genç Çeriler mart 2013 sayı:1

42

Upload: genc-ceriler

Post on 14-Mar-2016

248 views

Category:

Documents


12 download

DESCRIPTION

Genç Çeriler Dergisi Mart 2013 1.Sayısı

TRANSCRIPT

Page 1: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1
Page 2: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

2

Page 3: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Genç Çeriler, Ehl-i Sünnet, Vatansever gençlerin bir araya gelip çalışmalar yaptığı bir topluluktur.

Merkezi İstanbul’dur. Simgesi siyah zemin üzerine Beyaz Hilâl ve Zülfikâr kılıcıdır. Amacı Ehl-i Sünnet itikadına uygun gençlerle her konuda çalışmalar yapmaktır. 17 Mayıs 2012’den beri İstanbul Valiliği İl Dernekler Müdürlüğü’ne kayıtlı resmi

dernektir.Kurucusu Barış Kurt’tur.

Faaliyetlerinde niceliğe değil niteliğe önem veren, kimi zaman 10 kişi kimi zaman 1000 kişi etkinlik düzenleyen, kültür, sosyal ve toplumsal olaylara öncü olmuş olan

Genç Çeriler’in sloganı; “Çağrımız İslâm’da Dirilişedir!”

olarak belirlenmiş ve ayrılmış, bölünmüş, parçalanmış tüm Müslümanları yeniden İslâm’da dirilmeye çağırmıştır.

Kocaeli, Ankara, İzmir, Mersin, Konya, Isparta, Samsun, Erzurum, Denizli, Kayseri, Kıbrıs, İngiltere, Avusturya temsilcilikleri veren ancak şuanda sadece İstanbul, Denizli ve Samsun temsilcilikleri bulunan grup temsilcilerini mutlaka mürşid-i

kâmile intisablı kişilerden seçmektedir.

Genç Çeriler’in yaptığı faaliyetler:

Taksim Şehit Yürüyüşleri, Filistin’e destek mitingleri,Hocalı’yı Anma Yürüyüşü,Suriye için dua etkinlikleri,

İstanbul’un Fethi Etkinlikleri,Ayasofya’da bayram namazları

Edirnekapı Şehitliği Ziyaretleri,Çeçen mülteci evlerine yardım,

Önemli gün ve hafta konferanslarıSahabe, Evliya, Şehid mezar ziyaretleri,

Dernekler, vakıflar, teşkilatları ziyaretler,Doğu Türkistan katliam bildiri dağıtımları,

Doğu Türkistan katliamları anma yürüyüşleri,Müslüman adam yılbaşı kutlamaz afiş yapıştırmaları,

24 Nisan sözde ermeni soykırımı iddilarına karşı protestolar,

Genç Çeriler Çağrımız İslam’da Dirilişedir!

3

Page 4: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Bir harp silahı besmele................6Etkinliklerimiz....8Selam Olsun.........9Büyük İslam İlmiha-li..........................10Vücudumuzdaki Emanetler...........12Makamat............13İhya-i Ulum-id Din......................14Büyükleri Tanıy-alım.....................16

Günümüzde Müslüman Kadın Trendi.............30Tarihte Bu Ay....................38

İçindekiler

Abdülaziz Bayındır’a Reddi-yeler................18Menkıbe.........22

Namaz Kıl-mayın.............23Sahabe Hayat-ları..................24İslam Coğrafay-aları................26

4

Page 5: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Esselamu aleyküm.. Bismillahirrahmanirrahim..Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah’a, salat ve selâm, nurundan yaratıldığımız iki cihan güneşi Efendimiz Aleyhisselâm’a olsun, dergimiz Ehl-i Sünnet âlemi ve Türk milletine hayırlı olsun..

Daha önceden yapmayı denediğimiz, çalıştığımız ve 2 sayı çıkardığımız dergimizi Mart 2013’le beraber tekrar yayınla-ma teşebbüsünde bulunduk. Genç Çeriler Kültür Derneği’nin yayını olarak yayınlanacak dergimiz maddi sebepler dolayısıy-la şimdilik sadece internet üzerinden hizmet verecektir. Bu zamana dek niyetimizin Allah rızası olduğu ve hizmetlerim-izin bu doğrultuda gerçekleştiğini vicdan rahatlığıyla söyleye-biliriz. Komünistlere, kemalistlere, vahhabilere, şiilere kısacası Ehl-i Küfr, Ehl-i Bidât her düşünceye karşı Ehl-i Sünnet, Ehl-i Târik, vatansever düşünceyle hareket ettik, çalışmalarımızı gerçekleştirdik ve gerçekleştireceğiz. Bizi biz yapan değerl-erin ayaklar altına alındığı, bundan 10 sene, 100 sene önce duymamızın imkansız olduğu ama bugün herkesin söylediği, duyduğu bir zamanda Allah’a sonsuz şükrediyoruz ki Ehl-i Sünnet itikadında kaldık, bulunduğumuz vatana ihanet et-medik. Kahrolsun düzen, yaşasın devlet diyerek çağrımızı İslâm’da diriliş olarak nitelendirerek çıktığımız bu yolda Allah yardımcımızdır inşe’Allah. Biz Allah’a ve ahiret gününe inanan kardeşlerimizden de bizimle olmasalar da Ehl-i Sünnet, vatan-sever olan kimselerle beraber olmalarını istiyoruz. Bu zaman imanın bi anda kaybolduğu, bi anda yerine geldiği bir zaman.. Sokaklarımızın, üniversitelerin, liselerin, evlerin, camiilerin ne şekilde olduğu ortada. İnşe’Allah gayemiz insanların önce itikadını, sonra amelini, sonra ihlasını ve samimiyetini düzelt-mektir. Bildiğimiz kadarıyla, bildiğimizi yaptığımız kadarıyla sorumluyuz, öğrenmeye ve öğretmeye çalışıyoruz. Allah razı olsun.

Dergimizin bu sayısında kardeşlerimizin yazısını görebilecek, itikadi konularda bilgi alabilecek ve bizden haberdar olabi-leceksiniz. Yaptıklarımızı, yapacaklarımızı, var olan olayları izleyebileceksiniz. İnşe’Allah ahirette beraber olabilmek, Efen-dimiz aleyhisselam’ın sancağı altında buluşabilmek duası ile..

Allah razı olsun, Resulallah ve Şüheda şefaatçi olsun, Evliyaul-lah himmet etsin.

Genç Çeriler Kültür Derneği Genel BaşkanıBarış KURT

Barış KURT

Künye

Genç Çeriler Dergi

İmtiyaz Sahibi: Genç Çeriler Kültür

Derneği

Tasarım: Mesut YILMAZ

Adres: Nuripaşa Mh. 61. Sk. No:4 Zeytin-

burnu/İstanbul

Resmi Site:www.gencceriler.orgFacebook:fb/genccceriler

Tv: www.livestream.com/genccerilerTel: 0551 203 61 49

İçindekiler

5

Page 6: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Sinekleri düşünün. Özellikle de yaz gecelerinin belası sinekleri. Bir tarafımıza konarlar ve biz hareket etme-den asla ayrılmazlar. Onlara karşı tepki vermemiz gere-kir ki bizden gitsinler. Amaç nedir peki ? Onlar için besinizdir. Ama biz de kaşınır dururuz on-ların karnı doyacak diye. Kolumuzdan git-seler başımıza konarlar ya da göğsümüze doğru gelirler. Sonunda kalkarız onlardan kurtulmak için. Ya yakalamaya çalışırız ya da camı açar kovalarız. Nihayetinde ya kazanır ya da pes eder uyuruz. Sabah kalktığımızda ise vücudumuzu kaşımak-tan yorulur. Kaşıntıdan kanatırız belki de. Küçük sinek mide bulandırır der ya atalar hani. Bunun gibi değil midir küçük günahlarımız? Şeytanı düşünün biraz da. Herkesle uğraşan şeytanı. Mescidi çarşılar olan , hedefi gençler olan şeytanı. Peki onu nasıl kovalarız? Sinek kovalamaktan daha da kolaydır aslında onunla uğraşmak. Sineğin sesini de duyarız görüntüsünü de ama onun sadece vesvesesi vardır değil mi? Peki şeytanı kovmak için kendimizden yakalamaya , camı açıp kovalamaya gerek var mıdır? Bir tek şey götürür onu bizden. Besmele. Kolaymış değil mi ? Euzu besmele daha da etkilidir yalnızca Besmele’den. Adem a.s’ın da , İsa a.s’ın da , Musa a.s’ın da , İbrahim a.s’ın da ve peygamberlerin peygamberi Hz. Muhammed Mustafa a.s efendimizin de ilk sözüdür Besmele. Allah ilk ayeti “Oku” olarak göndermiştir ve Kur’an-ı Kerim “Besmele”yle başlar. Besmele’yi oku : Bismillahirrahmanirrahim. Rahman

Bir harb silahı; BESMELE

Kısaca;

Su içerken , yürür-ken, yemek yerken, uyurken, yapılan her işte Besmele olursa o iş ibadete dönüşür...

Genç Çeriler Kültür Derneği

Genel Başkanı

Barış Kurt

6

Page 7: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Su içerk-en , yürürken , yemek yerken , uyurken , yapılan her işte Besmele olursa o iş ibadete dönüşür. Besmelesiz müslüman beyin ölümü gerçekleşmiş bir insandır. Allah adıyla kötü işe kalkışılmaz. Bunun içindir ki 114 sure içinde yalnızca bir tane-si Besmele’siz başlar. O da Tevbe Suresi’dir.

Bu surede kötülükler anlatılır , çirkinlikler anlatılır. Bu yüzdendir ki bu suredeki Besme-lesizlik. Misaldir ki zar atarken Besmele çekene “hop kardeşim” denir ; “hop kardeşim dur hele kumara Al-lah adını karıştırma.” Kadeh de kaldırılmaz Besmele diyerek kumar da oynanmaz. Peki biz neden unuttuk Allah’ın adıyla başlamayı? Bir

söz söylerdim ; “Niyetinde rıza olmayan her iş günahtır.” diye. Besmelesizliğimizin sebe-bi yaptığımız işlerde niyet bozukluğu mu ? Bu kadar çok günaha mı saplandık , şeytana mı kandık acep? Neden farkında değiliz hala müslüman oluşumuzun? Neden Cuma günü hatırlarız ya da bayram sabahı bu işi ? Ramazan ayında müslüman olmayalım yalnızca ya da bayram namazını gelenek görenek olarak algılamayalım. Bizim ülkede ateisti bile gidiyor bayram namazına. Adet olmuş artık. Allah rızasından çıkmış iş.

Küçük sinek mide bulandırır ya küçük günahlarımız da öylece midemi bulandırmakta. Üstünlük takvada demiyor mu bize Rab? Takvanın kelime anlamını mı unut-tuk ? Günahtan kaçınma olduğunu bilmiyor muyduk? Allah bizi ehl-i sünnet üzere ve takva sahibi kılsın inşaAllah. Besmele hakkındaki bazı hadis-i şerifleri de yazarak yazımı sonlandırıyorum. Allah’ın selamı üzerinize olsun.

“Abdesti olmayanın namazı da yok-tur. Üzerine besmele çekmeyenin abdesti yoktur.”

“Helâya girdiği zaman insa-noğlunun avretleri ile cinnilerin gözleri arasındaki perde, kişinin “bismillah” demesidir.”

“(Hayvanı keserken) besmele çek-meyi bir kimse unutmuşsa bunun bir mahzuru yoktur.Ancak kasden terketmiş ise, kesilen yenilmez.”

“Sizden kim bir şey yerse “Bismil-lah (Allah’ın adıyla)” desin. Bi-dayette söylemeyi unutmuşsa, sonunda şöyle söylesin: “Bismillahi fi evvelihi ve âhirihi (başında da sonunda da Bismillah).”

Kısaca;

Su içerken , yürür-ken, yemek yerken, uyurken, yapılan her işte Besmele olursa o iş ibadete dönüşür...

Barış Kurt

7

Page 8: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Etkinliklerimiz

Tarih 4 Şubat 1997 Doğu Türkistan’ın Gulca vilayetinde Kadir Gecesi Kur’an okumak üzere bir evde topla-nan Doğu Türkistan-lı kadınların Çin’li polisler tarafından eve yapılan bir baskınla evden dışarı çıkarıl-ması ve bu zorbalığa direnen kadınların üzerine ateş açmaları ile birkaç Doğu Türk-istanlı kadınımızın şehid edilmeleri so-nucunda patlak veren olaylar kısa sürede bütün Doğu Türkistan’a yayılmış ve bir “ millî İstiklâl ” hareketine dönüşmüştür. Netice iti-bariyle Doğu Türkistan halkı yüzlerce ve hatta Çin hükümetinin dünya kamuoyunun gözünden

sakladıklarını da hesaba kattığımızda binlerle ifade edilebilecek sayı-da evladını şehid ver-miştir. O günlerde çifte standartçı bazı dünya haber kaynakları Çin’in ağzından aldıkları haberleri vermekle yetindiler. Dolayısıy-la, böylesine eşine az rastlanır bir özgürlük savaşı ve uğrunda ver-ilen sayısız şehid dünya kamuoyunun gözünden saklanmaya çalışıldı.

Duyurular:3 Mart Pazar: Belgrad Ormanı yürüyüş ve piknik

5 Mart Salı: Yıldız Teknik Üniversite-si’ndeki Doğu Türk-istan Paneli’ne katılım

8 Mart Cuma: Doğu Türkistan’da Kadının Adı Yok konulu Tak-sim’de bildiri dağıtımı

Güncel etkinlikler için sayfalarımızı takip ediniz.8

Page 9: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Şol gökleri kaldıranınDonatarak dolduranın‘Ol’ deyince olduranınDoksan Dokuz Adı ile..Varlığıyla Türk-İslam Alemine Can veren tüm Gönüllere selam olsun.Balkanlardan, Türkistan Diyarına uzanan, adı çil-esi Kürşad olan yüreklere selam olsun.Hak yol da, İslam Sancağı-na Rüzgar olup, estirebilen tüm Erenlere selam olsun.Tuna’nın hırçın dalgaları misali, asırlardır Ümmeti Muhammediye yolun da iman, inanç ve azimle can olup kan döken Mücahit-lere bin selam olsun.Selam olsun, “Rehber Kur-an, Hedef Turan” diyerek Türk-İslam Sancağını el vererek bu günlere ul-aştıran Yiğitlere.Selam olsun, şahsi çıkar-larını Nizam-ı Alem yol-una değişmeyip, acılara sabır çeken Alperenlere.Selam olsun “Sizin ver-diğiniz ceza mühim değil, yeter ki bizi Cenab-ı Allah cezalandırmasın” diyerek,

Hayrettin Gönül

Selam Olsun...

acıyı bal eyleyen canlara.Ve şart olsun bize;Nice soysuz düzenler de, Hak ve doğru yoldan dönmeyip, Devranın kirli çarkların da öğütülmeyi göze alıpta bir adım geri atma esamesi bile göstermeyen Kahramanların hayatları.Kahpelerin nice Güllerimizi kırıp, döktüğü bir çağ da Hak yol da tavizsiz durup, uğru-na Şehadete koşarak giden Çerilerimiz..Ve bizlere Muhammed yol-un da ölüme gülerek git-meyi öğreten Erenlere şükür olsun.Bu günü, dünden kıskandıra-cak asilliğe sahip olan Yusuf yüzlülere şükür olsun.Zira bize çalışır isek, yarının bu günden güzel olabi-leceğini yaşatarak öğreten Alemlerin Rabbine bin şükür olsun.Evet çalışmak..Boynumuzun borcu, sırtımıza Tarihin yüklediği büyük görev..!Asırlara Adalet damgasını vuran nice Kahraman-larımızın, İbadet haline get-

irdiği ruhsal tavaf..!Yarınlar da;Yukarı, daha yukarı, arş-ı alayı diyerek, kör dünyanın burçlarına çakacağımız Türk-İslam Sancağına can veren ilahi güç çalışmak..!Ve var olsun bu yol da, Hamza, Alparslan yüreği taşıyabilen nice erler.. Sesimizi duyabilen kardeşlerimize sözümüzdür;İmanla var olup daha çok çalışalım ki, firavunlaşan çağların sırtına Musa kırbacını hiddetle indirebilelim..!And olsun ki; biz bize, Yaradan da bize yar olsun..!Dergimizin Kutlu Da-vamız yolun da hayır-lara vesile olmasını Cenab-ı Allahtan niyaz ederim.Rabbim yar ve yardım-cımız olsun.Selam ve dua ile..

Milas Ülkü OcaklarıSosyal Faaliyetler Masası Başkanı

Etkinliklerimiz

9

Page 10: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Ömer Nasuhi Bilmen - Büyük İslam İlmihali

Gerçek Dinin Esasları ve Başlıca Dinler Gerçek din, Yüce Allah’ın bir kanunudur ve birtakım sağlam hükümlerin kutsal bir mecmuasıdır. Allah bunu, peygamberleri aracılığı ile insanlara ikram ve ihsan, buyur-muştur. Bu kanun, insanları hayırlı olan şeye götürür. İnsanlar, bu Allah kanununun buyruklarına kendi güzel irade ve arzuları ile uydukça, doğru yol üzerinde bulunur ve hi-dayete ermiş olurlar. Hem dünyada, hem de ahirette mutluluğa ve selamete kavuşurlar.

Dinler başlıca üç kısma ayrılır. Birincisi: Hak dinlerdir. Bunlar yuk-ardaki tarife uygun olanlardır. Yüce Allah tarafından konulup peygamberler aracılığı ile insanlara bildirilen dinlerdir. Bunlara “İlahî ve Semavî” dinler de denir.

Semavî dinlerin hepsi esas bakımından birdirler. Yalnız bazı ibadetler ve hukuk kuralları bakımından aralarında ayrılık ol-muştur. Hazret-i Adem’den Hazret-i İsa’ya kadar gelen bütün mübarek peygamberlerin in-sanlara bildirmiş oldukları dinler, iman esaslarında bir olup yalnız bir Allah’a iman etmeye dayalı iken, bunlar sonradan bozul-muş ve asılları kaybolmuştur. Yüce Allah en son ve en büyük Peygamberi olan Hazret-i Muhammed’i Sallallahu aleyhi ve Sellem’i bütün insanlara Peygamber olarak gönder-miştir. Onun aracılığı ile de hak dinlerin en sonu ve en mükemmeli, olan İslam dinini kullarına Allahü Teala ihsan etmiştir. İşte bugün yeryüzünde hak din olarak kıyamete kadar yaşayacak olan yalnız bu İslam dinidir.

İkincisi: Asılları değişmiş ve bozulmuş olan

dinlerdir. Bunlar, yukarıda söylendiği gibi asılları bakımından birer gerçek din iken sonradan bozulmuş, İlahî niteliklerini kay-betmiş olan dinlerdir.

Üçüncüsü: Batıl dinlerdir. Bunlar asılları bakımından da gerçek din ile ilgisi bulun-mayan dinlerdir. Bunlar birtakım milletler tarafından ortaya konmuş olan uydurma inançlardır. Bunlarda akla ve mantığa uygun olan bazı hükümler bulunsa bile konuluşları itibariyle İlahî olmak şerefinden yoksun olup hiç bir bakımdan din kutsallığını taşımazlar. Ateşe, yıldızlara ve putlara tapan milletlerin dini bu türdendir.

İman ve İslamın Niteliğiİman, lügat manası bakımından, bir şeye in-anmak ve bir şeyi doğrulamak demektir. “Bu iş böyledir, şöyledir” diye hüküm vermektir.

Din teriminde ise, Yüce Allah’ın dinini kalb ile kabul edip Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in bildirdiği şeyleri kesin olarak kalb ile doğrulamaktır. İmanın aslı bu olmakla beraber bir engel hal bulunmadığı takdirde kalb ile kabul edil-ip inanılan bu hükümleri dil ile söylemek ve şahadette bulunmak lazımdır. Çünkü inanıl-ması gereken şeyleri kalb ile benimseyip ka-bul eden kimse, bunları dili ile söylemezse, onun iman durumu insanlar tarafından bilinmez, onun müslüman olduğuna hük-medilmez.

Kalb ile doğrulamak, dil ile söyleyip ikrar etmekle meydana gelen imanla beraber namaz kılmak ve oruç tutmak gibi ameller de gereklidir. Çünkü biz, bu görevleri yap-makla sorumluyuz. Bu görevleri yapmak im-

10

Page 11: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

ana kuvvet verir, imanın kalbdeki nurunu çoğaltır. İnsanı azabdan kurtarır. Yüce Allah’ın ihsan ve ikramlarına kavuşturur.

“İslâm” sözüne gelince; Lügat manası bakımından İslâm, teslim olmak, boyun eğmek ve itaat etmektir. Din teriminde ise, Yüce Allah’a ve O’nun peygamberine itaat etmek, Peygamber Efendimiz’in din adına bildirmiş olduğu şeyleri kalb ile kabul edip dil ile söylemek ve onları güzel görmektir. İslâm aynı zamanda din manasına gelir.

Gerçek din ile İslâm arasında esasta bir fark yoktur. Her gerçek din İslâm-dır. Her İslâm da gerçek bir dindir; Buna müslümanlık da denir.

Allah Teala’nın dinine sadece “din” de-nildiği gibi, millet şeriat, İslâm ve İslâm dini de denir. Bununla beraber “İslâm” sözü, bazen güzel ameller manasında, bazen da İman manasında kullanılır. Şeriat sözü de, ibadetler ve insanlar arasındaki ilişkilerle ilgili olan hükümlerin tümünde kullanılır.

İman İle İslam’ın Şartları 10- İslâm dininde Yüce Allah’a, meleklere, Allah’ın kitablarına, peygamberlere, ahiret gününe, kaza ve kadere iman etmek esastır. Bunları bilip kabullenmek imanın temel şartıdır. Onun için imanın şartları altıdır, denilir. Bu şartlar müslümanlıkta kesin-likle mevcut esaslardır. Bunlara, inanılması zorunlu din ilkeleri denir. Bunlara inanmak mecburiyeti vardır. Bunları doğrulama-dıkça iman gerçekleşemez. Bunlardan her-hangi birini inkar etmek -Allah korusun- insanı hemen dinden çıkarır.

Biz bu imanımızı; “Amentü billahi...” sözlerini okumakla daima açıklıyor ve isbat ediyoruz. Bu sözleri okuyan şöyle demiş oluyor:

“Ben Yüce Allah’a, O’nun meleklerine, O’nun kitablarına, O’nun peygamberlerine, ahiret gününe, kaderin (iyi ve kötü her şeyin yaratılışı) Allah’dan olduğuna inandım. Öldük-ten sonra dirilip mahşerde (hesab yerinde) toplanmak hakdır ve gerçektir. Şahidlik ederim ki, Allah’dan başka ilah yoktur ve yine şahid-lik ederim ki, Hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) O’nun kulu ve peygamberid-ir.”

11- İslâmın şartları ise, beştir. Peygamber Efendimiz’in bir hadislerinin manası şudur: “İslâm dini beş şey üzerine kurulmuştur: Şaha-det sözünü getirmek (Eşhedü en lâ İlahe İl-lallah ve Eşhedü enne Muhammeden Resûlül-lah, demek), namaz kılmak, zekat vermek, ramazan ayı oruç tutmak ve hac etmek.”

İşte bu beş şey İslâm’ın şartıdır. Bu şartları gözetip onları yerine getiren insan, İslâm şere-fine ermiş, Müslüman rütbesini kazanmış olur.

“Eşhedü en lâ İlâhe İllallah ve Eşhedü enne Muhammeden Abdühu ve Resûlühu = Al-lah’dan başka ilah olmadığına şahidlik eder-im. Yine Muhammed’in (a.s.) Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şahidlik ederim.” sözlerine “Kelime-i Şehadet” denir. “La İlâhe İllallah, Muhammed’ün Resûlüllah” sözüne de “Ke-lime-i Tevhid” denir. Biz bu mübarek kelime-leri daima okuruz.

11

Page 12: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Selefîler nakle itibar etmi-yorlar, dini akılla ölçüyorlar. Hâlbuki bir hadis-i şerifte, (Dini akılla ölçmek ka-dar zararlı bir şey yoktur) buyuruluyor. (Taberanî)

Âyet ve hadisleri de yersiz tevil ediyorlar. Bir hadis-i şerifte, (Ümmetime en çok tehlikeli olanı, Kur’anı yersiz tevil edendir) buyuruluyor. (Taberanî)

Selefîlerin (Vücudumuz Allah’ın emaneti değil) de-meleri yanlıştır. Peygamber efendimiz, (Elin, sana bir emanettir, onunla haram

olan şeyi tutma! Ayağın sana bir emanettir.

Onunla haram yere gitme! Tenasül aleti sana bir emanettir,

onunla zina etme!)

buyuruyor. Bunun gibi bedendeki bütün or-ganlar birer

emanettir. Bu nimetleri

meşru şekil-

Adsız Müslüman

Vücudumuzdaki Emanetler

de ve meşru yerlerde kullanan, emin kim-selerden olur, Cen-ab-ı Hakk’a karşı tam şükür yapmış olur. Bu emanetleri gayri meş-ru yerlerde kullanan insan, Allahü teâlâya isyan etmiş ve hıyanet etmiş olur. (Ey Oğul İlmihali)Bize emanet olarak ver-ilen organlarımız;

El: Haram olan şeyleri tutmamalı.

Dil: Yalan söyleme-meli ve kötü şeyler konuşmamalı.

Göz: Haram olan şey-lere bakmamalı.

Mide: Haram olan şey-leri mideye sokmamalı.

Kalb: Kibir, ucub, suizan gibi şeylerden kaçmalı.

Kulak: Haram olan şey-leri dinlememeli.

Ayak: Kötü yerlere git-memeli.

Ferc: Zina ve livatadan uzak durmalı.

Burun: Haram şeyler koklamamalı.

Setr-i avret: Erkekler ve kadınlar dinimizin em-rine uygun kapanmalıdır.Emanet, sadece bize verilen organlarımız değildir. Çoluk çocuk, mallar ve sahip olduğu-muz her şey bize emanet-tir. Aile efradımız da bize emanettir. İki hadis-i şerif meali şöyledir:(Kadınlarınız, Allahü teâlânın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!) [Müslim]

(Kızını fâsıka [kötü kimseye] veren, Allahü teâlânın emanetine hıya-net etmiş olur. Emanete hıyanet edenin gideceği yer, Cehennemdir.) [S. Ebediyye]

Ahzab sûresinin, (Emaneti göklere, yere ve dağlara bildirdik, yüklen-mek istemediler. Ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. İnsan zalim ve cahil oldu) mealindeki 72. âyetinde bildirilen emanet, akıl ve İslami-yet’tir. Yani 5 vakit namaz başta olmak üzere bütün ibadetlerdir. (Beydavî)

12

Page 13: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

... O yedi sıfat da: Kalp, Sır, Ruh, Hafi, Ahfa ve Nefs-i natıka ile tüm bedendir. İnsanı diğer canlılardan ayıran fark âlem-i emrden olan rûhâni ve nûra-ni letâif-i hamse (letaifden beş tanesi) kalb, ruh, sır, hafi, ahfa âlem-i emrdendir. His, hayal, yön ve mekanla sınırlanmayan, mesafe ve maddesi olmayan, Allah’ın ‘ol’ emri ve iradesinin tecelli etmesiyle yaratılan şey-lerden oluşan Âlem-i emr(=emir alemi)’den olan letâif, rûhani ve nûranidir.

Nefs ile cesedin ihtiva ettiği anâsır-ı erbaa (=Dört Unsur) –ki ateş, hava, su ve toprak- da Ölçü ve hesap ile bilinebilen, gözle görülen ve incelenebilen cisimlerden oluşan âlem-i halktandır. Halk aleminden olan letâif cismâni ve zulmânidir.

Diğer beş unsur ise, asılları alem-i emirden olan insani kalb, ruh, sır, hafi ve ahfadır. Bunların başkanı ve hakimi kalptir.Allah, kudreti ve hikmetiyle aşk yoluyla her iki alemin latife-lerinin aralarını birleştirmiş ve kaynaştırmıştır. Öyle ki bunlar

birbirinden ayrılmak iste-mezler. Bu aşktan dolayı hâlk aleminin latifeleri emir aleminin latifelerini hükmü altına almıştır.1. Kalb, sol memenin dört parmak altındadır. İlahi huzur ve tecelliyat mahâl-lidir.

2. Ruh, sağ memenin dört parmak altındadır. İlahi aşk ve muhabbet mahâl-lidir.

3. Sır, sol memenin iki parmak üstündedir. İlahi marifet mahâllidir.

4. Hafi, sağ memenin iki parmak üstündedir. ilahi tecelli ve nurlar içinde

kaybolma mahallidir. Buna istiğrak denir.

5. Ahfa, göğüs kaf-esinin üst ucundan yani gırtlak çuku-rundan iki parmak kadar aşağıdır. İlâhî sır mahallidir. Gizli ilimler ve tecelliler merkezidir. Burada elde edilen duruma izmihlal denir.

6. Nefs-i natıka (kül-li) latifesinin yeri iki kaşın ortasıdır.

7. Nefs-i Külli ( Tüm Beden ) : Sultani Zikir Makamı.

Makamât

13

Page 14: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Kub’ul-İbâdât (İbadetler Bölümü)

Birinci Kitab KİTABUL-İLİMİlmin Fazileti Ayetler

Allah kendisinden başka ilah olmadığına adaletle şehadet etti. Melekler ve ilim sahip-leri de O’ndan başka ilah ol madığına şehadet ettiler1 (âlu İmran/18)

Dikkat edildiğinde görülece-ktir ki, bu ayette Allah Teâlâ (c.c) önce zât-ı ulûhiyetinden başlayarak birliğine şehadet etmekte, ikinci olarak mele-kleri, üçüncü olarak da âlim-leri bu gerçeğe şahid göster-mektedir. Bu ise, ilmin ve âlimin yüceliğini gösteren çok büyük bir delildir. Bu şeref âlimlerin faziletini anlatmak husu sunda yeterli ise de, biz delil getirmeye devam ede-ceğiz.

Allah da sizden inananları kendilerine ilim verilenleri de recelerle yükseltsin. (Mü-cadele/İl)

Âlimlerle cahiller hiç bir olur mu? Bunu ancak akl-ı selim sahipleri düşünürler.(Zümer/9)

Allah’tan tam mânâsıyla ancak âlimler korkar.(Fâtır/28)

De ki: ‘Benimle sizin aranız-da Allah Teâlâ’nın ve Kitab’ın ilmine sahip olanların şahidlik

etmesi yeter’. (Ra’d/43)

Kitab’dan bir ilme mazhar olan zat ‘Sen gözünü kapayıp açmcaya kadar ben sana onu (Belkıs’ın tahtını) getiririm’ dedi.(Neml/40)

Kitab’dan bir ilme mazhar olan zat, ilmin nelere kâdir olduğunu göstermek için Hz. Süleyman’a böyle hitap et-miştir.

İlim ve irfana mazhar olanlar ise şöyle dediler: ‘Yazıklar ol sun sizlere! İman edip, salih ameller işleyen kimseler için Allah’ın sevap ve mükâfatı daha hayırlıdır’. (Kasas/80)

Allah Teâlâ bu ayette âhiretin kıymetinin ancak ilimle bili neceğini anlatmaktadır.

Biz bu misalleri insanlara bey-an ve îrad ediyoruz. Bunları hakkıyla ancak ilim ve iz’an sahipleri idrâk ederler.2(Ankebût/43)

Allah Teâlâ bu ayette olayların yorumunu âlimlerin istihrac ve istinbatına bırakmakta ve böylece onların mertebelerin-in ne denli büyük olduğunu ve bu mertebenin peygamberler mertebesine nasıl ilhak olun-duğunu bildirmektedir.

Ey Âdemoğulları! Sizler için avret yerlerinizi örtecek el-bise ve ziynet eşyası varettik. Ancak takvâ elbisesi daha

hayırlıdır. (A’raf/27)

Bazı âlimler bu ayette geçen avret yerini örten elbise ile ilmin, ziynet ile yakîn merte-besinin, takvâ elbisesi ile de hayat mertebe sinin kaste-dildiğini söylemişlerdir.

Onlara ilim üzere tafsil et-tiğimiz bir kitab getirdik.(A’raf/52)

Elbette herşeyi bilerek onlara nakledip haber vereceğiz! (A’raf/7)

Rahman olan Allah, Kur’an’ı öğretti, insanı yarattı, ona be yanı öğretti.(Rahman/1-4)

Allah Teâlâ bu hakikati insana minnet etmek kabilinden böy lece ifade buyurmuştur.

HadîslerAllah’ın Rasûlü şöyle buyur-muştur:

Allah bir kulu için hayrı mu-rad ettiğinde, onu dinde Al-lah’tan korkan bir âlim yapar. Ona kendisini doğru yola götürecek akıl ve idrâk verir.3

Âlimler peygamberlerin varis-leridir.4

Peygamberlik derecesinden daha üstün bir mertebenin bu lunmadığı herkesin malûmu-dur. Demek ki bu mertebeye vâris olmak, şereflerin en büyüğüdür.

Yerlerde ve göklerde bulunan

İhya-ı Ulum-id Din / İmam Gazali

14

Page 15: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

bütün mahlûkat, âlim bir kim-senin affedilmesi için Allah’a yalvarırlar.5

Yerlerde ve göklerdeki tüm mahlûkatın kendisi için Al-lah’tan af dilediği bir kimsenin mertebesini bir düşünün! Bundan daha büyük bir mertebeye ulaşması mümkün mü insanoğlunun?Alim kendi işleriyle meşgul olduğu halde, yerlerin ve göklerin sâkinleri de onun affı için istiğfar etmekle meşgul olmaktadırlar. Bir insan için bundan daha büyük bir şeref düşünülebilir mi?

İki iyi haslet vardır ki, bu hasletler hiçbir münafıkta bu lunmaz: Birincisi güzel ahl-âk, ikincisi dinde derin bilgi (fıkıh) sahibi olmak.7

Günümüzün bazı fakihler-inin münafıklığı, sizleri bu hadîs hakkında şüpheye düşürmemelidir; zira Hz. Peygamber, günü müzdeki anlamıyla fıkıhtan söz ediyor değildir. Onun fıkıh ile kas tettiği anlam, günümüzdeki anlamından çok uzaktır. Nitekim ki tabımızın ilerideki bölümlerinde bu anlam ortaya konacaktır. Fıkh’ın en küçük derecesi, ahiretin dünyadan daha hayırlı olduğunu bilip, bu gerçeğe göre hareket et-mektir. Fakih olan kim sede bu türden bir vasıf olduğu

takdirde; bilgileri doğru olur, üze rinden her türlü riya hâli kalkar ve nifak tehlikesinden kurtulur.

İnsanların en faziletlisi o mü’min âlimdir ki, kendisine ih tiyaç olduğunda yardım eder. Halk kendisinden kaçtığında ilmiyle yetinerek vakarlı davranır.8

İman çıplaktır; onun örtüsü takva, süsü hayâ ve meyvesi ilim’dir.9

İnsanlar arasında nübüvvet makamına en yakın kimseler, ilim ve cihad ehli olan kimse-lerdir. İlim ehli olanlar, halkı peygamberlerin getirdiği ilahî nizâma yönelttiler. Cihad ehliolanlar ise, peygamberler-in getirdiği bu ilahî nizâmı kılıçlarıyla korumak için cihad ettiler.10

Bir kabilenin ölümü, bir âlim-in ölümünden ehvendir.11

İnsanlar, altın ve gümüş gibi farklı değerler taşıyan mad-enlere benzerler. Dinde der-in ilim (fıkıh) sahibi olmak şartıyla; cahiliye döneminde hayırlı olanları, İslâm’a gird-ikten sonra da (insanların) hayırlılarıdır.12

Kıyamet gününde âlimlerin mürekkebi, şehidlerin kanıyla tartılır.13

Ümmetime ulaştırmak üzere kırk hadis ezberleyen kim-

seye kıyamet gününde hem şefaatçı, hem de şahid olu-rum.14

Allah Teâlâ, dininde bilgi sahibi olan kimseyi korur ve um madığı yerden ona rızık verir.15

Allah Teâlâ Hz. İbrahim’e şöyle vahyetti: Ey İbrahim! Ben alimim ve alîm olan her kulumu severim.16

Âlim kimse, Allah Teâlâ’nın yeryüzündeki emin kulu-dur.17

Ümmetimden iki sınıf ıslah olursa herkes ıslah olur, on-lar fesada düşerlerse onlarla birlikte herkes fesada düşer. Bunlar yöneticiler ile âlimler-dir.18

Beni Allah’ın rahmetine yak-laştıracak bir ilim (ve amel) sahibi olmamı temin etmeyen bir günün üzerime doğmasın-da benim için bir hayır yok-tur.19

Âlimin âbide üstünlüğü, benim, ashabımın en düşük dere celisine olan üstünlüğüm gibidir.20Bakınız ki. Hz. Peygamber ilim. mertebesini, nasıl da nübüvvet mertebesine eşit tutmakta ve ilimsiz amelin derecesi ne kadar düşük ol-maktadır.

15

Page 16: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Büyükleri Tanıyalım

Sual 1:Büyük kimdir?Cevab: Her konuda o işin iyi bilenleri vardır. Örneğin hattat büyükleri, siyaset büyükleri, islam büyükleri vardır. Tabii ki bizim dirilişe çağırdığımız kısım din büyüklerini, islam siya-setinin büyüklerini tanımak ve tanıtmaktır. Bu cihedle Büyük; ehl-i sünnet itikad ve amelinde olan tasavvuf, şeriat ve siyaset büyükleridir.Ve dahi Mezhep imamlarıdır.

Sual 2:Büyükleri niçin takip etmeli?Cevab: Tarafımızın belli olması için. Karınca geldi Hz. İbrahim’e. Hz. İbrahim; “Ey karınca sen küçücüksün nasıl söndürürsün bu ateşi?” Karınca; “Ben bu ateşi söndüremesem de bu ateşle birlikte ölsem de senin dostun olduğum belli olsun İbrahim” Bir de karga geldi Hz. İbrahim’e. Ateşe çalı çırpı atıyordu. Hz.İbra-him; “Ne yapıyorsun sen?” deyince; “Düşman-lığımız belli olsun İbrahim” dedi.Herkesin takip ettiği kişiler vardır. Komunis-tin de Milliyetçinin de… Müslümanın da kâfirin de… Peki, mevzuu nedir? Birtakım ze- vatın çıkıp tarikat şeyhler- ine, mezhep imamlarına sövmeye başlaması ve Kur’an yeter de-meleri… Aslında ağız birliği ettikleri bu söylem tek bir kişiden çık- mış fitnedir. Bun-dan anlaşılır ki tarikat şeyhler-ine sövenler bile bir kişi ne derse onu yapıyor. Çünkü herkes âlim değil. Bu büyük fitneleri de ancak büyük yalancılar ortaya atabilir. Me- sela Abdülve- h-hab, Teymi- yye gibi…

Büyüklerimi-zi Tanıyalım;

Onlar her iki dünya-

da yardım-cımızdır!

Çağrımız

1616

Page 17: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Büyüklerin takip edilmesi aslen her insan-da fıtraten meydana gelmiş bir ihtiyaçtır. Koca koca hocalar, şeyler bile buna ihtiyaç duyar. İşte bu da icazettir. Peki büyükleri takip edince ne olur?En manalı ve en temel haliyle bilmediğimiz konuları açıklar. Yahut fıkhi delillerini öğrenmekte zorlandığımız konuları günlük hayatta tatbik edip an-lamamızı kolaylaştırır. Tesbih bid’at mi? Minare bid’at mi? Gibi sorularımızı ce-vaplarlar. Hikmetli söz söyleyerek bizleri tefekkür halleriyle nasiplendirirler.O zaman hülasa edelim ki esasen gerek-li olan takip ettiğimiz kişiler ehl-i sünet olmasıdır.

Sual 3:Büyüklere uymak hakkındaki hüküm nedir?Cevab: Mızraklı ilmihal de buyrulur ki; “Mezhep yol demektir. Bizim iki yolumuz vardır; biri itikad yolu ve biri amel yolu. İtikad yolunda kılavuzumuz Ebu Man-sur Matüridî, amel yolunda kılavuzumuz İmam-ı Azam Ebu Hanife. Ebu Mansur Matüridî’nin adı Muhammed, babasının adı Muhammed, dedesinin adı Mu-hammed, hocasının adı Ebu Ridil İbadî. Ebu Ridil İbadî’nin hocasının ismi Ebu Bekir Cürcanî ve onun hocasının ismi Ebu Süleyman Cürcanî, Ebu Süleyman Cürcanî’nin hocasının ismi Ebu Yusuf ve İmam-ı Muhammed, bunların cüm-lesinin hocasının ismi İmam-ı Azam Ebu Hanife (rahmetullâhi aley-hi rahmeten vâsiaten.)Bütün insanların üç imamı vardır ki onları bilmek farzdır: Emirde, nehiyde imamımız Kur’an-ı azimü’ş-

şan, şeriatta imamımız Resûlüllah sal-lallâhu aleyhi ve sellem hazretleri, nizam-ı âlemde imamımız padişah-ı âlem-penah hazretleridir.İmam-ı Azamın ismi Numan, ba-basının ismi Sabit, Sabitin babasının ismi Hürmüz, Hürmüz’ün babasının ismi Tav-us, İmam-ı Azam’ın hocasının ismi Ham-mâd, Hammâd’ın hocasının ismi İbrahim Nehaî, ibrahim Nehaî’nin hocasının ismi İmam-ı Alkame, İmam-ı Alkame’nin ho-casının ismi İbn Mesud (radıyallâhu taâlâ anhu), İbn Mesud, Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellemden almıştır, Resûlüllah aleyhi’s-selâm Cebrail aleyhi’s-selâmdan almıştır, Cebrail aleyhi’s-selâma Allahu azimü’ş-şan emr eylemiştir.”Bun- ların dışında uyulacak büyükler

hakkındaki hüküm farz değildir.

O gün her sınıftan insan-ları imamlarıyla birlikte çağırırız. Artık, kimin kitâbı sağından verilirse, işte onlar kitablarını (se-

vinerek) okurlar ve kıl kadar haksızlığa

uğratılmazlar.( İsrâ / 71 )

Genç Çeriler - Çağrımız İslam’da dirilişedir!

1717

Page 18: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Abdülaziz Bayındır

Hak Mezhepçe Mütefekünaleyh Mesele-lerHak mezheplerce ortak hükmü olan meselelere Abdulaziz Bayındır reddiyeler(!) sunar. Mesela irtidad meselesi hakkında;“Demek ki, din- den dönüp kâfir olanın cezası Al- lah’ın melekler-inin ve bütün in- sanların lânetidir. Tövbe eden olursa lânet- ten kurtulur. Hüküm bu olduğu halde mezheplerin dinden döneni öldürme konusunda itti- fak etmeleri şaşırtıcıdır.” (Ab- dulaziz Bayındır-Kur’an Işığında Doğru Bildiğimiz Yan-lışlar, İstanbul 2010, Sh. 292)Laiklik Meselesi“Devlet bir kurumdur. Kurumların dini olmaz. İnsanların dini olur. Devlet namaz kılmaz, oruç tutmaz ve ahiret ile ilgli endişe taşımaz. Devlet gibi diğer ku- rum ve kuruluşların dini olmaz. ” (Abdu- laziz Bayındır/Din ve Devlet İlişkileri- Teokrasi ve Laiklik/İstanbul 1999)Halbuki devletin dininin olması devletçe takip edilen idare esasları islâmi olmasından ibarettir ve Kur’an’daki açık hüküm ayetlerinin (Hırsızlık yapanın elinin kesilmesi vb.) devlet olmadan mı uygulanacağını zannetmektedir?“Diğer taraftan teokraside Allah’a boyun eğer gibi yöneticilere boyun eğmek istenilmektedir. Kur’an bunu da şirk sayar.” Halbuki Nisa Suresi 59. Ayette buyruluyor ki;Ey iman edenler; Allah’a itaat edin. Rasule ve

Evliyaullahın himmeti haktır, İnkâr eden ah-

maktır!

ReddiyelerimizReddiyelerimizReddiyelerimiz

18

Page 19: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

sizden olan emir sahiblerine itaat edin. Eğer bir şeyde çekişirseniz; Allah’a ve ahiret gününe inanmışsanız onun

hallini Allah’a ve Ra-sulüne bırakın. Bu;

hem hayırlı hem de netice itibariyle

daha

güzeldir.Herhangi bir Müslümanın is-lâm hakkındaki bilgisi ne kadar yüzeysel olur-

sa olsun bilir ki, islâm

hayatın tamamını nizamlamak (düzenlemek) iddiasın-dadır. Bir insandan sadır olabilecek fiiller farz, vacip vb. kategorilerde değer-lendirilir ve hiçbir beşeri fiil bunların haricinde kalamaz. Bir ilahiyat profesörü dinde bir muamelat bahsi veya fıkıhta ukûbat denilen cezalara ait bir bölümün

varlığından habersiz midir?Abdulaziz Bayındır Hazreti Peygam-berin kurduğu ve dört halife ile devam eden devletin ismi bile yoktu (Abdu-laziz Bayındır a.g.e Sh. 67) palavrasıyla kimi aldatabilir? İsimsiz olan o dev-lette Hazreti Peygamber bütün icraati-ni kendi aklıyla mı, yoksa ahkâm-ı İlâhi’ye göre mi yönetmiştir? Müslüman devletler kendilerini meş-ru sayabilmek için üç şart ortaya koy-muşlardır;1. Şeriat hüküm ve kaidelerinin fiilen gerçekleştirilmesi2. Emanetin ehline tevdii yani memuriyetlerin liyakatlere göre tevzi edilmesi

3. ŞûraBu şartları yerine getiren devlete biat, halkları için vaciptir.3 Aylar MeselesiAbdulaziz Bayındır: “Dinde üç ay-

lar yoktur.” Hezeyanında bulunmuş-tur. Halbuki Rasulullah; “Allah’ım, bizim için Recep ve Şaban aylarını bereketli kıl ve bizi Ramazan’ı Şerif ’e ulaştır.” Şeklinde dua etmiştir.Tasavvuf MeselesiAbdulaziz Bayındır hiçbir ayrım yapmadan bütün tasavvuf yolunda yürüyenleri müşrik ilân etmektedir.

A Hazreti Peygamberin il-âhlaştırılması İddiası

Reddediyoruz Çünkü;Reddediyoruz Çünkü;

19

Page 20: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

“Hıristiyanlar İsa (aley-hisselam)’yı ilâh yaptılar.” Mesela Katoliklere göre İsa olmasaydı kâinat yaratıl-mazdı… Bu yanlış inanç Müslümanların da inancına karışmıştır. Halk tarafından kabul görülen bir uydur-ma hadiste Allah Teâlâ’nın peygamberimize şöyle dediği iddia edilir; “Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım. Kimi tarikatlara göre Muhammed (Aleyhisselam) var oluşun başlangıcıdır. Allah’tan baş-

ka hiçbir şey yokken ilk defa hakikat-i Muhammediye var olmuş, bütün yaratıklar onun için yaratılmış.”Abdulaziz Bayındır: “ Hakikat-i Muhammediyye” görüşünü Me-hmet Demirci’nin Diyanet İslam Ansiklopedisi’ndeki makalesini istinad ettirmiş olduğu halde onun şu sözlerini görmemezlikten gelmiştir; “Rasul-i Ekrem’in ruhu ve nuru bütün insanlardan, peyg-

amberlerden, hatta mele-klerden önce var olduğundan peygamber in-sanlığın manevi babasıdır. Haz-reti Peygamber ruhların ba-basıdır (Ebü’l-

ReddiyelerimizReddiyelerimizReddiyelerimiz

Page 21: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Ervâh). “Allah ilk defa benim nurumu yarattı” : “Adem toprakla su arasında iken ben peygamber idim.” (Tirmizî “Menâkıb” , 1; Müsned, 4, 66; 5, 379; Âclûni. 1, 265; Abdulkerîm el-Cîlî 2,37)”

Bir insan islâm dairesine Kelime-i Şeha-det ile girdiği ve Hazreti Peygamberin risaletini tasdikten önce Abduhû yani Allah’ın kulu olduğu tasdik edildiğine göre Peygamberi övmekte aşırı gidilse ne gerekir? Peygamberin ruhunun en evvel yaratılmış olmasının ona ilâhlık isnad edilmesiyle ne gibi bir alâka vardır?Alemlere rahmet olarak gönderilmiş Peygamberimizden diğer peygamberler gibi zelle denen gayri iradi hatalar ol-muştur. Bunun hikmeti dahi Kelime-i Şehadet’deki Abduhû ilâhi tedbiriyle peygamberin ilâhlaştırılması önlen-miştir.Ama Muhammedün Beşerun Beyne’l Beşer Ke’l-Yakutu Beyne’l-Hacer (Peygamber Aleyhisselam insanlar arasında bir in-sandır.Fakat taşlar arasında bir taş olan yakut gibi...

B Rabıta MeselesiHer insanda belli ölçüde egoizm (benci-lik) vardır. İnsandı diğergâmlaştıran en tabii meyil muhabbettir (sevgi). Bu da egoizm gibi tabii bir meyildir.Bu imtihanda başarılı olmanın en büyük müesseri tasfiye-i kalptir. Bu da muhab-bete bağlıdır.

Bu sebeple Cenab-ı Hak: “Künû maas-sâdıkyn” Yani “Sadıklarla beraber olununuz” buyurmuştur. (Tevbe 119) Zira hâl bulaşıcıdır. Yani insandan insana geçer. Bunun vasıtası muhab-bettir ( sevgi).Rabıta, bu kalbî faaliyeti Allah katında makbul bir kul olduğu düşünülen bir kimseye tevcih etmekten başka bir şey değildir. Sarhoşun bile rabıtası vardır. O’nu meyhaneye götüren başlangıç-ta muhabbeti na-layık birisine tevcih etmiş olmaktan başka bir şey değildir.Câhil halk bile “gözden ırak, gönülden ırak” tabiriyle bir kimsenin bir diğeri-yle münasebetini inkıtaa uğratmasının kalbi muhabbete zaaf iras edeceğini ifade eder. Bu sebepledir ki, müride rabıta periyodik bir şekilde emredilir. Ta ki şeyhine muhabbeti zaafa uğram-adan devam etsin.Ashab’ın Hazreti Peygamberden hadis nakledeken, Efendimizin o anki gi-yim kuşamına, hal ve tavırlarına hatta yüz ifadelerine dair beyanları sabittir. Bu hal sahabenin peygambere ruhen yakınlığını ifade etmez mi?Abdülaziz Bayındır’ın mürşid-i kamillerden hal sirayeti temin için icra edilen rabıtayı şirk sayması akıl ve mantıkla bağdaşmaz.O halde tasavvuf düşmanlarının rabı-ta hakkında saldırılarda bulunması olsa olsa islami hayat yaşayan kişileri aşağılamak istekleridir.

Reddediyoruz Çünkü;Reddediyoruz Çünkü;

21

Page 22: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Menkıbe

Abdestsiz Süt

Muhammediye kitabının yazarı Yazıcıoğlu Muhammed Efendi, Edirne ve Gelibolu ci-varında yaşamıştır. Bu muhterem zatın bir de Ahmed-i Bîcan olarak bilinen kardeşi vardır. Ahmed-i Bîcan hazretleri, aynı zamanda En-var-ül Aşıkın kitabını Farsça’dan tercüme eden zattır.

İki kardeşten biri olan Ahmed-i Bîcan, bir gün bir camide vaaz etmekte iken ağabeyi Mu-hammed Yazıcıoğlu camiden içeriye girer ve küçük kardeşinin sohbetini dinlemeye başlar. Kardeşi ağabeyinin camiye geld-iğinin farkındadır. Fakat bir de bakar ki, ağabeyi biraz sonra camiyi gülerek terk eder.

Kürsüde nasihat etmekte olan Ahmed-i Bîcan hazret-leri, ağabeyinin bu halinden bir şey anlayamaz ve akşam eve geldiği zaman olayı annesine anlatıp duru-mu öğrenmesini ister. Anne, büyük oğlu Muhammed eve geldiği zaman, (Oğlum, kardeşin camid-en niçin gülerek çıktığını soruyor, bir hata mı işledim diyor. Kardeşinin dersinden niçin gülerek çık- tın) diye sorduğunda şöyle cevap verir:

“Anneciğim, ben kardeşimin vaazına gülmedim. Ben bir insanoğlunun

sohbetini dinlemeye ne kadar melek gelmiş, oturacak yer bulamıyorlar da birbirlerinin üzerine oturuyorlar, onların hâli çok hoşuma gitti de ona tebessüm ettim. Ben de mele-klerden camide oturacak yer kalmadığı için çıkıp gittim.”

Annesi, ağabeyinin bu sözlerini anlattığında Ahmed-i Bîcan çok müteessir olup dedi ki: “Anneciğim, ağabeyim melekleri görebiliyor da, ben niye göremiyorum. Bunu ondan bir sorar mısın?” O güzide anne büyük oğluna bunu sorduğun-

da aldığı cevap şöyle oldu: “Anneciğim, bu noksanlığı sen

kendinde araman lazım, sen benden daha iyi bilirsin.”

O vakit düşünme sırası anneye geldi. Uzun müddet tefekküre

daldıktan sonra bunun sebebini şöyle açıkladı:

“Oğlum sana hiç abdestsiz süt emzirmedim. Ahmed’e ise henüz

kundakta iken, ben namaza durmuş-tum, Ahmed de şiddetle ağlamaya başlamıştı. Bu sırada evimizde bir komşu kadın vardı.

O, çocuk ağlamasın diye Ahmed’i aldı emzirmeye başladı. Ben he-

men namazı kılıp elinden aldım ama, biraz

emmişti. Sonra o kadına

abdestli olup olmadığını sordum, bana abdestinin olmadığını söylemiş-

ti. Onun melekleri görmemesine sebep olsa olsa bu olmalı.”

22

Page 23: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Menkıbe Barış KURT

Namaz kılmayın.. Şimdi “N’oldu lan Barış’a?” diyeceksiniz. Evet namaz kıl-mayın. Bunu Allah söylüyor. Ama hangi durumda? Misal ki içkiliyken namaz kıl-mayın. Misal ki güneş doğduktan 45 da-kika sonraya kadar namaz kılmayın. Ama bunu “Hiçbir zaman namaz kılmayın!” diye algılayan bir yığın Müslüman var. Çok mesele var böyle sadece namaz değil. Misal örtü meselesi. Başörtüsü. Nedir başörtüsü? Farzdır değil mi? Hepimiz biliyoruz bunu çok şükür. Peki sadece başı mı örtmek farzdır? Kollar, bacaklar örtülemeyecek mi, boyunlar örtülmeyecek mi? Yarım yarım kolları, daracık panto-lonları, gömlekleri, rengarenk örtüleri-yle örtündüklerini sanan gerzekler var. Bunların bir kısmı cahillikten bir kısmı da gösterişten. Cahil olanlara anlata-cağız, eyvallah ama ya diğerleri? Onlara söyleyecek ne var ki.. Allah hidayet versin diyemiyorum, içimden gelmiyor. Neden mi? O kadar kimse onları görüp saçma sapan örtünmeye başlıyor. Bu kadar ve-bali almışlara ben ne diyebilirim? Val-lahi hidayet dilemek içimden gelmiyor. Nefsleri tavan yapmış, sokak ortasında zina etmekten utanmayan bu türban-lılara siz ne söylüyorsanız söyleyin ama ben hidayet dilemeyeceğim. Ben henüz liseye başlayacakken yani 5 6 sene onca bunlar yok gibiydi. Hatta gazeteci olmak isteyen bazı başörtülü arkadaşlarımla konuşurken o zamanlar şunları derlerdi:

“Evet gazeteci olmak istiyorum ama beni örtüyle kabul etmezler.” O zamanlar Tür-kiye’de ne televizyon kanallarında ne de herhangi ufak bir bakkalda bile başörtülü çalışmazdı. Niye mi? Sahipleriyle alakası yok, edepten, hayadan. Peki şimdi ne oldu? Başörtülü meclise girip yemin etti diye sevinen gerzekler var. O kızın orda ne işi var? Tekvandocu başörtülüler şampi-yon oldu diye sevinen var. Onun orda ne işi var? Televizyon kanallarında program yapan, muhabirlik yapan başörtülüler var. Onların orda ne işi var? Hz. Aişe r.a tüm mü’minlerin annesiydi. Yani kims-eye haram değildi. Ama o sohbet ederken sahabelere örtü çekerdi, çarşafını çıkar-mazdı. Ona “Onların görmedikleri halde neden çıkarmıyorsun örtünü?” diye sor-duklarında “Onlar beni görmüyor ama ben onları görüyorum” derdi. Peki ne oldu bize? Sizin erkekle konuşurken bile ciddi olma mecburiyetiniz varken kafanızda-kilerden utanmadan sokak ortasında, kafelerde, üniversitelerde nasıl elele ge-zebiliyor, bacak bacak üstüne atabiliyor, kahkaha atıp sakız çiğneyerek aval aval gülüyorsunuz? Yazık. Vallahi yazık. Öyle bir vebaldesiniz ki ben sizin için hiday-et istemiyorum, helak olmanız için dua ediyorum. Bakın nerden nereye geldik.. Allah, gerçekten O’nun rızasını isteyenlere hidayet versin. O’nun adını kullanıp da O’na düşmanlık edenlerin belasını versin. Amin, Amin, Amin..

Namaz Kılmayın

23

Page 24: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Sahabe Hayatları

HZ.EBUBEKİR SIDDIK (r.a)ŞEMAİLİ

Orta boylu, Beyaz tenli, Zayıf bedenli,Gür saçlı, Seyrek sakallı, Çukurca gözlü,Yumru

alınlı idi. Ciddi, ince, Göz pınarları derin, yüzü nurlu, alnı ve yüzü açık idi. Bedeni zayıf ve za-rin olmasına rağmen kuvvetli, azminde karalı

ve şecaatli idi.Görünüşünü suni güzelliklerle süslemeye hev-

esli değildi. Durşları mahzun ve sevimli idi.(DOĞUMU:MEKKE 572 M VEFATI:MEDİ-

NE 635 M)

Hz.Ebubekir Sıddık (r.a.),İslamiyet’e zekası,-canı,malı ve bütün varlığı ile hizmet etmiştir.Hz.Ebubekir (r.a.),Kur’an hükümlerini en iyi

bilen bir sahabi olarak Hur’an ahlakına sa-hip,üstün takva sahibi,iffetli,âdil ve şecaatli idi.

Bir günHz.Ali(r.a.) meclisinde bulunanlara,’’insanların en şecaatlisi kimdir?’’ diye sormuş,sensin ded-iklerinde ‘’Ben her kimle mübareze meydanı-

na çıktımsa öcümüaldım.’’ demiş ve insanların en şecaatlisi kim-

dir sualini tekrar etmişti.Onlarda;Bilmiyoruz,kimdir? dediklerinde Hz.Ali; ‘’İn-

sanların en şecaatlisi Hz.Ebubekir’dir.Bedir günü Resul-ü Ekrem (s.a.v) Efendimize

müşriklerden biri hücum etmesin diye bir çadır kuruldu ve kim bekleyecek? denildi.

Hz.Ebubekir (r.a.)kalktı,kılıç elinde olduğu halde Resul-ü Ekrem (s.a.v) Hazretlerinin başı ucunda durdu.Her kim hücum ettiyse kılıç ile

karşılayıp def etti.İşte insanların en şecaatlisi odur’’ dedi.

Hz.Ebubekir (r.a),fıtrat itibariyle halim,selim son derece yumuşak ve şefkatli idi.Bununla

beraber vazife ve mesuliyet işlerinde zerre ka-dar müsamaha göstermezdi.Onun yumuşak-

lığı şahsi muamelatına aitti.Din ve millet işlerinde en küçük bir tereddüt ve ya göz

yumması görülmezdi.Fakat insanların kusurlarını büyütmez,onlara kusurları

derecesinde muamele gösterirdi.Hz.Ebubekir (r.a) Resul-ü Ekrem (s.a.v)

Hazretlerinin en sevgili dostu, nübüv-vet sırlarının en samimi mahremi idi.

Resul-ü Ekrem (s.a.v)Efendimiz, yaptığı bütün işleri,Hz.Ebubekir Sıddık ile be-raber yapardı.Peygamber Efendimiz’in

Hz.Ebubekir’le muhabbeti bir başka neş’e ile tecelli ediyordu.İrtihal buyura-cağı sırada Resul-ü ekrem (s.a.v) Efen-

dimiz şu sözleri buyurmuştur:‘’Dostluğu ve yardımı itibariyle ken-

disine en çok minnettar olduğum ark-adaşım Hz.Ebubekir’dir.Rabbim’den baş-ka bir dost edinecek olursam,Ebubekir’i

dost edinirdim.Onunla benim aramda İslamiyet kardeşliği ve sevgisi vardır.

Mescidinbütün kapıları kapansın,yalnız

Hz.Ebubekir’in kapısı açık kalsın.’’Bu hadis-i şerif, Hz.Ebubekir (r.a)’in yol-

unun kıyamete kadar devam edeceğine işaret sayılmaktadır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in arzuları hilafına bir hareket olup da üzüldükler-

inde Hz.Ebubekir (r.a) gelecek olur-sa,derhal tebessüm eder ve üzüntüsü

giderdi.Hz.Ebubekir (r.a) isabetli görüşleri,mualematındaki doğruluğu,

tecrübe genişliği, nefsine hakimiyeti ve herkesin iyiliğini istemesi ve samimiyeti

ile tanınmıştır.

Resul-ü Ekrem (s.a.v)Efendimiz’in fazilet ve kemalatından en çok isti-

24

Page 25: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

fade eden şüphesiz Hz.Ebubekir’di.İlim,irfan,fesahat,belagat,edep ve sev-gi ile mümtaz idi,sevgi ile seçilmişti. Hz.Ebubekir (r.a),İslamiyeti anlama bakımından şüphesiz ashab-ı güzinin en âlimi idi.Çünkü onun kadar Resul-ü Ekrem Efendimiz’in (s.a.v)’le beraber olan yoktu.Hazarda ve seferde her yerde ve her zaman onunla en çok ülfet eden ve sohbeti ile şereflenen,istifade eden o idi.

Resul-ü Ekrem Efendimiz buyurmuşlar-di ki,’’Dünyada hiç kimsenin malı,benim için Ebubekir’in malı kadar hayırlı ol-mamıştır.’’Bilali Habeşi gibi müslüman köleleri efendilerinin zulmünden kur-tarmak için yüksek bedeller ödeyerek satın almış ve azad eylemiştir.

Hz.Ebubekir(r.a) etrafını koruyup,gözet-mesi ve muhtaçların hizmetine koşması bakımından da en önde idi. Hz.Ömer anlatır:’’Medine’nin kenarında ihtiyar ve âmâ bir kadın vardı.Her gün ona uğra-yarak hizmetini görmek isterdim. Fakat ne zaman gitsem benden evvel birinin uğrayıp ona lazım gelen her şeyi yap-mış olduğunu görürdüm.Bir gün merak ettim,acaba her gün bu sevabı işleyen kimdir? dedim. Birgün erkenden kalk-tım,kadının yanına uğradım.Bir de negöreyim? Bu sevabı işleyen Hz.Ebubekir (r.a) imiş.

Hz.Ebubekir (r.a)’in mühim faziletler-inden biri de diyanetperverliğidir. Hz.Ebubekir (r.a)’in aile hayatı çok temiz ve nezih idi.Hz.Ebubekir (r.a)’in evi her zaman misafirlere açık idi.Ashabı

Suffa her gün oraya giderler ve ikram olunur-lardı.Ama kendisi son derece sade yaşar,-maişetini ticaretle temin ederdi.

Hz.Ebubekir (r.a),peygamberlerden sonra insanların en üstünüdür.Hz.Ali diyor ki:’’Re-sul-ü Ekrem (s.a.v) Efendimiz’in halifesi Hz.Ebubekir Sıddık (r.a)’a ‘’Bu ulaştığın dere-ceye nasıl ulaştın ve bizleri geçtin?’’ diye sord-um;Hz.Ebubekir dedi ki:Beş şeyle:1)İnsanları iki kısım gördüm,kimisi dünyayı ister,kimisi ahireti ister,bense yalnızca Allah’ı istedim.2)Ben İslam’a girdiğimden beri doyasıya dünya yemeği yemedim.Zirâ marifetullah yani Allah’ı bilme lezzeti ile meşguliyet,beni dünya lez-zetlerine meyil ettirmedi.3)İslamiyet’e girdiğimden itibaren dünya içece-kleriyle kanmadım.Zirâ Halik’imin muhabbeti dünya içeceklerinden daha fazla geldi,beni O’nun sevgisimeşgul etti.4)İslamiyet’e girdiğimde beni iki amel karşıladıünya ameli ve ahiret amali;ben ahiret amelini dünya ameline tercih ettim.5)Resul-ü Ekrem (s.a.v)’in sohbetine devam ettim.O kadar ki Resul-ü Ekrem’den bir saat bile ayrılmadım.Mağaraya giderken de O’nun-la beraberdim.

Hz.Ebubekir Sıddık (r.a),Nakşı yolunun te-mel özelliği olan hafi zikri,Resul-ü Ekrem’den mağarada iken almış,Allah’tan bir an ga-fil olmadan O’nu anmaya devam etmiştir.Hz.Ebubekir (r.a)’in yüksek faziletlerini say-makla bitirmek mümkün değildir.Silsilede emaneti bizzat Resulullah (s.a.v)’den almıştır.’ ’Pişuvay-ı Hacegan’’ yani Haceganın Rehberi diye anılır.

25

Page 26: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Çin Zulmünün Tarihi

BİRİNCİ VE İKİNCİ MANÇU İSTİLÂ DÖNEMİ(1759-1911)

1760 se-nesinden sonra Doğu Türkistan’da fiili duru-ma hâkim olan Çinliler büyük katlia-ma girişerek, bir tedhiş ve sindirme politikası takip ettiler. Bu kanlı zulümleri yine kendi itiraflarında bakın nasıl anlatıyorlar:General Kao-Chi, 1763 senesinde Çin İmparatoru-na gönderdiği resmi raporunda Doğu Türkistan’da 1.200.000 kişinin öldürüldüğünü, 300.000 kişinin Çin’in iç taraflarına sürgün edildiğini, 12.500 ailenin de yerler-inin değiştirildiğini bildirmiştir.İmparatorluk idaresi öldürdüğü ve sürgün ettiği Türklerden boşalan yerlere Çin den getirdiği 150.000 Çinli’yi yerleştirdi. Türklerin elinden verimli topraklar zorla alınarak Çinlilere verildi. Türklere ödeyemeyecekleri vergiler yüklediler. Ödeyemeyenlerin elinden ticaretleri alınar-ak Çinlilere verildi. Doğu Türkistan da Türklerin şanlı tarihlerini ve yüksek medeniyetini hatırlatan ne kadar tarihî abide, Hükûmet binası, kervansaray, çeşme, cami ve hamam varsa hepsi yıkıldı.

İslam Coğrafyaları

Doğu

Türkistan

Unutulan Vatan; Doğu Türkistan

26

Page 27: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

İslam CoğrafyalarıÜÇÜNCÜ İSTİLA DÖNEMİ (1911–1944)Doğu Türkistan’daki ilk politikası Türkleri her türlü düşünceden millî his ve ruhtan mahrum etme yoluna gitmiştir.

Bu maksatla başta müstakil Doğu Türkistan devletinin Cumhurbaşkanı Hoca Niyaz Hacı ve Başbakan Sabit Damolla Abdulbaki olmak üzere, millî Hükûmette vazife alan bütün kabine üyeleri, siyasi liderle, hükûmet memur-ları, vatanı uğruna savaşmış mücahitler, eşraf-tan ve tüccardan muteber kimseler kitleler halinde tevkif edilerek, İnsanı dehşete düşüre-cek zulüm ve işkencelerle öldürülmüşlerdir.

Bu zulümler sırasında Rus Gizli Polis Teşkilâtı (G.P.U) üst düzeyde katliamlarda görev almıştır.Doğu Türkistan tarihînde bir kabus, tazyik ve tedhiş devri olan bu müşterek Sovy-et Rusya ve Çin devrinde yapılan tevkiflerde 500.000 masum Türk zindanlara atılmış, 200.000 Türk çeşitli işkencelerle öldürülmüş, 15.000 ailenin ocağı söndürülmüş, mal ve mülkleri müsadere edilmiştir.Bu istilâ

devrinde Doğu Türkistan efradından bir veya birkaçını kurban vermemiş aile he-men hemen yok gibidir.

DÖRDÜNCÜ İSTİLÂ MİLLİYETÇİ ÇİN DEVRİ (1944–1949)Bu devrin bariz karakteri, koyu Çin şovenizminin hâkim olduğu eski impara-torluk siyasetine dönüştür.

Milliyetçi Çin’in esas poli-tikası olarak;”Doğu Türk-istan halkı, Çin milletinin bir kabilesidir, hislerimiz sağlamlaşamaz.

Çinlilerin Türkistanlı kızlarla evlendirmemiz

lazımdır. Akrabalık sevgi ve muhabbet ar-tar. Doğu Türkistan geniş bir memlekettir. Nüfusu azdır. Bunun için Çin’den göçmen-ler getirmek lazımdır.Diyerek propagandalarına başlayan Milli-yetçisi Çin yönetimi Türk’ün sahip olduğu bütün millî ve manevî değerlerini tahrip etmişlerdir. Doğu Türkistan halkı bu milli-yetçi Çin istilâsına karşı ilk kurşun Gulca şehrinde 1944 Eylülünde atıldı ve bunu diğerleri takip etti.

BEŞİNCİ İSTİLÂ KIZIL ÇİN DEVRİ(1949)

Doğu Türkistan Kızıl Çin’in batıya yönelik genişleme politikasının yolu üzerinde olup emperyalist gayelerinin tahakkukunda mühim bir vasıtadır.13- 20 Kasım 1949 tarihlerinde Doğu

27

Page 28: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Türkistan’ın fiilen işgalini müteaki-ben ilk iş olarak Pantürkist, Panis-lâmist, Aşırı milliyetçi, Amerikan uşağı Çang-Kay Şek casusu, ağa, eşkıya, zorba ve burjuva gibi çeşitli bahanelerle itham edilerek meml-eket münevverlerini tasfiye etmeye başladı. Bu tasfiye sırasında kitle halindeki tevkiflerle 600.000’in üze-rinde Türkistanlı zindanlara atıldı, hemen tamamına yakını öldürüldü.

Yüz binlerce Türk mecburî iş kam-plarında ölüme terk edildi. Kızıl Çin’in Doğu Türkistan’ı işgal ettiği 1949 senesinden 1953 senesine ka-dar geçen dört sene zarfında kitleler halinde tevkif ederek çeşitli şekill-erde öldürdüğü Doğu Türkistan-lıların sayısı 1.000.000’a (birmilyon) yakındır. Buna karşılık Komünist Partisinin Doğu Türkistan Seksiyonu (!) 2. se-kreteri Sav-Li-Cin 29.4.1951 tarihînde verdiği bir nutukta sadece 13.564 kişinin inkilâb aleyhtarlığı ile suçla-narak hapsedildiğini, Kızıl Çin ida-resinin ilk yıllarında kızılların tayin ettiği kukla umumi vali Burhan Şehi-di ise komünist parti genel merkezine verdiği bir raporda Doğu Türkistan’da 20.000 kişinin gizli faaliyetlerde bu-lunduğundan dolayı çeşitli cezalara çarptırıldığını, beyan etmiştir. Kızıllar tarafından öldürülen-ler arasında milliyetçi liderlerden Dr. Mesut Sabri, eski maliye Nazırı Canım Han Hacı, Ürümçi Valisi Haduvan Hanım ve Kocası Aksu vali-si Parsa Beğ, Altay kahramanı meşhur Osman Batur, İli kahramanı Gani

İslam Coğrafyaları

Batur, Sabık Uygur, Türk Birliği Başkanı Abdülaziz Cengiz Han, Yalkun gazetesi sahibi ve başyazarı Kur-ban Koday, yazar Abdurrahim Tileş Ötkür ve daha nice tanınmamış sevilmiş aydın kimseler vardı. Bu münferit olaylar sadece İli vilayetinde cereyan edenlerdir. Yurdun diğer bölgeleri de aynı katliam-lara sahne olmaktan kurtulamamıştır. Kızıl Çin Doğu Türkistan’ın bütün millî servetler-in, yerli halkın, kadın ve kızların ziynet eşyalarına varıncaya kadar ellerinden aldı. Bunları kamyonlarla Çin’e taşıdı ve karşılığında Çinli muhacir getirdi. Doğu Türkistan da kızıl Çin yönetimi içişleri ba-kan yardım-cısı Chu Yu-Sieng 1950 yılının icraatından şöyle haber veriyordu;“1950 se-nesinde Hükûmet haydutlardan, hırsızlardan ve hafiyelerden ibaret olmak üzere 7.759 kişiyi imha etmiştir.1966 yılında Doğu Türkistan da ki direnişler esnasında binlerce Türk’ün katledildiğini haber ver-en Endonezya İBRAZI gazetesinin yazısı ise, aynen şöyledir;“1966 senesi aralık ayı içerisinde Doğu Türkistan da 75.000 Müslüman şehit edilmiştir. Bu katliam Müslümanların Ramazan ayını karşıladıkları bir sırada yapılmıştır.Buraya kadar naklettiğimiz bilgilere ilave olarak Kızıl Çin’in nasıl bir dikta rejimi kurduğunu göre-lim:

28

Page 29: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

İslam Coğrafyaları

Doğu Türkistan

Unutulan Vatan; Doğu Türkistan

Sunday Expres Gazetesi, Rusların “Sulh ve Terakki Radyosu” tarafından, Mao’nun ne kadar Doğu Türk-istanlı öldürttüğünün açıklandığını yazmakta ve aşağıdaki listeyi vermektedir1949 - 1952 arası : 2.800.0001952 - 1957 arası : 3.509.0001958 - 1960 arası : 6.700.0001961 - 1965 arası : 13.300.000 Toplam olarak 26 Milyon 300 Bin İnsan katledilm-iştir.1965 ten 1972 yılına kadar olan yedi senelik zamanı da ilave edersek, Kızıl Çin de 35 Milyona

yakın İnsan katledilm-iştir. Bu 35 Milyon rakamı Rahmetli İsa Yusuf ALPTEKİN beyin tespiti olup 1972 yılından 2001 yılına kadar olan süre hesap-ta yoktur. Dünyaya yeni gö-zlerini açan bebekler kan ve gözyaşının ortasına düşüyorlar. Bu bebekler ömürl-eri boyunca bir ramazan bayramının anlamını ve nasıl olması gerektiğini

hiçbir zaman da tam olarak anlayamay-acaklar. Anneler, babalar da hep ne zaman ve hangi gece yarısı sebepsiz yere çocuklarından koparılarak bilinmeyen bir akıbete doğru götürüleceği endişesi ile yaşayacaklar. Çünkü ata yadigârı topraklar düşman işgali altındadır. Hani Müslümanlar kardeştiler? Hani birinin ayağına diken saplansa bütün Müslümanların kalbine saplanmış olarak hissedilecekti? Nerede uhuv-vet, yardımlaşma, dayanışma, elem ve kederlerin pay-laşılması?...

(Mehmet Emin BATUR–29 Kasım 2003)

29

Page 30: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

“Muvaffakiyet ancak allahın takdiri iledir”“Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsın-

lar, ırzlarını korusunlar. Ziynetlerini açmasınlar. Bunlardan görünen kısım müstesna. Başörtülerini, yakalarının

üstünü (kapayacak surette) koysunlar. Zinet (mahal)lerini kendi kocalarından, yahut kendi babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut kendi oğul-larından, yahut kocalarının oğullarından, yahut ken-

di biraderlerinden, yahut kendi biraderlerinin oğullarından, yahut kardeşlerinin oğullarından,

yahut kendi kadınlarından, yahut kendi eller-indeki memlukelerden, yahut erkeklerden yana ihtiyacı olmayan hizmetçilerden, yahut henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gi-

zleyecekleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Hepiniz Allaha tövbe edin ey müminler. Taki korktuğunuzdan emin,

umduğunuza nail olasınız.” Günümüzde kadınların tesettürü bir ziynet.Müslüman bir kadın nasıl oluyor da bir mağazaya

gidip dışarıda giyeceği elbis-enin dar kesim mi şöyle yaka mı böyle paça mı diye sorabilir

kalite konusunu sorguluyor-muşum gibi bayanlardan tepki geleceğini bilerek kaliteyi kastet-mediğimi eklemeliyim. Yada nasıl topuklu giyer ayette ayak-

larını yere vurarak dikkat çekme-mekten bahsederken bir bayan kafasında mimar

Günümüzde Müslüman Kadın Trendi

Abdulkadir Furkan Taşbilek

30

Page 31: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Abdulkadir Furkan Taşbilek

Sinanın gemi planlarının olduğu bir baş örtüyü kırk punto marka yazısı başının tam üstüne gelecek şekilde giymekten neden haya et-mez!Yada ayette başlarını örtmeleri ile ilgili söylenen usule inatla o örtüyü boyunlarına dolayıp saçlarına kabartmak yükselt-mek için bezler ipler kumaşlar ko-yarak kafaların-da (Hadiste tabir ettiği üzere)Deve hörgücü var-mışçasına nasıl tesettürlü olduklarını iddia ederek kendi dinlerini yalanlıyor-lar. Onlar peygamberi haklı çıkarıyorlar bize bir kez daha (sadaka rasu-lullah) dedirtiyorlar. Peygamber efendimiz hadisinde;ümmetimden benim görmediğim iki kısım vardır ki onlar giyinirler ama çıplaktır-lar, Ve başlarını DEVE HÖRGÜCÜ gibi örterl-er buyuruyor.Bu kadınlardan bah-sederken, onlar cennetin kokusunu bile alamazlar oysaki cennetin kokusu çok uzaklardan hissedilir diyor.Başını tesettür gereği örtme-

mek bir fısk ise bu şekilde örtmek ile ilgili onca hadisle karşılaştırırsak acizane sanki daha bir makbul... Nitekim Peygamber efendimiz aleyhisselatu vesselam buyurdu ki “bir müslüman eğer kendi dinine zarar

vermeye azmederse onun zararı “bir münafığın yada bir kafirinkinden daha şiddetlidir” o iki kurdun bir koyun sürüsüne zarar verdiği gibi

dinine zarar verir. Bu ne de- mektir çobanlık

yapanlar bilir ki iki kurt bir araya geld-

iğinde sürüyü yemez kendi aralarında bir boğma yarışına

girer de sürü telef olmadan durma-zlar. Bir münafık yada bir küfür ehli sizin camilerinizi evlerinizi ailelerinizi ırzlarınızı mahrem-iyetinizi tarumar edebilir ama

dininizi asla bozama veya tahrif edemez. Bu iş ancak içeriden yapıla-bilir. Bu sebeple müslümanlar daha dikkatli olmalı din kisvesi altında yaptığımız her iş kendi dinimize dök-tüğümüz bir su yada ona vurduğumuz bir balta. Nefsimiz var kusursuz insan

olmaz bu kadar sert yazı mı olur diyenleri duyar gibiyim. Bence biz

müslümanların böyle yazılara haddinden fazla ihtiyacımız var. İnsan hata yapar ama bunu sürekli hale getirmez,bunu doğru olarak kabul ederek yapmaz.Toplum içinde müslüman kimliği ile kalkıp savunucu-

31

Page 32: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

luğunu yapmak,eleştirileri saldırı gibi algılamak sanıyorum ki yine nefsin bir oyunudur. Bu yazıyı bekar bir müslüman genç olarak yazıyorum çok düşünüyorum ve faydalı olayların faydasızların yanında çölde kum tanesi kadar olduğuna kanaat ediyorum, diyorum ki ben müslüman ortamlarında bulunan bayanlardan VALLAHİ korkuyorum. Bizde bir eziklik psikolojisi oluşmuş kadınlarımız sanki bazı noktalarda sosyal ve şık olmazsa köylü,ca-hil muamelesi görecekmiş gibi hissetmeye başlamış kendilerini.Onlarca topluluk kurmuşuz kuruluşlar,stk,yardım kuruluşları,eğitim kuruluşları ben olayları ibretle izliyorum. Bakıyorum bir kurumun toplantısı yarım saat reklam şunlar yapıldı şunlar edildi neler kaybettiğimizi kimse dillendirmi-yor çünkü bu moral bozacak ve moral bozukluğu da kurumun tadını kaçıra-cak. Sanırım bizim sağlam bir tokada ihtiyacımız var,okkalı bir tokada.Ben de kalemimin yettiğince baygın birini tokatlarcasına vurmak için yazıyorum ılımlı olumlu bir şey bekleyenler varsa yazıyı okumayı bırakabilirler. Ku-rumlarımız zamanında çok zayıflamış diye yönetimde yetkide çok seçici olmayı

Abdulkadir Furkan Taşbilek

32

Page 33: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Abdulkadir Furkan Taşbilek

bırakmışız şimdi ise birileri ayıklanmalı ayıklayamıyoruz. Derler ya sapla saman bir-birine karışmış işte öyle. Saptan samanı görene aşk olsun! Şim-di isim zikret-meyeceğim maazallah bizim müslüman ku-ruluşlarımız bunu bir saldırı alır da başıma bela olur. Bazı kuruluşlarda tanıtım vide-olarını hazır-layan belliki ortamda prestij sahibi olmuş gençlerin aleni kendi araların-da sohbetler-ine şahit oluyorum. Diyor ya şeytan onlara yaptıklarını süslü göster-ir,onlar da reklamını yapıyor biri yaptığı bir pisliği soyluyor biri başka bir şeyi bu gençleri mi yetiştirdiniz o yarım saatlik tanıtımda anlattığınız bu mu diye sorasım geliyor bu işleri çekip çevirenlere.Dinimiz bir siyasi güç bir pirim meselesi olmuş müslümanlar oturmuş birbirlerini

33

Page 34: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

pohpohluyor.Konferanslarda çiçek bahçesi gibi envai çeşit renk mütesettür bayan botanik parktan farksızlaşmış, önde oturan protokol kalkıp arkaya bakmıyor mu bu adamlar hiç bir şey görmüyor mu?Görmüyorsa neden orda oturuyorlar.Ağlanacak haldeki salonlardan bir alkış gürültüsü,biri çıkıyor bir aşrı şerif okuyor o zaman layığımızı buluyoru-z,yaşlı teyzelerimiz ağlaşıyor. KURUMLARIMIZIN İÇİ BOŞ!Bunu anlamamız için artık kalkıp kendimizi eleştirsek hiç fena olmayacak sanırım. Ben çocuk-luğumu baş örtüsü mitinkileri ile hatırlıyorum.Şimdi bakıyorum ve gözlerim doluyor bu mu bizim savaşımız.Kendime bazen ahmak diyorum aslında çocukluğuma vermeliyim ama sonuç ortada. Hani acımız büyük derler ya bu tablo tam da öyle bir tab-lo.Kadınlarımızı başı örtülü okullara almıyorlarmış efendim hadi bu sisteme bir savaş açalım. Sonra soruy-orum kendime kadınlarımızın okulda ne işi var.Lise-

lerde,üniversitelerde işte müslümanlar da böyleymiş dedirtmekten başka ne yapıyorlar.Bir müslüman kadının neden okulda alacağı o başka yerde bulunmaz muazzam bilgilere ulaşması bu ka-dar önem arz ediyor. Allahın kadınlara verdiği fıtratta nasıl bir yeri var bu eğitimin.İmanları mı artıyor,annelik,eşlik mi öğreniyorlar. Bir kadın daha kadınlığını bilmezden nasıl oluyor da; ev-lenince kocamdan ayrılırsam bana kim bakacak.Mantığı ile meslek sahibi olmanın peşine okul gibi bir yere giderek kendini güvence altına almanın derdine düşüyor.Okulda okuyanlardan çok daha iyi notlar alan bir çok açık öğretim mensubu sırf bu yüzden,fitneden uzaklaşmak için bu yolu seçerk-en,kızlarımızın hayatta bu eğitime bu kadar ihtiyaç duymasının altındaki gerçek sebep ne acaba.Yada

Abdulkadir Furkan Taşbilek

Page 35: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Abdulkadir Furkan Taşbilek

bitme korkusu daha evliliğin manası öğrenilmeden ed-inilmiş önlemleri sanki kesinmiş gibi alınmış bir evlilik nasıl olur da huzurlu,sağlıklı olur. Hangi kıza çalışma şartı koşu-larak evlilik yap-ması isteniyor. Acaba okumak ve sosyal or-tam kadın-ların ev-lenmesini geciktiri-yor yada onları evlilikten soğutuy-or mu. Ben bu soruların cevabını ciddi manada merak ediyorum. Bu fuzuli baş örtüsü mücadelesi bize neler kazandırdı acaba. Yeni bir müslüman kadın modeli mücade-leci,atılgan ve sahalarda. Böyle mi olmalı diye sormak lazım. Sormak lazım tüm konferanslarda yüzde seksen kadın mı olmalı,kadınlar bu kadar sosyal mı olmalı,konser-lerde hoplayıp zıplayan sanatçıyı görmek için birbirini ezen SO-SYAL DİRENİŞÇİ MÜSLÜMAN KADIN! sana sormuyorlar mı hiç yahu bir baktın mı kitaba allah senin için neyi hayırlı kılmış. Ama yok birisiyle konuşsan bunları daha önce duymamış dinimizdede

cehalet mazeret ya ona dayanıyor bütün hayatımız. Aldır aklını kurtul güzel bir hayat yaşa ama yook yok kardeşim ameline müteessir olacak her şeyi bi-leceksin kısacası bir şey yapıyorsan önce bakacak sonra yapacaksın. Yaptıktan sonra çıkar yol aramak kendimize uy-gun fetva bulmaya çalışmak olsa olsa kendimizi kandırmak. Nereye baksam müslüman kadınlar maşallah diyeceğim teşbih olsun diye ama korkuyorum rab-bim günahkar kalemimin yazdığı bu niyazı dua kabul eder benim yüzüm-den bu hal müslümanların üstünde bir saniye fazla kalır da hesabını veremem diye. Kadınlarımız evlenmek için geri adım atar,evlenince çocuk istemez ama vakıflarda kurumlarda çocuk bakmaya yetiştirdim sanmaya çok hevesliler.Ben bunun sebebini nereye bağlıyorum an-

35

Page 36: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

latayım. Bir kadın kendi çocuğunu büyütse yetiştirse hiç bir şeye faydası olmaya bilir,yoldan çıkabilir bir sürü derdi var tasası var ve hiç reklam malzemesi yok. Ama vakıflarda öyle değil üstün başarı belgeleri,vakıf anneliği plaketleri konferanslarda isimlerinin söylenip dahiliyeden kalma alkış yağmurları.Nasılsa kim-se Yetiştirdiği onca çocuğun hayatını tek tek inceleyip ona not vermeye-cek! Allah eşlerimizin annelerimizin çocuklarımızın kızlarımızın nefsini okşayan plaketler verip onları evler-inde kendilerini hiç hissetmedikleri kadar iyi hissettiren bunu bilerek yada bilmeyerek yapan herkese akıl fikir ve hidayet nasip etsin. Biz kendi ellerimizle eğitim davasına

kadınlarımızı bir araya gelip direniş heyecanını yaşayabilecekleri kendil-erine ait bir davanın kucağına attık. Peki şimdi ne olacak,bu yazıyı oku-yunca müslüman kardeşine karşı hiddetlenecek sinir küpüne dönecek müslüman kadınları kim yanlışına ikna edecek,yıktığımız tesettür se-trini,bendini kadın mahremiyetini her yerde zaruret addedip erkekler-le iletişime giren kadınlarımızı yaptıklarının yanlışlığına kim ikna edecek. Zulmün karşısına geçtiğinde diliyle bedrin aslanları kesilen müslüman kardeşlerim bunun için ne yapabilecek. Kim bu fütursuz-ca akan suya o barajı yeniden inşa edecek babayiğit. Nerede benim mücahit kardeşlerim,nerede şehadet

36

Page 37: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

sevdalıları.En doğrusunu allah bilir ya bu işi omu-zlayacak insanları Allah ta omuzlayacak ama nerde o mübarek omuzlar. Peyg-amberimiz dua etti bizler topluca helak olmayalım diye bu bir nimet mi oldu bize nikmetmi bilinmez. Biz helak olmuyoruz diye zannediyoruz ki hep sıratı müstakimdeyiz. Allah yolunda dünyada old-uğu gibi her yol eninde sonunda hedefe varmaz ey müslüman biz müslüman-lar rahatı gördük mü dağılıyoruz asıl her nime-tin bir hesabı var.Bana bu devirde rahat batıyor ne yalan söyleyeyim.Sözün özü ümmetin salahiyeti Saliha (Salihayı da büyük yazdım ki anlaşılsın artık bu genel bir isim değil özel bir isim benim için) annelerin (Kendi çocuğu-na annelik yapan kadın-ların)elinde bize düşen ise o anneleri yetiştirmek.Yoksa yaptığımız her şey denizdeki köpük gibi kaybolup gide-cek. Sorarım size neden on tane kreş açan kurumlarımız bir tane annelik kursu açmıyor burada bir ticaret mi var.Biz annelik yapması gereken kadınlarımıza bu yolla kendilerine başka öncelikler edinme fırsatı mı

veriyoruz acaba. Allah bizlere kreşlere ihtiyaç duymayan bir toplum olmayı nasip etsin. (Amin)Allahım hepimize bizi hakkı ile eleştiren dostlar kardeşler ihsan eyle (Amin)Allahumme inni zalemtu nefsi fağfirni.(Allahım kendine zulmeden benim sen beni affet)

37

Page 38: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

1 Mart 1921 Mehmet Âkif Ersoy’un sözler-ini yazdığı “İstiklâl Marşı”, Maarif Vekili (Milli Eği-tim Bakanı) Hamdullah Suphi Bey tarafından Mecliste ilk kez okundu.

1 Mart 1926 İtalyan yasaları esas alınar-ak hazırlanan yeni Türk Ceza Kanunu, TBMM’de kabul edildi. 1 Mart 1931

Troçki’nin(Rus Marksist siya-

geçirdi.

2 Mart 1994 TBMM genel kurulu’nda DEP’li Leyla Zana, Ahmet Türk, Orhan Doğan, Hatip Dicle ve Sırrı Sakık ile bağımsız Mahmut Alınak’ın dokunulmazlıkları kaldırıldı. Genel Baş-kan Hatip Dicle ve Orhan Doğan gözaltına alındı.

3 Mart 1924 Halifeliğin kaldırılması ve Os-manlı hanedanı men-suplarının yurtdışına

çıkarılmasına il-

işkin yasa kabul edildi, Tevhid-i Tedrisat Kanunu çıkarıldı. Şer’iye ve Evkaf ve Genelkurmay bakanlıkları kaldırıldı.

Tarihte Bu Ay

setçi) Büyüka-da’da kaldığı Arap İzzet Paşa Yalısı yandı. 1 Mart 1953 Stalin kalp krizi geçirdi. Dört gün sonra da öldü. 1 Mart 1966 Baas Parti-si, Suriye’de yönetimi ele

Diyanet İşleri Başkanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ku-ruldu. Genelkurmay Başkanlığı oluşturuldu ve hükümetten ayrıldı.

3 Mart 1925 Şeyh Said ayaklan-masının büyümesini önlemek için, Takrir-i Sükun Kanunu ka-bul edildi; İstiklal Mahkemeleri kuruldu.

4 Mart 1925 TBMM tarafından İstiklal Mahkemeleri’nin teşkiline dair olan kanun kabul edildi.

12 Mart 1921 İstiklal Marşı TBMM’de Milli Marş olarak kabul edildi.

16 Mart 1920 I. Dünya Savaşı sonunda İstanbul’u işgal edildi.

18 Mart 1915 İngilizlerin ve Fransızların deniz yolu ile Çanakkale Boğazı’nı geçmeye teşebbüsleri, Hilafet ordusunun zaferi ile sonuçlandı. Çanakkale deniz yolu ile geçilemeyince kara harpleri yapıldı.

18 Mart 1920 Osmanlı Meclis-i Mebusanı son içtimaını yaptı.

2 Mart Rize’nin Kurtuluşu 14 Mart Tıp Bayramı 21 Mart Ekinoks, Nevruz 22 Mart Dünya Su Günü 23 Mart Dünya Meteoroloji Günü 30 Mart Kütüphane Haftası

38

Page 39: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

39

Page 40: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Hayat böyledir dostumGeçer beklemekle

Ümitlerin bittiği yerdeAbdest al ve sabahı bekle...

Görürsün her gece bir gündüze muhtaçtırKoyulaşır ki karanlıklar

Müjde şafaktır!Gün doğar inceden süzülür doruklara

Gelir Anka Kuşu

Page 41: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Götürür sonsuzluklara.Kim bilir düş olmaz bu mavi yolculukHasretin son bulur ötelerin ucunda...Nur düşer kalbine açılır bir pencereAçılır gölgeler gerçeğe perde perde.Anlarsın ki Bu alem gerçekte bir serapmışİçini yakan özlemAllah’a kavuşmakmış...

Page 42: Genç Çeriler Mart 2013 Sayı:1

Oku; yaradan Rabbin adı ile okuOku ki kırılsın cehaletinKan dolu mürekkepli kalemiOku; küfür tek cephe.Oku ki; Bir olsun ümmet-i MuhammetOku ve yaz şimdi;Bir kalem, bir kâğıt. Bir akıl bir fikirOku şimdi;La ilahe illallah Muhammeden Resulullahİşte gerçekİşte hakikat.

Bir niyet; temiz pak abdestleBir niyet; Allah’ın huzurunaBir kamet; Allah’ın huzurunaRahman ve Rahim olanYeri Göğü yaradan Rabbin huzurunaEğilir başlar ancak onun huzurunaYalnız ona değer alınlar secdeyeBir Allah, Bir kıble, Bir secdeİşte huzurİşte hak,İşte hakikat.

İlay-ı kelimetullah ile çıkmışız yolaCihad ruhu sarmıştır bütün bedeniVe değince nurdan yüzeZulmün şarapnelleri.Ne büyük bir iman,Sarsılmıyor ki düşsün.

Birkaç yara, Birkaç damla kanBirkaç son nefesİşte şehidİşte şahadetİşte hakikat.

Yolun başımı çile sonumu çileBiz sefere çıkmışız zafer muhakkakElbette ki kırılacak küfrün kelepçesiElbette ki bitecek bu esaretElbette ki kurt başlı tuğ ellerdeYürüyecek oğullar küfrün üstüneYürüyecek elbette ki kutlu yurdaBirkaç yüz milyon insanBirkaç yüz milyon umutBirkaç yüz milyon ülkücüVe hepsinde hasret, hepsinde imanDilde Tekbir, elde Kur’anBirkaç dua, birkaç selam.

İşte orada, İşte TURANİşte gerçekİşte hakikat.

Servet KOCABEY

Serbest KöşeOrhangazi Ülkü Ocakları 2. Başkanı