Öğrenci forumu · 2013. 1. 29. · monnet seminerleri ve uzmanlar için atölye çalışmaları...

16
bogaziçi bülteni yıl:7 sayı:30 Dosya: ABD Baskanlık Seçimleri

Upload: others

Post on 31-Jan-2021

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • bogaziçibülteniyıl:7 sayı :30

    Dosya:ABD

    Baskanlık Seçimleri

  • Boğaziçi Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Merkezi Prof. Dr. Süheyla Ar-temel ve Nedret Kuran Burçoğlu tarafından, Avrupa çalışmalarında di-siplinlerarası araştırmalar yapmak ve Türk – Avrupa ilişkilerindekikültürel boyutu kıyaslamalı bir çerçeve içerisinde vurgulamak amacıyla1991 yılında kuruldu. Mayıs 2000’de Üniversite Senatosu, Merkez’deki çalış-maların çapını bütün sosyal bilim dallarını kapsayacak şekilde genişlet-meye karar verdi.

    Avrupa Çalışmaları Merkezi (AÇM) Türkiye ve diğer AB’ye aday ülkelerinAvrupa’ya entegrasyon aşamalarında akademik ve entelektüel çok sesli birdüşünce platformu oluşturmayı amaçlamaktadır. AÇM, akademisyenlereproje oluşturma aşamalarında araştırma olanakları sağlar. AÇM, akade-misyenlerin, kamu ve özel sektör çalışanlarının düşüncelerini paylaştık-ları bir kurum olarak AB – Türkiye ilişkilerinde tartışmalarınyoğunlaştığı bir odak noktası görevini üstlenmektedir.

    AÇM, ulusal ve uluslararası konferansların yanı sıra, halka açık JeanMonnet seminerleri ve uzmanlar için atölye çalışmaları düzenlemekte-dir. Bu sayede, AÇM, çalışanların ve sivil toplum örgütleri üyelerinin Av-rupa’daki eşdeğer kurumlarla etkileşime geçerek iletişim ağıoluşturmaları için büyük fırsatlar sunmaktadır.

    AVRUPA ÇALIŞMALARI MERKEZİ ÖĞRENCİ FORUMUAVRUPA ÇALIŞMALARI MERKEZİ ÖĞRENCİ FORUMU

    AÇM projelerine gönüllü olarak öğrencilerin de katılması amacıylaEkim 2002’de AÇM Öğrenci Forumu (AÇMÖF) kurulmuştur. Bu projelere ka-tılmanın yanı sıra kendi planladığı birçok etkinliği de hayata geçirenAÇMÖF, her yıl düzenli olarak yürüttüğü kendi organizasyonlarında daTürk/yabancı öğrencileri ağırlamakta, bu öğrencilere konusunda uzmankişilerin deneyim ve bilgilerinden faydalanabilecekleri, fikirlerini ser-bestçe tartışabilecekleri ve üretken olmaları yönünde teşvik edici birplatform sunmaktadır. 2003 yılından bu yana, her yıl Türkiye’deki çeşitliüniversitelerden öğrencileri bir araya getiren Boğaziçi Buluşmaları ileyine her yıl Avrupa’nın çeşitli üniversitelerinden ellinin üzerinde katı-lımcıyı Avrupa Birliği ülkelerinden uzmanlarla buluşturan EuropeanWeekend School ve bunun yanında her dönem düzenlenen çeşitli tema-tik seminerler, organizasyonların ana çerçevesini oluşturmaktadır.Bunun dışında, AÇMÖF, konusu güncel konular ve dönem içindeki politi-kalar, tartışmalar düşünülerek belirlenen çeşitli konferanslar düzenle-mekte; yine bu konular bağlamında her dönem iki tane olmak üzereAÇMÖF Bülteni yayınlamaktadır.

    AVRUPA ÇALIŞMALARI MERKEZİ NEDİR?AVRUPA ÇALIŞMALARI MERKEZİ NEDİR?

    2

    Avrupa Çalışmaları MerkeziÖğrenci Forumu

  • Boğaziçi Bülteni’nin 30. sayısında 6 Kasım’da gerçek-leşen ABD Başkanlık Seçimleri’ni inceliyoruz. Okuyaca-ğınız ilk yazı Çin’in yıllardır süregelen rejimi üzerine,aynı zamanda Çin – ABD ilişkileri ve Obama’nın yeni-den seçilmesinin bu ilişkileri nasıl şekillendireceği ko-nusu da yazıya dahil. Daha sonrasında ise 2012 seçim-lerine girmeden, Demokratlar-Cumhuriyetçiler rekabe-tinin tarihsel süreciyle devam ediyoruz. 2012’ye geldiği-mizde ise bir Obama ve Romney karşılaştırmasını, se-çimlerdeki kritik eyaletler meselesi ve seçimlerin ekono-mik yönü üzerine incelemeler izleyecek. Son yazımız ise,başka partilerin neden seçimlere dahil olamadığı soru-suna eğiliyor.

    Son sayfamızda Avrupa Çalışmaları Merkezi ÖğrenciForumu’nun seminer sorumlusu Nazlı Korkmaz’ın, 21Aralık’ta gerçekleşecek olan seminerimizle ilgili açıkla-masını ve seminer programını bulabilirsiniz.

    Önümüzdeki dönem görüşmek dileğiyle, keyifli oku-malar dilerim.

    Ceren Irmak Ç[email protected]

    SahibiSahibiBoğaziçi ÜniversitesiAvrupa Çalışmaları Merkezi AdınaHakan Yılmaz

    EditörEditörCeren Irmak Çelik

    Editör YardımcısıEditör YardımcısıMerve Ezgi Ersöyleyen

    TasarımTasarımBatuhan İpekçiErdem SelvinTankut Atuk

    YazarlarYazarlarCeren GünelElif Sercen NurcanElif YılmazErdem SelvinMerve Ezgi ErsöyleyenNazlı KorkmazÖzgenur Korlu

    İçindekilerİçindekilerSayfa 4 - Çin’in Değiş(e)meyen

    Politik Oligarşisi

    Sayfa 6 - 152 Yıllık Derbi:Demokratlar Cumhuriyetçilere Karşı

    Sayfa 8 - Obamaloney vs Romney Hood

    Sayfa 10 - Bir Seçim Klişesi:Kritik Eyaletler

    Sayfa 12 - ABD SeçimlerindeKilit Nokta: Ekonomi

    Sayfa 14 - Özgürlükler Ülkesinde Aranan Özgürlük

    Sayfa 15 - Seminer:Ortadoğu Krizinde Yol Ayrımı

    3

    Editörden...

    Kapak Görselleri:1-) http://www.mrconservative.com/2012/02/2016-18-statistics-on-obama/2-)http://nymag.com/thecut/2012/09/mitt-romney-and-the-end-of-men.html

  • Genel bir karşılaştırmalı siyasetanalizi için Çin Halk Cumhuriyeti’ningüncel siyaseti incelendiğinde, Tür-kiye Cumhuriyeti’nin CHP – devletbütünleşme süreci sayılabilecek ilk26 yılıyla birçok benzerliğinin olmasışaşırtıcıdır. Zaman ve coğrafyalar nedenli farklı olsa da, hakim siyasi par-tinin devlet bürokrasisiyle birleşip,partinin yönetim kurulunun devletide yönetmesi Türkiye’nin yaşamış veÇin’in yaşamakta olduğu ortak baş-lıca süreçlerdendir.

    Anayasası bakımından Çin, tekpartili sosyalist bir cumhuriyettir. 80milyon üyesi bulunan Çin KomünistPartisi’nin devlet ile olan ilişkileri ya-salarla belirlenmiştir, her ne kadarCHP 1950’ye değin son derece hakimbir pozisyonda bulunduysa da, Türki-ye’de bu denli iç içe geçiş yaşanma-mıştır. Ancak, önemli bürokratik po-zisyonlarda hakim partinin liderleri-nin bir zamanlar bulunmuş olması,Türkiye ile Çin’i bu konuda son de-rece benzer kılmaktadır. Çin Komü-nist Partisi devletin askeri gücünü,bürokrasisini ve medyasını muhale-fetsiz yönetmektedir, yerel veya genelyönetimde yer alabilmek için partiüyeliği kaçınılmazdır. Partinin siyasigücü belirtildiği üzere, anayasada yeralmaktadır ama Leninist kökenlerisebebiyle parti hukukun üstündedir,partinin sorgulanması ancak ve an-cak içinden gerçekleştirilebilir.

    1921’de Şangay’daki kuruluşundan28 yıl sonra, o ana değin siyasi yaşan-tıya hakim olan Kuomintang Parti-si’ni yenip Tayvan’a çekilmeye zorla-yan Çin Komünist Partisi’nin iç dina-mikleri, zaman zaman ülke için yok-edici sonuçlar doğurmuştur. İç dina-miklerinin temelinde aktörler arasın-daki ideolojik savaşlar ve güç kavga-ları yatmaktadır, ülkenin genelininolumsuz etkilendiği Kültür Devrimi

    gibi olayların sonucunda, ölüm veyıkım yaşanmıştır. Günümüzde parti-nin en fazla önem verdiği politikalar,parti içi birlik ve halkla beraberliktir.Uygulanan bu politikalar açısındanKültür Devrimi’nden sonra Deng Xi-aoping öncülüğünde yeniden yapıla-nan parti, Mao Zedong’un kurupyönettiği Maoizm bazlı Çin KomünistPartisi’nden son derece farklıdır. Bufarklılıkların neticesinde Çin’in 21.yüzyıldaki kendine münhasır durumuortaya çıkmış ve modernleşen partidünyanın en fazla üyesi olan siyasipartisi haline gelmiştir.

    Parti iç anayasasına göre en yüksekmerci 5 yılda bir toplanan Çin Komü-nist Partisi Milli Kongresi’dir ancakpratikte Genel Kongre yönetimdedir.Devleti yöneten Genel Kongre; anaorganlar olarak Genel Sekreterlik,Politbüro, Politbüro Kalıcı Komitesi,Sekreterlik, Merkez Askeri Komis-yonu ve Merkezi Disiplin İncelemeKomisyonu’na ayrılmıştır, Parti’ninGenel Sekreteri de-facto Çin’in politiklideridir. En önemli organlardan olanPolitbüro Kalıcı Komitesi’ni de kap-sayan Politbüro 25 üyeden oluşur,son derece güçlü 25 üye Çin’in genelyönetiminden sorumludurlar, çoğu-nun kapsamlı yerel yönetim gücüvardır. Siyasi ajanda ve hedefler Ge-nel Sekreter tarafından belirlenir vebunların kabulü Batı demokrasile-rinde alışılageldiği gibi oylamayla ol-maz, kabul edilmede görüş birliği ö-nemlidir. Partinin güncel iç dinami-ğinde yer alan diğer önemli bir organda Merkezi Disiplin İnceleme Komis-yonu’dur, parti içi yolsuzluklarınkontrolü ve disiplininden bu komis-yon sorumludur. Kasım 2012 itiba-rıyla başında Wang Qishan’ın bulun-duğu bu komitenin ünü Wang Lijunolayının ardından gelecek vadeden

    parti üyesi Bo Xilai’nin partiden ko-vulmasıyla artmıştır.

    Çin siyasetinde Batı tarafından enfazla eleştirilen ve Parti’nin üstünegitmeye çalıştığı konulardan biri dev-let işlerinde gerekli şeffaflığın olma-ması ve neticesinde yolsuzluklarınüstünün örtülme ihtimalidir. Dahaönce belirtilen Bo Xilai’nin kovulmaolayı, partinin bu konulardaki politi-kalarının yetersizliğini ve kuşkulanı-lan yolsuzlukların en üst kademeler-de bile yaygın olduğu inanışının Çinhalkındaki köklerini güçlendirmiş-tir. 8 Kasım 2012’deki Genel Kongreseçimlerinden hemen önce meydanagelen bu olay, partinin bu önemligeçiş sürecinde prestij kaybı yaşama-sına ve iç dinamiklerin kısa bir süreolsa da raydan çıkmasına sebep ol-muştur. Her zamankinden daha fazlaama hala yetersiz bir şekilde özgürolan Çin medyası, bu olayın muaz-zam boyutlara çıkmasına aracılık et-miştir. Partinin ve devletin tarihindeilk kez siyasi bir şahsın skandalı budenli yankı uyandırmıştır. Olayın du-rulmasından sonra yapılan duruşma-lar, sorumlulara verilen cezalar vediğer birçok detay sorgulanmış ancakpartinin gizlilik esası bu sorgulamayıkısa kesmiştir. Gelecekte partinin budenli geniş çaplı, kendi meşrutiyeti-nin sorgulanmasına kadar giden birskandala nasıl yaklaşacağı hem Ba-tı’da hem Çin’de merak konusudur.

    8 Kasım’daki Genel Kongre seçim-leri sonucunda Xi Jinping önderliğin-deki yeni bir kabine eskisinin yerinialmıştır, Mart 2013’te görev değişimitamamlanacaktır. Ancak, seçimler-den kast edilen, Parti’nin içinden, es-ki Politbüro’nun ve Genel Sekreter’inkararlaştırdığı adayların Kongre’dedemokrasi görünümü altında kabuledilmesidir. Batı tarzı seçme-seçilmesistemi henüz Çin’in ufkunda gözük-meyen bir fikirdir. Üstün kontrol vebaskı mekanizmaları, 1920’lerden iti-baren Çin halkını pasifleştirmiş, Tia-nanmen Katliamı gibi olayların dı-şında aktif politik eylemciliği birkaçkişiyle sınırlandırmıştır. Aynı şekil-de, partinin müdahil olduğu

    Çin’in Değiş(e)meyen Politik Oligarşisi

    Elif Sercen [email protected]

    4

  • emir-komuta ekonomisi geride bıra-kılmış ve market ekonomisine geçişsürecinde Deng Xiaoping’in ekono-miyi serbestleştirme politikaları Çinile günümüzde özdeşleştirdiğimiz bü-yüme oranlarını getirmiştir. Büyümeoranlarını 1990’larda ve erken2000’lerde fazlaca beslenen nüfusfaktörünün kullanımı ekonomikfayda getirse de, çocukların işçi ola-rak kullanımı, çalışanların hayatşartları vs. Çin’in uluslararası statü-sünü olumsuz etkilemiştir. Siyasi yö-netimin tek partili baskıcı doğasınakarşın ekonomik sistemin bu denliözgürleşmesi kaçınılmaz olarak so-runları beraberinde getirmiştir. Ar-tan refah çoğunlukla parti üyesi yö-netici kadrolara yansıdığından ve ça-lışanların durumu ihracat kazancınındevasa boyutlarına rağmen iyileşme-diğinden, 21. yüzyılın ilk on yılı biter-ken Liu Xiaobo ve Ai Weiwei gibi dü-şünürlerin sayesinde halkın yenidensiyasileşmesi ve durumuna razı olma-ması başlamıştır. Ancak, yıllarca sin-dirici baskı gören Çin halkından ihti-lal beklemek doğru değildir, altyapı-nın üstyapıyı belirleme esasında gele-cekte Çinliler’in tüketim, harcama vebiriktirme şekillerinin değişmesi so-nucunda bir politik değişim beklene-bilir, bu değişim aslında günümüzdebaşlamış ve devam etmektedir.

    Çin’in ABD devlet tahvil bonolarınabilinen bağımlılığı ve ABD’nin de enfazla Çin’e borçlu olması, bu iki ülkearasındaki ilişkilerin olumlu ve karşı-lıklı yönde gelişimini zorunlu kılmış-tır. Fakat belirtildiği üzere, Çin’in si-yasi yapılanması baskı, ortak görüş,itaat ve gizlilik ilkeleri üzerine kuru-luyken, ABD ise tam tersine özgürlük,oylama, bireysellik ve şeffaflık gibi li-beral ilkelere bağlıdır. İki ülke arasın-daki ilişkilerin devamının zorunlu ol-ması ve liberalliğin daha fazla kabulgörmesi sonucunda Çin’in siyasi kül-türünün değişmemesi mümkün de-ğildir. Bu durumun farkında olan enyeni parti liderleri, değişim sürecininyapıcı bir şekilde ilerlemesi için birlikve beraberlik ilkesine ilave olarak po-litik sistemin eleştirisi ve reformlarınyaptırımını eklemek istemektedirler.Ancak liderlerin medyaya yansıyangörüşleri, bu sürecin Batı’nın - özel-likle de ABD’nin - gerekli gördüğüdüzeyde olmayacağı mesajını içer-mektedir. Liderlerin yüzleşeceği birdiğer yabancı baskı unsuru insanhakları olacaktır. Şu ana değin süre-gelmiş idam cezası, tutukluluk süre-

    leri ve tek çocuk politikasıyla ilgiliproblemler görev değişiminin ta-mamlanacağı 2013’te de uluslararasıplatformlarda Çin’in karşısına çıka-caktır.

    2012 ABD seçimlerinde hakkındatartışmaların döndüğü en önemli ko-nulardan biri ABD-Çin ilişkileri ol-muştur. Başkan adayı Romney, se-çildiği taktirde Çin ile ikili ilişkilerdeAmerikan çıkarlarının daha fazla ko-runacağını ve ithalat-ihracat dengesi-nin yakalanması için yaptırımlarınuygulanacağını savunsa da, Parti’niniki numaralı lideri Li Keqiang’ınABD’de katıldığı bir toplantıda da be-lirttiği gibi Çin liderleri seçim bo-yunca söylenenleri ciddiye alıp karşı-lık vermemişlerdir. Sonuçta, menfa-atleri ileri derecede birbirine bağlı ikiülkenin arasındaki ilişkilerin, sadeceseçimde oy alabilmek için verilen söz-lerin sonucunda bozulması mümküngözükmemektedir. Makroekonomikilişkiler açısından, ABD’nin Çin sana-yisinin üretimine, Çin’in de ABD’nintüketimine ihtiyacı vardır, BarackObama’nın tekrar seçilmesi bu karşı-lıklı ilişkinin devamı için faydalı ola-caktır.

    Çin Komünist Partisi’nin yeni li-derleri konusunda Uzakdoğu Asya ül-keleri, Çin ile daha önceki ilişkilerinebağlı olarak farklı beklentiler içinde-dirler. Tibet ve Doğu Türkistan gibiyerel halkın işgal niteliğinde gördüğüÇin yönetiminin altındaki bölgeleryeni liderlerin kayda değer bir deği-şiklik yoluna gitmeyeceklerini düşün-mektedir ama Çin’in en gelişmişkomşusu olan Japonya, başa gelen li-derlerin Çin’in rekor kıran büyümepolitikalarına devam etmeleri halindekendisini tehdit altında hissedeceğive belki de yakın gelecekte liderlikpozisyonunu Çin’e devretmek zo-runda kalabileceği sanısındadır. Ja-ponya ile Çin’in 2012’de arasını açanSenkaku Adaları meselesi, bu ikiliilişkinin ne denli gergin olduğunugöstermiştir.

    Mart 2003’te göreve başlayacak olanGenel Sekreter Xi Jinping ve ekibi-nin, 5. nesil yöneticiler olarak kendi-lerinden önce gelen yöneticilerin ak-sine, medyanın ve internet üzerindensosyal medyanın “hafif gücünü” kul-lanmaya daha yakın durmaları gerek-mektedir. Çünkü 2002’de 50 milyoncivarında olan internet kullanıcıları2012’de Çin’in en popüler sosyalmedya kanalı Sina Weibo üzerinden500 milyona ulaşmış ve en küçük po-litik olayda veya skandalda karşılıkvermeye, soru sormaya ve sorumlu-ları eleştirmeye başlamışlardır. Herne kadar gerçek bir seçim ile başagelmeseler de, Çin’in yakın gelecek-teki liderlerinin topluma cevap ver-meleri ve toplumun tepkisinden çe-kinmeleri Çin’in demokrasiye gidenyolunun başlangıcı olarak gözükmek-tedir. Baskıcı siyasi geleneğindenbelki de hiç bir zaman tam olarak ko-pamayacak olan Çin Komünist Parti-si’nin politik açıdan daha özgürlükçü,çoğulcu ve yeniliklere açık hale gel-mesi kuşkusuz, Çin’in 21. yüzyıldadünyanın gelişiminde önemli biraktör olmasında yardımı olacaktır.Fakat, bu süreç zorlamayla ya dakeyfi uygulamalarla değil, Çin halkı-nın da katılımıyla toplumsal birlikiçinde ilerlemelidir.

    Kaynakça:1)http://www.economist.com/news/china/21567401-chinas-new-leaders-cheer-some-hints-reform-countrys-neighbours-see-less-encoura-ging2)http://www.china.org.cn/english/chu-angye/55414.htm3)http://www.economist.com/news/brie-fing/21565132-china%E2%80%99s-commu-nist-party-preparing-its-ten-yearly-change-leadership-new-team4)http://www.china.org.cn/china/node_7075080.htm5)http://www.economist.com/news/china/21566684-chinas-leaders-try-steer-online-discus-sions-using-clever-propaganda-naked-empe-ror6)http://blogs.wsj.com/chinarealtime/2012/11/29/chinas-future-premier-shrugs-off-u-s-elections-china-bashing-says-trust-us/

    Görseller:1)http://www.telegraph.co.uk/news/world-news/asia/china/9521741/Chinas-Xi-Jinping-cancels-Hillary-Clinton-meeting-amid-tensions.html2) http://techfreep.com/images/chinaparlia-ment.jpg3)http://i.telegraph.co.uk/multimedia/arc-hive/02111/china-internet_2111309b.jpg

    5

  • “Çubuklu” formaları içinde, yen-meye ve kazanmaya inanmış iki bü-yük takım, iki ezeli rakip, büyük birstatta heyecandan ve tezahürat et-mekten yüzleri kıpkırmızı olmuş birtaraftar ordusuyla birlikte. Eminimderbi deyince pek çoğunuzun gözün-de canlanan görüntü bu. Ama bu ya-zıya mahsus, heyecanlı taraftarları veazimli futbolcuları sahada bırakalımve sahalarda değil, sandıklarda olanbir ezeli mücadeleye göz atalım: ABDbaşkanlık seçimlerine.

    Parlamenter demokrasinin çok ses-li, çok partili ve partilerin aldıkları oyoranına göre mecliste koltuk kazan-dığı ve –henüz tecrübe etmediğimizson değişikliğe kadar – bu koltuklarıkazananların bağımsız bir cumhur-başkanını seçtiği bizim sistemimizlekarşılaştırınca ABD’deki başkanlıkseçimleri bende hep bir derbi heye-canı yaratmıştır. Bu sebeple bu yazı,son seçimlerde olanlar ve bunun ne-lere etki edeceği ile ilgili değil. De-mokratlar ve Cumhuriyetçiler ara-sındaki 152 yıllık ezeli rekabet ile il-gili. Çünkü futbolseverler bilirler, sonderbiden sonra kim kazanırsa kazan-sın geçmişteki mücadelelerden bah-setmek adettendir.

    Ezeli Mücadelenin BaşlangıcıBatı’da, özellikle Avrupa’da partiler

    demokratik hayatın vazgeçilmezlerin-den biri olarak gösterilse de, ABD’ninkurucuları özellikle Avrupa tarzı di-siplinli parti sistemine olumlu bak-mıyorlardı. Bunun en büyük sebebibu tarz bir siyasi yaşamın kutuplaş-mayı tetikleyeceğine inanmalarıydı.Eyaletler tek devlet çatısı altında biraraya gelmeyi, sadece tek başlarınaİngiltere baskısına karşı koyamaya-caklarından kabul ettiler. Yani bu gö-nüllü değil, zorunlu birliktelikti. Za-ten böylesi hassas bir denge üzerinekurulmuş bir ülkeyi, bir de ideolojikayrılıklarla karşı karşıya getirmek ül-

    kenin kurucularının en son isteyeceğişeydi. İlk başkanlık seçimleri bu gö-rüş çerçevesinde şekillendi ve ülkeninilk ve partisiz tek başkanı GeorgeWashington seçildi.

    Ama George Washington’ın ilk dö-neminin sonunda ülke, kurucularınınkorktuğu gibi Avrupa’daki ideolojiktartışmalarla değil, Federalistler veAnti-Federalistler olmak üzere ayrıl-mışlardı. Demokrat Parti daha sonraDemocratic-Republican Party isminialacak Anti-Federalist hareket içeri-sinden çıktı ve 1828 yılında resmenkuruldu. Ezeli mücadelenin başlaya-cağı 1860 yılına kadar, Demokratla-rın rakibi Whig Partisi’ydi.

    Bu noktada başkanlık seçimlerininneden hep iki parti arasında geçtiğinianlamak için başkanlık seçim siste-mine bakmak gerek: ABD başkanları4 yıllığına iki dereceli bir seçimle se-çiliyorlar. Genel oylama ile ülkedekiseçmenler ikinci seçmenleri belirli-yorlar. İkinci seçmenler de başkanıbelirliyor. Seçim sistemi çoğunluksistemi; yani oyların çoğunluğunualan oylamayı kazanıyor. Dolayısıylaseçmen, çoğunluğu oluşturan parti-lerden birine oy vermediği zamanoyunun bir etkisinin olmadığını bili-yor. Bu yüzden seçimler iki parti ara-sında geçiyor.

    1850’lerde ABD yeni bir tartışmayasürüklenir. Bu sefer konu köleliktir.Ülkede yapılan oldukça yoğun tartış-malar sonucu köleliğin kaldırılmasınıdestekleyen üçüncü bir parti kurulur.Bu parti Whig Partisi’ni tahtındanedecek ve Demokratların ezeli rakibiolacak Cumhuriyetçi Parti’dir.

    Başa dönüp Amerikan partilerininana hatlarını çizmemiz gerekirse; bupartilerin Avrupa’daki ya da Türkiye’-deki gibi örgütlenmeleri, üyelik sis-temleri yok . Sadece seçim dönemle-rinde adayların seçilmesi ve destek-lenmesi konularında bir araya geli-yorlar. Elbette uygulamada Demok-ratlar ve Cumhuriyetçiler arasındafarklar mevcut, ama bu farklar Avru-pa’daki sağ ve sol partiler arasındakifarklar ve ayrılıklar kadar derin değil.Demokratlarla Cumhuriyetçileri bir-birinden ayırma yollarına yazınınilerleyen bölümlerinde değineceğim.

    1860 yılından itibaren ABD’de De-

    mokratlar veya Cumhuriyetçiler tara-fından desteklenmemiş herhangi birbaşkan adayı başkan seçilmemiştir.Birazdan değineceğim 1912 seçimle-rinden sonra ise iki parti dışındanherhangi bir aday ikinci olacak oy ço-ğunluğuna bile ulaşamamıştır.

    Unutulmaz Seçimler veEfsane Başkanlar

    Eğer unutulmaz gollerden ve ef-sane isimlerden bahsedilmezse derbi-den konuşmuş sayılmazsınız. MademDemokratlar ile Cumhuriyetçiler ara-sındaki ezeli mücadeleye “derbi”dedim o zaman unutulmaz seçimlerve efsane başkanlardan da söz etmekgerekli.

    Şu ana kadar ABD’de 57 adet baş-kanlık seçimi gerçekleşti ve bunların38 tanesi ise Demokratlar – Cumhu-riyetçiler rekabetinin yükselişe geç-tiği 1860’tan sonra yapıldı. Amerika-lıların önemli buldukları seçimler ki-şiden kişiye değişiyor ama herkes ta-rafından önemli bulunan bazı ortakseçimler de mevcut. Ben bunlarınarasından beş tanesini seçtim:

    1. 1876 seçimleriBu seçim şüphesiz ki, ABD tarihin

    en tartışmalı seçimlerinden biri. Se-çimi önemli yapan şey ise, DemokratParti adayı Samuel J. Tilden’in geneloyun yüzde ellisinden fazlasını alma-sına rağmen başkan olamaması. ABDtarihinde bunun başka bir örneği yok.Başkan olan Rutherford B. Hayes,Tilden’den sadece 1 oy fazla alarakbaşkan oldu.

    Bu seçim Amerikan tarihinin enbüyük skandallarından da biridir. Se-çimin sonuçlarının belli olmasına çokkısa bir zamanda oyunu Tilden’e ve-ren bir ikinci seçmenin seçmenliğiiptal edilmiş yerine bir başkası geç-miştir. Bu oyu almasıyla Hayes, birsayı farkla başkan olmuştur.

    Demokratlar, hile yapıldığı açıkçabelli olan bu seçimin peşini bırakma-dılar ve sonunda Cumhuriyetçilerletarihte 1877 Uzlaşması olarak geçenanlaşmayı yaptılar ve Hayes’in baş-kanlığı Demokratlar tarafından kabuledildi. Buna rağmen bugün hala ta-rihçiler gerçek 19. başkanın Tilden ol-duğunu söylüyorlar.

    152 Yıllık Derbi: Demokratlar Cumhuriyetçilere Karşı

    Özgenur [email protected]

    6

  • 2. 1912 seçimleriABD’de seçimlerin 1860’tan itiba-

    ren Demokratlar ve Cumhuriyetçilerarasında geçtiğini söylemiştik. Bununtek istisnası 1912 seçimleri. Daha ön-ce Cumhuriyetçilerin desteğiyle 1904yılında başkan olan Theodor Roose-velt, 1912’de tekrar başkanlığa adayoldu, ama Cumhuriyetçi Parti Kon-gresi onu Cumhuriyetçilerin adayıolarak göstermedi. Onun yerineCumhuriyetçiler önceki başkan Wil-liam Howard Taft’ı aday gösterdi.Roosevelt, Taft’ı desteklemek yerineProgressive Party’i kurdu ve onunadayı olarak 1912 seçimlerine girdi.Her ikisi de Cumhuriyetçi eski baş-kanlar olan bu iki aday karşısındaCumhuriyetçilerin oyları ciddi şekildebölündü. Öyle ki Roosevelt genel oy-ların %27.4’ünü alırken, Taft %23.2-sini aldı. Bu Demokratların adayıWoodrow Wilson’a yaradı.

    1912 seçimleri, Demokrat veyaCumhuriyetçi olmayan bir adayın enfazla ikinci oyu aldığı son seçim. Bun-dan sonra hiçbir üçüncü parti seçimibu kadar ciddi bir şekilde etkileye-medi. Böylesi bir seçimden galip çı-kan Woodrow Wilson’ın başkanlığıdöneminde Birinci Dünya Savaşı’nınetkili figürlerinden biri olması ise buseçimin dünya tarihi açısından so-nucu oldu.

    3. 1960 Seçimleri1960 seçimleri ile ilk kez başkan

    adaylarının münazaraları televiz-yonda yayınlandı. Televizyondakimünazaraların, Richard Nixon’ın se-çimi kaybetmesinin sebeplerindenbiri olduğu iddia edilir. Dış görünüşaçısından rakibi John F. Kennedy ileyarışamamasının yanında münazaraboyunca çok terlemesinin Nixon’atelevizyon izleyicilerin oyunu kaybet-tirdiği söylenir. Öte yandan televiz-yon izleyicilerine oranla daha azkişiden oluşan radyo dinleyicileri,münazaralarda Nixon’ın daha başa-rılı olduğunu düşünmüşler.

    Bu seçimlerde John F. Kennedy,genel oyun sadece %0.2 daha fazla-sını alarak başkan seçildi. Başkanlığısırasında Dallas’ta suikasta uğradı vehayatını kaybetti. Suikastının, Ameri-kan tarihinin en çok tartışılan ve halakaranlıkta kalan yanlarının olmasınınyanında, John F. Kennedy yaşasaydıtarihin başka yönde akacağını iddiaedenlerde mevcut.

    4. 2000 SeçimleriAl Gore ve George W. Bush arasın-

    daki seçimler son eyalet olan Flori-da’ya kadar başa başa gidiyordu. Sı-

    ra Florida’ya geldiğinde seçim sonuç-larında bir kesinlik sağlanamadı. Te-levizyon kanalları önce Al Gore’u baş-kan ilan ederken, ilerleyen saatlerdebazıları Bush’u başkan ilan etmeyebaşladı. Yaklaşık 2 aylık bir tartışmave oyların yeniden sayımı sonucuABD Yüksek Mahkemesi George W.Bush’u başkan ilan etti. Seçim, ABDseçim tarihi içinse ilklere sahne oldu.George W. Bush, Vermont ya da Illi-nois’i kazanamadan başkan olan ilkCumhuriyetçi. Bunun dışında Kali-forniya’dan tek bir oy bile alamama-sına rağmen başkan olabilen başkabir Cumhuriyetçi yok. Ayrıca birinciseçmen oylarının daha azını alarakABD başkanı olan dört kişiden biri veşimdilik en sonuncusu.

    5. 2008 Seçimleri1863’te köleliğin kaldırılması ve bu

    yüzden çıkan İç Savaş’tan sonra 2008yılında bir Afro-Amerikalı’nın baş-kanlık koltuğuna oturması şüphesizki ABD tarihinin en önemli olayların-dan biri. Barack Obama, iki ana par-tiden birinden aday gösterilen ilkAfro-Amerikalı.

    Söz iki tarafın da tarihindeki ünlübaşkanlara geldiğinde Demokratlarıncephesinden, Woodrow Wilson,Franklin Roosevelt, Harry S. Tru-man, John F. Kennedy, Jimmy Car-ter, Bill Clinton ve Barack Obama;Cumhuriyetçilerden ise AbrahamLincoln, Theodore Roosevelt, DwightD. Eisenhower, Richard Nixon, Ro-nald Reagan, George Bush ve GeorgeW. Bush sayılabilir.

    Başkanlık seçimlerine rakam ba-zında bakarsak; şu ana kadar 44 fark-lı isim ABD başkanı oldu. Bunlardan13’ü Demokrat, 18’i Cumhuriyetçi.Başkanlık yarışında Cumhuriyetçi-ler önde olsalar da Demokrat PartiliFranklin D. Roosevelt’in 4 dönem üstüste seçildiğini de unutmamak gerek.

    Eşek ve FilFutbol takımlarının maskotlarının

    derbilerde önemli bir yeri vardır. De-mokratlar ve Cumhuriyetçiler arasın-daki ezeli rekabette de siyasi maskot-lar var.

    Her iki hayvan da Thomas Nast’inHarper’s Weekly’de yayınladığı kari-katürlerden sonra, önce diğer karika-türistler, sonra da partiler tarafındanbenimsenmiş. Fil, Cumhuriyetçilerinresmi sembolü. Amblemlerinde filbulunuyor. Eşek her ne kadar sıkçaDemokratlarla özdeşleşmiş olsa daDemokratların resmi sembolü değil.Onlar simgelerinde büyük mavi ‘D’harfini kullanıyorlar.

    Cumhuriyetçi Parti’nin bir diğerismi de GOP yani Grand Old Party.GOP, esas açılımının dışında, seçim-lerde değişik formlara sokularak slo-gan olarak kullanılmış: Generation ofPeace, Grand Open Party, Get Out-and Push, Gods Own Party bunlardanbazıları. İşin ilginç tarafı, Cumhuri-yetçiler kendilerine “Eski Büyük Par-ti” deseler de, eski kısmı pek doğrudeğil. Çünkü Demokrat Parti, Cum-huriyetçi Parti’den 26 yıl önce kurul-muş.

    Elbette seçimlerde maskotlar vesloganlar oldukça önemli. 152 yıllıktarihte birbirinden ilginç sloganlarolsa da, ben sadece bir tanesini hika-yesi ile paylaşmak istiyorum.

    1885 seçimlerinde Demokratlarınadayı Grover Cleveland’ın gayrimeşrubir çocuğu olduğu dedikoduları üze-rine, Cumhuriyetçiler “Ma, ma, whe-re is my Pa?” yazılı bir pankart hazır-larlar. Bu pankart çok kısa zamandakarikatür dergileri tarafından da kul-lanılır. Buna karşılık Cleveland çocu-ğun varlığını kabul eder ve himaye-sine alır. Tüm bu kampanyalara rağ-men başkan seçilince Demokratlar,Cumhuriyetçilere cevaben sloganı de-ğiştirir. “Ma, ma where is my Pa? /Gone to the White House. Ha! Ha!Ha!”

    SonuçCumhuriyetçilerin köleliğe hayır

    demeleriyle başlayan 152 yıllık tarih-leri, Demokratların eşcinsel evliliğeevet demeleri ile sürüyor. İki partihala kürtaj, vergilendirme, askeriharcamalar, sağlık reformu gibi ko-nularda bir uzlaşmaya varamadılar.Varamadıkları sürece de iki ayrı partiolmayı sürdürecekler.

    57. başkanlık seçimleri biterkenezeli bir mücadelenin insanın dama-ğında bıraktığı tat yenisini heveslebeklemesine sebep oluyor. 58. baş-kanlık seçimlerinde kadrolar elbetteki henüz hazır değil ama Demokratla-rın cephesinde bazı muhtemel aday-lar belli gibi. Özellikle Demokrat ta-ban bir sonraki başkan olarak HillaryClinton’ı istediğini dillendirmeye baş-ladı bile. Barack Obama’nın başarılıbir ikinci dönem geçirmesi halindeJoe Biden da güçlü başkan adayların-dan biri olabilir.Kaynaklar:1) www.whitehouse.gov 2) www.democrats.org 3)www.gop.orgwww.fec.govhurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/printnews.aspx?DocID=21878379Schlesinger, Arthur Meier, Jr. ed. History of American Presidential Elections, 1789-2008 http://clerk.house.gov/member_info/electioninfo/index.aspxGörsellerin kaynakları:1) http://timeswampland.files.wordpress.com/2012/11/155651372.jpg?w=7202) http://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/thumb/a/ab/GOP_Logo1.svg/220px-GOP_Logo1.svg.png3) http://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/thumb/9/9b/Republicanlogo.svg/600px-Re-publicanlogo.svg.png4) http://media.salon.com/2011/08/the_best_way_to_fight_the_two_party_monopoly-460x307.jpg5)http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/7/73/US_Democratic_Party_Logo.svg/200px-US_Democratic_Party_Logo.svg.png6) http://thebrandbuilder.files.wordpress.com/2012/09/donkey-democrat-logo.jpg 7

  • “Geleceğimiz için hiç bu kadar u-mutlu olmamıştım” dedi Obama, se-çim sonrası yaptığı zafer konuşma-sında. Obama umudun, değişiminsimgesi olmuştu; onu ikinci kez baş-kanlığa taşıyan da buydu.

    ABD halkı Obama’ya ikinci şansıverdi; ama son ana kadar kimin ala-cağı belli olmayan yarış, 2008 seçim-lerine kıyasla daha başa baş sonuç-landı. Bu yazıda bahsedeceklerim debunun nedenini anlayabilmek için as-lında.

    Fikrimi soracak olursanız, kiyazıya da yansıyacaktır, Romneykarşısında Obama destekçisi ol-duğumu söylemeliyim. Bağımsızadaylara bu yazıda değinilmeye-cek, onunla ilgili değerlendirme-ye başka bir yazıda ulaşacaksınız.Ayrıca Obama’yı destekliyor ol-mam onu sonuna kadar onaylı-yorum anlamına gelmiyor. AmaObama’yı eleştirdiğimiz konularıRomney’nin daha iyiye götürece-ğine dair bir inancım kesinlikleyoktu. Ki Romney’nin Obama’nın ba-şarılı politikalarını da eleştirmesi,hatta sona erdireceğini beyan etmesi,seçim vaatleri kesinlikle umut aşıla-yan cinsten değildi. “Ne de olsa birCumhuriyetçi” demek istemezdim;ama ne ekonomik yönden, ne sosyalyönden, ne de dış politika açısındankabul edebileceğim değerlerin vücutbulmuş haliydi Romney ve partisibenim için.

    Evet, yapabiliriz!ABD’nin ilk siyahi başkanı olma

    unvanını taşıyan Obama, Amerikanhalkına “Kim olursanız olun Ameri-kan rüyasının bir parçası olabilecek-siniz” mesajını verdiği için kazandı.Kendisi bunun en büyük örneğiydi.Henüz yarım asır öncesine kadar si-yahların ikinci sınıf vatandaş mua-melesi gördüğü bir ülkenin başkanıolmuştu. ABD gibi çok uluslu, çok

    kültürlü bir ülkede insanlara farklı-lıklarını yaşayabilecekleri ve saygı gö-recekleri mesajını vermek çok önem-liydi. Yalnızca etnik ayrımcılıklarınkarşısında durmadı; cinsiyet eşitliği-ni, kadın haklarını, eşcinsel haklarını,alt ve orta sınıfların güvencelerini sa-vundu.

    Zenginlerden alınan verginin arttı-rılması gerektiğini düşünen Obama,alt ve orta gelir grubunu hedef alanbir profil çizdi. Komünist Obama ya-kıştırması almasını sağlayan sağlıkreformunu yaptı ve 30 milyondanfazla insan bundan yararlanmayabaşladı. Ekonomik kriz sonrası çık-maza giren otomotiv sanayisini kur-

    tardı ve milyonlarca insanın iş kaybıyaşamasını önledi. Sandy kasırgası-nın felaketlerini silmek için Cumhuri-yetçi valilerin övgüsünü alacak kadarçalıştı. İhtiyaç sahibi öğrencilere des-tek sağlayan fonun kaynaklarını art-tırdı. “Gay misiniz, heteroseksüel mi-siniz, zengin misiniz, yoksul musu-nuz, yaşlı mısınız, genç misiniz, ABDiçin hiç farkı yok” demişti. Kürtaj ka-rarını kadının vermesi gerektiğini dü-şünüyordu. Kadın ve erkek arasındamaaş farkı olmaması gerektiğini sa-vunuyordu. Cinsel tercihlerini açıkla-madıkları sürece orduya alınan eşcin-sellerin önündeki bu engel kalktı. İlkdefa bir ABD başkanı eşcinsel evlilik-leri desteklediğini açıkladı.

    Göçmenlere karşı tutumu özellikleHispaniklerin gönlünde taht kurma-sını sağladı. Yasadışı göçmen çalıştı-ranlara verilen cezaların daraltılma-

    sını savunuyordu. İllegal göçmenlerinyasal statüye kavuşturulabileceğinidile getiriyordu. Çocuk göçmenler sı-nır dışı edilemezdi. İllegal göçmenler,okuyorlarsa veya orduda hizmet veri-yorlarsa vatandaşlık kazanabilirlerdi.İngilizce öğrenimi teşvik edilmeliydi.

    Bireysel silahlanma da askeri har-camalar da kısıtlandı. Irak’tan asker-ler çekildi. İsrail-Filistin çözümsüz-lüğünde iki devletli seçenek savunul-du. İran’a askeri değil ekonomik yap-tırımlar masada tutuldu, diplomasikanalları kullanıldı. Usame bin Ladinöldürüldü. Afganistan’daki ABD var-lığının 2014’te çekileceği duyuruldu.Rusya ile nükleer silah stoklarını

    azaltacak bir antlaşma imzalandı.Obama 2009 Nobel Barış Ödü-lü’ne layık görüldü.

    Ama yapmadık…Kendinin de itiraf ettiği en bü-

    yük başarısızlığı; 2008 seçimle-rinde sözünü verdiği kapsamlıgöçmen reformunu yapamama-sıydı. Onun yönetiminde yasadışıgöçmenlerin sınır dışı edilmesihızla devam etti. Terör suçlama-sıyla “şüpheli” görülen insanlarıyasal belirsizlik ve işkence altın-da tutan askeri hapishane Guan-

    tanamo’yu kapatma sözü de vermişti.Tutulmayan sözler yeni bir seçimletazelendi, değişim sadece sözde kal-mış oldu. Dile getirdiklerinin pratiğedökülemediği olaylar daha çok dışpolitikada yaşandı. Aslında klasikABD dış politikasından çok da sapıl-mamış oldu. Irak’tan 2009 yılında çı-kılacaktı güya! Askeri varlık geri çe-kilmektense Afganistan’a kaydırıldı,hava saldırılarıyla sivil ölümlere se-bep olundu. İran cumhurbaşkanıylaönkoşul olmaksızın görüşme sözü tu-tulmadı. İsrail ile işbirliği arttı, Filis-tinin devlet statüsüne barışa zarargetireceği dile getirilerek hayır de-nildi.

    Romney bütün bu konularda Oba-ma’dan çok daha kırmızı çizgilere sa-hipti. Yani bu hayal kırıklıklarınınObama seçmenini Romney’ye oy ver-meye ittiği söylenemez.

    Obamaloney vs. Romney Hood*

    Ceren Gü[email protected]

    Obama Sivil Haklar Hareketi'ni tetikleyen siyahî RosaParks'ın otobüs boykotunu yaptığı otobüste otururken

    *Obama ve Romney’nin birbirlerine taktıkları lakaplar. Obamaloney*Obama ve Romney’nin birbirlerine taktıkları lakaplar. Obamaloney“Palavracı Obama” demek, Romney Hood ise fakirden vergi alıp zen“Palavracı Obama” demek, Romney Hood ise fakirden vergi alıp zen--gine vermek isteyen ters Robin Hood’u simgeliyor.gine vermek isteyen ters Robin Hood’u simgeliyor.

    8

  • Ama Obama’ya olan desteği azalttığısöylenebilir. Belki Romney daha mer-kezde, daha kapsayıcı bir duruş sergi-lese bugünkü tablo bambaşkaolacaktı.

    Ya Romney?Romney’ye destek sağlayan hayal

    kırıklığı olsa olsa ekonomik krizin ya-rattığı bunalımdır. Ekonomi küçüldü,işsizlik arttı. Kamu borçları 16 trilyondoları buldu, son yılın bütçe açığı 1trilyonun üzerinde, işsizlik ancak%7.8’e düşürülebildi. Obama krizinfaturasını bankalara kesti. Böyleolunca 2008 seçimlerinde Obama’yıdestekleyen sermayeler, dört yıllıkhezimetin ardından Romney’yi des-teklediler.

    Romney’nin ekonomi anlayışınışöyle özetleyelim: “Regülasyon tabiiki olacak. Ama az olacak; piyasayısağlam ve sürdürülebilir kılmak, yatı-rımları ve rekabeti arttırmak için ola-cak. Vergiler azaltılacak, ekonomicanlanacak ve böylelikle istihdam ar-tacak. Yani zenginlerin vergi oranınıdüşürsek bile, istihdamın artmasıyladaha çok insandan vergi toplanmışolacak.” Romney savunma dışı fede-ral harcamaları kısacağını söyledi,2010 bankacılık sektörü düzenleme-sini kaldırmak istiyordu. Sağlık refor-munu da iptal edeceğini söyledi. Ken-di valiliğinde Massachusetts’te aynı-sını uygulamıştı, ama ona göre karareyaletlere bırakılmalıydı. Obama’yıeleştirdiği bir nokta da onun sağlıkreformu sürecinde Demokratların daonayını almış olması; ama Obama-nın Cumhuriyetçilerin onayını alma-mış olmasıydı. Emeklilik yaşını yük-seltmek istiyordu. Öğrenciye devletyardımının artmasıyla harçların daartacağını söylüyordu. Krizden, işsiz-likten gerçekten bunalmış olan, bü-yük sermaye sahibi olmayan bazı in-sanlar da, iş adamı olan, ekonomidenanlayan Romney’nin krizin etkileriniObama’dan daha iyi sileceğine ve “u-zun vadede her şey sizin de yararınızaolacak” anlayışına tav olmuştur mu-hakkak. Ama Romney %47 gafınıyaptı ve “kendilerini mağdur olaraktanımlayan, hükümetin onlarla ilgi-lenme sorumluluğu olduğuna inanan%47 oranındaki Amerikalının ne o-lursa olsun Obama'ya oy vereceğinive bu nedenle kendi görevinin, bu in-sanlar için endişelenmek olmadığını”belirtti. Bunun üzerine Romney’nin“herkes”in başkanı olacağına inanankaldıysa yazık. Tabii Romney’nin busözlerine, bu vaatlerine, alt ve ortagelir grubunu kapsayamamasına rağ-

    men, büyük sermaye sahibi olup ol-mamasından bağımsız olarak ona oyveren büyük bir kitle de var. Bu kitledaha muhafazakâr/dindar, farklılık-lardan hoşlanmayan Cumhuriyetçiseçmen. Obama’nın farklı alt kültür-lerinin kalbini kazanmasına sebepolan “değişim rüzgârı”, bu kitlede el-bette hoş karşılanmamıştır. Eşcinsel-lerin evlenmesini hala kabul etmeyenbüyük bir kitle var ABD’de. Romneyde tam onlara göre bir başkandı. Eş-cinsel evlilikleri kabul etmiyor, evlili-ğin bir kadın ve bir erkek arasındakutsallaştığını iddia ediyordu. Amaordudaki düzenlemenin o da destek-çisiydi. Tecavüz ve sağlık gibi istisna-lar hariç kürtaja karşıydı. Aile plan-lamasına federal desteği de kesmekistiyordu. Partisinden bazı isimlerinyaptığı korkunç açıklamalar ise onuçok zor durumda bıraktı. RichardMourdock yaşamın tanrının takdiriolduğunu, tecavüz ile de başlasa son-landırılmaması gerektiğini söylemiş-ti. Todd Akin ise, kadının “meşru te-cavüz”e uğradığında hamile kalmayıönleyecek doğal bir savunma meka-nizmasına sahip olduğunu, yani ha-mile kalıyorsa aslında tecavüze uğra-mış sayılmayacağını, söylemişti!Romney bunlara karşı çıktı, amakampanyasına gölge de düştü.

    Farklılıkları benimsemeyen, “be-yaz” ABD’linin görmek istediği en ö-nemli hususlardan biri de göçmen-lere duruş. Romney illegal göçmen-lere tanınan fırsatların karşısındaydı.İllegal göçmenlerin okuyorlarsa yasalstatü almasına karşıydı, ancak ordu-dalarsa onay veriyordu. Bu göçmen-leri çalıştıranlara da ağız cezalar ve-rilmesinden yanaydı. Dış politikadada sert duruş arzulanıyor Cumhuri-yetçi cephede. Obama’nın diplomatikyolları tercih eden dış politikasınakarşılık; Romney için askeri seçenekhep masadaydı. Zaten bireysel silah-lanmayı da destekleyen Romney,İran’a askeri müdahaleyi benimsi-yordu. Suriyeli muhaliflerin bir çatı-da buluşturulup silahlandırılmasınıdestekliyordu. Irak’ta askeri varlığınIrak’ın demokrasisi için devamını sa-vunuyordu. Pentagon’a 100 milyardolar ek bütçe ayrılacağını dile getir-mişti. Vergileri azaltacağını söyleyenbirinin savunmaya böyle bir bütçe a-yırması Obama tarafından da hayret-le karşılandı. Afganistan’da askerivarlığın devam edebileceğini söyleyenRomney, orduda asker ve gemi sayı-sını arttırmak istiyordu. RomneyABD’nin baş düşmanı olarak gördüğü

    Rusya’ya ve Çin’e sert çıkılması ge-rektiğini savunuyordu. Bu husustaHindistan’la ve Endonezya’yla işbir-liği yapılmasını ve Rusya ve Çin’dekimuhaliflerin desteklenmesini istiyor-du. Obama’nın buna eleştirisi iseRomney’nin istihdamı Çin’e taşıyanşirketlere yardım ettiği ve Çin’in ken-di halkını gözetlemesi için izleme ci-hazı üreten şirketlere yatırım yaptı-ğıydı. Obama bunu yapan kişininÇin’e sert çıkmasını bekleyemeyece-ğimizi söylemişti. Obama’nın İsrail-Filistin duruşunu da eleştirmiştik; fa-kat Romney’nin ondan daha şahin ol-duğu ortada. İsrail seçimlerde zatenRomney’yi desteklemişti, Obamaözellikle İran’a karşı tutumuyla İs-rail’in istediği boyutta değildi. İsra-il’in güvenliğini önemseyen Romney,İsrail’e daha çok askeri destek veril-mesi gerektiğini dile getirmişti.

    Değişimden bahsedipdurma, yap işte!

    Kim seçilirse seçilsin ABD dış poli-tikası dünya barışına katkıda bulun-mayacaktı; ama yine de Cumhuriyet-çilere göre daha ılımlı dış politika gü-den Obama, sosyal haklara, eşitliğe,özgürlüğe, adalete, değişime inancıy-la umut vaat ediyordu. Şimdi Oba-ma’dan umulan tek şey, değişim vur-gusunu sözde bırakmaması…

    Romney New Hampshire’daki seçim kampan-yası sırasında, Vietnam gazisi olan Bob Garon’la konuşurken. Garon’un eşcinsel oldu-ğunu bilmeyen Romney, eşcinsel evliliğe karşıolduğunu belirtiyor .Videosunu izlemek isteyenler için:http://www.youtube.com/watch?v=GRN9Y5Nvdqk

    Her şeyi 3,5 dakikada özetleyen ve bana ilhamveren “Barack Obama vs MittRomney. Epic RapBattles Of History Season 2.” videosu:http://www.youtube.com/watch?v=dX_1B0w7Hzc

    Temel konularda Obama ve Romney karşılaştır-ması imkânı veren, bolca yararlandığım link:http://online.wsj.com/article/SB10000872396390444464304577537342693367910.html

    Görseller:1)http://a.abcnews.com/images/ABC_Univi-sion/ap_obama_romney_cross_wb.jpg2)http://i.i.com.com/cnwk.1d/i/tim/2012/04/19/obama-rosa-parks-bus_620x350.jpg3)http://abcnews.go.com/images/Politics/ap_mitt_romney_nh_dm_111212_wblog.jpg

    9

  • 1940’lı yıllarda yapılan araştırma-lar gösteriyor ki, Amerikan seçmenle-rinin eğilimleri üzerinde ailelerindengelen alışkanlıkları önemli bir rol oy-nuyor. Ama tüm seçim alışkanlığı buyönde ilerleseydi seçim sonuçları da-ha istikrarlı şekillenir ve seçmenlerinparti bağlılıkları daha güçlü olurdu.Bu yüzden şunu söylemek mümkün:uzun süreli seçim sonuçlarına baktı-ğımızda, seçmen davranışları üzerin-de parti sadakati, Amerika örneğin-de, daha az bir güce sahip.

    Seçmenlerin ikna edilmesinde,başkan adaylarının partileri önemlibir sorumluluğa sahiptir. Bu partilerancak seçmen hareketlenmelerini yö-netebilme, siyasal reklam ve kam-panya çalışmalarına verdikleri önemderecesinde bir ikna kapasitesine sa-hip oluyorlar.

    Uzun yıllar öncesinde yapılan çalış-malar, Amerikan başkanlık seçimle-rinde alışkanlık bazında oy kullan-manın önemli bir etmen olduğunugösteriyordu, fakat zamanla sivil hak-lar için artan sosyal hareketlilik ve1960’larda patlak veren Vietnam Sa-vaşı, Amerikalı seçmenin tercihlerin-de de önemli değişikliklerin gözlem-lenmesine neden oldu. Sosyal hayattayaşanan gerginliklerin seçim davra-nışlarını büyük ölçüde değiştirmesielbette çok doğal bir sonuçtur. Bu vebunun gibi birçok nedenden dolayıaileden gelen ve bir tür alışkanlığadönüşen seçmenlerin parti sadakatizamanla parçalandı. 1970’li yıllarageldiğimizde Amerikalı seçmenler,parti propagandalarına ve seçim va-atlerine daha bir özenle dikkat etme-ye başladılar. Ve 1980’li yıllar ile be-raber, parti sadakati Amerikan baş-kanlık seçimlerinde gözle görülür birşekilde azaldı. Günümüze dek yaşa-nan tüm olayları (Irak işgali, KörfezSavaşları, 12 Eylül saldırıları gibi) ak-lımıza getirdiğimizde Amerikalı seç-menin niçin bu kadar sık bir şekilde

    oy tercihlerini değiştirdi-ğini anlayabiliriz. Ve tümbu bilgiler ışığında huzur-lu, sakin ve refah içindebir hayatın, istikrarlı se-çim sonuçlarını doğuraca-ğını söyleyebiliriz. Bununyanında, vatandaşların si-yasal beklentilerinin hüs-ranla sonuçlanması isegünümüzde seçimlere katılan insansayısının zamanla azalmasına nedenoluyor. Diğer yandan etnik meseleler,lobi faaliyetleri, ekonomik çıkarlarınçeşitliliği gibi meseleler de hala canlıbir şekilde varlığını sürdürüyor. Du-rum böyle olunca seçim sonuçlarınınher dönem farklı şekillenmesi, bufarklılıklardan doğan bir takım so-runlar ve en önemlisi halkın istikrarlıkararlar verememesi gibi sonuçlarortaya çıkıyor.

    Şimdi Amerikan başkanlık seçimsistemini daha yakından tanıyalım.ABD başkanlık seçimleri, AmerikaBirleşik Devletleri’nin başkan ve baş-kan yardımcısını seçmek amacıylaher 4 yılda bir (1972 yılından başla-yarak) Kasım ayının ilk pazartesi gü-nünü izleyen Salı günü yapılır. Elec-toral College System adı verilen buseçim sistemi iki dereceli olarak ger-çekleşir. Önce her eyalette, o eyaletinKongre’deki (yani hem Senato’dahem de Temsilciler Meclisi’ndeki)temsilci sayısı kadar “ikinci seçmen”seçilir. (Bunlara bir de federal baş-kentin bulunduğu Washington DC’den üç adet ikinci seçmen katılır.)Daha sonra bu ikinci seçmenler baş-kanı seçerler. Önceleri yasama organıtarafından seçilen bu ikinci seçmen-lerin, 1860’da yürürlüğe giren bir a-nayasa değişikliği ile üye ülkelerinhalkları tarafından seçilmesi kuralıgetirildi. Günümüzde bu iki dereceliseçim sisteminin bir önemi kalmadı.Çünkü ikinci seçmenler, seçilirlersehangi başkan adayına oy verecekle-rini açıkça bildiriyorlar. Üstelik busistem bazı çarpık sonuçlara da yolaçabiliyor. Örneğin; 2000 yılında Ge-orge W. Bush genel oy oranında azpaya sahip olmuş ancak ikinci seç-men oranında sahip olunca azınlık0yuyla başkan seçilmiştir. 1951 yı-lında yürürlüğe giren bir diğer ana-yasa değişikliği ile aynı kişinin ancak

    iki kez başkan olabileceği karara bağ-lanmıştır.

    Gelelim 2012 başkanlık seçimine…Bilindiği üzere Barack Obama Ame-rika tarihinde bir ilke imza atarak ilksiyahî başkan olma şerefine, 2008’deyapılan seçimlerde rakibi John Mc-Cain karşısında toplamda 10 milyondaha fazla oy olarak ve 365 temsilcioyu elde ederek ulaşmıştı. Fakat ABDsiyasi düzeni gereğince yapmak iste-diği radikal değişiklikleri (sağlık re-formu gibi) gerçekleştirememişti. O-bama’nın başkanlık döneminin engöze çarpan gelişmesi, geçtiğimiz yılPakistan’da düzenlenen bir operas-yon ile 12 Eylül saldırılarının tek suç-lusu olarak bilinen Usame Bin La-din’in yakalanıp infaz edilmesiydi.Yapılan birçok kamuoyu yoklama-sında, bu gelişmenin Obama’ya puankazandırdığı söylendi. Ve seçimin a-rifesinde Birleşik Devletler’in kıyı ke-simlerini vuran ve birçok vatandaşınölümüne, maddi açıdan da büyük ha-sarlara yol açan Sandy kasırgası kar-şısında alınan önlemler, mağdur hal-kın sıkıntılarının giderilmesi yönün-de alınan inisiyatifler seçim sonuçla-rını etkileyebilecek nitelikteydi. Tümbunlar bir yana, yapılan anketlerdeObama’nın rakibi Mitt Romney’i ge-ride bıraktığı vurgulanıyordu. Fakatbilinen şu ki, ABD seçimlerinde enbüyük rol kararsız (kritik) olarak adıçıkmış olan eyaletlerindi. Bu alışıla-gelmiş bir durum, çünkü yukarıda dabelirttiğim gibi seçmen davranışlarızamanla değişmiş ve son güne dekyapılan tüm anketlerin sonuçlarınıalt üst edebilecek boyutlara ulaşmış-tı.

    Şimdi biraz bu adı kararsıza çıkmışolan eyaletleri tanıyalım… Florida,Ohio, Virginia, Wisconsin, Colorado,Nevada, Iowa, New Hampshire eya-letleri kararsız seçmenlerin çokluğunedeniyle parti propagandalarının

    Bir Seçim Klişesi:Kritik Eyaletler

    Erdem [email protected]

    10

  • en hareketli geçtiği bölgeler arasında-dır. USA Sabah’da yayınlanan haberegöre; “Kararsız eyaletlerden çıkacaksonuçların bu kadar önemli olması-nın nedeni ise ABD seçim sistemininmatematiği ile ilgili. Adayların ülkegenelinde seçmen çoğunluğunun o-yunu alması yeterli olmuyor. Ayrıcaeyaletlerin nüfus yoğunluğuna görebelirlenen seçici delegelerin çoğunlu-ğuna sahip olunması gerekiyor. Bukapsamda aday, 538 seçici delegedenen az 270'ini elde etmek zorunda.Son tahminlere göre bazı eyaletlerrenklerini şimdiden belli ettiğinden,Obama toplam 237 delegeyi, Romneyde 206 delegeyi elde etmiş gibi. En az270'e ulaşabilmeleri için Obama'nın33, Romney'nin de 64 delegeye ihti-yacı var. İşte bu delegeler de toplam-da 95 delegeye sahip kararsız eyalet-lerden gelecek. Bu eyaletlerin delegeoranları ise şöyle: Florida 29, Ohio18, Virginia 13, Wisconsin 10, Colora-do 9, Nevada 6, Iowa 6, New Hamps-hire 4.” İşte tam bu nedenlerden do-layı Obama ve Romney geçtiğimiz ya-zı seçim kampanyalarıyla dolu geçir-diler; özellikle Florida’nın desteğinikazanabilmek için son güne dek çalış-tılar ve bu destek aslında düşünüldü-ğü kadar ucuza elde edilmedi. TheNational Journal’da çıkan bir haberegöre Romney’in kampanya harcama-ları yalnızca Florida’da 40 milyonAmerikan dolarına ulaştı. Obama ise

    Florida’da düzenlediği reklam kam-panyalarında 60 milyon Amerikandolarından fazlasını harcadı. Florida,1964’ten beri desteklediği adaylarıBeyaz Saray’a göndermeyi başardı.(1992 tek istisna) Bu zamanla vatan-daşların kafasında bir tür geleneğe vekendini gerçekleştiren kehanete dö-nüştü. Bunun dışında, genç nüfusunhızla artması ülke genelinde muhafa-zakâr fikirlerin (ekonomik nedenli)canlanmasına neden olmaktaydı veObama’nın gençleri desteklemesibaşkanlık yarışında bu yüzden önegeçmesini sağlıyordu. Florida’nın ya-nında bir diğer belirleyici ve bir o ka-dar da kararsız bölge ise Ohio idi. Ka-rışık kırsal, tarla arazilerinin, küçükkasabaların yer aldığı ve endüstrileş-me hızının yavaş olduğu bu eyalet,başkanlık yarışında tıpkı Florida gibigelenekselleşmiş bir role sahip. Virgi-nia’nın önemi ise 2008 başkanlık se-çimlerine dayanıyor. Bu eyalet bir ön-ceki başkanlık seçiminde Obama’yıdesteklemiş ve cumhuriyetçileri hayalkırıklığına uğratmıştı. Bu yüzdenRomney’nin bu eyaleti bir kez dahakaybetmek gibi bir lüksü yoktu. “Kri-tikler” arasında ismini sıkça duyma-mızın sebebi de buydu. Colorado’daise İspanyol kökenli seçmenlerin hız-la artması ve bunun yanında göçmen-ler hakkında Cumhuriyetçi söylemle-rin sıkıntı yaratması gibi bir durumsöz konusu. Wisconsin’in önemi iseOhio eyaletini kaybeden adayın bueyaleti bir tür telafi niteliğinde gör-mesinden kaynaklanıyor.

    Seçim sonuçlarına gelirsek; 2012başkanlık seçimlerinde iki büyük par-ti Amerika tarihinde ilk kez 60 mil-yon genel oyun üzerinde bir rakamaulaştı. Obama rakibi Romney’i 5 mil-yon genel oy farklı ile 332 ikinci seç-men elde ederek yenmeyi başardı.

    Demokratlar Cumhuriyetçilerden 2eyalet fazla destek bularak 26 eyale-tin ve Washington DC’nin de deste-ğini elde ettiler. Yukarıda sayılan ka-rarsız eyaletlerin yanında diğer kritikolarak gösterilen Pennsylvania,Illinois ve Michigan'ı da Başkan Ba-rack Obama kazandı. Bunun dışındaRomney, Kuzey Carolina ve India-na’da kazanarak anketlerde çıkan so-nuçları şaşırtmış oldu. Beklenildiği ü-zere kritik eyaletlerde iki büyük parti-nin liderleri de başa baş bir sonuç çı-karmış oldularsa da Obama az farklarakibi Romney’i geçmeyi başardı. O-bama’nın 2008 seçimlerinde kazanıpda 2012’de kaybettiği bölgeler India-na, Kuzey Carolina ve Nebraska oldu.Yani bu da demek oluyor ki bir daha-ki başkanlık seçim yarışında her za-man kararsız olan eyaletlerin yanındabu eyaletlerin de ismini sık sık duya-cağız. Ve bu seçimlerde üçüncü parti-ler olarak adlandırılan Özgürlükçü-ler, Yeşiller, Anayasa Partisi, AdaletPartisi arasından Özgürlükçüler (Li-bertarian Party) genel oy bazında birmilyondan fazla oy alarak büyük birgelişme gösterdi.Kaynakça;1)Beckman, Arthur (2009) “The Volatile American Voter: In-consistent Voting Behavior in the United States, 1948-2004;”APSA 2009 Toronto Meeting Paper.2)Prof. Cem Eroğlu (1996) “Çağdaş Devlet Düzenleri” An-kara: Kırlangıç Yayınevi3)http://tr.wikipedia.org/wiki/ABD_ba%C5%9Fkanl%C4%B1k_se%C3%A7imleri4)http://www.usasabah.com/Guncel/2012/11/3/gozleri-ka-rarsizlarda5)http://www.wcjb.com/local-news/2012/11/why-florida-such-critical-state-every-election6)http://www.prafulla.net/interesting-contents/world-inte-resting-contents/us-presidential-election-2012-ohio-as-criti-cal-state-spending-tv-adsinfographics/7)http://en.wikipedia.org/wiki/United_States_presiden-tial_election,_2012Görseller;1) http://www.prafulla.net/interesting-contents/world-inte-resting-contents/us-presidential-election-2012-ohio-as-criti-cal-state-spending-tv-adsinfographics/2)http://nation.foxnews.com/sites/nation.foxnews.com/files/styles/dv1/public/815_US.gif3)http://en.wikipedia.org/wiki/File:Cartogram%E2%80%942012_Electoral_Vote.svg

    11

  • Ekonomi odaklı tartışmalarınseçim dönemi tartışmalarının merke-zini oluşturduğu söylenebilir. 2008finansal krizinin de etkisiyle kötü du-rumda olan ekonomi, başta Cumhuri-yetçiler olmak üzere, Obama’yı eleşti-renlerin en çok odaklandığı konu ol-du. Öyle ki, tüm bu ekonomik eleşti-rilerden sonra başkan Obama seçi-mi kaybetmiş olsaydı, bu durum eko-nomiye bağlanacaktı. Bunca tartış-maya rağmen konu her seferinde“Büyük devlet mi küçük devlet mi?”sorusunun cevabını bulma çabasınadönüştü.

    Cumhuriyetçilerin ve Demokratla-rın en derin ayrımlarından birinin busoruya verdikleri yanıt olduğu göz ö-nünde bulundurulursa, konunun dö-nüp dolaşıp buraya gelmesi şaşırtıcıdeğil. Cumhuriyetçiler devletin piya-salara karışmasının piyasa dengele-rini bozacağını savunurken, Demok-ratlar devletin bozulan piyasaları to-parlayabileceği görüşüne sahip. Dola-yısıyla Cumhuriyetçiler piyasalar üze-rinde etkili olan büyük devlet yerinepiyasalara karışmayan küçük devletindaha iyi bir çözüm olduğunu söyler-ken, Demokratlar tam tersini söylü-yor. Adayların görüşleri de partileringörüşlerine göre şekillendiğinden, O-bama büyük devlet politikasından ya-nayken, Mitt Romney küçük devletpolitikasından yana olduğunu belirti-yor.

    80’li yıllardan 2008 finansal kri-zine kadar serbest piyasa fikri daharevaçtayken, krizle birlikte piyasala-rın serbest bırakıldığında da bozula-bileceği ve devletin buna müdahaleetmesi gerektiği fikri popülerleşmeyebaşladı. Kaldı ki diğer yandan krizinuzun sürmesi nedeniyle, devletin mü-dahalesinin yanlış olduğunu söyle-yenler artmaya başladı; ancak bunusöyleyenler devletin piyasalara mü-dahalesini değil, müdahale şeklini e-leştirmeye başladılar. Diğer yandan

    eleştiriler, devletin ekonomik politi-kalarını doğru bulmasalar da nedendoğru bulmadıklarını konusunda bir-birlerinden ayrılıyorlardı. Bir kesimObama’nın krizden etkilenen şirket-lere yaptığı yardımın az olduğunu sa-vunurken, başka bir kesim miktarınfazla olduğunu savundu. Johns Hop-kins Üniversitesi’nden Laurence Ball,Obama yönetiminin Wall Street lobi-sine karşı direnmediğini düşünürken,“batmak için çok büyük” sorunununüstesinden gelecek bir finansal refor-mun yapılmaması da eleştirilerin ara-sındaydı.

    Ekonomik politikalar, çoğunluklaCumhuriyetçiler tarafından, bu denlieleştirilse de Obama’nın ekonomi hu-susundaki notu çok da kötü görün-müyor. Öncelikle, Obama Beyaz Sa-ray’a geldiğinde finans sistemi çök-müştü, GM ve Chrysler gibi şirketlerise iflasın eşiğindeydi. Obama’nın al-dığı önlemler ikinci bir 29 krizini en-gelledi; ancak bu yine de, Amerika-lıların ülkelerinin ekonomik duru-mundan memnun olması için yeterli

    değildi. Krizin etkilerinin uzun sür-mesi ve dış borcun erimemesi, eko-nominin Obama’nın tekrar seçilmesiiçin en büyük engel olarak görülme-sine neden oldu. Başka bir açıdan ba-kıldığında, Obama’nın eylemleri ol-masa kriz çok daha kötüye gidebilir-di; ancak bu ekonominin gidişatın-dan memnun olmayanları ikna etme-ye yeterli değil. Finansal kriz yöneti-minin yanı sıra Obama vergi ve sağlıksigortası reformu konusundaki politi-kalarıyla da Mitt Romney’nin eleştiri-lerinin hedefi oldu. Obama’nın öner-diği sağlık reformunu, hem devlet

    bütçesine hem de vatandaşların büt-çesine getireceği yük dolayısıyla eleş-tiren Cumhuriyetçiler, sağlık sigor-tasını zorunlu kılmanın vatandaşlarınözgürlüklerini kısıtlamak olduğunudile getirdiler. Obama’nın sosyal dev-let anlayışı ile çakışan görüşleri dola-yısıyla, Cumhuriyetçilerin eleştiri-lerinin kaynağı en başta bahsedilenküçük devlet kavramına dayanıyor.Vatandaşlarına sağlık sigortasını zo-runlu kılan büyük devlet anlayışı,Cumhuriyetçilerin ekonomi konu-sundaki görüşleriyle başından beriçelişiyor.

    Seçim döneminde Obama’nın eleş-tirildiği, Cumhuriyetçilerin ve De- mokratların birbirinden ayrıldığı di-ğer bir konu ise, vergi reformu oldu.Serbest piyasa ekonomisine inananCumhuriyetçiler için zengin kesimingelirine yüksek vergi oranları koy-mak, normalde yatırıma gidecek pa-ranın vergi yüzünden verimli bir bi-çimde kullanılamaması anlamına ge-lirken; sosyal devlet kavramına yakınduran Demokratlar için ise zenginkesime yüksek vergi oranları uygula-mak, gelir dağılımları arasındaki far-kı azaltmak demek. Bir Demokrat o-lan ve sosyal adaleti benimseyen O-bama, yüksek gelire sahip kesimindaha yüksek vergi ödemesi gerekti-ğini savunuyor ve bu noktada Cum-huriyetçilerin eleştirileri başlıyor. O-bama’nın ilk döneminde ekonomikgidişat iyi olmasa da 4 yılın sonunda-ki duruma bakıldığında, Amerikanbankaları Avrupa bankalarından da-ha iyi durumda ve seçimlere yaklaşıl-dığı dönemde borsa, en son Obamadöneminden önce ulaştığı seviyeyeulaşmış ve işsizlik de %8 oranına ka-dar düşmüştü. En son yapılan anket-lerde de kötü ekonomik durum yü-zünden Obama’yı değil, George Bush’u sorumlu tutanlar çoğunluktaydı.Mitt Romney’nin, bir iş adamı olmasıve üst düzey yöneticilik yapmış olma-sından dolayı, özel sektörün nasıl iş-lediğiyle ilgili Obama’dan daha bilgiliolduğunu söylemek yanlış olmaz. An-cak Romney seçim döneminde, parti-sinin de etkisiyle, ekonomiye bir iş a-damı gibi yaklaşmaktan çok, en çokoyu nasıl alabileceğini düşünerekyaklaştı. Romney, ekonomik duru-mun sorumlusu olarak Obama’nın

    ABD Seçimlerinde Kilit Nokta:Ekonomi

    Merve Ezgi Ersö[email protected]

    12

  • piyasalara müdahale et-mesini göstererek, seçme-nin kötü ekonomi için O-bama’yı sorumlu tutma-sını sağlamaya çalıştı.Bütçe açığını kapatmakRomney’nin ekonomikanlamda en çok dile getir-diği hedeflerden biriydiancak Romney diğer yan-dan daha düşük vergi o-ranlarından bahsetmeyebaşladı. İki hedef de çokcazip olsa da birbirleriyle çelişiyorlar.Romney’nin başkan yardımcısı adayıPaul Ryan, verdiği bütçe teklifinde,vergi oranları düşürülse dahi yasalboşluklar doldurulduğu takdirde dev-letin vergi gelirlerinin azalmayacağınıbelirtse de bu yasal boşlukların han-gileri olduğu konusu net olarak açık-lanmadı. Sağlık reformu konusundaise, Cumhuriyetçi adayın herkesinsağlık sigortası yaptırmasını zorunlukılmak yerine isteyenlerin sağlık si-gortası almasını sağlayan bir önerisivardı. Bu öneriye göre herkese bellibir miktar sağlık sigortası için yardımyapılacaktı ve eğer kişi isterse sağlıksigortası yaptıracaktı. Eğer daha pa-halı bir sigorta seçerse de aradaki far-kı kendisi ödeyecekti. Ancak sağlıkreformu konusu Romney için birazsıkıntılı bir alan. Obama’nın sağlıkreformunu eleştirdiği halde, RomneyMassachusetts valisi iken sağlık si-gortaları hakkında daha farklı görüş-lere sahipti. Sonrasında Obama’nınsağlık reformunun beğendiği yönleri-nin de olduğu söyleyen Romney, bututarsızlıkları yüzünden birtakım e-leştirilere maruz kaldı. Tutarsızlık ko-nusundaki eleştirilerin dışında, Rom-ney’nin 59 sayfalık ekonomik planı-nın önemli soruların cevabını verme-diği eleştirileri de yer aldı. Romney’nin yapmak istedikleri açık olsa dabunları nasıl yapacağı çok açık değil-di ve bu durum, özellikle Demokrat-larda, şüphe uyandırdı. Özellikle ver-gi oranlarını düşürme hususunda,Demokratlar ve Obama, Romney’izenginleri kayırmakla suçladı. Vergioranlarını düşürmenin düşük değilyüksek gelirli kesimin işine yarayaca-ğını söyleyen Obama, Romney’ninyüksek gelirli kesimi daha çok önem-sediğini iddia etti. Bir diğer sorun iseRomney’nin savunma harcamalarınıartıracağını söylemesi oldu. Savunmaharcamalarını artırmak demek bütçe-ye 7 trilyon dolarlık bir yük demektive bütçe açığını azaltmayı hedefledi-ğini söyleyen biri için mantıklı bir

    söylem değildi. Demokratlar her nekadar ikna olmasalar da, ılımlı olanCumhuriyetçilere göre savunma har-camalarını artırma söylemleri radikalCumhuriyetçileri memnun etmek içinyapılıyordu ve eyleme geçirilmeye-cekti. Ilımlı Cumhuriyetçilerin buyaklaşımı ise konuyu yeniden Rom-ney’nin oy için kendisinin olmayandüşünceleri söylemesine getirdi. Özetolarak, Romney partisinin ekonomikdüşüncelerini benimseyerek küçükdevlet kavramına yakın durdu ve eko-nomik politikalarını da buna uygunolarak açıkladı. Fakat Romney’nin se-çimlere aday olduğundaki görüşleri,daha önceki tecrübelerindeki ekono-mik görüşlerinden farklı olduğu içineleştirildi. Her ne kadar tutarsızlık-ları bulunsa ve hedeflerini nasıl ger-çekleştireceği belirsiz olsa da Rom-ney’nin ekonomik anlamda yapmayıhedeflediği şeyler oldukça mantıklışeylerdi fakat Romney seçilemediğinegöre birbiriyle negatif ilişki içinde o-lan şeyleri - bütçe açığı ve vergi oran-larını düşürmek gibi - aynı anda nasılçözümleyeceğini belirlemesine ihti-yaç kalmadı.

    6 Kasım tarihindeki seçimlerde O-bama yeniden seçildi. Yazının başın-daki “Büyük devlet mi küçük devletmi?” sorusuna yeniden dönecek olur-sak, Obama’nın zaferi halkın da busoruya yanıt olarak büyük devlet ya-nıtını benimsediğine işaret ediyor.Tabii ki bir genelleme yapmak doğruolmaz ancak Obama’nın yeniden se-çilmesi seçmenin ekonomik gidişat-tan çok da memnuniyetsiz olmadığınıgösteriyor. Obama’nın piyasalaramüdahalesinin krizi daha da kötü et-kilediğini savunan Cumhuriyetçilerinaksine, seçmenler Obama’nın politi-kalarını desteklediğini gösterdi. Yinede seçmenlerin hepsinin Cumhuri-yetçilerin politikalarına karşı oldu-ğunu söylenemez. Romney’nin kendi-sine Paul Ryan’ı başkan yardımcısı o-larak seçmesi sonucu, Romney seçil-diğinde değişecek olan sağlık refor-

    mundan olumsuz etkilene-cekleri için, emeklilerinRomney’i tercih etmeyeceğidüşünülürken, emekli nüfu-sunun çok olduğu Florida’dayapılan anketlerde hangi a-dayın sağlık reformu konu-sunda daha başarılı olacağısorusuna seçmenlerin yarısıRomney derken diğer yarısıda Obama cevabını verdi. Busonuç da Romney’nin eko-nomik politikalarının seç-

    menlere tamamen ters düşmediğinigösteriyor. Obama ise Oval Ofistekiikinci 4 yılını garantilediğine göre,şimdi ekonomik açıdan kendi politi-kalarını önceki dönemine göre dahaözgür olarak yürütebilecek. Ancak e-konomik politikalarda daha özgür o-larak hareket edebilmenin getirdiğibir yük var. Ekonominin durumu O-bama’nın ilk döneminde, Bush döne-mindeki politikalara ve çöken finan-sal sisteme bağlanıyordu fakat şimdiekonomi kötü gittiğinde sorumlu O-bama yönetiminden başkası olmaya-cak. Eğer Obama’nın ikinci dönemi e-konomik açıdan başarılı olmazsa, birsonraki seçimlerde Cumhuriyetçile-rin ekonomik görüşlerinin daha doğ-ru olduğunu düşünen seçmenler ço-ğunlukta olabilir.

    Kaynakça

    1)http://www.economist.com/node/21564175

    2)http://www.economist.com/node/21561890

    3)http://www.economist.com/blogs/fre-eexchange/2012/11/economy-and-elec-tion

    Görseller

    1)https://twitter.com/i/#!/BarackO-bama/media/slideshow?url=pic.twit-ter.com%2FbAJE6Vom

    2)http://constitutionclub.org/2012/08/11/one-conservatives-view-on-the-ryan-vp-pick/

    3)http://www.urban.ro/muzica/cu-cine-au-votat-artistii-la-alegerile-din-sua/

    13

  • Tarih açısından bakıldığında 2012yılının katkıları azımsanamayacakkadar fazladır diye düşünüyorum.Orta Doğu’da esen rüzgarların fırtı-naya dönüşmesiyle geldi ve yılın son-larında ise konu tamamen farklı birnoktaya kaydı, ABD’ye geçiş yaptı.Aslında sadece bir başkan seçimiydiama herhangi bir ülkenin seçimlerin-den bahsetmiyoruz. ABD 2012 Baş-kanlık Seçimleri’ne 6 Kasım’da tümdünya şahit oldu ve sonuçlarınınsürpriz olduğunu da söyleyemeyiz.Her ne kadar Demokratlar 126 sayıfarkla zaferi almış olsalar da; bu se-çimlerde 2008’deki kadar etkili birortam oluşturduklarını söylemek güçolur. Obama’nın değişikliği savunmapolitikaları, ABD’yi daha iyi bir halegetireceğine dair vaat ettiği sözler in-sanları bu sefer o kadar da büyüleme-di diyebiliriz. Amerika toplumu artıko değişikliği görmek ve yaşamak isti-yor. Tam da seçim dönemlerindedünyada yaşanan krizler – politik, e-konomik ve sosyal - ABD’yi ve Oba-ma politikalarını büyük çapta etkiledive toplumun gözünde Obama belkide başarısız gözükmeye başladı. ABDgibi kapitalizmin öncü olduğu bir ül-kede en önemli konu ekonomidir - kipolitik partiler dahi ekonominin des-teklediği derecede varlar. Bu da bizegösterir ki, ABD’de ekonominin bo-zulması toplum tarafından büyüktepkilere yol açacaktır. Bu sene, ABDekonomisinin dahi gerilediği ve işsiz-lik oranının arttığı bir seneydi ve2012 seçimi, Obama’nın başkanolmama ihtimalinin söz konusu ol-duğu bir seçimdi. Ancak muhalif ta-rafın politikaya yeterince hakim ol-maması Obama’nın zaferine büyükoranda yardımcı olmuştur. Romneyönderliğindeki Cumhuriyetçi Parti,kendi getirilerinden çok Demokratla-rın götürüleriyle ilgilenmişler ve ka-muoyuna karşı negatif bir siyaset po-litikası uygulamaya kalkmışlardır.

    Bunun sonucu olaraksa, ABD halkıtarafından başkanlık makamına uy-gun görülmemişlerdir.

    Seçimden aylar önce başlamıştıpropagandalar, reklamlar vs. Politikdüşüncelerin konuştuğu bir ortamdeğildi söz konusu olan; paranın ko-nuştuğu bir sergiydi belki de. İş a-damları, uluslararası şirketler kendiçıkarlarını hangi parti gözetecekse o-nu güçlendirdiler, onu teşvik ettilerve kanallarda onu tanıttılar. Liderlerkendi parti düşüncelerinin, kendi de-ğişimlerinin değil de arkalarındakigücün bir simgesiydiler aslında. İkiparti, iki lider ve iki taraf...

    ABD seçimleri denildiği zaman yal-nızca iki parti üzerinden yola çıkıyo-ruz, sadece onlardanbahsediyoruz. AmerikaBirleşik Devletleri’ningörüşleri yalnızca ikitaraftan mı ibaret diyedüşünesi geliyor insa-nın haliyle. O kadar in-sanın düşüncesi nasıloluyor da iki çatı altınasığabiliyor? Ya da asılsorun onların yalnızcao iki seçeneğe sahip olmak zorundaoluşu mu? Düşünüyoruz ki insanlarhangi partiye oy vereceklerini özgüriradeleriyle belirliyorlar, fakat Timot-hy Mitchell’in üzerine basa basa, tek-rar tekrar söylediği disiplin gücü bizibelki de bu konuyu daha iyi anlamayayönlendiriyor. Amerikan seçimlerin-de gördüğümüz durum, aslında in-sanları oluşturulan sistemin içindeiki farklı yöne yönlendiriyor ve insan-lar bu iki partiden birini seçerek hürbir iradeye sahip olduklarını düşüne-biliyorlar. Bu aslında sınırları başka-ları tarafından belirlenmiş bir siste-min tam da istediği şey: sınırlı özgür-lük sağlamak ve bunun sayesinde in-sanların dikkatini fazla çekmeden sis-temi bazılarının çıkarları doğrultu-sunda yönetmek. Amerikan seçimle-rinin ve özgürlükler ülkesi Amerika’nın politikasından bahsediyoruz, e-vet...

    Bu sistemin parçası olmak isteme-yen, kısacası bu sınırların farkındaolan ve bunları aşmak isteyen insan-lar için hayat pek kolay olmasa gerek.İşte Amerika’da üçüncü partiler ya daminör partiler olarak adlandırılan,

    Demokratlardan ve Cumhuriyetçiler-den ayrılan “diğer” partiler bu seçimyarışlarında söz sahibi olmak, hakla-rını kazanmak ve iki parti despotiz-mine karşı çıkmak için ellerinden ge-leni yapıyorlar. Ancak bu durum baş-taki iki büyük partinin pek işine gel-mediği için küçük partilerin sesleri degenellikle kesiliyor ve halk tarafındangerekli görülmüyor. Hatta halk bupartileri diğer büyük partilerin sevi-yesinde dahi görmüyor. Aslında ABD’deki seçim sistemi; partileri, halkadaha iyi hizmet vermeye değil, dahafazla güç toplamaya yönlendiriyor.Peki bu küçük diye adlandırdığımızpartilerin ya da bağımsız adayların is-tediği reformlar yok mu sayılıyor? Bu

    sorunun cevabını ise yinehegemonyanın başında yeralan iki büyük parti belirli-yor. Eğer diğer partilerinistekleri kendi çıkarlarınauyarsa ve kendilerine oykazandıracak bir potansi-yele sahipse, elbette De-mokratlar ya da Cumhu-riyetçiler bunu savunacak-tır ve kullanacaktır.

    Özetle, Amerikan seçim sisteminianlamak için Marx’ın önerdiği viz-yonlara başvurmamak mümkün de-ğil. Politik sistemin temelleri özgürdüşünce ortamına, demokrasiyi geliş-tirmeye, yeni aktörlere ve koalisyon-lara dayanmaktansa, kapitalizminbaş aktörlerine sığınmayı tercih edi-yor. Politika gücünü hizmet etmesigereken halktan değil, hizmet etmekzorunda kaldığı para babalarındanalıyor desek pek de yanlış söylemişolmayız diye düşünüyorum.

    Özgürlükler Ülkesinde Aranan Özgürlük

    Kaynakça:1)http://www.tumkoseyazilari.com/yazar/burak-kuntay/22-06-2012-abdde-secime-dogru.html2)http://www.oup.com/us/catalog/general/sub-ject/Politics/AmericanPolitics/PoliticalPartiesOrga-nizations/?view=usa&ci=97801953012293)http://www.gallup.com/poll/155537/little-sup-port-third-party-candidates-2012-election.aspx4)http://2012election.procon.org/view.resource.php?resourceID=0044835)http://www.huffingtonpost.com/harry-kresky/in-dependent-voters-and-minor-parties_b_1399592.htmlGörsel kaynakçası:1)http://www.usmlo.org/arch2012/2012-09/VR120905.html2)http://blog.spccard.ca/tag/american-election-2012/3)http://www.thekooza.com/contest-between-obama-and-romney-will-be-very-close-newton-n-minnow/

    Elif Yı[email protected]

    14

    ABD Seçim Sistemi ve “Diğer” Partiler

  • Orta Doğu sorununu son zamanlardaki isyanlarla dahasık duymaya başladığımız doğru olsa da aslında Orta Do-ğu, tarih boyunca önemini hiç yitirmemiş bir konudur.Sümerlilerin kullanmaya başladığı, Babil’de Hammura-bi’nin ilk anayasayı oluşturduğu, Müslümanlığın, Hristi-yanlığın ve Yahudiliğin doğduğu Mezopotamya diye ad-landırılan bölge her zaman ticaret ve medeniyetin beşiğiolmuştur. Jeopolitik konumu ise gelişen tenolojiyle öne-mini daha da arttırmıştır. Ticaret yollarının kesişimindeolması ve doğal limanlarının kritik konumları, dünya ha-ritasına baktığımızda net bir şekilde anlaşılıyor. Belki deen çarpıcı özelliği ise sahip olduğu doğal kaynaklar. Sa-nayi devrimi sonrasında başlayan petrol çağı bütün göz-leri zaten karışık olan bu bölgeye çekiyor.

    2010 yılında Arap coğrafyasında başlayan ve hala sürenhalk hareketleri, ülkelerin Ortadoğu’nun saydığımız özel-liklerini de göz önünde bulundurarak eskisinden dahafarklı dış politika stratejileriyle bölgeye yaklaşma ihtiyaç-larını doğurdu. Türkiye, hukukun üstünlüğü, liberal eko-nomi, bölgesel işbirliği alanlarında farklı bir vizyona sa-hiptir ve bu farklılığıyla Arap dünyasındaki reform hare-ketlerini desteklemektedir. Barış ortamını ve istikrarınısağlamak için çalışmak istediğini yinelemektedir. Türkiyepasif değil aktif bir yol seçmiştir. Avrupa Birliği ise ‘ortakdış politika’ oluşturma çabalarıyla yolunu belirlemiş gö-züküyor. ‘Ortak’ belirlenen ‘ortak’ politikanın ‘ortak’ uy-gulanması bu yolun temelini oluşturuyor. Tepkisizlik ve‘ortak’ politikada tutarsızlıklarla eleştirilen bu strateji AB’nin aynı zamanda soğukkanlı olmasıyla ve ayakları dahayere basan bir tavır takınmasıyla da başarılı bulunuyor.Bu iki strateji Arap Baharı ve sonrasında test edilmiş veeleştirilmiş oldu, değişimlere uğradı.

    Seminerimiz kapsamında bu iki farklı yolun amacını vemantığını kavramak, artıları ve eksileriyle birbirlerindenalacakları dersleri görmek istiyoruz. Bunlarla bağlantılıolarak da, Türkiye’nin uyguladığı son dönem politikaları-nın Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde nasıl bir etki yarat-tığı cevabını aradığımız bir diğer soru.

    21 Aralık Cuma günü 13.30’da, okulumuzun Demir De-mirgil salonunda düzenleyeceğimiz seminerimize düşün-celerini, sorularını bizlerle paylaşmak isteyen herkesibekliyoruz.Kaynakça:1)http://www.diplomatikgozlem.com/TR/belge/1-8782/avrupanin-ortak-dis-politikasi-nedir.html

    2)http://akademikperspektif.com/2012/01/27/turkiyenin-orta-dogu-politikasinin-genel-cizgisi-ve-bu-politikada-etkili-olan-faktorler/

    Program

    21 ARALIK 2012, CUMA

    Yer: Boğaziçi Üniversitesi, Güney Kampüs, Demir Demirgil Salonu

    13.30 - 13.40: Kayıt

    13.40 - 13.50: Açılış

    Dilşad AlkanBoğaziçi Üniversitesi Avrupa Çalışmaları MerkeziÖğrenci Forumu Adına

    13.50 - 14.00: Açılış Konuşması

    Hakan YılmazBoğaziçi Üniversitesi Avrupa Çalışmaları MerkeziBaşkanıBoğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi veUluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi

    14.00 - 15.15: Panel

    Oturum Başkanı: Gün KutBoğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Bölüm Başkanı

    Mevlüt Çavuşoğlu AKP Milletvekili veAvrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı

    Osman Faruk LoğoğluCHP Milletvekili ve Emekli Büyükelçi

    15.15 - 15.30: Ara

    15.30 - 16.00: Soru - Cevap

    16.00 - 16.15: Kapanış

    Seminer:Orta Doğu Krizinde Yol Ayrımı

    Nazlı [email protected]

    Türkiye ve AB’nin Bölgeye Yönelik PolitikalarındakiKesişimler ve Farklılıklar

    15