d01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 page 109 (1, 2...

14
EKEV 9 22 2005)------- 211 ARAP KURAMLARI VE MÜSELLESAT OLGUSUNA COURTENAY'IN FONEM KURAMI ÇERÇEVESiNDE Özet Ahmet YÜKSEL (*) Soner GÜNDÜZÖZ (**) · Milfidi onuncu Cinni tarafindan ileri sürülen ve olarak kelimelerde dayanan büyük ve bu versiyonu olan sünfliyye Arapça'da keli- melerin önemli Müselles olgusu da bu kuram- lar kadar önemli bir olgudur. Büyük ve sünô.iyye ve müselles olgusu da Courtenay tarafindan 1894 ileri olan fo nem benzer yaniara sahiptir.Bu maka-lede Arap filolojisinde büyük öneme sahip kuramlar, fo nem çerçevesinde benzer ve üzerin- de ve Arap filo-lojisindeki tarihsel sey- ri bilgi Anahtar Kelime/er: Büyük Sünfliyye, müselles, fonem A New Approach to lshtikak al-akbar and Sunaiyyah Theories and M usellesat Phenomenon in the Arabic Philology in the Cantext of Courtenay's Theory of Phonemes Abstract /shtikak al-akbar (largest etymology) theory which was developed by lbn Jinni in the 1 Oth Century and which is based on the idea that meaning of the words changes depemt- ing on the change in consonants, and its modern version called sunaiyyah (biliteralism) are important theories explaining the origins of words in Arabic language. The phe- nomenon ofmusellesat is as important as these theories. The largest etymology, biliter- alism theories and musellesat phenomenon have similarities with the theory of phonemes, developed by Courtenay in 1894. This article examines some significant lin- guistic theories in the Arabic philology in lig ht of the theory, with emphasis on their differences and similarities. In addition, it evaluates contemporary phoneme theo- ry and other theories in the Arabic philology in terms oftheir histarical developments. Key Words: Ishtikak al-akbar, sunaiyyah, musellesat, phoneme. *) Yrd. Doç. Dr., OMÜ Fakültesi (e-posta: [email protected]) **)Dr., OMÜ)Hihiyat Fakültesi (e-posta: [email protected]) 1'

Upload: others

Post on 14-Jun-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 109 (1, 2 ...isamveri.org/pdfdrg/D01777/2005_22/2005_22_YUKSELA_GUNDUZO… · D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 111 (1, 2)

D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 109 (1, 2)

EKEV AKADEMİ DERCİSİ Yıl: 9 Sayı: 22 (Kış 2005)------- 211

ARAP FİLOLOJİSİNDEKİ İŞTİKAK-I EKBER-SÜNAİYYE KURAMLARI VE MÜSELLESAT OLGUSUNA

COURTENAY'IN FONEM KURAMI ÇERÇEVESiNDE YENİ BİR YAKLAŞlM DENEMESİ

Özet

Ahmet YÜKSEL (*) Soner GÜNDÜZÖZ (**)

· Milfidi onuncu yüzyılda İbn Cinni tarafindan ileri sürülen ve "konsonantların deği­şimine bağlı olarak kelimelerde anlamfarklılaşır" şeklindeki düşüneeye dayanan büyük iştikdk kuramı ve bu kuramın çağdaş versiyonu olan sünfliyye kuramı, Arapça'da keli­melerin nasıl oluştuklarını açıklayan önemli kuramlardır. Müselles olgusu da bu kuram­lar kadar önemli bir olgudur. Büyük iştikdk ve sünô.iyye ku-ram/arı ve müselles olgusu Batı' da Courtenay tarafindan 1894 yılında ileri sürülmüş olan fo nem kuramına benzer yaniara sahiptir.Bu maka-lede Arap filolojisinde büyük öneme sahip kuramlar, çağdaş fo nem kuramı çerçevesinde değerlendirilmiş, kurarnların benzer ve farklı yanları üzerin­de durulmuştur. Ayrıcafonem kuramının ve Arap filo-lojisindeki kurarnların tarihsel sey­ri hakkında kısaca bilgi verilmiştir.

Anahtar Kelime/er: Büyük iştikdk, Sünfliyye, müselles, fonem

A New Approach to lshtikak al-akbar and Sunaiyyah Theories and M usellesat Phenomenon in the Arabic Philology in the Cantext of Courtenay's Theory of

Phonemes

Abstract

/shtikak al-akbar (largest etymology) theory which was developed by lbn Jinni in the 1 Oth Century and which is based on the idea that meaning of the words changes depemt­ing on the change in consonants, and its modern version called sunaiyyah (biliteralism) are important theories explaining the origins of words in Arabic language. The phe­nomenon ofmusellesat is as important as these theories. The largest etymology, biliter­alism theories and musellesat phenomenon have similarities with the theory of phonemes, developed by Courtenay in 1894. This article examines some significant lin­guistic theories in the Arabic philology in lig ht of the plıoneme theory, with emphasis on their differences and similarities. In addition, it evaluates contemporary phoneme theo­ry and other theories in the Arabic philology in terms oftheir histarical developments.

Key Words: Ishtikak al-akbar, sunaiyyah, musellesat, phoneme.

*) Yrd. Doç. Dr., OMÜ İHihiyat Fakültesi (e-posta: [email protected])

**)Dr., OMÜ)Hihiyat Fakültesi (e-posta: [email protected]) 1' ı

Page 2: D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 109 (1, 2 ...isamveri.org/pdfdrg/D01777/2005_22/2005_22_YUKSELA_GUNDUZO… · D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 111 (1, 2)

D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 110 (1, 1)

212 Yrd. Doç. Dr:. ~et _'(ÜKSEL _____ E'KEVAKADEMİ DERCİSİ 1 Dr. Soner GUNDUZOZ

I-Giriş: Sesbilime Genel Bir Bakış:

Sesbilim çeşitli sınıflamalara tabi turulmakla beraber, dildeki seslerin konuşma or­ganlarında oluşumunu inceleyen söyleyiş Fonetik 'sesbilimi' (articulatory phonetics); dil seslerini fıziksel bakımdan inceleyen akustik sesbilim (acoustic phonetics); seslerin in­san kulağına geliş şeklini inceleyen dinleyiş sesbilimi (auditory phonetics) temel bir tas­nif modelidir ı. Günümüzde FonetLlc biliminin yanında gelişimini sürdüren sesle ilgili bir diğer bilim, fonoloji 'görevsel sesbilim' dir. Fonolojinin ağırlıklı ilgi alanı olan fonem te­rimi, ya da·fonem kuramı, Polonya asıllı bir Rus bilgini olan Courtenay tarafından 1894 yılında ileri sürülmüştür. O tarihlerde Rusya'da Courtenay'a karşı İsviçre'de Saussure, İngiltere'de Sweet ve Fransa'da Passy fonem kuramını ana hatları ile andıran çalışma­larda bulunmuşlardır.

Fonem kuramının açık seçik ortaya atılışı ise 1928 yılında Lahey'de toplanmış olan Uluslararası Birinci Lengüistik Kongresi'nde olmuştur2. Fonolojiyi ilk defa bu kongre­de Önerme 22 bildirisiyle tanıtanlar R. Jakobson, S. Karcevsky, N. S. Trubetskoy'dur. Bu fonologların amacı, en yalın tanımıyla kelimelerin anlamlarının değişmesine neden olabilecek sesbirimler olan3 fonem (phoneme)leri, bir başka deyişle ses sisteminde gö­revli yanları belirlemeye çalışmaktır4. Sesleri görev açısından ele alan bu dil alanına fo­nolojinin yanı sıra fonematik de denilmektedir5.

F. de Saussure'ün 'dilde aylarılık/ardan başka bir şey yoktur' sözünden esinlenen Prag dil çevresi dilbilimcileri, aynlığın öncelikle belli bir karşıtlıktan sonra geldiğini or­taya koyrnuslardır. Dildeki karşıtlıklar ac:ısındaki aykırılıklan yaratan birimlerin, yaptık­Iarı göreve göre ineelenmeleri işlevsel bir tutum olduğundan Prag Okulu'nun yapısalcı­lık anlayışına genellikle işlevselci/ik de denmektooir. Böylece Prag dil okulu bütün ça­lışmalarını dildeki birimlerin, sözcük anlamlarını ayırt etmedeki görevleri üstünde top­lamıştır6.

Roman Jakobson ve Morris Halle (1956)'in Fundamentals of Language adlı kitabın­da kesin formülü verilmiş olan ayırt edici özellik tahlili (distinctive feature analysis), dil­leri bütün yönleri ile kuşatan en etkili teşebbüs olarak kabul görmektedir?.

Üretimsel dilbilimin yanı sıra İngiliz dilbilgini J. R. Firth ve arkadaşları, doğrudan parçalarüstü sesbirim (prosodem)lere dayalı olarak, yeni bir görevsel sesbilim kuramı (prosodic phonology) da oluşturmuşlardı.r8.

1) J. D. O'Conner, Phonetics, Penguin Books, Londra, 1973, s. 16; Cari James, Contrastive Analysis, Longman, Singapur, 1983. s. 72.

2) Bk. Özcan Başkan, Lengüistik Metodu, Multilingual, İstanbul, 2003, s.94; Herke Vardar, Dilbilim Yazıları, Multilingual, İstanbul, 2001, s.47.

3) Mehmet Demirezen, Phonemics and Phonolagy: Theory Through Analysis, Ankara, 1986, s. 3. 4) Başkan, a.g.e., s. 94. 5) Sliheyla Bayrav, Yapısal Di/bilimi, Multilingual, İstanbul, 1998, s. 94-96. 6) Zeynel Kıran, Dilbilime Giriş, Seçkin, Ankara, 2002, s.133. 7) Nancy Parrott Hickerson, Linguistic Anthropology, Holt, Rinehart and Winston, New York, ts., s.66-67. 8) Doğan Aksan, Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim, TDK, Ankara, 1995, s. 235-236.

Page 3: D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 109 (1, 2 ...isamveri.org/pdfdrg/D01777/2005_22/2005_22_YUKSELA_GUNDUZO… · D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 111 (1, 2)

D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 110 (1, 2)

ARAP FİLOLO]İSİNDEKİ İŞ11KAK-I EKBER-SÜNAİYYE KURAMLARI VE MÜSBLLESAT OLGUSUNA COURTENAY'IN FONEM KURAMI ÇERÇEVESiNDE YENİ BİR YAKLAŞIM DENEMESİ- 213

11-Fonem 'Ayırt Edici Özellikler' Knramı: Her dilde sonsuz sayıda ve birbirlerinden çok ince farklar ile aynlnuş sesler bulun­

maktadır. Fakat bu seslerin tamamı iki kelimenin anlamını birbirinden ayırt etmekte kul­lanılmamaktadır. Anlam ayırma görevinde bulunan ses birimlerine fonem denmektedir9. Fonemler iki gruba aynlmaktadır. Parçalarüstü sesbirimler ve parçalı ses birimler. Vur­gu, ton, ezgi, uzunluk gibi öğeler, parçalarüstü sesbirimlerdir. Parçalı fonemler ise vokal ve konsonant fonemleridiri O. Parçalarüstü olgular dilbilimsel açıdan anlam ayırt edici bir işlev yerine getirmediklerinde, şiir gibi sözsel anlatırnda uyumu ve ezgiyi yakalamak için gerekli olabilmektedirlerll. Parçalarüstü özelliklerin yine de, çoğu zaman anlamı belirlemede üstlendikleri işlev yabana atılmamalıdır. Örneğin, İngilizce'de redskin 'kı­zılderili' ile red skin 'kızıl-kırmızı deri' arasındaki anlamı belirleyen tek şey vurgudur. İlkinde vurgu, red kelimesindeyken, ikincide vurgu skin kelimesine kaymıştırl2. Türk­çe'de orduya gittim cümlesinin anlamı /o/ ya da /du/ hecesinirı vurgulanmasına bağlı­dırl3. "Ampça'da htizii mil eredtuhu cümlesinde vurgunun mil edatında ya da eredtu fi­ilinde olmasına bağlı olarak, ilkinde olumsuz, ikincisinde olumlu bir anlam ortaya çık­maktadırl4."

Kumının önemli simalanndan Jakobson, ayırt edici özellikler (distinctive features) başlığı altında iki tür özellikten bahsetmektedir. Birincisi, vezin özellikleri (prosodic); diğeri, içsel özellikler (inherent)'dir. Jakobson içsel özellikler ile on iki değişik karşıtlık tes-pit etrniştirl5. Jakobson'a göre, fonemleri de belirleyen prosodik özelliklerle bemher bu karşıtlıklardır.

Jakobson'un bu görüşü, konuyu kuşaucı bir modeldir. Jakobson, fonemin oluşumu­nu anlatırken, Atice Harikalar Diyarı'nda adlı masalda yer alan bir diyaloga dayanır: "Pig/domuz mu dedin; yoksa fig/incir mi?' diye sordu kedi. 'pig dedim' dedi, Aljce."l6

.i IPI harfi ancak bu harfe ait sıfatiann bir birleşimi sonucu oluşmuştur. Sıfatlardaki farklı

9) Başkan, a.g.e., s. 91-92.

10) Başkan, a.g.e., s. 93.

ll) V. Doğan Günay, Metin Bilgisi, Multilingual, İstanbul, 2001, s. 228.

12) Roland W. Langacker, Language and /ts Structure Same Fundametal Lingüistic Concepts, New York, 1973, s. 155.

13) Süheyla Bayrav, a.g.e., s. 100.

14) Kadri Yıldınm, "Arap Dilinde 'Nebr' (Vurgu)", D.E.Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 17, İzmir 2003. s. 185. Ayrıca bk. İsmail Akçay, Arapça ve Türkçe Seslerin Telaffuzu ve Aralarındaki Ilişki­ler, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Dnş. Sillı:yman Tülücü), Erzurum, 1994, s. 80-84; Nurettin Ceviz, "Arapça'da Kelime Vurgusu", Ankara Universitesi, Tömer, Dil Dergisi, sy. 60, Ankara, 1997, s. 57-63.

15) Roman Jakobson- Morris Halle, Fundamentals of Language (Phonology and Phonetics), Mouton Publishers, Paris-New York, 1980, s.33. Jakobson bu karşıtlıkları: Ünlü olan-ünlü olmayan; ünsüz olan-ünsüz olmayan; yoğun-dağınık; gergin-gevşek; titreşimli-titreşimsiz; genizsil-ağızsıl; sürekli­süreksiz; keskin-boğuk; engelli-engelsiz; pes-tiz; bemolleşmiş-bemolleşmemiş; diyezleşmiş-diyez­leşmemiş olarak vermektedir.

16) Lewis Carroll, Atice :S Adventure in Wonderland, Chapter VI. Nakleden: Roman Jakobson, Two As­pects of Language and Two Types of Aphasic Disturbances, (Janua Linguarnın içinde), Mouton Publish6tS, Paris-New York 1980, s. 72.

\'

Page 4: D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 109 (1, 2 ...isamveri.org/pdfdrg/D01777/2005_22/2005_22_YUKSELA_GUNDUZO… · D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 111 (1, 2)

D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 111 (1, 1)

bir seçim fbi 'yi, lti'yi ya da /f/'yi de doğurabilmektedir. Dolayısıyla tizlik-peslik; gev­şeklik-gerginlik gibi birtakım karşıt durumdaki sıfatıarın yer değiştirmesi yeni harfleri (fonemleri) doğurmaktadır. Bu sıfatiarın bir fonem oluşturacak şekilde birleşimi bağda­şıklık olarak anılmaktadır. Fonemlerin; başka bir deyişle bağdaşık sıfatıarın oluşturduğu terkipierin çizgisel şekilde sıralanması; yani diziliş oluşturması ile de pig ya da.fig gibi kelimeler ortaya çıkmaktadır. Fonemler bu dizilişi de gelişigüzel değil, dil kodunda giz­li bir birleşme formülüne göre oluşturmaktadır.

Konsonant bir vokalin yerini almamakta, konsonantlar kendi aralarında; vokaller ise yine kendi aralarında bir sistem oluşturmaktadırlar. Örneğin /at/ kelimesindeki lt/'nin ye­rine ç, d, f, k, 1, n, r, ş, v, y, z geldiğinde aç, ad, af, ak, al, an, ar, aş, av, ay, az sözcükle­ri elde edilmektedir. Aynı şekilde /at/ kelimesindeki /al sesinin yerine /e/, /il, /o/ gibi ses­ler geldiğinde, et, it, ot kelimeleri oluşmaktadır. İşte bunlar bir sistemin parçalarıdır. Sis­temlerdeki bu sesbirimlerin bir arada bulunuş şekilleri ve çizgisel bir diziliş (sıra) oluş­turmaları ise yapı olarak anılmaktadırl7.

Dil kodu bir fonemin önündeki ve sonundaki fonem ile olası birleşimin sınırlarını be­lirlemektedir. Buna bağlı olarak, sadece uygun görülen 'fonem-dizilişleri' gerçekten ve­

. rili dilin sözlüksel dağarcığında kullanılmaktadır. Diğer fonem birleşirnleri kuramsal olarak olanaklı ise de, konuşucu, bir kural olarak, sadece bir sözcük kullanıcısıdır; yok­sa bir sözcük uydurucusu değildirl8.

Kişiler kelimeleri yeni bağlarnlar içinde kullanmakta, belli ölçüde özgürdür. Bu öz­giirliik dilsel birimleribirleştirmedelen küçük dilsel birimden en karmaşık birime doğ­ru[ giderek artan bir özgürlüktür. Bunu açacak olursak, farklı belirleyici özelliklerin fo­nemler oluşturacak şekilde birleştirilmesinde, tek tek konuşucuların özgürlüğü sıfırdır: Kod daima verili dilde kullanılabilecek bütün olasılıkları hazırlamaktadırl9.

Ana-ses durumundaki bir fonerne bağlı olan çeşit-sesler; yani alofonlar, fonemlerin aksine anlam aktarmada ve anlaşmada büyük bir değere sahip değildirler20. Her dilin ses yapısına göre bir ses, fonem ya da alofon olabilmektedir. Örneğin, İngilizce konuşan ki­şi için /Il ve /fJ aynı fonemin alofonlarıdır ve her birinde beyine aynı mesaj gönderilmek­tedir. Buna göre İngilizce konuşan biri, f.ip dese bununla, yine de dudak anlamındaki /ip anlaşılmaktadır. Oysa bir Rus için, lll'nin telaffuzundaki fark, çoğu defa anlam farkına da yol açan bir gösterge niteliğindir. Buna göre her iki dilin benzer sesleri farklı işlevle­re sahip olabilmektedir2l. Bir dilde alofon durumunda olan bir ses diğer bir dilde fonem

17) O'Conner, a.g.e., s.180. O'Conner'ın verdiği İngilizce örnekler tarafımızdan Türkçe'ye uyarlan­rnıştır.

18) Jakobson, Two Aspects, s. 73.

19) Jakobson, Two Aspects, s. 74. Fonemleri sözcükler oluşturacak şekilde birleştirme özgürlilğü ise sı­nırlıdır; bunuiı sının, kelime uydurmanın v:ıracağı en uç noktadır. Konuşucunun kelimelerle cüm­leler oluşturmasında, sınırlamalar en düşük düzeydedir. Nihayet, cümlelerin cilmle birlikleri/parag­raflar/sözceler oluşturmasında zorunlu sentaktik kurallar kaybolur ve -yer yer kemikleşmiş sözee­Ierin bulunduğu gözden kaçmasa da- anlatımetinleri yaratmakta kişilerin özgilrlüğil, gözle görülilr bir şekilde artar. Jakobson, Two Aspects, a. yer.

20) Başkan, a.g.e., s. 93.

21) James, a.g.e., s. 74.

Page 5: D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 109 (1, 2 ...isamveri.org/pdfdrg/D01777/2005_22/2005_22_YUKSELA_GUNDUZO… · D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 111 (1, 2)

D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 111 (1, 2)

ARAP FİLOLO]İSİNDEKİ İŞTİKlıK-I EKBER-SÜNAİYYE KURAMLARI VE MÜSBLLESAT OLGUSUNA COURTENAY'IN FONEM KURAMI ÇERÇEVESİNDE YENİ BİR YAKLAŞIM DENEMESİ- 215

olurken, fonemler de dilden dile değişmektedir. Fonemlerin ve alofonlann sayısı da dil­lere göre farklılık göstermektedir. İngilizce'de 44 fonem vardır ve bu haliyle diğerdiler ortalamasının biraz üzerindedir. Bu sayı elbette alfabedeki harf sayısını anlatmamakta­dır. Maori dilinde 15 fonem vardır. Salıra altı dillerinden Koisan dilinde, yöreye özgü ağız tıkırdatmalar da dahil olmak üzere 141 değişik fonem vardır22. Standart kültür Türkçe'sinde ise parçalarüstü fonemlerle beraber sayı 36'dır23.

Trubetskoy'a göre Almanca'da o-i karşıtlığı ayırt edici sesbilimsel bir karşıtlıktır. Bu dilde Rose gül demekken, reise dev anlamına gelmektedir. Almanca'da Rand 'kenar-kı­yı', /and ise 'ülke' kelimelerinde görüldüğü gibi, r-1 karşıtlığı ayıncıdır ve her iki harf fo-nem durumundadır24. Türkçe'de sonsuz sayıdaki seslerin kümelenmiş olduğu /i.e.a.o.u/ vakaileri kelimelerin anlamını ayırt etmeye yaramaktadır25. Arapça'da ise, abe 'döndü' - habe 'korktu'; 'aver 'körlük' -kalın ha ile haver 'şaşılık'; peltek ze ile zabe 'eridi' -pelt~k se ile sabe 'döndü'; tabe 'tövbe etti'- kalın ta ile tabe 'güzel oldu' keli­melerinde görüldüğü gibi hemze -ha; kalın ha -'ayn; peltek z -peltek s; ta-kalın ta kar-

l şıtlıklan anlamı ayırt etmekte kullanılan fonemlerdir26.

Arap dil geleneğinde, itbak harfleri olarak anılan dört harf sad, dat. kalın ta ve za, bu gün tam mufahham olarak anılmaktadır. Bu harflerin sesini terkik 'inceltme' ile söyle­mek hem fonetik açıdan, hem de anlam bozulacağı için fonolajik açıdan hatalıdır. Zira tam mufahham harfler, sin, dal, ta ve peltek ze harflerinin karşıt fonemleri durumunda­dırlar. İkinci grupta gelenekte isti 'la harfleri olarak anılan kısmi mufahhamlar yer alınak­tadır. Bunlar kalın kaf, noktalı ha, gayn harfleridir. Bunlann sesinde incelıne yapmak sa­dece fonelik bir haladır, anlanu bozmamaktadır. Bu seslerin ince söylenmesi, sosyal ya da dramatik şartlara bağlıdır. Kadınlar ise çoğu defa bu iki tür harfi ince söyleme yolu­na gitmektedirler. Um ve ra dışındaki tüm Arap harfleri tefh1m harfleri ile birlikte bu-

~ lunsa da ince söylenmektedir. Um ve ra harflerinin ise ince ve kalın söylendikleri yer­ler vardır27.

ID-Arap Dilinde Fonolojik Değerlendirme Şekilleri:

Arap dil geleneğinde ses merkezli pek çok çalışma yapılmıştır. Hal1l b. Alımed (ö. 175/791)'ten başlayarak, sese dayalı sözlükler oluşturulmuştur. Bu bağlamda Halil b. Ahmed'in Kitabu'l-'Ayn'ı, İbn Dureyd (ö. 3211933)'in el-Cemhere'si, Ebu MansOr el-

22) Michael C. Corballis, Işaretten Konuşmaya Dilin Kökeni ve Gelişimi, çev. Aybek Görey, Kitap, İs­tanbul, 2003, s. 130-131.

23) Başkan, a.g.e., s. 93.

24) Berke Vardar, "Nikolay S. Trubetskoy", Yirminci Yüzyıl Dilbilimi Kurarncı/ardan Seçme/er, (Çevi­ri ve sunuşlar Berke Vardar yönetiminde Ö. Demircan v.d.g.), Multilingual, İstanbul, 1999, s. 99-100.

25) Başkan, a.g.e., s. 91.

26) Kemal Bişr, "Ha vassun Savtiyyetun Temtazu bihii'l-Lugatu '1-' Arabiyye", Mecelletu Mecma 'i-1-Lu­gati'l- 'Arabiyye, sy. 71, Kahire, Cumadll.'l-ı1Hi 1413/November 1992, s. 33.

27) Kemll.J Bişr, a.g.m., s. 45-47. Arapça'da seslerle ilgili kapsamlı bilgi için bk. Ahmet Bulut, Arap Dili Araştırmaları I Sesler Lugavl lbdal Ilk Slga Meselesi Terkibi iştirakın Sınırı, Alfa, istanbul, 2000, s .. ı-46.

\'

Page 6: D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 109 (1, 2 ...isamveri.org/pdfdrg/D01777/2005_22/2005_22_YUKSELA_GUNDUZO… · D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 111 (1, 2)

D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 112 (1, 1)

216 Yrd. Doç. Dr:. ~et ,yü'KSEL _____ E'KEVAKAD .. EMi DERCİSİ 1 Dr. Soner GUNDUZOZ

Lugavi (ö. 370/980)'nin Tehzfbu'l-Luga'sı, İbn Side (ö. 458/1066)'nin el-Muhkem ve',l­Muhftu'l-A'zam'ı, Ebu 'Ali el-Kati (ö. 356/966)'nin el-Biiri' fi Garfbi'l-Lugati'l-'Ara­biyye'si gibi sözlükler sayılabilir28. Aynca Sibeveyh (ö. 1801796)'in el-Kitfib'ı; İbn Cin­ni (ö. 392/1002)'nin Sirru Sınti'ati'l-İ'rtib ve el-Hastiis adlı kitaplan; Zemahşeri (ö. 538/1144)'nin, el-Mufassal'ı; İbn Sina (ö. 428/1037)'nın, Ff Esbfibi Hudusi'l-Hurufu ses konusunda önemli çalışmalardır29,

Ses konusundaki çalışmalann bir kısmı ise aruz ilmiyle ilgili olanlardır. Temellerini Halil b. Ahmed'in attığı aruz gerçekte sesler üzerinde kurulu bir sistemdir. Aruzda temel olarak devilir ve te fa 'll adiann da iki yöntem belirlenmiştir ki, bunlardan devilir Halil b. Ahmed' e dayandınlmaktadır30. Bu yönteme göre, şiirdeki kelimeler bir ses sisteminin parçası olarak makta' adı verilen hecelere bölünmektedir. Bu heceler hareketi ya da sa­kin olabilmekte, hareketi olan hece halka; sakin olan ise; düz çizgiyle sembolize edil­mektedir. Buna göre, Arapça 15 rakamı hareketi ve sakini sembolize etmekte ve bu, aruzda sebebun hafif olarak anılmaktadır; Arapça 155 rakamı ise iki harekeli bir sakini sembolize etmekte ve veted me cm u' olarak anılmaktadır3I. Halil b. Ahmed uzun ve kısa sesli heceleme sistemini fark etmiş olsaydı bu karmaşık sembolleştirme işine belki de ge­rek kalmayacağını söyleyenler vardır32. Ne var ki Halll'in zamanında henüz hece ve vur­gu (accent) kavramlan yoktu33,

Arap dilcilerinin fonotojik eğilimlerini gösteren hususlardan biri de hareketeri hiffet ve sikal ekseninde bir sıralamaya tabi tutmuş olmalandır. Dilciler fethayı hafif bir hare­ke olarak görürlerken, kesre ve dammeyi ağır saymışlardır34. Hareketere uygulanan bu sistem, sıfatıanna göre hart1ere (konsonant) de uygulanmıştır. Örneğin, noktalı ha ve dat ile hadame ve kalın kM ve dat ile kadame her ikisi de yedi anlamında iken hadame kar­puz, salatalık gibi sulu yiyecekleri yemeyi; kadame ise arpa gibi sert besinleri yemeyi ifade etmektedir ve anlamı belirleyen, harfin sıfatıdır35, Dil geleneğinde Sibeveyh'ten

28) 'Abdussabtlr Şahin, Fi't-Tatavvuri'l-Lugavt, Müessesetu'r-Risiile, Beyrut, 1405/1985, s. 100.

29) 'Alyfuı b. Muhammed el-Hiizimi, "el-Asvatu'l-'Arabiyye beyne'I-Halil ve Sibeveyh", Buhusu Kül­liyyeti'l-Lugati'l- 'Arabiyye, c. II, Mekke, 1404-1405, s. 49, 353, 363,364.

30) İshiilc Mtlsa el-Hisyeni, "el-Makta'iyye fi'l-Lugati'l-'Arabiyye", sy. 13, Mecelletu Mecma 'i'l-Lu­gati'l-' Arabiyye, Kahire, 1961, s. 54.

31) Ebtl Ahmed b. Muhammed b. 'Abdirabbih el-Endelusf, el- 'lkdu'l-Fertd, nşr. Ahmed Emin v.d.g., Kahire, 1385/1965, V, 425.

32) el-Hisyeni, a.g.m., s. 54.

33) Nihat M. Çetin, "Artlz", DlA, İstanbul, 1991, III, 427.

34) Örneğin peşpeşe iki damme (/u/ vokali) bulunduğunda ikinci damme yok edilir. Bu ise siildn telaf­fuzu gerektirir. Buna göre; rusul yerine rus/ denir. Fakat kelimede peşpeşe iki fetha (laf vokali) bu­lunduğunda ikinci fethanm yok edilerek, hecenin siildn söylenınesi yoluna gidilmez: Cemel denir; cem/ denmez. Çünküfetha en hafif harekedir. B k. Sibeveyh, el-Kitiib, Bulak, 1316/1898, II, 258.

35) Bk. Ebtl'l-Feth 'Osman b. Cinnf, el-Hasiiis, nşr. Muhammed 'Ali en-Necciir, Diiru'l-Huda, Beyrut, ts., II, 157. Lafız kuvvetlendikçe anlam da kuvvetlenir ilkesi Arapça'da temel bir ilke olarak kabul edilmektedir. Yukarıdakine benzer bir örnek sin ile sahil ve sad ile sahil kelimeleri dir. Harflerin şid­det ve zaafına göre, ilki katır, ikincisi at sesini ifade etmektedir. Muhammed es-Seyyid· • Ali Bel asi, "et-Tenasuk beyne'l-Lafzi ve'l-Ma'na fi'l-'Arabiyye", el-Lisiinu'l-'Arabt, sy. 38, Magrib, 1994, s. 83.

Page 7: D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 109 (1, 2 ...isamveri.org/pdfdrg/D01777/2005_22/2005_22_YUKSELA_GUNDUZO… · D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 111 (1, 2)

D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 112 (1, 2)

ARAP FİLOLO]İSİNDEKİ İŞ'I'İKAK-1 EKBER-SÜNAİYYE KURAMLARI VE MÜSBLLESAT OLGUSUNA COURTENAY'IN FONEM KURAMI ÇERÇEVESiNDE YENİ BİR YAKLAŞlM DENEMESİ- 217

başlayarak harflerin kelimedeki sıralamasında da bir puanlamaya gidilmiştir36. Bunun yanı sıra harflerin bir araya geliş durumları37 ve kelimede kaçıncı hecede yer almalan gerektiği gibi konular38; aynca, harflerin benzeşme olasılıklan ele alınmıştır39.

Sesbilim alanında Arap dilcilerinin önemli bir uğraş alanı da konsonaotlara ait fo­nemlerin çeşit seslerini (alofonlannı) tespit etmek olmuştur. Sibeveyh'in alofonlarla il­gili tespiti bu konuda öncü olması kadar, gelişmiş bir modeli de gözler önüne sermekte-dir. Sibeveyh konuyla ilgili şu bilgileri vermektedir: ·

Arapça'da 29 harf (fonem demek istiyor) vardır. Bunlann sayısı furı1Ianyla (alofori demek istiyor) beraber otuz beşe çıkar. Bunlara Kur'an kıraatlerinde ve şi­ir! erde çok rastlanır ve güzel sayılır. Sayıyı kırk iki harfe (alofon demek istiyor) kadar çıkarmak mümkündür. Ancak otuz beşten sonraki harfleri (alofonlan) Arap­ça'yı kusursuz konuşanlar kullanmazlar. Bu harfler (alofonlar) Kur'an kıraatinde ve şiirlerde de güzel bulunmaz40. .

Alofonl'arla ilgili değerlendirmeler ve hükmü'r-ra, hükmü'l-[{im, imaletu'l-elif gibi başlıklar altında ele alınan ra, lam, nun gibi çeşitli harflerin alafonları ve yansıziaşma durumlarıyla ilgili özellikleı:41; elif, vav ve ya seslerinin durakta birbirlerine dönüşüm­leri42; işmam, icr{iu's-sakin, revmu'l-hareke ve ted'ifgibi bir takım ses olayları43 ve hat­ta lehçe düzeyinde kalmakla beraber, ince kaf harfinin şin harfine dönüşümü44; ya har­finin cim harfine dönüşümü45; sin harfinin noktalı M, gayn, kalın kaf harfleriyle aynı ke­limede bulunmasına bağlı olarak, sad harfine dönüşümü46 gibi ses olayları47 dikkate alındığında Arapça'da, ortaya fonolajik bakımdan zengin bir malzeme çıkmaktadır.

3<') Sihc"eyh. a g.c. TT. 3S(1 37) Örneğin Sibeveyh, "sakin mim'in ba'dan önce gelemeyeceğini ifade etmektedir. Bk. A.m.l.f., a.g.e.,

II, 416. 38) Örneğin zrud vav asla bir.kelimenin ilk hecesinde bulunamaz. Bu tespit için bk. Sibeveyh, a.g.e.,

II, 347. 39) Sibeveyh, a.g.e., II, 412-433. 40) Sibeveyh, a.g.e., Il, 404. 41) Sibeveyh, a.g.e., II, 265-268; 414-417. 42) Sibeveyh, a.g.e., U, 285-288. 43) Sibeveyh, a.g.e., Il, 282. 44) Müennes kefzamirinde inneki z/ihibetün yerine inneşi z/ihibetün denebilir. Bk. Sibeveyh, a.g.e., Il,

295. 45) !YI foneminin /c/ fonemine dönüşümü Benil Sa'd kabilesine özgü olup bu kabilenin konuşma özel-

liğinde de sadece durakta söz konusu olur: Aliyy >'Atice. Bk. Sibeveyh, a.g.e., Il, 288. . 46) Bazı lehçelerde sin'in kM harfi ile bulunduğunda sad sesine dönüşümü söz konusudur: sin ve kalın

kM ile suktu demek yerine sad ve kalınkafile suktu demek gibi. Bu örnekte sin ve sad her ikisi de ls/ foneminin alofonu durumundadırlar. Çünkü kelimede anlamı değişimi olmamaktadır. Fakat Standart Arapça' da sin ve sad sahip olduklan sı fatlar gereği, çoğu defa alofon değil, bir fon em ko­numundadırlar: sin ile sade 'soylu oldu' fiili ile sad ile slide 1avladı' fiili arasında sin ve sad harfle­ri anlamı belirler. Bk. Sibeveyh, a.g.e., Il, 427-428.

47) Başta Sibeveyh olmak üzere geleneksel dilbilgisi kitaplannda lehçeleri e ilgili bilgiler günümüz leh­çeleri açısından da önem taşımaktadır. ihranca ve Ararnca'ya dayanan Barth yasasına göre; günü­müz lehçelerindeki ti:!laffuz şekilleri, tamainen ya da kısmen eski Arap lehçelerinde faaldi. Bk. Ar­yeh Levin, "Sibawayhi 's Attitude to the Spoken Language", Jaruselam Studies in Arabic and Islam, c.IV/1, sy. 17, Hebrew, 1994, s. 229. Aynca Barthyasası için bk. J. Barth, "Zur vergleichenden Se­mitischeq Grammatik", ZDMG, 48 (1984), s. 4-6.

ı

/.

Page 8: D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 109 (1, 2 ...isamveri.org/pdfdrg/D01777/2005_22/2005_22_YUKSELA_GUNDUZO… · D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 111 (1, 2)

D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 113 (1, 1)

218 Yrd. Doç. Dr:: ~et _'(ÜKSEL _____ E'KEV AKADEMİ DERCİSİ 1 Dr. Soner GUNDUZOZ

Harflerin sıfatlan konusunda değerlendirme şekilleri dilciden dilciye kısmen değişi,k­lik arz etmekle birlikte, Arap dilcilerinin daha Halil b. Ahmed'ten başlayarak kısmen modern fonetik biliminin verileriyle uyuşan değerlendirmelerde bulunduklan görülmek­tedir. Arap dil geleneğinde günümüz sesbilimindeki gibi, harflerin sıfatlan, karşıt biçim­de ele alınmıştır. Örneğin, -her ne kadar Halil'in Kitabu'l-Ayn'ında bahsi geçmese de48-Sibeveyh'in kitabında ele alınan mechfir 'tonlu' ve mehmı1s 'tonsuz' karşıtlığı49 fonolo­jinin önemli bir dayanağı olan binarity 'karşıtlık' olgusunun Arap dil geleneğinde uygu­landığının ipuçlannı vermektedir.

Ayrıca belli sıfatlardaki harflerin birtakım kalıplarda bulunamayacağı ya da mutlaka bulunması gerektiği şeklindeki değerlendirmeler de kelimeleri oluşturan fonemlerin di­zilişleri ilgili geleneksel çalışmalar arasında yer almaktadır. Örneğin, hurtif-ı zulkiyye 'dilucu harfleri'nden yoksun bir dörtlü ya da beşli kelimenin uydurma ve yeni bir keli­me olabileceği SO veya bu tür kelimelerin Arapça' da birkaç kelimeyi aşmayacak kadar az sayıda olduğu51 şeklindeki Halll'e ait yorum bu türden bir değerlendirmedir.Za vedat harfleri arasındaki farklan ve yansıziaşma durumlannı konu edinmiş kitaplar da fonoto­jik bir önem taşımaktadır52. Gelenekteki fonotojik çalışmalar bunlarla da sınırlı değildir. Özellikle İbn Cinnl ile yeniden yapılanan sesbilim farklı birtakım kuramlarla ses konu- . Iannda yeni ufuklar açmıştır.

IV- Geleneksel İştikô.k-ı Ekber Kuramı ve B n Kuramın İzdüşümündeki Çağdaş Sünô.iyye Kuramı:

A-Arap Dilindeki Kurarnlarm Tarihsel Arka Planı:

Uluslararası silalabik 'heceli' yapı modeline göre konson~t (consonant) ve vokaller (vocal) CV harfleriyle sembolize edilmektedirler53. Buna göre; Arapça'da en temel bi-

48) Hiizim Suleyman el-Hulli, "el-Halil Raidu 'İlmi's-Savt", Mece/letu Mec-ma'i'l-Lugati'l-'Arabiyye, Müc. 68, sy. 2, Dimeşk, 1413/1993, s. 217.

49) Bk. Sibeveyh, a.g.e., II, 405. Sibeveyh'te mechfir ve mehmils karşıtlığı her fonemin bir diğeriyle karşıtlığı şeklinde olmaktan uzaktır. O, mechfir harfleri on dokuz olarak verirken, mehmils harfleri on olarak sayar. A.yer. Batılı araştırmacılar Sibeveyh'in bu iki terim ile neyi ifade ettiği konusunda farklı görüş! ere sahiptirler. Bir kısmı 'mechilr'un sonsrity, 'mehmils 'un plosive; diğer bir kısmı ise 'mechfir'un voiced, 'mehmiis'un voiceless anlamında olduğunu söylemektedir. Bk. Aylan, a.g.m., s. 358-359.

50) Halil b. Ahmed, Kitiibu '/- 'Ayn, nşr. Abdulliih ed-Derviş, Bağdat, 138611967, ı, 52.

51) Halil, a.g.e., ı, 53. 'asced 'altın' bu şekilde bir kelimedir. Bk. a.yer.

52) Bu kitaplardan biri, İbn Miilik'in el-hiziid'ıdır. İbn Miilik örneğin za ile 'azm vedat ile 'adm keli­melerinin her ikisinin de yaba anlamında olduğunu söyleyerek, iki harlin yansıziaşmasına güzel bir örnek vermektedir. Bk. Cemiiluddin b. MaJik, et-l'tiı;iidfi'l-Fark beyne'z-Ziii ved-Dfid, nşr. Hüse­yin Tural-TaM Muhsin, Matba'atu'n-Nu'man, Necef, 139111972, s. 91. za vedat harfi ile ilgili eserler için bk. İbn Miilik, a.g.e., (niişirin takdim yazısı), s. 7-12. Diğer pek çok sesin ibdiili için bk. Bulut, a.g.e., s. 49-71. ·

53) Lutz Edzard, "Sibawayhi's Observations onAssimilatory Processes and Syllabification in the Light of Optimality Theory", 20 th. Conference of the Union Europeenne des Arahisan/s et /slamisabts, Budapeşıe, September 14-2000, s. 52.

Page 9: D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 109 (1, 2 ...isamveri.org/pdfdrg/D01777/2005_22/2005_22_YUKSELA_GUNDUZO… · D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 111 (1, 2)

D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 113 (1, 2)

ıl

ARAP FİLOLO]İSİNDEKİ İŞTİKAK-I EKBER-SÜNAİYYE KURAMLARI VE MÜSBLLESAT OLGUSUNA COURTENAY'IN FONEM KURAMI ÇERÇEVESİNDE YENİ BİR YAKLAŞIM DENEMESİ- 219

rim olan üçlü köklerin silalabik yapısı CVCVCV'dir54. Ne var ki, dil geleneğinde vokal­ler (harekeler) kelimenin kökünde, konsonantlar kadar asil bir unsur olarak görülmemiş­tir. Vav, ya ve elif harfleri de damme, kesre ve fetha adındaki harekelerin bir uzantısı (matl) olarak görülmüş55 ve mu'tel 'sağlıksız' sayılmışlardır. Arap gramerinde illet har­fi adıyla anılan söz konusu harflerin, zayıflığına daima vurgu yapılmıştır. Geçekten de bu harfler ictimd-i sdkineyn ve şiirlerdeki revf 'uyak' uyumu gibi ses olaylannda düşü­rülen, ila/ adındaki ses yasalanna göre bir başka illet harfine rahatça dönüşebilen zayıf harflerdir. Halil hemzeyi de fonetik açısından vokal olarak görmüş, morfolojik açıdan ise konsonant olarak değerlendirmiştir56. Konsonantlar ise sıhdh 'sağlıklı harfler' olarak de­ğerlendirilmiştir57.

Arap filolojisinde İştikdk-ı ekber kuramında, bu bakış açısının etkisiyle konsonantlar esas alınmıştır. Kuram, bir kelimenin harflerinden (konsonantlanndan) birinin değiştiri­lerek, yeni bir kelimenin elde edilmesidir. Yeni kelime değişime uğramamış harfler açı­sından kaynak kelime ile tam bir ortaklık, değişmiş harfleri açısından ise mahreç ve/ya da sı fat ortaklığı içindedir. İki kelime ortak bir anlam paydasında da birleşirler. Buna ib­ddl de denmektedir58. Kuramı ilk seslendiren İbn Cinni olmuştur. Daha sonra Sekkiiki (ö.626/1229) kur;unı literatüre iştikdk-ı ekber adı ile sokmuştur59.

Kebir ve ekber iştikiikın bu gün de yandaşlan ve karşıtlan vardır. İbrahim Enis gibi dilciler, İbn Cinni'nin kuramını eleştirmişlerdif60. Kaldı ki, İbn Cinni de bu kuramın bü­tün dile tatbikinin zor olduğunu söylemiştir61. İştikak:-ı ekbere gelenekte Halil, Sibe­veyh, EbU 'All el-Fiirisi (ö.377/987) dikkat çekmiş, fakat onlar sadece kelimelerdeki ses anlam ilişkisi üzerinde durmuşlar ve bu olgu İbn Cinnl'ye kadar bir iştikak çeşidi olarak anılmamıştıı:62.

İbn Cinni'nin kuramından esinlenen çağdaş Arap dilcileri sündiyye 'biliteralism' adında bir kurarn daha geliştirmişlerdir. Sünaiyye kuramını İbn Cinni'den önceki dilci­lerin görüşlerine kadar götürmek olasıdır. Örneğin Halll b. Ahmed'in Kitdbu'l, 'Ayn'ı bu konuda ilginç ipuçlan vermektedir. Halil Arapça'daki harflerin birbiriyle oluşturduğu kombinezon sistemi doğrultusunda 12 milyon potansiyel kelime belirlemiştir. Doğal ola-

54) Arapça'nın en temel özelliklerinden biri silalabik (heceli-makta'i) bir dil oluşudur. Her hece bir konsonant ve bundan sonra gelen kısa ya da uzun bir vakaiden oluşur: de, da, dez gibi. Üçlü kökte asıl olan üç kısa heceden oluşmasıdır. Arapça'da kök üç kısa heceden oluşur: cvcvcv. Mezidler de bu temel esas üzerinde oluşturulur. Muhammed el-Antaki, Diriisalun Fi Fıkhi'l-Luga, Daru'ş-Şar­ki'l-'Arabi, Beyrut, ts., s. 55.

55) Sibeveyh, a.g.e., Il, 315. 56) el-Hulli, a.g.m., s. 213. 57) el-Hısyeni, a.g.m., s. 51.

58) Sa'id el-Afgaru, Fi Usuli'n-Nahv, Dimeşk, 1376/1957, s. 123; Mes'ud Bubu, Fi Fıkhi'l-Lugati'l­'Arabiyye, Dimeşk, 1994-1995, s. 114; Hulusi Kılıç, DlA, İstanbul, 2001, XXIII, 440.

59) Mehdi el-Mahzurni, el-Hall/ b. Ahmed el-Feriihidi A 'miiluhu ve Menhe-cuhu, Daru'r-Riiidi'l-' Ara­bi, Beyrut, ts., s. 94; Muhammed 'Abdu'l-Maksud, el-Esmii'u'l- 'Arabiyye fl't-Tasrif, Kahire, 1410/1989, I, 149.

60) BubU, a.g.e., s. 110-111. 61) İbn Cinni, a.g.e., Il, 134.

62) Muhammed el-Antaki, el-Vecizfl Fıkhi'l-Luga, Daru'ş-Şark, Kahire, ts., s. ı'

/.

435.

Page 10: D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 109 (1, 2 ...isamveri.org/pdfdrg/D01777/2005_22/2005_22_YUKSELA_GUNDUZO… · D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 111 (1, 2)

D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 114 (1, 1)

220 Yrd. Doç. Dr:. ~et _yül<SEL _____ E'KEVAKADEMİ DERCİSİ 1 Dr. Soner GUNDUZOZ

rak bu kombinezondan ortaya çıkmış olan on iki milyon kelimenin hepsi de kullanımd~ değildir. Bunlardan sadece seksen bini tedavüldediı-63. Halil'in yaptığı çalışma, ondan asırlar sonra Rafaci'nin Arapça'daki harflerin bir arada bulunma olasılıklarının harita­sını çıkarmasında belki de yararlı bir proje olmuştuı:64. Zira Halil kulla~ım dışı olan bir yığın kelime tespit etmiştir. Geleneksel olarak bu tür kelimelere mühmel adı verilmek­tedir. Halil'den sonra öğrencisi Sibeveyh de el-Kitlib'ta mühmel olan birtakım kalıplar kaydetıniştir65. Mühmel olgusu ilk bakışta dil malzemesinin gerçekliğine aykın bir un­sur gibi görüiJSe de bunun, Arapça'nın fonolajik analizinde tetikleyici olduğu düşünüle­bilir. Halil'in bu yaklaşımının dışında sünaiyye kuramma referans olabilecek bir diğer parametresi, kuşkusuz onun medde ve şedde gibi mudaaf fiilieri ikili kabul etmesidir. Fa­kat daha sonraki dönemlerdeki gramer çalışmalannın temel karakteristiği hilline gelen mizan-ı sarfi olgusu; yani kelimelerin ölçümü, mudaaf fiilierin ikili değil, üçlü olduğu düşüncesini yerleştirmiştir. Fakat bu sefer de bir takım dilbilimciler ruhiii 'dörtlü' ve hu­masi 'beşli' kelimeleri de sırasıyla bir ve iki harfın ziyade edildiği sülasi 'üçlü'ler olarak görmeye başlarnışlardı.r66.

Kuramın temellerini biraz da Batı'da aramak gerekir. Kelimelere ikili köken arama işine ilham veren öncelikle Darvin'in doğal seleksiyon görüşü olmuştur67. Bu düşüncey­le F. Bopp dilin ilk başta tek heceli kelimelerden oluştuğu ve giderek ikili ve üçlü hale geldiği düşüncesini benimsemiştiı:-68.

Arap dil geleneğinde İbn Fiiris (ö. 39511004), İbn Cinni ve Halil b. Ahmed'e kadar uzanan ikili köke ilişkin referanslara ve Batı'daki dil kurarnlarındaki gelişmelere bağlı i j ularak, un Jukuzuıı(;u) üL.yıl .ik y.inn.iıı(;i) üzyılın ara kesitinde Alımed eş-Şidyik, Sir-ru 'l,Leylil; Corci Zeydan el-Felsefetu' 1-Lugaviyye adlı kitaplanyla Arap dilbiliminde sü-naiyye kurarnının kapısını aralarnışlardır. Daha sonra Kudüs'teki Fransız Enstitüsü'nde

63) ihrarum Enis, "Vahyu'l-Asvat fi'l-Luga", Mecel/etu Mecma'i'l-Lugati'l-'Arabiyye, sy. 17, Kahire, 1964, s.l28. Örneğin Amerikan ispanyolca'sının 21 ayırt edici birimle yüz bin anlamlı birim oluş­turabildiği söylenmektedir. Roland Barthes, Göstergebilimsel Serüven, çev. Mehmet Rifat-Sema Rifat, Yapı Kredi Cogito, Istanbul, 1993, s. 41.

64) Bkz. Şihabuddin el-Hafil.cl, Şifau'l-Ga/fl, nşr. Muhammed 'Abdulmun'im el-Hafil.ci, Kahire, 137111951, s. 6-7. Bir arada bulunması Arapça açısından mümkün olmayacak harfler, Arapça'ya girmiş yabancı kelimelerin tespitinde bir kriter olarak kuUanılnuştır. Bu konuda bk. Mehmet Yavuz, "Yabancı Kelimenin Arapça'da KuUanılışı veya Tanınmasındaki Ölçüler", Nüsha-Şarkiyat Araştır­maları Dergisi, sy. 2, Ankara, Yaz-2001. s. 71-79.

65) Sibeveyh, sülasifu'i/un kalıbını mührnel bir kalıp olarak anmaktadır. Bk. Sibeveyh, a.g.e., Il, 315. Tespitimize göre Sibeveyh'in, ei-Kitab'ta mühmel olarak an dığı kalıplann sayısı toplam seksendir: Sülasl isim-sıfat kalıbı: 1; fiili olmayan zaid isimler: 8; elifı zaid olan kalıplar 20; ya harfi zaid olan­lar: 20; nOn harfi zaid olanlar ı; zait ta sesliler: 2; zaid mlrn sesliler 1; zaid vav sesliler: 5; mudiiaf harfiii er: ll; dörtlü mücerred isim ve sıfat kalıplan: 3; kökü dörtlü olan mudaafkalıplar: 2; dördün­cü hecesi mudiiaf olan kalıplar: 2; beşli ziyadeli isim ve sıfat kalıplan: 4.

66) İbrarum Enis, "Tatavvuru'l-Bunye·fi'l-Kelimati'l-' Arabiyye", Mecel/etu Mecma 'i'l-Lugati'l- 'Ara-biyye, sy. ll, Kalıire, 1959, s. 165. ·

67) Bk. Enis, a.g.m., s. 166; Atakan Altınörs, Dil Felsefesine Giriş (Charles Darwin, İnsanın Türeyişi, çev. Ö. Ünalan, 1980'den alıntılannuş metin), İnkılap, İstanbııl, 2003, s. 31. .

68) Enis, a.g.m., s.l66; Hii.ın.id Abdıılkiidir, "Suniiiyyetu'l-Usill li'l-Lugaviyye" Mecel/etu Mecma'i'l­Lugati'l- 'Arabiyye, sy. ll, Kahire, 1959, s. 123.

i

Page 11: D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 109 (1, 2 ...isamveri.org/pdfdrg/D01777/2005_22/2005_22_YUKSELA_GUNDUZO… · D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 111 (1, 2)

D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 114 (1, 2)

ARAP FİLOLO]İSİNDEKİ İŞTİJ(}J(-I EKBER-SÜNAİYYE KURAMLARI VE MÜSBLLESAT OLGUSUNA COURTENAY'IN FONEM KURAMI ÇERÇEVESİNDE YENİ BİR YAKLAŞlM DENEMESİ- 221

profesörlük görevinde bulunmuş olan el-Eb Mennercl ed-Dornini.ki bu kurarnı savunan küçük çaptak.i el-Mu' cemiyyetu 'l- 'Arabiyye 'alô. Dav'i 's,Suntiiyye ve' l-Elsuniyyeti 's-Sti­miyye adlı kitabını yayırnlamıştır69.

B-Süniliyye Kuramının Temel Yapısı: Süniiiyye kuramı, Arapça'daki bütün kelimelerin ikili bir köke dayandığı ve ikili

köklerin çoğunun ses yansımalarından kaynaklandığı şeklindeki temel düşüneeye da­yanmaktadır70. Aynı ikili köke dayanan kelimeler ikili köklerini oluşturan harfleri bakı­mından özdeş ve anlam bakımından da bir ortak paydada yer alınaktadır. Ömeğin,jele­ce, kalın ha ilefeleha,fele'a, kalın kafilejeleka vejelle fiilierinin hepsinde ortak olan fe ve le harfleridir ve bu iki harf bu fiilierin türedikleri köktür. Söz konusu fiiller ortak bir anlam paydasında; yarılmak anlamında da birleşmektedirler. Aralarında sadece aynn­tı farkı vardır71.

zaid olan harf çoğu defa soiı harftir. Bazen orta harf; ya da ilk harf de ziiid olabil­mektedir72. Zaid harf, genellikle ra, mfm, nun ve lamdan biridir73. Bu harfın ziyadeliği rastlantısaldır ve harfi sese ekleyen ilk kişi bununla mübalağa amaçlamış ya da fiilin an­lamını çeşitlendirrnek istemiş olmalıdır. İkili köke eklenmiş harf söz konusu dört harften biri değilse, o takdirde bu zaid, bir ikili kök ile terkip oluşmnnuş olan diğer bir ikili kö­kün kalıntısıdır. Örneğin kalın ktif ve kalın tti ile katafe fiili, kalın ktif ve kalın tti ile kat­ta ve leffe fiilierinin oluşturduğu bir terkiptir74. Arapça'daki 28 harfin birbirleriyle ikili kökler oluşturacak şekilde birleşimi matematiksel olarak 784 şekil ortaya çıkarmaktadır. Bu sayıya -on iki gibi sınırlı bir sayıda da olsa- b-b, s-s gibi bir harfi n kendi sesiyle oluş­turduğu ikili kökler de dahildir. Arapça'da bütün harfler birbirleriyle diziliş oluşturama­maktadır. Günümüzde bilgisayar ortamında ez-Zeb!dl (ö. 1205/1790)'nin Tticu'l'Arus'u üzerinde gerçekleştirilen bir istatistiksel çalışma Arapça'da 72 diziliş oluşturamama şek­linin olduğunu göstenniştir75.

Sünaiyye kurarnı temel dört ilkeye dayanmaktadır:

I-Kelime kökleri insanların, hayvanların ve tabiat varlıklarının seslerini taklide da­yanmaktadır76. 2-Dildeki kelimeler iki harften oluşan kapalı tek heceli sesiere dayan­maktadır. 3-İkili kökün harfleri ya şedfd 'patlayıcı' (nun, mim, kalın kaf, sad, kalın ta ve hernze) ya rihv 'yumuşak sesli' (ya, zay, vav, dal, clın, ba) ya da mutavassıt beyne'ş-şid-

69) el-Antaki, el-Vedz, s.436.; el-Antald, Dirnsatun, s. 343. 70) el-Antald, el-Vedz, s. 436. 71) el-Antald, Dirasatun, s. 343-344. 72) Bulut, a.g.e., s.101, Arapça'daki bu ilk siga meselesi ve sünru 'ikili' köklerin üçlenmesi örnekleri

için bk: Bulut, a.g.e., s. 102-108. 73) el-Antald, Diras/itun, s. 345. 74) Antlli, Dir/isatun, s. 346. 75) 'Abdussabur Şilhln, a.g.e., s. 117. 76) "Arapça'da yansımalı sözcükler sadece sesleri ifade için değil ritınik hareketleri, süreklilik göste­

ren hareketleri aynca ışığın hareketlerini ifade için kullanılmaktadır. Binaenaleyh ikitemeli fiiller büyük ölçüde yansımalı fiili er olarak nitelendirilebilirler." Bk. S. Prochıizka, "Kökü Dört Harekeli ve İkile{l1li Fiilierin Anlamsal Fonksiyonuna Dair Bazı Görüşler (Fa'fa'a Vezni), çev. Nurettin Ce­viz, Tönı/!r Dil Dergisi, sy. 53, Ankara, Mart-1997, s. 18.

' ~ .

Page 12: D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 109 (1, 2 ...isamveri.org/pdfdrg/D01777/2005_22/2005_22_YUKSELA_GUNDUZO… · D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 111 (1, 2)

D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 115 (1, 1)

222 Yrd. Doç. Dr. Ahmet YÜKSEL-----EKEVAKADEMİ DERGiSi 1 Dr. Soner GÜNDOZÖZ

de ve'r-rehô.ve 'patlayıcı ses-yumuşak ses arası' (ta, şin, ra, fa, 'ayn, sin, lam, kiif, kalın ha, ha)'dır. Bu harf gruplan aynı zamanda Semitik dillerde ve Arapça'da harflerin oluş­turcluklan dizilişin ipuçlannı vermektedir. Zira Arapça' da bu üç gruptaki harflerin yan yana dizilerek bir kelime oluşturması her zaman mümkün olmamaktadır. Örneğin Arap­ça'da kiif ve sad ile kessa ve clın ve sad ile cessa gibi fiiller yoktur. Zira bu harfler bir­birleriyle uyumsuzdur. 4-İkili kökün teslls 'üçlenme'si çoğunlukla ikinci bartin 'tekrar­lanma'sı (ted'lt) veya bu ikili kökte olmayan bir bartin eklenmesi yoluyla olmaktadır. Eklenen harf ise bir illet harfi, zelaka 'dilucu' harfi, halk harfi 'gırtlak konsonantı' veya saf'ır harfi 'üflemeli konsonant'tır77.

Çağdaş araştırmacılardan Hiimid 'Abdulkadir, Kesrnek anlamındaki bir dizi fiil üze­rinden kuramın açıklamasını yapar. O, öncelikle bir kaynak hecenin olduğunu varsay­maktadır. Bu kaynak hece ona göre katta hecesidir. Giderek, bu heceden dal ile kad, sad ile kas, dat ile kad, gibi heceler doğmuştur. Bu türeyiş, iştikak zincirinin ilk halkasıdır ve buna iştikô.k-ı evvel denir. İkinci aşamada zincir, söz konusu ikili hecelere üçüncü bir se­sin eklenmesiyle genişlemiştir. Bu ise iştikô.k-ı ekber olarak anılmaktadır. Üçüncü aşa­mada; yani iştikak-ı kebir aşamasında belki her fiil için söz konusu olmayacak bir türe­yişle harfler yer değiştirerek yeni fiiller elde edilmektedir. Örnekte verilen kata 'a fiilinin metatezi taka'a fiilidir. Gerçekte böyle bir fiil olmasa da, pek çok fiil bu yolla yeni fiil­ler doğurabilmiştir. (örneğin cezebe fiili ve cebeze fiili dilde karşılığı olan bir örnektir] Dördüncü aşama; yani iştikô.k-ı sagir aşamasında eklerle ve ses tekranyla yeni fiiller doğmuştur ve doğmaktadır. Beşinci aşamada; yani iştikô.k-ı asgar aşamasında ise fiiller­den aynı anlam çerçevesinde isimler türemiş ve türemektedir. Sünciiyye kuraını çerçeve­sinde Arapça'da hemen hemen her fiilin böyle bir iştikak zinciri oluşturduğu öngörüle­bilir78.

Sünaiyye kurarnını Arapça'nın gelişimini açıklamada başanlı bir kurarn olarak gör­sek de, bu kurarnın, dillerin kökenine ilişkin kuraroların tartışılmasındaki işlevsel boyu­tu ve bütüıı dillerin tek bir dilden ve hatta Arapça'dan doğmuş olduğu görüşüne ilişkin tartışmalar burada ele alınmayacaktır79.

C-Sünaiyye Kuramının Açmazları:

Arapça ve diğer Semitik dillerdeki bütün kelimelerin, gerçekte ikili (süniii) bir köke dayandıklan yolundaki sünaiyye kuramı 'tamamen birbirinden farklı üç anlamı olan bir üçlü (sülasi) kelimenin nasıl aynı ikili köke dayanabildi ği' gibi, özünde bir takım açmaz­lan da banndırrnaktadır. Buna nehr kelimesi örnek verilebilir. Habeşçe dışında bütün Se­mitik dillerde var olan bu kelimenin birbiriyle bağdaştınlamayacak üç değişik anlamı vardır: Akmak, yasaklamak, aydınlatmak. Kelimenin, mecaz! yoldan, ikili köke bağlana­mayacak farklı bir anlam kazanmış olabileceği söylenerek problem çözülmeye çalışıl­mıştır. Bunun yanı sıra, anlarnın iyi kavranmaması yüzünden kelimede anlam kaymala-

77) 'Abdulkadir, ag.m., s. 126.

78) 'Abdulkiidir, ag.m., s. 123.

79) B k. Kitab-ı Mukaddes, Çıkış, 2.19-20; 11.1-9. B k. Başkan, a.g.e., s. 37, 44, 45, 47; Altınörs, a.g.e., s. 20-31.

r ı

+ı..;>

1

~tr

Page 13: D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 109 (1, 2 ...isamveri.org/pdfdrg/D01777/2005_22/2005_22_YUKSELA_GUNDUZO… · D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 111 (1, 2)

D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 115 (1, 2)

ARAP FİLOLO]İSİNDEKİ İŞTİKAK-I EKBER-SÜNAİYYE KURAMLARI VE MÜSBLLESAT OLGUSUNA COURTENAY'IN FONEM KURAMJ ÇERÇEVFSİNDE YENİ BİR YAKLAŞIM DENEMESİ- 223

nnın olması, yabancı bir dilden Arapça ve diğer Semitik diller~ geçmiş kelimelerin, bu dillerde yanlış olarak sesçe benzer bir köke bağlanması, bir kelimenin sesinde zaman içerisinde meydana gelen değişimin tamamen farklı bir kelimeyle ses özdeşliği oluştur­ması gibi gerekçeler çözüm olarak ileri sürülmüştürSO.

Problemin çözümünde diğer yol birbiriyle bağdaşmayan anlamlara sahip kelimenin, bütün bu anlamları kadar farklı sayıda köke bağlanrnasıdır. "Buna göre; nehr kelimesi­nin anlamlarından her biri farklı bir ikili kökten gelmektedir. Dolayısıyla, nehr kelimesi etimotojik açıdan üç değişik kaynağın döküldüğü bir havuz konumundadır. Buna göre; nehr kelimesi akmak anlamında nun harfıni önek olarak almıştır. İkili kökü herre'dir Bu­nun kanıtı herhere dörtlü mudaaf fiilin su şırıldadı anlamında kullanılıyor olmasıdır. Ya­saklamak anlamındaki ikinci anlamında nehr kelimesi ra harfini sonek olarak almıştır. Bunu da yine dörtlü mudaaf bir fıil olan nehnehe 'yasakladı' fiili kanıtlamaktadır. Aydın­latmak antıımında ise hii kelimeye orta ek olarak eklenmiştir. Aynı iki sesi taşıyan nare 'aydınlattı', nar 'ateş' ve nur 'ışık' ecvefkelimeleri de bu anlamı desteklemektedir81."

Sünaiyye kuramının bir açmazı da dillerin doğal eğilimi kelimelerin kısaltılması iken, kuramın iki harfın üçtenınesi ilkesine dayanarak, kelimelerin harf sayısındaki artı­şa vurgu yapmasıdır. Pek çok dilde iki üç ve daha fazla heceden oluşan kelimeler daha az sayıdaki heceye dönüşme süreci yaşamaktadır.

V-Müsellesler: Arapça' da önemli olan konsonantlardır. Dilin temeli olan üçlü (sülasl) köklerin/e' ale

harilcriyle gösterilmesi bumL.inJırR':'. Kısa \'Obl obn harekeler ve uzun vokal olan illet harfleri, kökün temel unsurları olarak görülmemektedir. Bu yerleşik eğilime rağmen Arap dilcileri vokallerin kelimelerin anlamı üzerindeki işlevini fark etmiŞlerdir. Hareke (vokal) değişiminin en başta morfolojik bir işlevi vardır. İ'lam ve a'lam kelimelerinin morfolojik konumunu belirleyen, ilk harekedir. Hareketerin bir o kadar önemli bir işle­vi de i'rab1 işlevidir. Kelimenin cümledeki konumunu i'rab harekesi tayin etmektedir83.

"Müsellesler, ister isim, ister fiil olsun kökte, vezinde ve harflerin tertibinde birbirle­rine benzeyen; ancakfiie'l-fiil ve 'ayne'l-fiiller/1. ve 2. kök harfler'inin harekesi farklı olan üç kelimedir. Bu üç kelimenin anlamlarının aynı ya da farklı olması müselles ola­rak anılmalarında etkili değildir84." Müselles konusunda ilk kitabı yazan Kutrub (ö.206/821)85, eserinde anlamları farklı müselles kelimelerden 32 tanesini kaydetmiştir. Süleyman b. İbrahlm el-' Ayid'e göre; müselleslerin Arapça'da var olma nedenleri ve iş-

80) 'Abdussabilr Şahin, a.g.e., s. 109-110. 81) Şahin, a.g.e., s. lll. 82) Kemal Eraslan, Ali Şir Nevô.yi Mizô.nu'l-Evzô.n (Vezinlerin Terazisi), TDK, Ankara, 1993, s. 2. 83) Bişr, a.g.m., s. 39-40. 84) Mustafa Kılıçlı, Arapça'da Müselles Uigatlar ve Müellifleri, AÜFEF, Erzurum, .~998, s.16. Aynca

müselles için bk. Yakup Civelek, "Arap Dilbiliminde Müselles Kavramı", YYU. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Van, 2000, III/3, s. 85-99,

85) Kutrub'un el-Muselles'i için bk. Muharrem Çelebi, Kutrub Hayatı, Eserleri ve Kitô.b al-Azmina, A.Ü.İ.İ.F.,'trzurum, 1981, s. 71-78.

ı

Page 14: D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 109 (1, 2 ...isamveri.org/pdfdrg/D01777/2005_22/2005_22_YUKSELA_GUNDUZO… · D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 111 (1, 2)

D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 116 (1, 1)

22,A Yrd. Doç. Dr:. Ahıı:!et .'(ÜKSEL _____ EKEVAKADEMİ VERGİSİ ~ 1 Dr. Soner GUNDUZOZ

levi şu şekilde sıralanmaktadır: "Müsellesler sayesinde aynı anlamın birden çok kalıpla ifade edilmesi ile bir anlatım genişliği sağlanmaktadır. Müselles, çeşitli nüansların orta­ya konulmasına da yaramaktadır. Çünkü her ziyade!hareke değişimi sonuçta yeni bir an­lamın doğması demektir. Arap kabilelerinin pek çok oluşu müsellesin tabi bir vaz' 'türe­tim' şekli olarak ortaya çıkmasının en başlıca nedenidir86."

Anlamları farklı müselleslere berr 'kara', birr 'iyilik' bürr 'buğday•87 örnek olarak verilebilir. kırtiis, kartiis, kurtas 'kağıt' ise anlamları aynı olan müselles kelimelerdif88. Teslisi her zaman bir"türetme yolu olarak görmek mümkün değildir. Kelimedeki hareke değişirninden yeni bir kelimenin doğması olayı bile çoğu kez dil geleneğinde bir türetim yolu olmaktan çok, 'müştak kelimedemeydana gelen ses değişimleri' kapsamında de-ğerlendirilrniştiı-89. ·

VI-Sonuç: Kuramiarın Karşılaştırılması:

Arap dil geleneğinde bir taraftan, müselles konusunda hareke (vokal) değişiminin ye­ni anlamları belirlemesi düşüncesi, diğer taraftan birtakım fiillerdeki konsonant duru­mundaki harflerin değişmesine bağlı olarak, ortaya birtakım aynntı farklarının çıktığına dair kabul, diğer bir ifadeyle iştikak-ı ekber kuramı,jonem 'anlam belirleyici ses' anla­yışının kanaatimizce primitifbir örneğini oluşturmaktadır. Fonem kuramından farklı ola­rak ise iştikak-ı ekber yoluyla türemiş kelimelerin arasında, ortak bir anlam paydasının olduğu göze çaıpmaktadır.

Müse"lles1H kapsaı11i:ıda kelimeleri birbirinden anlarnca ayıran fonemlerin; yani hare­kelerin her kelime dizisi açısından üç adet olması doğal bir sonuçtur. Arapça'da müsel­les kelimelerdeki anlam farklılaşması dafonem kuramı çerçevesinde değerlendirilmeli­dir. Aynı şekilde Arapça'da hica harfleri 'konsonantlar' bağlamında gerçekleşen anlam farklılaşması, büyük iştikak kuramı ya da bu kuramın çağdaş versiyonu olan sünaiyye kuramı adı altında tarihsel bir türetim yolu olarak kabul görse bile, senkronik bir yön­temle ele aldığımız dilde, bu gün için bunun Arapça'da geçerli bir türetim yolu olduğunu

~- söylemek imkansızdır. Bu türden bir türetim Arapça'nın tarihsel bir dönemine özgü bir türetim şekli olmanın ötesine geçemez.

Fonem kuramında,dildeki ses işlevinin karşıt şekilde olması önemli bir ilkedir. Kelimeler arasındaki anlam farkını da belirleyen bunlardır. Arapça'ya ait kurarnlarda da bu düşünce vardır. Fonem kuramında iki konsanantın aynı yerde bulunmadıkları takdir­de asla karşıtlık içinde olamayacaklarıdır. Bu ilke de iştikak-ı ekber ve sünaiyye kuram­larında bulunmaktadır.

86) Şemsüddin Eba 'Abdillah b. Ebl'I-Feth el-Ba'li, el-Muselles zli'l-Ma'nô.'l-Viihid, nşr. Abdulkerim 'Avfi, Kuveyt, 142112000, s. 29-30. Müst:ilesin çeşitleri için bk. el-Ba'li, a.g.e., s. 33-41; Kılıçlı, a.g.e., s. 17-19.

87) S. Mehdi el-Fertiisi, el-Muselles li'bni's-Sid el-Batalyevsi, Bağdat, ts. s. 357-358. 88) el-Ba'Ji, a.g.e., s. 107.

89) Bk. 'A. Celiiluddin es-Suyilti, el-Muzhir ji 'Ullimi'l-Luga ve Envii'ihii, nşr. M. 'A. Ciidu'l-Mevlii v.d.g., Kahire, ts., I, 348.

-~-·

1

ı 1 '

-., J i