kızı elini öpermiş
babasının, peygamber (babası) onun ayaklarını öpermiş.
Peygamberimiz putperestlikten kurtarıp tevhit inancının yerleştirmeye çalıştığı
bu insanların insana tapmasından korkuyor. Peygamberi kullanarak, Kuran'ı
kullanarak insanların köle l eştirilmesi nden korkuyor. Kabe'yi tavaf ediyor ediyor sonra
Ka be' ye dönüyor ve diyor ki: Ey Ka be ne kadar güzelsin, ne kadar hoşsun, Peygamberi
yaşatan Allah'a Yeminle söylüyorum bir müminin kutsallığı, bir müminin değeri senin
değerinden daha fazladır. Yani bir insanın değeri Kabe'nin diğerinden daha fazladır.
Katir, putperest bile olsa insan kutsal bir kutsal varl ıktır diyor, Hz. Ömer. Yani
arkadaşımız önce insan, komşumuz önce insan. köylümüz önce insan, kim olursa olsun
önce insan. Siz Allah'a yardım ederseniz Allah'ta size yardım edecektir. insana yardım
ederseniz, insana hizmet ederseniz Allah da size yardım eder. Peygamberimiz bunu
açıklarken; siz birbirinize yardım ettiğiniz sürece Allah sizden yardımını
kesmeyecektir, buyuruyor. Biz bugün birbirimize yardım etmiş olsak müslümanların
hali böyle mi olur? Ortadoğu'nun hali böyle mi olur? Annemiz ile babamız ile
akrabamız ile çoluk çocuğumuz ile ilişkimizi devam ettirirsek, yani bu bencillikten,
enaniyetten kurtulsak her şey daha farklı olacaktır.
Ben yıllar önce Hasan Basri Çantay hocanın 40 hadis eserinde bir hadis gördüm.
Orada; sadakanın en faziletiisi sana karşı içinde düşmanlık hissi besleyen akrabaya
verilen sadakadır, deniliyor. Peygamber Efendimiz sana kötülük besleyen akrabana
sadaka ver, hediye ver, onunla iletişim kur, diyerek motivasyona vurgu yapıyor. Çünkü
insanın içindeki kıskançlık duygusunu yangın bacayı sarmadan söndürüyor.
Günümüzde aynı kurumdaki hatta aynı ailedeki insanların birbiriyle göz göze
gelemediklerini düşününce konunun ne kadar önemli olduğu kendiliğinden
anlaşılmaktadır. Peygamberimiz konuşurken daima insanın gözüne bakarmış. Çünkü
söz göze söylenir kulağa ya da arkaya söylenmez. Peygamberimiz yine birisi ile
konuşurken omuzunun üstünden bakmamış, arkası dönük dinlememiş, göğsü ile
muhatabına dönmüş, konuşması bitineeye kadar ondan gözünü çekmemiş, musafaha
ederken elini çekene kadar elini ondan çekmemiştir.
403
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
Kısacası kıymetli arkadaşlarım, alçak gönüllülük ve takdirden zarar gelmez.
Unutmayalım islam'a öz. itibari ile hüsnü zan, yani iyi z.an esastır. Bunlarla konuşmamı
bitiriyorum~ Hepinize çok teşekkür ediyorum. Allah razı olsun, sağ olun.
404