kamu emekçileri bülteni-2007 eylül

8
Eylül 2007 Sayı 23 Fiyatı 0.5 YTL KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ! e-mail: [email protected] k k amu amu e e mekçileri mekçileri b b ülteni ülteni M K İ İ İ ş ş ş g g g ü ü ü v v v e e e n n n c c c e e e s s s i i i v v v e e e s s s o o o s s s y y y a a a l l l h h h a a a k k k l l l a a a r r r ı ı ı n n n g g g a a a s s s p p p ı ı ı s s s ü ü ü r r r ü ü ü y y y o o o r r r . . . . . . . . . S S a a l l d d ı ı r r ı ı l l a a r r a a k k a a r r ş ş ı ı f f i i i i l l i i - - m m e e ş ş r r u u m m ü ü c c a a d d e e l l e e ! ! H H H a a a k k k v v v e e e i i i s s s t t t e e e m m m l l l e e e r r r i i i ç ç ç i i i n n n G G G R R R E E E V V V ! ! !

Upload: sosyalist-kamu-emekcileri

Post on 26-Mar-2016

234 views

Category:

Documents


10 download

DESCRIPTION

Kamu Emekçileri Bülteni-2007 Eylül

TRANSCRIPT

Page 1: Kamu Emekçileri Bülteni-2007 Eylül

Eylül 2007 � Sayı 23 � Fiyatı 0.5 YTL

KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ!

e-mail: [email protected]

kkamuamu eemekçilerimekçileri bbülteniülteni

M K

İİİİşşşş ggggüüüüvvvveeeennnncccceeeessssiiii vvvveeee ssssoooossssyyyyaaaallllhhhhaaaakkkkllllaaaarrrrıııınnnn ggggaaaassssppppıııı

ssssüüüürrrrüüüüyyyyoooorrrr............

SSSS aaaa llll dddd ıııı rrrr ıııı llll aaaa rrrr aaaa kkkk aaaa rrrr şşşş ıııı ffff iiii iiii llll iiii ---- mmmm eeee şşşş rrrr uuuu mmmm üüüü cccc aaaa dddd eeee llll eeee !!!!

HHHH aaaa kkkk vvvv eeee iiii ssss tttt eeee mmmm llll eeee rrrr iiii çççç iiii nnnn GGGG RRRR EEEE VVVV !!!!

Page 2: Kamu Emekçileri Bülteni-2007 Eylül

Sermaye devleti kamu emekçilerine yöneliksaldırıları yıllardır farklı yöntemlerle parça parça hayatageçirmeye başladı. Bazı saldırıların yasal alt yapısınıtamamlayarak meclisten geçirdi ve uygulamaya başladı.Kimisini ise parça parça fiilen uygulamaya başlayarakyasal kılıf giydirmeye hazır hale getirdi. Saldırılarçeşitli isimler taşısa da temel olarak hem kamuhizmetlerini hem de kamu sektöründe çalışan emekçileriişgüvencesi ve sosyal haklarıyla birlikte tasfiye etmeyeyönelik bu saldırıların tümüne “reform” adı verildi.Sözde halkın yararına yapılmaya çalışılan saldırılar“reform” adı altında emekçilere yutturulmaya çalışıldı.Bu saldırıların adı kimi zaman kamu çalışanlarınayönelik sendika hakkı tanıdığı iddia edilen 4688 sayılıyasa oldu. Kimi zaman adına “Sosyal GüvenlikReformu” denildi. Kimi zaman “Personel Rejimi YasaTasarısı” adı aldı. Sonuçta amacı aynı olan bu yasalaremekçilerin örgütlülüğüne, kazanılmış haklarına, işgüvencesine yönelik bütünlüklü bir saldırının ayaklarınıoluşturdu.

Kamu emekçileri cephesinden özellikle ‘90’lıyılların sonundan itibaren topyekûn saldırılara topyekûnbir yanıt verilemedi. Devlete ve egemenlere geri adımattırabilecek bir mücadele yükseltilemedi.

Ancak saldırılara karşı devrimci sınıf mücadelesininyükseltilmesi zorunluluğu her geçen daha fazla ihtiyaçhaline gelmektedir. İşçi sınıfına göre nispeten daha“örgütlü” olan kamu emekçilerinin mücadelesi hergeçen gün daha fazla güç kaybediyor. Bunun farklınedenleri var. Biz şimdilik burada kamu emekçilerihareketinin bazı sorunlarına ve mücadeleninimkanlarına değineceğiz.

Mücadelenin hedefi saldırılarınasıl sahipleri olmalı

Kamu emekçileri ücretlerinin düşmesinden tırpanlanansosyal haklarına, çalışma koşullarınınesnekleştirilmesinden işgüvencesinin gaspına kadarkapsamlı saldırılar bütününün sonuçlarını güncel olarakdaha çok hissediyor. Ancak saldırıların asıl kaynağınıgörmekte, politik olarak bu kaynağa yönelmekte birzaafiyet yaşıyor. Emekçilerin tepkisi daha çok bu

saldırıları uygulayan, hayata geçiren hükümete yöneliyor.Sonuçta emekçilere yönelen saldırılar hükümet eliyleuygulansa da bu saldırıların arkasındaki asıl güçleremperyalistler ve işbirlikçi sermaye sınıfıyla onundevletidir. Yapılan, emperyalistlerin ve işbirlikçilerininihtiyaçları doğrultusunda yeniden düzenlenen kamusalalanın, neo liberal saldırılar çerçevesinde yenidenyapılandırılmasıdır. Eğitimden sağlığa, enerjidentelekomünikasyona kadar her sektörün tekellerin çıkarıdoğrultusunda piyasaya açılmasıdır. Bu doğrultuda devleteyük gelen kamu sektörü çalışanlarının ücretinden sosyalgüvencesine kadar birçok hakkının piyasa kurallarına göredüzenlenmesidir. Ucuz iş gücüne dayanarak daha çok işi,daha az çalışana ve daha düşük ücrete esnek yani kuralsızçalışma biçimleriyle yaptırtmak istemesidir. Esneküretimin, taşeronlaştırmanın, esnek istihdam biçimlerininkamu sektöründe uygulanmasıdır vb.

Kamu emekçilerinin tepkisinin saldırılarınuygulayıcılarıyla birlikte asıl hedefe yani emperyalistlereve işbirlikçilerine yöneltilmesi mücadelenin temel politikhattı olmalıdır. Kamu emekçileri hareketine devrimcimüdahaleyi ihtiyaç gören, bu misyonla davranan, buiddiaya sahip her bileşenin politik yaklaşımı bu olmalıdır.Mücadelenin pratik olarak örgütlenmesi süreci bu politikhat üzerinden yükseltilmelidir.

Saldırıların kapsamı ve sonuçlarıen geniş emekçi kesime anlatılmalı

Yaşama ve çalışma koşulları her geçen gün kötüleşen,saldırıların sonuçlarını yaşayan ve buna tepki duyan genişemekçi kesimlere saldırının kaynağı ile birlikte amacı vesonuçları çeşitli araç, yol ve yöntemle anlatılmalıdır.Halihazırda kamu alanında örgütlü sendikaların kimininbilerek ve isteyerek (Kamu-Sen ve Memur-Sen), kiminin(KESK) iddia ve iradeden yoksun oluşu nedeniyle boşbıraktığı temel alanlardan birisi de budur.

Kamu personel rejimi, performansa göre ücretlendirme,TKY, Kamu Yönetimi Temel Kanunu, SSGSS vb. adlaraltında hayata geçirilmeye çalışılan yasaların veuygulamaların kamu emekçilerinin hangi hakkınıgaspettiği, bu saldırıların sonuçlarının işsizlik, örgütsüzlük,düşük ücret, esnek çalışma, emeklilik ve sosyal güvenlik

Kamu emekçileri hareketinin sorunları,imkanlar ve devrimci müdahale ihtiyacı...

2

Page 3: Kamu Emekçileri Bülteni-2007 Eylül

3haklarının gaspı vb. anlamına geldiği canlıörneklerle anlatılmalı, geniş emekçi kesimlersaldırılar hakkında bilgilendirilmeli vebilinçlendirilmelidir. Saldırılardan vesonuçlarından doğrudan etkilenen emekçikesimlerin tepkisi somut sorunlar ve taleplerüzerinden örgütlenmeli, emekçiler etkin veetkili bir çalışma üzerinden mücadeleyeçağrılmalıdır.

Geniş emekçi kesimlere ulaşmanınyolu işyerlerinden geçmektedir

Bugüne kadar hem sendikaların hem de bualanda faaliyet yürüten siyasal yapıların en çokboş bıraktığı alanlardan birisi de işyerleri vebirimlerdir. İşyerleri saldırıların anlatılacağı yerler olduğukadar aynı zamanda mücadelenin de örgütleneceği temelyerler olmalıdır. Eğer harekete devrimci müdahaleyapılmak isteniyorsa ilk gidilmesi gereken yerlerin başındaburalar gelmelidir. Zira mücadele ancak buralardanyükselebilir ve yayılabilir.

Bugüne kadar şu ya da bu şekilde mücadelenin içindeyeralmış, sendikalarda örgütlenmiş ancak “yaptık da neoldu, ne kazandık?” düşüncesine sahip kamu emekçilerineaslında kendilerinin de bildiği ancak uygulamakta veöncülüğünü yapmakta isteksiz ve güvensiz olduğu hakalma mücadelesinin nasıl örgütlenmesi gerektiğianlatılmalıdır. İşyerlerinde yaşanan güncel sorunlarınkamu emekçilerinin yaşadığı sorunlarla, dünyada veTürkiye’de yaşanan gelişmelerle ve toplumsal sorunlarlabağı kurularak anlatılmalıdır. Hak alıcı bir mücadeleninyol ve yöntemleri buralarda tartışılarak ete kemiğebürünmelidir.

Sonuçta emekçiler birçok şeye tepkililer. Ancak butepkilerini açığa çıkaracak ve örgütleyecek devrimci birirade göremedikleri için de herşeyden uzak duruyorlar.Öncü, devrimci kamu emekçilerinin yapması gerekenhareketin devrimci önderlik boşluğunu doldurmak için tümimkan ve olanaklarıyla işyerlerine yönelmektir.

Herşeyden önce öncülerinortak müdahalesi şart!

En temel ve kaba hatlarıyla hareketin yaşadığı sorunlarve bunun imkanlarına vurgu yapmaya çalıştık. Zira bugünalanda örgütlü sendikaların bürokratik yapısı, uzlaşmacıtutumu mücadelenin fiili-meşru bir zeminde ve devrimcitemellerde yükselmesinin önündeki en büyük engeldir.Sendikaları, tabanlarını ve örgütsüz kamu emekçilerini

harekete geçirecek olan hareketin acil ihtiyacı olandevrimci müdahelenin kendisidir.

Kamu-Sen ve Memur-Sen’in işbirlikçi, kontra yapısıbilindiği yerde tüm eksik ve zaaflarına rağmen hala da endiri sendika KESK’tir. İzlediği uzlaşmacı, masa başındaçözücü mücadele yol ve yönteminin yarattığı erimeyerağmen içinde diri unsurları hala barındırmaktadır, belli birtaban dinamiğini kapsamaktadır. Ancak gelinen aşamadadevletin kamu emekçilerinin fiili-meşru mücadelesininönüne set çekmek için bilinçli bir tarzda kurduğu Kamu-Sen de artık geniş bir emekçi tabanına kavuşmuştur. Dünekadar devletin üst kademe bürokratlarıyla orta ve altkademe bürokratlarının teşkilat gibi kullandığı Kamu-Sendevletin çok özel baskısının etkisi ve yönelimi ileKESK’in fiili mücadeleden kopması sonucu bir tabanasahip olmuştur. Seslenilmesi ve harekete geçirilmesigereken KESK’te örgütlü ancak umutsuz, mücadeledenuzaklaşmış ve güvensizleşmiş kamu emekçileri ileörgütsüz bir kamu emekçisi kitlesi ve bir kısmı KESK’inde tabanı olabilecek kontra ve işbirlikçi sendikalara üyekamu emekçisi kitlesi vardır. Bu kesimlerin hareketegeçmesi hak alıcı, fiili ve meşru, devamı olan, birbiriniaşan yol ve yöntemlerle örgütlenmiş bir mücadeleninyükseltilmesiyle sağlanabilecektir.

Bunun güç ve imkanları vardır. Ancak kamu emekçilerihareketine devrimci müdahalenin yapılması için herşeydenönce öncü, devrimci kamu emekçilerinin alana dair asgarizeminde de olsa ortak tespitleri, ortak bir yönelimi,yaklaşımı ve pratik müdahalesi gerekmektedir. Bunun dagüç ve imkanları vardır. İhtiyaç bu güç ve imkanlarıbiraraya getirecek bir müdahalenin kendisidir, buna uygunzeminlerin yaratılmasıdır. Kamu emekçileri hareketininyeniden ayağa kalkması, KESK’in de yeniden dirilmesibuna bağlıdır.

Page 4: Kamu Emekçileri Bülteni-2007 Eylül

4

Bu yıl 6.’sı gerçekleşen görüşmelerde hükümet kamuemekçilerine yine sefalet zammı dayattı. Kamuemekçilerinin fiili-meşru mücadelesini geriletmenin biraracı olarak devlet tarafından kurulan kontra sendikaKamu-Sen ile sermayenin sözcüsü Gül’ü kırmızı halılarlakarşılayan işbirlikçi Memur-Sen’in katıldığı görüşmeoyunu hükümetin saldırılarını meşrulaştıran bir zemindeyürütüldü. 6. oturumda hükümetin gelecek yıl içinöngördüğü yüzde 2+2’lik sefalet ücretini her iki sendika dahoşgörü ile karşıladı. Memur-Sen “son sözü hükümetsöyler” derken Kamu-Sen “masadaki görüşmeleri herhangibir biçimde etkilemek” istemediklerini ancak “mutabakatzaptı imzalamayı” arzuladıklarını ifade etti.

Özetle her ikisi de misyonlarına uygun davrandılar.Dahası her iki konfederasyonun Genel Başkanı da ücretler,denge tazminatları, yan ödemeler gibi konularda yaşanansorunların “Kamu Personel Rejimi yürürlüğe girdiğindeortadan kalkacağını” ifade ederek, devletin işgüvencesinigaspeden, esnek çalışmayı dayatan, performansa göreücretlendirmeyi öngören saldırısına bugünden sunduklarıonayı dile getirdiler. Böylece devletin elini büyük orandarahatlattılar.

KESK ise bu yıl toplu görüşme masasına oturmadı.Geçen yılki masadan kalkma gerekçelerinin geçerliolduğunu ifade ederek, masaya oturmak için hükümetingrevli-TİS’li sendika hakkını tanımasını koşul olarak önesürdü. Bu yıl da masayı terkederek sokakları ve alanlarıdolduracağını ilan etti. 6 yıldır süren ve herbiri biröncekini tekrar eden toplu görüşme aldatmacasının 5.yılında nihayet bunun bir oyun olduğunu anlayan KESK’inbu tutumu herşeye rağmen olumludur. Ancak bu oyunubozmak için tek başına masadan çekilme tutumuyetmemektedir. Zira kamu emekçilerinin hak ve taleplerinimasaya sıkıştıran, mücadelesini yasal zemine hapsedenanlayış değişmediği sürece sonucun da değişmeyeceğiaçıktır. Anlaşılması, dönülmesi ve ders çıkarılması gerekenyanlış budur.

KESK olumlu bir tutum almıştır ancak buna uygun birpratik sergilemekten, mücadeleyi alanlarda ve işyerlerindeörgütlemekten uzak kalmaya devam etmiştir. KESKyetkiyi kaybedince masadan kalkmıştır ama aklı masadakalmıştır. Yüzünü alanlara ve işyerlerine döndüğünü iddiaeden KESK’in son bir yıllık pratiği bunu göstermektedir.Sürecin başında “Toplu görüşmelere katılmıyoruz! Onları

bir kez daha masalarıyla başbaşa bırakıyor, yüzümüzüişyerlerine ve sokaklara çeviriyoruz!” diyen KESK, 5yıldır bu masalın bir aktörü olduğunu unutmuştur.

Oysa özünde sorun masada oturmakta ya da masadankalkmakta değildir. Asıl sorun militan bir mücadeleprogramını rehber edinmemekte ve hak alıcı birmücadeleyi pratikte örgütleyecek araç, yol, yöntem vemekanizmaları yaratmamaktadır. Masada kalmak ya damasadan kalkmak buna bağlı olarak taktik bir sorundur.Dişe diş bir hak alma mücadelesi örgütlendiği, işyerlerieylem alanlarına çevrildiği, alanlar kuşatıldığı koşullardaKESK’in masada oturup oturmadığının bir önemi dekalmayacaktır.

Devlete geri adım attıracak tek güç kamu emekçilerininmilitan mücadelesinden başkası değildir. Bu güç hareketegeçirilemediği sürece kaybeden kesim emekçiler olmayadevam edecektir. Yapılması gereken, bir an önce buyanlıştan dönmek, geçmişin özeleştirisini yapmak veyeniden fiili-meşru mücadele hattını yükseltmektir.

Bir yandan “yüzümüzü işyerlerine ve sokaklaraçeviriyoruz” derken diğer yandan yönetici kademeleriylesınırlı eylem programı çıkarmak tutarsızlıktır. Bir yandan“haklar masa başında oturarak değil, sokak başlarındamücadele ederek kazanılır” derken diğer yandan öncesiolmayan ve sonrası devam etmeyen eylem takvimioluşturmak ve kamu emekçilerinin mücadelesini üç günlükyürüyüş programına sıkıştırmak samimiyetsizliktir. Biryandan “grev hakkının önünde yasal bir engel yok” derken

Toplu görüşme oyununda son...

Mücadele fiili-meşru hatta devam etmeli!

Page 5: Kamu Emekçileri Bülteni-2007 Eylül

5diğer yandan hükümetten grev hakkını bahşetmesinibeklemek ciddiyetsizliktir. Bir yandan Kamu-Sen veMemur-Sen’i devlet güdümlü sendika ilan ederken diğeryandan onlara masadan kalkma ve “grev” çağrısı yapmakçelişkidir.

Açıktır ki, kontra ve işbirlikçi sendikalar devletinkendilerine biçtiği misyonla hareket etmektedirler. Eğer bukirli işbirliği bozulmak isteniyorsa, “grev” çağrısını tabanayapmak ve tabandan örgütlemek gerekmektedir. Kamu-Sen ve Memur-Sen’in üyelerini etkileyecek ve hareketegeçirecek, onların masadan kalkmasını ve emekçilerinmücadelesinin önünde sürüklenmesini sağlayacak basınçancak bu şekilde yaratılabilir.

Zira militanlık boş söylemlerle yaratılmamaktadır.Fiili-meşru mücadele geleneği geçmişi yad etmeklecanlanmamaktadır. Grev temennilerle örgütlenmemektedir.Tüm bunların hayat bulması için KESK’in bir an önce

işyerlerine ve kamu emekçilerine gitmesi, kamuemekçilerinin güncel ve somut taleplerini her türlü araç veyöntemle adım adım örgütlemesi gerekmektedir. Grevhakkı ise grev yapılarak kazanılmalıdır. Bunun için de“grev”in propagandif söylemden çıkarılması ve somutolarak örgütlenmesi için harekete geçilmesi gerekmektedir.

Tüm bunları kamu emekçileri hareketini yoran vegüçten düşüren reformist anlayışların yapması mümkündeğildir. Zira kamu emekçilerinin fiili-meşru mücadelesini4688 sayılı yasaya hapseden, iktidar hedefi olmayan,uzlaşmacılığı ve “birarada yaşamı” temel ilke edinenreformistlerin iddia ve iradesi bu gücü gösteremez.İşyerindeki emekçiye güven ve güç verecek, yenidenayağa kalkmasını sağlayacak güç devrimci kamuemekçilerinin irade ve çabası olacaktır. Yeter ki devrimciözne kendine gelsin ve hareketin önderliğine soyunsun.Bugünün en temel eksikliği ve yakıcı ihtiyacı budur.

Bu yıl toplu görüşme oyunu serisinin 6.’sını izledik.Top her zamanki gibi İMF, sermaye, hükümetkarmasından oluşan takımın ayağındaydı yine. Bütünkuralları, süreci ve sonucu bu takım tarafındanbelirlenen oyun, yine bildik bir biçimde emekçilerinaleyhine sonuçlandı. Yedek kulübesindeki “uzlaşmışkurul” da önerisini açıkladı ve neredeyse diğerlerindendaha geri bir sonuç ileri sürdü. Diğer iki kontra vegüdümlü sendika ise her zamanki rollerini başarıylaoynadılar. Onurlu ve direngen kamu emekçilerihareketinin mevcut temsilcisi KESK ne yaptı? Geçen yılyapılan toplu görüşme oyununu yarıda bırakarak sınıfınmasasına döneceğinin sinyallerini veren KESK, bir-ikibeylik söylem dışında hiçbir şey yapmadı ve yapamıyor.Bu yıl da görüşmelere katılmadı. Ancak yapılanaçıklamalardan ve sınıf mücadelesinin gerekleriniyapmamasından da anlaşılacağı üzere oyun sahasıetrafında bir hayli ısınma turu attı. Ama oyuna bile ciddibiçimde çağrılmadı.

Bu şunu gösteriyor: KESK’in kendi üst düzeyyönetici bürokratlarının da itiraf ettiği üzere eylemyapacak gücü kalmamıştır. Sadece gücü değil aynızamanda cüret, iddia ve sınıf duruşu da kalmamıştır. Busonuca son yıllarda hareketin ve sınıfınkötürümleştirilmesi, sermayenin ve uzantısı organlarınınpervasız saldırıları, hiçbir temel hak ve kazanımlara

ulaşılamaması, geçirilen yasalar, sefaletin artması,özelleştirmeler, şovenizmin tırmandırılması vb. nedenlerde etki etmiştir.

KESK bürokratlarının eylemsizliğinin, pasifliğinin,politikasızlığının sermayeye salacağı zerre kadar korkukalmadığı gibi, emekçilere, tabana vereceği güven deyok olmuştur. Bu nedenle KESK bürokratları, yamasadan kalkma gerekçelerinde kullandıkları söylemesahip çıkarak sınıfa yönelmeli ve bunun fiili-meşrugereğini bugünden örüp hayata geçirmeli, ya da sonucunsorumlusu olarak güdümlü sendikaları bahane olarakgöstermeyi, “taban hazır” değil vb. söylemlerini bir yanabırakarak, nedeni kendi mücadele anlayışlarındaaramalılar. KESK’in önümüzdeki sene benzer bir tabloile karşılaşmaması için bugünden yapması gerekenyeniden toparlanma sürecine girmesidir. KESK’inmasadan kalkarken iddia ettiklerini hayata geçirmesigereken yerler işyerleridir. İşyerlerine dayalı devrimcibir faaliyet yürütmek öncü kamu emekçileriningörevidir. Çünkü KESK bürokratlarını hak alıcı birmücadele programına ve pratiğine zorlayacak güçharekete geçmiş işyerleri olacaktır. Somut taleplerlemücadeleyi adım adım örmek için görev başına.

Yaşasın KESK!Yaşasın fiili-meşru mücadele geleneğimiz!

Sosyalist Kamu Emekçileri/Adana

Saldırılara dur demek,mücadeleyi yükseltmek için ne yapmalı?

Page 6: Kamu Emekçileri Bülteni-2007 Eylül

6

İMF-TÜSİAD’ın politika ve talimatları çerçevesindeyıllardır uygulanan saldırıların bir devamı niteliğinde olan60. hükümetin programı geçtiğimiz haftalarda meclisteokundu ve onaylandı.

Başbakan Erdoğan programı okurken devamlılığı esasaldıklarını 58. ve 59. hükümet programlarının büyükbölümünü hayata geçirdiklerini, birçok önemli “reform”uhükümetin ve meclisin yoğun çalışmaları sonucu başarıylagerçekleştirdiklerini ifade etti.

Haklılar! Gerçekten önemli mesafeler aldılar!Son 4,5 yıl boyunca sosyal yıkım saldırıları arttı,

özelleştirmeler hızlandı, işsizler ordusuna yeni binlereklendi, sağlıktan eğitime en temel insan hakları piyasayaaçıldı, pahalı ve paralı hale getirildi. Sosyal güvenlikhakları gaspedildi vb. Sermaye sınıfının ihtiyaçlarının herkoşulda karşılandığı ve sosyal yıkım saldırılarınınsorunsuzca hayata geçirildiği bir ortam yaratıldı. Buanlamda sömürü programının uygulanmasında bir haylimesafe alındığı tartışmasızdır.

Toplumsal yaşamı ilgilendiren hemen her alan içinbirçok boş vaadle dolu 60. hükümet programındansermaye oldukça memnun.

Neden memnun olmasın ki? AKP’nin İMF patentli ekonomik programı sömürü ve

talan programıdır. Açıklanan hükümet programı, sermayenin

beklentilerini karşılayacak bir çerçeveye sahiptir.TÜSİAD, TİSK, İTO vb. sermaye örgütleri ve onlarıntemsilcileri de bunu ifade etmektedir.

Sermayenin programını uygulayan bir hükümet demek,işçi ve emekçilere kan kusturan bir hükümet demektir.

Erdoğan 60. hükümet programının pek çok yeni hedefiiçerdiğini iddia etse de saldırıların şiddetlendirilmesidışında hemen hiçbir değişiklik taşımamaktadır. Zira özüve amacı aynıdır.

Hükümet programına göre özelleştirmelerintamamlanması hedeflenmektedir. Emperyalistlerin veişbirlikçi Türk burjuvazisinin gözünü diktiği her alan(enerji kaynakları, orman, nehirler vb. doğal zenginliklervs.) özelleştirilecektir. Eğitim, sağlık, belediye hizmetleri,sosyal güvenlik alanları tekellerin kârı için tümdenpiyasaya sürülecek ve sömürüye açılacaktır. Seçim öncesiaskıya alınan sosyal güvenlik yasaları, GSS gibi

düzenlemeler yeni yılla birlikte yürürlüğe girecektir. Kamuemekçilerini doğrudan ilgilendiren ve işgüvencesine gözdiken personel rejimi yasa tasarısı da hükümetin temelgündemleri arasındadır.

Programda yer alan kimi düzenlemeler ise polis devletiuygulamalarını pekiştirmeyi amaçlamaktadır. Bir başkaifadeyle, yeni hükümet programı demokratik hak veözgürlüklerin geliştirilmesi bir yana, mevcut olanları dabudamaya çalışan bir mahiyettedir. “Asker ve polisinyetkilerinin yapılacak yasal düzenlemelerle yenidentanımlanacağı, gerek insan kaynağı gerekse teçhizat vemalzeme bakımından güçlendirileceği” ifadeleri ise,hükümetin demokratik hak ve özgürlüklere nasılyaklaştığını yeterli açıklıkta özetlemektedir.

Hükümetin, programdaki bir başka yalanı ise işkenceyisona erdirecekleri iddiasıdır. “İşkenceye sıfır tolerans”vaadine rağmen son dört buçuk yılda gözaltında işkence,yargısız infaz, faili meçhul cinayetlerin nasıl devamettiğini biliyoruz.

Şemdinli ve 301. Madde’yi, daha seçim sürecinde biroldu bittiyle polisin yetkilerinin artırılması, yüzde 10 barajıve oy pusulası sahtekarlığı, işçileri 1 Mayıs’ta Taksim’esokmama vahşeti, F tiplerinde tecritin ağırlaşarak sürmesidemokratik hak ve özgürlükklere yönelik saldırılardanbazılarıdır.

AKP hükümeti, sermayenin saldırı programıyla ortayaçıktı. Bu programı uygulamakta bir kararlılıksergileyecektir. Bu saldırı ve yıkım programınınuygulanmasını engelleyebilecek tek güç ise işçi veemekçilerin örgütlü mücadelesi olacaktır.

Sosyal yıkıma, soyguna, demokratikhak ve özgürlüklere saldırıya devam!

Page 7: Kamu Emekçileri Bülteni-2007 Eylül

7

Eğitimde yaşanan dönüşümlerin biryansıması olarak karşımıza çıkan veözellikle dersanelerde kendini gösterenesnek çalışma en çok biz dersaneöğretmenlerini etkilemektedir. Bizlerstajyer adı altında sigortasız ve güvencesizbir biçimde çalıştırılıyoruz. Çoğu zamanhiçbir ücret ödenmeden adeta modernçağın köleleri gibi kullanılıyoruz. İşlerinegelmediklerinde ise kapı önünekonuluyoruz. Bizler dershanelerin gerçekhamalları konumundayız. Dersleregirmenin yanısıra etüdlere de giriyoruz.Mesaiye kaldığımız yetmezmiş gibi izingünlerimizde dahi farklı gerekçelerle işeçağrılıyoruz. Tüm bu angarya işlerkarşılığında çok düşük bir ücretle ve insan sınırlarınızorlayan bir yoğunlukta çalıştırılıyoruz.

Yanı başımızdaki arkadaşlarımızla adetayarıştırılıyoruz. Rakip olarak gördüğümüz için bizimleaynı sorunu yaşayan emekçi arkadaşımızı altetmek vegelecek yıl sözleşmenin bizimle imzalanmasını sağlamakiçin yaşadığımız sorunlara hiç itiraz etmeden katlanıyoruz.İşsiz kalma kaygısı ve bu kadar güvencesiz bir ortamdaçalışıyor olmak bizlerin elini kolunu bağlıyor. Her an kapıönüne konulma kaygısı hem üzerimizde baskı oluşturuyorhem de iş arkadaşlarımızla amansız bir rekabetikörüklüyor. Dersahane patronları bize her zaman şu mesajıveriyor: “İşinizi kaybetmemek için hem branşınızda vehem de diğer branşlardaki iş arkadaşlarınızla aranızda farkolmalı, en iyi sen olmasın”! Ama en iyi bile olsak busektörde gerçekten iş güvencesi olmadığını biliyoruz. Zirahiç kimse vazgeçilmez değildir, daha düşük ücretle dahaçok çalışacak bir alternatif ortaya çıktığında kendimizikapı önünde bulabiliriz.

Dershanelerde alışılagelmiş öğretmen-öğrenci ilişkiside değişiyor ve öğretmenin gözünde öğrenci, memnunedilmesi gereken, bilgi satın alan bir müşteri halinegetiriliyor. Her kapitalist işletmede olduğu gibidershanelerde de “müşteri daima haklıdır” anlayışınauygun hareket ediliyor. Bununla beraber dershanelerdemüşteri memnuniyeti herşeyin üstündedir ki o müşteriyimemnun edemeyen, öğrenci ile herhangi bir sorun yaşayan

bir öğretmen için tehlike çanları çalıyor demektir. Dershanelerdeki bu dayatmalar ve azgın rekabet ortamı

gelecek yıl iş bulma kaygısını yaratmanın yanısıraemekçileri birbirinden uzaklaştırıyor. Her türlü sosyalyaşamdan soyutluyor.

Sermaye sınıfının bilinçli bir şekilde yürüttüğü busaldırı politikası dershane öğretmenlerine hiçbir haktanımamaktadır. Kamu alanında varolan örgütlenmeleridağıtmaya çalışan sermaye sınıfı, dershanelerdeoluşabilecek her türlü insiyatifi de engellemektedir.Dershane öğretmenlerinin her türlü hakkı gaspedilmiştir.Öğretmenlerin her türlü hakkını koruduğunu iddia edensendikalar ise dershane öğretmenlerine sahip çıkmak biryana dershanede çalışan biz öğretmenleri “KPSS’’ mantığıiçerisinde birer eğitimci olarak dahi görmemektedirler. Buyanıyla sözleşmeli, ücretli, özel sektörde çalışanemekçilerin sorunlarını görmezden gelmektedirler.

Burada tek galip vardır: Sermaye sınıfı! Bizlerinyaşadığı bu kölelik koşulları ve içinde ezildiğimiz sömürüdişlileri başımızdaki patronlardan öteye bu kapitalistdüzenin kendisinden kaynaklanmaktadır. Bizler örgütleniphaklarımız için mücadele etmedikçe, bu düzenin karşısınaçıkmadığımız sürece ücretli köleliğimiz devam edecektir.

Dershane öğretmenleri bu dayatmalara karşı birarayagelerek örgütlenmeli sermaye sınıfına karşı verileceksavaşta işçi ve emekçilerin yanında yerini almalıdır.

Sosyalist Kamu Emekçileri/Adana

Dershane öğretmenlerinin sorunları...

Ücretli köleliğe hayır!

Page 8: Kamu Emekçileri Bülteni-2007 Eylül

M K

Neo-liberal eğitim politikaları ve eğitimin paralılaştırılması...

Bilimsel, demokratik, parasız, eşit veanadilde eğitim!

Kapitalizmin 1970’lerden itibaren dünyaölçüsünde yeni bir bunalım dönemine girmesiyleneo-liberal politikalar gündeme geldi. Bupolitikalar çerçevesinde ekonomik ilişkiler yenidentanımlanırken sermayenin hareket alanı da yenidendüzenlendi. Bu politikalar çerçevesinde devletinekonomik alana müdahalesi, özellikle de kamusalhizmetlerin kısıtlanması neo-liberallerin temelargümanlarından biri oldu.

Eğitimde liberalleşme politikaları tüm dünyada1980’li yıllardan itibaren IMF ve DünyaBankası’nın denetiminde uygulanan yapısal uyumprogramları ile gündeme geldi.

1980’lerin başından itibaren öncelikle herdüzeydeki eğitimin amacını ve içeriğini piyasanıntalepleri doğrultusunda yeniden belirlemeyeyönelik “reformlar”ın ardından eğitiminfinansmanına yönelik “reformlar” gündemegelmiştir. Daha sonra sıra eğitimin toplumsalhareketlilikteki rolünü yeniden düzenlemeyegelecek. Bu reformlar bir paket halinde yapısaluyum programları adı altında uygulamayabaşlamıştır.

Eğitimin amacını ve içeriğini piyasanın talepleridoğrultusunda yeniden belirlemeye yönelik“reformlar” eğitimin piyasanın ihtiyaçlarıdoğrultusunda yeniden düzenlenmesinihedeflemektedir.

Eğitimin finansmanına yönelik reformlar iseeğitime ayrılan kamu harcamalarınınkısıtlanmasını, her düzeyde eğitiminözelleştirilmesini, devlete ait kısmının maliyetinindüşürülmesini hedeflemektedir. Bu liberalpolitikalar eğitim kurumlarında yerinden yönetim,eğitim kaynaklarının yönetimi, öğretmen yetiştirmegibi örgütsel reformlar üzerinde odaklanmış vekamu/devlet okullarının tasfiyesini ve özelgirişimciliğin önünün açılmasını hedef almıştır.

Neo-liberal ekonomi politikalarıyla basamakbasamak ticarileştirilen ve piyasaya açılan eğitimgibi hizmet alanlarının GATS (Hizmet Ticareti

Genel Anlaşması) ile tamamen piyasaya açılmasıiçin mevcut düzenlemeler genişletilmiş ve hukukibir özellik de kazandırılmıştır.

Ülkemizde uygulanan eğitimdeki neo-liberalyapılanmanın arka planı 24 Ocak 1980 ve ardındangelen askeri darbe tarafından uygulamaya konulanyapısal uyum ve istikrar programlarına kadaruzanmaktadır. Kamu harcamalarının kısılması vekamu sektörünün özelleştirilmesi uygulamalarıeğitim alanında ilk kez “kendi okulunu kendin yap”kampanyalarıyla örtülü bir biçimde başlatılmış,1990 yılından itibaren de IMF-Dünya Bankasıtarafından bu sistemli hale getirilmiştir. 1998yılında imzalanan GATS ile de Türkiye eğitiminpiyasalaşmasının koşullarını kabul etmiştir.Yükseköğretim düzeyinde ticarileştirme veparalılaştırma politikaları 1992’de 2527 sayılıyasada yapılan bir değişiklikle “harç” olarakbaşlatılmış, üniversitenin rutin işlerinin(yemekhane, kantin, temizlik, yayın vb.)özelleştirilmesi, bazı eğitim programlarınınparçalanarak bir kısmının paralı kurslar halinegetirilmesi gibi çeşitli uygulamalarladerinleştirilmiştir. Giderek her düzeydeparalılaştırılan ve ticarileştirilen eğitim, keskinçizgileriyle sınıfsal bir nitelik kazanmıştır.

Eğitim geniş halk kesimleri için genç beyinleriuyuşturmanın, aptallaştırmanın, yozlaştırmanın,sömürü sistemini olduğu gibi kabul etmenin biraracı olarak işlev görmektedir. Ezberci,bilimsellikten uzak, anti demokratik olmasıyla dadüşünmeyen ve sorgulamayan, kısaca sistem içinherhangi bir tehdit oluşturmayan bireyleryetiştirilmeye çalışılmaktadır.

Paralı eğitim sorunu hem bu hizmeti vereneğitim emekçilerinin, hem bu hizmeti alanöğrencilerin, hem de öğrenci velilerinin ortaksorunudur. Bu nedenle de parasız, bilimsel, eşit,anadilde eğitim talebi tüm işçi ve emekçilerin ortaktalebi olmalı ve ortak mücadelesine konuedilmelidir.

Fiyatı: 0.5 YTL * Sayı: 23 * Eylül 2007 * Yayıncı: EKSEN Basım Yayın Ltd.Şti. * Sahibi ve S. Y. İşl. M.: Gülcan CEYRAN EKİNCİ * Baskı : Özdemir Matbaacılık/İSTANBUL * EKSEN Yayıncılık Büroları Merkez: Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. Turgut Özal Cd. (Millet Cd.) No: 50/10 İstanbul Tel: 0 (212) 6217452