sy kızıl bayrak 12-10

32

Upload: kizilbayrak

Post on 10-Mar-2016

231 views

Category:

Documents


2 download

DESCRIPTION

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak 2012-10/Mart

TRANSCRIPT

Page 1: SY Kızıl Bayrak 12-10
Page 2: SY Kızıl Bayrak 12-10

2 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERDevrimci baharda “İşçilerin birliği,halkların kardeşliği” şiarınıyükseltelim!.........……........................... 3Emperyalist saldırganlığa,faşist baskı ve teröre karşı ...........…. . . . 4Baskıya, sömürüye ve köleliğe karşıisyan ateşlerini yakalım!........….....… . . 54+4+4 modeli etrafındaAKP-TÜSİAD çatışması….. . . . . . . . . . 6Adıyaman’da Aleviler’e ait evlerinişaretlendiği ortaya çıktı...…....... . . . . . . 7Son sözü her zamandirenenler söyler!…....... . . . . . . . . . . . . 8Küçüğüm ama yaşadım dünyanın acısını, büyüdüm unutmadım hiçbirini! ..... . . . . 9MEPA’da direniş başladı….... . . . . . . . 10Hey Tekstil’deeylemler sürüyor!...................................11Kayseri CEHA’da ayak oyunları... . . . . 12Sağlık hakkımücadelesi büyüyecek!............ ............13Metal İşçileri Birliği Merkezi YürütmeKurulu Mart Ayı Toplantısı .........…14-15“3 milyon taşeronişçisinin sesiyiz!” . . . . . . . . . . . . . . 16-17“Kadrolu işçiler taşeronişçilerine sahip çıkmalı!”.................18-19Almanya’da uyarı grevleri........ . . . . . 20Eylem ve direnişlerdört bir yanda........ . . . . . . . . . . . . . . . 21Emperyalist savaş ve kadın .....….. . . . 22BDSP’nin devrimci 8 Martçalışmaları..….....….. . . . . . . . . . . . . . . 23Coşkulu emekçikadın etkinlikleri..…… . . . . . . . . . . . . 24İzmir’de 8 Mart eylemi........... . . . . . . . 258 Mart çağrıları....... . . . . . . . . . . . . . . . 26Ekim Gençliği’nin kampanyaçalışmalarından... . . . . . . . . . . . . . . . . . 27Beytepe faşizme karşı yürüdü ... . . . . . 28Hüseyin Yoldaş’a devrim sözümüzvar...... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29Hüseyin Hocamız sınıf mücadelesinin barikatlarında yaşayacak! … . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 30Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi,

Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Altay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012Fiyatı: 1 TL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2012/09 * 2 Mart 2012

Devrimci bahara yaklaştıkça sınıf cephesindemücadelenin ivmesi hızlanarak yükselmeye başladı. Sondönemde sayısı hızla çoğalan direniş ve eylemler bunungöstergesi. Birçok sanayi havzasında ağır çalışmakoşullarına, ücretlerin ödenmemesine ya da da geçödenmesine, güvencesizliğe ve sendikal örgütlenmeyeyönelik saldırılara karşı işçilerin tepkisi ve öfkesibüyüyor. Birçok kent ve sanayi bölgesindeki direniş veeylemlerin yaygınlaşması, Kampana Deri, SavranoğluDeri, Maltepe Belediyesi taşeron işçileri, HEY Tekstil,Billur Tuz, MEPA, Hogg Boss, Çapa taşeron işçileridirenişi... Bu direnişlerin başlıcaları...

Önümüzdeki günlerde işçi ve emekçilere yöneliksaldırıların daha pervasız bir hal alacağı düşünülürse eğer,eylem ve direnişlerin sayısının da artacağı ve yayılarakbüyüyeceği açık olmalıdır.

Bugün farklı zeminlerde ve kanallarda akan bu direnişderelerini birleştirmek öncelikli görevlerden biriolmalıdır. Sınıfın örgütlü gücünün ve birliğinin sermayesınıfının karşısına dikilmesi gerekliliği bunu zorunlukılmaktadır.

Sermayenin saldırılarını ancak işçi sınıfının örgütlügücü geriletebilir. Bunun için direniş ruhunu vekararlılığını tüm sınıf ve emekçi kitlelere taşımak büyükbir önem kazanmaktadır. Sınıfın direnme gücünü vekapasitesini büyütmek, direniş ve eylem ajitasyonunusınıf ve emekçi kitleler içinde yayarak sermayeninsaldırılarına karşı işçi ve emekçi barikatı oluşturmaktangeçmektedir.

Maltepe Belediyesi taşeron işçilerinin iki ayı aşkındırsürdürdükleri direnişlerini bugün daha da büyüterektaşeronluk sistemine karşı bir mücadele zeminineçevirmeleri bu açıdan önemli bir adımdır. Nisan ayınınbaşında gerçekleştirilmesi planlanan "Taşeron İşçileriKurultayı" mücadelenin yeni bir evresine geçiştir.Maltepe Belediyesi taşeron işçilerinin "Üç milyon taşeronişçisinin sesiyiz!" şiarı ile mücadelenin hedeflerinibüyüterek öncü bir rol oynamaları, yeni bir dönemegirilmesinin de yolunu açacaktır. Direnişin dar zeminindışına çıkarak daha geniş sınıf bölüklerini de kapsayan birtemelde taşeronluğa karşı bir mücadele ve örgütlenmeplatformunun yaratılması hedefi sınıf mücadelesi için

anlamlı bir adım ve kazanım olacaktır. Bu kazanımlarıkalıcılaştırmak ve büyütmek sınıf devrimcileri açısındanöncelikli görevlerin başında gelmektedir.

Sınıf devrimcileri devrimci baharı kazanmakperspektifi ile faaliyetilerini hızlandırmış bulunuyorlar. 8Mart gündemini etkin ve yaygın bir faaliyet dönemiolarak geride bırakmış durumlar. Önümüzde 21 MartNewroz gündemi durmakta. Kürt halkına yönelik faşistbaskı, terör, imha, inkar ve asimlasyon politikalarınınhiçbir kural ve sınır tanımadan uygulandığı bugün, Kürthalkının haklı ve meşru taleplerini sahiplenmek dahasıKürt sorununun çözümünde devrimci sınıf çizgisini genişişçi ve emekçilere propaganda etmek için seferberolmalıdırlar. Önümüzdeki günlerde ülkenin dört biryanında kutlanacak Newroz gösterilerine en kitlesel veetkin bir tarzda katılmak bu nedenle önem kazanmaktadır.Hem Kürt halkının özgürlük ve eşitlik özlemlerinisahiplenmek hem de devrimci çözüm platformunu ortayakoymak için Newroz alanlarına çıkılmalıdır.

Bahar giderek 1 Mayıs'a akıyor. 1 Mayıs'a bugündenhazırlanmak için en küçük bir imkan, her türlü fırsat vezemin kullanılmalıdır. Sınıf kitlelerininin yüzbinlerhalinde 1 Mayıs'ta sermaye sınıfının karşısına dikilmesiiçin tam bir seferberlik içine girilmelidir.

Sosyalizm Yolunda

KK iitt aapp ççıı llaarrdd aa.. .. ..

Page 3: SY Kızıl Bayrak 12-10

Kapak Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

Devrimci bahar süreci, 8 Mart Dünya EmekçiKadınlar Günü etkinlik ve eylemleriyle başlamışbulunuyor. Yaklaşan Newroz ve ardından başlayacakolan işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü1 Mayıs’ın hazırlıkları, bahar sürecini daha dacanlandıracaktır. İşçi sınıfının, emekçilerin, ulusalözgürlük ve eşitlik uğruna mücadele eden Kürthalkının siyasal yaşama etkin katılım sağladıkları birdönem olması nedeniyle, bahar sürecinde, devrimcisiyasal faaliyetin planlı, disiplinli, hedefli ve bütünselbir tarzda örgütlenmesi büyük bir önem taşımaktadır.

Devrimci bahar sürecinde burjuvazi ile işçi sınıfıve emekçiler dolaysız bir şekilde karşı karşıyagelecektir. Sürekli saldırı halindeki sermaye sınıfı veonun iktidarına karşı, işçi sınıfı ve emekçilercephesinden verilecek yanıtın, sergilenecek mücadelekararlılığının, alanlara yansıyacak kitlesellik vemilitanlığın düzeyinin, daha sonraki sürece deyansıyacağı için, tüm emekçiler açısından özel birönemi vardır. Zira sönük geçen bir bahar süreci, asalakkapitalistler ile onların hizmetindeki AKP iktidarınındaha saldırgan, daha fütursuz olmasınıkolaylaştıracakken, militan kitlesel bir devrimci baharsüreci ise, egemenleri emekçilerin gücünü hesabakatmak zorunda bırakacaktır.

Bahar sürecine girdiğimiz şu günlerde, sermayedevleti ve dinci-gerici AKP iktidarı, Kürt halkını, işçisınıfını, emekçileri, gençliği ve toplumun ezilen diğerkesimlerini hedef alan saldırılarına her geçen günyenilerini ekliyor.

Kadınları hedef alan cinsiyetçi şiddetin daha dakatlanmasına yol açan iklimi sağlayan AKP iktidarı,eğitim alanındaki yeni düzenlemelerle, özellikleemekçi kökenli kız çocuklarını toplumsal yaşamındışına iten ve giderek evlere kapatan bir projeyiuygulama aşamasına vardırdı.

Kürt halkının ulusal özgürlük ve eşitlik özlemleriniboğmak için gerillaya karşı kuralsız bir savaş yürütendevlet ve AKP iktidarı, Kürt hareketinin legal alandakikadrosal birikimini ise zindanlara kapatarakteslimiyeti dayatıyor. Siyasallaşmış dinciliğin yanısıraırkçılığı da körükleyen Amerikancı iktidar, işçilerinbirliği, halkların kardeşliğini baltalamak amacıyla,bakanların katılımıyla ırkçı seremoniler düzenliyor.

İşçi sınıfına ve emekçilere karşı GSS Yasası, Özelİstihdam Büroları ve kıdem tazminatının gaspını daiçeren çok yönlü bir neoliberal saldırı sürdüren dinci-gericiler, eğitimin paralı hale getirilmesi, soruşturmaterörü, tutuklama furyası, mediko-sosyal hakkınıngaspı vb. saldırlarla da emekçi kökenli gençliğigeleceksizliğe mahkûm etmeye çalışıyor.

Emperyalizmin “aktif taşeronluğu”nu üstlenerek,Ortadoğu halklarına, daha özel planda Suriyehalklarına karşı icra edilen saldırgan politikanın baştetikçiliğini yapan sermaye devleti ile AKP iktidarı,Suudi Arabistan ve İsrail’le birlikte bölgenin gericilikmerkezlerinden biri olarak hareket ediyor.

İktidarın bu kadar pervasız davranabilmesiningerisinde, sınıf hareketinin zayıf olması ve toplumsalmuhalefetin denetim altında tutulması gerçeği var.İşbirlikçi burjuvazi ve onun iktidarının sergilediği

“rahatlık”, emekçilerin egemenler üzerindekibasıncının yetersiz olmasının, felaketlere yolaçabileceğini gösteriyor. Özellikle NATO’nun füzekalkanının kurulması ve Suriye’yi hedef alan saldırganpolitikaların vardığı boyut, Türk devletini fiilenbölgesel çatışmaların tarafı haline getirmiştir. Buçatışmaların olası bir Suriye veya İran saldırısınadönüşmesi durumunda ise, emekçilere ağır birfaturaya dönüşecek süreç başlamış olacaktır.

Emperyalist-siyonist güçlerin bölge halklarınakarşı yeni bir cephe açmaları, tüm bölgeninetnik/mezhepsel çatışmaların koyu karanlığınasürüklenmesi riskini arttıracak. Halkların kardeşliğinidinamitleyecek olan böylesi bir çatışmayı engellemekiçin mücadele, devrimci baharın diğer gündemlerikadar önem taşıyor.

Washington’daki savaş baronları ile “ileri düzeydeuyum” yakalamakla övünen Ankara’daki işbirlikçitakımı, bölgesel çatışmaları, içe dönük saldırganlığıdaha da koyulaştırmanın olanağı olarak görüyor.Bahar süreci bu uğursuz tabloyu parçalamak içinolanaklar sunuyor. Zira baskı ve sömürüye maruzkalan emekçiler, diğer dönemlere göre daha hareketli,devrimci mesajlara daha açık ve duyarlı olacaklardır.

Baskı, sömürü, eşitsizlik ve şiddete karşı “İşçilerinbirliği halkların kardeşliği!” şiarını yükseltmek,devrimci baharı bu şiarı ete-kemiğe büründürme süreciolarak örgütlemek öncelikli hedef olmalıdır. Ziragericiliğin, şovenizmin, emperyalist saldırganlığınyaygınlaştırılması, etnik/mezhepsel çatışmalarınkörüklenmesi, bunun dolaysız sonucu olarak halklarınemekçi kesimleri arasındaki kardeşlik vedayanışmanın baltalanması, hem emperyalist-siyonistgüçlerin hem de Türkiye, Suudi Arabistan gibibölgesel gerici güçlerin hedefleri arasındadır.

Bahar süreci faaliyetinin temel hedefi, işçi veemekçileri bu gündemler konusunda bilinçlendirmek,8 Mart’tan Newroz’a, 1 Mayıs’tan 15-16 Haziran’auzanan süreçte örgütlemek ve eylem alanlarınataşımak olmalıdır. Bu eylemli dönem, işçilerinbirliğini sağlamanın, halklar arasında kardeşlikköprülerini güçlendirmenin olanağı olarak dadeğerlendirilmelidir.

Her koşulda “sınıfa karşı sınıf” şiarıyla çıkmak,emperyalist saldırganlık ve gericiliğe karşı halklar

arası dayanışma ve kardeşlik şiarını yükseltmek,devrimci özneler başta olmak üzere, emperyalizme veişbirlikçilerine samimiyetle karşı çıkanların dagörevidir.

Ülkenin ve bölgenin egemenleri, halkları etnik,dinsel, ulusal, mezhepsel yönden parçalamak,dolayısıyla kapitalistlere, onların iktidarlarına veemperyalizme karşı mücadeleyi yozlaştırmak hesabıiçindedirler. Bu nedenle hem işçi ve emekçilerinsınıfsal kimliğini yozlaştırmak hem halklar arasıkardeşlik köprülerini yıkmak için yapay ayrımlarıkışkırtan ırkçı-gerici planlar bozulmalıdır.

Emperyalist-siyonist güçler halkları Müslüman-Hıristiyan, Alevi-Sünni, Kürt-Arap, Arap-Fars, Fars-Azeri vb. suni ayrımlarla birbirine düşmanlaştırmayaçalışırken, dinci-gerici AKP iktidarı ise Kürt halkınakarşı şovenizmi körüklüyor, Aleviler’e karşı ayrımcıpolitikayı derinleştiriyor. Ermeni, Arap, Çerkez vediğer halklara karşı kin ve nefreti yaygınlaştırıyor.

Halklar arası çatışmaları da kışkırtan bu gericipolitikalara karşı tek etkili mücadele yolu, işçilerinbirliğini, halkların kardeşliğini güçlendirmektir. Zirasuni ayrımları etkisizleştirmek, ancak gerçekayrımların açık bir şekilde ortaya konması ve hersınıfın kendi bayrağı altında toplanmasıyla mümkünolabilir. Emekçileri ve ezilen halkları burjuvazinin veemperyalistlerin güdümünden kurtarmanın biricik yolubudur.

Emperyalist-kapitalist düzen ve bu vahşetdüzeninin efendileri, her tür baskı, sömürü, eşitsizlikve ayrımcılığın esas sorumlularıdır. İşçilersömürülüyorsa, kadınlar eziliyorsa, halkların özgürlükhakkı gasp ediliyorsa, ordular halklar üzerine bombayağdırıyorsa, insanlar etnik, dinsel veya mezhepselkimliklerinden dolayı baskı görüp katlediliyorsa, tümbunların sorumlusu da bu düzen ve onun efendileridir.

Bu kokuşmuş düzen nasıl ki tüm bu kötülüklerinkaynağı ve her gün yeniden üreticisi ise, işçileri,emekçileri ve ezilen halkları bu belalardankurtarmanın yolu da bu düzene ve onun efendilerinekarşı mücadele etmekten geçiyor. İşçilerin birliğini,halkların kardeşliğini savunmak, bu şiarı bizzathayatın içinde gerçek kılmak, bu mücadeleyigüçlendireceği gibi devrimci baharı kazanmanınkoşullarını da yaratacaktır.

Devrimci baharda“İşçilerin birliği, halkların kardeşliği”

şiarını yükseltelim!

Page 4: SY Kızıl Bayrak 12-10

Newroz4 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

Newroz binyıllar öncesinden bugüne uzanan birisyan çağrısıdır. Başta Kürt halkı olmak üzereOrtadoğu halkları tarih boyunca bu çağrıya sahipçıktılar. Özgürlükleri ve onurları için ayağa kalkanemekçi halkların isyan ve direnişleri sonucundasayısız imparatorluk, krallık, beylik devrildi.Çoktandır sıra, çağımızda tüm kötülüklerin kaynağıolan emperyalist-kapitalist egemenliğe gelmişbulunuyor.

İşçiler, emekçiler, kardeşler!

Son 30-40 yıldır tüm dünyada estirilen neo-liberalsaldırı dalgasına, baskı, terör ve savaşlara rağmenkapitalist dünya bir kez daha büyük bir kriz içindekıvranıyor. 2008’de emperyalist merkezlerde patlakveren ekonomik-mali krize sosyal ve siyasal alandakiçalkantılar ile yeni bir emperyalist hegemonyabunalımı eşlik ediyor. Geçtiğimiz yıl patlak veren halkisyanları dalgası, yeni biçimler alarak devam ediyor.Refahın kalesi sayılan Avrupa’nın çeşitlimerkezlerinde, eski Doğu Blok’u ülkelerinde, LatinAmerika’da ve Asya’da işçi sınıfı ve emekçilergrevler, direnişler, işgallerle kesintisiz bir mücadeleyürütüyorlar. İnsanlığa bunalımlar ve savaşları dayatangünümüz Dehaklar’ı devrimlerin gelişini deengelleyemeyecekler.

Hüsrana uğradıkları Ortadoğu’da Suriye ve İran’ayönelik saldırganlığı körükleyen emperyalisthaydutlar, yeni dönemde savaşın merkezini İç Asya’yakaydıracaklarını ilan ettiler. Bu plan çerçevesinde Türkdevletine de etkin taşeronluk rolü bahşedildi.

Gelinen yerde bir iktidar gücü haline gelen AKP-cemaat gericiliği, bu rolün gereklerini harfiyen yerinegetirmeye hazır olduğunu döne döne göstermektedir.Dinci-gerici iktidar her zamanki gibi bunu da tam birarsızlık ve ikiyüzlülükle yapmaktadır. İsrail’e karşısahte çıkışlara, bir yandan füze kalkanının kurulması,diğer yandan Suriye başta olmak üzere komşu halklarayönelik kudurgan açıklamalar eşlik etmektedir.

Gerici kudurganlığın içerideki başlıca hedefi iseKürt halkının ulusal eşitlik ve özgürlük mücadelesinine pahasına olursa olsun boğmaktır. 12 Haziran 2011seçimlerine kadar “açılım”, “demokratikleşme” vb.yalanlarla reformist Kürt önderliğini oyalamayıbaşaranlar, hemen ardından çirkin yüzlerinigöstermekte gecikmediler. O günden bu yana yasalKürt siyasetçileri kesintisiz bir sürek avı halini alangözaltı ve tutuklama terörüyle F Tiplerinedolduruluyor. Kimyasal silahlarla gerilla kıyımları,Uludere’de yoksul Kürt gençlerinin bombalanarakkatledilmesi, Kürt çocuklarının hapse kapatılması vemaruz kaldıkları iğrenç zulüm vb., AKP iktidarınınsözde “Kürt açılımı” ile neyi hedeflediğinin en yalıngöstergeleridir.

Kürt halkını ne pahasına olursa olsun ezmeyihedefleyen sermaye iktidarı, işçi sınıfı, emekçi kitlelerile gençliğe de karanlık bir gelecek dayatmaktadır.Kölece çalışma koşullarına karşı çıkan işçiler, eğitim,sağlık vb. gibi kamu hizmetlerinin paralı halegetirilmesine seyirci kalmayan emekçiler, geleceğinesahip çıkan gençlik AKP-cemaat polisinin, yargısınınve medyasının günlük hedefi durumundadır. Öyle kidinci-faşist iktidar toplumsal muhalefeti ezmede ölçü

ve sınır tanımamaktadır. Düzen cephesinde yer alanmuhalif güçler de bundan payını almaktadır.

İşçiler, emekçiler, gençler!

Emperyalist efendilerin dünyayı kana bulamaktan,Türkiyeli uşaklarının ise kıyıma hevesle katılmaktanbaşka bir seçenekleri yoktur. Dış borç-kredi bağımlısıekonomiyi bıçak sırtında yürüten AKP-cemaat iktidarıişçi ve emekçilere karanlık bir gelecekhazırlamaktadır. Buna sessiz kalanlar, daha ağırçalışma koşullarına, daha da yoğunlaşan baskı veteröre boyun eğmekle kalmayacaklar, kardeş bölgehalklarına yönelik saldırganlık ile Kürt halkınauygulanan zulme de ortak olacaklardır.

Onurlu hiçbir toplum bu suçların utancınıtaşıyamaz. İşçi sınıfı başta olmak üzere sermayeegemenliği tarafından sömürülen ve ezilen tüm emekçikitleler tarihsel bir sorumlulukla karşı karşıyadırlar.Bu sorumluluğun hakkı ancak sermaye iktidarına karşıişçi sınıfının kızıl bayrağı altında birleşik-militanmücadele yolu tutularak verilebilir.

Kürt emekçileri!

Tümüyle haklı ve meşru olan ulusal özgürlük veeşitlik mücadelenizin önündeki en temel engelsömürgeci sermaye egemenliğidir. Sermaye düzenikoşullarında devrimci talep ve özlemler ancak devrimve sosyalizmi hedefleyen bir mücadeleylekazanılabilir. Yaşanan süreç, meşru ulusal hak veistemleri düzen zemininde pazarlıklarla elde etmesiyasetinin, reformist çözüm çizgisinin sonuçsuzkalmaya mahkum olduğunu göstermektedir. Kürt halkıgerçek bir özgürleşmenin yolunu, ulusal kurtuluşmücadelesinin devrimci çizgide geliştiği dönemdeaçmıştır. Bugünkü tüm kazanımlarını ÇağdaşKawalar’dan Agit’ler’e uzanan devrimci direniş veonun mirası sayesinde elde etmiştir.

İşçiler, emekçiler!

Demirci Kawa’nın isyan çağrısına sosyalizmbayrağı altında devrim mücadelesini yükselterek yanıtvermek, her zamankinden daha yakıcı ve güncel birgörev olarak duruyor. Bu görev ancak Kürt, Türk vediğer milliyetlerden tüm işçi ve emekçilerin,geleceğine sahip çıkan gençliğin kenetlenmiş birliği vedevrimci mücadelesiyle yerine getirilebilir.

Bu çerçevede TKİP, tüm işçi ve emekçileri,kadınları ve gençliği Newroz’un direniş ateşinikörüklemeye, emperyalist saldırganlığa, savaşçığırtkanlığına, kölelik koşullarına ve sermayeiktidarına karşı devrim ve sosyalizm mücadelesiniyükseltmeye çağırıyor.

Bijî Newroz û azadi! Yaşasın Newroz veözgürlük!

Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!Özgürlük, eşitlik, gönüllü birlik! Yaşasın devrim ve sosyalizm!

Türkiye Komünist İşçi Partisi Mart 2012

Emperyalist saldırganlığa, faşist baskı ve teröre karşı

Newroz’un isyan ve özgürlük çağrısınasahip çıkalım!

Page 5: SY Kızıl Bayrak 12-10

Irkçı-faşist gösteriyeyanıt: Halklarınkardeşliği!

Taksim’de, HocalıKatliamı’nın 20. yıldönümü bahane edilerek yapılanırkçı-faşist gösteriye ilerici, devrimci kurumlar vedemokrat güçler halkların kardeşliğini büyütmeçağrısıyla yanıt verdi.

4 Mart Pazar günü, aralarında HalklarınDostluğu Girişimi, Nor Zartonk, Azeri Sosyalistler,AKA-DER, Divriği Kültür Derneği, DHF’nin debulunduğu pek çok kurumun çağrısıylagerçekleştirilen eylemde halkların kardeşliğini,birliğini hiçbir gücün bozamayacağı ifade edildi.

Saat 13.00’te Galatasaray Lisesi önünde birarayagelen ilerici güçler, “Irkçılığa karşı halklarınkardeşliğin için yürüyoruz” yazılı siyah pankartınyanısıra halkların kardeşliğine vurgu yapan şiarlarınyazılı olduğu dövizler taşıdılar.

Eylemde “Irkçılığa geçit vermeyeceğiz!”, “YaşasınHalkların kardeşliği!”, “Hepimiz Hrantız, hepimizErmeniyiz”, “Nefret sizin, insanlık bizim!”, “Bijibratiya gelan!”, “Kurtuluş yok tek başına ya hepberaber ya hiçbirimiz!”, “Katil devlet hesapverecek!” sloganları atıldı. Yürüyüş sırasında kısakonuşmalar yapılarak devletin 80 yıllık tarihindegerçekleşen 1915 Ermeni tehciri, 6-7 Eylül olayları,Çorum, Sivas, Maraş, 19 Aralık katliamlarıhatırlatıldı. Halkların ise devletin her katliamısonrası kardeşliği ve birliği haykırdıkları vurgulandı.

Taksim Tramvay Durağı’na gelindiğinde üzerinde“Soruyoruz bunlar da mı münferit” başlığı iledevletin cumhuriyet tarihi boyunca gerçekleştirdiğikatliamların yazılı olduğu bir pankart daha taşındı.Eylemde Azeri, Çerkez, Alevi, Kürt, Kırmanci, Zaza,Ermeni, Abhaza, Abiye, Dersimli Ermeniler, Hemşingibi farklı etnik kökene sahip insanlar konuşarakhalkların kardeşliğinin önemini dile getirdiler.Türkiye’de yaşayan Azeri sosyalistleri Hocalıkatlimanı nedeni ile devletin yaptığı eyleme karşıyayınladıkları bildiriyi okuyarak, katliamlara karşıhiçbir acı duygusu hissetmeyen burjuvazinin, bu gibikatliamları kullanarak halkları birbire düşman edip,emperyalizmin çıkarlarını koruduklarını ifade etti.Farklı dillerden yapılan konuşmalardan sonraDersim Katliamı üzerine yazılmış “Daye daye” adlıağıt Kürtçe seslendirildi.

Eylemi örgütleyen kurumlar adına ortakaçıklamayı Çerkez Jineps gazetesinden Yaşar Güvenokudu. Taksim’de yapılan Hocalı katliamı eylemihatırlatılarak, miting afişlerinin başlığının “Ermeniyalanına kanma” olmasının eylemin ne amaçlayapıldığını dışa vurduğuna dikkat çekti.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Newroz Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

Baskıya, sömürüye ve köleliğe karşı isyan ateşlerini yakalım!

Newroz alanlarındabirleşelim!

4 Mart 2012 /

Kardeşler!

Newroz sömürüye, köleliğe, baskı ve zulme karşıemekçi halkların isyan günüdür. Zalim Dehaklar’akarşı demirci Kawalar’ın başkaldırı günüdür. Emekçihalklar yüzyıllardır bu başkaldırı gününde “artıkyeter!” çığlığını yükseltiyorlar.

Bu çığlık bu yılın Newroz’unda da dört bir yandayankılanacak. Newroz alanlarına çıkacak yüzbinlerceemekçi isyan ateşlerini yakacak, özgürlük ve kurtuluşiçin omuz omuza verecek. Tıpkı zalim Dehak gibiemekçilerin kanıyla beslenen bu düzenin efendilerine“dur” diyecek.

Kardeşler!

Bu yılın Newroz’unda isyan ateşlerini yakmakiçin nedenlerimiz her zamankinden daha fazla.Öncelikle kardeş Kürt halkına yönelik baskı vezorbalığın sınır tanımadığı bir dönemden geçiyoruz.Ulusal hakları yok sayılan, özgürlük ve eşitliktalepleri karşılanmayan, meşru haklarını fiilenkullanmak istediğinde de sınırsız bir zorbalığın hedefolan Kürt halkı tam bir “siyasi soykırım”la yüzyüze.Hakları için mücadele eden binlerce Kürt emekçisizindanlara kapatılıyor. Bu da yetmiyor, Uludere’deolduğu gibi, üzerlerine bombalar yağdırılıyor.

Kürt halkının haklı ve meşru ulusal haklarını yoksayan sermaye devleti, inkar ve imhadan başka biryol tanımıyor. Onyıllardır uygulanan bu politikabüyük acılar ve yıkımlar yaratmaktan başka bir sonuçvermedi, vermiyor.

Kürt halkına kan kusturan sermaye iktidarı, aynızamanda işçi sınıfı ve emekçilerin boynundakizincire yeni halkalar ekliyor. “KCK operasyonu” adıaltında sürdürülen gözaltı ve tutuklama terörü sadeceKürt halkını hedef almıyor. Terör rejimininolağanüstü mahkemeleri ve yasaları ile tüm hakmücadeleleri hedef haline getiriliyor, mücadeleedenler “KCK” yaftası asılarak zindanlara atılıyor.Bugün zindanlar aynı zamanda sendikacılar,öğrenciler, gazeteciler ve aydınlarla doldurulmuşdurumda.

Öte yandan, işçiler ve emekçilerin sömürüsünükatmerleştirecek saldırıların yolu düzleniyor. Ücretlerdüşürülüyor, iğneden ipliğe her şeye zam geliyor,vergi soygununda sınır tanınmıyor, eğitim ve sağlıkparalı hale getiririliyor, vb...

İçeride faşist cunta dönemlerinde görülecekdüzeyde baskı ve zorbalığı tırmandıran sermayeiktidarı, dışarıda da emperyalizmle suç ortaklığınayeni halkalar ekliyor. Emperyalist rekabet ve nüfuzmücadelelerinin bir sonucu olarak gündeme gelen

gerici savaş ve saldırganlık politikalarınıntaşeronluğuna soyunuyor. Suriye ve İran’a yöneliktehditler bunun için yükseltiliyor. Dahası “FüzeKalkanı”nda olduğu gibi ülke toprakları emperyalistsaldırganlığın üssü haline getiriliyor. Böylece kardeşhalklara yönelik ağır suçların altına imza atılıyor.

Bu savaş ve saldırganlık politikalarının önüalınmazsa, önümüzdeki günlerde emperyalist savaşmakinası Türkiye’deki işbirlikçilerine dayanarakkardeş bölge halklarının üzerine bir kez dahabombalar yağdıracak.

Kardeşler!

Bu yılın Newroz’unda baskı, sömürü vekatliamlara karşı halkların kardeşliğini büyütmeli,özgürlük ve eşitlik kavgasına omuz vermeliyiz.

Newroz alanlarında Kürt emekçi kardeşlerimizleelele vermeli, sömürüye ve geleceksizliğe karşı isyanateşlerini birlikte yakmalıyız. “İşçilerin birliği,halkların kardeşliği” bayrağını yükseltmeliyiz.

Emperyalizme ve saldırganlık politikalarına karşıTunus’ta, Mısır’da direnenlerin inancını kuşanmalı,bölgemizi ve dünyamızı kapitalizmin pençesindenkurtarmak için harekete geçmeliyiz.

O halde Newroz’da mücadele alanlarına!Sömürüsüz insanca bir yaşam, halkların özgür ve eşityaşadığı bir dünya için kavgayı büyütmeye!

Biji Newroz, biji sosyalizm!Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!Kürt halkına özgürlük, eşitlik, gönüllü birlik!

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP)Mart 2012

Page 6: SY Kızıl Bayrak 12-10

Güncel6 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

İktidara yerleşen dinci gericilik odağı AKP, “dindarnesil yetiştirme” hedefini ilan ederek, toplumu ortaçağkaranlığına doğru sürükleme niyetini patavatsızcagündeme getirmiştir. Amerikancı iktidar bu ilkelhedefe ulaşmanın esas yolunun eğitim sisteminiyeniden dizayn etmek ve müfredatı buna uygun halegetirmekten geçtiğini var sayıyor. Bundan hareketle4+4+4 modelini gündeme getiren AKP şefleri, burjuvaideolojisinin ortaçağ sosuna bulandırılmış hali olanucube zihniyetleriyle yeni nesilleri zehirleme yönündebüyük bir hamle yapmaya hazırlandıklarını gösterdiler.

Bu defa o kadar pervasızlaştılar ki, sadece burjuvamuhalefet değil, sermaye örgütü TÜSİAD da, bumodele açık bir tutumla karşı çıkmak zorunda kaldı.Zira AKP şefleri, büyük patronların beklentileriyleyeterince uyumlu olmayan, ancak ortaçağ zihniyetliiktidarlarının ömrünü uzatmaya yarayacak budüzenlemeyi, TÜSİAD’ı hiçe sayarak gündemegetirdiler.

İktidar ve rant savaşından galip çıkan dinci-gericilik, bir yandan bu ganimetleri paylaşmakonusunda AKP-Cemaat kavgasına tutuşurken, aynızamanda yeni hamlelerle iktidarını tahkim de ediyor.Devlet kurumlarını ele geçirdikten sonra “toplummühendisliği”ne soyunan dinci Amerikancı iktidar,emekçi çocuklarını rezil ideolojileriyle zehirlemek, kızçocuklarını eve hapsetmek, erkek çocuklarını iseİmam Hatip veya Meslek Liseleri’ne mahkum etmederdindedir. 4+4+4 modeli bu hedefe ulaşmanın temelbir adımı olarak gündeme getirilmiştir. Hatırlatalım ki,emekçi çocuklarına “Eve kapanma-İmam Hatip-Meslek Lisesi” üçgenini reva gören Tayyip Erdoğanile müritlerinin çocukları Amerikan’ın özelokullarında, üstelik her yıl yüzbinlerce dolarharcayarak eğitimlerini yaptıkları medyanın dagündeminde yer almıştı.

Dinci Amerikancılar’dademagojinin bini bir para…

Özel bir şekilde 28 Şubat’ın yıldönümüne denkdüşürülen 4+4+4 modelinin ilanına karşı çıkılması, herolayda olduğu gibi, Tayyip Erdoğan başta olmak üzereAKP şeflerinin demagoji-tehdit karışımı salvolarıylakarşılanıyor. İlkel hedeflerine ulaşmak için tasarlananbir model olmasına rağmen, 4+4+4 tartışmalarını“darbe mağduruyuz” demagojilerine malzeme yapandinci Amerikancı AKP’nin şefleri, kaba riyakârlıktahiçbir sınır tanımadıklarını bir kez daha kanıtladılar.

Faşizan polis devletini tahkim eden AKP iktidarı,her muhalife saldırırken, işkenceci katillerin elini

serbest bırakan yasalar dizayn ederken, Kürt halkınakarşı kirli savaşı yeniden azdırırken, “ilkelzihniyet/son teknoloji” ürünü “ideolojik/teknik” birsistemle neredeyse tüm toplumu gözetim altınaalırken, burjuva medyada bile gazetecilik yapmayaçalışanları linç ederken, “darbe mağduruyuz” gibiucube demagojilere başvurabiliyor.

Bu demagojiler geçmişte işe yarıyordu; en azındanbir takım liberallerle umutsuz solcular, dincigericiliğin bu safsatalarını yutuyordu. Gelinen yerdeise bu söylemler, akıl sağlığı yerinde olanlarda ancaktiksinti yaratabiliyor.

Askeri darbeler ilerici devrimci güçlerle işçi sınıfıhareketini zorbalıkla ezmiş, dinci gericiliğinyaygınlaşması ve güçlenmesi için koşulları hazırlamış,böylece AKP-Cemaat koalisyonunun iktidar olmasınınkoşullarını yaratmışken, Tayyip Erdoğan’lamüritlerinin “darbe karşıtı” söyleme sarılması,ellerinde bu demagoji dışında işe yarar argümanlarınkalmadığını gösteriyor. Vurgulamak gerekiyor ki,devrimci güçlerle işçi sınıfı hareketinin ezilmesinedinci-gericilik her zaman destek vermiş, dahasıemperyalistlerle işbirlikçileri adına tetikçilik deyapmıştır. Kanlı Pazar’ın tetikçileri olan bugününegemenleri, vaizleri olan Fethullah Gülen aracılığıyla12 Eylül faşist darbesine açık desteklerini ilanetmişlerdir.

Tayyip Erdoğan’ın 4+4+4 modeliyle ilgilitartışmada “fukara çocuklarının önünü açıyoruz”söylemi ise iğrenç bir demagojidir. Eğitimi paralı halegetirenlerin, dünyada eşi az bulunan dershanesektörünü palazlandıranların, her şeye rağmenüniversiteye yerleşebilenleri işsizliğe mahkumedenlerin, “fukara çocukları”nı gerici emellerine aletetmeleri, tiksinti vericidir. “Fukara çocukları”nıortaçağ zihniyetiyle zehirleyip onları kul/köle halinegetirmek isteyenler, sermayeye ucuz işgücüsağlamakla kalmıyor, sınıf kimliklerini yozlaştırarakköleliği “kader” kabul eden nesiller yaratmaya daçalışıyorlar.

Amaç Amerikancı iktidarı tahkim etmek veemekçilerin ürettiği artıdeğerin yağmasından en büyükpayı almak olunca, bu hedefe ulaşmak egemenlersafında her şeyi mubah kılıyor. Vurgulamalıyız ki,riyakarlık, demagoji ve pervasızlıkta hiçbir güç,iktidar ve rant çatışmasında Amerikancı dincigericilerin eline su bile dökemez.

TÜSİAD kodamanları beslediklericanavarın pençesine düştüler

İlk günden beri AKP’ye destek veren TÜSİADkodamanı kapitalistler, sömürü ve kölelik düzenininistikrarı için, Amerikancı dinci-gericiliği “bulunmazfırsat” addettiler. Nitekim AKP iktidarı dönemindesermayelerini iki-üç katına çıkaran büyük kapitalistler,“tek parti” iktidarının sefasını yıllardır sürüyorlar.AKP her ne kadar ihaleleri “yandaş sermaye”ye versede, TÜSİAD şefleri bazı homurdanmalar dışında bunaaçıktan tepki göstermediler. Ne de olsa yağmadanonlara da yeterli pay kalıyor.

TÜSİAD’ın tam onayı, Washington’daki

efendilerin “ılımlı İslam” modeli olarak sırtınısıvazlaması, “yandaş sermaye/yandaş medya”tarafından sağlanan sınırsız destek ve burjuva siyasetarenasında alternatifsiz olmak AKP’yi fazlasıylaküstahlaştırınca, işin rengi değişti. TÜSİAD şeflerininson yıllarda AKP ile zaman zaman gerilimleryaşaması, büyütülen canavarın giderek denetimdençıkması, hatta kendi çıkarları için büyük kapitalistlerede diş göstermeye başlamasından kaynaklanıyor. Yinede şu ana kadar TÜSİAD-AKP arasında çıkanpürüzler, rejimin bekası adına “barışçıl” yöntemlerlegiderildi.

4+4+4 modeli üzerinden yaşanan tartışmada,Tayyip Erdoğan’la müritleri, işi, TÜSİAD’ıaşağılayacak dereceye vardırdılar. AKP’nin önerdiğimodelin sistemin ihtiyaçlarına karşılık vermediğini,dahası var olanın da gerisine düştüğünü, dolayısıylageri çekilmesi gerektiğini dile getiren TÜSİAD şefleri,dinci Amerikancılar’ın sert tepkisiyle karşılaştılar.

Tayyip Erdoğan başta olmak üzere AKP şefleri,TÜSİAD’ın açıklamasını tehdit-şantaj-hakaretbulamacı vaazlarla karşıladılar. TÜSİAD’da “gericilikyapıyorsun”, “yumruk atıyorsun, yumruk yemeyeharız ol”, “sen öncelikle işine bak, siyaset yapacaksankarşımıza çık”, “senin isteklerin değil, bizimkilergerçekleşecek” vb. söylemlerle karşılık veren dinciAmerikancı şefler, iktidar gücünü arkalarına alarak,saldırılara devam edeceklerini adeta ilan etme yarışınagirdiler.

Yıllardır AKP’yi destekleyen patronların içinedüştükleri utanç verici durum, TÜSİAD şeflerini,besledikleri canavarın pençesine düşürmüş görünüyor.“Sömürü ve köleliğin istikrarı”nı temel alan TÜSİADşefleri, dinci-gerici koalisyonun iktidarı elegeçirmesinin suç ortaklarıdır. Nasıl ki, ordu vebürokrasi devrimci hareketin ezilmesi için hiçbirzorbalıktan çekinmemiş ve böylece dinci Amerikancıiktidarın yolunu döşemiş, fakat sonrasında bu iktidartarafından dize getirilmişse, TÜSİAD da benzer birduruma düşmüş görünüyor. Zira AKP şeflerinin tehditoklarını açıktan TÜSİAD’a yöneltmeleri, eğitimi dahada ilkelleştiren modele tepki gösteren büyükkapitalistler üzerindeki basıncı arttıracaktır.

TÜSİAD şeflerinin, halen Washington’ın desteğiniarkasına alan AKP’ye ciddi bir şekilde muhalefetetmeleri kolay değil. Dahası dinci Amerikancıiktidarın sistemin bekası için sunduğu hizmete deihtiyacı var büyük patronların. Bu durumda taraflarınbir kez daha uzlaşma yoluna gitme ihtimalleriyüksektir.

Vurgulamalıyız ki, TÜSİAD’ın muhalefeti, dinci-gericiliği hedef alan nitelikte değildir. Onlar, istikrarınAKP eliyle sürdürülmesinden, ancak bunu yaparken,işi ifrata vardırmamasından yanalar. Fakat sonçatışmada AKP şeflerinin dışavuran saldırgan üslubu,yakalanan uyumun uzun süre devam etmesinin de zorolacağına işaret ediyor.

Sömürü ve kölelik düzeninin iki farklı gücüarasında cereyan eden bu çatışmadan işçi ve emekçilerlehine bir sonuç çıkamaz elbet. Emekçiler, sömürü veköleliğe olduğu kadar, yeni nesillerin dinci gericilikeliyle yozlaştırılıp kul/köle sürüsüne dönüştürülmesinekarşı da mücadele etmelidirler.

4+4+4 modeli etrafındaAKP-TÜSİAD çatışması…

Page 7: SY Kızıl Bayrak 12-10

Adıyaman’da bulunan iki Alevi mahallesinde 200civarında evin kapısının işaretlendiği ortaya çıktı.Dersim CHP milletvekili Hüseyin Aygün,Adıyaman’da Aleviler’in yaşadığı evlerinişaretlendiğini belirtti. Ardından Adıyaman’dayaşananlara dair devlet erkanı da tartışmaya katıldı.Adıyaman Valisi ise “bahçe duvarlarına ve kapılarınabirtakım harf ve rakamlar yazılmış” diyerek olayıdoğruladı. İçişleri Bakanı ise olayı “çocuk işi” olaraktanımlayarak olup biteni küçümsedi.

Aleviler tüm kurumlara bildirmelerine rağmenyaşanan olayın örtbas edilmeye çalışılmasına ve açığaçıkarılması konusunda hiçbir şey yapılmamasınayönelik tepkilerini ortaya koymaya başladılar.Karapınar Mahallesi Muhtarı Mahmut Gürsu yaptığıaçıklamada şunları söyledi: “Biz de bu olayların çocuk

işi olmasını diliyoruz. Ancak aklımıza Maraş olayları

gelince tedirgin oluyoruz. Bu olay provokasyon amaçlı

olabilir; Karapınar mahallesi muhtarı, “1978 yılında

Maraş’ta Alevilerin evleri işaretlenmiş ardından

Maraş’ta büyük bir katliam gerçekleştirilmişti. Bugün

ise bizim evlerimiz işaretlendi. Maraş’ta meydana

gelen katliamı unutmadık.”

Gürsu ve Karapınar mahallelerinde yaşayanAleviler’in tedirginliği sürüyor. Adıyaman’da bulunandiğer mahallelerde kapıların işaretlenmemesinerağmen Aleviler’in yaşadığı mahallelerin işaretlenmesiAlevi emekçilerinin kaygılarını artırıyor. Üstelikkapılara işaret koyanlara dair herhangi bir açıklamayapmayan kolluk güçlerinin tepesinde oturan İçişleriBakanı İdris Naim Şahin yaşananları örtbas etmeyeyönelik bir yaklaşım sergiliyor.

Adıyaman olayının Tayyip Erdoğan’ın dindar nesilyetiştirmeye dair açıklamalar yaptığı ve Suriye’yeyönelik emperyalist saldırganlığı haklı çıkarmak içinsermaye medyasında “Suriye’de Alevi askerlercinayetler işliyor” şeklinde haberlerin yer aldığıdönemden sonra gündeme gelmesi tesadüf değildi.Yaşanan olayı hafifseyerek “çocuk işi” olaraktanımlayan içişleri Bakanı Naim Şahin, dinci-gericiAKP hükümetinin Aleviler’e yönelik tehdidi yoksaymaya çalışma anlayışını sergiledi.

Adıyaman’da bulunan Alevi emekçilerinin hedefeçakılmasının elbette ki, bir dizi nedenleri var.12Eylül’den önce Türkeş’in verimli hilal dediği Malatya,Maraş, Çorum, Erzincan, Elazığ, Sivas, Bingöl veAdıyaman, bu plana göre ‘katliamlar bölgesi’ olarakbelirlenmişti. Bu yerlerin, çok belirginliği ayırt ediciortak özelliği, Kürt-Türk Aleviler’in yaşadığı ama aynızamanda faşizmin toplumsal taban edinmesininistenildiği yerlerdi. Bu kentlerde Alevi ve Kürtler’inşehirleşmesinden çıkarları yönünde rahatsızlık duyanve katliamcı devletle içiçe olan şehir eşrafı, Ermenikatliamında elde edilen maddi sonuçların aynı şekildezengin gösterilen Kürt-Türk-Aleviler’e yönelikbaşlatılan katliamdan da elde edilebileceği yönündeSunni emekçileri kışkırtmışlardı. Böylece fakir Sünnisaldırganlar katliama yönlendirilmişlerdi. Tam da buzeminde Maraş katliamının önü açılmış, Sivaskatliamına giden yolun zemini düzlenmişti.Maraş katliamı öncesi, tıpkı Adıyaman’da olduğu gibiAleviler’in evleri ve devrimcilerin yaşadığı evler deişaretlenmişti. İdris Naim Şahin’in “çocuk işi” dediğikatiller görevlerini yerine getirmişlerdi. Katliam

öncesinde sermayenin faşist devleti gelişmeleri hafifealmıştı. Dönemin içişleri bakanı, tıpkı İdris NaimŞahin gibi Aleviler’in koruma altında olduğunusöylüyordu. Katliamın ayak seslerini duymamaktaısrarcı bir çizgi izliyordu.

Katliam sırasında Maraş’ta bulunan İçişleriBakanı, katilleri değil, katliama maruz kalan Aleviler’ive devrimcileri suçladı. İçişleri bakanı, katliamınsolcuların tahriki nedeniyle yaşandığını söyleyebilecekkadar alçalabildi. Katliamı gerçekleştiren sivilfaşistlerin başındaki kişi olan Alpaslan Türkeş’iziyaret edip katliamcıların önünü açmak için neleryapılabileceğini konuşup tartışan da aynı bakandı. Maraş katliamı sırasında faşist sermaye devleti bütüngücüyle katliamcıların yanında yer almıştı. Kollukgüçleri kendilerine sığınan Aleviler’i katillere teslimetmişti. Devlet hastanesinde yaralı olarak yataninsanların öldürülmesine göz yummuşlardı.İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in “çocuk” dediğikatiller 1993 yılının 2 Temmuz’unda Sivas’taişbaşındaydılar. Sermaye devletinin kolluk güçleri,katliam için saatler öncesinden harekete geçen dinselgerici ve faşist güruhun önünü kesmekten özenlekaçınmış, bununla da yetinmeyip katliamcı güruhunetrafında güvenlik şeridi oluşturmuştular. Sivas’ta 8saat boyunca katliamı izlemekle yetinenler de kollukgüçleriydi.

Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel,ortada yakılarak katledilen 35 cansız beden varken,büyük bir utanmazlıkla “halktan kimseye bir şeyolmadı, meseleyi büyütmeyin” derken, başbakanTansu Çiller; “çok şükür, otelin dışındakivatandaşlarımızın burnu bile kanamamıştır” demişti.35 cana karşılık gerici güruhtan kimsenin burnununkanamamış olmasından duyulan sevinç asıl suçlununsermayenin faşist devleti olduğunun en açıkgöstergesiydi.

Dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu,katiller sürüsüyle kolluk güçlerinin karşı karşıyagelmemesini, “halk ve güvenlik güçleri karşı karşıyagetirilmedi“ diyerek sevinçle karşılamıştı. DöneminBaşbakan Yardımcısı ve SHP Genel Başkanı Erdalİnönü, aydınların yardım çığlıklarına “devletegüvenin” diyerek yanıt vermişti. Aleviler yakılırkenkoltuğunda pişkince oturmaya devam etmişti.

Sermaye iktidarı özelde Aleviler’e geneldeemekçilere yönelik katliamın kaynağıdır.Adıyaman’da yaşanan olaylar bir yönüyle Aleviler’eyönelik katliam geleneğinin ve emekçilerin dinselistismarına dayalı kirli politikasının sürdüğü gerçeğineışık tutmuştur.Tüm katliamlar ve katliam hazırlıklarının, kirlioperasyonların temel hedefi işçi ve emekçilerinbirleşik mücadelesinin önünü kesmektir. Bu kirlioyunu bozma ve Aleviler’e yönelik katliam vetehditlerin önünü kesmenin biricik yolu birleşik,kitlesel devrimci mücadeleyi yükseltmektir

Tarihi unutanlar geleceği göremezler ve dostunudüşmanını birbirinden ayıramazlar. Aynı hataları veyenilgileri döne döne yaşarlar. İşçi sınıfı ve emekçilerKürt, Türk, Aleviler’e yönelik katliamların sonunuancak, tüm bu yaşananların kaynağı olan sermayedüzenine son vererek getirebilirler.

Adıyaman’da Aleviler’e ait evlerin işaretlendiği ortaya çıktı...

İnkar ve imha saldırılarına karşımücadeleye!

Devlet terörü Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

Adıyaman’da kitleseleylem

Adıyaman’da Alevi dernekleri, Alevilere ait evlerinişaretlendiği Karapınar Mahallesi’nde kitlesel bireylem gerçekleştirdi.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) GenelBaşkanı Hüseyin Güzelgül, Karapınar MahallesiTürmüz yolunda düzenlenen eylemde, evleriişaretlediği söylenen kişilerin bir an önceyakalanması gerektiğini söyledi.

Türkiye’de gerçek anlamda Sünni-Alevikardeşliğini yaratmaya çalıştıklarını, mücadelelerininsüreceğini ifade eden Güzelgül, “Bakın Şırnak’taUmut kitap evine saldıranlara ‘iyi çocuklar’ dediler.Hrant Dink’i katledenlere de ‘çocuk’ dediler. Buradaki

işaretleri yapanlara da ‘çocuk’ dediler. Bu çocuklarkimdir? Bu çocukların kim olduğunu ve bunuçocuklara yaptıranların bulunmasını istiyoruz. Bununda Alevi kurum temsilcileri olarak takipçisi olacağız”dedi.

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı GenelBaşkanı Ercan Geçmez ise Adıyaman’ın bölgedeAlevi, Sünni ve Kürtlerin birlikte yaşadığı önemli birşehir olduğunu ifade etti.“Bu şehirde birileri gövde kaşımak istiyor. Birileri biziterbiye etmeye çalışıyor. Burada görev Sünnikardeşlerimize düşüyor” diyen Geçmez, bu davanıntakipçisi olunması gerektiğini belirtti.

Alevi Bektaşi Federasyonu Genel BaşkanıSelahattin Özel da Karapınar’da yaşanan olaylarıgerçekleştirenleri bulmanın devletin görevi olduğunusöyledi.

Page 8: SY Kızıl Bayrak 12-10

Devlet terörü8 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

Son sözü her zaman

direnenler söyler!

Tarih 12 Mart 1995. Devlet “babanın” kanlı elleridolanmıştı işçi ve emekçilerin boynuna. Geridurmamıştı yine katliamcı politikasınıuygulamaktan. Aşlarına kan karıştırmıştı anaların,kurşun yemişti çocukların düşleri... 12 Mart tarihiniyırtarken takvim yapraklarından muazzam direnişkalmıştı akıllarda, her zaman da kalmaya devamedecekti.

Katliamcı yüzünü 1977 1 Mayısı’nda, Çorum’da,Maraş’ta, Sivas’ta gösteren sermaye devleti Gazi’dede göstermişti. Sermaye sınıfı krizle cebelleşirkenfaturasını işçi ve emekçilere ödetmek istemiş; 5Nisan paketi adı altında dayatılan “acı reçeteleri’’çıkartmıştı. Bu yıllarda gerçekleşen devlet terörününarka planında bir de bu gerçek vardı. Sindirilen,korkutulan, yapay ayrımlara bölünen insanlara dahakolay olurdu bu faturayı ödetmek. Bu durum,Gazi’de bundan ayrı düşünülmeyecek kadar açık birşekilde karşımıza çıkmıştı.

İnsanlar arasında ayrım yaparak yine bunuinsanlara karşı kullanan sermaye devleti, din-ırkayrımlarını kullanmaktan geri durmamış Gazi’de kankokusuyla çıkmıştı insanların karşısına. GaziAleviler’in yoğun olarak yaşadığı ve de devrimcihareketin toparlanmaya başladığı bir yerdi. Birkahveye ateş açılıp Alevi dedesi katledilmişti. Gaziemekçileri ise direnişle çıkmışlardı cellâtlarınkarşısına. Binlerce kişi faillerin bulunduğu karakoladoğru yürüyüşe geçmiş, polis barikatları vekurşunlarla engellenmek istenmişti. Gazili emekçilerde polis barikatlarına barikatlarla cevap vermiş,direniş mahalle çapında yaygınlaşmıştı. Yaşanançatışmalar gün ve geceler boyunca sürmüş, polisinhedef göstererek ateş açması sonucu 17 emekçikatledilmişti. Direnişin sesi İstanbul’un çeşitlisemtlerinde, mahallerinde de yankılanmış kitleselgösteriler, militan eylemler buralarda dagerçekleşmişti. Bunlardan birisi olan Ümraniye 1Mayıs Mahallesi’nde polis insanların üzerine ateş

açarak 5 emekçiyi daha katletmişti. Gazi katliamısonucunda 22 ölümsüzleşen emekçi, 500’e yakın dayaralanan insan ve sürdürülen muazzam direniş geçtikayıtlara. Sermaye devletinin tahmin etmediği birdireniş olmuştu bu. Acizliğini cenazelerini taşıyaninsanların üzerine panzer sürerek göstermişti.

Ancak katliamcı devletin tüm çabalarına rağmenson sözü her zamanki gibi yine direnenler söylemişti.Ezilen ve emekçi kitlelerin tarihine ‘Gazi Direnişi’olarak geçmişti 12 Mart. Kızıl kanlarıyla yazmışlardıdireniş tarihini. Katledilmiş ancak ölmemiş,ölümsüzleşmişlerdi. Yenilmemişlerdi düşmana,boyun eğmemişlerdi. Omuzlarında taşımışlardıdirenişin kızıl bayrağını. Unutmuştu katiller direnenbir gelenekten geldiğimizi. Unutmuşlardı ŞeyhBedrettinler’den Dadaloğlu’na Pir Sultanlar’danSeyit Rızalar’a, uzanan direnişçi geleneğin hala butopraklarda var olduğunu ve var olacağını.

Yaşadığımız coğrafyada da hala sermayedevletinin kanlı elleri emekçilerin ve ezilen halklarınüzerinde. Kürt halkına karşı hala kapsamlı birşekilde inkâr ve imha politikaları yürütülmekte,operasyonlarla katletmektedirler. İşçi ve emekçilerhala sermaye devletinin yoğun saldırılarıyla karşıkarşıya kalmaktadır. Hala kölece yaşam ve çalışmakoşullarına mahkûm edilmekte, hala sefaletiçerisinde yaşamaktadırlar. Üniversiteler hala emekçiçocuklarına kapatılmakta, hala öğrencileregeleceksizlik sunulmaktadır. Hala insanlar sokakortasında katledilmekte, hala faili bilinip debulunmayan cinayetlerle karşılaşılmaktadır.

Bilsinler her şeye, bütün baskılara, saldırılararağmen direnişçi geleneğin ruhunu taşıdığımızı.Bilsinler Mustafa Suphiler’den Denizler’e,Mahirler’den İbrahimler’e, Mazlumlar’danErdallar’a ve bugüne Alaattin Karadağlar’a kadardirenişin kızıl bayrağının her zaman taşınacağını...Bilsinler devrim mücadelesinin her zaman vebüyüyerek devam edeceğini...

Polise kızıl hack

Kızıl hackerlar grubu RedHack, emniyetin

sitesine girerek polislerin sicil numaralarına, e-mail

adreslerine ve şifrelerine ulaştı.

Daha önceki açıklamaları nedeni ile siteleri

kapatılan kızıl hackerler, yeni belgeleri www.red-

hack.org adresi üzerinden yayınladılar. Kendilerine

yönelen saldırılar karşısında eylemlerine devam

eden RedHack, belgeleri açıkladığı sayfasında

“Sitemizi kapatarak ‘kendi ayıplarını’ örteceklerini

sanan ‘ezen sınıfın’ ezilen halklar üstünde hiç eksik

etmediği adına polis denilen yeşil renkli sopasına iyi

bir yanıttır bu” ifadelerine yer verdi.

Emniyet “önemsiz bilgiler” demişti

RedHack’in “Polisin Gizli Belgeleri-Polis Tahkik

Raporları” başlığıyla dört bölüm halinde yayınladığı

belgelerin ardından açıklama yapan emniyet

yetkilileri, hackerların ulaştığı belgelerin önemsiz

olduğunu, dolayısıyla sıkı korunmadığını iddia

ederek eylemi küçümsemeye çalışmıştı. Hackerlar

ise belgelerin yayınlanması ile bir gün içinde alınan

mahkeme kararı sonucu sitelerinin kapatılmasının

bile eylemlerinin sarsıcı boyutunu göstermeye

yettiğine işaret etmişti.

Tepkilere tepki

Kızıl hackerlar, bazı kesimlerin kendilerine

yönelik eleştirilerine şu ifadelerle yanıt verdiler:

“Bazıları bizi ‘isim yayınladığımız’ için kimlikleri ifşa

ettiğimiz noktasında ağır dille eleştiriyor. Fakat

bilinmelidir ki, yayınladığımız belgelerdeki

insanların, sevgilileriyle konuştukları kayıtların

yazılarını yayınlamıyoruz! Yayınladığımız ihbarcılar;

başkalarının isimlerini 201 bin 64 kişilik silahlı bir

orduya veriyor da, insanları sırf siyasal

görüşlerinden dolayı fişletiyor da, insanların haberi

olmadan arkalarından vuruyor da, kimi aptalca

abuk-subuk ihbarlar yapıp, kimileri de ırkçılık dolu

mesajlar atıyor da ve karşılığında ‘araştırıyoruz

efendim’ cevabı alıyor da, bizler de buna karşın

yukarıda saydığımız 201 bin kişilik orduya insanları

ihbar edenleri kamuya açıklayıp “şeffaflık”

sağlıyoruz diye mi suçlanıyoruz? Biz burada iki

kişinin arasında olan ‘özel’ konuşmaları değil, devlet

ile ihbarcılığı meşrulaştırdığı ve cehalete mahkum

ettiği ‘ihbarcı vatandaşı’ arasındaki ‘çarpık’ diyaloğu

ve ilişkiyi gösteriyoruz!”

“Bedel ödemeye hazırız”

Redhack’in açıklaması “Bu ülkede artık insanlar

gerçekleri görmeli! Bu uğurda, yani ‘doğruları

büyütme mücadelemizde’ bedel ödeyeceksek buna

en başta hazırız! Bunu da dost da, düşman da

bilmeli!” ifadeleri ile sona eriyor.

Page 9: SY Kızıl Bayrak 12-10

Güncel Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

Adana Pozantı’dan sesler yükseliyor. Düne kadarranzaya yatıp belki de ağzını yastıkla kapataraksusturulan çığlıklar şimdi tüm ülkeye yayılıyor. Bir sestaşınca yürekten diğer çocuklara da yol gösterdi. Belkide yaşadıklarından daha ağır olan yalnızlık, kimseninacısını bilememesi şimdi bir nebze kırılıyordu. Halakorkuyla, hala acıyla ama artık kendi içinde değil tümvarlığıyla hayatla gerçekler çarpıyor. Şimdi konuşmaken çok onlara aittir. Kabuksuz yaralar taşıyançocukların sözleri bize ulaşsın diye susuyoruz. Belkiadını bile bilmediğimiz Adana’nın bu ilçesinde nelerolduğunu ibretle, kinle dinliyoruz. Her çocuk birbaşkasının acısını aktarıyor. Psikologlar bunun acıyıhafifletmek için bilinçaltının bir metodu olarakaçıklıyor. Halbuki bilmezler onlar çocuk olmayı,bilmezler önce başkasının acısını anlatmanın çocuksaflığı olduğunu. Psikologlar neye inanırsa inansın bizkardeşlerimizi dinlemeye devam edeceğiz.

Yan koğuştaki yürürken gözlerini kaçırdığı “kaderortağı” çocuğa bakıp iç çeken sesler şimdi hüznünsesidir. “Keşke yan koğuşta ben olsaydım, ne kadarşanslı” diyen ama aynı kaderi paylaşan çocuklar.Bilmez B-4 koğuşuyla C-2 arasında fark olmadığını,cezaevi müdürünün aynı, gardiyanın aynı, askerin aynıolduğunu. Tek değişen ise koğuş mümessilinin ismi vecismidir. Koğuş mümessili ise gayrı resmi devletgörevlisidir. İdarenin içerdeki yüzü, bundan dolayı herişkence ve taciz anlatımında söz dönüp dolaşıp koğuşmümessiline gelir. Devletin üniformasız hali devletadına her türlü pisliği yapar, karşılığıysa maaş değilayrıcalıklı olmaktır. Tecavüz olayları ile ilgili bilgilerarttıkça tutuklulardan birinin 20’li yaşlarda olduğuaçığa çıktı. Çocuk kimliğine sığınarak hem cezasıdüşürülmüş hem de böyle bir ayrıcalığa nail kılınmıştı.Cezaevi idaresi meseleyi kendi ihtiyaçları vebürokratik konumları gereği kullandı. Sonuçta“terörist” yaftalı çocukları “ıslah” üzerine işlerindeyaşıyla ilgili işlem makamı da değilken, ne yapılır ki!

Pozantı bir tesadüf değildir. Zira hayat tesadüflereyer bırakmayacak yapısında tüm gerçeğiyle var olur.Tesadüf ise var olanı kabullenememenin getirdiğiduyguyu bastırmakta anlam bulur. Pozantı M TipiÇocuk ve Gençlik C.İ.K., Kürdistan coğrafyasındanözellikle Adana ve Mersin üzerinden tutsak edilençocukların zindanıdır. Bundan dolayı cezaevlerindevarolan tüm rutin işkencenin yoğunlaşmış üssüdür.Nasıl ki 12 Eylül 1980 faşist darbesinin cezaevleripolitikası kendini Diyarbakır, Metris, Mamakzindanlarıyla ifade etmişse şimdi de Pozantı çocukcezaevi o anlama gelir.

“Taş atan çocuklar” hikayesinde taş yürekli düzeniçin hep zor aygıtı esastır. Tutsak ettiler yetmedi,işkence ve tecavüzle kimliksizleştirmek istedilerolmadı, şimdi de sürgünlerle tecriti arttırıyorlar.

Pozantı Cezaevi iki çocuk cezaeviyle birliktekapatılıyor. Pozantı’daki çocuklar Sincan Çocuk veGençlik zindanına nakledidi. Çocukları aileleriningörüşe gelebilme ihtimalini en aza indirecek biruzaklığa yolluyorlar. Sincan’da çocuklar “mevcuthaberlerden daha fazla etkilenmemeleri” niyetiyle tekkişilik hücrelere kondular. Düne kadar acıyıpaylaşacakları kendi dillerini anlayan kardeşlerininyan ranzada olduğunu bilerek yatarlardı. Şimdi gecekaranlıkla gelen korkudur. Gece saldırıdan uzakolduğu kadar huzurdan da uzaktır. Gece siyahındinginliğini taşır. Fakat herkes bilinmezlikten korkar.Bundan dolayı karanlık yüzlü bu düzen gecelerikendine silah yapar.

Aileler son kez Pozantı önüne geldi. Pozantıcezaevi son kez ailelerin getirdiği kıyafetleri içeri aldı.Birçoğu Mersin ve Adana’dan gelen emekçi ailelerdenoluşuyordu. Çocukları ya bu düzene diz kırmamışözgür yurtseverdi ya da bu düzenin onu mahkum ettiğiaçlığı kabul etmeyip hırsızlığı tercih edenlerdi.Mersin’den gelen 50 yaşındaki Elmas Karmika buçocuklardan birinin annesi. Oğlu 4 aydır hırsızlıksuçundan cezaevinde. Oğlu gördüğü işkenceye şiddetdiyerek mahkemesinde hakime çözüm istemiş. Cevapyapacak bir şey olmadığı yönünde olmuş. Cevap yoksaydığı insanlığın bir ferdine. Cevap şiddeti yaşadığıyerden çözüm istemesi olarak bitiyor. Burada ananınyorumuysa taş atan çocukla kendi çocuğunubirleştirmesidir. “Bana göre içeride olanlarla ilgiliyazılanlar doğrudur. Çünkü ben oğlumun başınagelenlerden biliyorum. Nasıl olsa dışarda da güçlüolan güçsüzü ezmiyor mu? Bu kural demek kicezaevinde de geçerli.”

Güçlü olanın güçsüzü ezdiği düzen yüzünügizleyerek dolaşıyor. Ama onların sözcülüğünüyapmaktan övünenler de var elbet. Kraldan çokkralcılık yapanlar çıkıp hiçbir şey yaşanmamış gibidavranıyor. Kendi hissizliğini genele taşıyan bu zat busefer Bülent Arınç. İddiaların zamanı ve soruşturmanın“doğrulayıcı kanıt” bulmaması dışında söyleyecek sözbulamasa da çok şey anlatıyor aslında. 2010 öncesicezaevine dair kimsenin söz söylememesinden demvuruyor. Buradan çıkan anlamsa meçhul. Yaklaşık ikiyıllık bir sürece yayılmış işkence ve tecavüz 2010öncesi olsa ne olur olmasa ne? Ama sonrasından gelenaçıklamalar durumu netleştiriyor. Müfettişlerin“doğrulayıcı kanıtlar” bulamamasıyla çocuklar içinkuşku büyütülüyor. Taş atan çocuk devlete iftiraatıyora uzanan dolaylı aktarımlara sarılıyor. Sonuçtasavunduğu düzen kadar yüzsüz ve aşağılık bir insanBülent Arınç. Çocukların Kürt olması bile onundüşmanlığı için yeterli meşrulukta.

Pozantı öncesinde de çocuk cezaevleri vardı.Çocuklar “ıslah” için dört duvar arasında birçok kez

keyfi cezalara, baskıya, şiddete maruz kaldılar. Tekbaşına çocuk olmaları dahi bu kuşatmanın sebebiolmaya yeterken Kürt özgürlük savaşının taş atangeneralleri olarak çıkagelmek topyekün kirli savaşıçağırmaktır.

“Daha iyiyim artık, üstümden büyük bir yük kalktı,zehir aktı gitti sanki içimden. Utanması gereken bendeğilim ki”*

Sermaye düzeni yüzyılları bulan birikim vedeneyimine rağmen anlamıyor şiddetin acizliğini. Hersaldırı ve her acı sonrasına bir direngenlik bırakarakgidiyor. Devletin şefkatli ellerinden dayak yemeyealışık bir halkın karşısında işkencenin hükmü yoktur.Burjuvazi bunu anlamadığı için daha vahşi, dahaiğrenç biçimde saldırıyor. Acıyı artırarak teslimiyetivaretmeyi umuyor. İnsanlık şimdi Pozantı’dan bizeseslendi. Bir çocuğun vücuduyla. Bir çocuğunmasumiyetiyle. Devletin anlayacağı hukukterminolojosi durumu açıklamaya yetmese deyineliyoruz “masumiyet karinesiyle”! Artık bizbiliyoruz orada ne olduğunu. Duyduk o sesleri, gördüko gözyaşlarını. Bülent Arınç gibi devletin bilmemhangi sıfatlı erkanı konuşsun, biz biliyoruz yaralardanakan zehri.

* Bu sözler F.G.’ye ait. Bülent Arınç’ın kimse

kendisine dair ifade vermiyor çarpıtmasına cevap

veren çocuk. Kendi yaşadığı tecavüzü de anlatan

çocuk. Ve şimdi Pozantı işkence, taciz olaylarının baş

tanığı tekrar zindanda. Yasadışı eyleme katıldığı

gerekçesiyle tekrar tutuklandı. Tesadüfe yer

bırakmayacaksak burada da izin vermiyoruz gerçeiğn

karartılmasına. F.G. verdiği ifadelere karşılık

tutuklandı. Böylece özgür yarınların sesi susturulmak

istendi.

T. Kor

Küçüğüm ama yaşadım dünyanın acısını, büyüdüm unutmadım hiçbirini!

Hedefte HDK var! Dinci gerici AKP hükümetinin sözcülüğüne

soyunan Bugün ve Habertürk gazeteleri 6 Martgünü hazırladıkları manşetlerinde HDK’yı hedefolarak gösterdi.

İki gazetede de farklı isimler üzerindenyayınlanan haberlerin üzerinde yapılan değişikliklerdışında hemen hemen aynı metin olması, haberinbasına servis edilmiş olduğunu gösterdi.

Haberin servis edildiğinin önemli belirtilerindenbiri iki haberde de aynı yanlış ifadenin kullanılmışolmasıydı. İki gazetenin haberinde de HDK’nınaçılımı “Halkların Demokratik Kardeşliği” olarakifade ediliyor.

Haberlerde HDK’nın, KCK’nin MİT ile olduğuiddia edilen ilişkilerinin ortaya çıkmasının ardındanPKK talimatıyla kurulduğu ve ilerici ve devrimciörgütlerin buna katılmasının hedeflendiğisöyleniyor. Haberlerde Kandil’de eğitimlerindüzenlendiği, kentlerdeki HDK üyelerinin bilgilerininkuryeler ile Kandil’e iletildiği, örgüte istihbaratınsızmaması için önlemlerin alındığı ve Öcalan’ın dayeni yapılanmaya izin verdiği öne sürülerek HDKhedef gösteriliyor.

Bu da HDK’ya yönelik bir operasyon için zeminhazırlanmaya başladığı anlamına geliyor. Dahaönceki operasyonarda da önce basın üzerindenservis haberler yayınlanmış, arkasından operasyondalgası başlatılmıştı.

Page 10: SY Kızıl Bayrak 12-10

Sınıf hareketi10 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

Esenyurt-Kıraç’ta kurulu bulunan, metal ve plastikmobilya aksesuarları üreten MEPA’da işten atılanişçiler 8 Mart’ta direnişe başladı.

İşten atılan işçilerin çağrısını yayınlıyoruz...

Kölece çalışma koşullarına ve işten atmalarakarşı...

Onurumuz ve geleceğimiziçin direniyoruz!

Bizler 1987’de İstanbul’da kurulmuş olan ve halenEsenyurt-Kıraç’ta (Çakmaklı) metal ve plastik mobilyaaksesuarları üreten MEPA Mobilya San. Tic. Ltd. Şti.çalışan işçilerdik.

MEPA kendi sektöründe Türkiye’nin en önde gelenfirmalarından birisidir. Gerek iç ticarette gerekse 120ülkeye yaptığı ihracatla kendi adından sıkçabahsettiren bir firma. Kendi vizyonlarını “Herattığımız adımda, ardımızda bırakacağımız öncü,yapıcı, gelişmiş insani izlerin, geleceğe yön vermesi vehayallerimizin gelecekteki başarılarımızın göstergesiolduğuna olan inancımız” olarak tanımlıyorlar.Misyonlarını ise “Ünlü düşünürümüzün bir deyişibizim insanlığa ve dünyaya olan duruşumuzunifadesidir: YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN YAGÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL. (MEVLANA)” biçimindeifade ediyorlar.

Dışarıdan bakıldığında ise durum olduğundan çokfarklıdır. MEPA patronu Mikdat Köse için her şeyyolunda gidiyor. Ürünler kaliteli bir biçimde üretiliyor,işyerinde üretim Avrupa standartlarındagerçekleştiriliyor, her gün onbinlerce mal üretiliyor.Yani her şeyi patron kendi görmek istediği gibigörüyor. Fakat biz işçiler için durum böyle değil.Hiçbir şey bizleri sömüren asalak patronun reklamınıyaptığı gibi güllük gülistanlık değil. MEPA bünyesindeçalışan biz 150 işçiye sorulduğunda, tablo tam tersi.

Bizler çalıştığımız fabrikada Avrupa standartlarındaüretim yaparken, vahşice sömürü koşullarına mahkûmbırakılıyoruz. Bizler her gün normal çalışma olarak,sabah 08.00’den akşam 19.00’ye kadar 11 saat,haftalık olarak da 55 saat çalıştırılıyoruz. Bir de işe geçkalmaları ortadan kaldırmak için fabrikaya 40 dakikaerken getiriliyoruz. Üretime başladığımız andanitibaren bizleri satın almış gibi davranıyorlar. Tuvaletegitmemize, arkadaşımızla konuşmamıza, bir dakikaolsun makineyi durdurmamıza yani kısacası herşeyimize karışıyorlar. Çay molalarında bile bizlerin biraraya gelmesini engellemek için her işçiyi kendibölümlerine tıkamaya çalışıyor. İşyerin her yeri tuvaletde dahil olmak üzere emirler ve talimatlarladolduruyorlar. Hakaretleri, insanca olmayandavranışları ve tüm uygulamalarıyla bizleri bu köleceçalışma koşullarına mahkum etmeye çalışıyorlar.Siparişler yetişmediğinde veya acil olduğunda işçilereküfürler ve hakaretler savruluyor. Bunu sözde“gelişmiş insani izlerin” temsilcisi olma iddiasındaolan MEPA patronu Mikdat Köse bizzat kendisiyapıyor, ya da uşaklarını böyle davranmaları içinyetkilerle donatıyor.

Bunca ağır koşulda çalışmamıza rağmen bunun

karşılığı olarak kölelik ücreti demek olan asgari ücretleçalıştırılıyoruz. Hesabına peşin para yatmadan hiçbirmalı kapıdan çıkarmayan MEPA patronu, iş bu ürünleriüreten işçilerin alınterlerinin karşılığını vermeyegelince peşin davranmıyor. Aldığımız ücretler her aygecikiyor. İşe gelmediğimiz günlerde kafalarına görepara kesintileri yapılıyor. Hasta olup raporlu olarak işegelinmediğinde de aynı biçimde işçilerden kafalarınagöre ücret kesintileri yapıyorlar. Pazartesi ve Cumagünü işe gelinmediğinde “üç gün tatil yapıyorsunuz”gibi yasal bir dayanağı olmayan bu bahanenin arkasınasığınarak 2 günlük ücret kesintileri yapılıyor.Ücretlerde yapılan bu keyfi kesintilerden kaynaklıkimse aldığı ücreti net olarak bilemiyor. Özellikle deher Şubat ayında izinli veya izinsiz gelinmediğinde 3günlük ücret kesintisi yapılıyor. Bunu biz işçilereyedirmek için patronun savuculuğunu yapan bir uşağıgetirip iş yerinde toplantı yapıyorlar. İşçiler buna karşıneden 31 gün çeken aylarda 1 günlük fazla paraalmıyoruz diye sorulduğunda bunu bir sonrakitoplantıya atıyorlar. Sonra hiçbir zaman bu konuüzerine toplantı yapılmıyor. Zaten üç kuruşaçalışmamıza rağmen, keyfi kesintilerle iyice budananücretimiz elimize geçtiğinde hiçbir işimize yaramıyor.

Bu kölece çalışma koşullarına, patron müdürbaskısına, düşük ücrete karşı bizim cephemizdenyapılacak tek şey vardı. Bu da MEPA işçileri olaraktüm sorunlarımızı çözmek için bir araya gelmekti. Bizde MEPA’da çalışan öncü sınıf bilinçli işçiler olarakbir araya gelerek, önüne sendikalı olma hedefi koyarakbir çalışma başlattık. Bu çerçevede burada yaşanılansorunlara tepkili olan işçileri yan yana getirdik. İşinbaşında olmamıza rağmen örgütlenme çalışmalarımızbizim cephemizden olumlu bir biçimde gidiyordu. Taki bizim yanımızda olan evini bizlere açan, ailesinibizimle tanıştıran, her şeyi maddi manevi bizlepaylaşan, işin sonuna kadar her ne olursa olsun bizlerinyanında olacağını söyleyen, fakat bizleri patrona ihbareden 2 işçinin, ihanetiyle karşılaşana kadar. Bu ihanetsonrasında patron bu duruma karşılık olarak ilk önceismine ulaştığı öncü işçilerin üzerinde baskı vedenetim kurmaya çalıştı. Bizler de bu işçilerin bozukve ahlaksız kimliklerini teşhir etmemiz sonucunda biröncü işçi arkadaşımızın üzerine iftira atarak sürecibaşka boyutlara götürmeye çalıştılar. Biz de bu yapılannamussuzluğa karşı o işçileri işyerinde tecrit ettik.Karşılık olarak patron ismine ulaştığı ya da tahminettiği tüm işçileri işten atma yoluna gitti. Bu sırada daişyerindeki çalışma saatlerini 30 dakika geri çekti. İşçisağlığı ve güvenliğini gerektiren önlemler alınmayabaşlandı. İlk önce fırsatını yakaladığı, uydurduğu(işyeri yönetmeliğine uymama, iş disiplinini bozmavs.) çeşitli bahanelerle işçileri bir bir atmaya başladı.En son olarak 1 Mart günü bir işçi arkadaşımız hiçbirbelgeye imza atmadan zorla işten çıkartıldı. Bu iştenatma saldırısıyla içerideki örgütlülüğün tepkisiniölçmeye, tamamen ortaya çıkarmaya çalıştı. Hemen

ertesi günü öğlen yemeğine 10 dakika kala tepkiyiazaltmak için 4 işçi arkadaşımızı daha işten çıkarmayaçalıştı. Burada yaşanacak karışıklığı önlemek içinpolisin desteğini aldı. İşçi arkadaşlarımız görüşmeyeçağrılmadan önce fabrikaya sivil polisler sokuldu. Ve 4işçi arkadaşımız daha, patron polis işbirliği ile zorlaişten çıkarıldı.

Sonuç olarak biz MEPA’da işten çıkartılan 3 işçiolarak bugün burada kölece çalışma koşulları, keyfiişten atmalara karşı bir direniş başlatıyoruz. Bizler herşeyden önce insanın yaşaması için gerekli olan çalışmahakkımızı savunuyoruz. Ve bunun için de asalakMEPA patronunun biz işçileri paçavra gibi kolaycakapının önüne koyamayacağını göstermek içindireneceğiz. Sadece MEPA değil, Esenyurt-Kıraç–Hadımköy’de çalışan tüm işçilerin çalışma haklarınasahip çıkıyoruz. Bunun için tüm işçi ve emekçikardeşlerimizi onurumuza ve geleceğimize sahipçıkmaya, direnişimize destek vermeye çağırıyoruz!

* İşten atmalar yasaklansın!* Herkese iş tüm çalışanlara iş güvencesi!* İnsanca yaşamaya yeten vergiden muaf asgari

ücret! * Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!

Direnişçi MEPA İşçileri

Fabrika adresi: Akçaburgaz Mah., 117. Sok., No:17 Esenyurt

(Hadımköy Çakmaklı yolu üzeri)

MEPA’da direniş başladı

Billur Tuz’da direnişkararlılığı

Billur Tuz fabrikasında sendikalarına sahipçıkarak taşerona hayır dedikleri için işten atılan vedirenişe geçen işçilerin mücadelesi kararlılıklasürüyor.

Direnişin 66. gününde görüştüğümüz işçilerkararlılıklarını dile getirirken morallerinin gayet iyiolduğunu belirttiler. İşçiler, fabrikada paketlemebölümünün 2 haftaya yakın bir süre çalışmadığını,yani işin çıkmadığını, eskiden çıkan işin onda birininbile çıkmadığını, bu durumun müdürlerin eteklerinitutuşturduğunu söylediler. Ayrıca 8 Martkutlamaları için İstanbul’a giden işçi arkadaşları ilefabrikanın merkezdeki genel müdürü tarafından birgörüşme gerçekleştiği bilgisini verdiler. Bugörüşmede fabrikanın müdürü işçilere “Derdiniznedir? Ne istiyorsunuz? Paranızı almıyor musunuz?”diye sorarak direnişin taleplerinden haberi olmadığıyönünde ifadeler kullanmış, direnişten duyduğurahatsızlığı dile getirmiş. Direnişçi kadın işçiler ise işolmadığı zamanlarda eve gönderildiklerini ve bugünlerin ücretleri ödenmediği için ellerine asgariücretin bile geçmediğini, ayrıca her yılkendilerinden ayakkabı numarası alındığı, imzaattırıldığı ama ayakkabıların verilmediğinisöyleyerek direnişin nedenlerini genel müdüretekrar hatırlatmışlar.

Tek Gıda-İş Sendikası’nın sitesinden yapılanboykot çağrısının sınırları genişletilmemiş olmasınarağmen şirket yöneticilerini rahatsız etmeye yetmiş.

Kızıl Bayrak / Çiğli

Page 11: SY Kızıl Bayrak 12-10

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

İkitelli’de bulunan HEY Tekstil fabrikasındanatılan işçiler alacakları için bir aydır direnişlerineeylemlerle ve ziyaretlerle devam ediyorlar.

3 Mart Cumartesi günü Hey Tekstil işçileri HEYpatronu Aynur Bektaş’ın evinin önüne giderek protestoettiler. Çevik kuvvet eve yaklaşılmasına izinvermezken işçiler Aynur Bektaş’ın dışarı çıkıp,açıklama yapmasını istediler.

İşçiler ekmek bulamazken, çocuklarına okulharçlığı veremezken, patronların böylesi villalardaoturması teşhir edildi. Sınıf çelişkisinin ortada olduğu,işçilerin tazminatsız sokağa atıldığı söylendi. Bizlerinemekleri üzerinden lüks yaşantılarına devam edenAynur Bektaş’tan haklarını söke söke alınacağıhaykırıldı. Yapılan açıklamanın ardından fabrika önünegeri dönüldü.

5 Mart Pazartesi günü HEY patronlarının ticariilişkilerinin devam ettiği Li Fung önünde oturmaeylemi yapıldı. Geçmişte sürekli olarak işçilere “LiFung’tan alacağımız var, alınca maaşlar ödenecek”denildiği hatırlatıldı. HEY

patronlarının iş yaptığı her yeri eylem alanına çevirmesözü verilerek fabrika önüne geri dönüldü.

6 Mart günü işçilerin direnişe devam etmesindenrahatsız olan HEY patronu Süreyya Bektaş işçilerlegörüşme talebinde bulundu. İşçiler adına komitedenişçiler ve avukatlarının görüşmeye katılmasıkararlaştırıldı.

7 Mart günü patronla görüşmek üzere fabrikanınönüne gidildi. Patron Süreya Bektaş’ın, işçilerin seçtiğideğil, kendi seçtiği işçilerle görüşmek istediğinisöylemesi üzerine işçiler bu talebi kabul etmedi.Bunun üzerine işçilerle avukatları olmadan görüşmekistediğini söyleyen HEY patronunun bu talebi de kabuledilmedi. Sonuç olarak patronun görüşmenin önüne

sürekli taş koyması üzerine görüşme yapılamadı.Son bir haftalık süre boyunca DİSK Yönetim

Kurulu üyeleri, DİSK Genel Sekreteri ve BirleşikMetal-İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, HalklarınDemokratik Kongresi İstanbul Milletvekili LeventTüzel ve Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan,SES Aksaray Şube yönetimi, Çapa Hastanesi’ndentaşeron işçisi Kadir Aysun, HDK İkitelli MahalleMeclisi, BDP üyesi kadınlar, Bahçelievler BülentEcevit İlköğretim Okulu’nda çalışan öğretmenler,Çağlayan’dan tekstil işçileri, Bahçelievler’de bulunanAK-EL Vakfı üyeleri Hey Tekstil direnişini ziyaretettiler.

Kızıl Bayrak / Küçükçekmece

Hey Tekstil’deeylemler sürüyor...

Eğitim Sen’den “4+4+4” karşıtı eylemler

Eğitim Sen, dinci gerici parrti AKP’nin gerici çıkarları ve sermayenin çocuk emeği sömürüsü talebi üzerinehazırladığı ve “4+4+4” olarak formüle ettiği yasa tasarısına karşı 3 Mart günü çeşitli illerdi eylemler yaptı.

İstanbulEğitim Sen İstanbul Şubeleri Şişli’deki Cevahir AVM önünden başlayarak, AKP Şişli İlçe Binası’na

yürüyüş yaptı. Eylemde eğitimdeki değişikliklerin tamamen ideolojik ve siyasal olduğuna işaretedilerek gerici, ırkçı, piyasacı eğitimi kabul edilmeyeceği dile getirildi.

Şişli Cevahir AVM önünde biraraya gelen Eğitim Sen’liler “4+4+4=0 Gerici, ırkçı, piyasacı eğitimehayır! / Eğitim Sen İstanbul Şubeleri” pankartı açtı. Kamu emekçileri karlı havaya rağmen çoşkulusloganlar atarak yolu trafiğe kapattı.

Eğitim-Sen İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Barış Uluocak, eğitim sisteminde değişikliği öngörenyasa teklifi hazırlanırken eğitim alanında faaliyet yürüten kurum ve derneklerin görüş ve önerilerinebaşvurulmadığına dikkat çekerek, düzenlemenin 8 yıllık kesintisiz eğitimi hedef almadığını,eğitimde yaşanan dinselleştirme uygulamalarının arttırılmasının, eğitimin ticarileştirilmesinin veözelleştirilmesinin yaygınlaştırılmasının hedeflendiğine işaret etti. Yasanın çoçuk emeğininsömürüsünü artırdığını, erken yaşta mesleğe yönderime hedefi taşıdığını, sınav yaşı düşürülerekdershanelere gidiş oranının arttırıldığını, okul öncesi eğitimin kapsam dışına alındığını ve değişikleryapılsa bile mantığın korunduğunu vurguladı.

Ankara Sakarya Caddesi’nde bir araya gelen yaklaşık 400 kişi “4+4+4 ile çocuk gelinliğe, çocuk

işçiliğine, gerici ırkçı piyasacı eğitime HAYIR” pankartı açıp Ziya Gökalp ve Meşrutiyet Caddesi’nikısa bir süre trafiğe kapatarak AKP İl Binası önüne gitti.

AKP İl Binası önüne gelindiğinde yoğun bir çevik kuvvet barikatı ile karşılaşıdı. Barikatın önündeyapılan basın açıklamasında yasa teklifinin antidemokratik bir ortamda hazırlandığı, yasada yer alangerekçelerin dahi yasa teklifini anlatmaktan gerekçelendirmekten uzak olduğuna değinilirken bu yasa ilebirlikte AKP’nin nasıl bir ülke yaratmaya çalıştığının altı çizildi.

Kayseri Kayseri Meydanı’nda bulunan pano önüne kadar yapılan yürüyüşün ardından açıklama yapan Eğitim

Sen Kayseri Şube Başkanı U.Sedat Ünsal, düzenlemenin 8 yıllık kesintisiz eğitimi hedef aldığını, eğitimdeyaşanan dinselleştirme uygulamalarının arttırılmasının, eğitimin ticarileştirilmesinin veözelleştirilmesinin yaygınlaştırılmasının hedeflendiğini belirtti.

Yaklaşık 120 kişinin katıldığı eyleme BDSP, DHF, EMEP ve düzen partilerinden CHP destek verdi.

AdanaEğitim Sen Adana Şubesi önünde toplanan sendika ve demokratik kitle örgütleri, İnönü Parkı’na

yürüyüş gerçekleştirdi. Burada basın açıklaması yapan Eğitim Sen Adana Şube Başkanı KamuranKaraca , “4+4+4” olarak adlandırılan yasa teklifinde yapılan değişikliklerin sorunu ortadankaldırmadığına, tersine yeni sorunlar getirdiğine dikkat çekti. Yapılan düzenlemelere göre eğitiminkademelendirilmesinden vazgeçilmediğini, ilk teklifte 6 yaşın bitirilmesi olarak ifade edilenilköğretime başlama yaşının 5 yaşının bitirilmesi olarak değiştirilerek bir yaş indirildiğini, ilköğretiminbirinci kademesinden sonra açık öğretime geçilmesini olanaklı kılan düzenlemenin değiştirilerek sondört yıllık kademeyle sınırlandırıldığını belirtti.

Kızıl Bayrak / İstanbul-Ankara-Kayseri-Adana

Page 12: SY Kızıl Bayrak 12-10

Sınıf hareketi12 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

Kayseri 1. Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulubulunan ve 900 işçinin çalıştığı CEHA’da büromobilyaları üretiliyor. İşçilerin ağır çalışmakoşullarına rağmen asgari ücrete talim ettiğiCEHA’da, işçiler uzun süredir bir arayış içindeydiler.Yaklaşık 6 ay önce sendika çalışmaları yürütmeyebaşlayan işçiler Birleşik Metal-İş Sendikası AnadoluŞubesi’ne üye oldular. Sendika yetki başvurusundabulundu.

Sendika için çoğunluğu sağlayan işçilerin karşısınapatron dikildi. Anadolu Şube yöneticilerine düşmancatutum alan CEHA patronu, sendikacıların fabrikayagirmesine izin vermedi. Ayrıca CEHA patronu ÇetinŞen sendikanın çoğunluğu sağlamadığı yalanınasarıldı.

Patrondan ayak oyunları

İşçilerin bilincini bulandırmak ve sendikadanistifalarını sağlamak için adımlar atan CEHA patronu,türlü ayak oyunlarına başvurmaya başladı. CEHA’daçalışmış işbirlikçi işçi emeklilerini de devreye sokanCEHA patronu, eski işçisi olan Mehmet Tıraş’ın YeniŞafak Gazetesi ile röportaj yapmasını sağladı. MehmetTıraş’ın röportajda “Kaç yıl sendikalı oldun? Ne kadarpara ödedin sendikaya? Sendikalar ‘sivil kurum’ gibigözüküp gerektiğinde ‘darbeci kurum’a mıdönüşüyorlar? Sendikaya verdiğin paranın hesabınıhiç sordun mu? Hak ararken ne tür durumlarlakarşılaştın? Sendikalarda yönetim neden uzunsürelidir? Sendikalar biriken paraları nasıldeğerlendiriyorlar? Sendikacılar nasıl zenginoluyorlar?” sorularına verdiği cevaplar yer alıyor. Tes-İş ve Türk Metal sendikalarının nakit 200 trilyon TL’siolduğunun yazıldığı röportajda, sendikaların 5 yıldızlıotellerde toplantılar yaptığından, Türk-İş’e bağlı bazısendikaların yöneticilerinin yüksek maaşlar aldığındanbahsediliyor. Dağıtılan röportajda sendikacılar‘darbeci’ olmakla da suçlanıyor.

CEHA patronu röportajı işçilere dağıtmaklayetinmedi. DİSK’in kapandığı yaygarasını işçilerarasında yaymak için de özel çaba sarffetti. AyrıcaÇetin Şen ve emrindeki müdürler başka bir sendikayaüye olmaları durumunda, işçilerin sendika üyeliğineyardımcı olacağı yönünde açıklamalar yapmayabaşladı. CEHA patronu işçileri Birleşik Metal’denistifa etmeye çağırdı.

İşçilerin istifa etmemeleri üzerine CEHA patronugerçek yüzünü bir kez daha gösterdi. İşçi kıyımınabaşladı. Önce 3 işçiyi işten atan CEHA patronu,ardından iki öncü işçiyi daha işten attı.

CEHA patronu işçileri ablukaya almayaçalışıyor!

İşçilerin muhtemel toplantı mekanlarını ablukayaalan CEHA patronu ve emrindeki müdürler noterleride gözetim altında tutuyorlar. Noterleri tek tek

dolaşarak bilgi almaya çalışıyorlar. İşçileri veailelerini arayarak DİSK’e üye olmaları durumundaişten çıkarılacaklarını bildiriyorlar.

Fabrika içinde işçileri tek tek idari büroda tehditeden yönetim, özellikle sendika üyeliğine ön ayakolan işçilere dönük tehditlerde sınır tanımıyor.“Fabrikasını ve işini seven CEHA işçileri” imzasıylabildiri dağıtan müdürler, sendikaya üye olan işçileri,ekmek yediği yere ihanet etmekle suçladılar.Sendikanın işçileri kandırdığını iddia eden müdürler“Biz bir aileyiz” diye çağrı yaptılar.

CEHA patronu ikna ettiği işçileri Noter’e götürüpistifa ettiriyor. Bu konuda yeterince başarılı olmayıncaişçilere dönük saldırganlığını artırıyor. İşçilerinsendika üyeliğinden zorla istifa ettirilmesine dönükyaklaşımları boşa çıkarmak için fabrika önüne gidenBirleşik Metal-İş Anadolu Şube Başkanı RasimGündal ve Şube Sekreteri Satılmış Yılmaz’a özelgüvenlikçilerin yaptığı saldırılar, patronunsaldırganlığının parçasıdır. Fabrikanın güvenliksorumluları ve müdürlerden bazıları işi “sizi yokederiz” diyerek ölümle tehdit noktasına vardırdılar.

Fabrika içerisinde “Zaten yeter sayıyaulaşamadılar. Biz de 60-100 kişiyi istifa ettirdik”diyerek işçileri sendikadan vazgeçirmeye çalışanmüdürler, aynı zamanda işçileri birbirine düşürmekiçin de türlü yöntemler deniyor. “Seni şu arkadaşınispiyon etti, üye olduğunu biliyoruz” gibi sözlerleişçiler arasında bölünme yaratmaya çalışan müdürlerhala başarı sağlayamadılar.

Kızıl Bayrak / KayseriAmylum Nişasta’dagrev

Adana’da kurulu bulunan Amylum Nişasta’dagrev 5 Mart’ta başladı. Yaklaşık 138 işçinin çalıştığıişyerinde Tek Gıda-İş üyesi 73 sendikalı işçibulunuyor.

Amylum işçileri haklarını güvence altına almakve anayasal haklarını kullanmak için sendikadaörgütlendiler. TİS sürecinde gelinen yerde sendikaile Amylum Nişasta arasında 9 görüşme yapıldıancak bu görüşmelerde bir sonuca varılmadı, süreçuyuşmazlık aşamasına geldi. Son süreçte işçilersendika öncülüğünde grev kararı aldılar.

Fabrika önünde Tek Gıda-İş Genel BaşkanıMustafa Türkel tarafından açıklama yapıldı.Ardından grev pankartı asılarak fabrika önündebekleyişe başlandı. Bu grev esnasında sendika ilefabrika arasındaki görüşmelerin devam edeceğibildirildi. Sendikanın ve işçilerin sunduklarıisteklerin dışında patronun hiçbir önerisinin kabuledilmeyeceği ve kendi istekleri kabul edilene kadargreve devam edileceği açıklandı. Sendika tarafındangrev süresince işçilerin tüm ihtiyaçlarınınkarşılanacağı belirtildi.

Kızıl Bayrak / Adana

AKAN-SEL’de kitleseleylem

1 Aralık 2011 tarihinde başlayan ikinci dönemTİS görüşmelerinden hala bir sonuç çıkmayıncaAKAN-SEL işçileri eylemli bir sürece girdiler. Yakınzamanda ana işveren MIP (Mersin InternatıonalPort) bir gazeteye iş ilanı vererek 3 yıl limandeneyimi olan şoförleri işe alacağını duyurmuştu.Bu adımla TÜMTİS’in limandaki örgütlülüğünütasfiye etmeyi amaçlayan liman patronlarına yanıtyine AKAN-SEL işçilerinden geldi. Bir süredir her günsaat 16.00’da yürüyüş ve eylem yapan AKAN-SELişçileri 6 Mart günü Liman A Kapısı’nda coşkulu vekitlesel bir eylem yaptılar.

Dışarıda bekleyen işçiler ve içeride mesaide olanAKAN-SEL işçileri A Kapısı’nda buluştular. İşçiler,buluşma sırasında coşkulu sloganlar attılar. EylemdeTÜMTİS Mersin Şube Başkanı Savaş Gürkan biraçıklama yaptı. Gürkan şunları söyledi:

“MIP ve taşeron firmalar liman işçilerinin

sendikal örgütlülüğünü dağıtmak için yine birtakım

oyunlar çevirmek istemektedir. Son dönemde ana

işveren MIP, çeşitli gazetelere ilanlar vererek

limanda 5 yıldır çalışan üyelerimizin yerine başvuru

almaktadır. Bu tür girişimler iş barışını bozmaya

yönelik girişimlerden başka bir şey değildir. Liman

işçileri ve sendikamız, işçileri sendikasızlaştırmaya,

sendikal örgütlülüğümüzü dağıtmaya yönelik tüm

girişimlerin karşısında olacaktır.

MIP ve diğer taşeron firmalar, işsizlik ve açlık

korkusuyla liman işçilerini terbiye edebileceklerini

düşünmüş olabilirler. Ancak biz sendika ve liman

işçileri olarak zorlu mücadelelere alışkınız.

Dün 270 gün süren bir direnişi kazandığımız UPS

kargo’daydık. Dün yine 175 gün süren direnişi

kazandığımız Mersin Limanı’ndaydık. Bugün yine

Mersin Limanı A Kapısı önündeyiz. Yine kararlıyız,

yine hep birlikte kazanacağız.” Yaklaşık 600 işçinin katıldığı, coşkulu ve kitlesel

geçen eylem sonrası halay çekildi.Kızıl Bayrak / Mersin

Kayseri İşçi Birliği sözcüsü Hacı Bora Koçkonuyla ilgili bir açıklama yaptı. Kayseri’dekisandikal örgütlülüğün tablosunu aktaran Koç,“Sadece CEHA’da değil, Kayseri’de iki elinparmağını geçmeyen metal fabrikalarında daihanetçi Öz Çelik-İş ve Türk Metal’e dönük öfkeartıyor. HAS Çelik’te reel olarak % 0 sözleşmeyeimza atan Türk Metal ve Erbosan’da işçilerintaleplerine rağmen fabrikanın zarar etmemesianlayışıyla hareket eden ve ortalama 800 TL’yigeçmeyen ücretlere sefalet sözleşmesine imzaatmaya çalışan Öz Çelik-İş tayfası, aynı zamandaöncü işçileri patronla elbirliği yaparak kapınınönüne koyuyor” dedi.

Saldırıların tek merkezli olduğunu dile getirenKayseri İşçi Birliği sözcüsü, açıklamasını şuifadelerle sonlandırdı: “Erbosan’da sendikabaşkanının masasına yumruk vuran öncü bir işçininişten atılmasıyla, Birleşik Metal-İş’teörgütlendikleri için işten atılan 5 CEHA işçisineyapılan saldırılar tek merekezlidir. Direniş de metalişçilerinin birliği temelinde tek merkezli olarak inşaedilmek durumundadır. Kayseri İşçi Birliği olarakbu anlayışla sürece yükleniyor, işçilerin birliğininolmazsa olmazı olan taban örgütlülüklerini inşaetmek için çabalarımızı yoğunlaştırıyoruz.”

Page 13: SY Kızıl Bayrak 12-10

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

11 Mart’ta Ankara’da gerçekleştirilecekbuluşmayla kuruluşunu deklare edecek olan TürkiyeBüyük Sağlık Meclisi’ne katılım çalışmaları çeşitliillerde yürütüldü.

“Sağlıkta yıkımı durduracağız!”

İstanbul Sağlık Hakkı Meclisi 7 Mart günüHaydarpaşa Numune Hastanesi önünde basınaçıklaması yaparak sağlıkta ticarileşme ve sağlıkhakkının gasp edilmesini protesto etti.

Acil Servis önünde toplanan Meclis bileşenleriadına basın açıklamasını İstanbul Tabip Odası GenelSekreteri Dr. Ali Çerkezoğlu yaptı. Çerkezoğlu, sağlıkhizmetlerinin her aşamasında katkı payı alınması,sağlık sigortasının zorunlu hale getirilerek herkesinprim borçlusuna dönüştürülmesi ve hastanelerdeçalışan sağlık emekçilerine uygulanan performanssistemi sonucu devletin nitelikli, ücretsiz sağlıkuygulaması yalanın ortaya çıktığına işaret etti. GSSkapsamında 11 milyon eve gelir tespit kağıdı gittiğinihatırlatan Çerkezoğlu, bu durumun milyonlarcainsanın prim borcu altına sokulması demek olduğunavurgu yaptı.

Aile hekimliği uygulaması ile hükümetin “Ailenizesizden birini sokuyoruz” dediğini de hatırlatanÇerkezoğlu, aslında sokulan şeyin para olduğunusöyledi. Sağlık alanındaki 30 milyar liralıkharcamanın ekmek, su, elektrik vb. giderler üzerindenvergilerle halka yüklendiğinin altını çizerek, devletinsağlık hizmetlerinden ayrıca para almasının sağlıkhakkının ortadan kaldırıldığı anlamına geldiğinivurguladı.

11 Mart günü Ankara’da gerçekleştirilecek TürkiyeBüyük Sağlık Meclisi’nin duyurusunu yapanÇerkezoğlu, emekçileri sağlık hakkı meclislerinekatılarak mücadele etmeye çağırdı. Eyleme, hastalarve hasta yakınları da ilgi gösterdi.

Manisa’da SHM toplandı

Manisa Sağlık Hakkı Meclisi etkinlikdeğerlendirmesi yapmak ve mücadele hattınıbelirlemek üzere 1 Mart’ta Manisa Tabip Odasıbinasında toplandı.

Toplantıda, 25 Şubat paneline katılımın bekleneninüzerine çıkarak “300” olarak gerçekleşmesininsevindirici ancak olması gerekene uzak bir düzeyolduğunun altı çizildi.

11 Mart buluşması için tüm katılımcıların katkı veeleştirileri alındı. Manisa SHM’nin, Ankara’dakuruluşunu deklare edecek olan SHM buluşmasınahangi gündem ve önerilerle gitmesi gerektiği tartışıldı.Bu kapsamda, burjuvazinin AKP eliyle işçi veemekçilere estirdiği terörün salt sağlık başlığıüzerinden değil birçok kapsamda “kıdem tazminatınıngaspı, bölgesel asgari ücret, 4+4+4 uygulaması vb.”ele alınması gerektiğinin altı çizildi. Tüm sendika,oda, kurum ve kuruluşların bu süreçte ortak birmücadelede buluşması gerektiğinin hayati bir önemtaşıdığına değinildi. Ankara’da yapılacak Büyük SHMde bu gündemleri tartışmak üzerinden Manisa’dansözcülerin seçilmesine karar verildi.

Menemen’de sağlık hakkı paneli

Menemen Sağlık Hakkı Meclisi 6 Mart akşamı,sağlık hakkına sahip çıkılması ve sağlığınticarileştirilmesine karşı panel düzenledi. MenemenKültür Merkezi’nde yapılan panele direniştekiSavranoğlu işçileri de katıldı. Salonda, işçilerledayanışma sloganları atıldı.

Panele, Menemen’de 7 termik santralin yapımınabaşlandığı belirtilerek ve buna karşı mücadele çağrısı

yapılarak başlandı.Panelde konuşan, Menemen Devlet Hastanesi’nden

Gaffar Karadoğan, sağlığın ticarileşmesinden,hastaların müşteri haline getirilmesinden ve doktorlaraperformans sisteminin dayatılmasından bahsetti.

SES İzmir Şube Başkanı Veli Atanur ise,konuşmasında Yunanistan’ı örnek vererek haklarınancak mücadele ile kazanılabileceğini, bunun için deher alanda örgütlenmek gerektiğini belirtti.

Panelin sonunda soru ve cevap bölümüne geçildi.Katılımcıların soruları daha çok bundan sonrası içinneler yapılacağı ve nasıl yapılacağına dair oldu.Türkiye Büyük Sağlık Hakkı Meclisi’nin 11 Mart’taAnkara’da yapacağı toplantıya katılım çağrısıyla sonaeren panele yaklaşık 300 kişi katıldı.

Mamak’ta kitlesel toplantı

Mamak Sağlık Hakkı Meclisi 4 Mart’tagerçekleştirilen kitlesel bir toplantıyla kuruldu.Sağlıkta yıkım saldırısı ve Genel Sağlık Sigortası’ylailgili toplantıya birçok devrimci-ilerici sendika vekurum katıldı.

Açıkalın Düğün Salonu’nda yapılan toplantınınaçılışında GSS hakkında bilgilendirme yapıldı.

Serbest kürsüde birçok işçi-emekçi söz aldı vesağlığın hak olduğunu vurguladı. ESP, TKP, Halkevi,EMEP temsilcileri söz alarak Sağlık Hakkı Meclisi’nedestek verdiklerini bildirdi. Bu konuşmaların ardındanPartizan’dan bir temsilci söz alarak sağlık yasasınınyanı sıra kıdem tazminatından, Kürt halkına yapılansaldırılardan bahsetti ve mücadele çağrısı yaptı.Ardından Mamak İşçi Kültür Evi’nden bir temsilci sözalarak Ulusal İstihdam Stratejisi (UİS), işçi kiralamabüroları ve eğitim alanındaki saldırılardan bahsetti.Sermayenin sadece sağlık hakkına saldırmadığınıvurguladı ve işçi-emekçileri mücadele etmeye,örgütlenmeye çağırdı. Etkinliğe yaklaşık 400 kişikatıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul - Manisa - Menemen -Ankara

Sağlık hakkı mücadelesibüyüyecek!

Enerji işçileri direnişte Adana’da Toroslar Elektrik Dağıtım işçileri ödenmeyen 3 aylık

maaşlarını alabilmek için yapmış oldukları iş bırakmaeylemlerinin ardından işten atma saldırısıyla karşı karşıyakaldılar. Yaklaşık 52 işçinin çalıştığı taşeron firmada 48 işçininsözleşmesi feshedildi. Asgari ücret, yemek ve yol parası alarakçalışan işçiler Temmuz, Ağustos ve Eylül 2011 yılına ait 3 aylıkmaaşları ödenmediği için 2, 3, 5, 6 Aralık tarihlerinde üretimdengelen güçlerini kullanarak çalışmamışlar, bu süre içinde valilik veTedaş yetkililerine durumlarını iletmişlerdi. Ancak karşılık olarakilk önce 15 arkadaşları işten çıkarılmıştı. Birlikte aldıkları ortaktutum üzerine bu 15 işçinin çıkışı durdurulmuştu. Bu sürecindevamında ise 48 işçi işten atılmış durumda. İşçilerin şu an 2 ay 10 günlük ücretleri verilmemiş durumda.

Haklarını aradıkları için işten atma saldırısıyla karşılaşan işçiler bunun üzerine 5 Mart sabahı Enerji-Senöncülüğünde direnişe geçtiler. Toros Elektrik önünde bekleyişe geçen işçiler ilk olarak sabah 8.30’da ve12.00’de bir basın açıklaması yaparak eylemlerinin nedenini açıkladılar. “Taşeron işçiler köle değildir. Atılanişçiler geri alınsın!/ Enerji-Sen” ozalitinin açıldığı eylemde, işçiler sloganlar attılar.

İşçiler eylemlerini haklarını alıncaya, işe geri dönünceye kadar devam ettireceklerini dile getirerek sabah08.00 ve akşam 17.00 aralarında mesai saatleri süresince Toros Elektrik Dağıtım önünde beklemeye devamedeceklerini ifade ettiler. Bu eylemlilik süresince valilikten tekrar randevu isteyeceklerini, bu görüşmeye birişçi temsilcisiyle birlikte Enerji-Sen Genel Başkanı’nın da katılacağını, eğer randevu verilmezse aileleriylebirlikte valilik önünde bir eylem yapacaklarını söylediler.

Page 14: SY Kızıl Bayrak 12-10

Sınıf hareketi14 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Mart Ayı Toplantısı

Değerlendirme ve kararlarMetal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu

(MİB MYK) Mart ayı toplantısını gerçekleştirdi.Toplantının gündeminde şu başlıklar yer aldı:

- Ulusal İstihdam Stratejisi saldırısı- Bosch’ta sendika değiştirme süreci- 2012-14 MESS Grup TİS süreci- Sektörel ve yerel gündemler- Birliğin örgütlenme sorunları- Bülten

- Ulusal İstihdam Stratejisi saldırısı

1. İşçi sınıfına yönelik ağır ve kapsamlı bir saldırıstratejisi olan “Ulusal İstihdam Stratejisi” geçtiğimizgünlerde taslak haline getirilerek sendikaların önünesürüldü. Böylelikle sermaye ve hükümetinin bukapsamlı saldırıyı yürürlüğe sokmaktaki kararlılığı birkez daha görüldü. Bu hamlenin sendikakonfederasyonlarının genel kurullarının arkasındangelmesi ise aylar öncesinden yaptığımız öngörüyüdoğruladı. Sermaye ve hükümeti genel kurullarda yoludüzleyerek harekete geçtiler. Şu haliyle saldırınınönündeki tek engel işçi sınıfının bu saldırılarkarşısındaki öfkesidir. Sermaye ve suç ortakları esasolarak bu öfkenin patlamasından korkmakta, tümhazırlıklarını da işçi sınıfının direncini tümden kırmaküzerine yapmaktadır. MİB MYK bu değerlendirmedenhareketle işçi sınıfını bu kapsamlı saldırı konusundauyarmakta ve mücadele hazırlıklarını güçlendirmeyeçağırmaktadır.

2. Bu kapsamda saldırının içeriği ve yakıcılığıkonusunda yapılacak aydınlatma çalışmasının hayatiöneminin altının bir kez daha çizmek istiyoruz. Çünküsermaye ve uşakları konuyla kafa karışıklığı yaratmakiçin yoğun bir bilgi kirliliği yaratıyor, arsızca çarpıtmakampanyaları örgütlüyor. İşte bunun için kesintisiz,sistematik ve yoğun bir aydınlatma çalışmasınıbıkmadan usanmadan örgütlemeliyiz. Bu amaçlabülten, broşür, ozalit gibi yaygın seslenme araçlarınıyanısıra, kitle toplantıları örgütlemeyi de ihmaletmemeliyiz. Ya da başka bir açıdan, başkagündemlerle yapılan kitle toplantıları ve eylemlere bukonuyu taşımalıyız.

3. Şu haliyle saldırıya karşı mücadele görevi, baharsürecinin özel bir gündemi haline gelmişbulunmaktadır. Özellikle de 1 Mayıs’ın. 1 Mayıs işçisınıfının bu saldırıya karşı yanıtı olmalıdır. Bu dademektir ki, ön sürecinden başlayarak 1 Mayıs’ayönelik hazırlıklarımızı bu yanıtı örgütlemek amacınabağlamalıyız. 1 Mayıs çağrılarımızda bunu gözetmeli,1 Mayıs alanında işçi sınıfının bu saldırıya boyuneğmeyeceğini, geçit vermeyeceğini göstermeliyiz.Öyle ki bu, 1 Mayıs saldırı stratejisine karşımücadelede anlamlı bir çıkış, daha güçlü mücadeleleriçin güçlü bir dayanak olabilsin.

- Bosch’ta sendika değiştirme süreci

Geçtiğimiz MESS Grup TİS sürecinde Türk Metalçetesine karşı öfkesini gösteren Bosch işçileri, buçeteyi başlarından atmak üzere başlattıklarıörgütlenme sürecini tamamlamak üzereler. Şu haliylesüreç büyük ölçüde olgunlaşmış durumdadır veBirleşik Metal’e geçmek üzere yapılacak hamle içingün sayılmaktadır. Eğer büyük bir aksilik veya sonanda süreci baltalayacak bir hamle yaşanmazsa Boschişçileri tarihi önemi büyük bu adımı atarak işçi sınıfı

tarihine adlarınıyazdıracaklar.Zira Boschişçilerininbaşarması halindebu, 12 Eylüldarbesiyle kurulandüzeninyıkılmasının önünüaçacaktır. İşçisınıfının öncü gücümetal işçileri TürkMetal prangasındankurtulmak yolundabüyük bir adım atacak,böylelikle bu çürümüşişbirlikçi çeteninsaltanatının çökertilmesimümkün hale gelecektir.

Öyle ki Bosch işçilerinincüretli adımları daha şimdiden Türk Metal çetesininelinde bulunan birçok fabrikada anlamlı etkileryaratmış, ileri ve öncü işçilerde bu çeteyi yıkma inancıve iradesini güçlendirmiştir. Başarıya ulaşması halindeise, bu sürecin daha yoğun ve daha çarpıcı boyutlarkazanacağı da kesindir. Çünkü Bosch işçileri diğersınıf bölüklerine örnek olacak, bu yoldaki girişimleriçoğaltacaktır.

MYK bu düşüncelerle, başta metal işçileri olmaküzere tüm işçi sınıfını Bosch işçilerinin bu girişiminetüm gücüyle destek olmaya, Bosch işçisinin davasınıkendi davası bilerek davranmaya çağırmaktadır.Ayrıca süreçle ilgili olarak şu görevlerin altınıçizmektedir:

1. Öncelikle Bosch’daki örgütlenme sürecine tamdestek verilmelidir. Bu amaçla alandaki güçlerimizellerinden gelen tüm çabayı göstermeli, fabrikadakiörgütlenme çalışmalarına tüm enerjileriylekatılmalıdırlar. Bosch işçisinin bilinçlenmesi,örgütlenmesi, gelecek karşı saldırılara karşı eğitilmesive saldırıların göğüslenmesinde Birlik bileşenleri aktifbiçimde yerlerini almalıdırlar.

2. MYK sendika değiştirmenin teknik bir işlemolmanın ötesine geçerek sınıf hareketinin bilinç-örgütlülük ve mücadele kapasitesinin büyütülmesiyolunda kesin sonuçlar doğurması bakımındanişçilerin bağımsız komitelerde örgütlenmesinin kritikönemini vurgulamaktadır. Bundan dolayı ilk olarakBosch işçilerini ve Bosch işçilerini izleyebilecek diğersınıf bölüklerini acilen bağımsız komitelerde ve öncüişçi platformlarında birleşmeye çağırmaktadır.

3. Sürecin tüm sonuçlarına ulaştırılması, yani TürkMetal çetesinin elindeki diğer fabrikalara yayılması enönemli görevlerin başında gelmektedir. Bu Boschetkisini yaymak demektir. Çeteyi çökertmek hedefiyleBosch’ta atılacak adım hızla Türk Metal’in örgütlüolduğu fabrikalardan başlayarak diğer sınıfbölüklerine duyurulmalı, anlatılmalı vekavratılmalıdır. Bu amaçla şimdiden ve süreçtamamlandıktan sonra yoğunlaşmak üzere yaygın birseslenme çalışması demektir. MYK bu hedefdoğrultusunda kullanılmak üzere bildiri, ozalit vb. gibiaraçları hazırlayacaktır.

4. Bosch etkisini yaymak aynı zamanda maddiolanakların olduğu fabrikalarda yeni Bosch’laryaratmak üzere somut bir örgütlenme çalışmasına

Zira Bosch işçilerinin başarması halinde bu, 12 Eylül

darbesiyle kurulan düzenin yıkılmasının önünü

açacaktır. İşçi sınıfının öncü gücü metal işçileri Türk

Metal prangasından kurtulmak yolunda büyük bir adım

atacak, böylelikle bu çürümüş işbirlikçi çetenin

saltanatının çökertilmesi mümkün hale gelecektir. ....

Page 15: SY Kızıl Bayrak 12-10

Sınıf hareketiSayı: 2012/10 * 9 Mart 2012.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 15

başlamak anlamına gelmektedir. Bu anlayışla tümBirlik bileşenleri ellerindeki imkanları değerlendirmeküzere somut bir planlama yapmalı, hızla süreciörgütlemek üzere girişimlere başlamalıdırlar.Unutmamak gerekir ki örgütlenme süreçleritamamlanmasa dahi, Bosch’un etkisiyle hedeffabrikalarda kurulacak bir komite dahi daha sonrauygun koşullarda harekete geçmek üzere ileri birkazanım olacaktır.

- 2012-14 MESS Grup TİS süreci

100 bini aşkın metal işçisi başta olmak üzere tümişçi sınıfını bir biçimde etkileyecek olan MESS grupTİS sürecine girilmiş bulunuyor. Önümüzdeki birkaçay içerisinde yetki için başvuruların yapılmasıylasüreç resmen başlayacak. Ancak Bosch’la birliktesüreç şu durumda fiilen başlamış bulunmaktadır. Öyleki Bosch’ta olacaklar sürecin tüm bir seyrinibelirleyecektir. Bosch işçilerinin başarmasıdurumunda metal işçileri sürece bir adım öndegirecek, MESS-Türk Metal düzeninin bozulması içinçok önemli bir başlangıç yapılacak, haliyle beklentilerve hedefler büyüyecektir. Elbette MESS-Türk Metalittifakı da düzenin bozulmaması için direnecek, buamaçla hem çeşitli manevraları hem de saldırılarıgündeme getireceklerdir. Bundan dolayı da süreç sonderece çetin geçecektir. İşte bunun için Bosch süreciniaynı zamanda TİS sürecinin önemli ve belirleyici birilk aşaması olarak değerlendirmeliyiz. Mücadele veörgütlenme perspektiflerimizi bu temeldeoluşturmalıyız.

2. TİS sürecinin diğer aşaması sözleşmetaslaklarının oluşturulma aşamasıdır. Taleplerinbelirleneceği bu aşama, sürecin tüm bir gidişatını dabelirleyecektir. Çünkü uğruna mücadele verilebilecek-bedel ödenebilecek bir TİS taslağı olmadan metalişçilerini bu süreçte aktif mücadeleye katmanınolanağı yoktur. Ancak böyle bir taslağın oluşturulmasıda esas olarak metal işçilerinin aktif katılımınabağlıdır. Bu da haliyle ileri ve öncü metal işçilerinintemel görevlerinden biridir. Sendikaların neyaptığından bağımsız olarak etkin bir kitleçalışmasıyla temel talepleri belirlemek, bu taleplerimetal işçisinin iradesi olarak sendika yönetimlerinedayatmak, olmadığında hesap sormak bu kapsamdayapılacakların genel çerçevesidir. Özelde ise BirleşikMetal Sendikası tarafından kurulacak TİS kurullarındaaktif biçimde yer alarak bu zeminleri biçimselolmaktan çıkarmalı. Ayrıca bu tür örgütlenmelerinolmadığı yerde sürecin gidişatını tayin edecek olanfabrika komitelerini kurmalıyız.

Bu genel çerçeveye bağlı olarak zamana yayılarakda olsa TİS taleplerinin belirleneceği işçi toplantılarınıörgütleyecek, bu aynı süreçte ise anket, bildiri vb. gibiaraçları kullanacağız. Her yerelin somut durumunabağlı olarak temel amaca hizmet edecek araç vebiçimleri üretmesi ve bunları etkin biçimde kullanmasıözellikle önemlidir.

- Sektörel ve yerel gündemler

Bu başlık altında yukarıda tartışılan anagündemlerin dışında sektördeki mevcut tablo üzerinedeğerlendirmelerde bulunulmuştur.

Sektörde göze çarpan en önemli gelişmelerdenbirisi işten atmalardaki belirgin çoğalmadır. Bununtemel nedeni özellikle otomotiv sektöründe olduğugibi üretimdeki kısmi daralmanın faturasının işçisınıfına çıkarılmış olmasıdır. Halihazırda işbirlikçisendikaların suskunlukla geçiştirdiği bu işçi kıyımlarıgüvencesizliğin ve esnekliğin dolaysız sonucudur veişçi sınıfının örgütlü mücadeleyi büyütme ihtiyacınınne denli yakıcı olduğunu göstermektedir. Önceki anagündem başlıkları altında ifade edilen mücadelegörevlerinin ne denli hayati olduğu buradan

bakıldığında da görülmektedir.Gündem başlığı altında ayrıca çeşitli yerellerde

fabrikalarda yaşanan örgütlenme ve mücadelesüreçleri tartışılmış, mümkün olduğunca somutçalışma ve müdahale önerileri oluşturulmayaçalışılmıştır.

- Birliğin örgütlenme sorunları

Geçtiğimiz haftalarda yapılan Birlik geneltoplantısında yapılan tartışmalarda öne çıkan temelnoktalardan birisi Birlik örgütlenmesiningüçlendirilmesi ve yerel zeminlerinin işletilmesiydi.Toplantıda yapılan anlatımlardan birçok yerelde bu

yönde adımların atıldığı görülmüştür. Birlikçalışmasının geleceği ve etkinliği bakımından kritikbir önem taşıyan bu adımların süreklileştirilmesi,zeminlerimizin güçlendirilmesi temel önemde birgörevdir. MYK bu görevin altını çizmektedir.

- Bülten

Bültenin Mart ayı sayısı değerlendirilmiş, Nisansayısı için de planlama yapılmıştır. (…)

Metal İşçileri BirliğiMerkezi Yürütme Kurulu

7 Mart 2012

MİB’e tahammülsüzlükMetal İşçileri Birliği (MİB) çalışanları, Tuzla Deri

Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu bulunanAdöksan isimli döküm fabrikasına 7 Mart günü bildiridağıtımı gerçekleştirdi. İşten atma saldırıları yaşananfabrikaya “İşten atmalara karşı mücadeleye!” başlıklıbildirileri dağıtan MİB çalışanlarına fiziki ve sözlüengelleme girişimi boşa düşürüldü.

Personel müdürü fabrikaya dağıtıma gelen sınıfdevrimcilerine sözlü olarak sataştı ve bildirileridağıttırmayacağına dönük tehditler savurdu. Birönceki gün saat 18.00’de yapılan dağıtımda elinegeçen bildiriye dayanarak, bildirinin fabrikayıkaralamaya yönelik olduğunu iddia etti. Bildiriyidağıttırmayacağını ve polisi çağıracağını söyledi. Sınıfdevrimcileri, dağıtımı yapacaklarını ve buna kimseninengel olamayacağını kararlılıkla belirttiler.

Gündüz ve akşam vardiyasında çalışan işçilerin servislerinin gelmesi üzerine dağıtım başlatıldı. İşçilerinsınıf devrimcilerini sahiplenmesi ve bildirileri alması personel müdürünün daha da çirkefleşmesine nedenoldu. İşçilere “Almayın o bildirileri, atın yere” diyerek bağırdı. Bunun üzerine sınıf devrimcileri ajitasyonkonuşmalarıyla, içeride yapılan baskılara ve işten atmalara karşı birlik çağrısı yaptılar. Personel müdürününsınıfsal kimliğini de teşhir ederek tehditlerini ve engelleme girişimlerini boşa düşürdüler. İşçilerin büyük kısmıbildirileri alıp müdürün önünden geçtiler.

07.30-15.30 vardiyasının çıkış yapmaya başlaması üzerine birkaç işçiyi yanına alan müdür, sınıfdevrimcilerine saldırmalarını söyledi. Yapılan konuşmalar ile işçilere sınıfsal kimlikleri hatırlatılarak durmalarıgereken yerin patronların yanı değil işçilerin yanı olduğu vurgulandı. Engelleme ve fiziki saldırı girişimleriişçilerin duyarlılığı ve sınıf devrimcilerinin kararlılığı sayesinde boşa düşürüldü.

07.30-15.30 vardiyasından çıkan işçilerin bir kısmı bildiriyi müdürün karşısında okuyup en güzel cevabıvermiş oldular. Sınıf devrimcilerini, bütün çabalarına rağmen engelleyemeyen müdür ise işçilerin sınıf kininiarttırmış oldu. Geçtiğimiz hafta toplam 14 işçi keyfi gerekçelerle işten çıkarılmıştı.

Kızıl Bayrak / Tuzla

Page 16: SY Kızıl Bayrak 12-10

CMYK

Taşeron işçileri müc 16 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

CMYK

İki hafta süren Ankara yürüyüşlerini başarıylatamamlayan Maltepe Belediyesi işçileri zorluyürüyüşlerini ve Nisan ayında gerçekleştirilmesiplanlanan Taşeron İşçileri Kurultayı’na ilişkinhedeflerini gazetemizle paylaştılar.

“Sorunlar ve çözüm yolları tartışılacak”

- Taşeron İşçileri Kurultayı düzenlemektekihedefiniz nedir?

İlhan Yıldırım: 78 günden beri tüm zorluklararağmen direnişteyiz. Bu süreçte saldırılarla karşılaştık,zorluklar yaşadık. Karalamalar, iftiralar bizimhaklılığımızı, meşruluğumuzu gölgeleyemedi. Tamtersine bizi daha çok cesaretlendirdi. Biz direnişebaşlarken sadece Maltepe Belediyesi taşeronişçilerinin sorunlarına dikkat çekmek için direnişebaşlamadık. İstanbul’da ve Türkiye’de taşeronişçilerinin yaşadığı sorunları gündeme getirme aracıolarak direnişe başladık. Bu direnişten kaynaklı çevrebelediyelerde bizimle birlikte ayrı sorunları yaşayantaşeron işçileri de direnişten aldıkları güçle özgüvenlibir şekilde mücadele startı verdiler. Bizi örnekaldıklarını söylediler. Şu anda sekize yakınbelediyede, tersanelerdeki taşeron işçileri, metalişkolundaki taşeron işçileriyle beraber büyük birkurultay düzenlemeyi planlıyoruz. Bu kurultaydayaşadığımız sorunlar ve bu sorunların çözümü,mücadele gündeme gelecek. Birlikte hareket etmeiradesi ortaya koyacağız. AKP’li ve CHP’libelediyeden taşeron işçileri de bu kurultaya katılacak.Bu kurultaydan çıkacak olan kararlar ışığında işçiarkadaşlarımızla beraber mücadelemize yön vereceğiz.İnsan iradesinin doğa koşullarına dayanabildiği kadardayanacağız. Kurultay komitesinde direnişçi işçilerolarak yer alıyoruz. İki arkadaşımız bizi komitedetemsil ediyor. Direniş alanına gerçekleştirilecekziyaretin ardından yeni bir start vereceğiz. Ayrıcaemekçi kadınların 8 Mart Dünya Emekçi KadınlarGünü’nü kutluyoruz. Kadınlara yönelik saldırılarınbize dönük saldırılardan bağımsız olmadığınıbiliyoruz. Bizi işten atan zihniyetle onları taciz vetecavüz eden zihniyetin aynı olduğunu düşünüyorum.

Bunların çözümü de kadın-erkek ortak mücadeledengeçiyor.

“CHP’nin gerçek yüzünü gösterdik”

- Ankara yürüyüşünü değerlendirirsen nelersöylersin?

Alper Ekici: Ankara yürüyüşü umduğumuzdan iyigeçti. Planladığımız basın açıklamaları veyürüyüşlerin olacağı yerler dışında spontane gelişen 4-5 tane daha yürüyüş ve basın açıklaması yaptık. Hiçbirdiyaloğumuz olmadığı halde İzmit, Sakarya, Düzce,Bolu ve Ankara’da birçok insan bizi misafir edipeylemimize, basın açıklamalarımıza eşlik ettiler. Buanlamda en önemlisi, aslında insanların tepkisiz,duyarsız olmadığını görüyoruz. İnanların tepkilerininolduğunu ve bu tepkilerini bir çatı altındaortaklaştıramadıklarını görüyoruz. Ankara yürüyüşüde çok iyi geçti. Destekleyenlerin emekleri sayesindeyürüyüşü başarıyla sonuçlandırdık. YükselCaddesi’ndeki eylemde hiç kimseyi tanımamamızarağmen 300-400 kişi katıldı. CHP Genel Merkeziönüne gittiğimizde oradaki insanlar direniş alanındabirlikte yol yürüdüğümüz insanlarla aynı tavrıgösterdiler. Kılıçdaroğlu’nun “bana geldiniz deçözmedik mi” söyleminin gerçek olmadığı görüldü.Biz zaten, bu sorunu CHP’nin çözemeyeceği bilinciyleyola çıktık. Bunlar kendilerini işçiden, emekçiden,halktan yana gibi göstermeye çalışan yalancılardır.Hükümetten bir farkı yoktur. Bunu ortaya çıkarmakiçin o kadar yol yürüdük. Gittiğimizde de tavırlarınıgördük. Yürüyüşün üzerinden bir hafta geçti,“muhteşem” Kılıçdaroğlu hiçbir şeyi çözememiş oldu.Maçlarda amigoların birbirlerine laf atmaları gibihükümetle de aralarında hiçbir farkın olmadığınıgöstermiş oldu. İşçilerin, emekçilerin yaşamlarını daharahat idame ettirmeleri için hiçbir yaptırım güçleriyok. Ankara yürüyüşünde de bunu gördük.

İlhan Yıldırım: Ankara yürüyüşü bizim için çokönemliydi. Biz Ankara’ya sonuç almak için gitmedik.Hem CHP’nin gerçek yüzünü teşhir etmek, taşeronişçilerinin sorunlarının perdesini aralamak için gittik. Daha önce birçok eyleme katıldım. Ama Maltepe

Maltepe Belediyesi taşeron işçileri:

“3 milyon taşe

Page 17: SY Kızıl Bayrak 12-10

CMYK

cadeleyi büyütüyor! Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012 * Kızıl Bayrak * 17

CMYK

Belediyesi işçileri işçi sınıfının diğer bölüklerine de birşey göstermiş ve öğretmiş oldu. Ankara yürüyüşü hembize hem de Türkiye’deki 3 milyon taşeron işçisinebirçok mesaj verdi.

“Sermayeden yana tavır aldılar”

- Uğradığınız sendikal ihanetin ardından Genel-İşcephesinden bir değişiklik var mı?

Mahmut Gülbinat: Şu anda bir değişiklik yok.Sendikaların, işçi sınıfını sahiplenme gibi bir tavrı olsadurum böyle olmazdı. 9 işçi 78 gündür MaltepeBelediyesi önünde direniyor. Bununla beraber 14 günboyunca Ankara yürüyüşü sürdü. Bu sendikalarınyıkılıp tamamen işçilerin yönettiği yeni sendikalarolması lazım. Ankara’da Sakarya Caddesi’nde birsendikaya girdik. 70 yaşında adam diyor ki işçisınıfının üzerinde ölü toprağı, beton var diyor. Ben deşunu söyledim. Sen gelmişsin 70 yaşına. İşçi sınıfınınüzerinde ölü toprağı var. Bunu devlet ve hükümetvermiş ama geri kalan betonu da sendikalar işçisınıfının önüne örmüş. Çünkü işçi sınıfına hep ihanetetmişsiniz, bu da onun bir göstergesidir. MaltepeBelediyesi önündeki bizleri üye bile yapmadılar. Bu dayetmedi işverenin yayınladığı deklarasyonun altınaimza attılar. Genel-İş İstanbul 2 No’lu Şube BaşkanıNevzat Karataş CHP’nin Emek Dünyası’ndan SorumluBaşkanı’ymış. İşçi sınıfından yana tavır koymakyerine patronlardan ve sermayeden yana tavırkoymuşlardır.

İlhan Yıldırım: DİSK’in Genel Kurulu’ndaMaltepe işçileri bir şeye imza attı. Sendikalbürokrasiyi teşhir etti. Sendikalar işçi sınıfının özörgütlülüğüdür. Sendikalar, bir elin beş parmağı kadarolan, asalak ve tavrını işçilerden yana koyan,işverenlerle her zaman kolkola gezen bürokratlarındeğil işçi ve emekçilerindir. Sendikalar işçilerindir vesendikaları bırakıp defolacaklardır. Biz o bürokratlarıbugün Maltepe Belediyesi’nde, yarın bir fabrikadaveya farklı bir belediyede çalışırsak orada da teşhiredeceğiz. Sendikalar, gerçekten kendisini işçisınıfından yana olduklarını iddia ediyorlarsa budirenişe kayıtsız kalmamalılar. Sessiz kalırlarsa veişçilerin haklı ve meşru direnişine kayıtsız kalırlarsaişverenle beraber hareket eden Belediye-İş 6 No’luŞube Başkanı Ali Beyaz ve Genel-İş 2 No’lu ŞubeBaşkanı Nevzat Karataş gibi olurlar.

Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu’nuntoplantısına katıldık. Buradaki direnişimizi anlattık.İstanbul bölgesindeki direnişlerin ortaklaştırılması,birleşik mücadele hattının örülmesi, kitlesel destekverilmesi, direnişi uzun vadeye yaymak için ekonomikanlamda destek verilmesini istedik. Geçtiğimizgünlerde Türk-İş’e bağlı sendikaların yöneticileriBelediye Başkanı Mustafa Zengin’le bir görüşmeyaptı.

- Hakkınızda yürütülen karalamakampanyalarına cevabınız nedir?

İlhan Yıldırım: Belediye Başkanı Mustafa Zengin,ortaya koymuş olduğu tavırla kendisinin ne kadar kötüdurumda olduğunu, haksız olduğunu gösteriyor.Direnişimizi karalamak için elinden geleni yapıyor.Biz buradan şunu söylüyoruz. Biz meşruyuz,

direnişimiz meşru. Kimseye veremeyecek cevabımızyok. Zengin’in direnişi karalamaya çalıştığınıöğrendik. Bu mücadeleyi kişisel bir hesaplaşma gibigöstermek istiyor. Sizin vasıtanızla, iftira sahibinindir,gerçekler ise sokakta direnen işçilerindir.

- Dayanışma yeterli mi?İlhan Yıldırım: Dayanışmaya çağırdığımız birçok

kuruma, sendikalara buradan şunu söylüyoruz.Hiçkimse bu direnişin neden ve niçin yapıldığınıtartışmasın. Somut bir şey var. Patron orada sıcakkoltuğunda oturuyor. Bu çatışma işçi sınıfı vesermayenin çatışmasıdır. Onlar tavırlarını göstersinler.Ya patrondan yana ya da işçilerden yana tavır alırlar.Kendilerini işçilerden yana gören ve bu söyleyeninsanların niyetlerini de öğrenmiş oluruz.

Murat Karameşe: Maltepe’nin mahallelerinde,her gittikleri yerde nefesimizi onlara hissettireceğiz.

Bundan sonra onları her yerde teşhir edeceğiz. Bizegöre birkaçı hariç belediyedeki tüm meclis üyelerioportünisttir. Bunlar kendi menfaatleri için vardır. Biz78 gün boyunca, bunların içinde halk, işçi sınıfı diyebir şey yoktur. Biz de onları ev ev halka anlatacağız.Maltepe’yi CHP’nin ikiyüzlü tavrından kurtaracağız.

- DİSK ve Genel-İş Genel Başkanı Erol Ekici’yleherhangi bir görüşme gerçekleştirdiniz mi?

İlhan Yıldırım: Erol Ekici’yle DİSK GenelKurulu’nda görüştük. Daha sonra bizimle görüşeceğinisöylemesine rağmen bizimle herhangi bir görüşmeyapılmadı. Gidip kendisiyle görüşmek istiyoruz ve enkısa sürede bize dönüp görüşürse bu konuylailgilenmiş olduğunu gösterir. Kendisini telefonlaarayacağız ve görüşme talebimize yanıt vermezse bukonuyla ilgili kamuoyuna bir açıklama yapacağız.

Kızıl Bayrak / İstanbul

eron işçisinin sesiyiz!”Dayanışmaya çağırdığımız birçok kuruma, sendikalara buradanşunu söylüyoruz. Hiçkimse bu direnişin neden ve niçin yapıldığınıtartışmasın. Somut bir şey var. Patron orada sıcak koltuğundaoturuyor. Bu çatışma işçi sınıfı ve sermayenin çatışmasıdır. Onlartavırlarını göstersinler.

Taşeron köleliğine karşı mücadele yükseliyor.Birçok yerde devam eden direnişlerin gündemihaline gelen taşeron köleliğine karşı kurultayörgütlenecek.

Aralarında Maltepe Belediyesi önünde direnentaşeron işçilerinin de olduğu bileşenler tarafındanNisan ayının ilk haftası gerçekleştirilmesi planlanankurultayın çalışmaları başladı.

İlk iş olarak kurultay hazırlık sürecini

örgütleyecek bir komite oluşturuldu.

Komiteden direnişe ziyaret

Taşeron İşçileri Kurultayı Hazırlık Komitesi(TİKHK), taşeron işçilerinin Maltepe Belediyesiönündeki direniş alanına yapacağı ziyaret ile hemdirenişe destek verecek hem de kurultayı kamuoyunadeklare edecek.

Taşeron işçilerinden kurultay

Page 18: SY Kızıl Bayrak 12-10

Röportaj18 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

Nisan ayı içerisinde gerçekleştirilecek Taşeronİşçileri Kurultayı’nın örgütleyicilerinden DİSK/Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 1 No’lu Şube’ninyöneticileri kurultay hazırlıkları ve taşeron köleliğineilişkin sorularımızı yanıtladı.

Maltepe Belediyesi taşeron işçilerinin direnişiyleilgili mesajlar da veren şube yöneticileri köleliğe sonvermek için ortak mücadelenin önemine dikkat çektiler.

“İşçilerin en büyük gücü birlikteliktir”

- Taşeron köleliğine karşı nasıl bir mücadeleyürütülmeli?

Ahmet Arıkan (Kartursaş işçisi/Kartal):Sendikamızda taşeron şirkette çalışan tek asil yönetimkurulu üyesi benim. Türkiye’de taşeronluk sistemibirçok sektörde faal durumda. Çok büyük hak kayıplarıyaşanıyor. Öncelikle, taşeron sisteminin yoğun olduğuişkollarında lokal anlamda sorunların tespit edilmesigerekiyor. Nakliye, deri, tersaneler, belediye gibiişkollarında taşeron firmalarda çalışan işçi önderlerinintespit edilerek bu kişiler aracılığıyla sorunların tespitedilmesi gerekiyor. Daha sonra masaya oturarakdeğerlendirme yapılmalıdır. Bunun ön çalışmalarınızaten yapıyoruz. Sorunlar üzerinde çözüm önerileriortaya koyup donelerle birilerinin karşısına çıkmalıyız.Bu iş için bölgesel anlamda mücadele yetmiyor.İşçilerin en büyük gücü birlikteliktir. Bu birlikteliğisağlamak gerekiyor. Yapacağımız şeyleri işçiyeanlatarak onları kazanmalıyız. Bu gücü sağladıktansonra asıl hedef taşeron çalışmanın önündeki yasalengellerin kaldırılmasıdır. Hükümete sıkıntılarımızı veçözüm önerilerimizi anlatmalıyız. Ses getirecek birşekilde yasal değişikliklerin yapılmasını sağlamaklazım. Sendikal anlamda, engel teşkil eden yasalarındeğiştirilerek muhatap kabul edilmeyi sağlamak önemli.

“Yasal düzenleme yapılmalı”

İbrahim Tuncer Arın (1 No’lu Şube YK üyesi):Taşeronlaşma vahşi kapitalizmin önümüze sunduğu birşeydir. Bu genelde kamuda, temizlik şirketlerindeçalışan taşeron işçilerinin sendikalı olmalarını

sağlamaktır. Bu noktada yasal düzenlemelerin demecliste görüşülüp önünün açılması gerekir.Örgütlenme yapılan şirketin farklı illerde ihale almasıdurumunda buralarda da çoğunluğu almak gerekiyor.Bunun için de bir an önce sendikalar hükümetlegörüşüp örgütlenmenin önü açılmalıdır. Sosyalistlerle, devrimcilerle birlikte bu örgütlenmeninönünü açmamız lazım. Bu süreçte bir şekilde yasaldüzenlemelerin yapılması gerekiyor.

“Sendikalaşmanın önünü açmak gerekiyor”

Yusuf Ceylan (Kartal Belediyesi / 1 No’lu ŞubeYK üyesi): Son olarak taşeron işçileriyle birlikte birtoplantı yapıldı. Bu toplantıda süreci örgütlemek için altkomite oluşturuldu. Bu toplantıda, taşeron işçilerininhepsini örgütleyecek bir dernek fikri gündeme geldi. Bubenim kişisel düşüncemdir ve Türkiye’de bireysel hakaramakla kazanma ihtimalinin mümkün olmadığınıdüşünüyorum. O yüzden işin bir yanında sendika diğerayağında ise dernek çatısı altında örgütlenilirse dahafazla ses getirir. Böyle bir örgütlenme, taşeronluksistemiyle ilgili yasal düzenlemeleri yapmak içinmeclisi zorlayabilir. Taşeronlaşmaya karşı bir hareketolması gerekiyor ama taşeronu yok edemeyiz. Taşeronşirketlerde sendikalaşmanın önünü açmak gerekir.Kadrolu işçilerle kadrosuz işçilerin hakları belli birdengeye gelecektir. Bölgemizde özellikle Kartal’dataşeron şirketlerdeki çalışmanın içindeydik. Bazı ufaktefek sorunlar dışında işçiler olumlu yaklaştı vekaynaşma içerisindeler.

Mehmet Tanyeri (1 No’lu Şube YK üyesi):Başkanımızın da değindiği gibi bu süre içerisinde eğertaşeron işçilerini yanımıza almazsak kadroluarkadaşlarımız da büyük hak gaspları yaşayacak. Buyüzden güç birliği yapıp çıtamızı daha yukarılarataşıyarak mücadele etmemiz gerekiyor.

“Taşeron İşçileri Kurultayı’nahazırlanıyoruz”

- Taşeron İşçileri Kurultayı’nın hazırlıklarıhakkında bilgi verir misiniz?

Mahmut Şengül (1 No’lu Şube Başkanı): Alanayönelik çalışmalarımız devam ediyor. AnadoluYakası’nda kitle örgütleri, sendikalar ve taşeron işçileriile diğer işkollarında (tersaneler, metal, deri, tekstil,genel hizmetler vb.) taşeron çatısı altında çalışanişçilerin de içinde bulunacağı bir oluşum yaratmakistiyoruz. Yola çıkarken ilk hedefimiz Taşeron İşçileriKurultayı düzenlemek. Bu kurultaydan sonra dahafarklı etkinliklerle tüm taşeron çalışanlarının sorunlarını(ücretsiz, kuralsız çalışma, iş güvencesi vb.) ve çözümyollarını anlatan bir bildiriyle sorunun asıl muhatabıolan meclise gideceğiz. Daha önce taşeron sisteminisona erdireceklerini söylüyorlardı. Onların peşinetakılıp gitmektense sorunun asıl muhatabı olan taşeronişçileri kendi sorunlarını kendileri tespit edip bukonunun meclis gündemine getirilmesi içinönümüzdeki süreçte çalışmalarımızı yürüteceğiz. Tümişkollarını kapsayan bu örgütlülüğü yaratırken desendika ve siyasal anlayış ayrımı yapmadan sadecetaşeron işçilerinin sorunlarına hizmet eden bir anlayışlabu işe girişeceğiz. Böylelikle de toplumun her kesiminikapsayacak bir oluşum için hareket edeceğiz.

Metal işkolundan, tersanelerden, diğer işkollarındantaşeron işçileri ve Genel-İş 1 No’lu Şube olarak buçalışmanın altyapısını oluşturmaya çalışıyoruz. Sadecekendimizin değil bu oluşum içindeki tüm arkadaşlarıngörüşleri doğrultusunda hareket edeceğiz.Hazırlıklarımızı yaptıktan sonra Nisan ayı içerisindeTaşeron İşçileri Kurultayı yapmayı planlıyoruz. Buetkinliği daha öncesinde basınla paylaşarak bölgemizingündemine taşımak istiyoruz. Ayrıca, kamuoyu ve tümtaşeron işçilerinin dikkatini buraya çekmeyiarzuluyoruz. Bunu yapabilirsek önümüzdeki süreçteçok farklı noktalara gelebiliriz. Önce, sorunları tespitetmek gerekiyor. Örneğin tersanelerde iş cinayetleri,güvencesizlik sorunu var. Bizim işkolumuzda ihalesüreçleriyle ilgili sıkıntı var. Sendikalaşmayla ilgilibaraj sıkıntısı ve kuralsız çalışma ve işten atmalar var.Eskiden kölelik vardı. Kendi coğrafyamızda da ağalıksistemi vardı. Taşeronluk da bunlardan çok farklı değil.Birçok kesimin refah payının elinden alınarak sadecebir kişide toplanması demektir taşeronluk. Bununkarşısındaki duruşumuz ise insanların yaşamstandartlarının sosyal ve ekonomik açıdangeliştirilmesidir. Yarın işe geldiğinde acaba iştençıkarılır mıyım, çıkarılmaz mıyım kaygısınıyaşamayacağı sadece ekonomik değil diğer anlamda dadüzenleme getirilmesidir.

“Kadrolu işçiler taşeron işçilerine sahip çıkmak zorunda”

Kendi bölgemizde dört belediye var. Bunun üçübize bağlı diğeri ise Belediye-İş Sendikası’nda. Bubelediyelerde kadrolu işçi sayısı 1500, taşeronişçilerinin sayısı ise 5 binin üzerinde. Eğer bunu bazalırsak burada kadrolu çalışanların da artık şu gerçeğigörmesi gerekiyor. Bu süreçte taşeron sistemine karşıbir duruş sergilenmezse yarın öbür gün kadrolu işçilerinhak arama mücadelesinde taşeronlardan farkıolmayacak. Bunu emeklilik yaşının yükseltilmesi, torbayasada gördük. Önümüzdeki süreçte taşeron sorununuçözmezsek kadrolu işçilerin kazanımları ellerindengidecek. Kadrolu işçiler kendi haklarını koruyabilmek

“Kadrolu işçiler taşeron işçilerinesahip çıkmalı!”

Page 19: SY Kızıl Bayrak 12-10

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 19Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

için taşeron çalışanlarına sahip çıkmak zorundalar.

“Maltepe kıvılcım olmalı”

- Maltepe taşeron işçilerinin direnişiyle ilgilineler söyleyebilirsin?

Emrah Şahin (Kadıköy Belediyesi / 1 No’luŞube YK üyesi): Alanlara gitmekle dayanışmaolmuyor. Sendikal bilinci oturmuş her insan içinMaltepe Belediyesi taşeron işçileri bir kıvılcımolmalı. Artık, kadro istenmeyen bir şeydir. Devletyönetimleri bunu istemiyor. Bunun yerine bir kadroluçalışanın ücretiyle 3-4 kişi çalıştırmak istiyorlar. BunuCHP Genel Başkanı da dile getirerek taşeron sistemimodern köleliktir dedi. Ne yapmamız gerekiyor?Kadrolu işçilerin kadrosuz işçilerin yanında yeralması gerekiyor. Greve gittiğimizde bu bizim içingerekli. Haklar mücadele edilerek kazanılmalıdır.Kendi adımıza bu mücadelenin içerisinde hep olduk.Kadrolu işçilere bu saatten sonra sahip çıkacak olantaşeron işçileridir.

- Sendikalı bir taşeron işçisi olarak sorunlarınızneler?

Murat Aydoğan (Kartursaş işçisi / 1 No’lu ŞubeDisiplin Kurulu Başkanı): Trajikomik tarafı bizdekisendikal örgütlenmenin işveren tarafındangetirilmesidir. Hak almadan işveren eliyle ne kadarmücadele edebilirsin bu da ayrı bir konu. Hayatımboyunca, taşeron sistemiyle ilk kez KartalBelediyesi’nde tanıştım. Daha önce de taşeronçalıştırmanın nasıl bir şey olduğunu duyuyordum amabu kadar acımasız, ikinci sınıf insan olarakgörülebileceğimi tahmin bile edemiyordum.Kartursaş’ta sendika geldikten sonra kendimizikadrolu işçiler gibi düşünmedik. Biz yine de en basit

insani hakları toplu sözleşmede almak için deveyehendek atlatmak zorunda kalıyoruz. Taşeron şirkettemaaşlarımızı ne zaman alacağımızı bile bilmiyoruz,en önemlisi muhatap bile alınmıyoruz. İşyerinde birsıkıntı yaşayınca ve amirlerimize bildirdiğimizdegörev yerlerimiz değiştirilmek isteniyor. Bendeğişiklik istemiyorum, sıkıntımı halletmekistiyorum. Sendikalaşmamız beni umutlandırıyor. Buyönetimin samimiyetine güveniyorum. Kartursaş’ında çok güvendiği bir yönetim. Biz sadece ücretsendikacılığı yapmıyoruz. İşçileri bilinçlendirmekiçin uğraşıyoruz. Bu çok zor bir şey. Biz sendikayımücadele vererek almadık, hiçbir çaba sarf etmedik.O kadar sindirilmiş bir toplumuz ki insanlar sendikayıöcü gibi görüyorlar. İşçiler üretimden gelen güçlerinigörmüyorlar.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Yaraşır: “Sınıfın yıkıcı enerjisini açığaçıkarmak gerekiyor!”

Maltepe Belediyesi önündeki direnişlerini sürdüren işçileri ziyaret eden Araştırmacı-yazar VolkanYaraşır, taşeron köleliği ve işçilerin direniş süreciyle ilgili görüşlerini gazetemizle paylaştı...

Taşeronluk sistemi sınıfa son derece soğukkanlı ve cepheden bir saldırıdır. Sermayenin maksimum karhırsının en somut ve yokedici organizasyonudur. Sistem sınıfı atomize etme ve parçalama üzerinekurulmuştur. Taşeronlaştırma işçinin sosyal bir enkaz haline getirilmesi yönünde sistematik bir programdır.

Taşeronlaştırma finans kapitale müthiş olanaklar sunar. En başta işçinin kimliğinde ve bilincindekırılmalar ve deformasyona yol açar. Sınıfın kolektif aksiyon yeteneği köreltilir, atomize edilir. Sınıfındeğersizleştirilmesi yönünde sistemli saldırılar yapılır. Bütün bu taktiklerle sınıfın devrimci kimyasınıbozmak, riayet etmesi ve boyun eğmesi hedeflenir. Taşeronlaştırma açlık ve sefaletle sınıfı köleleştirirken, onun bütün yaratıcı ve yıkıcı gücünü kaybetmesiamaçlanır.

Finans kapital, taşeronlaştırmada hedef şaşırtır, kendini gizler, saklanır. Sınıfın önüne sahte hedeflerçıkarır. Bir tampon işlevi gören taşeronlaştırma finans kapitalin organize ettiği bir suç şebekesidir. Yıkıcıdır,hedef şaşırtıcıdır, işlevi yokedicidir, ruhu kadavra eder. Kısaca taşeronlaştırma, sınıfın kolektif davranma,düşünme, hareket etme yönlerini felç eder. Sermayeye uysal ve terbiye edilmiş, ehlileştirilmiş bir “işçi”sınıfı sunar.

Bu sermayenin kompleks ve son derece rafize ve soğukkanlı saldırısına karşı bugün gerçekleşen direnişmanalıdır. Bir nevi manifestodur. Maltepe taşeron işçileri, İzmir Belediye işçileri, Marmaray, Çapadirenişleri sınıfın arayışının ve öfkesinin dışavurumudur. Taşeron işçilerinin örgütlenmesinde en başta yapılması gereken sınıfsal öfke ve kini açığa çıkartmakolmalıdır.

Kendisi enformel bir nitelik taşıyan taşeronlaşmaya karşı sınıf mücadelesinin yaratıcı zenginliğinegüvenerek son derece zengin enformel örgütlenmeler yaratılabilir. Her taşeron firma, öfkenin ve kininodağıdır. Sınıfla temas ve örgütlenme bu kini öfkeyi tetiklemelidir.

Taban örgütlenmeleri şeklinde kurulacak ilişkiler, sınıfın yıkıcı enerjisinden beslenecektir. Tabanörgütlenmelerinden şekillenen bir emek odağını oluşturmalı, yerel, il, bölge ve ulusal düzeyde bunuTaşeronlaştırmaya Karşı Mücadele Platformu şeklinde biçimlendirmek olanaklıdır. Bu adımlar, sendikalbürokrasiyi zorlamaz, sendikal örgütlenme yönündeki çalışmaları da dıştalamaz. Yapılması gereken, sınıfın ana gövdesini oluşturan güvencesiz, tipik ve taşeron olarak çalışan işçilerin yıkıcıenerjisini açığa çıkarmak ve onu kristalize edecek yeni ve yaratıcı örgütlenmeleri oluşturmaktır. Bu alanastratejik olarak yönelmek gerekiyor. Yaratılacak her örgütlenme, atılacak her adım bizim için değerlidir,birikimdir, öğreticidir.

Maltepe Belediyesi taşeron işçilerinindirenişi sürerken işçilerle uluslararası dayanışma da

büyüyor. Direnişçi işçiler, kendileriyle gösterilendayanışmayı yanıtsız bırakmıyorlar.

“Yaşasın sınıf dayanışması!”

İsviçre BİR-KAR: “...Uzun ve zorlu olan bu yolubirbirinize kenetlenerek, “direniş çadırında yoldaş,evde baba-evlatız” diyen bir sınıfın, işçi sınıfınıntertemiz bir parçasını temsil eden sizler, maddisıkıntılarınızın yanısıra, zorlu kış ve soğuğa karşıüzerinizdeki mantolarınızla, başınızdaki şapka veberelerinizle, ellerinizdeki eldivenler boynunuzdakifularlarla, göz bebeğiniz gibi koruduğunuzdirenişinizin taleplerini yansıtan döviz vepankartlarınızla, günlerdir eylem içinde olmanızla,yurtdışındaki BİR-KAR taraftarlarının olduğu gibi,

Türkiye işçi sınıfının da onur timsalleri oldunuz. İşçisınıfımızın hak alma mücadelesinin bilincinevardığında neler yapabileceğinin yeni bir örneğinidosta düşmana gösterdiniz.

Bugüne kadar BİR-KAR olarak sergilediğinizbaşeğmez onurlu direnişinizle paralel bir dayanışmaiçinde olamadığımızın farkındayız. Direnişinizi hangikoşullarda ve ne tür zorluklarla bugünleretaşıdığınızın yakın takipçisi olduk ama sesinizi vedavanızı en geniş kitlelere taşımada zayıf kaldık.

Bu vesileyle bilmenizi isteriz ki, İsviçre BİR-KAR,direnişinizin bundan sonraki süreçlerinde daha yakınbir dayanışma içinde olacak. Sesinizi, taleplerinizi vehaklılığınızı daha geniş kitlelere taşıyarak işçidüşmanı Maltepe Belediyesi yönetiminin teşhirinisağlayacağız. Direnişinizin kazanımla sonuçlanmasıiçin maddi ve manevi her türlü desteğimizle sizlerlebirlikte olacağız.

Selam olsun Maltepe Belediyesi’nde direnen siztaşeron işçilerine. Yalnız değilsiniz!”

Taşeron işçilerinden BİR-KAR’a:

“...Bizler mücadelemizle sermayenin vehükümetinin güzellemeler yaptığı taşeronluk sistemiüzerindeki yalanın perdelerini indirmekteyiz.Direnişimiz artık yeni bir evreye girmektedir.Taşeronluk sistemine karşı başlattığımız bu mücadeleyidiğer taşeron işçilerle ortak bir zemine taşıyoruz.

Sizlerin de bu mücadeleyi kendi bulunduğunuzülkelere, kentlere taşımanızdan ve enternasyonal bir

dayanışmayı örmeye çalışmanızdan kaynaklı teşekkürediyoruz. Yüreği sınıfla atan, bizlerle beraber mücadeleveren siz dostlarımızı selamlıyor, oradaki tüm sınıfkardeşlerimize mücadelelerinde başarılar diliyoruz.”

BİR-KAR’dandirenişe destek!

Page 20: SY Kızıl Bayrak 12-10

Dünya20 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

Almanya’da kamu sektöründeki uyarı grevleriyayılıyor. 5 Mart gününden itibaren altı eyaletteyapılan uyarı grevlerine çarşamba günü Kuzey RenVestfalya da katıldı. Grevler, ulaşımı felç etti. İkimilyon kamu emekçisini kapsayan toplu işsözleşmesindeki uyuşmazlık nedeniyle başlayangrevin ana talebi ücret zammı konusundaki yüzde6,5’lik artış.

5 Mart’ta Hessen, Rheinland-Pfalz ve SaarEyaletleri’nde belediyelere bağlı anaokulları,tiyatrolar, hastaneler, bankalar, iş ve işçi bulmakurumları, temizlik işleri ve toplu taşımada görevyapan çalışanların başlattığı uyarı grevleri salı günüBaden Württemberg, Hamburg, Schleswig-Holstein veMecklenburg-Vorpommern Eyaletleri’ne yayıldı.

Ver.di sendikasının çağrısıyla, bugün Almanya’nınNRW, Baden-Würtenburg, Sachsen, Sachsen-Anhalt,Türüngen ve Brandenburg eyaletlerinde uyarı grevleriyapıldı.

Uyarı grevleri her yerde yüksek bir katılımlagerçekleşti ve oldukça etkili oldu. Trenler, tramvaylarve otobüslerin çalışmadığı grevde ulaşım adeta durdu.Devlete bağlı çocuk yuvaları açılmadı. Hastaneler acil

bölümleri dışında hizmet vermedi. Temizlik işçileri isegrevlerin en aktif ve yüksek oranlı katılımcıları oldu.

Uyarı grevinin en etkili olduğu yerlerden biri deNRW’ydi. Wuppertal’da greve katılım hayli yüksektive günlük yaşamda iyiden iyiye hissedildi. Burada birde yürüyüş gerçekleştirildi. İki ayrı koldan başlayanyürüyüşe 2 binin üzerinde kişi katıldı. Yürüyüşsırasında yapılan konuşmalarda, ücret sorunu gibiözgün sorunların yanısıra, toplum ölçüsünde gitgidehissedilen yoksullaşma gerçeğinin de altı çizildi. Buçerçevede, yoksulluğun sadece Yunanistan’ın değil,aynı zamanda Almanya’nın da bir gerçeği halinegeldiği ileri sürüldü.

Politikacıların maaşlarına 500 Euro zam yapmakiçin bir günde yasalar çıkarttıkları, ama sıra işçi veemekçilerin ücretlerine gelince, bundan özenlekaçındıkları belirtildi. Bu duruma karşı duyulan öfke,yürüyüşte taşınan döviz ve pankartlara da yansıdı.

Uyarı grevi Köln ve Düsseldorf’da da hayli etkilioldu. Düsseldorf’daki eyleme toplam 5 bin kamuemekçisi katıldı.

Kızıl Bayrak/ Almanya

Almanya’da uyarı grevleri

WikiLeaks’e ABD’nin istihbarat bilgilerini aktaranasker Bradley Manning’in ABD’de önleyici tutukluluksırasında aylarca tecritte tutularak işkence gördüğübildirildi. Avukatlarının iddiaları üzerine müfettişgörevlendiren Birleşmiş Milletler, raporu açıkladı.

BM İşkence Özel Raportörü Juan ErnestoMendez, Cenevre’de yaptığı açıklamada, Ağustos2010’da tutuklanan Bradley Manning’in QuanticoCezaevinde geçirdiği sekiz aylık sürede maruz kaldığıuzun ve aşırı tecritin oluşturduğu, zalimce, insanlıkdışı ve aşağılayıcı muameleye maruz kaldığınıdüşündüğünü belirtti.

Raportör, “Manning’in masumiyet karinesindenfaydalandığını ve herhangi bir suçtan dolayı suçluilan edilmemişken, böyle bir muameleye maruztutulmasının hiçbir anlamı olmadığını” söyledi.

Uluslararası Af Örgütü ve Amerikan SivilÖzgürlükler Birliği gibi kuruluşlar, Manning’in günde

sadece bir saat havalandırmaya çıkma hakkıtanındığı hücrede tecritte tutulması ve çıplakuyumaya zorlanması şeklindeki uygulamalarıeleştirmişti.

Manning, tarihi henüz saptanmayan davasındasuçlu bulunduğu takdirde ömür boyu hapislecezalandırılacak. Amerikan ordusu geçen yıl Ekimayında, ekonomik nedenlerden dolayı QuanticoCezaevinin kapatıldığını açıklamıştı. TürkiyedekiPozantı haberleri gibi açığa çıkan her tecrit veişkence sonrası mekan değiştirerek herşey yoksayılıyor. Cezaevleri her zaman burjuvazinin baskı vezor politikasının kaleleri olagelmiştir. Bugün de bugerçek türlü durumlarla karşımıza çıkıyor. Wikileaks’asızdırdığı binlerce dökümanla emperyalistlerin kirlioyunlarını teşhir eden Manning, tecrit ve işkence ilecezalandırılmak isteniyor.

Er Mannig’e işkence raporda

ACTA anlaşmasınakarşı protestolar

İnternette sansür anlamına gelecek olanTicarette Sahteciliğin Önlenmesi Antlaşması(ACTA) yasasına karşı protestolar sürüyor. Yasayakarşı Şubat ayında ikinci kez onbinlerce kişi “ACTAgitsin, demokrasi gelsin” sloganları atarakParis’ten Belgrad’a kadar protesto gösterileridüzenledi.

Almanya, geçtiğimiz cumartesi günüinternette özgürlük talebiyle buluşangöstericilerin protestolarına sahne oldu. Enkitlesel gösteriler Frankfurt’ta ve Berlin’degerçekleşti. Buralarda 4 bin kişi yürürken, Köln,Düsseldorf ve Münih’te de toplam 10 bine yakınkişi yürüdü.

İnternette özgürlük talebinde bulunaraksokaklara çıkan göstericiler, bu tür gerekçelerleinternet üzerinden paylaşımda bulunan kişilerinyüksek cezalara çarptırılabileceklerine dikkatçekiyor. Film ve müzik endüstrisi için lobifaaliyetlerinde bulunanların anlaşma metniüzerinde büyük etkisi olduğunu ifade ediyorlar.Göstericiler, anlaşmanın yürürlüğe girmesihalinde internetten müzik ve film indirmenin,ayrıca verileri üçüncü kişilere aktarmanınzorlaşacağını bildiriyorlar.

Anlaşmayı şu ana kadar 27 AB üyesi ülkeden22’si imzaladı. Almanya’nın dışında Polonya CekCumhuriyeti ve Lettland gibi pek çok AB ülkesi iseprotestoların yoğunlaşması üzerine, antlaşmayıimzalamaktan vazgeçmişti. Avrupa Komisyonu dageçtiğimiz günlerde temel hakları ihlaliddialarının incelenmesi için Adalet Divanı’nabaşvuracağını bildirdi. Anlaşmanın AB içindeyürürlüğe girebilmesi için Avrupa Parlamentosutarafından da onaylanması gerekiyor.

Uluslararası alanda fikri mülkiyet haklarınınstandartlarının yükseltilmesi ve korunması adıaltında program, video ve müziklerin internette“yasadışı” yoldan paylaşımını engellemeyiamaçlayan anlaşma metni AB, ABD, Avustralya,Kanada, Japonya, Meksika’nın yanı sıra Fas, YeniZelanda, Singapur, Güney Kore ve İsviçre’ninkatılımıyla hazırlanmıştı.

Page 21: SY Kızıl Bayrak 12-10

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 21Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012 Dünya

Dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçiler Martayını grevlerle, protestolu gösterilerle karşıladı.

Kamboçya’da çoğunluğu kadın işçilerden oluşantekstil işçilerinin, Endenozya’da bisküvifabrikasındaki kadın işçiler taşeronlaşmaya karşıbaşlattıkları grevler sürerken, Çin’de de grevlergiderek yaygınlaşıyor. Kırgızistan’da altınmadeninde çalışan madencilerin grevlerikazanımlarla sona erdi. Mısır’da ve İsrail’de limanişçileri iş bıraktı. Haiti’de sokak gösterilerigerçekleşti. Yunanistanlı emekçiler IMF, AvrupaBankası ve AB’nin diktalarına karşı direnirken,Hindistan’da ise hayatı durduran genel grev yaşandı.

Kamboçya’da tekstil işçileri grevde Kamboçya’da tekstil işçilerinin 20 Şubat’ta

başlattıkları grev sürüyor. Tekstil fabrikası ManhattanTextile and Garments Corp isimli bir Çin tekeline ait.Büro çalışanı bir Çinli’nin işçilere pencereden küfüretmesi üzerine öfkelenen işçiler fabrikayı taşyağmuruna tutmuştu.

İşçiler, işverenden Ekim ayında uzlaştırıcımahkemede kabul edilen taleplerinin uygulamasınıistiyorlar. Bu taleplerden bazıları, geçici işçilerin ikisene sonra sözleşmeli işçi statüsüne alınmaları vegüvenlikli ayakkabıları giyme hakkıydı.

Endenozya’da kadın işçilerdentaşeronlaşmaya karşı grev

Surabaya kentinde PT Jacob bisküvi fabrikasındaçoğunluğu kadın yüzlerce işçi taşeronlaşmaya karşıve işin yeniden düzenlenmesi için greve gitti.Sözleşmeli işçiler ve geçici işçiler grevde birliktehareket ediyorlar. İşçiler işyerlerinin kapılarınabarikat kurarak işyerine girilmesini engellemeyeçalışıyorlar.

Haiti’de sokak gösterileri Haiti’de Başbakan Garry Conille, seçildikten 4 ay

sonra, 24 Şubat’ta istifa etti. 29 Şubat’ta ise farklışehirlerde ağırlığını öğrencilerin oluşturduğu binlercekişi ABD tarafından devrilen Jean BertrandAristide’nin başa gelmesi için gösteriler düzenlediler.

Mısır’da Suez limanında grev Kızıl Deniz’de bulunan Suez’deki limanda çalışan

işçi ve emekçiler 29 Şubat’ta greve gitti. Talepleriarasında Aralık ayında limanların güvenliğigerekçesiyle Suez limanına yerleştirilen askerisubaylarının derhal geri çekilmesi bulunuyor. İşçi veemekçiler grevden önce 3 gün oturma eylemiyapmışlardı. Grevdeki işçiler diğer limanlardakiişçilere çağrı yaparak kendileri ile dayanışmalarınıistediler.

Altın madeninde süresiz grev Mısır’ın Marsa Alam bölgesindeki Sukari altın

madeninde çalışan 900 madenci, 2 Mart’tan itibarensüresiz greve başladılar. Maden işçileri, daha fazlaücret ve daha iyi çalışma koşulları talep ediyorlar.İşçilerin ocağa giden caddeyi işgal etmeleri üzerinepatronlar tarafından polise haber verildi ve askerişuraya da başvurularak, maden ocaklarında yaşanançok sayıda grev nedeniyle daha fazla “güvenliğin”sağlanması istendi.

Kırgızistan’da altın madenindegrev

Kumtau’da bulunan altın maden işletmelerindeçalışan madencilerin 10 gün süren grevlerikazanımlarla sona erdi. Kar ve dondurucu soğuğarağmen 4000 metre yukarıda yılda 20 ton altınmadeni üreten 2500 madenci yüzde 4,5 daha fazlaücret artışı talep ediyorlar. İşçiler sosyal güvenlikhaklarını kendi aylıklarından ödemek zorundalar.

Grevdeki işçiler hükümetin karalamakampanyasının aksine, mücadelelerini kararlılıklasürdürdüler ve taleplerinin haklılığını savundular.Kanadalı Multi Camaco tekeli, işçilerin kararlılığıkarşısında talepleri kabul etmek zorunda kaldı.Madenciler anlaşmanın sağlanmasından sonraişlerinin başına döndüler.

Tahran’da metal işçileri gösteriyaptı

İran’ın başkenti Tahran’da 1 ve 2 numaralı metalişletmesinde çalışan 600 işçi, 13 Şubat’ta bir anakavşağa barikat kurarak 4 saatliğine trafiği kapattılar.Metal işçileri bu eylemleri ile ücretlerinin aylardırödenmemesini protesto ettiler. Özel birlikler ve

polisin hemen protestonun gerçekleştiği alanagelerek işçileri tehdit edip barikatı kaldırmayaçalışması da bir işe yaramadı. Son haftalardaülkede aralarında Tahran Metrosu’nun ve Darianbaraj projesinin de bulunduğu birçok işyerindeuzunca bir süredir alamadıkları aylıklarınınödenmesi için grevler yaşanıyor.

Hindistan’da 100 milyon kişi genelgreve katıldı

Hindistan’da işçi ve emekçiler kamu alanlarındaözelleştirmelere ve hayat pahalılığına karşı genelgreve gitti. İşçiler çalışma yasasında da değişiklikyapılmasını talep ediyorlar. Bunlar arasında teşeronişçi çalıştırılmasının yasaklanması, asgari ücretinyükseltilmesi, işten çıkarmaların engellenmesi veemeklilik parasının güvenceye alınması bulunuyor.

Organizatörlerin verdiği bilgiye göre, genel grevekamu ve özel sektörde çalışan 100 milyon işçi veemekçi katıldı. Sadece küçük bir azınlığın sendikalıolduğu düşünüldüğünde genel greve katılımın sayısıdaha da önem kazanıyor. Hindistan tarihinde ilk kez

11 sendikanın biraraya gelerek genel grev çağrısıyapması da diğer önemli nokta.

Genel grevin arka planını besin maddelerindekifiyat artışları nedeniyle hükümetin neoliberalpolitikalarına karşı kurulan protesto cephesioluşturuyor. Geçtiğimiz aylarda temel besinmaddelerinin fiyatlarında müthiş artış kaydedilmiş,bu durum ise sadece yoksulları vurmakla kalmamış,şimdiye kadar maaşları ile kıt kanaat yaşamayaçalışan işçi ve emekçileri de vurmuştu. İşçiler düşenalım gücü nedeniyle ailelerini geçindiremez durumagelmekten korku duyuyorlar.

Başkent Delhi’de, büyük ekonomi metropolleriolan Mumbai’de (Bombay) ikinci büyük şehir olanKolkata’da (Calcutta), büyük yerleşim yerleri olanHyderabad, Chennai (Madras) ve Bengaluru’de(Bangalore) genel grevin etkileri büyük oldu. Kamuyaşamı büyük ölçüde durdu. Ulaşım durdu. Bankalarkapalı kaldı. Özel bakalarda sadece acil durumlardahizmet verildi. Demiryolları sendikası IRF’nın (AllIndia Railwaymen Federation) da greve katılmasınedeniyle trenler çalışmadı. Eğitim kurumları tatiledildi.

Hindistan’da iki büyük “komünist” sendikadanbiri olan AITUC’ın (All India Trade Union Congress)Genel Sekreteri Gurudas Dasgu hükümete düşünmesiiçin yeterince zaman bırakıldığını vurgulayarak,“grev tek silahımızdı” dedi.

Sendikalar ve çalışanlar enflasyonundurdurulması, asgari ücret uygulamasının hayatageçirilmesi, gündelikçi olarak ve hiçbir sosyal hakkasahip olmadan hayatını kazanmak zorunda kalan 50milyon işçinin, sürekli işçiye dönüştürülmesini talepediyorlar. Sendikaları ve işçileri endişelendiren birdiğer şey de, giderek daha fazla ekonomik alanınyabancı yatırımcılara peşkeş çekilmesi. Kamusektöründe yıllardır özelleştirme furyası sürüyor.

İspanya’da 200 çelik işçisindenprotesto

Madrid ‘de 2 Mart günü 200 çelik işçisi endüstrimüzesi önünde protesto gösterisi yaptı. İşçiler 324işçinin çalıştığı Arcelor Mittal’in bir bölümününkapatılmak istenmesini protesto ediyorlar ve dahafazla istihdam talep ediyorlar.

İspanya’da işsizlik oranında, yüzde 23 ile endüstriülkelerinin en başında geliyor.

Eylem ve direnişler dört bir yanda

Page 22: SY Kızıl Bayrak 12-10

22 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012Kadın sorunu

Emperyalist savaş ve kadın “Analık hukukunun yıkılışı, kadın cinsinin büyük

tarihsel yenilgisi oldu. Evde bile, yönetimi elde tutanerkek oldu; kadın aşağılandı, köleleşti ve erkeğinkeyif ve çocuk doğurma aleti haline geldi. Kadınınözellikle Yunanlıların kahramanlık çağında, sonra daklasik çağda görülen bu aşağılanmış durumu, gidereksüslenip püslendi, aldatıcı görünüşlere sokuldu, bazenyumuşak biçimler altında saklandı; ama hiçbir zamanortadan kaldırılmadı.” (Engels, Ailenin, Devletin veÖzel Mülkiyetin Kökeni, sf: 69)

Özel mülkiyetin çıkış dönemine denk gelen bu‘tarihsel yenilgi’ ile birlikte kadının ezilmişliğigünümüze kadar farklı tarihsel dönemlerde farklıboyutlar kazansa da hiçbir zaman ortadan kalkmadı.Kadın, her dönemin kendine özgü sorunlarıyla karşıkarşıya kaldıysa ve bu sorunlar eski toplumsaldüzenden devranılarak katmerleşse de, kökeni çokgeçmişe dayanan sorunlar halen günümüzde deyaşanmaya devam etmektedir. Kadının savaşlarda enağır faturayı ödemek ile yüz yüze bırakılması busorunlardan sadece birisidir.

Savaşlarda kadınların ödediği ağır faturalar analıkhukukunun egemen olduğu dönemden ataerkildöneme geçişle birlikte kabileler arası savaşlardakendisini göstermeye başlar. Diğer kabileninzenginliklerine el koymak, onu ortadan kaldırmakveya başka bir nedenden ötürü yaşanan bu savaşlardakadınlar özel olarak hedef seçilmişlerdir. Analıkhukukunun yıkılmasının ardından kadınındoğurganlığından kaynaklı kazandığı özel değerinhalen belli ölçülerde devam etmesi bununnedenlerinden biridir. Çünkü doğurganlık simgesi olankadını ele geçirmek karşı tarafın mülkünü vezenginliğini ele geçirmekle aynı anlama gelmişdurumdadır.

13. Moğol istilasını yürüten Cengiz Han “birerkeğin yaşamındaki en büyük işi, düşmanlarınıyenmek, karşısındakini yok etmek, onların olan herşeyi ellerinden almak, onları yetiştirenlerin ağlamasınıduymak, atlarını dizlerinin arasına almak, kadınlarınınen istek uyandıranlarını kollarında sıkmaktır” (SusanBrovvnmiller, Cinsel Zorbalık, sf: 375) diyerek neyiamaçladığını açıkça ortaya koyar ve bununla birlikteegemenler zihniyetinin de küçük bir izdüşümünüsunar.

Günümüze kadar bu zihniyetin devam etmesisonucu halen kadınlar emperyalist ve gerici savaşlardaözel olarak hedef seçiliyorlar. “Namus simgesi” olankadının özel olarak hedef seçilmesindeki temelmantık, karşı tarafın “mülkiyetine” el koymak,düşmanı zayıf ve küçük düşürmek, aşağılamak veköleleştirmektir.

Ancak günümüz burjuva toplumunda sorununmahiyeti daha da katmerleşmiş durumdadır.Yaşanılanların sadece tecavüzle sınırlanmaması,bunun yanında toplumun “değerleri” adına tecavüzeuğrayan kadının “ötekileştirilmesi” ile birlikte kadınıfuhuşa ve intihara zorlama / sürükleme buna birörnektir. Ayrıca savaş açılan ülke haricinde askerlerinkonuşlandığı işbirlikçi ülkelerde de gerek farklıülkelerden gerekse de o ülkedeki kadınların fuhuşazorlanması / sürüklenmesi ile birlikte savaşlar zatendünya halkları için bir yıkımken bu yıkımın kadınaçısından faturası daha da ağırlaşmıştır.

Geçmişte yaşananları örnekleyerek anlatacakolursak sorunun hangi boyuta vardığı daha açıkgörülmüş olacaktır. 1990’ların başında Balkanlardakisoykırımda 20 bin kadına hamile kalıncaya kadartecavüz etmeleri ve hamileliklerinin yedinci ayına

kadar esir edildikleri kamplarda tutulmaları yakıntarihin olaylarından sadece birisini oluşturmaktadır.Somali’de 1991-1992 yılları arasında aralarında 4 ile6 yaşındaki çocukların da bulunduğu 300 bin kadınamülteci kamplarında tecavüz edilmesi, Ruanda’da 15-65 yaşlarında 15 bin kadına, Bosna Hersek’te Sırpırkçı faşist birliklerin 50 bin Boşnak kadınına,Pakistan’da Pakistan askerlerinin 200 bin Bangladeşlikadına tecavüz etmesi ve 25 bin kadının hamilekalması, ABD ordusunun işgal ettiği Vietnam’daki Myla i köyünde 450 kadın ve çocuğa tecavüz ettiktensonra öldürmeleri tarihte yaşanmış başka örnekleridir.Ayrıca Japonya’da Japon ordusunun Kore işgalinde300 bin kadına tecavüz etmesi ve bunlardan 200 bininizorla kaçırarak “askeri genelevlerde” zorlaçalıştırması, sorunun günümüzde hangi boyutuylayaşandığını çok açık göstermeye yeter niteliktedir.

Bunlar haricinde Filistin, Afganistan ve Irak’tayaşananlar ise halen güncelliğini korumaktadır. Buörnekleri daha da çoğaltmak mümkün elbette ve herne kadar verilen bu sayılar o ülkede yaşananlarıgöstermeye yetse de güncelin daha ağır olduğu birgerçektir. Ayrıca emperyalist savaşlarda kadınınyaşadığı sorun sadece bunlar da değildir. Açlık,yoksulluk, işsizlik gibi sorunları daha ağır yaşamayazorlanmaları da eklenince ortaya çıkan tablo “insanlıkayıbı”dır.

Tabii bütün bu yaşanan sorunlar güncel yaşamdakadının yaşadığı sorunlardan bağımsız değildir.Kadını ikinci sınıf insan konumunda gören bu sistem,bu sorunları üretmek zorundadır. Savaşlardayaşananlar sadece bu sorunun daha katmerli halindenbaşka birşey değildir. Bugün işkencenin devletpolitikası olması ve gözaltılarda, işkencelerde gene

aynı sorunların yaşanıyor olması yaşananların asılkaynağını bir kez daha göstermektedir.

Çözüm üretmekten aciz hatta tam aksine sorunuyeniden üretmek isteyen bu sistem kadının ikinci sınıfinsan konumundan her zaman yararlanmak ister.Bunun için de, sorunu çözmek yerine yaşananlara herzaman göz yummayı tercih eder. Uluslarası AfÖrgütü’nün yayınladığı bir raporda dünyada her 3kadından birinin fiziksel şiddete maruz kaldığı, her yıl5 ile 15 yaşları arasında değişen 2 milyon kızçocuğunun fuhuşa zorlandığı ve bu ticaretin dünyaüzerinde 7 milyar doları bulduğu gerçekliği busistemin bu sorunu sürekli yeniden üretmekten başkabir şey yapmadığının resmidir. Türkiye’de de durumçok farklı değildir. Türkiye’de kadınların %79’ufiziksel, %52’si sözel, %29’u duygusal, %18’i iseekonomik şiddete maruz bırakılması, ayrıca her günortalama 4 kadının farklı farklı gerekçelerleöldürülüyor olması ve bunun yanında kadınlarınbaşvurdukları halde korunmuyor olmaları bu sisteminbu sorunu çözmek iradesinden yoksunluğunugöstermektedir.

Çünkü özel mülkiyet üzerine kurulu bu sistemsorunun temel kaynağını halen kendi içindebarındırmaktadır. Üretim araçlarının ve toplumsalzenginliklerin üzerindeki egemenlik ortadan kalkıptoplumun malı haline gelecek olan sosyalizmdeemperyalist savaşlar ortadan kalkacaktır. Bunun içinburjuvazinin sınıf egemenliğine karşı sınıfa karşı sınıftutumu ile hareket etmek ve sınıfsız, sömürüsüz birdünya için mücadele etmek olmazsa olmaz olarakönümüzde durmaktadır.

İhsan Yiğit DemirelKandıra 2 No’lu T tipi D-3

Page 23: SY Kızıl Bayrak 12-10

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012 8 Mart

BDSP’nin devrimci 8 Mart çalışmalarıSınıf devrimcileri bulundukları tüm alanlarda

yaygın ve etkin bir 8 Mart faaliyeti yürüttüler.

Tuzla’da 8 Mart çalışmalarındanSınıf devrimcileri 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar

Günü hazırlıkları çerçevesinde tersane ve fabrikaişçilerinin ortak geçiş noktalarında ve fabrikaönlerinde alanlara çağrı yaptılar. BDSP’nin 8 Martbildirilerinin yanında, Devrimci 8 MartPlatformu’nun bildirilerinin de kullanıldığınoktalarda işçilere 8 Mart’ın tarihsel anlamı ilemitingin saat ve tarihini anlatan ajitasyonkonuşmalarıyla seslendiler. Bildiriler EsenyalıKöprüsü ve İçmeler Köprüsü ile Rimaks ve Na-Defabrikalarına dağıtıldı.

Çalışmalar işçilerin geçiş güzergahlarında,mahallelerde ve fabrika önlerinde devam ediyor.

Ümraniye’de 8 Mart hazırlığıÜmraniye BDSP, “Kapitalist sömürüye,

eşitsizliğe, gericiliğe ve şiddete karşı; 8 Marttaalanlara!” şiarlı afişleri yaptı. Miting için SultanbeyliBaşaran Mahallesi’den ve Sarıgazi’den otobüs kalkışsaatleri ve güzergâhlarının da bulunduğu çağrıozalitleri Samandıra, Sarıgazi, İMES A Kapısı veDudullu’ya yapıldı.

Çorlu’da 8 Mart çalışmasıEmekçi kadınların sömürü, eştsizlik ve baskılara

karşı mücadele günü olan 8 Mart Dünya EmekçiKadınlar günü yaklaşırken Çorlu’da hazırlıklarsürüyor.

Bu çerçevede sınıf devrimcileri tarafındanhazırlanan bildiri ve afişler emekçi semtlerine vefabrika servis güzergahlarına yapıldı. Bildiriler ÇorluSağlık Mahallesi’nde ve Saray ilçesinde emekçilereulaştırıldı. Afişler ise Sağlık Mahallesi ve Çorlumerkezde işçi servislerinin geçtiği yerlere ve çarşıyayapıldı.

Sincan’da 8 Mart çağrısıSınıf devrimcileri 6 Mart sabahı BDSP’nin 8 Mart

bildirilerini 12. cadde üzerindeki işçi servis

noktasında dağıttılar. Aynı gün, “Sömürüye,eşitsizliğe, gericiliğe ve şiddete karşı 8 Mart’taalanlara!” şiarlı BDSP afişlerini de 12. Cadde,Elvankent ve Lale’de servis geçiş güzergahlarındakullandılar.

7 Mart günü Sincan merkeze yapılan afişlerinardından ise bölgedeki 8 Mart çalışmalarısonlandırılmış oldu.

Kayseri’de 8 Mart hazırlıklarıKayseri’de sınıf devrimcileri bahar dönemine

ilişkin olarak yapılan planlama çerçevesinde 8 Marthazırlıklarını sürdürdüler.

Kayseri Emekçi Kadın Komisyonu “Gericiliğe,sömürüye, eşitsizliğe ve şiddete karşı emekçikadınlar 8 Mart’a yürüyor!” çağrısı doğrultusundaemekçi semtlerinde toplantılar düzenledi.

İlk toplantı Battalaltı Mahallesi’nde, ikincitoplantı Dersim Mahallesi’nde gerçekleştirildi.Ardından emekçi kadınlar Kayseri İşçi KültürEvi’nde bir araya geldiler. Birleşik, kitlesel, devrimci8 Mart hedefi doğrultusunda anket çalışmasıyapılması, ayrıca Kayseri’de kitle örgütlerinin ortakçağrısıyla gerçekleşecek olan toplantıya katılımsağlanması gerçekleştirildi. Yüzlerce anket emekçikadınlara ulaştırıldı.

Kayseri kent merkezinde BDSP’nin 8 Mart’ailişkin afişleri yaygın olarak kullanıldı. Ayrıca sınıfdevrimcileri, sabah saatlerinde Kayseri 8 MartPlatformu’nun hazırladığı bildirileri işçilerin yoğunolarak kullandıkları servis güzergâhlarında dağıttılar.Sınıf devrimcileri işçilere 8 Mart çağrısını taşıdılar.

Dağıtım sırasında işçilerle sohbet eden sınıfdevrimcileri, kadın ve erkek işçileri 8 Mart’a davetettiler. Perşembe günü Emekçi Kadın Komisyonupankartı altında yürümeye, gerçekleştirilecek olan

basın açıklamasına katılmaya çağırdılar.

Adana’da çalışmalarAdana’da 8 Mart çalışmaları büyük bir hızla

devam ediyor. 5 Mart günü Akkapı Mahallesi,Saydam Caddesi ve Obalar’ın servis güzergâhları vebelirli bölgelerinde afiş çalışması yapıldı. 6 Martgünü Barajyolu’nda afiş yapan BDSP çalışanlarıpolis engeliyle karşılaştı. Karakola götürülen 2 BDSPçalışanı, yaklaşık 2 saat boyunca keyfi gerekçelerlekarakolda tutuldular. Daha sonrasında serbestbırakıldılar. sınıf devrimcileri 8 Mart hazırlıkçalışmalarına dün yaptıkları afişlerle devam etti.Çarşı merkezinde yapılan afişlerle 8 Mart çağrısıkentin merkezi noktalarına taşındı.

Mersin’de 8 Mart çalışmalarıMersin’de sınıf devrimcileri 8 Mart gündemli

faaliyetlerini sürdürüyor. Devrimci 8 Mart çalışmasıkapsamında bir süredir şehrin en merkezi noktalarıBDSP afişleri ile donatılmış, 8 Mart gündemlibildiriler emekçi semtlerine ulaştırılmıştı.

Son olarak “Sömürüye, eşitsizliğe, gericiliğe,şiddete karşı 8 Mart’ta alanlara” şiarlı BDSP afişleriüniversite öğrencilerinin yoğun olarak yaşadığı semtve E5 karayolu üzerindeki merkezi noktalara yapıldı.

Kızıl Bayrak / Adana-Trakya-Kayseri-Mersin-Ümraniye-Tuzla-Sincan

Page 24: SY Kızıl Bayrak 12-10

8 Mart24 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP), 4Mart Pazar günü Bursa, Kartal, Adana ve Gebze’degerçekleştirdiği etkinliklerle, emekçi kadınlarıörgütlenmeye, mücadeleye ve alanlara çağırdı.

Gebze’de coşkulu etkinlik“Özgürlüğümüz ve geleceğimiz için buluşuyoruz!

Sömürüye, eşitsizliğe, şiddete, gericiliğe son!”şiarıyla gerçekleştirilen etkinlik saygı duruşu ilebaşladı.

BDSP adına yapılan konuşma etkinliğin şiarınayönelik vurgu ile başladı. Konuşmanın içeriğindekadınların iş yaşamında karşı karşıya kaldığıuygulamalardan, devlet terörüne kadar birçok noktasıile sömürü, şiddet ve gericilik anlatıldı. Konuşmadadikkat çeken bir diğer nokta ise 8 Mart’ın sınıfsal özüve “kadın erkek el ele mücadele” vurgusuydu.

Ardından Gebze’den emekçi kadınların vegençlerin hazırladıkları “Umut” adlı tiyatro oyunusergilendi. Zuhal Can da ezgileri ile kitleyihareketlendirdi.

Emekçi Kadın Komisyonları’nın hazırladığı“Yaşamın yarısından kavganın yarısına”sinevizyonunun gösterilmesinin ardından şiir dinletisisunuldu. Esenyurt İşçi Kültür Evi Müzik Topluluğuve Tanyeri Şiir Topluluğu da programda yer aldılar.

Coşkulu geçen etkinliğe 65 işçi ve emekçi katıldı.

Bursa’da 8 Mart etkinliğiNew Yorklu kadın dokuma işçilerinin anısına

saygı duruşuyla başlayan etkinlik “Yaşamınyarısından kavganın yarısına” isimli sinevizyongösterimiyle devam etti. Ardından BDSP adına birkonuşma yapıldı.

Konuşmada bugünün modern burjuva toplumundaher düzeyde gözlenebilen bir kadın sorunu olduğuifade edilirken bunun aileden başlayarak yaşamıntüm alanlarına kadar kendini gösteren çok temelli ve

kapsamlı bir sorun olduğu dile getirildi. Toplumsalyaşamdan ve üretim alanından verilen örneklerledevam eden konuşmada, kadın sorununun tarihselgelişimi üzerinde duruldu. Kadın sorununun özeldeemekçi kadın sorunu olduğuna dikkat çekilerekkadının özgürleşmesinin olmazsa olmaz koşullarınadeğinildi ve kadının mücadele içerisinde kendiözgüvenini kazanacağı ifade edildi.

Etkinliğin ikinci kısmı şiir dinletisiyle başladı.Şiir dinletisinin ardından Livane Kültür Evi’ninmüzik grubunun çeşitli yörelerden söyledikleri türküve marşlara kitle de katıldı. Coşkulu geçen etkinlikhalaylarla son buldu.

Kartal’da emekçi kadın etkinliğiKartal BDSP’nin gerçekleştirdiği 8 Mart

etkinliğinde kadın sorununun sosyalizmdeçözülebileceği vurgulandı ve kadın işçiler partisaflarında mücadeleye çağrıldı.

Saygı duruşuyla başlayan etkinlikte Penta

işçilerinin hazırladığı “Yaşamın yarısında kavganınortasında” adlı sinevizyon gösterildi.

Sinevizyon gösteriminin ardından Musa Kurtezgileriyle etkinliğe destek verdi.

BDSP adına yapılan konuşmada, sermayedevletinin başta Kürt halkı olmak üzere işçi veemekçi kadınlara yönelik saldırıları sıralandı. Haklarıve onurları için mücadele eden herkesin zindanlaradoldurulduğu vurgulandı. 8 Mart’ın mücadele günüolduğu, bunun için tüm baskı ve saldırılara karşıkadın erkek mücadele edilmesi gerektiği ifade edildi.Konuşma, kadın işçilerin parti saflarında mücadeleyiyükseltme çağrısıyla sona erdi.

Esenyurt İşçi Kültür Evi Tiyatro Topluluğu,Ulrike Meinhof’un hücrede geçirdiği 4 yılı anlatanoyunu sahneledi.

Direnişçi Maltepe Belediyesi taşeron işçileri adınakonuşma yapan İlhan Yıldırım herkesi direnişledayanışmaya çağırarak işçilerin kadın erkek el elebirlikte mücadele etmesi gerektiğini söyledi.

Ardından 2 yıldır Birleşik Metal’de örgütlenmemücadelesi veren Sanel Elektronik’ten bir kadın işçikonuşma yaptı. Kartal İşçi Kültür Evi Şiir Grubu dabir dinleti gerçekleştirdi.

Etkinlikte 35 kişi yer aldı.

Adana’da emekçi kadın etkinliği Sanayi İşçileri Derneği’nde gerçekleşen etkinlik

saygı duruşuyla başladı. BDSP adına yapılan konuşmada, kapitalizmde

kadının emeğinin sömürülmesinin yanındavücudunun da kapitalist piyasanın alınıp satılabilensıradan bir malı haline getirildiği belirtilerek, kadınsorununun temelde bir devrim sorunu olduğuvurgulandı. Kadın sorununun çözümünün tek gerçekyolunun sosyalizm olduğu belirtilerek, sosyalizminkadının toplumsal köleliğinin maddi zeminini ortadankaldırarak çözüm için gereken ön koşullarıgerçekleştirebileceği anlatıldı.

Emekçi Kadın Komisyonları tarafındanhazırlanmış “Yaşamın yarısından kavganın yarısına”adlı sinevizyonun gösterilmesinin ardından şiirdinletisi yapıldı. Pir Sultan Abdal Derneği’nden birsanatçının katılımıyla gerçekleşen müzik dinletisiyleetkinlik sonlandırıldı.

Kızıl Bayrak / Gebze - Kartal - Bursa- Adana

Coşkulu 8 Mart kadın etkinlikleri

Lozan Bir-Kar 3 Mart Cumartesi günü 8 MartDünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliği yaptı.Etkinlik hedeflenen katılım sağlanarak coşkulu biratmosferde gerçekleştirildi.

Etkinlik salonu “Kadının kurtuluşusosyalizmdedir”, “Kadın olmadan devrim, devrimolmadan kadının kurtuluşu olmaz” ve “Eşit, özgür,sömürüsüz bir dünya için, yaşasın 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar Günü!” şiarları ile donatıldı.İki bölüm halinde yapılan etkinliğin ilk bölümü,Clara Zetkin, Rosa Luxemburg, Hatice Yürekli veölüm oruçlarında şehit düşen tüm kadınlarınresimlerinin Enternasyonal marşı eşliğindegösterilmesi ile başladı. Gösterimin ardından yapılan

konuşmada 8 Mart’ın sınıfsal özü ve tarihsel anlamıifade edildi.

Nazım Hikmet’in “Tanya” adlı şiiriningösteriminin yapılmasının ardından emekçikadınların sorunlarını işleyen bir sinevizyon izlendi.

Dünya, Ortadoğu ve Türkiye’deki gelişmelerianlatarak 8 Mart vesilesi ile mücadeleyi büyütmeçağrısı yapan konuşmanın ardından ikinci bölümegeçildi.

Bu bölümde hep birlikte yemek yendi vearkasından devrimci sanatçı Yılmaz Güney’in“Duvar” adlı filminin çekimleri izlendi. Etkinliğe 70kişi katıldı.

Bir-Kar / Lozan

Lozan’da 8 Mart etkinliği

Page 25: SY Kızıl Bayrak 12-10

8 Mart Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012..

İzmir’de 8 Mart bu yıl hayli parçalı bir tablodagerçekleşti. Geçmişte yaşanan devrimci ayrışmaya ekolarak bu yıl çeşitli grupların eylemden ayrılmalarıİzmir’de birçok 8 Mart eylemi gerçekleşmesine sebepoldu. Birleşik ve devrimci 8 Mart’ın adresi iseKarşıyaka oldu.

Kızıl 8 Mart ayrışmasından bu yana birlikte hareketederek 8 Mart eylemlerini örgütleyen ilerici vedevrimci kurumlar bu yıl da haftalar öncesindenhazırlıklara başladılar. 8 Mart süreci Alınteri, BDSP,Devrimci Hareket, Emek ve Özgürlük Cephesi, HalkCepheli Kadınlar tarafından örgütlenmeye başlandı.Bileşenler tarafından alınan karar doğrultusunda 4 MartPazar günü Karşıyaka Çarşı’da bir yürüyüş ve İskeleönünde miting yapıldı.

“Cinsel, ulusal, sınıfsal, sömürüye son!”

Toplanma saat 13.30’dan itibaren Karşıyakaminibüs durakalarında başladı. Saat 14.00’te ise ortakpankart açılarak kortejler oluşturulmaya başlandı. Çarşıboyunca sloganlar eşliğinde yürüyüş yapıldı. En öndebileşenlerin imzalarının yer aldığı “Cinsel, ulusal,sınıfsal sömürüye son!” pankartı yer alırken arkasındasırasıyla örgütleyici kurumlar pankart ve dövizleriyleyer aldılar. Ayrıca ortak pankartın ardında örgütleyenkurumlara ait birer temsili flama taşındı.

Kortejde sırasıyla Alınteri, BDSP, DevrimciHareket, EÖC, Halk Cepheli Kadınlar ve destekçiolarak katılan PSAKD Çiğli Şubesi, Alevi KültürDernekleri Karşıyaka Şubesi Gençlik Komisyonu ileKaldıraç yer aldı.

Sınıf devrimcileri mitinge “Sömürüye, eşitsizliğe,gericiliğe ve şiddete son! Kadının kurutluşusosyalizmde! / BDSP” pankartı ile katıldılar. Kortejdeayrıca “8 Mart resmi tatil olsun!”, “Her alanda kadınerkek eşitliği!”, “Emekçi semtlerinde ve işyerlerindekreş istiyoruz’” şiarlı dövizler ve BDSP flamalarıtaşındı.

Yürüyüş boyunca “Kadın erkek birliktemücadeleye!”, “Kadın olmadan devrim olmaz, devrimolmadan kadın kurutlmaz!”, “Yaşasın 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar günü!”, “Kurtuluş yok tek başına yahep beraber ya hiçbirimiz!”, “Hergün 8 Mart hergünkavga!”, “Kadının kurtuluşu sosyalizmde!” sloganlarıcoşkuyla atıldı.

Yürüyüş fiili miting alanına çevrilen İş Bankasıönünde son buldu ve burada programa geçildi. Mitingprogramı 8 Mart’ın anlamına değinilen ve 8 Mart’ı

yaratanların selamlandığı sunum ile başladı. Ardından,8 Mart’ta katledilen kadın işçiler şahsında devrimşehitleri anısına saygı duruşu gerçekleştirildi. Saygıduruşunu, eylemi örgütleyen kurumlar adına hazırlananortak metnin okunması izledi.

8 Mart’ın tarihçesinin kısaca anlatılması ilebaşlayan metin “102 yıldır olduğu gibi, bu sene de 8Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için meydanlardave mücadelenin içindeyiz. 102 yıllık bir geleneğinsahibi olmaktan onur ve gurur duyuyoruz” sözleriylesürdü ve ardından şunlar söylendi:

“102 yıl geçti, ama sömürülen emekçi kadınlarının,New Yorklu dokuma işçilerinden çok daha iyi durumdaolduğu söylenemez. Sömürü amansızca ve dizginsizcesürüyor. Haklarımızın yaygın ve yoğun bir şekilde gaspedildiği bir dönem yaşıyoruz. Sömürü çarkının içindeen çok kadınlar eziliyor. Emekçi kadınların hemenhiçbir ihtiyacı karşılanmıyor. İşçi ve emekçi kadınlar,hamileliklerinde, doğumun hemen arkasından, sağlıksorunlarını bir kenara bırakarak, kölece çalışmakzorunda bırakılıyorlar. Çalıştıkları yerlerde kreş deçoğunlukla olmadığı, olan da ihtiyacı karşılamaktanuzak olduğu için çocuklarının bakımını önemsemedençalışmak zorunda kalıyorlar.”

Basın metninde Kürt kadınına yönelik baskılar davurgulanarak Uludere ve KCK operasyonları teşhiredildi.

Basın metninin ardından Grup Gün ışığı marşları vetürküleriyle sahne aldı. Etkinlik birlikte söylenentürküler ve çekilen halaylarla son buldu.

KSK’lılardan provokasyon girişimi

Miting başlamadan hemen önce miting alanıçevresinde çok sayıda KSK taraftarı toplanmış ve maçöncesinde tezahüratlarla maça gitme hazırlıklarıyapıyordu. Mitingden önce uyarılan bu grup mitingiselamladı ve sağduyulu davranarak alanı terk etti.Mitingin sonlarına doğru ise 15-20 kişilik bir taraftargrubu porvokasyon amacıyla miting alanına gelerek“Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” biçiminde sloganatmaya başladı.

Miting alanındaki kitlenin öfke ile üzerine yürümesikarşısında çapulcular geri çekildiler. Polis de arayagirerek KSK’lıları uzaklaştırdı. Kitlenin sağduyulutavrı sayesinde provokasyon girişimi boşa düşürüldü veeylem güvenlik alınarak rutin kurgusunda devam etti.

Kızıl Bayrak / İzmir

İzmir’de 8 Mart eylemi

Kadın Platformu’ndanyürüyüş

İzmir KESK Kadın Platformu, 8 Mart etkinliklerikapsamında 2 Mart Cumartesi günü YKMönünden Eski Sümerbank önüne coşkulu biryürüyüş gerçekleştirdi.

“Artık Yeter! Kadına yönelik şiddete son!/KESKKadın Platformu” pankartı açan KESK’li kadınlar,ellerinde meşale ve taleplerin olduğu dövizlertaşıdılar.

Eski Sümerbank önünde KESK Kadın PlatformuSözcüsü SES Kadın Sekreteri Rukiye Çakır basınaçıklaması yaptı.

Çakır, kadın cinayetleri ve AKP hükümetininaileyi ve kadını koruma adı altında katillerikoruduğunu ifade etti.

8 Mart’ın öngünlerinde tutuklanan KESK’likadınları da anan Çakır, 9 kadın yöneticinintutuklanmasını protesto ettiklerini, saldırıların vetutuklamaların kendilerini yıldırmayacağını belirtti.

Basın açıklmasından sonra, “KESK’li kadıntutusaklara özgürlük!” yazılı dövizi taşıyan balonlargökyüzüne bırakıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

Menemen PSA’dan 8 Mart etkinliği

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD)Menemen Şubesi 4 Mart Pazar günü “Sömürüye,şiddete, gericiliğe ve eşitsizliğe” karşı 8 MartDünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliği yaptı.

PSA Menemen Şubesi Gençlik Komisyonu veKadın Komisyonu’nun ortaklaşa hazırladığıetkinlik, sunuş konuşmasıyla başladı. Sunuşkonuşmasında tüm katılımcılar selamlandıktansonra emekçi kadınların özgürleşmemücadelesinde şehit düşenler anısına 1 dakikalıksaygı duruşuna geçildi. Saygı duruşununardından söz PSAKD adına 8 Mart ile ilgilikonuşmasını yapmak üzere bir kadın emekçiyeverildi. PSAKD adına yapılan konuşmada 8Mart’ın tarihçesi anlatılarak mücadele vurgusuyapıldı.

Konuşmanın ardından Demokratik KadınHareketi Tiyatro Ekibinin hazırladığı “Kardelen”isimli oyun sergiledi. Tiyatro oyununun ardındansinevizyon gösterimine geçildi. Bu bölümde “Bubahar önce emekçi kadınlar yürüyecek” adlısinevizyon gösterildi. Sinevizyondan sonraBDSP’nin etkinliği selamlayan ve emekçi kadınlargününü kutlayan mesajı ile Menemen SağlıkHakkı Meclisi’nin ve Menemen’deki 8 Martetkinliklerinin duyurusu okundu.

Mesajların okunmasının ardından müzikdinletisine geçildi. Sağlık emekçisi Yüksel Bingöltürkülerini izleyenlerle paylaştı. Etkinlik PSAKDşiir ve müzik ekibinin okuduğu şiirler ve söylediğiezgilerin ardından sona erdi.

Çoğunluğu kadın olmak üzere yaklaşık 200kişinin katıldığı etkinlik 3 saat sürdü.Son olarakbir duyuru yapıldı ve 13 Mart’ta Sivas Katliamıdavasının devlet tarafından zaman aşımınauğratılmak istendiği ve buna izin vermemek veSivas’ı unutturmamak için 13 Mart’taAnkara’daki Adliye önünde olma çağrısı yapıldı.

Kızıl Bayrak / Menemen

Page 26: SY Kızıl Bayrak 12-10

Güncel26 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

Adana’da 8 Mart çalışmalarıDevrimci 8 Mart çalışmaları devam ediyor. Adana

Devrimci 8 Mart Platformu İnönü Parkı’ndagerçekleştirdiği bildiri dağıtımı ile eyleme çağrı yaptı.“Baskıya, sömürüye ve eşitsizliğe karşı 8 Mart’taalanlara!” şiarıyla çalışmalarını devam ettirenDevrimci 8 Mart Platformu, Kültür Sokağı önündeaçıklama yaparak 8 Mart eylem ve etkinlikleriniduyurdu. Açıklamada 8 Mart’a çağrı amacıylahazırlanan bildiri okundu.

“2011 çetelesinin açıklandığı verilere göre 232kadının öldürüldüğü, 610 kadının cinsel tacize maruzkaldığı, 180 kadının tecavüze uğrayıp yaklaşık 70kadının da intihar ettiği, birçok kadının işcinayetlerinde yaşamını yitirdiği, yüzlercesinin iştenatıldığı, yaklaşık 700 kadının sırf politika yaptığı içintutuklandığı” ifadeleri de bildiride yer aldı.

Açıklama sonrasında Çakmak Caddesi’nde bildiridağıtımı yapılarak, emekçi kadınlarla sohbetler edildi.Ajitasyon konuşmalarında talepler sıralanarak emekçikadınlarla 8 Mart’ta birlik olma çağrısındabulunuldu.

Bildiri dağıtımının ardından Merkezpostanesinden devrimci kadın tutsaklara kart atıldı.

Çorlu Emekçi Kadın Platformukuruldu

Çorlu’da bulunan devrimci ve ilerici güçlertarafından Çorlu Emekçi Kadın Platformuoluşturuldu. Platform içerisinde ESP, EMEP, BDP,Eğitim-Sen Çorlu Temsilciliği ve BDSP yer alıyor.

Haftalar süren toplantılar sonucund programdanetleşildi. Platform, 11 Mart günü ise bir mitinggerçekleştirecek. Çorlu’da 8 Mart nedeniyledüzenlenecek ilk miting olduğu için ayrıca önemliolan bu eylemde konuşmalar, tiyatro ve şiirden oluşanbir program sunulacak.

Kayseri’de 8 Mart çalışmalarıEmekçi Kadın Komisyonu 25 Şubat Cumartesi

günü Eğitim-Sen’de yapılan toplantıya katıldı.Devrimci Güç Birliği’nin de katıldığı toplantıda,Devrimci Güç Birliği, Emekçi Kadın Komisyonu 8Mart’ın tarihsel anlamına uygun kutlanması ve emekçikarakterinin karartılmasına izin verilmemesinoktasındaki hassasiyetini ortaya koydu. Ortayakonulan bu ilkesel tutum kurumlar tarafından genelolarak kabul gördü.

Toplantıda Devrimci Güç Birliği ve Emekçi KadınKomisyonu’nun önerileri kabul edildi. Yapılanplanlama çerçevesinde 8 Mart’ta Kayseri Kentmerkezinde bir yürüyüş düzenlendi. 10 Mart’taEmekçi Kadın Komisyonu temsilcisinin de konuşmacıolarak katılacağı panel düzenlenecek.

Kızıl Bayrak / Adana-Trakya-Kayseri

8 Mart çağrıları... Emekçi kadınlaralanlarda

Diyarbakır, Urfa ve Hatay’da yapılan Emekçi KadınlarGünü eylemlerinde emekçi kadınlar alanları doldurdu.Diyarbakır’da eylem alanını onbinlerce kadındoldururken, Hatay’da kadınlar polis barikatlarını aşarakyürüdüler.

Diyarbakır Demokratik Özgür Kadın Hareketi’nin (DÖKH)

“Öcalan’a özgürlük, siyasi soykırıma son” şiarıylaDiyarbakır İstasyon Meydanı’nda düzenlediği mitinge,çevre ilçelerden gelenlerle birlikte 10 bini aşkın kadınkatıldı. Yeşil sarı kırmızı renklere bürünen mitingdekonuşan Barış Anneleri İnisiyatifi aktivisti Hava Kıran,“Her kadın bir militandır” dedi.

“Jin ji bo çareseriya pirsgereka Kurd gotubêj û azadidixwaze (Kadınlar Kürt sorununu çözümü için müzakereve özgürlük istiyor)” yazılı pankart açıldı. “KESK’li kadıntutsaklar onurumuzdur”, “Em ji warê ku tovê azadiyêhatiye çandi” sloganları atıldı.

Mitingin açılış konuşmasını yapan BDP Diyarbakır İlEş Başkanı Zübeyde Zümrüt, 8 Mart’ın direniş günüolduğunu vurgulayarak bu gücü yaratan kadınlarıselamladı.

Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana, “Soğukhavaya rağmen buradasınız. Hiç kimsenin zulmü sizleriyenemez. Özgür ruhlarınız demir kapıları kıracaktır”dedi.

Tutuklu kadınların gönderdiği mektubunokunmasının ardından “Kadın tutsaklar onurumuzdur”sloganı haykırıldı.

BDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan dakonuşmasında kadın katliamlarının önüne geçilmesi,kimlik ve dil hakkının tanınması, askeri ve siyasioperasyonların durdurulması ve Kürt sorunununçözülmesi için alanlarda olduklarını vurguladı.

Urfa Urfa’nın Viranşehir İlçesi’nde yapılan miting polisin

engelleme çabaları ile karşılaştı. İlk önce ilçelerdengelen kadınları alana almak istemeyen polis, daha sonrakadınları arka arkaya kurduğu dört arama noktasındangeçirerek alana soktu. Miting alanının çamur olmasınedeniyle alana mucur dökmeye çalışan belediyeekipleri de yine polis tarafından engellendi.

BDP Urfa İl Eş Başkanı Fatma İzol ve DemokratikToplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Aysel Tuğluk’unkonuşma yaptığı mitingin ardından kadınlar ilçemerkezine doğru yürüyüşe geçti.

Hatay Hatay Kadın Platformu’nun düzenlediği 8 Mart

eylemi nedeni ile Eğitim Sen önünde toplanan kadınlarıpolis barikat kurarak engellenmeye çalıştı. Polisin bibergazı ve coplarla saldırması karışısında “Baskılar biziyıldıramaz” ve “Faşizme karşı omuz omuza”sloganlarıyla barikata yüklenen kadınlar, barikatınaçılmaması üzerine yarım saatlik bir oturma eylemiyaptılar. Oturma eyleminin ardından polis barikatıaçılarak yürüyüşe başlandı.

Yürüyüş sırasında sürekli engeller çıkararakmüdahale etmek isteyen polis basın açıklamasınınyapılacağı Ulus Meydanı’na gelindiğinde ikinci barikatıkurdu. İkinci barikatı da aşmayı başaran emekçi kadınlardavul-zurna eşliğinde çekilen halaylar, tiyatro oyunu vebasın açıklaması ile eylemi sonlandırdılar.

7 Mart 2012 / Manisa

Manisa 8 Mart Emekçi Kadınlar Platformu, 7 Mart günü Manisa Eğitim-Sen önünde bir yürüyüşgerçekleştirildi. Birçok talebin yazılı olduğu dövizlerin taşındığı yürüyüşte renkli görüntüler göze çarptı.

Bu yılki 8 Mart eylemini “çocuk gelinlere” adayan 8 Mart Emekçi Kadın Platformu kortejin en önüne“gelin, damat, işçi,” kostümlü çocukları yerleştirdi. Aynı zamanda 4+4+4 düzenlemesini protesto etmek içinde her çocuğun üzerinde 4+4+4 yazan dövizler taşındı. Çocukların hemen arkasında “Kimliğimizin,bedenimizin, emeğimizin sömürülmesine karşı mücadele ediyor; özgürlük, eşitli, barış için yürüyoruz!”şiarlı Manisa Emekçi Kadın Platformu imzalı pankart taşındı.

Eylemde “cadı, hakim, avukat ve işçi” kılığına giren emekçiler davullar eşliğinde coşkulu sloganlarlayürüyüşe başladılar. Çevrede biriken kalabalıktan birçok kişinin eyleme alkışlarla destek vermesinin yanısırabir çoğu da yürüyüşe katıldı. Eğitim-Sen önünden başlayan yürüyüş trafiği kapatarak Manolya Meydanı’naulaştı.

Manolya Meydanı’nda basın açıklamasını Eğitim-Sen Kadın kolları sözcüsü ve Manisa Emekçi KadınPlatformu adına Melek Varol okudu. Varol açıklamasında sermayenin son dönemdeki azgın saldırılarınadeğinerek bu saldırılar karşısında susmayacaklarını ve sonuna kadar mücadelelerine devam edeceklerinisöyledi. Varol, KESK’li tutsakları da selamlayarak 8 Martın özüne yaraşır bir biçimde kutlamasıgerektiğinin 8 Martın kadın-erkek elele sermayeye karşı mücadele günü olduğunun altını çizdi. Gerçekleşeneylemi “çocuk gelinlere ve çocuk işçilere” adadıklarını söyleyen Varol, 4+4+4 uygulamasına da değinerektüm işçi ve emekçileri mücadeleye davet ederek açıklamayı bitirdi.

Yürüyüşte “Cinsel ulusal sömürüye son!”, “Kadın-erkek elele özgürleşmeye!”, “Kurtuluş yok tek başına,ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Tek yol devrim, kurtuluş sosyalizm!”, “Çözüm devrimde kurtuluşsosyalizmde!”, “Her gün 8 Mart her gün kavga!”sloganlar atıldı.

Yürüyüş sırasında BDSP imzalı 8 Mart bildirileri yaygın olarak dağıtıldı. Kızıl Bayrak / Manisa

Manisa’da 8 Mart yürüyüşü

Page 27: SY Kızıl Bayrak 12-10

Gençlik hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

Çanakkale3 Mart günü yapılan ikinci okur toplantısında

“Gençliğe devrimci baharı kazanma çağrısı…Geleceğine sahip çık!” başlıklı yazının ve kampanyabildirisinin okunmasının ardından, kampanyanıniçerdiği ana başlıklar üzerine tartışmalargerçekleştirildi. 8 Mart eylemi öncesi, kadın sorunuüzerine metinler okunup, tartışmalar yapıldı. 8 Marteyleminin nasıl örüleceği üzerine konuşuldu.

Üniversite içinde kampanya ve 8 Martbildirilerinin dağıtımının da yapıldığı kampanyaçalışması çerçevesinde şehir merkezindeki bellinoktalara kampanya afişlerini yapan Ekim Gençliğiokurları, 3 Mart’ta yapılan afiş çalışmasında polisinengelleme girişimi ile karşılaştı. Gözaltına alınanEkim Gençliği okurları, 169 TL para cezasıkesildikten sonra serbest bırakıldı.

MersinMersin Ekim Gençliği, “Geleceğine sahip çık!”

kampanyası kapsamında Mersin Üniversitesi’ndemasa açarak Ekim Gençliği ve Kızıl Bayrak satışıyaptı. Çiftlikköy Kampüsü’nde de kampanyaşiarlarını işleyen stikerlar yaygınca kullanıldı.Öğrencilerin üniversite yolu üzerindeki geçişgüzergahlarında da Ekim Gençliği imzalıyazılamalar yapıldı.

EskişehirEkim Gençliği okurları Eskişehir’de “Geleceğine

sahip çık!” çağrısını yükseltiyor. Kampanyaçalışmaları kapsamında yürüttükleri GSS karşıtıçalışma ile gençliği sağlık hakkına sahip çıkmayaçağırıyorlar.

Anadolu Üniversitesi’nde yapılan çalışmalardayaygın afiş kullanımının yanı sıra stant açılarak,GSS’nin geri çekimesi ile başlatılan imzakampanyası çerçevesinde öğrencilerden destektoplandı. Ayrıca, duvar gazetesi bildiri halinegetirilerek öğrencilere ulaştırıldı. “Geleceğine sahipçık!” şiarlı afişlerle beraber “GSS seni nasıletkiliyor?” başlıklı duvar gazetesi kullanıldı.

İstanbul6 Mart günü YTÜ’de masa açarak dergi dağıtımı

yapan Ekim Gençliği okurları, 8 Mart’ta alanlaraçağıran kampanya bildirilerini de dağıttı.

“GSS saldırısına geçit verme! Sağlık hakkınasahip çık!” şiarlı kampanya afişlerinin kullanıldığıkampüste dergi satışı ve GSS saldırısını teşhir eden

kampanya bildirileri dağıtıldı. GSS’nin geriçekilmesi için imza toplandı.

Yaklaşık 30 öğrenciye açılan soruşturmalarkarşısında düşünce ve ifade özgürlüğüne sahipçıkmaya çağıran Ekim Gençliği afişleri de kullanıldı.

Ekim Gençliği / Çanakkale-Mersin-Eskişehir-İstanbul

Ekim Gençliği’nin kampanyaçalışmalarından...

İstanbul Ekim Gençliği 3 Mart günü ElektrikMühendisleri Odası’nda 8 Mart’la ilgili bir etkinlikgerçekleştirdi.

Etkinlik devrim şehitleri için yapılan saygıduruşunun ardından İşçi Kültür Evleri’ninhazırladığı “Bu bahar önce emekçi kadınlaryürüyecek” adlı sinevizyonun gösterimi ile başladı.Sinevizyon gösteriminin ardından Ekim Gençliğiadına kadın sorunu üzerine bir konuşma yapıldı.Konuşmada kadın sorununun ortaya çıkışı,kapitalist düzende kadın sorununun kapsamı, kadınsorununa karşı mücadele ve devrimcilerin tutumubaşlıkları üzerinde duruldu.

Sunumun ardından gerçekleşen söyleşikısmında canlı tartışmalar yaşandı. Tartışmalardafeminist hareketin kadın sorununu algılayışındakieksikliğe değinilerek komünistlerin tutumu öneçıkarıldı. Kadın sorununun gerçek ve kalıcıçözümüne ulaşmasının ancak devrimlegerçekleşeceği, vurgulandı.

Sefaköy İşçi Kültür Evi Şiir Topluluğu NazımHikmet’in “Tanya” isimli şiirini sergiledi.Ardından da müzik dinletisi gerçekleşti.

Ekim Gençliği okurları da etkinlikte Güldünya,Uğur Kaymaz’ın annesi, Bursa’da bir fabrikada diridiri yanan kadın işçi ve Picca Bacca’nın ağzındankadınların yaşadığı sorunları ve çifte sömürüyü

anlatan bir oyun sergilediler. Etkinlik Sefaköy İşçi Kültür Evi Tiyatro

Topluluğu’nun sunduğu New York’lu dokumaişçisi kadınların hak arama ve örgütlenmemücadelesini konu alan “Yangın” isimli oyununsergilenmesinin ardından 8 Mart’ta alanlarda olmaçağrısı ile bitirildi.

Ekim Gençliği okurları 2 Mart günü AdanaCeyhan’da 8 Mart etkinliği gerçekleştirdi. CeyhanEğitim-Sen’de gerçekleşen etkinlik, mücadeledeölümsüzleşen emekçi kadınlar ve devrim şehitlerianısına yapılan saygı duruşuyla başlayıp şiir vesinevizyon gösterileriyle devam etti.

Etkinlikte yapılan konuşmada kapitalistsistemde kadın sorununun giderek bataklığagömüldüğü ve bu sistemin gerek emekçi kadınlaragerek öğrencilere çözümden çok çözümsüzlükgetirdiği gerçeği anlatıldı.

Sinevizyon gösteriminin ardından gerçekleşensöyleşide üniversitedeki sorunlar hakkında canlıtartışmalar yapıldı. Paralı, eşit olmayan, anti-bilimsel ve ana dilde verilmeyen eğitimin yanı sırageleceksizlik sorunu da meslek yüksekokuluöğrencileri tarafından tartışıldı. Örgütlümücadelenin önemine vurgu yapıldı.

Ekim Gençliği / İstanbul-Adana

İstanbul ve Ceyhan’da 8 Mart etkinlikleri

Page 28: SY Kızıl Bayrak 12-10

Gençlik hareketi28 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü’ndeyaşanan faşist saldırılar 6 Mart günü gerçekleştirilenkitlesel bir yürüyüşle protesto edildi. Yaklaşık 500üniversite öğrencisinin katıldığı yürüyüş saldırınınyaşandığı Edebiyat Fakültesi A Kapısı önünden başladı.

“Faşizme ve ırkçılığı karşı üniversitene veözgürlüğüne sahip çık” şiarıyla bir araya gelen ÖzgürBeytepe Platformu (Ekim Gençliği, TKP’li Öğrenciler,Öğrenci Kolektifleri, Gençlik Muhalefeti, GençlerMeydana İnisiyatifi, Öğrenci Dayanışması, GençlikFederasyonu, YDG, DGH, Devrimci Proletarya, TÜM-İGD, Kurtuluş Yolunda Dev-Genç, Sosyalist KurtuluşKolektifi) tarafından örgütlenen eyleme Eğitim Sen’liakademisyenler de destek verdi.

“Faşizme ve ırkçılığa karşı üniversitemize sahipçıkıyoruz!” pankartı arkasında yapılan yürüyüşte,faşizme karşı omuz omuza olma çağrısı yapıldı.

Rektörlük önünde yapılan ve HacettepeÜniversitesi’nde peş peşe yaşanan faşist saldırılarınteşhir edildiği açıklamada, bu olayların “münferit” yada “tesadüf” olmadığı vurgulandı. Üniversiteyönetiminin saldırının ardından yaptığı açıklamayı geriçekmesi ve ilerici-devrimci öğrencilerden özürdilemesinin talep edildiği eylemde ayrıca Rektör MuratTuncer’in “misafirleri” olan eli sopalı faşistlerinfotoğrafları taşınarak ikiyüzlü tutum gözler önüneserildi.

Ekim Gençliği / Beytepe

Beytepe faşizme karşıyürüdü

Ankara’da 8 Marthazırlıkları

ODTÜ’de “Sömürüye, eşitsizliğe, gericiliğe,şiddete karşı 8 Mart’ta alanlara/BDSP” afişleriyaygın bir şekilde kullanıldı. 8 Mart’ta alanlaraçağıran Ekim Gençliği bildirileri de yaygın olarakdağıtılırken yemekhanede stant açılarak gençliğeEkim Gençliği ve Kızıl Bayrak satışı yapıldı.

Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde 8Mart afişleri ve kampanya afişleri kullanıldı.İletişim Fakültesi’nde de stand açılarak gençliğeEkim Gençliği ve Kızıl Bayrak ulaştırıldı.

DTCF’de de 8 Mart ve kampanya afişleriyaygın bir şekilde kullanıldı. Devrimci 8 MartPlatformu’nun örgütediği eylemin çağrısı yapıldı.Ayrıca “Kadın sorunu ve devrimci tutum”başlığıyla gerçekleştirilecek söyleşinin duyurusuyapıldı.

Ekim Gençliği / Ankara

Cebeci’de faşizmegeçit yok!

29 Şubat’ta yaşanan saldırının ardındanaçıklama yapan faşistler, 1 Mart günü saat12.00’de Cebeci Kampüsü önünde bir arayagelerek okuldaki Kürt öğrencileresaldıracaklarını basına deklare etmişlerdi.

Bunun üzerine aynı gün saat 11.00’denitibaren okulda bir araya gelen devrimci,demokrat ve yurtsever öğrenciler, faşistlerintoplanmasını engellemek için ortak karar aldılar.

Faşistler kampüse gelmeye cesaretedemezken Ekim Gençliği’nin de aralarındabulundu devrimci sol güçler okulda bekleyişebaşladılar.

Anti-faşist öğrencilerden yürüyüş

Bekleyişin ardından anti-faşist öğrencilerönce kampüs içinde bir yürüyüş yaptılar.Kampüs çıkışında kısa bir açıklama yaptıktansonra yolu trafiğe kapatarak Kızılay’a yürüdüler.Polisin kaldırımda yürütmeye yönelikdayatmaları karşısında kolkola giren öğrencileryürüyüşlerine devam ettiler.

Yüksel Caddesi’ne gelindiğinde basınaçıklaması yapıldı. Açıklamada devrimcidayanışmanın yükseltileceğine ve saldırılarınboşa düşürüleceğine vurgu yapıldı.

Ekim Gençliği / Cebeci

Kampüste polis terörüİzmir’de Dokuz Eylül Üniversitesi Tınaztepe Kampüsü’nde Ekim Gençliği’nin “Emperyalist Savaş ve

SalSdırganlığa, Faşist Baskı ve Teröre, Eğitimin Ticarileşmesine karşı Geleceğine Sahip Çık!” ve kurultay afişlerinikullanan Ekim Gençliği okurları polis terörüne maruz kaldı.

6 Mart Salı günü mimarlık ve mühendislik fakültelerinin bulunduğu alanda afişleme yapan Ekim Gençliğiokuru, kampüs içerisinde sivil polislerin tehditlerine, darp girişimine ve engelleme çabasına maruz kaldı.

Afişleme çalışmasını yaparken 40-50 metre uzaklıkta bir sivil polis aracının durduğunu fark eden Ekim Gençliğiokuru arabadan inen polislerden birinin, otobüs duraklarına asılı olan ‘TKP’nin Sesi’ imzalı afişlerden bir tanesinisöktüğünü görmesi üzerine koşarak olaya müdahil oldu. Sivil polis, Ekim Gençliği okurunun koşarak olay yerinegelmesini gördükten sonra ani bir refleksle söktüğü afişi tekrardan yapıştırmaya çalıştı. Ekim Gençliği okurununafişlere karışmamaları üzerine yaptığı uyarının ardından hırçınlaşan sivil polisler, ÖGB kulübesinin 20-30 metreilerisinde Ekim Gençliği okurunu darp etmeye çalışarak, tehditler savurdular. ‘Başına gelecek olanları düşünmesi’,‘Yapacakları şeyleri Ekim Gençliği okurunun bildiği ve ona göre davranması gerektiği’ yönündeki tehditler,kendisinin polis olduğu defalarca belirtmesi eşliğinde yapıldı.

Bu sırada öğrencilerin güvenliği amacıyla okulda tutulduğu söylenen ÖGB’lerin olayı sadece izlemekteyetinmeleri, sivil polislerin Ekim Gençliği okurunun ismini bağıra bağıra üstüne yürümesi idare-ÖGB-polisişbirliğini ortaya koydu.

Bu olay içerisinde geri adım atmayan Ekim Gençliği okurları faşist müdahaleyi püskürterek aynı durağaafişlemede bulundular. Bunun üzerine cep telefonları ile görüntü almaya çalışan polislerin, görüntü alma girişimleriengellendi, Kabahatler kanunu ile ilgili ceza kesecekleri yönünde polislerin gerçekleştirmiş olduğu tehditler iseafişlemeye devam edilerek boşa düşürüldü.

DEÜ Ekim Gençliği saldırıya ilişkin şu açıklamayı yaptı:“Kampüs içerisinde polislerin ellerini kollarını sallayarak gezmeleri, en demokratik hak olan afişlere müdahaleetmeleri ve bu demokratik hakka sahip çıkan üniversite öğrencilerini kampüs içerisinde tehdit ederek darp etmeyeçalışmaları, yaz döneminde yine polisin, Eğitim-Sen’li bir kamu emekçisine yönelik gerçekleştirdiği taciz olayı ilebirleştirildiğinde, var olan tüm politikalar gün yüzüne çıkmaktadır. Onlarca devrimciyi hunharca katletmelerinerağmen bu topraklardaki devrimci faaliyeti sonlandıramayan zor güçlerinin, bu tür çabaları ile de amaçlarınaulaşamayacakları, devrimci faaliyetin güçlenerek devam etmesi ile kanıtlanacaktır.”

Ekim Gençliği / DEÜ

Page 29: SY Kızıl Bayrak 12-10

Devrim şehitleri ölümsüzdür! Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

Hüseyin yoldaşa devrim sözümüz var:

“Başka yolu yok! Yapacağız!”*Sen yok musun artık eeyy yoldaş?

Sıkılı yumruklarında mı kaldı son bakışların?

Ben derin bir kuyuda susuzluktan yanıyorum eey yoldaş!

Ne vakit sularsın yüreğimi? Gitti dediler kızıl bayraklı tabutun…

Yer gök inledi görkeminden yüreğinde sönmeyen sevdanın…

Hüseyin yoldaşın, çalışma alanındaki tümyoldaşlarının ve işçilerin deyimiyle HüseyinHoca’nın aramızdan ayrılalı üç yıl oldu. Gideninardından analarımız ağıtlar yakarken bizler bu üç yıliçinde sınıf kinimizi daha da biledik. Hüseyinyoldaşın bizlere devrettiği bayrağa sahip çıkmanındaha da yükseklere çekmenin çabası içinde olduk.Şahsen tanışamamış olmak büyük kayıp olsa daHüseyin yoldaşı, tüm yoldaşlarına ve proleterlereanlatabilmek; kişiliğini, kimliğini kavratabilmekçabasında olmalıyız.

Genç yaşta mücadeleye atılan yiğit bir sınıf devrimcisi

“Sömürüyle, baskıyla, yoksullukla çok erkenyaşta tanıştım. Adına kapitalizm denilen bu sisteminyıkılması gerektiğini, bu gerçekleşmeden işçi veemekçilerin en basit sorunlarının dahi kalıcı birçözüme kavuşmayacağını çok erken yaşta gördüm,öğrendim. O zamandan bu yana devrimcimücadelenin içindeyim” diyen yoldaşımız 12 Eylülyenilgisinin ardından devrimci örgütten, devrimcisınıftan kaçışın, tasfiyeciliğin yaşandığı bir dönemdebilimsel sosyalizmin bu topraklardaki temsilcisi olanEKİM’in saflarında mücadele etmiştir. Parti inşasürecinde partinin işçi kitlelerle buluşabilmesi içinemek harcamış, inatçı ve inançlı kimliğiyle, yılmazkişiliğiyle yoldaşlarına örnek olmuştur.

Mücadeleye atıldığı günden yaşamının songünlerine kadar sınıf mücadelesinin içerisindeolmuş, beyniyle, pratiğiyle onun kopmaz bir parçasıolmuştur. Çalışma yürüttüğü her alanda samimiyaklaşımıyla işçilerle kaynaşan, onlarla sıcakilişkiler kuran, saygı ve sevgisini kazanan birisiolmuştur.

Bir Hüseyin yoldaştı yüreğinde yanardağlar

ve meydanların ortasında patlayan volkanlar gibi…

Bir Hüseyin yoldaştı Desa direnişinde…

Emine Arslan’ın yanıbaşında. Birçok fabrikanın örgütlenmesinde, direnişe

geçmesinde ve direnişlerinin yönlendirilmesindeetkin rol oynamıştır. Güven Elektrik’te, OlukluMukava’da, DESA’da sınıf çalışmasında hemişçilerin hem yoldaşlarının hocası olmuştur. Bugünonun öğrencileri, hocalarına, yoldaşlarına sahipçıkıyor, mücadelesini yükseltiyorlar.

Yılmaz sınıf devrimcileri mücadele içinde yetişir…

Lenin’in, Bolşevik Parti’nin merkez komiteüyelerinden Sverdlov’u grip salgını neticesindekaybedilmesinin ardından söylediği şu sözler, işçi

sınıfı partisinin sınıfsal yöneliminin önkoşulu vesonucu olan sınıf devrimcilerinin nasıl şekillendiğiniçok net ortaya koymaktadır: “…proleter yığınlarınörgütlenmesi, emekçilerin örgütlenmesi, devriminçok daha değişmez ve çok daha derin bir özelliğibaşarılarının koşuluydu ve hala da öyledir. Devriminen sağlam dayanakları, başarılarının en derinkaynakları, milyonlarca emekçinin bu örgütlenişiiçinde aranmalıdır. Proleter devriminin bu yönü, ogüne kadar devrimlerin bilinmeyen bu özel çizgisini,yani kitlelerin örgütlenmesini kendinde en iyicisimlendiren önderlerin mücadele içinde öneçıkmasını sağlamıştır. Proleter devriminin bu yönüher şeyden önce ve her şeyin ötesinde bir örgütçüolan Sverdlov gibi bir insanı şekillendirmiştir.”

Bu sözler Hüseyin yoldaş için de geçerlidir.Hüseyin yoldaş da devrimci kimliğini, karakterinisınıf mücadelesi içerisinde şekillendirmiş birdevrimcidir. Bunun içindir ki, yılmazdır,yorulmazdır, sarsılmazdır. Düzenle uzlaşmazdır. Budüzen karşısında insan olmanın, insan olarakkalabilmenin tüm özelliklerini taşımaktadır. Budüzeni yıkma gücüne sahip sınıfın içindekonumlanmak, onun dünya görüşüne sahip olmak,burjuvaziye karşı proletaryanın sarsılmaz, uzlaşmazsınıf kinini taşımaktadır, yoldaşımız. İşte yoldaşımızbu kimliği ve kişiliğiyle öne çıkmıştır, Sverdlov gibi.Ne acı talihsizlik ve tesadüftür ki, Sverdlov yoldaşgrip salgınından, Hüseyin yoldaş akciğerkanserinden aramızdan ayrılmıştır.

Ancak bizler için nasıl öldükleri değil, nasılyaşadıkları belirleyicidir. Ölümü değil, yaşamı,yaşamayı ve yaşatmayı savunan bizler için ne uğurdayaşadığımız her zaman belirleyicidir.

Bizlere düşen görev

Hüseyin yoldaş bizler için bir örnek teşkil ediyor.

Her birimiz onun devrimci özelliklerini kendimizdevar edebilmeliyiz. Bu hiç de zor değildir. Bir yanıylaisteme-irade-hissetme meselesidir, bir yanıylabunları hayatla buluşturma, işçi sınıfı içinde ete-kemiğe büründürme meselesidir.

Hüseyin yoldaş gibi olmak: Devrimi sıkılıyumruklarımızda hissetme meselesidir ki, o yumruksıkıldığında, havaya kalktığında anlamı olsun. Birişçiye selam verdiğinde onunla aynı geleceğipaylaştığını hissetme ve hissettirme halidir. Bununiçin özel bir çaba sarf etmek değil, bunun doğalındagelişmesidir. Söylediğin sözü inanarak söyleme,gereğini yapacağını bilme ve bildirme halidir. İşinözü ve özeti: Hüseyin yoldaş gibi olmak, devrim vesosyalizm mücadelesinde O’na yoldaş olmaktır,gereklerini yerine getirmektir.

Bunun yolu da partili mücadeleyi yükseltmekten,sınıfla buluşturmaktan, onunla et ve tırnak gibikaynaşmaktan, devrim ve sosyalizme yürümektengeçmektedir. İşin özü “Parti, Sınıf, Devrim”dir. Budüzenin tek alternatifi olan sosyalizmi kurmanın“başka yolu yok!” tur.

Hiç tanışmamış olsak da, duvardaki resmindenbana arkamdan bakan, destek olan Hüseyin yoldaşasözüm olsun ki: Ben de üzerime düşen görevitereddütsüzce yapacağım.

“Başka yolu yok! Yapacağız!”, “eeyy… Devriminoğlu.”

Ben ki yanık bir türkü tadında, yüreğimi avuçlayıp bahar vakti…

İki dirhem bir çekirdek meydanlara koşacağım

senin ateşinle…. Akacak sokaklar

meydanlara doğru… Rahat uyu mezarında

eeyy… Devrimin oğlu. R. U. Kurşun

Page 30: SY Kızıl Bayrak 12-10

Sol hareket30 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/10 * 9 Mart 2012

Ben aydınlık ve özgürlük delisiyim Varsın hainleri gizlesinler soğuk bir taş altında

Dürüstçe yaşadım ben, karşılığında Yüzüm doğan güneşe dönük öleceğim!

Sınıf mücadelesinde yeri doldurulamaz kişiliklerinarkasından yazmak güçtür. Konu Hüseyin Temiz,yoldaşlarının deyimiyle “Hüseyin Hoca” olunca daaynı şey geçerli diye düşünüyorum. Tüm zorluklarınarağmen ölüm yıldönümü vesilesiyle anısı önünde birkez daha eğilerek belki de haddim olmayarak“Hocam” hakkında yazacağım.

Hüseyin Hoca, yaşamıyla sınıf mücadelesininiçinde konumlanmıştı. Kimileri gibi sınıf mücadelesinibir elbise gibi giyilip çıkarılan bir şey olmaktan ziyadeonunla et ve tırnak gibi bütünleşmiş ve yaşamının heranında yapıya bir tuğla koymanın gayreti içerisindeolmuştu.

Yoldaşlarının ona “Hoca” demesi hiç de boşunadeğildi. O sınıfından öğrenmesini bildiği gibi sınıfınıve onun birer parçası olan yoldaşlarını ileri çıkarmayıkısacası onlara “hocalık” yapmayı da bilen nadirinsanlardan biridir. Yoldaşları onun deneyimlerinden,mücadelesi içerisindeki konumlanışından mutlakaöğrenmesini bileceklerdir.

Bu amaçla bir işçi önderi diyebileceğimiz HüseyinHoca’nın işçi eylemlerindeki pratiği üzerine bir anımıpaylaşmak istiyorum.

Yıl 2007... Yer sefalet ücretlerine karşı örgütlenmeyolunu tutan Güven Elektrik Fabrikası önü. 350 işçisendikaya üye oldukları için “iş yok” gerekçesiylekeyfi bir şekilde ve kanunsuz olarak ücretsiz izneçıkarılmıştı. İşçiler ne yapacaklarını bilemez birşekilde fabrikanın önünde bekliyorlardı. Bu esnadaHocamız da ağır bir ameliyattan yakın zamandaçıkmasına rağmen devrimci sınıf faaliyetinden geridurmamış ve komünistlerin seçim çalışmalarıçerçevesinde İstanbul 3. bölgeden bağımsızmilletvekili adayı olmuştu. Bu olayın olduğu esnadada seçim çalışmaları çerçevesinde koşuşturmacaiçerisindeydi. Saat 10:00’u biraz geçerken HüseyinHocamız her zamanki gibi koştura koştura geldi.Yüzüne baktığında insan, O’ndaki heyecanı ve sınıfmücadelesindeki sorumluluklarımı nasıl yerinegetirebilirim kaygısının taşıdığını rahatlıklagörebilirdi.

Bu esnada yoldaşın uyarısı ile dağılma eğiliminegiren işçileri toparlamak ve fabrika önünde tutabilmekiçin işçilerin arasına dağıldık. İşçilerle bir taraftan bumücadelenin önemi, patronların örgütlü işçilerdenkorktuğu vb. üzerinden konuşarak/tartışarak bağkurmaya çalışırken öte yandan ortaya çıkabilecek gerieğilimlerin önüne geçmenin hesabını yapıyorduk.

Yazın güneşi en tepe noktaya çıktığında aralarındakadın işçilerin de olduğu yaklaşık 200 işçinin topluolarak beklemesi gittikçe güçleşiyordu. Bir dağılmaeğilimi ortaya çıkıyordu. “Bir süre burda bekleyelim”dememize rağmen yaşanabilecek dağılmanın önünegeçmek için yeni bir politika belirlemek gerekiyordu.Bu esnada iki eğilim güç kazandı. Sendikaya gidelimeğilimi ile dağılıp evlere gidelim eğilimi. Hızla vedoğallığında sendikaya gidelim önerisini destekledik

ve bu yönde bir karar çıkardık. Derken işçilersendikaya girmek için yoldan geçen minibüsleridurdurmaya başladı. Bu sırada “ne gereği varminibüse binmeye, sendika binası yakın, yürüyerekgidebiliriz” diyen bir ses. Bu ses tabii ki HüseyinHocamız’ın sesiydi.

Burada, sınıf mücadelesinin sayısız badiresindengeçmiş ve işçi sınıfının eylemle güç kazanacağınıdefalarca test etmiş Hocamız’ın kafasında işçilereeylem yaptırmak düşüncesi vardı. Kısa birkararsızlığın ardından yürüyerek sendika binasınagitmek yönünde karar alan işçilerle birlikte yollaradüştük. Bu arada Hocamız bizleri bir kenara çekti veişçilerin içine yayılarak konumlanmamazı, işçilerarasındaki mesafenin açılmasının önüne geçmemizi veyürüyüşü eylemli bir tarza çevirmemiz gerektiğiniifade etti.

Yolda işçilerle birlikte ilerledikçe işçilerdekiöfkenin giderek arttığını hissedebiliyorduk. Derkentempolu bir alkış sesi yükseldi. İşçilerin eşliketmesiyle birlikte ıslıklar da yükselmeye başladı.Hocamız’ın ilk alkış protestosunu başlatma anı ve oilk alkışı daha dün gibi gözlerimin önünde. Yürüyüşilerledikçe alkış ve ıslıklar belli bir düzene girdi.Sonrasında ise işçilere slogan attırmak kalıyordu. Buişi yapması için alanda öne çıkan işçileri yönlendirdikve müdahalemiz karşılık buldu. Artık işçiler alkışlarve “Sendika hakkımız söke söke alırız!”, “İşçiyiz,haklıyız, kazanacağız!” vb. sloganlarla yürüyüşedevam ettiler. Ara ara sloganlara müdahale ederkensonrasında işçilerin içinden çıkan doğal ajitatörlerlebuna gerek kalmamıştı.

Artık merkeze neredeyse varmıştık. YineHocamız’ın yönlendirmesiyle yürüyüşü daha düzenlihale getirmek için küçük bir pankart hazırladık. Enönde işçilerle birlikte taşıdık. Abartısız Hocamızöncülüğünde yaptığımız yerinde müdahalelerleişçilerle sanki 40 yıllık arkadaş gibi kaynaşmıştık. İşçimücadelelerinde kritik dönemeçler vardır. Biz işçilere

o dönemeci dönmesinin önünü açmıştık. Daha sonragörüştüğümüz birçok işçi, o süreçte bu eylemi çokfarklı bir yere koyduklarını dile getirdiler.

Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Belediye işçileri bireylemde O’nu sahiplenip polisin elinden koparıpalmıştı. Texim işçileri hiç tanımadıkları bir insanıncebindeki son parasını onların afişi için veren Hoca’yıiyi tanımaktadır. Desa’da Emine Arslan’nın ilkziyaretçisi olma onuru da Hüseyin Temiz yoldaşaaittir. Oktaş Oluklu Mukavva işçileri detoplantılarındaki heyecanlı devrimciyi iyihatırlamaktadırlar. Bu böyle devam eder gider!

Aynı zamanda mezarında da yazan, Jose Marti’nin“Ben aydınlık ve özgürlük delisiyim / Varsın hainlerigizlesinler soğuk bir taş altında / Dürüstçe yaşadımben, karşılığında / Yüzüm doğan güneşe dönüköleceğim!” dizeleri sanki onu ifade etmek içinyazılmıştı. O hiçbir çıkar gözetmeden yaşamış,devrimci sınıf mücadelesinin ön saflarında yer almışve her şeye rağmen devrimci kalmasını başarmış veyüzü doğan sosyalizm güneşine dönük yaşamınıyitirmiştir.

Yazımı yine bir anıyla sonlandıracağım.Aramızdan ayrılmasının sadece 2 gün öncesiydi. Artıkyataktan kalkamayacak durumdaydı. Haliyle hiçkaçırmadığı 8 Mart eylemine de bu nedenlegelememişti. Biz eylemi O’na anlatırken doğrudanşunu sormuştu: “İşçi kadınlar var mıydı eylemde?”Evet, devrimci sınıf çizgisinin vücut bulmuş haliydikarşımızda duran. Devamında ise bana sık sıksöylediği şeyi yeniden ifade etti: “Ben düşündümhesapladım yoldaş. Halkalı fabrikalar yolu barikatkurmaya uygun. İki baştan tutup orada barikat kurupsavaşacağız yoldaş!”

Fazla söze gerek yok enginleri fethetme bilinci veruhuyla yaşayıp ölen Hoca yoldaşlarını barikatbaşlarına çağırıyor.

Metal İşçisi bir yoldaşı

Hüseyin Hocamız sınıf mücadelesinin barikatlarında

yaşayacak!

Page 31: SY Kızıl Bayrak 12-10

CMYK

EKSEN Yayıncılık Büroları

Kemalpaşa Mh. Otel Asya yanı Vural Apt. No:2 D:3 İzmit / KOCAELİSönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSA Tel: 0 (224) 220 84 92

Mücadele Postası

Kadınlar dağlara yürüyorkendi şarkılarını yaratıyoryıldızlar yolları kuşatıyor

hazırız yaşamaya...M. Karaali

Merhaba Kızıl Bayrak emekçileri;

Kadın Olmadan Devrim Mayası Tutmaz!8 Mart 1857’de New Yorklu dokuma işçisi

kadınların mücadelesi ve ödenen bedel, hayatın bubilinçle anlamlandırılmasının güçlü bir sembolü oldu.

Kadın cinsinin ezilmesine, sömürüye ve tümemekçi kadınların cinsiyetçi baskılara başkaldırısınınsembolü haline gelen bugün, hala öneminikorumaktadır.

Bugün bir kez daha, 8 Mart gücünü mevcuttoplumsal yapısından olan cins egemenliği ve butemelde biçim alan ezme, sömürme ilişkisininsonlandırılmasının yolunun devrimci tarzdamücadeleden geçtiğinin haykırılmasıdır diyoruz. 102.yılında tüm emekçi kadınların 8 Mart’ını kutluyoruz.Sevgiler, saygılar. Tutsak Partizanlar

Nihat Konak 1 No’lu F Tipi hapishane C-97 /Tekirdağ

Merhaba sevgili dostlar,

Gün geçtikçe ülkemiz ve dünyada kadına yönelikşiddetin, baskının, sömürünün daha da katmerleştiğibir dönemden geçmekteyiz.

Sınıfsal, ulusal, cinsel sömürüye ve kadınbedeninin metalaştırılmadığı onun göğün yarısıolduğunu diyebilmek için 1910’da Clara Zetkinöncülüğünde yaktığı meşaleyi daha da harlayarakRosa Luxemburg, Meral Zilan ve zindanlarda SemaNergis ve Yeter olabilmekten geçiyor.

Bu direnç tohumlarımızın yarınlara uzanan yoldamavi düş damlacıkları ekerek köhnemiş olanıyadsıyarak yaşamlarıyla sömürüsüz bir dünyaözlemine ışık oldular.

Bu duygu yoğunluğuyla 8 Mart Dünya EmekçiKadınlar Günü’nüzü direnç duygularımla kutluyor,şan olsun 8 Mart’ı yaratan ve yaşatanlara bin selamolsun. Sevgilerimle.

Mehdi Boz / F tipi hapishane B2-T- 34 / Edirne

Devrimci tutsaklardan 8 Mart mesajları...

Yoğunlaşan faşist baskı ve terör ortamına karşıÇağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) tarafındanbaşlatılan “Olağan Şüpheliler!” seminerlerikapsamında 7 Mart günü gerçekleştirilen etkinliğinkonukları Ekim Gençliği okurlarıydı.

Etkinlikte, yakalama, arama, gözaltı, avukathakkı, doktor hakkı, teşhis vb. konularda bilgiverildi. Seminerdeki sunumda, polis tarafındanhazırlanan tutanağa imza atmama hakkınınbulunduğu ifade edildi. Hangi durumlardayakalama kararının verileceği, yakalama sırasındahangi haklara sahip olunduğu hakkında bilgilerinverildiği etkinlikte, gözaltı işlemi sırasında doktoragötürülme hakkı ve doktor odasında polisinolmaması gerektiğine dikkat çekildi.

TMK kapsamında gözaltına alınanların 24 saatboyunca kimseyle görüştürülmediğine dikkatçeken konuşmacı, mülakat tarzı gözaltındaki kişiyiyorma, teslim alma çabalarına dikkat edilmesigerektiği, yine tutanağa gerektiğinde imzaatılamayabileceğini ifade etti.

Gözaltı sırasında susma hakkının yanı sıra buhakkın savcılıkta da kullanabileceği bilgisininverildiği seminerde gözaltında istenen kimlikbelgelerinin sadece nüfus cüzdanındaki bilgilerlesınırlı olduğu vurgulandı. İfadeye avukatın girmesigerektiği, arama kararının tutanakta yazıldığı gibiuygulanması gerektiği de ayrıca ifade edildi. Evaraması sırasında karşılaşabilecek olumsuzdurumlar karşısında da seminerde çeşitlihatırlatmalarda bulunularak tutanağa imza atmamahakkının bulunduğu ifade edildi. Polisinbilgisayarlara el koyamayacağını, sadece harddiskteki bilgileri kopyalama hakkı olduğu, bununardından da araması yapılan kişiye aldığı tümbilgilerin bir kopyası cd’yi teslim etmesigerektiğinin de altı çizildi.

Son dönemlerde gündeme gelen telefondinlemelerinin de konuşulduğu etkinliktedinlemelerin, en fazla 9 ay olabileceğivurgulanırken, TMK kapsamındaki suçlarda 1’eray uzatmalarla sınırsız olabileceği ifade edildi.

Gözaltı işleminde kelepçe takılamayabileceğive KCK operasyonları kapsamında gözaltınaalınanlara uygulanan plastik kelepçe dayatmasınada dikkat çekilen seminerde gözaltı sırasındapolisin, parmak izini zorla alamayacağı, parmakizinin alınamadığı takdirde polisin, tutanaktutmaya hakkı olduğu vurgulandı.

Ekim Gençliği / İstanbul

ÇHD’den “OlağanŞüpheliler” dersi!

Page 32: SY Kızıl Bayrak 12-10