sy kızıl bayrak 12-19

32

Upload: kizilbayrak

Post on 24-Mar-2016

244 views

Category:

Documents


5 download

DESCRIPTION

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak 2012-19/11 Mayıs

TRANSCRIPT

Page 1: SY Kızıl Bayrak 12-19
Page 2: SY Kızıl Bayrak 12-19

2 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLER“Sendikal ayrışma”nın önemi ve

sınırları...…...........…….......................... 3

Tanıkları ve belgeleriyle

‘77 1 Mayıs katliamı….......…. . . . . . . . 4

Kayseri 1 Mayısı’nın gösterdikleri..…... 5

Komünistler Denizler’i andı....................6

Denizler mezarı

başında anıldı................................….......7

İstanbul’da üç fidan

anmaları.......................................…........8

İşçi cinayetlerinin hesabını sormak için

örgütlenmeye!.. ..... . . . . . . . . . . . . . . . . 9

TOGO Ayakkabı’da köleliğe karşı

direniş...….... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10

“TOGO’ya söke söke gireceğiz!”..........11

ART direnişi kazanımla

sonuçlandı... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12

TİS uygulanmadı, işçiler iş bıraktı........13

Sağlıkçılar şiddete

karşı eylemde!... ...… . . . . . . . . . . . . . . 14

KESK: 1 Mayıs’ın mesajı ortak

mücadele!....… . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 15

Bosch’ta taraflar ve tutumlar . . . 16-17

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme

Kurulu Mayıs ayı toplantısı… . . . . 18-19

Avrupa işsizlikte rekor kırıyor...... . . . . 20

Emekçiler grevde, direnişte!..................21

Kamusal alanın tasfiyesinden

ironiler.....….. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 22

Bielefeld’de 6 Mayıs anması ....….. . . .23

“Denizler’in yolunda düzene

başkaldırıyoruz!”….....…... . . . . . . . . . 24

İzmir Öğrenci Kurultayı bileşenlerinden

kurultaya dair.............. . . . . . . . . . . . . . 25

Bologna Süreci üzerine....... . . . . . . 26-27

Sincan’da çocuklara

işkence tutanakta!... . . . . . . . . . . . . . . . 28

10 ilde baskın, gözaltı, polis terörü.......29

Ser verip sır vermeyen bir yiğit:

İbrahim Kaypakkaya… . . . . . . . . . . . . 30

Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:

Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi, Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbul

Tlf. No: (0212) 621 74 52e-mail: [email protected]

Web: http://www.kizilbayrak.orghttp://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Altay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2012/19 * 11 Mayıs 2012Fiyatı: 1 TL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2012/19 * 11 Mayıs 2012

Bu yılki 1 Mayıs kutlamaları yaygın, coşkulu,kitlesel ve yer yer birleşik gösteriler biçimindegerçekleşti. Bu 1 Mayıs’ın açığa çıkardığı temelyönlerden biri sınıf hareketindekiayrıştırıcı/birleştirici bir zeminin ortaya çıkmasıyönündeki eğilimin güçlenmesidir. 2012 1 Mayısı’nınayrıştırıcı ve birleştirici yönü bu yıl daha net olarakaçığa çıktı. Kuşkusuz bu tabloyu şekillendiren temeldinamik sermayenin işçi ve emekçilere yönelik çokyönlü saldırılarına karşı tabandan yükselen birleşikbir mücadele arayışı ve eğilimidir.

1 Mayıs’ın hemen ardından ilerici sol güçlereyönelik olarak başlatılan faşist baskı ve terör dalgasısaldırıların bir başka cephesini oluşturmaktadır.Sermaye hükümeti bir taraftan işçi ve emekçilerinkırıntı düzeyindeki haklarını tümden yok etmek içinyeni saldırılara hazırlanırken öte taraftan hak almamücadelesini yürüten tüm kesimlere yönelik gözaltıve tutuklama terörünü devreye sokarak güçlenenmücadele dinamiklerini ve eğilimlerini ezmeyiamaçlıyor. Açık ki bu saldırıları önümüzdeki dönemher cepheden şiddetlenerek devam edecektir.

Sermaye hükümetinin başta kıdem tazminatıhakkını gaspetmek olmak üzere yeni saldırıhazırlıklarını sürdürdüğü bugün, bu saldırılara karşıbirleşik, meşru-fiili ve militan bir mücadele hattınınörgütlenmesi görevi önümüzde durmaktadır. Bölgeselasgari ücret, taşeronlaştırma, esnek çalışmanınyaygınlaştırılması, sendikasızlaştırma vb. saldırılarakarşı işçi ve emekçilerin öfke ve tepkisini büyütmekiçin koşullar daha da olgunlaşmaktadır. Dolayısıylasermaye hükümetinin bu saldırılarına karşı birleşikbir mücadele hattının örgütlenmesi ihtiyacı bugüngiderek daha yakıcı bir hale gelmektedir. 1 Mayıs veardından 6 Mayıs eylem ve etkinlikler tablosusermayenin saldırılarına karşı giderek büyüyenmücadele dinamiklerinin ve eğilimlerinin örgütlü birzemine kavuşturulmasını zorunlu bir ihtiyaç halinegetirmektedir.

Sınıf devrimcileri büyüyen mücadeledinamiklerine dayanarak kendi görev vesorumluluklarına yüklenmelidirler.

* * *

Denizler, idam edilmelerinin 40. yılında ülkenindört bir yanında gerçekleştirilen eylem veetkinliklerle anıldılar. Anma etkinliklerine veeylemlere katılan binlerce kişi Denizler’in devrim vesosyalizm davası uğruna ölümlerinin boşa olmadığınıonları sahiplenerek gösterdi.

İbrahim Kaypakkaya, katledilmesinin 39. yılındagerçekleştirilecek eylem ve etkinliler anılacak.

Sınıf devrimcileri Diyarbakır işkencehanelerindeser verip sır vermeyen bu yiğit devirimciyi devrim vesosyalizm kavgasında yaşatmaya devam edecekler.

Sosyalizm Yolunda

KK iitt aapp ççıı llaarrdd aa.. .. ..

Page 3: SY Kızıl Bayrak 12-19

Kapak Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2012/19 * 11 Mayıs 2012

Çıkarları birbirine temelden karşıt iki sınıfın karşıkarşıya geldiği 1 Mayıs’ta yaşanan “sendikalayrışma”, dinci-Amerikancı AKP iktidarının birtezgâhı olsa da, bazı yönlerden hayırlı olmuştur.Sermayenin sendikalardaki Truva atlarının “içi boş bir1 Mayıs” dayatmalarının sonuç vermemesi üzerinegündeme getirilen ayrışma, “burjuvazi-AKP-Truvaatları” koalisyonunun beklediği sonucu yaratmadığıgibi, işçi sınıfına ihaneti “kutsal vazife” sayanlarınmaskesini de parçalamıştır. Son yılların en kitlesel, enyaygın ve en coşkulu 1 Mayıs kutlamalarınıngerçekleştirilmesi önlenememiştir.

Türk-İş, Hak-İş ile iki kontra memurkonfederasyonunun gündeme getirdiği ayrışma, buihanet çetesinin politik tercihleriyle ilgilidir. Zira adıgeçen “dörtlü çete” için, Kürt sorununun demokratikçözümünün talep edilmesi, 4+4+4 eğitim sistemineilişkin eleştirilerin olması ve Suriye’yi hedef alanemperyalist saldırganlığa karşı tutum alınması,ayrışmanın gerekçeleri olmuştur. Bu sebepler, dörtlüihanet çetesinin ırkçı-gerici karakterini tümçıplaklığıyla gözler önüne sermiştir.

Hem dinci-Amerikancı iktidarın dayattığıkutuplaşmanın hem tabandaki mücadeledinamiklerinin basıncının etkisiyle, Sendikal GüçBirliği Platformu (SGBP), “dörtlü çete“ ile suçortaklığı yapmayı reddederek, olumlu bir tutum aldı.Türk-İş yönetimine muhalif sendikaların tutumu,birleşik 1 Mayıs kutlamalarına katkıda bulunmuştur.Kuşkusuz tabanın parçalı bir 1 Mayıs’a gösterdiğitepkinin de bu noktada büyük etkisi olmuştur. Diğerbir ifadeyle birleşik 1 Mayıs, esas olarak tabandangelen basınç ve oradan alınan kuvvetin ürünüolmuştur.

SGBP’nin duruşu olumlu olmakla birlikte bellisınırların ötesine geçememiştir. Türk-İş ve Hak-İş ilesuç ortaklarının ihaneti son sınırına vardıran alçaltıcıtutumları net bir şekilde teşhir edilip, tabandakimücadele dinamiklerine de yaslanarak bu ihanettenhesap sorma sorumluluğuyla hareket edilememiştir.

Elbette SGBP’den böyle bir tutum beklemekgerçekçi değildir. Zira bu platform muhalif olsa da,Türk-İş şeflerinin ihanetine cepheden tutum almagücünden yoksundur. Türk-İş ağalarının ihaneti eskiyedayandığı halde, bu platformun kendini açıktanmuhalif ilan etmesi yenidir. Bu durum ayrışmanınanlamlı olduğu gerçeğini ortadan kaldırmasa da,SGBP’nin Truva atlarıyla cepheden hesaplaşmaiddiasından uzak durduğunu gösteriyor.

Öte yandan DİSK, KESK, TTB ve TMMOB da,“dörtlü çete” ile anlaşmak adına gereksiz yere zamanharcamış, ancak son hafta 1 Mayıs çalışmalarınabaşlayabilmişlerdir. Bu gereksiz oyalanma “dörtlüçete”ye karşı tok bir tutum almaktan kaçınmaklailgilidir.

Yaşanan bu ayrışma farklı tartışma vedeğerlendirmelerin konusu oldu. Sendikabürokratlarının kuyruğuna takılmayı “sınıf adınasiyaset yapmak” sanan ya da öyle sunmaya çalışanliberal reformistler, “dörtlü çete”nin kaba ihanetiniadıyla anmak bir yana, “gelecek 1 Mayıs’ta Türk-İş’i

aramızda görmek istiyoruz” türünden temennileri,utanıp sıkılmadan şimdiden dillendirmeye başladılar.Bu anlayışın temsilcileri, “sendikacı” sıfatı taşıdıklarıiçin sermayenin Truva atlarına karşı tutum almaktanbile aciz görünüyorlar.

Daha baskın olan eğilimler ise, ayrışmaya abartılıbir önem atfediyor, hatta “emek ve sol” cephesindeyeni bir çıkış yapmanın olanağı olarakdeğerlendiriyorlar. SGBP bileşenlerinin Türk-İşşeflerine rağmen DİSK, KESK, TTB, TMMOB veilerici-devrimci güçlerle Taksim Meydanı’na çıkmakararına atıf yaparak, olayın “büyük bir önem”taşıdığını savunuyorlar. Fazla iyimser olan budeğerlendirmelere göre, ayrışma hem sendikal hemsiyasal alanda yeni bir birlik oluşturmanın ilk adımıolabilir ve olabilmeli.

Truva atları tarafından gündeme getirilen buayrışmayı sınıf ve kitle hareketi için “büyük bir olay”olarak değerlendirmek, iyi niyetli olsa da temeldenyoksundur. İlkin, bu ayrışma Truva atlarının dayatmasıolarak gündeme gelmiştir. Bunun üzerine, kabaihanete ortak olmak istemeyen SGBP, doğru birtutumla birleşik bir 1 Mayıs’tan yana tutum almıştır.Diğer bir önemli nokta ise, ayrıştırıcı ve birleştiriciolan, sendika yönetimlerinden çok devrimci 1 Mayısve sınıf saflarındaki mücadele dinamizmidir.Sendikalar ancak bu dinamikten güç alabildikleriölçüde nispeten ileri tutumlar sergileyebiliyorlar.Demek ki, ileri yönde sendikal ayrışmalar ancak işçisınıfının mücadele dinamiklerinin hissedildiği yerdegündeme gelebilir.

Verili durumda Truva atlarına karşı tutum alanlarında devrimci bir sınıf hareketi geliştirme gibi birdertleri bulunmuyor. Devrimci sınıf hareketi bir yana,bu halleriyle DİSK ile SGBP, çoğu zaman ekonomik-demokratik mücadelenin hakkını bile veremiyor.

Sendikalı işçi sayısının dibe vurması bunun somutgöstergesidir.

Sermayenin kaba saldırılarına karşı tek çıkış yolu,devrimci bir sınıf hareketinin geliştirilmesidir.Bununla birlikte, 1 Mayıs vesilesiyle daha da belirginbir hal alan sendikal ayrışmayı desteklemek, bu adımı,sınıfın temel kitle örgütleri olan sendikalardaki ihanetşebekesiyle hesaplaşma düzeyine çıkarılması içinteşvik etmek de gerekiyor. Ancak bu ayrışmadan çokşey beklenmemeli ve her durumda belirleyici olanın,tabanın mücadele azmi ve kararlılığı olduğu akıldançıkarılmamalıdır. Bu vesileyle belirtmeliyiz ki,yaşanan olumlu gelişmelerin yeni bir düzeyesıçratılması noktasında ilerici-öncü işçilere de önemlisorumluluklar düşmektedir.

Bu ayrışmanın daha ileriye taşınması, Truvaatlarının sermayenin organik parçası olduğu gerçeğinigözden kaçırmamak ve buna uygun pratik bir tutumiçinde olmakla mümkündür. Sermayeye karşımücadele Truva atlarına karşı mücadeleyi deiçermelidir. Bu uğursuz kasta karşı mücadele etmekonusunda samimi olanların, tutumlarını açık birşekilde ortaya koymaları, sınıfın karşısına da bunetlikle çıkmaları zorunludur. Unutulmamalıdır ki,sermaye uşağı ve emekçi düşmanı AKP’ninbakanlarına “1 Mayıs kürsüsü”nü açanlar, işçi sınıfınakarşı burjuvazinin saflarında konumlandıklarınıispatlamış bulunmaktadırlar.

Devrimci 1 Mayıs’ın birleştirici/ayrıştırıcı gücü buyıl daha net bir biçimde görülmüştür. 1 Mayısalanlarında ortaya çıkan birleşik mücadele eğilimi vedinamikleri, sermayenin azgın saldırılarına karşı güçlübir direnişi örgütlemenin nesnel bir temeli olduğunugöstermiştir. Görev, bu olanaklara da yaslanarak,sermaye iktidarına karşı birleşik, meşru ve militan birmücadeleyi örgütlemektir.

“Sendikal ayrışma”nın önemi ve sınırları...

Tek çıkış yolu devrimci bir sınıfhareketinin geliştirilmesidir!

Page 4: SY Kızıl Bayrak 12-19

Güncel4 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/19 * 11 Mayıs 2012

Yaygın, kitlesel ve coşkulu 1 Mayıs’ın ardındanTaraf gazetesi tarafından başlatılan solu karalamakampanyasına Devrimci İşçi SendikalarıKonfederasyonu’ndan yanıt geldi.

DİSK, 1 Mayıs ‘77 katliamına ilişkin tartışmalaradönemin tanıkları ve katliama ait belgeleriyle birlikteTaksim Hill Otel’de düzenlediği basın toplantısıyla sonnoktayı koydu.

Tanıklar katıldı

Basın toplantısına dönemin canlı tanıkları ÇetinYetkin (Dönemin Soruşturma Savcısı), Mehmet Karaca(1 Mayıs Tertip Komitesi Başkanı), Şükran Soner(Gazeteci, Dönemin Tanığı), Rıdvan Akar (Araştırmacı,Yazar, Dönemin Tanığı), Coşkun Aral (Fotoğrafçı,Dönemin Tanığı), Yasin Nuri Aydınlı (Dönemin Tanığı),Süleyman Çelebi (Dönemin Tanığı), Müşik KayaCanpolat (Dönemin DİSK Hukuk Dairesi Müdürü),Ercüment Tahiroğlu (Avukat, DİSK Hukuk Dairesi),Mehmet Atay (Dönemin Tanığı, DİSK/Sosyal-İş) veFahri Aral (Dönemin Tanığı, DİSK/Bank-Sen Uzmanı)katıldı.

Ekici: Karartma operasyonu başladı

DİSK Genel Başkanı Erol Ekici konuşmasına,toplantıyı düzenlemekteki amaçlarının tarihi gerçeklerinçarpıtılıp tersyüz edilmesine, hasıraltı edilen gerçeklerintahrif edilmesine karşı çıkmak olduğunu hatırlattı.

1 Mayıs 1977 Katliamı’nın 35 yıl boyunca açığaçıkartılmasını engelleyen güçlerin, 1 Mayıs 2012kutlamalarında kitlesel olarak alanlara çıkılmasınınardından yeniden “karartma” operasyonlarınabaşladıklarını vurgulayan Ekici, geçmişte “kontrgerilla”olarak adlandırılan bu gizli güçlerin günümüzdekisözcülüğüne soyunanların, 77 Katliamı’nın arkasındakikomplolar ve siyasi tezgâhları, solu karalamakampanyaları eşliğinde “çarpıtarak” yeniden gündemetaşımış durumda olduklarına dikkat çekti.

Gerek 1 Mayıs 2012 kutlamalarının kitleselliği,gerek “1 Mayıs 77 suçluları yargılansın” kampanyası vegerekse 12 Eylül yargılamalarının göstermelik de olsabaşladığı bir aşamada kuyuya atılan bu taşın oldukçamanidar olduğu tespitinde bulunan Ekici, Berktay’ınsözcülüğünü üstlendiği bu kampanyanın sahiplerinin,“solcuların birbirini vurdukları” iddialarını elle tutulursomut belgelerle açıklayamadıkları gibi, “Peki nedenşimdi?” sorusuna da tatmin edici yanıtlarveremediklerini belirtti.

Ekici, Berktay gibi kişilerin solun ve elbetteDİSK’in geçmişi hakkında söylediklerinin kendileri

açısından hiçbir değeri olmadığının altını çizdi. Açıklamada 1 Mayıs ‘77 katliamının gerçekleştiği

güne ilişkin gerçekler şöyle özetlendi: “12 Eylül İddianamesi’ne bile yansıyan, dönemin

savcılarınca ve görgü tanıklarınca ifade edildiği şekliyle,bundan 35 yıl önce, Taksim 1 Mayıs miting alanıçevresindeki binalarda, Intercontinental Oteli’nde, Sularİdaresi’nde pusuya yatmış kişiler, yüzbinlerce insanınüzerine otomatik silahlarla kurşun yağdırdılar. Yaylımateşiyle birlikte panzerler hücuma geçti. Ses bombalarıve otomatik silahların ateşi, miting alanını bir anda savaşalanına çevirdi. Büyük bir panik başladı. Binlerce insanyerlere serildi; koşmaya, kaçmaya çalışan çok sayıdainsan köşelerde sıkışarak, panzer altında ezilerek,kurşunlanarak can verdi.

Alanın içinde ve dışında görevlendirilen panzerlerinsiren çalmaya başlamaları, halkın arasında alanın otarafına bu tarafına ilerlemeleri, ses bombaları atmalarıve bir yerlere sığınan halkın üzerine su sıkmaları, ateşaçmaları; normal muhakeme ve soğukkanlılığını büyükölçüde yitirmiş, can korkusu içindeki 300-400 binlikkitlenin panik içine düşmesini süratlendiren diğer biretken olmuştur.”

Cevapsız sorular

Katliamla ilgili cevaplanamayan sorular daaçıklamada şöyle sıralandı:

1 Mayıs’tan önceki günlerde “1 Mayıs’ta kanlıolaylar çıkacağının” çeşitli şekilde sağ basında sürekliele alınması büyük bir rastlantı mıdır?

İlk silah sesleri duyulduktan kısa bir süre sonraTarlabaşı kavşağındaki Adalet Partisi binasındankitlelerin ve DİSK görevlilerinin üzerine ses çıkartanpatlayıcı maddeleri atanlar kimlerdir? Bunlar niçinyakalanamamıştır?

Taksim Alanı polis tarafından kordona alınmıştı.Giriş ve çıkışlarda da arama yapılmıştı. Buna rağmenRenault marka bir araç içinde 4 kişi ellerinde silahlarlaalana girmiş ve kitle üzerine ateş açmıştı. Daha sonra isebu araç Gümüşsuyu tarafında kayboldu. Bu kişileringörevi nedir? Kimlerdir ki, sıradan polis memurları bilebunlara müdahale edememiştir? Sonradan emniyet aracıolduğu iddia edilen bu araçta, Samsun’da görevliAlaattin adlı bir binbaşı bulunuyor muydu? Bulunuyorsagörevi neydi?

Intercontinental Oteli 3 gün rezervasyon kabuletmemiş olduğu halde, 1 Mayıs sabahı Yeşilköy’denotele gelip yerleşen ve olaydan sonra Salı akşamıİstanbul’u terkeden yabancı bir kafile var mıydı?Bunlarla ilgili ciddi bir araştırma yapılmış mıdır?

Bu otel günlerce öncesinde boşaltılıp kontroldengeçirilmiş olmasına, giriş ve çıkışlar yasaklanmasına veotelin Yine otelin yanındaki “İnşaat Ozalit” yazılıbinadan, Pamuk Eczanesi üstündeki katlardan veemniyetçe boşaltılıp aranmış olmasına rağmençiçekçinin bulunduğu binadan kimler kitlenin üzerine 2bini aşkın mermi boşaltmıştır? Binalara silahları ilegirip, silahları ile nasıl çıkmışlardır?

Pamuk Eczanesi’nin üst katında, sahibi tarafındanpazar günü açılmayan bir otomobil acentasının kapısınıanahtarla açıp giren, bir süre çekirdek yiyip, sigaraiçerek bekleyen, oradan dışarı ateş ettikten sonrasilahları dosyalar arasına saklayıp çıkanlar kimlerdi?

Taksim Sular İdaresi duvarı üzerinden, elleri başınınüzerinde indirilenler kimlerdi? Ve neden

salıverilmişlerdi? Panzerlere ısrarla kim emir vermişti? Ve

panzerleriyle su sıkıp, siren çalarak, bomba atarak veateş ederek biri kimliği belirsiz 35 kişiden 29’ununezilerek ölmesine sebebiyet veren emniyet müdürleri,istanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına rağmenneden bulunamadılar?

Mahkemenin tezkere ve talimatlarına rağmen, bumakamlar neden mahkemeye cevap verme gereği bileduymadılar?

Yaylım ateşlerinden sonra panzer, Sular İdaresi ileOleyis binası arasında ve Tarlabaşı girişinde otomatiksilahlarla ateş açanların önüne geldiği halde nedengeriye dönmüştür?

Sular İdaresi üzerinde ellerinde uzun menzilli silahlarbulunan sivil giyimli kişilerin, katliamdan önce de oradabulunduğu resim ve filmlerle sabittir. Bu kişilerinresimleri büyütülerek, Adli Tıbba gönderilmesinerağmen bu kişilerin kimler olduğu neden polis tarafındanaçıklanmamıştır?

Sular İdaresi arkasında görevli Jandarma KomandoBirliği Komutanı Abdullah Erim, “Buradan ateşedenlerin 20’sini yakalayıp Taksim Parkı’ndaki tuvaletinarkasında bulunan askeri birliğe teslim ettim. SonradanEmniyet yetkilileri gelip bu kişileri ‘Emniyetegötüreceğiz’ deyip oradan almıştır” demesine rağmen bukişilerin yargı önüne çıkartılmasına kimler engelolmuştur?

Ateş açılan noktalar herkesçe görülmesine rağmen,polis, neden bu binaları kuşatıp katilleri etkisiz halegetirme teşebbüsünde bile bulunmadı?

Adli Tıp’a büyütülmek üzere gönderilen fotoğraflarnasıl ve neden kayboldu?

Günün polis telsizlerinin bant kayıtları nasılkaybolmuştu ve neden yıllar sonra “yandaş” basında yeraldı?

Bu kanıtlara rağmen, mağdurlardan oluşan 98 kişidışında neden kimse yargılanmadı? Dönemin emniyetmüdürleri, içişleri bakanı ve başbakanı bu katliamınüstünü örtmek için neden ellerinden geleni yapmışlardır?

2 Mayıs 1977 günü akşamı İçişleri ve Adaletbakanlarının yaptığı ortak açıklamada gerçekler niçintahrif edilmiştir? İlk silah atışlarının miting alanınındışından, Tarlabaşı girişinden geldiği halde bakanlarniçin ilk atışların alan içinden yapıldığını önesürmüşlerdir? Çevre binalardan açılan yaylımateşlerinden niçin söz etmemişlerdir?

Dönemin başbakanı Süleyman Demirel, katliamkendisine daha önce ihbar edilmiş olmasına rağmen,neden katliamı önleyecek girişimlerde bulunmamıştır?Bu ihbarı kendisine yapanları neden yargı önüneçıkartmamıştır?

Basın açıklamasının okunmasının ardından, dönemintanıkları 1 Mayıs ‘77 katliamını anlattı.

Tanıkları ve belgeleriyle‘77 1 Mayıs katliamı

Ates açılan yerlerin mahkemeye sunulan krokisi

9 Mayıs 2012 / Taksim

Page 5: SY Kızıl Bayrak 12-19

1 Mayıs Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2012/19 * 11 Mayıs 2012

Sınıf devrimcileri yaklaşık 1 ay öncesinde 1Mayıs’a yönelik faaliyetlerini planladılar. Sürekliartan bir tempoyla 1 Mayıs sabahına kadarçalışmalarını kesintisiz olarak sürdürdüler.Kayseri’de sınıfın nabzının attığı her yerde sınıfdevrimcileri vardı. Sınıf devrimcileri öncelikle 1Mayıs hazırlık çalışmasının sağlam bir politikiçerikle sınıfa ulaştırılmasını önemsedi.

Politik içeriği sağlam bir 1 Mayısçalışması…

Kayseri’de emperyalist saldırganlığa, sömürüye,faşist baskı ve teröre karşı işçilerin birliği halklarınkardeşliği şiarıyla yaygın bir politik çalışmayürütüldü. Suriye ve İran’a yönelik emperyalistsaldırganlığa ortak olan AKP hükümetinin gerçekyüzünün teşhiri başta işçi sınıfı olmak üzere tümemekçilere yaygın olarak yapıldı.

Eğitimde yapılan son değişiklikler, değişiklikleretepki gösteren emekçilere yönelik terör, Sivaskatillerinin ödüllendirilmesi, mahkemenin katillereyönelik olarak yaptığı “zamanaşımı” kıyağı işcinayetleri, sigortasız işçi çalıştırma, kıdemtazminatlarının gaspedilmesi, sefalet ücretleri, uzunsüreli işçi çalıştırma vb. konularda sınıf devrimcileribirçok farklı araçla işçi sınıfını vahşi sömürü vebaskıya karşı mücadeleye çağırdılar.

1 Mayıs’ta yaygın materyal kullanımı

Merkezi propaganda-ajitasyon araçlarını 1 Mayısboyunca kullanmayı önemsedik. Ancak bununlayetinmedik. Yerelin ihtiyaçlarını da hesaba katanözgün araçlar da kullandık. Tek tek fabrikalardayaşanan sorunları içeren çağrı bildirilerini ve bunugenel olarak işçi sınıfının iktidar mücadelesinebağlayan araçları kullanmayı önemsedik. Zirabaşarılı bir propaganda-ajitasyon genel gündemlerleyerel gündemlerin bağının iyi kurulmasıyla mümkünolabilir.

1 Mayıs öncesi ve sırasındaki çalışmaya yönelikolarak kullandığımız materyalleri sınıf içinde kalıcımevziler kazanmaya hizmet edecek bir tarzdaplanladık. Bir yandan işçilerin iktisadi sorunlarını elealdık. Öte yandan bununla yetinmedik, onları 1Mayıs eyleminin öznesi haline getirmek, iktisadisorunların dışındaki gelişmelere karşı duyarlıolmaları için çaba gösterdik. 1 Mayıs hazırlık

araçlarımızı da bu hedefler doğrultusunda ele aldık. Kayseri İşçi Bülteni’nin Mart, Nisan ve 1 Mayıs

özel sayısını en fazla işçi katılımının olduğu 1 Mayıshedefi doğrultusunda planladık. Bu çerçevede 3 binadet bülten kullandık. Ayrıca 2000 adet BDSPbildirisinin tamamını işçi servis güzergahları veemekçi semtlerinde dağıttık. Yaklaşık 1000 adet,Kayseri İşçi Birliği’nin, BDSP’nin, EkimGençliği’nin 1 Mayıs’a işçi ve emekçileri çağıranafişlerini emekçi semtlerinde, Kayseri’ninmerkezinde ve üniversitede kullandık. 1 Mayısafişlerini şehrin merkezinde ve üniversiteninbulunduğu Talas semtinde kullandık.

Sınıf içinde örgütlenmeyi güçlendirmeyeyönelik 1 Mayıs…

Bir yanıyla 1 Mayıs’ı sınıf içinde örgütlülüğüartırmanın aracı olarak ele aldık. Fabrika zeminindetoplantılar gerçekleştirdik. Kayseri İşçi Birliği’ninçağrısıyla toplanan Erbosan, Kumtel, Merkez Çelik,Has Çelik, Mondi, Cıngıllıoğlu, Şule, Milenyummetal fabrikaları işçileri ile 1 Mayıs tartışıldı. Ayrıca1 Mayıs’a hazırlık çerçevesinde yapılacaklarkararlaştırıldı. 1 Mayıs’ta ortaya çıkan tablo yapılançalışmanın asgari bir başarı sağladığını gösterdi.Kayseri İşçi Birliği pankartı altında yürüyen onlarcametal işçisi bu durumun en açık göstergesi olarakkayıtlara geçti.

Kayseri’de çok ağır koşullarda çalışan gıdaişçileriyle iki ayrı toplantı gerçekleştirildi. Gıdaişçileri Kayseri İşçi Birliği’nin çağrısına yanıtverdiler, kendi taleplerini içeren özgünpankartalarıyla gıda işçisi 1 Mayıs’ta yerini aldı.

Özelleştirme kıskacındaki karayolları işçilerineyönelik olarak yürüttüğümüz aydınlatma faaliyetikomünist basına defalarca yansıdı. Karayolu işçisisınıf devrimcileri bir yandan sendikayı eylemselsüreçler konusunda zorladı. Öte yandan sendikaağalarının mücadeleden uzak tutumlarını teşhirettiler. Sınıf devrimcileri 1 Mayıs’a da bu anlayışlahazırlandılar. Özelleştirme saldırısına karşı Yol-İşKayseri Şube yöneticilerini mücadeleye çağırdılar.Tüm gelişmeleri işçilerle düzenli olarak paylaştılar.Bir yandan da sendika ağalarının 1 Mayıs’akatılmama tutumlarını göz önünde bulundurarak,Karayolu işçilerini 1 Mayıs’a sahip çıkarmayaçağırdılar. “Özelleştirme saldırısına geçit yok!/Karayolu İşçileri” imzalı pankartın altında birarayagelen karayolu işçisi, istenen düzeyde olmasa daöncü işçilerin yürüttüğü faaliyetin asgari bir başarıelde ettiğini gösterdi.

1 Mayıs CEHA sürecine ayna tuttu…

Yıllar sonra ilk kez, Kayseri Organize Sanayi’ndeDİSK/Birleşik Metal-İş Sendikası’nda örgütlenmeyeçalışan Ceha işçilerinin 1 Mayıs’a katılması önemlibir başlangıçtı. Yaklaşık 100 Ceha işçisisendikalarına yönelik yasakçı tutumu protestoetmeleri anlamlıydı.

EMEP ve Emek Gençliği kortejlerinin yürüdüğüYoğunburç’un Ceha işçileri için de buluşma noktasıolarak saptanmasını reformistlerden bağımsızdüşünmek saflık olur. Bu aynı zamanda işçikatılımının yüzle sınırlı kalmasının da bu gölgedenkaynaklı olduğunu da akla getiriyor.

Ceha işçilerinin dayanışmaya ihtiyacı var. Buçerçevede tüm emek örgütlerinin katılımını veeylemli desteğini esas alan bir yaklaşımsergilenmediği sürece sendikalaşma sürecininbaşarıya ulaşması mümkün değildir.

İşçinin en güçlü silahı iç örgütlülüğüdür. Cehaişçisinin iç örgütlülüğü sağlam olduğu koşullardaCeha patronunun ihracat bağlantıları, yaptığıanlaşmaların elinde patlaması kaçınılmazdır. Şu anakadar Birleşik Metal-İş yönetimi işçi kıyımları dadahil işçinin tepkisini iyi örgütleyememiştir.Sendikanın görevlerinden biri işçiyi götürüp noterdesendikaya üye yapmaktır. Asıl yapılması gerekenişçilerin fiili-meşru gücüne dayalı eylemsel süreçleriörebilmek, “yasallık” tuzağından kurtulmak, işçisınıfının mücadele yasalarına yaslanmaktır. Buyapılmadığı sürece Ceha patronun işçilere yönelikistifa tehditleri ve sendikayı yetkisiz kılmaya yönelikher türden ayak oyunları sürer gider.

Sınıf devrimcileri Ceha işçilerinin etrafındareformistler tarafından örülen kalın duvara rağmenCeha işçilerine seslenmeye, gerçekleri tüm açıklığıile Ceha işçileriyle paylaşmaya devam edeceklerdir.

Reformistlerin ve devrimci hareketinzayıflayan tablosu…

Reformist yapıların zayıflayan tablosu alanayansıdı. EDP son derece zayıf bir katılımla 1Mayıs’ta yerini alırken, ÖDP, BDP pankart açmadı.Halkın Demokratik Kongresi pankartının arkasındayer alan yapılar içinde en kitleseli EMEP’ti. Bunarağmen EMEP’teki zayıflama gözden kaçmadı.

Demokratik Haklar Federasyonu da 1 Mayısalanındaydı. Önceki yıllara göre katılım açısındandaha zayıftı, istenilen kitleselliği yakalayamadı.ESP’nin katılımında da, 2010 ve 2011 1 Mayıs’ınagöre yaşanan belirgin zayıflama dikkat çekti.

1 Mayıs’ın kazanımlarıyla süreceyükleneceğiz!

1 Mayıs’ı sınıfa yönelik yoğun çalışmamızın birparçası olarak ele aldık. 1 Mayıs’ı aynı zamanvarolan sınıf örgütlerimizi ve tek tek fabrikailişkilerimizi sağlamlaştırmaya hizmet etmetemelinde değerlendirdik. Bunu yaparken genelolarak siyasal çalışmamızı da aksatmadık. Busüreçten aldığımız hızla kendimize sınıf içerisindebelli bir alan açmanın yanısıra, dönem boyunca etkilibir örgütlenme pratiği sergileyebilmeliyiz.

Örgütlenme pratiğinden kasıt, öncelikle faaliyetinörgütsel anlamda sonuçlar üretebilmesi, yeni birtakım mevzilere kavuşulabilmesidir. Özelliklefabrika çalışması üzerinden işyeri tabanörgütlülükleri geliştirebilmek, sendikal mevziler eldeedebilmek vb. hedeflerle sürece yüklenmeliyiz.Ancak bu yapılabildiği koşullarda gerçek birbaşarıdan bahsedebiliriz.

Böylesine temel hedeflere dayalı yoğun birfaaliyet sürecinin başarıyla geride bırakılması bizibugünkünden çok daha farklı bir konuma taşıyacak,bir dönemdir önümüze koyduğumuz hedeflereulaşabilmek açısından önemli avantajlarsağlayacaktır.

Kayseri BDSP

Kayseri 1 Mayısı’nın gösterdikleri

1 Mayıs 2012 / Kayseri

Page 6: SY Kızıl Bayrak 12-19

Denizler’in idam edilişinin 40. yıldönümündeEkim Gençliği tarafından İstanbul’da gerçekleştirilenmerkezi etkinliğin ardından Galatasaray Lisesi önündebuluşan komünistler, Denizler’in 6. Filo’yu denizedöktüğü Dolmabahçe’ye kitlesel ve coşkulu biryürüyüş gerçekleştirdi.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP) veEkim Gençliği tarafından düzenlenen yürüyüş veanmada, Denizler’in devrim ve sosyalizm kavgasındayaşadıkları ve Denizler’in devrettiği kızıl bayrağınbugün komünistler tarafından taşındığı vurgulandı.

Kızıl kortej Denizler’i selamladı

Saat 19.00’a doğru Galatasaray Lisesi önündeajitasyon konuşmaları yapılarak başlatılan yürüyüşİstiklal Caddesi’nden geçenler tarafından ilgiyle takipedildi.

“Katledilişlerinin 40. yılında devrim ve sosyalizmmücadelemizde yaşıyorlar” yazılı BDSP pankartınınyanısıra “Denizlerin yolunda düzene başkaldırıyoruz!Özgürlük, devrim ve sosyalizm için geleceğimizesahip çıkıyoruz!” yazılı Ekim Gençliği pankartınıntaşındığı yürüyüşün en önünde Marks, Engels, Leninile devrimci önderler ve parti şehitlerinin resimlerininyer aldığı büyük boy sancaklar taşındı. Sancaklarınardında ise BDSP ve Ekim Gençliği imzalı büyük boyolta flamalar ve kızıl bayraklar yer aldı.

“Denizler yaşıyor, komünistler savaşıyor!”, “Mahir,İbo, Deniz! Sürüyor, sürecek mücadelemiz!”, “Devrimşehitleri ölümsüzdür!”, “Devrimciler ölmez, devrimdavası yenilmezdir!”, “Denizler’in katili sermayedevleti!”, “Katil devlet hesap verecek!”, “Parti, sınıf,devrim, sosyalizm!”, “Yeni Ekimler için ileri!”,“İşçiler partiye, devrime, sosyalizme!”, “İşçi sınıfısavaşacak, sosyalizm kazanacak!”, “Marx, Engels,Lenin! Yaşasın devrim ve sosyalizm!”, “Gençlikpartiye, devrime, sosyalizme!” ve “Gençlik gelecek,gelecek sosyalizm!” sloganlarının coşkulu bir şekildehaykırıldığı yürüyüşte kızıl kortej önce TaksimMeydanı’na, ardından ise gidiş yolunu trafiğekapatarak Gümüşsuyu üzerinden Dolmabahçe’yeulaştı.

Tamamen kızıl renklerin hakim olduğu kortej,güçlü görselliğiyle de çevredeki emekçilerin dikkatiniçekti.

Yürüyüş boyunca yapılan ajitasyonkonuşmalarında, Denizler’i anmanın onların devrettiğimücadele bayrağını yükseklerde taşımak demekolduğu vurgulandı. Denizler’in mirasını sahiplendiğiniiddia eden liberal-reformist anlayışların ve ulusalcıçetelerin de teşhir edildiği konuşmalarda, Denizler’indevrim ve sosyalizm mücadelesine ait olduklarının altıçizildi.

Komünistler Denizler’i Dolmabahçe’de andı

Dolmabahçe’ye inen BDSP ve Ekim Gençliğikitlesi, 6. Filo’nun denize döküldüğü alanda basınaçıklaması ve anma etkinliği gerçekleştirdi. Alandaçember oluşturulmasıyla başlayan anma etkinliğindeilk olarak, Denizler ve parti şehitleri nezdinde tümdevrim şehitleri için saygı duruşunda bulunuldu.

Saygı duruşunun ardından BDSP ve Ekim Gençliğiadına okunan ortak açıklamada ise Denizler’in,kuşandıkları çelikleşmiş devrimci irade ile butopraklarda on yıllardır kesintisizce süren direniş vebaşkaldırı geleneğini filizlendirdikleri ifade edildi.

Açıklama şu sözlerle devam etti: “Denizler’in başeğmezliği, yiğitliği ve sarsılmaz

kararlılığı sermaye devletinin bugün dahi sürenkorkusunu büyütürken, üç kızıl karanfil kuşandıklarıçelikleşmiş devrimci irade ile bu topraklarda onyıllardır kesintisizce süren direniş ve başkaldırıgeleneğini filizlendirdiler. Son nefeslerinde biledevrimci inançlarını haykırmaktan geri durmayan buüç yiğit militan, bu ülkenin işçi ve emekçilerine, ezilenhalklarına, komünistlerine ve devrimcilerine büyük bironur ve mücadele geleneği bıraktılar. Devrimcimücadeleye omuz verenler ölüme tereddütsüzcegitmeyi ve düşmanın yüzüne tükürmeyi onlardanöğrendiler, onlardan devraldıkları kızıl bayrağa isebugüne dek asla leke sürdürmediler”

6 Mayıs 1972’nin, Türkiye’deki devrimci hareketintarihinin de dönüm noktalarından biri olduğunadeğinilen açıklamada, giriştikleri devrimci mücadeledeölümsüzleşen Sinan Cemgiller, Kadir Mangalar,Alparslan Özdoğanlar, Ulaş Bardakçılar, MahirÇayanlar, İbrahim Kaypakkayalar ve daha nicelerinin,devrime olan bağlılıkları ve kararlılıkları ile adlarınıdevrim tarihinin kızıl sayfalarına ve işçi ve emekçilerinsınıfsal belleğine pürüzsüzce kazıdıklarının altı çizildi.

Denizler’in reformizmden kopuşun ve düzene karşıdevrimci başkaldırının temsilcileri olduklarınınbelirtildiği açıklama, Denizler şahsında devrimcideğerlere yapılan saldırılar ve reformist anlayışlarınteşhir edilmesiyle devam etti.

Basın açıklaması şu sözlerle sona erdi: “6 Mayıs, son nefesle haykırılan “Yaşasın

Marksizm-Leninizm! Yaşasın Türk ve Kürt halklarınınkardeşliği!” şiarlarının devrim mücadelesine bir dahasilinmemecesine yazıldığı gündür. Devrime olansarsılmaz bağlılığın, devrim ve sosyalizm davasınaadanmışlığın, inancın ve kararlılığın adıdır!

Tam da bu yüzden, Denizler’in bugünkütemsilcileri, tasfiyeci bataklık içinde debelenerek

Denizler’in yolunu parlamentoya çıkaran liberal-reformist güçler ya da Denizler’i sahteantiemperyalizmlerine ve şoven çizgilerine mezeyapmaya kalkışan ulusalcı soytarılar değil, düzenkarşısında devrim bayrağını inat ve ısrarla taşımayısürdüren komünistler ve genç komünistlerdir.Denizler’in düzene karşı yükselttikleri devrim bayrağı,bugün fabrikalardan havzalara ‘sınıfı partiye, partiyidevrime’ kazanma ısrarını inatla sürdürenkomünistlerin ellerindedir! Gençlik içerisinde işçisınıfı devrimciliğinin biricik temsilcisi olan,üniversitelerde, amfilerde ve sokaklarda ‘özgürlük,devrim ve sosyalizm!’ şiarını haykırmayı sürdürengenç komünistlerin ellerindedir!

Bugün burada, dostun ve düşmanın karşısında birkez daha haykırıyoruz:

Denizler devrime ve sosyalizme aittirler! Onlaralayık olanlar, bu topraklarda hayatlarını işçilerin,emekçilerin ve Kürt halkının kurtuluş mücadelesine,devrim ve sosyalizm davasına adayanlardır. Denizler’ibugün de yaşatanlar komünistler ve devrimcilerdir.

Devrim ve sosyalizm davasına olan sarsılmazbağlılıkları ve devrimci yiğitlikleri ile yolumuza bugünde ışık tutan bu başeğmez devrimciler, parti, devrim vesosyalizm mücadelemizde yaşamaya devamedecekler!”

Eylem, Avusturya İşçi Marşı’nın hep birliktesöylenmesi ve işçi sınıfının devrimci bayrağı altındasavaşma çağrısıyla sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

6 Mayıs6 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/19 * 11 Mayıs 2012

Komünistler Denizler’i andı...

“Denizler’in devrettiği kızılbayrak komünistlerin ellerinde!”

6 Mayıs 2012 / Istanbul

6 Mayıs 2012 / Istanbul 6 Mayıs 2012 / Istanbul

Page 7: SY Kızıl Bayrak 12-19

Ankara BDSP, ‘71 devrimci hareketininönderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyinİnan’ı mezarları başında andı. “Kavgamızdayaşıyorlar!” şiarlı pankartın açıldığı anma, KarşıyakaMezarlığı’nın 1. No’lu kapısından kortej oluşturularakyürüyüşle başladı.

Eylemde sık sık “Katil devlet hesap verecek!”,“Katillerden hesabı emekçiler soracak!”, “Yeni ekimleriçin ileri!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!”, “Yaşasınişçilerin birliği halkların kardeşliği!”, “Biji bıratiyegelan!” sloganları atıldı.

Yaşatmak için anmak, anmak içinonlar gibi yaşamak...

Eylem mezar başına gelindiğinde devrim vesosyalizm kavgasında düşenler için yapılan saygıduruşu ile devam etti.

Ardından BDSP adına basın açıklaması okundu.Basın metninde şunlar söylendi:

“Biz komünistler bugüne kadar devrim vesosyalizm uğruna ödenmiş bedellerin temsilcisiyiz.Bunu tok bir şekilde ifade ediyoruz. Bizim varlığımızon yıllardır bu topraklarda devrim ve sosyalizm davasıuğruna kavga vermiş, emek harcamış, acı çekmiş,büyük yiğitlik örnekleri sergilemiş dünün ve bugünündevrimci kuşaklarının yarattığı birikimin güvenceyealınması anlamına gelir.”

Açıklamada ayrıca anmanın tek başına duygusal birgörev ya da geçmişi yad etmek için yapılmadığı,anmanın Denizler gibi mücadele yürütüldüğündeanlam bulduğu ifade edildi.

Metnin okunmasının ardından Mamak İşçi KültürEvi Müzik Topluluğu devrimci marş ve ezgilerlekitleye seslendi. Kitleyle beraber söylenen ezgilerinardından son kez devrim şehitlerinin anılmasınınönemi üzerine duran ve örgütlenme çağrısı yapan kısabir konuşma yapıldı. Sloganlarla yürüyüş yaparakeylem sonlandırıldı.

Kızıl Bayrak / Ankara

6 Mayıs Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2012/19 * 11 Mayıs 2012

Denizler’in bayrağıellerimizde!

Küçükçekmece BDSP, 4 Mayıs akşamı Sefaköyİşçi Kültür Evi önünden İnönü Parkı’nagerçekleştirdiği yürüyüşle Denizler’i andı. Yürüyüşsırasında çevrede bulunan emekçilere ajitasyonkonuşmaları yapıldı. Parka gelindiğinde kısa bir açılışkonuşmasının ardından Sefaköy İşçi Kültür Evi ŞiirAtölyesi’nin hazırladığı Nihat Behram’ın “Ölülerimizve Üç Dağa Ağıt” Ertuğrul Sönmez’in “Deniz, Yusuf,Hüseyin” şiirleri ve Denizler’in mahkemedeyaptıkları savunma okundu.

Ardından sınıf devrimcileri adına bir konuşmagerçekleştirildi. Konuşmada “Bu mücadelenin 40 yıldeğil yüz yıl da geçse, devrim ve sosyalizmmücadelesi devam ettiği sürece devam edecek”denildi. Etkinliği provoke etmeye ve tahrik etmeyeçalışan düzenin kolluk güçleri amaçlarınaulaşamadılar. Eylem bitiminde kolluk güçlerininyanından “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”,“Devrimciler ölmez devrim davası yenilmezdir!”,“Katillerden hesabı emekçiler soracak!” sloganlarıatılarak geçildi.

Kızıl Bayrak/ Küçükçekmece

Denizler mezarıbaşında anıldı

Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi Derneği 5 Mayıs günü gerçekleştirildiği yürüyüşle Denizler’i andı. GüzeltepeUğur Mumcu Parkı’nda başlayan yürüyüşte en önde Deniz Gezmiş’in resminin olduğu büyük boy sancak veDeniz-Yusuf-Hüseyin’in resimleri taşındı. Ardından “Yusuf, Hüseyin, Deniz…Sürüyor sürecek mücadelemiz-İşçi Kültür Sanat Evi Derneği” ozaliti açıldı. Ozalitin arkasında yine resimler ve kızıl bayraklarla yürüyüşbaşladı.

Güzeltepe’nin sokaklarında süren yürüyüş Çiğli merkezde Kasaplar Meydanı’na kadar devam etti. Yürüyüşboyunca sloganlar hiç susmadı ve sürekli ajitasyon konuşmaları yapılarak Denizler’in mücadelesine sahipçıkılması çağrısı yapıldı. Yol boyunca balkonlardan ve kahvehanelerden Güzeltepeli emekçilerin sloganlaraeşlik ettiği ve alkışlarla yürüyüşe destek verdiği görüldü.

Uğur Mumcu Parkı, Engin Market, karakol ve muhtarlık güzergahından sonra Çiğli merkez üst geçidindenÇiğli Belediyesi önüne devam eden yürüyüş güzergahı bu noktadan sonra yolun tek taraflı olarakkapatılmasıyla devam etti. Çiğli Belediyesi’nin önünde de konuşmalar yapılarak emekçiler eyleme çağrıldı.

Güzeltepe gençliğinin de başından itibaren katılarak destek verdiği eylemde yürüyüş boyuncaalkışlayanların yanında birçok insan yürüyüşe katılım sağladı.

Kasaplar Meydanı’na varıldıktan sonra buradaki programa geçildi. İlk önce Deniz, Yusuf ve Hüseyinşahsında tüm devrim şehitleri adına saygı duruşu gerçekleştirildi. Saygı duruşunun ardından yapılan basınaçıklamasında, Denizler’in devrim davasına olan bağlılıkları ve bugün binlerce insanın onların davasına sahipçıktıkları ifade edildi. Bu toprakların devrim toprağı olduğu vurgulanarak, Denizler’in yolunun parlamentoyaçıkmayacağı, devrim mücadelesi ile sahiplenileceği söylendi.

Basın açıklamasının ardından Deniz, Hüseyin ve Yusuf’un idam edilmeden önce ailelerine yazdıkları sonmektupları okundu. Son olarak Gündoğdu ve Çav Bella marşlarının hep birlikte okunmasıyla eylem sona erdi.

Kızıl Bayrak / İzmir

Çiğli’de Denizler selamlandı!

5 Mayıs 2012 / Izmir6 Mayıs 2012 / Ankara

Page 8: SY Kızıl Bayrak 12-19

6 Mayıs8 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/19 * 11 Mayıs 2012

Devrimci önderler Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan veYusuf Arslan idamlarının 40.yılında Dolmabahçe’degerçekleştirilen etkinliklerle anıldılar.

HDK gençlik önderlerini andı

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) bileşenleri 6Mayıs Pazar günü Galatasaray Lisesi önünde toplanarakDolmabahçe’ye yürüyüş yaptı. Burada bir anmagerçekleştirdi.

HDK bileşenleri en önde Denizler’in resmininolduğu ve “İdam sehpalarında, işkencelerde, dağbaşlarında katledilen gençlik önderlerini saygıylaanıyoruz / HDK İstanbul Meclisi” yazılı pankartı açtılar.Ana pankartların ardından bileşenler kendi pankartları,flamaları ve dövizleriyle sıralandılar. EMEP, EmekGençliği, Liseli Öğrenci Birliği (LÖB), Yeni DemokratGençlik, Dev-Lis pankartları açılırken, eylemde, Çarşıgrubu ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Eyüp Şubeside pankart açtılar.

EMEP ve Emek Gençliği’nin ağırlığını oluşturduğueylem, coşkulu ve oldukça kitleseldi. Emek Gençliği’ninpankartlarında işçi sınıfı vurguları da dikkat çekiciydi.Milletvekilleri Sebahat Tuncel ve Sırrı Süreyya Önderde eyleme katılım sağladı.

“Üniversiteler Deniz olacak”

Öğrenci Kolektifleri, Gençlik Muhalefeti ve TKP’liÖğrenciler de Galatasaray Lisesi önünde toplanarakDolmabahçe’ye yürüdüler. Dolmabahçe’ye kadaryürüyen katılımcılar burada bir anma programıgerçekleştirdiler.

Gümüşsuyu Yokuşu’nda bir müddet oturma eylemiyapılarak Gündoğdu Marşı söylendi. Emperyalist savaşve gerici eğitim vurgusu yapılan eylem kitlesel vecoşkuluydu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

İstanbul’da üç fidananmaları

Deniz Gezmiş’in Ankara Karşıyaka Mezarlığı’ndaki mezarı başında çok sayıda kurum tarafından anmaetkinlikleri düzenlendi.

Sendikalar, demokratik kitle örgütleri, ilerici ve devrimci güçlerin katıldığı anmalarda, Denizler’inmücadelesinin kararlılıkla sürdürüleceği söylendi.

KESK Ankara Şubeler Platformu, DİSK Ankara Bölge Temsilciliği, TMMOB İl Koordinasyon Kurulu, PSAKD, ÇGD,Halkevleri, BDP, EHP, EMEP, ESP, ÖDP, SDP, Sosyalist Parti, TKP, Partizan gibi bir dizi örgüt tarafından organizeedilen anmalara yoğun bir katılım sağlandı.

Karşıyaka Mezarlığı 2 Nolu kapısında toplanan kitle, burada anma programını gerçekleştirdi. AnmaEnternasyonal Marşı eşliğinde Denizler şahsında yapılan saygı duruşu ile başladı.

Açıklamayı KESK Ankara Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Doğan Kaya okudu. ABD ve AB emperyalizmine,NATO askeri olmaya, işbirlikçiliğe karşı mücadeleyi Denizlerden öğrendiklerini söyleyen Kaya, AKP’nin bugünküişbirlikçi politikalarına tepki gösterdi. Kaya, sözlerini tutacaklarını ve bir gün mutlaka kazanacaklarını ifade etti.

Kaya sözlerine şöyle son verdi: “Umudu büyüterek, geleceğin sınıfsız ve sömürüsüz dünyasını mutlakakuracağız.”

Ortak açıklamanın ardından Halit Çelenk’in kızı Serpil Çelenk Güvenç sözü aldı. Mücadelenin devam ettiğinevurgu yapan Güvenç, Denizler’in bitmediğini söyleyerek “Mahir Çayanlar, Deniz Gezmişler, Halit Çelenklerburada.” dedi. Konuşmaların ardından mezarlığa geçilerek Halit Çelenk ve Denizler’in mezarları ziyaret edildi. Binlerce işçi veemekçi Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in mezarlarını kızıl karanfillerle donattı. Karanfillerle birlikte her yıl olduğu gibiyine mezar taşlarına yanan sigaralar bırakıldı.

1 Mayıs 2012 / Ankara

HDK Adana Gençlik Meclisi 6 Mayıs günü Denizler’i andı. Beş Ocak Meydanı’ndan başlayan yürüyüş İnönüParkı’nda son buldu. Denizler için yapılan saygı duruşunun ardında basın metni okundu.

Basın metninde, Denizler’in mücadelesinde öne çıkan ve son ana kadar dile getirdikleri hedeflere değinilerek,emperyalizme karşı mücadeleye vurgu yapıldı. NATO ve onun işbirlikçi hükümetlerine karşı, ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının ulusal ve uluslararası sermayeye peşkeş çekildiğine değinildi. Türk ve Kürt halklarının birbirinedüşman edildiklerine de değinilen açıklamada halkların kardeşliği vurgusu yapıldı.

Kızıl Bayrak / Adana

Mücadele Birliği’nden6 Mayıs mitingleri

Mücadele Birliği Platformu 6 Mayıs günü,Denizler’i anmak için İzmir, İstanbul ve Antep’temitingler düzenledi.

İzmir

İzmir Konak’taki miting Konak YKM önündetoplanılmasıyla başladı. 1 saatlik yürüyüşünardından kitle mitingin yapılacağı CumhuriyetMeydanı’na vardı. Sonrasında alandaki programageçildi. Burada ilk önce Deniz Gezmiş’in ailesineyazdığı son mektup okundu. Ardından tüm devrimşehitleri anısına 1 dakikalık saygı duruşundabulunuldu. Saygı duruşunun ardından okunan basınaçıklamasını Şair Ali Şeker, UPS işçisi ŞahinBaşaraner ve Ertuğrul isimli bir emekçilerinokuduğu şiirler izledi. Okunan şiirlerden sonraSerdar- Koma Gımgım şarkılarını seslendirdi. Sonolarak Grup Emeğe Ezgi’nin Denizler için yazdığıparçanın hep birlikte okunmasıyla eylem sona erdi.

İstanbul

“Halkın Denizi Denizleşen Halkla” adıyladüzenlenen miting İstanbul’da Kadıköy İskeleMeydanı’nda yapıldı.

Mücadele Birliği Platformu üyeleri ellerindeDeniz Gezmiş resimli kızıl bayrakları ve önlükleriyle,üzerinde Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyinİnan’ın resimlerinin bulunduğu “Benim AdımDeniz” dövizlerle Tepe Nautilus önündetoplandılar.

Etkinlik Deniz Gezmiş’in en sevdiği eser olan veidamından önce dinlemek istediği Rodrigo’nunGitar Konçertosu’yla başladı. Deniz Gezmiş, YusufAslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarından önceyazdıkları mektuplar okundu. Grup Emeğe Ezgi’ninbestelediği “Adım Deniz” adlı marş hep bir ağızdansöylendi.

Devrimci İşçi Komiteleri’nden Ali Ekber Seven’inkonuştuğu mitingde Nurettin Güleç de türküleriniseslendirdi.

Antep

6 Mayıs günü Antep’te yapılacak olan mitinge,Tayyip Erdoğan’ın gelişi, Hıdırellez Kermesi vefutbol maçı nedeniyle valilik tarafından izinverilmedi. Yasağa rağmen Kırkayak Parkı’ndatoplanan kitle, Yeşilsu Parkı’na yürüdü. Kitleselyürüyüşün ardından miting alanına yine sloganlarve alkışlarla giriş yapıldı. Program Nazım Hikmet’inşiirlerinden derlenen tiyatro gösterimi ile başladı.Ardından tüm devrim şehitleri için saygı duruşuyapıldı. Daha Sonra Mücadele Birliği Platformuadına Serkan Yılmaz’a söz verildi. Ardından GrupEmeğe Ezgi sahne aldı.

RedHack Denizler’iselamladı

RedHack Denizler’i selamladı. 3 fidanın idamedilişinin 40. yıldönümünde AKP Sivas İl Başkanlığısitesini hackleyen RedHack twitterdan şu mesajıyayınladı:

“Sarkislaya yolumuz dusmesin demedik,

Gemerek diyarini bir daha ziyaret ettik.. Denizler

yasiyor -> AkpartiSivas.com -> RedHack

Hackledi!”

Ankara’da üç fidan anıldı

Adana’da Denizler için yürüyüş

Page 9: SY Kızıl Bayrak 12-19

İş cinayetleri Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2012/19 * 11 Mayıs 2012

Yılda yüzde 8,5 büyüme hızıyla övünenTürkiye’nin, bu büyümeyi işçi kanıyla gerçekleştirdiğikimse için bir sır değil. Patronlar kârlarına kârkatarken, son 10 yılda iş cinayetleri sonucu ölen işçisayısının %92 oranında artması da bu gerçeğigösteriyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nınverilerine göre, yılın başından bu yana en az 238 işçi işcinayetleri sonucu yaşamını yitirdi. Kuşkusuz kayıtlarageç(e)meyen gerçek rakamlar daha yüksektir. SadeceNisan ayında ise tespit edilebilen işçi ölümü 87 olarakbelirtiliyor.

Ellerinde işçi kanı olanların gözyaşlarında

hiçbir samimiyet olamaz!

Patronların kâr hırsı sonucu iş cinayetleri seri birşekilde devam ederken, işçi kanıyla palazlanansermaye cephesinin sözcüleri de timsah gözyaşlarınınarkasına saklanıyorlar. İşçi kanıyla yazılmış sicilleri,uluslararası pazardaki imajları açısından sorun olsagerek, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı ÜmitBoyner iş kazalarına ilişkin yaptığı yazılı açıklamada“Türkiye’nin iş kazası sicilini düzeltmesi gerektiğini”söylüyor.

Benzer şekilde geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilenTürkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK)tarafından düzenlenen İş Sağlığı ve Güvenliği KanunTasarısı Semineri’nde yine sermaye temsilcileri timsahgözyaşları döktü. Türkiye İşveren SendikalarıKonfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu BaşkanıTuğrul Kudatgobilik, Konfederasyonun, “iş sağlığı vegüvenliğinin Türkiye’deki gelişiminin en büyükdestekçisi olarak”, işçilerin “sağlık ve güvenliğine herzaman en büyük önceliği verdiğini” söylerken,Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik de;“İş kazaları çalışma hayatından sorumlu bakan olarakyüreğimi titretiyor. Omuzlarıma öyle bir yük biniyor kio gün yerin altına geçmek istiyorum” açıklaması yaptı!Bu açıklamalar iş cinayetlerinde Avrupa birincisi vedünya üçüncüsü olan Türkiye’de yapılıyor. Hiçbirinandırıcılığı olmayan bu sözler, katillerin kendilerinigizlemek için kullandıkları kılıf olabilirler ancak.

İşçi sağlığı ve güvenliği alanında ILO’nun kabul

ettiği uluslararası sözleşmenin sadece 6’sınıonaylayan bir ülkenin Çalışma Bakanı’nın“yüreğinin sızlamasının” nasıl bir inandırıcılığıolabilir? Bu imzalanan sözleşmelerden 2005’teonaylananının ise hala iç hukuka yansıtılmamışolması bile, sermaye hükümetinin işçi sağlığı vegüvenliğine ne kadar “önem” verdiğinigöstermektedir. Çıkarları gereği torba yasaörneğinde olduğu gibi her şeyi bir çırpıdayasalaştırma becerisine sahip bir hükümetin bukonuda eli fazlasıyla yavaş.

İşçilerin daha fazla sömürülmesi veköleleştirilmesi uğruna hız kesmeden çalışansermaye hükümeti AKP’nin bakanı FarukÇelik’in döktüğü sahte gözyaşları vesöyledikleri ise tam bir ikiyüzlülüktür.2008’de en fazla iş cinayetlerinin yaşandığıTuzla tersanelerinde işçilerin mücadelelerisonucu iş cinayetlerinin kamuoyu

yaratmasından rahatsız olan sermayenin buuşağı, “yatıyoruz kalkıyoruz Tuzla” demişti. O dönempatronlarda tatlı kârlarından memnun bir şekilde işkazaları için, ‘bu kadar üretim olurken bu kadar zayiatdoğaldır’ demekteydi.

“Çalışma yaşamından sorumlu” bir bakan olarakbugün yüreği sızlayan Çelik, Tuzla tersanelerindeyaşanan iş cinayetlerindeki sorumluluğunu atmakiçinse bin takla atmıştı. Sorunu “fiziki koşullarınyetersizliğine” ya da “işçilerin bilinçsizliğine”bağlayan bu bakan, pişkince “böyle giderse ölümlerindevam edeceğini” de eklemişti.

Sermayenin uşağı bakan Çelik, Esenyurt’ta 11işçinin göz göre göre katledilmesi için de“Esenyurt’taki işçilerin ölümü kaza değil, ama kader”diyebilmişti.

Bu nedenle Faruk Çelik’in iş kazaları konusundakiüzüntüsünün zerrece insani bir yanı yoktur. O her şeyekâr-zarar denklemi üzerinden bakmaktadır. Şöyle ki;aynı seminerde Çelik, iş cinayetleri üzerinden“maliyet” hesabı yapmıştır. “600 milyar dolar ile 2,4trilyon dolar arasında iş kazası ve meslek hastalıklarıile ilgili maddi kayıplar söz konusudur. Türkiye’ninGSYİH’sının ne kadar olduğunu biliyorsunuz.Mukayese ettiğimiz zaman tablo ortadadır.” diyerekkonunun kendi sınıfları için önemini ortayakoymuştur.

Aynı seminerde Bakan Faruk Çelik, “iş kazalarınıönleme” adı altında meclis gündemine getirilentasarıyı 30 Haziran’dan önce çıkarmak niyetindeolduklarını söyledi. Bu yasaya en başta itiraz edenseaynı seminerde “iş sağlığı ve güvenliğininTürkiye’deki gelişiminin en büyük destekçisi” olarak,işçilerin “sağlık ve güvenliğine her zaman en büyükönceliği verdiğini” söyleyen TİSK BaşkanıKudatgobilik’tir. 3 Nisan 2012 tarihinde TBMM’nesunulan İş Sağlığı ve Güvenliği Tasarısı’yla ilgiliendişeleri olduğunu söyleyen TİSK başkanı tatlıkârlarından en ufak bir taviz vermek istemediğiniaçıkça ifade etmektedir.

İş cinayetleri ve meslek hastalıkları patronların kârhırsı nedeniyle yaşanmaktadır ve bundan dolayı daönlenememektedir. TİSK başkanı bir kez daha bunuaçıktan dile getirmiştir. Bu da dökülen timsah

gözyaşlarının neyi perdelemek için olduğunu ortayakoymaktadır.

Biliniyor ki yaşanan iş kazalarının çoğuönlenebilirdir. Şimdiye kadar yasalarda olan kimiyaptırımlar uygulansa bile çoğu iş kazasıyaşanmayabilirdi. Bu nedenle yeni yasa tasarısıyla birdeğişiklik beklemek saflık olacaktır. Zira 2003 yılındaçıkartılan İş Kanunu’nda, 2008 yılında ve 2010 yılındaiş sağlığı ve güvenliğine yönelik değişiklikler yapıldı.Ancak iş cinayetleri sürekli arttı. Kaldı ki bu yeni yasatasarısının işçi sağlığı ile ilgili önlemler açısından özelbir katkısı da yoktur. Bir yandan artan taşeronlaştırma,özel istihdam projeleri, esnek üretim uygulamaları,sendikasızlaştırma saldırıları varken böylesi yasalarsermaye devletine maske olmaktan öteyegitmeyecektir. Bundan dolayı hiçbir inandırıcılığıyoktur. Biliyoruz ki iş cinayetlerinde patronlarıaklayan yargısıyla, işçi sağlığına ilişkin yapılmayandenetlemelerle devlet iş cinayetlerinin başsorumlularındandır.

Çözüm örgütlenmeyle gelecek!

Bu nedenle çözüm işçilerin örgütlenmelerinigüçlendirip sermaye ve devletine karşı vereceklerimücadelededir. İşçi sağlığı gibi yaşamsal önemde birsorun için örgütlenmenin aciliyeti ve önemi ortadadır.İşçiler ancak örgütlü güçleriyle haklarını alabilir, yenihaklar kazanabilirler. İşçi sağlığı önlemleri için,kapitalistlerden iş cinayetlerinin hesabını sormak içinörgütlenme çalışmalarına hız verilmelidir.

İşçi cinayetlerinin hesabınısormak için örgütlenmeye!

İşçiler kanalda canverdi

Güvencesiz ve kölece çalışma koşullarınamahkum edilen işçiler yine ölüme yollandı.

Sivas’ın Gölova ve Akıncılar ilçeleri arasındakiDevlet Su İşleri’ne (DSİ) ait sulama kanalının tadilatişlerini yürüten taşeron firma işçilerinden FeritKarakan traktörle su doldurduğu anda dengesinikaybederek suya düştü.

Arkadaşının düştüğünü gören Mehmet Angın daonu kurtarmak için suya atladı. Su kanalındakaybolan işçilere ulaşmak için başlatılan çalışmalarsonunda iki işçinin cesedine ulaşıldı.

5 işçinin boğularak can verdiği ErzurumAşkale’deki işçi katliamında olduğu gibi Sivas’ta daişçiler için hiçbir sağlık ve kurtarma önlemialınmadı.

Duvarın altında can verdi

Mersin’in Tarsus 2. Organize Sanayi Bölgesi’ndebulunan bir fabrikanın bahçe duvarının inşasısırasında toprak kayması meydana geldi. Yaşananheyelan sırasında inşaatı süren istinat duvarıişçilerin üzerine yıkıldı.

Yıkılan duvarın altında kalan işçilerden AhmetÇık (53) olay yerinde hayatını kaybederken, MetinGüzel yaralandı.

1 Mayıs 2012 / Istanbul

Page 10: SY Kızıl Bayrak 12-19

Sınıf Hareketi10 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/19 * 11 Mayıs 2012

Ankara’da Eskişehir Yolu üzerinde kurulu bulunanTOGO Ayakkabı’da 1 Mayıs’a bir gün kala direnişebaşlayan Deri-İş Sendikası üyesi işçilerin fabrikaönündeki bekleyişi sürüyor.

TOGO işçileri eylemde

İşçiler, direnişlerinin 4. gününde (3 Mayıs) fabrikaönünde eylem gerçekleştirdi. Sabahın erkensaatlerinde direniş alanına gelen işçiler “TOGOAyakkabı’da sendikalı olduk, işten atıldık.Direniyoruz!” yazan pankartlarını alana asarakeylemlerine başladılar.

Patron tarafından 30 günlük izne çıkarılan işçilerise 2 Mayıs günü evlerine gönderilen bir tebligatla“işten çıkarıldıklarını” öğrendiler. İzne çıkarıldıklarıiçin, işten atılan arkadaşlarına destek veren işçilerdireniş önlüklerini giymiş oldular.

Gün boyunca direniş alanına destek ziyaretlerigerçekleşti. Öğle saatlerinde alana gelen EMEPyöneticileri direniş hakkında bilgi aldılar. Ayrıcaakşam saatlerinde işçileri ziyaret eden ESM 1 No’luŞube üyeleri de direnişe her türlü desteği verecekleriniifade ettiler. Sınıf devrimcilerinin de yalnızbırakmadığı TOGO işçileri her gün olduğu gibi saat

17.30’da eyleme başladılar. Alkışlarla vesloganlarla devam eden eylem boyunca TOGOpatronu teşhir edildi ve direniş kararlılığı haykırıldı.

Sınıf dayanışması büyüyor

Direnişin 9. gününde işçilerle sınıf dayanışmasıyükseltildi. İşçileri ilk olarak Petrol-İş Sendikasıyöneticileri ziyaret etti. Bir süre direniş alanında kalanPetrol-İş yöneticileri direniş hakkında bilgi aldıktansonra kendi deneyimlerini paylaştılar. Bireysel destekve ziyaretlerin olduğu direniş alanı oldukçahareketliydi. Çevik kuvvet polisinin yığınak yaptığıfabrika önünde direniş kararlılığı gün boyuncahaykırıldı. Hacettepe Üniversitesi Öğrencileri veSosyalist Yeniden Kuruluş pankart ve dövizleriyleyürüyüş yaparak direniş alanına geldiler.

EMEP, DİP, Partizan da gün boyu farklı saatlerdedesteğe gelirken BDSP’li sınıf devrimcilerinin yalnızbırakmadığı direnişçi işçiler her gün olduğu gibi17.30’da eyleme başladılar. İşçi ve emekçilerin işçıkış saatlerine denk getirilen eylemin coşkusuEskişehir yolundan geçen araçların korna sesleriyledaha da arttı. Bu durumdan rahatsız olan TOGOpatronu ise olup biteni fabrika kapısından izlemekleyetindi.

Kızıl Bayrak / Ankara

TOGO Ayakkabı’da köleliğe karşı direniş...

8 Mayıs 2012 / Ankara

İşçi kanıyla büyüyenekonomi

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Nisanayı iş cinayetleri raporunda, Çin ve Arjantin’densonra en çok büyüyen ekonomi olarak nitelendirilenTürkiye ekonomisinin işçi kanıyla büyüdüğünübelirtti.

Rapora göre, inşaatlarda 22, madenlerde 14 veenerji sektöründe ise 12 işçi hayatını kaybetti. 2Nisan’da Eskişehir Mihallıçık’ta yeterli tahkimatalınmadığı için 4 maden işçisi göçük altında kaldı. 3Nisan’da Erzurum’da 5 enerji işçisi göz göre göredonarak ve boğularak yaşamını yitirdi. 6 Nisan’dada 2 tersane işçisi yaşamını yitirdi. Böylece Tuzlatersaneler bölgesinde tespit edilebilen 148. ve 149.iş cinayetleri gerçekleşti. Maraş’ta 4 tekstil işçisipatlamada, Elazığ’da 6 yol işçisi meydana gelenhortum sonucu hayatlarını kaybetti. Yine Nisanayında ataması yapılmayan 3 eğitim emekçisiintihar etti. Sağlıkta dönüşüm politikalarının sonucugenç bir doktor Ersin Arslan bıçaklanarak öldürüldü.

Nisan ayı içerisinde aynı zamanda “28 Nisan İşCinayetlerinde Ölen ve Yaralananları Anma/YasGünü” de vardı. Sermayenin görmezden geldiği yasgünü kapsamında İSİG Meclisi işçi ailelerinibirleştirmiş, işçi ölümlerine karşı bir sesyükseltmişti. İSİG Meclisi Nisan ayı raporuylabirlikte etkinliğin sonuç bidirgesini de yayınladı.

8 Mayıs 2012 / Ankara

8 Mayıs 2012 / Ankara

Page 11: SY Kızıl Bayrak 12-19

Röportaj Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2012/19 * 11 Mayıs 2012

Deri-İş üyesi işçilerden Semiha Yılmaz, ErcanKurban, Tolga, Mehmet ve Beyler Aktaş fabrikadakiçalışma koşulları, örgütlenme ve direniş süreciüzerine sorularımızı yanıtladılar.

- TOGO’da hangi işi yapıyordun?Ercan Kurban: TOGO’da yan sanayi bölümünde

çalışıyordum. 10 yıldır bu işi yapıyorum ben.Tolga: İsmim Tolga. 17 yaşındayım. Fabrikada

ökçeciyim ama her işi yapıyorum 3 senedir. Köpekbaktık, koyun baktık, evlerini temizledik. Günlük 9saat çalışıyorum. 3 yıl boyunca 475 TL maaşlaçalıştım.

Beyler Aktaş:Fabrikada taban altıyapıyorum. Köseleyapıyordum. İki kişi buişi yapıyorduk. İkimizde kovulduk. Çalışmasaatlerimiz çok kötüydü.Aldığımız maaşlar daçok kötüydü. Bizbunları patronayansıttık. Konuştukonlarla. Onlar da bize

başınızın çaresine bakın, size vereceğimiz para enfazla budur dediler. Biz de bu olaylardan sonraörgütlenme kararı aldık. Çünkü bu bizim hakkımız.Biz yıllardır burada çalışıyoruz ama aldığımız ücretçok komik. Piyasaya bakıyoruz. Ortalama ücretler1500 TL. Biz ise asgari ücret alıyoruz. Dolayısıyla bizde hayat şartlarından kaynaklı geçinemiyoruz.Bundan dolayı örgütlenme kararı alıp Deri-İşSendikası’na üye olduk. Biz sendikaya üye olduktansonra patron bunu bir şekilde duydu. Daha sonra 9kişinin işine son verdi. 27 arkadaşımızı da iznegönderiyoruz dediler. Daha sonra bu arkadaşlarımızınevine de işine son verildiğine dair ihtarname geldi.Fabrikada sendikalı bütün arkadaşlarımız iştençıkarıldı. Şu anda fabrikada 12 emekli kaçak olarakçalışıyor. 15 tane fason işçi sigortasız çalışıyor. Artısendikamıza üye olmayan 8 arkadaşımız kaçakçalışıyor. Bunların giriş-çıkışları penceresi olmayankapalı araçlarla ya da kamyonlarla sağlıyorlar. BuradaTOGO’nun karşısında direnişteyiz. Bizim amacımıztekrar işe dönmek. Başka bir amacımız yok.

Semiha Yılmaz: İşe çaycı olarak girdim. Sekreterarkadaşım çıktıktan sonra sekreterliğe geçtim.Çaycılık, sekreterlik, mağazalara malzeme gönderme,servis açma, bulaşık yıkama hepsini yapıyorum ben.Yani orta bölümün hemen hemen her işini benyapıyorum. Bir tek camlarla yerleri silmiyorum.

- Çalışma şartlarınız nasıldı?Ercan Kurban: Şartlar gittikçe zorlaşmaya

başladı. Her geçen sene hem devlet politikalarındankaynaklı hem de kendi çıkarları için değişiklikyaparak bir dar boğazın içine ittiler bizi. Şu andageldiğimiz nokta yolun bittiği yerdi. Yapabileceğimizbaşka hiçbir şey yoktu. Hatta en son çare konuşmayıda denedik ama patronlar da yapabilecekleri bir şeyinolmadığını söylediler. Bizim taleplerimizi kabul

etselerdi bunlar hiç yaşanmayacaktı. Şimdi dahabüyük bir zarara girdiler. Bu işi yapmayacağız,küçüleceğiz diyorlar ama neticede içeride sigortasızve kayıtdışı olarak 12 emekli çalıştırılıyor. Bunu dadevletin herhangi bir kurumu gelip de sorgulamıyor.

- İlerleyen süreçte ne yapmayı düşünüyorsunuz?Direniş nasıl devam edecek?

Ercan Kurban:Bundan sonra direnişdaha şiddetli sürecek.Bu işler bizim de ilkdefa başımıza geliyor.Biz de alıştıkça bu işidaha çok benimsemeyebaşladık. Gerçekten deolayın hem ciddiyetinihem de gidişini dahaçok idrak etmeyebaşladık. Buna göre de

yapılması gereken neyse onu yapacağız. Biz kötüolmak istemiyoruz. İçeriye girip işimize gücümüzebakmak istiyoruz. Ama tabii ki sendikalı olarak.Sendikanın olmadığı yerde ne ben ne de arkadaşlarımoluruz. Eğer bizi batırmayı düşünüyorlarsa kendileride batsın. Hepimiz batalım.

- Örgütlenmeye nasıl karar verdiniz?Tolga: Diğer işçi arkadaşlarla konuştuk ve

örgütlenmeye kararverdik. Sendikalıolduğumuz zaman dahaiyi koşullardaçalışacağımızıdüşünüyorduk.

- Koluna ne oldu?Tolga: İş kazası

geçirdim. Ökçemakinesine kaptırdım.

- Hastaneye götürdüler mi seni?Tolga: Hastaneye gittik. Hastanede iş kazası

olduğuna dair kanıt istediler. Rapor tutuldu. Amapatron polislere ayakkabı vererek olayı örtbas etti.

- Direniş hakkında ne düşünüyorsun?Tolga: Biz umutluyuz. Direnişimizde kararlıyız.

İşe geri döneceğiz.

- Direnişe destek var mı?Beyler Aktaş: Evet desteklerden çok memnunuz.

Gerçeği şu ki bunu hiç beklemiyorduk. Duyduğumkadarıyla TEKEL’den sonra Ankara’da ilk defa böylebir şey oluyor. Bundan dolayı büyük bir patlama var.ODTÜ’den Hacettepe’den öğrenci arkadaşlar,sendikalardan, siyasi partilerden ziyaretler geldi.Bugün de ODTÜ’den Eğitim Senliler kalabalık birşekilde geldiler. Eskişehir yolundan geçen arabalarkornalarıyla destek veriyorlar. Duruyorlar,ilgileniyorlar, konuşuyorlar. Çok coşkulu bir atmosferiçinde bu işi götürüyoruz. Kararlıyız. Sonuna kadarda gideceğiz. Destek bizim heyecanımızı arttırıyor.

Bu kararlılığımızı da daha uzun süreçlere taşıyacağız.Artık buradayız. Bu işi burada bitireceğiz.

- Örgütlenmeye nasıl karar verdiniz?Semiha Yılmaz:

Şubat ayında bizezam yapıldı 30 TL.Diğer arkadaşlarımızbunun için toplandıama ben santralebaktığım için busürece dahilolamadım. Arkadaşlarzam isteyeceklerinisöylediler. Biz zammıistedik. Zam

istedikten sonra bazı arkadaşlarımız dedi ki. Ben gazalamıyorum, battaniye altında yatıyorum. Patron biziilgilendirmez dedi. Diğer arkadaşlarımız bençocuğuma süt alamıyorum dedi. Bunun üzerine debize mi danıştınız da çocuk yaptınız dediler.Araştırdık Deri-İş Sendikası’nı bulduk. Hepimizkaydolduk. Çok güzel sessiz bir şekilde gidiyordu.Ama bunu içimizden biri patronlara söyledi. İçerdenbir tane ajanımız yukarıyı sendikalı oldular dikkatedin diye uyarmış. Biz şu an bunun için sokaktayız.Aslında daha geç olacaktı bu süreç. Ben şunusöylüyorum. TOGO’ya söke söke de olsa gireceğiz.Kim ne derse desin bize yar olmayanı biz başkasınayar etmeyeceğiz. Kapıya kütüğü kendi ellerimizlevuracağız. TOGO’nun işi bitti diyeceğiz.

- Direniş hakkında ne düşünüyorsunuz?Semiha Yılmaz: Direniş çok güzel gidiyor.

Destekler çok iyi bunlar bizim moralimizi yüksektutuyor. Akşama kadar buradayız gelene gidene selamveriyoruz. Sonuna kadar buradayız. Patronlar camdanbakıyor. Destek için çalınan korna seslerinin onlarıçok rahatsız ettiğinin farkındayız. Biz orayaemeğimizin hakkını verdik. Hırsızlık yapmadık amapolis arabalarını kendiniz gördünüz. O kadar çokpolis yığdılar ki anlayamıyorum doğrusu. Umarımpatronların vicdanı sızlar. Ben bu sendikayı kabulediyorum gelin dediği an biz orada çalışmaya razıyız.Yani yeter ki haklarımız verilsin. Söyleyeceklerim bukadar. Teşekkür ediyorum.

Mehmet: 7 yıldır Togo’da çalışıyorum. Yaklaşıkiki ay önce sendikalı olduk. Sendikalı olduğumuzpatron tarafından fark edilince ilk etapta 9arkadaşımız işten atıldı. Bu olay üzerine biz deiçeride işi bırakıp dışarıda bekleyen arkadaşlarımızınyanına çıktık ve direnişe başladık. Biz de dışarıçıkınca içerde kalan 26 arkadaşa yıllık izinleriniverdiler. Bize de yıllık izin verdiler. Durum böyleolunca içeride üretim tamamen durdu. 2 Mayıs günühepimizin evlerine işimizin sona erdiğini belirten yazıgönderdiler. Üretimi azaltacaklarını duyurdular. Bizde bunun karşısında sonuna kadar sendikamızınyanında olduğunu söyledik.

Talebimiz ise işimize geri dönmek. Bu talebimizkarşılanıncaya kadar burada direnişimizi devamettireceğiz.

Kızıl Bayrak/ Ankara

“TOGO’ya söke söke gireceğiz!”

Page 12: SY Kızıl Bayrak 12-19

ART direnişi12 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/19 * 11 Mayıs 2012

ART direnişi kazanımla sonuçlandı

4 Mayıs Cuma günü başlayan ART direnişikazanımla sonuçlandı. Metal İşçileri Birliği üyesiişçilerin patron ve uşaklarının tehditlerine rağmen ücretalacakları için başlattıkları direniş kazanımla sonuçlandı.

Devrimci işçileri tehdit ederek sindirmeye çalışanpatron uşağına devrimci kararlılığındurdurulamayacağını göstermek ve ART’de çalışanişçilere kazanımın mücadeleden geçtiğini anlatmakdirenişin temel amacıydı.

ART’de direniş

Metal İşçileri Birliği (MİB) çalışanı ve ART işçisiMahmut Gören, haklarını alamadığı için fabrika önündedirenişe başladı.

“Emeğimiz, geleceğimiz ve sınıfımızın onuru içindireniyoruz! Ücret haktır gaspedilemez! Direne direnekazanacağız / ART Aksesuar işçileri – Metal İşçileriBirliği” ozalitinin açıldığı eyleme BDSP de destek verdi.

Minibüsü işçilerin üzerine sürdüler

Eylem sürerken fabrikaya siyah renkli aracıyla gelenpatronun oğlu Efe Özkara hızla kitlenin içine daldı.Ardından aracıyla fabrika içine giren Efe Özkara, patronyalakaları ve polis tarafından kordona alınarak korundu.Bu saldırı sırasında bir MİB çalışanı yaralandı.

Özkara polis tarafından gözaltına alınırken kapıönünde basın açıklamasına başlandı. Açıklamayıdirenişçi işçi Mahmut Gören okudu. Açıklamada hiçbirbaskı ve zorbalığın mücadelelerini engelleyemeyeceğinivurgulayan Gören, fabrikadaki ağır çalışma ve sömürükoşullarını anlattıktan sonra işçileri MİB saflarındaörgütlenmeye çağırdı.

Efe Özkara jet hızıyla serbest bırakıldı!

Basın açıklamasının ardından etrafta toplananlarabildiri dağıtıldı. Ardından saldırgan hakkında şikayetçiolmak için üç MİB çalışanı Bayrampaşa PolisKarakolu’na götürüldü. Akşam saatlerine kadarkarakolda bekletilen MİB çalışanları ardından fabrikaönüne gittiler. Polis tarafından sözde gözaltına alınan EfeÖzkara’nın jet hızıyla serbest bırakıldığı öğrenildi. Busırada patron Mehmet Özkara’nın polis karakolundabazı polis amirleriyle görüştüğü gözlendi.

Faşist Mustafa Günel’den provokatif tavırlar

ART patronu Mehmet Özkara’nın yakın korumasıolduğu bilinen ve Terörle Mücedele ŞubeMüdürlüğü’nden emekli olan Mustafa Günel güniçerisinde MİB çalışanlarını sürekli olarak provokeetmeye çalıştı.

Sivil polislerden işçilere tehdit

Fabrika işçilerinin direnişe ilgisini hazmedemeyenpolis, işçileri tehdit etme yoluna gitti. Patronlafabrikadaki bölümleri tek tek gezen dört sivil polisişçileri sorgulayarak, direnişte olanlarlakonuşmamalarını istedi.

Özkara emretti, polis saldırdı

Akşam saat 18.00 sularında megafonla müzikdinletisi sunan MİB üyelerine sivil polisler saldırdı. Sesliyayın yapmanın izne tabi olduğu bahanesiyle müzikdinletileri engellenmeye çalışılan MİB üyelerine polisinsaldırması sonucu arbede yaşandı. Polis MİB üyelerinigözaltına almakla tehdit etti. Aynı anda da binanın sahibiolduğunu iddia eden kim olduğu belirsiz birinin şikayetiüzerine fabrika kapısına asılan ozalit sivil polislertarafından indirilmek istendi. Buna izin vermeyen MİBüyeleriyle polis arasında bir kez daha arbede yaşandı.Yırtılan ozalit MİB üyeleri tarafından onarılarak yenidenasıldı. Ardından bina sahibi olduğunu iddia eden kişidireniş alanından kovuldu. Bu arbedeler sırasındafabrika içerisinde saklanan Efe Özkara polis ve patronyalakalarının ablukası altında fabrikadan dışarı çıkarıldı.

Alacaklar ödendi

Direnişin ilk günü hiçbir ödeme yapmayacağını ifadeeden ART patronu direnişçi işçinin tüm alacaklarınıödedi.

Direnişçi işçiyi direnişten önce tehdit eden patronuşağı ise fabrika bahçesine dahi çıkmadı. Direnişçi işçifabrikaya alacaklarını almak için girdiğinde eli kanlıkatil Mustafa Günel göz göze gelmeye dahi cesaretedemedi.

ART patronu uşağını sahiplenmedi

Devrimci işçileri “kelle koparmakla” tehdit eden ellikanlı katil Mustafa Günel’i efendisi dahi sahiplenmedi.

Direnişçi işçi fabrikaya haklarını almaya girdiğindeART patronu Mustafa Günel’in koruması olmadığını,abisinin arkadaşı olduğu için fabrikada bulunduğunusöyledi.

Efendisi de salyalı uşağının ve tehditkar tutumlarınınarkasında duramadı.

Ücret alacaklarını fabrikadan aldıktan sonra biraçıklama yapan direnişçi işçi patron ve uşaklarınındireniş boyunca gerekli cevabı aldıklarını ifade etti.

Direnişin amacına ulaştığını söyleyen MahmutGören “Direniş amacına ulaşmıştır. 2 gün boyunca elikanlı patron uşağını teşhir ettik, fabrika bahçesineçıkamaz oldu. İçerde çalışan ve daha önce çalışıp çıkanarkadaşlarımıza mücadele etmeden kazanım eldeedilmeyeceğini göstermiş olduk. Polisin ve tüm devlet

kurumlarının patronların hizmetinde olduğunu gösterdik.Çevre fabrikalarda çalışan işçi kardeşlerimize yaşanan işcinayetlerini anlatmış olduk. Şimdi mücadeleyibüyütmenin zamanıdır” dedi.

Ücret alacaklarının ödenmesi ile direnişinsonlandırıldığını açıkladı.

Kızıl Bayrak / GOP

7 Mayıs 2012 / ART önü

Patron tutuklandı,işçiler eylemde

Hey Group patronu Süreyya Sıtkı Bektaş, “hayaliihracat operasyonu” kapsamında tutuklandı.Direnişlerini sürdüren Hey Tekstil işçileri ise 8 Mayısgünü Sütlüce’deki AKP İl Başkanlığı binası önündebasın açıklaması yaptı.

Yetkililere dilekçe veren işçiler ‘Ücretlerin vetazminatların ödenmesi’, ‘Süreyya Bektaş ve AynurBektaş’ın mal varlığının araştırılması’, ‘Li Fung ve HeyTekstil’in ticari ilişkisinin açığa çıkarılması’, ‘İstanbulBahçelievler emniyetinin uyarılması’, ‘Aynur Bektaş’averilen üstün hizmet ödülünün geri alınması’taleplerini sıraladılar.

Bektaş’ın tutuklanmasının kendilerini haklıçıkardığını söyleyen işçilerin avukatı Özcan Karakoç,işçilerin zaten haklı olduğu için davayı kazanacağınıBektaş’ın tutuklanmasının sadece kötü niyeti ortayaçıkaran bir delil olduğunu belirtti.

İşçilerden İsmail Arslan, “İki kez Meclis’e gittik,milletvekilleri ziyaretimize geldi ancak değişen hiçbirşey yok. O yüzden bugün yine AKP önündeyiz,hükümete sesimizi duyuramıyoruz” diye konuştu.

Kıdem tazminatları ve biriken maaşlarıödenmeden işten atılan işçiler 3 ayı aşkın süredirfabrika önündeki direnişlerine devam ediyorlar.

Elit Çikolata’ta TİS Tek Gıda-İş Sendikası, örgütlü olduğu Elit

Çikolata’da toplu iş sözleşmesi imzaladı. 01.01.2012-31.12.2013 tarihleri arasında

yürürlükte kalacak işyeri toplu iş sözleşmesininbirinci yılında, üyelerin aylık ücretlerine yüzde 15,5oranında zam yapılacak.

Sözleşmenin ikinci yılında ise bir önceki yılgerçekleşen enflasyon puanının üzerine 2 puanilavesiyle bulunacak oranda zam yapılacak.

Sosyal yardım miktarları ise, %12-13 oranındaarttırıldı.

Page 13: SY Kızıl Bayrak 12-19

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2012/19 * 11 Mayıs 2012

TİS uygulanmadı,işçiler iş bıraktı

CHP’li Kartal Belediyesi’nde şaşaalı imza törenieşliğinde yapılan toplu sözleşme oyunu fiyaskoylasonuçlandı.

Belediye bünyesinde çalışan taşeron işçilerini“sendikalı ve güvenceli çalıştırmakla” övünen belediyeyönetimi, DİSK/Genel-İş Sendikası ile imzaladığıtoplu iş sözleşmesi hükümlerini uygulamadı. İdari veücret maddelerini uygulamakta ayak direyen belediyeyönetimi, sendikal örgütlülüğün bulunduğu KaryapsanA.Ş ve Kartursaş AŞ firmalarında çalışan işçilerin 2-3’er aylık ücret alacaklarını da gasp etti.

Belediye yönetiminin uyguladığı hak gasplarıişçilerin öfkesini taşırdı. Geçtiğimiz aylarda yaptıklarıeylemlerin dikkate alınmaması üzerine iş bırakanbelediye işçileri 7 Mayıs sabahı Esentepe’deki Fenİşleri Müdürlüğü’nde toplanarak Kartal merkezdekibelediye başkanlığı binası önüne yürüdüler. Destekhizmetleri ve park bahçelerde çalışan taşeron işçilerinekazı alanı ve garaj bölümünde çalışan idari personel dedestek verdi.

Belediye önünde eylem

Belediye önündeki eylemde konuşan Genel-İşİstanbul Anadolu Yakası 1 No’lu Şube BaşkanıMahmut Şengül, taşeron işçilerinin aylardır yaşadığımağduriyete dikkat çekti. Şengül, haklarını alana kadarmücadeleyi sürdüreceklerini ifade etti. İşçiler attıklarısloganlarla Kartal Belediye Başkanı Altınok Öz’üprotesto ettiler.

Kartal’da eylem sona erdi

Belediye yönetimiyle yapılan görüşmelerin sonuçvermemesi üzerine 8 Mayıs sabahı 08.00’den itibareniş bırakma eylemlerine devam eden Kartursaş ve

Karyapsan işçileri belediye önünde oturma eylemibaşlattılar.

Belediye yönetimiyle toplantı

Genel-İş 1 No’lu Şube yöneticileri Kartal BelediyeBaşkanı Altınok Öz’le toplantı gerçekleştirdi.Toplantının ardından Genel-İş Toplu Sözleşme DaireAladdin Öztürk ve 1 No’lu Şube Başkanı MahmutŞengül işçilere toplantı hakkında bilgi verdiler.

Öztürk yaptığı konuşmada, toplu sözleşmeyedokunmadan protokol imzalayabileceklerini vekendilerinden başka bir şey beklememelerini istedi.Örneğin; sözleşmedeki alacakların bu sene değil degelecek seneye ancak bir tarihe bağlanarak kabuledebileceklerini ya da 3 bin lira maaş alan işçilerin 200lira eksik alarak sorunun çözülebileceğini söyledi.

Bugün bir maaş tutarındaki ücretlerin yatacağınısöyleyen Öztürk, en geç Cuma gününe kadar da ikinciaylık maaşların yatacağını ifade etti. Herkesin işinedevam etmesini isteyen Öztürk, eğer aksi bir durumolursa günü geldiğinde değerlendireceklerinisöyleyerek konuşmasını sonlandırdı.

Ardından Anadolu Yakası 1 No’lu Şube BaşkanıMahmut Şengül, sendikanın arkasında kararlılıkladuran işçilere teşekkür etti. Yapılan konuşmalarınardından işçiler, TİS Daire Başkanı’na iki günlükgrevde amirlerin yaptığı baskılara ve özelliklehaklarında tutulan tutanakları hatırlattılar. Yapılanbilgilendirmenin ardından işçiler işlerine geri döndüler.

Maltepe Belediyesi taşeron işçilerinin direnişindeortada görünmeyen Genel-İş Anadolu Yakası BölgeBaşkanı Veysel Demir’in, Kartal’da da direnişinbitirildiği anda ortaya çıkması dikkat çekti.

Kızıl Bayrak / Kartal

Daiyang’da taslakhazırlandı!

Uzun bir sürecin ardından Daiyang-SKMetal’de yetkiyi alan Birleşik Metal Trakya Şubesi,Daiyang işçileriyle birlikte TİS taslağını hazırladı.

Daiyang-SK Metal işyeri komitesinin hazırbulunduğu toplantıda işçilere Mehmet Beşelitarafından TİS’in genel mantığı ve sürece nasılyaklaşılması gerektiği üzerinden genel bir bilgiverildi. Sendika ve işçilerle uzun ve canlı sürengörüş alışverişinin ardından işçiler tarafındanhedefleri yüksek bir taslak oluşturuldu. İşçilerkararlarının arkasında duracaklarını toplantıdaifade ettiler.

İşçilerle birlikte hazırlanan sözleşme taslağı 2Mayıs’ta patrona iletildi. 24 Mayıs’ta ilk TİSgörüşmesi gerçekleşecek.

Fabrikada çalışan işçilerin tamamına yakınınınsendikaya üye olduğunu belirten Birleşik Metal-İşŞube Başkanı Hazır Fedai Duvan, çok iyi bir taslakhazırladıklarını, işçilerin ve sendikanın kararlıtutumuyla bu süreci başarılı bir şekildesonlandıracaklarını ifade etti.

Kızıl Bayrak / Trakya

Zentiva’da delegeseçimi

Petrol-İş Sendikası Trakya Şubesi’nde genelkurul hazırlıkları başladı. Şube kurulunda mevcutŞube Başkanı Turgut Düşova başkanlığındakilistenin yanı sıra eski şube başkanlarından TekinAkın’ın başkanlığa aday olduğu muhalif bir liste debulunuyor.

Genel kurul öncesinde, şubenin örgütlü olduğufabrikalarda delege seçimleri başladı. İlk seçimZentiva İlaç’ta yapıldı. Muhalif listeyi destekleyendelege adaylarının da olduğu seçimde 42 delegeseçildi. Muhalif listeyle destekleyen delegelerseçilemedi. Seçimlerde çarşaf liste ile oykullanıldı.

Şube Genel Kurulu ise 3 Haziran’da LüleburgazEzgi Otel Salonu’nda gerçekleşecek.

Kızıl Bayrak / Trakya

Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu olan ve Nokia’ya cep telefonu kılıfı imalatı yapanTrexta’da 9 Mayıs Çarşamba günü aralarında sendika üyelerinin de olduğu 15 işçi işten atıldı.

Uzunca bir süredir ekonomik kriz yaşayan fabrikada krizin faturası yine işçilere kesildi. Trextapatronunun işçilere yaptığı açıklama ise “küçülmeye gidiyoruz” oldu. Önümüzdeki günlerde de toplam 170işçinin işten atılacağı ifade ediliyor. Çıkışlar yapılırken işçilere hukuki açıdan hiçbir geçerliliği olmayansenetler imzalatılmaya çalışılarak işçilerin kıdem tazminatlarına el konulmaya çalışıldığı belirtiliyor.

Kızıl Bayrak / Trakya

Trexta’da işçi kıyımı

Page 14: SY Kızıl Bayrak 12-19

Saglık14 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/19 * 11 Mayıs 2012

Antep’te Dr. Ersin Arslan’ın bir hasta yakınıtarafından öldürülmesinin ardından hekime yönelikşiddete karşı önlem alacağını iddia eden SağlıkBakanlığı herhangi bir adım atmadı. Hekime yönelikşiddet olaylarına ise her geçen gün yenileriekleniyor. Sağlık emekçileri, hekime yönelik şiddeteve sağlıkta yıkım saldırısına sessiz kalmıyor.

İzmirHekime şiddete son!

SES İzmir Şube üyeleri 7 Mayıs günü EgeÜniversitesi (EÜ) Acil Servis önünde toplanarak sonzamanlarda artan şiddet olaylarını ve E.Ü. TıpFakültesi’nde sağlık çalışanına silah çekilmesiniprotesto ettiler.

Basın açıklamasını okuyan SES İzmir ŞubeBaşkanı Dr. Veli Atanur, hekimler ve sağlıkçalışanları olarak kaygılı olduklarını vurguladı.Hekimlere ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin,giderek ürkütücü boyutlarda artmasının çalışanlarınruh ve beden sağlığını tehdit ettiğini söyleyenAtanur Sağlık Bakanlığı’nı göreve çağırdı.

Sağlıkçılar şiddete sessiz kalmadı

7 Mayıs günü Atatürk Eğitim ve AraştırmaHastanesi’nde görevli bir hekimin darp edilmesiAMATEM girişi önünde 8 Mayıs’ta protesto edildi.

“Sağlık çalışanlarına şiddete sessizkalmayacağız / SES İzmir Şube” pankartınınaçıldığı eylemde sağlık emekçileri Dr. Ersin Arslan’ıda andılar.

Hekimlere ve sağlık çalışanlarına yönelikşiddetin, giderek ürkü tücü boyutlarulaştığınınbelirtildiği açıklamada Ege Üniversitesi Hastanesive Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndehekimlere yönelik saldırılar anlatıldı.

Açıklamada, bu tablonun, sorunun münferit,sıradan olmadığını ve ciddi olarak ele alınmasıgereken bir konu olduğunu gösterdiği vurgulandı.

İstanbulDoktor değil sistem hatalı

İstanbul Tabip Odası, Kadıköy Numune

Hastanesi Acil Servisi önünde yaptığı basınaçıklaması ile Dr. Ersin Arslan’ı andı ve sağlıkçalışanlarına yönelik artan şiddet olaylarını protestoetti.

“Sağlık bakanı istifa!”, “Dr. Ersin Arslan’ıunutmayacağız!”, “Onurumuza, canımıza vemesleğimize sahip çıkacağız!”, “Sağlıkta şiddet canalıyor artık yeter!” gibi taleplerin yer aldığı dövizlertaşınan eyleme hastalar da destek verdi.

Canının derdinde olan, başka canıkurtaramaz

Dr. Ersin Arslan’ın anısına bir dakikalık saygıduruşu yapılarak başlanan eylemde, açıklamayıİstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğluyaptı. Yaşanan saldırıların münferit olmadığını,sürekli bir hal aldığını ve bunun nedeninin de yeterlisağlık hizmeti alamayan hastaların tepkilerinihekimlere yöneltmesinden kaynaklandığını ifadeetti. Çerkezoğlu, hasta-doktor, hasta yakını-doktorilişkisini doğru kurmayan bir sistemde, doktorlarıncan güvenliğinin olamayacağını ve can derdindeolan doktorun, hastanın canını kurtaracak hizmetisunamayacağına dikkat çekti.

Çerkezoğlu, TCK’ya yeni bir madde eklenmesi,ölen hekimlerin yakınlarının gelecek güvencesininsağlanması, Sağlık Bakanlığı’na bağlı iletişimmerkezinin yeniden düzenlenmesini, şiddet riskdeğerlendirmeleri yapılmasını, devlet yetkililerininsöylem ve üsluplarını gözden geçirmelerini, vesağlık bakanı başkanlığında sağlık alanındakiörgütlerin toplanarak yaşananlar için değerlendirmeyapmasını talep ettiklerini dile getirdi.

İstanbul Tabip Odası Başkanı Taner Gören, Dr.Ersin Arslan’ı anarak konuşmasına başladı. Gören,yaşanan şiddetin yanlış olan sağlık sistemindenkaynaklandığına işaret ederek, sorunların doktor,hasta ve hasta yakınları olarak birlikteçözülebileceğini vurguladı. Gören, hekimlerinnitelikli bir sağlık hizmeti vermek için ellerindengeleni yaptıklarını fakat sağlık sistemindeki yeniuygulamaların yeterli çalışma ortamı sağlamadığınıbelirtti.

Kızıl Bayrak / İzmir - İstanbul

Sağlıkçılar şiddetekarşı eylemde!

Süt “temiz” düzen kirli

Okullarda dağıtılan sütlerden rahatsızlanançocuklara her gün yenileri eklenirken görüntüyükurtarma peşindeki sermaye devleti yeni adımlaratıyor.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yaptığıaçıklamayla Okul Sütü programı kapsamında sütdağıtımı yapılan bütün illerden süt örneklerininalındığını, örneklerin ayrıntılı fiziksel, kimyasal vemikrobiyolojik analizlere tabi tutulduğunu ve bugünekadar örneklerin hiç birisinde hastalık yapıcımikroorganizma ya da bakteri toksinine (Stafilokokenterotoksini) rastlanmadığını iddia etti.

Sütlerin kimyasal içeriklerini inceleyenler bu kadaröğrencinin neden zehirlendiğini açıklayamıyor.Sütlerin günler öncesinden okullara gönderilmesi,depolama koşullarının sağlıksızlığı hiçbir açıklamadayer almazken valiler süt içerek süt fiyaskosunuaklamaya çalışıyorlar.

Bozuk süt ödüllü çıktı

Süt dağıtımının ilk günü olan 2 Mayıs’ta Sivasmerkez ve ilçelerde 15 okuldan yaklaşık 700 öğrencihastanelik olmuştu.

Okul Sütü Programı için kurulan Ortak BilimKurulu, illerden toplanan örneklerin hiçbirindehastalık yapıcı mikroorganizma ya da bakteritoksinine rastlanmadığını iddia etmiş ancak Sivas’takiBakraç adlı firmaya ait sütlerin steril şartlardahazırlanmadığı açıklamıştı. Dağıtım zincirindençıkarılan Bakraç Süt, okul sütü programı kapsamındaSivas genelindeki okullara süt dağıtımı yapıyordu.Bakraç Süt’ün sahibi İbrahim Emmioğlu’nun valiliktenödül almış olduğu ortaya çıktı.

“Bir daha süt gelse içmeyiz”

Sivas’ın İmranlı ilçesinde 65 öğrencininzehirlendiği Atatürk İlköğretim Okulu Müdür VekiliMustafa Yıldız da öğrencilere dağıtılan “Bakraç”marka sütte yoğurt kıvamında katışmalargözlemlendiğini anlattı:

“2 Mayıs günü öğrencilerimize ilk sütleri dağıttık.Saat 10.00’da dördüncü sınıftan bir öğrencimizbayıldı. Bunun ardından fenalaşanlar arttı. Çocuklariçtikleri sütün tadının garip olduğunu, akıcıolmadığını, yoğurt gibi olduğunu söyledi. Sütleri bizde içtik ve bir hademe arkadaşımız da denedi. O dafenalaşınca serum takıldı. Öğrencilere sağlık raporuvermediler, doktor ilaç yazdı. Bakraç sütlerin hepsisavcılık talimatıyla toplandı. Öğrenciler bir daha sütgelse içmeyiz diyor. Aileler de kızgın. Bu çocuklardoğanın ortasında yaşıyor, burası tarım vehayvancılığın olduğu bir bölge, aşırı dozdanzehirlenme olmaz.”

Fiyaskoyla sonuçlanan ‘Okul Sütü’ projesinedeniyle binlerce ilköğretim öğrencisi zehirlenerekhastaneye kaldırılırken ülkenin birçok ilinde sütdağıtımları devam ediyor. Milli Eğitim Bakanlığı,veliler istemese de öğrencilere süt verilmeye devamedileceğini açıkladı.

Page 15: SY Kızıl Bayrak 12-19

1 MayısSayı: 2012/19 * 11 Mayıs 2012.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 15

“İşçi sınıfı ayrışmadı,alanlarda birleşti”

DİSK Genel Başkanı Erol Ekici, 1 Mayıs2012 kutlamalarına ilişkin yaptığı yazılıaçıklamada, “İşçi sınıfı ayrışmadı, alanlardabirleşti” vurgusunu yaptı. Ekici, bu yılki 1Mayıs’ın şimdiye kadar en geniş katılımlakutlanan bir 1 Mayıs olduğunun altını çizdi.

Sarı sendikacılık teşhir oldu

“Yüzbinlerce kitlenin coşkulu ve rengarenkbayraklarıyla, kendi talepleri ve özlemleriniifade ettiği Taksim kutlamalarının, yıllardırkorku tellallığı yapanların, sola ve devrimcilerekara çalmaya çalışanların teorilerini altüst ettiğigibi, devlet güdümlü sarı sendikacılığın gerçekyüzünü de teşhir ettiği” değrelendirmesindebulunan Ekici, 1 Mayıs’ı gerçek niteliğindensoyutlayarak, “piknik bayramı” halinedönüştürmek isteyen yandaş sendikal anlayışınkendi geniş işçi tabanları tarafından da alanlardaterk edildiklerini belirtti.

“AKP Hükümeti bu resmi iyigörmelidir!”

Ekici’nin açıklamasında AKP hükümetine şuhatırlatmalarda bulunuldu: “AKP Hükümeti buresmi iyi görmelidir! 1 Mayıs alanlarındanyükselen ses, ülkemizi sürükledikleri karanlığakarşı bir uyarıdır!”

Ekici, açıklamasını şu sözlerle sonlandırdı: “Fakat her yerde dile getirdiğimiz gibi, 1

Mayıs 77 katliamı aydınlatılmadan, bütünsorumluları yargılanıp hesap sorulmadanTürkiye’de gerçek bir demokrasidenbahsedilemeyecektir. Mücadelemiz bu anlamdagerçek failler yargılanıncaya kadar kesintisizolarak devam edecektir.

Son günlerde, 1 Mayıs 77 Katliamı’nıngerçek boyutlarını karartmayı hedefleyen yeni“kontr-gerilla” taktikleri gündemi işgal etmeyebaşladı. Önümüzdeki günlerde gerekli yanıtıDİSK olarak kapsamlıca vereceğiz. Fakat şunuda belirtelim ki, hiçbir karartma kampanyası,derin devleti aklama operasyonu, 1955 yılı 6/7Eylül olaylarında, Maraş Katliamı’nda olduğugibi “solcuların üzerine atma” gayretlerigerçekleri gizlemeye nasıl yetmemişse bugün deyetmeyecek; karanlığın uşaklığını yapanlar veyapmaya soyunanlar, kendi yalanlarıyla tarihtehak ettikleri yeri alacaklardır.”

KESK: 1 Mayıs’ınmesajı ortak mücadele!

KESK Yürütme Kurulu, 2012 1 Mayıskutlamalarına ilişkin yazılı açıklama yaptı. 1 Mayıs’ın,bu yıl dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanındaönceki yıllara göre çok daha geniş kesimlerinkatılımıyla coşku ve heyecanla kutlandığınıvurgulayan KESK, 1 Mayıs alanlarına birlik, mücadeleve dayanışmanın bir kez daha damgasını vurduğunuifade etti.

Kutlamalar daha kitleseldi

KESK’in açıklamasında, kamu emekçilerinin 1Mayıs kutlamalarına katılımıyla ilgili şu ifadelere yerverildi:

“Türkiye’nin dört bir yanında KESK’e bağlısendikaların öncülüğünde büyük bir kitleselliklealanlara çıkan kamu emekçileri, hükümetin sondönemde kazanılmış haklarımıza yönelik saldırıgirişimleri karşısında sessiz ve tepkisizkalmayacaklarını göstermişlerdir. AKP hükümetininsaldırılarına paralel olarak, 8 Ekim mitingi ilebaşlayan, 21 Aralık Greviyle kitleselleşerek ivmekazanan ve 28–29 Mart’ta kararlılıkla sürdürüleneylemlilik süreçleri emekçileri yaşadıkları sorunlarkarşısında daha kararlı bir tutum almaya itmeye

devam etmektedir. Bu kararlı tutumu sergilemektehiçbir zaman tereddüt etmeyen KESK üyeleri, AKPhükümetinin grevsiz toplu sözleşme düzenlemesine,esnek, güvencesiz ve performansa dayalı çalışmaya,taşeronlaştırmaya ve iş güvencemizi kaldırmatehdidine karşı çalışma ve yaşam koşullarınıniyileştirilmesi taleplerini 1 Mayıs alanlarında bir kezdaha yüksek sesle haykırmıştır.”

Yürütme Kurulu’nun açıklamasında 1 Mayıskonusunda sendika ve konfederasyonlarınayrışmasına da şöyle değinildi:

“Bu yıl 1 Mayıs’ın anlam ve öneminden bi haberbazı “sendika ve konfederasyonların” ayrı kutlamayapması dikkat çekici olmuştur. Özelikle AnkaraTandoğan’da “devlet töreni” havasında yapılan“resmi mitingde” Çalışma Bakanı’nın hükümet adınakonuşması, 1 Mayıs kutlamaları tarihinde bir ilkolması açısından düşündürücüdür. Emekçiler veezilenler olarak yıllardır karşı karşıya kaldığımızsorunların, haklarımıza yönelik saldırıların odağındayer alan politikaların mimarı olan AKP hükümetininÇalışma Bakanı’nı kürsüden konuşturanların 1Mayıs’tan ne anladıkları ve renkleri bir kez dahagözler önüne serilmiştir. 1 Mayıs’ı “devlet töreni”havasında kutlayan bu “sendika vekonfederasyonlar” yıllardır “örtük” olarak yerinegetirdikleri hükümetin saldırı politikalarınayedeklenme misyonunu alenen göstermişlerdir.”

1 Mayıs’ın yaygın ve kitlesel olarak kutlanmışolmasının, hükümetin önümüzdeki dönemdeemekçilere yönelik olarak gerçekleştireceğisaldırılara karşı tüm emekçilerin ve onların örgütlügücü olan sendikaların görev ve sorumluluklarınıarttırdığına dikkat çekilen açıklamada 1 Mayıs2012’nin mesajının, önümüzdeki dönemde emeğe veemekçilerin kazanılmış haklarına yönelik saldırılarakarşı mücadele etme niyetinde ve kararlılığında olankesimlerle birlikte hareket etme olanaklarınınarttırılması ve mücadelenin ortaklaştırılması olduğuvurgunladı.

Page 16: SY Kızıl Bayrak 12-19

CMYK

Bosch’ta tarafl 16 * Kızıl Bayrak * Sayı:�2012/19�* 11�Mayıs�2012

CMYK

Bosch’ta tarafl 2012-2014 MESS Grup TİS süreci 4 Mayıs günü

sendikalar tarafından Çalışma Bakanlığı’na yapılanyetki başvuruları ile resmen başlamış oldu. Ancak buresmi gelişmenin öncesinde bu süreci fiili olarakbaşlatan ise hiç kuşkusuz Bosch işçilerinin Türk Metalçetesine vurduğu darbe idi.

Bu gelişmenin özelde TİS sürecinde, genel olarak dasınıf hareketinde yol açabileceği değişimler artık dahanet biçimde görülüyor. Zira 30 yıllık bir düzeninyıkılması sürecini başlatan bu gelişmeyi ilk andanitibaren çeşitli biçimlerde işlemiş bulunuyoruz.Sözkonusu olan, sınıf hareketinin lokomotifikonumundaki metal işkolunda MESS-Türk Metalittifakına vurulan ilk önemli darbe olduğunda, budarbenin önümüzdeki süreçte bu kirli işbirliğininbütünüyle yıkılmasının önünü açtığı gerçeği karşımızaçıkıyor.

Yaşananlara bu açıdan yaklaştığımızda halkarasındaki tabiriyle artık cinin şişeden çıktığını rahatlıklasöyleyebiliriz. Atılan ilk adımın yarattığı özgüven vemoral etki Bosch’ta yaşanan gelişmelerin nihai sonucune olursa olsun bundan sonraki süreçte sendikalbürokrasi gerçeğinin çok daha yoğun bir şekildetartışılacağının ve bu tartışmaların da çok daha yoğunbir şekilde metal işkolunda boy vereceğinin kanıtıdır.Ancak bu elbette ki sınıf düşmanlarının cini tekrarşişeye sokabilmek için ellerindeki tüm imkanlarıseferber etmeyecekleri anlamına gelmiyor. Kaldı ki 2aydır Bosch’ta ve diğer temel metal işletmelerindeyaşanan gelişmeler Türk Metal’in ve metal patronlarınınbu açıdan canhıraş bir çaba içerisinde olduğunugösteriyor.

İşte bu nedenle Bosch işçilerinin attığı tarihsel adımıpolitik ve moral açıdan sonuca vardırabilmek özel birönem taşıyor. Bu ise, hem sürecin taraflarını ve politiktutumlarını doğru kavrayabilmeyi, hem de bu açıdanihtiyaç ve görevlere doğru temelde yaklaşabilmeyigerektiriyor.

MESS�ve�sermaye�cephesi

Bosch işçilerinin tercihini Birleşik Metal’den yanakullandığı günden beri sermaye cephesi kesintisiz birsaldırı içerisinde. Bosch işçileri neredeyse iki aydır biryandan Türk Metal çetesinin baskı ve tehditleri ileboğuşmaya devam ederken bir yandan da sermayecephesinin çeşitli biçimler altında gerçekleştirdiklerisaldırılar ile yüzyüze kalıyorlar.

Bu saldırıların en önemlisi ise bizzat Bosch yönetimitarafından sergileniyor. İmzaların atıldığı güne kadar“tarafsız” bir görüntü çizmeye özen gösteren Boschyönetimi son iki aydır fabrikada neredeyse terörestiriyor. Bir yandan işçilerin kararına saygı göstereceğidemagojisine devam etse de elindeki tüm kozlarıkullanarak Türk Metal çetesine alan açmaya devamediyor, bir kısım grup başları ve idareciler üzerindenişçilere Türk Metal’e geri dönme baskısı yapıyor.

Elbette ki bu baskıların arkasında Bosch yönetimininde ötesinde bizzat MESS kodamanlarının parmağı var.İmzaların atıldığı güne kadar bu gelişmenin yolaçabileceği sonuçları yeterince kavrayamadığı görülenMESS kodamanları, Bosch’ta yakılan ateşin kendifabrikalarını da etkisi altına aldığını görür görmez Boschişçilerini eski işbirlikçi düzenlerine geri döndürebilmekiçin harekete geçmiş bulunuyor.

MESS, bir yandan “bu sorunu çözmesi” için Boschyönetimini baskı altına almaya devam ederken, biryandan da Türk Metal çetesini eski kirli yöntemlerinikullanabilmesi için cesaretlendiriyor.

Doğrudan Bosch yönetimi üzerinden gündeme gelenbu baskıların en bilindik yöntemini ise işsizlik sopasıoluşturuyor. İmzaların atıldığı ilk günlerde bir kısımgrup başını baskı altına alarak geri döndürmeyi başaranBosch yönetimi bir yandan bu grup başları üzerindenişçiler üzerinde baskı kurma yoluna giderken, öteyandan da özellikle sözleşmeli işçileri sözleşmelerininyenilenmeyeceği yönünde tehdit ederek geridöndürmeye çalıştı. Sözde işçilerin kararına saygıgösteren Bosch yönetimi bunun dışında işçilere sendikahakkında konuşmayı yasaklarken kendi yaptığıtoplantılarda baskı altına almayı da ihmal etmedi. Boschyönetiminin sözde tarafsızlığını ortaya seren bir başkagelişme ise fabrika dergisinde Türk Metal çetesi ile nasıluyumlu bir çalışma yürüttükleri hakkında yazılan yazılaroldu.

İşçilerin genelinde sınıf bilincinin ve kimliğininzayıflığı düşünüldüğünde bu baskıların kısmensonuçlarını ürettiği de biliniyor. Zaten kararsız olan,kararlı işçilerin estirdiği rüzgara kapılarak BirleşikMetal’e geçen ve Bosch yönetiminin “tarafsız” tutumuile rahat davranan kimi işçiler bu süre zarfında kararsızve zayıf tutumlarını bir kez daha sergilemiş oldular.

Ancak sürecin gelişiminin Bosch işçilerinin geneliaçısından belli bir özgüven yarattığı gerçeği göz önünealındığında, bu baskıların istedikleri düzeyde sonuçürettiğini söylemek mümkün değil. Elbette ki Boschyönetimi bu açık tavrını imzalar atılmadan önce açık birşekilde göstermiş olsaydı Bosch işçileri için çok dahazorlu bir süreç yaşanacaktı. Ancak sermaye cephesininbu gecikmiş hamlesi neyse ki cin şişeden çıktıktan sonragündeme geldi ve bu süre zarfında sermaye cephesininbu iç çelişkisine oynayan öncü Bosch işçileri ve BirleşikMetal atılması gereken ilk adımı anlamlı bir başarı ilegeride bırakmış oldular.

Bu nedenle artık sermaye cephesinden gündemegelecek hamlelerin esas olarak Bosch işçilerinin sınıfbilincine ve kimliğine olumlu anlamda katkıdabulunacağını söyleyebiliriz. Zira bugüne kadarfabrikanın kendisi ile özel bir sorunu olmadığını özelolarak vurgulayan birçok işçi bu baskıların nedeninisorgularken yaşananın aslında bir sınıf savaşı olduğusonucuna doğal sınıf refleksleri sayesinde çok daha

rahat ulaşabiliyor. Keza Türk Metal çetesinin faşizanyüzü ile birlikte devletin ve kolluk kuvvetlerinin dehaklı ve onurlu mücadelelerinin karşısında olduğugerçeği ile yüzleşiyorlar.

İşte bu yüzden Bosch yönetiminin attığı her adım biryandan kendi ayağına da dolanmaya devam ediyor.İşçilerin yaşananlar karşısında şirkete duyduğu tepkiningitgide yoğunlaştığının farkında olan Bosch yönetimi,tüm tarafların yetki sürecinin hukuki gelişiminekilitlendiği bu süreçte yeniden “birlik ve beraberlik”mesajları vermeye özel bir ihtiyaç duyuyor.

Türk�Metal�cephesi

İlginçtir ki sürecin doğrudan aktörü konumunda olanTürk Metal çetesi aslında basit bir figürandan öte biranlam taşımıyor. Ya da bir başka biçimde ifade edecekolursak, yaşananların ortaya çıkardığı bariz bir gerçekvarsa o da koca bir korku imparatorluğu olarak işçilerinkarşısına dikilen bu çetenin gerçekte bir kumdan kaleolduğudur.

Öyle ki fabrika içinde ve çevresinde işçiler üzerindekurduğu baskılara, kimi işçilerini evlerine de kadarizleyip taciz ve tehdit etmesine, BU-4 fabrikası önündeBirleşik Metal üye ve yöneticilerine sopa ve demirçubuklarla saldırmasına rağmen Türk Metal çetesininbaskı ve tehditlerinin ne işçiler üzerinde bir hükmübulunuyor, ne de bu çeteciklerin arkalarında MESS’i vepatronları görmeden bu saldırıları hayata geçirebilecekcesaretleri bulunuyor.

Kaldı ki MESS, Bosch işçilerini yollarındançevirebilmek için Türk Metal çetesini kullanmayı özelbir tercih olarak gündeme getirse de Türk Metal’inömrünün dolduğunu aslında en iyi kendisi biliyor. Buyüzden Bosch’ta bu çeteyi kullanmaya devam etse debirçok fabrikada işçilerin yüzlerini Birleşik Metal’edönmesini Toyota modeli gibi farklı yöntemlerledizginlemek için harekete geçmiş bulunuyor.

Bu nedenle halen metal işçilerinin mücadelesikarşısında bir tehdit olarak yer almaya devam etse deTürk Metal’in çok da uzun olmayan vadede iyice güçtendüşeceğini ve Bosch işçilerinin ardından gerçek sahibiolan MESS’ten de köteği yemesinin hiç de uzak birihtimal olmadığını söylemeliyiz.

Elbette ki bu çete önümüzdeki günlerde ömrünüuzatabilmek için türlü yöntemlerle karşımıza çıkmaya

Page 17: SY Kızıl Bayrak 12-19

CMYK

ar ve tutumlar Sayı:�2012/19�* 11�Mayıs�2012�* Kızıl Bayrak * 17

CMYK

lar ve tutumlardevam edecek. Bir yandan korku imparatorluğumaskesini takmaya devam ederken bir yandan da şanlıreformistlerden aldığı akıllarla sendikacılık oynamaya,sözde işçilerin çıkarını savunan mücadeleci bir görüntüçizmeye çalışacak. Ancak Bosch işçilerinin attığı adımınyarattığı moral etkinin ve sahibi MESS’in de kendisinigözden çıkarması ile birlikte bu girişimlerinin sonuçüretmesi hiç de kolay olmayacak.

Bu açıdan Bursa 1 Mayısı’nda yapmaya çalıştığıgövde gösterisinin tabloyu yeterince ortaya koyduğunusöyleyebiliriz. Sadece Bursa’da 40 binin üzerindeüyesinin bulunması ile övünen, Bosch işçilerininkendilerine döndüğü yalanı ile insanları avutmayaçalışan bu çetenin 1 Mayıs görüntüsü nasıl bir kumdankale olduğunun en yalın kanıtlarından biri durumunda.Normalde böyle bir gelişmenin arkasından ve Bursa’dabir gövde gösterisi yapmayı tercih etmişken, birçok kişibu çeteden daha kitlesel ve kararlı bir çıkış bekliyordu.Ancak 1 Mayıs’ta ortaya çıkan tabloya bakıldığındazorlukla toplanan iki bin civarında işçiden ve dağınık birkortejden başka bir şey yoktu.

Bosch�işçileri�ve�Birleşik�Metal

Kuşkusuz ki bu sürecin en önemli aktörleri ise öncüBosch işçileri ile birlikte Birleşik Metal oldu. İşkolundave sınıf hareketinde 30 yıllık bir kara düzen hükümsürerken öncü Bosch işçilerinin arayışı ile birlikte ortayaçıkan bu birliktelik sınıf hareketinin devrimci geleceğiiçin umut filizlerinin yeşermesinde önemli bir roloynadı.

Özellikle öncü Bosch işçileri şahsında ortaya çıkanirade ve kararlılık sürecin bu aşamaya kadargelmesindeki asıl etkendi. Türk Metal çetesine ilkanlamlı darbenin vurulması ile birlikte Bosch işçilerindedaha da güçlenen özgüvenin sınıf hareketinin geleceğiaçısından oldukça önemli ve anlamlı bir yerdedurduğunu da söylemek gerekiyor.

Ancak ilk başta da belirttiğimiz gibi esas olanBosch’ta atılan bu tarihsel adımın politik ve moralolarak tüm sonuçlarına ulaşabilmesidir. Bu yanıylaBosch’taki mücadele sürecinin aslında daha yeni yenibaşladığını, ilk adımda önemli roller oynayan buaktörlerin görev ve sorumluluklarını ne kadarsırtlayabileceklerini de önümüzdeki sürecingöstereceğini belirtmeliyiz. Bu açıdan ise önemliavantajlar kadar zorluklar bulunduğunu da belirtmekgerekiyor.

Burada, bu avantaj ve zorlukları (en azındanşimdilik) ele almak yerine bu sürecin politik ve moralkazanımlarını üst düzeye taşıyabilmek için yapılmasıgerekenlere ve mevcut tabloya kısaca değinmeyeçalışacağız.

Sözkonusu olan sınıf mücadelesi olduğunda elbetteki kazanımların değerlendirileceği esas alan politik alanolmak durumunda. Yaşanan gelişmelerin, sınıfın bilinçve örgütlülük düzeyinde yarattığı gelişim ile birliktesınıflar arası dengelerde yarattığı sonuçlar ve imkanlarbu değerlendirmenin esas konusu olabilmeli.

Yani Bosch sürecini ele aldığınız durumda politikkazanım olarak dikkate almanız gereken esas halkaöncülerinden başlayarak yaratılan sınıfsal kimliktir.

Bu açıdan ilk günden itibaren öncü Bosch işçileriarasında önemli imkanlar bulunduğunu vurguluyoruz.Ancak ifade etmek gerekir ki bu tablo esas olarak halen

bir potansiyel niteliği taşıyor. Ve dahası bu potansiyelbüyük oranda öncüleri ile sınırlı bir profil çiziyor. Genelkararsız kitleyi ve Türk Metal-MESS saldırısının bukararsız kitlede yarattığı yalpalamalarıdüşündüğümüzde bu potansiyeli daha da derinleştirerekgenele yaymak özel ve acil bir ihtiyaç olarak ön planaçıkıyor.

Kuşkusuz bu ihtiyaç uzun erimli bir çabayı vehazırlığı gerektiriyor. Kısa vadede bu açıdan anlamlısonuçlar orta çıkacağı gibi hayalci bir beklenti içinegirmek gerekmiyor. Ancak içine girilen TİS süreci ilebirlikte bu sınavın ilk rövanşının da hızla yaklaştığınıbelirtmek gerekiyor. Dahası Bosch işçileri önemli birbölüğü ile tercihini net olarak ortaya koysa da TürkMetal çetesinin ve MESS’in yetki tespit sürecinde içinegireceği muhtemel ayak oyunları bu hazırlığı başka bircepheden de hızlandırmayı gerektiriyor. Sözün özüBosch işçilerinin bir bütün olarak bugünden tümolasılıkları ile birlikte uzun soluklu bir mücadele içinhazır hale getirilebilmesi gerekiyor.

İşte bu alan ne yazık ki hali hazırda Bosch işçilerininve Birleşik Metal cephesinin zayıf karnını oluşturuyor.Şu anda yetki tespit süreci ile birlikte gözler hukukialana çevrilse de bu açıdan her türlü gelişmeye hazırdinamik bir ruh hali ile sürece yüklenmeye devametmek gerekiyor. Bosch işçilerinin tarihlere dayalı birbeklenti halinden çıkarak ne olursa olsun her durumdabelirleyici olan kendi irade ve kararlılığı olacağınıbilerek hareket edebilmesi gerekiyor.

Bu ise esasında sürecin moral kazanımlarını daha dagüçlendirerek pekiştirmeyi gerektiriyor. Yani sınıfbilinci ve kimliği açısından geri bir genel kitle ileyüzyüze iken bu kitleye güven veren ve onu kucaklayan

bir pratik ile davranabilmek gerekiyor. Yani aslındaçoğu durumda mücadele görevlerinden uzak durmanıngerekçesi olarak kullanılan sınıfın geri tablosununözünde onun öncüsüne yüklediğini görev vesorumlulukların altını çizebilmek gerekiyor.

Bosch sözkonusu olduğunda bu görev ve sorumluluköncelikle öncülerini de aşan bir biçimde tüm Boschişçileri ile kucaklaşabilmektir. Açık ki Bosch işçileriTürk Metal ve sermaye karşısında güven duyduklarıDİSK’i çok daha güçlü bir şekilde yanlarında görmekistiyorlar. Neredeyse her gün patronların ve Türk Metalçetesinin baskıları ile boğuşmak zorunda kalırkensendikalarını yanlarında görmeye çok daha fazla ihtiyaçduyuyorlar. Fabrikalarında, servislerinde ya damahallelerinde olanaklar nerede olursa olsun ama herkoşulda sendikaları ile kucaklaşmaya, DİSK’in gücünügörmek istiyorlar. Yani Birleşik Metal yöneticilerinibugüne kadar yerleşmiş alışkanlıklarından kopmaya,gerçek bir sınıf sendikası gibi davranmaya zorluyorlar.

Sonuç�yerine...

Her fırsatta ifade ettiğimiz gibi Bosch’ta yaşanangelişmelerle birlikte metal işkolunda ve sınıfhareketinde yeni bir dönem açılmış bulunuyor. Bu yenidönemi kucaklayabilmek ise her - şeyden önce Boschmevzisini her yeni gün bir öncekinden daha inançlı,daha kararlı ve daha kenetlenmiş bir hale sokmayıgerektiriyor. Bu ise öncü Bosch işçilerinden sendikalarıBirleşik Metal’e ve sınıf mücadelesini yükseltme çabasıgösteren herkese Bosch’ta ve diğer fabrikalarda,Bursa’da ve tüm sanayi havzalarında oldukça önemlisorumluluklar yüklüyor.

Bosch’ta yaşanan gelişmelerle birlikte metal işkolunda ve sınıfhareketinde yeni bir dönem açılmış bulunuyor. Bu yeni dönemikucaklayabilmek ise herşeyden önce Bosch mevzisini her yeni gün biröncekinden daha inançlı, daha kararlı ve daha kenetlenmiş bir halesokmayı gerektiriyor.

Page 18: SY Kızıl Bayrak 12-19

Sınıf hareketi18 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı:�2012/19�* 11�Mayıs�2012

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu(MİB MYK) Mayıs ayı toplantısını gerçekleştirdi.Toplantının gündemi şu başlıklardan oluşmaktaydı:

- 1 Mayıs üzerine değerlendirme- Bosch süreci üzerine değerlendirme- TİS süreci üzerine değerlendirme ve planlama- BültenToplantıda bu başlıklara ilişkin yapılan

tartışmaların sonuçlarını şöyle özetleyebiliriz:

- 1 Mayıs üzerine değerlendirme:1. Ülkenin dört bir yanında yaygın ve kitlesel

gösterilerle kutlanan 2012 1 Mayısı’na aynı zamandaileri ve devrimci bir politik atmosfer hakimdi.Taksim 1 Mayıs’ı bir kez daha dünya ölçeğindeyapılan 1 Mayıs gösterileri içerisinde de kitleselliğive kızıllığıyla öne çıktı. Kuşkusuz bu yaşadığımızülkenin bir devrim toprağı olduğunu teyit ederkenaynı zamanda işçi sınıfımızın siyasal yaşamdakibirleştirici rolünün yeni bir doğrulamasıdır. Çünkübaşta Taksim olmak üzere hemen tüm 1 Mayısalanlarında işçi sınıfı ile toplumun ezilen kesimlerikendi talepleri ve renkleriyle 1 Mayıs alanlarındabuluştular. Tüm bu yönleriyle de ele alındığında2012 1 Mayıs’ının işçi sınıfı cephesindenkazanıldığını söyleyebiliriz.

2. Bu yılın 1 Mayıs’ını ayrıca önemli hale getirenneden, sermaye iktidarının içimizdeki Truva atlarınadayanarak uygulamaya soktuğu tezgahtır. Sermayeve AKP uşağı Türk-İş ve Hak-İş ağaları yakındönemin 1 Mayısları’nda kaybettikleri mevzileriyeniden kazanmak için atağa kalktılar. Kuşkusuz kihedef sadece 1 Mayıs değil, 1 Mayıs üzerinden işçisınıfını 1 Mayıs’ın birleşik ve politik mücadeleruhundan uzak tutmaktı. 1 Mayıs kürsülerini yenidenele geçirmek, 1 Mayıs alanlarına egemen kızıl rengiboğabilmek, 1 Mayıs’ın kalbinin çarptığı Taksim’izayıflatmak ve devletin karanlık provokasyanlarıiçin zemin hazırlamaktır. Böylelikle de işçi sınıfınıgüç ve moral bakımdan zayıflatmak istiyorlardı. Buamaçla Taksim’den yan çizip kara propagandanıntaşeronluğunu yaptılar.

3. Fakat bu gerici plan fiyaskoyla sonuçlandı,kurulan tezgah boşa çıkarıldı. Taksim 1 Mayıs’ıgeçtiğimiz yıldan da kitlesel ve politik bir havadagerçekleşirken, tüm işçi sınıfının kalbi de orada attı.Böylelikle bu sermaye uşakları büyük ölçüde tecritoldular. Özellikle de Türk-İş yönetimi bu vesileyle“iktidarsızlığı”nı kanıtladı. 1 Mayıs’ta İzmir’deolmayı hedefleyen Türk-İş yönetimi buradakisendikaların cepheden tavrı nedeniyle geri adımatarken sırtını Türk Metal çetesine dayayıp soluğuBursa’da aldı. Diğer taraftan da başta Taksim olmaküzere birçok kentte de Sendikal Güçbirliği’ne üyesendikalar ile birlikte diğer Türk-İş üyesi sendikalarortak 1 Mayıs gösterilerinde yerlerini aldılar. Butablo bu sermaye uşaklarına sert bir tokat oldu. İşçisınıfının onları izlemeyeceği, dahası onlara rağmenhareket edebilecek koşullara sahip olduğunukanıtladı.

3. Bu tabloda elbette Sendikal Güçbirliği’ninaldığı tutumun değeri ortadadır. Üst kademebürokrasisine rağmen bağımsız karar alma iradesinive ısrarını göstermişlerdir. Bununla birlikte onların

bu çıkışını, yeni bir sendikal hareketin doğumuolarak değerlendirmek boş bir hayaldir. Çünküonların 1 Mayıs’ta aldıkları tutum dahi kendiiçerisinde sallantılarla doludur, ki bu da bu arakademe bürokratların sallantılı ve tutarsızkonumlarının yeni bir örneği olmuştur sadece. Diğertaraftan ise yeni bir sendikal hareket ancak işçisınıfının bilinç ve örgütlenme kapasitesiningelişmesine bağlıdır. Unutulmasın ki bu gerçeğidikkate almayan her tutum, alt kademe bürokratlarıkonusunda dayanaksız hayallerin oluşmasına katkısunacağı gibi onların sınırları belli bu çıkışlarınınsağladığı imkanları da hakkıyla değerlendirememeksonucunu verir. Mevcut durumu bu biçimdedeğerlendiren MYK, asıl olanın devrimci sınıfmücadelesi ve işçi sınıfının tabandan örgütlenmesiolduğu gerçeğinin altını çizmektedir.

4. MYK bu aşamada, engelleri aşa aşa, oyunlarıboza boza 1 Mayıs alanlarında ortaya çıkan birleşik1 Mayıs ruhunu ve alanlarda ortaya konulanmücadele kararlılığının önümüzdeki döneminmücadele görevlerinin altına girmek üzere seferberedilmesinin öneminin altını çizmektedir. Öyle ki 1Mayıs alanlarında sermayeye, AKP’ye ve sendikalkorucularına karşı ortaya konulan direngenlik ve ruhhali, kıdem tazminatı başta olmak üzere gündemdeolan bir dizi saldırıya karşı mücadelenin büyütülmesiiçin değerlendirilmelidir. Bu ise ilerici sendikalodaklardan sınıf güçlerine, ilerici ve devrimcigüçlere kadar tüm mücadele dinamiklerinin ortakamaçlar doğrultusunda omuz omuza vermesinigerektirmektedir. MYK, 1 Mayıs ruhuna vedüşüncesine sahip çıkan tüm sınıf güçlerini busorumlulukla davranmaya çağırmaktadır.

- Bosch süreci üzerinedeğerlendirme:

1. Türk Metal prangasına tarihsel önemde birdarbe vuran Bosch işçileri, hayati ilk adımı attıktan

sonra ciddi saldırılarla yüzyüze kaldılar. İlk andayedikleri darbeyle sarsılan MESS-Türk Metalcephesi kısa bir soluklanmadan sonra kapsamlı birsaldırıya girişti. Bosch yönetiminin saldırı cephesineaktif biçimde katılımıyla birlikte uygulamayasokulan saldırı planı, Bosch işçilerini ve elbetteBirleşik Metal yönetimini zorlu bir sınavla yüzyüzebıraktı. Sermaye cephesi böylelikle amaçlarınaulaşamasa da bazı kısmi sonuçlar alabildi, enazından Türk Metal çetesi Bosch içerisindetutunabileceği bazı mevziler edinebildi. En önemlisiise Bosch işçilerinin estirdiği rüzgarın şimdilikkesilmesini sağladı.

2. Türk Metal çetesinin bu karşı saldırısı bazıgerçeklerin de çok daha yalın biçimdekavranılmasına olanak tanımış, sorunlara veyetersizliklerine ışık tutmuştur.

Bu kapsamda öncelikle belirtmek gerekir ki busüreçte asıl olarak, Bosch işçisinin bilinç-örgütlenmeve mücadele kapasitesi sınanmıştır. Yaşananlarsonucunda ortaya çıkan gerçekler bu bakımdan ciddiyetersizlikler olduğunu ortaya koymuştur. Boschişçisi her ne kadar tarihsel önemi olan sınıfmücadelesinde dengeleri değiştirebilecek bir çıkışıgerçekleştirmiş olsa da, kazanılan mevziyi korumakgüçlü bir siyasal sınıf bilincini, sıkı bir içörgütlenmeyi ve diğer sınıf bölüklerinin aktifdesteğini gerektiriyordu. Zira 12 Eylül darbesiyleyaratılmış 30 yıllık esaret düzenini yıkmak çetin birsınıf mücadelesi olmadan mümkün değildir. Böylebir mücadele için ise, ne Bosch işçisinin bugünkübilinç ve örgütlenme düzeyi yeterlidir, ne de diğersınıf güçlerinin desteği olmadan tek başına bu süreciomuzlayabilmesi kolaydır. Durum buysa tüm bualanlarda gelişmek, güçlenmek, hazırlanmak gerekir,bu ise her şeyden önce politik-sınıfsal bir mecradailerlemek demektir.

3. Bunun için ise ilk adım atıldıktan sonra biryandan Bosch işçilerini kaynaştıracak, sınıf ruhu vebilinciyle eğitecek etkinliklerin ve çalışmaların

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Mayıs ayı toplantısı…

Değerlendirme ve kararlar

Page 19: SY Kızıl Bayrak 12-19

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 19Sayı:�2012/19�* 11�Mayıs�2012

gerçekleştirilmesi, diğer yandan da zamansızçıkışlara karşı temkinli olmakla birlikte Boschişçisinin davasını başta Bursa olmak üzere diğersanayi havzalarında anlatacak çalışmaların kesintisizbiçimde sürdürülmesi gerekmekteydi. Unutulmasınki Türk Metal çetesi ve ortakları, Bosch işçileri ilkadımı attıktan sonra bir yerden sonra bu rüzgarındiğer fabrikalara yayılmasından korkarak savunmadakaldılar. Fakat ne zaman ki rüzgar kesildi ve yeniBoschlar’ın gelmeyeceği anlaşılınca saldırıyageçtiler. Dolayısıyla Birleşik Metal’in örgütselkapasitesinin darlığı da düşünüldüğünde, Bosch’tayakılan ateşi soğutmak ve giderek süreci içe dönükörgütlenme çalışmalarına darlaştırmak bu saldırılarında yolunu açmıştır.

4. Belirtmek gerekir ki Birleşik Metal yönetimi,Bosch sürecinin politik anlamını tam bir netlikleortaya koymasına rağmen pratikte bunun gereklerineuygun davranmamıştır. Madem 30 yıllık bir esaretrejimi yıkılıyor, öyleyse buna uygun bir politik sınıfduruşu ve cüreti gösterilmelidir. Böyle bir rejimyıkılacaksa bu ancak, başta Bosch işçisi olmak üzeremetal işçilerinin ve bir bütün olarak sınıfın ilerigüçlerinin mücadele enerjisini açığa çıkarmak ve onayaslanmakla mümkündür. Örneğin 1 Mayıs’taBursa’da olmak demektir. Sürecin apolitizme vekapalı kapılar ardına mahkum edilmesi, üstüne deilerici ve devrimci sınıf güçlerinin dışlanmayakalkılması edilen onca sözün lafta kalması demektir.

5. O halde Bosch işçilerinin açtığı yoldailerlemek, demek oluyor ki Bosch mevzisinikorumak ve giderek yeni mevziler kazanmakmücadeleyi sınıfsal bir eksende geliştirmeye bağlıdır.Bu bakımdan örnek olarak 1 Mayıs fırsatıkaçırılmışsa da 15-16 Haziran Direnişi’ninyıldönümü ve daha özelde de gündemdeki MESSGrup TİS süreci etkin biçimde değerlendirilmelidir.

Görev Bosch’ta ve diğer yerlerde öncelikle ilerive öncü işçilere düşüyor. Sınıf bilincimiziyetkinleştirmek, bağımsız taban örgütlerimizikurmak, yanısıra her türden saldırıya karşıbirliğimizi ve dayanışmamızı sağlamca örmekdurumundayız. MYK tüm bileşenleriyle birlikte ilerive öncü işçileri bu doğrultuda seferber olmayaçağırmaktadır.

- MESS grup TİS süreci üzerinedeğerlendirme ve planlama:

1. Bosch süreciyle birlikte daha da önem kazananMESS Grup TİS sürecinin başındayız. Türk Metalçetesinin sonunu getirecek, dolayısıyla da onlarca yılsüren düzenin bozulmasına yol açabilecek sonuçlaragebe olan bu sürece her taraf kendi cephesinden sıkıbiçimde hazırlanmaktadır. Bu hazırlıklar, Türk Metalde içerisinde olmak üzere sermaye cephesindenmetal işçisinin Birleşik Metal’in ezilmesi, metalişçisinin geri bir sözleşme taslağına mahkumedilmesi hedefine bağlanmaktadır. Metal işçileri içinbu aynı süreç, yeni bir satış sözleşmesine izinvermemek, bunun için de Türk Metal ve MESS’inoyunlarını bozarak bu kirli cepheyi dağıtacak birmücadele gücü ortaya koymak demektir. Bunun içinBirlik bileşenlerinden ve ileri-öncü işçilerdenbaşlayarak metal işçileri, büyük bir kavgadanbaşarıyla çıkmak için ne gerekiyorsa buna uygun birsorumlulukla davranmalıdır.

2. Bu hazırlığın halkalarından birisi metalişçilerinin sürecin gerektirdiği düzeyde bir sınıfsalbilinçle donatılması olacaktır. Bu bakımdan eğitimçalışmaları ile birlikte özellikle TİS taslaklarınınhazırlanması süreci son derece önemlidir. Çünküçetin bir kavgada işçilerin mücadele gücünü büyükölçüde hedefler konusundaki açıklık ve inançsağlayacaktır. TİS sözkonusu olduğunda iseoluşturulacak taslağın uğruna sonuna kadar

mücadele edilebilecek bir taslak olması gerekir.MYK bu dönemde TİS taslakları oluşturulurken

dikkate alınması gereken ölçüleri şöylesıralamaktadır:

- Ücret zamlarına ilişkin talepler insancayaşamaya yeterli ücret kriteri gözetilerekoluşturulmalıdır.

- Esnek çalışma uygulamaları tüm başlıklarıylasözleşmelerden çıkarılmalıdır.

- Taşeronlaştırma uygulamasına son verilmelidir.- İşçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri

alınmalıdır.MYK metal işçilerini taslaklarda bu talepler başta

olmak üzere temel taleplerinin yer alması içinörgütlü müdahaleye çağırmaktadır.

3. TİS sürecinin kazanılmasının belirleyicihalkası ise metal işçilerinin sürecin seyrinibelirleyebilecek bir inisiyatif gösterebilmelerinebağlıdır. İşçilerin inisiyatif kullanabilmelerinin yoluda “TİS Komiteleri”nden geçiyor. Tek tekfabrikalarda, sanayi havzalarında, kent ve ülkeçapında en küçük birimden en genel ölçeğe kadar heryerde TİS Komiteleri kurulmalıdır. Sendikalardanbağımsız çalışacak olan TİS Komiteleri ile işçilerfabrikalarından başlayarak söz ve karar haklarınıkullanacaklardır. Onların onayı olmadan TİS’te tekbir madde dahi kabul edilmemeli, mücadelenin tümbir gidişatında da söz ve karar hakkına sahip

olmalıdırlar. MYK tüm bileşenlerini, ileri ve öncüişçileri sürecin seyrini belirleyecek kritik halkaolarak değerlendirdiği TİS Komiteleri’niörgütlemeye çağırıyor.

4. MYK sözleşme taslaklarının da oluşturulacağısürecin bu ilk aşamasında olabildiğince TİSKomiteleri’nin zeminlerini de hazırlamak üzere tümyerellerde ileri ve öncülerden başlayarak işçitoplantılarının yapılmasını kararlaştırmıştır. Bukapsamda örgütlenecek toplantılar 15-16 HaziranDirenişi’nin yıldönümüyle de ilişkili olarak elealınabilir.

5. MYK ayrıca hem sürecin bütününde, hem deilk aşamasında kullanılmak üzere bir dizi aracıkullanıma sokmak üzere hazırlamaktadır. Bukapsamda TİS broşürü güncellenecektir. En kısasürede bir bildiri kullanılmak üzere hazırlanacaktır.Yine Birlik’e ait internet sitesi en kısa süredekurulacaktır.

Bülten:Bültenin Mayıs sayısı önümüzdeki günler

içerisinde çıkarılacaktır. Yapılan planlamaya görekatkıların en geç 15 Mayıs tarihine kadar iletilmesigerekmektedir.

(…)Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu

9 Mayıs 2012

Epta’da grev eğitimi

Avrupa Serbest Bölge’de kurulu bulunan Epta İstanbul Soğutma Sistemleri fabrikasında 60 günlük grevuygulama süresinin son günü olan 11 Mayıs’ta greve çıkılacak. Greve çıkma tarihi noter aracılığıylapatrona iletildi.

Epta patronu işçilerin 2 ikramiye ve ortalama yüzde 10’luk zam talebini sürecin başından beri reddetti.Sendikal örgütlenmenin mantığına aykırı önerilerle süreci geçiştirmeye çalıştı.

Ancak Birleşik Metal üyesi Epta işçileri patronun bu tutumuna karşı grev kararlılıklarını sürdürüyor.İşçilerin neredeyse tamamının katıldığı toplantılarla grev sürecine dair planlamalar yapılıyor.

Bu çerçevede sendika genel merkezi tarafından işçilere grev eğitim semineri verildi. Birleşik Metal-İşSendikası TİS Daire Başkanı Mehmet Beşeli tarafından işçilere grev sürecine dair genel bilgilendirmedebulunuldu. Yanı sıra bu süreçte işçilerin nasıl hareket etmesi gerektiği anlatıldı. Yine aynı toplantıda GrevKomitesi oluşturuldu. İşçilerin sürece dair soruları cevaplandı.

Talepleri noktasında kararlı olan işçiler 11 Mayıs’a kadar patron tarafından bir adım atılmazsa greveçıkacaklar.

Birleşik Metal-İş Trakya Şube Başkanı Hazır Fedai Duvan ise grevin zorlu bir süreç olduğunu amasendikaların da bu yüzden var olduğunu belirterek “EPTA İstanbul işçileri bu sürecin altından başı dikkalkacaktır. Biz ve işçiler buna inanıyoruz.” dedi.

Kızıl Bayrak / Trakya

Page 20: SY Kızıl Bayrak 12-19

Dünya20 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı:�2012/19�* 11�Mayıs�2012

Avrupa işsizlikte rekorkırıyor

Burjuvazi, kendi sisteminin krizini kitlesel iştenatmalarla işçi sınıfı ve emekçilerin sırtına yıkıyor.Düne kadar “refahın” ve “özgürlüklerin” kalesiolarak lanse edilen AB işsizliğin, yoksulluk vegiderek açlığın kitleselleşerek yaygın hal aldığı birkıta olma yolunda hızla ilerliyor.

Zenginlik ve sefaletin içiçe geçtiği kapitalisttoplum manzaraları bu kıtanın tipik görünümünüoluşturuyor. İş bulma merkezlerinin önündekuyruklar oluşuyor. Bu durumu vurguna çevirmekiçin burjuvazi ücretleri düşürüp, çalışma koşullarınıağırlaştırıyor. Bu azgın saldırı politikalarını devletinsilahlı güçlerini kullanarak, zorla hayata geçiriyor.Ekonomik terörü burjuvazinin devlet terörütamamlıyor.

Avrupa Birliği’nin istatistik kurumu Eurostat’ınyeni açıkladığı verilere göre, Mart ayında işsiz sayısıŞubat’a göre 169 bin artarak 17 milyon 370 bineyükseldi. İşsizlik oranındaki artış böylece üst üste11’inci ayda da sürmüş oldu. Euro Bölgesi’ndeki 17ülkenin işsizlik ortalaması böylece, yeni bir rekoradaha imza atarak yüzde 10.9’a ulaştı. EuroBölgesi’nin 13 yıllık tarihindeki en yüksek işsizlikoranı olarak tarihe geçti.

Eurostat’ın verilerine göre, Euro Bölgesi’ndekikimi ülkelerde her dört, gençler arasında ise her ikikişiden biri işsizler ve açlar ordusuna yazılmışoluyor. Kapitalist sistemin yeniden yapılandırılmasıiçin, borçlandırılarak iflasa sürüklenen burjuvadevletlerin ülkelerindeki işsizlik oranı başı

çekmektedir. Buna göre, yüzde 24,1’lik oranla ilksırayı İspanya alıyor. İspanya’yı yüzde 21.7 ileYunanistan ve yüzde 15.3 ile Portekiz izliyor. İşsizlikoranının yedi aydır sürekli yükseldiği İtalya’dakiişsizlik oranı ise yüzde 9,8’e ulaştı.

Avrupa bölgesinin öne çıkan emperyalist gücüAlmanya, Euro Bölgesi’nin işsizlik oranlarına dairistatistiklerinde pozitif ilerleme kaydeden tek ülke.Bu ülkede işsizlik oranı Mart ayında yüzde 5.6olarak kaydedildi. Bölgenin içerisinde bulunduğukriz durumunu, kendi emperyalist yayılmacıpolitikaları için bir fırsata dönüştürmek isteyenAlman tekelleri, izledikleri yayılmacı ve saldırganpolitikalarının şiddetini artırıyorlar. Bölge ülkelerininiç politika sorunlarında daha aktif olarak taraf olanAlman emperyalizmi, Avrupa’nın jandarmalığınasoyunuyor. Avrupa adım adım yeni bir emperyalist itdalaşının, paylaşım savaşının ve emperyalist güçdengelerinin denendiği merkez olmaya başlıyor.

Diğer yandan işsizlik ve yoksulluğunkitleselleştiği, açlığın filizlendiği ülkeler başta olmaküzere, kapitalist sisteme karşı tepkiler de büyüyor. 1Mayıs’ta kıtada ortaya çıkan tablo, emekcephesinden sermaye cephesine karşı açılan kavgabayrağının kanıtı olmuştur. Emekçilerin yükselenmücadelesi burjuva asalaklar arasında, kapitalistsistemin krizine karşı uyguladıkları saldırıpolitikasının burjuva dildeki adı olan “katı tasarruf”politikalarıyla ilgili tartışmaları alevlendirerek,burjuva cepheyi bölüp, parçalıyor.

Nürnberg’de işçi eğitimseminerleri

Almanya Nürnberg’de kapitalizmin saldırılarıkarşısında sınıf kimliğiyle yükseltilecek bir mücadele özelbir yer tutuyor. Bunun için sınıf bilincini yükseltmekamacıyla eğitim seminerleri düzenleniyor. Araştırmacı-yazar Volkan Yaraşır ile birlikte sınıf bilinçli bir grup işçitarafından organize edilen eğitim çalışmaları 4 ve 6Mayıs’taki seminerlerle tamamlandı.

4 Mayıs’ta iş yerinde 3 saatlik Türkçe ardından üçsaatlik, Almanca çeviri ile yapılan eğitim çalışması çokolumlu geçti.

Seminer kapsamında işlenen başlıklar arasında toplu işsözleşmeleri, post-fordist sistem, esnek çalışma veToyotaizm, yeni dönem üretim tarzı, ekonomik kriztartışmaları ayrıntılı olarak işlendi. Somut olarak Almankapitalist devletinin içinde bulunduğu kriz ele alındı.Seminer özellikle Alman işçilerin ilgisini çok çekti.

6 Mayıs günü ise, IG Metall sendika binasında (DGBHaus) genel kitleye dönük toplantı gerçekleştirildi.

Bir işçi kısaca tartışma başlıklarını açıkladı. Ardından, 6Mayıs 1972 yılında idam edilen THKO önderleri DenizGezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile ilgili kısa biranma yapıldı. Konuşmacı kısaca, bu seçkin devrimcilerdensöz etti. Denizler’i anmanın ve unutturmamanın önemliolduğunu dile getirdi. Sözlerini, onları anmanın mücadeleyidaha ileri boyuta taşımaktan geçtiğini vurgulayarak bitirdi.3 Mayıs’ta 6.500 işçinin katılımıyla gerçekleşen uyarıgrevinin anlamına ilişkin vurgularla birlikte sözü VolkanYaraşır’a bıraktı.

Volkan Yaraşır konuşmasında, ilk elden kapitalistsistemin içinde bulunduğu krizin gelinen aşamadaki seyrinedeğindi. Krizin yapısal bir kriz olduğunu, 1973-74 yıllındanitibaren ötelenen krizin nihayet 2008 yılında bir finans krizişeklinde patlak verdiğini anlattı. Krizin Yunanistan, Fransavb. ülkelerde olduğu gibi devrimi mayaladığını, tam da bunedenle devrimci partinin yakıcı bir ihtiyaç olduğununaltını çizdi. Yanı sıra, son dönemlerde ırkçı-faşist partilerinoylarını artırdığına dikkati çekti.

Yaraşır konuşmasında Türkiye ekonomisine de yerverdi. Türkiye ekonomisinin, hükümet çevrelerininiddialarının aksine, kritik bir dönemde olduğunu açıkladı.Türkiye’nin ötekilenen krizinin daha da ağır bir şekildekendini göstereceğini belirtti. Yoksulluk sınırında yaşayan13 milyon kişinin olduğunu ifade etti. Konuşmada, post-fordizm çerçevesinde esnek üretim ve Toyotaizm üretimsistemine değinildi, buna karşı görevlerin üzerinde duruldu.

Son olarak, el ele tutuşularak birlik, mücadele ve zafersloganı atıldı, coşkulu biçimde üç kez bu sloganınhaykırılmasının ardından toplantı sonlandırıldı.

Gerçekleştirilen seminerlerin işçiler üzerinde olumluetkiler yarattığı gözlemlendi.

Kızıl Bayrak / Almanya

Volkan Yarasırr

Almanya’da metal sektöründe çalışanyüzbinlerce işçiyi kapsayan toplu iş sözleşmesigörüşmelerinde uzlaşma sağlanamaması üzerine 28Nisan-8 Mayıs arasında 350 bine yakın işçi uyarıgrevine çıktı.

Mercedes, Ford, Bosch gibi tekellerin dearalarında bulunduğu 1300 fabrikada çalışanyüzbinlerce işçi adına yürütülen TİSgörüşmelerinde 28 Mayıs’a kadar sonuç alınmazsasüresiz grev için oylama yapılacak.

Şimdiye kadar yapılan görüşmelerde sendikanıntaleplerine yanıt vermek yerine 14 aylık bir süreiçin yüzde 3 ücret zammı öneren patron örgütüGesamtmetall’i eleştiren IG Metall, ücret talebininyanı sıra kiralık işçiler ve meslek eğitimini

bitirenlerle ilgili taleplerinin kabul edilmesiniistiyor.

IG Metall Genel Başkanı Berthold Huber,“Ama görüşmelerin belirli bir süre zarfındasonuçlanması için de karşı tarafın adım atmasıgerektiği de ortada. Şimdiye kadar böyle bir adımgörmedik. Bunun yerine provokasyon olarakdeğerlendirdiğimiz 14 ay için yüzde 3 ücret zammımasaya getirildi” dedi.

Sendikanın önümüzdeki haftalarda iki görüşmeturu için tarih belirlediğini hatırlatan Huber, “Bizimiçin 28 Mayıs son gündür. Eğer bugüne kadarsomut bir adım atıldığını göremezsek o zamanderhal süresiz grev için oylamayı başlatacağız”dedi.

Metalde grev oylamasına doğru...

Page 21: SY Kızıl Bayrak 12-19

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 21DünyaSayı:�2012/19�* 11�Mayıs�2012

Emekçiler grevde, direnişte!1 Mayıs’ı alanlarda kutlayan emekçiler sermayenin

saldırılarına boyun eğmiyor. Dünyanın pek çokülkesinde emekçiler hakları için grev ve direnişinyolunu tutuyor.

ABD’nin Texas Eyaleti Fort Worth bölgesindefaaliyet gösteren uçak tekeli Lockheed Martin’inmakine bölümünde çalışan 3.600 işçi grevde. Grevetoplu sözleşmelerde uzlaşma sağlanamaması üzerinegidildi. Sendika, patronun, hastalık sigortası veemeklilik ile ilgili yaptığı önerinin büyük birbölümünü reddediyor. Lockheed Martin büyük savaşuçakları F-35 ve F-16’ları üreten bir tekel. Patron yeniişçi almak yerine elindeki güçlerle üretimi sürdürmeyiplanlıyor.

Hırvatistan’ın başkenti Zagrep’te Perşembe günüsendikaların çağrısına uyan 500 demiryolu işçisidemiryolları binası önünde protesto gösterisi yaptı.İşçiler planlanan yeni düzenlemeyi protesto ediyorlar.Bu yeni düzenleme ile çok sayıda işçi işinikaybedecek.

Kaliforniya’da 4.500 hemşire üçüncü kez grevegitti. Bay Area Sutter ‘deki hastanelerde çalışanhemşireler çalışma koşullarının kötüleşmesini protestoediyorlar. Hemşireler özellikle hastalık sigortası içinödedikleri paylar artmasına rağmen, kendilerinehastalık halinde ödenecek günlerin düşürülmesinekarşı çıkıyorlar.

Ürdün’de potasyum fabrikası APC’de (ArabPotash Comp) çalışan 2.400 işçi ücret artışı vemesailerin ödenmesi için 2 haftadır grevdeler. İşçilerayrıca çocukları için burs talep ediyorlar.

Yemen’in güneyindeki Aden’de liman işçileriningrevi 2 haftadır sürüyor. Aden Container TerminalLiman işçileri DP World tekelinin kendilerine de diğerişyerlerindeki işçilerle eşit ücret ödemesini talepediyorlar. DP World dünya ölçeğinde 60 terminal ile enbüyük tekellerden biri.

İran’ın Kürdistan bölgesinde Zagros Çelikİşletmelerinde 150 işçi işten atılmaları protesto etmekiçin grev yaptı. Çelik işçilerinden 25 kişi şimdiyekadar iş kazasına maruz kalmışken, şimdi de iştenatılma riskiyle yüzyüze bulunuyorlar.

Geçtiğimiz haftadan beri Kamboçya PhnomPenh’de SH Tekstil atölyesinde 700’ün üzerinde kadınişçi daha iyi çalışma koşulları, daha fazla ücret ve 4yöneticiden birinin işten atılması için grevdeler.Mahkeme işçiler için işlerinin başına dönme kararıvermesine karşın tekstil işçileri talepleri kabul edilenedeğin işbaşı yapmama konusunda kararlılıklarınısürdürüyorlar.

Kandal ilinde ise 2.000 işçi 10 dolar ek taşımaücreti ve yakındaki balık fabrikasının kötü kokusunakarşı önlem alınması için greve gittiler. İşçileridarecilerin kendilerine kötü muamele etmesini deprotesto ediyorlar.

Barcelona’da 25 bin orta ve yüksek okul öğrencisieğitime ayrılan bütçede kısıtlamaya gidilmesini veokul harçlarının artırılmasını protesto ederek dahafazla sosyal eşitlik talepleri için yürüyüş düzenlediler.Aynı anda Avrupa Merkez Bankası zirve toplantısındabir araya gelen menajerleri korumak için 8.000 polisgörev başındaydı.

Almanya’nın Frankfurt kentinde engellilerehizmet veren Cebeef isimli kuruluşta çalışan işçilertoplu sözleşme hakkı talebiyle başlattıklarıdirenişlerini 31 Mart’tan bu yana sürdürüyorlar.

Engellilere hizmet veren Cebeef’in bünyesinde530 işçi çalışıyor. Bu kuruluşta çalışanlar yıllardırdüşük ücretle çalıştırılıyorlar. Toplu sözleşmeninöngördüğü ücretten yüzde 40 daha az vererek açıkbir hak ihlali yapan Cebeef, 13 Aralık 2011tarihinden itibaren çalışan işçileri oyalayarak toplusözleşmeyi imzalamamaya çalışıyor. Bundan dolayıda Cebeef işçileri 31 Mart’tan beri direnişte.

Kuruluş bünyesinde çalışan işçiler 2 Mayıs’taFrankfurt Romer’de iş bırakarak bir eylemgerçekleştirdiler. Eylemde, çalışma koşullarınınağırlığına değinen işçiler, patronun sefalet ücretidayattığını ve buna karşı direneceklerini ifadeettiler. Ver.di sendikasında örgütlenen Cebeefişçileri, bakıcılığını yaptıkları çocukları da eylemekatarak taleplerini dile getirdiler.

Her şeye para aktaran rejim sıra sakat çocuklarave onlar için çalışan işçilere geldiğinde işçilerintaleplerine kulak tıkıyor.

Kızıl Bayrak / Frankfurt

Cebeef işçileri direnişte!

Yunanistan veFransa’da seçimler

6 Mayıs Pazar günü Yunanistan’da genelseçimler, Fransa’da da başkanlık seçimleriyapıldı. Avrupa’da işsizlik ve yoksulluğunderinleştiği, kapitalizmin krizinin faturasınınemekçilere ödetilmeye çalışıldığı bir süreçteyapılan Fransa ve Yunanistan seçimlerindemevcut yönetimlerde değişimler yaşandı.

Hollande kazandı Fransa’daki cumhurbaşkanlığı seçiminin

ikinci turunda, “sosyalist aday” FrancoisHollande, Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’yiyenilgiye uğrattı. Hollande, AB’deki maliçalışmaları kemer sıkmadan, büyümeyeyöneltme taahüdünde ısrarcı olacağını söyledi.Hollande, “Avrupa bizi izliyor. Kemer sıkmakartık tek seçenek olamaz” diye konuştu.

“Halk kemer sıkanlarıcezalandırdı”

Yunanistan seçimlerinde, ülkeyi 1975’tenbu yana yöneten Yeni Demokrasi Partisi vePASOK büyük kayıplar yaşadı.

2009’daki seçimlerde yüzde 33,5 oy alanMerkez sağ Yeni Demokrasi Partisi yüzde20’yle birinci parti olurken, Pasok ise yüzde13,8 ile üçüncü sırada yer aldı. Pasok sonseçimlerde yüzde 43,9 oy almıştı. Bu ikipartinin yaşadığı büyük oy kaybı “halk kemersıkanları cezalandırdı” biçiminde yorumlandı.

‘Sol koalisyon’ olarak nitelendirilen Syrizaise yüzde 16,06 ile ikinci sırayı aldı. Seçimlerdeayrıca yüzde 6.81’lik oy oranıyla ırkçı partiAltın Şafak da parlamentoya girdi. YunanistanKomünist Partisi (KKE) ise yüzde 8.42 oy aldı.

Lufthansa’dataşeron köleliği

Alman havayolu şirketi Lufthansa,“maliyetlerini kısmak ve karını desteklemek”adı altında işçi kıyımına hazırlanıyor. Havayoluşirketi işçi kıyımının yanısıra taşeronuygulamasını da hayata geçirecek.

İdari birimlerde çalışan 3.500 kişiyi iştenatma kararı alan şirket, yaptığı açıklamada,‘ihtiyaç fazlası görevleri birleştirerek vemüşteriler için ek değer yaratmayanfaaliyetlerden vazgeçerek gelecek yıllardaküresel seviyede işgücünü azaltacağını’’ vebazı işleri taşerona yaptırabileceğini bildirdi.

Şirketin Üst Yöneticisi (CEO) ChristophFranz, ‘’işten çıkarmaların sosyal olarak kabuledilebilir önlemler kullanılarak yapılacağını,ancak bu tasarrufun kaçınılmaz olduğunu’’belirtti.

Page 22: SY Kızıl Bayrak 12-19

22 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı:�2012/19�* 11�Mayıs�2012Güncel

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Esenyurt’ta biröğretmenin bıçakla yaralanmasıyla ilgili olarak şuvecizeleri döktürdü: “Herhangi bir sorunu çözmekonusunda şiddete başvuruluyorsa bu bir cehalet bir deacziyet olarak değerlendirilir. Bu açıdan bakıldığında,tek tek meseleler yerine toplum olarak şiddetlemücadele etmeliyiz… Tekil hadiseleri kınayarak olayabakacak olursak bence doğru bir yaklaşım sunmamışoluruz.”

Bir süredir çeşitli haber bültenlerinde sağlık veeğitim çalışanlarının nasıl darp edildiklerini, nasılbıçaklandıklarını seyretmekteyiz. Burjuva medyanınhaberleştirdiği bu tür olaylarda “kamu çalışanlarıneden saldırıya uğrar?” sorusunun cevabı aranmazmaalesef.

Size sağlık hizmet kolunda kısa bir örnektenbahsetmek istiyoruz. Sağlık hizmet kolunda yıllarıbulan “reform süreci” sonlara doğru yaklaşırken“sağlık uygulama tebliği” (SUT) adı altında SGK’nınhazırladığı ve dönem dönem değişikliklere uğrayan biryönerge mevcut. Bu tebliğ sağlık harcamalarının nekadar para üzerinden fiyatlandırıldığını anlatır bize.Bir süre önce SUT kararları çerçevesince acilservislerden bile katkı payı alınmasına karar verildi.Tebliğ; “doktor hastayı muayene edecek. Eğergerçekten(!) hastanın acil bir durumu yoksa hastadankatkı payı alın” diyor ve akabinde acil hasta tanımınınbulgularını veriyor.

Şimdi siz kendinizi düşünün. Gecenin ikisindeateşlendiniz ve size en yakın bir devlet hastanesininaciline başvurdunuz. Sağlık çalışanları sizi muayeneedecek ve “üzgünüm ama sizin acil bir durumunuzyok, bu yüzden sizden katılım payı almak zorundayız”diyecekler. Siz de doğallığında gecenin bir yarısındaşifa bulmak için geldiğiniz hastane acilindekarşılaştığınız bu durum karşısında öfkelenecek veöfkenizi belki de sağlık çalışanlarından çıkaracaksınız.Sonuç sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin haberbültenlerine yansımasından başkası olamaz zaten.

Şimdi başka bir örneği eğitim hizmet koluüzerinden verelim. Sınıf mevcudu ortalaması 40 olanbir lisede öğretmensiniz. Derse girdiğiniz sınıfın ortasıralarında bir-iki öğrenci derse ilgisiz ve sürekli garipsesler çıkarıyorlar. Siz de doğallığında öğrencilerinyanına gidip uyarıyorsunuz. Bir-iki derken bakmışsınızöğrencilerle aranızda bir gerilim oluşmaya başlamış.Diğer öğrenciler bu olaydan zevk almayakoyuladursun, sınıfta fısıltılar, konuşmalar, gülüşmelerartmıştır. Öğrencilere kızmaya başlıyorsunuz, sınıfiçinde kendinize saygısızlık edildiğini, üç kuruş ücreteakşama kadar nefes patlattığınızı ama sonucu bu diyedüşünerek öğrencilere öfkeniz artmaya başlıyor.İlerleyen dakikalarda belki de sinirlenerek ikiöğrenciyi sınıftan atıyorsunuz. Öğrenci sınıftançıkarken “bunun hesabını vereceksin” diyor. Dersbitiyor ve akşam eve giderken bu iki öğrencitarafından yolunuz kesiliyor. Ellerindeki bıçakla sizesaldırıyorlar ve olanlar oluyor. Yine haber bültenlerinesıcak bir haber düşüyor: “Öğretmen bıçaklandı!”

Öğrencilere yere tükürmemeyi öğretemeyenkültürel bir atmosferde, saygıyı ve sevgiyi değil tamtersine rekabeti ve bencilliği yücelten bir eğitimanlayışından ne beklenebilir ki. Şiddetin sokakortasında meşrulaştırıldığı, devlet eliyle işkencelerin

yaşandığı, insan hayatının ucuzladığı bir ülkedegençlerin saldırganlaşmalarının önünde hiçbir engelyok maalesef. Ülke yöneticilerinin; özel veya kamudayaşanan sorunların kaynağı olarak işçileri ya da kamuçalışanlarını hedef göstermeleri gelenektir bu ülkede.Aslında ülkede iş şartları ve iş güvenliği çok iyidir;ama yine de bir ayda onlarca işçi madenlerde ölüverirsebepsizce(!) Bunun adı da nedeni de “kader” olur.Kamu çalışanları saldırıya uğrar, bunun çözümü ihbar(Alo 147) hatlarında aranır. Olayın ardından sermayebakanları sıra ile televizyonlara, gazetelere demeçlerverirler: “Öğretmenlerimizden şunu rica ediyorum, butip hadiselere karşı yine davranışsal tedbirler yahutdaha protestovari tedbirler yerine şefkatinizle vesevginizle cehaletle mücadele ederek karşı çıkınızdiyorum.”( Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer). Yineaynı bakan: “Bizde öğretmenler derslere geç geliyor.Ülkemizde öğretmenler az çalışıyor. Öğretmenlerinnitelikleri düşük” ya da başka bir bakan “Doktorlarçok kazanıyor. Devlet sırtından besleniyorlar” diyedillendirir. Yaşanan sorunların kaynağını çalışanlarayıkmak, hedef şaşırtmaktır aslında.

İnsanlar, içinde yaşadıkları toplumsal düzene göreşekillenirler, ona göre hareket ederler. Eğer kapitalistdüzen emekçiler arasında rekabeti dayatıyorsa,yalnızlaşmayı, bencilliği ve bireysel kültürü besliyor,bunu da şiddetle yoğuruyorsa sorunun emekçiler

olması gerek. Kendi eğitim fakültenden kendihazırladığın müfredatın sonucu mezun olan emekçileregüvenmemek, üstüne üstlükte eğitimcilerinniteliklerini sorgulama, mesleklerini itibarsızlaşmaktabiî ki toplumsal şiddeti azdıracak ve arttıracaktır.

“Bozuk düzende sağlam çark olamaz.” Ezen veezilenlerin var olduğu, yığınlar halinde emekçininyoksullaştırıldığı ama bir avuç sermayedarın veuşaklarının yaşamlarını güvence altına alan butoplumsal düzen parçalanmadıkça insan onurunayaraşır bir yaşam yoktur insanlık için. Bunun içinemekçiler öfkelerini ve şiddetlerini emekçilere değil,bu düzene ve onlara uşaklık edenlere çevirmelidir.İçişleri Bakanı’nın ülkesinin yurttaşına söylediği gibi“nerden bileyim beni sevdiğini; bir takla at dagöreyim” söylemine karşılık verilmeli; her yurttaşonurlu bir yaşam için mücadele etmelidir.

İşçisiyle, kamu emekçisiyle, öğrencisi ile genciyletoplumdaki tüm ezilen ve sömürülen kesimler sorunun,içinde yaşadıkları düzende olduğunu fark ettiklerindeçözüm üretmenin yolları da açılacaktır.

Kamu emekçileri kamusal alanın tasfiyesine veyağmalanmasına yönelik saldırılarda sermayedevletinin şamar oğlanı olmaktan kurtulmalı, kendinikurtarmasını bilmeli, örgütlenmeli ve bu düzendenhesap sormalıdır.

Sosyalist Kamu Emekçileri

Kamusal alanın tasfiyesindenironiler

İnternet alanında düzene karşı tepkilerinigösteren hack gruplarının oluşması sermayedevletini tedirgin etmeye başladı. Bu alanda kendinikoruyabilmek için kolluk güçlerini seferber edendevlet son olarak MİT bünyesinde yeni bir birimoluşturdu. “Her an saldırı olabilir. Kurumlar, saldırıolacakmış gibi pozisyon almalı” diye tanımladıklarıkorkularıyla düne kadar küçümsedikleri baştaRedHack olmak üzere hacker gruplarına karşı siberajan denen birim kuruldu. TÜBİTAK’ın saldırıbeklentilerine karşı uyarısı sonrası bizzat kendisininsaldırıya uğraması savunmalarının zayıflığını ortayaçıkarmıştı.

Redhack ve “lovingteam” adlı grup 8 Mayıs sabah

saatlerinde AKP Batman İl Teşkilatı sitesinihacklerken akşam saatlerinde ise “lovingteam” HESprotestolarına dikkat çekmek için Çevre ve ŞehircilikBakanlığı’nın resmi internet sitesini hackledi.

İnternet sitesine Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan veHüseyin İnan’ın resmini koyarak

“Denizler’in mücadelesi bilinçlerimizi aydınlatıyor.

Bize düşen ezilen halkların mücadelesini sürdürmek,

kızıl bayrağı onurla göğüslemek, mücadeleyi daha

inançlı daha güçlü devam ettirmek.

Yaşasın sosyalizm

Yaşasın tam bağımsız Türkiye

Yaşasın işciler köylüler dünyanın tüm ezilen

halkları” dedi.

İnternette mücadele büyüyor

Page 23: SY Kızıl Bayrak 12-19

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 23Sayı:�2012/19�* 11�Mayıs�2012 Dünya

Bielefeld’de 6 Mayısanması

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan,idam edilişlerinin 40. yılında Bielefeld’de, 6 MayısPazar günü gerçekleştirilen bir etkinlikle anıldılar.

Anma etkinliği, Denizler ve onların şahsındadevrim ve sosyalizm mücadelesindeölümsüzleşenler için yapılan bir dakikalık saygıduruşu ile başladı. Ardından, BİR KAR adınagünün anlam ve önemine ilişkin bir konuşmayapıldı. Konuşmada, kısaca Denizler ve dönemindevrimci hareketi, bu hareketin oluşup geliştiğitarihsel, toplumsal ve siyasal süreç sunuldu.Denizler’in o güne dek sol harekete egemen olan

orta sınıf devrimciliğinden, aynı anlama gelmeküzere, reformizmden, darbecilikten ve TİP’inparlamentarizminden koptuğuna değinildi.

Denizler’in geleceğe devrimci bir mirasbıraktıkları belirtildi.

Konuşmadan sonra, ‘71 devrimci hareketinianlatan bir sinevizyon gösterimi yapıldı. Bunu şiirdinletisi izledi. Anma etkinliği, katılımcıların güneilişkin konuşmaları ile sürdü. Konuşmalarla eğiticibir nitelik kazanan etkinlik, tartışmaların ardındansonlandırıldı.

Kızıl Bayrak / Bielefeld

Denizler Paris’te anıldı

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan içinFransa’nın Paris kentinde 5 Mayıs günü bir anma etkinliğigerçekleştirildi.

Etkinlik, Deniz, Mahir ve İbrahim ve yine Mayıs ayındaölümsüzlüğe ulaşan Nurhak kahramanları Sinan Cemgil,Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan ile Kürt özgürlükhareketinin seçkin kadrolarından Haki Karer sahşındaözgürlük, devrim ve sosyalizm kavgasında ölümsüzlüğeuğurlananlar için yapılan bir dakikalık saygı duruşu ilebaşlatıldı. Ardından, devrimci önderlere ve tarihselsürecine ilişkin bir konuşma yapıldı.

Konuşmada özetle, 60’lı ve 70’li yıllara damgasını vurandevrimci hareketin ve bu hareketin önderlerininyaşadıkları tarihsel dönem içinde ele alındıklarında doğrudeğerlendirilebileceği söylendi. Devleti cepheden karşıyaalışı, ilk kez şiddete dayalı devrim fikri ve pratiğini Türkiyetopraklarına getirişi ile devrimci bir kopuş olduğu,Denizler’in ve diğer devrimci önderlerin bu devrimciliğinen seçkin temsilcileri olduğu belirtildi.

Konuşmanın son bölümünde ise, geçmiş dönemindevrimciliğinden kalıcı olan özelliklerin bugüne aktarıldığıanlatıldı. Fakat öte yandan, bu devrimciliğin devrimci birtemelde aşıldığı, sınıf devrimciliği biçiminde geliştirilipdaha da anlamlı hale getirildiği açıklandı.

Konuşma, devrimci önderlerin ve devrimci anılarınınancak onların doğru ve tam biçimde anlaşılıp aşılmasıylaolabileceğinin altı çizildi.

Kısa bir aradan sonra katılımcılar söz aldı. Söz alanlargörüşlerini açıkladılar ve çeşitli sorular sordular. Etkinliksorulara ilişkin açıklamalar ve tartışmalarla sona erdi.

Kızıl Bayrak / Paris

İsviçre / Lozan’da 6Mayıs etkinliği

Türkiye devrim tarihinin simgesi haline gelen üç kızılfidan, katledilişlerinin 40. yıldönümünde İsviçre’nin Lozankentinde BİR-KAR tarafından düzenlenen etkinlikle anıldı.

6 Mayıs Pazar günü kitlesel katılımlı ve devrimci biriçerikte gerçekleşen etkinliğin öncesinde bildiri ve afişlerkullanılarak yaygın bir çağrı faaliyeti yürütüldü.150 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen etkinlik iki bölümhalinde yapıldı. Birinci bölümde İsviçre BİR-KAR’ın 6 Mayısanma programı hayata geçirildi. İkinci bölümde ise LozanBİR-KAR tarafından piknik düzenlendi.

Anma etkinliği için hazırlanan köşeye konulan Deniz,Yusuf ve Hüseyin’in büyük boy posterlerinin üzeri kırmızıkaranfillerle süslendi.

“Katledilişlerinin 40. Yılında saygıyla anıyoruz”pankartının yanısıra küçük boy resimler de köşede yer aldı.İbrahim Kaypakkaya, Mahir Çayan ve Mazlum Doğan’ınbüyük boy resimlerinin de yer aldığı köşe etkileyicigörselliğiyle dikkat çekti.

Kısa süreli bir müzik dinletiyle başlayan etkinliksırasında duygu dolu anlar yaşandı. Denizler şahsında tümdevrim şehitleri anısına gerçekleştirilen saygı duruşuylailerleyen etkinlikte, devrimci mirasa sahip çıkmanınöneminin vurgulandığı metin katılımcılara okundu.

Üç yiğit devrimcinin idamlarından önce ailelerineyazdıkları mektuplar yine müzik eşliğinde üç kişi tarafındanokundu. Bağlama eşliğinde marşlar seslendiren koronunda başarılı bir performans sergilediği etkinliğin ikincibölümü ise piknikle devam etti. Yüksek katılıma rağmenbaşarıyla organize edilen piknik bölümü sohbet vetartışmalar eşliğinde geç saatlere kadar sürdü.

Etkinliğe katılan birçok genç, Denizler’i ve onlarınmücadelesini tanıma fırsatı yakalarken etkinliğe katılanlarda beğenilerini ifade ettiler.

Kızıl Bayrak / Lozan

Essen’deki anma etkinlik Denizler’le ilgiliyapılan kısa bir açılış konuşması ile başladı.Konuşmada özellikle yıllardır yalan vekaralamalarla emekçilerin zihnindensilinmek istenen Denizler’in, tüm bu aşağılıkçabalara rağmen hiçbir zaman unutulmadığı,aksine onlara duyulan saygı ve sevginin hergeçen gün daha da büyüdüğü belirtildi.Bugün ise bu çabalarından sonuç alamayansermaye devletinin her türden devrimcilikiddiasını yitirmiş olan liberal solcularıylabirlikte, Denizler, İbrahim’ler ve Mahir’lerşahsında temsil edilen ‘71 devrimciliğini,militan kimliğinden arındırarak “azizleştirmek”amacı güdüldüğü ifade edildi. Yürütülmekteolan karalama kampanyalarına dikkat çekildi.

Açılış konuşmasının ardından Denizler,İbrahimler ve Mahirler şahsında tüm devrimşehitleri anısına yapılan saygı duruşu ileetkinliğe devam edildi. Ardından Bir-Kar adınayapılacak etkinlik konuşmasına geçildi. II.Emperyalist paylaşım savaşı sonrasındakiyaşanan devrimci gelişmelerin aktarıldığıkonuşmada, Türkiye’de de devrimci gençlikhareketinin gelişimi ve aynı dönemde yineTürkiye’de döneme damgasını vuran işçihareketlerine uzanan süreç anlatıldı.

Denizler, İbrahimler ve Mahirler şahsındatemsil edilen ‘71 devrimciliğinin boşluktan değiltüm bu gelişmelerin doğal bir sonucu olarakdoğduğu ve buna bağlı olarak da, her zaman işçive emekçilerin kavgasına ilham kaynağı

olacakları ve bu günün devrimcilerine yolgöstermeye devam edecekleri belirtilerekkonuşma bitirildi.

Etkinlik katılımcıların soruları ve gündemeilişkin düşüncelerini ifade ettikleri canlıtartışmalarla devam etti. Essen Bir-Karçalışanlarının Mayıs ayı sonunda daha genişprogramlı ve katılımlı olarakgerçekleştirecekleri devrim şehitlerini anmaetkinliğinin çağrısı yapılarak etkinlik bitirildi.

Kızıl Bayrak / Essen

Essen’de 6 Mayıs etkinliği

6 Mayıs 2012 / Essen

Page 24: SY Kızıl Bayrak 12-19

Gençlik24 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı:�2012/19�* 11�Mayıs�2012

Ekim Gençliği’nin uzun bir süredir hazırlıklarınıyürüttüğü “Geleceğine sahip çık!” kampanyası, 6Mayıs Pazar günü gerçekleştirilen coşkulu ve kitleseletkinlikle sonlandırıldı.

Denizler’in idamının 40. yıldönümüne denkgetirilen etkinlik, İstanbul Aksaray’daki Su GösteriSanatları Sahnesi’nde yapıldı.

Kızıl rengin öne çıktığı salon, devrimci mirasıvurgulayan ve sosyalizm mücadelesine çağıranpankartlarla donatıldı. Salonun girişinde, devrimciönderler ve parti şehitlerinin fotoğraflarının yer aldığımumlar ve karanfillerle süslenmiş köşe ilgi topladı.

“Devrim�ve�sosyalizmin�sesiniyükseltmeye!”

Etkinlikte çeşitli illerdeki üniversitelerden birarayagelen genç komünistler oldukça canlı ve coşkulu geçenetkinlikte “Denizlerin yolunda düzenebaşkaldırıyoruz!” şiarını yükselttiler.

Denizler şahsında devrim ve sosyalizmmücadelesinde şehit düşenler anısına saygı duruşu ilebaşlayan ve Türkçe ve Kürtçe sunuşun yapıldığıetkinliğin programı, Ekim�Gençliği�adına yapılankonuşmayla devam etti.

Konuşmada, aylardır yürütülen kampanyaçalışmalarının tablosu aktarıldı. Ekim Gençliği’nin“Geleceğine sahip çık!” çağrısını üniversitekampüslerinde yankılandırdığı vurgulandı.

Kampanya çalışmalarında, emperyalistlerinSuriye’ye yönelik saldırganlık, son dönemde artanfaşist baskı ve terör ve sermayenin eğitim alanındakisaldırılarının teşhir edildiği konuşmada, Denizler deanıldı. Denizler’in yolunu parlamentoya çıkaranlarınkarşısında bu mirasın gerçek taşıyıcılarının devrim vesosyalizm kavgasını büyüten genç komünistler olduğusöylendi. Denizler’i anmanın üniversitelerde devrimbayrağını dalgalandırmaktan, gençliği devrim vesosyalizm mücadelesine katmaktan geçtiği vurgulandı.

Bugün üniversitede devrimci faaliyeti sürdürengenç komünistlerin omuzlarındaki yükün bir kat dahaarttığı belirtildi ve Denizler’in yükselttiği devrimbayrağının daha yükseklerde dalgalandırılacağıvurgulandı. Genç komünistlerin sınıfın devrimcipartisinden alacağı güçle kavgayı büyüteceğivurgulanarak konuşma sonlandırıldı.

Türküler�Denizler�için...

‘Şarkışla’ türküsüyle programına başlayan AdalılarGrubu, seslendirdikleri marşların ardından etkinliğeçağrıldıkları için teşekkür ederek sahneden indi.

Mehmet�Ekici, Dersimliler olarak katliamcı devletgeleneğini iyi bildiklerini ve Denizler’in ölümyıldönümünün aynı zamanda Seyit Rıza’nın ölümyıldönümü ardından geldiğini hatırlattı.

Türkçe ve Zazaca ezgilerle etkinliğe renk katanEkici’nin ardından Grup�Düşler�Vadisi sahne aldı.

İkinci�bölüm�aynı�coşkuyla�sürdü

Etkinliğin ikinci bölümü Ekim Gençliği’ninkampanya sürecindeki faaliyet ve eylemgörüntülerinden oluşan sinevizyonun gösterimi ile

başladı. Kısa giriş sinevizyonu yerini, devrimci gençlik

hareketi tarihini anlatan sinevizyonun gösteriminebıraktı.

“Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!” sloganıylabiten ikinci sinevizyon kitle tarafından dikkatle izlendi.

Kavga�yoldaşları�etkinliği�selamladı

İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu(BİR-KAR), BİR-KAR Gençliği ve çeşitli bölgelerdengenç komünistlerin mesajlarıyla etkinlik selamlandı.

BİR-KAR Gençliği mesajında ekonomik krizler vekapitalizmin bunalımına vurgu yaptı. BİR-KARGençliği mesajını “bu haklı kavganın yoldaşları”vurgusuyla sonlandırdı. Sonrasında Kırıkkale,Çanakkale, Afyon, Kocaeli Ekim Gençliği ve Ankarave Güney’den genç komünistlerin mesajları okundu.

Esenyurt�İşçi�Kültür�Evi�Tanyeri�ŞiirTopluluğu’nun dinleti sunduğu etkinlik programı,okunan şiirlerin ardından Devrimci�Liseliler�Birliğiadına yapılan konuşmayla ilerledi. Kürsüye “YaşasınDevrimci Liseliler Birliği!” sloganı eşliğinde çıkanDLB temsilcisi aynı slogan eşliğinde kürsüden indi.

“Bizi müşteri görenlerin karşısında duruphaklarımıza ve geleceğimize sahip çıkıyoruz” denilenDLB konuşmasında Habip, Ümit, Hatice ve Alaattin’ingenç yoldaşlarının kavgayı sürdüreceği söylendi.

Sefaköy�İşçi�Kültür�Evi�Şiir�Topluluğu�iseDenizler’in idamını anlatan ve Denizler’in kendisözlerine dayanan bir şiir dinletisi sundu.

“Yeni�Ekimler�mücadelesini�büyütmeye!”

Etkinlikte konuşan BDSP�temsilcisi, bayraklarınkızıldan maviye döndüğü bir dönemde sözde devrimcimücadele diyenlere karşı inatla yürünen çizgiye dikkatçekti.

Denizler’e sahip çıkmanın yolunun parlamentodandeğil sokaklardan geçtiğini belirten BDSP temsilcisi,“Denizler’e sahip çıkmak demek Alaattin’in yolundanyürümek demektir” dedi. Ekim Gençliği’nin bu açıdangurur duyulacak bir tablo yarattığını söyleyen BDSP

temsilcisi, gençliği yeni Ekimler mücadelesinibüyütmeye çağırdı.

Etkinliğe katılan direnişçi ART�işçisi, fabrikadakikölelik koşulları, iş cinayetleri ve patron baskısınıanlattı.

Tutsak sınıf devrimcileri İhsan�Yiğit�Demirel ileBurcu�Deniz de gönderdikleri mesajlar ile etkinliğiselamladı. Devrimci tutsakların mesajları “Devrimcitutsaklar onurumuzdur!” sloganları ile karşılandı.

Hopalı gençlerden oluşan Meluses’in seslendirdiğiezgiler salonda canlı ve coşkulu bir atmosfer yarattı.Kazım Koyuncu’yu da selamlayan Meluses,Denizler’in parlamenterizme karşı açtıkları devrimcimücadele yolunu izlemekten gurur duyduklarınısöyledi.

Hemşince şarkılarla programını sürdüren Meluses,Erdal Eren anısına yaptığı parçayı da salondakilerlepaylaştı. Meluses’in ardından sahneye İTÜ�HalkMüziği�Topluluğu çağrıldı. Topluluk adına yapılankonuşmada “bugün seslendireceğimiz türküleri Burcuarkadaşa ithaf ediyoruz” denilerek tutsak sınıfdevrimcisine destek oldukları belirtildi.

Ezgilerin ardından kapanış konuşmasına geçildi.Denizler’in miras bıraktığı kavga bayrağını alanlarataşıma çağrısı yapılan konuşmanın ardından,yumruklar havada hep bir ağızdan söylenenEnternasyonal Marşı ve “Yaşasın proletaryaenternasyonalizmi!” sloganıyla etkinlik sonlandırıldı.

Etkinlikten�notlar:�

* Program baştan sona coşkulu ve özüne uygun biratmosferde geçti. Etkinlik boyunca sloganlarneredeyse hiç susmazken, salon etkinliğinden çok bireylem atmosferi yaratıldı. Programda yar alansanatçılar da bu atmosfere uygun bir repertuarsundular.

* Sahneye Marks, Engels, Lenin, Mustafa Suphi,Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya, Habip Gül, ÜmitAltıntaş, Hatice Yürekli ve Alaattin Karadağ’ınresimlerinden oluşan sancaklar asıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

“Denizler’in yolunda düzenebaşkaldırıyoruz!”

Page 25: SY Kızıl Bayrak 12-19

Gençlik hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 25Sayı:�2012/19�* 11�Mayıs�2012..

İzmir Öğrenci Kurultayıbileşenlerinden kurultaya dair...

21 Nisan’da gerçekleşen Özgürlük ve Gelecek içinİzmir Öğrenci Kurultayı bileşenleri kurultayınörgütlenişi, kurultay günü ve sonrasına ilişkingörüşlerini gazetemizle paylaştı...

“Kurultay�birçok�deneyim�kazandırdı”

Hukuk�Komitesi’nden�bir�öğrenci: Kurultaysürecinde en başından beri yer aldım. Kurultayıörgütlerken birçok çalışma yaptık. Bu çerçevede birçoktoplantı kararı alıp bu toplantılar sonrasında komitelerioluşturduk. Ben de Hukuk Komitesi’nde yer aldım. Herkomite kurultaya kendi fakültesindeki sorunları işleyerekdestek verecek ve bu çerçevede öğrencileri kurultayaçağıracaktı. Kurultay süresince ana temamız,emperyalizmin Bologna süreci çerçevesinde yapmayaçalıştığı meslekleri niteliksizleştirme oldu.

Bu tema etrafında gerek kendi fakültemde olanları,gerek diğer üniversitelerin hukuk fakültelerinde olanlarıarkadaşlarıma aktarıp kurultaya çağrı yaptım. İlk defaböyle bir kolektif sürecin içinde yer alıyordum. Bunuşunun için söylüyorum, çağrı yaptığım bazı solçevrelerden garip cevaplar aldım ve şaşırdım. Kurultayınamacı bütün ilerici, demokrat, devrimci unsurlarıtoplayarak ortak bir noktada buluşmaktı ama benimulaştığım arkadaşlardan böyle bir tepki alınca solçevrelerin bölünmüşlüğünden kaygı duydum açıkçası.

Kurultayda hukuk fakültelerinin sorunlarını kürsüdendillendirdim. Bu politik bir kürsüden yaptığım ilkkonuşma idi. Kürsüde olduğu kadar bu sorunlarıçevremdeki arkadaşlarıma olabildiğince anlatmayaçalıştım. Kurultay bana birçok deneyim kazandırdı,yoldaşların yardımları bana bazı doğruları gösterdi.Kurultaya gelen ve bana kurultay süresince yardım edentüm dostlarıma teşekkürler.

“Kurultayımızı�başarıyla�gerçekleştirdik”

Hazırlık�Komitesi’nden�bir�öğrenci: Öncelikle ben dediğer birçok arkadaş gibi ilk defa bir kurultayınörülmesinin parçası olduğum için heyecanlı vemutluyum. Yayınladığımız fanzinlerde de belirttiğimizbirçok başlığı gücümüz yettiğince işlemeye çalıştık vebizimle aynı koşullardaki öğrenci arkadaşlara ulaştırdık.Son günlerde de kurultayın çağrısını okul içerisinde veçevremizde daha yoğun bir şekilde yapmaya çalıştık. Ensonunda da kurultayımızı başarıyla gerçekleştirdik.

“Bu�yola�baş�koyduk”

Hazırlık�Komitesi’nden�bir�öğrenci:�İlk defa böylebir politik sürecin parçası oldum. Kurultaya girerken bukadar faydası olacağını düşünmüyordum. Tüm insanlıkve tüm öğrenciler adına bir şeyler yapabilmek, kendinigeliştirebilmek, insanın kendisine güven duyması vebilinçlenmesi açısından çok yararlı oldu. Bu süreçiçerisinde eğitimin ticarileşmesine, Bologna Süreci’ne,emperyalist savaş ve saldırganlığa, faşist baskı ve terörekarşı uğraş verdik. Bunun için resim sergisi açtık,bildiriler dağıttık, 1600 tane imza topladık, afişlerastık… İnsanları bilinçlendirmeyi, artık uyanmalarıgerektiğini anlatmaya çalıştık ve bunu amaç olarakbildik. Topladığımız imzaları rektörlüğe götürdük. Bunuyapmadan önce komitemizde yaklaşık 70 tane fanzindağıttık. Geleceğimize ve özgürlüğümüze sahip çıkmak

için bu yola baş koyduk.

“Gelecek�ve�özgürlük”�için�umut�verici...

Hazırlık�Komitesi’nden�bir�öğrenci:�Birçoğumuzilk defa böyle bir çalışmanın içerisinde bulunduğumuziçin ayrı bir heyecan ve keyif duyduk.

Çalışmalarımız boyunca birçok faşist baskıya maruzkaldığımız halde hiçbir zaman bu baskılara boyuneğmeyeceğimizi belirtip çalışmalarımıza devam ettik.Çalışmalar süresince kampüslerde afişleme, bildiridağıtımı ve çıkardığımız kurultay fanzininin dağıtımçalışmaları ile İzmir genelinde de genel afişlemeçalışmalarında bulunduk.

Açıkçası daha önce böyle bir çalışma içindebulunmadığım için kurultayda ayrı bir heyecan yaşadım.Ama gerek arkadaşların tebliğ konuşmaları, gerek konukkonuşmacılar ile diğer öğrenci arkadaşlarımız ve AdnanMenderes Üniversitesi’nden gelen arkadaşlarımızınkatılımıyla kurultayın son derece verimli, “gelecek veözgürlük” için umut verici geçtiğini düşünüyorum.

Arkadaşlarla bu kurultaydan aldığımız güç vegüvenle önümüzdeki dönemlerde daha etkili vemücadele ruhu yüksek çalışmalarda bulunacağımızıdüşünüyorum. Yeni çalışmalarımızda bütün öğrenciarkadaşlarımıza yanımızda olmaları ve bumücadelemizde bize destek olmaları çağrısındabulunuyorum. Çünkü yanımızda olacak her neferkaranlıkta yakılan bir mum gibidir ve ne kadar çok mumyakarsak önümüz o kadar aydınlık olur.

Hazırlık�Komitesi’nden�bir�öğrenci:�Üzerimizdekifaşist baskılara boyun eğmeyen, bir şeylerin ucundantutmak isteyen bireyler olarak kurultay bileşenlerinioluşturduk. Yaptığımız tüm işlerde amaç bir farkındalıkyaratabilmekti. Bunun için kurultay çağrısını okullasınırlamayıp okul dışında da duyuru yaptık.Çalışmalarımızdan sonra da kurultay günü gelip çattı.Hepimizde ayrı ayrı heyecanlar vardı.

Kurultayın sonunda her türlü faşist baskıya rağmenmücadeleye ve savaşmaya yılmadan devam edileceğininbüyük görev olduğunu anladık.

Bir�hazırlık�öğrencisi:�Kurultaya bağımsız olaraktek başıma gittiğim için üzerimde biraz çekingenlik,kimseyi tanımadığımdan dolayı biraz da tedirginlikvardı. Ama kurultaydaki sıcak hava, o kardeşlik havasıtüm bu duygularımın ne kadar gereksiz olduğunuanlamamı sağladı. Orada benimle aynı kaygılarıpaylaşan, aynı sıkıntıları yaşayan öğrenci arkadaşlarımlatanışma fırsatım oldu. Tebliğ sunumlarındaki ve serbestkürsüdeki arkadaşlarımı ilgiyle dinledim. Onlarıdinledikçe çok heyecanlandım. İçimde yıllarca pasifkalmış hatta bastırılmış duygularım ateşlendi. Sadeceuzaktan izlediğim ve takip ettiğim mücadeleye doğru biradım atma cesareti doğdu içimde.

Ayrıca görüşleriyle düşünce ufkumu genişletmemisağlayan önemli konuklar da vardı. Özellikle Ar. Gör.Abdurrahman Aydın’ın konu üzerinde çok az bilgim olansavaş hukuku hakkında felsefi açıdan net ve güzelbilgiler vermesini, Avukat Ceren Uysal’ın tutukluluksüresinin korkunç uzunluğunu ve bu konudakihaklarımızı, bu haklarımızı nasıl savunmamız gerektiğinipek alışılmamış açıdan ele alışını, eksik hatta yanlışbilinen kısımlarını düzeltmesini zevkle ve büyük bir bilgi

açlığıyla dinledim. Umarım büyük emek verildiği çok belli olan

kurultayın daha sonraki senelerde devamı gelir. Emeğigeçen bütün arkadaşlarıma imkanlar dahilinde bu kadarnitelikli bir kurultay hazırladıkları için teşekkür ederim.

Mühendislik�Komitesi’nden�bir�öğrenci:�Kurultayıgenel olarak çok beğendim. Dile getirilen konular iyiseçilmiş, iyi hazırlanılmış, izleyiciyi doyuracak nitelikte,gereksiz ayrıntılara girilmeden, ana hatlarıyla, karşı tarafısıkmayacak şekilde başarıyla yürütüldü. Ayrıca konularınözellikle üniversite öğrencilerini ilgilendiren güncelkonulardan seçilmiş olması da ilgiyi epeyce arttırdı.Buna örnek olarak, her üniversite öğrencisini yakındanilgilendiren, son dönemlerde ağızlarda çok dolaştığıhalde yeterince fikir sahibi olmadığımızı düşündüğümBologna sürecinin kurultayda içeriğinin ve sonuçlarınınnet bir şekilde ana hatlarıyla anlatılmış olmasınıverebilirim.

Üniversitelerin, öğrencilerine sermaye gözüylebaktığı şu dönemde öğrencilerin de bu sistemden birhayli şikâyetlerinin olması doğaldır. Çeşitli öğrencikomiteleri de temsil ettikleri arkadaşlarının içindebulundukları durumlarını paylaştılar, ki buna birMühendislik Fakültesi öğrencisi olarak “yetkinmühendislik” başlıklı tebliği örnek gösterebilirim. FenFakültesi’nden arkadaşlarımız için formasyonunkaldırılması hakkındaki tebliği de düşününce kurultay,öğrencilerin kendilerini ifade edebilmelerinde bir vasıtaniteliği taşıdı. Buna ek olarak Kürt arkadaşlarımızın,Kürt olmaları nedeniyle yaşadıkları sıkıntıları dilegetirebilmeleri ve herkesin hissettiklerini paylaşabilmesikurultayda samimi bir barış-birlik-beraberlik gücüoluşturdu. Öyle ki kurultay sonunda hep birliktesöylenen şarkılar ve çekilen halaylar da bunun bir kanıtıolarak gösterilebilir.

Mühendislik�Komitesi’nden�bir�öğrenci:Kurultaydan bir arkadaşım aracılığıyla haberim oldu.Muhalefete ve gençlik hareketlerine yönelik her türlübaskının şiddetlendiği şu dönemde birliği sağlayabilecekbir hareket olması sebebiyle kurultay girişimini çokanlamlı buldum. Ben mühendislik öğrencisiyim. Diğertüm meslek alanlarında olduğu gibi mühendisliğeyönelik geleceksizleştirme hareketlerine ve bu yüzdenbunun en tehlikeli araçlarından biri olan Bolognasürecine karşı olduğum için kurultaya destek vermekistedim. Bologna süreci mevcut ekonomik ve siyasaldüzenden ayrı değerlendirilemeyeceği için de bumuhalefet hareketine destek vermemiz gerektiğinidüşünüyorum.

Ekim Gençliği / İzmir

Page 26: SY Kızıl Bayrak 12-19

Gençlik hareketi26 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı:�2012/19�* 11�Mayıs�2012

Bologna Süreci üzerine...Bu yazı, üç temel bölümden oluşacaktır. Birinci

bölüm Bologna Süreci’nin tarihsel alt yapısını ekonomi-politik bir zemin üzerinden ele alacak. İkinci bölüm sondönemde çeşitli eylemli tepkilere neden olan değişimleribirinci bölümün ortaya koyduğu çerçevede irdeleyecek.Üçüncü bölümde ise Bologna karşıtlığının taşımasıgerektiği nitelik üzerine tartışmaları içerecektir.

Bu bölümlere geçmeden önce, Bologna Süreci’nedair bir tanımlama yapmamız gerekirse eğer, BolognaSüreci, Avrupa menşeli emperyalist bir proje olmaklabirlikte, en temel amacı, Avrupa sermayesinin Amerikave Japon sermayesi ile uluslararası pazarda rekabetedebilmesidir. Bu amaç doğrultusunda, üniversitelerdesermaye için dönüşümlerin ve eğitimin ticarileştirilmesüreci hızlandırılmış, mesleklerde birtakım dönüşümlergerçekleştirilmiş, üniversitelerin sermaye ile işbirliğininboyutu üniversitelerin tamamıyla sermayeboyunduruğuna sokmak olmuştur.

Bologna�Süreci’nin�ekonomi-politiği

“En sonunda, insanın ayrılmaz parçası olan herşeyin alış veriş ve pazarlık konusu olduğu zaman gelipçattı.

Bu, o zamana kadar el değiştiren fakat ticaretkonusu olmayan, erdem, duygu, kanaat, bilgi ve bilinçgibi şeylerin de ticaret konusu olduğu bir zamandır. Tekkelimeyle her şey ticaret konusu oldu. Bu genel kokuşmave evrensel ölçekli alış-veriş dönemidir. Eğer ekonomikterimlerle ifade etmek gerekirse, bu, maddi olsunmanevi olsun, her şeyin gerçek değerinin saptanmasıiçin pazara getirildiği bir zamandır.”

(Karl Marks - Felsefenin Sefaleti)

Marx’ın Felsefenin Sefaleti’nde yazdığı bu cümleleren genel haliyle kapitalist toplumun genelkarakteristiğini betimlemektedir. Kapitalizm,genelleşmiş meta üretimidir. Yani insani tüm ihtiyaçlarınmetalaştırıldığı, dolayısıyla insanın üretebilme kaynağıolan emeğinin de bir üretebilme potansiyeli olarakemek-gücü formunda bir meta haline gelebildiği birtarihsel aşamadır. İçtiğimiz su, yediğimiz ekmek,gururumuz, onurumuz, insanlığımız, arabamızı parkettiğimiz 2 metrekarelik toprak parçası hattabedenlerimiz bile alış-verişin konusu haline getirilmiştir.

Bizlerin burada yapacağı ise, kapitalizmin bu temelkarakteristiğinin, en temel insani ihtiyaçlardan biri olaneğitim alanı üzerindeki yansımalarını incelemekolacaktır.

20 yy. başlarında gerçekleşen Ekim Devrimi ilekurulan proleter iktidar kendisini bir güç ya da alternatifbir dünya olarak var edinceye kadar eğitim de tümdünyada ticaretin konusuydu. Burjuva sınıfın iktidarıinsanlığa barbarlığı yaşatmakta, insanları açlıkla,yoksullukla, savaşla ve katliamlarla terbiye etmeyeçalışmaktaydı. 1929 krizi ile birlikte -ki bu kriz tarihingörmüş olduğu ilk ciddi buhranın da kendisiydi-kapitalizm daha da vahşileşmişti. Krizi atlatmak için işçive emekçi kitlelere yönelik saldırganlık arttırılmış,dünya daha da yaşanılamaz bir hale gelmişti.

Aynı tarihsel dönemde Ekim Devrimi’nin hemenardından gelişen kaotik ortam aşılmış ve SSCB’dedevrimden önce yükseltilen talepler tek tek hayatageçirilmeye başlamıştı. İşçi ve emekçilerin eğitim,sağlık, ulaşım, iletişim, barınma gibi en temel ihtiyaçlarıücretsiz olarak karşılanmaktaydı. Öyle ki dünyanın birkutbunda barbarlık yaşanırken diğer kutbunda cennet

yaşamsal kılınmaya çalışılıyordu. Bu dönemde, kapitalist blok içerisinde

yaşamlarından memnun olmayan kitlelerin talepleri“daha insanca bir yaşam”dan, “daha insancıl bir yaşamiçin sosyalizm” formülasyonuna dönüşmüştü. Çünkükapitalist blok içerisindeki mutsuz kitlelerin tümtalepleri -eğitim, sağlık, barınma, ulaşım, iletişim gibitemel yaşamsal ihtiyaçların ücretsiz bir şekilde kamuhizmeti olarak devlet tarafından verilmesi veörgütlenmenin önündeki tüm engellerin kaldırılması-Sovyet toplumunda zaten vardı.

İşte bu tarihsel gerçeklik içerisinde, bu gerçekliğinbasıncı ile Keynesyen politikalar uygulanmaya başladı.Keynes, dünya burjuvazisine iktidarlarını kaybetmeküzere olduklarını, burjuva iktidarları korumak için dekitlelerin yüzünü sosyalizme dönmesine neden olantaleplerin bastırılması gerektiğini anlatmış ve bununyöntemi olarak da Sovyet toplumunda insanlara ücretsizverilen tüm hizmetlerin ve tanınan tüm insani haklarınburjuva toplumlarında da tanınması gerektiğinisavunmuştur. Tüm bu öneriler, iktidarını kaybetmekorkusu yaşayan burjuvazi tarafından tek tek hayatageçirilmeye başlanmıştır.

Burjuvazi iktidarını kaybetmektense kâr kitlesininbir kısmından feragat etmeyi tercih etmiş, daha doğrubir ifade ile tercih etme zorunda bırakılmıştır. FakatSovyetler Birliği’nin kendisini bir güç olarakdayatamadığı, Fordist üretimin çöküşe geçtiği ve ‘70Petrol Krizi’nin patlak verdiği süreçte, kapitalizmgizlemek zorunda kaldığı vahşi yüzünü tekrardangörünür kılarak Keynesyen politikaları tek tekterketmeye başlamıştır. Eğitim, sağlık, barınma, ulaşım,iletişim gibi yaşamsal ihtiyaçlar yeniden ticaretinkonusu haline getirilmiştir.

Bu tarihsel temel içerisinde eğitimin ticarileşmesisürecini ele almaya çalışırken bir taraftan daüniversiteleri sınıf ilişkileri üzerinden ele almak veüniversitelerdeki dönüşümü bu bağlamda tartışmakgerekmektedir. Üniversiteler tarihin hiçbir aşamasında -ki üniversitelerin doğuşu sınıflı toplumların varlığınadenk gelmektedir- toplum için bilginin üretildiğikurumlar olmamışlardır. Üniversiteler egemen sınıflariçin bilginin ve ideolojinin üretildiği kurumlar olmaklaberaber, bu misyonlarını mevcut sınıf savaşımlarınındinamikleri üzerinden dengelemişlerdir. Ezilen sınıfların

özgürlük mücadelelerinin yükseldiği dönemlerde görecebağımsız davranan üniversiteler, mücadelenin düşükolduğu dönemlerde açık bir şekilde egemen sınıfların biraracı gibi davranmaktadırlar. Bugün üniversitelerinburjuva sınıfının bir aracı gibi davranmasının,davrandırılmasının sebebi budur. Burjuvazi bir taraftaneğitimi ticarileştirirken, diğer taraftan da üniversitelerikendisi için üreten bir kuruma dönüştürmektedir.

Tüm bu teorik ve tarihsel arka plan doğrultusundaBologna Süreci’ni tartıştığımızda ise, bu sürecinkapitalizmin genel hareketini hızlandırıcı birkatalizörden başka bir şey olmadığını gözlemleyeceğiz.Yani Bologna Süreci olmasaydı, eğitimin ticarileşmesüreci ile üniversitelerin sermayenin dolaysız kurumlarıhaline gelmesi süreci yine de gerçekleşecekti. FakatBologna Süreci’nin kendisi konjonktürel koşullar gereğibu süreci hızlandırarak tüm bu sürecin daha karmaşıkbir şekilde ilerlemesini sağladı ve ortaya çıkan tümfatura işçi ve emekçi çocuklarına ödetildi/ödetiliyor.

Bu sürecin Avrupa merkezli olarak başlatılmasınınnedeni ise yine kapitalizmin en temel hareketyasalarından biri olan “rekabet”tir. Bilindiği gibi,rekabet sadece ulusal pazarda gerçekleşen bir olgu değilaynı zamanda uluslararası pazarda da gerçekleşen birolgudur. Kapitalizmin tekelci aşaması olan emperyalizmçağında asıl belirleyici olan da dünya pazarında sürenrekabettir. Bugünün dünyasındaki kutuplaşmalar farklıolsa da Bologna Süreci, Avrupa sermayesinin Amerikave Japonya sermayelerine karşı rekabet edebilmesi içinuygulamaya konmuş bir süreçtir. Bu rekabetiniçerisinde, teknik-teknolojik gelişim olarak Amerika veJaponya’nın Avrupa’dan daha ileri düzeyde olması,dolayısıyla emek üretkenliklerinin daha yüksek olmasıve metaları daha ucuza mal ederek dünya pazarındadaha fazla yer kapmaları bilinen bir gerçektir. Avrupasermayesinin temel derdi de var olan teknik-teknolojikgelişim düzeylerini yükseltmek ve dünya pazarındarekabet edebilir bir seviyeye ulaşmaktır. Bu amaçdoğrultusunda da Avrupa’da bir yüksek öğrenim alanı(AYA) oluşturularak emek standardizasyonu sağlanmalıve vasıflı emeğin Avrupa emek pazarında hareketedebilmesi olanaklı kılınmalıdır. Üniversiteler de burekabet içerisinde sermayenin çıkarlarına uygun olarakkonumlandırılmalı ve üniversite eğitiminin maliyetisermayenin sırtındaki bir yük olmaktan çıkarılmalı, yani

Page 27: SY Kızıl Bayrak 12-19

Gençlik hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 27Sayı:�2012/19�* 11�Mayıs�2012

eğitim ticarileştirilmelidir. Bologna Süreci bu temelüzerinden başlatılmış bir süreçtir ve tüm uygulamalarıbuna hizmet etmektedir.

Bologna�Süreci’nin�somut�uygulamaları

Tüm bunların ardından Bologna Süreci’nin somutuygulamalarına değindiğimizde, son dönemdegerçekleşen eylemselliklerin nedeni de anlaşılacaktır.

Bu yıl yüzlerce öğrencinin katılımıyla gerçekleşeneylemlerin temel nedeni, AYA yaratma amacıyla yapılanuygulamalardan kaynaklanmıştır. AYA projesi kabacatüm Bologna Süreci üyesi ülkelerdeki eğitimleri belirlibir standardizasyona ulaştırmayı amaçlamaktadır. Bubağlamda Dokuz Eylül Üniversitesi MühendislikFakültesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünde okuyanbir öğrencinin almış olduğu eğitim ve mezun olmakriterleri, Bologna Süreci’ne dahil olan herhangi birbaşka ülkenin herhangi bir üniversitesindeki bilgisayarmühendisliği ile eşit olmalıdır. Bu sayede vasıflı emeğinstandardizasyonu sağlanacak ve bilgi üretim sürecinindaha geniş bir alanda gerçekleşmesinin, sermayesınıfının diğer ülkelerden vasıflı emek arzındabulunabilmesinin ve sermaye ihracının olanaklarıarttırılmış olacak. Bu amaç doğrultusunda ilk olarakülkemizde var olan zorunlu YÖK dersleri ile ilgilideğişimler gerçekleşti ve zorunlu YÖK derslerinindiplomalara olan etkisi sıfırlandırıldı. Çünkü diğerülkelerdeki sermaye sınıfı, bir mühendisin Türk Dili veEdebiyatı bilgisine ya da Türkiye tarihine ne kadarhakim olduğu ile ilgilenmiyordu.

Bir diğer uygulama ise not geçme sistemindegerçekleşti. Daha önce DC ve DD notları ile aldıklarıdersleri geçebilen öğrenciler, artık bu derslerdengeçemiyorlar. Bu uygulama sadece pilot okullardabaşlatıldığı için çok bilinen bir uygulama değildir fakatBologna Süreci pilot üniversitelerinden olan Ege

Üniversitesi’nde bu değişim gerçekleştirilmiş ve büyükbir kinin doğmasına neden olmuştur. YÖK dersleri ilekuvvetli bir bağı olmadığı için var olan değişimiönemsemeyen üniversite öğrencileri, not sistemindekibu değişim ile Bologna Süreci’ni tartışmayabaşlamışlardır. En son değişim, sınıf geçmesistemindeki değişiklik ile kinlenen gençliğin sokaklaraakmasına neden olmuştur.

Avrupa Yükseköğrenim Alanı amacıyla tümbölümlerde aynı sınıflarda aynı derslerin aynı kredilerlealınması amaçlanıyordu. Dolayısıyla derslerin kredilerideğiştirildi. Öğrencilerin geçmiş yıllarda vermişoldukları derslerin kredilerinin değiştirilmesi birçoköğrencinin kümülatif ortalamalarının değişmesine,birçoğunun mezun olamamasına, birçoğunun üstsınıflardan ders alamayacak olmasına neden oldu.Örneğin 4 kredi iken almış olduğu dersin kredisinin 11krediye yükseltilmesi ile ortalamasındaki değişikliğifark edip öğrenci işlerine hücum eden öğrenciler, ilkönce sistemde bir arıza olduğunu söyleyen yetkililereinanarak evlerine geri döndüler. Fakat daha sonradan budurumun tüm üniversite öğrencilerinde yaşandığınıgördükten sonra sorgulamaya başladılar ve BolognaSüreci’nin kendisi ile tanışmış oldular. Krediakreditasyonu olarak tanımlanan bu süreci sosyalmedyada tartışan binlerce öğrencinin dinamikenerjisinin sokaklara ya da eylemselliklere dönüşmesiniistemeyen üniversite yönetimleri ise son gün sabahakarşı uygulamayı iptal etti. Fakat öğrenciler var olanmevcut uygulama geri çekilmiş olsa da Bologna karşıtıbir eylem gerçekleştirdiler ve tepkilerini dile getirdiler.

Tüm değişimlerin ve dönüşümlerin yanındamesleklerdeki dönüşümü de ele almamız gerekmektedir.Yetkin mühendislik, stajyer avukatlık, sözleşmeli-ücretliöğretmenlik gibi uygulamalar ile gençlikgeleceksizleştirildi. Bu süreçlerden hiçbirine ne gençlikcephesinden ne de emek cephesinde örgütlü bir yanıt

verilememiş olması var olan uygulamaların vahşicehayata geçirilmesine olanak sağladı. TMMOB’ye bağlıodalar, yetkin mühendislik uygulamalarında oluşacakpazardan lokma koparabilmek için bu sürece karşımuhalefet etmedi, hatta oda içerisinde muhalefetedenlere saldırdı. Bu yetmezmiş gibi uzun bir süreçekingen de olsa bu süreci savundu.

Sonuç�yerine...

Belirli bir tarihsel dönemi irdeleyerek BolognaSüreci’ni tartışmaya çalıştık, ki bu yazı ile bütünlüklübir değerlendirmenin yapılamayacağı da ortada. Fakatbu mütevazı çabamız içerisinde anlatabildiğimizkadarıyla belirtmemiz gerekirse Bologna karşıtlığı, “herşeyden yalıtılmış salt bir Bologna karşıtlığına”, “sadeceAKP karşıtlığına indirgenilmiş bir Bologna karşıtlığına”-ki bu süreç 1999 yılında başlamıştır yani AKP iktidardadeğilken başlamıştır ve kim gelirse gelsin bu sürecinuygulamalarını hayata geçirmek zorundadır- ya da“emperyalist bir proje olarak Bologna karşıtlığına”indirgenmemelidir.

Bologna Süreci varolan emperyalist kapitalizminmevcut hareketlerini hızlandırıcı etkiye sahip birkatalizördür ve kapitalizmin dışına çıkamayan hiçbirsiyasal süreç bu sürecin yaptırımlarını durduramaz.Dolayısıyla Bologna karşıtlığı, anti-kapitalist ve daha daönemlisi sosyalist bir kimlikle buluştuğu ölçüde ete-kemiğe bürünebilecektir. Diğer türlü ya akademik birmücadele verilecek, ya AKP karşıtlığı üzerinden popülereylemlilikler gerçekleştirilecek ya da anti-emperyalistkimlik ulusalcı nüvelerle bütünleştirilerek bir takımpratiklerde bulunulacaktır. Bunlar da Bologna Sürecigibi temel ve kapsamlı bir saldırının püskürtülmesindeetkisiz kalacaktır.

İzmir Ekim Gençliği

1 Mayıs’ın ardından gençliğin kavga alanlarındakicoşkulu mücadele kararlılığını dağıtmak içinüniversitelerde faşist saldırılar devreye sokuldu.Faşistlerin yetersiz kaldığı yerde saldırıyı sermayeninkolluk güçleri üstleniyor.

İÜ’de faşist provokasyon ve polissaldırısı

İstanbul Üniversitesi’nde “3 Mayıs TürkçülükBayramı”nı bahane edip Hukuk Fakültesi’nde etkinlikyapmak isteyen faşistler, polis ve idare işbirliği ilegizlice içeri sokularak etkinliklerine başladı.

Etkinliği yaptırmamak üzere harekete geçendevrimci, demokrat ve yurtsever öğrenciler, HukukFakültesi’nin arka kapısından içeri gizlice sokulmayaçalışılan faşistleri fark ederek müdahale edinceöğrencilere polis saldırdı.

Bir öğrenci, 2 polis ve 1 ÖGB’nin yaralandığısaldırının ardından faşistlerin çekilmesiyle gerginlikbitti.

İÜ’de faşistlere geçit yok8 Mayıs günü İstanbul Üniversitesi’nde faşistlerin

boy gösterisi için düzenledikleri “Türkçülük Günü”etkinliklerine karşı üniversite öğrencilerinin örgütlediği“Halkların Kardeşliği” etkinliğine polis saldırdı.Üniversite içerisinde yapılan etkinliklere, asılanpankartlara saldırıyı kural haline getiren polis, saldırısırasında 4 öğrenciyi gözaltına aldı.

Etkinlik programı çerçevesinde, Roboski Katliamıkonulu fotoğraf sergisi polisin hedefi oldu. Faşistlerinetkinliği sürerken polis, fotoğrafların kaldırılması için

üniversitelileri tehdit etti. Öğrencilerin kararlı duruşusonrası polis saldırıya geçti. Polis sergiyi dağıtırken 4öğrenciyi gözaltına aldı.

Üniversitede 7 Mayıs günü İstanbul Üniversitesi ileTürk Ocakları’nın ortak düzenlediği “Bir düşüncehareketinin 100 yılı Türk Ocakları” etkinliği yapılmıştı.Fen Fakültesi’nde düzenlenen etkinlik için dersler iptaledilmiş, okul giriş çıkışlarında polis “güvenlik” olarakkonumlanmıştı.

Davutpaşa Kampüsü’nde gerginlikKendilerini “YTÜ İhya Hareketi” diye adlandıran bir

grup gerici Yıldız Teknik Üniversitesi DavutpaşaKampüsü’nde “Üniversite gençliğinin ahlakiçıkmazları!” başlıklı bir etkinlik düzenledi.

Kampüs çevresinde bulunan bir camidedüzenlenmek isteyen gericilerin kampüste masaaçması ilerici öğrenciler tarafından tepkiyle karşılandı.3 Mayıs günü Öğrenci Kolektifleri, TKP’li Öğrenciler veGençlik Muhalefeti tarafından, yemekhane önündebildiri dağıtılırken gericilere alan kapatılmak istendi.Üniversiteye çevik kuvvet getirildi. Etkinlik vaktiningelmesiyle alanı terk edecek olan gerici grubunsloganlarına sloganlarla yanıt veren öğrencilerinarasına ÖGB’ler girdi. Alanı terk ederken tehditlersavuran gerici grubun ardından çevik kuvvetin de okuluterk etmesiyle öğrenciler toplu çıkış gerçekleştirdi.

Ekim Gençliği okuruna faşist saldırıAnkara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde devam

etmekte olan Bahar Şenlikleri’nden çıkan bir EkimGençliği okuru evine gittiği sırada faşistlerin saldırısınauğradı. Apartmanın önüne geldiği sırada arkasından

saldıran faşist güruh okurumuzu yerde bir süretekmeledikten sonra kaçtı.

Mersin’de gerici etkinliğe geçit yokMersin Üniversitesi’nde “3 Mayıs Türkçülük Günü”

adı altında gerici bir etkinliğin yapılacağının duyulmasıüzerine devrimci, ilerici ve yurtsever güçler sabaherken saatlerde Çiftlikköy Kampüsü’nde toplandı.

Kitle “Faşizme karşı omuz omuza!” sloganını atarakgerici etkinliğin yapılacağı Cumhuriyet alanına doğruyürüyüşe geçti. Faşistlerin, kitleyi taşlamayabaşlamasıyla birlikte saatleri bulan bir çatışma yaşandı.Çatışma esnasında aralarında bir Ekim Gençliği okuruile Gençlik Derneği ve Emek Gençliği üyesi 3 öğrencigözaltına alındı. Gözaltına alınan Ekim Gençliği veGençlik Derneği üyesi öğrenciler çevik kuvvet polisleritarafından vahşice darp edildikten sonra MağazalarKarakolu’na götürüldü.

Çevik kuvvet polisleri ile organize bir şekildedevrimci öğrencilere saldıran faşistler militan direnişinardından geri adım atarak okulu terk ettiler. Devrimcive ilerici öğrenciler gözaltıların serbest bırakılması içinokul girişinde oturma eylemine başladılar. Sonrasındayüzlerce öğrenci dolmuşları işgal ederek gözaltınaalınan öğrencileri karşılamak için hastaneye geldi.Burada kitle çevik kuvvet polisleri tarafından ablukayaalındı. Polis çembere aldığı kitleye tehditler savurupgaz sıkarak gözaltına almaya çalıştı. Öğrencilerin kararlıduruşu ile polisin bu saldırısı boşa düşürüldü.Gözaltındaki öğrencilerin serbest bırakılması ile eylembitirildi.

Ekim Gençliği / İstanbul Üniversitesi - YTÜDavutpaşa Kampüsü - Ankara- Mersin

Faşist provokasyonlar polis saldırılarıyla kolkola

Page 28: SY Kızıl Bayrak 12-19

Güncel28 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı:�2012/19�* 11�Mayıs�2012

Pozantı Cezaevi’nde işkence, kötü muamele vetacize maruz kaldıkları açığa çıkınca sözde çözüm içinSincan’a nakledilen çocuklardan gelen haberlertablonun çok değişmediğini gösterdi.

Pozantı’da yaşanan işkenceden sadece cinselistismarı öne çıkarıp gardiyanların sistematikişkencesini gölgeleyenler Sincan’daki tablo karşısındasessiz kalıyor. Çocuklar için cezaevi değil, eğitimmerkezi “niteliği” taşıyacağı söylenen Sincan’ın daPozantı’nın devamı niteliğinde olduğu görülüyor.

Ankara Barosu’ndan avukatlarla konuşan çocuklarSincan’da da sistematik işkence altında olduklarınıaktardı.

Özellikle “Yumuşak oda” olarak tabir edilen odadadayak atıldığını söyleyen çocuklardan altısı ilegörüşüldü.

Baro heyetinin yaptığı görüşmeler tutanak altınaalınırken çocuklar işkenceyi tutanakta şöyle aktardı:“B.H. bilgisayar odası sorumlusu ile yaşanılan birtartışma nedeniyle ‘Köksal Başkan’ diye bilinen birgardiyanın tokat attığını, bir masayı kaldırıp üzerinefırlattığını, kolundan yaralandığını, infazmemurlarının kendilerini kızdıranları “Yumuşak oda”diye bilinen bir odaya götürüp burada işkenceyapıldığını anlattı.

Sincan’da�da�sistematik�işkence�var

Çocukların anlatımlarına göre tutulan tutanak,Baro Başkanı Feyzioğlu tarafından, 18 Nisan 2012tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Ethemİbrahim Kuriş ile yapılan görüşmede sunuldu. Vegardiyanlar hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Suçduyurusu için hazırlanan dilekçede, “Anlatımlarınönceden ezberlenmediği ve aralarında yapılan biranlaşmaya bağlı olarak aktarılan bilgiler olmadığıkuvvetle muhtemeldir. Çocukların tümünün aynıcevapları vermiş olması, söz konusu ceza vetutukevinde sistemli şekilde işkence uygulandığınadair ciddi bir şüphe doğmuştur” denildi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Kuriş, baronunçalışmaları sonrası soruşturma talimatı vermek

zorunda kaldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığıişkence iddialarıyla ilgili idari soruşturma, SincanCumhuriyet Başsavcılığı ise adli soruşturma açtı.Soruşturma kapsamında 5 infaz koruma memuru ilemüşteki durumundaki çocuklardan 7’sinin ifadesialındı. Çocuklar soruşturma kapsamında tekrardinlenirken işkenceyi anlattıktan sonra infaz korumamemurlarından şikâyetçi olduklarını belirttiler.

İşkence�için�“Yumuşak�oda”

İfadeler için yapılan görüşmede B.H. “Yumuşakoda” diye nitelendirilen odayı şöyle anlattı: “Yumuşakodanın müşahede bölümünde olduğu, her tarafınınsünger kapalı olduğu, odanın kapısında girince sağtarafta bir vana bulunduğu, vananın bir hortuma bağlıolmadığı, odaya girdikten sonra bir infaz korumamemurunun vanayı açtığı ve kendisini suyun önüneittiği, suyun odanın içine doğru hafif çapraz fışkırdığı,suyun önünden kaçtıkça odadaki memurların döverekkendisini suyun önüne ittiği, bu sırada odadaki camında açıldığı ve içerisinin aşırı soğuduğu, memurlarınsuyun altında şınav çektirdiği, sonra kendisinin sabahakadar ıslak odada bırakıldığı, ifade edilmiştir.”

Çocukların soruşturma için ifadeleri alındığı sıradabile vücutlarındaki morlukların olması tutanaklarageçirildi.

Gardiyanın�lakabı�“Azrail”

M.C.A’nın aktarımında “Yumuşak oda”işkencesinden onun da geçtiğini ifade etti: “Köksalbaşkan” denen gardiyanın çocuklar arasında ‘Azrail’olarak bilindiğini söyledi. Süngerli oda işkencesinebirkaç kez maruz kaldığını da sözlerine ekledi.

T.T.�için�26�yıl�ceza�talebi

Pozantı Cezaevi’nde yaşanan cinsel istismar veişkencenin açığa çıkmasını sağlayan Tarık Tekin’in iseyargı üzerinden cezalandırma baskısı sürüyor. Düngörülen mahkemede Tarık Tekin (T.T.) için “örgüt

üyesi olmak”, “örgüt propagandası yapmak” ve“polise mukavemet etmek” iddialarıyla ilgili olarakaçılan davanın üçüncü duruşmasında 26 yıl hapiscezası istendi. Tarık Tekin’in avukatı Pozantı’dakiişkenceden kaynaklı psikolojik olarak rahatsızolduğunu ve cezaevinden çıkması gerektiğinibelirtirken savcıysa 26 yıla kadar hapis cezasıisteyerek talebi cevapladı. Pozantı’da yaşanan işkenceve tecavüzü açıkladıktan kısa süre sonra tekrartutuklanan Tarık Tekin tekrar girdiği cezaevindeyaşadıkları üzerine intihar girişiminde bulunmuştu.Duruşma Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ndenalınacak raporlar için 28 Haziran’a ertelendi.

Olmayan�suçtan�da�ceza

Pozantı’da tecavüz ve işkencenin açığa çıkmasısonrası ailelerin görüş hakkını kısıtlayan sürgün kararıgelmişti. Şimdiyse Pozantı çocuklarına hiçişlemedikleri suçlardan dolayı para cezası kesiliyor.Ekonomik durumu kötü olan emekçi aileler üzerindepara cezaları ile basınç oluşturuluyor. Bugüne kadar47 aileye kesilen para cezalarının 500 bin TL’yibulduğu belirtiliyor.

Sermaye devleti para cezası uygulamasını o kadarsistematikleştirmiş ve pervasızlaşmış durumdakiçocuklardan cezaevinde oldukları zaman dilimindedahi yapılan eylemlere ilişkin para cezası kesebiliyor.

Akrepe�taş�2�bin�590�lira

Evlere yollanan tebligatlar arasında para cezasınıngerekçesi de sunuluyor. Akrep diye bilinen zırhlı polisaracına taş attığı iddia edilen çocuklara 2 bin 590liralık para cezası kesiliyor. Burada asıl önemli olantanımlanan “suçun” işlenip işlenmediğine dair biryargı mekanizması işletilmiyor olması. Valiliktamamen keyfi olarak para cezalarını devreye sokuyor.Mersin Vali Yardımcısı Turgut Serimer isecezaevindeki çocuğa dahi para cezası kesilmesiüzerine sorulan sorulara ilişkin “yanlışlık olmuş”demekle yetindi.

Sincan’da çocuklara işkencetutanakta!

Page 29: SY Kızıl Bayrak 12-19

1 Mayıs’ın ardından sermaye devleti devrimci,ilerici güçlere yönelik saldırılarını sürdürüyor.

7 Mayıs gecesi başlayan operasyonda Kocaeli,Hatay, Mersin, Adana, Dersim ve İstanbul GaziMahallesi’nde Halk�Cephesi’ne yönelik eş zamanlıolarak yapılan baskınlarla çok sayıda devrimcigözaltına alındı. Operasyon ilerleyen saatlerdegenişletilerek Kütahya, Eskişehir, Konya ve Ankara’dada aynı soruşturma kapsamında baskınlar düzenlendi.Baskınlar sonucunda 10 ilde 138 kişi gözaltına alındı.

Operasyonlarda Kocaeli Gençlik Derneği, Hatay’da“Hayat Veren Asi” gazetesi, Ankara Artı İvme Dergibürosu, Gençlik Dernekleri Federasyonu ve çok sayıdaev de basıldı.

Polis bastığı dernek ve kurumları dağıtırken, özelharekat polisleriyle baskın sırasında emekçimahallelerinde ortamı terörize etti.

9 Mayıs günü de süren operasyonda sabah 04.00sularında Gençlik Dernekleri Federasyonu’nunOkmeydanı’ndaki merkez binasını basan polis,saldırıya direnen devrimcilere gaz bombası attı. Vahşisaldırıda kapı koçbaşıyla kırılırken içerideki lise veüniversite öğrencisi 9 kişi gözaltına alındı. Federasyonüyeleri polis saldırısı sırasında pencerelere çıkarak“Baskılar bizi yıldıramaz!” sloganını attılar.

Polisin saldırısı sonrası Gençlik DernekleriFederasyonu’nda arama yapıldı.

Halk Cephesi’ne yönelik operasyonların bir parçasıolarak Kütahya’da da baskınlar yapıldı. Sabahsaatlerinde TEM polisleri tarafından 7 ayrı adreseyapılan eş zamanlı baskınlarda 7 kişi gözaltına alındı.

9 Mayıs günü sabah saatlerinde + İvme dergisininAnkara bürosuna da baskın düzenlendi. Büronun talanedildiği baskının ardından öğlen saatlerinde İvmeYayın Kurulu üyesi Barış Önal sokakta gözaltınaalındı.

9�Halk�Cepheli�tutuklandı

Malatya Özel Yetkili CumhuriyetBaşsavcıvekilliği’nce yürütülen soruşturmakapsamında Dersim’de gözaltına alınan 6 devrimci 9Mayıs akşamüzeri Malatya’da çıkarıldıkları mahkemetarafından tutuklandı. 6 devrimci de Malatya E TipiKapalı Cezaevi’ne gönderildi.

Konya’da gözaltına alınan 5 kişiden 3’ü tutuklandı.Burjuva basının tam bir saldırganlıkla sahiplendiği

operasyonlar “DHKP-C üyeleri” başlıklı poliskaynaklı haberlerle servis edildi. Yapılanoperasyonların somut hiçbir detayına yer vermeyenburjuva basın, baskınları “terör operasyonu” olaraklanse etti.

Operasyon kapsamındaki baskınlarda uygulananpolis terörüne değinilmezken tüm haberler benzeriçerikte ve eşzamanlı olarak verildi.

Polis baskınlarının Hatay ayağı ise Grup Yorum’unHatay’da düzenleyeceği Suriye halkıyla dayanışmakonseri öncesinde yapıldı.

“Bunun adı faşizmdir. Bunun adı halkdüşmanlığıdır.” diyen Halk Cephesi’nin üç gündürsüren operasyonlara ilişkin açıklamasında şunlar ifadeedildi:

“Başaramayacaklar! Halkımıza gerçeklerianlatmaya, kurtuluşun yolunu göstermeye vedemokrasi mücadelesini sürdürmeye kararlıyız.”

Devlet terörü Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 29Sayı:�2012/19�* 11�Mayıs�2012

Aydın’ın Didim ilçesinde Alevi iki ailenin evkapılarına işaret konup, boyayla “Aleviler’e Ölüm,Aleviler’i Yakın” yazıldı.

Didim Alevi Bektaşi Kültür Merkezi ve Cemeviyetkililerinden Hasan Dikçe olayın 6 MayısHıdırellez kutlamalarının öncesinde meydanagelmesine dikkat çekti.

Alevi Bektaşi Federasyonu Eski Genel BaşkanıAli�Balkız, “Aleviler bugün saldırıların hedefi halinegetirildi” dedi. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür

Vakfı Genel Başkanı Ercan�Geçmez ise “Alevilerkendi hakları için kamuoyu oluşturmaya başladı.Aleviler’in seslerini kesmeye çalışıyorlar” dedi. PirSultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı KemalBülbül de “Dikkat edilirse bu kapı işaretlemeler,saldırılar 2 Temmuz Sivas katliamı ile ilgili katillerezamanaşımı verilmesinin akabinde bize gaz bombasıile bir katliam denemesi yapılmıştı, onun akabindehükümetin bu tutumundan cesaret alanlar bu türçalışmalara başladılar” dedi.

İşaretlemeye Aleviler’den tepki

10 ilde baskın, gözaltı, polis terörü...

Türk sermaye devleti, Kürt hareketini ezip teslimiyete zorlamak amacıyla yürüttüğü kirli savaşı baharmevsiminin gelmesiyle daha da tırmandırdı.

Washington’daki efendilerinden aldığı desteğin de etkisiyle Kürdistan dağlarını savaş alanına çeviren dinci-gerici iktidar, gözaltı ve tutuklama terörüne hız kesmeden devam ediyor. Kürdistan dağlarından neredeyse herhafta gerillaların şehit düştükleri haberleri gelirken ev baskınları ve operasyon dalgaları da eksik edilmiyor.

6�ilde�polis�baskınları�

Binlerce Kürt siyasetçisini cezaevlerine atan, devrimci ve ilerici sol güçleri “KCK üyesi olmak” bahanesi iletutuklayan sermaye devleti, 8 Mayıs sabahı 6 ilde “KCK operasyonları” adı altında gözaltı terörüne başvurdu.

Urfa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla İstanbul, Ankara, Diyarbakır, Eskişehir ve Muş ile Urfa’nınCeylanpınar, Suruç ve Viranşehir ilçelerinde gerçekleştirilen operasyonlar kapsamında 30 BDP’li gözaltına alındı.

Kurumlar�basıldı�

BDP Ceylanpınar ilçe başkanlığı ile BDP Urfa Siyaset Akademisi ile Kürdi-Der binasında da arama yapan polis,evraklar, bilgisayarlar, CD’ler ile çeşitli yayınlara da el koydu. BDP Parti Meclisi (PM) üyesi Yusuf Karataş daEskişehir’de sabah saatlerinde evinden gözaltına alındı.

BDP:�AKP’nin�gücü�yetmeyecek

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), yapılan baskın ve gözaltılara yazılı bir açıklama ile tepki gösterdi. Tutuklananüyelerinin sayısının 8 bine ulaştığına dikkat çeken BDP’nin açıklamasında şu ifadeler yer buldu:

“Ama AKP Hükümeti ne yaparsa yapsın, halkımızın partisine ve mücadelesine olan bağlılığını yok etmeye gücüyetmeyecek. Artık AKP’nin yaptıklarını, onun şiddetini ve baskısını kınamıyoruz. Haktan, hukuktan söz etmiyoruz.Bu diktatörlüğe verilecek en iyi yanıtın halkımızla birlikte daha çok örgütlenmek, daha çok mücadele etmekolduğunu çok iyi biliyoruz. Bizim için her ölüm, her gözaltı, her tutuklama daha çok mücadele anlamına geliyor.Gözaltındaki ve cezaevindeki tüm arkadaşlarımızı özgürlük mücadelesine olan kararlılığımızla selamlıyoruz”

6 ilde polis terörü

Page 30: SY Kızıl Bayrak 12-19

Mücadele tarihi30 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı:�2012/19�* 11�Mayıs�2012

İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerindentam 39 yıl geçti. Diyarbakır’da vahşi işkencelerdengeçirilip katledilen İbrahim Kaypakkaya ser verip sırvermedi. İbrahim Kaypakkaya aynı zamanda ‘71devrimci kuşağının önderleri gibi reformizminamansız düşmanıydı. Düzeni ve devleti devrimcitemelde ideolojik-politik eleştiriye tabi tuttu.Parlamentarizme karşı şiddete dayalı devrim anlayışınısavundu. Aynı zamanda pratikte de bu anlayışınısavunmak için elde silah dağları mesken tuttu.

İbrahim�Kaypakkaya’nın�adı�mücadeleyleanılan�hayatı

İbrahim Kaypakkaya, 1949 yılında, yoksul birailenin çocuğu olarak Çorum’un bir köyünde dünyayageldi. İbrahim Kaypakkaya daha 3 yaşındayken babasıile annesi ayrıldı. İbrahim Kaypakkaya, ilkokul 1. ve 2.sınıflarını Karamahmut Köyü’nde, üçüncü sınıfıOrtakışla Köyü’nde, dördüncü ve beşinci sınıfları daAlacaköy’de okudu…

İbrahim Kaypakkaya okuldan arta kalanzamanlarda ailesine yardım ediyordu. Koyun güderkenbile yanına defter, kalem almayı unutmuyordu.Okumaya olan merakı her geçen gün artıyordu. Kitapokumayı çok seviyordu. Arkadaşlarının sevgisiniçalışkanlığı, bilgisi, ağırbaşlılığı, yardımseverliği vefedakarlığı sayesinde kazanmıştı.

İbrahim Kaypakkaya ilkokulu bitirdikten sonradevlet parasız-yatılı sınavına girdi ve başarıylakazandı. Artık Ankara-Hasanoğlan Öğretmen Okuluöğrencisiydi. Okuldan artan kalan zamanlarda köyedönüyor ailesinin ve köylülerin işlerine yardımediyordu. İbrahim Kaypakkaya öğrenci oluşunu,köylülerin yaptığı işleri yapmamak anlamında birayrıcalık olarak gören anlayışa yabancıydı.

İbrahim Kaypakkaya, ilk defa devrimcidüşüncelerle Hasanoğlan Öğretmen Okulu’nda tanıştı.Sürekli olarak araştırıyor ve okuyordu. Politik gelişimsürecine davranışları ve ilişkilerinin devrimcileşmesieşlik etti. Bu politik dönüşüm süreci onu çevreköylerde daha fazla tanınır hale getirdi. Gericilerin vefaşistlerin gözüne batmaya başlayan İbrahimKaypakkaya “yeşili sevmiyorum” başlığı ile yazdığıkompozisyon nedeniyle gerici öğretmenlerinşimşeklerini de üzerine çekmişti.

İbrahim Kaypakkaya, Hasanoğlan’dan “pekiyi”derece ile mezun oldu. Girdiği sınavı kazanarakİstanbul Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’na kayıtyaptırdı. Artık devrimcilik onun için yaşamının temelparçası, gayesiydi. Kısa bir süre sonra okuldakidevrimci gençler arasında ismi öne çıktı. Gençlerletartışıyor, onları güçlendiren ve örgütleyen birdevrimci olarak öne çıkıyordu. Kemalizm’in dönemindevrimci hareketi üzerindeki politik etkisine karşıamansız mücadele veriyor, Kürt ulusal sorununa ilişkinolarak dönemin en özgün değerlendirmeleriniyapıyordu. Çok geçmeden polis İbrahimKaypakkaya’yı tanımaya başladı ve fişledi.

İbrahim Kaypakkaya, artık Çapa’daki devrimciçevrenin önderlerden biriydi. Çapa Yüksek ÖğretmenOkulu Fikir Kulübü’nün kuruluşuna önderlik etti.

Ardından başkanlığına seçildi. Bu gelişmeler üzerineokul yönetimi harekete geçti. İbrahim ve arkadaşlarınıokuldan attı. İbrahim Kaypakkaya, okuldan atılınca birsüre otelde çalıştı, patronla kavga edince oradanayrıldı. Geçimini matematik dersleri verereksürdürmeye çalıştı.

İbrahim Kaypakkaya yaşanan zorluklara rağmentüm zamanı ve enerjisini devrimci mücadele içinharcıyordu. Politik değerlendirmelerinin devrimciiçeriği her geçen gün daha fazla artıyordu. Aynızamanda İstanbul’da yapılan tüm gösterilerin en önsaflarında yer alıyordu. İşçilere ve köylülere yönelikajitasyon-propaganda- örgütlenme çalışmasına hızveriyordu.

İbrahim Kaypakkaya işçilerle yakın ilişki kurmakiçin her fırsattan yararlanıyordu. Ulaştığı alanlardamücadeleyi derinleştirmek, tek tek fabrikalarda grevve direnişlere işçileri hazırlamak için gece-gündüzçalışıyordu. 15-16 Haziran büyük işçi direnişinde deişçilerle omuz omuza kavganın içindeydi. İşçiler grevve direnişlerde onu yanıbaşlarında buluyorlardı.

İbrahim Kaypakkaya 1971 başlarından itibaren,Çorum, Malatya, Dersim, Antep illerinde, kırsalkesimde köyleri dolaşıp örgütlenme çalışmasınakatıldı. Aynı zamanda bölgenin tahlili üzerindeyoğunlaştı. Daha rahat propaganda-ajitasyon yapmakve Kürt halkıyla daha rahat ilişki kurmak için Kürtçeöğrendi.

Toplumsal devrimci gelişmeyi boğmak için 12Mart askeri faşist darbesi gerçekleştirildi. 12 Martfaşist darbesi devrimci önderleri yok etmek anlayışıylahareket etti. Devrimci önderlere yönelik sürek avınaözel önem verdi. 30 Mart 1972’de Kızıldere’de MahirÇayan ve yoldaşları, Deniz, Yusuf ve Hüseyin 6 Mayıs1972’de darağacında, THKO önderlerinden SinanCemgil ve yoldaşları Nurhak dağlarında katledildiler.Tüm bu gelişmeleri büyük bir devrimci duyarlılıklaizleyen İbrahim Kaypakkaya, Sinan Cemgil veyoldaşlarını ihbar eden muhtarı cezalandırdı. Bu eylemİbrahim Kaypakkaya’nın devrimci dayanışmadan neanladığını, siper yoldaşlığını nedenli önemsediğinin enaçık göstergesiydi.

İbrahim ve yoldaşlarının Dersim köylerindekiörgütlenme faaliyetleri sürüyordu. O dönemdesermaye basınında yer alan haberlerde İbrahimKaypakkaya’nın 60 kişilik bir grup arkadaşıylaTKP/ML’yi kurduğu ifade ediliyordu. 24 Ocak 1973’teFehmi Altınbilek komutasındaki faşist güçler bir köyüsardılar. Yiyecek almaktan dönenler arasında bulunanAli Haydar Yıldız baskını fark edip yoldaşlarınıuyarmaya çalıştı. Girilen çatışmada Ali Haydarkatledildi.

İbrahim Kaypakkaya çatışmadan yaralı olarakkurtuldu. Yaralı olarak gittiği bir köyde, gerici biröğretmen tarafından ihbar edildi. Bunun üzerine FehmiAltınbilek katilinin komutasındaki güçler İbrahimKaypakkaya’yı esir aldılar. İbrahim Kaypakkaya MirikMezrası’ndan alınıp Kutuderesi Karakolu’nagötürüldü. Karlar ve buzlar üzerinde yürütülenİbrahim’e ağır işkenceler yapıldı. Bu işkencelernedeniyle on ayak parmağından dokuzu donan İbrahimKaypakkaya’nın parmakları Diyarbakır’da kesildi.

18 Mayıs 1973… İbrahim Kaypakkaya’nınölümüne direnişine tanıklık eden işkenceci katiller,onu katlettiler. Katledilmesini intihar etti yalanıylagizlemeye çalıştılar. İbrahim Kaypakkaya vahşiişkenceler karşısında bir an olsun sendelememiş,devrim davasına duyduğu inançla düşmanın yüreğinekorku salmıştı. O, bu nedenle, faşist cellatlartarafından katledilmişti.

İşkencecilerin bilgi alma çabalarına yönelik tutumuaçık ve netti: İbrahim Kaypakkaya; “Biz komünistlerörgütsel çalışmamız ve yoldaşlarımız hakkında bilgivermeyiz…. Size anlatmayı gerekli görmüyorum”diyerek devrimci direniş geleneğinde önemli bir çığıraçtı. Bu tutum düşmanın yüreğindeki korkuyu büyüttü.Bu nedenle ölüsünden bile korktukları için otopsi bileyaptırmadılar. Mezarı başında haftalarca silahlı nöbettuttular.

İbrahim�Kaypakkaya�yaşıyor!

İbrahim Kaypakkaya’nın da içinde yer aldığıdevrimci önderler Türkiye devrim tarihinin önemlikilometre taşlarıydılar. Farklı devrimci örgütlerde yeralmış olmalarına rağmen Türkiye DevrimciHareketi’ne çok şey kattılar. Kararlılıkları vemilitanlıklarıyla öne çıktılar. Onlar, gösterdikleri siperyoldaşlığı ruhuyla isimlerini Türkiye devrim tarihinealtın harflerle yazdırdılar. Onlar ortak düşmana karşısavaşırken, birbirlerini sahiplenmenin en güzelörneklerini sergilediler.

“Partimizin kuruluşu, onyıllardır bu topraklardadevrim ve sosyalizm davası uğruna kavga vermiş,emek harcamış, acı çekmiş, büyük yiğitlik örneklerisergilemiş dünün ve bugünün devrimci kuşaklarınınyarattığı birikimin güvenceye alınmasıdır.” (TKİPKuruluş Bildirisi) Yeni Ekimler’in Partisi ser verip, sırvermeyen yiğit devrimci İbrahim Kaypakkaya’yıdevrim ve sosyalizm mücadelesinde yaşatmaya devamedecektir.

Ser verip sır vermeyen bir yiğit: İbrahim Kaypakkaya…

Devrim ve sosyalizm mücadelesindeyaşıyor!

Page 31: SY Kızıl Bayrak 12-19

CMYK

EKSEN Yayıncılık Büroları

Kemalpaşa Mh. Otel Asya yanı Vural Apt. No:2 D:3 İzmit / KOCAELİSönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSA Tel: 0 (224) 220 84 92

Mücadele Postası

İzmir Cad. Halilbey İşhanı D-9/13 Kızılay / ANKARA

Hem fabrikalar hem de toprakHer şey emekçinin malıSömürüye tanımayız hakDünya emeğin olmalıBu kavga en sonuncuKavgamızdır artıkEnternasyonalle kurtulur insanlık

Kızıl Bayrak emekçilerine,İşçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü 1

Mayıs’ı kutluyoruz. Mücadelenizde başarılar diliyoruz.Biji 1 Gulan! Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın ProleteryaEnternasyonalizmi!

Devrimci Selamlar. MKP�dava�tutsakları

Veysel�KaplanKandıra�2�Nolu�F�Tipi�Hapishane�/�Kocaeli

Sevgili dostlar merhaba,Sevgilerimi, selamlarımı sunuyorum.

Çalışmalarınızda ve mücadelenizde başarılardiliyorum. Dünya işçi sınıfının, emekçilerinin eşit,özgür, sömürüsüz bir yaşam için verdiğimücadelelerinin bu özel gününde, BİRLİK-MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ 1 MAYISkutlu olsun diyorum.

21. yüzyılın sınıflar savaşımının her boyutta dahaderinden gelen isyan dalgası bölgemizde ve dünyadakendini hissettirmektedir. Geçmiş sosyalizmdeneylerinin ışığında eşit, sömürüsüz; komün yaşamınıyeniden yeniden inşaa edecek olan tüm işçi sınıfının veonun bileşenlerinin kurtuluşumuzun, özgürlüğümüzünve toplumların mutluluğunun ancak ve ancak bu zorlumücadeleler içinden geçerek yaratılacağı bilinci içinde,siz KIZIL BAYRAK dostlarımızı, dirençle, çoşku vemücadele azmi içinde selamlıyor, mücadelenizdebaşarılar diliyorum.

Sevgi ve dostlukla.Yaşasın�1�Mayıs!�biji�Yek�Gulan!�Yaşasın�halkların�kardeşliği!

Sadık�SabancılarF�Tipi�Hapishane�Hacılar�/�Kırıkkale

Merhaba Ayten arkadaş,Gazeteniz Kızıl Bayrak’ı düzenli olarak alıyorum.

Şimdiye kadar hiç yazmadım. Ama hep yazmayı,tarihsel günlerde bir merhaba demeyi istedim. Fırsatbuldukça bundan sonra gelmeye, siz dostları tarihselgünlerde ziyaret etmeye çalışırım.

Bir Mayıs’ı: Türk hakim sınıflarının saldırılarınahız verdikleri, baskı ve sömürüleriniyoğunlaştırdıkları, Kürt ulusuna yönelik zulüm veterörünü artırdıkları, ilerici aydın, yazar, sanatçı,

akademisyen, hukukçu, gazetecilerin kovuşturmayauğratıldıkları, zindanlara atıldıkları bir dönemdekutluyoruz.

Ancak bir Mayıs, ezilen, sömürülen, aşağılananemekçi halk kitlelerinin sınıf düşmanlarına meydanokudukları, sınıfsız, sömürüsüz bir dünya yaratmayaolan inançlarını haykırdıkları gün olacaktır.

Yaşasın enternasyonal proletaryanın birlik-mücadele-dayanışma günü bir Mayıs!..

Bu inanç ve duygularla bir Mayıs bayramınızıkutluyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Umutla,dirençle kalın!..

İsmail�Yılmaz1�No’lu�F�Tipi�Hapishanesi�/�Kandıra

Yaşasın 1 Mayıs!Kapitalizmi yıkacağız sosyalizmi kuracağız!

Cevdet�Bayır1�Nolu�T�Tipi�Hapishane�/�Kocaeli

Merhaba sevgili dostlar;Emeğin tarihsel serüveni insanlık tarihinin de

serüvenidir. İnsanlık bir ağaçsa eğer asırlık çınarmisali, yüklü yemiş dallarıysa kolları, yüzlerce yıllıkbilinçse yaşamı aydınlatan, güneşi içenlerin türküsüysedilleri, emek de ab-ı hayattır bu serüvende..

Emeği zincirleyenler insanlığı da vurmuşlardırpaslı zincirlere.. Kimi zaman katletmişlerdir, haramicekonuşalım diye haramiler 34 canımızı... Kimi zamansevgiyle dokunmayalım diye hayata, kelepçelervurulmuştur elimize.. Kimi zamansa, özgürceyaşanacak bir dünyayı düşleyelim diye, vurulanolmuşuzdur ayakkabısı delik ürkek bir güvercin misaliyüzü koyun yerde yatan...

Ve 1 Mayıs...Haramilerin yüreğine korku salarak, o görkemli

yürüyüşe tanıklık edilecek kızıl gün!Tahtları sallayacak, köhnemiş cidarları yıkacak

engin denizlerin kabarışlarına sahne olacak o coşkungün!

İşçilerin-emekçilerin o nasırlı ellerinde gelecek,özgür-eşit aydınlık bir geleceğin muştulandığıgününüzü devrimci duygularla partizan coşkumuzlakutluyor, selamlıyoruz...

Şan olsun 1 Mayıs’a emeğiyle, teriyle, kanıyla cansuyu olanlara! Şan olsun onu kızıllaştıran yüreklere!

Şan olsun işçi-emekçilerin bilinçle-inançlahaykırışlarına!

Yaşasın�1�Mayıs!�Biji�1�Gulan!

Tutsak�PartizanlarSüleyman�Rüya

T�tipi�kapalı�hapishane�A-5�Bafra�/�Samsun

Devrimci tutsaklardan 1 Mayıs

Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 371.haftasında Hüsamettin Yaman ve MehmetSoner Gül’ün akıbetini sordu.

Hüsamettin Yaman ve Mehmet Soner Gül5 Mayıs 1992 günü birlikte otobüs durağındabeklerken polisler tarafından gözaltına alınıpkaybedildiler.

Eylemde Fransa Nantes KolektifKomitesinin dayanışma mesajı okundu.

Eylemde ilk olarak Murat Yıldız’ın annesiHanife Yıldız bir konuşma yaptı. Yıldız,“asmayalım da besleyelim mi ?” diyenlerinErdal Eren’e verdiği idam cezasınıhatırlatarak, Mehmet Ağar’ın bin yıl almasıgerektiğini belirtip, göstermelik cezaalmasına tepki gösterdi. Yıldız, ‘Ege’ adlı birşiir okuyarak konuşmasını bitirdi.

Hüsamettin Yaman’ın abisi FeyyazYaman, Ayhan Çarkın’ın ifadelerinihatırlatarak, kayıp tanımının geçersizolduğunu, çünkü devletin tetikçileritarafından öldürüldüğünün ve yok edildiğininortaya çıktığını belirtti.

Son olarak bu haftanın ortak açıklamasıokundu. Açıklamayı okuyan SelinAltunkaynak , savcıların hala HüsamettinYaman ve Mehmet Soner Gül ile ilgilisoruşturmanın nasıl yapılacağına kararveremediklerine işaret ederek şunları ifadeetti: “Özel yetkili savcılar, puşiden,slogandan, afişten, HES protestosundanörgütlü suç yaratırken, yüzlerce insanınorganize bir şekilde, planlanarak gözaltındakaybedilmesini örgütlü suç değil, birkaçgörevlinin kendi başlarına işledikleri münferitbir suç olarak görüyor. 20 yıldır Hüsamettinve Soner için hukuk işletilmedi.”

Kızıl Bayrak / İstanbul

İnsanlık onuruişkenceyi yenecek!

Page 32: SY Kızıl Bayrak 12-19