sİ kızıl bayrak 09-46

32

Upload: kizilbayrak

Post on 10-Mar-2016

225 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak 2009-46 / Aralık

TRANSCRIPT

Page 1: Sİ Kızıl Bayrak 09-46
Page 2: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

2 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERDevrimci bir çıkışın

artan imkanları ve görevler.… . . . . . . . . 3

TKİP MK’nın Alaattin Karadağ yoldaşın

katledilmesine ilişkin açıklaması... . . . . 4

Alaattin Karadağ cinayeti polis-yargı

işbirliğiyle örtbas edilmeye çalışılıyor! . 5

Esenyurt-Avcılar polisi:

Bir cinayet şebekesi!...… . . . . . . . . . . . . 6

Alaattin Karadağ dostları ve yoldaşları

tarafından memleketi Antakya’ya

uğurlandı... …. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7

Alaattin Karadağ çeşitli illerde

gerçekleştirilen eylemlerle anıldı. . . . . . 8

Kazanana kadar grev,

kazanana kadar mücadele! . . . . . . . . . . . 9

Kamu emekçileri GREV’e çıktı,

hayat durdu!.. . . . . . . . . . . . . . . . . . 10 -11

Şovenist saldırganlığa karşı

birleşik mücadele! . . . . . . . . . . . . . . . . 12

Kürdistan’da sokak gösterileri ve

dizginsiz devlet terörü…..... . . . . . . . . . 13

Dünyaya gururla bakan proleter devrimci

Alaattin yoldaşa...….... . . . . . . . . . . 14-15

Alaattin Karadağ (Nurettin) yoldaşın

Parti üyeliği başvurusu…. . . . . . . 16-17

Alaattin Karadağ’a

yoldaşlarından... . . . . . . . . . . . . . . . 18-22

III. Parti Kongresi kitlesel bir coşkuyla

selamlandı!.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 23-24

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı

Kapitalist kriz tipleri IV

- Volkan Yaraşır. . . . . . . . . . . . . . . . 25-27

Metal İşçileri Kurultayı

gerçekleştirildi! . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28

Metal İşçileri Kurultayı

Sonuç Bildirgesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29

Ulusal soruna devrimci yaklaşımın

paradoksları - 3 - M. Can Yüce . . . . . . 30

Mücadele postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. Turgut Özal Cd.

(Millet Cd.) No: 50/10 İstanbulTel: 0 (212) 621 74 52 - Fax: 0 (212) 534 95 90

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Aytay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖzdoğanEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tanKızıl Bayrak’tan

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2009/46 *4 Aralık 2009

Bayram tatili nedeniyle yayınımıza bir sayı aravermek zorunda kalmıştık. Tam bu sırada 19 Aralıkgünü İstanbul Esenyurt’ta polis Alaattin Karadağyoldaşımızı sokak ortasında infaz etti. Alaattin Karadağyaşanan bir çatışmanın ardından yaralı birdurumdayken bir cinayet şebekesi olarak sicilihaylikabarık olan Esenyurt-Avcılar polisi tarafındanalçakça katledildi. Görgü tanıklarının basına yansıyanifadelerine göre polis, Alaatin Karadağ’ı infaz etmişti.Ancak bu açık tanık beyanlarına rağmen savcılık şu anakadar harekete geçerek bu tanıkların ifadesinebaşvurmuş değil. Polis düzmece ve sahte tanıkların tektip beyanlarına dayanarak bir dosya hazırlamışbulunuyor. Dahası Alattin Karadağ’ın otopsisi Adli TıpKurumu tarafından ailesine haber verilmeden apar-topar yapılmıştı. Burjuva medya da bu cinayetimeşrulaştıran bir yayın çizgisi izledi. Tüm bunlaralçakça işlenen bir cinayetin polis-yargı-medya işbirliğiile örtbas edilmeye çalışılmasını gösteriyordu.

Ancak polis-yargı-medya işbirliği ile üzeriörtülmeye çalışılan bu cinayetin açığa çıkarılması içinher çaba gösterilecektir. Alaattin Karadağ’ın avukatlarıhukuki cepheden yapılması gereken tüm girişimleribaşlatmış bulunuyorlar. Kuşkusuz bu cinayetin açığaçıkarılması sadece hukuki olarak yapılması gerekenmüdahalelere daraltılamaz. Esas olan bu cinayetözelinde polisin bugüne kadar işlediği tüm cinayetleride teşhir eden ve polisin yasaları da arkasına alarakpervasızca hareket etmesinin önün kesen bir siyasalkampanyanın örgütlenebilmesinden geçiyor. Polisin hergün sokak ortasında uluorta bir biçimde devrimci vesivil insan kanı dökmesinin önüne geçebilmek içinyaygın, etkili ve kararlı bir çalışma örgütlenebilmelidir.Alaattin Karadağ yoldaşımızın katledilmesi buna vesileolabilmelidir. Tüm devrimci güçlere burada önemli birsorumluluk düşmektedir. Bu sorumluluğun gerekleriniyerine getirmek devrimci siyasal mücadele açısındanbir ihtiyaç ve zorunluluktur.

Sermaye devleti her geçen gün biriken sosyal-siyasal mücadele dinamiklerinin devrimci ve düzendışıkanallara akmaması için devrimci kanı dökmektedir.Devrimcileri fiziki olarak yok etmek bir devletpolitikası olarak işlev görmektedir. Devrimci çalışmaya

yönelik bu saldırılar son yıllarda pervasız bir hal almışbulunuyor. Devrimci çalışma ve iradeyi kırmayıhedefleyen bu saldırılara karşı tersinden devrimciçalışmayı ve iradeyi güçlendiren bir ruhla ve eylemlibir pratikle sürece yüklenmek kaçınılmaz halegelmektedir. Sözünü ettiğimiz devlet terörüne karşısiyasal bir kampanya bunun başlangıç noktasıolabilmelidir.

Sınıf devrimcileri önümüzdeki günlerde tümdevrimci güçlerle birlikte devlet terörüne karşı ortak birmücadelenin örgütlenebilmesinin arayışı içindeolacaklardır.

KKiittaappççııllaarrddaa.. .. ..

Sosyalizm İçin

Page 3: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Kapak Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 3Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

İçinden geçtiğimiz sonbahar, mücadelenin farklıyönlerden ısınmakta olduğu bir döneme işaret ediyor.Isınma, toplumsal gerilimlerin yeni boyutlarkazanmasından ve ileri temas noktalarında giderekçatışmaya dönüşmesinden ileri geliyor.

Elbette bu yeni bir olgu değildir, genel olarak işçisınıfı ve emekçi yığınlarının düzene karşı alttan altabiriken öfke ve hoşnutsuzluğunun ileri bir düzeykazanmasının sonucudur. Düzenin iç sıkıntıları vearayışlarıyla birlikte bu gerilim bir yandan istismaredilmekte, fakat genel olarak egemen güçler payınahep bir korku ve kaygı nedeni olmayı sürdürmektedir.Uzun dönemdir böyle seyreden toplumsal-siyasalatmosfer bugün bu yönde bir ısınmanın eşiğindedir.Uç çatışma noktalarında çıkan kıvılcımlar ve alttanalta biriken dinamikler, ısınmanın büyük bir sosyalenerjiye dönüşme ihtimalini güçlendirmektedir.Halihazırda bu açıdan bir ayrışma ve saflaşma sürecihenüz belirgin bir tablo ortaya çıkarmasa da,gelişmelerin bu yönde olduğu söylenebilir. Mevcutsiyasal-toplumsal manzaraya daha yakından bakarakbu gelişmeleri ortaya koymaya çalışalım.

Öncelikle, bir süredir gündemin baş sırasındabulunan Kürt sorunu cephesinden yaşanan gelişmelerdikkat çekmektedir. Zira düzenin “Kürt açılımı”nın birtasfiye süreci olduğu artık daha net biçimdegörülmeye başlanmıştır. Doğal olarak bu durum Kürthalkı içerisinde büyük bir hayal kırıklığına yolaçmaktadır. Aynı zamanda derin bir sosyalhoşnutsuzluk zemini üzerinde de yaşanan bu hayalkırıklığı, Kürt emekçi sınıflar gençliğinin başınıçektiği militan sokak çatışmalarıyla kendisini güçlübiçimde ortaya koymaktadır. İstanbul ve Mersin gibimetropol kentlerinden Hakkari gibi Kürt il veilçelerine kadar yaygınlaşan sokak çatışmalarıyla Kürthalkının mücadele enerjisi bir kez daha ortayaçıkmıştır. DTP’nin de “denetimimiz dışında” diyerekifade ettiği bu enerji, Kürt sorununun çözüleceğiyönündeki beklentilerin hayal kırıklığınadönüşmesinin yanısıra derinleşen sosyal sorunlartarafından mayalanmaktadır.

Bu, sermaye iktidarının Kürt emekçi yığınlarınıdüzene bağlama hesaplarını boşa çıkaracak birdinamiktir. Bunun için de hükümet çevrelerinde büyükbir gerici tepkiyle karşılanmaktadır. Zira bir yandantasfiyenin toplumsal-siyasal koşulları oluşturulmayaçalışılırken, öte yandan denetim dışı toplumsaldinamikler hareketliliğini arttırmaktadır. Bu ise, dahaönce “barış grupları”nın dönüşünde ortaya çıkanmanzaralar gibi, açılım süreciyle öngörülen siyasalsonuçların önünü daha baştan kesmektedir.

Bir diğer önemli gelişme ise Aleviler cephesindeyaşanmaktadır. Birkaç yıldır kendisini kitleseleylemlerle gösteren örgütlü demokratik Alevi hareketigeçtiğimiz günlerde görkemli bir İstanbul mitingiylegücünü bir kez daha ortaya koydu. Bunun ardındangündeme gelen CHP’nin Dersim katliamına arkaçıkması ise, Alevi emekçilerin hem tarih bilincinigüçlendirdi, hem de kabuk bağlayan yaralarınıyeniden kanatarak düzene karşı öfkesini yoğunlaştırdı.Daha önemlisi, kendilerini düzene bağlayan en önemlikanal olan CHP’den uzaklaşmalarına yol açtı.Böylelikle demokratik Alevi hareketi düzendenuzaklaşan bir mücadele odağı olarak gelişme ivmesikazanmış oldu.

Diğer bir dikkat çekici gelişme ise kamu

emekçileri alanında yaşandı. Ağırlaşan çalışma veyaşam koşullarının harekete geçirdiği kamuemekçileri, sendika yönetimlerinin aldığı iş bırakmakararına büyük ölçüde uyarak, mücadele güç veenerjilerini göstermiş oldular. Belirtmek gerekir ki,eylem kararını alan sendika yönetimlerinin debeklemediği bir sonuç oldu bu. Sahte sendikacenderesi içerisinde örgütlülükleri işlevsizmekanizmalara dönüştürülen, sözleşmeli ve taşeronçalışma gibi yöntemlerle safları dağıtılan ve süreklikan kaybeden kamu emekçileri hareketinin, bunarağmen önemli bir mücadele enerjisini biriktirdiğigörüldü. Hala da saflarında önemli bir mücadelebasıncı oluşturabilen ve devrimci politikaya açık olangüçlerin etkisiyle alınan ileri mücadele kararlarıböylelikle karşılık buldu. Bu eylem genel olarak sınıfve kitle hareketi için önemli bir güç ve moral kaynağıolurken, aynı zamanda kamu emekçileri açısından ilerive öncü güçlerden başlayarak hareketin saflarınıntoparlanmasında önemli bir işlev görecektir. Bu dahareketin ileriye çıkış yapmasında önemli bir roloynayacaktır.

İşçi sınıfı cephesindeki yoğun sosyal öfkeninboyutları ise, tüm örgütsüzlüğüne ve en ilerici görünensendikalarda dahi yaşanan çürümeye karşınsürekliliğini koruyan yerel direnişlerden görülebilir.İşçi sınıfı cephesinden önemli olan, bu öfkeyitoparlayacak mücadele merkezlerini oluşturabilmektir.Gelişmekte olan toplumsal mücadele dinamikleriningeleceği de bu görevin başarıyla yerine getirilmesinebağlıdır. Komünistlerin son dönemde bu doğrultudaattıkları adımlar önemli olmakla birlikte kuşkusuz tekbaşına yetersizdir. Sınıf hareketindeki ileri ve öncübirikimlerin ileriye dönük atacakları adımlarla birliktesınıf hareketinde önümüzdeki dönem yaşanacak ileriçıkışlar, bu alanda bir devrimci çıkışa zeminhazırlayabilir. Bu konuya yeniden dönmek üzere,güncel gelişmelerin siyasal alandaki yansımalarınadeğinmek istiyoruz.

Tüm bu gelişmeler, siyasal planda bir takım liberalsol girişimleri de cesaretlendirmiş görünüyor. “10Aralık hareketi”, SHP, “Ufuk Urascılar” vb. güçler, birsüredir yeni bir sosyal-demokrat parti için girişimlerdebulunan ancak bu girişimleri için gerekli zeminiolmayan bu liberaller, demokratik Alevi hareketi baştaolmak üzere emekçi hareketi üzerinden bu zeminibulabilecekleri inancına sahipler. Belirtmek gerekir ki,bu girişim sadece kitle hareketini değil aynı zamandagenelde sol hareketi ilgilendiriyor. Zira bu yenigirişim, esas olarak reformist hareketteki tıkanma vetükenme sonucu yaşanan ayrışma üzerinden

olgunlaştırılmaya çalışılan yeni bir tasfiyecilikodağıdır. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemin solhareketinin tablosunun biçimlenmesinde önemli biretkendir. Bu tasfiyecilik odağını önemli kılan, onungüçlenme eğilimi gösteren emekçi yığın hareketinedayanma hesaplarıdır. Mevcut hareketlenmelerinortaya çıkaracağı devrimci imkanları yozlaştıracak vedüzene bağlayacak bir işlev görecek olan bu vebenzeri girişimler karşısında uyanık olmak vekesintisiz bir ideolojik-siyasal mücadele yürütmekgerekmektedir. Kuşkusuz asıl güç ve enerji, işçi veemekçi kitlelerin öfkesine devrimci bir kanal açmaküzere yoğunlaştırılmak durumundadır.

Bu noktada devrimci güçleri önemli görevlerbeklemektedir. Kitlelerin sosyal-siyasal mücadeledinamizmini devrimci bir temelde örgütlemek bugörevin ana eksenidir. Bu, yüzünü emekçi kitlelerindemokratik ve sosyal mücadelelerine çevirerek etkilive güçlü müdahaleleri gerektirmektedir. Bu noktadada devrimci bir odaklaşma büyük önem taşımaktadır.Son dönemde özellikle demokratik haklar ve siyasalsaldırılar temelinde küçük de olsa bir dizi örnekgörülmektedir. Güler Zere ve hasta tutsaklarla ilgiliyürütülen mücadele bu bakımdan önemlidir. İMF-DBZirvesi’ne yönelik mücadele süreci bir başka önemliörnektir. Yanısıra başka örnek de verilebilir. Özelliklede Alaattin Karadağ yoldaşın katledilmesinin ardındangösterilen eylemli dayanışma bilincinin altını çizmekgerekir. Tüm bu örnekler, devrimci dayanışma ruhuyladevrimci güç ve imkanların ortak devrimci hedeflerdoğrultusunda harekete geçirilmesinin önemini ortayakoymaktadır

Alaattin Karadağ yoldaşın katledilmesinden degörüleceği üzere, düzen sosyal-siyasal mücadeledinamiklerinin devrimci kanallara taşmaması içindevrimcileri fiziki olarak yoketmeyi özel bir politikahaline getirmiştir. Zira Alaattin Karadağ ilk değildir.Son birkaç yıl içerisinde çok sayıda devrimci, poliskurşununa hedef olmuştur. Devrimci çalışma vemücadele iradesini kırmayı hedefleyen bu saldırılarkarşısında, tersinden bu iradeyi güçlendirmek ve bunudüzenin icazet sınırlarını aşan bir ruh ve pratikeylemlilikle tamamlamak devrimcilerin görevidir.Alaattinler canlarıyla devrimci güçlere tam da bugerçeği göstermişlerdir. Buradan öğrenmek vedevrimci bir çıkış için harekete geçmekdurumundayız. Bu çerçevede atılacak ilk adımlardanbiri, devrimcilere yönelik katliamlardan yola çıkılarakdevlet terörüne karşı güçlü bir siyasal kampanyanınörülmesi olabilir.

Son olarak belirtmek gerekir ki, ezilen yığınlarıngiderek kendisini ortaya koyan mücadeledinamiklerini devrimci bir doğrultuda geliştirmek vesiyasal planda devrimci bir çıkış yapabilmek açısındanatılması gereken en kritik adımlar, işçi sınıfınındevrimci sınıf çizgisine kazanılması planında atılacakolanlardır. Diğer toplumsal mücadele dinamiklerinindevrimci bir yoldan gelişmesini de güvenceleyecekolan bu adımlar, devrimci bir çıkışa sağlam bir temelkazandıracaktır.

Komünistler bir yandan demokratik hak veözgürlükler alanında devrimci dayanışma ruhuylakararlı bir mücadele yürütürken, öte yandan işçisınıfını sosyal-siyasal mücadele alanına taşıyacaketkili bir önderlik pratiğini sergilemeyeyoğunlaşacaklardır.

Devrimci bir çıkışın artan imkanları ve görevler

Alaattin Karadağ yoldaşınkatledilmesinden de görüleceği üzere,düzen sosyal-siyasal mücadeledinamiklerinin devrimci kanallarataşmaması için devrimcileri fizikiolarak yoketmeyi özel bir politikahaline getirmiştir. Zira AlaattinKaradağ ilk değildir. Son birkaç yıliçerisinde çok sayıda devrimci, poliskurşununa hedef olmuştur.

Page 4: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Devrimci proleter maya tutmuştur!4 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

Partimizin seçkin üyelerinden Alaattin Karadağyoldaşı, partimizdeki adıyla Nurettin yoldaşı, 19Kasım gecesi devrim ve sosyalizm mücadelesindeşehit vermiş bulunuyoruz.

Yoldaşımızın faşizmin eli kanlı cellatları tarafındankatledilişine ilişkin ayrıntıları henüz bilmiyoruz.Partimizin keyfi biçimde işlenmiş bu alçakça cinayeteilişkin araştırmaları sürmektedir. Bu konuda yeterli biraçıklık sağlandıktan sonra kamuoyuna ayrıca biraçıklama yapılacaktır.

Fakat şu kadarı şimdiden kesindir: AlaattinKaradağ yoldaş, polisle girdiği çatışmanın ardındanyaralı olarak ele geçmiş, ele geçirilişinin hemenardından ise polis kılıklı faşist katiller tarafındanalçakça infaz edilmiştir.

Rezilliği ve iftiracılığı ile nam salmış kokuşmuşsermaye medyası, ağız birliği halinde, yoldaşımızı bir“terörist” olarak sunmakta, böylece faşist cellatlartarafından katledişini mazur göstermeye çalışmaktadır.Cinayet şebekesi olarak çalışan İstanbul polisitarafından yönlendirilen bu iğrenç karalamakampanyası, buna alet olanların karakterini ortayakoymaktan öte bir değer taşımamaktadır.

Alaattin Karadağ yoldaş, işçi sınıfının kurtuluşuiçin mücadele eden sınıf bilinçli bir proleter, TürkiyeKomünist İşçi Partisi saflarında on yıldan uzun birsüredir örgütlü komünist bir işçi, proleter devrimci birsınıf militanıdır. Ve bu onun için onurların enbüyüğüdür. Yaşamına ilişkin ayrıntıları bu açıklama ilebirlikte kamuoyuna açıklanan özgeçmişinde ve 2000’liyılların başında İzmir DGM’ye sunduğu siyasalsavunmasında bulmak mümkündür. Katledilen,sınıfının ve insanlığın kurtuluşu için TKİP saflarındaörgütlü mücadele yolunu seçen sınıf bilinçli komünistbir işçidir. Katledilişinin biricik gerçek nedeni debudur.

Alaattin Karadağ yoldaş İstanbul Esenyurt’takatledilmiştir. Bu aynı bölgede bir süre önce sınıfçalışması yürüten komünist işçiler de Haramidere’ninkan emici haramileri tarafından kurşunlanmışlardı.Biribirini yaklaşık altı ay arayla izleyen bu olaylarkuşkusuz rastlantı değildir. Mafya bozuntusu SabraTekstil patronu ile faşist çete bozuntusu İstanbul polisiaynı safın, kokuşmuş sermaye düzeninin/sınıfınınfarklı konumlardaki mensuplarıdır. İlki asalak egemenburjuva sınıfını ve ikincisi çeteleşmiş egemen sınıfdevletini simgelemektedir. Durduk yerde sınıf bilinçlikomünist işçilerin kanını akıtmak, onları birleştirenortak paydadır.

Partimiz onları bu ortak kimliği üzerindenkavramaktadır ve tutumunu da buna göresaptamaktadır. Durduk yerde sınf bilinçli devrimci işçikanı akıtmanın ne demek olduğunu elbette bu eli kanlıkatiller yaşayarak görecek, öğreneceklerdir.

***

Alaattin Karadağ yoldaş, Arap-Alevi kökenli sonderece yoksul bir ailenin çocuğudur. Mart 1978Antakya doğumludur. Kendini bildi bileli işçi olarakçalışan Alaattin yoldaş 1996 yılından itibaren, dahagencecik bir işçi olduğundan beri, partimizinsaflarındadır ve bu tercihini 1999 Mart’ından beri departi üyeliği onuru ile sürdürmektedir.

Parti’ye üye olarak kabul edilmesinden kısa birsüre sonra, 14 Nisan 2001 tarihinde, fabrikalardaörgütlü bir işçi olarak siyasal çalışma yürüttüğü

İzmir’deki bir işçi mitinginde gözaltına alınmış, ağırişkencelerden geçmiş, örgütlü komünist bir işçiolmanın onuru ile tam direnmiş ve ardındantutuklanmıştır. Tutukluluğunun hemen ardından odönem sürmekte olan Büyük Zindan Direnişikapsamında Ölüm Orucu eylemine katılmıştır. Dahasonra Ölüm Orucu direnişçilerinin toplu tahliyesikapsamında zindandan çıkmış, çıktığı günden itibarenise yeniden parti saflarında örgütlü mücadelesinedevam etmiştir.

Zindan sonrası örgütlü partili yaşamını İstanbul’dasürdüren Alaattin yoldaş, partinin sınıf çalışmasındaetkin bir rol oynamış, bu çerçevede çeşitli sanayisitelerinde ve fabrikalarda çalışmış, partinin sesinin veşiarlarının işçi sınıfına taşınması için canla başla çabagöstermiştir. Bu fabrika çalışmalarının birinde sağelinin dört parmağını iş kazasında kaybetmiş, böylecesınıf bilinçli partili bir komünist işçiyken bilekapitalizmin kan emici kanlı yüzünü yaşayarak bir kezdaha görmüş, acısını bir kez daha etinde kemiğindederinden duymuştur.

Sınıf çalışması içinde elini/parmaklarını yitirmişolmak yoldaşımızın devrimci azmini bir nebze olsunzayıflatmak bir yana, sınıf bilincini daha dakeskinleştirmiş, kokuşmuş kapitalist düzene kininidaha da bilemiştir.

Bu bilinç ve birikimle yıllar boyu partinin verdiğiher türlü görevi örgütlü bir sınıf bilinçli proleterolmanın sorumluluğu ve disiplini ile yerine getirdipartimizin Nurettin yoldaşı. İstanbul İl Komitesi’ne

bağlı alt bölge komitelerinde profesyonel bir devrimciolarak değişik görevler aldı. Her türden görevi bilinçlive disiplinli bir komünist olmanın verimli devrimciolanaklarıyla en iyi biçimde yerine getirdi. İşçilerieğitip örgütlemeden İstanbul’un fabrika bölgelerini veişçi mahallelerini parti materyalleri ile donatmayakadar.

Faşist cellatlar onu tam da bu uğraşlarından biriesnasında farkedip acımasızca katlettiler.

Partimiz proleter kökenli seçkin bir üyesinikaybetmenin derin üzüntüsü içindedir. Fakat bizzatNurettin yoldaşın devrimci proleter kişiliği, partimizinaradığı mayayı bulduğunun en dolaysız birgöstergesidir.

Evet, devrimci proleter maya artık silinemezcesinetutmuştur! TKİP, sınıfın devrimci partisi olmakyolunda ilk büyük başarılarını elde etmiştir!Partimizde MK üyeliği düzeyine yükselen metal işçisiHabip Gül yoldaşın ardından proleter kökenliprofesyonel devrimci Alaattin Karadağ yoldaş, yaşamıve ölümü ile bu tartışmasız gerçeği simgelemektedir!..

Bu, onun ölümünün boşuna olmadığının da endolaysız bir kanıtıdır!

Alaattin Karadağ (Nurettin) yoldaş ölümsüzdür!Yaşasın Türkiye Komünist İşçi Partisi!Yaşasın proletarya devrimi ve sosyalizm!İşçi sınıfı savaşacak, sosyalizm kazanacak!

TKİP Merkez Komitesi20 Kasım 2009

(www.tkip.org sitesinden alınmıştır...)

TKİP MK’nın Alaattin Karadağ yoldaşın katledilmesine ilişkin açıklaması...

Devrimci proleter maya tutmuştur!

Alaattin Karadağ 25 Kasım günü memleketi Antakya’da son yolculuğuna uğurlandı. Karadağ’ın cenazesi, Karaali Köyü’ne ailesinin oturduğu eve getirilmesinin ardından burada ailesi,

yakınları, siper yoldaşları ve yoldaşları tarafından anma töreni yapıldı. Ardından araçlarla konvoy yapılarakköy mezarlığına doğru yola çıkıldı. Köyün girişinde toplanan yaklaşık 150 kişilik kitle, en önde AlaattinKaradağ’ın fotoğrafları ve “Alaattin Karadağ yoldaş ölümsüzdür! - Devrimciler ölmez devrim davasıyenilmez! / BDSP” pankartı arkasında, kızıl bayraklarla yürüyüşe geçti. Sloganların hiç susmadığı yürüyüşte,Karaali halkına katliamı anlatan ve katil devleti teşhir eden konuşmalar yapıldı.

Yaklaşık bir saat süren yürüyüşün ardından tekrar araçlara binilerek mezarlığa gidildi. Alaattin Karadağ’ıntabutu yoldaşlarının omuzunda mezarlığa kadar taşınarak, cenaze öfkeli sloganlarla defnedildi.

Karadağ ailesinin yaptığı kısa bir dini törenin ardından yoldaşları tarafından bir anma gerçekleştirildi. Karadağ’ın bir yoldaşının konuşması ile başlayan anmada devletin katliamcı kimliği teşhir edildi.

Bayrak artık Alaattin’in yoldaşlarında!

Ardından Alaattin yoldaş şahsında tüm devrim ve parti şehitleri adına saygı duruşu gerçekleştirildi. Saygıduruşunu Alaattin Karadağ’ın abisi Abdullah Karadağ tarafından yapılan konuşma izledi. KonuşmasınaKomünist Manifesto’nun giriş cümlelerini tekrar ederek başlayan Karadağ, Pir Sultanlar’dan ŞeyhBedrettinler’den, Denizler’den, Mahirler’den, İbolar’dan, Habipler’den devralınan bayrağın bundan sonra daAlaattin’in yoldaşları tarafından taşınacağını söyledi.

Konuşmaların ardından Alaattin yoldaşın bir şiiri okundu. Devrimci marşların yanısıra Alaattin yoldaşınsevdiği Drama Köprüsü ve Arapça Meryem türküsünün söylendiği anmada sıklıkla parti sloganları atıldı.

Atılan öfkeli sloganların ardından eylem son buldu. Burada araçlarla Alaattin Karadağ’ın ailesinin evinegidildi.

Cenaze törenine ve mezar anmasına Antakya’dan Halk Cephesi, Alınteri, DHF, Partizan, ESP-Girişimi,Mücadele Birliği, Kaldıraç ve İHD yöneticisi, Adana’dan ise Çukurova HKM destek verdi.

Kızıl Bayrak / Antakya

Alaattin Karadağ memleketi Antakya’da sonsuzluğa uğurlandı...

Alaattin Karadağ ölümsüzdür!

Page 5: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Karadağ cinayetinde polis-yargı işbirliği! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

Alaattin Karadağ cinayeti polis-yargıişbirliğiyle örtbas edilmeye çalışılıyor!

Alaattin Karadağ 19 Kasım akşamı Esenyurt-Avcılar’da polisler tarafından alçakça katledildi.Alaattin Karadağ’ın devrimci kimliğinin veözgeçmişinin ortaya çıkmasının ardından burjuvamedya tarafından sözkonusu polis cinayetine yöneliktopyekûn bir meşrulaştırma kampanyası başlatıldı.Yayınlanan haberlerde ne Alaattin’in vücudunun poliskurşunları ile delik deşik edilmesinden ne yaralı haldeyerde yatarken tıbbi müdahale yapılmaksızınbekletilmesinden ne de olay yerine gelen ve doğrudanAlaattin’i infaz eden sivil polisten bahsedildi. YalnızcaAlaattin Karadağ’ın ölüm orucu direnişçisi olduğunave kesinleşmiş cezası bulunduğuna vurgu yapılarakapaçık bir biçimde katledilmesi haklı ve meşrugösterilmeye çalışıldı.

Yargı mekanizması yargısız infazıaklamaya çalışıyor!

Burjuva medya eliyle yürütülen manipülasyon dolubu kampanyanın ardından Karadağ’ı vuran polisiaklama ve olayla ilgili çelişkileri örtbas ederekcinayetin üstünü kapatma görevi ile yargımekanizmalarının da devreye girdiği görüldü.Ailesinin Karadağ’a sahip çıkmak üzere İstanbul’agelmesinin ardından Alaattin Karadağ üzerinde otopsiişleminin, aile fertleri tarafından teşhis yapılmasıgerekliliği yerine getirilmeksizin, (yasada teşhis önkoşulu bulunmasına rağmen) bir çırpıdagerçekleştirildiği öğrenildi.

Aynı zamanda soruşturma dosyasının güncelkapsamına bakıldığında bir dizi çelişkili ve kesinliktenuzak konunun basına somut bilgiymişcesineyansıtıldığı da görüldü. Bunların başında yaralananminibüs şoförü geliyor. Gerek dosyada beyanı bulunangörgü tanıkları tarafından gerekse bizzat ifade verenpolislerce Karadağ’ın minibüsün ön tarafına bakanyerde bulunduğunun belirtilmesine rağmen şoförünKaradağ tarafından vurulduğu sanki su götürmez birgerçekmiş gibi lanse edilmişti. Oysa ki şoförünsırtından vurulduğu raporlarla belgelenmiş durumda.Bu durumda şoförün kimin tarafından vurulduğununşu aşamada bilinemediği açık. Ayrıca sırtındanvurulduğu bilgisi, arka tarafta yer alan polislerceaçılan ateşe maruz kaldığı düşüncesini degüçlendiriyor.

Kaldı ki basına yansıyan tanık beyanlarında dabelirtildiği üzere polis tarafından açılan rastgele ateşinböyle bir sonuç yaratmış olması da oldukça güçlü birihtimal. Ve yine araca isabet eden kurşunların açtığıdeliklerin tespit edilmiş olması, ancak tek bir mermiçekirdeğine rastlanılamamış(!) olması da bu olasılığıgüçlendiriyor.

Bütün bunların yanısıra burjuva hukukunun kendiiç savunma mekanizmasının doğal bir ürünü olarak,soruşturma safhası da baştan sona taraflı yürütülüyor.Bunun en güçlü emaresi, polislerin olayda doğrudantaraf olmalarına rağmen, soruşturmada halen bizzatgörev alıyor olmaları. Sonuç itibariyle EmniyetTeşkilatı’nın herhangi bir biriminin kendi içerisindekibir pisliği ortaya çıkartacağını düşünmek safdillik olur.Aksine onların bu soruşturmadaki asıl misyonlarıAlaattin’in katli sırasında ortada bırakılan boşluklarıkapatmak olacaktır.

Yine ilginç bir ayrıntı da soruşturmada ifadesinebaşvurulan görgü tanıkları içerisinde bir dizi basınyayın organında açık isim ve soyadı ile olaya ilişkin

bilgilerini beyan eden tek bir şahsın dahi olmaması.Gazetelere yargısız infazı doğrulayan beyanlar verenkimsenin tanıklığına henüz başvurulmuş değil.

Alaattin’in üzerinden çıktığı iddia edilen silahlailişkili beyanlar da baştan sona çelişkili. Bir tanıksilahın Alaattin yere düşerken elinden düştüğünü iddiaederken, polis “elinden biz aldık” diyor. Polis silahısol elden aldığını iddia ediyor ama savcılıktutanağında silahın Alaattin’in sağ yanında olduğubelirtiliyor. Özellikle polis ifadelerinde sezilen tekkalemden çıkma hali ise, bütün bu olay örgüsününkamuoyuna yansıtılan çatışma bilgisine ilişkin soruişareti ortaya çıkmaması için, Alaattin’in infazedilmesinin ardından sağ el parmaklarının olmadığınınfark edilmesi ile oluşturulduğu anlaşılıyor.

Hukuki süreç takipsiz bırakılmayacak!

Alaattin’in ailesinin avukatları dosyanın ilk haliniincelemelerinin ardından savcılığa ilk başvurularını dayaptılar. İlk elden, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nünolayın tarafı olduğu için objektif olamayacağıgerekçesi ile soruşturmadan el çektirilmelerini talepeden avukatlar, ayrıca gazetelere beyan veren ancaksoruşturma dosyası kapsamında ifadesine henüz

başvurulmamış tanıkların dinlenmelerini talep etti.Ayrıca avukatlar Alaattin’in üzerindeki giysilerle ilgiligerekli araştırmalar yapılarak atış mesafesinin tespitedilmesini de talep etti.

Yargısız infazın belgesi: Çok sayıda kurşun yarası...

Olayın ardından savcılık tarafından bizzat olayyerinde düzenlenen olay yeri tutanağı ve ölü muayeneraporundaki bilirkişi beyanları ise olayın yargısız infazolduğunu, Alaattin’in ölüm nedeninin doğrudandoğruya kurşunlanma olduğunu açığa çıkartıyor.Bilirkişi ifadesinde yer alan ayrıntılardan bazılarışöyle;

* Sol koltuk altında giriş, sağ koltuk altında çıkışolmak üzere iki adet kurşun yarası

* Sol bacakta uyluk ön yüzde 3 adet, arka yüzde 1adet kurşun yarası.

* Sol kasıkta sıyrık * Sağ uyluk ön iç yüzde ve yan yüzde iki adet

kurşun yarası * Göğüste sağ meme üzerinde pıhtılaşmış yoğun

kan birikintisi * Bileğin alt yüzünde yoğun kan birikintisi

Çağdaş Hukukçular Derneği: Alaattin Karadağ’ın öldürülmesi

münferit bir olay değildir! ÇHD İstanbul Şubesi, Alaattin Karadağ’ın İstanbul’un Esenyurt ilçesinde 19 Kasım 2009 akşamı polisler

tarafından katledilmesine ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Açıklama metninde Alaattin Karadağ’ın polis tarafından infaz edilmesinin münferit bir olay olmadığının

altı çizildi. ÇHD’nin açıklamasında ayrıca Karadağ’ın katledilmesinin ardından delillerin karartıldığı ve hukuk dışı

uygulamalara başvurulduğu söylendi. “Alaattin Karadağ’ın ölümünün ardından, İstanbul Emniyet MüdürüÇapkın tarafından yapılan ilk açıklamada “bir insanın ölümünün üzüntü ile karşılandığı” beyan edilmiş olsada Karadağ’ın politik kimliği ortaya çıktıktan sonra, konu ile ilgili bütün haberlerde, ölüm orucu eyleminekatılmış olmasından, kesinleşmiş hapis cezasının bulunmasına kadar bir dizi husus öne çıkartılarak polisinyargısız infazı meşrulaştırılmaya çalışılmıştır.” ifadelerine yer verilen açıklamada PVSK başta olmak üzereyasalarda yapılan değişikliklerin katliamın nedeni olduğu söylendi.

ÇHD’nin açıklamasında Karadağ cinayetine ilişkin delillerin karartılmaya çalışıldığının da altı çizildi.Cinayetle ilgili bulguların yaşanan olayın infaz olduğunu açık bir biçimde kanıtladığına işaret edildi. Olayınayrıntılı ve kamuoyuna açık bir biçimde soruşturulması talep edildi.

Page 6: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Esenyurt-Avcılar polisi: Bir cinayet şebekesi!6 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

Alaattin Karadağ’ın 19 Kasım 2009 akşamı Avcılar-Esenyurt polisi tarafından alçakça katledilmesi ile sonaylarda ardı arkası kesilmeyen polis cinayetlerine biryenisi daha eklendi. Gelinen yerde yargısız infaz veişkencenin ülke genelinde yaygınlık kazandığı ve birsistematiğe dayandığı açık. Ancak yine de bazıbölgelerin bu tür infazların ve işkence örneklerininsıklığı açısından özgünlük taşıdığı da yadsınamaz.İstanbul özelinde Beyoğlu hep bir tartışma konusuolagelmiş ve tepkilerin de odağına oturmuştur. Bugündiyebiliriz ki Avcılar-Esenyurt polisi de bir cinayetşebekesi olarak Beyoğlu polisi ile yarışır hale gelmiştir.

Katliamcı kimlikleri yeni değil!

Esenyurt-Avcılar polisinin katliamcı kimliği geçmişedayanmaktadır. Yıllar önce, 6 Temmuz 2001 tarihindeİsmail Kahraman, Avcılar polisi tarafından, “dur ihtarınauymadığı” gerekçesi ile katledilmişti. Kahraman daAlaattin Karadağ gibi örgütlü bir devrimciydi.Kahraman’ın ölümünün ardından İHD bir açıklamayaparak, olayın yargısız infaz olduğunu belirtmiş veşunları söylemişti: “İsmail Kahraman sadeceöldürülmekle kalmadı, polis tarafından birkaç saatiçinde ‘hangi örgüte üye olduğu’, ‘hangi olaylarakarıştığı’ da açıklandı. Bu gerçek anlamda bir yargısızinfazdır. İsmail Kahraman öldü ve artık bu suçlamalaracevap veremez. Ancak bizler, insan hakları savunucularıolarak, yargısız infaza karşı çıkmaya devam edeceğiz.”Polis tarafından yapılan açıklamada ise Kahraman’ınDHKP-C üyesi olması üzerinde durulmuş ve üzerindenküçük bir cephanelik çıktığı iddia edilmişti. İsmailKahraman’ın öldürülmesi davasında ise çarpıcı bir bilgikamuoyuna yansımıştı. Kahraman’ın katili olan 2 polis,daha önce de 15 kişiyi öldürmek suçundan 15 kez hakimkarşısına çıkmıştı. Polisler hemen hepsindenaklanmışlardı, ancak bu veri kendilerinin düzenin tescillitetikçileri olduğunu ortaya koymaya yetmişti.Kahraman’ın davası ise halen daha devam ediyor. 25Aralık 2009 tarihine ertelenen davanın zamanaşımınauğratılması da ihtimal dahilinde. Yine 2000’li yıllarıngazete arşivleri incelendiğinde Avcılar Polis Karakolu ileilgili yazılmış bir dizi işkence haberine de rastlamakmümkün.

Avcılar-Esenyurt polisinin sicili kabarık!

Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nun çıktığı 2007Haziran’ından bu yana ise Avcılar ve Esenyurtbölgesinde polis teröründe ciddi bir artış olduğunu insanhakları örgütlerinin raporlarına yansıyan verilere vegazetelerde yer alan haberlere bakarak söylemekmümkün.

Bunlardan bazıları şöyle: 1) Gözaltında işkence...İstanbul Avcılar’da 1 Nisan 2007 günü Yürüyüş

dergisi satarken dövülerek gözaltına alınan BülentKemal Yıldırım, Uğur İlbay, Nejdet Dernek ve ErsinKoca gözaltında da işkence gördüler. Bülent KemalYıldırım karakolda “avukat görüş odası” denilen yerdebir saat kadar dövüldü. Nezarethaneye götürüldüktensonra tekrar aynı yere getirilerek, burada boğazı sıkıldı,başı duvara vuruldu, kelepçeli elleri arkadan büküldü,ayak parmakları ezildi ve sırtına, böbreklerine, midesinevuruldu. Gözaltına alınan diğer kişiler de hayaları

sıkılarak, başları duvara vurularak ve yere yatırılıpüzerlerine basılarak işkence gördüler.

Gözaltında işkence gören 4 kişi, KüçükçekmeceSavcılığı’nda ifade verdikten sonra, polisler tarafından“Bakırköy’e sevk edildiniz. Yarın orada ifadevereceksiniz. O zamana kadar da yinenezarethanedesiniz” denilerek Avcılar Polis Karakolu’nageri götürüldüler. Karakolda tekrar işkenceye uğradılar.Ancak daha sonra aslında 4’ünün de KüçükçekmeceSavcılığı’ndan serbest bırakıldığı, polislerin kendilerinisalt işkenceyi sürdürmek için karakola geri getirdiğiortaya çıktı. Yani Avcılar polisi kayıt dışı bir gözaltıişlemine -işkencesini sürdürebilmek için- imza attı.

2) Feyzullah Ete’nin tekmelenerek öldürülmesi!Kasım 2007’de Feyzullah Ete bir arkadaşı ile

beraber, yine Avcılar’da bir parkta oturup içki içerkensivil polislerin saldırısına uğradı. Ete, sivil bir polisindoğrudan göğsüne indirdiği tekme sonucunda hayatınıkaybetti. Olay üzerine Emniyet yetkilileri yaptığıaçıklamada, “biz içki içeriz deyip polise saldırdılar”diyerek bu cinayeti meşrulaştırmak istedi. ArdındanEte’nin cenazesini kameraya kaydetmek de dahil bir dizibaskı yöntemi ile konunun üzeri örtülmeye çalışıldı.Ete’nin davası gizlilik kararı altında yürütüldü.Nihayetinde Ete’nin katili polise göstermelik bir ceza daverildi. Ete’nin davası sırasında yargı kurumunun bu türolaylar karşısındaki konumlanışını açığa vuran çokçarpıcı bir olay da yaşandı. Ara duruşmalardan birinde,delillerin toplandığı gerekçesi ile katil polis hakkındatahliye kararı verildi. Mahkeme salonu dışında bu kararasinirlenerek çakmağını yere fırlatan Feyzullah Ete’ninabisi ise 6 Kasım 2008 günü “görevli mahkemeyegörevi sırasında hakaret ve görevini yaptırmama”suçunu işlediği iddiası ile tutuklandı.

3) Gözaltı, işkence ve meydan dayağı!10 Eylül 2008 günü yine Avcılar’da ‘Ülkemizde

Gençlik Gelecektir Dergisi’nin satışını yapan GençlikFederasyonu üyesi Hakan Karabey ve Sevinç Bozdağadlı 2 kişi polis ekipleri tarafından darpedilerekgözaltına alındı. Öğrencilerin gözaltına alınmasınıengellemeye çalışan 2 kişi de polis ekipleri tarafındanmeydan dayağına maruz bırakıldı. Avcılar MerkezKarakolu’na götürülen Gençlik Federasyonu üyesiöğrenciler burada da polislerin tehdit ve fizikî şiddetine

maruz kaldı. 4) Patron vurdu, polis kurşunladı, mahkeme

tutukladı!2009’un Haziran ayında Esenyurt İşçi Platformu

üyesi iki işçi, Esenyurt Tekstil İşçileri Kurultayı’na çağrıyapan bildirileri dağıtmak için fabrikanın aşağısındaservislerin park edildiği bölgeye geldiklerinde patronunadamları tarafından kurşunlandılar. İşçilerin silahlısaldırı sonrası yaralanmasını protesto etmek için aynıgün Esenyurt İşçi Platformu ve BDSP’nin çağrısı ilefabrika önünde bir basın açıklaması gerçekleştirildi.Basın açıklaması başlamadan önce Esenyurt polisi basınaçıklaması yapmak isteyen kitleye azgınca saldırdı,kitlenin üzerine ve havaya doğru şarjörlerce mermiboşalttı. Olay yerinden 4 kişi gözaltına alındı. Gözaltınaalınan bu 4 kişi, yerlerde sürüklendi, otobüste dayakyedi. Aynı muamele gözaltı işleminin yapıldığı EsenyurtPolis Merkezi’nde de devam etti. Aynı merkezde 4kişinin müdafiisi olarak gelen avukatlar da polislercedarp edildi. Polisin saldırgan tavrı ertesi güngözaltındaki devrimcilerin savcılığa çıkartıldığı esnadada devam etti. En nihayetinde nöbetçi mahkemetarafından Emine Burcu Eker, Melek Can, SergülTarhanlı ve Deniz Edemir tutuklandı. Dikkat çekici olanise iki işçiyi yaralamaktan dolayı hakkında soruşturmayürütülenlerin aradan bunca zaman geçmesine rağmenhalen davası açılmış değil.

5) Alacaklıya polis dayağı!Yine Avcılar’da 4 Eylül 2009’da aralarında borç

ilişkisi bulunan Yusuf Uzun’la polis Mikail Gökbulutarasında çıkan tartışmanın kavgaya dönüşmesi sonucuYusuf Uzun, Mikail Gökbulut ve onun diğer polisarkadaşları tarafından dövüldü.

6) Güney Tuna’nın polislerce hastanelik edilmesi!4 Ekim tarihinde Güney Tuna Avcılar’da 8 polis

tarafından dövülerek hastanelik edildi. Güney vearkadaşları Mustafa Burcu Parkı’nda otururlarken,yunus ekipleri gelerek kendilerine 10 dakika içinde parkıterk etmelerini söylendi. Güney ve arkadaşlarımasalarında bulunan içki şişelerini temizledikten sonraoturmaya devam ettiler. Bunun üzerine tekrar parkagelen polisler, “hala neden buradasınız?” diyereküniversitelilere hakaret etmeye başladı. Güney buhakaretlere itiraz edince 8 polis tarafından yere

Esenyurt-Avcılar polisi: Bir cinayet şebekesi!

Page 7: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

yatırılarak dövüldü. Çevredeki insanların tepkigöstermeleri üzerine bu kez Güney’i parkta bulunangüvenlik kulübesine götürüp orada dövmeye devam edenpolis, Güney’i komalık etti. İstanbul Avcılar’da polistarafından dövülen ve beyninde ödem, iki bacağında kırıkoluşan 21 yaşındaki Güney Tuna’ya Bakırköy DevletHastanesi’nde, sağlam raporu verildiği de ortaya çıktı.

7) Çocuklara da ateş açıldı!Esenyurt’ta gözaltına alınan 2 çocuktan birinin gözaltı

aracındayken kaçmaya kalkışması üzerine, polisle çocukarasında boğuşma yaşandı. Polis yetkililerinin iddiasınagöre bu boğuşma sırasında polisin silahı ateş aldı. Silahtançıkan kurşunla çocuk şans eseri yaralanmazken, aynıekipte bulunan diğer bir polis bu kurşundan dolayı öldü.Haber gazetelerde “bir polis şehit oldu” diye verilirken,olayın arka planında henüz burjuva yasaların dahi çocuksaydığı yaşta kişilere ateş açıldığı gerçeği örtbas edilmişoldu.

8) 2 devrimci yine “dur ihtarına uymayarak polisleçatışmaya girdikleri” gerekçesi ile silahla yaralandı!

Alaattin Karadağ’ın vurulmasından on gün kadar önceAvcılar polisi, kimlik kontrolü sırasında dur ihtarınauymayıp polise silahla karşılık verdikleri bahanesi ileMLKP mensubu olduğu iddia edilen 2 devrimciyiyaraladı. Bununla da kalmayarak Özkan Gerçek ve ÖmerAdıgüzel isimli devrimcileri tedavi dahi ettirmeksizingözaltına aldı. Yargı da üzerine düşen rolü oynayarakdevrimcilerin tedavi haklarını gaspederek her ikisini detutukladı. Gerçek ve Adıgüzel ancak yaralandıktan 10 günsonra ihtiyaçları olan sağlık hizmetinden yararlanabildiler.

Gerçek ve Adıgüzel’in tedavi hakkının sağlanmasıamacıyla ailesi ve avukatları tarafından İHD’degerçekleştirilen basın açıklamasında ise iki devrimcinin depolisin iddiasının aksine üzerlerinde silah olmadığınıbelirttikleri söylendi. Ayrıca savcılık soruşturmasına jethızıyla gizlilik kararı verilmesine de dikkat çekildi.

9) Alaattin Karadağ infaz edildi!19 Kasım akşamı Alaattin Karadağ bir afişleme

çalışması sırasında dur ihtarına uymadığı bahanesi ileEsenyurt polisinin silahlı saldırısına uğradı, çıkançatışmanın ardından yaralı olarak ele geçti. Yaralı birbiçimde yerde yatan Karadağ, Emniyet Amiri’nin emrigerekçe gösterilerek hastaneye götürülmeden orada öylecebekletildi. Akabinde ise tanık ifadelerine göre Ford Transitmarka beyaz bir arabadan inen uzun boylu bir şahıstarafından katledildi. Alaattin Karadağ’ın ölümü ile ilişkiliolarak resmi kanallardan ailesine 3 gün boyunca bilgiverilmedi. Otopsisi de apar-topar yapılarak, aileninotopside uzman hekim bulundurma hakkı fiilenengellenmiş oldu.

İşkenceyi yapan da, katleden de devlettir!

Dikkat edilirse, çocuklara ateş edildiği tarih 1 Kasım,iki devrimcinin yaralandığı tarih 8 Kasım, AlaattinKaradağ’ın vurulduğu tarih ise 19 Kasım’dır. YaniAvcılar-Esenyurt polisi bu keyfi şiddetinin dozunu hergeçen gün artırmakta ve arkasına aldığı yasaların verdiğigüçle pervasızlaşmaktadır. Bu tabloya bakıldığında iseortada bir güvenlik kurumu ile uzaktan yakından ilgisiolmayan ama su katılmamış bir cinayet şebekesi olduğuaçıktır!

Ancak başta da söylediğimiz gibi polis terörü sadeceEsenyurt-Avcılar polisine özgü değildir. AksineTürkiye’nin hemen her yerinde bu tür örnekleryaşanmaktadır. Önümüzdeki günlerde “dur ihtarınauymama” bahanesi ile ölümler ve yaralanmalarınsayısının artması da muhtemeldir. Zira yargımekanizmasından burjuva medyaya kadar sistemin bütünkurumları tetikçilerini kollamaktadır.

İşte bu nedenle bu cinayetlere, yaralamalara,işkencelere basit bir biçimde “polisin keyfiyetinin ürünü”deyip geçemeyiz. Zira bu şiddette bir tablo ancaksistematik bir politikanın ürünü olabilir. Görünürde tetiğiçeken kolluk güçleri olsa da, özünde perde arkasındaişkenceyi yapan da, katleden de devlettir!

“Burjuvazi,kavgaya davet etti bizi

davetleri kabulümüzdür!Biz nasıl bilirsek hep bir ağızdan gülmesini,

biliriz öylece yaşamasını ölmesinihepimiz - birimiz için,

birimiz - hepimiz için!..”Nâzım

Alaattin Karadağ 24 Kasım günü dostları ve yoldaşları tarafından gerçekleştirilen törenin ardındandefnedilmek üzere memleketi Antakya’ya uğurlandı.

Gazi’de ilk selamlama Parti’den!

Alaattin Karadağ yoldaşı Gazi’de yapılacak uğurlama töreni öncesi ilk selamlayan sınıfın ve devrimin partisioldu. “Alaattin yoldaş ölümsüzdür! / TKİP” yazılamalarıyla Gazi sokaklarını donatan komünistler, uğurlamaöncesinde Alaattin yoldaşın katlini lanetlediler ve anısını selamladılar.

Uğurlama töreni Karadağ’ın yoldaşlarının, siper yoldaşlarının, ailesinin ve dostlarının Gazi eski karakolönünde biraraya gelmesi ile başladı. “Alaattin Karadağ yoldaş ölümsüzdür! / Devrimciler ölmez devrim davasıyenilmez! / BDSP” pankartı arkasında biraraya gelen ilerici ve devrimci güçler kızıl bayraklar ve Karadağ’ınresimlerini taşıdılar.

Toplanma yerinde kortejlerin oluşturulmasının ardından Gazi emekçi halkına yönelik katliamı anlatan vekatil devleti teşhir eden bir konuşma yapıldı. Ardından yürüyüş başladı. Yürüyüş boyunca “Bedel ödedik bedelödeteceğiz!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Katil devlet hesap verecek!”, “Alaattinyoldaş ölümsüzdür!”, “Devrimciler ölmez devrim, davası yenilmezdir!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!”,“Devrim şehitleri ölümsüzdür!” sloganları atıldı. Parti şehitleri olan Habip, Ümit, Hatice, Hüseyin ve Alaattinyoldaşların isimleri ise kitleden yükselen “Yaşıyor!” haykırışı ile karşılandı.

Yürüyüş sırasında atılan sloganlar arasında işçi sınıfının komünist partisi saflarında mücadele çağrısı yapansloganlar da öne çıktı.

Yol boyunca korteje ve çevrede izleyen kitleye yönelik gerçekleştirilen ajitasyon konuşmalarında iseKaradağ’ın TKİP militanı olduğu ve devrimci mücadele sırasında şehit düştüğü, sermaye devletinin pek çokdevrimci gibi onu da katlettiği, anısının mücadele yükseltilerek yaşatılacağı vurgulandı.

Balkonlardan ve çevreden alkışlayarak destek verilen yürüyüş Gazi cemevine varılmasıyla son buldu.

“Bedel ödedik, bedel ödeteceğiz!”

Cemevi bahçesinde bir süre sloganlar, şiirler ve marşlar eşliğinde cenazenin hazırlanması beklendi.Hazırlıkların tamamlanmasının ardından Alaattin yoldaşın naaşı bahçeye getirildi ve uğurlama töreni başladı.

Anma programı, Habip Gül, Ümit Altıntaş, Hatice Yürekli, Hüseyin Temiz ve Alaattin Karadağ yoldaşlarşahsında tüm devrim ve sosyalizm şehitleri için saygı duruşu ile başladı. Ardından, TKİP MK’nın açıklamasıokundu. Açıklama kitle tarafından atılan “Yaşasın Türkiye Komünist İşçi Partisi” sloganı ile karşılandı.

Ardından, Alaatin Karadağ yoldaşın ağabeyi Abdullah Karadağ yaptığı konuşmada emek ile sermayearasında verilen savaşta kardeşinin şehit düştüğünü belirtti.

Ardından bir yoldaşımız konuşma yaptı. Yoldaşlarımızın direnişçi yüzünün öne çıkarılması gerektiğinibelirterek, Alaattin yoldaşın direndiği, mücadele ettiği için faşizmin açık hedefi olduğunu söyledi.

TUYAB adına yapılan konuşmada, “Bir tutsak yakını olarak, biz zindanlardaki yaşamın nasıl olduğunuAlaattin yoldaşlardan öğrendik. Devrimcilerin ve komünistlerin yükselttikleri bayraklarıyla faşizmi gömeceğiz.”dendi.

Mücadele Birliği’nin konuşmasının ardından PDD, Partizan, ESP-G ve Alınteri’nin mesajları okundu.Mesajlar okunduktan sonra şiir dinletisi sunuldu ve Osman Akgün Kültür Merkezi’nden dostlarımızın müzik

dinletisi ile anma sona erdi. Alaattin yoldaşa veda edildikten sonra yoldaş sloganlarla Antakya’ya uğurlandı.

“Devrimciler ölür, devrimler sürer!..”

Karadağ’ı uğurlama töreni baştan sona katliamcı sermaye devletine karşı öfkenin haykırıldığı ve mücadeleçağrısının yükseltildiği bir atmosferde gerçekleşti. Sloganlar susmadı, bayraklar indirilmedi. Alaattin Karadağyoldaşın komünist kimliği vurgulanırken, işçi ve emekçilere TKİP saflarında mücadele etme çağrısı yapıldı.Uğurlama törenine Halk Cephesi, DHF, Partizan, Proleterce Devrimci Duruş, Alınteri, Mücadele Birliği,Ezilenlerin Sosyalist Partisi Girişimi, Halkevleri, DTP, TKP, EHP, Koçgirililer Girişimi, İşçinin Yolu, Ekmek veÖzgürlük, Teori ve Politika, Devrimci Dönüşüm, Toplumsal Dayanışma Ağı Derneği de katılarak destek verdi.

İstanbul’dan komünistler

Alaattin Karadağ dostları ve yoldaşları tarafından memleketiAntakya’ya uğurlandı...

Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!

Page 8: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!8 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

Alaattin Karadağ yoldaş vurulduğuyerde anıldı...

TKİP militanı Alaattin Karadağ 21 Kasım günüKaradağ’ı vurulduğu yerde anıldı. Yapılan eylemedevrimci kurumlar da destek vererek, devrimcidayanışmayı yükselttiler.

Esenyurt Depo Durağı’nda bir araya gelenKaradağ’ın dostları ve yoldaşları pankart ve kızılbayraklar açarak yoldaşın vurulduğu yere kadarsloganlarla yürüdüler. Yürüyüş sırasında sürekliolarak, Alaatin Karadağ yoldaşın devrimci kimliği veneden öldürüldüğüne ilişkin konuşmalar yapıldı.Yürüyüşte ve eylem boyunca sokakta bulunan işçi veemekçiler, alkış ve sloganlara eyleme destek verdiler.Karadağ yoldaşın vurulduğu yerde ise emekçi kadınlarbalkonlardan eylemi takip ettiler. Kadınlar içerisindegözyaşlarını tutamayanların olduğu gözlendi.

Eylemde, “Alaattin Karadağ yoldaş ölümsüzdür.Devrimciler ölmez devrim davası yenilmez! / BDSP”pankartı açıldı. Pankartın önünde Alaattin Karadağyoldaşın resminin olduğu “Alaattin Karadağölümsüzdür!” şiarlı döviz taşındı.

Yürüyüşün ardından Alaattin Karadağ’ınvurulduğu yere gelindiğinde yoldaş şahsında devrimve sosyalizm mücadelesinde şehit düşenler için saygıduruşunda bulunuldu.

Ardından BDSP adına basın açıklamasına geçildi.

“Karadağ’ı katleden devlettir!”

Yapılan açıklamada, sermaye devletinin katliamınüzerini nasıl örtmeye çalıştığı ifade edildi.

BDSP adına yapılan açıklamada, yaşanan katliamınson olmadığını ifade edilerek, Ferhat Gerçek’isırtından vuranın da, Engin Çeber’i işkencedekatledenin de, Avcılar’da Özkan Gerçek ve ÖmerAdıgüzel isimli iki devrimciyi vuranın da, Sabrasaldıranın da aynı olduğu söylendi.

Yapılan açıklamanın ardından iki ayrı şiirokunduktan sonra, caddenin başına kadar sloganlarlayüründü. Haykırılan sloganların ardından eylem sonaerdi.

Eyleme DHF, Partizan, Halk Cephesi, ESPGirişimi, Mücadele Birliği Platformu, YDİ Çağrı,SODAP EMEP, ÖDP, EHP, UİD-DER ve Teori vePolitika katılarak destek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Alaattin Karadağ’ın katledilmesiAdana’da lanetlendi!

22 Kasım Pazar günü İnönü Parkı’nda“Devrimciler ölmez devrim davası yenilmez /BDSP” pankartının açıldığı eylemde, AlaattinKaradağ’ın katledilmesiyle sokaklarda bir kez dahadevrimci kanının akıtıldığı, 19 Kasım akşamı sermayedevletinin kanlı tarihine yeni bir sayfa eklendiği ifadeedildi. Karadağ’ın proleter devrimci kimliği anlatıldı.

Yüzüne AB ve demokrasi maskesi takmaktançekinmeyen devletin bir yandan uyguladığı terörütırmandırmaya, bir yandan da katliamlara ve sokakortasında infazlara devam ettiği belirtilerekuygulamaya sokulan TMY, CMK ve PVSK iledonatılan kolluk güçlerinin ilk hedefinin ilerici vedevrimci güçler olduğu söylendi.

Açıklamada polis terörünün son dönemdekiörnekleri sıralandı.

Açıklama şu sözlerle son buldu: “Devleşen öfkeler, henüz elveda demediler. Bitmedi

daha sürüyor o kavga. Ve sürecek yeryüzü aşkın yüzüoluncaya dek.”

Alınteri, ÇHKM, DİP, DHF, Mücadele BirliğiPlatformu, Halk Cephesi, İHD, ESP’nin destek verdiğieylem basın metnin okunmasının ardından sona erdi.

Kızıl Bayrak /Adana

Ankara’da infaz lanetlendi!Alaattin Karadağ, 22 Kasım günü Ankara

Mamak’ta BDSP tarafından yapılan eylemle anıldı. Eylemde, Mamak’ın sokakları atılan kin dolu

sloganlarla inletildi. Emekçilerin de evlerinincamlarından destek verdiği eyleme UİD-DER, AKA-DER ve İşçinin Yolu destek verdi.

Alaattin Karadağ’ın devrimci sınıf kimliği üzerineajitasyon konuşmalarının yapıldığı eylemde uzun süresokaklar sloganlar eşliğinde gezildi. Eylemde sık sıksermaye devletinin katliamları teşhir edildi. Eylemsermaye devletine duyulan öfkenin ifadesi olansloganlarla son buldu.

Kızıl Bayrak/ Mamak

İzmir: “Alaattin Karadağölümsüzdür!”

Alaattin Karadağ’ın infaz edilişi 24 Kasım günüİzmir’de gerçekleştirilen basın toplantısı ve eylemlelanetlendi.

BDSP’den basın toplantısı

BDSP, İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi’ndeAlaattin Karadağ’ın katledilmesiyle ilgili basıntoplantısı yaptı.

Toplantı İHD Yönetim Kurulu adına AhmetAlagöz’ün konuşması ile başladı.

Ardından, BDSP adına hazırlanan basın metniokundu. İnfazın nasıl gerçekleştiğinin anlatıldığıaçıklamada, Alaattin Karadağ’ın komünistkimliğinden ve yaşamından bahsedildi. Karadağ’ındevrime ve sosyalizme adanmış bir yürek olduğuvurgulandı.

Alaattin Karadağ yoldaşın devrimci yaşamıboyunca işçi sınıfı mücadelesinin yılmaz bir neferi,

tüm yaşamını işçi sınıfının örgütlenmesine, devrim vesosyalizm davasına adayan bir sınıf devrimcisi olduğusöylendi.

Bu saldırıların ne ilk ne de son olacağı, EnginÇeber’in işkencecilerinden Sabra Tekstil patronununsaldırılarına kadar, bu sistemin saldırganlarıkoruduğunun belirtildiği açıklama şu sözlerle sonaerdi: “Tüm bunlar asalak patronlar düzeninin gerçekyüzünü göstermektedir. Bu düzenin polisi demahkemeleri de patronlar düzeninin bekası içinçalışmaktadır. Dizginiz devlet terörünün yegane amacıişçi ve emekçilerin içinde bulunduğu sömürüçarklarını kırmalarına engel olmaktır.

Ama bu devran hep böyle gitmeyecek. Bugünekadar gerçekleştirilen tüm vahşi saldırılara, baskılara,işkencelere rağmen mücadele sürmüştür. Katillerdenhesabı işçi ve emekçiler soracaktır.”

Habip Gül’ün ablasının da katıldığı basıntoplantısına Demokratik Haklar Federasyonu,Partizan, Mücadele Birliği Platformu, Halk Cephesi,Alınteri, DİSK Emekli-Sen Buca Şubesi, DevrimciHareket, SES İzmir Şubesi Yönetim Kurulu üyesiHüseyin Çoban, Ezilenlerin Sosyalist Partisi-Girişimide destek verdi.

İnfaz ortak eylemle lanetlendi

Akşam ise Sümerbank önünde Alaattin Karadağ’ınkatledilmesiyle ilgili basın açıklaması gerçekleştirildi.

Devrimci kurumların ortak olarak örgütlediğieylemde “Alaattin Karadağ ölümsüzdür!” pankartıaçıldı. Eylemde, ÇHD İstanbul Şubesi’nin AlaattinKaradağ’ın katledilmesiyle ilgili hazırladığı metinokundu. Kolluk güçlerinin infazı örbas etmek içindelilleri kararttığının ifade edildiği açıklamada,okunan otopsi raporu ile kamuoyu bilgilendirildi.

Ardından okunan basın metninde, AlaattinKaradağ’ın infazı hatırlatıldı ve polislerin kendileriniaklamak için başvurdukları yöntemler, katliamımeşrulaştırma çalışmaları anlatıldı.

Eylem, Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu,Demokratik Haklar Federasyonu, Partizan, MücadeleBirliği Platformu, Halk Cephesi, Alınteri, KomünistKöz , Devrimci Hareket, Sosyalist Demokrasi Partisi,Ezilenlerin Sosyalist Partisi-Girişimi tarafındanörgütlendi.

Kızıl Bayrak / İzmir

“Alaattin yoldaş ölümsüzdür!”Alaattin Karadağ, BDSP tarafından 25 Kasım

günü Ankara’da gerçekleştirilen basın açıklaması ileanıldı.

Devletin katliamcı yüzünün teşhir edildiğieylemde, Alaattin Karadağ’ın hayatı ve devrimcikimliği üzerine anlatımlar yapıldı. Karadağ’ın 10 yılıaşkın süredir devrimci bir işçi olarak devrim vesosyalizm mücadelesi sürdürdüğünün ifade edildiğiaçıklamada, TKİP militanı Alaattin Karadağ’ın sokakortasında infaz edildiği hatırlatıldı. Tarihi katliamlarüzerinden şekillenmiş sermaye devletinin devrimcimücadeleye azgınca saldırdığı, ama tüm baskılara vedevlet terörüne rağmen bu topraklarda mücadeleyibitiremedikleri ve bitiremeyecekleri vurgulandı. Bukokuşmuş düzenden bu ülkenin işçi ve emekçilerininbir gün mutlaka hesap soracağı ifade edildi.

Eyleme DHF, Partizan, UİD-DER, Mehmet Özerve Temel Demirer destek verdi.

Kızıl Bayrak / Ankara

Alaattin yoldaş devrim davasında yaşıyor!

Page 9: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Kazanana kadar grev! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

25 Kasım bir günlük uyarı grevi tüm ülkede belli birkatılımla gerçekleşti. On binlerce emekçigerçekleştirdiği eylemlerle taleplerini haykırdı. Her nekadar devlet güdümlü sendika Kamu-Sen iş bırakmaeylemini sevk eylemine çevirerek eylem kırıcılığı yapsada ağırlığını KESK üyelerinin oluşturduğu emekçiler işbırakarak alanlara çıktılar. Ne yazık ki KESK içinde desevk alarak eylemi kıranlar oldu. Ama bunda KESKyönetiminin payı da büyüktür. Zira KESK yönetimieyleme sevkli katılmak isteyen emekçilerin el altındandesteklenmesi gerektiğini ifade etmiş, eyleminkırılmaması yönünde bir çaba göstermemiştir. Ancak budurum eylemin toplam etkisini ve gücünü azaltmamakta,önemli eksikliklerine işaret etmektedir.

Kamu emekçileri hareketinin uzun bir dönemdiriçinde bulunduğu sessizliğe ve geri çekilmeye rağmen25 Kasım eylemiyle birlikte öncüleri şahsında gösterilensınırlı çaba ve irade sonucunda on binlerce kamuemekçisi harekete geçirilebildi. Emekçi kitlelerintoplumsal desteği alabildi.

25 Kasım eylemi talepleri net, zamanı önceden ilanedilmiş, belli bir planlama çerçevesinde fiili-meşru bireylemin tabandan, işyerlerinden doğru örgütlenme güçve iradesi gösterilebildiğinde on binleri hareketegeçirebileceğini göstermiştir. Zira 25 Kasım eylemigünü geçiştiren, birbirini tekrar eden eylemlerle “tabanhazır değil” argümanına sığınan KESK reformistlerininyanılgısını göstermiştir. Sınırlı ve dağınık bir çabayarağmen kendi sınırları içerisinde azami bir başarıylagerçekleşen 25 Kasım eylemi devrimci bir mücadeleprogramı ve anlayışı çerçevesinde fiili-meşrumücadelenin ihtiyaçlarını dile getiren ve devrimciönderlik boşluğuna işaret eden Sosyalist KamuEmekçileri’nin haklılığını bir kez daha göstermiştir.

25 Kasım’ın başarısının arkasında öncü, devrimcikamu emekçilerinin çabası ve basıncıyla değişikşekillerde oluşturulan, işyeri gezilerini planlayan vegerçekleştiren, hazırlanan materyalleri etkin kullanan,grev pankartlarını işyerlerine asan komite vekomisyonlar bulunmaktadır. Eylemi örgütleyen tabaninisiyatifleri hem işyerlerinin nabzını tutmayıbaşarabilmiş, hem tabandaki emekçilerin soruşturmaterörü vb. baskılardan duyduğu kaygıları gidermeyeçalışmış, hem de eylem gününü ve sonrasını işyerlerindetartışmaya açmaya çalışmıştır. Kuşkusuz bu yönlü birçabanın KESK’in bütünü tarafından sergilendiğinisöylemek mümkün değildir. Ancak sözkonusu çabalarınsınırlılıklarına rağmen kamu emekçileri hareketinde bircanlanma yarattığı açıktır.

Daha öncesinde gerçekleştirilen iş bırakmaeylemlerinde yaşanan eylem günü işyerlerinin boşbırakılması 25 Kasım’da nispeten ortadan kaldırılmıştır.Birçok işyerinde emekçiler grev önlüklerini giyerek,“Bu işyerinde grev var!” pankartını asarak eylem saatinekadar işyerlerinde bekleyerek diğer emekçileri grevekatılmaya çağırmışlardır. Bildiri dağıtımlarıyla, ajitasyonkonuşmalarıyla, basın açıklamalarıyla diğer emekçikesimleri desteğe ve dayanışmaya çağırmıştır. Böylesibir hazırlığın eyleme katılımı arttırdığı bilinmektedir.

Eylemin başarılarından birisi de ön hazırlıksürecinde eylemin taleplerinin geniş kamu emekçilerikitlesine anlatılması ve taleplerin kazanımı içinemekçilerin eyleme çağrılmasıdır. Bilindiği gibiöncesinde KESK, kamu emekçilerinin taleplerini geniş

emekçi kesimlere maletmeye çalışmak yerine sözkonusu hazır kitlesini harekete geçirmeyi hedefleyensınırlı bir pratiğe imza atmakla yetinmekteydi. 25 Kasımeylemiyle birlikte bu sınırlılığı zorlayan bir hatizlenmeye çalışılmıştır.

25 Kasım eyleminin diğer başarılarından birisi de biryandan işyerindeki emekçiler mücadeleye çekilmeyeçalışılırken diğer yandan kamu hizmetlerindenfaydalanan geniş emekçi kitlelerin desteğe vedayanışmaya çağrılmış olmasıdır. Bunun sonucunda daeylem geniş emekçi kitleler tarafından sahiplenilmiştir.Bu sahiplenme eylem alanlarına kitlesel katılım şeklindedoğrudan yansımasa bile okul, hastane, vergi dairesi vb.kamu hizmet alanlarında ve yerelliklerde gerçekleştirileneylemlere yansımış, birçok emekçi çocuklarını okullaragöndermemiş, hastanelerdeki yığılma o gün daha azolmuştur.

25 Kasım sendikasız kesimlerde de bir ilgi vesempati yaratmış, sınırlı da olsa örgütsüz kesimlereylemlere katılmıştır. Eylem alanında ise katılımınağırlığını kamu emekçileri oluşturmuştur. Özellikleeğitim emekçileri katılımıyla dikkat çekmiştir. Eyleminön hazırlığının görece güçlü geçmesinin bir sonucuolarak da eyleme genç ve deneyimsiz kamuemekçilerinin katılımı yoğun olmuştur.

Eyleme katılım anlamında öne çıkan bir diğer kesimise başta liseliler olmak üzere gençlik kitlesidir.Özellikle devrimci güçlerin ve reformist çevrelerinkortejlerinde gençlik kitlelerinin katılımı dikkatçekmiştir.

Eyleme hazırlık çerçevesinde gerçekleştirilen işyerigezilerinden yansıyanlar KESK reformistlerinin iddiaettiği gibi tabanın “geri” olduğu söyleminin herhangi birgerçekliği olmadığını göstermiştir. Zira tabandakiemekçilerin birçoğu iş bırakma gibi hak alıcı bir eyleminhayata geçirilmesi konusunda geç kalındığını ifadeetmiş, eylemin arkasının gelmesi gerektiğini dilegetirmiş ancak sendikalara duyduğu güvensizliknedeniyle sürece temkinli yaklaşmıştır. Ne yazık kitabandaki emekçinin eğilimi ve ruhhali böyleykenhareketin öncüsü konumundaki unsurlar ise “eylemkararı üstten dayatıldı, tabana sorulmadı, tabanistemiyor” vb. söylemlerle görev ve sorumluluklarınıyerine getirmekte atıl davranmıştır. 25 Kasım eylemi,tabanın mücadele istek ve dinamiği taşıdığını ancaküzerindeki ölü toprağını silkelemesi gerekenin asıl

olarak öncü kamu emekçileri olduğunu göstermiştir.KESK reformistleri kendi umutsuzluklarını tabanadayatarak, mücadele kaçkınlıklarını tabana mal ederekgörev ve sorumluluklarından kaçmaktadırlar. 25 Kasımeylemi artık bu kaçışın bir gerçekliği ve inandırıcılığıolmadığını bir kez daha açığa çıkarmıştır.

Önden talepleri ve hedefi net bir eylem sürecibelirlendiğinde, yetersiz de olsa bu süreci örgütleyecekmekanizmalar oluşturulduğunda, tabana, işyerlerineyönelindiğinde, bir parça çaba gösterildiğinde, dirayetlidavranıldığında ve işin başına geçildiğinde hiçbir şeyinimkansız olmadığı bir kez daha kanıtlanmıştır. 25Kasım’ın en önemli kazanımı budur.

25 Kasım’ın bir günlük iş bırakma şeklinde uyarıgrevi olduğu düşünüldüğüne eylemin sevk, izin, raporvb. biçimlerde kırılmasına geçit vermeyecek bir hazırlıkyapılması gerekirdi. Eylemin en önemli eksiklerindenbirisi budur. Daha önce soruşturma terörüne maruz kalankamu emekçilerinin en büyük çekincesi soruşturmaterörüydü. Hatta birçok emekçinin 25 Kasım günü işbırakırsa ne tür bir “ceza” alacağı konusunda bir bilgisibulunmuyordu. Eylemin ön hazırlık sürecinde eksikbırakılan yanlarından birisi de bu oldu. Ön hazırlıksürecinde eylemin meşruluğu daha güçlü işlenebilir,soruşturma terörüne karşı hukuk mücadelesinin yanı sırafiili bir takım eylemliliklerle sendikanın emekçileresahip çıkacağı, soruşturmalar geri çektirilene kadar fiilieylemliliklerle sürecin devam edeceği işlenebilir,emekçiler bu bilinçle donatılabilirdi. Ancak KESK’insöylemi “soruşturmalara karşı hukuk mücadelemizsürecek” söylemiyle sınırlı kaldı. Devlet ve hükümetyetkililerinin söylemlerine ve tehditlerine bakılırsa 25Kasım’ın soruşturma ve cezalarla bastırılmaya, yarattığıgüven ortamının bu şekilde zedelenmeye çalışılacağıortadadır. Bu nedenle soruşturma terörüne karşı fiilieylemliliklerin hayata geçirilmesi için geç kalınmışdeğildir. Üstelik 25 Kasım bir uyarı greviyse sonrasınınbugünden gündeme getirilmesi, yine somut talepler vehedefler etrafında örgütlenmesi gerekmektedir.Soruşturma terörü de bu sürecin önemli bir parçası vemücadele konusu edilmelidir.

25 Kasım kamu emekçilerinde anlamlı bir moral vemotivasyon yaratmış, alanlara akan onbinlerce kamuemekçisinin coşkusu ve kararlılığı öne çıkmıştır. Şimdikazanıncaya kadar grev, kazanıncaya kadar mücadeleiçin harekete geçme zamanıdır. 25 Kasım’ın ardındantüm işyeri ve sendika şubelerinde eylemi, ön hazırlıksürecini ve sonrasını değerlendiren, olumlulukların altınıçizerken eksikliklerini mahkum eden değerlendirmetoplantıları yapılmalı, daha etkin, yaygın ve güçlü birhazırlıkla süresiz iş bırakma eylemi hedefiyle mücadeledevam etmelidir.

Hiç vakit yitirilmeden 25 Kasım’ın arkası gelmeli,mücadele daha da yükseltilmelidir. Bir yandan devletyanlısı, eylem kırıcı Kamu-Sen ve Memur-Sen’inişbirlikçi mücadele anlayışı teşhir edilirken diğer yandantabanını kucaklayacak araç, yol ve yöntemlerbelirlenmeli, tarihi bugünden ilan edilmiş, taleplerinetleştirilmiş ve değişik araçlarla gündemleştirilmiş birmücadele programı oluşturulmalı, 25 Kasım’ın eksiklerigiderilerek mücadeleye devam edilmelidir. 25 Kasım’ıngösterdiği en anlamlı ve önemli deneyim olanörgütlenme komisyonları, grev ve direniş komiteleri vb.taban inisiyatifleriyle süreç örgütlenmelidir.

25 Kasım uyarı grevi on binlerin katılımı ve coşkuyla gerçekleşti…

Kazanana kadar grev, kazanana kadar mücadele!

Page 10: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Kamu emekçileri hayatı durdurdu10 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

KESK ve Kamu-Sen’in “grevli-toplu iş sözleşmelisendika hakkı” talebiyle örgütlediği 25 Kasım uyarıgrevi 2 milyonu aşkın emekçinin katılımıylagerçekleşti.

Kamu emekçileri eğitim, sağlık, ulaşım, büro, yerelhizmetler ve bayındırlık başta olmak üzere birçokişkolunda iş bırakarak hayatı durdurdu.

Türkiye’nin dört bir yanında alanlara çıkanemekçilere sivil toplum örgütleri, işçi sendikaları,siyasi partiler, ilerici ve devrimci kurumlar da destekverdi.

KESK Başkanı: “Aklınızneredeydi?”

25 Kasım sabahı erken saatlerde HaydarpaşaGarı’na gelerek basın açıklaması yapan KESK GenelBaşkanı Sami Evren, Erdoğan’ın greve ilişkintehditlerine “Toplu görüşmelerin yapıldığı Ağustosayında aklınız neredeydi?” sorusuyla yanıt verdi.KESK Başkanı ve beraberindekiler, garda görevli olanve greve katılan çalışanları ziyaret ederek trenlere vegarın çeşitli yerlerine “Bu iş yerinde grev var’’pankartlarını astılar.

Akyıldız: “Keyiften eylemyapmıyoruz!”

Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldızise, kamu çalışanlarının haklarını korumak vegeliştirmek için kamuoyunun da desteğiyle eylemdeolduklarını belirtti. Hakları olmayan hiçbir talepleribulunmadığını vurguladı.

Emekçiler iş bıraktı, trenler durduGrev kapsamında Haydarpaşa Garı’nda tren

seferleri durdu. Haydarpaşa Garı’ndan banliyö, ana hatve bölgesel yolcu trenleri sefere çıkmadı.

Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS),Balıkesir Garı’nda greve katılan 5 sendika üyesiningözaltına alındığını bildirdi. İfadeleri alınan BTS’lilerserbest bırakıldı.

Türk Ulaşım-Sen ve BTS Adana Şubesi üyesiyaklaşık 100 kişi, Adana Garı TCDD Servis DepoMüdürlüğü önünde toplanıp iş bıraktı.

Havaalanı ve limanlarda bir yandan yükleme veboşaltma faaliyetleri dururken diğer yandan buralardayeterli personel bulunmadığı için günlük işlemleryapılamadı.

Sağlık emekçileri hastanelerde işbıraktı

İstanbul’da SES’in örgütlü olduğu onlarcahastanede greve çıkıldı. Grev pankartının asıldığıhastanelerden Okmeydanı Eğitim ve AraştırmaHastanesi, Şişli Etfal Hastanesi, Cerrahpaşa TıpFakültesi, Çapa Tıp Fakültesi, Haydarpaşa NumuneHastanesi’nde sağlık emekçileri iş bıraktı. Hastaneönünde basın açıklamaları gerçekleştirdi.

Diyarbakır Devlet Hastanesi ve Van DevletHastanesi’nde grev nedeniyle hizmet verilmedi.

İzmir’de İzmir Tabip Odası ve Türk TabiplerBirliği’nin de desteği ile birçok hastanede acilservisler dışında hizmet verilmedi. Greve en yoğun

katılımın olduğu hastanelerin başında ise TepecikEğitim ve Araştırma Hastanesi, Bozyaka DevletHastanesi, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi ve DokuzEylül Üniversitesi Tıp Fakülteleri geldi.

Karayolları’nda iş bırakma İstanbul Anadolu Yakası’nda Karayolları 1. Bölge

Müdürlüğü ve Avrupa Yakası Karayolları 17. BölgeMüdürlüğü’nde Yol-İş Sendikası İstanbul 1 No’luŞube üyesi işçiler ve Yapı-Yol Sen üyesi kamuemekçileri iş bıraktı.

Nakliyat-İş 2 saat iş bıraktı Nakliyat-İş üyesi bin işçi Topkapı ambarlarda

kamu emekçilerinin uyarı grevine destek olmakamacıyla 2 saatlik iş bırakma eylemi yaptı.

İl il 25 Kasım grevindenyansıyanlar…

İzmir KESK’e bağlı sendikaların üyeleri işyerlerinde iş

bırakarak Konak Meydanı’na akın etti. İlerici devrimcikurumların yanısıra DİSK ve Türk-İş’in de destekverdiği mitinge onbinlerce emekçi katıldı.İzmir Büyükşehir Belediyesi önünde eylem programıbaşladı. Basın metnini KESK dönem sözcüsü Ali Kılıçokudu. KESK’li kadınlar adına 25 Kasım KadınaYönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününedeniyle de bir basın metni okundu.

BDSP’liler eyleme taleplerin yazılı olduğudövizlerle katıldılar.

Sosyalist Kamu Emekçileri “25 Kasım bir günlükuyarı grevi son değil başlangıç olmalı. Hak veözgürlüklerimiz için süresiz iş bırakma eyleminehazırlanalım” bildirilerini dağıttılar.

Çorlu Sabah 8.30’da işyerleri bu sefer sadece buluşma

noktalarıydı. Öğretmenler, tapu çalışanları, karayollarıçalışanları, büro emekçileri, belediye çalışanları,sağlık çalışanları işyerlerine GREV için geldiler.Eğitim Sen’de buluşan Eğitim Sen’li, SES’li, BES’li,Tüm-Bel Sen’li, Yapı-Yol Sen’li emekçiler HeykelMeydanı’na sloganlar eşliğinde yürüyüşe geçti.Alanda yaklaşık 350 kadar emekçi vardı ve işçihavzası olmasına rağmen Çorlu’da yıllardır yapılan enkapsamlı eylemdi.

Tekirdağ Tekirdağ’da iş bırakan kamu emekçileri Eğitim

Sen Tekirdağ Şubesi’nden Tuğlalı Park’a yürüyüşebaşladılar. Halk eyleme alkışlarla destek verdi. Alandayaklaşık 3 bin emekçi vardı.

KırklareliKırklareli’nde iş bırakan kamu emekçileri

Dingiloğlu Parkı’na coşkulu bir yürüyüşgerçekleştirdi. Burada basın açıklamasıgerçekleştirildi.

Antalya – Alanya Eğitim-Sen Alanya Temsilciliği önünde buluşan

KESK üyeleri Atatürk Caddesi’ni trafiğe kapatarakyürüyüşe başladı. 250 kişi başlayan yürüyüş,okullarında iş bırakan kamu emekçilerinin dekatılımıyla 700 kişiye ulaştı. Diğer kamu emekçilerisendikalarının da katılımıyla bin kişiye ulaşan kitlebasın açıklaması yaptı.

Mersin Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Toros

Devlet Hastanesi ve Mersin Devlet Hastanesi baştaolmak üzere bütün Sağlık ve Sosyal Hizmetkurumlarına “Bu işyerinde grev var” pankartlarıasılarak bildiriler dağıtıldı. Mersin’de emek vedemokrasi güçleri iş yerlerinden ve kurumlarındançıkarak İstasyon Meydanı’nda buluştular. BuradanAKP İl Binasına kadar bir yürüyüş gerçekleştirildi.

Niğde Grev Platformu’nun çağrısıyla yüzlerce kamu

emekçisi sabahın erken saatlerinden itibaren HükümetMeydanı’nda kurulan grev çadırına geldi.Niğde’deki demokratik kitle örgütleri, Ulukışla KöyMeclisleri ve çevre plarformlarının katılımıyla KESKgrev çadırı etrafında açıklama yapıldı.

Artvin - Hopa Hopa’daki 25 Kasım grevi sabah saatlerinden

itibaren kamu çalışanlarının işyerlerine gitmemesiylebaşladı. KESK’in çağrısıyla yapılan eyleme yaklaşık400 kişi katıldı.

Mersin - Tarsus Devlet Hastanesi önünde toplanan sağlık

çalışanları, basın açıklamasının yapılacağı YarenlikAlanı’na kadar yürüdü. Yürüyüşe çevredekiler veesnaf da alkışlarla destek verdi. 150 kişinin katıldığıaçıklamanın ardından halaylarla eylem sona erdi.

Kastamonu Nasrullah Meydanı’nda toplanan yüzlerce emekçi

toplu grev haklarını istediler. Eylem esnasında bazımemurlar yerlere gazete serip soğan-ekmek yiyerekdayatılan açlık ve sefalet koşullarını da protesto ettiler.

Konya Türk Eğitim Sen, Eğitim Sen ve Eğitim-İş üyesi

emekçiler Hükümet Konağı önünde toplanarak basınaçıklaması gerçekleştirdiler.

Manisa Değişik noktalardan toplanarak Cumhuriyet

Meydanı’na gelen KESK, SES, Eğitim-Sen, BES,MİB-DER, çeşitli siyasi partiler ve demokratik kitleörgütleri açıklama yaptı.

Sivas Sivas’ta ise memurlar Sosyal Güvenlik Kurumu

önünde toplandı. Birçok siyasi parti ve sivil toplumkuruluşunun da desteklediği 100’den fazla kişininkatıldığı eylemde, memur cenazesini temsil eden tabuttaşınarak, Cumhuriyet Meydanı’na kadar yürüyüşgerçekleştirildi. Hükümetin sloganlarla protesto

Kamu emekçileri GREV’e çıktı,hayat durdu!

Page 11: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

edilirken şarkılar eşliğinde halaylar çekildi.

Turgutlu Manisa’nın Turgutlu ilçesinde Türk-Eğitim Sen,

Eğitim Sen, Eğitim-İş, Türk Sağlık-Sen ve Türk Büro-Sen üyelerinin gerçekleştirdiği eyleme öğrenciler dedestek verdi.

Yozgat Yozgat Cumhuriyet Meydanı’nda Eğitim-Sen’in

gerçekleştirdiği eyleme yaklaşık 50 emekçi katıldı.

Burdur KESK ve Kamu-Sen üyeleri Burdur’da da iş

bıraktılar. Cumhuriyet Meydanı’nda toplananemekçiler basın açıklaması gerçekleştirdiler.

Tokat Tokat’ta okullar Çarşamba ve Perşembe günü tatil

edilmiş olmasına greve diğer iş kollarından katılımoldukça iyiydi. Tokat’ta KESK’e bağlı BES, KültürSanat Sen, BTS, SES, ESM üyeleri ve Kamu Sen’ebağlı sendikalar iş bıraktı.

Adana Çukurova Üniversitesi’nde eylem vardı.

EskişehirEskişehir Tren Garı önünde biraraya gelen KESK

ve Kamu-Sen üyesi emekçiler, düzenledikleri mitingleAKP’yi ve uyguladığı politikaları protesto etti. Trenseferlerinin geçişi geceden itibaren durduruldu.

Açıklamaların ardından kitle Adalar Migros önünekadar alkış, slogan ve ıslıklar eşliğinde yürüdü veeylem burada sonlandırıldı.

Batman Batman’da birçok sendika ve sivil toplum örgütü

tarafından oluşturulan Batman Emek Platformuüyeleri bir günlük iş bıraktı. Sanat Sokağı’ndatoplanan platform üyeleri, basın açıklaması yaptıktansonra halay çekti.

Denizli Denizli Vergi Dairesi önünde toplanan memurlar,

taleplerini içeren pankart ve dövizler taşıdı. Hükümetaleyhinde sloganların atıldığı eylemde memurlar,davul zurna eşliğinde oynadı.

Zonguldak Bine yakın kamu çalışanının katıldığı eylemde

Gazipaşa Caddesi’nde bulunan Madenci Anıtı’nayüründü.

DersimDevlet Hastanesi önünde toplanan yaklaşık 3 bin

kişi Yeraltı Çarşısı’na kadar yürüdü.

Bursa Bursa’da Kent Meydanı’nda yapılan eyleme

yüzlerce kamu çalışanı katıldı. Eylemde konuşanKESK Dönem Sözcüsü Süleyman Ayyılmaz, bununiktidara yönelik bir uyarı olduğunu belirtti.

Trabzon KESK öncülüğünde, demokratik kitle örgütleri,

siyasi partiler ve üniversite öğrencilerinin katılımıylagerçekleştirilen greve, Atapark mevkiinden şehirmerkezine doğru yürüyüş yapılarak başlandı.Yürüyüş kortejinin Meydan Parka girmesiyle birlikte,

sabah Trabzon Valiliği önünden ayrı bir yürüyüşgerçekleştiren Kamu-Sen üyeleriyle birleşildi.

Kilis Kilis’te iş bırakan kamu emekçileri KESK binası

önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Tüm Bel Sen,BES, SES ve Eğitim Sen üyesi kamu emekçilerinesınırlı sayıda Kamu-Sen üyesi destek verdi.

Kocaeli Umuttepe Yerleşkesi’nde saat 10:30’da buluşan

kamu emekçilerine derslerini boykot eden üniversiteöğrencileri de destek verdi

A kapısı önüne gelindiğinde marşlar vehalaylarla beklendi. Burada otobüslere binilerekMerkez Bankası önünde diğer kollardan gelen kamuemekçileri ile buluşuldu.

Alaattin Karadağ unutulmadı

İnsan Hakları Parkı’na gerçekleştirilen yürüyüşsırasında Alaattin Karadağ da unutulmadı. Karadağ,“Alaattin yoldaş ölümüzdür!’’, “Esenyurt faşizmemezar olacak!”, “Katil / faşist devlet hesap verecek!”,“Parti şehitleri ölümsüzdür!” sloganlarıyla selamlandı.

İnsan Hakları Parkı’na gelindiğinde “İşgal, grev,direniş!’’, “25 Kasım’da kamu emekçilerininyanındayız / BDSP” kuşlamaları yapıldı.

Mitinge yaklaşık 1500 emekçi katıldı.

Kayseri Kayseri’de biraraya gelen KESK üyeleri kortej

oluşturarak, Mimar Sinan Parkı’na doğru yürümeyebaşladı. Kamu-Sen üyeleri de aynı saatte, MimarSinan Parkı’na doğru yürüyüş başlattı. Mimar SinanParkı’nda biraraya gelen KESK ve Türk Kamu-Senüyelerinin sayısı 600’e yaklaştı.

Eyleme, DİSK Kayseri Bölge ve Türk-İş KayseriBölge Temsilciliği, ESP, Emek Partisi, Emek Gençliğive BDSP de destek verdi.

Edirne Belediye binası önünde toplanan yüzlerce emekçi

Saraçlar’a yürüdü. Yaklaşık 600 kişilik kitleSaraçlar’da basın açıklaması gerçekleştirdi. EylemeDİSK ve sivil toplum örgütleri de destek verdi.

Ankara Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nden çıkarak

Eğitim-Sen 1 No’lu Şube ile birleşen emekçiler yolukapatarak yürüyüşlerini sürdürdüler.

Emekçiler SSK İşhanı önünde toplanmayabaşladılar. TÜMTİS, Tez-Koop-İş ve Türk Maden-

Sen’in de destek verdiği eylemde TMMOB ve TTB deyer aldı.

Ankara’daki greve polis müdahale etti. ZiyaGökalp Caddesi’nde toplanan memurlara destek içingelen bir grup öğrenci ile polis arasında arbedeyaşandı. Polisin biber gazı ile müdahale ettiğiöğrenciler taş ve sopalarla polise saldırdı.

İstanbulSabah erken saatlerde iş bırakan kamu emekçileri

İstanbul’da Beyazıt Meydanı’na yürüdü. Çapa TıpFakültesi ve Sirkeci Tren Garı olmak üzere iki koldanBeyazıt’a yürüyüş başlatan emekçiler Beyazıt’tabirleşti. Direnişteki işçilerin, DİSK ve Türk-İş’e bağlısendikaların da destek verdiği mitingde aralarındaBDSP’nin de bulunduğu çok sayıda ilerici devrimcikurum da yer aldı.

Mitingde konuşan KESK Genel Başkanı SamiEvren Başbakan Erdoğan’a seslendi. 25 Kasımgrevine çıkma nedenlerini anlattı.

Başbakanın 25 Kasım grevine yönelik tehditlerinede yanıt veren Evren, AİHM ve Anayasa kararlarınıhatırlattı.

Eylem Grup Yorum’un müzik dinletisi ile sonaerdi.

Kamu-Sen’in İstanbul uyarı grevi! Kamu-Sen’in gerçekleştirdiği eylemde şovenizm

kusuldu. AKP karşıtı sloganların atıldığı eylemde,toplu sözleşmeli grevli sendika hakkı talebi ise yer yerduyulabildi.

Türkiye Kamu-Sen Aksaray Meydanında saat12.00’de toplanmaya başladı. En önde Türkiye Kamu-Sen pankartı açılırken, ardından Türk Eğitim-Senolmak üzere konfederasyona bağlı diğer sendikalar dadöviz, pankart ve Türk bayrakları açarak İstanbulBüyükşehir Belediyesi önünden Fatih İtfaiye Parkı’nayürüdüler.

Kamu emekçileri hayatı durdurdu Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

25 Kasım 2009 / Sirkeci

Page 12: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Tanıdık linç kampanyaları...12 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

Sömürgeci sermaye devleti, son günlerde ırkçı-şoven histeriyi yeniden körüklemeye başladı. İzmir’deDTP konvoyuna yönelik saldırıdan birkaç gün sonra,Kürtler’e yönelik yeni bir linç girişimi Çanakkale’ninBayramiç ilçesinde yaşandı. 2 bini aşkın Bayramiçli,önce “kız meselesi nedeniyle kavga ettikleri için”ifadeleri alınmak üzere karakola getirilen üç Kürtgencinin kendilerine verilmesi için karakolu kuşattıardından da Kürtler’in yaşadığı HarmanlıkMahallesi’ne doğru yürüyerek evlere saldırdı.Kürtler’in ilçeyi terketmesini istedi. Dikkat çekennokta, son dört yıl içinde sonuncular da dahilgerçekleşen tüm faşist linç girişimlerinin en belirginözelliği, baştan sona planlı biçimde ve polisle işbirliğiiçinde gerçekleşmesidir.

Özellikle belirtilmelidir ki, son yaşanan insanlıkdışı linç girişimlerinin kendisi kadar iğrenç olan şeyburjuva medyanın bu haberleri veriş biçimidir.Yaşananları masum bir “protesto” olarak göstermeyeçalışan burjuva medyaya göre, birkaç yüz faşistin“Kürtler dışarı!” ve “Şehitler ölmez, vatan bölünmez!”sloganları eşliğinde başlattığı ve kısa süre içindekitlesel bir pogrom girişimine dönüşen saldırı, sonderece masum bir “tepki”den ibarettir(!)

Tüm bu yaşananlar, uzunca bir süredir uygulananKürt halkına yönelik “topyekûn savaş planı”nınsonuçlarıyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. DünTrabzon’da, Bursa’da, Seferihisar’da, Cunda’da,Altınova’da; bugün İzmir ve Bayramiç’te yaşananprovakasyon girişimleri, “üç-beş kendini bilmezülkücünün işi” olarak değerlendirilemez. “Tahrikedilen vatandaş tepkisi” yalanı da hayli bayatlamışdurumda. Burada gözden yitirilmemesi gereken nokta,adım adım yaratılan linç atmosferi ve onuşekillendirenlerin doğabilecek sonuçları göze almagerçeğidir.

Kürt halkının haklı ve meşru talepleri uğrunayürüttüğü mücadeleyi “terör ve bölücülük” olaraksunan ve yıllarca kirli savaşla onun üzerine gidensömürgeci sermaye devleti, yaklaşık 2005’ten bu yana,kolluk güçlerinin yetersiz kaldığı noktada sonmarifetlerini İzmir’de ve Bayramiç’te gördüğümüzşoven “sivil dalga”yı kullandı. Devreye sokulacak enson koz, Türk halkını da imha, inkâr ve asimilasyondaifadesini bulan kirli politikalarının doğrudan birparçası haline getirmekti ve hazırlıklar da doğrudan“linç atmosferi”ne yapılmaya başlandı.

Kabul edilmelidir ki, ırkçı-şovenist takımı güçlübir devrimci alternatifin olmadığı koşullarda ülkeçapında gerçekten bölücü bir “fay hattı”nışekillendirmeyi, aynı anlama gelmek üzere Kürt halkıile sömürülen işçi ve emekçileri birbirindenuzaklaştırmayı ne yazık ki belli ölçüde başardılar.Elbette Kürt hareketinin düzen içi çözümlereodaklanması da, sermaye rejiminin bu başarısınıkolaylaştırmıştır. Öyle ki, bugün en basit sıradanolaylar bile bir anda boyutlanarak tam bir Kürt lincinedönüştürülebiliyor.

Öyle anlaşılıyor ki, sömürgeci sermaye devleti butür faşist-şovenist kışkırtmalardan, Kürtler’i “hizayagetirme”de yararlanma hesabı içindedir. O, tümbunları Kürt hareketini ve onun üzerinden de asılolarak da Kürt halkını ehlileştirip terbiye etmenin aracıolarak kullanıyor. Kürt hareketine ve Kürt halkına

“toplumsal hissiyatı hesaba katın” diyerek yaşanacakkanlı bir pogromla açıkça tehdit ediyor. Ancak bu, heran denetim dışına çıkarak iki halk arasında çatışmalarayol açabilecek, son derece tehlikeli bir oyundur.

Kuşkusuz ki, “topyekûn savaş konsepti”nin birayağını MHP-CHP şoven ittifakı oluştururken, diğerayağını da linç iklimini koşullayan Kürt düşmanımilliyetçilikten kopmamaya özen gösteren “açılım”cıAKP oluşturuyor. Başbakan Erdoğan açıkça linçleriteşvik ederek kitleleri kışkırtıyor. Son yaşanan linçgirişimleri, “duyarlı vatandaş tepkisi” masalınınyalnızca Türk şovenistlerinin elinde Kürt halkınayönelik linç kampanyasını haklı çıkarmadakullanılmadığını; “demokratik açılımcı” hükümetin deyeri geldiğinde aynı argümana sarıldığını gösteriyor.

İzmir’deki linç saldırısının hemen ardından şöylediyor Erdoğan: “Bir partinin otobüsünde veyakonvoyunun içinde terör örgütünün bayrakları olursa,bölücü terörist başının posterleri olursa, buna sıcakbakmak mümkün değildir.” Elbette bu sözler, sarı-kırmızı-yeşil renkli flama, ya da Öcalan’a ait bir postergördüğünüzde istediğinizi yapabilirsiniz anlamınageliyor.

Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, linç saldırısınısahiplenip linç güruhunu koruduğu yetmezmiş gibiDTP’yi de açıktan tehdit ederek şunları söylüyor:“Böyle bir ortamda kente PKK bayraklarıyla, teröristbaşının posterleriyle, sloganlarıyla, teröristkıyafetleriyle girmek açıkça tahriktir.” Kürt halkınınulusal kimliği, dili, kültürü inkâr edilirken, her türlübaskı, terör, katliamı uygulanırken yapılan tahrikolmuyor, fakat Kürt halkı kimliğini isteyince tahrikoluveriyor!

Bugün sermaye devleti, Türk ve Kürt halkını karşıkarşıya getirme ve ikincisini kırıntı düzeyinde birkaçödün vererek teslim alma üzerine kurulu birpolitikanın dışına çıkamıyor.

“Kürt açılımı” politikasıyla sermaye devleti,soruna 80 küsur yıldır inkâr edilen Kürt halkının eşithaklarının kabulüne dayalı bir çözüm öngörmemesi biryana, attığı her adımı Kürt hareketini etkisizleştirmeve sorunun çözümünde inisiyatifi ele almahesaplarıyla atıyor. Sermaye devletinin onlarca yılsüren geleneksel imha, inkâr ve asimilasyonpolitikalarının beslediği şovenizmin yanısıra politikhesaplar temelinde takındığı inişli-çıkışlı, çelişkili son

“açılım” politikaları da ırkçı kışkırtmalara ve linçgirişimlerine zemin hazırlıyor.

Irkçı-şoven histeriyi yayan gerici rejim, işçi sınıfıile ezilen Kürt halkını karşı karşıya getirmeyeçalışmaktadır. Bunun yanısıra da her iki tarafa, yanihem işçi ve emekçilere hem Kürt halkınasaldırmaktadır. Bu koşullarda sömürü ve köleliktenkurtulmak isteyen işçi sınıfı ve emekçilerin kaderi ileulusal baskı ve zulümden kurtulmak isteyen Kürthalkının kaderi arasındaki bağ daha da sıkılaşmıştır.Zira hem sınıfsal hem ulusal baskının kaynağı aynıdır;işbirlikçi sermaye düzeni!

Unutulmasın ki, Türkiye işçi sınıfı ileemekçilerinin, “İşçilerin birliği halkların kardeşliği!”şiarını ete-kemiğe büründürmeden sermaye ilehesaplaşması ne kadar zorsa, ezilen Kürt halkınınemekçi kesimlerinin Türk sermaye devletinden veyaemperyalist güç odaklarından çözüm beklemesi de okadar ham bir hayaldir.

Ezilen Kürt halkının mücadelesiyle enternasyonaldayanışmaya girmediği sürece, işçi sınıfının kendiburjuvazisine karşı mücadelesi zayıf kalacaktır. EzilenKürt halkı da, düzen içi çözümlerden medet umduğusürece işçi sınıfı ile araya belli bir mesafe koyacak, buise kurtuluşunu geciktirmekten başka bir işeyaramayacaktır. On yıldır içte sermaye devletine dıştaemperyalist güçlere kendini kabul ettirmek içinteslimiyetçi bir çizgi izleyen Kürt hareketinin Türksermaye devletinin ırkçı-inkârcı politikasında zerrekadar bir değişiklik sağlamayı başaramaması,burjuvazinin ya da emperyalist güçlerin ezilenhalkların sorunlarına gerçek bir çözüm üretmelerininmümkün olmadığını bir kez daha kanıtlamıştır.

Ülke atmosferini zehirleyen bu linç ve pogromkültürüne son verebilmek için ilerici ve devrimcigüçlerin, işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen Kürthalkının ortak mücadelesi şarttır. Bu mücadele, rejimindemokratik hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmayahazırlanan saldırılarını püskürtmeyi de hedeflemelidir.Şovenizm zehrini dağıtmak için olduğu kadar,kapitalist sömürü ve baskıya, emperyalist saldırganlıkve tahakküme karşı mücadelede de işçi sınıfı ile ezilenKürt halkının emekçi kesimlerinin çıkarları ortaktır.Bu güçlerin mücadele birliğinin sağlanması, ırkçı-şoven histeriyi dağıtma yönünde atılmış önemli biradımı olacaktır.

Şovenist saldırganlığa karşı birleşik mücadele!

Page 13: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Kürdistan’da dizginsiz devlet terörü... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

PKK’nin 31. kuruluş yıldönümünde Kürdistan vebatı illerinde gerçekleştirilen sokak gösterileri devletterörüyle karşılandı.

Eylemler sırasında birçok kişi gözaltına alınıpyaralanırken batı illerinde de barikatlar kuruldu,araçlar yakıldı.

Sermaye devletinin dizginsiz terörüne, polisinçeşitli illerde gerçekleştirdiği ev baskınları eşlik etti.Siirt’te 20, Kocaeli’de 5, Diyarbakır’da 11, Ağrı’da 7,Adana’da 1 ve Mersin’de 40 kişi sokak eylemlerindeve ev baskınlarında gözaltına alındı. Siirt’te gözaltınaalınanlardan 5’i tutuklandı.

Gül tehdit etti Abdullah Öcalan’ın İmralı Cezaevi’ndeki

koşullarının ağırlaştırılmasının protesto edildiği sokakeylemleri 2 Aralık günü yaygınlaşarak devam etti.Eylemler devam ederken Cumhurbaşkanı AbdullahGül, gösterilerle ilgili olarak, “Kanunsuz şeylere kimseboyun eğmez. Onların hepsi tek tek toplanır’’ dedi.Cumhurbaşkanı’nın savurduğu tehdit azgın devletterörüyle uyumluydu.

MersinMersin’de 29 Kasım günü başlayan protestolar

ilerleyen günlerde de sürdü. Protesto gösterisigerçekleştiren gençlere kolluk güçleri silahla karşılıkverdi. Polisin açtığı ateş sonucu iki kişi yaralandı.

Mersin’in birçok mahallesi eylem alanıydı.Yüzlerce genç, ellerindeki molotofkokteyli ve havaifişeklerle Siteler Polis Karakolu’na saldırdı.Göstericilere polisler, gaz bombası ve plastikmerminin dışında gerçek kurşunlarla da karşılık verdi.Polisin karakolun içinden açtığı ateş sonucu ŞahinArslan isimli çocuk yaralandı. Geniş kapsamlıoperasyon yapan polis, 40’ı aşkın kişiyi gözaltına aldı.

İstanbulOkmeydanı Anadolu Kahvehanesi önünde

biraraya gelen grup havai fişek gösterisi yaptı. Grup,yola molotofkokteyli atarak yolu bir süre trafiğekapattı. Panzerlerle gruba müdahale eden polise,göstericilerin molotofkokteyli ile cevap vermesiüzerine çatışmalar başladı.

Başakşehir Güvercintepe Mahallesi’nde toplananbir grup genç, Öcalan’a yönelik baskıları kınayansloganlar atarak Bayramtepe PTT Şubesi’nemolotofkokteyli attı. Sultanbeyli’de ise gençlerİETT’ye ait bir otobüsü ateşe verdi.

Zeytinburnu Apocu Gençlik İnisiyatifi tarafındanVeli Efendi Mahallesi’nde 30 Kasım akşamı 2 araçateşe verildi. Aynı saatlerde Zeytinburnu’ya bağlıBeştelsiz Mahallesi’nde de 3 araç bombalandı.

Beyoğlu Çukur Mahallesi’nde biraraya gelenkalabalık bir grup, Dolapdere Caddesi’nimolotofkokteyli ile trafiğe kapattı. Protestoculara,polis gaz bombası ve tazyikli su ile müdahale etti.

Ümraniye Mustafa Kemal Mahallesi’nde 30Kasım akşamı biraraya gelen yüzlerce kişiye polis gazbombası ve tazyikli su ile müdahale etti.

Hakkari30 Kasım sabahı kepenklerin açılmadığı

Hakkari’nin Yüksekova İlçesi’nde bir araya gelenbinlerce genç çarşı merkezinde ateşler yaktı.

Kitle polislerin gaz bombalı saldırısına maruz

kaldı. Polisin saldırısına gençlerin taş vemolotofkokteyli ile karşılık vermesiyle başlayançatışma sonucu kent savaş alanına döndü.Çatışmalarda 6 kişi yaralandı.

Akşam saatlerinde mahallelerde biraraya gelengruplar kent merkezine doğru yürüyüşe geçti. Polisinsilah kullandığı olaylar sırasında evlere gaz bombasıatıldığı görüldü.

Diyarbakır Diyarbakır’da 30 Kasım akşamı farklı semtlere

yapılan ev baskınlarında 4 kişi gözaltına alındı.Gözaltına alınan 4 kişi ile beraber, gözaltınaalınanların sayısı 11’e çıkarken eylemler hız kesmedi.

Şehitlik semtinde de, biraraya gelen gençler birbankaya molotof attı.

Silvan Halk İnisiyatifi yaptığı basın açıklaması ileÖcalan’ın ağırlaştırılmış cezaevi koşullarını protestoetti.

Bingöl Bingöl’de ise Mirzan Mahallesi’nde biraraya gelen

yüzleri kapalı bir grup genç, Su Deposu Tepesi olarakbilinen tepeye çıkarak ateş yaktı. Olay yerine gelenözel harekat timleri müdahale için tepeye çıkmakisteyince gençler molotof, havai fişek ve taşlarlakarşılık verdi.

MardinMardin’in Nusaybin ilçesi Fırat ve Newroz

mahallelerinde de 30 Kasım gecesi geç saatlere kadargençler eylem yaptı. Polislerin panzerlerle gençleremüdahale etmesi üzerine gençler de taş vemolotoflarla karşılık verdi.

SiirtSiirt’te, Belediye İkmal Garajı’nda yapılan mitinge

polis saldırdı. Polisin bir genci gözaltına almakistemesiyle başlayan olaylarda 20’nin üzerinde kişiningözaltına alındığı belirtildi. Müdahalenin ardındanbaşlayan çatışmalar ara sokaklarda devam etti.Öte yandan gece geç saatlerde Siirt İl JandarmaKomutanlığı önünde bulunan boş arazide parkhalindeki araçlara molotofkokteyli atılarak araçlaryakıldı.

Siirt’teki protestolar sırasında PKK lehine sloganattığı ve polislere taşla saldırdığı iddiasıyla gözaltınaalınan 12 kişiden 5’i tutuklandı.

VanVan’ın Sayit Fehim Arvasi Mahallesi’nde bir araya

gelen gençler, yola taş döşeyerek trafiği kapattı. ÇınarPolis Karakolu’ndan polislerin, panzer ve akreplerlekitleye müdahale etmesine, göstericiler taş vemolotoflarla karşılık verdi.

Ağrı Barış Grubu üyelerinin yaptığı konuşmaların

ardından polisin kitlenin etrafını sarması üzerine kitleile polis arasında tartışma yaşandı. Polis, gaz bombasıile müdahalede bulundu. Göstericilerden 7 kişigözaltına alındı.

Ağrı’nın Diyadin İlçesi’nde barış gruplarınıkarşılayan binlerce kişi Öcalan’ın ağırlaştırılmışcezaevi koşullarını protesto etti. Polis yürüyüşe geçen

kitleye gaz bombası ve coplarla saldırdı. Kitlenintaşlarla karşılık verdiği çatışmada M. Sait Sarıhan adlıkişi gaz bombası isabet etmesi sonucu ağır yaralandı.

Çatışmalar sırasında 5 kişi gözaltına alındı.

BaşkaleBaşkale’de gençler Kale Mahallesi’nde ateş yaktı.

Daha sonra mahalle arasında yürüyüşe geçen kitleyepolis müdahalede bulundu. Polisin müdahalesinegençler taşlarla karşılık verdi. Eylemler gece geçsaatlere kadar devam etti.

Çaldıran Çaldıran İlçesi’nde mahallelerde bir araya gelen

gençler ateşler yakarak yürüyüşler düzenledi.

Şırnak Şırnak’ın Cizre İlçesi’ndeki protesto gösterisine

polis müdahale etti. Polisin kullandığı gaz bombalarınedeniyle okuldan çıkan ilkokul öğrencileri deetkilendi.

İdil yolunu trafiğe kapatan gençler, ateş yaktı.Polis, eyleme tazyikli su ve gaz bombaları ilemüdahale ederken, gençler taşla karşılık verdi.

Silopi’nin Başak Mahallesi’nde bir araya gelenbinlerce kişi meşalelerle, İpek Yolu’na doğru yürüyüşegeçti. Yürüyüşte, PKK bayrakları ile Öcalan posterleriaçıldı.

Urfa Viranşehir ilçesi Şırnak Mahallesi’nde toplanan

yüzlerce kişi yürüyüş düzenledi. PKK bayrakları ileÖcalan posterleri taşıyan grup, daha sonra ViranşehirKaymakamlığı’nın da bulunduğu KaracadağCaddesi’ne geldi. Burada önlem alan polislergöstericilerin eylem yapmasına izin vermedi. Bununüzerine grup, burada çöp konteynerlerini devirip,yoldan topladıkları lastiklerle oluşturdukları barikatıateşe verdi. Polis ise biber gazı ile eylemcileresaldırdı.

Viranşehir’deki gösteriler 2 Aralık akşamı dasürdü. Gösteri yapan yaklaşık 400 kişilik bir grup,yola barikat kurup polis ekipleriyle çatıştı.

AdanaAdana’da 29 Kasım gecesi park halindeki bir kargo

firmasına ait araç üzerine benzin dökülerek ateşeverildi. Kamyonet kullanılamaz hale geldi.

Adana Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı TerörleMücadele Şubesi ekipleri tarafından evine yapılanbaskın sonucu Adana’da Özgür Halk Dergisi ÇalışanıŞeyhmus Güner gözaltına alındı.

Kocaeli Kocaeli’nin Topçular Mahallesi’nde 3 eve baskın

düzenleyen polisler 6 öğrenciyi gözaltına aldı.

DTP’liler bakanla görüştü Diğer yandan DTP Grup Başkanvekilleri,

Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak, AbdullahÖcalan’ın durumuna ilişkin Adalet Bakanı SadullahErgin ile görüştü.

Görüşmede, DTP’lilerin Öcalan’ın koşullarını veyaşadığı sıkıntıları gündeme getirerek bu durumuninfialle yol açtığını bildirdiği öğrenildi.

Kürdistan’da sokak gösterileri ve dizginsiz devlet terörü…

Page 14: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Merhaba Alaattin (Nurettin) yoldaş,Partimizin 3. Kongre duyurusunun coşku ve

müjdesini işçi ve emekçilere vermeye hazırlandığımızbir sırada, 19 Kasım akşamı İstanbul Esenyurt’ta,Avcılar-Esenyurt polisi tarafından infaz edildiğinhaberiyle sarsıldım. Sermaye devletine, onun işçi,emekçi ve devrimciler üzerinde bir terör mekanizmasıgibi işleyen düzenine duyduğum kinim bir kat dahaarttı.

Katliamın ertesi günü, sahibinin sesi olan medya,sermaye devletinin sözcülüğünü üstlenerek sokaklardadevrimci işçi kanı akıtanları alkışlayarak çığırtkanlıkyapmıştı. Pencere, balkon ve sokaktaki görgütanıklarının anlatımları ise, senin yaralı olarakyakalandığın, Ford transit marka araçtan inen sivil birpolisin üzerine ateş ederek seni orada infaz ettiğiyönündeydi. Hemen sonrasında Karadağ ailesi olmadanotopsinin yapılması, aileye yönelik tehdit ve baskılar,delil karartma girişimleri vb. tüm bu somut bilgilererağmen, sermaye medyası, suskunluk fesadıyladavranarak sokak ortasında açıkça işlenen katliamıbilmezden, görmezden ve duymazdan geldi.Katliamcılığı ile nam salmış cinayet şebekesi Avcılar-Esenyurt polisi, onu koruyup kollayan sermaye devletive işbirlikçi medyası bilmelidir ki, bunun hesabıkendilerinden elbette bir gün sorulacaktır. Bundan hiçkuşku duymuyorum. ABD emperyalizmi ve İsrailsiyonizminin Türkiye’deki uşak ve beslemelerinin debundan kuşkuları olmasın.

Sevgili yoldaş,Yüreğimi sarıp sarmalayan yalnızca duyduğum kin

ve öfke olmadı. Yüreğimde taşıp kabaran sanaduyduğum sevgi ve bağlılığın derinlikleri oldu. Seningibi bir yoldaşa sahip olmanın onuru oldu. Senin gibibir abiye sahip olmanın gururu oldu. İnsanlar bir ömüryaşar, oysa sen, daha gencecik yaşınla birkaç ömüryaşadın. Yaşamının her anını bir direniş manifestosunaçevirdin.

Tanıştığın andan itibaren örgütünü, partinisahiplendin. Kendinle bütünleştirdin. Senin deyiminle“et ve tırnak” gibi oldun. Ölüm Orucu’nda bedeninhücre hücre erirken bile, gözlerinde ve yüreğindekabına sığmayan bir sevdaydı parti. Fabrikadakapitalist patronlara, işkence tezgâhlarındaişkencecilere gösterilen direngen bir tutumdu.Geleceğin özlemiydi parti. Yarınlara duyulan büyük birinançtı. Coşkulu ve berrak bir yaşamdı. Bir tükenmezinançtı, tüm fırtınalara inat. Bir yorulmaz yürek. Partisendin çünkü. Tıpkı Habip, Ümit, Hatice ve Hüseyinyoldaşlar gibi... Tıpkı devrimci mücadelemizdekilometre taşları olan Mahirler, Denizler ve İbrahimlergibi.... Uğrunda hapisler yatılan, işkenceler görülen, serverilip sır verilmeyendi. Uğrunda tereddütsüz ölünendi.“Yaşamı köleleştirilmiş milyonlarca işçi ve emekçiiçin” direnmekti. Tıpkı, düşmana teslim olmayıp sonnefesine kadar etinle tırnağınla direnmekti, senin gibi...

Sevgili yoldaş, Her zamanki gibi seni kıskandığımı söylemeliyim.

Devrimci mücadelede her an şehit düşebileceğimizinbilincindeydim. Ancak önceliğin ben olmasını isterdim.Çünkü seni çok seviyordum. İşte bu nedenle senikıskandım. Aşkolsun sana ki, ardında tertemiz ve

lekesiz bir yaşam bıraktın. Ölümle alay edipölümsüzler kervanına katıldın. Seni katleden canlıölülerin korkusunu büyüttün. Tarih tanık olsun ve buölüler yığını bilsinler ki, sağ elinin 4 parmağınıkullanabiliyor olsaydın seni bu kadar kolay infaz etmecesaretini gösteremezlerdi. Zira her ölümle burunburuna geldiğinde gösterdiğin cesaretin nice tanığıoldu, değil mi?

Nadiren de olsa seni görebilme umudunu bilmekbile benim için tarifsiz güzellikteydi. Ya da bir selamınıalmak bile içimi ısıtmaya yeterdi. Şimdi aramızdanfiziken ayrılmış olmanın boşluğunu yaşayacağım.Fakat benliğimde ve yüreğimde seni her zamankindendaha çok duyumsayacağım. Biliyorum söylediklerimiduysan, “ben zaten sizinleyim, beni yok edebilirler amapartiyi yok edebilirler mi, yığınların öncüsünü...”derdin. Haklısın yoldaş öylesin. Ve nefesimin son anınakadar da hep öyle kalacaksın.

Seni işçilere, emekçilere ve yoldaşlara elbetteanlatacağız. Kardeşin ve yoldaşın olarak bu görevi biran önce yapmanın telaşı içerisindeyim.

Seni anlatmaya en baştan başlamalı. Hani o ilkörgütlendiğin süreçten ve beni de örgütlediğin oheyecanlı günlerden...

“Proleter devrimci maya” sende nasıl tuttu?

‘78 yılının 3 Mart’ında, dört mevsim yağmuruneksik olmadığı güzelim Antakya’da, Amik Ovası’nahayat veren Asi nehri diyarında, yedi kardeşindördüncü çocuğu olarak dünyaya geldin. Son dereceyoksul bir ailede büyüdüğün için ilkokuldan sonraokuyamamış ve hemen işçilik hayatına atılmıştın.

Daha çocukluğundan beri kardeşlerim arasında enayrıksı olanı sendin. Tüm kardeşlerimi çok sever fakatnedenini bilemediğim bir biçimde seni daha çokseverdim. Hepimizin neşe kaynağıydın. Soğuk kışgeceleri ya da tadına doyumsuz yaz akşamlarındabizleri etrafına toplar ve gözlerimizden yaşlar akasıya

güldürürdün. Belli yeteneklerinle göz doldururdun.Sorumluluk duygusu sende daha o zamandan beri çokgelişmişti. Mesela kışın yakacak odunumuz mu yok, işçıkışı gider çevreden odun toplardın. Veya meyvenin bukadar bol olduğu bir yerde biz yiyemiyor muyuz, biryerlerden bulur getirirdin. Bizler de sayende yerdik.Yoka yok demez bu açıdan yaratırdın. Annemin hepövünç kaynağıydın.

Birileri senden bahsederken gözlerinde hepgülümseyen ışıltı olurdu. Ben de senin gibi bir abiyesahip olduğu için hep gurur duyardım. Senin yanındaolduğumuzda güvenli ve rahat olur, sürekli seninleberaber olmak isterdik.

Hani partiye üyelik başvurusunda bahsettiğin ointihar girişimi var ya, hadi onu da anlatayım. Sen daha15 yaşlarında olmalıydın. Bir gün köyde Lider adındabir kıza sevdalanmış, ona mektup yazarak fırındaçalıştığın bir çocukla göndermiştin. Sanırım bunubirkaç defa tekrarlamışsın. Kız durumu babasınabildirmiş. Bir gün hışımla gelen babası seni dövmeyeyeltenerek kızının peşini bırakmazsan polise şikâyetetmekle tehdit etmişti. Babam seni elinden almış vekendi elleriyle dövmeye başlamıştı. Bir-iki abiminaraya girmesiyle olay yatışmıştı. Köyde pekgörülmeyen bu olay bir süre konuşulmuştu. Abilerimve yakın akraba gençleri de alaylı konuştuğu için çokzoruna gitmiş, kendini yalnız hissetmiştin. Senianlamayan bu dar ve gerici ortama kızmış, isyanbayrağını çekmiştin. Ben ise bu olaydan etkilenmiş vesana yapılanlara çok üzülerek, destek olmayaçalışmıştım.

Aradan bir süre geçtikten sonra bir akrabaaracılığıyla devrimci yayınlarla tanıştın. Çok geçmedeneve hiçbirimizin görmediği, adını duymadığı kitaplargetirmeye başladın. Ve nihayet EKİM’le tanıştın. Dahaen başında anlam veremediğim bir değişikliğin sendeyaşandığını gözlemlemeye başladım. Örneğin kendiyatağını topluyor, yemeğin hazırlanmasına yardımcıoluyor, bizlerin sorunlarıyla ilgileniyor ve ayrıca

Kardeşi, dostu ve yoldaşından...14 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

Dünyaya gururla bakan proleter devrimci Alaattin yoldaşa...

Devrim ve sosyalizm davası senin gibiproleterlerin omuzlarında yükselecektir!

Page 15: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Kardeşi, dostu ve yoldaşından... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 15Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

annemle bir arkadaş gibi konuşmaya çalışıyordun. Buapaçık değişikliğin her hafta sonu gittiğin Antakya’daolduğunu (buralarda görüştüğün insanlar olduğunu)anlamaya başlamıştım. Bu arada bana da sık sıkdevrimci romanlar vermeye, özel olarak ilgilenmeyebaşlamıştın. Bir gün katıldığımız 1 Mayıs’tan sonra,gözlerinde ışıltıyla heyecanın karışımı şimdi bileanımsadığım bir duyguyla Kızıl Bayrak’ı vermiş veoturup beraber okumuştuk. Aynı zamanda diğerdevrimci yayınları da okumamıza rağmen nedense KızılBayrak bana daha farklı gelmiş ve onu okumayı tercihetmiştim. Bunun hemen ardından başka insanlarla(yoldaşlarla) tanıştırmanı talep etmiş ve bu isteğimiyerine getirdiğin için beni çok mutlu etmiştin. Çoksürmeden seninle böylece yoldaş olduk.

Sorumluluk ve soğukkanlılığın sonucu pek çokolayla karşılaştığında rahatlık gösteriyor ve içindençıkabiliyordun. Bir defasında benim ilk pratikdeneyimim sırasında yaşadığımız bir kovalamacadabuna tanık oldum. Ben bildiriyi bıraktıktan sonrapeşimden bizi fark eden bir adam bağırmayabaşlamıştı. Sen de benim oradan uzaklaşmamısağlamak için kendini ortaya atmış ve bir süre kendietrafında koşturmuştun. Gizlendiğim yerden senigörünce çıkmış ve oradan uzaklaşmıştık. Ardımızdanpeş peşe silahlar sıkıldı. Fakat bildirileri bitirip öyledöndük.

Pratik çalışmalara her zaman katılıyor ve sürekliyeni alanlar açmaya çalışıyordun. Çalışmadagösterdiğin azim ve coşkuyu çevrendeki gençyoldaşlara da hissettiriyordun. Seninle bir kez bilepratik çalışmaya katılan bir yoldaş, bu yanıyla sendençok etkileniyordu. Bir gün dikkat çekmemek için, üçyoldaş pratik çalışmaya çıktık. Üç kişi olmamızarağmen diğer yoldaşlar senin neden gelmediğinisordular. Pratik faaliyeti yetersiz buluyor ve dahafazlasını yapmak gerektiğini söylüyordun. Bu açıdançalışmanın taşınmadığı her yeri ve her ortamı bu gözlede değerlendiriyordun. Örneğin akrabaların oturduğubir köy ya da gidilen bir düğün, konser, etkinlik vb.gibi.

EKİM’le kurduğun bağın nasıl da sağlamtemellerde olduğunun dolaysız tanığı olarak şunusöylemeliyim ki, sen örgütü ve örgütlü mücadeleyi heradımda hissederek yaşayan bir devrimci oldun. İlkörgütlediğin işçi olarak bana bunu öğretmeye çalıştın.Ve bu sayede ben de birçok işçi örgütlemiş oldum.

Sana dair unutamadığım anılar arasında bir tanedaha anlatayım. Ben örgüte nasıl üye olunduğunusorduğumda, her zamanki gibi bu soruyu çokönemsemiş ve “örgütü etinde kanında ve canındahissediyorsan sen örgüt üyesisin demektir. Çünkü örgütbiziz” demiştin.

Yine bir gün heyecanla örgütle kesilen bağınkurulduğunu söyleyerek EKİM’i verdiğinde, gözlerindeparlayan ışığın olduğunu gördüm. Bununla elime geçenyayının taşıdığı değeri anladım. Çok geçmedenİstanbul’dan bir yoldaşın geldiğini ve benimle tanışmakistediğini söylediğinde de aynı ışıktı gözlerindeparlayan. Tanışmak için sabırsızlıkla beklediğim buyoldaş Hatice yoldaştan başkası değildi. Ve onutanıdığımda senin gözlerindeki ışığın neden parladığınıdaha iyi anladım.

Askerlik sorununun ortaya çıkması üzerine bundansonraki yaşamına yön verecek kararı vermekle karşıkarşıya kaldığında, tereddüt etmeden devrimcimücadeleyi seçtin. Ve senin gibi proleterlerin arasınakatılmak üzere büyük kentlere doğru birlikte yolculuğaçıktık.

Sen çoğunlukla 12 saat fabrikada çalışır, hiçuyumadan halletmen gereken işleri bitirir ve çok azuyuyarak kalan zamanda işçilerle ilgilenirdin. Onlarlakâh kahvede görüşür, kâh sendikaya götürür, kâhevlerine giderdin. Bunun meyvelerini alman da çokuzun sürmezdi.

Bir gün aynı fabrikada çalıştığın bir işçinin evine

birlikte gittik. İşçinin eşi bana şöyle demişti: “Benimeşim geleneklerine bağlı kapalı bir insandır, evekesinlikle iş arkadaşlarını getirmez, ancak abinletanıştıktan sonra çok değişti, böyle bir abiye sahipolduğun için onunla gurur duymalısın.”

Bir başkası ise göçmen bir aileydi. Evdebüyükanne, çocuklar, anne, herkes sana büyük bir saygıve sevgi besliyordu. Örneğin, işçinin annesi dininebağlı bir kadındı. Oysa sen onunla dini tartışıyordun,fakat bunu kaba ve sert bir tutumla değil anlayacağı birşekilde yapıyordun. Yine de bu yaşlı kadın seni çokseviyor ve “bir oğlum da sensin” diyordu. Bunun gibipek çok örnek daha var.

Sen sadece birlikte çalıştığın işçileri de değil hiçtanımadığın işçileri de etkileyebiliyordun. Birdefasında ücretlerimizi vermekte ayak direyen, işçilerinsilahla tehdit edildiği fabrikaya birlikte gittik. Fabrikaönünde bekleyen işçiler etrafımızı sarıp bu doğal amaetkileyici insanın kim olduğunu benden öğrenmeyeçalıştı. Yalın ve doğallığınla konuşurken işçilerdekietkileşimi görünce ben de etkilendim.

Seni yalnızca örgütçü kimliğinle değil, evyaşantısında sahip olduğun örnek pratiğinle dehatırlayacağız. İşte olduğum bir günde halılarıyıkamıştın. Mahalledeki kadınlar şaşkın bakışları veböyle bir abiye duydukları hayranlığın karışımıyla sanahemen yardım etmişler ve kısa sürede halılaryıkanmıştı. Ben “neden beni beklemedin, birlikteyıkardık” dediğimde, “senin yorgun olabileceğinidüşündüm” dedin. Eğer fırsat bulup bulaşıklarıyıkayamamışsan not bırakır ve özür dilerdin. Ben gecegeç saate kadar mesaiye kaldığımda, genellikle seniyemeği hazırlamış ve beni bekler vaziyette bulurdum.Böyle durumlarda işyerinde yemek yediğimi, benibeklememeni defalarca söylememe rağmen sen yemezyine de beni beklerdin.

Seni her fırsatta sonucu ne olursa olsun yardım eliniuzatmanla da hatırlayacağız. Yine bir gün oturduğumuzev sahibinin kızı bize gelerek bir sorununu paylaşmışve senden yardım istemişti. Çalıştığı fabrikada birerkek işçiyle birbirlerine âşık olmuşlar. Fakat sevgilisiKürt olduğu için ailesi bu ilişkiye karşı çıkıyor, onuişten çıkartarak ilişkisini kesmeye çalışıyorlar. Gençkızın talebi sevgilisini arkadaşınmış gibi bizim evegetirip görüşmelerini sağlamandı. Ve sen hiçdüşünmeden bu isteği yerine getirdin. Sonrasında gençkızın küçük kız kardeşi bunu babasına anlattığında,kibarca ev sahipleri tarafından evden çıkarıldık.

Ölüm Orucu süreci bir yeniden doğuş veParti’yle bütünleşmendi

2001 Nisanı’nda, İzmir’de, Emek Platformu’nundüzenlediği kriz karşıtı mitingten alınıp tutuklandığındasoluğu Ölüm Orucu’nda almıştın. Dışarıda iken deÖlüm Orucu sürecinin dış ayağını yeterince iyiöremediğimizden yakınıyor ve yapılanları çok yetersizbuluyordun. Bu bilinç açıklığına sahip olduğundanÖlüm Orucu sürecine dâhil olmak içinsabırsızlanıyordun. Yaşanan sürecin sonuçları veağırlığı hakkında kafan netti ve her ne olursa olsun busüreç senin tarafından göğüslenecekti. Öyle de oldu.Birçoğunun, ileri kadrolar nezdinde zayıf düştüğü,devrime sırt döndüğü bu süreçten, sen alnının akıylaçıkmayı başardın. Çünkü sen devrimi ve devrimcimücadeleyi etinde ve kanında yaşıyor, partiyi kendinlecisimleştiriyor, Habip, Ümit ve Hatice yoldaşlardandevraldığın bu bayrağı yukarılara taşımayı boyun borcubiliyordun.

Tahliye edildikten kısa bir süre sonra seninlegörüştüğümde bunu net olarak gördüm. Bana süreklipartiyi anlatıyordun. Tanışamadığın için çok üzüldüğünHabip yoldaşın, Ümit ve Hatice yoldaşların sürekliyanında olduğunu söylüyordun. Her soluğunda onlarıhissettiğinden ve sürekli olarak seninle birlikteolduklarından bahsediyordun. Partiyi bilmek, anlamak

işte bu diyordun. Bilinç açıklığına sahip olmayan birinsan senin hissettiklerini anlayamaz veanlamlandıramazdı.

İşte bu bilinç açıklığıdır, gönlü sizden yana olsa dafiziksel olarak zayıf düşerek Ölüm Orucu’nu bırakanPC’li bir bayanın elinden tutup onu kaldırmak istemen.PC’nin onu “hain” ilan etmesine rağmen ona manevigüç vermeye çalışman. Bu durum karşısında sendençok etkilenen bayan, sonradan anlaşıldı ki, tahliyeolduktan sonra Antakya’ya sırf bizimkileri ziyaretetmek için gitmiş.

“Acılar da sevinçler gibi olgunlaştırır insanı”

İşçilerin 12 saat sigortasız olarak çalıştırıldığıfabrikada, bozuk bir prese sağ elini kaptırıp 4parmağını kaybettiğin anı, çok sonraları anlatırken bilesoğukkanlılıkla gülerek anlatmıştın. Ve bana şairindeyimiyle “acılar da olgunlaştırır insanı” demiş, buolayın coşku ve azmini daha da bilediğini ifadeetmiştin. Gerçekten de öyle olmuş, senin azminin vemücadeledeki coşkunun daha da arttığınıgözlemlemiştim. Şimdi hatırlıyorum da, sanaduyduğum saygı ve sevgim her zamankinden daha çokartmıştı. Sınırlı sayıdaki her görüşmemizden sonra buduygunun derin izleriyle ayrılıyordum senden.

Katillerini unutmayacak veunutturmayacağız!

Filistin halkında bir gelenek vardır. Bu geleneğegöre şehitlik mertebesi ulaşılan en yüksek mertebedirve bu nedenle şehit düşenlerin aileleri onurlandırılır.Yerlerine yenileri katılır. Şimdi sen de aileni, dostlarını,sevenlerini, yoldaşlarını ve partini onurlandırdın.Erdemli kıldın.

Kardeşlerim!Bu onuru taşıdığınızı bilin. Alaattin’le daha çok

gurur duyun. Gözyaşlarınızı düşmana belli etmeyin.Öfkenizi ondan hesap sormak için biriktirin.Çocuklarınıza Alaattinler’in davasını öğretin. Bu yiğitproleter devrimcinin bizlere bıraktığı mirasa sahipçıkın.

Sevgili yoldaş, Seni her astığımız afişte, her dağıttığımız bildiride,

şiarlarımızla süslediğimiz her duvarda hatırlayacağız.Seni fabrikalarda sınıf çalışması yürütürken,eylemlerde kitleye hitap ederken, işkencehanelerdedirenirken hatırlayacağız. Seni pusuya yatmış düşmanakarşı son nefesini verirken bile gözlerinde parlayanışığınla hatırlayacağız. Seni “uğrunda tereddütsüz“öldüğün, sarsılmaz inanç duyduğun parti ve devrimdavasında yaşatacağız.

Seni İzmir Çiğli Organize’den, Menemen’den,Pınarbaşı’ndan, Gaziemir’den, işçi ve emekçisemtlerinden hatırlayacağız. Seni İstanbul’daEsenyurt’tan, Kıraç’tan, işçi ve emekçi mahallelerindenhatırlayacağız. Seni, Hadımköy’den, haramilerin yuvasıHaramidere’de Sabra Tekstil’den hatırlayacağız. Metal,plastik ve tekstil işçileri onları örgütleme azminle senihatırlayacaklar.

Sen kavganın hakkını verdin. Kanınla partimizinbayrağını kızıllaştırdın. Şimdi sıra bizlerde.

Anıların önünde saygıyla eğiliyorum. Hoşçakal abim, hoşçakal dostum, hoşçakal

yoldaşım. Alaattin Karadağ (Nurettin) yoldaş ölümsüzdür!Bedel ödedik, bedel ödeteceğiz!Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!Yaşasın Partimiz TKİP!Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm!

Kardeşin, dostun, yoldaşın

Page 16: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Alaattin Karadağ (Nurettin) yoldaşın Parti üyeliği başvurusu…

CMYK

Bir zincir vardı,etle kemiğin birleşmesine engel olan,onları da çoktan kırdım!..

Büyük çoğunluğu Arap-Alevi nüfusun oluşturduğubir kentte ve feodal kültür yapısının egemen olduğuemekçi bir aile ortamında büyüdüm. Çevremizdekibirçok aile gibi biz de belirli bir döneme kadar 9-10nüfus tek odada sıkışıp yatar ve kalkardık. Ailemintek geçim kaynağı tarımdı. Bunun dışında babamarada bir yurtdışına çıkar çalışırdı. İlkokul dördüncüsınıfa kadar babamın yüzünü fotoğraf dışında (veküçüklüğümden kalan hayal-meyal bir görüntü)görmedim. İzine geldiğinde bir yabancı gibikarşılardım. Baba kelimesi lafta kalır dururdu.

13-14 yaşıma kadarki dönemim çevreden kopuk,yukarda çizdiğim aile tablosu içinde şekillendi. 9yaşlarındayken birer hafta iki ayrı tamir atölyesindekiçalışmaları saymazsak sürekli tarım işleriyle uğraştım.Babam yurtdışından geldikten sonra beni birakrabanın yanına çalışıp meslek (eti senin kemiğibenim diyerek) öğrenmeye verdi. Hiç tatili olmayan,sabahın 5’inden akşamın 6’sına kadar süren çalışmakoşulları vardı. Pazarlanmış bir mal gibi, aldığımücretin 2-3 haftalığını babama verir, bir haftalığını dabana verirdi. Hatta hiç unutmam, bir defasında babambu haftalığımı da benden istedi. Yumuşak bir sesle,duygu sömürüsü yaparak, ben de kendime gömlekaldım, parayı gömleğe harcadım dedim, O da yüzümetükürüp kapıyı sertçe yüzüme çarparak gitti. Ve oyaşıma kadar ilk defa kendi kazandığım paraylakendime eşya alıyordum.

Aile içindeki isyanlarım ilk olarak böyle boyveriyordu. Bu işyerinden ayrılmak istedim ailem izinvermedi. Bütün bu dönem boyunca ailemden hiçbiridestek çıkıp yardım etmedi, yani tek vesavunmasızdım. Şimdi düşünüyorum da, demek kiinsanın devrimle, devrimci mücadeleyle uzaktanhiçbir bağı olmasa bile, o kadar baskı, sömürü veyabancılaşmaya bir yerde kendini tepkiye bırakıpisyan kanallarını açıyor ve o kanal karşılığını bulursaoraya akıyor.

Bu dönemlerde akraba çevresine daha sık gitmeyebaşladım. Ailem onların yanına gitmeme de tepkigösterdi, çünkü aralarında toprak davası vardı. Benbunları saçma bulur, inadına giderdim. Burada ailebüyükleri arasında bazı sohbetler geçerdi. Dinlediklerimüzikler çok tuhafıma giderdi. Örneğin çocuklukdönemlerimde beni Kuran kursuna göndermişlerdi,hocanın oğlu da sürekli Ferhat Tunç, Ahmet Kayadinlerdi. Şarkı sözleri, müziğin ritmi çok ilgimiçekerdi. “Hani benim gençliğim nerede, çaldılarçocukluğumu habersiz”… Kim çalabilirdi çocukluğu,topacı, pencereyi, niye çalardı? vb. Ya da ZülfüLivaneli´nin resimlerine baktığımda bana bambaşkagelirdi. Sanki bu sözler, bakışlar, müzikler başkaşeyleri, derin şeyleri ifade ediyormuş gibi gelirdi.

Ve televizyondan izlediğim filmlerde, pembedizilerde gösterilenler... (Ailesini kaybetmiş bir çocuk,bir şekilde yoksul bir ailenin yanında hiç mutluolmamış, sevgiyi tatmamış, birçok şeyden mahrum

kalarak yaşarken, belirli bir dönemden sonra gerçekailesi onu buluyor ve her şey tersine dönüp mutlu birsonla bitiyor…). Ve ben de sürekli böyle duygularakapılır, sanki benim de kaybedilmiş, kaybettiğim birgeleceğim varmış gibi gelirdi. Bütün bu yaşadığımsüreçte ailemden hiçbir destek, anlayış vb. hiçgöremedim. Aile içerisinde birkaç abim ve gençlerolmasına rağmen. Ama sonraki süreçlerde gördüm ki,aile yapısı (dinsel gericiliğin içinde yoğrulmuşolması) ve daha da ötesinde sermaye düzeninin aileyapısı, kişileri kendi içlerinde birbirlerinin sorunlarınaduyarsız, yabancılaşmış hale getiriyor, rekabet vekişisel çıkarlarıyla birlikte yoz kişilikler yaratıyordu.

Bütün bu duygu ve düşüncelerle şekillenenkişiliğimle (kavgayı hiç sevmeyen, sürekli haklınınyanında yer alan ama haklı haksız tartışmalarındakonuşmaya cesaret edemeyen ve diğer birçok konudakişisel veya genel olsun kendi kendimeyabancılaşmış), adeta kafesinden çıkmış bir kuş gibibu işyerinden ayrıldım. Bir dönem boyunca (birkaçay) çalışmadım ve bu dönemde adeta bunalımlaragirdim. Ailede doğru dürüst diyalog denen şey yoktuzaten ve intihar etmeye karar verdim. Evde ne varsabir sürü hap, şurup içtim, hatta ölmek için bunlarınüstüne mum bile yedim. Ve bütün bunlara rağmenölemeyeceğim diye bir his vardı içimde. Sabahuyandığımda ölmemiştim, ellerimi, her yerimiyokluyordum, yine de ölmemiştim. Damın üzerineçıkıp kendimi aşağıya atmak istedim, içimdeki hisbeni geri çevirdi (hani benim gençliğim nerede,çaldılar çocukluğumu habersiz, samimi gerçekdostluklar, arkadaşlıklar…).

Bütün bu rezilliğe değmez diyerek bir nevi savaşaçtım kendi kendime.

Bu dönemden sonra küçük bir sanayide iş buldum.Burada çalışanların çoğunu mahalleden, okuldan, yada daha önceki işyerime gelen müşterilerdentanıyordum. Yine de bu ortam bana birçok yönüyleyabancı geldi. Sürekli arkadaşlar arasında bile çıkarçatışmaları vardı. Bir sigara veya bir kutu bira içinbirbiriyle yumruk yumruğa kavga edenler, bir süresonra hiçbir şey olmamış gibi her şeye devam ederler.Gördüğüm bu arkadaşlık ilişkisinin hayalimdekiarkadaşlıkla uzaktan yakından hiçbir bağı yoktu. Vebu ortama ayak uyduramadığım için sürekli eleştirialıyordum. Yaptığımız iş hamallık gibi olduğundan,bir önceki işyerime göre daha iyi para alıyordum.Meselâ orda 20 alıyorsam, burada 50 almayabaşladım. Aile içinde yaşanan çatışmalardan bir nebzede olsa kendimi sorumlu tutuyordum. Aldığımhaftalığın yarısını babama veriyor, yarısı da bendekalıyordu. Bu da bizim pedere tatlı geliyordu.

Ve bütün bu süreçler birçok şeyi geliştirdi. Meselabir insanla ilişki kurmak için yapılacak ilkmüdahaleyi. Bir akrabamız vardı. Uzaktangözlemlediğimde kişiliğiyle, her şeyiyle farklıgözüküyordu. Selamlaşma dışında fazla bir ilişkimizyoktu. Ben onu daha yakından tanımak istedim,işyerini ziyaret etmekle başladım, beni görünce çoksevindi. Çalıştığı atölyeye ortak olduğu için işortamında rahat konuşabiliyorduk. İş ortamı, işçi,

Alaattin Karadağ (Nurettin) yoldaşın Parti üyeliği başvurusu…

Evet yoldaşlar, bir proleter sizi bekliyor!

16 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

Page 17: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Alaattin Karadağ (Nurettin) yoldaşın Parti üyeliği başvurusu… Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009 * Kızıl Bayrak * 17

CMYK

insan, komşu ilişkileri çok hoşuma gitti. Bu arkadaştesadüfen eline geçen Alınteri’nin ilk iki sayısınıbana verdi. Okuduğum zaman çok ilginç geldi. Benide ilgilendiren birçok konu üzerine vurgu yapıyor,diğer (boyalı basından) çok farklı geliyordu. Buarkadaşın bana verebileceği şey bununla sınırlıydı,ama en azından kitap sevgisini ondan öğrendim.

Derken bu arkadaşın atölyesinde çalışan birbaşka işçiyle ilişkim gelişti. Onunla konuşurkenkendimden bir şeyler buluyor, kafa karışıklığıolmasına rağmen bir çok şey şekilleniyordu. Buarkadaşım da bana PKK’den bahsediyor, emeksermaye çelişkisini, kapitalizmi ve askeregidilmemesi gerektiğini sürekli yineliyordu. Tam daher şeyimle onunla yürümeye karar vermiştim ki,her şeyi bırakıp askere gittiğini öğrendim.Öfkelenmiş, tereddüde düşmüş, soru işaretlerioluşmaya başlamıştı. Diğer devrimci hareketleriondan öğreniyor, onlara eleştiri getirdiğinigörüyordum. Buna rağmen kendisinin aynı şeyiyaptığını gördüm.

Bu ilişki bir süre böyle sürdü, derken bir başkabayan yoldaş sürdürmeye başladı. Kitaplarıokumaya yardım ediyor, eğitim çalışması yapıyor vebulunduğumuz bölgenin coğrafi özelliklerini,geçmişini tartışıyor, araştırıyorduk.

Birçok şey bende şekillenmeye başladı. Yavaşyavaş pratiklere çıkıyor, Kızıl Bayrak’ı ve bir süresonra Ekim’i okumaya başlamış olmama rağmen aileiçinde şekillenmiş bazı şeyleri üzerimden atamıyor vebu hayatımın her alanına yansıyordu. Mesela birsiyasi tartışma sırasında konuşanları yanlış buluyorama görüşlerimi belirtemiyordum. Kendi süreçlerimüzerinden şunu daha da net gördüm ki, burjuva ailedüzeni içinde şekillenmiş bir birey ileride toplumagirmekten çekinip her şeyde yabancılaşmayla yüzyüzekalıyor.

EKİM Hareketi içinde devrimcileştiğim için diğerdevrimci yapıları sonradan öğrendim. Bölgemiz ufakbir küçük-burjuva kenti olmasına rağmen iç içegeçmişti. Burada yapılan bir pratik anında kendinihissettirip sonuç alınabiliyor. Diğer devrimci yapılarıfiziki olarak tanıyıp, kitleden kopuk bir dar grupçalışması yaptıkları ve pratiksiz olduklarını gördükçe,bu bende bir hınca yol açıyor, daha da çok mücadeleyikörüklüyordu. Çevreyi gözlemlediğimde bir sürüpotansiyelin yattığını görüp, görüşmelerimizdeyoldaşlara iletiyordum. Onlar da ancak gücümüzoranında hareket edebiliriz diyorlardı. Bunun üzerinekendi inisiyatifimi önplana çıkartıp bir sürü yenibölgede pratikler yapıyordum. Gerek o zamanın kadroeksikliğinden, bazense yoldaşların yalnız çıkmamaizin vermediklerinden çalışmaları yetersizbuluyordum. Şimdi o zamanı değerlendirdiğimde,öyle davranmamam gerektiğini görüyorum. Kendimindaha çevik, pratik ve kovalamaca ya da takipesnasında soğukkanlı olmamın, bizim için önemlikimi yeni bölgeler, yeni etki alanları açmasıylabirlikte, tehlikeli yönleri de vardı. Örneğin gözaltınaalınmam kendi bulunduğum alanda faaliyetin o zamanaksamasına neden olurdu.

O kadar yaşanan hareketliliğe rağmen, özünde işçide olmama, günün 12 saatinde çalışmama rağmen,yukarıda yansıttığım yabancılaşmayı üstümdenatamıyordum. Belki de özünde devrimci olmayıbunun için istedim, ya da hayalimdeki bir arkadaşisteği beni devrimci yapmıştı. Ama bunun altındasınıftan kopuk, kitlelere dışarıdan seslenen, kitleleriniçine girince ne yapacağını (kuru bir devrim-sosyalizm söylemi) bilmeyen ya da bağlantısınıkuramayan ve kendini teorik ve ideolojik olarakdonatamayan bir çalışma yatıyordu. Yaşanan kimidökülmelere, farklı siyasi sorunlara ve bende yarattığıpsikolojik bulanıklığa rağmen devrime büyük birinancım, özünde proleter bir kimlikten kaynaklananbir inanç var.

Burjuva aile yapısı insanları birbirinin sorunlarınaduyarsız, yabancılaşmış hale getiriyor, rekabeti,kişisel çıkarları önplana alan kişilikler yaratıyor.Devrimci mücadeleyle tanışmayan her genç; her şeyailem içindir, ailem için varım ve ne de olsa aileminbenim üzerimde hakları var vb. biçiminde düşünür.Aile bireyi bu kadar yabancılaştırdığına ve sınıftankoparıp sınıf atlama hayallerine büründürdüğünegöre, böyle devrimci olunacağını düşünenleryanılıyor. Örnek mi? ´80 sonrası boylu boyuncaduruyor.

Sonuç olarak;Yaklaşık bir yılı aşkın bir süredir partimizin

saflarında örgütlü bir komünist olarak sınıfmücadelesinin içindeyim. Yaşadığım süreç beni çokolumlu bir şekilde geliştirdi. Kendimi bildim bileliişçi olduğum için sınıfla bağ kurmak bana zorgelmedi. Üretim alanından kurduğum ilişkiler banayeni yeni olanaklar sunuyor ve ilişki ağını geliştiriyor.Ben özünde bir işçi, devrimci bir işçi olarak şunudaha da net anladım. Önemli olan sosyalizmi, sınıf

partisini, öncü işçi kavramlarını militanca ezberebilmek değil, onun hayattaki karşılığını hissetmek veişçi kitlelerine onların gündelik ve genelyaşantılarında karşılığını hissettirmek ve yakıcı birihtiyaç olduğunu kavratmaktır.

Günü gününe 12-14 saat sınıfın içerisindesiniz.Fabrikanız bazında işçi sınıfının arayış içerisindeolduğunu, bir şeylere, birilerine güvenmek istediğinigörüyor, gözlemliyor ve yaşıyorsunuz. Küçükkazanımların nasıl da işçileri kaynaştırdığınıgörüyorsunuz. Bununla birlikte egemen sınıfınkültürü altında olduklarını, terörle, baskıyla, işsizlikle,din tacirleriyle sindirilip susturulduklarınıgörüyorsunuz. Ve bu egemen sınıfın, yani asalakburjuva sınıfının muhakkak yok olması gerektiğini,bunu yıkacak olan motor gücün yine de bususturulmuş, sindirilmiş, arayış içerisinde olan işçisınıfı olduğunu ve sizin de hedefinizin bıkmadanusanmadan bunu bu işçi kitlelerine anlatmak vekavratmak olduğunu görüyorsunuz.

Ve bu bakış açısıyla partiyi, komünist işçipartisini, TKİP’yi kavrıyorsunuz… İşçi sınıfının endirengen, en tutarlı ve en kararlı kesimini etrafındatoplayıp tüm sınıfı kuşatacak, kendi politikalarıylayönlendirecek ve devrimin yıkılmaz dayanağı halinegetirecek olan bir partiyi, çürümüş ve kokuşmuş busermaye düzenini hak ettiği tarih çöplüğünegönderecek olan partiyi, TKİP’yi karşınızdabuluyorsunuz…

Yoldaşlar, her şeyimle ve bu perspektifle kendimidevrime adadığımı söylüyor ve ilişkilerimin daha daüst boyuta taşınmasını talep ediyorum! Parti üyesiolmak istiyorum!..

Evet yoldaşlar, bir proleter sizi bekliyor!Mart 1999

Nurettin

Alaattin Karadağ (Nurettin) yoldaşın Parti üyeliği başvurusu…

Evet yoldaşlar, bir proleter sizi bekliyor!

Page 18: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Alaattin Karadağ’a yoldaşlarından...18 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

Alaattin yoldaş ölümsüzdür!Partimizin seçkin militanı Alaattin Karadağ yoldaş,

19 Kasım 2009 tarihinde, İstanbul Avcılar İlçe EmniyetMüdürlüğü’ne bağlı polislerce, sokak ortasında alçakçakatledildi.

Sermaye devleti katil bir devlettir. İstanbul polisteşkilatı da infazcıdır ve bugüne dek, devrimciörgütlere dönük operasyonlarda, pek çok yiğitdevrimciyi acımasızca katletmekle ünlenmiştir. AlaattinKaradağ yoldaşın infazı bunun en son örneğidir.

Partimiz stratejik açıklığa sahip, gerçek bir devrimpartisidir. Yakın dönemde gerçekleştirdiği vekamuoyuna açıkladığı 3. Kongresi ile bu iddiayı dahada somut hale getirip, güçlendirmiştir. Tam da böyle birdönemde Alaattin Karadağ yoldaşın katledilmesi,sermaye devletinin ve katiller sürüsünün buna yanıtıolmuştur.

Fakat boşuna! Partimiz, III. Kongresi ile her alandave açıdan sıçrama yapmanın eşiğine gelmiştir. O, bukonumu ve işçi sınıfını devrimci bir sınıf olarakburjuvazinin karşısına dikme konusundakikararlılığıyla, elbette ki sermaye devletinin dikkatini deüzerine çekmektedir. Fakat katil devletin, katliamgirişimleri de dahil, her türden saldırısına dahazırlıklıdır. Türkiye’nin devrimci geleceğinehazırlanan partimiz, daha ağır bedeller ödeyeceğinin veseçkin kadro ve militanlarını bu uğurda yitireceğininbilincindedir. Türkiye’nin devrimci geleceğinin de bubedeller üzerinde zafere ulaşacağına inanmaktadır.

TKİP Yurtdışı Komitesi

Senin gibi bir yoldaşa sahipolmaktan övünç duyuyoruz!

(...) İnsanların yaşamlarında öyle karar anları vardırki; insan bir noktada bir karar verir ve bütün yaşamıona göre biçimlenir. Alaattin Karadağ yoldaş datereddütsüz parti saflarında savaşmaya karar verdi veyaşamı da ona göre biçimlendi.

Devrimcilik, salt karar vermenin ötesinde yaşamtarzınıza sinmiş bir şey olarak hergün yaşadığınız birşeyse artık sizin bir parçanız olur. Zor günler olur,karanlık zamanlar yaşanır, ama yine de bir cevher gibikorursunuz onu. Alaattin Karadağ yoldaş, böylebiçimlenmiş bir yaşamdır. O, son ana dek Parti’ninonuruna leke sürmeden yaşadı ve bu yaşamın getirdiğizorluklara da onurla katlanmasını bildi. Cafcafsız,şatafatsız… Tıpkı derin bir ırmak gibi, sakin amaakmakta ısrarlı… Bir sıra neferi olarak….

Yoldaşlık salt bir kavram değildir. Yaşanan birşeydir. Bir sevgi ve saygının, ama çok seçici bir sevgive saygının ifadesidir. Ve sevgi, kendini sevilebilirkılmak eyleminde ifadesini bulur. Bu bir arınmadır aynızamanda, geleceğin insanına yakınlaşmadır. Bu,dünyayı değiştirme eyleminde mümkündür, değiştirmeeyleminin örgütlülüğü içinde mümkündür.

Ufkunu körelten, mevcut dünyayı kabullenipdevrime sırt çeviren, yitirir ömrünün güzelliğini.Gözbebeğindeki ışığı yitirir, çirkinleşir… Çünküinsanın güzelliği gözlerindeki ışıktadır.

Şimdi bir ölü gömmedik biz. Sıradan bir cenazedeğildi bu. Bir yoldaşlık duygusunu algıladık kendiderinliğimizde. Elbette en çok ihtiyaç duyulan

zamanlarda komünist savaşçılarımızı yitirmek hepüzücü olmuştur. Tıpkı Habip, Ümit, Hatice ve Hüseyinyoldaşlarda olduğu gibi.

Ama yine de yalnızca acı değildi içimizdeduyumsadığımız. Böyle bir yoldaşa sahip olmaktanduyulan övünçtü yaşadığımız… Bu onur, bizesorumluluk yükleyen bir olgudur. Habip’lerden,Ümit’lerden, Hatice’lerden gelen, Hüseyin’ler veAlaattin’lerle süren zincirin halkası olmak, birsorumluluktur. Kokuşmuş düzenin paramparça edilmesive bütün pisliğin süpürülüp atılması, boynumuzunborcudur. Alaattin Karadağ ve bütün yoldaşlarımızaverilmiş sözümüzdür.

Ve şimdi sen, ben, biz yürüyoruz yollarından. Birşafak vakti yeryüzü yüreklerimizdeki ışıklaaydınlanıncaya dek...

Kayseri’den Komünistler

Devrim davası yenilmezdir! Sokaklarda bir kez daha devrimci kanı aktı. İşçi

sınıfının bir yiğit neferi daha direniş tarihimize adınıkanla yazdırdı. Burjuvazi bir yoldaşımızı daha katletti.Alaattin yoldaşımız sermayenin bekçi köpekleritarafından katledildi. (...)

Alaattin yoldaş, tüm yaşamı boyunca devrim vesosyalizm davasına nasıl kopmaz bir bağla bağlıolduğunu göstermiştir. O bir devrimci nasıl yaşamasıgerekiyorsa öyle yaşamıştır. Aynı yalınlıkta,gerektiğinde ölmesini de bilmiştir. Alaattin yoldaş sonnefesine dek örnek alınacak bir yaşamı mirasbırakmıştır.

O fabrikada devrimci bir işçi, işkencehanelerde başeğmez bir direnişçi, ölüm orucu direnişinde bedeninintüm hücreleriyle ölüme savaş açan örnek birdevrimcidir.

Yoldaşın elinde onurluca taşıdığı ve aslabırakmadığı kızıl bayrak artık daha da kızıllaştı. Bununomuzlarımıza ayrı bir sorumluluk yüklediğini biliyoruz.İşçi sınıfının haklı davası uğruna ödenen nice bedelleriunutmayarak bu saldırıyla sınıf kinimiz daha da fazlabilenmiş, öfkemiz katlanmıştır. Şu bilinmelidir ki, işçisınıfının kurtuluşu uğruna verdiğimiz bu mücadeledeelbette ölebiliriz. Ancak uğruna ölümü tereddütsüzcegöze aldığımız bu davayı asla bitiremezler. Alaattinyoldaş da kavgamızda sonsuza dek bizimle birlikteolacak. Alanlarda, direniş çadırlarında, barikatlardayoldaş bizimle omuz omuza savaşacak. Ve ohesaplaşma günü gelene dek şehit yoldaşlarımızıngözleri üzerimizde olacak. Bu sorumlulukla güneyüklenip, geleceği kazanacağız. Selam olsundövüşürken düşene, selam olsun kavga bayraklarınıdalgalandırmaya devam edeceklere.

“Ne kırlarda direnen çiçekler, ne kentlerde devleşenöfkeler. Henüz elveda demediler. Bitmedi daha sürüyoro kavga. Ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek.”

Adana’dan Komünistler

Katilleri yerin yedi kat dibinegömeceğiz!

Faşist sermaye devleti sokak ortasında birkomünisti, bir devrimciyi katletti. Devletin çevredebulunan insanlara ve evlere bile hedef gözetmeden ateş

açtığı söyleniyordu görgü tanıklarınca... Vahşice saldıran faşist katiller yaralı halde yatan

yoldaşımıza kurşunlar yağdırarak katlettiler.Komünistler olarak tüm bulunduğumuz alanlarda, hertürlü araç ve imkanı kullanarak, bu katliamdanemekçileri haberdar etmeli, devletin katliamcı yüzünüsergilemeli, yoldaşımızın hesabının bir gün mutlakasorulacağını anlatmalıyız.

Yoldaşımızı yüreklerimizde, beyinlerimizdeyaşatacağız. Katilleri ise belleğimize kazıdık. Günügeldiğinde şehit yoldaşlarımızın hesabını soracak, sınıfkinimizi sermayenin bütün kurumlarına akıtacağız.

Eskişehir’de, Ekim Devimi’nin ve Yeni Ekimler’inPartisi’nin yıldönümünün coşkusunu yaşadığımız veçalışmalarını sürdürdüğümüz bir dönemde yoldaşınkatledilme haberini aldık. Coşkumuz sermaye düzeninekarşı kin ve nefrete, yoldaşımıza karşı boyun borcugörevlerimize daha da sarılmaya evrildi. Gece geçsaatlerden itibaren Gültepe ve YıldıztepeMahalleleri’nin çeşitli noktalarına “Alaattin Karadağyaşıyor!”, “Katil devlet hesap verecek! / BDSP” şiarlıyazılamalar yapıldı. Sokak infazını ve faşist katilleringerçek yüzünü çeşitli araçlarla anlatmaya devamedeceğiz.

Eskişehir’den Komünistler

Alaattin Karadağ yoldaşölümsüzdür!

Alaattin Karadağ yoldaş, 19 Kasım gecesi devrimve sosyalizm mücadelesinde şehit düştü. AlaattinKaradağ, polisle girdiği çatışmanın ardından yaralıolarak ele geçirildi. Faşist katiller tarafından katledildi.Tüm katliamlara, baskılara karşı gerçeklerinanlatılmasının önüne geçemeyeceklerini bir kez debizler buradan dile getiriyoruz. Her şeye rağmenHabipler’in, Ümitler’in, Haticeler’in, Alaattinler’inyürüyüşünü sürdüreceğiz.

(...) Her geçen gün kapitalizmin krizi büyüyor vekriz büyüdükçe sermayenin faşist devletininsaldırganlığı daha da artıyor. Onlar bu saldırılarına vekatliamlarına devam edecekler. Peki biz ne yapacağız?Bize tek bir şey kalıyor. Direnmek… Ekonomik-sosyal-siyasal saldırılara karşı, katliamlara karşı, sınır ötesioperasyonlara karşı, zamlara ve zulme karşıdireniyoruz ve direnmeye devam edeceğiz.

Alaattin gibi olan onurlu ve namuslu işçi sınıfıdevrimcileri asla bitmeyecek. Alaattin Karadağ, işçi veemekçilere duyduğu sevgisi, kapitalizme karşı duyduğukini ve onurlu yaşamı ile hep bizimle birlikte olacak.Onu işçi sınıfının devrimci siyasal iktidarmücadelesinde yaşatacağız.

Kırşehir’den Komünistler

Tarihimizin sayfalarına kızılharflerle bir yoldaş daha yazıldı!

Gözlerinde güzel günlere duyulan özlem, yüreğinde“hınç ve onur”, bilincindeki netlik ile Alaattin yoldaşıölümsüzlüğe uğurladık… (...)

Alanlarında işçi sınıfı devrimciliğinin temsilcisiolan Genç Komünistler, Nurettin yoldaşın yaşamındanve ölümünden öğrenmişlerdir. Kimliğindeki proleter

Alaatin Karadağ yoldaşa yoldaşlarından...

Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!

Page 19: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Alaattin Karadağ’a yoldaşlarından... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 19Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

özden, pratikteki soğukkanlılığından, bilincindekinetlikten, “bir proleter sizi bekliyor” diyen üyelikbaşvurusundan, düşmanla karşı karşıya geldiğindekitereddütsüzlüğünden öğrenmişlerdir veöğreneceklerdir. Zindanlarda devrimci onuru yükselten,yaşamı ve ölümü ile partinin ve devrimin çıkarlarını herşeyin üzerinde tuttuğunu gösteren Nurettin yoldaş,Genç Komünistler’in öfkesinin ve bilincinin buluştuğuyerde bayraklaşmıştır. Tıpkı diğer şehit yoldaşlarımızgibi!

Yoldaşımızın katledilmesi öfkemizi ve sınıfkinimizi biliyor! Öldürerek yok edeceklerini zannedenkatiller sürüsü, yönelttiği saldırılara aldığı direnişyanıtıyla, Partimizle ve yarattığı değerlerle karşılaşıyor.Düşmana verilen her yanıt bayrağımızı daha dakızıllaştırıyor…

Gözlerimizde güzel günlere duyduğumuz özlem,yüreğimizde hınç ve onur, bilincimizdeki netlik ile,Nurettin yoldaşın şehit düşmesinin ardından bir kezdaha bu bayrağa leke sürdürmeyeceğimizihaykırıyoruz. Bayrağımız coğrafyamız başta olmaküzere bütün dünyayı sarana dek salınacak. Ve biliyoruzki, “Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde açyatılmayan” gelecek özlemimiz cümle cümle, yazı yazı,halay halay bütün dünyayı saracak. Ve aynı inançlabiliyoruz ki, fabrikalardan hücre hücre örgütlediğimizhalayımızın en başında şehit yoldaşlarımız yer alacak!

Genç Komünistler

Alaattin Karadağ yoldaşın hesabısorulacak!

Bu akşam da sıradan bir akşam gibiydi benim için.Ta ki, Alaattin yoldaşın sokak ortasında sermayeninşerefsiz, namussuz, alçak ve eli kanlı katilleritarafından vurulduğunu duyana kadar.

Doğrusunu söylemek gerekirse Alaattin yoldaşıhayatımda bir kez bile görmedim. Ama yoldaşlık çokfarklı bir duygudur. Yoldaşlık bizde farklıdır, bizimÜmit yoldaşımız, “Yoldaşlık, üzerine gelen kurşunubile paylaşmaktır” der. Ulucanlar’da da bu görülmüştürzaten, Habip’e gelen kurşunların önüne atmıştır kendiniÜmit...

İşte bu yüzdendir ki, Alaattin yoldaşın bedenenaramızdan ayrıldığını okuyunca şöyle bir duraksadım,“yüreğim sızladı” derler ya, onun asıl anlamı kalbininanlayamayacağın bir ritimle atışıdır. Evet tam da böyleoldu. Sonra gözlerim doldu, ağlamamam gerekirdiyordum tam kendi kendime, gözlerimden yaşlarakmaya başladı. Ama ağlamaklı bir ifade vardır ya,insan suratından gözyaşı dökülürken, o hiç yoktu...

O anda annem girdi odaya, beni öyle görünce neolduğunu sordu. İlk önce bir şey diyemedim, ekranabaktı, anladı. İnce çekingen bir ses tonuyla dedi ki,“Tanıyor muydun? Daha önce gördün mü?” Ben dekendimi silkeleyip tok bir sesle, “Evet tanıyordum”dedim. Bir anda önünü alamadığım bir kuvvetçıkarmıştı sanki o cevabı. Sonra dedim, tabii kitanıyorum yoldaşı, nerden mi? İşçi bültenlerinden,Ölüm Orucu Direnişleri’nden, Ekim’den, Parti’den...Yani mücadeleden tanıyormuşum yoldaşı, ondanmışyüreğimin böyle ayarsız çalışması. Ama ne diyorduBrecht; “Her yoldaşı yok edebilirler her an / Parti iseyedi değil binlerce can / Yığınların öncüsü o çünkü...”

Alaattin yoldaşı katleden eli kanlı faşistleramaçlarına ulaşabileceklerini zannettiler onu vurunca.Ama yok! Yanıldılar! Çünkü yoldaşın asıl sakındığı şeycanı değildi, partisiydi! O beyinsizler, partinin güyagözlerini vurmaya çalıştılar. Ama onu da başaramadılar.Alaattin Karadağ yoldaş yıldızların arasında bile olsapartinin gözü kulağı olmaya devam ediyor ve onunburadaki yerini bir değil bin tane Alaattin dolduracaktır.(...)

Bunlar komünistlerle uğraştıklarının farkındadeğiller, hatırlamıyorlar ama hatırlayacaklar. Bu faşistkatliamların hesabı er geç sorulacak.

Dediğin gibi yoldaş, “Yer üstünde kaçanlar / Yeraltında savaşanlar yürüyor...”

Merak etme, düşünen ve savaşan yoldaşlarınherşeyin hesabını soracak!..

İstanbul’dan liseli bir yoldaşın

Devrettiğin bayrağa daha sıkısarılarak koşacağız...

(...) 19 Kasım akşamı yüreğimi burkan ve bir okadar da beni tarifi imkânsız bir onur ve gururhissiyatına sürükleyen bir süreçti. Evet, Alaattinyoldaşım sermayenin eli kanlı polis kılıklı faşistbeslemeleri tarafından katledilmişti. Partimizin 3.Kongresi’ni gerçekleştirmiş olmasının verdiği gurur vebu gururu dosta ve düşmana duyurmanın heyecanı iletutuşuyordu yoldaş tıpkı diğer yoldaşları gibi. İşteburada yakalamıştı düşmanın hain kurşunları Alaattinyoldaşı.

Doğup büyüdüğü coğrafyanın olumsuz koşullarınarağmen devrimci mayasından üzerine düşeni almıştıAlaattin yoldaş. O bu coğrafyada her şeye rağmen işçisınıfının gerçek öncüsüyle, EKİM’le tanışmıştı.Devrimci mayasını yüreğinde taşıdığı coğrafyadasınıfın tek devrimci ideolojisiyle bütünleşmeyibaşarmıştı. (...)

Yoldaşın özlemiyle yanıp tutuştuğu, geceleri açyatılmayan gündüzleri sömürülmeyen dünyayı yakınkılmak boynumuzun borcudur. Devrettiğin bayrağadaha sıkı kenetlenerek koşacağız gelecek güzel günlere.Ve sana söz yoldaş, sana söz! Dünyanın neresinden birduman tütse oradan kanat çırpacağız özgür yarınlara.Sermayenin iktidarının kanla sıvanmış kalesininburçlarına işçi sınıfının orak-çekiçli bayrağını dikenekadar soluğumuzu tuttuk. Durmayacağız!

Güney

Milyonlarca işçi ve emekçinindavası için savaştı!

(...) O bir proleterdi. Proletaryanın devrimci sınıfniteliğine, yıkıcı tarihsel rolüne dayanan partisinegüveni tamdı. Altında savaşılacak işçi sınıfınındevrimci programından güç alan sınıf devrimciliğini,ideolojik-politik ve örgütsel davranış çizgisini inatlasürdürdü.

Hakkında yazılanlardan öğrendik ki, AlaattinKaradağ yaşamını işçi ve emekçilerin kurtuluşmücadelesine adamıştı. O her şeyden önce tüm benliğiile işçi sınıfına, devrim ve sosyalizm mücadelesinebüyük bir aşkla bağlıydı. Yaşamının tüm alanlarındaolduğu gibi cezaevinde de mücadele azmini yitirmedi.Hücre saldırısını en önde karşıladı. (...)

Biliyordu ki, işçi sınıfı partisiyle güçlüdür. O, işçisınıfı örgütlenmediği sürece, sahip çıktığı kavramlarınbir işe yaramayacağını biliyordu. Habipler’in yolundanilerledi. (...)

Alaattin Karadağ, devrimci kararlılık, direngenlik,

militanlık, dava insanı olmak vb. özelliklerini devrimcisınıf kimliğinde somutladı, içselleştirdi. Tıpkı diğeryitirdiğimiz yoldaşlar gibi, Alaattin Karadağ yoldaş da,“bükülmektense kırılmaya yeğleriz” tutumunusürdürdü. Yoldaşlarına yönelen kurşunları “paylaşma”özverisini gösterdi. Milyonlarca işçi ve emekçinindavası için ölümün üzerine yürüdü. Devrimci sınıfmücadelesinin bilinçli savaşçısı oldu.

Alaattin Karadağ bir komünistti. Onu dündenbugüne yaşatan ve bugünden yarına yaşatacak olan,komünist kimliğidir. O, hiçbir zaman tarihin kıyısındadurmadı. İçinden geldiği işçi sınıfının yaşadıklarınakayıtsız kalmadı.

Alaattin Karadağ yoldaşa layık olmak, uğrunayaşamını feda ettiği işçi sınıfının kurtuluş mücadelesinibüyütmekten, yârin yanağından gayrı her şeyinpaylaşıldığı sosyalizm için örgütlü mücadeleyiyükseltmekten geçiyor.

H. Yağmur

Alaattin Karadağ yoldaşmücadelemizde yaşıyor!

Faşist sermaye devleti, demokratik açılımmasallarıyla birlikte katliamlarına devam ediyor. 19Kasım akşamı Alaattin Karadağ yoldaş, faşist sermayedevletinin kolluk güçleri tarafından katledildi. Olayıgören görgü tanıklarının ifadelerine göre, Alaattinyoldaş, yaralanmış ve kendi çabasıyla kaldırıma çıkmış.Bu sırada oraya gelen sivil polis aracından inen birpolis, yaralı olan Alaattin yoldaşı katletmiş.

Katliamlar hem mücadele içindeki devrimcileri fiiliolarak yok etmek, hem de geride kalanları mücadeledenuzaklaştırmak için yapılıyor.

Faşist sermaye devleti fiziki olarak Alaattin yoldaşıkatletti. Ama O, tıpkı Habip, Ümit, Hatice ve Hüseyinyoldaşlar gibi mücadelemizde yaşıyor. Alaattin’inyoldaşları olarak bizler de yılmadık; onunlayürüttüğümüz devrim ve sosyalizm mücadelesini yineonunla birlikte sürdürüyoruz.

Mutlaka mücadelemizi zaferle taçlandıracağız! İzmir’den yoldaşların

Senin yüreğin yüreklerimizinyanında...

Merhaba yoldaş! Sana bu şekilde yazı yazacağımıhiç aklıma getirmemiştim. Söylenecek, yazılacak okadar çok şey var ki.. Bütün yoldaşlarım sana ilişkinduygularını ve düşüncelerini belirttiler. Davaya olanbağlılığın, mücadeledeki kararlılığın, devrimci kimliğinve kişiliğin, yüreğinin sıcaklığı... (...)

Senin yüreğin yüreklerimizin yanında, tıpkı Habip,Hatice, Ümit, Hüseyin yoldaş gibi. Gözlerimin önüneölüm orucundan dışarı çıktığında yüzündeki,gözlerindeki parıltı geliyor. O kadar sağlık sorununolmasına rağmen bizleri düşünmen geliyor. “Ölümoruçları sizi daha çok etkilemiş” diyordun yoldaş. B1

Page 20: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

vitaminini bana bırakmıştın. Sabahlara kadaryaptığımız sohbetler, senin deneyimlerin... Yapacak çokşey var diyordun ve söylediklerin hep aklımda. İnancın,gözlerinin parıltısı, sabaha kadar benim yazımıtoparlamak için nasıl uğraştığın aklımdan hiç çıkmıyor.(...)

Ödenen her bedelin hesabını işçi ve emekçiler birgün mutlaka soracak. Bu çürümüş ve kokuşmuşsermaye düzenini hak ettiği yere yani tarihin çöplüğünegönderdiğimizde, her ödenen bedelin hesabı sorulmuşolacak.

O zamana kadar yoldaş sana söz veriyorum, hiçbirgeri adım atmadan mücadeleye devam edeceğiz. Kinimartarak devam edecek. Bir gün mutlaka, o büyük güngeldiğinde biz haberi doğadan alacağız, bizler olmasakbile...

İzmir’den bir yoldaşın

Mutlaka bir gün…(...) Katil sermaye devleti kendisine başkaldıranları

katletmeye devam ediyor. Biz komünist devrimcilerdeno kadar korkuyorlar ki, çareyi katletmekte buluyorlar.Bizleri bitireceklerini, böylece kurulu düzenlerinisağlamlaştıracaklarını düşünüyorlar. Kuşku yok kibüyük bir yanılgı bu.

Unuttukları ya da hatırlamak istemedikleri şey,devrimciler öldükçe, toprağa düştükçe filizlenerek dahada çoğalacaklardır.

Gün gelecek katil sermaye devletinin korkularını,uğrunda mücadele verdiğimiz işçi sınıfıgerçekleştirecektir. Çürümüş devletten ve alçaklık,namussuzluk ve kalleşlikle nam salmış koruyucuişkenceci polisten hesap soracağız.

Seni az tanımama rağmen, senden çok şeyöğrendim yoldaş. Sende kafamda canlandırdığım partiliyaşamı ve komünist parti saflarında savaşma onurunugördüm. Unutma ki, biz yoldaşların yarınlarınkavgasında sizleri hep yaşatacağız, sizlerin bırakmışolduğunuz birikimlerin üzerinde yükselecek ve yenikuşaklara taşıyacağız. Ve sizlerin emanet ettiği bayrağıleke sürdürmeden dalgalandırmaya devam edeceğiz.Hiç yılgınlığa düşmeden, ta ki zafere dek!..

K. D. Kurtuluş

Yoldaşım Alaattin, sen ki… Sen ki yoldaşım, kuşanmışsın öfkesini sınıfının. Sen ki yoldaşım, kuşatmışsın partiyle sokaklarını

şehr-i İstanbul’umun. Sen ki yoldaşım, kuşatılmışsın bir akşam vakti 4.

Cadde’de. Sen ki yoldaşım, “Vurulup düşmüşsün, kalmışsın

kan revan, kalmışsın boylu boyunca…”. (...)Bu sefer cinayeti sadece kör bir kayıkçı değildi

gören. Camdan kafasını uzatan adam, balkona çıkankadın, yoldan geçen genç, dükkanını kapatmak üzereolan esnaf, minibüsü gasp edilen şoför,… Hepsigördüler. Dilden dile yayıldı sokağın ortasındakatledilen gencin, devrimcinin, komünistin, TKİPmilitanı Alaattin’in hikayesi.

Yoldaşım Alaattin, belki de Asi’ydi bu dünyada tersolmayı sana ilk gösteren. Belki Asi’nin hikayesiylebaşlamıştı senin de hikayen. Asırlar öncesindedoğduğun topraklarda nasıl ki ejderha hayat suyuna elkoymuşsa, öyle yaşam haklarımıza el koymuştukapitalizm asırlar sonra. Nasıl ki su alabilmek içinejderhadan her gün bir kız çocuğu kurbanveriliyorduysa, açlık 30 bin çocuğu öldürüyor birgünde. Nasıl ki günlerden bir gün ejderhaya kafatutacak bir çoban çıkıp mızrağını geçirebildiyse, sen dekapitalizmin dişlilerinin arasından sıyrıldın EKİM’insesiyle.

Yoldaşım Alaattin, Asi bazen sığamaz yatağına taşarve can verir Amik Ovası’na. Ne de olsa bir parçasısınAsi’nin taşarak, coşarak geçtiği bir coğrafyanın. Sen desığamamıştın ya Asi gibi yatağına. Taşarak, coşarak

gelmiştin sana artık dar gelen Antakya’dan. Sınıfınbağrında atmalıydı senin gibi bir yürek. Yüreğinin sontıklamasına kadar sınıf senden öğrendi mücadeleyi,devrimi, partisini...

Yoldaşım Alaattin, o akşam tarih bir kez dahadirenişe tanık oldu. Sermayenin cellatlarına teslimolmaktansa ölüme hoş geldin demeyi gördük sende.Eminim nasıl rahattın ölümün üzerine yürürken.Yürürken ölüme, gözlerinde eli kanlı cellatlara duyulannefret, gözlerinde gelecek güzel günlerin ışıltısı…Gözlerin ne kadar yarınımızı anlatıyorsa yoldaşım, sağelin bugünün cümlelere gerek duyulmayantanımlamasıydı.

Yoldaşım Alaattin, inancınla, direncinle, kininle,bilincinle bir kez daha kuşattım kendimi. Sözüm olsunkızıllaştırdığın bayrağımıza, davamıza, partimize lekesürmeyeceğim. Zaferin inancıyla çarpan yüreğini tümkavga alanlarına taşıyacağım.

Z. İnanç

Alaattin yoldaş ölümsüzdür!Alaattin yoldaş, seni tanıdığımdan dolayı çok büyük

bir sevinç duyuyorum. Senin gibi devrimci bir insanıtanımak her insan için olanaklı olmuyor.

Seni ölüm orucu sonrasında görmüştüm.Gözlerindeki ışıltı o kadar iyi parlıyordu ki, karşındakiinsanı etkilememen mümkün değildi.

Seni tanıyan yoldaşlardan dinlemek seni tanımakkadar etkili olmuyor. Ölüm orucu sürecinden tahliyeedilmiştin. Tahliyenden hemen sonra Hatay’a geldin.Seni gördüğüm zaman ölüm orucundan tahliyeolduğuna inanamadım. Muazzam bir enerjiye sahiptin.1 Mayıs çalışmasını birlikte yürütmüştük. Yaptığımızçalışmadan birçok şey öğrendim. İşçilerle nasılkonuşulacağını ya da onların nasıl ikna edilebileceğinisenden öğrendim. (...)

Sonra senin gitmen gerekiyordu ve gittin, çünküseni bekleyenler vardı. İşçi sınıfı seni bekliyordu, onlarhakları için kendilerini mücadeleye sürükleyecek işçiönderini bekliyordu. Çalışkan örnek bir işçi kimliğinesahip bir yoldaştın, bu gerçekten örnek alınmasıgereken yanlarından biriydi. Çünkü küçük yaşta işçiliğebaşladın, işçileri bütün yanlarıyla tanıyordun.

Sürekli bir gün seni görmek umudum vardı, ta ki 20Kasım akşamına kadar... Haberlerde senin adını duyanakadar, faşist beslemeler tarafından katledildiğini duyanakadar... Üzülmedim desem yalan söylemiş olacağımçünkü seni tanıyordum, seninle kısa bir zaman geçirmişve seninle çalışmaktan büyük bir haz almıştım. Çünküşu bir gerçektir ki, bu ülkede kolayından senin gibidevrimciler yetişmiyor artık. Senin ölümün bizim içinonur verici. (...)

Biz inançlı ve sabırlı sınıf devrimcileriyiz veiddiamız da bir o kadar büyük. Bu ülkede devrimyapacak ve insanların sömürülmediği, gecelerinde aç

yatılmadığı bir dünya kurana kadar mücadelebayrağımızı göklerde dalgalandırmaya devam edeceğiz.Bizler bu mücadele bayrağını tertemiz ve lekesiz aldık,çünkü siz yoldaşlar bu uğurda tereddütsüzce ölümügöze aldınız.

Hiç şüpheniz olmasın yoldaşlar, tertemiz kızılbayrağımızı canımız pahasına koruyacağız. Bu uğurdacanımızı vermeye sizin gibi hazırız. Fabrikalaradağıttığımız her bildiride sizin sesiniz olacağız.Dediğim gibi, kolayından bu ülkede devrimcileryetişmiyor. Şimdi daha fazla Habip, daha fazla Ümit,daha fazla Hatice, daha fazla Hüseyin ve daha fazlaAlaattin olacağız. Gün mücadele bayrağını enyükseklere kaldırma günüdür!

Anadolu Yakası’ndan komünist bir yoldaşın

Proletaryanın enternasyonal devrimdavasında yaşayacaksın!

(...) A. Karadağ yoldaşın katledilmesini binlercekilometre uzakta da olsak öğrendiğimizde, öfkemiz vehıncımız kabardı. Bir yoldaşı kaybetmenin hüznüyüreğimize oturdu. Zor dönemin dik duran, devrimokulunda eğitimini alarak olgunlaşan, içinden çıktığısınıfla kaynaşmanın olanak ve rahatlığına sahip biryoldaşı kaybetmenin ne demek olduğunu biliyoruz. 30yıllık yaşamının 13 yılını devrimci kavgaya, partili birişçi olarak adadı. Yeni Ekimler için, Ekimler’inpartisinin seçkin örneklerinden biri oldu. “Bir proletersizleri bekliyor yoldaşlar” diye, içten bir sıcaklık vesamimiyetle partisiyle buluşmaya çalışırken, yeniummanlara atılmanın coşkusunu taşıyordu. PartisiO’nun hayallerini ve coşkusunu hayata geçireceği yolugösterdi.

O da partisini utandırmadan girdiği yolunzorluklarını bilen bir kaptan gibi, engin ve dalgalıdenizlerde yol almasını bildi. Yirmisinde, haramilerinsaltanatının koruyucusu devlete karşı 12 yıllık “ceza”alabilecek kadar “suç” işledi. Çalışırken kapitalistlerinkar hırsına parmaklarını ve kanını verdi. Yetmedi,işkencehanelerden geçti. Ölüm oruçlarında yer alarak,en dar olanaklarla düşmanına karşı kavga etmeninonurunu yaşadı.

Dışarıya çıkınca “nerede kalmıştık” diyerek,görevlerine daha bir bilinçle ve kararlılıkla sarıldı. Oyaşamın hakkını verdi. Onuruyla taşıdığı bayrağıkanıyla suladı. Yeni Ekimler için, Ekim’in dayandığısınıfın cüret ve kararlılığının sembolü oldu. Ve çeliğesu verildiğinin yeni tanığı oldu. (...)

Stuttgart’tan Komünistler

Parti, devrim ve sosyalizmmücadelesinde yaşayacaksın!

Sevgili Alaattin yoldaş! Seninle kısa birkaç günlüktanışmamız olmuştu. Sen ölüm orucundan yeni

Alaattin Karadağ’a yoldaşlarından...20 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

Page 21: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Alaattin Karadağ’a yoldaşlarından... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 21Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

çıkmıştın. Seninle tanışmamız beni hayliheyecanlandırmıştı. Ne kadar sıcaktın. Mücadele azminve heyecanın gözlerinden okunuyordu. Bana söylediğinilk sözlerinde bir an evvel toparlanıp mücadeleningöbeğinde yer almanın özlemini duyduğunubelirtmiştin. Partinin sınıf çalışmasında alması gerekenmesafeyi birlikte tartışmıştık. Sınıf çalışmasının nekadar önemli olduğunu belirtiyordun. Bugün partininkatettiği mesafede tabii ki, sizin gibi sınıfdevrimcilerinin, davaya ve partiye bağlı militanlarınpayı çok büyük.

Sermaye iktidarı partinin gösterdiği bu gelişmedentabii ki rahatsız olacaktır. Bu arada sol siyasal akımlarıngiderek güç kaybettiği, örgüt fikrinden giderekuzaklaştığı, yeraltı örgütlerinin giderek tasfiye olduğu,tasfiyeciliğin alıp başını gittiği bu süreçte de, partimizinsınıf eksenli çalışmada giderek güç kazanması, 3.Kongresi’ni başarıyla toplaması sermaye devletinin dedikkatini çekiyor. Sermaye devletinin dikkati sınıfdevrimcilerinin üzerinde ve devlet partiningelişmesinden oldukça rahatsız olmaktadır.

Ama sermaye devletinin tüm bu kaygıları boşadeğil. Artık bu topraklarda partinin gelişmesini hiçbirgüç engelleyemeyecektir. Partimiz tüm hazırlıklarınıbuna göre yapmaktadır. Sermayenin tüm çabalarıbeyhudedir.

Sevgili Alaattin yoldaş, aramızdan bedenen ayrılmışolsan da, ideallerin, davaya bağlılığın ve mücadeleazmin hep bizimle olacak. Sermaye sınıfı tarihinçöplüğüne gömülünceye kadar vazgeçmeyeceğiz.

Sevgili yoldaş, sen rahat uyu! Partin ve yoldaşlarınbayrağı devralarak daha ileriye taşıyacaklar.

İsviçre’den sınıf bilinçli TKİP’li bir işçi

İşçi sınıfının devrimci şiddetindenkendilerini kurtaramayacaklar!

(...) Faşist sermaye iktidarı ve onun eli kanlıçeteleri, bu topraklarda işçiler, emekçiler ve mazlumKürt halkı üzerindeki sömürü, zulüm ve zorbalığınıkuruluşundan bu yana bir nebze olsun eksik etmemiştir.Bunun için 85 yıldır devrimci ve komünist kanıdökmektedir.

Bu katliamcı karakteriyle ezilen emekçi sınıflaragözdağı verdiği gibi onları zapturapt altında tutmayaçalışıyor. Alaattin Karadağ yoldaşın katledilmesindekiamaç da tamı tamına budur. Ama nafile! Hiçbir katliamve zorbalık, çürüyüp kokuşan bu rejimden veçeteleşmiş eli kanlı katillerinden hesap sorulmasınaengel olamayacaktır. Bu hesap bir gün mutlakagörülecektir.

Bu nihai hesaplaşmaya başarıyla ve tam olarakgidebilmenin biricik yolu artık bellidir. Kendi politiköncüsüyle et ve tırnak gibi birleşip kaynaşmış devrimcibir sınıf hareketinin tarih sahnesinde yerini almasıylaolacaktır. Bu başarıldığında işte, o zaman hiçbirhesabın sorulması yarım kalmayacağı gibi, bucoğrafyada ezilenlerin ve emekçilerin çektikleri oncaacının da sonu olacaktır... (...)

BİR-KAR / Lozan

Merhabalar Alaattin yoldaş! Seninle fiziksel bir tanışıklığımız yok. Ancak seni,

seni tanıyan yoldaşların anlatımından tanıyorum. Senianlatan her yoldaş, senin ne kadar sıcak, samimi veiçten bir devrimci olduğunu anlatıyordu. Senin hertanıştığın insanın üzerinde müthiş bir etki yarattığındanve dokunduğun her insanda müthiş bir değişiklikyarattığından bana hep bahsedilirdi.

Yoldaş, biz seni Denizler’in kendi idam sehpasınatekme atmasından, Mahirler’in siper yoldaşlığından,İbrahim Kaypakkaya’nın ser verip sır vermemesinden,Mazlumlar’ın kendilerini Diyarbakır zindanlarındaisyan ateşine bırakmasından tanıyoruz.

Yoldaş, biz seni Habipler’den, Ümitler’den,Haticeler’den, Hüseyin yoldaşımızdan tanıyoruz.

Yoldaş, biz seni düşmanın işkencehanelerdekidirenişinden, F tipi cezaevi saldırısında boyuneğmektense ölüme yatmandan, Sümerbank işçilerinindirenişinden tanıyoruz.

Yoldaş biz seni haramilerin yuvası olanEsenyurt’tan, eli kanlı faşistlere karşı ölümü gözealarak direnmenden ve partiye, davaya, mücadeleyesadakatinden, inancından tanıyoruz.

Alaattin yoldaş, sen işçi sınıfının kızıl bayrağınıleke sürdürmeden göndere çektin. Şimdi sıra bizde!Senin bize bıraktığın işçi sınıfının kızıl bayrağınısermaye cumhuriyetinin burçlarına dikene kadarmücadelemizi sürdüreceğiz. (...)

Bir işçi yoldaşın

Adlarınızı unutmayacağız!Unutmuyorum adlarınızı! Yüreğimdeki öfkeyle,

sarıldığım bilincimle adlarınızı kazıyorum elimin,gözümün, bilincimin değdiği her yere! “Yüreğimiyüreklerinize katıyorum”, öfkemi bilincime katık edipen keskin silahımı / silahımızı kızıl bir şerit gibidolaştırıyorum. (...)

“Gözbebeğimiz gibi korumamız gereken tarihselaracı” korumak için tereddütsüzce ölümügöğüsleyenler, toprağa düşüp umut olanlar,ölümsüzlüğe uğurladıklarımız unutmuyorum adlarınızı!

Sözüm olsun yoldaşım, yoldaşlarım. Katiller sürüsüde unutmayacak adlarınızı. Sınıfın büyüyen öfkesi,sloganlarımız, direnişlerimiz, zafer çığlıklarımızadlarınız olarak patlayacak suratlarına. Ne döneminzorluğu, ne devletin katliamları öfkemizi, umudumuzu,inancımızı bastırabiliyor.

Alaattin yoldaşı ölümsüzlüğe uğurlarken bir kezdaha sözümüz olsun: Adlarınızı unutmayacağız! Vedüşmana da unutturmayacağız! Ellerimizle,tırnaklarımızla, dişimizle ördüğümüz dünü, bugünü,yarını büyüteceğiz!

G. Umut

Sen devrim için çarpanyüreklerimizde yaşıyorsun!

Alaattin yoldaş, seni gözlerimle hiç görmedim.Gıyaben çok iyi tanıyordum. Gözlerimle görmedim,ama yüreğimle gördüm seni. Senin de göğsünde şehityoldaşlar gibi devrim ve dava için çarpan bir yürekvardı. 19 Kasım akşamından sonra devrim için dahagüçlü çarpmaya başladı. Doğrusunu söylemek gerekirseseni çok kıskandım. Emin ol, bütün yoldaşlar dakıskanmıştır. Devrim için böylesine güçlü çarpan biryürek kıskanılmaz mı?

Seni 19 Kasım akşamından önce de yüreğimle

görmüştüm. Seni tanıyan her yoldaşın sendenbahsederken gözlerinde sevgi ışıltısı vardı. 19’undansonra o gözlerde gözyaşı olsa bile, yine de o sevgiışıltısı net olarak görülüyordu. Kıskandıran bir ışıltıydıbu... Senden bahseden yoldaşlar, “o gözbebeğimizdi”diyorlar. Sadece aynı dava için mücadele ediyor olmak,yoldaş olmak, “gözbebeğimizdi” diye anılmayayetmez. Demek ki sende daha ötesi bir şeyler vardı.

Her yoldaş, senin yanında kendini rahat hissettiğinive rahatlıkla ifade ettiğini söylüyor. Devrimciliği kitabiterimlerle, “teorik” olarak algılamıyor veyaşamıyormuşsun, insani olarak kimliğinlebütünleştirmişsin. Ölüm orucu direnişinden sonra,kaldığın evdeki yoldaş işten geç geldiğinde ona yemekhazırlaman, devrimci kimliğin bir sonucu olduğu kadar,senin insani olarak da ne kadar ilerde (hedeflediğimizkomünist insan düzeyinde) olduğunu gösteriyor. (...)

Seni yüreğimle gördüm demekte haklıymışım değilmi? Şimdi de seni tanıyan bu yürek, seni yaşatmak içinçarpıyor. Başta da söylediğim gibi, bütün yoldaşlarınyüreği aynı biçimde çarpıyor. Kuşkun olmasın yoldaş,seni ve şehit bütün yoldaşları mücadelemizdeyaşatacağız.

Seni yüreğiyle tanıyan bir yoldaşın

Ve şimdi sen de uyuyorsun!..Sen de Habip gibi, Ümit gibi, Hatice gibi, Hoca gibi

rüyalardasın... Ve öyle güzel uyuyorsun ki asi gözlüyoldaşım...

Gurur ile hüzün arasında bir yerdeyim şimdi. Amahüznümden değil akan gözyaşım, bunu bilesin. Onurunbuğulandırdı gözlerimi. Başım dik ama! Yüreğindentanıdım seni, nasırlı ellerinden... Buca’dan, Gazi’den,Ulucanlar’dan tanıdım seni. Barikatın ardında tanıdım,direnişte... Fabrikada, dişlilerin arasında... Faşizmekarşı sıkılı duran yumruğundan, afişe çıkanyoldaşlardan tanıdım seni. Hepiniz birbirinizebenziyordunuz; kararlı, inatçı ve komünist...

Sen ölmedin ki! Binlerce tohum bıraktın kan ilesulanan toprağa. Habip öldü mü ki? Ya da Ümit sırt mıdöndü bize? Hatice yarın için yatmadı mı açlığa, söyle!Sen nasıl ölürsün? Kim der ki, Alaattin’im öldü? Nasılki kızıl Gül’ümüzü solduramadılar, nasıl kiÜmit’imizin bayrağı hala dalgalanıyor ve Hatice’mizinkızıl karanfili hala avuçlarımızda yaşıyorsa, işte sen deöyle yaşıyorsun kızıl bayrağımızda! (...)

Ü. Altınçağ

Partiyle devrime akıyor zaman(...) Alaattin yoldaşı uğurlarken, ne denli güçlü ve

kararlı olduğumuzu bir kere daha gördüm. Uğurlamaya

Alaatin Karadağ yoldaş yurtdışında anıldı...

Basel’de 11. yıl etkinliği...İsviçre’nin Basel şehrinde 29 Kasım akşamı TKİP kuruluş yıldönümü etkinliği gerçekleştirildi. Ekim Devrimi’nin 92., Yeni Ekimler’in Partisi’nin 11. yıldönümünün birleştirilerek hazırlandığı etkinlik

programında İstanbul’da katledilen Alaattin Karadağ yoldaş da anıldı. Alaattin Karadağ’a ilişkin slayt tarzında hazırlanan görüntü ve resimlerin gösterilmesiyle başlayan

etkinlikte, saygı duruşunun ardından Karadağ’ın katledilmesiyle ilgili bilgilendirme yapıldı. Bertol Brecht’in “Partiye Övgü” şiiriyle devam eden program, Ekim Devrimi’nin 92., Yeni Ekimlerin

Partisi’nin 11. yıldönümüne ilişkin hazırlanan metnin okunmasıyla ilerledi. Sinevizyon gösteriminin ardındaniki farklı müzik grubunun başarıyla sunduğu dinleti ilgiyle izlendi.

Yaklaşık 60 kişinin katıldığı etkinlik ileriki süreçte gerçekleştirilecek kongre tanıtım toplantısınınduyurusuyla son buldu.

Kızıl Bayrak / İsviçre

Stuttgart’ta Karadağ anıldı...İstanbul’da 19 Kasım akşamı polisler tarafından katledilen TKİP militanı Alaattin Karadağ, Stuttgart’ta her

Pazartesi gerçekleştirilen “Pazartesi eylemi”nde anıldı. 23 Kasım akşamı gerçekleştirilen eylemde Alaattin Karadağ’ın katledilmesine ilişkin Bir-Kar / Stuttgart

imzalı bildiri okundu. Türkiye’de gerçekleştirilen eylemlerin fotoğraflarının yer aldığı dövizler taşındı. Kızıl Bayrak / Stuttgart

Page 22: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

katılım oldukça iyiydi. Ama katılımdan öte sloganlarıngüçlü atılması, kortej disiplini ve en önemlisi de hemenher yoldaşın yüreğinden taşan öfke göz dolduruyordu.Gazi Cemevi’ne yürürken, devrime yürünüyordu.Cemevinde, Alaattin yoldaşla birlikte dillere yansımasada yüreklerde devrim andı içildi. (...)

Yoldaşlarla aramda sevgi adına güçlü bir bağ var.Ama Alaattin yoldaşı uğurlarken bunu çok daha güçlühissettim. Bende de yoldaşlara karşı sevgiyoğunlaşmıştı, yoldaşlarda da yoğunlaşan sevgiyihissettim. Bunda Alaattin yoldaşın belirleyici payı var.Yoldaş ölümsüzlüğe uğurlanırken yoldaşlık sevgisinidaha da güçlendirmişti. Aslında uğurlamada yenidenörgütlendik. Daha doğru ifadeyle örgütlülüğümüz dahagüçlendi. Güçlü örgüt, güçlü yoldaşlık, güçlü sevgi...Sadece Alaattin yoldaşla değil, Habip, Ümit, Hatice veHüseyin yoldaşlarla birlikte güçleniyorduk.

Alaattin yoldaş bir kez daha gösterdi ki; partiyledevrime akıyor zaman.

M. Kurşun

Alaattin yoldaşı her anımızdayaşatacağız!

Sermaye sınıfı bir devrim neferini katletti. Yaşamınıkatliamlarla sürdüren bu kokuşmuş düzen, eşsiz birinsanımızı daha aramızdan aldı.

Çalıştığımız alanları biz işçilere cehenneme,kendine ise gül bahçesine çeviren bu asalak takımı veonun faşist uşakları hesabını elbet verecekler. İşçileritersanelerde, fabrikalarda, madenlerde katledenler,sınıfın öncülerini ise sokak ortasında hunharcakatlediyorlar. Mezar kazıcıları onları tarihin çöplüğünebir daha çıkmamak üzere gömeceklerdir.

Alaattin Karadağ yoldaş biz işçilere yürünecek yolugöstermiştir. Açtığın yolda bu bayrağı taşıyacağız.Bıraktığın onur göğsümüze takılmış bir nişan olmuştur.Nefes aldığımız her anda o sıcak selamını taşıyacağız.O özlenen yaşamı kurana dek...

Bir işçi

Katil devlet hesap verecek!(...) Sevgili yoldaşım, bizler birbirimizden çok

uzakta da olsak, seni Sümerbank işçi direnişinden,ölüm orucu direnişinden tanıyorum. Çünkü,reformizmin ve tasfiyeciliğin boy gösterdiği birdönemde, “Parti, Sınıf, Devrim” şiarıyla deklare edilenTKİP III. Kongresi’nin sıcaklığıyla yürütülen devrimcisiyasal faaliyet esnasında şehit düşerek Parti’ninbayrağını daha da kızıllaştırdın... Habip, Ümit veHaticeler’den devraldığın devrim davası şimdi seninyoldaşlarının omuzlarındadır.

Sen rahat uyu yoldaş! Sana söz veriyoruz! Senikatleden faşist sermaye devletinin eli kanlı katillerindenhesap soracağız. Senin ideallerin er ya da geç başarıyakavuşacaktır.

Yurtdışından bir yoldaşın

Sermaye devleti bir devrimciyi dahakatletti…

19 Kasım akşamı faşist devlet bir devrimciyi dahakatletti. Katledilen devrimci daha çok küçük yaştanitibaren bu düzenin sömürü çarkları arasında ezilmeyebaşlamış, sonra devrimcilerle tanışarak işçi sınıfınınözgürlüğü için devrim ve sosyalizm davasına hayatınıadayan bir komünist olan Alaattin Karadağ’dı. (...)

Alaattin yoldaş bu kavgada ilk şehidimiz değildir,son şehidimiz de olmayacaktır. İşçi sınıfı devrim vesosyalizm bayrağını bu ülkenin semalarına dikenekadar daha çok şehit vereceğimizi biliyoruz. Amaonların yerini yeni devrimciler alacaktır. Şairin de dedediği gibi, “Ekilir ekin geliriz, ezilir un geliriz, birgider bin geliriz, bizi vurmak kurtuluş mu?” Evet bizisokak ortalarında infaz etseniz de, darağaçlarındaassanız da, işkencehanelerde katletseniz de, bizler

çoğalmaya devam edeceğiz. Sana söz yoldaş! Bedrettinler’den, Pir

Sultanlar’dan, Kawalar’dan, Mahirler’den,Denizler’den, İbrahimler’den alınan, Habipler’in,Ümitler’in, Haticeler’in, Hüseyinler’in, Alaattinler’inkanlarıyla daha da kızıllaşan bayrağımızı bu ülkeninsemalarına dikeceğiz.

Adana’dan genç bir komünist

Teslim ettiğin bayrağı dahayükseklere taşıyacağız!

Sevgili yoldaş, Faşist devlet tarafından katledildin. Çünkü biz

devrimcilerden korkuyorlar! Bizleri öldürerek buçürümüş düzenlerini koruyabileceklerini sanıyorlar.

Ama yanılıyorlar! Katlederek tüketmeyibaşaramayacaklar. Çünkü teslim ettiğin mücadelebayrağı şimdi bizim ellerimizde ve onu daha dayükseklere taşıyacağız.

Devrimci anın önünde saygıyla eğiliyoruz… Ekim Gençliği / Almanya

Eli kanlı katiller hesap verecek!

Katliamcı devlet geleneği kendini bir kez dahagösterdi.

Bizler, Fransa Paris’ten komünistler olarak, faşistdevletin kolluk güçleri tarafından 19 Kasım 2009 günüİstanbul’da katledilen Alaattin Karadağ yoldaşın infazedilmesini lanetliyor, Karadağ’ın önünde saygıylaeğiliyoruz. Kanemiciler ve eli kanlı katillerden hesabıer ya da geç işçi ve emekçiler soracak.

Paris’ten Komünistler

Alaattin Karadağ’a bir dostundan...“Herşey iyi hoş ama sakin ol!” derdin, “öfkeni

kontrol et!” derdin... Bakışlarındaki huzurla benioturtur, anlatırdın usanmadan... İçimde kopan fırtınayabilinç katmaktı amacın. O kadar çabuk iyileşip ayrıldınki yanımdan, ben de savruldum senin arkandan...

Seni tanıma şerefine kavuştum şu kısacık hayatta,ben de yaşatacağım anılarımda. Belki bayrağıdevralamam ama seni asla unutmayacağım... Bitmekbilmez sabrını, iradeni, gözlerinin bana huzur verensıcaklığını asla unutmayacağım... (...) Her zamanbenimlesin, kalbimdesin...

Bir dostun

Alaattin Karadağ’a yoldaşlarından...22 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

Alaattin Karadağ’a sıkılan kurşunlar devrimci

değerlere sıkılmıştır! Devlet, son zamanlarda faşist karakterini daha da açıktan göstermeye başlamıştır. Sokak ortasında

katledilen devrimcilere bir yenisi daha eklendi. 19 Kasım 2009 akşamı Esenyurt’ta, Alaattin Karadağ poliskurşunlarıyla infaz edildi. (...)

Devrimcilerin ölümsüzlüğü, kavgalarının ve değerlerinin yaşatılmasıyla mümkündür. Onlar, sıkılan heryumrukta biraz daha gençleşerek aramıza katılırlar. Oysa ölüm aslında unutulmakla malul bir durumdur.Hayatını insanlığın kurtuluşu mücadelesine adayarak yaşayanlar, aramızdan fiziki olarak ayrıldıktan sonra dayaşamaya devam ederler. Ve devrimcilerin yaşı, ölüm tarihleriyle değil, geride bıraktıkları iz ile ölçülür. İştebu yüzden, emekliliği garantiye alınmış tuzu kuru hayatlardan daha uzun ömürlüdür devrimciler.

Sevgili Alaattin, bu gidişin ölüm olarak adlandırılamaz. Olsa olsa devrim coşkusuna kadar verilmiş zorunlubir ayrılık. Biz ve yoldaşların bu ayrılığın da geçici olduğunu biliyoruz. O büyük gün geldiğinde, zaferintarifsiz coşkusuna senin de sessizce katılacağından eminiz.

Devrim şehitleri ölümsüzdür!Devrimci Hareket

Proleter devrimci işçi Alaattin Karadağ ölümsüzdür! Devrim ve sosyalizm mücadelesinde en tutarlı ve en devrimci sınıf olan proletarya bir üyesini daha

ölümsüzlüğe uğurladı. Sınıfımızın bu yiğit evladının aramızdan ayrılmasının acısını yüreğimizde hissediyoruz.(...)

“Proletaryanın burjuvaziye karşı örgütten başka silahı yoktur” der Lenin. Dünyada ekonomik koşullar işçisınıfı ve emekçi sınıfları yıkıma uğratırken, tam da bu durumda, Lenin yoldaşın öğretisinde bahsettiği gibi,burjuvaziye karşı örgütlenmekten başka da bir kurtuluşumuz yok. Seyit Konuk, Necati Vardar, İbrahim EthemCoşkun 12 Eylül faşizminin idam ettikleri ilk işçilerdi. Sınıf bilinçli ve örgütlü olan yoldaşlar gibi AlaattinKaradağ yoldaş da sınıfının onurlu bir üyesi olarak örgütlü mücadele içerisinde sorumluluklarını yerinegetirirken burjuvazinin cellatlarınca katledilmiştir.

Bizler DİK’li işçiler olarak sınıfımızın yiğit evladı olan Alaattin Karadağ yoldaşın mücadelesini devrim veiktidar mücadelemizde yaşatacağız.

Proletaryanın yiğit evladı Alaattin Karadağ ölümsüzdür! Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!

DİK’li İşçiler (Devrimci İşçi Komiteleri)

A. Karadağ’ın katledilmesini lanetliyoruz...Burjuva Türk devletinin 19 Kasım günü işçi sınıfının devrimci evladını, Alaattin Karadağ’ı katlettiğini

öğrenmiş bulunuyoruz. (...) Özkan Gerçek ve Ömer Adıgüzel adlı devrimcileri de aynı katiller sürüsü yaralı olarak ele geçirdikten

sonra, sakat bırakmak için tedavilerini engelledi. 19 Kasım akşamı İstanbul polisi bir başka devrimciyi,TKİP’nin işçi üyesi A. Karadağ’ı katletti. Öğrenmiş bulunuyoruz ki, yaralı olarak ele geçirilen A. Karadağ,sokak ortasında infaz edilmiştir. İşçi sınıfının kendi kavgasında sınanmış, yılların devrimci birikimine sahip buyiğit devrimciyi faşist bir cinayetle katleden burjuva Türk devletini halklarımızın enternasyonalist devrimcikiniyle lanetliyoruz.

Faşist Türk devletinin çabası beyhudedir, emekçi halkların mücadelesi ve onların örgütlü güçleri yokedilemez...

Alaattin Karadağ ölümsüzdür!Yaşasın proleter enternasyonalizmi!

Halkların Dostluğu İçin Enternasyonal Çalışma Çevresi / Stuttgart

Page 23: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

III. Parti Kongresi kitlesel bir coşkuyla selamlandı!.. Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

III. Parti Kongresi kitlesel bir coşkuyla selamlandı!..

Devrimci bir program, başarılı bir etkinlik!

Bir ayı aşkın bir süre boyunca hazırlıklarınıyaptığımız “Kapitalizm krizde, çözüm sosyalizmde!”gecesi, 21 Kasım 2009 tarihinde Almanya’nın Kölnkentinde gerçekleştirildi. Geceye yaklaşık bin işçi,emekçi, kadın ve genç katıldı. Gençlerin yoğunkatılımı dikkat çekti.

Gece, Partimizin III. Kongresi’ni gerçekleştirdiğibir dönemde yapıldı. Sevinçli, coşkulu vegururluyduk. Etkinliğe bir gün kala ise sermayedevletinin eli kanlı katiller sürüsü İstanbul polisinin,partimizin üyesi Alaatin Karadağ yoldaşı alçakçakatlettiği haberi ile sarsıldık. Bu olay doğal olaraköfkemizi biledi, gecemizin başından sonuna dek canlıve coşkulu geçmesine vesile oldu. Denilebilir ki buyılki gecemiz, bugüne kadarki en coşkulu geceydi.

Gecemizde TKP/ML, MLKP, TİKB, TİKB-B stantaçtı. Ayrıca MLKP ve TKP/ML-YDB mesajlarıylagecemizi selamladı. Yerli devrimci partilerden iseMLPD ve KPD-ML gecemize katılıp stant açtı.MLPD temsilcisi ise kısa bir konuşma yaptı.

TKİP İstanbul İl Komitesi’nin mesajı gecedeokunurken, İzmir İl Komitesi, Ankara’danKomünistler, Adana’dan Komünistler, Bursa’danKomünistler, Esenyurt’tan Komünistler,Ümraniye’den Komünistler, Pendik’ten Komünistler,Kartal’dan Komünistler, Zindandan Komünistler veGenç Komünistler etkinliğimizi mesajlarıylaselamladılar...

Başarıyı sağlayan güçlü bir ön hazırlık

Önceki deneylerden çıkardığımız dersler ışığında,bu yıl her şeyi önden planladık ve ayrıntılı birişbölümü yaptık. Bu sayede gece programının sunuluşve gerçekleştirilmesinden sahne ve salonundüzenlemesine kadar her şey planlandığı gibigerçekleşti. Denebilir ki gecemiz bugüne dekgerçekleştirdiğimiz gecelerin en sade, akıcı, düzenlive disiplinlisi oldu.

Etkinliğimizi, yurtdışında politik çalışmanın dibevurduğu, sıradan emekçiler bir yana, çeşitli devrimciçevrelerle yakınlığı olanların dahi devrimci örgütlereoldukça mesafeli durduğu bir dönemdegerçekleştirecektik. Genel politikamıza uygun olarakprogramımızda hiçbir popüler sanatçı ya da grupyoktu. Dolayısıyla katılım da dahil tüm hedeflerimizedevrimci politik-pratik bir çalışma ile ulaşacaktık.

En büyük silahımız partimizdi. Tümçalışmamızda, onun program ve ilkelerini anlatacakve Türkiye devrimi açısından bir şans olduğunuvurgulayacaktık. Tok bir biçimde kapitalizmi teşhiredecek, kapitalizme karşı tek seçeneğin devrim vesosyalizm olduğunu anlatacak, emekçilerin ve samimidevrimcilerin gecemize katılması için çağrıyapacaktık. Her yerde ve yeterince olmasa da, bunuyaptık.

Erken bir tarihte partimizin sembollerininsüslediği materyallerimizi hazırladık. Özelliklegeceye ev sahipliği yapacak olan Köln’de veyakınındaki kentlerde yaygın bir afiş çalışması yaptık,binlerce çağrı metni dağıttık. Tüm toplantı ve gece

türü etkinliklerden, geceye dönük çalışmaların uygunzemini olarak yararlandık. Bir yandan da emekçievlerine ziyaretler gerçekleştirdik, sözlü propagandaeşliğinde gece bileti satışları gerçekleştirdik. En çokverimi de bu çalışma sayesinde elde ettik.

Geceye dönük ön hazırlık çalışması sırasında,özellikle gecemizin yapıldığı kentte ve yakın bölgedeyoğunlaştık. Çalışmamızı olabildiğince planladık, sıksık gözden geçirip, aksamaları giderdik.

“Yine iddialıyız ve yine başaracağız!” demiştik,bu sözümüzü yerine getirdik.

Devrimci bir program, başarılı bir etkinlik

Her yıl yaptığımız gibi bu yıl da partimize yaraşırbir devrimci etkinlik gerçekleştirecektik. Üstelik buyılki etkinliği, III. Kongre’mizin gerçekleştirildiği birsırada yapacaktık. Bunun kendisi, her bakımdandevrimci bir program hazırlamamızı emrediyordu. 21yıllık gerçek bir devrimci emeğin yansıtılacağı, kendiöz çabalarımızın ifadesi ürünlerimizin sergileneceğibir etkinlik planladık.

Bir ayı aşkın bir çalışmanın ardından nihayet, III.Kongre’nin heyecanıyla ve Alaattin Karadağ yoldaşınkatledilmesi nedeniyle sermaye devletineduyduğumuz öfkeyle yüklü olarak etkinliğimizebaşladık.

Gecenin salonu gerçekten de özenle hazırlanmıştı.Sahnede, altında “TKİP III. Kongresi” imzası olan“Parti, Sınıf, Devrim!” yazılı büyük boy bir pankartasılmıştı. Salonun sol ön cephesinde, üzerinde “EkimDevrimi 92., Yeni Ekimler’in Partisi 11. yılında!”yazılı pankart yer alıyordu. Sol yanda ise sırasıyla;“Yaşasın Proletarya Enternasyonalizmi!”,“Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak!”ve “Kahrolsun sömürgecilik! Özgürlük, eşitlik,gönüllü birlik!” pankartları asılmıştı. Ayrıca sahnenin

ön cephesinde, üzerinde, Mustafa Suphi’nin“Dünya devriminin seyrinde Türkiye proletaryasışerefli bir mevki işgal edecektir!” sözlerinin yazılıolduğu bir pankart boylu boyunca uzanıyordu.Salonun sağ ön cephesinde, “Şan olsun TKİP III.Kongresi’ne!” pankartı asılmıştı. Ve duvar boydanboya Marks, Engels, Lenin, M. Suphi, Deniz, Mahir,İbrahim, Mazlum, Fatih, Habip, Ümit ve Hatice’ninözenle yapılmış posterleri ile süslenmişti. Sağ yandaise, üzerinde “Sınıfa karşı sınıf, düzene karşı devrim,kapitalizme karşı sosyalizm!”, “Gençlik gelecek,gelecek sosyalizm!”, “İşçi sınıfı savaşacak, sosyalizmkazanacak!” pankartları yer alıyordu.

Etkinliğimiz Grup Su ve Zündstoff’un Almanca,Türkçe ve Fransızca olarak söyledikleriEnternasyonal marşı ile başladı.

Bunu, Alaattin Karadağ yoldaş ve onun şahsındatüm devrim ve sosyalizm kavgasında ölümsüzleşenleriçin yapılan bir dakikalık saygı duruşu izledi.Ardından TKİP Merkez Komitesi’nin ve TKİPYurtdışı Komitesi’nin Alaattin yoldaşa ilişkinaçıklamaları okundu. Tüm kitle bu sırada Alaattinyoldaşa ve onun şahsında parti şehitlerine duyulanderin sevgi, saygı ve bağlılığın bir ifadesi olarak gür,

21 Kasım 2009 / Köln

Page 24: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

III. Parti Kongresi kitlesel bir coşkuyla selamlandı!..24 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

öfkeli ve coşkulu biçimde atılan “Alaattin yoldaşölümsüzdür!”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”sloganlarını haykırdı.

Sloganların ardından Grup Zündstoff sahneyeçıktı. Dost devrimci grup Zündstoff, Bertold Brecht veNazım Hikmet’in şiirlerinden derleyip, Almanca veTürkçe olarak söyledikleri militan marş ve türkülerlesalonu bir anda hareketlendirdi, kitleyi coşturdu.Yoğun biçimde alkış alan grup, “Yaşasın Enternasyonaldayanışma!” sloganıyla uğurlandı.

Ardından partimiz adına gecenin konuşmasınıyapması için bir yoldaş kürsüye çağrıldı. Konuşma,partimize yaraşır bir düzeyin ifadesiydi. Tok vevurucuydu, dikkat çeken son derece net mesajlariçeriyordu. Bu nedenle tüm kitle konuşmayı büyük birilgi, merak ve dikkatle dinledi. Konuşma sık sıksloganlarla kesildi.

Gecenin konuşmasını gençliğin, tümüyle kendibağımsız inisiyatifi, yaratıcılığı ve emeğinin ürünüolan programı izledi. Genç yoldaşların kendihazırladıkları son derece başarılı konuşma, okuduklarışiirler, kapitalizmi eleştiren, sermayenin gençliğedönük güncel saldırılarını teşhir eden ve hedef olarakdevrimi ve sosyalizmi gösteren Rap tarzındahazırladıkları şarkıları ve kızıl bayraklardalgalandırarak toplu biçimde söyledikleri Çav Bellamarşı katılımcıları coşturdu. Gençlerin programı büyükbir sempatiyle karşılandı, gecenin beğenilençalışmalarından biri oldu.

Gençlik programının ardından Özgür HalkDerneği folklor ekibi sahneye çıktı. Grubun başarılı birşekilde sergilediği halk dansları ilgiyle izlendi.

Gecenin ilk bölümünün finalinde Grup Su sahneyeçıktı. Özenle seçilmiş marş ve türkülerden oluşanprogramı ile Grup Su ilgiyle dinlendi, sempati ilekarşılandı.

Gecemizin ikinci bölümü MLPD temsilcisininyaptığı kısa konuşma ile başladı. Kapitalizmi teşhireden, krize ve sonuçlarına değinen ve buna karşımücadele çağrısı yapan konuşma dikkatle dinlendi.MLPD temsilcisi, sermaye devletinin baskıcı vekatliamcı kimliğine, işçi sınıfına, devrimci harekete veKürt halkına dönük uygulamalarına dikkat çekti.Konuşmasının sonunda Alaattin Karadağ yoldaşınkatledilmesine değinen MLPD temsilcisi “Yaşasınenternasyonal dayanışma!” sloganı ile uğurlandı.

Ardından, 20. yüzyıldan başlayarak günümüze dekkapitalist-emperyalist sistemin, bunalımlar ve savaşlarsarmalını dile getiren, devamında, Türkiye’nin ‘20’liyıllarından başlayarak, sosyal mücadele yılları olan‘60’lı ve ‘70’li yıllarını ve bu dönemin sosyal sınıfmücadelelerini anlatan, ardından komünist hareketinortaya çıkışı ve partiye büyümesine değinen sinevizyongösterisi gerçekleştirildi. “Parti, sınıf ve devrim”inbirlikteliğinin yaşamsallığını eksen edineninevizyon dikkatle izlendi.

Sinevizyonun ardından, konuşmasını yapmak üzereVolkan Yaraşır kürsüye geldi. Kapitalizmin küreselkrizine ve yıkıcı sonuçlarına değinen Yaraşır’ınkonuşması belirgin bir ilgi ve dikkatle dinlendi.Özellikle işçi sınıfının yıkıcı gücüne ve sınıfdevrimciliğinin tayin ediciliğine dönük vurgularıbüyük alkış aldı.

Gecenin finalinde Grup Su bir kez daha sahnedeydive bu bölümde çok daha başarılı bir performanssergiledi. Gecemiz Grup Su’nun canlı türkülerieşliğinde çekilen coşkulu halaylarla sona erdi.

Sonuç olarak, bir ayı aşkın bir süre devrimci politikve pratik bir faaliyet yürüttük. İşimiz kolay değildi amagüçlükler karşısında direndik. Başarıya inandık vebaşardık. Etkinliğimizin başarısını sadece ve sadece buemek ürünü çalışmamıza borçluyuz. Şimdi dahaiddialıyız. Bu başarımızı yeni başarıların imkanı halinegetireceğiz.

TKİP Yurtdışı Komitesi

Yerin yedi kat altına girseler de!..

Parti çalışmasının her alanında ayrım gözetmeksizin bir sıra neferi ruhuyla ve bir profesyonel devrimcibilinci ve deneyimi ile yer alan Alaatin Karadağ yoldaş, son yıllarda Esenyurt’un fabrika bölgeleri ve işçisemtlerinin düzenli olarak illegal parti materyalleri ile donatılmasında etkin rol oynayan partimilitanlarından biriydi. Nitekim bu örnek militan tutumunu son olarak da TKİP III. Kongresi’ne ilişkinparti afişlemeleri üzerinden gösterdi ve faşist katiller tarafından tam da böyle bir faaliyet esnasındakatledildi.

Burada yayınladığımız metin Ekim’de yayınlanmak üzere partiye 20 Ekim 2009 tarihinde ulaşmıştı.Fakat Ekim’in Kasım 2009 tarihli son sayısı (sayı: 260) tümüyle III. Parti Kongresi metinlerine ayrıldığıiçin öteki bazı yazılar gibi, Alaattin yoldaşın Ekim ayı başında İstanbul’da yapılan emperyalist haydutlartoplantısına ilişkin olarak İstanbul Esenyurt bölgesinde yürütülen faaliyete ilişkin haber metni deyayınlanamadan elimizde kaldı.

Benzer bir faaliyet içinde yalnızca bir ay sonra katledilmesi, yoldaşımızın Ekim ayı pratik faaliyetlerineilişkin bu haber metnine apayrı bir politik-manevi değer kazandırmaktadır... Okurlarımızın da metni bugözle değerlendireceğine inanıyoruz ve işçi sınıfının yiğit evladı profesyonel devrimci Nurettin yoldaşımızınanısı önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz...

***

Emperyalist haydutlar, yerin yedi kat altında özel olarak inşa edilen toplantı salonunda ve büyük birpolis ordusu korumasında, 1-7 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da toplandılar. Savaş örgütlerini ağırlayansermaye adına ülkeyi yönetenler ise emperyalist-kapitalist düzenin bekası için çalışan emperyalistefendilere saygıda kusur etmediler.

Dünya işçi-emekçileri nazarında sermaye devleti payına utanç verici olan bu durum, Türkiye’dekikomünist-devrimci ve ilerici öncü güçleri şahsında politik moral ve kazanımlarla geçti. Yerin yedi kataltında toplanmalarına rağmen emekçilerin militan öfkesinden kurtulamadılar. Verdikleri sosyal mesajınnedeni de esas olarak sokakları kuşatan bu öfkedir. Dünyanın her köşesinde işçi sınıfı ve emekçi halklarakarşı işlenmiş sayısız suçla karanlık bir geçmişe sahip olan bu örgütler hak ettikleri biçimde karşılandılar.Yeni bir dünya düzeni kurmak iddiasıyla toplanan emperyalist haydutların zirvesi, sokakları kuşatanprotesto gösterilerinin gölgesinde kaldı.

Bizler de kendi yerelimizde işçi-emekçileri bu haydutlara karşı mücadeleye seferber etmek, içlerindebiriken tepkilerini sokaklara akıtmalarına sevk etmek amacıyla yerelimizin belirli merkezi güzergâhlarınayazılamalar gerçekleştirdik. Habib’lerimizin, Ümit’lerimizin yaktığı direniş meşalesi on yıldır bu devrimtoprağını aydınlatmaya devam ediyor. Emperyalist haydutların bu zirvesi aynı zamanda 10. Yılını geridebırakan Ulucanlar katliam ve direnişinin yıl dönümüne denk gelmesi dolayısıyla da Ulucanlar gündemliyazılamalarda bulunduk. “Kahrolsun emperyalizm! İMF-DB defol!”, “kahrolsun ücretli kölelik düzeni!”,“kahrolsun emperyalizm yaşasın sosyalizm!”, “İMF-DB defol!”, “emperyalizm yenilecek direnen halklarkazanacak”, “Ya barbarlık ya sosyalizm!”, “Yaşasın ulucanlar direnişimiz!”, “Devrimci irade teslimalınamaz!” şiarlarından oluşan yazılamalarımızdı bunlar.

Faaliyetimizi Tokat-Yeşilkent mahallelerinin giriş güzergahları, Esenyurt Tabela ve Köyiçi güzergahları,Kıraç Hadımköy yolu ve fabrikalar bölgesi ile Haramidere mahallelerimize taşımış olduk. İstediğimizyaygınlıkta olmasa da bu faaliyetimiz yerelimizde kendini hissettirdi. Zira bizim cephemizden gündemedair bizim dışımızda faaliyet yürüten olmadı.

Emperyalistler ve uşakları, kapitalizmi savunma ve ideolojik olarak pazarlama gücü bulamadıkları içinkapitalizmden başka bir seçenek olmadığı söylemine sarılıyorlar. İMF-DB şefleri tarafından geleceğe dairçizilen felaket tabloları aynı zamanda bu amaca hizmet ediyor. Dünya işçi ve emekçi halklarının toplumsalyaşamın önünde bir engele, sırtlarında koca bir ur’a dönüşen emperyalist-kapitalist sistemi yıkmak dışındabir seçenekleri olamaz.

Rosa Luxemburg yoldaşın şiarı bugün her zamankinden daha anlamlı, daha yakıcı ve daha günceldir:

“Ya barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm!”

Esenyurt’tan Komünistler20 Ekim 2009

Page 25: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Kapitalizmin ruhu ve krizler Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

Yaşadığımız süreç 1873-1893 sürecine benzer birsüreçtir. Hatta daha yoğun, daha girift ve daha altüstedici içeriktedir. Bir anlamda 21. yüzyılın bütün sınıfilişki ve çatışkılarının mayalandığı bir dönemdir.Böylesine krizlerde daha önce ifade ettiğimiz gibi, ikiolasılık doğar. Birinci olasılık imkandır. Yani devriminolasılığı ve imkanıdır. İşçi sınıfı örgütlüyse ve siyasalöncüsü örgütlüyse, imkan realize olabilir. İkinciolasılık tehlikedir. Yani karşı devrim tehdididir. İşçisınıfının örgütsüzlüğü, dağınıklığı, şekilsizliği, burjuvahegemonyasının gücü bu sefer tehlikeyi realize eder.

Bu iki olasılığın tehlike boyutunu ya da katastrofuaçmamız gerekirse, yaşadığımız sürecin hem ulusal,hem de uluslararası boyutta nelere gebe olabileceğinidaha iyi kavrayabiliriz.

ILO yılın başında 2010 yılında 51 milyon kişininişsiz kalacağını açıkladı. İstanbul’da yapılan son IMF-Dünya Bankası toplantısında son derece dehşet birtablo ortaya koyuldu. Bu iki emperyal kuruluş 2010yılında 59 milyon insanın işsiz kalacağı, krizinyaşandığı her yıl 90 milyon insanın yoksulluk sınırınınaltında yaşayacağı ve bazı 3. dünya ülkelerindesavaşların kaçınılmaz olduğu ifade edildi.

Türkiye’ye dönersek, resmi rakamlarda 3.2 milyonaçık işsiz, 3 milyon civarında sayılamayan işsizolduğu vurgulandı. Son krizle birlikte işten atılanlarınsayısı 1 milyonu geçti. Bu rakamları toplarsak bugünaşağı-yukarı 7.5-8 milyon arasında işsiz bulunuyor.2010 yılının sonunda bu rakama 1.5-2 milyon işsizineklenmesi büyük bir olasılıktır. Toparlarsakkarşımızda bir yıl sonra 9 ila 10 milyon arasında işsizbulunacak. Bu muazzam kitlenin yönelimi vearayışları Türkiye’deki siyasal süreci etkileyecekboyuttadır (benzer şeyi dünya için de söyleyebiliriz).Eğer ki bu 10 milyona yaklaşan, sınıfın organikparçası olan işsiz yığınlar örgütlenmezse, bu aynızamanda çalışan işçilerin örgütlenme projesinden ayrıbir proje değildir, işsizlerin üst kimliğiyle hareketetmemesi (yani işçi olma kimliğini kavrayamaması),onları alt kimlikleriyle hareket ettirecektir. Başka birifadeyle etnik, mezhebi, dinsel, burjuva siyasalkimliklerini öne çıkaracaktır. Bu da sınıfın son derecehızlı bir şekilde polarize olmasına yol açacaktır. İştebu noktada katastrof çıplak bir gerçeğe dönüşebilir.

Bu kitlenin profiline baktığımızda çarpıcı verileryakalayabiliriz. En başta reaksiyoneldir. Hızlaötekileştirir. Umutsuz ve geleceksizdir ve kolaycamobilize olur. Aslında bu ruh hali, Wilhelm Reich’ınbelirttiği gibi, faşizmin kitle ruhudur. Ve faşizmin enkarakteristik özelliği umutsuzlukla beslenmesidir.Franko-faşizminin temel sloganının “yaşasın ölüm”olduğunu unutmamamız gerekir.

Çünkü bu kitleyi tarihsel bağlamda bir yerlerdenhatırlamaktayız. Bu kitle 1926 Almanya’sında BeyazGömlekliler olarak karşımıza çıktı. Daha sonraKahverengi Gömleklilere dönüştüler. SA-HücumMuhafızları oldular. Mussolini’ni iktidara taşıyanİtalya’daki Kara Gömlekliler onlardı. İspanya’daFranko faşizmi, çoğu işsiz ve lümpenlerden oluşanfalanjla uzun yıllar iktidarda kaldı.

Kısaca paralize olmuş işsiz yığınların karşıdevrimin militan gücüne dönüşmesi büyük birolasılıktır. İşsizlerin konsantre bir manipülasyonla, içpolitikada para militer bir güç olarak devreyesokulması son derece kolaydır. Ülkedeki etnik, dini,

milli polarizasyon bu yığınların hızla mobilizeedilmesine olanak sağlamaktadır. Özellikle SabraTekstil deneyimi, önümüzdeki dönemde sınıfhareketinin gerçekleştireceği reaksiyonlara karşımafya, patron ve polisin yanında para militeroluşumların devreye girebileceğini göstermektedir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin krizden etkilenmedüzeyi, kısa ve orta vadedeki jeo-politik yönelimi veBOP içindeki yeni konumlanışı, işsiz yığınlarınmobilizasyonunu da etkileyecektir.

ABD emperyalizmi, Obama iktidarından sonra birvizyon değişikliğine girdi. İmparatorluk projesininçökmesi, hegemonya krizinin giderek açığa çıkmasıbu değişikliği zaruret haline getirmişti. Bu ve bundanönceki G-20 zirvesi bir bakıma emperyal öznelerarasındaki gerilim, çatışkı ve hamleleri dışa vurdu. VeABD’nin hegemonya krizine karşı önlem arayışlarınınifadesi oldu. ABD farklı emperyal öznelerle eşitleriçinde birinci konumunu (olağanüstü askeri gücününetkisiyle) korumaya çalıştı ve jeo-politik düğümnoktalarında, başta AB’yle ortak hamleler yapmaprojeleri geliştirdi. Bu süreci 4. BOP olarak datanımlayabiliriz.

Bilindiği gibi 1. BOP ABD’nin imparatorlukatağını yansıttı. ABD hiçbir “uluslararası hukuku”tanımadan Afganistan’ı ve Irak’ı işgal etti. NATO’yuve BM’yi devre dışı bıraktı. Irak’ta Saddam’ınyıkılmasıyla halkın kendisini çiçekle karşılayacağınıumdu. Ama Irak halkı ABD askerini mermiylekarşıladı. Afganistan’da kolayca bitirileceği sanılanTaliban stratejik geri çekilme taktiği uyguladı. Afgandağlarında “kayboldu”. Günü geldiğine yeniden ortayaçıktı. 1. BOP çok kısa bir zaman sonra iflas etti.

2. BOP bir anlamda 1. BOP’un modifiye edilmişhaliydi. Açık zorla sorunu çözemeyeceğini anlayanABD, bu sefer açık zorla ideolojik zoru bir aradakullandı. Ortadoğu’da arkaik rejimlerden,demokrasinin inşasından, devlet-toplum-bireyilişkisinin yeniden kurulmasından ve kadının rolündenbahsedilerek açık zor, ideolojik zorla perdelenmeyeçalışıldı. Emperyalist kültür, bütün atraksiyonlararağmen, zaman kadar eski bir uygarlık olanMezopotamya uygarlığı karşısında çöktü, böylece 2.BOP da iflas etti.

Arkasından ifadesini Condoleezza Rice’da bulan“yaratıcı kaos” dönemi geldi. Bu da 3. BOPdönemiydi. Dönemin karakteristiği bölgeninbalkanlaştırılarak mikro devletlere bölünmesi ve

makro tahakkümün bu mikro devletler aracılığıylagerçekleştirilmesiydi. Bu yönde belirli adımlaratılmasına rağmen, Irak direnişinin devam etmesi veAfganistan’da Taliban atakları yeni bir revizyonihtiyacını doğurdu.

Obama iktidarının geliştirdiği “akıllı güç”politikalarını 4. BOP dönemi diye de tanımlayabiliriz.Aslında her dönem emperyal politikalar iç içe geçenve daha rafine bir tarzda hayata uygulandı. “Akıllıgüç” ya da 4. BOP’ta, savaş yorgunu haline gelmişABD’nin savaşa karşı ülke içindeki reaksiyonları dabir taraftan engellemek amacıyla Ortadoğu’dankademeli çekilişine dayanıyor. Bölgede yeni jeo-politiğe uygun 50 bin kişilik kalıcı güç bırakan ABD,Kızılderili savaşlarında uyguladığı ya daKızılderililerin bölgelerinin ilhak edilmesinde izlediğitaktiği Ortadoğu’da uyguluyor. İleri karakol oluşturupbölgeyi denetim altına alma ve savaştan en az zararlaçıkmayı hesaplıyor. Böylesine bir “geri çekiliş” aynızamanda ABD’ye (askeri müdahaleleri her an devredetutarak) diplomatik manevra şansı, hatta bazen barışelçisi gibi davranma olanağı kazandırıyor. Ama buradaasıl görev bölgede uç beyi olarak işlevlendirilendevletlere bırakılıyor. Bölgenin emperyalstabilizasyonu anlamında bu ülkeler, aktif taşeron veemperyalizmin lejyonerleri gibi hareket etmesihesaplanıyor. Bu ülkelerin başında İsrail, Mısır,Türkiye Cumhuriyeti ve Kürt Federe Devleti geliyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Afganistan’a 1200 askeryollaması, ardından 1700 askerin daha yollanacağınınaçıklanması, NATO’da aktif görev üstlenme çabası,Somali operasyonlarına katılması, Lübnan’a yollananBM’ye bağlı UNIFIL’a asker göndermesi, yenidönemdeki uç beyliği çabalarının göstergeleridir. Neo-Osmanlıcılık vurgusuyla gerçekleştirilen bu hamleler,Ermenistan’la imzalanan anlaşma, İran ve Suriye’ylegirilen flört ilişkileriyle derinleştirilmektedir. Neo-Osmanlıcılık, mihver ülke, dış politikada stratejikderinlik gibi tanımlamalarla açıklanan bu süreç,emperyalist öznelerin bölge politikalarına bütünüyletabi olma ve bu politikanın realizasyonun aracınadönüşme halidir (35).

Bu süreç aynı zamanda bir militarizasyon sürecidir.Aktif taşeronlukla neo-lejyonerliğin bir arada koordineedilmesidir. İşsiz yığınların bu noktada lejyonerleredönüştürülmesi son derece kolaydır ve T.C.’nin neo-lejyonerliğine uygun bir biçim alıştır. Dışarıdaemperyal agresyonun parçasına dönüşen işsiz

Kapitalizmin ruhu ve krizler – IV

Yeni bir tarihsel momentumVolkan Yaraşır

Page 26: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Kapitalizmin ruhu ve krizler26 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

yığınların, içeride para-militer bir güç olarak devredetutulması büyük bir olasılıktır.

Katastrofik durumun bir başka yönünü de şöyletanımlayabiliriz: Her büyük bunalım dönemi bir başkadüzlemde kârın maksimizasyonunu içeren yeniçalışma rejiminin inşası anlamına gelir. Bugün dehayata geçirilmeye çalışılan yeni çalışma rejimini,Nazi çalışma rejimi olarak da tanımlayabiliriz. 1931yılında (1929 krizinin etkileri sonucu) 6 milyona yakınişsiz Nazileri iktidara taşımıştı (36).

Nazi çalışma rejimi, 7.5 milyon köle işçiye vesınıfın her düzeydeki hakkının gaspına dayanıyordu.

1933’te 6 milyon işsiz çok kısa bir zamanda silahendüstrisi içinde eritildi. İş yaşamının faşist disiplinaltına alınmasıyla, emeğin 100 yıl boyunca elde ettiğikazanımlar gasp edildi. Ekonomik terör, siyasal terörleiç içe geçirildi (37). Bunun yanı sıra, Nazi muhalifi olanve esir düşmüş askerlerden oluşan 7.5 milyon köleişçi, Alman tekellerinin karlarına kar kattı. Nazi rejimiölüm kampları ve çalışma kamplarıyla anılır. Özellikleölüm kampları öne çıkarılsa bile, aslında rejim veAlman tekelleri, ekonomik olarak çalışmakamplarından son derece yararlandı.

Çalışma kampı bir anlamda ölümü ertelemealanıydı. Ve bu kamptaki işleyiş ise köle işçiliğe(ücretsiz köleliğe) dayanmaktaydı. İşçinin ertesi günçalışmasını sağlayacak enerjiyi bile fazla görenNaziler, köle işçileri posası çıkana kadar çalıştırmaktave işçiyi adım adım ölüme götürmekteydi. Çalışmakampında bir işçinin ortalama ömrü 3 aydı. Köleişçiler, Naziler için “verimsiz vatandaş” olarak elealınıyordu. Olağanüstü ağır çalışma ve yaşamşartlarından dolayı artık çalışamayacak durumagelenler ise, kampın hemen yanındaki imha kampınayollanıyor, ziklon B gazı (haşere ilacıyla)öldürülüyorlardı. Yani köle işçiler “verimsizvatandaştı” ve verimsiz vatandaşlara layık olan isehaşere ilacıydı. Daha sonra cesetler toplanıp,krematoryumlarda yakılıyordu. Krematoryumlarınyapımını, en önemli Alman tekellerinden biri olanKrupp şirketi üstlenmişti.

Yeni dönemde post-fordizmin derinleştirilmesidiye de tanımlayabileceğimiz Nazi çalışma rejimi yada başka bir ifadeyle Çin çalışma rejimi veya Vietnamçalışma rejimi köle işçiliğe dayanmaktadır. Bu çalışmarejimleriyle sınıfın her türlü hakkı ve tarihselkazanımları gasp edilmekte, köle işçilik ve beleş ücretsistemi dayatılmaktadır. Bu aslında bir başka tanımladünyanın “Vietnamlaştırılmasıdır”. 1960’lardaABD’nin emperyal konsepti “Vietnamlaştırmaktı”.Şimdi kapitalizmin yeni çalışma rejimi Vietnamçalışma rejimidir, yani yeni işçi cehennemleridir.Homo Sapiens’in bir nevi robota dönüştürülmesidir.Makinenin dişlisi olan, onun aklına göre hareket edeninsan, artık kendisi bir makinedir.

Türkiye’de ihbar ve kıdem tazminatlarınınkaldırılması tartışmaları, fiilen asgari ücret düzeninindağıtılması, sosyal hakların gaspı, güvencesiz ve esnekçalışmanın yaygınlaştırılması, uluslararası düzeydesistematik hak gaspları, atipik çalışma düzeni, esnekistihdam modelleri Çin-Vietnam çalışma rejimininhayata geçirilmesi olarak okunabilir.

Bu süreç sınıfın ehlileştirilmesi, terbiye edilmesi,devrimci kimyasının bozulmasıdır. Aynı şekildetüketim terörünün parçası haline dönüştürülmesidir.Bu noktada siyasal İslam, ideolojik bir çimento işlevigörmektedir. Böylece kitleler nezdinde fatalizmin köksalmasının önü açılmakta ve hayırsever kapitalizmininşası kolaylaşmaktadır.

Yaşanan dönem, bir dizi katastrof olasılığını içindetaşımasına rağmen, umudun da en güçlü olduğu birdönemi simgelemektedir. Bunu da iki temel noktadatanımlayabiliriz. Birincisi, artık devletin niteliği hemmetropolde, hem de periferide açık ve alenidir. Devletkrizin yıkıcı etkilerini göstermesiyle birlikte hızladevreye girmiş, finans kapitalin ihtiyaçlarına uygun

hareket etmiştir. Küresel düzeyde krizin etkisiyleişsizliğin, açlığın, yoksulluğun yaygınlaşmasınarağmen, devlet ontolojik özelliğine uygun, sermayeninhizmetinde görev almıştır. Sermayenin bir dostu veuşağı olarak hareket etmiştir. Trilyonlarca dolar finanskapitale aktarılarak, birçok şirketin iflası engellenmiş,iflas edenler ise korunmaya alınmıştır.

Artık devletin niteliği ortadadır. Yeter ki bu nitelikgerekli ajitasyon ve propagandayla açığaçıkarılabilsin. Bunu da ancak devrimciler, komünistlerve örgütlü işçi sınıfı yapabilir. Ne yazık ki kriz açığaçıktığından beri devletin niteliğine yönelik bu türlüçalışmalar hem ulusal, hem de uluslararası düzeydeyeterince yerine getirilmemiştir. Türkiye’de MahirÇayan’ın PASS (Politikleştirilmiş Askeri SavaşStratejisi), İbrahim Kaypakkaya’nın kır-kentdiyalektiği, Marx’ın Doğu Sorunu, Gramsci’nin doğuve batı toplumlarındaki devletin yapısı ve devrimstratejisinin özü devletin niteliğinin açığaçıkarılmasıdır. Kitleler nezdinde devletin niteliğininaçığa çıkarılması anti-kapitalist mücadele açısından vepolitik iktidar mücadelesi açısından oldukça fazlaolanaklar sunabilirdi.

İkincisi, son 25 yıldan beri neo-liberal karşıdevrimin yarattığı ideolojik hegemonya kırılmıştır.Kendini en somut kolektif akıl tutulmasıyla gösterenbu süreç sınıflar mücadelesinin yıkıcılığı içindeparçalanmıştır. Tarih geri dönmüştür. Sosyalizmin vekomünizmin arkaik bir yapı olarak gösterilmesi,kapitalizmin yüceltilmesi ve “gerçeğin” dondurulması,felsefi düzlemde endizmin -sonculuğun- (38)

yaygınlaştırılması (tarihin, ideolojilerin sonu, özneninkaybolması ya da multi-özne vb. tartışmalar) artıksökmemektedir. Kapitalizmin bütün pisliği, asalaklığı,aşağılık yapısı ve simsarlığı ortadadır. Tarihin öznesiBangladeş’ten Güney Kore’ye, İngiltere’denFransa’ya, Amerika’dan Mısır’a, Türkiye’denİtalya’ya kadar kendini en çıplak biçimde ortayakoymaktadır. Kolektif Prometheus grevlerle,direnişlerle, fabrika işgalleriyle, blokaj ve sabotajlarlayıkıcı gücünü yeniden göstermektedir. Son çeyrekasrın yarattığı ideolojik abluka dağıtılmış veparçalanmıştır. Gün devrimin ve komünizminpropaganda günüdür.

İşçi sınıfı yol göstermektedir. Yaşanan tarihselmomentin yakalanması ve müdahale edilmesi, sınıfınaçtığı yolda yürünmesine bağlıdır. Artık işçi sınıfınınen küçük eylemi bile, muazzam olanakları içindetaşımaktadır. Yaşanan yüksek konjonktürün etkisiylebir manifesto mahiyetindedir. Sınıf mücadelesi kendisosyolojisinde büyük birikimler yaratmaktadır. Krizinbaşlamasıyla birlikte Türkiye’de Sinter, Gürsaş,Tezcan, Brisa fabrika işgal eylemleriningerçekleşmesi, farklı direniş biçimlerininyaygınlaşması ve bu süreçte Desa direnişinden EmineAslan, Meha direnişinden Saliha Gümüş, Entesdirenişinden Gülistan Kopatan’ın model kimlik olaraköne çıkması tesadüfi değildir. Sınıflar mücadelesi,

kendi iç zenginliğini dışa vurmaktadır. Her direniş, hereylem bir manifesto mahiyetindedir, öne çıkan herkimlik, her kolektif adım yeni yeni manifestolaryazmaktadır.

Bu süreç bir başka bağlamda biriktirme sürecidir.Sınıfsal öfkenin ve kinin birikmesi infilak etmeyehazır bir atmosfer yaratmaktadır. Neo-liberalpolitikaların yıkıcı etkileri ve krizin yarattığı büyükalt-üst oluşlar yalnız Türkiye değil, bütüncoğrafyalarda bir nevi sosyal patlama dinamikleriyaratmıştır. Her alanda ve özellikle emekle sermayeçelişkisinin en yoğun ve en sert yaşandığı fabrikalarda,işçi havzalarında, işçi kentlerinde bir nevi sosyaldinamitler bulunmaktadır. Zincirleme reaksiyonlarınve patlamaların ortaya çıkması işten bile değildir.Açlık, işsizlik, geleceksizlik sınıfsal öfkeyi ve kinibiriktirmektedir.

Bu bağlamda aristokrat niteliğinde olan, Engels’indeyimiyle ayrıcalıklı konumda olan İngiliz işçi sınıfıbürokratik ve işbirlikçi sendikal blokajı kırıp, krizsonrasında bağımsız inisiyatif geliştirmesi, İllegalGrevler ya da Korsan Grevler diye tanımlananeylemler gerçekleştirilmesi tesadüfi değildir. Hattaİngiliz faşistlerinin göçmen işçilere yönelikprovokasyon girişimleri, işçiler tarafından boşaçıkarılmış faşistler bil fiil işçiler tarafındancezalandırılmıştır. Bunun yanı sıra Fransa’da işçisınıfının işten atılmalara ve işyeri kapatmalarına karşı,Amerikan Caterpillar, Scapa, Faurecia (Peugeot), FMLogistic, Valeo, France Telecom, Continental, 3MSante ve Molex yöneticilerini, Sony ve Fnac,Conforama CEO’larını rehin aldı. 1968’den berigörülmeyen bu tarz bir eylem, sınıf mücadelesindeyeni bir dönemi işaretliyordu. İşin ilginci Fransız halkıhukuken “suç” olan bu eylemlere karşı büyük sempatigösterdi.

Ayrıca Poitiers’in Chatellerault ilçesindeki arabaparçaları üreten New Fabris fabrikasının iflas ettiğiniaçıklaması ve işçilerin işten çıkarılması büyük birreaksiyonla karşılandı. İşçilerin işten çıkarmaödeneklerinin ödenmesi için fabrikayı işgal etti,makinelere ve stoklara el koydu. Fabrikanın değişikyerlerine yangın bombaları yerleştirerek, ücretlerinödenmemesi halinde fabrikayı havaya uçuracaklarınıaçıkladılar. Ayrıca Güney Kore Ssangyong Motors’da800 işçi fabrikayı işgal etti. Günlerce polisin gazlı,plastik mermili saldırılarına karşı sapanlarla, molotofkokteylleriyle direndi. Direniş 77 gün sürdü. Fabrikaişgal eylemi, polis helikopterleriyle atılan sıvı gazlarve kimyasal gazlarla kırılmaya çalışıldı. Sonundafabrikaya polisin büyük bir güçle saldırmasıyla işgalkırıldı. Polis çatıdaki işçilerin ikisini aşağı ataraksakatladı, yüzlerce işçiyi tutukladı ve işgal süresinde 5işçi hayatını kaybetti.

Metropolden periferiye sınıf hareketinin benzerrefleksler ve eylem tarzları gerçekleştirmesiuluslararası düzeydeki sınıfsal gerilimin göstergesidir.İngiltere’den Fransa’ya, Fransa’dan Güney Kore’ye,

Page 27: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Kapitalizmin ruhu ve krizler Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

Mısır’a, Bangladeş ve Türkiye’ye uzanan dalga,kendini en somut biçimde işgal, direniş, grev, sabotajve rehin alma eylemleriyle dışa vurmaktadır. Sinter,Brisa, Gürsaş, Tezcan fabrika işgal eylemleriyle Sony,Caterpillar rehin alma eylemleri, Korsan Grevler veİllegal Grevler ve Ssangyong fabrikası işgali arasındadiyalektik bir bağ vardır. Bu işçi sınıfının, özelliklekriz sonrası yarattığı olağanüstü potansiyeller taşıyanruh halinin göstergeleridir. Ve aynı zamanda sınıfhareketinin yeni arayışlarını dışa vurmaktadır. Bueylemleri bir başka bağlamda yeni enternasyonal birdalganın mayalanmaları olarak düşünmek yanlışdeğildir.

Uluslararası sınıf hareketi kapitalist krizin yarattığısınıfsal kutuplaşmalara bağlı olarak yeni yol, yöntemve örgütlenme araçları oluşturmaktadır. Bu noktadabürokratik ve korparatist mahiyetteki sendikalörgütlenmelerin hiçbir geçerliliği ve işlevikalmamıştır. İşçi sınıfının 21. yüzyılın sınıflarmücadelesinin zenginliği içerisinde yeni işçiörgütlenmelerini yaratması büyük bir olasılıktır.

Nasıl ki kapitalizmin ortaya çıktığı ilk dönemdezorla işçileştirmeye ve zorla yoğun ve ağırçalıştırılmaya karşı işçi sınıfı en sert yanıtını1600’lerden başlayarak, Ludizm (makine kırıcılığı),direnişler, sabotajlar, grevleri genel grevlerle verdiyse,bugün de kapitalist krizin yarattığı muazzam sınıfgerilimi benzer eylemler üretmektedir. Süreciuluslararası sınıf hareketinin yeni tarihsel momentiolarak okumak yanlış olmayacaktır.

Marx ve Engels ne zaman bir ticari krizinyaklaştığını görseler, bu süreci nihai bir çatışma olarakele aldılar. 1847 ticari krizinden sonra KomünistManifesto’nun kaleme alınması boşuna değildir. Marxüzerinde 25 yıl çalıştığı Kapital için “burjuvaziyeteorik açıdan, bir daha kendini toparlayamayacağı birdarbe indirmeyi” amaçladığını söylemesi anlamlıdır.Hatta Kapital’i yeni bir krize yetiştirmek içinuğraşması, sınıfı muazzam, ideolojik ve teorik birsilahla donatma gayreti önemlidir.

Büyük bunalım niteliğinde yaşadığımız kapitalistkriz, ideolojik-teorik bir Rönesans’ı ve politik-pratikbir cüreti bizlerin önüne koymaktadır. Böylesi krizlerkapitalist üretim tarzının tartışıldığı, hatta kapitalizminyıkılma olasılığının doğduğu zeminleri yaratmaktadır.Bu tarihsel süreçteki bütün görev, devrimcilerin vekomünistlerindir. Sınıfı örgütlemek, sınıfınkapitalizme karşı öfke ve kinini açığa çıkartmak, onutetiklemek, sınıfın kapitalizmden nefret etmesinisağlamak bizlerin görevidir. Kapitalizmin karşısınaişçi sınıfını bir özne olarak çıkarmak, onu kolektifPrometheus’a dönüştürmek bizim görevimizdir.

Ve bu görev, devrimci enternasyonalist birgörevdir.

Dipnotlar:(35) Neo-Osmanlıcılık ve Türkiye Cumhuriyeti’nin

alt emperyalist ülke olma hayalleri üzerine daha genişbilgi için bakınız; Volkan Yaraşır , “Sol Liberalizm:İllüzyon Tüccarları ve Kolera Günleri” adlı makale.

(36) Naziler 1923 Eylül ayında, yaptıkları 100 binkişilik gösteriyle birlikte hızla gelişmeye başladılar.Alman devriminin yenilgisi, sermayesinin rahat nefesalmasına sağlamıştı. Amerikan ekonomik yardımıylabirlikte 1924’ten sonra Alman ekonomisi hızlatoparlanmaya başladı. 1924-1929 arası ekonomikolarak en dengeli dönem oldu. 1929 dünya bunalımıAlmanya’yı da sarstı. İşsizlik hızla yükseldi. 1930yılında işsiz sayısı 3 milyonu, 1931 yılında 5 milyonugeçti. Birçok işletme iflas etti. Ekonomi hızla çöküşnoktasına geldi. Ekonomik ve politik kriz yaşanmayabaşlandı. 1930’da yapılan seçimlerde Naziler sonderece önemli bir atak yaptı. Seçimlerde KomünistParti oylarını % 10.6’dan, % 13.1’e çıkardı. Nazilerise (NSDAP) oylarını % 700 artırarak % 2.6’dan %18.5’e yükseltti. Daha önceki seçimlerde 9. parti

konumunda olan Naziler bu seçimde 2. partikonumuna geldi. 6,5 milyon oy alan Naziler 107milletvekili çıkardı. 1928’de yapılan seçimlerde 12milletvekili çıkarmışlardı. 1932’de yapılan başkanlıkseçimlerinde Naziler oylarını önce 30.1, daha sonra36.8’e yükseltti. Artık NSDAP ülkenin birincipartisiydi. 30 Ocak 1933’te Hitler başbakan seçildi.İktidara geldiği andan itibaren işçi sınıfının herdüzeydeki örgütlülüğünü dağıtan Naziler, sermayeye

ücretleri dondurarak müthiş kar sağladı. Saat ücretleri1929 öncesine çekildi, geriletildi ve sabitlendi.

(37) Jurgen Kuczynski, Nazi Yönetimi Altına İşçiSınıfı ve Çalışma Koşulları, Bilim Yay., 1979, s. 122-126.

(38) Neo-liberal karşı devrimin ideolojik boyutlarıiçin bakınız; Volkan Yaraşır, “Finansal Tsunami, ÖncüSarsıntıdan Büyük Çöküşe mi?Kapitalizmin Krizi veİşçi Sınıfı,” adlı makale.

Güler Zere ve yüzlerce kişi hastatutsaklar için yürüdü!

27 Kasım akşamı Taksim Tramvay Durağı’nda toplananve aralarında Güler Zere ve Ferhat Gerçek’in de bulunduğuyaklaşık 500 kişi, “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın!”talebiyle Taksim Tramvay Durağı’ndan Galatasaray Lisesi’neyürüdü. Sermaye devletinin kolluk güçleri tarafından sokakortasında katledilen TKİP militanı Alaattin Karadağ daeylemde anıldı.

“Hasta tutsaklar serbest bırakılsın!” pankartı arkasındagerçekleştirilen yürüyüşte sloganlar susmadı.

Alaattin Karadağ da anıldı

Mephisto Kitapevi önündeki oturma eylemi sırasında yapılan konuşma ile Alaattin Karadağ anıldı. “Hastatutsaklar içeride tecrit koşullarında tedavileri engellenerek ölüme mahkum ediliyorlar. Dışarda ise devrimcilertürlü yöntemlerle katlediliyor” denilen konuşma “Ölülerimizin başlarına basarak sosyalizm bayrağını dahada yükselteceğiz. Alaattin yoldaş ölümsüzdür” sözleriyle bitirildi.

Oturma eylemi sürerken “Çav Bella” marşı Alaattin Karadağ ve hapishanelerdeki tüm devrimci tutsaklariçin söylendi.

Zere: “Mücadeleye omuz verdiğiniz için teşekkür ediyorum”

Galatasaray Lisesi önüne gelindiğinde ilk olarak Güler Zere söz aldı. Zere şunları söyledi: “Önceliklehepinize bu mücadeleye omuz verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Ben serbest bırakıldım ama serbestbırakılması gereken onlarca hasta tutsak var içeride. Bugün hasta tutsaklar için buradayım. Onların serbestbırakılması için de mücadelenin daha çok yükseltilmesi gerektiğini düşünüyorum”.

Ardından söz alan Av. Taylan Tanay, Güler Zere gibi diğer hasta tutsaklar için de birlikte yürünmesigerektiğini söyledi.

Canan ve Zehra Kulaksız’ın babası Ahmet Kulaksız ilerici, devrimci kurumlar adına ortak basınaçıklamasını gerçekleştirdi.

Kulaksız, hapishanelerde ağır hasta olan 50 tutuklu ve hükümlünün isimlerini ve hastalıklarını sıralayarakbu tutsakların yaşamlarının ağır sağlık sorunları nedeniyle çekilmez duruma geldiğini ifade etti.

Bayram arifesinde, Bilecik M Tipi Hapishanesi’nde tutulmakta olan Zeki Dökenel’in, Adli Tıp Kurumuönünde yaşamını yitirdiğine değinen Kulaksız, Adli Tıp Kurumu’nun tıp bilimine aykırı kararlar verdiğini veyasaların hasta tutuklu ve hükümlüler için tanıdığı hakları elinden aldığını ifade etti.

Eylem basın açıklamasının ardından atılan sloganlarla sona erdi. Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 28: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Artık Metal İşçileri Birliği var!28 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

Yaklaşık 6 aydır etkin bir ön hazırlık çalışması ileörgütlenen Metal İşçileri Kurultayı 22 Kasım günüİstanbul’da Su Gösteri Sanatları Sahnesi’ndegerçekleştirildi.

İstanbul’un 6 sanayi havzasından 200’ü aşkınişçinin buluştuğu kurultaya ayrıca İzmir, Bursa veAnkara’dan da katılımlar gerçekleşti. “İşçilerinbirliği MESS’i yenecek!”, “Bürokratlar defolsun,sendikalar bizimdir!”, “Sinter, Entes, Asemat,Nema… Direnen işçiler kazanacak!”, “Yaşasın metalişçilerinin birliği!”, “Kavel, Demirdöküm, Profilo,Netaş… Mücadele geleneğimizdir!” ve “Metalişçilerinin birliği için Metal İşçileri Kurultayı!”pankartları kurultay salonuna asılırken kurultayprogramı saat 11.00’de hazırlık komitesi tarafındanhazırlanan sinevizyon gösterimi ile başladı.

Sinevizyon gösteriminin ardından hazırlıkkomitesi adına yapılan konuşmada sınıfmücadelesinin büyük bedellerle devam ettiğivurgulandı ve 19 Kasım günü Esenyurt’ta polistarafından katledilen Alaattin Karadağ anıldı.Komünist bir işçi olan Karadağ şahsında tüm devrimşehitleri anısına gerçekleştirilen saygı duruşununardından açılış konuşması yapıldı.

Öncü metal işçilerinin birlik iradesiYapılan açılış konuşmasında kapitalizmin

insanlığa dayattığı yıkım teşhir edildi. Metalişçilerinin sınıflar mücadelesindeki öncü konumuvurgulanarak sermayenin metal işçilerininmücadelesine engel olmak için girdiği özel çabaanlatıldı. Sermayenin saldırılarına ve sendikalihanetlere yanıt vermek için öncü metal işçilerinin biraraya gelmesinin gerekliliği ve kurultayın da buamaçla gerçekleştirildiği vurgulandı.

Açılış konuşmasının ardından oluşturulan divanınkurultay programını katılımcılara aktarmasınınardından tebliğ sunumlarına geçildi.

Kurultay ön hazırlık sürecinde yerel komitelerdeyapılan tartışmalarla hazırlanan üç tebliğ; “Metalişkolunda durum”, “Metal işkolunda örgütlülüğündurumu” ve “Metal işçilerinin mücadele deneyimi vebirikimi” başlıkları ile sunuldu.

Direnişçi işçiler konuştuTebliğ sunumlarının ardından direnişçi işçilerin

konuşmalarına geçildi. Sinter Metal direnişi veAsemat grevi adına gerçekleştirilen konuşmalarda biryıla yakın bir süredir devam eden bu mücadelelerinkararlılıkla sürdürüleceği vurgulandı. Entesdirenişçisi Gülistan Kobatan ise işten atılmasürecinden başlayarak direniş sürecini aktardı.Kendisinin de kurultay hazırlık komitelerinin birparçası olduğunu ifade eden Kobatan, sermayesınıfına karşı mücadelede örgütlü duruşun öneminivurguladı. Metal işçilerinin dışında halen direnişlerinisürdüren Esenyurt Belediye işçileri ve KarahanTekstil işçileri de kurultayın direniş kürsüsünde sözalarak sınıfın birleşik mücadelesinin altını çizdiler.Halen devam etmekte olan bu direnişler dışındaSinter Metal ile aynı gün direnişe geçen Gürsaşişçileri ve Desa direnişçisi Emine Arslan da bubölümde konuştular. Gürsaş işçisi gerçekleştirdikleridireniş ile sınıf kimliğinin pekiştiğini vurgularkenEmine Arslan ise direnişi sürecinde patronların vedevletin baskı ve saldırılarını hatırlattı. Hukuk

mücadelesinin yanında fiili-meşru mücadeleningerekliliğini vurgulayarak yürünmesi gereken yolun15-16 Haziran direnişinin yolu olduğunu söyledi.Arslan’ın konuşması salondan “İşçi sınıfı savaşacak,sosyalizm kazanacak!” sloganları ile karşılandı. Bubölümün tamamlanmasının ardından kurultayın sabahoturumu sona erdi.

Kurultaya destek mesajlarıKurultayın ikinci bölümü saat 13.30’da, kurultaya

gelen destek mesajlarının okunması ile başladı.Kurultaya BİR-KAR, TİB-DER, Ekim Gençliği,İzmir BDSP, MİB-DER’in yanısıra BosalMimaysan’dan işçiler de destek mesajı gönderdi.

Metal işçilerinin mücadele programıDestek mesajlarının okunmasının ardından

divandan bir kez daha kurultayın hedeflerini anlatanbir konuşma yapıldı. Metal işçilerinin öncü birbirliğin yanında mücadele programına da ihtiyaçduyduğu vurgulanarak kurultayın ikinci bölümündeön hazırlık sürecinde hazırlanan mücadele programıtaslağının tartışılacağı ifade edildi. Bu konuşma ilebirlikte 4 bölüm halinde hazırlanan mücadeleprogramı taslağı üzerine tartışmalar başladı.

İlk olarak kurultaya İzmir’den katılan bir metalişçisi kendi ilindeki metal işçilerinin tablosunuaktardı ve mücadelenin militanlaşması gerekliliğinevurgu yaptı. Mücadele programının tartışıldığı bubölümde toplam 32 işçi söz alarak programtartışmalarına katıldı, kurultaya ve sınıf mücadelesineilişkin duygu ve düşüncelerini ifade etti. Butartışmalar sırasında mevcut program taslağına ilişkinçeşitli öneriler dile getirilirken taslakta yer almayan10’u aşkın öneri de yine katılımcılar tarafından dilegetirildi.

Bu bölümün en çok tartışılan başlıklarısendikaların tablosu, taban örgütlenmesi ve işçisınıfının devrimci şiddetinin örgütlenmesi sorunuydu.Yine kurultayla birlikte ilan edilen Metal İşçileriBirliği’nin öncü metal işçilerini birleştiren bir mevziolacağı da bu tartışmalar sırasında ifade edildi. Yine 3tekstil işçisi ve 2 liseli bu bölümde konuşarakprogram taslağı üzerine düşüncelerini ifade ettiler,kendi deneyimlerini aktardılar. Ayrıca Emekçi KadınKomisyonları çarpıcı örnekler ve somut önermeleriçeren tebliğlerini sunarken Sosyalist Kamu

Emekçileri de Metal İşçileri Kurultayı’nı selamladı,25 Kasım grevine çağrı yaptı. Komünist işçi AlaattinKaradağ’a ilişkin yapılan vurgular da bu bölümdeyapılan bir dizi konuşmada yer aldı.

Sendikalı, sendikasız birçok işçinin söz aldığı bubölüm kurultayın en canlı ve verimli bölümüydü.Yapılan tüm tartışmalarda sermaye düzenine, sendikalihanet çetelerine öfke yansıyor, metal işçilerininmücadele birliğinin nasıl yaratılacağı üzerinedüşünceler öne çıkıyordu. Kurultay boyunca ilgineredeyse hiç azalmazken hemen hemen tümkonuşmalar kitle tarafından alkış ve sloganlarlacoşkuyla karşılandı.

Etkinlik saatinin sona ermesiyle divan tarafındanyapılan kapanış konuşmasıyla kurultay sonlandırıldı.

Yapılan kapanış konuşmasında bir kez daha Metalİşçileri Birliği’nin rolü ve misyonu anlatıldı. KurultayHazırlık Komiteleri’nin bundan sonra Metal İşçileriBirliği’nin yerel ayakları olarak çalışmalarınısürdüreceği vurgulanarak iki hafta içinde yereltoplantıların gerçekleştirileceği, buralardan seçilentemsilcilerden oluşacak yürütmenin ise yapılantartışmalar ışığında program taslağına son şeklinivereceği ifade edildi.

Ayrıca tebliğ sunumları ve direniş konuşmaları ilebirlikte toplamda 40’ın üzerinde işçi konuşmasınıngerçekleşmesinin önemi vurgulanarak bu tablonunkurultayın başarısını da gösterdiği ifade edildi. Herşeye karşın birçok eksikliğin de taşındığı, bunların iseMetal İşçileri Birliği’nin örgütlü yürüyüşü içerisindegiderileceği söylenerek kurultayın metal işçilerininmücadelesinde önemli bir eşiğin geridebırakılmasında anlamlı bir işlevi yerine getirdiğivurgulandı. MESS’in ve sendikal ihanet çetelerininkarşısında öncü metal işçilerinin artık daha güçlü birşekilde duracağı ifade edilerek tüm öncü metalişçilerine bir kez daha Metal İşçileri Birliği çatısıaltına toplanma çağrısı yapıldı. Kurultay bukonuşmanın ardından “Yaşasın metal işçileri birliği!”sloganı ile sona erdi.

Yapılacak yerel toplantıların ve yürütmetoplantısının ardından Metal İşçileri Birliği mücadeleprogramının son halini ve kısa dönem çalışmaprogramını kamuoyuna ilan edecek.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Metal İşçileri Kurultayıgerçekleştirildi!

Page 29: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Metal İşçileri Kurultayı kapitalist sisteminkrizinin işçi sınıfına ve emekçilere ağır bedellerödettiği bir dönemde, 22 Kasım günü İstanbul’dagerçekleştirildi. Ön hazırlık çalışmaları çeşitli sanayihavzalarında oluşturulan Kurultay HazırlıkKomiteleri tarafından yürütülen kurultaya İzmir,Ankara ve Bursa’dan temsili katılımlarla birlikteağırlığını metal işçilerinin oluşturduğu 200’ü aşkınişçi ve emekçi katıldı.

Kurultay hazırlıkları kapsamında Gebze, Kartal,Ümraniye, Topkapı, Gaziosmanpaşa, Küçükçekmeceve Esenyurt’ta birçok işçi toplantısı gerçekleştirildi,sendikalı-sendikasız on binlerce metal işçisine çeşitliaraçlarla seslenerek metal işçilerinin öncü birliğininyaratılması ihtiyacı gündemleştirildi. Yine bununyanısıra çalışma yaşamında karşılaşılan sorunlar,kapitalist krizin işçi sınıfına etkileri ve sendikaldemokrasi başlıklı birçok gündem bu çalışmalarsırasında değerlendirilerek öncü metal işçileri biraraya getirilmeye çalışıldı.

Tüm bu ön hazırlık çalışmalarından yansıyanolumlu tepkiler mevcut sorunlara çözümlerinüretilmesi, sendikaların işçi sınıfının mücadelemevzileri olarak yeniden yapılandırılması, metalişkolunda öncü işçi birliğinin yaratılması ve birmücadele programının/hattının oluşturulması içinMetal İşçileri Kurultayı’nın önemli bir adımolduğunu göstermiştir.

Bu tablonun bir yansıması olarak, kurultaydaKurultay Hazırlık Komiteleri tarafından hazırlanan 3tebliğin sunumunun yanısıra 7 direnişten işçiler sözalarak deneyimlerini aktardılar. Ayrıca mücadeleprogramı tartışmaları sırasında söz alan 32 işçi, metalişçilerinin birliği, mücadele ilkeleri ve programıüzerine düşünce ve önerilerini dile getirdi. Onlarcaişçinin kürsüden söz hakkını kullandığı ve kararlarında bir parçası olduğu Metal İşçileri Kurultayı, buözelliğiyle daha önceki benzer birçok etkinlikten ayrıbir tablo sundu.

Kurultayda tartışılan metal işçilerinin mücadeleprogramı taslağına önümüzdeki günlerde kurultaytartışmaları ışığında son şekli verilecek. Bununlabirlikte kurultayda yapılan tartışmalar ışığında ortayaçıkan sonuçlar genel olarak şu şekildedir:

1- Bir yandan sermaye sınıfının ve onun metalsektöründeki baş temsilcisi MESS’in saldırıları, öteyandan ise sendikaların ihanetçi-icazetçi bürokratlardenetiminde tutulması metal işçilerinin mücadelesiningelişmesinin önündeki en temel engellerdir. Buengelleri aşmak ise ancak öncülerden başlayarakmetal işçilerinin bir çatı altında toplanması ve buengelleri aşacak bir mücadeleyi yükseltmesi ilemümkündür. Bu çerçevede Metal İşçileri Birliği,metal işçilerinin öncü gücü olarak bu mücadeledekiyerini örgütlü bir şekilde almalıdır.

2- Bugüne kadar sanayi havzalarında oluşturulanKurultay Hazırlık Komiteleri bundan sonra Metalİşçileri Birliği’nin yerel birimleri olarak çalışmalı,fabrikalarda derinleşen bir faaliyet ile metal işçilerinibirlik çatısı altında toplamalı, belli periyotlarlagerçekleştireceği toplantılarda tabanın söz ve kararhakkının güvence altına alındığı bir işleyişi metalişçilerinin mücadelesine hakim kılmalıdır.

3- Bugün metal işçileri ile birlikte tüm işçisınıfının yaşadığı sorunların temelinde burjuvazinin

sınıf egemenliği, kapitalizmin kâr odaklısınıfsal yapısı yatmaktadır. Metal işçilerininmücadelesi bu egemenliği hedef almalı,sınıfsız, sömürüsüz bir toplumsal düzen olansosyalizmi temel bir ilke olarakbenimsemelidir.

4- Sermaye sınıfının çok yönlü siyasal,iktisadi, sosyal ve kültürel saldırıları işçisınıfının çalışma koşullarını ağırlaştırmakta,sınıf bilincini köreltmektedir. Bu çok yönlüsaldırılara karşı ekonomik-demokratik vesiyasal mücadele güçlendirilmelidir.

5- Yasal ve icazetçi sınırlar aşılmalı, metalişçilerinin mücadelesi militan bir kanalaakıtılmalıdır. Bu çerçevede sermayeninsaldırılarına ve sendikal ihanetlere karşı işçisınıfının devrimci şiddeti örgütlenmelidir.

6 - Metal işçileri işçi sınıfının birleşikhareketinin yaratılması için üzerine düşenrolü oynamalı, sınıfın diğer bölükleri ileeylemli dayanışma içerisinde olmalıdır. Diğerezilen kesimlerin sorunlarına sahip çıkılmalı, işçisınıfının uluslarlarası birliğinin yaratılması için çabaharcanmalıdır.

7- Sendikal bürokrasinin denetimine terkedilensendikal yönetimler fabrikalardan başlatılacakmücadele ile adım adım geri alınmalı, sendikalbürokrasi sendikalardan temizlenmelidir. Buçerçevede sendikal demokrasinin işletilmesi sendikalalan çalışmasında özel bir önem taşımaktadır.

9- TİS ve grev başta olmak üzere metal işçilerininmücadelesinin gelişme kanalları etkin bir şekildedeğerlendirilmelidir. Mevzi direnişler, birleşikdirenişin yaratılması hedefiyle ele alınmalıdır.

10- Kapitalist sistemin krizinin işçi sınıfına fatura

edilmesine karşı kararlı bir mücadele yürütülmeli,ağırlaşan çalışma ve yaşam koşulları mücadelenintemel bir gündemi olabilmelidir.

En genel hatlarıyla ifade ettiğimiz budeğerlendirmeler önümüzdeki günlerde Metal İşçileriBirliği’nin mücadele programı olarak bir kez dahakamuoyuna duyurulacaktır. Ancak bugündensöylenebilecek olan metal işçilerinin artık sermayesınıfının saldırılarına ve sendikal ihanetlere karşıyalnız ve çaresiz olmadığıdır.

Metal İşçileri Birliği artık metal işçilerininmücadele mevzisi olarak tarih sahnesindeki yerinialmıştır.

Metal İşçileri Birliği2 Aralık 2009

Metal işçileri saldırılara karşı çaresiz değildir! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

Metal İşçileri KurultayıSonuç Bildirgesi

Page 30: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Ulusal soruna devrimci yaklaşımın 30 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/46 * 4 Aralık 2009

Bir önceki yazımızı şu paragrafla tamamlamıştık:“Bir yanda ulusal baskı ve sömürgeci sistemi

uygulayan güçler karşısında halkların ve uluslarınulusal bağımsızlık ve özgürlük istemlerini vemücadelelerini içtenlikli olarak desteklemek, hatta busorunu ve mücadeleyi kendi sorunu ve mücadelesiolarak algılamak ne kadar devrimci ilkenin birgereğiyse; yine bu noktada ulusal baskı ve sömürgecisistemi uygulayan güçlerin paraleline düşecekyaklaşım ve tavırlardan kaçınmak bir zorunluluksa;ama bunlarla birlikte ulusal hareketin ‘iç işleri’ vegünlük uygulamaları ve yapılanmaları ile gelecektasarımı karşısında eleştirel bir tutum içinde olmak,onların her türlü olumsuz yapı ve uygulamasınınarkasında durmamak, bunu kapatan bir yaklaşımiçinde olmamak, anılan bu iki yaklaşım ve tutumu birbütünlük içinde dengelemek bir o kadarkaçınılmazdır!”

Peki, kendisini devrimci ve sosyalist olaraktanımlayan güç, parti, grup ve kişiler böyle midavranıyorlar? Bugüne kadar böyle mi davrandılar?

Bu sorulara olumlu yanıt vermek son derece güç,hatta olanaksız!

Sorunun temel olarak, ilkesel ve teorik bakışaçısıyla doğrudan ilgili olduğunu düşünüyoruz. İlkeve politika, teori ve pratik arasındaki temel paradoksbunun esasını oluşturmaktadır. Politika, politikayapma, politik duruş gibi konularda her zamanilkelere ve teorik esaslara göre davranılmış mıdır?

Bu soruya da olumlu yanıt vermek mümkündeğildir.

Neden?Sayısız neden sayılabilir. Ama burada üzerinde

durmaya çalıştığımız temel neden, “ilke” olarak altınıçizdiğimiz değerin içeriğinin tam olarakdoldurulamaması, daha doğru bir ifadeyle bu içeriğinbelirsiz yanları kadar, az-çok belirli olanların da güçbiriktirme ve güç haline gelme, yakalanan gücükoruma, yani politika yapma ve yürütme eylemininkendisine feda edilmesidir.

Politika ve onun araçları yüceltildiği yerde vezeminde amaç ve ilkenin kendisinden geriye bir şeykalabilir mi?

“Her şey vatan için” sözü, özünde kurulu düzeni,devleti ve iktidarı kutsamak değilse nedir? Burjuvalar,düzen temsilcileri, onun her türden temsilcileri, bu vebuna benzer klişeleri tekrarladıklarında devrimcilerin,haklı olarak tepkisini ve şiddetli eleştirisini çekerler.

Peki, bir mücadele aracı olarak “parti”kutsandığında bu konudaki duruşumuz nedir, neolmalıdır! Örneğin “Yaşasın Partimiz” sloganı ileamaç ve araç arasındaki sınırları ortadan kaldırmışolmuyor muyuz, ya da orada “araç” amacın yerinegeçmiş olmuyor mu?

Peki, bu sloganda ifade edildiği gibi kutsadığımız“partimiz” nedir? Amacın ete kemiğe büründüğü,amacın bugünden şekillendiği organik ilişkiler bütünümü? Burada kutsanan araç, amacın en uygun, belki demükemmele yakın bir ifadesi ise ya amacınkendisinde sorun var, ya araç ile amaç arasındakurulan veya varsayılan ilişkide sorun var, ya herikisinde sorun var, ya da bir yerde ciddi bir sapmavar…

Örneğimizde parti, bir mücadele aracı, bir güçaracı ve güç ifadesi, aynı zamanda gücün toplandığı

merkezin kendisi… Aynı zamanda bu güç aracı, kendiiçinde ve kendi zemininde, gücü oranında bir “iktidaraygıtı” konumundadır!

Peki, bu iktidar ilişkileri nedir, nasıldır, nasılişliyor, neye göre ve nasıl?

Bu sorunun yanıtı tartışılıp aydınlatıldığında amaç-ilke ile araç arasındaki kapatılmaz çelişkinin niteliği,kapsamı ve şiddeti de daha bir aydınlanır!

Böyle bir tartışmanın, bizi bir bütün olarak“gelecek toplum projesi”, sosyalizm tartışmalarınagötüreceği çok açıktır!

“Nasıl bir sosyalizm istiyoruz” sorusunu anailkeler bağlamında, ana çerçevesini her açıdan ortayakoymadan ulusal sorun, parti, iktidar, mücadelearaçları, mücadele ve yaşam ilişkileri ve diğer temelkonularda sağlıklı bir çizgi ve pratik geliştirmek deolanaklı olamaz… Ulusal soruna yaklaşımkonusundaki teorik ve pratik paradokslar, bu temelnoktalarda çıkmaktadır…

Temel soru ve sorun şu: Uğruna mücadeleettiğimiz, tek başına “mücadele” kavramı yetersizkalır, uğruna her şeyimizi ortaya koyduğumuz“gelecek hayallerimiz”, her yönüyle ve her açıdan,mücadele ettiğimiz düzenden nitel olarak ileride, onuaşacak yapıda olması gerektiği konusunda birkuşkumuz ve tereddüdümüz var mı? Öyleyse,bugünden ve her adımda eskiyi aşan, yeniyi dekendinde kuran ve üreten bir yaşam yapısı ve ilişkilerbütününü geliştirmemiz gerekmiyor mu?

Bu sorulara vereceğimiz yanıtlar “evet” ise ozaman nesnel olarak “kendimize” ve “yaptıklarımıza”,“yarattıklarımıza”, “kutsallaştırdıklarımıza” birbakalım!

İlk bakışta vardığımız sonuçlar, “gelecekhayallerimize” ne kadar uygun?

Bu kısa çerçeve bağlamında ulusal sorun ve ulusalhareketlere bakış konusundaki paradokslara dahayakından bakabiliriz:

Kendini devrimci sosyalist olarak tanımlayan biriolarak, “Bağımsız, Demokratik, Birleşik ve SosyalistKürdistan” amacı için her şeyimi ortaya koydum. Dünde bugün de varmak istediğim hayalimdekiKürdistan’ın genel çizgileri birçok belirsizliğiiçermekle birlikte aynıdır. Ancak bugünkü Kürdistanhayalim veya tasarımım, on yılların acıdeneyimlerinin süzgecinden geçmiş ve çok dahabelirginleşmiştir…

Kuşkusuz Bağımsız ve Demokratik Kürdistanistemi ve hakkı, Kürdistan halkının temel hakkıdır,ben de bundan yanayım! Benim tasavvurlarımarağmen kurulan veya kurulacak olan “Kürdistanlar”,kurulu düzenlere eklemlenen başka yapı, yapılar olur.Bu çok açık… Ama hangi nitelikte olursa olsun, hangidüzen ve iktidar ilişkileri altında olursa olsun “HerKürdistan benim hayalimdir” sözü benim olamaz! Bunoktada mücadelemin bir hedefinin de bu içegemenler, iktidarlar ve düzenlerin kendinsi olacağıçok açıktır. Bu konudaki görüşlerimi Kürdistansomutunda daha da netleştirmek gerekecek. Yinetartıştığımız konu bakımından somutlaşan devrimciolmayan, ama kendisini öyle yansıtan yaklaşımlaradaha yakından bakmamız gerekecek… Bunları dabundan sonraki yazılarımızda tartışmaya çalışacağız…

Devam edecek…1 Aralık 2009

Ulusal soruna devrimci yaklaşımınparadoksları - 3

M. Can Yüce

“Daha kaç bayram kayıplarınfailleri korunmaya devam edecek?”

Cumartesi Anneleri gerçekleştirdikleri eylemlerin 244. haftasında yine Galatasaray Lisesi önündeydi. 28Kasım Cumartesi günü gerçekleştirilen eylemde faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması ve sorumlularınyargılanması istendi.

"Gözaltında kaybedilenlerin akıbeti açıklansın, sorumluları yargılansın" pankartının açıldığı eylemdekaybedilenlerin fotoğraflarıyla beraber karanfiller taşındı. Bu hafta 14 yıl önce gözaltına alınan ve bir dahakendisinden haber alınamayan Fehmi Tosun'un dosyası açıldı.

Basın açıklamasından önce DTP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, kayıp yakını Şerif Taşdelen, NanifeYıldız ve Hüyesin Ocak birer konuşma yaptı.

Kayıp yakını Nanife Yıldız, yaptığı konuşmada, İzmir'de DTP konvoyuna ve Çanakkale'nin Bayramiçİlçesi'nde Kürtlere yönelik linç girişimini kınadığını belirtti.

Hasan Ocak'ın kardeşi Hüseyin Ocak 1915 yılından bugüne katliamların ve tüm kayıpların açığaçıkarılmasını isterken, DTP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel de kayıpların akıbetinin açığa çıkarılmasınıve sorumluların yargılanmasını istedi.

Basın açıklamasını Fehmi Tosun'un kızı Jiyan Tosun okudu. Tosun, babasının kaybeldiğinde daha çocukolduğunu ifade ederek bayramların kayıp yakınları için, akibetlerini öğrenemedikleri yakınlarının acısınındaha da derinden hissedildiği günler olduğunu ifade etti. Tosun şunları söyledi: "Bayram, bizi çocuksuz,annesiz, babasız, eşsiz, kardeşsiz sevgilisiz, bayramlara mahkum edenlere duyduğumuz insani öfke demek.Bayram bizim için yas demek"

Daha kaç bayram, kayıpların faillerinin korunmaya devam edileceğini soran Tosun, kaybedenlerin veişbirlikçilerin yakalarını bırakmayacaklarını ve mücadeleye devam edeceklerini ifade etti.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 31: Sİ Kızıl Bayrak 09-46

Gazi Mahallesi’nde 27 Kasım günü bir BDSP çalışanı polis tarafından taciz edildi. Gazi Hastanesi civarında 34 VR 5016 plakalı sivil bir araç tarafından taciz edilen BDSP çalışanı

durumun farkına vararak hızla oradan uzaklaştı. Aynı sivil araç BDSP çalışanını takip etmeye devam etti veBDSP’linin yolunu kesti.

Araçtan inen şahısların kimlik sormaları üzerine BDSP çalışanı şahıslara kendilerini tanımadığını veonlara kimlik göstermeyeceğini ifade etti. Şahıslar ise “Bizler polisiz ve seni tanıyoruz” cevabını verdiler.Bu durum üzerine BDSP’li çevrede bulunan emekçilere yönelik sesli konuşmalar yaparak polisin keyfidavranışını teşhir etti. Çevredeki emekçilerden bazılarının polise karşı çıkarak BDSP çalışanını sahiplenenbir tutum alması üzerine polisler apar topar olay yerinden uzaklaştı.

Son zamanlarda Gaziosmanpaşa’da, BDSP çalışanlarına yönelik polis tacizi arttı. Alaattin Karadağanmasına çağrı çalışması yapan BDSP’liler aynı sivil araç tarafından taciz edilmişti. Bu aynı sivil polisler25 Kasım günü de uyarı grevine destek veren BDSP’lilerin yakından görüntülerini almaya çalışmıştı. Bu vebenzeri polis tacizleri son dönemlerde yoğunlaştırılarak BDSP çalışanları baskı altına alınarak sindirilmeyeçalışılıyor.

Gaziosmanpaşa BDSP

CMYK

MücadelePostası

EKSEN Yayıncılık Büroları

Polisin yetkisini sınırsızlaştıran Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nun da yardımı ile gerçekleştirileninfazlar ve infaz girişimleri neredeyse sıradanlaşmış durumda. Bunun son örneği Konya’da yaşandı. 16yaşında bir çocuk polis kurşunlarının hedefi oldu ve şu an hastanede yaşam savaşı veriyor.

Konya’da hırsızlık için bir okulun kantinine girdiği öne sürülen 16 yaşındaki çocuk, polisin silahlavurması sonucu ağır yaralandı.

Selçuklu ilçesi Yazır Mahallesi’ndeki Şerife Akkanat İlköğretim Okulu’na 3 kişinin girdiği ihbarını alanpolis olay yerine gelince, bu durumu fark eden şahıslardan 2’si oradan kaçarak uzaklaştı.

S.K. isimli 16 yaşındaki çocuk ise “dur” ihtarına uymadığı gerekçesi ile silahla sırtından vuruldu. Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılan S.K.’nın hayati tehlikesi halen devam

ediyor. Burjuva basında ise bu infaz girişimi, S.K.’nın hırsızlık suçundan birçok kaydı olduğu vurgulanarak yer

buldu. Polis kendini tehdit eden hiçbir durum olmamasına rağmen S.K.’yı keyfi bir biçimde sırtındanvurdu. Burjuvazinin iktidarını koruyan eli kanlı kolluk güçlerinin yaşam hakkını hiçe saydığı bir kez dahabu örnekle kendini gösterdi.

İzmir’de 25 Kasım eylemi25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü çerçevesinde 26 Kasım günü

Sümerbank önünde kadına yönelik şiddet görüntülerinden oluşan bir resim sergisi açıldı ve basınaçıklaması yapıldı.

Eylemde “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Krize, işsizliğe,yoksulluğa, şiddete karşı mücadeleye” pankartı açıldı.

Eylemi BDSP, Demokratik Kadın Hareketi, KÖZ ve İzmir Yeni Demokratik Kadın İnisiyatifi örgütledi.25 Kasım’ın ortaya çıkış sürecinin anlatılmasıyla başlayan basın açıklaması, Türkiye’de yaşanan olaylaradeğinilerek devam etti. Bursa’da 5 kadın işçinin kâr için yakılması, selde öldürülen 8 Pameks Tekstil işçisikadın gibi kadına yönelik baskı ve saldırıları, şiddet örnekleri verildi. Şiddetin kaynağının egemen sistemolduğunun vurgulandığı açıklamada örgütlü mücadele çağrısı yapıldı.

Sınıf devrimcileri eyleme BDSP imzalı, “Kadın olmadan devrim olmaz, devrim olmadan kadınkurtulmaz!”, “Kadının kurtuluşu sosyalizmde!”, “Sınıfsal, ulusal, cinsel sömürüye son!”, “Kurtuluş yok tekbaşına ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!” yazılı dövizlerle katıldılar.

Kızıl Bayrak / İzmir

“Şiddeti yaratan sömürü düzenine karşı mücadeleye”İşçi ve emekçi kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde

Beyoğlu’nda eylem gerçekleştirdi. Emekçi Kadın Komisyonları (EKK), Demokratik Kadın Hareketi (DKH) ve Yeni Demokratik Kadınlar

(YDK) 24 Kasım günü Galatasaray Lisesi önünde biraraya gelerek “Şiddeti yaratan sömürü düzenine karşımücadeleye” pankartı arkasında kortejler oluşturarak tecavüz olaylarının yoğun olarak yaşandığı x-Trendadlı Teras Bar’ın bulunduğu İmam Adnan Sokak’a yürüyüş gerçekleştirdiler ve düzenin yarattığı insanlıkdışı bu suçu teşhir ettiler.

İmam Adnan Sokak’a gelindiğinde yapılan açıklamada Mirabel Kızkardeşler’in mirasçıları olarak çiftesömürü, ezilme ve her türlü şiddete maruz kalmak anlamına gelen bu sömürü düzenine karşı mücadeleçağrısı amacıyla biraraya gelindiği ifade edildi. “Ancak, kadına yönelik her türden baskı ne Trujillo faşistdiktatörlüğüyle başladı ne de Mirabel kardeşlerin “tecavüz” edilerek katledilmesiyle son buldu”ifadelerinin yer aldığı açıklamada eşitsizlik ve cinsiyetçilik üzerine kurulan erkek egemen sömürüdüzeninin şiddet düzenine eşit olduğu belirtildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Polis bu kez de bir çocuğu sırtındanvurdu!

Emekçi kadınlar 25 Kasım’da sokaktaydılar...

İstanbul-Davutpaşa’da gerçekleşen iş cinayetindehayatını kaybedenlerin yakınları eylemlerine 28 Kasımgünü de devam ettiler. Taksim Tramvay Durağı'nda biraraya gelen bileşenler "Davutpaşa'yı unutmadık,unutturmayacağız” pankartı açarak mahkemenin halaaçılmamış olmasına tepki gösterdiler.

Eylemde, aileler adına basın açıklamasını katliamdayaşamını yitiren Orhan Saday’ın babası Adnan Sadaygerçekleştirdi. Saday açıklamaya 25 Kasım’dagerçekleştirilen kamu grevini selamlayarak başladı.

Zeytinburnu Belediyesi görevlileri, bina sahibi,işyeri sahibi ve bir çalışan hakkında Bakırköy 6. AğırCeza Mahkemesi'ne teslim edilen iddianamenin henüzkabul edilmediğini söyleyen Saday, hâkimin kararınınbayram sonrasında belli olacağını belirtti.

Açıklamada, Tuzla’da gerçekleşen son iş cinayetinede değinen Saday “Bizler adalet isteyen ve arayanlarınhissesine hukuk devleti düşmüyor mu?” sorusunu buhafta da yineledi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

19 Kasım günü İstanbul'da yapılan eşzamanlıbaskınlarla gözaltına alınan DHF üye ve taraftarı 8kişiden 4'ü çeşitli gerekçelerle tutuklanarak cezaevinekonuldu.

1-7 Ekim 2009 tarihlerinde İstanbul'da toplanan IMFve Dünya Bankası Zirvesi'ne karşı yapılan protestolarave 2007 1 Mayısı'na katılmaları gerekçe gösterilerekgözaltına alınan DHF'liler 23 Kasım günü 12. Ağır CezaMahkemesi'ne çıkarıldılar.

23 Kasım sabahı Beyoğlu Adliyesi'ne getirilen 7DHF'liden 6'sı savcılıkta alınan ifadelerinin tutuklamatalebiyle mahkemeye sevk edildi.

Ali Haydar Ben 6-7 Ekim günlerinde yapılan IMF veDünya Bankası protestolarında polis helikopterine havaifişek attığı iddiasıyla, Kurtuluş Derman yine aynıprotestolarda “IMF Defol - DHF” pankartı açmaktandolayı tutuklandı.

Tutuklananlardan Erdem Taş ve Sebeki Özün isepolisin hazırladığı delillerle 2007 1 Mayıs’ında molotofhazırlamak iddiasıyla tutuklandı.

Polis tarafından hazırlanan düzmece delillerinyeterince inandırıcı olmaması nedeniyle, ErcanKonuklu, Gülden Koparan, Doluhan Yılmaz ve BesimeGülçiçek serbest bırakıldı.

Davutpaşaeylemleri sürüyor

DHF'lileretutuklama terörü

Gazi Mahallesi’nde polis tacizi

Şair Nedim Cd. Küçük İş Merkezi Kat 3 No: 40 Beşiktaş / İSTANBUL (Ekim Gençliği Bürosu)

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

Page 32: Sİ Kızıl Bayrak 09-46