refrakter malzemeler
TRANSCRIPT
T. C.
CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ
MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ
METALURJİ VE MALZEME MÜHENDİSLİĞİ
REFRAKTER MALZEMELER VE MgO-SPİNEL KOMPOZİT
REFRAKTERLERE ZrSiO4 İLAVESİNİN KOROZYON
DAVRANIŞINA ETKİSİ
HAZIRLAYAN
DERS SORUMLUSU
SİVAS,2013
1. GİRİŞ
Refrakter terimi Latince kökenli bir kelime olup “refractorius” den gelmekte ve
stubborn yani inatçı manasına diğer bir değişle yüksek sıcaklıklara dayanıklı manasına
gelmektedir. Refrakterlerin genel tanrımı ise şu şekilde yapılabilir; yüksek sıcaklıklara
dayanabilen, yüksek sıcaklıklarda ve bulunduğu atmosfer ortamında fiziksel ve
kimyasal özelliklerini koruyabilen malzemelerdir. Bu nedenle; yüksek sıcaklıklara
dayanabilen, yüksek sıcaklıklarda özelliklerini kaybetmeden koruyabilen herhangi bir
malzeme su isimle anılabilir. Örneğin; W, Ta, Mo, Nb gibi refrakter metaller. Bunlara
refrakter metaller denmesinin sebebi çok yüksek ergime sıcaklıklarına sahip olmalarıdır.
Bu özellik bu metallerin yüksek sıcaklıklarda kullanılmalarına imkân verir. Bu
metaller, 200 4250C’lar arasında hızla oksitlenerek yapılarını empürite alırlar ve
kırılgan hale gelirler. Dolayısıyla oksitlenmelerini önlemek için bu metallerin dökümü,
kaynağı, toz metalürjisiyle üretilmeleri sırasında özel önlem almak gerekir.
Fakat bir seramik mühendisine refrakter ismi genellikle demir, çelik, metal, cam
ve seramik üretiminde yüksek sıcaklık işleklerdi sırasında kullanılan seramiği hatırlatır.
Ateşe dayanıklı malzemenin (Refrakterin) tarihçesi uygarlık tarihi kadar eskidir. Ateşin
bulunması ile birlikte, ateşe dayanıklı malzemeye gereksinim duyulduğu açıktır o
zamanlar ateş yakılan yerlerin çamur veya balçıkla sıvandığı arkeolojik kazılarda
görülmektedir. Gelişen uygarlık düzeyi ile ateşe dayanıklı malzeme türleri ve şekilleri
de gelişme göstermiş, sanayileşme ile birlikte, bu malzemelerde büyük hakleler
yapılmıştır.
Refrakterlerin ilk olarak kullanımı insanlığın metali üretebilmeyi başardığı
zamanlara dayanır. Özellikle Refrakterlerin ilk kullanımları demiri ergitmek ve
saflaştırmak için fırınları inşa ettikleri zaman dayanır. Metal fırınlar yüksek sıcaklık
elde edebilmek için yatık yakılan yerlerdir. Bu nedenle, bu fırınlar üretilen ergimiş
metali tutabilmek için yüksek ergime sıcaklığına sahip katı malzemelerle
astarlanmalıdırlar. Bazen bu amaçlarının yanında refrakterler ergimiş metalin
saflaştırılması gayesiyle de kullanılmıştırlar. (Refrakterlerin bazı bileşenleri kimyasal
olarak ergimiş metalle reaksiyona girer).
İlk olarak kullanılan refrakter astarları şüphesiz ki oksit flukslar içeren silisli
kayalardır. Bu flukslar silisli kayanın, komşu bölgesinde oluşan yüksek sıcaklık sonucu
sinter8lenmesi ve camlaşması içindir.
Camların ergitilmesi için çok eski devirlerde kullanılan potalar ateş kili,
refrakteriyle astarlanmıştır. Bu sebeptendir kilin kaliteli olarak ulaşabileceği bölgelerde,
tabii ki diğer şartlarında elvermesiyle cam endüstrisi gelişmiştir. İngiltere’de Stourbidge
ve Almanya’da Klingerber bu bölgelerdendir. Bu durum 19. yüzyılın başlarına kadar
devam etmiştir. Geçmişte kireç taşı da metal fırınlarda astar malzeme olarak
kullanılmıştır. Örneğin kıyılarda toplanan deniz kabukları ilkel toplumlarda bu amaçla
kullanılmıştır.
Fırında pişirilerek yapılan ilk refrakter tuğlaların Fenikeliler veya Çinliler
tarafından kuvars(silis) içeren killerden yapıldığı tahmin edilmektedir. Bu refrakterler
düşük kapasitede cam ve metal ergitme fırınlarını ihtiyacını birkaç yüzyıl karşılamıştır.
19.yy’ın başlarında ise ön pişirilmiş kilin, kil içerisine katılmasının tuğlalarla boyutsal
hassasiyet ve pişirilme esnasında düşük küçülmelerden dolayı stabilite kazandırmıştır.
Bu gelişmelerle refrakter teknolojisi kil endüstrisinden ayrılmış ve özel refrakter
tuğlaların çalışılmasına başlanmıştır.
Dünyada Refrakter Malzemelerin Tarihsel Gelişimi Şu Şekildedir:
1820 Demir ve çelik endüstrisi için silika tuğlaların geliştirilmesine başlandı ve
ateş kili tuğlaların gaz retortlarında kullanımına gidildi.
1860 Manyezitin refrakter malzeme olarak kullanımı düşünüldü. Bundan 20 yıl
sonra manyezit tuğla Avusturya’da geliştirildi.
1870 Düşük demirli Boksitten refrakter potalar üretildi.
1880 Krom cevheri tuğlaları fırınlarda kullanılmaya başlandı.
1892 ABD’de SİC başarılı olarak üretildi.
1914 Plastisi ateş kili karışımı geliştirildi.
1928 ABD’de fused cast refrakterlerin üretimine başlandı.
1945 Seramik fiber ve fiber ürünlerinin ilk gelişimi
Türkiye’de Refrakter Malzemenin Tarihsel Gelişimi İse Şöyledir:
Yurdumuzda da şüphesiz ki çok eski zamanlardan beri ateşe dayanıklı malzemeler
bilinmektedir fakat modern anlamda ateşe dayanıklı malzeme olarak sinter-manyezit ilk
olarak 1934 yılında Kırıkkale Çelik Fabrikasında üretilmiştir Sinter – Manyezit, düşey
tip dolomit ocağında toz demir cevheri ile karıştırılmak ve kok ile ısıtılmak suretiyle
elde edilmiştir. Bu üretim 1941 yılına kadar sürdürülmüştür. 1940 yılında Karabük
civarında dolomit yataklarının bulunması nedeniyle sinter-manyezit yerine sinter
dolomit üretimine geçilmiş aynı yıl İstanbul’da Dr. Birtek tarafından kurulan “Alev”
markalı şamot tuğla fabrikası faaliyete başlamıştır bu fabrika savaş boyunca Karabük ve
Kırıkkale fabrikaları ile diğer işletmelerin şamot tuğla ihtiyacının bir kısmını
karşılamıştır. Savaş bittikten sonra ve 1947’de Filyos kurulmaya başladıktan sonra Alev
marka şamot üreten bu fabrika faaliyetini durdurmuş ve yerini daha büyük kuruluşlara
bırakmıştır.
Refrakter endüstrisinin gelişimi diğer endüstrilere benzerdir. Başlangıçta sadece
küçük atölyelerde manüel ve mekanik yöntemlerle çalışmalar yapılıyordu. Daha sonra
otomatik prosesler ve bilimsel araştırmalar yapılmaya başlandı. 1960’ların başlarından
itibaren talebin artmaya başlaması ile kalite artmaya başladı ve maliyet düşürücü
teknikler geliştirildi.
Gelişen sanayileşme ile birlikte, refrakter malzemelerde büyük hamleler
yapılmıştır. Günümüzde ateşe dayanıklı malzeme türleri ve bunlardan beklenen
hizmetler (daha yüksek sıcaklıklara ve bu sıcaklılardaki korozif ve mekanik etkilere, ani
sıcaklık değişimlerine gibi) çok artmış ve ağırlaşmıştır. Bu nerenle; yeni şartları
karşılayacak ateşe dayanıklı malzeme türleri oluşturulmuş ve bugün evlerdeki soba,
şömine ve kaloriferlerden başlayarak, sanayinin hemen her kolunda az veya çok
miktarlarda bir veya birkaç tür ateşe dayanıklı malzeme kullanılması kaçınılmaz bir
zorunluluk halini almıştır.
Günümüzde tüketilen seramik malzemeler içerisinde refrakter malzemeler %
olarak küçümsenmeyecek bir hacme sahiptir. Bununla birlikte, seramik pazarında
parasal olarak da büyük bir hacme sahiptir.
Refrakter malzeme tüketen en önemli endüstri yaklaşık %65’lik bir pay ile demir-
çelik endüstrisidir. Diğer refrakter malzeme tüketen endüstri dalları ise, cam endüstrisi
%8, çimento sanayi %8 ve seramik endüstri %8 şeklinde dağılmaktadır.
Diğer tüketim dalları ise demir-dışı metallerin üretiminde ve petrokimyasalların
üretiminde ve diğerlerdin şeklinde dağılmaktadır. En büyük refrakter tüketici demir-
çelik endüstrisi olması dolayısıyla, demir-çelik pazarında meydana gelen gelişmeler
(tüketimin artması veya düşmesi) ve bu endüstri dalında ki teknolojik gelişmeler
refrakter endüstrisini yakından ilgilendirir. Sürekli döküm, alttan üflemeli ve
karıştırmalı bazik oksijen konvektörleri, pota metalürjisi (karıştırma ve gaz giderme)
gibi teknolojik gelişmeler genelde yüksek mal alma (tapping) sıcaklıklarına, daha uzun
bekleme sürelerine ve ergimiş metalde büyük bir türbülansa neden olmuşlardır. Ortaya
çıkan bu zor koşullar ise geleneksel refrakterlerin kullanım sürelerinin azalmasına yol
açmıştır. Bu ise dayanımı daha yüksek ve daha kaliteli refrakterlerin kullanılmasına
gereksinim doğurmuştur. Daha yüksek kaliteli refrakterlerin geliştirilmesi ve üretilmesi
ise çeliğin tonu başına harcanan spesifik refrakter tuğlanın tüketiminin düşmesine yol
açmıştır.
Piyasada ticari olarak satılan farklı refrakter çeşitleri mevcuttur. Bu refrakterlerin
her biri kompleks kompozisyonlara ve mikro yapılara sahiptirler aşağıdaki tabloda
refrakter malzemelerde yaygın olarak görülen fazlalar diğer bazı özellikleriyle birlikte
verilmiştir.
Tablo 1: Refrakter mikro yapısında bulunan yaygın fazlar ve bazı özellikleri.
Faz Kimyasal
Formül
S
embol
T
m 0C
Önemli özellik
Karbon C - 4
000*
Oksitlenir
Silika SİO2 S 1
723
Polimorfik
Transformasyon
Alümina AI2O3 A 2
050
Magnezya MgO M 2
800
Hidranlanır
Kalsiyum
Oksit
Cao C 2
572
Hidranlanır
Dolomit MgO. CaO M
C
Forsterit 2MgO.SİO2 M
2S
1
890
Spinel MgO.AI2O3 M
A
2
135
Mullit 3A
I2O3.2SİO2
A
3S2
1
810
Enstatik MgO.SİO2 M
S
1
557
Dikalsiyum
silikat
2CaO.SiO2 C
2S
2
130
Polimorfik
transformasyon
Kromit Cr2O3 K 2
275
Uçucudur
Zirkonyum
oksit
ZrO2 Z 2
690
Polimorfik
transformasyon
Silisyum
karbür
SiC - 2
500*
Oksitlenir
Silisyum
nitrür
Si3N4 - 1
878*
Oksitlenir
Sadece ayrışma olduğunu gösterir ergime olmaz.
Refrakter nadiren saf ve tek fazlı malzemeler olarak bulunurlar. Refrakterler,
Tablo 1’de verilen fazların birkaçını içeren bir mikroyapıya sahip olabilirler.
Refrakterler şekilli olarak üretilip satılabildiği gibi (örneğin tuğlalar) şekilsiz
olarak da üretilip satılabilirler (monolitik refrakterler), şekilsiz refrakterler malzemeler
(dökülebilir, kalıplanabilir, sıvanabilir, püskürtülebilir) kullanıldıkları yerde
şekillendirilebilir ve genellikle fırın astar tamiratlarında kullanılırlar. Günümüzde
kullanılan refrakterlerin çoğu hala kil esaslı alümina silikat (silisli ateş kili, ateş tuğlası
ve alüminalı ateş kili) ve alümina (andalusit, mullit ve boksit esaslı) tuğlalardır.
Alümina silikat tuğlalar günümüzde üretilen ağırlıkça %50’sine karşılık gelirler.
Ateş kili, bal kili gibi kristal boyutları çok ince ve oldukça küçük boyutta
empüriteler içerirler. Ateş kilinin oluşumu kömür madeni ile birlikte olduğundan kömür
ateş kilindeki alkalileri alarak bu kile refrakterlik özelliği sağlar.
Daha öncede tanımlandığı gibi refrakter malzeme yüksek sıcaklığa direnç
gösterebilen ve bu sıcaklıkta ergimeden ve deforme olmadan kalabilen malzemelerdir.
Yüksek sıcaklık terimi göreceli bir kavramdır. Bir malzeme 16000C tamamen
ergimesine karşın, 1200oC’da ergimeden ve deforme olmadan kalabilir. 1600oC’un
üzerinde ergiyen bir malzeme şüphesiz refrakterlik özelliğine sahiptir. Fakat aynı şey
1400 veya 1500oC’un üçeri için geçerli değildir. Bu nedenle refrakter malzemelerin
yumuşama sıcaklıkları için çeşitli tanımlamalar yapılmıştır. Genelde refrakterlerin
pinometre konisinin yumuşama sıcaklığı minimum 1500oC olmalıdır. Refrakter
malzemelerin kullanım sıcaklıkları 1000-1800oC arasında değişir, 2000oC üzerinde de
kullanılan refrakterler vardır.[1]
2.REFRAKTER MALZEMELERİN TANIMI VE SINIFLANDIRILMASI
2.1. Refrakter Malzeme Tanımı
Kelime olarak inatçı manasına gelen refrakterin teknolojik tanımı yüksek sıcaklıklara ve
bu sıcaklıklarda gaz, sıvı ve katı maddelerin fiziksel ve kimyasal etkilerine karşı
koyabilen malzeme olarak yapılabilir. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere kömür
sobalarından çeşitli ağır sanayi fırınlarına kadar tüm ısıl işlem fırınlarında refrakter
malzeme kullanılmaktadır.
Refrakter malzemeler esas alınan pek çok kritere göre sınıflandırılabilir.
Geleneksel olarak; yüksek sıcaklıkta çalışan fırın ve benzeri ünitelerin yapımında veya
içinin kaplanmasında kullanılan, sıcaklık altında fiziksel ve kimyasal nitelikte çeşitli
aşındırıcı etkilere karşı ergimeden ve fiziksel-kimyasal özelliklerini koruyarak
dayanabilen malzemelere refrakter malzemeler denilmektedir.
Ancak yukarıda tanımlanan özelliklere sahip metal ve alaşımlar refrakter malzeme
tanımının dışında kalmaktadırlar. Refrakter malzemelerde bünye; saç kaplı tuğlalarda
olduğu gibi metalik bir bileşene sahip olabilir, ama tamamen metal ve alaşım olamaz.
Bu yüzden bu malzemeler ISO tarafından şöyle tanımlanmaktadır:
Refrakter Malzemeler, bünyelerinin tamamı metal veya alaşım olmayan fakat
metalik bir bileşime sahip olabilen ve refrakterliği 1500oC olan malzeme ve
mamullerdir.
DIN 51060 standardına göre, refrakter malzemeler üç grupta toplanabilir:
Ateşe dayanıklı 1500 oC
Refrakter min. 500 oC
Yüksek refrakter min. 1800 oC
Malzeme sınıflanmasında refrakter malzemeler; seramik, cam, çimento gibi
metalik olmayan anorganik malzeme sınıfına girer.
Seramik teknolojisinin bir kolu olan refrakter sanayiinde, demir-çelik, demir dışı
metaller sanayii, çimento sanayii, seramik ve kimya sanayii gibi temel sanayi kollarının
önemli bir yan girdisi olan refrakter malzemeler üretilmektedir.
Fırın tipi, üretim teknolojisi ve üretim cinsine göre fırınlarda uygulanan prosesler
değişmekte ve her değişen proses, değişik tür ve özelliklerde refrakter kullanmayı
gerektirmektedir. Bu nedenle çok değişik refrakterler üretilmektedir. Refrakter
malzemelerin genel özellikleri şöyledir:
-Elektriği iyi iletmezler,
-Yük altında kırılgandır,
-Erime noktaları yüksektir,
-Havada stabildir. Oksidasyona maruz kalmazlar,
-Mikro ve makro yapıda heterojendir.
2.2. Refrakter Malzemelerin Sınıflandırılması
Refrakter malzemeler esas alınan pek çok kritere göre sınıflandırılabilmekte ve pratikte
bu sınıflandırmalar az veya çok yaygınlıkta kullanılmaktadır. Sınıflandırma için dikkate
alınan kriter değiştikçe yeni bir sınıflandırma ortaya çıkacağından, refrakterlerin
sınıflandırılması çok güçtür. Çünkü dikkate alınacak kriterler çok fazladır ve yapılacak
sınıflandırmaların birçoğunda bazı sınıflar birbiri içine girmektedir.
Bütün bunlara rağmen, refrakterler hakkında somut bir fikir verebilmek için,
değişik kriterlere göre yapılan dört çeşit sınıflandırma burada verilmiştir..2.1. Kimyasal
Yapıya Göre Sınıflandırma
1. Silis Bazları (Kuvars)
2. Alümina Silikatlar (şamot)
3. Magnezyum Bazlılar (Manyezit)
4. Kromit Bazlılar (Kromit)
5. Karbon Bağlılar (Grafit)
6. Zirkon Bileşikleri (Zirkon Oksit)
7. Karpit, Silis ve Nitritler
8. Diğer Oksitler
Bu sınıflandırma refrakterliği veren esas madde kriter olarak alınmıştır.
Magnezitkrom ve krom-manyezit refrakterler magnezyum bazlı ve kromit bazlı sınıflar
arasındaki birbirine girmeler için iyi bir örnek teşkil eder.
2.2.2. Kimyasal Karaktere Göre Sınıflandırma
1)Asidik Karakterli Refrakterler (Alümina-Silikat Grup): Refrakter kil veya kaolinin
pişirilmesiyle elde edilen ve esas olarak Al2O3 ve SiO2’den oluşan, plastikliği olmayan
ve suyla hidrolize olmayan ve ıslanmayan bünye.
-şamot
-Silika (SiO2)
-Silimanit Al2O3. SiO2)
-Mullit (3Al2O3)2SiO2
-Zirkon (ZrO2)SiO2
-Zirkonya (ZrO2)
2) Nötral Karakterli Refrakterler:
-Boksit Al2O3. H2O veya Al2O3. 3H2O)
-Alümina (Al2O3)
-Karbon (Karbon bileşenli refrakterler: zift, grafit, katran)
-Silisyum Karbür (SiC)
-Kromit (Cr2O3)
3) Bazik Karakterli Refrakterler:
-Manyezit (MgO periklas kristali)
-Manyezit-Krom (MgO ve Cr2O3)
-Dolomit (MgO)CaO
-Forsterit 2MgO. SiO2)
-Krom-Manyezit (Cr2O3 ve MgO)
-Kromit (Cr2O3)
2.2.3. Hammadde Orijinine Göre Sınıflandırma
1. Tabii Refrakterler
2. Sentetik Refrakterler
Berilyum oksit, silisyum karbür gibi bazı refrakterler yalnız sentetik,
manyezitlerde olduğu gibi bazı refrakterler ise hem tabii ve hem de sentetik olarak
üretilmektedir.
2.2.4. Ergime Noktasına Göre Sınıflandırma
1) Normal Hizmet Refrakterleri:
(Ergime noktası 1580-1780oC arasında olanlar)
2) Ağır Hizmet Refrakterleri:
(Ergime noktası 1780-2000oC arasında olanlar)
3) Süper Hizmet Refrakterleri:
(Ergime noktası 2000oC’nin üzerinde olanlar)
2.2.5. ISO ve TSE’ye Göre Tanımlama ve Sınıflandırma
ISO (International Standart Organization) ve buna dayanan TSE’nin (Türk Standartları
Enstitüsü) tanımlama ve sınıflandırması oldukça farklıdır. Uluslararası kabul görmüş
söz konusu tanımlama ve sınıflandırmanın üretici ve tüketici kuruluşlar tarafından
kullanılması ve sanayi dalında dil ve terim birliğini sağlamaya yardımcı olacaktır.
ISO 1927-1975 (E), ISO 1109-1975 (E), TSE 2335 ve TSE 2334’e göre bu
tanımlama ve sınıflandırma aşağıdaki gibidir:
Ateşe dayanıklı (refrakter) malzeme; metaller ve metal alaşımları dışında olup,
ateşe dayanıklılık sıcaklığı 1500oC’den az olmayan malzeme ve mamullerdir. (Saç kaplı
tuğlalarda olduğu gibi içinde metalik kısımlar bulunabilir.) İzolasyon malzemesi için
ISO2245-1978 (E) ve ISO 2477-1973 (E) standartları hazırlanmıştır.
2.3. Önemli Refrakter Malzemeler
Refrakter; kullanım yerlerinin özelliklerine ve beklenen şartlara uyum sağlamak üzere
iki şekilde üretilmektedir
-şekillendirilmiş Refrakter Malzemeler (tuğla ve plakalar)
-şekilsiz Refrakter Malzemeler (monolitikler)
Şekillendirme; belli reçetelere göre hazırlanan harmanlar kullanım yerinde
kaplaması düşünülen refrakter örgünün şekline uygun dizayn edilen standart kalıplar
[ISO (International Standard Organization), VDZ (Vereinigte Deutsche Zement)] ve
özel Şekilli kalıplar kullanılarak preslenir. tuğla tiplerine göre kurutularak kimyasal
bağlı, pişirilerek pişmiş, temperlenerek ziftli veya reçineli karbon bağlı tuğlalar üretilir.
Değişik refrakter agregalarının (Şamot, kalsine boksit, ergitilmiş alümina, tabular
alümina, sinter manyezit, vb.) uygun tane boyutuna kırılıp, gerekir ise uygun
bağlayıcılarla karıştırılarak elde edilen ürüne monolitik refrakter malzeme denir.
Son zamanlarda monolitik refrakter malzemeler yerleştirme ve tamirlerinin daha
kısa sürede ve daha az iş gücüyle olması, yekpare oluşu, düşük ısı geçirgenlikleri,
yüksek ısı şok dayanımları, maliyetlerinin düşük olması ve kullanım yerinde duruşların
asgariye indirilmesiyle üretim ve kapasite artışlarını sağlaması nedenleriyle tuğlaların
yerini almaktadır.
Monolitik malzemeler aşağıdaki tiplere ayrılırlar;
Dövme Malzeme: Dövme malzeme kullanılmadan önce yapışma özelliği
olmayan, kuru veya kullanmaya hazır hale getirilmiş, içerisinde kimyasal veya organik
bir bağlayıcı bulunan taneli malzemelerdir. Hazırlanmış oldukları gibi veya
nemlendirdikten sonra, bazen elle, genellikle uygun bir mekanik yöntemle
tokmaklanarak veya sıkıştırılarak uygulanır.
Kalıplanabilir Malzeme: Kalıplanabilir malzeme, biçimlendirilmeden
kullanılmaya hazır plastik hale getirilmiş ve içinde kimyasal veya organik bir bağlayıcı
bulunan karışımdır. Elle veya mekanik dövme ile uygulanırlar.
Dökme Malzeme: Dökme malzeme, kullanılmadan önce yapışıcı olmayan, su ile
karıştırılmaya hazır hale getirilmiş karışımlardır. Bu karışımlarda hidrolik veya
kimyasal bir bağlayıcı bulunur ve değişik yoğunlukta bir karışım olarak dökme,
vibrasyon veya doldurulup sıkıştırma suretiyle uygulanır.
Tabanca ile Püskürtme Malzemesi: Kullanılmadan, yapışıcı olmayan ve
nemlendirildikten sonra veya püskürtme sırasında nemlendirilen elle veya makine ile
püskürtülmeye hazır hale getirilmiş karışımlardır.
Örgü Malzemesi: Pudra halinde öğütülmüş refrakter malzeme ve uygun oranda
toz bağlayıcı ile karıştırılmış hazır örgü harcı, kullanım yerinde su ile uygun kıvamda
hazırlanarak tatbik edilebilmektedir.
Bir diğer şekli ise; herhangi bir toz bağlayıcı ilave edilmeden, kullanım yerinde
hazırlanan sıvı bağlayıcı ile uygun kıvama getirilen örgü harcı uygulamasıdır.
2.4. Bazik Refrakterler
CaO ve MgO gibi bazik oksitler içerirler. Bunlara manyezit özellikle refrakterler
de denir. Manyezit refrakterlerin temel hammaddesi kalsine edilmiş MgO’dir. Bazik
refrakterlerin bazıları:
- Magnezit
- Magnezit –krom
- Krom- magnezit
- Dolomit
2.5. Asidik Refrakterler:
SiO2 oranı yüksek olan refrakterlere asidik refrakterler denir. Asidik
refrakterlerin bazıları şunlardır:
Silika (SiO2)
- Yarı silika
- Alümina silikat
- Şamot kil
- Şamot kaolin
- Silimanit
- Mullit
- Boksit
- Korund
Asidik refrakterler, asidik karakterli cüruflara karşı ve ısısı devamlılık arz eden
fırınların kemerlerinde kullanılır. Ayrıca asidik refrakterler, metalürji sanayinde asit
yöntemle çalışan çelik üretim fırınlarında, cam fırınlarında, kok fırınlarında ve tünel
seramik fırınlarının kemerlerinde kullanılırlar.
Silika tuğlalar, SiO2 içeren kuvarsit, ganister, kumtaşı, silis kumu, kuvars gibi
doğal maddeler ile %1-2,5 kadar sönmüş kirecin (Ca(OH)2) oluşturduğu karışımın
yüksek basınçlı preslerde basılmasıyla şekillendirilir. Silika tuğlalar 1400-1500oC’larda
çok yavaş ısıtılarak pişirilir. Pişme süresi yaklaşık 2-3 hafta sürer. Fırının veya
tuğlaların soğutulması da yavaş olmalıdır. Silika tuğlaların temel faz yapısı tridimittir.
Kuvars kristobalit, tridimit dönüşümünde tepkime hızının artırılabilmesi için %1-1,5
Na2O ve %1-1,5 Fe2O3 bileşimine ilave edilir.
Silika dışındaki asidik refrakterler yukarıda verilen sıralamadı SiO2 yüzdesi
azalan Al2O3’ün arttığı oranda ısıya dayanıklılık artmakta ve daha yüksek dereceli
fırınlarda ve imkânlarda kullanılmaktadır.
Asidik refrakterlerin kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir.
- Cam endüstrisi cam eritme fırınlarında
- Demir çelik endüstrisinde asidik yönelme çalışan metalürji fırınlarda (yüksek
fırın, ark fırınları, sıcak metal tankları)
- Çimento endüstrisinde döner fırınlarda
- Antrasit kömürlerden kok ve gaz elde etme fırınlarında
- Seramik sanayinde pişirme fırınlarında
- Termik santrallerde
- Kimya endüstrisinin çeşitli dallarında kullanılan fırınlarda
- Sobaların iç kapsamlarında ve şöminelerde
- Elektrik ocaklarında rezistans yuvası
- Kalorifer kazanlarının ateş bölgesinde
- Kireç kalsine fırınlarda
- Metal döküm sistemlerinde pota tıkaçları, metal akıtma yolluklarında
kullanılmaktadır.
Asidik refrakterlerin kullanım için örülmelerinde genleşmeleri dikkate alınarak
derz boşlukları bırakılması gerekmektedir.
Tuğlaların örülmesinin sağlıklı olabilmesi için yapıştırıcı olarak kullanılan
harçlarında aynı özellikteki refrakter malzemelerden hazırlanmış olması gerekmektedir.
Aynı refrakter malzemeler ile refrakter beton harçları da hazırlanabilir. Beton
harçları ile bazı refrakter ürünler daha önce hazırlanan kalıplar içine dökülerek
üretilirler. Sıvı haldeki refrakter harçları aynı zamanda püskürtme sureti ile sıva
şeklinde de kullanılabilir.
2.6. Nötr Refrakterler:
Kimyasal özellikleri bakımından hem aside hem baza dayanıklılık özelliğine sahip
refakatelerdir. Al2O3 ve Cr2O3 gibi oksitleri ve C, SiC gibi oksit olmayan
bileşimlerden oluşurlar. Bunlardan bazıları:
- Kromit
- Krom – manyezit
- SiC
- Grafit
- Karbon Malzemeler
- Krom – alümina
- Alümina
Nötr refrakterler, metalürji sanayinde asit ve bazik refrakterlerin birbirini
etkilememesi için bu iki refrakter cinsi arasında nötr bir yüzey yaratmak üzere
kullanılırlar. Bazik ve asit cüruflar birleştikleri noktada bileşimlerinden oluşan sıvı fırın
duvarlarını etkiler, araya konulan nötr refrakterler bu etkilenmeye önler.
Kromit refrakterler demirli krom cevherinin (FeO–Cr2O3) kimyasal bağlayıcılar
ile karıştırılarak şekillendirilmesi ile elde edilirler.
Karbon refrakterler kül miktarları çok düşük olan kok kömürü tozlarının zift ile
karıştırılması ile şekillendirilirler ve genellikle yüksek fırınlarda kullanılırlar. Grafit, zift
ve şamot kullanarak yapılan grafit refrakterler metal ergitmede kullanılan çeşitli
potalarda, yüksek fırınlarda, cüruf ve sıvı metal akıtma kapaklarında kullanılırlar.
SiC refrakterler SiO2’nin C ile beraber yüksek sıcaklıklarda pişirilmesi ile suni
olarak elde edilirler. Daha sonra kil gibi bağlayıcılarla şekillendirilirler.
Ayrıca nötr refrakter sınıfına giren diğer bir refrakter çeşidi de forsterit
refrakterlerdir. Forsterit refrakterler bileşimine göre bazik sınıfta da yer alabilir.
Farsterit yapımında hammadde olarak kullanılan olivin kayaçları forsterit (2MgO.SiO2)
ve fayalit (2FeO.SiO2) minerallerinden oluşur. Ayrıca serpantin 3MgO.2SiO2. 2H2O) ve
talk (3MgO.4Si2. 2H2O) mineralleri de kullanılır. Forsterit ergime noktası 18900C.
Serpantin ve talk kullanılması ergime derecesini düşürür. Forsterit oranı fazla olan
olivin kayacı direkt fırın tuğlası olarak şekillendirilir. Demir cevherinin eriyiği 18000C’a
kadar forsterit tuğlaları etkilemez.
Kimyasal ve mineralojik özelliklerine göre yapılan bu sınıflamanın yanında ISO
(International Standart Organisation) ve buna dayalı olarak hazırlanan TSE (Türk
Standartları Enstitüsü)’nün aynı özelliklere göre yapılan tanımlama ve sınıflandırması
yukarıda açıklanan geleneksel tanımlama ve sınıflamadan oldukça farklıdır. Fakat bu
sınıflandırma uluslararası düzeyde kabul görmüştür. Bu tanımlama ve sınıflandırma
aşağıdaki gibidir:
Ateşe dayanıklı (refrakter) malzeme; metaller ve metal alaşımları dışında olup, ateşe
dayanıklılık sıcaklığı 1500oC’dan az olmayan malzeme ve mamullerdir.
ISO ve TSE’ne göre yapılan sınıflandırma, özet şeklinde Tablo 2,2.’de
verilmiştir. İzolasyon malzemesi için ISO’nun aynı standartları mevcuttur.
Tablo 2.2. Ateşe Dayanıklı (Refrakter) Malzemenin Sınıflandırılması
Ateşe Dayanıklı (Refrakter) Malzemenin
Sınıfları
Sıkıştırılmış ve
şekillendirilmiş Türler
Çok ince, ince, kaba çok kaba tane büyüklüğünde
öğülerek ve eleyerek hazırlanan, belirli oranlarda
birbirine karıştırılmak ve karışıma belirli türde ve
oranda bağlayıcı ilave etmek sureti ile kullanılan
malzemeler
Sınıf ismi Esas madde türü Malzeme türleri Bağlayıcı türleri
Yüksek
alümina
mamuller
grup I
Al2O3 %5G Yüksek alüminalı
tuğla Gr 1
y. Alüminalı Harç
“ sıvama malz.
“ kuru dövme mlz
“ plastik mlz
“ ateş betonu
“ püskürtme mlz
1.SERAMİK
BAĞLAYICILAR
pişirme hararetinde
yapıştırmayı ve
sertleştirmeyi
sağlar.
2. HİDROLİK
BAĞLAYICILAR
Orta hararetinde ve
kullanıldığı yerde
yapıştırmayı ve
sertleşmeyi sağlar.
3.KİMYASAL
MİNERAL VE
MİNERAL
ORGANİK
BAĞLAYICILAR.
Kimyasal
tepkileme
(reaksiyon) ile oda
hararetinde veya
daha az yüksek
hararetle
yapışmayı
sertleşmeyi sağlar.
4. ORGANİK
BAĞLAYICILAR
Oda hararetinde
yapıştırmayı ve
sertleştirmeyi
sağlar.
Yüksek
alümina
mamuller
grup II
%45 Al2O3j
%5G
Şamot
mamuller
%3O<Al2O3<%45 Şamot tuğla Şamot harç
“ sıvama mlz.
“ kuru dövme mlz
“ plastik mlz
“ ateş betonu
“ püskürtme mlz
Düşük
alüminalı
şamot
mamuller
%1O<Al2O3<%30
SiO2<%85
Düşük alüminalı
sarrot tuğla
Silisli
mamuller%85 Sl2<%93 Yarı silika tuğla Silika harç
“ sıvama mlz.
“ kuru dövme mlz
“ plastik mlz
“ ateş betonu
“ püskürtme mlz
Silika
mamullerSlO2 %93 Silika tuğla
Manyezit
mamuller
MgO>%80 m.tuğla pişmiş
“ “ emaye
“ “ zift Bağ,
Sinter manyezit
Manyezit harcı
“ sıvama mlz
“ kuru dövme mlz
“ plastik mlz
“ ateş betonu
“ püskürtme mlz
Manyezit
krom
mamuller
%55 MgO<%80 Mg Cr tuğla pişmiş
“ “ kum bağlı
“ “ saç kaplı
“ sıvama mlz.
“ kuru dövme mlz
“ plastik mlz
“ püskürtme mlz
Krom
manyezit
mam.
%25 MgO<%55 Cr. Mg. Tugla pişmiş
“ “ kum bağlı
“ “ saç kaplı
Mg-Cr Cr-mg harçları
“ sıvama mlz.
“ kuru dövme mlz
“ plastik mlz
“ püskürtme mlz
2.7. Hammadde Çeşitlerine Göre Sınıflandırma:
Refrakter malzemenin üretiminde kullanılan hammaddelere göre Refrakterleri iki sınıfa
ayırmak mümkündür. Kil refrakterler ve kim içermeyen refrakterler.
2.7.1. Kil Refrakterler:
Kil refrakterler esas olarak iki sınıfa ayrılırlar. Ateş kili (şamot) ve Yüksek alümina.
Şamot: Genel olarak kaolinit mineralini içerirler. Bununla birlikte, bünyelerinde
düşük miktarlarda diğer kil mineralleriyle TİO2, Fe2 O3 ve alkali oksitler gibi bazı
empüritelerde mevcuttur. Killer madenden çıkarıldıktan sonra kullanılabildikleri gibi
kalsinasyona tabi tutulduktan sonra da kullanılabilirler. Kalsinasyon sonucunda killen
mullit ve silisli cama dönüşür. Ham kilin AIO yüzdesi pişme sonunda ateş zayiatı
nedeni ile oransal olarak yükselmiş olur. Şamotun refrakterlik özelliği, içerisinde
bulunan alümine miktarının artmasıyla ve Fe2O3 ve alkali oksit gibi empürite
miktarlarının azalmasıyla artar. Şamot hammaddeleri dünya üzerinde geniş bir şekilde
dağılmıştır.
Yüksek Alümina: Genel olarak boksitten ve % 50 – 87,5 Al2O3 içeren
hammaddelerden elde edilir. Bu seviyenin üzerinde Al2O3 içeren hammaddeler kil
olmayan ve çok yüksek oranda alümina içeren refrakter sınıfına girerler. Boksit doğal
olarak oluşan bir hammaddedir ve temel olarak gibsit (Al(OH)3) içerir. Fakat değişen
miktarlarda kaolinit ve düşük miktarlarda demir oksit ve TİO2 empüriteleri içerirler.
Pişirme esnasında boksitte yüksek düzeyde uçucu miktarı mevcut olduğundan boksit
kullanmadan önce yüksek sıcaklıkta kalsinasyona tabi tutulur. Kalsinasyon sonucunda
korund ve mullitten oluşan yoğun bir yapı elde edilir.
En fazla kullanılan ve yüksek refrakterlik derecesine haiz kalsine edilmiş boksit
Gine ve Surinam’dan elde edilir. Son yıllarda bu ülkelere Çin de dâhil olmuştur. % 50 -
75 alümina içeren kalsine edilmiş kaolinitik boksit ABD’den (Alabama ve Georgia)
sağlanır.
2.7.2. Kil İçermeyen Refrakterler:
Bu tip refrakterler bazik sınıfa giren refrakterlerden (magnezyum, dolomit, krom oksit
ve bunların kombinasyonları) yüksek alüminalı refrakterlerden, mullit, silika, SİC ve
ZrO2’den oluşurlar.
Bazik Refrakterler: Temel hammaddeleri kalsine edilmiş MgO, Dolomit, krom
cevheri, magnezit-dolomit, magnezit-karbon, dolomit-karbon ve magnezit –krom
karışımlarından oluşur.
Magnezyum veya MgO tuğlalar esas olarak periklas mineralini içerirler. MgO
tuğlalar için ana hammadde kalsine edilmiş magnezit kullanılır. Fakat MgO tuğlalar için
daha yüksek sıcaklıklara dayanımı ve daha az empürite içermeleri arzu edildiğinde
deniz suyundan veya yeraltı tuzlu sularından daha saf MgO eldesi oldukça ilgi
çekmiştir. Bu yöntemde sulardan Mg, Mg (OH)2 olarak çökertilir ve Mg (OH)2’nin
kalsinasyonu ile %98 safiyette MgO elde edilir.
Dolomit tuğla kalsine edilmiş doğal dolomit mineralinden (CaCO3.MgCO3) elde
edilir. Dolomitin kireç bileşeni hidratlaşmaya yatkın olduğundan dolomitten yapılmış
pişirilmemiş tuğlada genellikle katran veya zift ile kaplanır. Refrakter dolomit %5-7
kadar zift karıştırılarak şekillendirilir. Zift burada iyi bir bağlayıcılık görevi görür. Daha
sonra katran veya zift ile kullanım süresini artırmak için doyurulur. Burada ise
şekillendirilen refrakter dolomit vakum atında zift banyosuna daldırılır ve gözenekler
ziftle kaplanır. Böylece dolomit tuğlalar daha kararlı hale gelirler. Zift sıcaklıkta
karbonlaşır. Tuğla cürufla temas etmeye başladığında cüruf karbonu ıslatamaz ve
cürufun refrakterle teması önlenmiş olur. Böylece tuğlanın ömrü uzatılabilir.
Çok Yüksek Alümina İçerenler: Bular boksit veya alümina içeren minerallerin
ergitilmesiyle veya sinterlenmesiyle elde edilirler. Bunların alümina içerikleri
%87,5’dan %100’ün biraz altına kadar değişir. Bu tür refrakterler 1815oC’lara kadar
stabildirler.
Mullit: Mullit (3Al2O3.2SiO2) refrakterleri kıyanit, silimanit, andalüsit, boksit
veya %70 oranında alümina veren alümina –silikat malzemelerinden yapılırlar. Bu
sayılan malzemeler mullitin oluşması için çok yüksek sıcaklıkta sinterlenir veya elektrik
fırınlarında ergitilirler. Mullit, alümina silikat bileşiklerinin en stabilidir. Bu refrakterler
çok düşük empürite oranına sahiptirler ve yüksek sıcaklıkta yük altında deformasyona
karşı dirençlidirler.
Silika: Doğal olarak oluşan bir mineraldir ve yeryüzünde çok bulunur. Kuvarsit
veya silika kum topaklarından elde edilen tuğlalarda bağlanma bünyeye katılan ve
pişirme esnasında camsı faz oluşturan% 3-3,5 Civarındaki CaO ile sağlanır. Silika tuğla
oda sıcaklığı ile 500oC arasında çok yüksek ısıl genleşme katsayısına sahiptir ve bu
nedenle bu sıcaklıklar arasında çok yavaş bir şekilde ısıtılıp soğutulmalıdır. Ayrıca
silika refrakterler devitürifikasyona maruz kaldıklarından kullanım sıcaklıkları
1250oC’u aşmamalıdır.
Silika tuğlalar 3 farklı kalitede bulunabilir
Yüksek kalitede: Çok düşük alümine ve alkali içeriğine sahiptir
Normal kalite
Kok fırını kalitesinde
Son yıllarda ergitilerek elde edilen silika (fused silika) veya amorf silika ısıl
şokların önem kazandığı uygulamalarda kullanılır. Amorf silika kristalin silikadan çok
daha düşük ısıl genleşme katsayılara sahiptir.
Yarı –silika tuğla, silisli killerden üretilir ve camsı fazlarla birbirine bağlanmış
kristobalitlerden oluşur. % 18-25 alümina ve %72-80 silika içerir. Bu refrakter malzeme
1300oC’a kadar yük taşıma kabiliyeti yüksektir. Fakat normal silika gibi 20-500oC
arasında yüksek ısıl genleşme katsayısına sahiptir.
Silisyum Karbür (SiC): SiC, kum (silis) ve kokun elektrik fırınında reaksiyonu
sonucunda elde edilir. SiC, çok yüksek ısıl iletkenliğe sahiptir, yüksek sıcaklıklarda yük
taşıma kabiliyeti yüksektir ve ani ısı değişimlerine karşı dayanıklıdır.
Zirkon: Doğal olarak oluşmuş bir zirkonyum silikat (Zro2.SiO2) mineralidir.
Yüksek sıcaklıklarda çok uzun sürelerde bile hacimsel stabiletesi yüksektir. Zirkon
tuğlalar zirkon’un yüksek alümina içeren malzemelerle birleştirilip klasik olarak
sinterlenmesi veya eritilip dökülmesiyle elde edilir. Eğer zirkon refrakterler yüksek
safiyette sentetik ZrO2’den ede ediliyorlarsa, bunlar düşük miktarlarda kireç MgO, veya
itriyum oksit ile stabilize edilmelidir. Zirkon tuğlaların ergime sıcaklıkları 1800oC ve
kullanma sıcaklıkları 1480oC’dur. Zirkon tuğlalar asidik karakterli refrakterlerdir.
Zirkon refrakterler, ergimiş cama dayanıklı cam tanklarının yapılında kullanılırlar.
Magnezit : Refrakter maddeler içinde önemli bir yer işgal eden magnezit
cevherinin üretimi, zenginleştirilmesi, kalsinasyonu ve sinterleştirilmesi, Dünya ve
Türkiye'deki rezervleri, ihracatı, tüketim alanları, bu konularda yapılması gereken
yatırımlar, yaratacağı katma değer, dış ticarette etkisi bu raporun ana konularını
teşkil etmektedir.
Manyezitin Tanımı, Sınıflandırılması ve Bulunuş Şekli
Magnezyum karbonat, yani kimyasal formüllü MgCO3 olan manyezitin teorik olarak
% 47,6'sı MgO, % 52,4'ü CO2'dir. MOHS sertliği 3,5-4,5 olup, yoğunluğu 2,5-3,2
gr/cm arasında değişmektedir. Magnezit doğal olarak iki kristal formda
bulunmaktadır.
a) Kristalin veya Makro kristalin (Spatik) Magnezit
Nadiren saf olarak bulunmakta, fazla miktarda demir, kireç ve silika
içermektedir. Karbonatlı kayaçlarda ramplasman şeklinde oluşur. Daha çok yaşlı
kayaçlarla birlikte bulunmaktadır. Çeşitli refrakter uygulamalarında içerdiği demir
oranına göre "düşük demirli", "demirce zengin" olarak adlandırılmaktadır. En yaygın
minerali Brunaerit olup Avusturya, Çekoslovakya, İspanya, ABD., Brezilya, Çin, SSCB
ve K. Kore'de bulunur.
b) Kripto kristalin veya Jel Magnezit
Kristalin magnezite göre çok daha yüksek saflıkta olup, hemen hemen hiç
demir içermemektedir. Serpantinleri genellikle damar, filon, mercek şeklinde
kesmekle birlikte serpantin kayaçlarının üzerindeki kapalı basenler içinde tortul
horizonlar şeklinde de bulunmaktadır.
Manyezitin esas rengi beyaz olmakla birlikte, içerdiği empürite oranlarına
göre beyazdan koyu kahverengiye kadar çeşitli renklerde olabilir. Serpantinin
aliterasyon ürünü olan kriptokristalin magnezit, Yunanistan, Türkiye,
Yugoslavya ve Hindistan’da bulunur. Magnezit tabiatta bulunduğu şekliyle kullanılmaz
ve magnezyum (MgO) haline dönüştürülür. Bu işlem, kullanım alanına göre 800-
2000 o C de kalsinasyonla gerçekleştirilebilir. Kullanım sıcaklığına göre "kostik
kalsine (veya kostik)" "sinter" veya "fused" magnezyum elde edilir. Magnezyayı
deniz ve göl sularında bulunan MgCl2 tuzundan da elde etmekte mümkündür.Bu tip
magnezyum, bazen sentetik magnezyum olarak da adlandırılır. Dünyanın 9 Milyon
dolayındaki toplam magnezyum üretiminin %27'si deniz ve göl sularından, % 63'ü
kristalin manyezitten, %10'u kriptokristalin manyezitten üretilmektedir
3.MgO-SPİNEL KOMPOZİT REFRAKTERLERE ZrSiO4 İLAVESİNİN
KOROZYON DAVRANIŞINA ETKİSİ
3.1.GİRİŞ
MgO-Spinel (M-S) refrakterler yüksek sıcaklıklarda mukavemet gerektiren alanlarda
yüksek ısıl şok direnci göstermelerinden dolayı ve ayrıca bazik cüruf, alkali atakları ile
ergimiş metal aşındırmalarına karşı gösterdikleri yüksek korozyon dirençlerinden dolayı
tercih edilmektedirler (Eusner v d ., 1960; Aksel v e R i l e y , 2006). MgO esaslı
Spinel tuğlalar, çimento döner fırınlarının soğutma bölgelerinde ve sinterleme
bölgesinin üst kısmında kullanılırlar (Benbow, 1990; Uchikawa vd., 1984). Çimento
döner fırınlarında, hammadde ve yakıttan gelen alkali bileşikleri fırının üst geçiş
bölgesine ulaş- tığında sıcaklığa bağlı olarak buhar haline geçerler (Harburg, 1993;
Tokunaga vd. 1991). Buhar halindeki alkali bileşikleri, tuğla gözeneklerinden sızarak
tuğla bünyesinde soğuk bölgelere doğru ilerlerler. Kalsiyum silikatların da yardımı ile
hem kendi aralarında hem de tuğla bileşenleri ile reaksiyona girerek tuğla gözeneklerine
yerleşirler. Oluşan alkali bileşikleri tuğla bünyesinde ilerlemeye devam ederek
yoğunlaşırlar ve uygun sıcaklıkları bulduklarında kristalleşirler. Örneğin, düşük
viskoziteli klinker, spinel ile reaksiyona girdiğinde, göreceli olarak daha düşük ergime
noktalarına sahip (1360 ve 1490 °C) bir bileşik olan Montisellit’i (CaO.MgO.SiO2)
oluşturmaktadır (Gabis ve Graba, 1991). Bundan dolayı tuğlanın bağ yapısı bozularak,
korozyon direnci, yapısal kararlılığı, ısıl şok performansı ve elastik özellikleri
değişebilmektedir. Bu nedenle spinel içeriğinde minimum oranı korumak ve optimum
tane boyut dağılımını tespit etmek gerekmektedir (Aksel ve Riley, 2003; Ceylantekin ve
Aksel, 2006). Düşük miktarda spinel içeren MgO-spinel refrakterler yüksek sıcaklıkta
oluşan termomekanik streslere ve bunun sonucu oluşan ısıl şoklara karşı yüksek direnç
göstermektedirler. Göreceli olarak yüksek miktarda spinel ilavesi, MgO-spinel
refrakterlerin kimyasal ataklara ve korozyona karşı direncini arttırmasına rağmen ısıl
şoklara karşı direncin azalmasına yol açmaktadır (Moore vd., 1991). Bu nedenle, MgO-
spinel tuğlalarda hem ısıl şok direncinin ve hem de alkali ataklarla korozyona karşı
direncin yüksek olması ilave edilen spinel miktarının her iki açıdan da optimize
edilmesiyle sağlanmalıdır.
4. DENEYSEL ÇALIŞMALAR
MgO içerisine %5, %10, %20 ve %30 spinel (MgAl2O4) ilave edilerek farklı
kompozisyonlar hazırlanmış olup bu kompozisyonlara %5, %10, %20 ve %30
oranlarında olacak şekil- de zirkon (ZrSiO4) ilave edilerek reçeteler hazırlanmıştır.
Harmanlar; ince, orta ve iri boyutlu MgO (0-1 mm), spinel (0-1 mm) ve zirkon (~13
µm) kullanılarak hazırlanmıştır. M-S ve M-S- Zirkon içerikli kompozit refrakterlerin
çimento klinkeri ile etkileşimini belirlemek açısından üretilen malzemeler:
i) silindir şeklinde (Çap: ~50mm, yükseklik: ~50 mm boyutlarında) üst kısmına
delik (çap: ~18 mm, derinlik: ~20 mm) açılarak hazırlanmış olan numuneler ve
ii) kare şeklinde (10x10 cm2) numuneler olmak üzere iki farklı şekilde
hazırlanmıştır. Silindir ve kare şeklindeki refrakterlerin üretimi için hazırlanan
harmanlara sırasıyla ~175 MPa ve ~35 MPa pres basıncı uygulanarak numunelerin
şekillendirilmesi gerçekleştirilmiştir. Numunelerin sinterleme sıcaklığı ~1600 °C
olup, maksimum sıcaklıkta bekleme süresi ≥10 saat civarındadır. Farklı
kompozisyonlardaki her bir malzeme için üçer parça numune kesildikten sonra suda
2 saat kaynatılarak standart yöntemle yoğunluk ve açık gözenek değerleri
ölçülmüştür ve ortalama değerleri alınmıştır. Silindir ve kare şeklindeki numunelerin
yoğunluk ve gözenek değerleri, uygulanan pres basıncı farklılıklarından dolayı, her
ikisi için de ölçülmüştür.
Korozyon testleri standartlara (McCauley, 1995; Chesters, 1973) uygun olarak silindir
ve kare numuneler için iki farklı şekilde gerçekleştirilmiştir. İlkinde; silindir şeklinde
üst kısmına delik açılarak hazırlanmış olan numunelere 8 g (63 µm elek altı) çimento
klinkeri konularak fırında (Nabertherm HT16/18) 1500 °C’de 72 saat süreyle
bekletilerek (ısıtma ve soğutma hızları 10 °C/dk’dır) statik olarak korozyon testleri
yapılmıştır. Klinkerin refraktere nüfuz ettiği kesit alanını incelemek için
numuneler ortadan ikiye 1,5 mm kalınlığında elmas disk ile kesil dikten sonra
sırasıyla 320, 800 ve 1200’lük zımpara kâğıtları ile ~2 dk. süreyle yüzeyleri
temizlenmiş ve parlatılmıştır. Korozyona u ğ r a y a n bölgenin boyutları (klinker-
refrakter ara yüzeyinde oluşan penetrasyon mesafesi veya klinkerin refraktere sızdığı
uzunluk değerleri), ‘Dijital Ölçüm Mikroskobu’ (MAHR GmbH, Model: WMS) ile
minimum ≥3 kez ölçülüp, ortalama değerleri alınarak, hassas bir şekilde tespit
edilmiştir. Daha sonra; refrakter malzemenin korozyona uğradığı alanda:
i) klinkerin refraktere nüfuz etmeye başladığı kısım (klinkere yakın olan1.
Bölge),
ii) klinker-refrakter arasında kalan orta bölge (2. Bölge) ve
iii) klinkerin refraktere yaptığı penetrasyonun bittiği kısım (refraktere yakın olan
3. Bölge) olmak üzere klinker-refrakter ara yüzeyindeki bölgelerde meydana
gelebilecek mikro yapısal değişimler detaylı olarak taramalı elektron mikroskobu
(SEM) ile incelenmiştir.
Bunlara ilaveten; klinker-refrakter ara yüzeyindeki farklı bileşenlerin çözünürlükleri,
farklı bölgelerin EDX analizleri yapılarak değerlendirilmiştir. Bileşenlerin klinker
refrakter ara yüzeyindeki çözünürlükleri ile oluşabilecek mikro yapısal değişikliklerin
korozyon direncine olan etkisi araştırılmıştır.
Kare şeklinde hazırlanan numunelere uygulanan ikinci tip korozyon testlerinde
ise; çimento klinkerinin refrakterlerdeki yayılma miktarının belirlenmesinde
başlangıç yüzey alanının sabitlenmesi için 4 g (63 µm elek altı) halindeki çimento
klinkeri her bir farklı kompozisyondaki refrakter malzemenin yüzeyine 22 mm çapında
bir kalıp ile karenin merkezine denk gelecek şekilde yerleştirilmiştir. Daha sonra;
1500 °C’de 72 saat süreyle bekletilerek, 10 °C/dk. ısıtma ve soğutma hızları
kullanılarak, statik korozyon testleri yapılmıştır. Çimento klinkerinin refrakter
malzeme üzerindeki yayılma alanlarının fotoğrafları çekilerek yapılan ölçümler
Image J programıyla (http://www.ansci.wisc.edu/equine/parrish/index.html) ve de
dijital kumpas kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Yayılma alanı hesaplamasında, çimento
klinkerinin kare numune üzerine bıraktığı iz üzerinden (farklı kısımlardan) ~50 tane
çap ölçülmüş ve bunların ortalama değerleri kullanılmıştır. Çimento klinkerinin
refrakter malzeme üzerinde oluşturduğu yayılma/ıslatma alanları tespit edilerek
korozyon direncine olan etkisi incelenmiştir. Farklı oranlarda spinel içeren M-S
refrakterlere değişik miktarlarda ZrSiO4 ilave edilmesiyle elde edilen M-S-Zirkon
içerikli refrakterlerde yüksek korozyon direnci gösteren optimum kompozisyonlar
belirlenmiştir.
3. SONUÇLAR VE TARTIŞMA
%5, %10, %20 ve %30 oranlarında spinel içeren M-S kompozit refrakter
malzemelere; %5, %10, %20 ve %30 oranlarında zirkon ilave edilerek, 50×50 mm2
boy ve çaplarında silindir şeklinde üretilen kompozit refrakter malzemelere 20×18
mm2 boyutlarında açılan deliklere klinker yerleştirilerek gerçekleştirilen korozyon
testleri sonuçları aşağıda sunulmuştur. Şekillerde kullanılan katkılar:
i) M-S refrakterler için MgAl2O4 ve
ii) ii) M-S-Zirkon malzemeler için ise ZrSiO4’u ifade etmekte olup, örnek
numuneler
Şekil 1’de verilmiştir. Çimento klinkerinin refrakter malzemelere nüfuz etmesiyle
oluşan korozyona uğrayan alanlar incelendiğinde; M- S’e zirkon ilave edilmesiyle,
penetrasyon miktarının azaldığı gözlenmiştir (Şekil 1).
Şekil 1. Silindir şeklinde hazırlanarak korozyon testleri yapılan (a) M-%30Spinel ve (b) M-%30S- %30Zirkon içerikli refrakter malzemeler (Ölçek: 1 mm)
Yoğunluk ve açık gözenek sonuçları Şekil 2 ve 3’te verilmiştir. Zirkon ilavesiyle
hazırlanan M-S-Zirkon içerikli numunelerin yoğunluk değerleri artan katkı miktarlarıyla
birlikte sürekli yükselmektedir. M-S sistemine (d: 3.58 g/cm3) daha yüksek yoğunluğa
sahip katkı (dZirkon: 4.56 g/cm3) (Shackelford vd., 1994) ilavesi ile yoğunluk
değerleri önemli ölçüde artmaktadır (Şekil 2). Zirkon (ZrSiO4) katkılı refrakterler
sinterleşme esnasında; zirkonun
i) SiO2 ve
ii) ZrO2 olarak ayrışmasından sonra açığa çıkan SiO2’nin ana fazı oluşturan MgO ile
reaksiyonu sonrasında forsterit (Mg2SiO4) fazının oluşmasından dolayı katkı maddeleri
ile ana bileşen taneleri arasında daha kuvvetli bir bağlanma meydana gelmektedir ve
sinterleşme daha etkin olmaktadır (Ceylantekin, 2009). M-S-Zirkon içerikli
refrakterlerin açık gözenek değerleri ise M-S malzemelerden daha düşüktür ve artan
katkı miktarıyla azalmaktadır (Şekil 3). Zirkon kullanımının açık gözenek üzerine
etkisinin spinele göre daha yüksek olduğu gözlenmiştir.
Şekil 7. Çimento klinkeri ile M-%30S-%30Zirkon kompozisyonundaki refrakterin ara yüzeyinde ko- rozyona uğrayan bölgenin mikroyapısal görüntüsü [(a), (b)] ve elementlerin dağılımları [(c) O, (d) Mg, (e) Al, (f) Ca, (g) Si, (h) Fe, (i) Zr].
Şekil 8. Kare şeklinde hazırlanarak korozyon testleri yapılan (a) M-%30Spinel ve (b) M-%30S- %30Zirkon içerikli refrakter malzemeler (Ölçek: 1 mm).
MgO’e spinel ve M-S sistemine ZrSiO4 ilavesi ile üretilen malzemelerde;
klinkerin refrakterlerde korozyona yol açtığı bölgelerdeki (Şekil 1) penetrasyon
mesafesi değerlerinin katkı miktarına bağlı olarak değişimi Şekil 4’te verilmiştir.
Çimento klinkerinin; M-S-Zirkon bileşenleri ile hazırlanan refrakter içindeki
penetrasyon mesafesi, M-S-%5Zirkon dışında, M-S refrakterlerden daha düşüktür ve
artan zirkon miktarıyla azalmaktadır (Şekil 4). Klinkerin refrakter malzemeye
penetrasyonu M-%30S- %30Zirkon kompozisyonunda minimum seviyede gerçekleşmiş
olup, örneğin M-%30S malzemesine göre 2.2 kat iyileşme sağlanmıştır. M-S
malzemelere zirkon ilavesinin korozyon direncini önemli ölçüde arttırdığı gözlenmiştir.
MgO’e spinel ve M-S’e zirkon ilaveli kom- pozisyonlar için klinker-refrakter
ara yüzeyindeki penetrasyon mesafesi değerlerinin açık gözenek miktarına bağlı olarak
değişimi Şekil 5’te verilmiştir. M-S-Zirkon refrakterler; M-S malzemelere göre çok
düşük gözenek miktarına ve daha geniş bir gözenek aralığına sahiptir. M-S- Zirkon
kompozisyonlarının bir kısmında açık gözenek miktarı çok az artmasına rağmen,
ölçülen penetrasyon değerlerinde önemli derecede bir azalma gözlenmiştir. M-S ve
M-S-Zirkon refrakterler karşılaştırıldığında; zirkon ilavesinin gözenek miktarında
önemli derecede azalmaya ve dolayısıyla da penetrasyon miktarında önemli ölçüde
düşmeye yol açtığı gözlenmiştir. Bu nedenle; gözenek miktarı, M-S-Zirkon içerikli
refrakterlerin korozyon direncine etki eden önemli parametrelerden biri olarak tespit
edilmiştir.
MgO-%30spinel’e %30Zirkon ilavesi ile 50×50 mm2 boy ve çaplarında silindir
şeklinde üretilen, ve korozyon testi yapılan kompozit refrakter malzemeye ait
taramalı elektron mikroskobu (SEM) ile çekilen farklı korozyon bölgelerinin
görüntüleri (Şekil 6), EDX analizi sonuçları (Tablo 1) ve klinker-refrakter ara
yüzeyinde korozyona uğrayan bölgenin mikro yapısal görüntüsü ile mevcut
elementlerin dağılımları (Şekil 7) aşağıda belirtilmiştir. Klinkere yakın olan (1.
Bölge) ve klinker-refrakter arasında kalan ortadaki alan (2. Bölge) ve de refraktere ya
kın olan kısım (3. Bölge) incelenmiştir.
Genel olarak; zirkonun ayrışması sonrasında açığa çıkan zirkonya tanecikleri
klinkerli bölgelerin çevresinde yoğunlaşmış olup, küçük MgO tanelerinin arasında
(tane sınırlarında) ve tanelerin içinde (yüzeylerinde) olmak üzere dağılım
göstermektedir (Şekil 6, 7). M-%30S-%30Zirkon kompozisyonunun mikro yapısı,
klinkerin penetrasyonun başladığı bölgeden sızmanın azaldığı refrakter bölgesine
doğru gidildiğinde farklılık göstermektedir (Şekil 6). Refrakter malzeme; klinkere
yakın olan bölgede beyaz renkli ZrO2 taneciklerinin az bulunduğu alanlarda etkili bir
şekilde korozyona uğramıştır (Şekil 6-a). Ancak penetrasyonun azaldığı refrakter
bölgesine doğru gidildikçe, ZrO2 taneciklerinin yoğunluğunun artmasıyla birlikte
korozyona uğrayan alanlar azalmaktadır (Şekil 6- b-c). M-%30S-%30Zirkon
refrakterlerin mikro yapıları ve elementlerin dağılımları incelendiğinde; penetrasyon
başlangıcındaki bölgelerde çimento klinkerinin refrakter bünyesindeki MgO tanelerine
nüfuz etmesi daha belirgin olup, klinker-refrakter ara yüzeyinde korozyona uğrayan
bölgede refraktere yaklaşıldıkça MgO tanelerine olan penetrasyonun önemli derecede
azalmakta olduğu gözlenmiştir (Şekil 6, 7). Benzer şekilde; penetrasyon
başlangıcından (1. Bölge) sonuna doğru yapılan alanlardaki (2. ve 3. Bölgelerdeki)
EDX analizi sonuçlarında MgO miktarı artarken, CaO miktarı ise azalmıştır (Tablo 1).
Çimento klinkerinin en önemli temel bileşenlerinden biri olan CaO’in farklı
bölgelerdeki konsantrasyonlarının tespit edilmesi, refrakter malzemenin korozyon
seviyesini belirlemeye yardımcı olan temel parametrelerden birisidir. CaO miktarı,
penetrasyonun başladığı kısımda (1. Bölge) yüksek olup, orta bölge (2. bölge) ile
refraktere yakın olan III.bölgeye doğru periyodik bir şekilde düzenli olarak
azalmaktadır (Tablo 1), ve dolayısıyla mikro yapıda gözlenen penetrasyon miktarının
da azaldığını doğrulamaktadır (Şekil 6, 7).
Mikro yapısal analizler doğrultusunda elementlerin dağılımları incelendiğinde:
i) MgO ile SiO2 ve
ii) CaO ile ZrO2 dağılımları genel olarak benzer bölgelerde yer almıştır
(Şekil 7). Zirkonun sinterleşme esnasında; ZrO2 ve SiO2 olarak
ayrışmasından sonra açığa çıkan SiO2’nın ana faz olan MgO ile
reaksiyona girmesi sonucu forsterit (Mg2SiO4) fazının oluşmasından
dolayı katkı maddeleri ile ana bileşen taneleri arasında daha kuvvetli bir
bağlanma meydana gelmektedir. Ayrıca, penetrasyon esnasında; klinkerde
mevcut olan CaO ile zirkonun ayrışmasıyla açığa çıkan ZrO2’nın
reaksiyona girmesiyle CaZrO3 fazının da oluştuğu gözlenmiştir. ( Şekil
7).
Klinker; refrakter malzemede
i) sinterleme sonrası oluşan fazlar (ZrO2 ve forsterit) ile
ii) korozyona uğrayan alanda penetrasyon esnasın da oluşan CaZrO3 fazının
bulunduğu bölgelerde sızma gerçekleştirmemiş, bu bölgelere geldiğinde
durmuştur (Şekil 6, 7). Genel olarak; zirkon ilavesi ile yoğunlaşma artmış
olup, yeni oluşan fazların bir bariyer görevi göstermesi sonucun- da,
klinkerin refrakter malzemeye sızması/penetrasyonu da zorlaşmaktadır ve
dolayısıyla korozyon direncinin artmasına yol açmaktadır.
M-S ile farklı kompozisyonlardaki M-S Zirkon refrakterlerde; klinkerin korozyona yol
açtığı bölgelerdeki penetrasyon mesafelerinin ölçümlerine ilave olarak, ayrıca 10×10
cm2 boyutlarındaki kare numunelere de korozyon testleri uygulanarak, klinkerin
yayılma alanları tespit edilmiştir ve örnek numuneler Şekil 8’de verilmiştir. Çimento
klinkerinin; M-S-Zirkon bileşenleri ile hazırlanan kompozit refrakter malzemeler
üzerindeki yayılma miktarı, tüm farklı oranlarda spinel içeren kompozisyonlar için %5
zirkon ilavesinde yükselirken, %10 zirkon ilavesinde keskin bir şekilde düşmektedir
ve daha yüksek oranlarda zirkon kullanıldığında ise yayılma alanı daha küçük bir
eğimle azalmaktadır (Şekil 9). M-%30S-Zirkon sisteminde; zirkon miktarının
artmasıyla, yayılma alanı değerleri önemli derecede azalmıştır. Örnek olarak minimum
penetrasyona maruz kalan M-%30S-%30Zirkon malzemesi M-%30S kompozisyonu ile
karşılaştırıldığında yayılma alanı %43 azalmakta olup, korozyon direnci açısından da
1.8 kat oranında iyileşme gözlenmiştir (Şekil 9).
M-S ve M-S-Zirkon kompozisyonlarında; klinkerin refrakter yüzeyinde
oluşturduğu ya-yılma alanı değerlerinin açık gözenek miktarına bağlı olarak değişimi
Şekil 10’da verilmiştir. Genel olarak açık gözenek miktarı azaldıkça, klinkerin yayılma
alanı değerlerinin de azaldığı gözlenmiştir. Zirkon ilavesiyle; gözenek miktarının
önemli ölçüde azalması, korozyon seviyesinin azalmasına yol açmıştır ve gözenek
miktarının korozyon direncini etkileyen önemli bir parametre olduğu doğrulanmıştır.
Bunlara ilave olarak; M-S-%30Zirkon refrakterlerin açık gözenek değerleri M-S-%20
Zirkon’a göre daha yüksek olmasına rağmen, refrakterlerin yayılma alanlarının
minimum olduğu kompozisyon M-S %30Zirkon’dur. Bu da gözenek miktarıyla
birlikte zirkon içeriğinin de önemli olduğunu göstermektedir (Şekil 3, 10).
Genel olarak; M-S ile M-S-katkı içerikli kompozisyonların büyük çoğunluğunda
penetrasyon mesafesi ile klinkerin refrakter malzeme üzerinde oluşturduğu yayılma
alanı değerlerinin birbiriyle uyumlu olduğu gözlenmiştir (Şekil 4, 9). Spinel ilaveli
M-S malzemelerin penetrasyon direnci M-S-Zirkon kompozisyonlarına göre sınırlı
seviyededir (Şekil 1). Zirkon katkı ilavesinin gözenekleri doldurarak önemli ölçüde
yoğunluğu arttırması, gözenek miktarını azaltması ve açıklanan mikro yapısal
değişikliklere yol açması nedeniyle; örneğin M-%30S %30 Zirkon
kompozisyonundaki malzemenin penetrasyon mesafesinde ve yayılma alanında M-
%30S’e göre sırasıyla 2.2 ve 1.8 kat oranlarında iyileşme sağlanmıştır. (Şekil 1, 4,
9). Korozyon direncinde gözlenen bu artış da M-S- Zirkon içerikli refrakter
malzemelerin serviste daha uzun kullanım ömrüne sahip olmasıyla uyum
sağlamaktadır.
4. GENEL SONUÇLAR
M-S-Zirkon refrakterlere ilave edilen zirkon miktarının artmasıyla birlikte M-S
malzemelere göre önemli derecede yoğunluk değerleri yükselmekte ve gözenek miktarı
ise azalmaktadır. Çimento klinkerinin M-S-Zirkon refrakterlerde oluşturduğu
penetrasyon mesafesi ile yayılma alanı değerleri; ilave edilen zirkon miktarının
artmasıyla, önemli ölçüde azalmıştır ve sonuçlar birbirleriyle uyumludur. Yapılan mikro
yapısal incelemelerde; refrakter malzemelerde
i) sinterleme sonrası oluşan fazlar (ZrO2 ve Mg2SiO4) ile
ii) korozyona uğrayan alanda penetrasyon esnasında oluşan CaZrO3 fazının
bulunduğu bölgelerde klinkerin sızmasının sınırlı seviyede olduğu gözlenmiştir
ve artan yoğunlaşmayla birlikte oluşan yeni fazların bir bariyer görevi
göstermesi sonucunda, klinkerin refrakter malzemeye penetrasyonu da
zorlaşmaktadır ve dolayısıyla korozyon direncinin artmasına yol açmaktadır.
Refrakterde penetrasyonun başladığı bölgelerde, klinkerin MgO tanelerine
nüfuz etmesi daha belirgindir ve klinkerinin temel bileşenlerinden biri olan ve
korozyon seviyesini belirlemeye yardımcı olan CaO miktarı yüksektir. Klinker-
refrakter ara yüzeyinde korozyona uğrayan bölgeden refraktere doğru
yaklaşıldıkça MgO tanelerine olan penetrasyon önemli derecede azalmıştır ve
EDX analizleriyle MgO miktarının arttığı, CaO miktarının ise azaldığı
doğrulanmıştır. Zirkon ilavesiyle; belirtilen bu mikro yapısal değişikliklerin
oluşumu ve gözenek miktarındaki azalma, M-S-Zirkon içerikli refrakterlerin
korozyon direncine etki eden önemli parametreler olarak tespit edilmiştir.
Örneğin M-%30S-%30Zirkon kompozisyonundaki malzemenin penetrasyon
mesafesinde ve yayılma alanında M-%30S’e göre sırasıyla 2.2 ve 1.8 kat
oranlarında iyileşme sağlanmıştır. Bu korozyon direncindeki artış da M-S-
Zirkon içerikli refrakter malzemelerin endüstriyel kullanımda daha uzun servis
ömrüne sahip olmasıyla bütünleşmektedir.
Korozyon; tüm fazların kimyasal olarak zayıflaması/çözülmesi ile birlikte,
klinker veya cürufun oluşturduğu sıvı fazın taneler arasındaki bağlı fazları tahrip
etmesinden dolayı bağların ayrışması sonrasında refrakterde meydana gelen fiziksel
parçalanma olarak ifade edilebilmektedir (Aksel vd., 2004). Klinkerin oluşturduğu sıvı
fazın büyük taneler üzerinde meydana getirdiği hasar; yüzey alanları küçük
olduğundan dolayı, küçük tanelere göre daha düşük seviyededir. Matris fazının
reaktifliği ve çözünürlüğünü belirleyen faktörler; klinkerin penetrasyonuyla korozyona
maruz kalan refrakterdeki açık gözenek miktarı ve klinkerin oluşturduğu sıvı fazın
refrakter yüzeyinde yayılma/ıslatma yeteneğidir (Aksel, 2003; Aksel vd., 2003). MgO-
spinel refrakterlere ilave edilebilecek bileşenlerin korozyon davranışlarına olan etkisi
kaynaklarda detaylı olarak verilmemiştir, bu nedenle korozyon direncini etkileyen
temel faktörlerin ilave çalışmalarla desteklenmesi ve araştırılması zorunlu bir hale
gelmiştir. Endüstride servis esnasında yüksek sıcaklıklarda kullanılan M-S
refrakterlerin zirkon ilavesiyle korozyon diren- cinin arttırılması bu çalışmanın
temelini oluşturmaktadır. Bu çalışma kapsamında genel olarak; MgO-spinel
refrakterlere farklı oranlarda zirkon ilave edilmesi sonucunda, optimum
kompozisyonların belirlenmesiyle elde edilen yeni kompozit refrakter malzemelerin
korozyon dirençlerinde önemli derecede iyileşmeler sağlanmıştır ve bu faktörleri
etkileyen parametreler nedeniyle detaylı olarak araştırılmıştır.