kur'an'da cennet Çocuklari İÇİn·kullanilan vİldan ve...
TRANSCRIPT
D01777c10s27y2006.pdf 25.02.2010 17:39:29 Page 37 (1, 2)
EKEV AKADEMi DERCİSİ Yıl: 10 Sayı: 27 (Bahar 2006)------
KUR'AN'DA CENNET ÇOCUKLARI İÇİN·KULLANILAN VİLDAN ve GILMAN KELiMELERİ
65
Veysel GÜLLÜCE (*)
Özet
Ebedf saadet diyarı cennet hayatının unsurlarından olarak zikredilen "ğılman" ve "vildfin"ın Kur'an'da, cennet çocukları ve hivnetçileri manasında kullanıldıkları anlaşılmaktadır. İsitım aleyhtarı kimseler tarafından cennet hayatının cisintini oluşuna yöneltilen haksız ve tarafgirane e leştiriZerin bir uzantısı olarak bu kelimeler hakkında yapılan bazı yorum ve değerlendirmeler temelsiz iddialardan ibarettir.
Anahtar Kelimeler: Vildan, gılman, çocuk, genç, hivnetçi, cennet
Qur'anic Words ''Vi/dan" and "Gilman" Referring to Children of Paradise
Abstract 11Gilman 11 and 11Vildan, 11 mentioned as elements of life in Paradise, are used in the
Qur'an tomean clzildren or servants of Paradise. Certain comments and statements about these words as an extension of unfair and prejudiced criticisms by anti-Islamic circles of corporeal aspects of life in Paradise are baseless arguments.
Key Words: Vi/dan, Gilman, Child, Youth, Servant, Paradise.
*) Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Tefsir Anabilimdalı Öğretim Üyesi. (e-posta: veyselgulluce 1 @hotmail.com)
D01777c10s27y2006.pdf 25.02.2010 17:39:29 Page 38 (1, 1)
66 / Doç. Dr. Veysel GÜLLÜCE ----------EKEVAKADEMITDERGSİ
Giriş
Kur'fuı-ı Kerim'de geniş bir şekilde tasvir ve tarif edilen, temiz ve güzel şeylerin toplandığı ve sadece temiz kimselere vaat edilmiş olan cennet hayatının her yönüyle temiz olduğu, cennette en küçük maddi ve manevi bir çirkinliğin bulunmadığı hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ayetler ve ayetlerin tefsiri mahiyetindeki hadisler bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Buna rağmen, geçmişte ve günümüzde cennet hayatıyla ilgili bir takım yanlış ve temelsiz iddialar ortaya atılmış, bazı kimseler de bu iddialan gerçek sanarak veya öyle görmek isteyerek, insafsızca eleştirilerde bulunmuşlardır. Yine bu tür yanlış· yorumlarlardan hareketle dünya hayatında haram sayılan, büyük günah olarak addedilen gayr-ı meşru davranışların cennette mubah sayıldığını iddia edenler olmuştıır. Bilhassa, Kur'fuı'da üç ayri sürede bahsi geçen ve cennet çocuklan ve hizmetçileri manasında kullanılan vildfuı ve gılman (ğılman) kavramlan hakkında, cennette cismaru !ezzetler bulunmadığını iddia eden bazı hıristiyanlar tarafından bir takım yanlış yorumlar yapılmış I, keza bazı İslam aleyhtarı kimseler tarafından da bu kavramlar hakkında çirkin yaklaşımlar ve mülhidane yorumlar ortaya atılmıştır. Bazı müslümanların zihinlerinin de bu konuda bulanık olduğu anlaşılmaktadır. İlgili ayetleri meiilen Türkçe'ye aktarmada görülen noksanlar ve ifade bozukluklan, yanlış anlarnalara kapı aralayabilen bazı değerlendirmeler, bir delile dayanmaksızın yapılan indi mütalaalar, keza çeşitli divanlarda yer alan bazı şiirlerdeki ifadeler de bu tür zihin kanşıklıklanna sebep olmada etkili olabilmektedir. Bu konuda gerçek bilgiyi ortaya koymak, şüpheleri gidermek maksadıyla böyle bir çalışmanın yararlı olacağı kanaatindeyiz.
Burada öncelikle gılman ve vildfuı kelimelerinin lügat manalan, ardından Kur'an'da ve hadislerde ne manada kullanıldığı üzerinde duracağız. Bilindiği üzere, kelimelerde zaman içinde bazı anlam kaymalan, yeni anlamların ilave edilmesi, taşıdıklan bazı anlamların yitirilmesi gibi durumlar söz konusu olabilmektedir. Kur'an'da geçen bir kelimeyi sonradan kazandığı bir manaya hamlederek tercüme etmek, kesinlikle yanlış bir metottur. Dolayısıyla Kur'fuı 'da geçen bir kelimenin gerçek manasını öğrehmede lügat bilgisi tek başına yeterli olmayabilir. Kelimenin gerçek manasını tesbit etmek için -Kur'an'ın bazı kelimelere yeni anlamlar yüklediğide göz önünde bulundurularak- o ke-
1) Hıristiyanlar İslamiyet hakkında bu tür tenkitleri eskiden beri yaprruştır. Rahmetullah el-Hindi'nin de ifade ettiği gibi, (bkz. İzhfuu'l-Hakk, Daru'l-Kütübi'l-llmiyye, Beyrut, 1993, s. 334) onların cismaru dirilişe inanmalda beraber cennetteki cismllııl lezzetleri yadırgamaları anlaşılır bir durum değildir. İnsan ruh ve bedenden oluşmuş bir varlık olduğu için onun gerçek saadeti de ruhant ihtiyaçlarının karşılanması yanında cism§n.i ihtiyaçlarının da karşılanrnasıyla olur. Cismaru lezzetler ruhun tekiimülüne mani değildir. Peygamberler manevi bakundan insanların en kamilleri oldukları halde, onlar da yemek yiyor, evleniyorlardı. Bununla beraber Kur'llıı-ı Kerim'de ruhant lezzetlere de dikkat çekilerek, bu lezzetlerin daha üstün olduğu belirtilmiştir: "Allah mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara eb e dt kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetleri vaat etti. Allah 'ın hoşnut/uğu ise dalıa büyüktür. işte bu büyük kurtuluştur" (Tevbe, 72). İslfun her konuda olduğu gibi, cennet hayatını ve nimetlerini tavsifte de orta yolu ve sırat-ı mustakim'i takip etmiştir. Kur'llıı'da anlatılan cennet hayatı hem ruhant hem de cismant zevklere şamil dir.
İbn Teymiyye, hıristiyanların yarunda yahudilerin ve sabit filozofların da aynı kanaatte olduklarını, keza, İsliim'a girmiş gibi görünen bazı münafıkların da cennetteki cismfuıt nimetierin ruhani lezzetleri, güzel ses ve hoş kokuları anlatmak için temsili manada kullanıldığını iddia ettiklerini söyler (bkz. İbn Teymiyye, et-Tefsiru'l-Kebtr, Daru'l-Kütubi'l-İlmiyye, Beyrut, 1988, Il, 99).
D01777c10s27y2006.pdf 25.02.2010 17:39:29 Page 38 (1, 2)
KUR'AN'DA CENNET ÇOCUKLAR! İÇİN KULLANILAN VlLDAN ve CILMAN KELİMELERİ ----- 67
limenin Kur'an'ın nüzul döneminde ne manada kullanıldığına bakmak gerekir. Bunun için öncelikle o kelimenin başka ayetlerde ve hadislerde kullanıldığı manalar göz önüne alınmalıdır. Bu noktada hadisin lafzen değil de manen rivayet edilmiş olabileceği ihti-mali de gözden uzak tutulmamalıdır. · ·
Bu öq bilgilerin ışığında, şimdi gılman ve viidan kelimelerinin Kur'an'da ne manada kullanıldığını araştırabiliriz.
1- Gll.MAN
Kur'an-ı Kenm'de "Cennetliklerin çevrelerinde de kendilerine mahsns, sedefleri içinde saklı inci gibi gılman (gulamlar) hizmet için dolaşır" (Tfir, 24) ayetinde geçen gılman (ğılman) kelimesi ğulam'ın çağulu olup, çoğul şekliyle sadece bu ayette kullanılmıştır. Öulam kelimesi lügatte doğumdan gençlik çağına kadarki süre içindeki çocuk2 veya ergenliğin ilk dönemlerinde olan, taze, bıyıkları yeni çıkmış genç manasında kullanılır3. Türkçe lügatierde bu kelimeye yukarıdaki anlamlarının yanında, sonraları kazandığı bazı yeni anlamların katıldığını da görüyoruz: Erkek çocuk, tüyü, bıyığı çıkma- . mış delikanlı, genç, genç hizmetkar, saray hizmeti gören genç, yeniçeri ocağına yeni girenler; efendisine bağlı köle, azat edilmiş köle, köle, esir, cennette hizmet gören erkekler ... 4
Kur'an-ı Kerim'de ise ğulam kelimesinin sadece çocuk manasında kullanıldığı anlaşılıyor. Bazı ayetlerde ğulam5 kelimesinin henüz dünyaya gelmedikleri halde doğacakları müjdelenıniş erkek çocuk veya yeni doğmuş oğlan bebek, küçük oğlan çocuğu ınanalarında kullanıldığını görmekteyiz. Yüce Allah'ın Hz. Zekeriyya'yı bir erkek çocukla müjdelernesi şöyle anlatılır: "Zekeriyya mihraba durmnş namaz kılarken melekler ona şöyle nida ettiler: Allah sana kendisi tarafından gelen bir kelimeyi (Hz. İsa) tasdik edici, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjde/er. Zekeriyya, Rabbim! dedi. Bana ihtiyarlık gelip çatmışken üstelikkanmda kısır olduğu halde nasıl çocuğum (ğulam) olur!? Allah bnynrdu ki, işte böyle, Allah dilediğini yapar" (Al-i İmran, 39-40); "Ey Zekeriyya seni daha önce kimseyi İsimlendirmediğimiz Yahya isminde bir erkek çocukla (ğulam) müjdeliyoruz. Zekeriyya dedi ki:
2) Manzur, Lisanu'l-Arab; XII, 440; Feyruzabadi, el-Kamusu'l-Muhlt, Müessesetu'r-Risale, Bey-rut, 1993, s. 1475; Seyyid Ali Ekber Kuraşi, Kamus-i Kur'an, V, 119.
3) İbn Faris, Mu'cemu'l-Mekayisfi'l-Luğa, s. 812; İbn Manzur, XII, 439; Feyruzabadi, a.y. Rağıb elİsfahani, el-Müfredat, fi Garibi'l-Kur'an, s. 364; İbnu'l-Esir, en-Nihliye fi-Garibi'l-Hadisi ve'lEser, III, 382; Bursevi, IX, 196; Kuraşi, V, I19.
4) Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Sözlük, Aydın Kitabevi, Ankara, 1990; Mehıned Doğan, Temel Büyük Türkçe Sözlük, s. 280; Mustafa Zeki Terzi, "Gulam", DlA, XIV, 178
5) Öulam kelimesi, birazdan zikredeceğiıniz çeşitli ayetlerde müfred (tekil), bir ayette tensiye (ikil) (Kehf, 82), konumuzia ilgili ayette (TOr, 24) ise cem' (çoğul) olarak kullanılnuşur. Kuraşi, ğulam kelimesinin lügat manalaoru zikrettikten sonra kelimenin kökünün heyecan ve hareketliliğe delalet ettiği görüşünden hareketle "genç, delikanlı" manasını tercih etmekte ve bebeklere ve çocuklara ğulam denmesinin mecazi olduğunu, ilerde genç olacaklan itibariyle (ma-yeulu ileyh itibariyle) olduğunu söylüyor (V, 119). Ancak bizce bu görüş isabetli değildir. Böyle bir gerekçeyle kelimenin çocuklar için kullanılmasının mecaz olduğu iddia edilemez. Aynca, hareketlilik çocuklarda daha çoktur.
-··-------------·------~
D01777c10s27y2006.pdf 25.02.2010 17:39:29 Page 39 (1, 1)
68 /Doç. Dr. Veysel GÜLLÜCE ----------EKEVAKADEMUDERGEİ
Rabbim! Ben yaşlanmış, eşim de çocuğu olmayan birisi iken nasıl çocuğum (ğulam) olsun!?" (Meryem, 7-8)6. Hz. Meryem'in Cebrail vasıtasıyla çocukla müjdelenmesi de şöyle anlatılır: "Cebrail dedi ki: Ben sana temiz bir erkek çocnk (ğnlam) vermek için Rabbin tarafından gönderilmiş bir elçiyim. Meryem dedi ki: Bana bir beşer dokunmamışken, iffetsiz biri de olmadığım halde Ilasıl çocuğum (ğulam) olsun?!" (Meryem, 19-20). Hz. İbrahim'in melekler tarafından bir çocukla müjdelenmesinde de aym kelime kullamlınıştır: ''Melekler dedi ki: Korkma! Biz Seni alim bir erkek çocukla (ğulam) müjde/iyoruz'' (Hicr, 53), ''Ve onn halim bir erkek çocnkla (ğnlam) müjdeledik" (SMHit, 101), "Onlardan (misafir SUretinde gelen meleklerden) korkup endişelendi, melekler korkma! dediler ve onn alim bir erkek çocnkla müjdelediler'' (Zfui.yat, 28).
Görüldüğü gibi bu ayetlerde Hz. İbrahim, Hz. Zekeriyya ve Hz. Meryem'in erkek çocukla müjdelenmeleri anlatılınış ve henüz dünyaya gelmemiş bu çocuklar ğulam tabiriyle ifade edilmiştir.
Başka ayetlerde ise küçük yaşlardaki çocuklara (4 çocuk) ğulam denilcliğine şahid oluyoruz:
Bunlardan birincisi Hz. Yusuf'tur. Küçük yaştaki Yusuf, kardeşlerinin kıskançlığı sebebiyle bir kuyuya atılmasının ardından oradan geçen bir kervan su getirmek için suculanın kuyuya gönderir. Su çekerken Hz. Yusuf'la karşılaşır ve şöyle haykırır: "Müjde! Bu bir çocuk (ğulam)!" (Yusuf, 19).
Hasan-ı Basri'den rivayete göre, Yiisuf (a.s.) kuyuya atıldığında 12 yaşında idi. Kuyudan çıkması ise atılmasından üç gün sonradır. 17 veya 18 yaşında olduğu da söylenmiştir7. Ancak kuyudan çıkarılıp Mısır azizinin satın alıp muhtemelen seneler geçtikten sonra -ayette işaret edildiği üzere- "eşüdd" yaşında ilim ve hikmetin, peygamberliğin verilmesi ikinci görüşün zayıflığını gösteriyor. Çünkü "eşüdd", buluğ çağıyla başlayıp 33 yaşına kadar devam eden bir süreçtir. 18-40 yaş arasıdır da denilmiştif8. Dolayısıyla Hz. Yusuf kuyuya atıldığında henüz buluğ çağına ulaşmamış bir çocuk idi diyebiliriz. Nitekirıi, kardeşleri Yusuf'u babalanndan fstediklerinde "bizimle gönder oynayıp oyalansın" (Yusuf, 12) demelerinden de o sıralarda Yusuf'un henüz oyun çağında, yani çocuk olduğu anlaşılıyor. ·
Diğer üç çocuk ise Hz. Musa ve Hızır kıssasında geçmektedir. Bunlardan birincisi, Hz. Musa'mn birtakım gayb1 ilimleri öğrenmek için Hz. Hızır'la yaptığı seyahat sonunda Hz. Hızır, yaptığı ilginç işlerin sebebini açıklarken, "Yine yola koynldnlar, derken bir çocuğa (ğnlam) rastladıklarmda onu öldürüverdi" (Kehf, 74) ayetinde anlatılan çocuktur. Hz. Hızır çocuğu öldünne sebebini şöyle anlatır: "Çocuğa (ğulam) gelince, anne ve babası mü'min kimse/erdi. Büyüyüp de onlan yoldan çıkanp küfre düşürmesinden endişe ettik" (Kehf, 80). Bu ayetten, çocuğun henüz anne-babasına etkide bulunacak bir çağda olıpadığı, yani çocukluk döneminde olduğu anlaşılmaktadır.
6) Keza bJa;. Al-i İınrfuı, 39-40. 7) Bursevi, IV, 223,228 8) Bursevi, V, 287; IV, 232
D01777c10s27y2006.pdf 25.02.2010 17:39:29 Page 39 (1, 2)
KUR'AN'DA CENNET çoi:uJ.<LARI İÇİN KULLANILAN ~DAN~G~KE~Em --------- 69
Diğer iki çocuk ise, Yine Hızır (a.s)'ın yılalmak üzere olan bir duvan düzeltinesinin sebebini. açıklarken dile getirilir: "Duvara gelince, şehirdeki iki yetim çocuğa (ğulameyn) ait idi ... " (Kehf, 82). Bu ayetin devaınında "Rabbin onların "eşüdd" yaşııi.a ulaşmalarını bnndan sonra hazinelerini çıkarmalarını istedi" buyiıılması onların henüz raşit olmadıklarına ve yaşlan farklı da olsa her ikisinin de çocuk yaşta olduklanna. işaret etm~ktedir. · ·
Gulam kelinıesi hadis-i şeriflerde de yeni doğan çocuğun cinsiyetini belirtmek için kullanıldığı gibi, bazen bebeklik dönemindeki9, bazen oyun oynayan, oyun çağındaki oğlan çocuklar için kullanılınışı o, bazen de ğulam ifadesinin ardından bu çocukların yaşı belirtilmiştir: "Yedi yaşında bir ğu/am ... ", "ğu/am yedi yaşına vardığında namaz kılması söylenir", "ğu/am ll veya 12 yaşında idi" gibill. Bazen de ğulamun sağir (küçük oğlan çocuk), ğulamun şabb (gençlik dönemine yaklaşmış oğlan çocuk)12 ve ğulamun kab/e en yahtelime (ergenlik çağına girmemiş çocuk)13, ğulamun kad naheze'l-hulm (ergenliğe yaklaşmış oğlan çocuk)14 ifadeleriyle çocuğun küçüklüğü ve büyüklüğü belirtilmiştir. Kur'an'daki manalara ilave olarak ğulam kelimesi hadis-i şeriflerde köleler için15, bazen de mecaz! manada büyükler için kullanılmıştır16. ·
Kur'an-ı Kerim'de ğulam, köle manasında kullanılmamış, köle ve earlyeler için "mameleket eydikum" veya abd ve eme (çoğullan ibtid ve imô.) ifadeleri kullanılmıştır17.
2- YİLDAN
"Cennetliklerin etrafında, ebedl kılınmış vildô.n (çocuklar) dolaşıp hizmet ederler'' (Vakıa, 17) ve ''Etraflarmda, ebedl kılınmış vildô.n (çocuklar) hizmet için dolaşır durnr. Onları gördüğünde, etrafa saçılmış inciler sanırsm" (İnsan, 19) ayetlerinde geçen viidan kelimesi, çocuk doğurma ve çocuk sahibi olma manalarma delalet eden v-1-d kökünden gelmektedir. Kur'an-ı Kerim'de bu kökten gelen pek çok fıil ve isinı18 kullanılmıştır. Bunlardan biri olan vildan, velid'in çoğulu olupl9mevlud (doğurulmuş) manasındadır. Fakat, mevlud olmalanndan sarf-ı nazarla (ana-babalanna nisbeti düşü-
9) Buhari, Ta/ak, 26; Hudud, 41; Tirmizi, Cum'a, 77; Ebu Dll.vı1d, Ta/ak, 28; Edeb, 68; Nesai, Ta/ak, 46; Taharet, 189; İbn Mace Taharet, 77; Nikah, 58; Dfuiınl, Vudu', 63; Taharet, 13;Ahmed b. Hanbel, I, 76, 97, 137; Il, 232,234,279, 409; IV, 399; V, 456; VI, 339, 340,422,440,464.
10) Buhari, Enbiya, 27; Müslim,lmtm, 261; Fadailu's-Sahabe, 145; Tirmizi, Fiten, 63; Ebu Davı1d, Me-/ahim, 15; Edeb, 136; Dariınl, Sünne, 16; Ahmed b. Hanbel, I, 8; Il, 148,437, 483; IV, 172; V, 120
ll) Ebu Davt1d, Sa/at, 26; Dfuiınl, Vasaya, 38, 42; Muvatta, Vasiyye, 3; Ahmed b. Hanbel, III, 404 1 2) Ebu Daviid, Sa/at, 56.
13) Tirmizi, Hudud, I; Nesai, lmamet, ll; Dfuiınl, Libas, 32; Yasaya, 39; Muvatta, Vasiyyet, 12 14) Ahmed b. Hanbel, Il, 149. 15) Tirmizi, Rada', 2; Ebu Davud, Buyu ', 41; Nesai, Zinet, 39; Dfuiınl, Vasaya, 13, 32; Ahmed b. Han
bel, I, 97, 137; IV, 46; VI, 316
16) Nesai, Nikah, 21
17) Örnek olarak bkz. Bakara, 178, 221; Nur, 32. Bu durum, Kur'an'ın üslüp bakımından hadislerden farklı olduğu gibi kullandığı kelimeler ve kavramlar açısından da farklı olduğunu gösteren ayn bir i' caz veçhesi olarak değerlendirilebilir ..
18) velede, yelidu, elidu, vulide, yuled; veled, evlad, valid, valide, valideyn, velid, mevlud, vildan. 19) Ma verdi, V, 450; Razi, XXIX, 131
D01777c10s27y2006.pdf 25.02.2010 17:39:29 Page 40 (1, 1)
70 /Doç. Dr. Veysel GÜLLÜCE ----------EKEVAKADEN.ÜDERGBİ
niilıneksizin) kiiçiik çocuklar için kullanılır olınuştur20. Velid'in ise, doğumu yaklaşmış çocuk için kullanıldığı söyleuse de21 bebek manasma geldiği daha açıktır. Çünkü ayette Hz. Musa'nın bebeklik dönemi için kullanılınıştır22. Bu kelime hem kız hem de erkek çocukları için kullanılır. Lügatierde velid'e, sonraki dönemlerde bu kelimeye izafe edilmiş ikinci ve üçüncü mana olarak köle ve genç hizmetçi manaları da veriİmiştir23. Viidan kelimesi, ele alacağıınız iki ayet dışında, üçü Nisa (75, 98, 127. ayetler), biri Müzzemınil (17. ayet) sürelerinde olmak üzere 4 ayette daha geçmektedir. Müfred şekli olan velid ise bir ayette (Şuara, 18) geçmektedir.
Nisa suresindeki üç ayetten ilk ikisinde viidan kelimesi mustaz'aflar (Mekke'de zor durumda bulunan hicret edememiş miisliimanlar/ mustaz'afine mine'r-ricali ve'n-nisai ve'l-vildô.n) içinde, üçüneüstinde deyineyetim kadınların yanında çaresiz çocuklar manasında (el-inüstaz'afine mine'l-vild!in) üçüncü grup olarak zikredilir24.
Müzzemınil suresinde ise kıyametin dehşeti anlatılırken zikredilir: "İnkar ettiğiniz takdirde, çocukları (vildan) ihtiyarlatan bir günden nasıl korunacaksınız!?" (Müzzemıiıil, 17).
Özetle, viidan'ın manasının çocuklar olduğu hususunda ihtilaf söz konusu değildir.
Çeşitli tefsirlerde, Tiir, 24. ayetteki ğı/man ifadesiyle cennetiikiere hizmet eden, memliikleri (köleleri) olan, kendilerine özel olarak tahsis edilmiş hizmetçiler kastedildiği ifade edilir25. Bazı müfessirler, vildan'a küçük yaşta çocuklar, ğılınana genç hizmetçiler manası verirken, bazıları ise vildanla ğılrnam mütemdif olarak (aynı manada) ele alınıştır26.
Kur'an-ı Kerim meallerinde de bu kelimeler hakkında benzer yorumlarla karşılaşıyoruz. Burada bazı mealleri sırolayarak Tur, 24'te ğdman; Vakıa,l7 ve İnsan, 19. ayetlerde ise viidan kelimelerine ne anlam verdiklerini yakından izlemeye çalışacağız27•
20) Razi, XXIX, 131
21) Bursevl, X, 273
22) Şuarii, 18
23) bkz. Kuraşi, Kamus-i Kur'an (veled maddesi), ei-Mu'cemu'l-Vasit (ve! ed maddesi).
24) Mehmet Çakır, Kur'an-ı Kerim ve Türkçesi isimli mealinde Nisa, 127. ayete "Kur'an'da çaresiz erkek çocuklar için de fetvalar var ... " şeklindemana vermiş, ayetteki vildan'a erkek çocuklar manası vermiştir, Bu eserin tenkidini yapan Akdemir'in de belirttiği gibi, (bkz. Hikmet Akdemir, "Kur'an-ı Kerim ve Türkçesi" adlı Çeviriye Dair Bazı Değerlendirmeler" Marife, yıl: 5, sayı:2, s. 91) ayetteki viidan kelimesi tağlib yoluyla kız çocuklaruu da içine almaktadır) Dolayısıyla vildanı mutlak manada çocuklar olarak çevirmek daha doğrudur.
25) Taberi, XI, 492; Zemahşeri, IV, 24; Razi, XXVIII, 218; Alusi, XXVII, 34
26) Mesela İbnu'l-Cevzi, Vakıa, 15. ayetin tefsirinde vildan'ı ğılman olarak açı!darnış, böylece müteradif kelimeler olduklarına işaret etiniştir Ibnu'l-Cevzi, VII, 279; Kutub da, Insan, 19. ayetteki vildanı -küçük çocukmanasında-ğılman Ç>larak zikretmiştir. Kutub, fı Zılali'l-Kur'an, VI, 3783, YaZir da, viidan ile ğılman'a genç hizmetçiler manasında benzer ifadeler kullanmıştır (Eimalılı, Hak Dini Kur'an Dili, VII, 4550, 4704); Sa' di ise, Vildan'a küçük çocuklar, gılman'a ise genç hizmetçiler manası vermiştir (AbduJ1!1hman b. Nasır es-Sa' di, Teysiru'l-Kerimi'r-Rahmanfi Tefsiri Kelami'l-Me.nnan, Uli'n-Nuha li'l-Intaci'I-İ'Iarni ve't-tevzi', Kahire, 2000, s. 815, 833).
27) Kolayca takip edilebilmesi için bu kelimelerin karşılıklarını koyu yazıyla belirledik Meiilden sonra meiil sahibinin ismini -ilk geçtiği yerde tam, daha sonra kısa! tarak- verdik.
D01777c10s27y2006.pdf 25.02.2010 17:39:29 Page 40 (1, 2)
KUR'AN'DA CENNET ÇOCUKLAR! İÇİN KULLANILAN ~DAN~G~MANKELLMELEE --------- 71
Tur Sfiresi, 24. Ayet Bınl bınl da üzerlerine döner kendilerine malısus hizmetçiler, sanki sadeflerinde
saklı inciler. (Elmalılı Harndi Yazır)
Ve onlann üzerlerine kendilerine mahsus bir takım genç hizmetçiler dolaşırlar ki sanki onlar saklı olan incilerdir. (Ömer Nasuhi Bilmen)
Ve onlan (ölümsüz) gençlikler bekleyecek, (sanki) kendi kendilerinin (çocuklanymış gibi), kabuklannın içinde saklanan inciler gibi (saf ve temiz). (Muhammed Esed)
Sedefleri içinden gizlenıniş inciler gibi oğlanlar onlan dolanıp duracaktır. (İ. Hakkı Baltacıoğlu)
Çevrelerinde de kendilerine mahsus, sedef içinde saklı inci gibi civanlar dolaşır (hizmet eder). (Süleyman Ateş)
Etraflannda kendi hizmetlerine tahsis edilmiş, sedef içinde saklı inci gibi pırıl pırıl civanlar dolaşır. (Suat Yıldırım)
Çevrelerinde kendilerine ~zgülenmiş genç uşaklar dolaşır ... (Yaşar Nuri Öztürk)
Ve öylesine genç hizmetçiler, etraflannda döner-durur ki sanki onlar, hazneterde saklanmış inciler. (Abdulbaki Gölpınarlı)
Kendileri için (hizmet eden) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırıl pınl. (Ali Bulaç)
Etraflannda onlar için görevlendirilen genç hizmetçiler dönüp durur, onlar saklı inciler gibidirler. (Şaban Piriş)
Hizmetlerine verilmiş kabuğunda saklı inciler gibi gençler etraflannda dönüp dolaşırlar. (H. S. Yeter)
Hizmetlerine verilmiş kabuğunda saklı inciler gibi gençler etraflarında dönüp dolaşırlar. (A: Uğur)
Kendileri için (hizmet eden) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırıl pırıl. (Gültekin Onan)
Çevrelerinde, inciler gibi korunınuş kendilerine ait hizmetkarlar (servis için) dolaşıp durur. (Edip Yüksel)
· Hizmetlerine verilmiş, (kabuğunda) saklı inci gibi gençler etraflannda dönüp dola-şırlar. (Diyanet)
Vakıa Sô.resi, 17. Ayet
Pırlanır etraflannda muhalled evladlar. (Elmalılı)
Onlann üzerlerine daima aynı halde kalan genç hizmetçiler dolaşır. (Ö. N. Bilmen)
Onlan ölümsüz gençlikler bekleyecek. (M. Esed)
Çevrelerinde, ebedi yaşamağa erdirilmiş gençler dolaşır. (S. Ateş)
Etraflannda, cennet şarabından dolu testiler, sürahiler, kadehlerle, ebedilige emiiş çocuklar dolaşıp hizmet ederler. (S. Yıldırım) ·
Gencecik uşaklar dolaşır çevrelerinde. Sürekli hizmete adanınışlardır. (Y. N. Öztürk)
D01777c10s27y2006.pdf 25.02.2010 17:39:29 Page 41 (1, 1)
72 /Doç. Dr. Veysel GÜLLÜCE ----------EKEVAKADEN.dDERGSİ
İhtiyarlamayan delikanlı hizmetçiler dolaşır etraflannda. (A. Göl pınarlı) Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dönüp dolaşır. (A. Bulaç)
Onlann etrafında ölümsüz genç hizmetçiler dolaşır. (Ş. Piriş) Çevrelerinde (hizmet için) ölümsüz gençler dolaşır. (H. S. Yeter)
Çevrelerinde (hizmet için).ölümsüz gençler dolaşır. (A. Uğur)
Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dönüp dolaşır. (G. Onan)
:Onlara ölümsüz gençler servis yaparlar. (E. Yüksel)
Çevrelerinde, (hizmet için) ölümsüz gençler dolaşır. (Diyanet)
İnsan Sôresi, 19. Ayet
Ve dolanır etraflanna muhalled evladlar, görünce onlan sanırsın saçılmış inciler. (Elmalılı)
Onlann etrafında ebeclller olan genç hizmetçiler dolaşır. (Ö. N. Bilmen)
. Ve onlan ölümsüz gençlikler bekleyecek: gördüğün zaman saçılrnış inciler sanacağın (gençlikler). (M. Esed)
Dolaylarında her dem taze çocnklar dolaşır ki sen onlan görünce saçılmış inciler sanırsın. (İ. H. Baltacıoğlu)
Çevrelerinde de (öyle) ölümsüz gençler dolaşır ki, onlan görsen, kendilerini saçılrnış inci sanırsın. (S. Ateş)
Etraflannda ebedi cennet çocukları dolaşır durur ki, onlan gördüğünde parlaklıklanndan ötürü etrafa saçılan inciler sanırsın. (S. Yıldırım)
Dolaşır çevrelerinde, sürekli görevlendirilmiş gençler. (Y. N. Öztürk)
Etraflannda, ölümsüz delikanWar dolaşır, onlan görünce sanırsın ki saçılrnış incilerdir. (A. Gölpınarlı)
Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır-durur; sen onlan gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın. (A. Bulaç)
Etrafında ölümsüz gençler dolaşır. Onlan gördüğün zaman saçılmış inci sanırsın. (Ş. Piriş)
O insaniann etrafında öyle ölümsüz genç nedimler dolaşır ki, onlan gördüğünde etrafa saçılıp da~ılmış inciler sanırsın (H. S. Yeter)
O insaniann etrafında öyle ölümsüz genç nedimler dolaşır ki, onlan gördüğünde etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın (A. Uğur)
Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır-durur; sen onlan gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın. (G. Onan)
Onlara ölümsüz gençler servis yapacaktır. Onlan görsen, kendilerini saçılmış inci sanırsın. (E. Yüksel)
O insaniann etrafında öyle ölümsüz genç nedinıler dolaşır ki, onlan gördüğünde, etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın. (Diyanet)
D01777c10s27y2006.pdf 25.02.2010 17:39:29 Page 41 (1, 2)
KUR'AN'DA CENNET ÇOCuKLAR! İÇİN KULLANILAN VİLDAN ve GILMAN KELİMELERİ ----- 73
Bu meaııerde. ğılınan kelimesinin karşılığı olarak: Hizmetçiler, hizmetkfirlar, genç .hizmetçiler, civanlar, oğlanlar ve gençlikler manalarımn verildiğini görüyoruz. Bunlar içinde kelimenin asıl manasma uygun olam oğlan çocuklardır. Ancak hizmetçi çocuklar ifadesinin dalıa uygun olacağı kanaatindeyiz. Çünkü benzer ayetler· ve hadis-i şerifler onların hi~zmet için dolaştıklarını ifade etmektedir. Keza, hizmetçiler ifadesi de uygun bir tercümedir. Çünkü hadislerde cennetiikierin hizmetçileri ifade edilirken, hizmetçi (hadim) ifadesi kullamldığı gibi bazen hadim yerine ğılman kelimesi de hizmetçi manasında kullanılmıştır28. Aynca bu ifadede cinsiyet çağnşımı söz konusu değildir. Hizmetçi kaydıyla beraber genç hizmetçiler manası da kabul edilebilir bir tercüme sayılabiJ..4". Ancak sadece gençler ve civanlar diye tercüme edilmesinin pek isabetli olmadığını söyleyebiliriz. Çünkü bu takdirde hem kelimeye gerçek manası verilmemiŞ hem de ne maksatla dolaştıkları açıklığa kavuşmamış oluyor. Muhammed Esed'in verdiği gençlik manası ise, kelimeyi asıl manasından uzaklaşurarak cennetiikiere ebedi gençlik verileceği manasında anlaşılıyor. Ancak ayet devamıyla ele alındığında bu kelimenin ortada kaldığı, ifadeyi anlaşılmaz bir hale getirdiği açıkça görülüyor.
V akla, 17 ve İnsan, 19. ayetlerdeki viidan kelimesine verilen manalara göz attığımızda ise şunları görüyoruz: Çocuklar, cennet çocukları, evladlar, gencecik uşaklar, gençler, civanlar, delikanlı/ar, hizmetçiler, genç hizmetçi/er, genç nedim/er, gençlik/er.
Görüldüğü gibi bu ayet hakkında da benzer meaııer söz konusudur. Bu meaııer içinde bizce en isabetli olanları çocuklar veya cennet çocukları ifadeleridir. Çünkü viidan kelimesinin çocuklar manasma delaleti açıktır.
Kur'an-ı Kerim'de çocuklar için kullanıldığı halde, anlam yelpazesi zamanla genişleyerek çeşitli manalarda kullamlan ğılman kelimesine mukabil, viidan kelimesinin çocuklar manasında olduğu daha açıktır. Dolayısıyla -eğer iki kelime müteradif olarak ele alınacaksa- doğru olan yaklaşım, manası dalıa açık olan bu kelimeye kıyas edilerek ğılman'ın da viidan manasında değerlendirilmesidir. Halbuki gerek tefsirlerde gerekse me-
28) Şu rivayet, ayetteki ğılman ile kasdedilen ınananın cennetiikierin emrine arnade kılınrriış ve onlara hizmet için tahsis edilmiş hizmetçiler olduğunu desteklemektedir: Bu ayeti işiten birisi Peygamberirnize şu soruyu yöneltir: Ey Allah'ın peygamberi, hadim (hizmet eden) böyle (inci gibi güzel) ise ya mahduın (kendisine hizmet edilen nasıl dır)!? Peygamberimiz şu cevabı verir: Muhammed'in ruhu yed-i kudretinde olanAilah'a yernin ederim ki, mahdurn'un hadirr.'e üstürılüğü çlolunayın diger yıldızlara olan farkı (parlaklığı) gibidir (Taberi, XI, 492; Maverdi, V, 383; Zemahşeri, IV, 25; Ibnu'l-Cevzi, VII, 221; Bursevi, IX, 196; X, 274). Bir rivayette de Peygamberimizin şöyle buyurduğu nakl edilir: "Cennet ehlinin derece bakınundan en sonda olanı, hizmetçilerinden birisine seslendiğinde bin hizmetçi birden kapısı önünde lebbeyk lebbeyk (emret efendim, emrine arnadeyim) der (Zemahşeri, IV, 25; Kurtubi, XVII, 47; Bursevi, IX, 196; Alusi, XXVII; 34). Diğer bir rivayet ise şöyledir: Cennet ehlinden her bir kimsenin her biri ayn bir hizmetle meşgul bin hizmetçisi (ğulam) vardır" (Kurtubi, XVII, 47; İbn Kesir, IV, 487; Bursevi, X, 274). İbn Merduyeh'in Hz. Enes'den rivayetle tahric ettiği hadise göre bu hizmetçilerin sayısı bin, başka rivayetlere göre ise kat kat fazladır. Alusi, Allah'ın ihsanının genişliğini hatırlatarak bu sayının çok görülmemesi gerektiğine ima eder ve bu hizmetçilerin sayısının hizmet görenlerin amellerine, derecelerine göre az veya çok olacağını belirtir (Alusi, XXIX, 161). Nitekim hadiste "derece bakımından sonuncu olanı" ifadesiyle bin sayısının asgari miktar olduğu ifade edilmiştir. Kısacık dünya bayannda yüzler hatta binlerce hizmetçisi olan insanların varlığı düşünüldüğünde, ebedi bir alem için bu tür sayıların mübalağalı olmadığı anlaşılacaktır.
D01777c10s27y2006.pdf 25.02.2010 17:39:29 Page 42 (1, 1)
74 /Doç. Dr. Veysel GÜLLÜCE ----------EKEVAKADEMITDERGBİ
illerde genellikle bunun aksi yapılarak vildfuı ğılmfuı manasında (ğılmfuıa verdikleri manada) ele alınarak kelimenin Kur'fuı'da kullanılmadığı genç manası verilmiştir.
Fakat bizce daha doğru olan yaklaşım bu iki kelimenin müteradif olarak ele alınınayıp aralarındaki anlam farkının araştırılmasıdır. Kur'fuı-ı Hakim'de bir mevzu farklı kelimelerle anlatılmışsa bunun mutlaka bir gerekçesi vardır. Nitekim Kur'fuı'da, hatta dilde teradüf olmadığı, müteradif sayılan kelimeler arasında aslında bir takım farklar olduğu bu konuyla ilgili çeşitli eserlerde dile getirilmektedir29. Dolayısıyla cennet çocukları hakkında iki ayette vildan, bir ayette ise ğılırian denilmesinin sebebi araştırılmalı, aradaki farkın izahına çalışılmalıdır. Ancak baktığımız tefsirlerde ve konuyla ilgili başka kaynaklarda iki kelimeyi karşılaştıİmalı olarak ele alarak aradaki farkı dile getiren herhangi bir açıklamaya rastlamadık Tefsir ve mealierde bu iki kelime daha çok birbirlerinin müteradifı' (eş anlaınlısı) olarak ele alınmıştır. Bizce bu iki kelime arasında şu farklar olabilir:
Öılman kelimesi erkek çocuklar için kullanıldığı, ğılmannn lehnnı ifadesi malikiyet manasında alınarak, "onlara ait olan ğılmlin" manasını ihtiva ettiği ve hadislerde de cennetiikierin çok sayıda hizmetçileri olacağı bildirildiği için bu çocukların cennette hizmet için yaratılmış oldukları düşünülebilir. Vıldfuı ise, hem erkek hem de kız çocuklarını kapsadığı ve kelime kök itibariyle doğumu çağrıştırdığı için bu çocukların cennetiikIerin dünyada buluğ çağına ermeden vefat eden ve bunlara ilaveten bazı hadis-i şeriflerde dile getirilen, arzu ettikleri takdirde bir hamilelik sıkıntısı olmadan cennetlikler için yaratılan kendi çocukları olabilir ... 30 Bu durumda dünya hayatında çocukları olmasa da, bütün cennetliklerin, cennette diledikleri kadar çocuk salıibi olmaları söz konusudur.
29) İki veya daha fazla kelimenin bir manaya gelmesi şeklinde tarif edilen teradüf (eş anlamlılık), belağatta tartışmaya neden olmuş bir konudur. İbnu's-Sikkit, Feyruzabadi, Müberrid, Kutrub, Rfizi ve İbn Haleveyh gibi bazı alimler Arap dilinde ve Kur'fuı'ı Kerim'de eş anlamlı (riıüteradif) kelimeler bulunduğunu savunurken; muhakkik alimlerden pek çoğu dilde ve Kur'an'da terad.~f bulunmadığını, müteradif sayılan kelimeler arasında mutlaka farklılıklar olduğunu savunurlar. Omeğin, Rağıb el-lsfehfuıi, el-Müfredat fi Garibi'l-Kur'fm'ın'da, Ebu Hilal el-Askeri, el-Furukfi'l-Luğa'sında, İbn Faris, Mu'cemu Mekayisi'l-Luğa ve es-Sahibiji Fıkhi'l-Luğa'sında bu görüşü savunurlar (SalahAbdulfettah el-Halid!, e/-Beyanfi İ'cazi'/-Kur'iin, DaruAmman,Amman, 1992, s. 164-165.
30) Müfessirlerin ve İslam iilimlerinin büyük çoğuııluğuna göre cennette tenasül (çoğalma) yoktur. Ancak bazı ri vayetiere göre dünya hayatındakinden farklı bir surette çocuk salıibi olma söz konusudur. Ebu Saidi'I-Hudri'den nakledilen bir ri vayete göre, Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: ''Cennette mü'min, çocuk arzu ettiğinde, hamli, doğumu ve yaş alması bir anda oluverir." (Tirmizi, Cenne, 23; İbn Mace, Zühd, 39; Dfuimi, Rikak, ll; İbn Hanbel, III, 9). Bazılarına göre, cennette cinsel hayat vardır ancak bunun sonucunda çocuk olmaz. Mücahid, Tavus ve İbrahim en-Nehai bu kanaattedirler. Nitekim Ebu Rezin el-Ukayli Peygamberimizden şöyle rivayet etıniştir: "Cennette cennet ebiinin çocukları olmaz." İshak b. İbrahim ve başkaları ise, yukardaki hadiste belirtildiği gibi, Cennette mümin, çocuk arzu ettiğinde istediği gibi, bir anda oluverir, ancak arzu etınez demişlerdir (Şa'rani, Muhtasaru Tezkireti'l-Kurtub'i, s. 104). Burada, "ancak arzu etınezler'' kaydının hadisin devamı değil de, Peygamberimizin ifadesini nakleden İshak b. İbrahim ve başkalarına ait olduğu anlaşılıyor. Aksi takdirde böyle bir ifadenin (hadisin) hiçbir manası olmaz. Olmayacak bir şeyi olacakmış gibi teferruatlı bir şekilde anlatıp ardından böyle bir şeyin olmayacağını söylemenin abes bir ifade olacağı açıktır. Çünkü mana öyle olsaydı, ham/i, doğumu ve yaş alması kayıtlarına yer verilmez sadece "istense olurdu" gibi bir ifade kullıinı.lırdı. Aynca, eğer manasındaki in edatı yerine, kat'iyet ifade eden iza edatının kullanılmış olması da arzu edilenin olacağını göstermektedir. Dolayısıyla bizce böyle bir değerlendirme, cennet ebiinin çocukları olmayacağına dair rivayet esas alı-
D01777c10s27y2006.pdf 25.02.2010 17:39:29 Page 42 (1, 2)
KUR'AN'DA CENNET ÇOCUKLAR! İÇİN KULLANILAN ~DAN~G~MANKBLnMELEm --------- 75
Cennetlikler dünyadaki yaşianna bakılmaksızın gençler suretinde inşa olunacaklan gibi, cennetlik çocuklar da, vefat yaşlan ne olursa olsun çocukluğun en güzel çağında ana-habalanna ebedJ: bir eğlence, sürur kaynağı ve göz aydınlığı olmak üzere yeniden İiişa edileceklerdir31. Dünya hayatındaki en büyük manevi zevklerden "birisi hiç şüphesiz sevimli, neşeli küçük çocuklardır. Bu durum, cennet hayatımn en güzel yönlerİilden birisinin bu Çocuklar olacağına işaret etmektedir.
Cennet hizmetçilerinin çocuklar manasındaki ğılınfuı kelimesiyle ifade edilmesrnde şöyle bir sebep olabilir: Cennetliklerhı eşleriyle beraber olacaklan ortamlarda gençlerhı yerine çocuk görünüınlü hizmetçiler bulunması daha uygundur. Çocukların hizmeti daha rahatlatıcıdır. Çocukların hizmet içm daha hareketli, enerjik olduklan da bir gerçektir. Aynca cennette yorulına olmayacağı, keza bütün işler zevkle yapılacağı için bu hizmet onlara asla ağır gelmeyecek, aksille bu işten büyük bir lezzet alacaklardır denilebilir. Gılman ifadesinin, mahiyetleri bizce meçhul olan bu hizmetçilecin bizim anlayış seviyemize uygun hale getirilmiş bir hitap şekli olduğu düşünülebilir ... Dolayısıyla bu hizmetçilecin ğılmfuı (çocuklar) olarak isimlendirilmesi onların tamamen farklı bir mahiyet ve keyfiyette, erkek veya kadınlıktan, cinsiyet ve cinselliği çağnştıran şeylerden, tamamen uzak bir görünüm ve tabiatte, siiret ve sirette yaratıldığına işaret sayılabilir. Bizce cennetiikierin içecek kaplanmn billur-gümüş (kavarira minftdda) olarak tavsif edilmeleri, bu kaplann çok farklı bir keyfiyette olduğuna delalet ettiği gibi, bu kelime (ğılınfuı) da, hizmetçilecin yaş ve cinsiyetinden çok, onlann masumiyetini, çocuk görünüınlü olduklannı, ama güç ve kuvvetçe hizmet için son derece elverişli kimseler olduklannı ifade etmektedir. İbn Abbas'ın, "Cennette dünyadaki şeylerin ancak isimleri vardır" (yani mahiyetleri çok daha farklı ve üstün niteliktedir) sözü de bu kanaatimizi desteklemektedir.
Ayetlerde, viidan'ın da cennetiikiere hizmet ettiğinin belirtilmesmden hareketle,-viidan'ın cennetiikierin çocuklan sayıldığı takdirde- bu durumun hizmet etmekle bağdaşmayacağı söylenebilir. Bizce, bu çocuklann ana-habalanna hizmeti ihtiyaçtan kaynaklanan bir durum olmayıp nimetierin onlann eliyle sunulmasında ayn bir tat ve güzellik olduğu içindir. Hizmetçi kelimesinın zihinlerde çağnştırdığı mana ile bu çocuklann hizmeti arasında önemli farklar olduğu kanaatindeyiz. Bu çocuklann hizmeti sıradan bir hizmetçilik değil anne ve babalanna olan sevgi ve düşkünlüklerini göstermeye yönelik bir hizmettir. Hizmetten çok bir nevi lezzettir. Bu hizmetle hem kendileri büyük bir zevk alınaktadırlar hem de anne ve babalan. Hareketsiz bir çocuğa karşın hareketli, enerjik çocuk daha seviınlidir. Çocuklann hareketliliği, anne ve babalannın etraflannda dönüp durmalan, sağa sola koşuşmalan onlann güzelliğine ve sevimli olmalanna ayn bir güzellik katar.
narak yapılmış tekellüflü bir tevildir. Bu konudaki rivayetler şöyle cem edilebilir: Cennet bildiğimiz manada hamilelik vs. yoluyla bir tenasül yeri değildir. Dünyadaki gibi çocuk sahibi olma yoktur. Ancak istendiğinde bir anda çocuk sahibi olunabilir ...
31) Cennet çocuklannın farklı yaşlarda inşa edilmeleri de mümkündür. Çünkü çocukluğun her bir evresinin ayn bir güzelliği ve tatldığı vardır. Cennet çocuklan için viidan ve ğılman kelimelerinin kullanılmasında bu duruma işaret edildiği de düşünülebilir. Böylece viidan 'ın küçük ğılman ise daha genç çocuklar için kullanılmış olması muhtemeldir.
D01777c10s27y2006.pdf 25.02.2010 17:39:29 Page 43 (1, 1)
76 /Doç. Dr. Veysel GÜLLÜCE ----------EKEVAKADENUDERGBİ
Nitekim İnsan, 19. ayette bu hizmetçi çocuklann etrafa saçılmış ineilere benzetilmesi, onlann çokluğunu, meclis ve evlerde sürekli bir faaliyet, hareket ve çeşitli hizmetler içinde olduklannı ve keza renklerinin saflığını ve güzelliklerini ifade etmektedir. İncilerin dizili olduklan İpten sıynlarak etrafa saçılmasıyla panltılannın birbirine yansıması sebebiyle ayn bir güzelliği, gönle hoş gelen, sürur veren ayn bir özelliği vardır. Bilhassa altın veya ipek sergi üzerine saçılırsa çok daha güzel bir görünüm arz ederler. Sedefinden yeni çıkanlarak etrafa saçılan henüz el değmemiş, üzerine toz konmamış yaş ve taze olan İncilerin sürur veren ayn bir güzelliği vardır32.
Şunu da belirtelim ki meiillerde bu ayetlerde geçen gılman ve vildiin'a gençler ınanasının verilmesi bir tarafa, bazı meiillerdeki bir takım ifadelerin zamanınuzın günahlarla alilde olmuş zihninde yanlış çağrışımlara sebep olabilmesi de söz konusu olmaktadır. -Belki de sadece bu asra has olan- bu türlü yanlış anlarnalara ve menfı yorumlara meydan vermemek için ayetlere mana verınede çok hassas ve dikkatli davranmanın gereği ortadadır. Örneğin, Ayntabi Mehmed Efendi mealinde Tilr, 24. ayet, "Hizmetleri için de kendilerine mahsus, hiç el dokunmamış, guya sedeflerinde gizlenmiş ineiler gibi gılmanlar etraflannda devreder"33 şeklinde olup "hiç el dokunmamış" ifadesi "inciler"'e ait bir sıfat olarak zikredilmişken, art niyetli biri tarafından34, gılmanlann sıfatı olarak ele alınmış ve şöyle denilmiştir: "Burada gılmanlar, yani genç oğlanlar hiç el dokunmamış olarak ifade edilmiştir." Böylece, fitne arayan nazarlar bu ifadeyi arzu ettikleri şekilde anlamak istemişler, başkalannın eli değmemiş ama sahiplerinin eli değecek gibi yorumlamışlardır. Halbuki el değmemiş ifadesi, saklı inciler ifadesini açıklamak için olup ineilerin güzelliğini, saflığını belirtmek için yapılınış bir açıklamadır. Yani saklı (sadefindeki) ineilere ait bir sıfattır. Bu anlayışta her ne kadar kötü niyetli olmanın rolü büyük olsa da, meiilin maksildu ifade etmede yetersizliği de ortadadır. Bu ayette gılmanlann cennetiikierin etrafında hizmet için dolaştıklannın belirtilmemesi de bu tür yanlış anlamalara kapı aralamaktadır.
Bu hizmetçilerin sadeflerinde saklı ineilere benzetilmeleri, onlann saflığını, temizliğini, beyazlıklannı, güzelliklerini ve değerli olduklannı dile getirmek içindir35. Cennet-
32) Taberi, XII, 370; Maverdi, VI, 171; Zemahşeri, IV, 119; İbnu'J-Cevzi, VII, 219; VIII, 149; Kurtubi, XIX, 93; İbn Kesir, IV, 487; İbn Kayyım, Hadi'l-Ervah, s. 309; Bursevi, IX, 196; X, 273; Alusi, XXVII, 34; XXIX, 161. Maverd'i, bu teşbihin çocuklann çokluğunu ifade ettiğine dair görüşün Katade; renklerinin saflığını, görünüşlerinin hoşluğunu ifade ettiğine dair görüşün ise Süfyan-ı Sevri'ye ait olduğunu belirtir (a.y).
33) Bu meaJde muhtemelen, İbn Cubeyr'dan nakledilen ve İbnu'l-Cevzi, Bursev'i ve Aifisi'nin tefsirlerinde yer alan cennet hizmetçilerinin, sadetlerinde saklı (korunan) el değmemiş ineilere benzetildiğine dair ri vayetten faydalanılmıştır.
34) Bu iddia ateizmi savunan bir internet sitesinde dile getirilmiş olup iddia sahibinin ismine yer verilmemiştir. Bu tür iddialar hakkında bilgi edinmek için, arama motoruna "gılman" yazarak karşıla-şacağımız bazı sitelere bakılabilir. ·
35) Taberi, XI, 492; Zemahşeri, IV, 24; Rilzi, XXVIII, 218; AIOsi, XXVII, 34. Ayette, "ğılmanuhum" değil de "ğılmanun lehum" denilmesinde şöyle bir nükte zikredilir: Eğer ğılmanuhum (lıizmetçileri) denilseydi, dünya hayatında bir kimseye hizmet eden kişi aynı kişiye cennette de hizmet edeceği endişesine kapılarak sürekli olarak o kimseye tabi olacağı düşüncesiyle malızun oliırdu. (Aiusi, a.y).
D01777c10s27y2006.pdf 25.02.2010 17:39:29 Page 43 (1, 2)
KUR'AN'DA CENNET ÇOCUKLAR! İÇİN KULLANILAN ~DAN~G~~KB~LIDU --------- 77
te her şey nihayet derecede güzel olduğu gibi bu hizmetçilecin de güzel olması tabü bir durumdur.
Tfu, 24 ayeti hakkında, Elmalılı Harndi Yazır'ın "Bırıl bırılda üzerlerine dönerkendilerine mahsus hizmetçiler, sanki sadefferinde saklı inciler" ve Ömer Nasuhi Bilmen'in "Ve onların üzerlerine kendilerine mahsus bir takım genç hizmetçiler dolaşırlar ki sanki onlar saklı olan incilerdir" şeklindeki meiillerinin de güzel olarak addedilemeyeceği açıktır.
Cennetlikler için kullanılan aslıab-ı yemin ve cehennemlikler için kullanılan aslıab-ı şirnal'e yanlış çağrışımlar yapmayacak bir şekilde meal vermek günümüzde bir zorunluluk olduğu gibi, ayetlerde geçen viidan ve gılman kelimeleri de yanlış anlarnalara meydan vermeyecek şekilde tercüme edilmelidir. Aksi halde bu tür meiiller İslam aleyhtarıan için dine hücum etme hususunda malzeme olarak kullanılabilecektir.
Bazı divanlardaki şiirlerde gılman'ın hurilerle birlikte zikredilmesi de -her ne kadar tabii bir durum olsa da- günümüz insanının zihninde yanlış çağrışımlara sebep olması mümkündür. Şu şiirlerde olduğu gibi:
Ben günfihumca yanarn rahmet suyuyla yunam İ/d kanad takınarn biraz uçasım gelür Andan Cennet' e vararn Cennet'de Hakk'ı görem Huri ile Gılman 'ı bir bir kaçasım gelür Derviş Yunus bu sözi eğri büğrü söyleme Seni sigaya çeker bir Molla Kasım gelür (Yunus Emre)
Leb-i la'linfirakıyla nice kan almasun htitır Ki sensiz hur u gılmtin ile gelmez ruha istiğna (Es'ad Erbili)
Matlubu Allah olan Hasbeten lillah olan Arif-i billah olan Hfirf gılman istemez (Alvarlı Muhammed Lütfi Efe)
Bu ayetlerle ilgili bazı yorumlar da açık olmadığı için zihinlerde sorular oluşmasına kapı aralamaktadır. Örneğin, " ... Ve onlara ( cennetliklere) orada (cennette) temiz eşler vardır" (Bakara, 25) ayetinin tefsirinde Elmalılı'nın "cennetlerde tertemiz, pam pak çiftler, eş ler, yani erkekler· için zevceler, kadınlar için zevcler vardır"36 ifadesi bazılan tarafından yanlış anlaşılarak erkeklere birden çok kadın (huri) verildiği gibi kadınlara da bir- · den çok erkek (gılman) verileceği şeklinde değerlendirilmiştir. Oysa burada aniatılmak istenen. cennette kadın-erkek herkesin evli olması, temiz eşiere sahip olmasıdır. Erkekler ve kadınlar çoğul olarak zikredildiği için onlann eşleri olarak zikredilen zevceler ve zevcler de çoğul olarak zikredilıniştir. Yani her erkeğin temiz zevcesi ve her kadının da
36) Elmalılı Harndi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Eser Kitabevi, İstanbııl, tsz., I, 276.
D01777c10s27y2006.pdf 25.02.2010 17:39:29 Page 44 (1, 1)
78 /Doç. Dr. Veysel GÜLLÜCE ----------EKEVAKADEMUDERGBİ
temiz zevci vardır denmek isteniyor. Bu ifade, bir öğretmenin yılsonunda talebelere hitaben, "Şimdi karnelerinizi dağıtacağım" demesi gibidir. Bu ifadeden bir talebeye birden fazla kame verileceği manası çıkmaz. Aksine her birine bir kame verileceği anlaşılır. Talebeler çoğul olduğu için kame de çoğul olarak zikredilmiştir. Bu.tür ifadeleri yanlış anlamada, konu hakkında bilgi sahibi olmamanın rolü büyüktür. Örneğin İslam hakkında bilgi sahibi olmayan bir kimse meiillerde, pek çok ayette geçen "rabbuhum" kelimesinin Türkçe karşılığı olan "rableri"37 ifadesini okuduğu zaman, bu ifadeden onların bir~ den: çok rabbi olduğu zannına kapılabilir. Ama İslam'ın tevhid dini olduğunu bilen bir kimse asla böyle bir yanlış anlamaya kapılmaz ve bu mealdeki rableri ifadesinin o insanların Rabbi manasında olduğunu, yani çoğul ifadesinin Rab b' e değil de insanlara (onlara) ait olduğunu derhal anlar. Aynca ayetin siyak ve sibakından da gerçek mananın ne olduğunu anlamak zor değildir38. Aynca burada şunu da belirtelim ki, ayetteki ve-lehum fiha ezvacun mutahharatun ifadesinin açık manası erkeklere temiz zevceler verileceğidir. Ancak Elmalılı, erkekleriçin kullanılan hum zamirini tağlib olarak değerlendirerek kadınlan da bu zamirin şumfilüne dahil etmiştir.
Ateş'in şu değerlendirmeleri de yanlış anlaşılınaya müsait gözüküyor:
"Cennette müminlere verilecek huriler, ahirette yeniden yaratılmakla terü taze hale getirilen dünya kadınlandır. Yeniden bedenleneo kadınlara Kur'an'da huri, erkeklere de gılman, vildan denıniştir. Erkeklere huri veriliyorsa kadınlara da gılman verilir. Yani dünyada derileri b~ruşmuş insanların ruhlan yeni bedeniere konulunca terü taze, eşleriyle yaşıt huriler veya gılmanlar oluverirler. Her bakımdan eşitlik var. Kur'an'ın çeşitli yerlerinde bu husus dile getirilir ... Gerçi ayetlerde erkeklere yaşıt dilbederin verildiği belirtiliyor ama düşünün bir kere, erkeklere yeniden yaratılmış dünya kadınlan veriliyorsa kadınlara da erkekler verilmiş olmaz mı? Neden kadınlara erkeklerin verildiği söylenıniyor? Bu, toplumdaki örften kaynaklanmaktadır. Genelde kadın, erkeğe Allah'ın bir lütfudur. Erkek kadını ister, öneri erkekten gelir. Evlenme girişimi erkekten başladığı için cennet hayatı da dünyada alışılmış bir üslupla anlatılmaktadır. Madem ki erkeğe huri veriliyor. Huri yeniden yaratılan dünya kadını olduğuna göre demek ki kadına da erkek veriliyor. Hiç ölçüsüzlük, dengesizlik, kayırma ve haksızlık yok Tam denge ve adalet vardır."39
Burada Ateş'in "erkeklere yeniden yaratılmış dünya kadınlan veriliyorsa kadınlara da erkekler verilmiş olmaz mı?" ifadesi, erkekler kadınlarla evlendirildiği gibi, kadınlar da erkeklerle evlenmiş olacaktır, başka bir ifadeyle bir erkek bir kadınla evlendiğinde dolayısıyla o kadın da o erkekle evlenmiş olur şeklinde anlaşılabileceği gibi, erke~er birden çok hurilerle evlendiği gibi kadınlar da birden çok gılmanla evleneceklerdir şek-
37) Örnek olarak bkz. Bakara, 5; Al-i İnı.rfuı, 169; Mıi.ide, 66; En'am, I; A'riif, 77; Ental, 2; Tevbe, 21...
38) Bu durum kelimenin Arapça aslıyla ilgili olmayıp Türkçe'nin yapısı gereği, "ler-lar" çoğul ekieri almasından kaynaklanmakta ve bazı ayetlerin çevirisinde bu tür problemlere sebep olabilmektedir. Bu kon!ida bkz. Dücane Cündioğlu, Kur'an Çevirilerinin Dünyası, Kaknüs Yayınlan, İstanbul, 2005, s. 32.
39) Süleyman Ateş, 28. 7. 2005 tarihli Vatan Gazetesi' nden.
D01777c10s27y2006.pdf 25.02.2010 17:39:29 Page 44 (1, 2)
KUR'AN'DA CENNET ÇOCUKLAR! İÇİN KULLANILAN VİLDAN ve CILMAN KELİMELERİ ----- 79
linde de anlaşılabilir. Aynca Ateş, cennetlik erkekleri gılrnan ve vildfuı, kadınlan ise buri olarak isimlendiriyor. Bizce bu ifadelerde noksanlık var. Çünkü Kur'an'da gılrnan, cennetliklere hizmet eden kimseler, viidan cennet çocuklandır. Huri kavramı ise daha genel olup ahirette yeniden inşa edilen dünya kadınlanın içine aldığİ gibi, cennette yaratılmış ol~an da içine almaktadır.
Bu tür yorumlarda zihin kanşıklığına meydan vermemek için ifadelerin daha net bir. üslupla ortaya konulmasının gereği açıktır.
Burada, "peki, cennette bir kadııun bir tek kocası olacağına veya birden çok kocası olmayacağına dair açık bir delil var nu ki bu tür ihtimalli ifadeleri o istikamette anlayalım?" şeklinde bir soru yöneltilebilir. Bizce, böyle bir soruya açık bir şekilde "evet, vardır!" cevabını vermek mümkündür. Şöyle ki: Çeşitli hadis-i şeriflerde dünyada iken, kocasımn ölmesi sebebiyle ikinci bir erkekle evlenmiş olan bir kadının cennette hangisiyle (öncekiyle mi sonrakiyle mi?) olacağına dair Ümm-ü Rabibe'nin Peygamberimize yönelttiği soruya karşın, Peygamberimiz, güzel ahlaklı olanla birlikte olacağını bildirmiştir. Başka bir rivayette ise, kadımn dünyada evlendiği kimseler hakkında muhayyer bırakılacağı ve dilediği birisine eş olacağı bildirilmiştir. Diğer bir rivayette de, son evlendiği kimsenin eşi olacağı ifade edilmiştiı40. Bu rivayetler arasında bir çelişki yoktur. Çünkü kadımn, güzel ahlaklı olan, kendisine karşı iyi davranan kocasım tercih edeceği açıktır .. En son evlendiği kimseye eş olması ise, eşierin her biri güzel ahlaklı olup, birini diğerine tercih edememesi durumu için söz konusu olabilir. Burada bizim için önemli olan bu rivayetlerin her birinin, cennette bir kadıııın birden çok erkeğin eşi olmayacağına, birden fazla erkekle bir arada olamayacağıııa dair açık delaletidir. Çünkü eğer bir kadın cennette birden çok erkekle beraber olsaydı, öncelikle dünyada iken evlenip de kendisi gibi cennete girmiş olan dünyevi kocalanyla birlikte olurdu. Kadımn, Ô erkeklerden sadece birisinin eşi olacağımn belirtilmesi, cennetteki evlilik hayatıııın sadece o erkeğe münhasır olacağımn apaçık delilidir. Karşı iddiada bulunanlar, zanni bilgiler ve indi mütalaalar yerine sağlam deliller getirmelidirler.
Değerlendirme ve Sonuç
Her yönüyle nezih ve temiz olan, sadece temiz, iyi ve güzel şeylerin toplandığı bir mekan olan cennette dünyada günah addedilen şeylerin bulunması söz konusu değildir. "Cennetlikler cennette ne bir boş söz ne de günah işitmezler" (Vakıa, 25), "Orada boş sözler ve yalan işitmezler" (Nebe', 35) ayetleri cennette, değil günah sayılan fıillerin işlenmesi, günah şeylerden bahsedilmesinin hatta boş, manasız, malayani sözlerin konuşulmasımn bile söz konusu olmadığım açık bir şekilde ifade etmektedir. Müttakiler dünyada iken Allah' ı görmedikleri halde bu tür fiillerden şiddetle kaçınırken cennette her an Yüce Rableri'nin huzurunda olduklannı müşahede ettikleri halde dünya hayatında Allah'ın gazabını eelbeden ve çeşitli kavimlerin helakine sebep olan bir takıın çirkin fiille-
40) Nitekim Hz. Muaviye, kocası ölen Ümmü'd-Derda ile evlenmek istediğinde, Ümmü'd-Derda bu teklifi kabul etmemiş ve gerekçesini şöyle açıklamıştır: Ebu'd-Derda bana, "ka~ın cennette son kocasının olacaktır. Dolayısıyla benden sonra başkasıyla evlenme" dedi. (Ri vayetler için bkz. Şa'rani, Mıihtasaru Tezkireti'l-Kurtubt, s. 103).
D01777c10s27y2006.pdf 25.02.2010 17:39:29 Page 45 (1, 1)
BO/ Doç. Dr. Veysel GÜLLÜCE -----EKEV AKADEMİ DERCİSİ .
ri ve bu fiilieri çağnştıracak şeyleri işlemeleri asla düşünülemez.
Cennette dünyada günah addedilen bir takım çirkin fıillerin mubah olduğu düşüncesinde olan kimselere göre, bu fıiller hoş Şeyler olup cennette ulaşacağı, şimdiden hayal edilebilecek fıillerdir. Böyle bir kimse, bu tür büyük günahlan basit görecek, bu fıilleri dünyada iken işleyeniere sadece aceleciler! nazarıyla bakacaktır.
Kur'fuı-ı Kerim'de cennet hurilerinin cinsel yönüne işaret eden, "Onlara kocalarından önce hiç bir insan ve cin dokunmamıştır" (Rahmfuı, 56), "Biz o cennet kadınlarını ashab-ı yeminden olan kocalarına düşkün bakire/er kı/dık" (Vakıa, 36-38) gibi ifadeler bulunurken, ne ayetlerde ne de hadis-i şeriflerde gılman 'ın cinselliğini çağnştıran herhangi bir ifade yokturU. Ayet ve hadislerin ışığında vildfuı ve gılman kelimelerini incelediğimizde bu kelimelerin -kadın ve erkek- cennetiikiere ait, cennet çocuklan ve hiz-metçileri için kullanıldığını görürüz. · ·
Cennette erkeklerin çok sayıda eşiere sahip oluşundan hareketle, cennet hayatının daha çok erkeklere hitap ettiği düşüncesi bizce isabetli değildir. Çünkü rü'yetullah'a (AlJillı'ı görmeye) mazhariyet; peygamberlerle, salihlerle, şehitlerle ... beraber olup onların sohbetlerinden istifade etmek böylece ebedl olarak terakki etmek gibi cennetteki manevi nimetlerden istifade hususunda kadınların durumu erkeklerle aynıdır. Cennetteki maddi nimetlerden faydalanrna, yeme-içme, cennet çocuklarına ve hizmetçilerine sahip olma açısından da durum aynıdır. Aradaki fark sadece cennetlik erkeklerin çok sayıda eşe sahip olurken, kadınların (dünya kadınlannın) bir erkekle evlilik hayatı yaşayacaklandır. Bu dünya hayatında olduğu gibi, cennette de aile hayatı olacağı için bu durum -yani kadının bir tek kocayla evli olması- erkek ve kadının iffeti ve cennet hayatının nezaheti açısından zorunlu bir durumdur. Ayrıca bunda bir adaletsizlik söz konusu değildir. Çünkü gerek erkek gerekse kadın, her konuda olduğu gibi, cinsel hayat açısından da halinden son derece meınnun olup, kimse "keşke şöyle olsaydım, şunlara da sahip olsaydım gibi" bir temennide bulunmayı gerektirecek durumda olmayacaktır. Nebe' sfiresi, 36. ayette işaret edildiği gibi, kelimenin tam anlamıyla "yeter" derecede ilisanlarda bulunulacaktır. Dünya hayatında kadının kadınlığı, erkeğin erkekliği bazı konularda farklılıklan gerekIi kıldığı gibi, cennet hayatında da, evlilik gibi konularda kadının konumunun erkeğinkinden farklı olması tabii bir durumdur.
41) Bursevi'nin izahına göre, Cennet çocuklanrun sadece saçılmış ineilere benzetilip bu teşbihe ilaveten hurilerin saldı yumurtalam da benzetilmesinde cennet çocuklarından faydalanmanın hurilerin aksine sadece dış görünüşleriyle (zahirleri) itibanyla olduğuna (dünyada olduğu gibi gönle sürur ve neşe kat,.ınalanna) işaret vardır. Çünkü hurilerin benzetildiği saldı beyaz yumurta rengin beyazlığıyla beraber tatma lezzetini de ifade eder. Buradan cennette Iivata olmadığı, böyle bir şeyi caiz görenin iddiasının batı! olduğu anlaşılır. Ruhu'l-Beytin, IX, 321; X, 273.