saĞlik bĠlĠmlerĠ fakÜltesĠ · 2020-01-14 · koku ve tat alma duyusu: bu duyular beraber...
TRANSCRIPT
HEMġĠRELĠK BÖLÜMÜ-RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI HEMġĠRELĠĞĠ
SAĞLIK BĠLĠMLERĠ FAKÜLTESĠ
PSİKOLOJİ –HEM113.1
Dr.Öğr.Üyesi Serap GÜLEÇ
DUYUM VE ALGI
Hafta-4
PSİKOLOJİ –HEM113.1
3
Duyumla Ġlgili Temel Kavramlar
Duyu 0rganı: Belirli uyarıcı türüne duyarlı olan, o uyarıcıya ilişkin fiziksel enerjiyi
çözümleyen beden bölümüdür. Örneğin; göz.
Alıcılar: Duyu organlarında belirli uyarıcı türüne duyarlı olan birimlerdir. Örneğin;
gözde koniler.
Duyusal sistem: Duyu organlarıyla başlayıp beyin kabuğuna kadar uzanan yol
üzerindeki yapı ve sinir liflerinden oluşan bütünlüktür. Örneğin; görsel sistem.
Duyum: Uyarıcıların, duyu organları aracılığıyla elektrik akımına dönüştürülüp
beyne ulaştırılmasıdır. Mesela; görme, işitme, tat alma, koku, cilt duyumu.
Duyumsama: Duyu deneyimini sağlayan işlemler bütünüdür. Örneğin; görsel
işlemleme. sağlıklı olmalıdır
4
5
Örneğin; görsel işlemleme. Uyarıcı: Duyu organlarını harekete geçiren her türlü iç
(açlık, susuzluk) veya dış etkendir (ışık, ses). Tepki: Uyarıcıların organizmayı
etkilediği anda, organizma tarafından yapılan yalın davranımdır. Uyarım:
Uyarıcıların organizmaya ulaşmasıyla oluşan duruma denir. Yani uyarıcı-tepki
ilişkisidir.
Duyumun koĢulları: Duyu organlarımız çevredeki tüm uyarıcıları alamaz. Bir
uyarıcının duyum oluşturması için gerekli koşullar şunlardır. Ortamda uyarıcı
bir kaynak olmalıdır.
Uyarıcıyı organizmaya iletebilecek uygun bir ortam olmalıdır
Duyu organı, sinir sistemi ve beyin uyarıcıyı alabilmek için sağlıklı olmalıdır
6
Duyular ve Duyu Organları
Görme Duyusu : Görme, dış dünyayı algılamamızı sağlamada
önemli olan duyulardan biridir. Dünyada bulunan güzellikleri
algılamanın yanında, hayatta kalmak için de görme duyusu çok
önemli bir mekanizmadır. Gözler beş duyu organımız arasında en
karmaşık yapıda olandır. Görme eylemi için beynin ayırdığı alan,
diğer tüm duyulara ayrılan alanın toplamından fazladır.
beyaz renk ayrımını da yapmaktadırlar.
7
Duyular ve Duyu Organları
.
Gözümüze dış dünyadan gelen ışık ilk önce gözün dışında yer alan
kornea ve korneanın altında bulunan mercek sayesinde kırılır. Bu
kırılmadan ters dönmüş olarak gözün dip kısmında bulunan retina
üstüne yansıtılır. Gözün en dip kısmında bulunan ve sayıları yaklaşık
125 milyon olan özel sinir hücreleri tarafından gelen ışık elektrik
enerjisine çevrilir. Bu sinir hücreleri genel hatlarıyla iki tiptir: çubuk ve
koniler. Loş ışığı algılayan özel sinir hücrelerine çubuk hücreleri rengi
algılamaya yarayan hücrelere ise koni hücreleri denir. Parlak görüş
sağlamanın yanında koni hücreleri, siyah beyaz renk ayrımını da
yapmaktadırlar.
8
Renkleri görmemiz bu koni hücrelerinin üç çeşit rengi algılamasına bağlı:
yeşil, kırmızı ve mavi. Renklerin algılanmasının temelinde bu üç renk
yatmaktadır. Cisimlerden yansıyan ışığın şiddeti bu renkleri algılamada
büyük bir yere sahiptir. Cisimlerden gelen ışığın şiddetine, şekillerine,
renklerine ve hareketlerine bağlı olarak beyinde farklı görüntüler
oluşmaktadır. Çubuk ve koni hücreleri tarafından algılanıp sinir liflerine
iletilen uyarılar beyne gönderilir
9
Beynin iki yarısında ad bu uyarılar iletilmektedir. Sinir lifleri çapraz
bağlarla bağlı olduğu için sağ taraftaki görüntü beynin sol tarafına, sol
taraftaki görüntü ise beynin sağ tarafında algılanır. Burada anlam
kazanmaya bağlayan bilgiler beynin arka kısmında bulunan ve bu iş içi
özelleşmiş olan oksipital bölgeye gönderilir. Yaklaşık olarak iki milimetre
boyutundaki hücre katmanı ile çevrelenmiş bu bölge görme merkezi
olarak görev yapar. Bu bölgeye iletilen bilgiler aracılığı ile şekiller, renkler
ve hareketler algılanarak analizi yapılır.
10
11
ĠĢitme Duyusu:İnsanın hayatında büyük bir öneme sahip olan duyulardan
bir diğeri de işitme duyusudur. İşitme duyusu sayesinde birçok canlı türü
çevreden gelen tehlikeleri algılar. Bunun yanında iletişim içinde büyük bir
yere sahiptir. İşitme problemi yaşayan çocuklar konuşma eylemini de
gerçekleştirmekte zorluklar yaşamaktadırlar. Hava titreşimi işitme duyusu
için birinci koşuldur. Kulağımıza gelen sesler, hava yolu ile cisimlerin
titreşiminin dış kulağa iletilmesi ile oluşmaktadır. Dış kulağa ulaşan bu
titreşimler orta kulakta bulunan kulak zarını titretir. Bu titreme ses şiddetine
ve frekansına göre değişiklik göstermektedir.
12
Bu sayede orta kulakta bulunan örs, çekiç ve üzengi adını taşıyan üç
küçük kemik hareket eder. Üzengi adı verilen ve kulağın en iç
kısmında bulunan kemik, iç kulakta bulunan bir zarı titreştirir. Bu
titreşim iç kulakta yer alan sıvının hareket etmesini sağlar. İç kulakta
yer alan ve bu eylem için özelleşmiş olan hücreler tarafından birer
elektrik sinyaline dönüşerek nöronlara iletilir. Ses dalgalarının frekans
düzeyleri değişik nöronların uyarılmasını sağlar. Bu sayede farklı
sesler algılanır. Nöronlar yolu ile algılanan sesler beynin temporal
bölgesinde yer alan duyma merkezine taşınır. Sesler ilk başta aynı
şekilde algılanır ve temporal bölgeye aktarılır. Sonrasında bu bilgiler
beynin sol bölümünde bulunan konuşma merkezine analiz edilmek
üzere gönderilir.
13
14
Dokunma Duyusu :Dış dünyadan gelen uyarıları algılamamızda oldukça büyük
bir önem taşıyan bir diğer duyumuz da dokunma duyusudur. Cisimlerin yapısı,
boyutları ve sertlikleri bu duyu aracılığıyla algılanmaktadır. Ciltte bulunan sinir
uçları tarafından dokunma eylemi gerçekleşir. Sinir uçları kıl kökleri ile
bağlantılıdır ve kılların en ufak hareketini algılar. Zararlı bir uyaranın henüz bize
dokunmadan onu hissetmemizi sağlayan bir mekanizmadır. Dokunma duyusu ile
bir maddeyi algılamada en önemli nokta o bölgede yer alan sinir liflerinin
sayısıdır. Parmak ve dudaklarda bu sayı çok fazla iken sırt kısmında sinir
liflerinin sayısı çok azdır. Parmaklar ve dudaklar bir cismi ayrıntılı olarak
algılamak için önemli bir rol oynamaktadırlar.
15
Bebeklerdeki cismi ele alma sonrasında ağza götürme eylemi bu
durumu açıklar niteliktedir. Vücudun iki farkı noktasına aynı anda
temas eden iki uyaranın ayrımı o bölgelerde bulunan sinir ağı sıklığı
hakkında bilgiler verir. Sırt bölgemizde birbirine çok yakın olan iki
noktaya kalem uçları ile aynı anda temas ettirilmesi tek bir uyaran
hissi uyandırabilmektedir. Kalem uçları arasındaki mesafe arttırılıp 6-
7 cm düzeyine çıkarıldığında iki farklı uyaran olduğu ayrımına
varabiliriz. Dudak bölgesinde ise bu mesafe 1-2 mm‟ye kadar
inmektedir. Seks güdüsünün tatmin noktası olmasının nedeni de
budur.
Dokunma duyusu sayesinde acı ve ağrıları hissedilebilmektedir. Bu
durum hastalıkların erken teşhisi için büyük önem taşımaktadır. Ağrı
ve acılar farklı şekillerde sinyaller olarak beyne iletilmektedir.
16
Örnek verecek olursak elimiz sobaya dokununca acıyı meydana getiren
uyarılar nosiseptör adı verilen özel sinir liflerince algılanır. Bu sinyaller
omuriliğin arka kısmına iletilir. Sinyaller henüz beyne ulaşmadan omurilik
tarafından refleks hareketi için komut verilir. Refleksler en ilkel sinir iletim
şeklidir. Tüm canlıların hayatta kalmasında refleks büyük önem
taşımaktadır. Göze yaklaştırılan yabancı bir cisim gözün kapatılmasını
bildiren refleksleri harekete geçirmektedir. Beynin dış kabuğunda anlam
kazanan sinyaller ise; ağrı ve acının bilinçli bir düzeyde algılanmasını
sağlar. Beyinde ağrı algılanması durumu endorfin ve enkefalin ağrı
kesicilerin salgılanmasını sağlar. Bazı insanlar morfine benzeyen
maddelere o kadar alışıyor ki acı çekmeyi bir yaşam şekli haline
getiriyorlar.
17
18
Koku ve Tat Alma Duyusu: Bu duyular beraber çalışmasına karşın
birbirinden farklı organlar ve sinirler aracılığıyla algılanır. Koku ve tat alma
duyusunun beraber çalışmasının sayesinde kokuları algılayıp bunların
ayırdına varabiliriz. Tat alma duyusu tek başına sadece acı, tatlı, tuzlu, ekşi
tatlarını algılamamızı sağlamaktadır. Koku duyusu sayesinde tat alma
duyusu binlerce farklı lezzeti algılayabiliriz. Ağzın içerisinde bulunan 5
binden fazla tat alma tomurcukları dil üzerinde dağınık halde yer almaktadır.
Bir tomurcuk üstünde yaklaşık 50 bin kadar tat alma siniri vardır. Tatlar,
sinirler tarafından algılanınca beyin sapına gönderilir.
19
Ağza alınan çok acı ya da ekşi bir gıdaya verilen ilk tepki beyin sapında
oluşturulur. Sonrasında bu sinyaller beynin ortasında yer alan talamus
bölgesine ve ardından beyin dış kabuğuna iletilir. Tadın değerlendirilmesi ve
bilinçli bir şekilde algılanması burada gerçekleşir. Burun mukozası kokunun
algılanması sürecinde ilk duraktır. Burun içini kaplamış halde bulunan
mukoza sıvısı koku uyarıları alan özel hücrelere sahiptir. Değişik türden
moleküllerin hava yolu ile buruna alınması, mukozaların yüzeyine yapışıp
uyarı meydana getirmesini sağlar. Alınan bu uyarılar özelleşmiş sinir
hücreleri tarafından elektriksel impulslara dönüşerek kokuların algılanması
sağlanır.
20
Duyum
(Sensation)
• Duyum, dışsal bir uyarıcıyla ilgili ilk farkındalığımızdır.
• Dışsal uyarıcılar duyu reseptörlerini harekete geçirir ve bunlar
beyin tarafından anlamsız bilgi parçacıklarına dönüştürülen
elektrik sinyallerini üretir. Dış dünyadaki uyarıcıların sinir akımı
halinde beynimize ulaşmasına ‘’duyum’’ denir.
21
• Algılama duyu organlarımız vasıtasıyla elde ettiğimiz duyumların
çeşitli biçimlerde örgütlenip anlam kazanması, yorumlanmasıdır.
Ortaya çıkan ürün algıdır. (Aytaç ve ark., 2018). Duyu organları
tarafından beyne ulaştırılan bir uyaranın anlamlandırılmasıdır.
Örneğin; bir sesin kulak aracılığıyla sinir sistemleri yardımıyla iç
kulağa ve beyne iletilmesi durumudur (Aytaç ve ark., 2018). Duyu
organlarımız, çevremizdeki fiziksel dünyayı zihnimizdeki psikolojik
dünyaya çevirir. Duyu organlarımız, fiziksel dünyadaki değişik
enerjileri sinirsel enerjiye çevirir (ampul, radyo, tv, elektrik sobası vs)
Algı (Perception).
22
23
«Algılama, duyumların çeĢitli biçimlerde
örgütlenip anlam kazanması,
yorumlanmasıdır.»
• Beynimiz duyuları algıya çok hızlı, otomatik olarak ve çok az
farkındalıkla dönüştürdüğü için duyumsadığımız şeyin algıladığımız
şey olduğunu düşünebiliriz.
• Ancak algılar nadiren orijinal uyarıcının birebir kopyalarıdır.
• Algılarımız genellikle kendimize özgü deneyimlerimiz tarafından
değiştirilir, çarpıtılır, renklendirilir veya bozulur.
• Yani algılar gerçek dünyanın kişisel yorumlarıdır. Diğer bir deyişle
duyuları algıya dönüştürme süreci, uyku, uyanıklık, duygusallık,
motivasyon vb. durumlardan etkilenir. 24
DUYUM ĠLE ALGI ARASINDAKĠ FARKLAR
Duyum basit fizyolojik bir olaydır. Algı ise karmaşık
psikolojik bir olaydır.
Duyumda uyarıcılar tek tek değerlendirilir. Algıda ise bir
bütün olarak değerlendirilir.
Duyum her bireyde aynı şekilde gerçekleşir. Algı ise
bireyden bireye farklılık gösterir.
25
ve uyum
Sadece duyumlara sahip olsaydık;
Tepki vermemiz, hayatta
kalmamız sağlamamız mümkün
olmazdı.
26
• Mutlak EĢik
• Bir uyaranın fark edildiği en düşük uyarıcı şiddetidir. Örneğin;
karanlık bir ortamda görülen en düşük ışık seviyesi veya bir miktar
suda fark edilen en düşük tuz miktarı mutlak eşikle ilgilidir (Aytaç ve
ark., 2018).
• Fark EĢiği
• Bir uyarıcıda fark edilen en ufak şiddet değişimine fark eşiği
denilmektedir. Ayırt edilebilir farkta denilen bu kavram, iki uyaranın
birbirinden farklı olduğunun söylenebilmesi için uyaranda şiddetin de
değişmesi gereken minimum farktır. Bu konuda ilk çalışmalar Ernst
Weber tarafından yapılmıştır. Weber yapmış olduğu çalışmalar
neticesinde her bir duyu için sabit, ancak fark edilen farklar oranı
olduğunu bulmuştur. Örneğin; Weber iki ağırlık oranı arasında ancak
fark edilebilen farkın 1.40 gibi sabit bir oran olduğunu ifade etmiştir
(Aytaç ve ark., 2018).
ALGISAL EŞİKLER
27
• Bu süreç algıda seçicilik ve gruplama süreçlerinden oluşmaktadır.
• Algıda Seçicilik
• Organizmaya aynı anda gelen birçok uyarıcı etki edebilmektedir,
organizmanın bu uyarıcılardan bazılarını algılayıp bazılarını
algılamama, görmezden gelme ve duymazdan gelmesine algıda
seçicilik denilmektedir.
• Gruplama
• Algılarımız nasıl oluşmaktadır? Algıları oluşturmak için binlerce
duyuyu yani temel parçayı birleştiriyor muyuz? Yoksa algılar
beynimizin duyuları bazı kurallara göre organize etmesiyle mi
oluşturmaktadır? Sorularına verilen cevaplar yapısalcıların
görüşlerini yansıtmaktadır. Yapısalcılara göre, karmaşık algıları
oluşturmak için yüzlerce parçayı birleştirmekteyiz. İkinci bir cevap
ise Geştalt psikologlarına aittir.
•
ALGILAMA SÜRECİ
28
Algılama sürecinin aşamaları
29
1. Uyarıcılar duyu organlarımızda bulunan duyu
reseptörlerini tetikler.
• Işık gözdeki,
• Ses titreşimleri kulaktaki,
• Mekanik basınç derideki
• Gaz molekülleri burundaki
• Tad dildeki reseptörleri harekete geçirir.
30
2. Adaptasyon (Uyarlama): Duyu organları
duyumları üretmez. Sadece fiziksel enerjiyi (ör.
Ses dalgası, ışık dalgasını) elektrik akımına
dönüştürür.
31
32
3. Beyinde birincil (primary) alanlar: Duyu organlarından gelen
akımların beyinde öncelikli olarak gittikleri yer o duyumla ilgili
birincil alanlardır.
Ör. Görme ile ilgili bilgiler oksipital lobda birincil görme alanına,
işitme ile ilgili bilgiler, temporal lobdaki birincil görme alanına
gider.
duyuma dönüştürülür. Bu elektriksel sinyaller bu alanlarda
Duyumlar anlamsız parçacıklar şeklindedir. 33
4. Beyinde çağrışım (association)
parçacıklarının anlamlı bir bütüne
alanları:
diğer bir
Anlamsız
deyişle
duyum
algılara
dönüştürüldüğü alanlardır.
Örneğin anlamsız kedi görüntüsünün parçaları anlamlı bir bütün
haline gelir.
34
Assosiyasyon alanları: Loblardan karmaşık ve
zengin bağlantıların birleştiği alanlardır. Lobların
birbirleriyle eşgüdümlü çalışmaları için mesajların
birleştirildiği yerlerdir.
Birincil görme alanı Assosiyasyon alanı 35
• Algısal düzenlemenin en ilksel özelliği, odaklanılan nesneyi
diğerlerinden daha önde ve net görme, diğer görünen nesneleri
daha geride ve daha belirsiz görmedir.
• Dikkatimizi yönelttiğimiz şey, diğer nesnelerden daha öne gelir,
diğerleri arka planda kalır. Dikkatimizi yönelttiğimiz ve daha önde
gördüğümüz nesneye şekil, arka planda kalan nesnelere veya
parçalara zemin denir.
• •Şekili zeminden ayırma becerimizin doğuştan geldiğiyle ilgili bazı
kanıtlar vardır.
• • Küçük yaştan beri kör olan ve yetişikinlikte görme duyusunu geri
kazanan kişilerin hiç çalışmadan şekil ve zemini birbirinden
ayırdedebildiği gösterilmiştir (Senden, 1960).
• • Şekil-zemin kuralı beynimizin uyarıcıları algı olarak organize
edebilmek için kullandığı ilk kurallardan bir tanesidir (Vecera, 2002).
Şekil-zemin ilişkisi
36
Zemin-Şekil İlişkileri
37
• Hareketin varlığı, yokluğu, yönü ve miktarı uyarıcının retinadaki
görüntüsünün hareket özellikleri ile gözlerinin hareketinin birlikte
işlenmesinden doğmaktadır. Örneğin yan yana duran bir trenin
içinde iken, yanımızdaki tren hareket ettiğinde bizim gidiyormuş gibi
düşünmemiz veya saatlerce yol aldıktan sonra duran bir aracın
içinde iken arabanın geriye doğru kaydığını hissetmemiz, hareketin
kalıntı etkisine örnektir (Aytaç ve ark., 2018).
Hareket Algısı
38
• İnsan davranışları, herhangi bir sosyal durumu nasıl algılandığına
göre şekillenebilir. İnsanlar, sosyal bir durumla ilgili algılarını,
düşüncelerini ve inançlarını basit yalın bir biçimde organize ederler.
Fiziksel nesnelerle ilgili bu özellik, sosyal yaşam içinde de geçerlidir.
Bireyin diğer bireyleri, olayları, sosyal bir durumu nasıl algılayıp
nasıl yorumladığı önemlidir. Yani bir bireyin diğer bireyleri algılayış
biçimi veya kişileri ve olayları anlama ve yorumlama çabasıdır.
• İzlenim Oluşturma
• İlk izlenim
• Beden dili
SOSYAL ALGILAMA
39
Duyusal Eşikler
• Mutlak eşik
– Sinir sistemimizin kapasitesi ve sınırlılıkları ile ilgilidir.
– Uyarılmaların %50‟sinde fark edilebilen enerji miktarı.
– Bir uyaranı fark edebilmek için uyaranın taşıması
gereken minimum enerji miktarı.
– “Bir uyaran var ya da yok” diyebilmemizi sağlar.
40
Mutlak Eşik
• Kişiler arasında ve aynı kişide duruma göre farklılıklar
gösterebilir.
• McBurney ve Collins (1984)
– Tat: 500 lt suda 1 gr. Tuz
– Koku: 3 odalı bir evde yayılan 1 damla parfüm
– İşitme: sessiz bir ortamda 6mt. Uzaktaki kol saatinin
sesi
41
Mutlak Eşik
• Uyum: Genel uyarılma düzeyi mutlak eşiği belirler.
• Bu sayesinde çok fazla ipucuna gereksinim olmadan çevre koşullarına uyum sağlarız.
– Tuzlu yedikten sonra 500 lt sudaki 1 gr. tuz
– Aydınlık bir günde uzaktaki bir mum ışığı
– Karanlık bir ortamda küçük bir ışığa duyarlılık
42
Fark Eşiği
• Ancak farkedilebilir fark
• Zamanın %50‟sinde fark edilebilen en küçük uyarılma
değişikliği
• Bir uyarandaki değişimi fark edebilmek için gereken en
küçük enerji değişimi miktarı
43
Weber Yasası
• Psikofizik çalışmaları
• Bir uyarandaki değişimin fark edilebilmesi için uyaranın
başlangıçtaki şiddetinin sabit bir oranda değişmesi
gerekir.
– Ses: 1/3
– Tat: 1/5
– Ağırlık:1/50
44
Eşikaltı Algı (Subliminal Perception)
• Uyaran sinir sisteminde aktivasyon yaratır ama bilinç
düzeyinde işlenmez.
• Bireylerin duygudurumunu etkileyebilir.
• Tüketici davranışı ya da kendine yardım davranışları
üzerindeki etkisi kesin olarak gösterilememiştir.
45
Bir bireyin tepkide bulunabilmesi için en küçük uyarıcı şiddetini gösterir. Görme – 50 km de bir mum ışığı ĠĢitme – sesiz bir ortamda 5m kol saatinin işleyişi Tat alma – sekiz litrelik suda bir çay kaşığı şeker Koku alma – altı odalı büyük bir evde bir damla esans Dokunma – 1cm yüksekten düşen sineğin kanadı.
46
• Algı, Gestalt psikologları tarafından 1890‟larda atomistik yaklaşıma
tepki olarak doğmuştur. „Algı tek tek parçaların toplamından fazla ve
farklı bir şeydir‟. Gestalt Algılama Kuramı Yirminci yüzyılın başında,
Almanya'da gelişen bir psikoloji okulu olan Gestalt psikolojisinin
savunucuları, uyaranların organizasyonunun, algının
gerçekleşmesinde önemli bir rol oynadığını vurgulamışlardır. Gestalt
psikologları "Bütün, kendisini oluşturan parçaların toplamından
farklıdır" ilkesini vurgulamışlardır. Gestaltçılar, uyarıcıların nesneye
yönelik olarak örgütlenmesi biçiminde beliren temel eğilimin, bireyin
duyu organları ve sinir sistemlerinin doğuştan gelen bir özelliği
olduğunu kabul etmişlerdir. Gestalt okulunun öncülerinden biri olan
Max Wertheimer, ard arda seri bir biçimde gösterilen hareketsiz bir
dizi resmin yarattığı hareket hissinin, aslında tek tek ele alındığında
hiçbir resimde olmadığına dikkati çekmiştir
Gestalt Psikolojisi
47
• Bütün parçalarına ayrıştırıldığında anlamını kaybeder.
• Bir objeyi algılarken onun içinde bulunduğu çevre önemlidir.
• Algılama, algılayan ve algılanan arasında dinamik bir süreçtir.
• • Beynimiz ayrı ayrı parçaları anlamlı algılar oluşturmak için
organize ederken bir dizi kuralı uygular.
Gestalt Psikolojisi
48
Gestalt Psikolojisi
Bütünlük psikolojisi
• Algı ve bütünlük
• Algılar, düşünceler, illüzyonlar
• “Bir bütün kendisini oluşturan parçaların toplamından
farklı bir şeydir”,
• Etkileri algı, eğitim, sanat ve psikoterapi alanlarında
görülen bir yaklaşım.
49
50
Gestalt psikologları "Bütün, kendisini oluşturan parçaların
toplamından farklıdır" ilkesini vurgulamışlardır.
Algı Yanılmaları
• Biz, her zaman dış dünyayı olduğu gibi algılamayız. Bazen, dış dünya, bize
olduğundan daha farklı algılanır. Bu nedenle, dış dünyadan edinilen algıların
bazıları doğru değildir. Bu da bize, “Duyup görmediğime inanmam.” diyen zihin
yapısına karşı, “Duyup gördükleriniz ne kadar doğru ve güvenilir?” sorusunu
sorma ve sorgulama hakkı vermektedir. Gerçekliği ve doğruluğu, yalnızca duyu
organlarına bağlı olarak öğrenme isteği, bizim dış dünya hakkındaki
bilgilerimizin yanlış olmasına neden olmaktadır. Örneğin; tren raylarının bizden
uzaklaştıkça tek bir çizgi haline geldiğini söylemek ne kadar doğru ise; hareket
eden bir bulut yığının arkasındaki, ay veya güneşi hareket ediyor sanmak da o
kadar doğrudur.. Demek ki doğru bilginin kaynağı ve ölçütü, yalnızca duyu
organlarımız olamaz. Bilginin elde edilmesinde duyu organlarının rolü
önemlidir; fakat tek başına yeterli değildir.
Dış dünyadaki fiziksel gerçeklik, bize olduğundan farklı şekilde algılanabilir. Bu
farklı (yanlış) algılama duyu organlarımızın yapısından ve geçmiş
yaşantımızdan kaynaklanabilir. Birinci durumda fiziki illizyon (yanılsama); ikinci
durumda ise psikolojik illizyon meydana gelir.
51
FİZİKİ İLİZYON
• Fiziki ilizyon; aynı uyarıcı durumun, farklı kişilerde, aynı
şekilde algılanmasıdır. Örneğin; suya batırılan bir
çubuğun, suya girdiği noktada kırık gibi algılanması fiziki
illizyondur. Yine aynı şekilde, ışıklı bir nesneye bir süre
bakıp gözümüzü kapattığımızda nesneyi bir süre daha
görmeye devam etmemiz de fiziki illizyona diğer bir
örnektir. Fiziki yanılsamalar, bütün insanlarda aynı
şekilde görülür. Oldukça ilgi çeken geometrik
yanılsamalar, yanılsamaların büyük bir kısmını oluşturur.
Bunlar, bir yönü algısal olarak çarpıtılan çizimlerdir. Bazı
yanılsamalar, görece büyüklüğe dayanır.
52
PİSİKOLOJİK İLİZYON
• Psikolojik illizyon; aynı uyarıcı durumun, farklı kişilerde,
farklı şekilde algılanmasıdır. Örneğin; alaca karanlıkta bir
su borusunu, yılan sanmak psikolojik illizyondur . Psikolojik
yanılsamalar, daha çok bireyin içinde bulunduğu psikolojik
durumdan kaynaklanır ve bireyden bireye değişir.
• Sonuç olarak denilebilir ki, dış dünya ile ilgili bilgilerimize
fazlaca güvenip, “tek doğru budur.” denemez, Doğrular,
bakış açısına göre farklılık arz eder, ne kadar insan varsa,
o kadar doğru vardır. Baktığımız pencereye göre hakikat
değişebilir. İnsan için, dış dünya ile ilgili mutlak ve kesin
bilgilerin olamayacağı; mevcut bilgilerimizin yüksek
derecede ihtimalli (olasılıklı) olabileceği gerçeği, gözden ve
akıldan uzak tutulmamalı…
53
YANILSIMA ÖRNEKLERİ
Yatay çizgiler paraleldir Her iki kümenin ortasındaki daireler,aynı
büyüklükte olmasına rağmen; çevrelerindeki
daireler nedeniyle birbirlerinden farklı olarak
algılanır
Birbirine eşit olan çizgiler, birbirine eşit
değil gibi algılanır 54
YANILSIMA ÖRNEKLERİ
Siyah noktaları saymaya çalışın
Gözlerinizi siyah noktaların üzerinde tutmaya çalıştığınızda, yatay ve dikey
çizgilerin birleşme noktalarından belirip kayboluyorlar. Yakalamak gerçekten
çok zor.
55
YANILSIMA ÖRNEKLERİ
Eğik çizgiler, birbirine paralel
Bozma yanılsaması (daire düzgündür)
Dikey çizgilerin hangisi, koyu, hangisi açık?
56
YANILSIMA ÖRNEKLERİ
Yatay çizgiler eşit olmasına rağmen, dikey çizgilerden
dolayı, alttaki yatay çizgi daha kısa olarak algılanır.
Çizgisel perspektif (görme alanında eşit yer kaplayan
nesnelerden en yakında olanı en küçük, en uzakta olanı
en büyük görünür.)
57
Algıda Değişmezlik
• Büyüklük değişmezliği
• Şekil değişmezliği
• Parlaklık ve şekil değişmezliği
58
Görsel İpuçları
• Tek göze bağlı ipuçları
– Doğrusal perspektif
– Ufuk perspektifi
– Dokunum ipucu
• İki Göze bağlı ipuçları
– Retinal ayrıklık
– Kavuşma açısı
59
Gestalt Psikolojisi
• Algı, Gestalt psikologları tarafından 1890’larda atomistik
yaklaşıma tepki olarak doğmuştur.
‘Algı tek tek parçaların toplamından fazla ve farklı bir şeydir’
• Bütün parçalarına ayrıştırıldığında anlamını kaybeder.
• Bir objeyi algılarken onun içinde bulunduğu çevre önemlidir.
• Algılama, algılayan ve algılanan arasında dinamik bir süreçtir.
• Beynimiz ayrı ayrı parçaları anlamlı algılar oluşturmak için organize ederken bir dizi kuralı uygular.
60
Gestalt
Organizasyon kuralları
61
1. Şekil-zemin
ilişkisi Algısal
özelliği,
düzenlemenin en ilksel
odaklanılan nesneyi
diğerlerinden daha önde ve net
görme,
daha
diğer
geride
görünen
ve daha
nesneleri
belirsiz
görmedir.
Dikkatimizi yönelttiğimiz şey, diğer
nesnelerden daha öne
diğerleri arka planda
Dikkatimizi yönelttiğimiz ve
önde gördüğümüz nesneye
gelir,
kalır.
daha
şekil,
arka planda kalan nesnelere veya
parçalara zemin denir.
62
• Şekili zeminden ayırma becerimizin doğuştan geldiğiyle ilgili
bazı kanıtlar vardır.
• Küçük yaştan beri kör olan ve yetişikinlikte görme duyusunu
geri kazanan kişilerin hiç çalışmadan şekil ve zemini
birbirinden ayırdedebildiği gösterilmiştir (Senden, 1960).
• Şekil-zemin kuralı beynimizin uyarıcıları algı olarak organize
edebilmek için kullandığı ilk kurallardan bir tanesidir (Vecera,
2002).
63
64
2. Algısal
örgütleme
Zihnimiz uyarıcı örüntülerini ayrıştırıp
gruplarken belli bir takım ilkeler takip eder:
Yakınlık
Benzerlik
Tamamlama
Süreklilik
65
Yakınlık
Nesneler birbirlerine fiziksel olarak yakın oldukları zaman,
onları ayrı olarak değil birada algılama eğilimindeyiz.
66
Benzerlik
Renk, büyüklük ve şekil olarak benzer nesneler genellikle
bir örüntünün parçası olarak algılanırlar.
67
Tamamlama
Duyusal bilgideki eksikliği gözden kaçırma ve gerçekte var
olmadığı halde bir bütün olarak algılama eğilimindeyiz.
Parçaları en iyi şekli oluşturmak için tamamlarız. Bu konuda simetri önemli bir ipucudur.
68
Süreklilik
Uyarıcıları organize ederken dizi halindeki nokta ve çizgileri
yorumlarken pürüzsüz ve sürekli yolları tercih ederiz.
A
B C
D
69
3-Algıda değişmezlik
Nesnenin perspektifi, aydınlanması, yakınlık-uzaklığı
değiştiğinde göreli olarak o nesneyi sabit ve değişmez
olarak algılama eğilimindeyizdir.
•Büyüklük ya da boyut değişmezliği
•Şekil değişmezliği
•Parlaklık ve renk değişmezliği
70
Büyüklük
değişmezliği
• Nesnelerin retina üzerindeki
görüntüleri sürekli olarak
büyüyüp küçülmesine
rağmen onları sürekli olarak
aynı boyutta algılama
eğilimindeyizdir.
kısmen bellekte • Bu durum,
depolanan
büyüklüğü
nesnenin
ile ilgili
göreli
bilgiye
içeren deneyime, kısmen de
uzaklık ipuçlarına bağlıdır. 71
Şekil değişmezliği
Farklı açılardan bakıldığında retina üzerine düşen
görüntü değişmesine rağmen aşina olduğumuz
nesneleri aynı olarak algılarız.
72
Parlaklık ve renk
değişmezliği
• Gün boyu göze gelen ışık miktarı büyük oranda değişmesine
rağmen, aşina nesnelerin parlaklığının çok zor değişmesidir.
• Benzer şekilde göze ulaşan bilgiye bakmaksızın aşina
nesnelerin renklerini o renkleri koruyarak algılama
eğilimindeyiz.
73
Nasıl üç boyutlu
görürüz?
Retinaya yansıyan herşey yalnızca iki boyuttan
oluşur:
Yükseklik
Genişlik
Peki beynimiz üçüncü bir boyutu (DERİNLİK) nasıl
ekler?
74
Uzaklık ve derinlik
algısı
Sürekli olarak bizimle nesneler arasındaki mesafeyi
değerlendiririz.
için Nesnelerin uzaklığı ve derinliğini belirlemek
ipuçları kullanırız.
•Tek göze bağlı ipuçları (Monoküler)
•İki göze bağlı ipuçları (Binoküler)
75
Tek göze bağlı
ipuçları
• At, geyik, balık gibi pekçok hayvan tek göze bağlı
ipuçlarını kullanır.
• Bu hayvanların iki gözü olmasına rağmen, gözler
önde değil başın yanlarında olduğu için iki görsel
alan örtüşmez.
76
Tek göze bağlı
ipuçları
1. Göreli büyüklük
2. Göreli yükseklik
3. Doğrusal perspektif
4. Doku gradyanı
5. Örtüşme (Araya girme)
6. Işık ve gölge
7. Atmosferik perspektif
8. Hareket paralaksı
77
Göreli büyüklük
• İki nesnenin aynı büyüklükte olmasını beklediğimiz halde aynı
büyüklükte olmadıkları zaman meydana gelen monoküler
derinlik ipucudur.
• Bu durumda iki nesneden daha büyük olanı daha yakında,
küçük olanı ise daha uzakta gibi görünür.
78
Göreli yükseklik
• Yatay olarak daha yukarı plandaki bir nesne, daha alt
plandaki bir nesneden daha uzakta görülür.
79
Doğrusal
perspektif
birleştiğinde
• Birbirine paralel çizgiler uzak bir noktada
meydana gelen monoküler bir ipucudur.
80
Doku gradyanı
• Keskin, ayrıntılı dokulu alanların daha yakında, daha az
keskin ve daha az ayrıntılı dokulu alanların daha uzakta
algılandığı monoküler derinlik ipucudur.
81
Örtüşme
•Nesneler üst üste bindiği zaman ortaya çıkan monoküler bir ipucudur. Üstte olan nesne daha yakında, altta olan nesne daha uzakta görünür.
82
Işık ve Gölge
Aydınlatılan nesnelerin daha yakın görünmesini sağlarken
gölgede kalan nesnelerin daha uzak görünmesini sağlar.
83
Atmosferik Perspektif
Daha net nesneleri daha yakında, daha belirsiz nesneleri
daha uzakta olarak algılarız.
84
Hareket paralaksı (Paralaks, Gözlemleyicinin duruş şekline bağlı olarak bir nesnenin yerinde
meydana gelen bağıl değişiklik)
•Yüksek hızda hareket eden nesneleri, daha yavaş ve sabit görünen nesnelere göre kendimize daha yakın olarak algılarız.
http://psych.hanover.edu/krantz/motionparallax/motionparallax.html 85
İki göze bağlı ipuçları
• İnsan, maymun, kaplan gibi canlılarda iki görsel alan örtüşür.
• Bu canlılar hem tek göze bağlı ipuçlarını hem de iki göze bağlı
ipuçlarını kullanırlar.
• Stereoskopik görme: Uzaklık ve derinlik algısını
oluşturabilmek için iki retinal görüntünün birleşmesinden
ortaya çıkar.
86
İki göze bağlı ipuçları
•Kavuşma
•Retinal ayrıklık
87
İki göze bağlı
ipuçları
Kavuşma (Konverjans):
Yakındaki bir nesneyi görmek için gözleri hareket
ettiren kasların içe, uzaktaki bir nesneyi görmek için
dışa doğru hareket etmesinden kaynaklanan derinlik
ipucudur.
88
İki göze bağlı ipuçları
• Retinal ayrıklık:
• Gözlerimiz birbirinden yaklaşık olarak 6 cm. uzakta olduğu için, her biri nesnelerin farklı bir görüntüsüne sahiptir. • Sağ ve sol göz arasındaki görüntü farklılığına retinal ayrıklık • denir. • Retinal ayrıklık artarsa nesne uzakta, azalırsa nesne yakında algılanır.
89
DOĞUŞTAN
• Descartes
• Kant,
• Hering
ÖĞRENMEYLE • Berkeley,
• Locke,
• Helmholtz
Algı doğuştan mı getirilir, sonradan öğrenme
yoluyla mı kazanılır?
90
Son yıllarda yapılan algı araştırmlarına göre; şekil
zemin algısı, renk algısı gibi göreli olarak basit algılar
doğuştan getirilir, algısal değişmezlik, algısal
örgütlenme gibi karmaşık algılar öğrenme yoluyla
sonradan kazanılabilir.
91
Algıyı etkileyen faktörler
Güdülenme
Bilişsel tarz
Deneyim ve kültür
92
Güdülenme
ve gereksinimlerimiz algılarımızı İsteklerimiz
şekillendirir.
Ör.: 16 saat aç kalmış kişiler bulanık gösterilen
resimleri yiyecek olarak algılar (McClelland ve
Atkinson, 1948)
93
Bilişsel Tarz
• Alan bağımlı kişiler: Çevreyi bir bütün olarak algılama
eğilimindedirler ve tek tek uyarıcıların şekil, renk, büyüklük
ya da diğer niteliklerini zihinlerinde açık bir şekilde tasvir
edemezler.
• Alan bağımsız kişiler: Çevredeki öğeleri birbirinden farklı
olarak algılarlar ve her öğeyi zeminden ayrı olarak izlerler.
94
Deneyim ve Kültür
Kültürel değerler, dil, çevresel-doğal koşullar
algılarımızı etkiler.
95
İmkansız şekil
96
ALGI YANILMASI (İLLÜZYON)
• Bir imgenin gerçekte olmadığı ya da olamayacağı
kadar çarpıtılmış şekilde algılanmasıdır.
• Beynin, boyut, uzam ve derinlik gibi algısal ipuçlarını
doğru olarak yorumlayamayacak şekilde yanlış
yönlendirilmesidir.
97
Müller-Lyer İllüzyonu
98
Ames Odası
99
Ay İllüzyonu
100
Duyum ötesi algı (Extrasensory perception–ESP) (Altıncı
His)
•Normal duyularımızdan farklı bir algı
gücünün
varolduğunu iddia edenler bulunmaktadır. Bu olağandışı
güç ‘duyum-ötesi algı’ veya ‘altıncı his’ olarak
adlandırılır.
•Normal duyu süreçleri veya kanalları dışında bilgi
gönderip alma ile ilgilidir.
101
Altıncı His
Altıncı his dört genel beceriyi kapsar:
•Telepati: Kendi duygu ve düşüncelerini bir başkasına gönderebilme veya
başkasının duygu ve düşüncelerini okuyabilme becerisi
•Önsezi: Gelecekte olacak olayları önceden tahmin edebilme, sezme.
•Gaipten sesler duyma, dolaylı net görüş: Bilinmeyen bir nesne ya da olayın
farkında olma, duyu alanının dışında bulunan olayları ve nesneleri
algılayabilme yeteneği.
•Telekinezi: zihnin maddeyi etkileme gücüdür, örneğin nesneleri dokunmadan
hareket ettirmek.
102
Parapsikoloji
Psikolojinin «yanı sıra» veya «ötesinde» anlamında; mevcut bilimsel veriler veya yasalar doğrultusunda açıklanamayan normal ötesi olayların incelenmesi durumudur.
•Gaipten sesler duyma
•Telepati
•Önsezi
•vb... psişik fenomenler
Parapsikoloji’nin ilgi alanıdır.
103
olduklarını iddia etseler de, bu
• Bazı insanlar bu tür psişik güçlere
güçlerini
sahip
hile,
sihirbazlık ve tahmin etme ihtimallerinin ortadan
kaldırıldığı kontollü durumlarda tatbik
edememektedirler.
•Diğer bir deyişle tekrarlayamamaktadırlar.
104
Algıları yaratmak
• Max Wertheimer
• Gerçek hareket: Boşlukta gerçekten hareket eden bir uyarıcı veya nesneyi
algılamamızdır.
• Fi fenomeni (Görünürde hareket): Aslında sabit olan ışıkların hareket ettiği
illüzyonunu tanımlamaktadır. Bu illüzyon her biri bir öncekinden biraz farklı bir
pozisyon ya da duruşta olan bir dizi sabit görüntüyü hızlı bir şekilde göstererek
elde edilir.
• Sabit görsel uyarıcıları kullanarak hareketli görsel uyarıcılar yaratmanın bir
örneği 1893 yılında filmleri icat eden Thomas Edison’dır.
• Sn’de 24 kare gösterilerek film illüzyonu yaratılır. Aslında burada tamamlama
ilkesini kullanırız. 105
Sanal gerçeklik
• Bilgisayar tarafından yaratıldığı halde bir nesnenin içinde
olduğunuz, bir çevrede dolaştığınız veya bir hareketi
gerçekleştiridiğiniz algısal deneyimini yaşamak.
• Fobilerin tedavisinde kullanılmaktadır.
106
Tamamlama
Duyusal bilgideki eksikliği gözden kaçırma ve gerçekte var
olmadığı halde bir bütün olarak algılama eğilimindeyiz.
Parçaları en iyi şekli oluşturmak için tamamlarız. Bu konuda
simetri önemli bir ipucudur. 107
Süreklilik
Uyarıcıları organize ederken dizi halindeki nokta ve çizgileri
yorumlarken pürüzsüz ve sürekli yolları tercih ederiz.
A
B C
D
108
Nasıl üç boyutlu
görürüz?
Retinaya yansıyan herşey yalnızca iki boyuttan
oluşur:
Yükseklik
Genişlik
Peki beynimiz üçüncü bir boyutu (DERİNLİK) nasıl
ekler?
109
Yakınlık
110
Benzerlik
111
Süreklilik
112
113
114
115
116
DERĠNLĠK VE UZAKLIK ALGISI Üst üste binme
Eğer bir nesne, bir başka nesnenin önüne geçerek tamamen görülmesini engelliyorsa, genellikle birinci nesneye daha yakınmış gibi algılarız.
117
Görece büyüklük
Farklı büyüklükteki aynı nesneler bir hizadaysa, küçük olanları uzaktaymış gibi algılarız.
118
Alandaki Yükseklik
Bir diğer ipucu ise görsel alanın yüksekliğidir. Bir düzlem boyunca bakarsak, uzaktaki nesnelerin görüş alanımızın daha yukarısında olduğunu görürüz.
Aynı büyüklükteki nesneleri farklı yüksekliğe yerleştirerek bunların birbirinden uzakta olduğu izlenimi yaratabiliriz.
119
ALGI YANILMALARI
•Panzo Ġllüzyonu
120
Muller-Lyer Yanılması
121
Yön Yanılması
122
Alan Yanılması
123
Bükülme Yanılması
124
Bir ignliiz üvnseritsinede ypalaın arşaıtramya gröe,
kleimleirn hrfalreiinn hnagi srıdaa yzalıdkılraı ömneli
dğeliimş. öenlmi oaln brincii ve snonucnu hrfain
yrenide omlsaımyş. ardakai hfraliren srısaı krıaşk
oslada ouknyuorumş. çnükü kleimlrei hraf hraf dğeil
bri btün oalark oykuorumuşz.
125
• Aytaç S, Dursun S, Bağdoğan SY. Psikolojiye Giriş. 1. Baskı, Bursa, DORA Basın
Yayım; 2018: 3-10.
• Cohen LJ. A‟dan Z‟ye psikoloji. 1.Baskı, Say Yayınları, 2017; 9-45.
• https://www.ataaof.edu.tr/Dosyalar/CocukPsikolojisiVeRuhSagligi.pdf
• Dawis RV, Lofquist LH. A psychological theory of work adjustment. Minneapolis:
University of Minnesota Press. 1984.
• Ergin H, Köseoğlu A. Gelişim Psikolojisi. 8. Baskı, , Ankara, Nobel Akademik
Yayıncılık; 2017: 1-7.
• Faller G. Positive psychology: A paradigm shift. J of Pastoral Counseling, 2001; 36:
7, 7-20.
• Gable SL, Haidt J. What (and why) is positive psychology? Review of General
Psychology, 2005; 9(2), 103-110.
• Hergenhahn BR. An Imrodııction to the History of PsycholoRY. Belmonı. Califomia:
Wadsworth Publishing Company; 1992: 237-245.
126
• TEġEKKÜRLER…
127