gscimbon fanzin 39. sayi

82

Upload: gscimbom-fanzin

Post on 29-Mar-2016

272 views

Category:

Documents


6 download

DESCRIPTION

gscimbom fanzin 39. sayi

TRANSCRIPT

Page 1: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 2: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

Bir Galatasaray taraftar platformu olarak GSCimbom’da geride bıraktığımız ay; özellikle Galatasaray Futbol Takımının almış olduğu pek iç açıcı olmayan sonuçlar nedeniyle negatif bir atmosfer hakimdi. Artık güven duygusundan uzak, geleceğe umutsuz ve amaçsız bakan bir taraftar profili oluştuğunu gözlemlediğimi söyleyebilirim. Fakat bununla birlikte az sayıda da olsa “Galatasaray adının olduğu yerde umut vardır” felsefesine sahip üyelerimiz de mevcut. Görüşleri her ne olursa olsun Galatasaray taraftarına yakışan şekilde davranan, kaliteli paylaşımlarla düzeyli bir ortam oluşmasını sağlayan tüm üyelerimize teşekkür ediyorum. GSCimbom Fanzin, sanal alemde kendi alanında bir marka olmak yolunda ilerliyor. Son dönemdeki içeriği ve kalitesiyle basın-yayın dergilerinden farksız olduğu gibi olumlu tepkiler almaya başladık. Bu sebeple fanzinimizin doğmasında ve büyümesinde katkıları olan Meriç Babacan ve Emre Karataş’a, fanzinin zirve yapmasını sağlayan arkadaşlarım Muhammet Gülhan ve Sertaç Murat Kılıç’a da teşekkürü bir borç bilirim. GSCimbom kendini geliştirmeye ve yenilemeye geçtiğimiz ayda da devam etti. İşte 1 aylık dönemin kısa bir özeti: -Ticket Sistemi: Üyelerimizin şikayetlerini, sorunlarını ve önerilerini yöneticilere daha kolay ve güvenli şekilde ulaştırabileceği bir sistem olan “Ticket Sistemi” forumumuza entegre edildi. -GSCimbom Oscarları: Üyelerimizin Galatasaray ve forum ile ilgili olarak son 1 yılın değerlendirmesini yapacağı “GSCimbom Oscarları” yarışmasında oy kullanımı geçtiğimiz ay içerisinde başlatıldı. -GSCimbom Facebook: Sosyal paylaşım platformu olan Facebook’taki sayfamızda Galatasarayımız ile ilgili videolar eklenmeye yayınlanmaya başlandı. -Medyada GSCimbom: Yazılı basın, taraftarın gündemini GSCimbom’dan takip etmeye devam ediyor. Bu ay içerisinde ulusal basından çeşitli gazetelerde GSCimbom üyelerinin yorumları yer aldı. -GSCimbom Portal: Yeni tasarlanan profesyonel portalımızın kodlaması devam ediyor. Çok yakında yayına girecek olan yeni portalla birlikte GSCimbom Haber ve GSCimbom Bahis uygulamalarımız da aktifleştirilecektir. Keyifle okuyacağınız bir sayının sizi beklediğine inanıyorum. Saygılarımla... Ertuğrul YILMAZ GSCimbom Koordinatörü

GSCIMBOM GÜNDEMI

ERTUGRUL YILMAZ

gscimbom

fanzin_39

2 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 3: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

“Galatasaray armasını neden cep telefonumda duvar resmi yapmıyorum? Benim Galatasaray’a olan aşkım başka türlü bir aşktır. Öyle cep telefonuna falan sığmaz, taşar. Mezara bile sığmaz Galatasaray’a olan aşkım. İnsan aşkına kızar, küser ama asla vazgeçmez; mezarda bile sevmeye devam eder!”

Cevad PREKAZİ

Page 4: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

İÇİNDEKİLER

ESKİ GALATASARAY’I İSTEYEN BİR TARAFTARGÜLE GÜLE ELANO RALPH BLUMER

HAGİ OLMAK!SABRİ UGAN İLE KEYİFLİ SOHBET

GALATASARAY’IMI GERİ VERİN!SOYUT FUTBOL

ÇÖKÜŞÜN TEKNİK ANALİZİSARI KIRMIZI’YI SESSİZ KABULLENİŞ: EMRE AŞIK

HABER SERVİSİGSCİMBOM BURSA’DA!

İSTATİSTİKEN İYİ PERFORMANSLARI

14 ASLAN!TARİH KÖŞESİ: GALATASARAY - BARCELONA

MERSEYSİDE’IN KIRMIZI YAKASIBASİT OYNA KÖŞESİ: ÜÇGEN

KLASİK FUTBOL KÖŞESİ: 94-95 BLACKBURNÜYELERDEN İLGİNÇ YORUMLAR

Page 5: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

101215162034485056586066686970747680

Page 6: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

FUTBOL

7 Kasım 201011. HAFTA | Trabzonspor 2-0 Galatasaray

BASKETBOL ERKEKLER

7 Kasım 20104. HAFTA | MP Trabzonspor 69-73 Galatasaray CC

BASKETBOL KADINLAR

3 Kasım 2010Euroleague 2.Hafta | Moskova 66-40 Galatasaray MP

6 Kasım 20103. HAFTA | Galatasaray MP 84-53 Burhaniye Belediyesi

VOLEYBOL ERKEKLER

6 Kasım 20104.Hafta | Galatasaray 3-0 Tofaş

FUTBOL

14 Kasım 201012. HAFTA | Galatasaray 0-2 Manisaspor

BASKETBOL ERKEKLER

14 Kasım 20105. HAFTA | Efes Pilsen 78-73 Galatasaray CC

BASKETBOL KADINLAR

9 Kasım 2010Euroleague 3.Hafta | Galatasaray MP 82-58 Kaunas

14 Kasım 20104. HAFTA | Beşiktaş CT 50-63 Galatasaray MP

VOLEYBOL ERKEKLER

11 Kasım 20105.Hafta | İstanbul BB 3-1 Galatasaray

SKOR TABELASI

Page 7: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

FUTBOL

21 Kasım 201013. HAFTA | Kayserispor 0-0 Galatasaray

BASKETBOL ERKEKLER

20 Kasım 20106. HAFTA | Galatasaray CC 85-76 Mersin BB

16 KasımEurocup 1.Hafta | G.Flames 65-66 Galatasaray CC

BASKETBOL KADINLAR

16 Kasım 2010Euroleague 4.Hafta | Avenida 86-59 Galatasaray MP

20 Kasım 20105. HAFTA | Galatasaray MP 75-68 Botaş

VOLEYBOL ERKEKLER

20 Kasım 20106.Hafta | Galatasaray 3-1 Çankaya Bld

VOLEYBOL KADINLAR

21 Kasım 20101.Hafta | Galatasaray MP 0-3 F.Acıbadem

FUTBOL

28 Kasım 201014. HAFTA | Galatasaray 1-2 Beşiktaş

BASKETBOL ERKEKLER

26 Kasım 20107. HAFTA | Türk Telekom 69-97 Galatasaray CC

23 KasımEurocup 2.Hafta | Galatasaray CC 76-57 B.Cantu

BASKETBOL KADINLAR

23 Kasım 2010Euroleague 5.Hafta | USK Prag 84-56 Galatasaray MP

28 Kasım 20106. HAFTA | Fenerbahçe 74-68 Galatasaray MP

VOLEYBOL ERKEKLER

28 Kasım 20107.Hafta | Fenerbahçe 0-3 Galatasaray

VOLEYBOL KADINLAR

28 Kasım 20102.Hafta | Karşıyaka 0-3 Galatasaray MP

SKOR TABELASI

Page 8: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 9: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 10: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

ESKİ GALATASARAY’IİSTEYEN BİR TARAFTAR

EDİTÖR YAZISI / MUHAMMET GÜLHAN

Çok değil, şöyle birkaç ay geriye dönüp baktığımda GSCimbom forumunda Galatasaray’ın başkanlık seçimlerinin nabzı yoklanıyordu. Başkanlık için adaylığını koyan bir diğer Adnan sayın Öztürk camiaya zarar vermeye çalışan bir insan olarak gösteriliyordu. Belki bunu bende yapmıştım.Gözlemlediğim kadarıyla %85’ik bir kısım Adnan Polat’ın seçimlerini kazanmasını istiyor ve ona güveniyordu. Peki neden? Vizyon. Adnan Polat’ın gelecek için verdiği umut ışığı vizyondu. Yapılan transferler, Galatasaray’ın başındaki hocaların Dünya standartlarında isimler olması vb. Bunlar en önemli detaylar, bununla birlikte kurumsal anlamda ilerleyen ve kulübü mali açıdan düzene sokmaya çalışan Adnan Polat’a güven tamdı ve bu projeleri bitirmesi için herkes ona zaman vermek istiyordu arada kaynayan küçük yanlışları arka plana atarak. Tugay Kerimoğlu hamlesi bu seçimlerden önce geliyordu ve kabul etmek gerekir ki zeki bir işti.

Bu süreçten sonra yaşananlara bakalım. Adnan Polat’ın isteğiyle taraftarın sevgilisi Haldun Üstünel’in ayağı kaydırılıyor. Futbol takımının başına Adnan Sezgin getiriliyor. Kaliteli futbolcular gönderiliyor ve yerlerine doldurulan Türk oyuncular ilk yarının bitimine az bir süre kala doğru düzgün forma şansı bile bulamıyor! İçlerinden en çok izleme fırsatı bulduğumuz Mehmet Batdal’ın Ligde aldığı süre 97 dakika. Alınan yabancılar Cana, Pino, Misimovic, İnsua. En çok yararlanabildiğimiz futbolcu ise Pino oldu. Cana ve İnsua bazen iyi maçlar çıkardılar. Misimovic ise henüz kendini bulamadı ve kadro dışı. Misimovic olayına şöyle yaklaşıyorum: Misimovic beğeniliyor ve alınıyor, Rijkaard beğenilmeyerek ekibiyle gönderiliyor, Hagi beğenilerek yerine getiriliyor ve Hagi 3 ay önce beğendiğiniz adamı beğenmeyerek kadro dışı bırakıyor. Bu bile işlerin nasıl yanlış gittiğini gösterir. Rijkaard’ı göndermek bir çözüm olmadı ve olmayacaktı. Takımın durumu Hagi ile 3 mağlubiyet, 2 beraberlik ve 1 galibiyet. Bu başarısızlıkta suç Adnan Sezgin değil, Adnan Polat’a aittir. Çünkü onun istifalarını geri çeviren kişi de odur, Haldun Üstünel’i gönderen kişi de…

Biliyorum, şimdi birkaç ay önce aynı şeyleri paylaştığım bu Galatasaraylıların çoğu şimdi benim gibi düşünüyor. Onlarda muhalefet, sözlüklerde yönetime kan kusuluyor. Ben yinede fikrini değiştiren taraftarın bu olayda suçlu olduğunu sanmıyorum. Çünkü onlar bir ışık gördü ve onun peşinden gitmek istedi, ona şans vermek istedi. Fakat istenen olmadı. Tıpkı kimyamız tutmadı diyerek gönderilen Frank Rijkaard gibi. Her sene yapılanma içine gireceğim diyerek operasyon yapan ve çekirdeği bozan Adnan Polat, artık özeleştiri yapmanın zamanı gelmedi mi?..

Üzülüyorum, çünkü Galatasaray bu değil. O statta ne büyük devleri devirirken yerlerini şimdilerde Anadolu takımları almakta. Maç öncesi açıklamaları “beraberlik iyi sonuç olur” idi ve şimdi “galibiyet için gidiyoruz” oldu. Maçlardan önce ayaklarım titrerdi, maç başlasa ve Galatasaray’ı izlesem derdim. Şimdi heyecan yok, Galatasaraylılık aşkını soğuk bir denizin kumsalını savuran rüzgarlara bırakmışız. Ben o heyecanı geri istiyorum. Galatasaray’ı geri istiyorum. Bize onu yeniden verin, söz başka hiçbir şey istemiyorum…

10 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 11: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

ARDA TURANHaftalar aylara dönüşüyor, gel siyah ve kalın bir çizgi üzerinde değil, ince beyaz bir çizginin üzerinde yürüyelim...

SENİNLE BİRLİKTE!

Page 12: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

FUTBOLU BEYNİYLE OYNAMAYA ÇALIŞAN BİR ADAM DAHA GİTTİ!

City of Manchester’ın büyülü zemininde Elano’yu izledikten yaklaşık 1,5 sene sonra, Elano ismi Galatasaray ile anılmaya başlamıştı. Klasik bir Türk tepkisi vermiştim “Hadi len” diye. O dönem Manchester’ın birkaç maçını izlediğimi hatırlıyorum ve tek derdim onu izlemekti. Büyülü tekniği, Newcastle attığı gol hepsi inanılmazdı ilk senesinde. İyi performans göstermişti. Tam bir hücuma dönük atak oyuncusuydu. Kaleyi karşıdan gördüğünde herkesin bahsettiği o “iki ayağını çok iyi kullanabilen” tanımlamasından örnekler gösteriyordu Elano. Gerçekten sevmiştim onu. Brezilya Milli Takımı’nın ayrıca formasını giyiyordu. İkinci yılında işler istediği gibi değildi, forma şansı bulamadığı dönemler oldu fakat oynadığında yine takımına çok verimli olmuştu.

Elano ismi o yaz döneminde diğer oyuncularda olduğundan farklı olarak medyada içinde sürekli çıkmıştı. Dedikodular tavan yapmışken çoğu kesim onun Inter ya da Milan gibi bir takıma transfer olacağını düşünüyordu. Fakat bir yaz akşamı saat 3:30 sularında o saatte çocuğumuzu kesme ihtimalini doğurabilecek bir olay gerçekleşmişti. “Elano Blumer Galatasaray’da” Büyük bir sevinç ve kurulan hayaller. Uzun yıllar sonra takımda bu denli bir görev adamını izleyeceğimizi bilmek heyecan verdi. İlk maçında sol ayağıyla 110 km’lik bir top göndermişti Kayseri ağlarına. Sonrası gelmemişti, nedeni çok basit. Takımın performansıyla bire bir ilişkiliydi Elano. Siz onu kullanmamalısınız, o sizi kullanmalı. Elano’dan ancak bu şekilde faydalanabilirdi takım. Buna rağmen uzun paslardaki başarısı,

orta sahada zaman zaman yaptığı pasörlük görevi onun artılarıydı. Fakat ben yine de yanlış kullanıldığı düşünüyorum. Milli Takımda attığı gollere bakın, bu oyuncu kaleyi gördüğünde takımına müthiş katkı sağlayabilecek özellikleri var. Maicon bindirme yapar ve Elano forvete gizli koşular yapar. Onun zeki bir futbolcu olmasında ki temel bu… Zeki olduğunu ortaya çıkaracaksınız, hepsi bu. Deplasmanda Antalyaspor maçını hatırlıyorum, belki de performansları arasında en iyisiydi. Hatasız, hücum gücü yüksek ve uzun toplarını takım arkadaşlarının ayağının içine oturtarak hızlı futbol oynamasını sağlamıştı Galatasaray’ın. Gençlerbirliği maçında Kewell’ın boş kaleye attığı golde Keita’ya bıraktığı top zeka ürünüydü.

Sezonun ikinci yarısına geçildiğinde Elano şansızdı. Nedeni basit. Çünkü Baros yoktu. Elano hızlı forvetleri sever çünkü forvetin gezgin özelliğiyle Elano kendini daha çok boşa çıkarır. Sezon sonuna doğru mağlum, Elano bildiğiniz libero mevkinde oynuyordu ve kötü maçlar çıkardı. Bunu Rijkaard zorunluluktan yaptı çünkü kiralık Giovani’yi hücumda daha çok kullanması gerekiyordu.

Sezon bittiğinde Elano Brezilya kampına katılmış ve 2 maçta 2 gol, 1 asistlik performansıyla Dünya’nın dikkatini çekmişti. İlk maçında müthiş performans gösteren Elano, ikinci maçında pasif kalmasına rağmen zeki bir ön direk koşusuyla kupadaki 2. golünü atmıştı. Ardından yaşadığı sakatlık ve Brezilya’nın elenmesi onun için Dünya Kupası’nın sonuydu.

Galatasaray’da sezona sakat girmiş ve takımın Avrupa’dan elendiği Karpaty maçında takım kafilesine dahil edilmemişti. Rijkaard gitmeden önce kameralar onu gösterdiğinde bu mutsuz bir bakışın simgesiydi. Elano forma şansı bulamıyordu. 2-4’lük Ankaragücü mağlubiyetinin ardından Rijkaard ve ekibi gönderildi, yerine ise Hagi getirildi. Hagi ilk maçında onunla diyalog kurdu ve Fenerbahçe maçında yine en iyi performanslarından birini sergilemesine yardımcı oldu.

Daha sonra takımın yetenekleri kayboldu ve Elano’da düştü fakat buna rağmen çok istekli maçlar çıkardı, sürekli mücadele etti. Rijkaard döneminde Antep maçında bıraktığı gibi değildi… Gerçekten çabalıyordu. Fakat buna rağmen son maçı Beşiktaş karşılaşması oldu. Elano gitti ve geriye sadece zeka ürünü gollerini bıraktı. Takım onun yeteneklerini kullanamadı, taraftar yanlış beklentiler içine girdi, onu bir Lincoln gibi gördü. Değildi, Elano has bir takım oyuncusuydu. Onu bu denli beğenmemin en büyük nedenlerinden biride buydu. Şimdi doğduğu kulübe, Santos’a geri dönüyor ve yapabileceğimiz tek şey ona şans dilemek. Hala onu göndermenin bir çözüm olacağını düşünen yönetim ve Gheorghe Hagi ise zamanı geldiğinde bunun bir işe yaramayacağını görecekler.

MUHAMMET GÜLHAN

12 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 13: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

GÜLE GÜLE ELANO RALPH BLUMER

Page 14: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

HAGI OLMAK!HAGİ OLMAK!

Page 15: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

Zeki çevik ve ahlaklıydı.

Zekâsını anlatmaya gerek yok...

Çevikliği tuhaftı. Hala çeviktir sanırım Hagi. Aklıyla vücudunun koordinasyonunu sağlar ve çok atik davranabilirdi. 35 yaşındayken Dünyanın o zaman en çevik futbolcusu Roberto Carlos’un yanından geçerdi... 2 saniyede 5 metre önünde olmuştu hatırlarsanız. Fırlıyordu çalım atacağı zaman zaten.

Çalım atarken sağ ayağını öne basar, topu ve sol ayağını vücudunun arkasında bırakırdı. Hatta sol el bileğini de bükerdi, gözünüzün önüne getirin, hatırlarsınız. Neyse... Yani topla birlikte rakibini geçmeye çalışırken vücudunu 1 metre öne atardı. Ve ok gibi fırlardı.

Sonra top solunda, kendisi topla rakip arasında geçer giderdi...

Dortmund maçında falan az yardırmışlığı yoktur o şekil.

Çevikti yani, 35 yaşında bile deli gibi dripling yapabilecek kadar çevikti.Şimdi kendisi ile kıyaslanan Alex dripling’in d’sini yapamaz misal. Onun yaptığına feyk denir en fazla. En maximum yaptığı dripling 3 metre :) Çalımı yiyen adam 3 metre sonra tekrar önüne çıkıyor... Çünkü çevik değil, geçtiği zaman uçup gidemiyor.

Hagi ise 60 metre yapardı bunu bazen.

Sergen de yapardı bunu bakın o da aklıyla vücut koordinasyonunu sağlayan bir adamdı, göbek önde giderdi ama nasıl oluyorsa giderdi yani...

Ve neyse boşverin bunları...

Ahlaklıydı Hagi!

İş ahlakı denen bir şey var! Biz Türkler ne demek olduğunu bilmeyiz. Onun vücut bulmuş hali Hagi’dir. Hagi olmak babası vefat ettiğinde bile içi kan ağlayarak idman yapmak demektir. Böyle büyük bir isimken bile, böyle büyük kredin varken bile tek idman kaçırmamak demektir.

Yukarda Sergen örneği verdim ya. Ona soruyorlar misal zamanında Bülent çok çalışıyor diyorlar. Sen neden çalışmıyorsun?

- Bülent yeteneksiz o çalışmazsa futbolcu olamaz, ben yetenekliyim, o yüzden çalışmama gerek yok diyor... O yüzden de bir halt olamıyor zaten de neyse şimdi.

Hagi...

Aldığı parayı hak etmek diye bir terim var... İlah olmuşken, peygamber gibi sevilirken, 36 yaşında her yerinden ter akana kadar idman yapar ve öyle hak ederdi parasını. İstese yatar ne olacak, sene sonu futbolu bırakıyor, onun bir kaç maçlık veyahut bir sezonluk falan değil... Ömürlük kötü oynama hakkı vardır bu taraftarın kalbinde!

Ama o öyle yapmadı. Hep diyorum son maçında bile sahanın tozunu atan bir 30 metreden çakan bir de penaltıyı sokan adamdı Hagi.

Ahlaklıydı... Çünkü hakkını arardı Hagi. Erol Ersoy, kıskanç rakip takım taraftarları, haysiyetsiz yorumcular üçgeninde, ahlaksız ilan edilmiş, bu toprakların gördüğü en ahlaklı oyunculardandı Hagi.

Hakkını aradı diye ahlaksız olmaz bir adam.

Ahlakı bozuk, bozulmuş. Ahlakı böyle Mehmet Ali Erbil’ler, Ahmet Çakar’lar, Erman’lar gibi adamlarca tecavüze uğramışlar ülkesinde senelerce ahlaksız ilan edildi Hagi.

Tek suçu ne? Hakeme itiraz etmek vs. O onun karakteriydi, haksızlığa isyan ederdi o adam.

Günün birinde... Yan hakemle gitmiş hiç sesini yükseltmeden, hiç itiraz etmeden, hiç suratını ekşitmeden, hiç elini oynatmadan, hiç fuck off demeden pozisyonu konuşuyor. Ve planlı programlı Erol Ersoy gelip kendisine, itiraz ediyorsun diye sarı kart veriyor. Yüzüne bile bakmadan! Planlı programlı Erol Ersoy arkasını dönüyor, Hagi’ye. Hagi, Erol Ersoy’u kolundan tutuyor ve bir dakika diyor... Bir dinle.

Neden kolumdan tuttun diye 2. sarıyı çıkarıyor Erol Ersoy Hagi’ye.

Ve Hagi’de film kopuyor.

Ahlaklı olmayan adam bu bariz kahpeliğe ses çıkarmayıp, “boş ver uzun süreli ceza almayayım, paramdan olmayayım” deyip soyunma odasına inecek adamdır. Ahlaklı adam bu plana programa, bu suratından oyunculuk akan, tiyatronun suratına tüküren adamdı.

O gün Galatasaray yönetimi takımı ligten çekmeliydi.

O gün Galatasaray üst üste beşinci şampiyonluğuna ulaşmasın diye yapılmayan tiyatro kalmamıştı.Ahlaklı adam... Geç ahlakını, bu ülkeye Avrupa’da şampiyonluk kazandıran baş adam! 6 maç ceza almıştı ve yetmemiş ahlaksız ilan edilmişti... Ahlak anlayışı tecavüze uğramışların ülkesinde. Hem de ahlaklı(!) Erol

Ersoy’un suratına tükürdü diye.

Ahlaksız olsa bir adam... Adams 3-4 tane net, ard arda dirsek attığında ayakta durmaz, yüzünü tutar kendisini sırt üstü yere atardı.

Ve hagi rakibi arkadan çekti diye sarı, Adams ise kırmızı alırdı.

Ama bizim ahlak anlayışımız, tecavüze uğramış olduğu için, biz takımını yalnız bırakan Hagi’ye ahlaksız dedik, yine o gün.

Hagi kimseye kasten (sebepsiz) durup dururken vurmadı.Hagi ayakta duramayacak kadar darbe almadan asla kendisini yere atmadı.Hagi haksızlığa susmadı.Hagi son güne kadar aldığı paranın hakkını verdi. Hagi bir karakter kattı.Hagi aslında ahlak öğretti! Biz öğrenmedik, biz ona ahlaksız dedik, çünkü biz ahlak anlayışı bozuk bir milletiz.

SINAN YILMAZ

15 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 16: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

SABRİ UGAN İLE RÖPORTAJ39. Sayımızda başarısında merdiven-leri adım adım çıkan, yazdığı Arda Turan kitabıyla son dönemde adından sıkça söz et-tiren Star TV spikeri Sabri Ugan ile sohbet ediyoruz. Türk Futbol-undan Galatasaray’a, çıkardığı kitaptan Şampiyonlar Ligi’ne kadar bir çok sorunun cevabını bizler için yanıtladı...

- Merhaba, ilk olarak bu röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Biraz sizden bahsederek röportaja başlamak istiyorum. Spor dünyasına adım atışınızı, bugünlere gelmenizde en büyük destekçinizin kim/kimler olduğunu paylaşabilir misiniz? Geçmiş değişmiyor. Nasıl yazıldıysa öyle kalıyor. Benzer sorulara verdiğim cevaplar var. O yüzden kimseyi sıkmak istemem. Özetle şöyle söyleyebilirim. Adapazarı Sakarya Gazetesi’nde muhabir olarak adım attığım bu yolculukta, Adapazarı Belediyesi Radyo Televizyonu ve Kanal 6 adımlarını attıktan sonra 1996 Eylül ayında kendimi STAR TV’de buldum. Star TV serüvenim devam ediyor.

Bu yolculuktaki mihenk taşlarımı soruyorsunuz: Gazetecilik kapısını açan Sakarya Gazetesi Genel Yayın Müdürü Cevdat Güngör, beni kısa sürede müdürlüğe taşıyan gazete sahibi rahmetli Semih Köprülü. (O dönemde çok isim var. Ama mutlaka unutacaklarım olacağı için duruyorum) Adapazarı Belediye Radyosu’nda son derece rahat bir çalışma ortamı sağlayan rahmetli başkan Ünal Ozan...

İstanbul’a gelişimi sağlayan Kadri Ortaç... Ve İstanbul’da beni servise kabul edip, ilk ekran deneyimimi sağlayan Faik Çetiner... Ufkumu ve önümü açan programları sundurup kendime güvenimi artıran Cemal Alkan-Sedat Kaya... Star’a gelişimi isteyen, maç spikerliği konusunda büyük destek veren Büşah Gencer, Meriç Tunca. Star’a ilk geldiğim yıllarda adeta bir servis gibi arabasıyla beni taşıyan Fuat Akdağ... Yine güveniyle ve Telegol programıyla daha çok kitleler tarafından tanınmamı sağlayan Serhat ULUEREN... Birikimime birikim katan İlker Yasin... Ve mesleğe ilk başladığım yıllarda inanılmaz övgü dolu sözleriyle beni motive eden televizyon duayeni rahmetli Ufuk Güldemir. Mutlaka unuttuklarım vardır. Çünkü bende izi olan çok insan var. Unuttuklarımdan özür diliyorum.

- Biraz da ilk anlattığınız maçınızdan bahseder misiniz? Spikerlik nasıl başladı, neler yaşadınız bugüne dek, en keyif alarak anlattığınız maç ne oldu? Maç anlatımı aslında yarı profesyonel olarak Adapazarı’nda Sakaryaspor maçlarını anlatarak başladı. Profesyonel olarak önce

radyoda, Süper FM’de anlattım Şampiyonlar Ligi maçlarını. Anlatım yerine oturduğum ilk maç ise 1997 Avrupa Kupa Galipleri Kupası Finali oldu. Rotterdam’da Paris S. Germain ile Barcelona karşı karşıya geldi. Ben bu maçı “ilk maçım” olarak kabul ederim. Keyif aldığım çok maç var elbette. Ama 3 maç var ki diğerlerinden burun farkıyla ayrılır. Biri Helsinki’de. Milli takımımız Finlandiya karşısında 2-0 mağlup duruma düştü. Fark olur diye bakarken ardı ardına golleri bulup, 4-2 kazandık... Diğer ikisi Ali Sami Yen’de. Real Madrid ilk yarıyı 2-0 önde tamamlamıştı da, Galatasaray fırtına gibi estiği ikinci yarıyla birlikte maçı 3-2 kazandı. Atletic Bilbao maçında Hagi’nin uzatmalarda gelen golüyle Galatasaray’ın 2-1’le 3 puanı alması da keyifli maçlarım arasındadır.

Ha bir de, 1999 Şampiyonlar Ligi Finali, Manchester United - Bayern Münih maçı da unutulmazdır benim için. Son dakikada MANU 2 gol atıp kupayı kapmıştı. - Kitabınızdan bahsetmek isterim biraz da. Henüz yeni ve hala büyük bir okuyucu kitlesinin eline geçme

RÖPORTAJ: SERTAÇ MURAT KILIÇ

16 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 17: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

imkânı var. Kitabı yazarken beklentileriniz nelerdi? Şu ana kadar ki tepkiler sizin için tatmin edici oldu mu? Yazmayı seviyorum ve bir roman yazıyordum. Bunu söylediğimde ilk soru hep “Futbolla mı ilgili?” şeklinde oldu. Futbolla ilgili değildi. Ama anladım ki bir futbol adamı olarak benden beklenti futbol yazmam yönündeydi. O halde futbol yazmalıydım. Arda Turan benim tarzıma çok uygundu. Ailesiyle ilişkiler, annesiyle arasındaki inanılmaz bağ, tuttuğu takıma tutkusu, bugünlere gelirken yaşadıkları. O yüzden Arda Turan’ı öyküleştirmeye karar verdim ve çok doğru yaptım. Bu kitap benim için edebiyat dünyasının kapısını çalmak gibiydi. “Ben geldim, kapıyı açar mısınız” kitabı. Hem futbolcu olmayı çok isteyen oğluma da bir miras olacaktı. Galatasaray olumsuz sonuçlar alıyor, Arda forma giymiyor. O nedenle kitabı tanıtmak konusunda aceleci davranmıyorum. Buna rağmen harika karşılıklar alıyorum. Geri dönüşler çok olumlu. Bu beni ikinci kitap için çok motive ediyor.

- Aslan Yürekli Kaptan’ın yazılma sürecinde yaşadıklarınız ve düşündüklerinizi bizimle paylaşır mısınız? Arda Turan / Aslan Yürekli Kaptan adı hemen ilk gün konan bir kitap oldu. Arda Turan’ın 6-7 yaşlarında bir sokak maçını anlattım. Sonra Yüksel hanımla birlikte Galatasaray alt yapısı seçmelerine gidişini. Buraya kadar su gibi aktı. Sonra bir durgunluk dönemi geldi. Kafamda Arda Turan’ın o heyecanını yansıtacak kurguyu oluştururken Arda’nın kapısını çaldım. Bana hayatıyla ilgili birkaç anısını anlattı. Sonra o dönemlere tanıklık eden genç futbolculardan Cafercan’dan telefonla o günleri konuştuk. Sonra Arda Turan’ın teknik direktörlüğünü yapan Abdullah Avcı ve Suat Kaya

anlattılar. Öykü artık şekillenmişti. Yazmaya başladım, her cümleyi bir film sahnesi olarak canlandırdım. Sonuçta özellikle 12-17 yaş grubunu hedefleyen ama anne ve babaların da sevdiği bir öykü kitabı çıktı ortaya.

- Bu kitabın devamı niteliğinde olan başka kitaplar da düşünüyor musunuz? Ülkemizde spor ve sporcu üzerine yazılan kitap sayısı çok fazla değil ve okunma oranı da düşük. Bu konuda bir değişimin öncüsü olmak gibi bir misyonunuz var mı? Bu kitabın devamı olur mu? Bilmiyorum. Belki Arda Turan’ın bugünlerini de anlatabilirim. Ama bunun için Arda’nın biraz daha olgunlaşması, yıllanması gerekiyor. Belki Arda 28-30 yaşlarına geldiğinde olabilir. Ama şunu kesin söyleyebilirim, benzer bir öykü başka bir futbolcu için söz konusu olmayacak. Arda’dan başkasını öyküleştirmeyeceğim. İnsanların “onu da yazdı, bunu da yazdı” demesi üzer beni. Bu konuda hassasım. Bir romanım var. Yazıyorum. Bir aşk romanı. Ama dekorunda elbette yine futbol olacak. Sanırım önümüzdeki yaza yetiştiririm. Ardından 2 futbol kitabı yazma planım var. Biraz daha yıllandıktan sonra, mesela 3 yıl sonra bir gezi - anı kitabı yazabilirim. Bir misyon olarak değil. Ama hayal gücüm izin verdiği sürece yazacağım.

- Ben yavaş yavaş sporun daha da içine girerek futbola yönelmek istiyorum. Galatasaray’dan başlamak gerekirse geride kalan son 1 aylık süreçte yaşananlar, alınan kararlar ve değişen düzen hakkında neler söylemek istersiniz? “Bence” diyerek başlamak istiyorum. Galatasaray bu sene kendi sınıfına uygun olmayan bir kadro kurdu. Bu kadroyla yarışırken sıkıntılar yaşayacağı belliydi. Kadro dardı ve sakatlanan bir futbolcunun

mesela Baros’un yerine birini koymak mümkün olmuyordu. Arda Turan da beklenmedik derecede uzayan sakatlığıyla zora zorluk kattı. Rijkaard’ın gidişi normaldi. Olumsuz sonuçlarda ilk bedeli genelde teknik direktörler öder. Bu kadroyla başarılı olması zaten çok çok zordu. Hagi geçiş dönemi için doğru bir tercihti. Ama yönetim haziran ayında takımı emanet edeceği teknik direktörü belirlemeli. Ayrıca ara transferde takviye gerekli.

- Peki, bu kaos döneminden nasıl sıyrılılabilir? Kaos döneminden kurtulma reçetesi ara transfer takviyesi ve özellikle Türkiye Kupası’ndan geçiyor. Bugünkü görüntüsüyle Galatasaray’ın önümüzdeki yıl Avrupa’da olması mucize gibi görünüyor.

- Rijkaard - Gheorghe Hagi değişikliğinde yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu değişimle birlikte Galatasaray’da neler değişir gelecek açısından? Bu kadro yapısı Rijkaard’ın en büyük handikapıydı. Hagi’nin avantajı henüz kredisinin var olması. Nitekim Baros ve Arda’nın dönüşüyle birlikte, ara transferde alınacak futbolcuları düşünürsek, Hagi’nin elinde daha alternatifli bir kadro olacak.

- Hagi’nin gelişiyle takımda bazı radikal kararlar alındı, bunlardan biri de Misimovic’in kadro dışı kalmasıydı. Galatasaray’ın sakatlarının bol olduğu dönemde bu hamle doğru muydu? Misimovic ve Galatasaray ilişkilerinde ne gibi farklılıklar olacaktır? Hagi’yi oynatmak da kolay değildi. O da yıldızdı ve bir teknik direktörün ondan verim almak için özel yeteneklere sahip olması gerekiyordu. Şimdi anı özelliklere Hagi’nin sahip olması gerekiyor. Misimoviç konusunda yorum yapabilecek bilgiye sahip değiliz.

17 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 18: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

Ama yine de sanki Hagi çok isteseydi Misimoviç’i kazanabilirdi gibi geliyor bana. Misimoviç öyle üstü hemen çizilecek bir futbolcu değil. Şunu da söylemem gerek. Bu kadro yapısı dikkate alınacak olursa, Misimoviç’in gelişi de hata gibi geliyor bana. Misimoviç oynamaktan çok oynatan özelliğe sahip.

- Taraftarın bir kısmı yönetimden memnun değilken, bir kesim de sorunun sadece futbolcular ve teknik adamlarda olduğuna inanıyor. Teknik kadroda değişiklik yapılmasına rağmen sorun çözülmedi. Sizce yönetimde bir değişiklik yapılması neleri değiştirir? Ya da değişiklik olur mu? İyi sonuçlar gelir tepkiler önce azalır sonra biter. Olumsuzluk devam ederse elbette yönetim de iyiden iyiye topun ağzına gelir.

- Spor Toto Süper Ligde en çok beğendiğiniz ve iyi işler beklediğiniz takımların başında kim geliyor? Teknik adamlar açısından bakarsak da kim sizin için ön plana çıkıyor? Bu sene için Karabükspor’u alkışlıyorum. Şampiyonlar Ligi’ni bir yana bırakacak olursak Bursaspor da hız kesmedi. Kayserispor Şota’yla birlikte kalburüstü takımlardan. Bence Fenerbahçe ve Beşiktaş da iyi kadrolar kurdular. Ama en büyük alkışım Şenol Güneş liderliğindeki Trabzonspor’a.

- Bursaspor’un Şampiyonlar Ligi serüveni tatsız ve acı bir tecrübeydi. Bu performanstan yola çıkarak Türk futbolu hakkında nasıl bir değerlendirme yapabiliriz? İkisi arasında bağ kurmuyorum. Her iki alan birbirinden farklı. İşte Fenerbahçe örneği. Hiç puan alamayan Fenerbahçe de bu ülkenin takımıydı, yarı final kapısından dönen Fenerbahçe de. Futbol endüstrisinin futbolu getirdiği noktada arada sırada

sürprizlere tanıklık edebiliriz ama artık grupta ilk 2’ye girmek çok çok zor.

- Ligde şampiyonluk kovalayan ve üst sıraları zorlayan takım sayısı her geçen yıl artıyor. Önceki yıllarda olduğu gibi kopmalar gerçekleşmiyor. Bunun ana nedeni 3 büyüklerim olumsuz performansı mı, yoksa son dönemlerde ağızlarda çok dolaşan “Anadolu Devrimi” gerçekleşiyor mu? Bence 3 büyükler doğru transfer hamlesi yapamıyor. Artık Anadolu takımları, koparılan yıldızlarının yerine yenisini koyup, iyi yabancı transferlerle kadro dengesini yakaladılar.

- En çok hâkim olduğunuz konulardan birine de değinmek istiyorum. Şampiyonlar Ligi bu sene beklentilerinizi karşılıyor mu? Sizin için en sürpriz takım ve en çok hayal kırıklığı yaratan takım hangileri oldu? İlginç. Geçenlerde Şampiyonlar Ligi maçlarından birini izlerken annem dedi ki “Sabri nerede senin zamanındaki Şampiyonlar Ligi…” Evet, ben de eski tadı alamıyorum doğrusu. Şimdilik sürpriz yok. Tottenham’ı çok beğeniyorum. Hayal kırıklığım ise Liverpool. Onlarsız bir Şampiyonlar Ligi benim için eksik.

- Avrupa Futbolundaki transfer piyasasının yükselmesi ve büyük takımların kadro kalitelerinin artması Şampiyonlar Ligi’ne keyif mi getirdi yoksa dengeyi mi bozdu size göre? Şampiyonlar Ligi bir dizi haline dönüştü artık. Özellikle çeyrek finalden sonra hep aynı takımları görüyoruz. Hep aynı filmi izler gibiyiz. Bazen gerçekten enfes maçlar izliyoruz ama Şampiyonlar Ligi’nin bir büyüsü vardır. Özellikle gruplarda bu büyüden yoksun kalıyoruz. Büyükler çok çabuk kopuyor.- Bu sene kimi şampiyonluk konusunda favori

görüyorsunuz? Sezona, kupaya damga vuracak isim kim olacaktır? Trabzonspor şu görüntüsüyle en büyük adayım. Sezona Trabzonspor damgayı vurur gibi geliyor bana. Galatasaray’ın tutunacağı tek dal kupa. Kupa Galatarasaray’a daha yakın bu nedenle.

- Sizin hakkınızda birkaç şey daha sormak istiyorum. Sabri Ugan futbol dışında hangi spor dallarıyla yakından ilgilidir? Boş zamanlarında spor yapar mı? Tabi tabi boş zamanlarında değil fırsat buldukça spor yapar. Haftanın en az 4-5 günü spor salonundadır. Bunun dışında kayak yapmayı acayip sever. Her yıl Sarıkamış’a gider mutlaka. Sarıkamış aşığıdır. Çok kimse bilmez ama iyi bir yüzücü ve tramplencidir. Ekstrem sporlar da çok ilgisini çeker. Tenis ve basketbol (son 3 dakika) maçlarını izlemeye bayılır. Voleybolu izlemekten çok oynamayı tercih eder.

- Sizinle ilgili son bir soru daha sorarak röportajımıza nokta koymak istiyorum. Türk futbolunda değiştirmek istediğiniz tek bir şey olsa, değiştirme imkânınız olan, bu hakkınızı ne tür bir noksandan yana kullanmak isterdiniz? Tek kelime... Adalet. Disiplinde, cezalarda ve hakemlikte adalet.

Röportaj için tekrar teşekkürler. Hayatınızda ve işinizde başarılar dilerim.

18 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 19: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 20: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

Gheorghe Hagi. Gördüğüm en büyük futbolcusun. Dünyanın en iyi futbolcusu kim dendiğinde “Pele mi, Maradona mı?” tartışması yapılır. Bana sorulunca “Tartışmasız Hagi.” derim, kimseyle de tartışmam Hagi’yi. Pele’yi, Maradona’yı, Messi’yi, Ronaldo’yu tartışsınlar ben Hagi’yi tartışmam abi, Hagi ulan. 5 yıl boyunca onu Galatasaray formasıyla her gördüğümde daha çok âşık oldum takımıma, O’nu her gördüğümde içim güvenle doldu, korkmuyordum ne Real’den ne Barça’dan çünkü bizim Hagi’miz vardı. Bu sadece benim için değil birçok Galatasaraylı için böyledir. Hagi 5 yıl boyunca bizim hayatımızı güzelleştiren bir adam. 5 yıl oynadı ve bir maçta bile yürekten oynamadığını görmedim. Yenince zaten onun payı vardı, yeniliyorsak eğer sahada çıldırırdı. Herkes çirkef derdi ama biz Galatasaraylılar biliriz ki Hagi Galatasaraylı olduğu için yenilmeye, bizlerin üzülmesine dayanamadığı için bunların yapardı. Hagi dışında bir Galatasaraylı bu hareketleri yaptığında biz bile söverdik ama Hagi Erol Ersoy’a saldırdığında 2 tane çaksaydı de dim ben şahsen.

Neyse Hagi mevzusuna bunun için girmemiştim ama yine söylüyorum Hagi ulan bu, sabaha kadar konuşurum hakkında hiç susmadan! Ama aynı Hagi bizi üzüyor bugünlerde. Belli ki bir şeylerden korkuyor, birilerinden çekiniyor. Belli ki ortada yine bir pislik dönüyor ki biz alıştık Polat dönemindeki pisliklere, şaşırmıyoruz artık, tepki gösteremiyoruz. Evren 80 darbesini yaptığında apolitik gençlik yaratmayı amaçlamıştı ve başarmıştı. Polat da sanki devrim devrim diyerekten bize darbe yaptı. Tepki gösteremiyoruz, acı çekiyoruz belli edemiyoruz. Herkes afyonlu gibi. Televizyonlarda birkaç şerefsiz İnsua’ya, Neill’e, Baros’a, Kewell’a sallıyor biz konuşamıyoruz, susturamıyoruz. Yeniçerilerin sırtını sıvazlıyor birileri, destek veriyor ki bunu yapmaya güçleri yetiyor! Evet, Hagi korkuyor. Hakan Balta’yı kesmeye korkuyor, Servet’i kesmeye korkuyor, saçma sapan kararlar veriyor. Hagi Galatasaray tarihinin en kötü teknik direktörlerinden biridir ama aptal değildir ve bu kararlar maalesef aptalca. Aptalca olduğu için kararları kendisi vermiyor diyorum.

Maç şu an başladı. Skor ne olursa olsun bu benim tuttuğum takım değil, bu benim Galatasaray’ım değil. Ben Galatasaray’a âşık olduğum günden beri hiç böyle hissetmemiştim. 5-0 ye nilse sinirlenemiyor, 5-0 kazansa sevinemiyorum. Yeniçerilerden biri gol atınca kıpırdamıyorum bile, rakibin adına üzülüyorum hatta. Artık küçük sevinçlerim var. Pino gol atıyor, seviniyorum. Ya da Ufuk kurtarış yapınca, ya da Neill top kesince ya da Kewell gülünce ya da Insua oynayınca ya da Cana topa dalınca. Artık küçük mutluluklarım var, azla yetinmeyi öğrendim Polat yönetimi sayesinde. Fenerbahçe beraberliğini kutladım mesela geçenlerde, bundan sonra her 24 Ekim’de anacağım o günü. Kolay mı lan beraberlik aldık Kadıköy’de Fenerbahçe’den. Bugün Kayserispor’u yenersek Sabri’yle Servet 3’lü çektirsin, taraftar Meksika Dalgası yapsın, Hagi’yle Tugay kenarda halaya dursun, Adnan Polat şeref tribününde taklalar atsın falan, seneye de kutlayalım bunu mutlaka.

Maç sonucu ne olursa olsun defolun Adnanlar, defolun yeniçeriler. Bize Galatasaray’ımızı geri verin. Galatasaray Türkiye’dir diyorsunuz ya, sayenizde gerçekten memleket gibi olduk, batıyoruz lan!

GALATASARAY’IMI GERİ VERİN!

IL CAPITANO TARAFINDAN

20 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 21: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

TRABZONSPOR GALATASARAYIMIZ

Galatasarayımız, Spor Toto Süper Lig’in 11. haftasında deplasmanda Trabzonspor’a 2 - 0 mağlup oldu.

Maç Bilgileri:

- Hagi’nin Galatasaray’ın başına aldığı ilk mağlubiyet oldu.- Galatasaray’ın 11 haftada ligde aldığı 5. mağlubiyet oldu.- Yediğimiz iki gol ile birlikte ligde 11 haftada yenilen gol sayısı 15’e ulaştı.

21 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 22: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 23: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 24: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

ANALİZ

Kalli ve Skibbe dönemlerini hatırlıyorum. Bu ligin en iyi yerli stoperi dedirten bir Servet Çetin. Ayrıca da Milli Takım’ın olmazsa olmaz isimlerinden birisi olmuş. Hala da öyle, bugün değişime uğrayacağı söylenen Milli Takım’da değişmeyen isimlerin başında Servet Çetin gelecek. Ama iki sezondur bu adam ortalarda yok, özellikle de bu sezon çok farklı bir boyutta. Rijkaard’la kafaların uyuşmaması, sürekli yaptığı hatalar ve isteksiz futbol şu Rijkaard’ı

baltalama iddialarını kafamda gerçekmiş gibi göstermeye başladı. Bana güvenilen yerde oynarım diyecek kadar da açık sözlüden öte tehtitkar bir futbolcu. Milli Takım’da alternatifi yokmuş gibi hareket ediliyor tamam ama bizim alternatiflerimiz var ama Servet Çetin ısrarı devam ediyor. Bugün Neill de onu kurtaramadı, risk almayıp topu kornere veya taca atması gereken bir yerde kendisinden fizik anlamında çok düşük görünen Engin Baytar topu kapabiliyor ve golü attırıyor. Bir de topu kaptırdıktan sonra yapmaya çalıştığı ama yapamadığı penaltı durumu da var. Arkadan müdaheleye direk kırmızı kart bile çıkar. Club Brugge maçına gitti kafam aslında, Emre Aşık’ın da buna çok benzer bir pozisyonda yedirdiği gol vardı. Futbol bu hatalar elbette olacak derim ama Servet Çetin’in iki sezondur bu ilk hatası değil, o kural Emre Aşık için geçerli olabilir.

Yeniden 4-3-2-1 Ama... Fenerbahçe ve Antalyaspor maçlarında bu sistemin iyi işlediğini gördük. Yani savunmacı kimliği ön plana çıkan orta sahayla rakip orta sahayı kitlemek ve Misimovic & Elano’nun Pino’yu yönlendireceği pozisyonlarla da gol arayan bir kimliğimiz vardı. Fenerbahçe maçında Elano, Antalyaspor karşısında da Misimovic bu hücum organizasyonlarında iyiydiler. Bu maçta ise Elano ve Misimovic’in etkisiz futbolu Pino’yu da doğrudan etkileyerek Galatasaray’ı hücum anlamında oldukça kısır bir duruma soktu. Ama savunma yönünde yine mükemmel bir iş çıkardık. Sanırım Colman adını maç içerisinde kimse duymadı, Selçuk İnan’ı da Ayhan’ın ona yaptığı faulller neticesinde hatırladık. Trabzonspor hücumları ise Jaja’ya endeksliydi ama Cana’nın Jaja üzerinde kurduğu hakimiyet Trabzonspor hücumlarına da rahat nefes aldırmadı. Orta sahaları da kitlendiği için Engin Baytar, Burak Yılmaz ve Umut Bulut topla buluştuklarında bireysel bir futbola döndüler ama ilk 10 dakika dışında da Trabzonspor tempo kuramadı. İşte 55. dakikada ne zaman Cana oyundan çıktı ve o an Galatasaray orta sahası zaten hücumda sıfır etkiyle olduğu maçta işin savunma yönünü de kaybetti ve Jaja’ya engel olamadık.

Ayhan Akman Kendini Xavi Gibi Hissederse İşin bir de bu yönü var. Galatasaray orta sahasının da aslında hücumda neden bu kadar kötü olduğuna güzel bir örnek. Mustafa Sarp’ı zaten eleştiriyoruz, kendisi gizli orta saha terimini yürürlüğe koyan bir futbolcu. Mehmet Topal’a zamanında yeterince agresif değil eleştirileri yaptığım için de kendimden utanmamı sağlıyor. Ama bir de Ayhan Akman faktörü var. Kağıt üzerinde bakılarak yapılan yorumlarda Ayhan’ın oyunun iki yönünü oynuyormuş hissiyatı yarattığının farkındayım. Aslında sadece savunmada da kalmıyor, hücumların organize olduğu, pas dolaşımının başladığı dakikalara baktığımızda da sürekli Ayhan Akman rakip yarı alanın ortasında ve hücumun kader pası onun ayağına geliyor. Ama sağa atması gereken yerde bekliyor ya da pası ters yöne atıyor, sürekli bir geri oynama isteği ve kendi temposunun da düşük olmasının yarattığı büyük handikap bazı hücumları başlamadan öldürüyor. İşte bu yüzden bizim Selçuk İnan’a ihtiyacımız var ya da bu tarz oynayabilecek bir yerli orta sahaya. Ayhan’ın 3-4 sezon önce bu yönünü severdim, bu tanımını yaptığım orta saha karakterindeydi ama yaş büyüdükçe artık çene çalışmaya başlamış, rakibi durdurma denen kavram bitmiş ve sahada uçan sineğe bir itiraz etme isteği. Galatasaray’ın kaptanı bu olmamalı, Bülent Korkmaz da çok konuşurdu ama 35 yaşındaki icraatlarına bakın bir de. Yani Ayhan Akman’ın Trabzonspor maçında da kendini Xavi gibi hissetmesi hücumları öksüz bıraktı. Hagi’nin Yalnış Hamleleri Hagi’nin de maçın ilerleyen bölümünde yanlış hamleleri oldu. Sahaya çıkardığı kadro ve bu tip maçlarda uyguladığı sistem gayet iyi ama oyunun ilerleyen döneminde yaptığı bazı hamlelerin yanlış olduğunu düşünüyorum. Özellikle de bu maçta. Cana’nın Jaja’yı markajında Trabzonspor hücumunu tamamen kitlediğini düşünüyordum ama Cana’nın oyundan alınması bana göre yanlış oldu. Devamında Mustafa Sarp o bölgeye geçti ve mücadele gücü oldukça düştü. Misimovic yerine Kewell değişikliği de yanlış. O ana kadar daha formsuz görünen Elano’nun alınması daha iyi olabilirdi. Çünkü Misimovic o dakikalarda bireysel yeteneklerini sahaya sürmeye başlamıştı ve etkin olabileceği dakikalar geliyordu. Son olarak ise Elano yerine Emre Çolak değişimi. Şunu eklemem lazım, Emre Çolak’ın oynaması güzel ama kanatlarda kullanılması bir o kadar yanlış. O dakikalarda 1-0’da gerideyken ve sürekli kenardan ortalar denediğimizi düşünürsek Mustafa Sarp veya Ayhan yerine Mehmet Batdal’ın oyuna girmesi ve takıma hava hakimiyeti kazandırmak bence daha isabetli bir karar olacaktı ama bu oyuncu değişiklikleriyle Hagi oyunu iyi okuyamadı.

SERVET’E SAYGILARIMIZLABURAK EREN

24 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 25: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 26: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

DENİZLİSPORGALATASARAYIMIZ

Galatasaray, Ziraat Türkiye Kupası A Grubu 1. hafta maçında Ali Sami Yen Stadı’nda Denizlispor’u 3 -1 mağlup etti.

MAÇ BİLGİLERİ:

- Galatasaray, Türkiye Kupası’nı en son Gheorghe Hagi döneminde 2005 yılında kazandı. - Emre Çolak bu sezon ilk asistini yaptı. - Elano Blumer bu sezon ilk golünü kaydetti. - Lucas Neill dinlendirildi ve Loric Cana stoper mevkisinde oynadı.

26 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 27: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 28: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

Galatasaray için söyleyebileceğimiz tek şey 1-1’den sonra müthiş bir refleks gösterip gücünü tam olarak sahaya dökmesidir. Bu refleksi gösteremiyordu Galatasaray. Hagi’nin gelişiyle eş zamanlı olarak bu ruh takıma işlemiş. 1-1’den sonraki 10-15 dakikalık hücum oyunu çok keyifliydi. Özellikle Emre’nin bu dakikalardaki performansı göze batmakta. Sol çizgiyi mükemmele yakın kullanması iyi bir sınav oldu. Fazla içe kat etmeyerek, gücünü daha ekonomik ve yararlı kullanarak buraya çok güzel bir hareket getirdi.

Pino’nun maç boyu sürekli rakip savunmayı rahatsız etmesi, sürekli denemesi yine iyi bir gelişme. Sirk topçusu gibi saçmasapan bir eleştiriye de kurban gittiğini biliyoruz. Bülent Timurlenk gibi, gerçekten işini iyi bilen ve yapan birinin bu popülist, bu durumdan nemalanan yorumunu hiç anlamadım ve anlamayacağım. Bir adamın yetenekleri sadece skora etki ettiği için değişmez. Burada da sürekli belirttiğimiz gibi oynadığı her maçta Galatasaray’ın tüm tehlikeli ataklarında imzası olan bir adamdı Pino. Açın bakın eski maçlara. Skora çevirince bir anda çok sivrildi. Klasik tabelacı yorumlar işte. Halbuki Pino her zaman için yetenekli ve müthiş bir şutördür. Şut tercihleri tartışılabilir. Fakat Galatasaray’ın yıllardır bir şutörü yoktu. En son bu kadar istikrarlı iyi şut atabilen adam kimdi inanın hatırlamıyorum. Gerçekten iyi vuruyor bu adam. Üstelik 2 ayağını da müthiş kullanıyor. Denizlispor maçında attığı iki golde sol ayak. Özellikle attığı ikinci goldeki vücut dengesi, zamanlaması mükemmel. Umarım bu ekstra katkısını daha da arttırarak devam edecektir. Elano’nun hem asist, hem gol atması da güzel bir gelişme. Golü yeteneğini zaten anlatıyor. Soğukkanlı bir kontrol, forvetvari bir son vuruş. Asisti dışında maçın genelinde oyunun içinde olması da sevindirici. Çok büyük bir yıldız ve yararlanamıyoruz. Bir şekilde tekrar oyuna döndüğünü görmek güzel. Cana’nın stoper performansı da fena değildi. Biraz sert ve agresif oynuyor fakat eksiklik çekildiğinde gözü kapalı forma verebiliriz o bölgede. Ama şu an için ortasahadaki yeri bozulmamalı. Zira burada daha çok ihtiyacımız var kendisine. Sonuç olarak güzel goller izledik. Denizlispor’da hakikaten ne gereğinden sert oynadı, ne de oyunu çirkinleştirecek hareketler yaptı. Keyifli bir kupa maçı oldu.

BİREYSEL PERFORMANSLARA DİKİZANIL TATAR

28 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 29: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

SENİ ÖLDÜRMEK İÇİN DOĞDU

LORIC CANA

Page 30: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

MANİSASPORGALATASARAYIMIZ

Galatasaray, Spor Toto Süper Lig’in 11. haftasında Ali Sami Yen Stad’ında Manisaspor’a 0-2 mağlup oldu.

- Galatasaray taraftarının protestosunu resmi olarak başlattığı ilk maç oldu. Taraftar maçtan sonra yaklaşık 1 saat boyunca tribünleri terk etmedi. - Galatasaray ligde 6. mağlubiyetini aldı. - Galatasaray’ın kaybedilen 6 maçın üçünü Ali Sami Yen stadında kaybetti. - Galatasaray evinde ilk kez Manisaspor’a karşı kaybetti.

30 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 31: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

GALATASARAY’IN BUGÜNÜ VE YARINI

Trabzonspor hariç herkes kör topal ilerlerken Galatasaray’a Ali Sami Yen’de belki de son kez gelen ümitlenme şansı, Hikmet Karaman’ın Manisaspor’u önünde eridi, gitti ve artık bu sarı-kırmızılılar için yolun sonu, denizin bitişi demek. Futbol lalesi diyerek gönderilen Rijkaard’ın yerine getirilen ve bence elinden gelen her şeyi yapan Hagi’nin de bu takımın belinin doğrultamaması, önce futbolcuların, daha sonra da yöneticilerin sorumluluğuna işaret ediyor. Galatasaray tarihinde birçok zor dönem yaşadı. 90’larda Saftig, Sigi Held, 2000’lerde ikinci Fatih Terim dönemi vs. lakin bugüne kadar bunları tolere edecek sportif başarı mevcuttu ve kulübün ekonomik durumu daha iyiyi beklemeyi sürekli erteletiyordu. Stadın inşaatına son çiviyi çakmak üzere olan ve son üç yılda transfere 40-50 milyon avro ayırmış bir Galatasaray’ın iki yıldır ilk ikiye giremeyip bu yıl kasım başında havlu atacak duruma gelmesinin ise mantıklı tek açıklaması yapılan planın tamamen yanlışlığıdır ve bu da yönetimlerin sorumluluğundadır. Hatta Galatasaray öyle bir transfer dönemi bıraktı ki buna plan demeye de bin şahit gerek. Transfer döneminde transfer sorumlusunu değiştiren, Avrupa’ya feci bir şekilde veda ettikten sonra iki yabancı alıp “Artık hocamızın da bahanesi kalmadı diyen” kaç başkan vardır ki takımını şampiyonluğa taşıyan? Tüm bunları bir kenara koysak dahi saha içine bakınca Galatasaraylıların içi kararıyor, tutunacak bir dalı da kalmıyor. İlic’in, Song’un paraları ödenmediği için takımdan ayrılmak üzere olduğu dönemleri de gördü bu taraftar fakat asla sahada bu kadar varlık gösteremeyen, amiyane tabirle kişiliksiz bir takım izlemedi. Öyle bir futbol oynanıyor ki sahada, artık komplo teorisi üretip “Bilerek oynamıyorlar” demek bile yeterli değil. Galatasaray futbolcuları istese de oynayamayacak kapasitede değil ve bu artık açıkça görülüyor. Bu kulüp tarihi boyunca milli takımlar için en büyük vitrinlerden biri olmuştur. Daha önce milli forma yüzü görmemiş birçok oyuncu Galatasaray’a geldiği için milli takımın banko oyuncusu haline gelmiştir ama artık bu takımda öyle oyuncular oynuyor ki senede 40 maça çıksa dahi adı Türkiye için anılmıyor bile. Barış Özbek, Mustafa Sarp, Ayhan Akman... Öte yandan Arda Turan’ı bir kenara ayırırsak seçilenlerin de mevkiisi gereği “zorunluluktan” dolayı oralarda olduğu görülüyor. Servet Çetin oraya performansı için seçilmediğini söylemek zor olmasa gerek. Sabri Sarıoğlu, üç-dört yıl evvel Galatasaray’da dahi yerini koruyamazken şimdilerde takımın en iyi birkaç oyuncusundan biri olması sadece onun gelişimiyle açıklanamaz. Bazı yorumculara kanıp Lorik Cana’dan Bank Asya 1.Lig’de 30 tane olduğuna inanan, Galatasaray’ın kurtuluşunun Kewell’ın def edilmesinden, Elano’nun gönderilmesinden geçeceğine

inananlar hâlâ mevcuttur ama Galatasaray yönetimi bilmeli ki Lincoln’ün medyaya kurban edilmesinden bu yana gelip giden birçok kariyerli yabancının burada tutunamaması ve istenileni verememesinin tesadüf olmadığını anlayan insanlar var. Papaz artık pilav yememeye karar verdi ve yönetime “fazlasıyla” yakın olan Galatasaray tribününün organize taraftarları dahi artık isyan bayrağı açmanın eşiğinde. Çanlar Adnan Polat ve arkadaşları için çalıyor. Mart 2012 kongresi uzak gibi görünse de uzaklar kısa bir süre içinde yakın olabilir...

Uğur Karakullukçu

31 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 32: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 33: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 34: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

SOYUT FUTBOLEMRE KARATAS

Yıllardır herkesin izlemeyi, konuşmayı, yorumlamayı ve pek tabii eleştirmeyi vazife bildiği bir olgudur futbol. Öyle de olmalıdır çünkü kalp atışları vardır futbolda, heyecan vardır. Kimilerine göre sonsuzluk vardır. Var olmalıdır da..

Ama kimilerine göre sadece eleştiri vardır. Eleştiri, eleştirme eylemi olamıyor maalesef şu sıralar. Hani derlerdi ya ‘Sanat sanat içindir!’ Peki ya eleştiri, eleştiri için mi? Tabii ki HAYIR! Çünkü herkes bir şey söylüyor, herkes artıları ve eksileri serpiştiriyor tam olarak en az iki kişinin var olabildiği mekanlarda, çevrelerde ve çehrelerde.

Birisi anlatıyor bir diğeri dinliyor. Birisi inandırıyor, birisi inandırılıyor. Ama bir bakıyorsun bir şeyler iyiye gitmiyor. Bir bakıyorsun 3 büyükler son büyükler değil. Bir bakıyorsun 3 büyükler artık 3 bile değiller.

Niye mi?

Çünkü futbol somut ile yatıp kalkanların oyuncağı olmuş.

Peki ama nasıl?

Tıpkı bir televizyon tamircisi gibi, hani elini deydiği her şeyi tamir edebiliyor ya. Tıpkı bir manav gibi, hani elini deydiği her yeşilliği satabiliyor ya. Ve pek tabii ki spor yazarları gibi, hani ellerine aldıkları her kalemle her düşüncelerini somutlaştırıp boy boy yazıp yayınlıyorlar ya.

İyide soyut işler, hep işler mi peki? Eğer işlerse, sanat, soyut, kavram, olgu neden var olsun ki?

O zaman biraz düşünüp, biraz daha düşünüp ve yine son kez düşünerek söylenmelidir futbola dair söylemler. Çünkü soyut tarafı da vardır futbolun.

Nasıl mı?

Şöyle ki: sırf biraz daha izlenebilsin diye son Dünya Kupasında bir futbol topu hazır hale getirilir(senelerce testlerden geçirilir). Adı Jabulani olarak koyulur. Herkes onu konuşur. Çok beğenilir. Meşhur somut severlerimiz yazarlar çizerler. Olumlu ve bir de olumsuz. Kaleciler şikayetçi olur. Casillas “stop etmesi çok zor bu topun” der. Ama esas soyut tarafını kaleciler dahil kimse fark edemez.

Peki o zaman mesele ne? Nedir bir futbol topunun soyut ile olan ilişkisi?Jabulani futbol topunun desenleri hipnotize edebilir özelliklere sahiptir. Yere bıraktığınızda fark edemezsiniz. Ancak falsolu bir şekilde kaleciye doğru bir şut atıldığında, yani havada süzülürken tam olarak ne yöne gittiğini anlamak pek mümkün değildir. Sanki hem sağa hem de sola dönecekmiş gibi bir his verir.

Sebep: Birileri favorilerin elenmesini hedefler. Bir diğerleri ise sırf daha fazla konuşulabilir olsun diye sürpriz sonuçları kovalarlar. Ama olmadı.. Bu sefer tutmadı(İniesta izin vermedi). Ama bir gün tutturacaklar çünkü buna mecburlar. Soyut severlere göre kuş gribi gibi olmalıdır futbol. Ya da en azından ona bu şekilde davranılır. Çünkü bütün dünyayı kasıp kavurmalıdır.

Bizim somut severler Jabulani’yi yazıp çizerken, birileri yıllar öncesinden soyutu formülüze etmişlerdir.

Bir de sesli ve sessiz futbol vardır. Yine somut severlerimiz bilmezler bu farkı. Ancak, futbolcu bilir. Maç başladığında top ayağında değilken her futbolcu duyar tribünleri. Ama birisi ona pas attığında, beyin otomatikman duyma fonksiyonunu işlemez hale getirir. O anda yalnız bir adamdır top ayağında olan futbolcu. Sanki onun gibi 10 kişi daha yoktur artık. İşte bu yüzden geri pasların yüzde 20’sinden fazlası hata ile sonuçlanır. Ve yine bu yüzden dünyanın en iyi kalecileri bile degaj atarken topu taça atarlar. Çünkü top ellerindeyken sessizlik onları çıldırtır!

Bütün bunlar olurken somut severler yine eleştirmeye devam eder. O kocaman futbol sahasında tek başına ve sağır olmak ne demektir bilmez çünkü.. Ve yine eleştirmeye devam eder.

Son olarak bir kez daha isimlerini zikretmek ister ve bir ricada bulunmayı görev bilirim kendime; “Futbolda tenezzül, tebessüm yaratmalıdır. Azıcık soyut olunuz siz somut severler..”

34 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 35: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

MİSİMOVİC KADRO DIŞI!

Hafta içinde belkide kimsenin beklemediği bir olay yaşandı. 2-0 kaybedilen Manisaspor maçının ardından Gheorghe Hagi aslında mesajı vermişti: “Bazı oyuncularla devre arası bitmeden yollarımı ayırabilirim” demişti. Misimovic’in olduğunu kimse düşünmemişti fakat Hagi’nin ilk hedefinde o vardı. Bir çok kesim forumlarda ve sözlüklerde bu kararı yanlış buldular. Durum aslında yukarıda bulunan resim gibiydi! Hagi’nin resmi siteden duyurduğu açıklama ise şu şekildeydi:

“Oyuncumuz Zvjezdan Misimovic’in kulübümüzün arzuladığı performans taleplerine karşı, tamamen olum-suz davranışlarından; antrenman ve maçlarda sergilediği tavırlar, azimli çalışmaması, konsantrasyon eksikliği, dikkatsizliği ve teknik-taktik disiplinsizliğinden dolayı; A Takım kadrosunun dışında bırakılmasına karar verilmiştir.”

?MİSİMOVİC NE YAPTI?

Gheorghe Hagi, antrenmanda Misimovic ile

35 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 36: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 37: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

KAYSERİSPOR GALATASARAYIMIZ

Galatasaray, Spor Toto Süper Lig’in 13. haftasında Kadir Has Stadı’nda Kayserispor ile 0 - 0 berabere kaldı.

MAÇ BİLGİLERİ:

- Galatasaray deplasmanda son 4 yılda Kayserispor ile 0-0 berabere kaldı. - Galatasaray bu maç ile birlikte 3 hafta gol sevinci yaşayamadı. - Galatasaray’ın ligde aldığı 2. beraberlik oldu. - Ali Turan, eski takımına karşı forma giydi.

37 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 38: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 39: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 40: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

Galatasaray’ın içinde bulunduğu durumu göz önüne aldığımızda,oynanan maçları değerlendirmek pek akıllıca olmaz. Çünkü Galatasaray’daki asıl sorun başka yerlerde. Saha içerisinde alacağı sonuçlar ise sadece günü kurtarır. Hafta içi radikal bir kararla kadro dışı kalan Misimovic’in ardından,Kayserispor maçında İnsua’nın de kesik yiyeceğini;Galatasaray ile içli dışlı olan hemen herkes biliyordu. Bu noktada Hagi bizi şaşırtmadı ve Misimovic’ten sonra İnsua’yı da kızağa çekti. Maç öncesi yakın çevrem ile bu maçı konuşurken,Galatasaray’ın kaybedeceğine inanmadığımı söylemiştim. Bu bir histi. Yoksa haftalardır çalkantılı günler geçiren bir takımın,Kayserispor gibi bir takıma karşı kaybetmeyeceğini idda etmek pek sağlıklı bir düşünce olmazdı. Hagi’nin göreve gelişinin üzerinden neredeyse 5 hafta geçti. Hagi’de gözlemlediğim ilk şey,Tugay ile birlikte rakipleri çok iyi analiz ediyor olmaları. İkincisi ise Hagi’nin çok inatçı olduğu. Fenerbahçe maçından önce eldeki imkansızlıklar,Pino gibi tehlikeli bir hücum silahının varlığından haberdar etmişti Galatasaraylıları. Ancak bu hamle,1-2 maç idare edebilirdi Galatasaray’ı. Hagi ise Pino’nun bu üstün performansına öylesine aldandı ki,üzerinden haftalar geçmesine rağmen hala Pino’yu forvette kullanmaya çalışıyor. Kısaca,aşk bitti sevgi kaldı geriye. Ama Hagi, biten aşkı yeniden alevlendirmeye çalışıyor. Nitekim Hagi’de bazı şeylerin farkına

Çizgiyi Geçmeyen Top

oguzcan akgöl

vardı ve Pino’yu oyundan alıp yerine forvet özellikleri Pino’dan daha fazla olan Mehmet Batdal’ı soktu. Ancak Hagi’nin oyuncu değişikliklerinde yapmış olduğu tek olumlu harekette buydu. Mehmet Batdal tercihi ne kadar doğruysa,Emre Çolak ve Aydın Yılmaz tercihleri de o kadar yanlıştı. Buna değineceğiz. Hagi deplasmanlarda klasik olarak kontrollü oynatıyor takımı. Çünkü rakip Galatasaray olunca,diğer takım ev sahibi olmanın da avantajıyla,Galatasaray’ın üzerine saldırıyor. Hagi’de kontrollü oyunu tercih ederek,önce bu akınları savuşturuyor,ardından da karşı atağa geçiyor. Fenerbahçe ve Trabzonspor maçlarında olduğu gibi,bu maçta da bunu fazlasıyla gördük. Ancak tek bir farkla. Galatasaray bu iki maça karşın,kalesinde çok daha fazla pozisyon verdi. Fenerbahçe ve Trabzonspor maçlarını hatırlarsanız,Galatasaray’ın rakiplerine maç boyunca en fazla 2 pozisyon verdiğini görürsünüz. Kayserispor maçı ise bu anlamda Galatasaray’ın ders çıkarması gereken bir maç oldu. Hakan Balta’nın sırf Hagi’nin inadı uğruna sol bekte başlaması,aynı şekilde haftalardır dökülen Servet’in de bir şekilde ilk 11 de olması bunun başlıca sebeplerindendi. Taraftarlar tarafından fazlaca tepki gören Ali Turan ise,beklenenin aksine bugün sahanın en iyilerindendi. İlk 15 dakika hariç tabiki. Kayseri’den ayrılış sürecinde yaşanan olumsuzluklar nedeniyle Kayseri taraftarları Ali Turan’a bir hayli tepki gösterdi ve Ali Turan’da bu tepkilerden ‘’ilk etapta’’fazlasıyla etkilendi. İlk 15 dakikalık döneme tekabül eden bu süre zarfında fazlaca top kaybı yaptı. Ne zaman ki bu tepkilere aldırmamaya başladı,o zaman kendisine yakışan oyunu oynadı tecrübeli oyuncu. Hücuma çok fazla çıkmasa da,hücumu başlatacak paslar attı orta sahaya. Geçen hafta berbat bir performans sergileyen Kewell,bizim bildiğimiz Kewell gibi oynayınca bu maçta,hücumsal anlamda daha zengin bir Galatasaray çıktı önümüze. Buna Elano’nun sorumluluk alması ve Barış’ın ileriyi düşünmesi eklenince,ilk yarı beklentimizin aksine, golü düşünen ve maçtaki gollük pozisyonları bulan bir Galatasaray çıktı karşımıza. İkinci yarı roller biraz değişir gibi olsa da,pozisyonları bulan taraf yine Galatasaray’dı. Ancak ilk yarıda Elano’nun net penaltısını vermeyen ve ikili mücadeleleri kötü değerlendiren hakem,ikinci yarı da Galatasaray’ın net bir penaltısını es geçti. Hakem konuşmayalım eyvallah ama bu kadar güzel bir futbol oynadığımız maçtan sonra,böyle net kararların verilmediğini görünce insan ister istemez sinirleniyor. Hakemin kararları ne denli maçı etkilediyse,Hagi’nin oyuncu değişiklikleri de o denli maçın kaderini değiştirdi. Pino’nun çıkması yerinde bir hamleydi,ancak Sabri’nin yerine Emre Çolak’ın girmesi ve Emre’nin kanatta bizim beklentilerimize cevap veremeyecek bir oyuncu olması,Hagi’nin eksilerindendi. Keza Aydın Yılmaz’ın girişi de öyle. Maçta çok efor sarfeden ve yorulan Harry Kewell dururken,sahanın en iyilerinden ve Galatasaray’ın hücumdaki beyni olan Elano’nun oyundan çıkarılması,tartışmasız büyük bir hataydı. Nitekim Elano’da bunun farkındaydı ve tepkisini soyunma odasına giderek göstermek istedi. Tabi Cenk Ergün’e de teşekkür etmek lazım. Elano’nun soyunma odasına gitmesini engelleyerek büyük bir tartışmanın da önüne geçmiş oldu. Kayserispor ise her zaman oynadığı klasik oyununu oynadı. Şota’nın gelişiyle genç ve dinamik bir takım oluşturdular. Mücadele etmeyi seviyorlar ve oyunu geniş alanda oynuyorlar. Orta sahanın önemli oyuncusu Furkan ve defansın kritik isimlerinden Serdar Kesimal’ın bu maçta oynamadığını da hatırlatmakta fayda var. Kayserispor gibi Anadolu takımları için bu tarz oyuncuların eksikliği çok önemli olabiliyor. Kayserispor bugün yense Trabzonspor’u puan olarak yakalayacaktı. Her ne kadar Galatasaray kötü durumda olsa da, ‘’Yaralı Aslan’’lardan korkacaksın. Büyük takımdan alınan bir puan,zirve yarışında Kayserispor’a yara vermez,aksine avantaj sağlar. Bu bakımdan kaybettikleri iki puana çok üzüldüklerini sanmıyorum. Galatasaray’ın önünde kritik bir Beşiktaş maçı var. Kazanıp,rakibini de kendi durumuna çekebilir. ‘’Kaybederse’’ ihtimali hakkında söyleyebileceğim çok fazla bir şey yok. Zira Galatasaray’da haftalardır bu ihtimal gerçekleşiyor ve yaşananlar ortada. Bundan daha kötüsü olabilir mi ? Sanmıyorum...

40 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 41: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

vardı ve Pino’yu oyundan alıp yerine forvet özellikleri Pino’dan daha fazla olan Mehmet Batdal’ı soktu. Ancak Hagi’nin oyuncu değişikliklerinde yapmış olduğu tek olumlu harekette buydu. Mehmet Batdal tercihi ne kadar doğruysa,Emre Çolak ve Aydın Yılmaz tercihleri de o kadar yanlıştı. Buna değineceğiz. Hagi deplasmanlarda klasik olarak kontrollü oynatıyor takımı. Çünkü rakip Galatasaray olunca,diğer takım ev sahibi olmanın da avantajıyla,Galatasaray’ın üzerine saldırıyor. Hagi’de kontrollü oyunu tercih ederek,önce bu akınları savuşturuyor,ardından da karşı atağa geçiyor. Fenerbahçe ve Trabzonspor maçlarında olduğu gibi,bu maçta da bunu fazlasıyla gördük. Ancak tek bir farkla. Galatasaray bu iki maça karşın,kalesinde çok daha fazla pozisyon verdi. Fenerbahçe ve Trabzonspor maçlarını hatırlarsanız,Galatasaray’ın rakiplerine maç boyunca en fazla 2 pozisyon verdiğini görürsünüz. Kayserispor maçı ise bu anlamda Galatasaray’ın ders çıkarması gereken bir maç oldu. Hakan Balta’nın sırf Hagi’nin inadı uğruna sol bekte başlaması,aynı şekilde haftalardır dökülen Servet’in de bir şekilde ilk 11 de olması bunun başlıca sebeplerindendi. Taraftarlar tarafından fazlaca tepki gören Ali Turan ise,beklenenin aksine bugün sahanın en iyilerindendi. İlk 15 dakika hariç tabiki. Kayseri’den ayrılış sürecinde yaşanan olumsuzluklar nedeniyle Kayseri taraftarları Ali Turan’a bir hayli tepki gösterdi ve Ali Turan’da bu tepkilerden ‘’ilk etapta’’fazlasıyla etkilendi. İlk 15 dakikalık döneme tekabül eden bu süre zarfında fazlaca top kaybı yaptı. Ne zaman ki bu tepkilere aldırmamaya başladı,o zaman kendisine yakışan oyunu oynadı tecrübeli oyuncu. Hücuma çok fazla çıkmasa da,hücumu başlatacak paslar attı orta sahaya. Geçen hafta berbat bir performans sergileyen Kewell,bizim bildiğimiz Kewell gibi oynayınca bu maçta,hücumsal anlamda daha zengin bir Galatasaray çıktı önümüze. Buna Elano’nun sorumluluk alması ve Barış’ın ileriyi düşünmesi eklenince,ilk yarı beklentimizin aksine, golü düşünen ve maçtaki gollük pozisyonları bulan bir Galatasaray çıktı karşımıza. İkinci yarı roller biraz değişir gibi olsa da,pozisyonları bulan taraf yine Galatasaray’dı. Ancak ilk yarıda Elano’nun net penaltısını vermeyen ve ikili mücadeleleri kötü değerlendiren hakem,ikinci yarı da Galatasaray’ın net bir penaltısını es geçti. Hakem konuşmayalım eyvallah ama bu kadar güzel bir futbol oynadığımız maçtan sonra,böyle net kararların verilmediğini görünce insan ister istemez sinirleniyor. Hakemin kararları ne denli maçı etkilediyse,Hagi’nin oyuncu değişiklikleri de o denli maçın kaderini değiştirdi. Pino’nun çıkması yerinde bir hamleydi,ancak Sabri’nin yerine Emre Çolak’ın girmesi ve Emre’nin kanatta bizim beklentilerimize cevap veremeyecek bir oyuncu olması,Hagi’nin eksilerindendi. Keza Aydın Yılmaz’ın girişi de öyle. Maçta çok efor sarfeden ve yorulan Harry Kewell dururken,sahanın en iyilerinden ve Galatasaray’ın hücumdaki beyni olan Elano’nun oyundan çıkarılması,tartışmasız büyük bir hataydı. Nitekim Elano’da bunun farkındaydı ve tepkisini soyunma odasına giderek göstermek istedi. Tabi Cenk Ergün’e de teşekkür etmek lazım. Elano’nun soyunma odasına gitmesini engelleyerek büyük bir tartışmanın da önüne geçmiş oldu. Kayserispor ise her zaman oynadığı klasik oyununu oynadı. Şota’nın gelişiyle genç ve dinamik bir takım oluşturdular. Mücadele etmeyi seviyorlar ve oyunu geniş alanda oynuyorlar. Orta sahanın önemli oyuncusu Furkan ve defansın kritik isimlerinden Serdar Kesimal’ın bu maçta oynamadığını da hatırlatmakta fayda var. Kayserispor gibi Anadolu takımları için bu tarz oyuncuların eksikliği çok önemli olabiliyor. Kayserispor bugün yense Trabzonspor’u puan olarak yakalayacaktı. Her ne kadar Galatasaray kötü durumda olsa da, ‘’Yaralı Aslan’’lardan korkacaksın. Büyük takımdan alınan bir puan,zirve yarışında Kayserispor’a yara vermez,aksine avantaj sağlar. Bu bakımdan kaybettikleri iki puana çok üzüldüklerini sanmıyorum. Galatasaray’ın önünde kritik bir Beşiktaş maçı var. Kazanıp,rakibini de kendi durumuna çekebilir. ‘’Kaybederse’’ ihtimali hakkında söyleyebileceğim çok fazla bir şey yok. Zira Galatasaray’da haftalardır bu ihtimal gerçekleşiyor ve yaşananlar ortada. Bundan daha kötüsü olabilir mi ? Sanmıyorum...

41 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 42: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

BEŞİKTAŞGALATASARAYIMIZ

Galatasaray, Spor Toto Süper Lig’in 14. haftasında Ali Sami Yen Stadı’nda Beşiktaş ile karşılaştı. Karşılaşma Beşiktaş’ın 2-1 üstünlüğü ile tamamlandı.

- Galatasaray 18 Aralık 2002’den bu yana ilk kez Beşiktaş’a Ali Sami Yen’de kaybetti. - Milan Baros Beşiktaş maçıyla birlikte bir kez daha takıma döndü. - Galatasaray taraftarının yönetime olan protestosu bu maçla birlikte sürdü.

42 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 43: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

Galatasaray’ın yapmaması gereken birşey var. Oyuna hükmedebilecek oyuncularınız sahada olmadığında kontrollü oynamak zorundasınız. Takım saçma sapan hatalardan dolayı geriye düşüyor ve bireysel yeteneklerle maçlara damga vurabilecek oyuncuları olmadığından geri dönüş zor bir hale geliyor. Ankaragücü maçına bakın, top durmadan kullanılan ve savunmanın arkasına atılan bir top, sonuç: Galatasaray 0-1 Ankaragücü. Manisaspor maçında yine hızlı ve güçlü bir forvetin savunmayı alt etmesinin ardından yapılan vuruş, sonuç: Galatasaray 0-1 Manisaspor. Beşiktaş maçında bunun benzerini yaşadık. Ali Turan’ın gereksiz hareketi ve Beşiktaş’ın kazandığı penaltı, sonuç: Galatasaray 0-1 Beşiktaş. Bir takım yediği gollerden ders çıkarmıyorsa ya hoca hataları göremiyordur ya da oyuncular gerçekten beceriksizdir. Arda, Baros gibi oyuncuların olmadığı dönemde Galatasaray daha kontrollü oynamak zorunda, tıpkı Kayserispor karşısında olduğu gibi. O maçta yapamadıkları birşey vardı, o da topu çizginin ötesine geçirememek. Ama takım mutlaka bireysel hatalarla saçma sapan puanlar saçmaya devam ediyor. Geçen seneye gidelim, buna benzer bir çok bireysel hata çarpabilir gözünüze. Leo Franco’nun Selçuk’tan yediği gol, Emre Güngör’ün Trabzonspor karşısında yaptığı hata gibi. Suçun büyük payının oyuncularda olduğunu söyleyebiliriz. Ne diyorlardı? İyi futbol, iyi oyuncularla oynanır.

Takımın iyi yönlerine göz atalım. Rijkaard dönemindeki sorumsuzluk kaybolmuş gibi görünüyor –burada oyuncularda artniyet arıyorum- Takım daha çok koşuyor, daha çok basıyor fakat yetenek kenarda oturuyor. Unutulmaması gereken birşey daha var ki oyuncuların kondisyon düzeyleri. Barış’ın oyuna girmesinden önceki Galatasaray’ın hali savaştan çıkmış ve yorgun düşmüş bir ordu gibiydi. Beşiktaş geliyordu ki Hagi akıllı bir hamleyle orta sahaya basan bir oyuncu soktu. Fakat bu yetmedi. Çünkü 78. dakikada Guti, adamını marke edemeyen Neill’ın arkasındaki Nobre’nin kafasına topu göndermişti bile... Tıpkı Manisaspor maçında olduğu gibiydi, yenilen ikinci golden sonra yapacak birşeyi kalmayan çaresiz bir Galatasaray. Saldırıyor ama bir yere kadar çünkü fark yaratanlar yok.

Hagi’nin hamlelerine değinelim biraz. Ben onun çaresiz olduğunu düşünüyorum ama Hagi’nin de bunu bilmesi gerekiyor. Daha yapıcı bir eleştiri için devre arası yapılacak hamleleri seyretmeliyiz. Fakat geldiğinde Galatasaray’ın kaliteli bir kadrosu olduğundan söz etmişti. Bu nedenle Rijkaard döneminde olduğu gibi ağızından kaçırabileceği herhangi bir görüş, kendisini zor durumda bırakabilir. Hagi aynı zamanda çelişkiye düşer. Aslında Hagi’nin bu görevi kabul etmemesi gerekiyordu, tıpkı Fatih Terim gibi. Rijkaard’ı göndermenin takımı daha da kötü duruma soktuğunu söylemek çokta zor değil. Hagi’nin bu takımı tanımadığına eminim ve bu kısa dönemde takımı tanımayan bir teknik adamın doğru hamleler yapmasını beklememeliyiz. Misimovic örneğinde olduğu gibi.

Yönetim ve taraftar bazında ele aldığımızda söylenebilecek pek fazla şey yok. Yanlışlar üstüne yanlışlar Adnan Polat’ın 3.yılında patlak verdi. 2012 kriterlerinden bahsederek takımda yaptığı 3.yapılanma kuyunun en dibini gösterdi Galatasaray’a. Bazen yanında Haldun Üstünel olsaydı böyle olmazdı diyorum. Çünkü içlerinde futboldan anlayan tek insanın o olduğunu düşünüyorum. Diğerlerinin yapabilecekleri en fazla şey kulübü kurumsal anlamda ileriye taşıyabilmek. Geçtiğimiz sene 2-3 oyuncuyu göndererek orta sahaya yapılabilecek 2 kaliteli takviye ve 1 alternatif forvet işleri yoluna sokacakken onlar yanlış yoldan gitmeyi tercih ettiler. Suçlu tabiki yönetimde bulunan Adnan Sezgin ya da Mehmet Helvacı değil, o kadroyu kuran ve tutan Adnan Polat’a ait tüm yükümlülük. Taraftar isyanda fakat tepkiler skor dezaavantajından sonra değil, maçın düdüğü çalınmadan önce gelmelidir. Gerçi bu tepkiler yerine gidiyor ama değişecek birşey olacağını da sanmıyorum. Mehmet Helvacı ve Adnan Polat’ın açıklamalarına baktığımızda Galatasaraylılık zor durumdayken savaşmaktır deniliyor. Bence en büyük Galatasaraylılık şu durumda ben bu işi yüzüme gözüme bulaştırdım, beni affedin diyerek istifanızı sunmaktır...

ANALİZMUHAMMET GÜLHAN

43 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 44: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 45: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 46: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 47: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 48: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

Galatasaray futbol takımının yaşadığı çöküntüyü kendimce teknik açıdan analiz edip sizlerle paylaşmak iste-dim.

2008-2009 sezonuna Michael Skibbe ile başladık. Bu yeni teknik direktör ile klasik 4-3-3 ya da onun değişik bir versiyonu olan 4-2-3-1 denilen dizilişlerle oynamaya başladık. Daha sonrasında gelen Bülent Korkmaz, Frank Rijkaard ve en son olarak Hagi de bu dizilişleri tercih etti.

Peki bu dizilişi oynayabilmek için nasıl bir kadro yapısına sahip olmak gerekir. Sağ Bek, Sol Bek ve göbekte oynayan orta saha oyuncularının meziyetlerinin çok yüksek olması şart. Orta saha az adamdan oluştuğu için özellikle hücum ederken beklerin orta sahaya hatta hücuma destek vermesi gerekir. Bunun için de hızlı, güçlü, top kullanabilen, yetenekli adamlar olması şart. Aslında 4-3-3 ya da 4-2-3-1 dizilişlerinde bekten ziyade “winger” diye tarif edilen oyuncuların oynaması lazım. Gala-tasaray futbol takımının elinde bu tanıma uyan oyuncular var mı? Sağ taraf için Sabri bence bu tanıma uyan tek oyuncu. Ali Turan ya da Serkan Kurtuluş o bölgedeyken bu dizilişi işletecek bir çark eksik kalıyor. Sol tarafta ise Hakan Balta, Insua ve Çağlar var. Çağları izleyebilme şansımız olmadı. Hakan Balta ve In-sua ise asla birer “winger” değiller.

Bu durum elbette otomatikman orta sahayı da etkiliyor. Beklerden yeterli desteği alamayan orta ikili çok geniş bir alanda defans ve hü-

cum arasındaki bağlantıyı kurmaya çalışıyor, forvet oyuncularını beslem-eye çalışıyor. Top rakipteyken ise 4 lü çizgi savunma yapıldığında defansın içine gömülmezse rakip çok rahat top alıp ilerliyor, pozisyon buluyor, gol atıyor, defansa gömülürse de forvet ile mesafe açılıyor, hatlar arasındaki bağlantı kopuyor. Biraz mizahi yaklaşacak olursak 2 adet Patrick Viera bulunsa takıma monte edilse aslında sorunları çözmeyecek. Trans-fer döneminde adı geçen Ledesma, Makoun, Kallström gibi oyuncular takıma katılmış olsaydılar bile, Ali Turan’ ın sağ bek, Hakan Balta ya da Insua’ nın sol bek oynadığı takımda gene yeterli desteği alamayacak, tıpkı bugün Mustafa Sarp, Ayhan ve Barış’ ın sırıttığı gibi sırıtacaklardı.

Forvet bölgesine gelince, yeteri kadar beslenemeyen bir bölgeyi eleştirmek ne kadar doğru bilmiyo-rum. Sağlam bir Baros Galatasaray için vazgeçilmez. Keza Arda da öyle. Pino ise Baros’ un yokluğunda forvet bölgesinde etkili oldu ama oynadığı maçlarda sonucu değiştiremedi. Kewell ise artık yavaş yavaş emekliliği düşünmeli. Sağ tarafta ise asla bir Keita değil çok açık, ümit var mı? Bence olabilir, neden olmasın. 4-2-3-1 ya da 4-3-3 dizilişlerinde forvet bölgesinde ortada, yani oyunu kuran, başka deyişle 10 numara pozisyonda oynayacak 2 oyuncu var. Misimovic ve Elano. Misimovic zaten kadro dışı ama bu dizilişlerden ziyade 4-3-1-2 oynamayı seven karakterde bir adam. Wolfsburgda Dzeko ve Grafite nin arkasında oynadığı gibi. Elano aslında bu dizilişlerin ideal oyuncusu

gibi gözüküyor ama bir var, üç yok. Güven vermiyor. Forvet bölgesinde oynayan 4 oyuncunun hiç birisinin pres, mücadele, top kapma özelliği olmadığını da ekleyelim. Bunun sonucunda ne oluyor, rakip kaleci topu rakip stopere veriyor, hiçbir müdahale olmadan 4 kişi ekarte ediliyor, orta sahadaki zavallı 2 li ile rakibin defansı ve orta sahası burun buruna geliyor, 2 verkaçla onları da geçtikten sonra kalemizin önüne geli-yorlar. Takım savunması elimizdeki oyuncular ile maalesef hücumdan başlayamıyor.

Peki Total Futbol oynama iddiası ile yola çıkmış bir takım böyle mi dizilmeli. Bence asla. Total Futbol toplu hücum, toplu savunma, topa sahip olma, kısa mesafede oynama, alan daraltma, savunmayı hücum-dan, hücumu savunmadan başlatmak değil midir? 3 sezondur Galatasaray “Total Futbol” her ne ise onun tam tersini yapıyor.

Bu sene gitti yapılacak bir şey yok. Türkiye Kupasına asılıp, hiç değilse önümüzdeki sezon Avrupa Kupalarında oynamanın bir yolunu bulmalıyız. Önümüzdeki sezon için tüm kadroyu baştan aşağı kaliteli oyuncularla donatabilecek ekonomik gücümüz var mı bilmiyorum. Ama olduğunu sanmıyorum. Bu sebeple Galatasaray Futbol Takımını daha başarılı kılacak bir dizilişe acilen geçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ve bu en uygun dizilişe yapılabilecek en iyi takviyelerin yapılmasını te-menni ediyorum.

Çöküşün Teknik Analizi

Bürken Aycan'in kaleminden

48 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 49: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

SADECEİNANABİLECEĞİMİZ

BİR YAPI OLSUNİSTİYORUZ!

gsci

mbo

mfa

nzin

_39

Page 50: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

G alatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş formalarını giymiş çok sayıda futbolcu yok. Her iki büyük takımda da oynayan sayısı fazla ama bu üç takımın birden formasını giyen futbolculara az rastlıyoruz. Sergen Yalçın bunlardan birisi. Hatta o Trabzonspor’da da oynayarak farklı bir rekora imza attı. Ama hangi takımda oynarsa oynasın, altyapısından yetiştiği ve en büyük başarıları kazandığı takım olan Beşiktaş ile özdeşleşmiştir, kendisi Beşiktaş’ın efsane isimleri arasında yer alır. Emre Aşık’ın ise durumu daha farklı.

O Galatasaray altyapısı çıkışlı bir futbolcu olmamasına rağmen Galatasaray ile anılacak bir futbolcu oldu. İlk büyük transferini Fenerbahçe’ye giderek gerçekleştirmesine rağmen, 2000’li yıllarda geldiği Galatasaray’dan ayrılıp Beşiktaş’a gitmesine rağmen yine Galatasaray’a dönmüş ve kariyerini burada tamamlamıştır. Galatasaray taraftarları da Emre Aşık’ı çok sever ve sahiplenir. Böyle bir kariyerden sonra bunu da başarabilecek bir futbolcunun daha olabileceğini düşünmüyorum.

Emre Aşık’ın profesyonel kariyeri 1992 yılında memleketi olan Balıkesirspor’da başladı. Ayrıca aynı yıl içerisinde Türkiye’nin takım sporlarında Avrupa arenasında ilk şampiyonluğunda da, Serpil Hamdi Tüzün yönetiminde 18 yaş altı Milli Takım’ında da bulundu. Böyle genç bir yetenek doğal olarak büyük takımların ilgisini çekiyor. Fenerbahçe, Galatasaray derken Emre Aşık 20 yaşında kendisini Fenerbahçe’de buldu. Ama Fenerbahçe forması altında işler istediği gibi gitmez. Yaşının çok genç olması, büyük potansiyel olduğundan beklentilerin fazla olması derken burada geçirdiği iki sezonun Emre Aşık açısından çok iyi geçtiğini söyleyemeyiz.Tarih 29 Mart 1995’i gösterdiğinde ise Emre Aşık’ın kariyerinin geri kalanı adına verdiği bir mesaj olacaktır. O da ne olursa olsun, isterse aylarca futbol oynamasın, görev verildiğinde sanki bütün sezonu üst düzey geçirmişcesine verdiği mücadeledir. Kariyerinin ilerleyen dönemlerinde de bu özelliğini bizlere sık sık gösterecek. İşte o tarihte İsveç ile Avrupa Şampiyonası’na katılma anlamında çok kritik bir maça çıkıyorduk. Rakip ise güçlü fizikli, uzun oyunculardan oluşuyor. Kenneth Anderson’da rakibin en önemli santraforu. Bu arada İsveç’in de 1994 Dünya Kupası’nda üçüncü olduğunu unutmamak lazım. Böyle bir ortamda Fatih Terim, Emre Aşık’a görev vererek maçın bütün seyrini değiştirmiştir. K.Anderson’u tutmakla görevli olan Emre Aşık görevini başarıyla yapmış ve maçın kazanılmasında da büyük pay sahibi olmuştu. Üstelik bunu fazla forma şansı bulmadığı, kariyerinin henüz başında büyük düşüşe geçtiği bir zamanda göstermesi çok önemliydi.Bu arada Emre Aşık’ın 1993 yılında Akdeniz Oyunları Şampiyonu olan Milli Takım kadrosunda da bulunduğunu eklemek lazım. 1992 ve 1993 yılında yaşadığı iki şampiyonluk Emre Aşık adına müthiş birşey olmalı. Ama o Emre Aşık, Fenerbahçe dönemini iyi geçiremeyince bedelsiz bir şekilde İstanbulspor yolunu tuttu ve dört sezon boyunca bu takımın formasını giydi. Son derece istikrarlı bir görüntü çizmesine rağmen artık Milli Takım günlerinden de uzaklaşmıştı. Ama o istikrarlı görüntüsü dört sezon sonra Emre Aşık’ı hayalleriyle bir araya getirdi ve Galatasaray formasıyla bütünleştirdi.

Emre Aşık, Galatasaray’a UEFA Şampiyonluğu’nun hemen ardından gelmişti. Bu açından kadroya girmek için işi zordu. Çünkü Popescu ve Bülent Korkmaz gibi iki stoperin arasına girmek o aralar gerçekten zordu. Sabırla şansı beklemek ve şans geldiğinde de iyi kullanmak gerekiyordu. Emre Aşık’ın da Galatasaray’da ilk sezonu bu ikilinin arkasında yedek bekleyerek geçti. O sezon gelen Süper Kupa ve Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde de bulundu ama dediğim gibi pek fazla şans bulamadı. Bir sonraki sezonda ise Popescu’nun takımdan ayrılmasıyla beraber yeni bir stoper alımına gidilmemesi Emre Aşık’a beklediği fırsatı getirdi. Bülent Korkmaz ile beraber harika bir ikili oluşturdular ve gelen lig şampiyonluğunda büyük pay sahibi oldular. Roma maçını falan hatırlarımda Emre Aşık’ın Galatasaray için mücadelesi aklıma gelir. Bütün maç boyunca Batistuta’yı resmen deli etmesi sonucunda, Batistuta Emre Aşık’a tebrikini maç sonunda karnına yumruk atarak gösterdi. Sonrasında ise yaşanan olaylar falan hala akıllarda ama benim aklımda kalan iki olay koskoca Batistuta’nın düştüğü durum ve Emre Aşık’ın cevabını saha içerisinde en güzel şekilde vermesidir. Tabii o sezon gösterdiği performans 2002 Dünya Kupası’nda da Emre Aşık’ın yer almasını sağladı ama Alpay & Bülent Korkmaz ikilisinin arkasında yer aldı. Alpay da malum kart yemeden duramaz, Dünya Kupası’nda da cezalı duruma düşmüştü. İşte o anlar Emre Aşık’ın Dünya Kupası’nda boy gösterdiği anlar oldu.

1993 Akdeniz Oyunları ve 1995 yılında oynanan İsveç maçına dönersek Fatih Terim’in Emre Aşık’a duyduğu güveni tekrar belirtmeliyiz. Ama aynı güveni Galatasaray’da duymamıştır. Çok iyi bir ikili olan Bülent Korkmaz & Emre Aşık ikilisini bozup, Almaguer adında 5. sınıf bir stoperi takıma getiren Terim, Emre Aşık’ın Galatasaray formasına ilk vedasına da zemin hazırladı. Son derece kötü bir sezon geçirildi ve beklenen noktaya bir türlü gelinemedi. Önceki sezonların getirdiği havayla da birlikte yaşanan hayal kırıklığı çok büyük oldu. Sanırım Emre Aşık da o sezon Club Brugge maçında yaptığı vahim hata sonrasında biletini zaten kesmişti. Sezon sonunda ise sözleşmesi bittiğinden bedelsiz bir şekilde Beşiktaş’a transferi gerçekleşti.

Emre Aşık böylece tekrardan Lucescu ile buluştu. Lucescu, bu futbolcuya en çok güvenen teknik adamlar arasında bulunuyor. Ama Emre Aşık, Galatasaray’a transfer olduğunda gibi Beşiktaş’ta da efsane kadrolardan birisine gelmişti. Bir önceki sezon 100. yıl şampiyonluğunu yaşayan bu takımın harika bir sistemi vardı ve efsane Ronaldo - Zago - Ahmet Yıldırım üçlü defansının içine girmekte oldukça zor oldu. Yine de o sezon istediği şansı buldu ama performansı Galatasaray’da yaşadığı ikinci sezonun oldukça uzağında yer aldı. Bir sonraki sezon ise önce Del Bosque, sonra ise Rıza Çalımbay’la çalıştı ama Emre Aşık dediğim gibi iyi zamanlarından oldukça uzaktaydı. Bir de buna Rıza Çalımbay ile yaşadığı sorunlar eklenince kadro dışı bırakıldı ve neredeyse

SARI KIRMIZI’YI SESSİZ KABULLENİŞ: EMRE AŞIKBURAK EREN TARAFINDAN

50 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 51: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

bir sezon boyunca futbol bile oynayamadı. Tek başına idmanlar yapıyordu ve Emre Aşık’ın gidişat hiç iyi yönde değildi.

Ben CM oynarken de bu tip futbolcuları satmak amacıyla kadro dışı bırakırım, bir sezonu geçtim takımdan ayrılana kadar 2-3 sezon bile futbol oynatmam. Ama yeri geldiğinde de onu takımına geri koyarım ve bir anda kral ilan ederim. Emre Aşık da böyle bir futbolcu. Beşiktaş’ta kadro dışı bırakılmıştı ama ona yine kucak açan Galatasaray oldu. Hem de gerek futbolcu, gerekse kendileri açısından en zor zamanda. Song, Afrika Uluslar Kupası’na gitmişti ve stoper anlamında yaşanan sıkıntılar büyüktü. Önce Cihan Haspolatlı bu bölgede denendi olmadı, sonra Yalçın Ayhan’a şans verildi ama o da yaşadığı sakatlık sonrasında sezonu kapattı. Emre Aşık da bu zorlu günlerde kadroya katıldı, direk 11’de kendisine şans buldu ve harika bir dönem geçirdi. Uzun süredir futbol oynamamasına rağmen kendisine görev düştüğünde yine elinden gelenin en iyisini yaptı, o sezon gelen şampiyonlukta da onun Ocak / Şubat döneminde gösterdiği X faktör performansının payı büyüktü.

Gerets’in ikinci sezonunun Galatasaray açısından iyi gittiğini söylemek güç. Rekor puanla şampiyon olan takımın yerini zorla 3. olabilen bir takım aldı. Şampiyonlar Ligi’nde de yaşanan kötü gidiş ortada. Tabii o sezonun stoperleri Song ve Tomas. Bu futbolcuları yedeklemek için de gelen isim Tolga Seyhan olmuştu. Akıllardan bir bakıma Emre Aşık çıkarılmıştı ama o sezonda da görev geldiğinde yine en istikrarlı dönemi Emre Aşık geçirdi. Buna rağmen fazla şans bulamadı ama kadrodan da asla gönderilmedi. Taa ki Kalli takımın başına gelene kadar...

Kalli’nin hazırlık kampı meşhur olmuştu. Lincoln’ü oynatmaması, bir önceki sezonun 11’ini aynı anda oynatması, Servet’den sağ bek denemesi, yeni transferleri bir arada oynatması falan derken ilginç bir kamp dönemi geçti. Kampın sonunda ise gönderilecek futbolcular arasında Emre Aşık’ın da ismi vardı. O sezon kadroya baktığımızda Song, Servet Çetin ve Bouzid’i görüyoruz. Kalli’nin atladığı nokta ise sezonun ilerleyen dönemlerinde 4. bir stopere daha ihtiyaç duyacağıydı ama bunu sezon başında planlayamadı. Yine de Emre Güngör’ün devre arasında takıma katılması bu açığı biraz olsun kapatmıştı. Emre Aşık’ın yolu ise Ankaraspor’a düştü ve bir sezon boyunca burada kiralık olarak forma giydi, müthişte bir sezon geçirmiş oldu.

O gösterdiği performans Emre Aşık’ı 35 yaşında yeniden Milli Takım’a taşıdı. Hem de geçmişte kendisine büyük güven duyan ama Galatasaray döneminde de yüzüne bile bakmayan Fatih Terim, Emre Aşık’ı yeniden kurtarıcı ilan ederek. Euro 2008’de yaşanan can pazarında {sakatlık anlamında} Emre Aşık’a büyük görevler düştü ve o turnuvada gelen yarı finalde de inanılmaz işlere imza attı. Kafası yarıldı yine oynadı, 35 yaşına gelmesine rağmen harika bir mücadele gösterdi ve Türkiye’nin Cannavaro’su tadında yaptıklarıyla bir kere daha Galatasaray’a dönüşünü gerçekleştirmiş oldu. Böylece de o sezonda Servet Çetin, Emre Aşık ve Emre Güngör gibi Euro 2008’de oynamış üç Milli stoperde Galatasaray forması altında birleştiler.

Emre Aşık bu saatten sonra iyi bir stoperden de ötesine geçerek, gerçek bir lider ve takımın büyük saygı duyulan ağabeyi konumuna da geçti. Servet Çetin ve Meira’nın arkasında yedek bekliyordu ama o sezonda da çok sayıda sakatlıklar yaşandığı için Emre Aşık’a çok kritik anlarda büyük görevler düştü. Takım belki başarısız oldu ama Emre Aşık o sezonun en istikrarlı isimlerinin başında gelecekti. Özellikle de stopersiz kaldığımız günlerde tek ayakta olan gerçek stoperdi ama Hamburg maçında yediği kırmızı kart, Kewell’ın stoper oynama sürecine de yol açtı.

Son sezonu ise biraz Costacurta kıvamında geçti. Şans bulamadı, yaş artık 37’e dayandı ama takım içerisinde önemli bir liderdi, saygı duyulan bir futbolcuydu. Hepsini geçtim 37 yaşına kadar kendisini üst seviyede tutabilmesi bile başlı başına bir olaydı. Galatasaray forması altında da son maçına Antalyaspor deplasmanında 90. dakikada oyuna girerek çıkmış oldu ve aktif futbol yaşantısı burada son buldu. Sonra Milli Takım’la beraber ABD kampına da giderek kendisine önemli bir jest yapılmıştır. Burada Okan Buruk’la beraber veda ettiler.

Galatasaray birçok efsane gördü, çok önemli futbolcuları yaşadı ama neredeyse hepsiyle sorunlu bir şekilde ayrılıklar oldu. Çünkü ihtiyaç duyulmayan bir futbolcuyla artık devam etmek zordur, bu yüzden kendilerine jübile teklif edilir. Futbolcu da tadında bırakmak isterse jübilesini yapar ve güzel bir veda yaşanır. Futbola devam edeceğim diyorsa da başka bir takımın formasını giyer. Emre Aşık ise bu süreçten farklı durumlar geçirdi. Futbolu bıraktığında zaten bu adama jübile yapalım diyorsak, orada olay çözüme kavuşmuştur. Galatasaray’ın altyapısından gelmemesine rağmen, Fenerbahçe & Beşiktaş formalarını giymesine rağmen, birçok kez Galatasaray’dan da ayrılmasına rağmen yine dönüp dolaşacağı yer Galatasaray olmuştur. Normalde bu tip futbolcular oynadığı takımlar tarafından fazla benimsenmez ama Emre Aşık gerçek bir efsane oldu.

37 yaşına kadar futbol oynamak ne demektir. Hem de üst düzey bir takımda, üst düzey bir mücadelenin içerisinde. Bazı takımlar futbolcusu futbolu bırakana kadar onu takımda tutar. Costacurta örneğinde olduğu gibi. Bazı takımlar ise ihtiyaç duyduğu için futbolcusu 40 yaşına bile gelse onu takımda tutarlar. Maldini örneğinde olduğu gibi. Emre Aşık da 37 yaşına kadar kendisine ihtiyaç duyulduğu için takımda tutulmuştur. Hatta Skibbe döneminde, takımın en zor zamanlarında onun ayakta kalması da geçtiğimiz sezon için sözleşme yenilenmesinde önemli bir unsurdu. Yani Emre Aşık çok önemli bir profesyoneldir, kendisine çok iyi bakmıştır ve kapasitesi belli bir futbolcu olmasına rağmen her döneminde kapasitesinin sınırlarını zorlamıştır. Güçlü bir stoperdi, hava toplarında hakimdi, iyi bir kesiciydi ama eksik yönleri de çok fazlaydı. Ama iyi özellikleri onun kötü özelliklerini kapattı. En önemli özelliği ise sürekli dediğim, 5-6 ay futbol oynamamasına rağmen kendisine ihtiyaç duyulduğu anda girip takımı sırtlamasıdır. Böyle bir futbolcu gerçekten az bulunur.

51 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 52: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 53: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 54: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 55: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 56: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

HABER SERVISITUGAY’DAN HAGİ’YE ÖVGÜGalatasaray Futbol Takımı Antrenörü Tugay Kerimoğlu takımı ve rakipleri hakkında çarpıcı açıklamalar yaptı.

GSTV’ye konuşan Tugay bütün ekip olarak sabahtan akşama kadar tesislerde kalıp Galatasaray’da neleri farklı yapabileceklerini düşündüklerini söyledi.

Gheorghe Hagi’nin kurallarını da değerlendiren Kerimoğlu, “Her teknik direktörün kendine has kuralları vardır. Bu kurallar çerçevesinde takımı disipline sokmak gerekir. Ben her zaman şunu sa-vunurum: Sevginin çözemeyeceği hiçbir şey yoktur. Sevginin olduğu yerde herşey başarılabilir” ifadelerini kullandı.

Futbolda mevki kavramının ortadan kalktığını belirten Tugay, “Pino iki maç forvet oynadı. Güzel de oynadı. Artık dünyada mevki kavramı diye birşeyin kalmadığını görüyoruz. Oyuncular her yede oynayabiliyor. Mesela ben ön libero başladım, faha sonra orta saha olarak devam ettim. Oyuncular kendilerine mevki seçmemeli, takıma nasıl hizmet ederim diye düşünmeli” dedi.

DİVAN KURULUNDA GERGİNLİK Adnan Polat’ın katılmadığı Galatasaray Spor Kulübü Kasım ayı olağan divan kurulu toplantısı, Galatasaray Lisesi’nde gerçekleştirildi.

Mehmet Helvacı konuşmasında şirket birleşmesinden, bu birleşmenin getireceği gelirlerden ve bu birleşmeyi tek başına yaptığından bahsetti. Helvacı bu görevi kendisine veren Özhan Canaydın’a ve şu anki başkan Adnan Polat’a teşekkür etti. ‘’Her sorunun cevabı var. Galatasaray’ın yüksek menfaatleri için bu kürsüden yalan söylemeyeceğim, ancak bazı şeyleri söyleme-kten kaçınacağım. Sizlerin her sorusunu bire bir yanıtlayabilirim.’’ diyen Helvacı’yı eleştirense Hayrettin Kozak oldu.

Adnan Polat tarafından Mehmet Helvacı’dan özür dilemesi istendiğini söyleyen Kozak, ilk defa kendisin-den böyle bir şey istendiğini belirtti. Kozak ayrıca çok eleştirilen Özhan Canaydın zamanında 3 şampiyonluk, 1 Türkiye Kupası kazanıldığını, buna rağmen 6 senede 388 milyon dolar harcandığını; iki yılı futbol şube sorumlusu olmak üzere geçen 4 yıllık Adnan Polat döneminde ise 779 milyon dolar harcandığını söyledi.

TARAFTARDAN TEPKİGalatasaray’ın sahasında Manisaspor’a 2-0 mağlup olması taraftarları çileden çıkarttı.

Galatasaray’ın yediği gollerden sonra sahaya sırtını dönen taraftarlar, yönetim ve futbolcular aleyhinde tezahüratta bulundu. Sarı-kırmızılı taraftarlar Hal-dun Üstünel ve Keita lehine tezahüratta bulunurken, yönetimi de istifaya davet etti. Gheorghe Hagi aleyhine ise bir tezahürat olmadı.

Bu yenilginin ardından Galatasaray’ın lider Trabzonspor ile arasındaki puan farkı 13’e yükseldi.

HAGI’DEN OYUNCULARA GÖZDAĞIGalatasaray’ın Manisaspor karşısında aldığı 2-0’lık yenilgi taraftarın sabrını taşırırken, teknik direktör Gheorghe Hagi de maçın ardından çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Maçın ardından Lig TV’ye konuşan Rumen teknik adam, “Hassas bir durumdayız. Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Herkes bulunduğumuz durumun bilincinde olmalı. Burada teknik kadro ve oyunculardan bahsediyo-rum. Geleceğimizi takımın son durumuna bakarak analiz etmeliyiz” dedi.

Maça iyi başladıklarını ancak yenilen golden sonra kon-santrasyonun kaybolduğunu beliten Hagi, “Sahada hiçbir şey yapmadığımızı söyleyebilirim. Tabii ki üzgünüm. Ge-rekli olan analizleri yapacağım ve gelecekte nasıl devam edeceğimize karar vereceğim. Çünkü bazı oyuncuların tavırları bana uygun değil. İsim vermiyorum ama saha içinde disiplini kaybetmek kabulleneceğim bir şey değil” diye konuştu.

ULTRASLAN’DAN DUYURUGalatasaray’da alınan başarısız sonuçların ardından büyük bir tepkide bulunan taraftar grubu Ultraslan, konuyla ilgili yayınladığı açıklamada ciddiyetini dile getirdi.

Ultraaslan’ın internet sitesinden yapılan açıklamada ‘’Galatasaray’ımızın zincirleme devam eden hatalarla bugün içine düşürüldüğü duruma dün akşam Ali Sami Yen Stadı’nda gösterilen taraftar tepkisi, artık tüm Galatasaraylılar’ın ve Galatasaray yöneti-minin serinkanlı bir şekilde oturup düşünerek, kalıcı önlemleri devreye alma vaktinin geldiğini göstermektedir’’ ifadeleri kullanıldı.

Galatasaray taraftarının dönen oyunların farkında olduğunun altı çizilen açıklamada, “Galatasarayımızın böylesine zorlu günlerden geçmekte olduğu dönemde, sorumlu mevkide oldukları halde, ellerini ovuşturarak kendi kişisel hesaplarının peşinde gitmekte olanları da ibretle izliyoruz.” sözlerinin ardından Galatasaray taraftarının desteğe devam edeceğini, ancak bu utanç verici tablonun sorumlularını ve fırsatçılarını da çekip gidene dek takip etmeyi sürdürecekleri yazıldı.

KASIM AYINDA NELER OLDU?

56 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 57: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

HABER SERVISI

TARAFTARDAN TEPKİGalatasaray’ın sahasında Manisaspor’a 2-0 mağlup olması taraftarları çileden çıkarttı.

Galatasaray’ın yediği gollerden sonra sahaya sırtını dönen taraftarlar, yönetim ve futbolcular aleyhinde tezahüratta bulundu. Sarı-kırmızılı taraftarlar Hal-dun Üstünel ve Keita lehine tezahüratta bulunurken, yönetimi de istifaya davet etti. Gheorghe Hagi aleyhine ise bir tezahürat olmadı.

Bu yenilginin ardından Galatasaray’ın lider Trabzonspor ile arasındaki puan farkı 13’e yükseldi.

MİSİMOVİC HAGİ’NİN HIŞMANA UĞRADISpor Toto Süper Lig’de son haftalarda gösterilen başarısız per-formans nedeniyle taraftarının tepkisini toplayan Galatasaray’da Bosnalı orta saha oyuncusu Zvjezdan Misimovic kadro dışı bırakıldı.

Manisaspor yenilgisinin ardından yöneticilerin verdiği operasyon sinyalinin ilk kurbanı Bosnalı Misimovic oldu. Kulübün resmi twit-ter sayfasından (GalatasaraySK) yapılan açıklamada “Teknik heyet kararı doğrultusunda kadro dışı bırakılan Misimoviç yarından iti-baren çalışmalarına A2 takımıyla birlikte devam edecek” ifadeleri kullanıldı.

Bu karara yoğun tepki gösteren sarı-kırmızılı taraftarlar twitter’da yaptıkları yorumlarda takımdaki başarısızlıktan Misimovic’in so-rumlu tutulmasını anlamsız bulduklarını dile getirdiler.

Sezon başında Wolfsburg’dan transfer edilen Misimovic’in geçtiğimiz günlerde takımdan ayrılmak istediği yönündeki haber-ler kamuoyunu meşgul etmişti.

CEMAL ÖZGÖRKEYSon iki sezondur art arda şoklar yaşayan ve camiada huzursuz seslerin çıkmasına sebep olan Galatasaray yönetiminden bir kötü haber daha geldi: Yönetici Cemal Özgörkey görevinden istifa etti.

Yarın yapılacak olağan yönetim kurulu toplantısı öncesi bu gelişmenin yaşanması camiada adeta küçük çaplı bir deprem yarattı. Özgörkey yaptığı açıklamada, “Bilinçli ya da bilinçsiz erozyona uğratılan değerlerimizi korumak için ayrılıyorum. Galatasaray camiası önünde yönetimin güven tazeleme gerekliliği kaçınılmazdır.” ifadelerini kullandı. Cemal Özgörkey, böylece Polat yönetiminde Haldun Üstünel’in ardından istifa eden ikinci yönetici oldu.

Ama Galatasaray taraftarının öfkesi henüz dinmiş değil. Taraf-tar Adnan Sezgin ve Adnan Polat’ın açıklamalarından sıkılmış durumda ve onların da istifa etmesini bekliyor.

Galatasaray Spor Toto Süper Lig’de 17 puanla onuncu sırada. Yönetimin Rijkaard’ı erkenden kovup Hagi’yi getirdikten sonra bir de takıma katılalı üç ay olan Misimovic’i kadro dışı bırakması büyük tepkiye sebep olmuştu.

GUTİ’DEN ARDA’YA FORMABeşiktaş’ın Galatasaray’ı 2-1 yendiği ma-çta penaltıyı gole çeviren ve Nobre’ye golü attırttan Guti, çok önemli bir galibiyet aldıklarını belirtti.

Maçtan sonra Lig Tv mikrofonlarına konuşan Guti, “Tabi ki bugün aldığımız galibiyetten dolayı çok muytluyuz. Bu galibiyetten sonra yeniden bir çıkış yakalamak istiyoruz” dedi ve tribünlerin kendisini alkışlamasıyla ilgili olarak da “Galibiyetten onlar sadece beni değil tüm takımı alkışladılar” ifadelerini kullandı.

Röportaja elinde kendi formasıyla gelen oyuncu, “Bu formayı Arda Turan’a vereceğime çok önceden söz vermiştim. Umarım en kısa zamanda iyileşir ve karşılıklı oynama fırsatı buluruz” şeklinde konuştu.

ARENA’YA AJAX!Yapım sürecinde sona yaklaşılan Türk Telekom Arena’’nın açılış maçı için rakip seçildi. Sarı-kırmızılıların bu önemli akşamında Hollanda devi Ajax, İstanbul’a gelecek.

Milliyet’in haberine göre, 15 Ocak’ta Başbakan Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla açılışı yapılacak statta, ilk maçın Hollanda’nın ünlü kulübü Ajax’la oynanmasına karar verildi.

Sarı-kırmızılılar açılış organizasyonu için THY’nin sponsorluğunu yaptığı Barcelona ve Manchester United’la temasa geçmiş, ancak iki ekibin de yoğun programı yüzünden Ajax’ta karar kılmıştı.

MİLAN BAROS TEKRAR SAKATLANDIGalatasaray’da kasığından geçirdiği ameliyat nedeniyle uzun süre takımdan ayrı kalan Arda Turan, bugünkü antrenmanda takımla birlikte çalıştı. Sarı-kırmızılılarda tedavisi tamamlanan Serkan Kurtuluş da antrenmanda takımdaki yerini aldı. Beşiktaş maçında sağ arka adalesinde birinci derecede zorlanma olan Milan Baros’un tedavisine başlandı. Aynı maçta aldığı darbe nedeniyle ağrıları olan Elano Blumer ise dinlendirildi. Mustafa Sarp’ın tedavisine fizyoterapist eşliğinde devam edildi. Galatasaray, Kasımpaşa maçı hazırlıklarını yarın yapacağı antrenmanla sürdürecek.

KASIM AYINDA NELER OLDU?G

OAL.CO

M D

ESTEĞİ İLE

57 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 58: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

GSCİMBOM BURSA’DAYDI

BURSA 9-9 ISTANBUL

Kasım ayının 21. günü GSCimbom, yeni bir organizasyonla bir araya geldi. Klasik hale gelen halı saha maçlarımızdan birini daha gerçekleştirdik. Fakat GSCimbom’da asıl amacın halı saha maçı ya da bir futbol maçı organizasyonu değil, bir araya gelmek olduğunu ve bu aile ortamının hissedilmesi gerektiğini hatırlatmamız gerekiyor. Halı saha maçı, Tribün organizasyonu, bu türşeyler bizim için sadece bir vesile. Katılan üyelerimize buradan bir kez daha teşekkür ediyoruz.

Maça geldiğimizde maçı uzun süre önde götüren Bursa ekibi, İstanbul ekibinin son dakika çabalarına dayanamadı ve İstanbul ekibi maçı 9-9 tamamlamayı başardı. İstanbul ekibi için yorucu bir seyahat oldu fakat buna değdi. Ardından beraber bir mekanda oturarak yemekler yenildi, sohbetler yapıldı, arkadaşlıklar ve dostluklar tazelendi. Akşam olduğunda ise Kayserispor - Galatasaray karşılaşması beraber izlenildi. GSCimbom’un bir forumdan daha fazlası olduğunu göstermeye devam edeceğiz. Gelecek organizasyon-larda tekrar görüşmek üzere...

Page 59: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

Bursa’da sabah kahvaltısı yapmadan önce...

Fotoğraf çekimi öncesi... Şut yorumu

Maçtan sonra mideleri doyururken Forum yöneticimiz Mustafa Gürpınar bir kurtarıştan sonra

Page 60: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

İSTATİSTİK

Gol kısırlığıGalatasaray ligin ilk 11 haftasında 14 gol atarak 15 gol yedi ve son 10 yılın en kısır dönemini yaşamaya devam ediyor.

Baros da olmasaGalatasaray ‘ın gol yükünü Milan Baros çekiyor. Ligde atılan 14 golün 6 ‘sı Baros tarafından atıldı ve diğer oyuncularımızdan 1 golün üzerine çıkabilen tek isim stoper Servet oldu. 1 ‘er gollü isimler ise; P.Pino, M.Sarp, Ayhan Akman, Barış Özbek, Arda Turan ve Harry Kewell oldular. Milan Baros ‘un 6 golü, toplam 7 maçta (6 sı ilk 11) giyerek ve sadece 534dk sahada kalarak kaydettiğini (her 89 dk da 1 gol), ayrıca atılan 14 golde, 9 asistlik katkı bulunduğunu ve en fazla asist yapan oyuncularımızın, 2 ‘şer asistle, Baros ve M.Sarp olduklarını belirtelim.

Gollerin dağılımıBu yıl attığımız 14 golün dağılımında en yüksek değerler 61-75 (5 gol) ve 0-15 dk lar (4 gol) olduğu görülüyor. İlgi çekici bir diğer istatistik ise, bu yıl maçlarımızın 16-30dk’lar arasında, biz yada rakiplerimiz tarafından hiç gol atılmadığıdır. Bu zaman dilimi dışında, 76ncı dk dan sonra hiç gol bulamadığımızın da altını çizmemiz gerek.

Kadro yapısıGalatasaray ‘da ilk 11 maç sonunda 26 futbolcu kadroda kendine yer bulurken, bunlardan 23 ‘ü maçlarda forma şansı bulabildi. Mehmet Batdal dışındaki tüm oyuncular ise en az 1 kez ilk 11 ‘de forma giyme başarısı gösterdi. Diğer yandan, Galatasaray bu sezon oynadığı hiçbir maça aynı 11 le çıkmadı.

Formadan uzak kalanlarBu yıl Denizlispor ‘dan transfer edilen Çağlar Birinci, sakatlıklar sebebiyle henüz hiçbir lig maçının kadrosuna giremezken, kadroya 2 kez girebilen kaleci Emirhan ve 3 ‘er kez girebilen Serdar Özkan ve Musa Çağıran henüz formayla tanışamadılar.

Kart raporuTakımımızda 16 ayrı futbolcu kart görürken, en çok kart gören isim 4 sarı kartla Ayhan Akman oldu. 3 ‘er sarı kartlı olan (ceza sınırındaki) oyuncularımız ise Barış Özbek ve P.Pino oldular.

En çok süre alanlarTakımımızda en çok süre alan oyuncular, 900 ‘ar dk ile, Servet Çetin ve Ayhan Akman oldular. Bu oyuncuları 855dk ile Lucas Neill, 842dk ile Mustafa Sarp ve 781dk ile Ufuk Ceylan izliyor.

Yabancı oyuncularımıza bakış8 yabancı oyuncumuz toplam 4292dk süre aldılar. Kişi başı 48,77dk ile bu değer diğer 3 büyük kulüp arasındaki en düşük değer.

Yeni transferlere bakışBu sezon yapılan transferlerimiz ise toplam 2627dk süre alabilirken, Çağlar, Musa ve Serdar Özkan ‘ın süre alamamaları, M.Batdal ‘ın sakatlıklar neticesinde sadece 36dk sahada kalabilmesi sebepleriyle takıma olan destekleri istenilen düzeye ulaşmadı.

Sakatlıklar bel büküyorTakımın yıldız isimleri Arda, Baros, Elano, Kewell, Misimovic toplam 2109 dk görev alabildiler. Arda henüz Misimovic ile hiç birlikte oynayamazken, içlerinden 4 ‘ünün aynı anda sahada bulunduğu dakika toplamı, sadece 66 oldu. Arda 8, Elano 6, Harry Kewell ve Milan Baros 4, Misimovic ise 3 ‘er maçta çeşitli sebeplerle oynayamadılar.

KAYSERİSPOR MAÇININ ARDINDAN

60 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 61: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

Kadro yapısıGalatasaray ‘da ilk 11 maç sonunda 26 futbolcu kadroda kendine yer bulurken, bunlardan 23 ‘ü maçlarda forma şansı bulabildi. Mehmet Batdal dışındaki tüm oyuncular ise en az 1 kez ilk 11 ‘de forma giyme başarısı gösterdi. Diğer yandan, Galatasaray bu sezon oynadığı hiçbir maça aynı 11 le çıkmadı.

Formadan uzak kalanlarBu yıl Denizlispor ‘dan transfer edilen Çağlar Birinci, sakatlıklar sebebiyle henüz hiçbir lig maçının kadrosuna giremezken, kadroya 2 kez girebilen kaleci Emirhan ve 3 ‘er kez girebilen Serdar Özkan ve Musa Çağıran henüz formayla tanışamadılar.

Kart raporuTakımımızda 16 ayrı futbolcu kart görürken, en çok kart gören isim 4 sarı kartla Ayhan Akman oldu. 3 ‘er sarı kartlı olan (ceza sınırındaki) oyuncularımız ise Barış Özbek ve P.Pino oldular.

En çok süre alanlarTakımımızda en çok süre alan oyuncular, 900 ‘ar dk ile, Servet Çetin ve Ayhan Akman oldular. Bu oyuncuları 855dk ile Lucas Neill, 842dk ile Mustafa Sarp ve 781dk ile Ufuk Ceylan izliyor.

Yabancı oyuncularımıza bakış8 yabancı oyuncumuz toplam 4292dk süre aldılar. Kişi başı 48,77dk ile bu değer diğer 3 büyük kulüp arasındaki en düşük değer.

Yeni transferlere bakışBu sezon yapılan transferlerimiz ise toplam 2627dk süre alabilirken, Çağlar, Musa ve Serdar Özkan ‘ın süre alamamaları, M.Batdal ‘ın sakatlıklar neticesinde sadece 36dk sahada kalabilmesi sebepleriyle takıma olan destekleri istenilen düzeye ulaşmadı.

Sakatlıklar bel büküyorTakımın yıldız isimleri Arda, Baros, Elano, Kewell, Misimovic toplam 2109 dk görev alabildiler. Arda henüz Misimovic ile hiç birlikte oynayamazken, içlerinden 4 ‘ünün aynı anda sahada bulunduğu dakika toplamı, sadece 66 oldu. Arda 8, Elano 6, Harry Kewell ve Milan Baros 4, Misimovic ise 3 ‘er maçta çeşitli sebeplerle oynayamadılar.

61 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 62: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

MANİSASPOR MAÇININ ARDINDAN

Gol kısırlığıGalatasaray ligin ilk 12 haftasında 14 gol atarak 17 gol yedi ve son 10 yılın en kötü ve kısır dönemini yaşamaya devam ediyor. Galatasaray maçların 16-30ncu dakikaları arasında ve 76ncı dakikadan sonra hiç gol kaydedemedi.

Baros ‘u özledikGalatasaray ‘ın gol yükünü Milan Baros çekiyor. Ligde atılan 14 golün 6 ‘sı Baros tarafından atıldı ve diğer oyuncularımızdan 1 golün üzerine çıkabilen tek isim stoper Servet oldu. 1 ‘er gollü isimler ise; P.Pino, M.Sarp, Ayhan Akman, Barış Özbek, Arda Turan ve Harry Kewell oldular. Milan Baros ‘un 6 golü, toplam 7 maçta (6 sı ilk 11) giyerek ve sadece 534dk sahada kalarak kaydettiğini (her 89 dk da 1 gol), ayrıca atılan 14 golde, 9 asistlik katkı bulunduğunu ve en fazla asist yapan oyuncularımızın, 2 ‘şer asistle, Baros ve M.Sarp olduklarını belirtelim.

Gollerin dağılımıBu yıl attığımız 14 golün dağılımında en yüksek değerler 61-75

(5 gol) ve 0-15 dk lar (4 gol) olduğu görülüyor. İlgi çekici bir diğer istatistik ise, bu yıl maçlarımızın 16-30dk’lar arasında, biz yada rakiplerimiz tarafından hiç gol atılmadığıdır. Bu zaman dilimi dışında, 76ncı dk dan sonra hiç gol bulamadığımızın da altını çizmemiz gerek.

Kadro yapısıGalatasaray ‘da ilk 11 maç sonunda 27 futbolcu kadroda kendine yer bulurken, bunlardan 23 ‘ü maçlarda forma şansı bulabildi. Mehmet Batdal dışındaki tüm oyuncular ise en az 1 kez ilk 11 ‘de forma giyme başarısı gösterdi. Diğer yandan, Galatasaray bu sezon oynadığı hiçbir maça aynı 11 le çıkmadı.

Formadan uzak kalanlarBu yıl Denizlispor ‘dan transfer edilen Çağlar Birinci, sakatlıklar sebebiyle ilk kez lig maçının kadrosuna girebildi, kadroya 2 kez girebilen kaleci Emirhan ve 3 ‘er kez girebilen Serdar Özkan ve Musa Çağıran ile birlikte, henüz formayla tanışamadılar.

62 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 63: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

Kart raporuTakımımızda 16 ayrı futbolcu kart görürken, en çok kart gören isim 4 sarı kartla Ayhan Akman oldu. 3 ‘er sarı kartlı olan (ceza sınırındaki) oyuncularımız ise Barış Özbek ve P.Pino oldular.

En çok süre alanlarTakımımızda en çok süre alan oyuncular, 990 ‘ar dk ile, Servet Çetin ve Ayhan Akman oldular. Bu oyuncuları 945dk ile Lucas Neill ve 871dk ile Ufuk Ceylan izliyor.

İstikrarlı oyuncularOynanan 12 maçın 12 sinde de ilk 18 de yeralan 2 oyuncumuz ise Ali Turan ve Barış Özbek oldular. 11 maçta kadroda olan ve bu 11 maçında da forma giyen oyuncular ise Servet, Ayhan ve Neill olarak göze çarpmaktadır. 11 maçta kadrosda olup 10 maç görev yapan oyuncular ise Ufuk Ceylan ve Mustafa Sarp oldular.

Yabancı oyuncularımıza bakış8 yabancı oyuncumuz toplam 4808dk süre aldılar. Kişi başı 50,1dk ile bu değer diğer 3 büyük kulüp arasındaki en düşük değer.

Yeni transferlere bakışBu sezon yapılan transferlerimiz ise toplam 3010dk süre alabilirken, Çağlar, Musa ve Serdar Özkan ‘ın süre alamamaları, M.Batdal ‘ın sakatlıklar neticesinde sadece 73dk sahada kalabilmesi sebepleriyle takıma olan destekleri istenilen düzeye ulaşmadı.

Sakatlıklar bel büküyorTakımın yıldız isimleri Arda, Baros, Elano, Kewell, Misimovic toplam 2279 dk görev alabildiler. Arda henüz Misimovic ile hiç birlikte oynayamazken, içlerinden 4 ‘ünün aynı anda sahada bulunduğu dakika toplamı, sadece 66 oldu. Arda 9, Elano 6, Milan Baros 5, Harry Kewell ve Misimovic ise 3 ‘er maçta çeşitli sebeplerle oynayamadılar.

63 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 64: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 65: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 66: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

KASIM AYININ EN İYİ PERFORMANSLARI

LORIC CANASavaşın çocukları savaşçı olur demişti Bülent Timurlenk.

Ülkemizde yapılan erken eleştiriler bir kez daha ters tepti. Loric Cana gösterdiği performansla

Kasım ayının en iyilerindendi. Manisa-spor karşısında gösterdiği bireysel

çaba, “1 değil 10 penaltı yapsa da” dedirtti. Rakipleri

öldürmeye devam, peşindeyiz Lo-

ric Cana...

LUCAS NEILLTakımın bir başka savaşçısı Lucas Neill, Kasım ayında GSCimbom tarafından en iyi performans gösteren futbolculardan biri olarak seçildi. Zaman zaman kötü anlar yaşasa da, Lucas bu takımın örnek karakterlerinden biri. Beşiktaş maçında gösterdiği Fair-play örneği bunun bir örneği...

JUAN PABLO PINOForvet mevkisinde gösterdiği performans ve attığı gollerle Kasım ayımın bir başka iyisiydi Pino. Denizlispor’a attığı gol klas, teknik ve güzellik kokuy-ordu. Bazen silik oynadığı maçlar oluyor fakat genç

ve gelişime açık bir futbolcu olduğu için ondan daha iyilerini bekliyoruz...

66 / GSCIMBOM FANZIN

Page 67: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

HARRY KEWELL & LUCAS NEİLL HARRY KEWELL & LUCAS NEİLL HARRY KEWELL & LUCAS NEİLL HARRY KEWELL & LUCAS NEİLL HARRY KEWELL & LUCAS NEİLL HARRY KEWELL & LUCAS

HAR

RY K

EWEL

L &

LU

CAS

NEİ

LL H

ARRY

KEW

ELL

& L

UCA

S N

EİLL

HAR

RY K

EWEL

L &

LU

CAS

NEİ

LL H

ARRY

KEW

ELL

& L

UCA

S N

EİLL

HAR

RY K

EWEL

L &

LU

CAS

NEİ

LL H

ARRY

KEW

ELL

& L

UCA

S N

EİLL

HAR

RY K

EWEL

L &

LU

CAS

NEİ

LL H

ARRY

KEW

ELL

& L

UCA

S N

EİLL

HAR

RY

HARRY KEWELL & LUCAS NEİLL HARRY KEWELL & LUCAS NEİLL HARRY KEWELL & LUCAS NEİLL HARRY KEWELL & LUCAS NEİLL HARRY KEWELL & LUCAS NEİLL HARRY KEWELL & LUCAS

Page 68: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

Oktay Mahmuti’ye hayranlık duymamak elde değil. Galatasaray’ın böylesine etkili, sistemli olmasındaki en büyük pay kuşkusuz Oktay Mahmuti’ye ait. Avrupa’da da, Lig’de de istenilen sonuçlar geliyor. Takım istim üstünde. Ayrıca bu takım, kesinlikle futbol takımından çok daha fazla desteği hak ediyor.

Defansımız iştah kabartıyor. İlk devrede sadece 23 sayı atabildi Telekom. 2. yarı ise 46 sayıyı buldular; bu farkın sebebi de rakibin iyice oyundan düşmesiyle takımda oluşan rehavet. Sistemli oyunumuza sadık kalınarak gelen güzel bir galibiyet. Uzun zamandır Ankara’da galip gelinmiyordu, o seri de sona ermiş oldu bu maçla.

Ermal olsun, Shumpert olsun, Rancik, Andric hepsi iyi performans gösterdi. Hal böyle olunca, üstüne de Telekom’un kötü performansı gelince rahat bir maç oldu.

Ankara’daki taraftarların desteğini de unutmamak gerek tabii ki.

Pas organizasyonlarıyla, Barcelona’nın basket versiyonu gibi bir hissettirdi takım, oldukça güzel pas organizasyonları oldu. Tutku maestro gibiydi. Ara sıra sağa bakıp sola atmalarıyla da renk kattı oyuna, oldukça sık yapıyor zaten bunu Tutku. Maç boyunca takımın yaptığı 22 asistten 7’si de Tutku’ya ait bu arada.

Oktay Mahmuti ile gelen, beğendiğim bir başka nokta, takım oyunu. Sayı dağılımlarından da anlaşılıyor zaten, genelde dengeli biçimde ilerliyor maç boyunca. Bireysel oyuncu yok diyebilirim. Önceki senelerde, her sene 1 Amerikalı olurdu takımda bireysel oynayan. Fitch, Dee Brown gibi. Bunun yerine takım oyunun tercih edilmesi sevindirici tabi. Mücadele ise, hiç eksilmiyor o işte bu takımda..

Melih Mahmutoğlu’nun performansı gelecek adına umut verici ve sevindirici.

Son olarak, inanıyorum ki basketteki şampiyonluk hasreti, bir kaç sene içinde son bulacaktır bu sistemle, mücadeleyle..

Josh Shipp: (süre: 09:23/6 sayı/1 ribaund/1 top çalma)Melih Mahmutoğlu: (süre: 22:10/13 sayı/1 ribaund/1 asist)Göksenin Köksal: (süre: 03:26)Caner Topaloğlu: (süre: 24:20/12 sayı/4 ribaund/1 asist/1 top çalma/1 top kaybı)Preston Shumpert: (süre: 20:39/18 sayı/7 ribaund/4 asist/2 top çalma)Taylor Rochestie: (süre: 23:28/6 sayı/3 ribaund/2 asist/2 top kaybı)Tutku Açık: (süre: 16:32/5 sayı/3 ribaund/7 asist/2 top kaybı)Luksa Andric: (süre: 10:18/8 sayı/2 ribaund/1 top kaybı)Radoslav Rancik: (süre: 28:31/13 sayı/9 ribaund/3 asist/4 top çalma/1 blok)Evren Büker: (süre: 21:33/0 sayı/4 ribaund/3 asist/1 top çalma/1 top kaybı)Ermal Kurtoğlu: (süre: 19:40/16 sayı/6 ribaund/1 asist/1 top çalma/1 top kaybı)

1. ÇEYREK: 8-202. ÇEYREK: 15-29 (23-49)3. ÇEYREK: 26-26 (49-75)4. ÇEYREK: 20-22 (69-97)

14 Aslan! / Türk Telekom 69 - 97 Galatasaray Cafe Crown

Berat Mahmuzlu Tarafından

68 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 69: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

23 Kasım 1994 / Galatasaray 2-1 Barcelona: Şampiyonlar Ligi’nde İlk Galibiyet

Galatasaray’ın 23 Kasım 1994 günü Ali Sami Yen Stadı’nda Barcelona ile oynadığı prestij maçı bir ilke sahne olacaktı. İki yıldır katılmakta olduğu Şampiyonlar Liginde hiç galibiyeti olmayan Galatasaray, bu maçta Barcelona’yı yenmiş ve ilk kez üç puan ile tanışmıştı. Barcelona, Romario ile 15. dakikada 1-0 öne geçmişti. Maçın sonraki bölümlerinde oyuna ağırlığını koyan Galatasaray 71. dakikada Hakan Şükür’ün penaltıdan attığı golle eşitliği sağlamıştı. Oyunun bu şekilde biteceği sanılırken 89. dakikada Arif ‘in attığı gol ile Galatasaray maçı 2-1 kazanmayı başarmıştı. Bu, Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’nde aldığı ilk galibiyetti.

69 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 70: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

Merseyside’ın Kırmızı Yakası

“Anfield Road... Merseyside’ın kırmızı yakasının kalesi... İngiliz tarihinin en başarılı futbol takımının o efsanevi taraftarının, Anfield sakinlerinin, sezona başlarken derdi 20 senedir beklenen şampiyonluk değil, günden güne eriyen ve dönülmesi zor ekonomik eşiklerle karşı karşıya gelen takımlarını, “kanser” olarak nitelendirdikleri takımın Amerikalı sahiplerinden kurtarmaktı. Kötü bir sezonu geride bırakan Liverpool’un asıl savaşı sahada değil, masa başındaydı.

2010 yılının Haziran ayı geldiğinde ekonomik dibe vuruşun yanına sportif başarısızlığı da eklemişti Liverpool. 6 yıllık Rafael Benitez dönemi boyunca Avrupa’nın en tepesine çıkan takım bu süre boyunca lig yarışından sadece 1 kere kopmadı. Kalan sezonların tamamında lige erken havlu atan takımın Şampiyonlar Ligi’nde ilk 8’den çıkmayışı Rafael Benitez’in elindeki en güçlü kozdu. 2009-2010 sezonu sonunda ortaya çıkan durum sadece saha içi başarısızlıktan ibaret değildi. 6 yıllık Liverpool hocalığı boyunca çok sayıda transfer yanlışına imza atan Rafael Benitez bir yanda, stadyum yapımı bahanesi ile aldıkları kredileri çarçur eden Amerikalılar bir yanda derken çapraz ateş arasında kalan futbol takımının fazlasını vermesi beklenemezdi. Yükü çeken oyuncuların sık sakatlandığı sezonda, arkalarında bekleyenlerin yetersizliği Liverpool’un başarısızlığını beraberinde getirdi. Avrupa Ligi’nde oynanan yarı finalin kimseyi tatmin etmediği de ortadaydı. Haziran ayı oldukça hareketli geçti Liverpool için. Rafael

Benitez’in transfer bütçesi restini, ellerinde o meblağ bulunmadığından mecburen gören Amerikalılar takımın başına getirilecek hocayı bulma işini Liverpool efsanesi Kenny Dalglish’e vererek Rafael Benitez ile yollarını ayırdı. Sorunun yukarıda olduğunu bilen ve 2005 İstanbul zaferinden dolayı Rafael Benitez’e farklı bir sevgisi olan Liverpool taraftarının duruma tepki göstermesi uzun sürmedi.

Teknik adam arayışları oldukça uzun sürse de, Dünya Kupası’nın oynanıyor olması Liverpool için gerekli zamanı yaratmıştı. Ancak ortada büyük bir problem vardı. Eldeki oyuncu kadrosu, ilk dördün daimi takımları Chelsea, Arsenal, Manchester United gibi takımlarla yarışamayacağı gibi, geriden doğru bir yapılanma ve genç bir nesil ile fırtına gibi gelen Tottenham, Arapların oyuncağı Manchester City ile de yarışacak durumda değildi. Bundan daha kötüsü, takımı düzlüğe çıkarabilecek ekonomik gücün de olmayışıydı. Mevcut şartlar altında gidilen teknik adamların büyük bir bölümünden “red” yanıtının alınması kaçınılmazdı. Kısacası, Liver pool’un kendi düzeyinde bir teknik adam ile anlaşması olanaksız gözüküyordu. Elde kalan iki adres vardı; Martin O’Neill ve Fulham ile çok iyi iş çıkaran Roy Hodgson. Görünmeyen alternatif, King Kenny’nin eşofmanları giymesiydi ama yönetim kanadı bu hevesli adamı görmezden gelmeyi tercih etti ve bu düşünceyi desteklemediklerini belirtti.

Son tahlilde karar kılınan ve anlaşılan isim Roy Hodgson oldu. Eldeki malzemeden en yüksek verimi alacak ve cebi fazla yakmayacak bu teknik adamın yönetim tarafındaki en büyük artısı her şeye razı olmasıydı. Inter’i çalıştırdıktan sonra o seviyeye tekrar çıkamayan Hodgson’ın kişisel kariyeri açısından Liverpool en üst nokta olacağından onun da bu teklif üzerinde fazla düşündüğünü sanmıyorum. Zaten yukarıda da bahsettiğimiz üzere taraftarın da derdi sahada olacak bitecekler değil, Royal Bank of Scotland’a olan borçları nedeniyle sıkıntılı günler yaşayan kulübün satışıydı. Transfer dönemi çok hareketli geçmedi. Takımın ciddi anlamda başını ağrıtan kalite eksikliği nispeten doğru atışlarla giderilmeye çalışıldı. Chelsea’den ayrılan Joe Cole bonservisi elinde olduğundan doğru seçimdi. Poulsen eldeki paranın ederi, Konchesky teknik adam kazığı, Raul Meireles ise transferin nokta atışı oldu. Guardian tarafından İngiltere’nin gelecek vaat eden 10 oyuncu listesinde ikinci sırayı kapan Jonjo Shelvey de geleceğe yapılan yatırımlardan biri oldu. Son ana kadar forvet kovalansa da bu transferin devre arasına bırakılmasına karar verildi. Altyapı destekli, Premier Lig için vasat üstü bir kadro ile sezona girildi.

Arsenal beraberliği ile lige giren, oynadığı berbat futbol sonrası giderek kan kaybeden takım 18.sıraya kadar geriledi. FA Cup’ta kaybedilen Northampton Town maçı ile takım iyice dibe vurdu. Ekim ayı geldiğinde gözler sahada değil, neler olacağı merakla beklenen kulüp

Muzaffer Can Mutlu

70 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 71: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

satışındaydı. Amerikalı sahipler Hicks ve Gillette’in tüm kredi arayışlarını, gittikleri bankaların mail adreslerini kilitleyerek protesto eden Liverpool taraftarı, RBS’in verdiği son tarih olan 6 Ekim günü muradına erdi. Kulüp Boston Red Sox’a 86 sene sonra şampiyonluk kazandıran New England Sports Ventrues’e satıldı.

Bu anlaşmanın Liverpool açısından önemi şu; bir para babasının oyuncağı olup, rastgele para harcanan bir kulübe dönüşebilecek Liverpool 2012 kriterleri çerçevesinde doğru gelir gider dengesini oturtamayıp, yarıştan çok uzaklaşabilirdi. Satın alan grup bir şirket ve her şirket gibi öncelik kar etmek. Sportif şirketlerin kar anahtarı ise oldukça basit: Başarılı olmak. Bu çerçevede yeni sahipler ilk olarak doğru yapılanmaya gitmeyi öngördüler. Şu anki Tottenham’ın temellerini atan, Bale, Modric, Kaboul gibi isimleri Tottenham’a kazandıran Damien Comolli’yi Futbol Stratejisi Direktörü olarak kulübe getirdiler. İlk planda devre arası için 50 milyon Euro’luk bir transfer bütçesinin de devre arası için hazırlandığı söylenenler arasında.

Comolli hamlesinin önemini basına yansıyan dedikodulardan rahatlıkla anlayabiliriz. Oldukça geniş bir futbolcu havuzuna hâkim olan Comolli’nin hedefleri arasında gösterilen Steven Defour, Axel Witsel, Blaise Matuidi gibi isimler Liverpool’un mevcut düşük kalitesini yükseltebilecek, hali hazırda üst seviyede oynayan ve aşama kaydedebilecek oyuncular. Aşama aşama yükselecek kadro kalitesi, eklenecek genç yetenekler ve altyapı ile beslenerek sağlıklı bir hale gelecek; en azından ilk planda gözüken bu.

Bu sezon özelinde saha içini konuşacak olursak, takımın oynadığı futbolun pek umut vaat ettiğini söyleyemeyiz. Deplasmanda kazanılan Bolton maçından sonra

nispeten ivmelenen takımın Wigan deplasmanında öne geçtikten sonra arka arkaya 3 pası yapamaması, Stoke City karşısında dağılması iç açıcı doneler değil. Takımı şu an için ayakta tutan beklenenin üzerinde iyi futbol oynanarak kazanılan Chelsea maçı ve ligin dibindeki West Ham’a karşı alınan rahat galibiyet. Özellikle içeride kaybedilen Blackpool maçındaki 3 puan ve Wigan deplasmanında kaybedilen 2 puan alınabilse, bu kadar kötü durumda olan Liverpool’un liderin yalnızca 4 puan gerisinde olduğunu görüyoruz. Takımın bu noktada kötü futboldan ziyade en büyük eksiği, bu düzeyde takımları taşıyacak olan kaliteli ayaklar. Yükün tamamen bindiği Steven Gerrard ve Fernando Torres’in bu yükünü nispeten hafifletebileceği düşünülen Joe Cole’un sakatlanması, Roy Hodgson’ın hala oturmayan, oldukça düşük tempoda ve sıklıkla yanlara oynattığı futbolu Liverpool’un saha içinde işinin zor olduğunu gösteriyor. İlginç bir not; Roy Hodgson, Premier Lig’de bugüne kadar oynadığı deplasman maçlarının yalnızca 13’ünü kazanabilmiş. Yukarı oynayan takımları birbirlerinden ayıran büyük ölçüde deplasman galibiyetleridir; zira bugünün futbolunda hiçbir takım sahasında kolay maç kaybetmiyor.

Gelinen noktada bu sezon Liverpool için en doğru hedef, devre arasına kadar mümkün olduğunca yukarıya yakın olmak, nispeten oturacak taktik yapı ve oluşturulabilecek kadro derinliği ile 3-7 arası bir yer kovalamak olacaktır. Liverpool için Haziran 2011 ve sonrasının önemi çok daha büyük. Mevcut performansla devam etmesi halinde, planlamayı ve geleceği düşünmeyi seven Amerikalıların Roy Hodgson’a daha fazla kredi vereceklerini sanmıyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse, bir Galatasaraylı Liverpool taraftarı olarak, Frank Rijkaard’ı o takımın başında görmeyi çok isterim. Kangreni kesip kurtulan Liverpool’un önünde aydınlık bir yol var. Şimdilik beklemek ve zaman tanımak en iyisi...”

71 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 72: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

EL CLASICO FOTO GALERİ: BARCELONA 5-0 REAL MADRİD

Page 73: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI
Page 74: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

köşesi

Graeme Souness: Galatasaraylılar Kadıköy’de diktiği bayrakla tanır onu. Eski Liverpool efsanesi Souness, 91-94 yılları arasında antrenör olarak Liverpool’u çalıştırmış ve kazandığı tek başarı 1992’de kazandığı FA Cup olmuştu. Liverpool’da başarısızlığın en büyük nedeni takımı hızlı bir şekilde değiştirmeye çalışmış olmasıydı. Liverpool’dan ayrılma nedeni suçlu olmadığını kanıtlamaktı. Galatasaray’da ise bir yıl görev almış ve bu sürede bir Türkiye Kupasını Galatasaray’ın müzesine koymuştu.

Galatasaray, Barcelona ve Liverpool. Benim için basit bir üçgen. 3 takımda tarihsel olarak birbirine benzer. Avrupa başarıları ve tarihi yapısıyla ünlüdürler. 3 takımda harika futbolculara sahip olmuştur ve bununla birlikte bayrak oyuncularına. Bülent Korkmaz, Arda Turan, Gerrard, Puyol gibi. Ve hepsi altyapı ürünleridir. Futbol kalbimi çalan 3 takımın oyuncu alışverişine bir göz atalım...

Gheorghe Hagi: Gelmiş geçmiş en büyük futbol şairlerinden biri. 94 Dünya Kupası’nın yıldızı Hagi, İspanya’da tüm kupaları sömürmüş olan Barcelona’nın efsane kadrosuna katılır. Hocası Cruijff’tür. 2 yıllık Barcelona kariyerinde başarılı olamamıştır ve belkide kariyerinde zirve yapacağı takıma imzasını atmıştır. O dönem yaşlı damgasına yiyen Karpatların Maradonasının Galatasaray’da 4 Lig şampiyonluğu, 2 Türkiye Kupası, 2 Cumhurbaşkanlığı Kupası, 1 Avrupa Kupası ve 1 Süper Kupa kazanacağını elbette kimse tahmin edemezdi...

Gheorghe Popescu: Hagi ile birlikte Barcelona’ya katılan bir diğer “ayağı top yapan soper” Popescu’dur. İki takımda he-men hemen aynı istatistikleri tutturmuştur fakat efsaneleştiği kulüp Uefa Kupası’nı kazandıran son penaltıda Levent Özçelik’in “hadi oğlum” nidalarıyla efsaneleştirdiği Galatasaray’dır.

Abel Xavier: Futbolculuğundan çok markasıyla tanınan futbolculardan biriydi Abel. Galatasaray’da geçirdiği dönemde zaman zaman iyi performanslar ortaya koymuş fakat hızlı forvetlere karşı etkisiz denilerek gönderilmiştir. Özel hayatında müslümanlığı seçmesinin en büyük nedeninin Galatasaray’da geçirdiği yıllar olduğunu söylemiştir.

ÜÇGEN: BARCELONA - LIVERPOOL - GALATASARAY

74 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 75: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

Frank de Boer: Sol ayaklı gördüğüm ender stop-erlerden biriydi Frank. Barcelona’nın ve Hollanda Milli Takımı’nın kaptanlığını yapmıştır. Galatasaray için aslında yeni bir Popescu transferidir fakat başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Frank de Boer, bir çok maçta kolay hatalar yaparak takımın başını yakmıştır. Kariyerinin en iyi dönem-leri Barcelona ve Ajax’tır.

Milan Baros: Futbolun yakışıklı forveti. Liverpool ile Şampiyonlar Ligi’ni kaldırır. İnce, hızlı, sert, profe-syonel ve kazanmayı sevmeyen bir karaktere sahiptir. Liverpool’dan sonra yaşadığı düşüş, Galatasaray ile son bulacaktı. Galatasaray’da ilk yılında yaklaşık 30 gol atmayı başarmıştır. Ne kadar sakatlıklarla boğuşsa da sahada olduğu her an o hırsını size endeksli biçimde aktarır, golünü atmayı başarır.

Harry Kewell: Tanrı onu olması gereken yere gönderdi derdi ya Lincoln... Ben onu bu adam için kullanırdım işte. Leeds döneminde ve Liverpool’da ilk yıllarında Dünya’nın en iyi sol açığı olarak gösteriliyordu. Sakatlıklar başına bela oluyordu ki Galatasaray tıpkı Baros’ta olduğu gibi onu toparlamasını sağlayacaktı. Sempatik, sahada pozitif, aşırı profesyonel bir karakter. Sık sakatlıklar yaşamasaydı bel-kide çok daha mükemmel bir kariyere sahip olacaktı.

Frank Rijkaard & Johan Neeskens: Bu ikiliyi Amsterdam komşusu ve futbolculuğundaki takım arkadaşı Cruijff en iyi olarak anlatır elbette. “Frank daha sakin ve soğukkanlıdır. Neeskens daha serttir ve daha seridir. İkisi birbirini tamamlar.” Barcelona ile kazanılan 2 Lig Kupası ve 1 Şampiyonlar Ligi futbol bilgilerinin ispatıdır. Barcelona’ya mükemmel bir gelecek bırakarak Galatasaray’a imza atmışlardır ancak buralar onlara büyük gelmiştir. İlk yılında iyi oyunculara sahiptiler fakat istedikleri oyunculara sahip değildiler. İkinci yıllarında bunlara rütuş yapmak yerine saçma sapan kadro yenilikleri, iyi oyuncuların yerinin doldurulamaması 2010/2011 yılının 8. haftada sonlarını hazırlamıştır.

75 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 76: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

köşesi

Kaleciler: Tim Flowers, Bobby Mimms, Shay Given. Defans: Tony Gale, Colin Herdry, Graeme Le Saux, Alan Wright, Jeff Kenna, Nicky Marker, Lee Makel, Richard Brown, Henning Berg, Ian Pearce. Orta Saha: Tim Sherwood, Stuart Ripley, Jason Wilcox, Robbie Slater, Peter Thorne, Mark Atkins, David Batty, Paul Walhurst, Richard Witschge. Forvet: Alan Shearer, Chris Sutton, Kevin Gallacher, Mike Newell, Andy Morrison.

Başkan Walker, Büyük Transferler ve Şampiyon Blackburn RoversBildiğiniz gibi Blackburn Rovers, İngiltere’de Premier Lig sistemine geçildiğinden beri Manchester United, Arsenal ve Chelsea haricinde tek şampiyonluk yaşayan takım. Yani 1992 yılından beri, yani 18 yıldır bu üç takımın yanında sadece Blackburn Rovers var. Liverpool, Newcastle, Everton ve Leeds gibi; büyük, geleneği olan kulüplerin şampiyon olamadığı bu zaman zarfı içinde şampiyon olmak elbette büyük başarı fakat bu Blackburn’ün ilk şampiyonluğu değil. Daha önce 1910’lu yıllarda iki şampiyonluk daha almışlar. Bu üçüncü şampiyonlukları.

Bu sezon öncesindeki son üç sene içinde bir yükseliş vardı. Takım 1992-93 sezonunu dördüncü, 1993-94 sezonunu ise ikinci bitirmişti. Sezon başında Norwich City takımından Chris Sutton’ı 5 milyon pounda alınca herkes artık şampiyonluğu hedeflediklerini, ama bunu başaramayacaklarını düşünüyordu. Çünkü bu 5 milyon pound İngiltere liginin transfer rekoruydu ve 21 yaşındaki Sutton’a verilmişti. Devre arasında Andy Cole’e imza attıran Manchester United’ın 6 milyon pound harcamasıyla, Sutton en pahalı oyuncu olma ünvanını sadece altı ay taşıyabilmişti. O dönemde Klinsmann gibi büyük bir futbolcuya imza attıran Tottenham’ın sadece 2 milyon pound ödediğini hatırlarsak, bu oyunculara ödenen paraların büyüklüklerini de anlarız.

Blackburn Rovers 1994-95

76 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 77: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

Sene boyunca müthiş bir mücadele sergilendi. Blackburn lige iyi giriş yaptı. 3-1’lik Arsenal ve Aston Villa galibiyetleri daha ciddiye alınmalarını sağladı. Sezon ilk devresinde Chelsea’yi 2-1, Everton’ı 3-0, Liverpool’u 3-2, Nottingham Forest’i 3-0, Tottenham’ı 2-0 yenerek Manchester United hariç tüm büyük ve köklü takımları devirdiler. Sadece iki maç kaybetmişlerdi. Shearer gollerini sıralıyordu. Devre arasında Alan Wright ve Jeff Kenna takımdan gönderildi. İkinci devre de beş mağlubiyet daha alsalar da sezonun büyük bir bölümünü lider olarak geçirdiler ve şampiyonluk son haftaya kaldı. Blackburn, Liverpool karşısındayken sezon içinde iki kez yenildikleri Alex Ferguson’ın Manchester United’ı ise West Ham ile oynuyordu. Blackburn 2-1 kaybetmesine rağmen, Manchester United West Ham’ı yenemedi ve 1-1 berabere kaldı. Böylece şampiyonluğa Blackburn ulaştı. Bu şampiyonluğun ardında elbette İngiliz tarihinde iki farklı takımla şampiyonluk yaşayan üç antrenörden biri olan Kenny Dalglish yatıyordu. (Diğer ikisi Brian Clough ve Herbert Chapman’dı.) Elbette 34 golle gol kralı olan Shearer ve 15 golle ona destek veren ekürisi Sutton yatıyordu. Elbette kaptan Tim Sherwood yatıyordu. Elbette kaleci Tim Flowers yatıyordu. Ama aslan payı kulüp sahibi Jack Walker’ındı.

Jack Walker, çelik sanayinde çok başarılı bir iş adamıydı ve babasının şirketini dev bir tedarikçiye çevirmişti. 70’li yıllardan beri sürekli gelişerek ticari başarısını perçilemişti. GKN adlı şirketi alıp işlettikten sonra British Steel (Britanya Çelik) adlı şirkete 360 milyon pounda satmıştı. Sonra havacılık şirketini kurdu, kazanmaya devam ettikten sonra British Airways’in %15’ini satın aldı. 2000 yılında öldüğünde 600 milyon pound serveti olduğu açıklandı.

İşte bu zengin sanayi adamı, 1991 yılında kulübü aldığında takım ikinci ligde dahi problemler yaşıyordu. 1966 yılından beri en üst ligde oynayamıyordu. 1928’den beri bir kupa dahi alamamıştı. Ewood Park bir harabeyi andırıyordu. 1988 yılında kulübün asbaşkanı olduğunda kesenin ağzını açıp takım için Ardiles ve Archibald’ı getirmişti yine kesenin ağzını açacaktı. Bu sefer çocukluğundan beri tuttuğu takımın sahibiydi.

Ewood Park 20 milyon pounda yenilendi. Üç sezonda takıma toplam 25 milyon pound harcadı. Şampiyonluğa giden süre içinde iki kez transfer rekoru kırdı. Southampton’lı Shearer’a 3.3 milyon pound, Norwich’li Sutton’a 5 milyon pound ödemişti. Takımı satın aldığı ilk sezon takımını Premier Lig’e çıkardı ve bir dördüncülük, bir ikinciliğin ardından şampiyonluğa ulaşmasında büyük pay sahibi oldu.

Bu şampiyonluktan sonra takım düşüşe geçti. Kenny Dalglish, Sportif Direktörlüğe getirilmiş yerine de yardımcısı Ray Harford gelmişti. Şampiyonlar Ligi’nde sadece bir puan alabildiler ve grupları gerçekten zayıftı. Legia Varşova, Rosenborg ve Spartak Moskova ile eşleşmişlerdi. O günden bugüne takım, 1998-99 sezonunda küme düştü ve iki sezon Coca-Cola Şampiyonası’nda oynadı. Premier Lig’deki en büyük başarısı da altıncılık oldu. Jack Walker ise 2000-01 sezonunun başında hayatını kaybetti. Şampiyonluk sonrası başarısızlıklara rağmen Jack Walker ve Kenny Dalglish’in Blackburn’u tutan herkes için yeri farklıdır.

Taktik: Kenny Dalglish oyuncularını idare etmeyi çok iyi bilen bir menajerdi fakat belli bir 11’le oynamak gibi bir alışkanlığı vardı. O sezonda da ilk 11’i belliydi ve sakatlık olmadıkça değişmedi. Tim Flowers takımın banko kalecisiydi ve Dalglish’in en güvendiği isimlerden birisiydi. Sağ bekte Berg, sol bekte Le Saux ve defansın göbeğinde Colin Hendry ile Ian Pearce sezon boyunca değişmediler. Orta sahanın çift yönlü oyuncusu kaptan Sherwood ve Robbie Slater göbeği kaparken, kanatlardan ise Wilcox ve Ripley geliyordu. Forvet ise Sutton-Shearer ikilisine teslimdi. Kadronun yapısına bakınca oldukça hücümcu olduğunu görüyüroz. Çift santraforlu bir düzeneğin ardında göbekte herşeyden biraz da olsa becerebilen iki adam var.

77 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 78: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

Kanatlar ise hem hızlı, hem de mücadeleci. Defansın göbeğinde sert bir görünüm varken, beklerden Le Saux hücüma destek veren bir yapıda. Berg ise biraz daha defansif ama yine de destek vermeye çalışıyor. Takım

ligi 80 golle bitirmişti ve bu istatistikte ilk sıradaydı. Dalglish ilk 11’i belli bir hoca olsa da, çoğu maçta tüm oyuncu değişikliği haklarını kullanırdı. Sezon boyunca bu oyuncular dışında Mike Newell, Paul Warhurst, Mark Atkins ve Tony Gale de yeterli sayıda maç oynadıkları için federasyondan şampiyonluk madalyası almaya hak kazandılar. Daha sonra iyi oyunculara dönüşecek olan David Batty ve Kevin Gallacher ve de sakatlıklarla boğuşan Hollandalı yetenek (24 yaşındaydı) Richard Witschge ise fazla kullanılmayan isimlerdi.

Takımın Yıldızı: Hiç şüphesiz saha içindeki oyuncular arasından Shearer çok büyük katkıda bulunmuştu. Müthiş

bitiriciliğinin yanı sıra, her türlü oyuna yatkın stiliyle durdurulamıyordu. O günden sonra da her şart altında gol atmaya devam etti. Sertlik olduğunda da, defanslar kapandığında da, takım hücum oynadığında da, zayıf rakiplere karşı da. O yıl attığı 34 gol Blackburn’ün şampiyonluk hanesine bir şampiyonluk daha eklenmesinin en büyük etkenidir.

Page 79: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

MICHAEL LAUDRUP1980’lerin sonu ve 90’ların başında fut-bolu estiren bir sanatçı, Michael Laudrup. Birebir ustası, pas zekası, driplingleri ve zeki koşuları... Kardeşi Brain Laudrup ile birlikte en iyi 100 futbolcu listesine girmişlerdir. Michael Laudrup Danimarka futbolunun yetiştirdiği en önemli silahlar-dan biriydi. Şuanda ise Mallorca’nın teknik direktörlüğünü yapmakta...

Page 80: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

GSCIMBOM.COM FORUMLARI KASIM2010

Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde Lig TV ilk kez “örümcek kamera” sistemini kullanacağını duyurmuştu maçtan günler önce. Bu haberin altına yapılan bir yorum;Metin Oktay Arslan: “Ulan örümcek kamera, Sabri seni de indirecek aşağı, ömrün fazla değil !”

Antalyaspor maçı sonrası artık klasikleşen bir Mustafa Sarp yorumlarından birkaçı da şöyle oldu;Sinan Arslan: “Scout olur bu adamdan. Ben bu kadar güzel maç izleyen adam görmedim. Yönetim duy sesimizi, değerlendirin bu adamı. “Onur Albakar: “Maç içinde bulamıyorum bu adamı. Herhalde Hagi de bulamıyor çıkaramıyor oyundan.”

Mustafa Sarp’la ilgili yorumlardan devam edeceğiz ama bu sefer farklı bir konu var. Eski sağlık ekibinden çok yakınırdık. Sakatların geç iyileşmesinden dolayı. Mustafa Sarp’ın geçtiğimiz haftalarda sakatlandığını duyan taraftarımızın bu konuya yaptığı yorumda doğrudan bağlantılı oldu;Özgür Şener: “Eski sağlık ekibimizi şu an mumla arıyorum.”

Harry Kewell takımdaki en karizmatik futbolcularımızın başında geliyor. Onun sahadaki duruşu ve verdiği mücadele bizlerde öyle bir etki yaratıyor ki bazen bazı arkadaşlarımız sınırları kaybedebiliyor;Doğukan Karadan: “Kız olsam ilk vermek isteyeceğim kişi Kewell olurdu”

Mustafa Denizli Misimovic’in performansının eleştirildiği dönemlerde onun sezona damga vuracağıyla ilgili bazı açıklamalarda bulunur. Haberin başlığı da “Denizli’den Misimovic Kehaneti” şeklinde olunca Doğukan arkadaşımız da rahmetli Paul’ü anar;Doğukan Altunsoy: ” Paul öldü meydan sana kaldı tabi.”

Sir Alex Ferguson Bursaspor maçı öncesi yaptığı basın toplantısında Bursaspor’un maçı 55-0 kazanacağını esprili bir şekilde dile getirir. Bu konu altında 55’e takılanlar olunca da onlara 55’in gizemini şöyle açıklıyor bir üyemiz;Adem Andiç: “Neden 55?Aslında Ferguson kapalı olarak MHP’nin 40. yılını kutladı nasıl mı?55 - 15(Sir Alex Ferguson isminin harf sayısı) = 40MHP’nin 40. yılı kutlu olsun.”

Almanya’da yetişip futbol dünyasında yer eden gurbetçi oyuncularımızın Türkiye’de alt yapı eğitimi almaları halinde doğabilecek sonuçları Hayri arkadaşımız şöyle açıklıyor;Hayri Cund: “Mesut’tan olsa olsa Hayko Cepkin’in dublörü olurdu. Halil Altintop IBB’de falandı.”

Trabzonspor-Galatasaray maç topiğine yapılan bu yorumun nedenini ben bile anlamadım. Fakat ilgi çekici bir yorum olunca da paylaşmaktan alıkoyamadık kendimizi;Baki Özden: “Lisede edebiyat dersinde okuduğu şiir bitince sınıfa dönüp ‘Bu şiiri ünlü Alman yazar Goethe yazmıştır’ diyen hocaya öğrencinin cevabı gecikmez ‘Niye, kâğıt bulamamış mı?’ “

Mustafa Sarp kadar eleştirilen birkaç isim var takımda. Bunlardan birisi de Ali Turan. Onun hakkında yapılan enteresan bir yorum şöyle;Özgür Şener: “Sanki tribünden birisini indirip sağ beke koymuşlar.”

ÜYELERDENİLGİNÇ

YORUMLAR

80 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 81: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI

Yeni stadın gelişi güzel ama ligdeki performans kötü olunca taraftar stada pek de sevinemiyor. E bunun karşılığında gelen yorum ise şöyle;Uğur Güleryüz: “Türk futbolu çok gelişti arkadaşlar. Lig 10. sunun bile stada bak, Avrupa’da ilk 3 lig arasındayız!”

Gökhan Zan takımın müzmin sakatı. Çağlar Birinci de geldiğinden beri bir türlü sakatlıklardan kurtulamayınca Çağlar Birinci konusuna Mert arkadaşımızın yaptığı bu yorum oldukça ironiktir;Mert Erak: “Gökhan Zan ile birlikte yeni programa başlıyorlarmış Flash TV’de. ‘Gökhan Zan ve Çağlar Birinci ile sağlıklı yaşamın sırları’ İlk konukları Tobias Linderoth olacakmış.

Ali Sami Yen’in yıkımı yaklaşırken, yönetimin yıkımdan arta kalacak tuğlaların bir kısmını satmayı düşündüğüyle ilgili bir haber çıkar medyada. O konuda yapılan bir yorumda, bu satış konusu Galatasaray’ın diğer projelerine benzetilmeye çalışılır;Mehmet Can Çelik: “GSBonus, GSBilyoner, GSMobile. Son olarakta GSTuğla.”

Neill’ın yanındaki stoper kim olmalı kim olmalı diye beyin fırtınası yaparken bir arkadaşımız hortuma kapılır. E ona verilen cevap da aslında bunu net şekilde ifade etmektedir;Emre Okan: ” Acaba Kewell yanında oynayabilir mi? Anlaşabilirler mi?”Buna gelen cevap;Adem Andiç: ” Beyin bedava...”

“7 Günde Einstein Olabilirsin” başlıklı konuya 7 günde nasıl Mustafa Sarp olunacağı tarif edilir;Mert Erak: “7 günde Mustafa Sarp olabilirsinPazartesi: Saçlarını uzat göğüs kıllarını kesme.Salı: Pino’ya küfür et.Çarşamba: Formanı yırt.Perşembe: Gol atan arkadaşının üstüne iyice aban.Cuma:”Bu ülkede 1 Mustafa Sarp yetişmiyor” şeklinde demeç ver.Cumartesi: Florya’ya gitPazar: Yan pas, yan pas, yan pas.”

Kayserispor-Galatasaray maç topiğine maçtan önce statta çalınan bir müzikle ilgili yapılan yorum;Barış Arslan: “Statta apaçi müziği var. Barış Özbek durdurulamıyormuş soyunma odasında.”

Takım kötü gidince stadın da gelişi yaklaştıkça ortaya çıkan yorumları hayli enteresan olmaya başlıyor. Onlardan iki tanesi şöyle;

Onur Yilmaz: ” Ne takımlar gördüm oynayacak statları yok, ne stadyumlar gördüm içinde oynayacak takımları yok.”

Tarık Erkır: “Orta sahası yok oynamaya; Arena’da çıkar müsabakaya.”

El Clasico’daki Barcelona’nın Real’i uğraştığı hezimet sonrası yapılan bir yorum şöyledir; Yunus Boğazlıyanlı: “Top toplayıcılar bile R.Madrid’den daha fazla topla oynadı.”

Servet’in sakatlandığı haberi konusuna yapılan yorumlardan birisi önceki sakatlıklarında gösterdiği özveriyi çağrıştırıyor; Osman Uzdu: “Maske takar yine oynar adale sakatlığı da olsa.”

81 / GSCIMBOM FANZIN 39

Page 82: GSCIMBON FANZIN 39. SAYI