tarih çevresi

126

Upload: others

Post on 17-Oct-2021

19 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: tarih çevresi
Page 2: tarih çevresi
Page 3: tarih çevresi

tarih çevresi İki Aylık Tarih ve Kültür Dergisi

Balkanlar - Makedonya Üzerine ÇalışmalarÖğr.Gör. NECATİ ÇAYIRLI DOSYASI

MAKALELER ÖZEL SAYISIMart - Nisan 2021

SahibiMT PROMOSYON MATBAA

Yazı İşleri MüdürüOgün Nuri TaŞ

Yayın YönetmeniNesim ŞEKER

Yayın KuruluÖmer KOÇ - Koç Holding - Prof . Dr. İlber ORTAYLI,

Doç. Dr. Nesim ŞEKER, Doç. Dr. Nurten KILIÇ, Doç. Dr. Birsen BULMUŞ, Doç. Dr. Mehmet ÖZ,

Doç. Dr. Umut ÖZGÜR, Prof. Dr. Selda Kaya KILIÇ

İrtibatTel: (0312) 256 74 92 - 0505 677 22 35

[email protected]

Bu dergi Hacettepe, Boğaziçi, Bilkent, ODTÜ Üniversitelerinde bulunan Doktorlar,Doçentler ve Master Öğrençileri tarafından iki ayda bir yayımlanır.

Dergiye gönderilen yazılar basılmaz ise istenmesi halinde iade edilir.Dergide yayınlanan yazıların içeriğinden yazı sahipleri sorumludur.

MT PROMOSYON MATBAATel: 0312 384 76 15

Page 4: tarih çevresi

Makedonya’da İslamiyet ...................................................................4

Cumhuriyet Döneminde TürkiyeBalkan İlişkileri (1923-1998)..........................................................25

Kemal Atatürk İlahiyat ve Pedagoloji Lisesi(Mecidiye - Romanya) .....................................................................36

Makedonya’daki Türk Kimliğinin / Kültürünün Korunmasında Etkin Olan Türk Sival Toplum Kuruluşları ...........42

Osmanlı İdaresinde Manastır (Bitola) ............................................60

Osmanlıların Rumeli’ye Fethi ve İskanı .........................................66

Osmanlı’dan Cumhuriyete Geçişte Tarihsel Mirasın Rolü.............85

Türkiye Makedonya İlişkileri ve"Batı-Doğu" Ulaşım Projesi Üzerine..............................................92

Üsküp ve Civarındaki Evlenme Adetleri .........................................96

Manastır’ın 2 Numaralı Şer'iye SicilindeGeçen Yer Adları (1621-1623)......................................................101

Makedonya Türklüğü Bağlamında Mustafa Kemal Atatürkİlköğretim Okulu (Gostivar - Makedonya)....................................111

İçindekiler

Page 5: tarih çevresi

Dergiden...

Sevgili  hocamız NECATİ ÇAYIRLININ  Balkanlar - Makedonya ÜzerineÇalışmalar makalelelerini değirimizde yayınlıyoruz. Entellektüellerinmüracaat kaynağı çıkacağını biliyoruz.

Bu dergimizde değerli hocamız Necati ÇAYIRLI’dan Makedonya’daİslamiyet adlı makalesi, Cumhuriyet Döneminde Türkiye Balkan İlişkileri(1923-1998) adlı makalesi, Kemal Atatürk İlahiyat ve Pedagoloji Lisesi(Mecidiye - Romanya) adlı makalesi, Makedonya’daki Türk Kimliğinin /Kültürünün Korunmasında Etkin Olan Türk Sival Toplum Kuruluşları adlımakalesi, Osmanlı İdaresinde Manastır (Bitola) adlı makalesi, OsmanlılarınRumeli’ye Fethi ve İskanı adlı makalesi, Osmanlı’dan Cumhuriyete GeçişteTarihsel Mirasın Rolü adlı makalesi, Türkiye Makedonya İlişkileri ve "Batı-Doğu" Ulaşım Projesi Üzerine adlı makalesi, Üsküp ve Civarındaki EvlenmeAdetleri adlı makalesi, Manastır’ın 2 Numaralı Şer'iye Sicilinde Geçen YerAdları (1621-1623) adlı makalesi ve son olarak Makedonya TürklüğüBağlamında Mustafa Kemal Atatürk İlköğretim Okulu (Gostivar - Makedonya)adlı makaleleri ile sizlerin beğenisine sunduk.

Umarız tarihin tozlu sayfalari arasında yapacağınız yolculuktan keyif

alacağınızı tahmin ediyoruz...

Tarih Dergisi

Page 6: tarih çevresi

GİRİŞ

Etnik yapısı ve coğrafi hudutları tartışmakonusu olan Makedonya, Türk-İslam Tarihininayrılmaz bir parçasıdır. Ayrıca Balkanların etnik,dinsel, kültürel ve lengüistik açıdan en karışıkbölgelerindendir. Makedonya bölgesi; EgeMakedonya’sı (Yunanistan’da), VardarMakedonya’sı (Bugünkü MakedonyaCumhuriyeti) ve Prin Makedonya’sı(Bulgaristan’da) şeklinde üçe bölünmüşdurumdadır.

Makedonya’ya tarih boyunca çeşitlikavimler (Traklar, İllirler, Romalılar, Slavlar...)yerleştiler. IV. Yüzyılda Hun Türklerininburalara gelişini, Avarlar, Bulgarlar, Kıpçaklar,Peçenekler takip ettiler. XIV. Yüzyılın ikinciyarısından Balkan Savaşları’na kadar bölgeOsmanlı hâkimiyetinde kaldı.

Balkan Savaşları’ndan sonra OsmanlıDevleti’nin bölgeden çekilmesiyle çeşitli

vesilelerle gerçekleşen göçler ile Müslümanlarzamanla azınlık konumuna düştüler. Gerekkrallık Yugoslavya’sında gerekse Yosip BrozTito’nun başta olduğu dönemde mağdurdurumda kalan Müslümanlar, etnik kökenligerekçelerinde etkisiyle; din, dil, eğitim, sosyalve siyasal örgütlenme gibi hususlarda pek varlıkgösteremediler.

Tito’nun ölümüyle (1980) genelanlamda yapıcı ve barışçıl konumunukaybetmeye başlayan Yugoslavya’nın1990’ların başında parçalanması ile Makedonyabağımsızlığını ilan etti (1991). Böylece Türkler,Arnavutlar vd. Müslümanlar açısından da yenibir dönem başlamış oldu. Bu bağlamdayazımızda genel olarak Makedonya’dakiİslamiyet hakkında bilgilere yer verilecektir.

Bugün Makedonya Müslümanları, tümolumsuzluklara rağmen, benliklerini ve

tarih çevresi

4

Makedonya’da İslamiyet

Necati ÇAYIRLI*

* Öğretim Elemanı, Ege Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölümü, Bornova İzmir/TÜRKİYE.(e-mail: [email protected]) http://akademik.ege.edu.tr/?q=tr/bilgiler&id=1962

Page 7: tarih çevresi

değerlerini korumaya, manevi unsurlara bağlıkalmaya devam etmektedirler. Bu noktadaMakedonya Anayasa Mahkemesi üyesi SalihMurat’ın: ‘Türkiye’nin duruşu itibarımızı artırdı.Yüzümüzde azıcık mutluluk varsa onu da Türkiyedevletine ve insanına borçluyuz” şeklindekiifadeleri çok manidardır…

Çalışmamızdaki konu başlıkları sırasıylaşunlardır: 1- İslam’ın Makedonya’daki Gelişimi2- Makedonya Müslümanları 3- Makedonya’daİslami Eğitim 4- Makedonya’daki İslamKültürüne Ait Eserlerin Durumu 5- İslamiHassasiyet İle Faal Olan BazıKuruluşlar/Dernekler 6- Müslümanların KarşıKarşıya Kaldığı Sorunlar.

1 - İSLAM’IN MAKEDONYA’DAKİGELİŞİMİ

Daha önce bazı Arap Tüccarları,Alperen Türk Dervişleri ve Kuman Türklerivasıtasıyla geldiği rivayet edilse de, esasitibariyle İslamiyet ve İslam Kültürü bucoğrafyaya XIV. asrın sonlarında OsmanlıDevleti ile gelir. 1371 Meriç Savaşı, 1389Kosova Meydan Muharebesi ve sonrasındakifetihler dini, askeri, siyasi, ticari ve kültürelalandaki sürecin başladığının somut örnekleridir.

Kaynaklar; İslam’ın genelde Balkanlaraözelde Makedonya’ya yerleşmesinde tarikatşeyhlerinin ve dervişlerinin önemli görevlerüstlendiği ve Osmanlı fetihlerinin öncüleri ve ilkmimarları olduklarına yer vermektedirler.Osmanlılar gelmeden önce bölgeye gelen tarikatmensupları yerli halk psikolojik olarak hazır hâlegetirmek suretiyle fetihlerin de önünü açtılar.Osmanlı Yönetimi’nin insanların bireyler olarakeşit olduklarını ortaya koymak suretiyle Balkaninsanına vicdan ve ibadet özgürlüğünü temin

ettiler. Böylelikle bölge halkı zamanla İslamdairesi içerisinde kendi otantik halk kültürlerinive kimliklerini korumalarına imkân tanıyanMevlevî, Halvetî, Rifâî, Melâmî, Bektaşi, Sa’dîvb. gibi tasavvuf akımlarını benimsemişlerdir.

Osmanlılar, Balkanlara yerleşmeden önceseyyah dervişler bu bölgelere gelip bir taraftanİslam’ı anlatmış, diğer taraftan da adaletsiz birtoplum anlayışı içinde yaşayan topluluklaraalışkın olmadıkları alternatif bir hoşgörüpolitikası sunmuşlardır. Diğer bir deyişleOsmanlılar Balkanlara geldiğinde yerli halk,psikolojik olarak bu fethe hazır hale getirilmişti.İslam adına gönülleri fetheden dervişlerinoynadıkları rolün önemini, günümüzde dahi yolkavşaklarında bulunan tekkelerin varlığı ileaçıklamak mümkündür. Makedonya’dakiKalkandelen Harabati Baba Tekkesi, StrugaHalveti Tekkesi gibi.

Osmanlılarla gelen İslamiyet, baskı vedayatma olmaksızın halk tarafından kitlelerhâlinde hüsn-ü kabul görerek, Makedonya’daetkin bir din olarak yerini alır. Daha sonrakiasırlarda da bu topraklarda İslam dinininprensipleri hayatın esasını oluşturarak bir hayattarzı olarak benimsenir ve yaşanır. Bu dönemdeender güzelliğe sahip olan camiler, çok sayıdamedreseler, hanlar, hamamlar, köprüler vebenzeri Osmanlı şaheserleri inşa edilir.

14. yüzyıl sonlarındaki gelişmeler üzerinebölgedeki dini hayata yön vermeye başlayan,başında Şeyhülislamın bulunduğu ve merkeziİstanbul’da bulunan ‘Meşihat-ı İslamiyye’ninolduğunu da belirtmekte yarar vardır. Ziravilayet ve şehirlerdeki kadılar adı geçen merkezebağlıydılar. Üsküp Kadılığı ile başlayan süreçsonrasında ‘Makedonya İslam Dini Birliği’ninoluşumuyla devam eder.

tarih çevresi

5

Page 8: tarih çevresi

Balkanlardaki Müslümanların dinî, sosyalve kültürel yaşayış tarzı incelendiğinde tasavvufîmotiflerin belirgin şekilde bulunduğu, çoğuailede tarikat anlayış ve geleneğinin de devamettiği görülmektedir. Tasavvuf anlayışındakiderin insan sevgisi, yüksek hoşgörü vekarşılıksız hizmetler sayesinde tarikatlar,Balkanlarda İslamiyet’in ilk tohumlarınıatmışlardır. Genelde bütün tasavvuf akımları,ilkeleri itibariyle çok geniş ufuklu, insana sevgive saygıyı temel olarak almalarıyla,Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında sevgi vekaynaşma zemininin kurulmasında etkili oldular.

Dervişlerin boş topraklarda kurduklarıtekke ve zaviyelerin etrafında zamanla oluşanköyler, din, kültür ve sanat merkezleri halinegeldiler. Bunlardan bazıları; Makedonya’nınGostivar şehrine yakın olan Vrutok’ta bulunanŞeyhler Mahallesi, Pirlepe’den bir kaç kilometreuzaklıkta yer alan Dervişler Köyü, Kalkandelen(Tetova)’da Harabati Baba Bektaşî Tekkesicivarında bulunan Tekke mahallesi, Radovişşehrine bağlı olan Dede Köydür. Tekke vezaviyelerin bu dönemlerdeki temel fonksiyonu,boş topraklara yerleşip ekip biçmek suretiyleburaları mamur etmek ve alın teriyle eldeettikleri bu mahsulü etrafındakilere dağıtmaktı.Böylece, sevgi, şefkat ve saygıdan mahrumkalan geniş halk kitlelerini Allah sevgisinedayalı bir sevgi ile İslâm’a ve tasavvufdüşüncesine ısındırmaya çalışmaktı.

XIII. asırda Güneydoğu Avrupa’nınbirçok ülkesinde faaliyet gösteren, kahramanlığıve veliliği hakkında bir hayli efsanevi rivayetlernakledilen Sarı Saltık’ın varlığı da ayrıcaİslamiyet’in etkin olmasında öne çıkmaktadır.Bu bağlamda Balkan kaynaklı vesikalara pekrastlanmadığını belirtmek gerekir. Geneldevesikalar; mahallî ananelere, şifahî rivayetlere,

mezar ve türbelere dayanmaktadır. Bölgedefaaliyet gösteren değişik tarikatlar ve tekkeler,iki asır boyunca faaliyet gösteren Sarı Saltık ileözdeşleştirilmektedir. Sarı Saltuk’unMakedonya-Arnavutluk sınırında bulunan Ohrişehrinin Aya (Sveti-Aziz) Naum Manastırı’ndamezarının da bulunduğu halk tarafından kabuledilmektedir.

Din, dil, ırk farkı gözetmeksizin halkadinî, sosyal ve kültürel hizmetlerde bulunanseyyah dervişler, VI. asırdan X. ve XI. asırlarakadar Orta Asya’dan’dan göç etmiş olan Avar,Peçenek, Kıpçak, Kuman gibi henüz özündenkopmamış olan Türk boylarının örf, âdet vegeleneklerine de katkılar da bulundular. X- XIV.yüzyıllar arasında Balkanlarda Slav akınlarınave iki büyük kilisenin baskısına maruz kalan buTürk boyları dinlerini ve lisanlarını büyükölçüde kaybetmişler ise de eski örf, âdet vegeleneklerini devam ettirdiler. Onların buşekilde örf, âdet ve geleneklerine sıkı sıkıyabağlı kalmaları onların kolayca Osmanlıidaresini ve İslâm dinini benimsemelerine de yolaçtı. Özellikle Pomaklar (Torbeş, Goran)’larınİslam’ı kabul etmeleri bu sebebebağlanmaktadır. Bu faktörlerin dışında XIII-XIV. asırda Balkanlarda hüküm süren Bizans’ınzayıflamasıyla ortaya çıkan otorite boşluğu,toplumsal kargaşa, yolsuzluk ve bir hayli karışıkolayların yaşanması da Osmanlı’nın veberaberinde İslamiyet’in yerliler tarafındanbenimsenmesinde etkili oldu.

XVIII. ve XIX. yüzyılda Mevlevîlik,Nakşibendilik, Halvetilik, Kadirilik, Rufailik,Sa’dîlik, Bektaşilik ve Melamilik gibi tasavvufakımlarının Bosna-Hersek, Sırbistan, Kosova,Karadağ, Makedonya ve Arnavutluk’ta temsiledilir hale gelir. Bu bağlamda tasavvufanlayışının da etkisiyle İslamiyet’in

tarih çevresi

6

Page 9: tarih çevresi

yaygınlaştığını söylemek mümkündür..Makedonya’da Ohri’deki Halvetî tekkesi, Üsküpve Manastır’daki Mevlevî tekkeleri, Üsküp’tekiRifâî tekkesi, Tetova’daki Bektaşi Tekkesininfaal olması gibi örnekler İslam’ınyaygınlaşmasındaki somut gelişmelerdendir.

Ancak XVIII. yüzyılda başlayanisyanlardan sonra Balkanlardaki gayr-ıMüslimlerin Müslümanlara karşı daha olumsuzbir anlayış geliştirdikleri görülür. Zira Boşnak,Hırvat, Sırp, Rum, Ulah, Arnavutlar arasındanMüslüman olanlar senelerce veya asırlarcakardeşleri tarafından cezayı hak etmiş hainlerolarak görülecek ve her fırsatta Türk-İslâm adınamevcut olan her şeyi yıkmaya çalışacaklardır.

2 - MAKEDONYA MÜSLÜMANLARI

Osmanlının bölgeden çekilmesi ileMakedonya İslam Dini Birliği (MİB) (SırpKrallığına bağlı olan) Sarayevo’daki İslamBirliğine bağlandı. 1945’te Yugoslavya’yıoluşturan Cumhuriyetlerden biri olunca,‘Makedonya İslam Dini Birliği’(MİB) kuruldu.Yugoslavya’nın dağılmasının ardından BağımsızMakedonya Cumhuriyeti’nin kurulmasıylaMİB’de bağımsız bir kurum haline geldi.

Bugün Makedonya Cumhuriyeti’ndekinüfusun % 67’si Ortodoks (Makedon vd.), %30’u Müslüman (Arnavut, Türk vd.) ve %3’üdiğer mezhep ve veya kiliselere mensuptur.Objektif kaynaklar ve Müslüman tarihçileringörüşü, Müslüman nüfus % 45’in üzerindeolduğu ve resmi istatistiklerin doğru olmadığıyönündedir. Muhakkak ki yaşanan göçlerolmasaydı bugünkü nüfusun çoğunluğunuMüslümanlar oluşturacaktı. ÜlkedekiMüslüman nüfusu, çoğunluğu Arnavut olmaküzere Türkler, Boşnaklar, Romanlar ve diğer

Müslüman halklar oluşturmaktadır. Arnavutkökenli Makedonyalı halk genellikle batı vekuzeybatı Makedonya’da, Arnavutluk veKosova sınırlarındaki şehirlerde yaşamaktadır.Müslüman nüfusun büyük bir kısmı başkentÜsküp’tedir. Müslüman nüfusun çoğunluktaolduğu diğer şehirlerden bazıları şunlardır;Kumanova, Kalkandelen (Tetova), Kırçova,Pirlepe, Köprülü (Veles), Manastır (Bitola),Ohri, Radoviş ve İştip’tir.

Makedonya’da, 70’li yıllara kadargençlere kazandırılan İslami kimlik ve aidiyetOsmanlı dönemi ulemasının etkisindekihocaların gayretleriyle şekillendi. Çünkükomünist eğitime karşı eski medrese, eski usuldaha uygundu. Daha sonra İhvan-ı Müslim’inetkisiyle hem fikir hem de teşkilat anlamındailerlemeler kaydedildi. Eski ulema anlayışı ileİhvan ekolünün uyumluluğunun ardından 80’liyıllarda Rahmetli Necmeddin Erbakan Hoca’nınMilli Görüş Hareketi Makedonya’daki İslamiuyanışı etkiledi. Milli Görüş Hareketi zamanlayeni ufuklar, yollar açmaya başladı. Teoridekidüşünceler pratikte de uygulanır hale geldi.Beraberinde Hasan el Benna’nın, HasanTurabi’nin, Mevdudi’nin kitapları ve AliyaIzzetbegoviç’in “İslam Deklarasyonu” adlıkitabıyla Makedonya’daki İslami hareket fikirselanlamda genişledi. Komünizm yıkılıncadernekler, vakıflar, yayınevleri, enstitüleretrafında örgütlenmeler başladı.

1980’li yıllardan sonra İslam’ı daha iyiöğrenip, komünizm nedeniyle dinlerindenuzaklaştırılmış insanların İslam’ı daha iyianlayacakları düşüncesiyle 1984’te Üsküp’te İsaBey Medresesi açıldı. Bunun yanı sıra dinieğitim için 1970’lerde başlayan Arap ülkelerineyönelik gidişlerin başta Suudi Arabistan olmaküzere 1980’li yıllarda da davam ettiği görülür.

tarih çevresi

7

Page 10: tarih çevresi

Fakat bu gençlerden bazıları, geri döndüklerindeinsanlara İslam’ı son derece sert bir şekildeanlatmaya başladılar ve İslam’ı, her türlü baskıaltında bugünlere taşıyan geleneği, bidat, hurafeolmakla suçladılar. Bu da selefi gençlerle halkarasında gerilime neden oldu. Bu sürece,Türkiye’ye İmam Hatip veya İlahiyat Fakültesiiçin öğrenci gönderilemiyor olmasının daolumsuz yönde etki ettiğini de ilaveten belirtmekgerekir. Ancak sonraki yıllarda Selefi düşünceile birlikte anılan gerginlikler aşılacaktır.

MİB’e bağlı olan din görevlilerinin birkısmı Arap ülkelerindeki üniversitelerden mezunolup, Arapçayı rahatlıkla konuşabilmektedirler.Önceki yıllarda Makedonya’da medrese (imam-hatip) eğitimi alan, üniversite için Arapülkelerine giden soydaşlarımızın çocukları 1991yılından sonra özellikle Türkiye’nin çeşitliimam-hatip liselerinde ve ilahiyat fakültelerindeokuma imkânına kavuştu. Böylelikle azda olsaMİB’de Türkiye mezunu olanlarda görev almayabaşladı.

M.C. Anayasasının öngördüğü ölçüdeMİB’in kendine has ayrı bir anayasası (tüzüğü)vardır. MİB’de Arnavut milliyetçiliğinin hâkimdurumda olması ve diğer Müslüman azınlıklarayeterince temsil hakkı tanımaması bazı sorunlarıgündeme getirdi. İslam Birliğinde 1990’lardabaşlayan iç çekişmeler 2001 olayları sonrasındada devam etti.

MİB’e yönelik ortaya çıkan siyasimüdahaleler ile bazı radikal grupların MİB’deetkin olmaya başlaması nihayetinde birlik veberaberliğin olumsuz yönde etkilenmesine nedenoldu. Böylelikle, Vahhabi, Selefi, hareketinartması gibi gelişmeler yalnız MİB’de değilsosyal yaşamda da olumsuz manada kendinigöstermeye başladı. Ancak kurumsal yadasosyal yönüyle yaşananlar daha çok Arnavut

nüfus ile alakalıdır. Ancak her zamanki gibiyaşananlardan Arnavutlardan ziyade diğerMüslümanlar olumsuz yönde daha çoketkilenmekteydiler.

Yaşananların ardından Türkler, MİB’e şuhususlara yer verilmesi yönündeki beklentileriniiletirler; * Türklere temsil hakkının verilmesi* Türk kökenli İlahiyatçılara imkân tanınmasıve personel istihdamında değerlendirilmesi *Türkçe vaazın yaygınlaştırılması *ÖzellikleDoğu Makedonya’daki Müslümanlara (Türk,Arnavut, Boşnaklara) yeterli hizmetingötürülmesi…

Makedonya’nın bağımsızlığakavuşmasından önce Saraybosna (Bosna-Hersek)’ya bağlı olan Makedonya İslam DiniBirliği, 1994 yılında ülkenin tam bağımsızlığakavuşmasından sonra ilk başkanını seçer ve otarihten 2002 yılına kadar İslam Dini Birliği’ninBaşkanlığını Süleyman Efendi Recebi yürütür.2002 yılından 2005 yılına kadar Başkan HafızArif Efendi Emini’dir. Sonrasında kısa bir süreBahri Aliu başkanlık görevinde bulunur. Dahasonra yapılan seçimde yeniden başkanlığaseçilen Süleyman Efendi Recebi hâlen bu göreviyürütmektedir. İslam Dini Birliği’nin, kendineözgü bir tüzüğü vardır ve din işleri, vakıf, sosyalişler ve dini okullarla ilgili iş ve işlemler butüzüğe göre yürütülmektedir.

İslam Dini Birliği’nin Yapısı: CemaatHeyeti, Cemaat Meclisi, ülkede ve ülke dışındaMüftülük, Müftülük Meclisi, İslam BirliğiRiyaseti, Reisu’l-Ulema, İslam Birliği Meclisive Yüksek Yasama Heyeti (m. 23). İslam DiniBirliği’nin Kurumları: Vakıflar Müdürlüğü,liseler-medreseler, İslami ilimler fakülteleri,bilimsel-araştırma merkezleri, İslami enstitüler,kütüphaneler, müzeler, arşivler, hanlar-hamamlar, haber ve yayın merkezleri, ticari

tarih çevresi

8

Page 11: tarih çevresi

üretim, hizmet ve mali şirketler, hayır ve sağlıkörgütleri ve profesyonel derneklerdir (m.24).

13 Müftülüğün, 590 cami, 10 tekkeninbağlı olduğu MİB’de 800’e yakını din görevlisi(imam, hatip, vaiz ve müezzin) olmak suretiyle1500’e yakın personel bulunmaktadır. Sözkonusu görevlilerin maaşları Meşihatta (M.C.İslam Dini Birliğinde) bulunan yardım sandığınatoplanan yardımlardan karşılanmaktadır. Türkçevaaz ve hutbe, sadece Üsküp Murat PaşaCamiinde ve Doğu Makedonya camilerindeverilmekte olup diğerlerindeki vaaz ve hutbeArnavutçadır. Bu noktada Arnavutların, İslamortak paydasında Türklere vd. Müslümanmilletlere resmi ve sivil yapılanmalarda gerekliilgiyi ve desteği göstermediklerini de üzülerekbelirtmek isterim.

MİB bünyesindeki bir diğer yapılanma ise1991 yılında kurulmuş olan El-Hilal yardımteşkilatıdır. Teşkilat, 1996’dan itibaren bağımsızbir STK olarak faaliyetlerine devam etmektedir.El-Hilal Derneği; Yiyecek-giyecek yardımındabulunulması, yetimlerin sünnet ettirilmesi, fakirçocuklara okul araç-gereç yardımındabulunulması, Kosova ve Makedonya’dakiolaylarda sivillere insani yardımın sağlanması,talebelere burs sağlanması gibi etkinliklerdebulunmaktadır.

İslamiyet açısından diğer ülkelerin yanısıra faaliyette bulunan Türkiye, 1998 yılındakurulmuş olan Din Hizmetleri Müşavirliğiaracılığıyla Makedonya’da önemli katkılardabulunmaktadır. Bu kapsamda; Makedonya’yadin görevlisi gönderilmesi, yaz dönemlerinde birgrup öğrencinin Başkanlığa bağlı Kur’ankurslarındaki eğitimlere katılımda bulunması,İmam –Hatip ve İlahiyat Fakültelerine öğrencigönderilmesi, Makedonya İslam BirliğiBaşkanlığına çeşitli dinî, sosyal ve kültürel

hizmetler için destek verilmesi, Makedonya’danhacca giden soydaş ve dindaşlarımızındesteklenmesi, Türkiye’de okuyan öğrencilereburs verilmesi gibi bazı faaliyetlerden bahsetmekyerinde olacaktır.

Üsküplü Salih Asım Bey “ Üsküp Tarihive civarı” adlı eserinde Üsküp’te tasavvufkültürüne hizmet veren Bektaşi, Mevlevi, Rıfai,Kadiri, Sinani, Celveti ve Halveti tarikatlarınamensup 15 tekkenin varlığından bahseder. Bubağlamda, genel olarak bakıldığında tarihi vekültürel bağlarımızın ortak miraslarından olantasavvuf anlayışının ve beraberinde ön plandabulunan; Rufailik, Kadirilik, Halvetilik,Bektaşilik gibi oluşumlara rastlanmaktadır.Diğer Balkan ülkelerinde olduğu gibiMakedonya’da da tarih boyunca dini hayatındevamlılığı açısından bu durum önemlidir.

Günümüz Makedonya’sında halen bazıtekkeler ve tarikatlar varlıklarını sürdürmekteolup faaliyetlerine devam etmektedirler.Üsküp’te Rıfai, Kırçova, Ohrid ve Struga’daHalveti, Kalkandelen ve Kanatlar köyündebulunan Bektaşi Tekkeleri bunlardan bazılarıdır.MİB bazı tekkeleri birlik içinde tutabilmek için‘Makedonya Tarikatlar Şeyhülislam Makamı’nıkurdu. MİB’in dışında kalan bazı tarikat ve tekkemensupları da Üsküp’te ‘Makedonya TarikatlarBirliği’ adı altında teşkilatlandılar. Bunlardanbaşka Merkezi Tiran (Arnavutluk)’ta olan‘Dünya Bektaşi İslam Birliği’ne bağlı olarak‘Makedonya Bektaşileri İslam Birliği’ kuruldu.

Günümüzde de Vahhabilik, Selefilik,İhvan ve Pakistan Tebliğ Cemaati, gibi bazıfarklı oluşumlara rağmen halkın tasavvufla olanbağı devam etmektedir. Bu noktada Rufailik,Kadirilik, Halvetilik, Bektaşilik, Melamilik gibiyapılanmaların halen faal olduğunu tekrarbelirtmek gerekir. Zira mevcut yapılanmalar,

tarih çevresi

9

Page 12: tarih çevresi

halkın İslam’ı yaşamasında, bölgedeki İslamkültürünün ve mirasının canlı tutulmasında roloynamış unsurların tarihi uzantılarıdır.

Bugün ayrıca Mahmut Hüdai Vakfı,Süleymancılar (Süleyman Hilmi Tunahan)Nurcular, Cerrahiler, Menzilciler gibi oluşumlarda ülkede faaliyetlerde bulunmaktadırlar.Türkiye merkezli bazı dini grupların, dernek vevakıfların yanı sıra bazı insani yardım amaçlıderneklerinde bölgede (veya bölgeye yönelik)faaliyet gösterdiği ülkede, dini bilgiler, dinieğitim ve dini hayat açısından BatıMakedonya’daki durum, Doğu Makedonya’yaoranla daha iyidir.

Üsküp’teki İsa Bey Medresesi ve İştipMüftülüğüne bağlı olarak 2006’da eğitim-öğretime başlayan Hamidiye Medresesi dışında,Makedonya Müslümanları için halen okullardadin derslerinin seçmeli olarak okutulmasıhususunun tam bir düzene girmediğigörülmektedir. Bu durum İslam’ın ve manevikültürün sonraki nesillere aktarılmasına engelteşkil etmektedir. Bu kapsamda, İslami bilinç vekültürün devamı açısından etkinliklerde bulunanbazı sivil toplum örgütlerinin halkıbilgilendirmeye gayret gösterdiğini söylemekgerekir. Ensar Derneği tarafından Ramazan’daihtiyaç sahiplerine yardım edilmesi, KurbanOrganizasyonu, “Namaz ve Gençlik” konulukonferansın düzenlenmesi, Türkiye DiyanetVakfı ve Köprü Derneği tarafından KutluDoğum Programının düzenlenmesi gibi.

Makedonya’daki Türkler, TC Diyanetişleri Başkanlığı, Diyanet Vakfı vb. kurum vekuruluşların da gerekli müdahalesini, yardımınıve işbirliğini beklemektedirler. TC DinHizmetleri Müşavirliği’nin girişimleri, yakınzamanda IHH, Deniz Feneri, Hüdai vakfı gibibazı kuruluşların işbirliği ve yardımları,

beraberinde İslam Dininin ve manevi değerlerinkorunması/devamı açısından önem arzetmektedir.

3 - MAKEDONYA’DA İSLAMİ EĞİTİM

Osmanlı Devleti fethettiği topraklardauyguladığı iskân politikasını Makedonyatopraklarında da uyguladılar. Bu doğrultudaAnadolu’dan getirilen Türk ailelerMakedonya’nın farklı şehirlerine yerleştirildiler.Osmanlı Devleti’nin Makedonya’dakihâkimiyeti süresince bölgede çeşitli şehirlerdeyetmiş küsur medrese inşa edildi. Ayrıcabölgelerin ileri gelen isimleri ve devleterkânından şahıslar da vakıflar aracılığı ilemedrese yapıp eğitime destek verdiler Medreseyaptıran kimseler bu medreselerin etrafınaöğrenci odaları ve aşevleri de inşa ettirdiler.Medreselerin ihtiyaçları da büyük ölçüdevakıflar tarafından temin edilmekteydi.

Osmanlı döneminde din adamıyetiştirilmek üzere birçok medresenin faaliyetteolduğu bilinmektedir. Örneğin Üsküp’te Emirİsmail, İshak Paşa, İsa Bey medresesi gibi 12medresede hem dini hem de tabii bilimlerüzerine eğitim verilmekteydi. Din adamıyetiştirilmesi açısından Krallık dönemindefaaliyete geçen (dini eğitiminde yer aldığı) ilkeğitim kurumu ise 1925’te açılan AleksandırMedresesi’dir. Sonraki dönemde dini eğitiminmerkezi uzun yıllar Saray Bosna oldu. Yakınzaman diliminde, Bekir Sadak Hoca Efendi,Ataullah Efendi, Hafız Necati Efendi, MüderrisHafız Abdürrahim Efendi, Üsküp Ulema meclisibaşkanlığı yapan (1946) Hafız Aziz Fettah,Hafız İdris Efendi gibi İslam âlimlerinin yetiştiğiMakedonya’daki dini eğitimin geçmişi oldukçaeskidir.

tarih çevresi

10

Page 13: tarih çevresi

Osmanlı Devleti’nin bölgedekihâkimiyetinin son bulması ile birlikte var olandüzenin bozulması ile eğitim-öğretim faaliyetleride bu durumdan olumsuz etkilendiği görülür.Sonrasında ise Müslüman halkın bir kısmı uzunsüren savaşlar ve gayri Müslimlerden gördükleribaskılardan dolayı günümüz Türkiyecoğrafyasına göç etmek zorunda kaldılar.Bölgede kalan Müslümanlar ise eğitimöğretimlerini Meddah Medresesi, KralAleksandır Medresesi ve İsa Bey Medresesisayesinde gerçekleştirmeye çalıştılar.

Meddah Medresesi

Meddah Baba Üsküp’ün fethedilmesindePaşa Yiğit Bey’in yanında bulunmuş ve fethemanevi destek veren şahsiyetlerdendir.Üsküp’ün fethinden sonra Paşa Yiğit BeyCamisi’nin yanına medreseyi inşa ettirenlertarafından Meddah Baba ismi verilir.Medresesi’nin Üsküp’te XV. yüzyılın başlarındainşa edilen ilk medrese olabileceğidüşünülmektedir. Ayrıca 1321/1903 yılı maarifsalnamelerinde Meddah Medresesi’nin faaliyetteolduğu anlaşılmaktadır. Asım Bey’de kendidöneminde Üsküp’te Emir İsmail ve MeddahMedreselerinin faaliyette olduğunubelirtmektedir. Bu medreselerde dini ilimlerinyanı sıra Arap dili grameri, hüsn-ü hat vematematik dersleri okutulmaktaydı. MeddahMedresesi büyük bir ihtimalle Balkansavaşlarına kadar eğitim faaliyetlerini sürdürdü.Birinci dünya savaşından sonra ise 1920-1921yılında Üsküplü müderris Ataullah Kurtiştarafından tekrar açıldı. Böylelikle eğitim veöğretimin yanı sıra bölgede yaşayanMüslümanların kimliklerini korumalarını dakatkıda bulundu.

Meddah medresesi, verdiği eğitimhizmetleri ile bölge halkının asimile olmasını

engelleyici bir rol üstlendiğinden ötürü KrallıkYugoslavya’sı bu medresensin verdiği eğitimsistemini engellemek amacıyla, kendi siyasidüşüncesi doğrultusunda eğitim veren KralAleksandır Medresesini kurdurdu. Bu gelişmeyerağmen varlığını sürdüren Meddah Medresesi,1945 yılında Krallık Yugoslavya’sı yıkılıpyerine Yugoslavya Komünist İktidarınınkurulmasının ardından diğer dini müessesler vemedreseler ile birlikte kapatıldı. 1947 yılındakapatılan Meddah Medresesinin müderrisiFettah Efendi, medrese hocaları ve talebeleriyargılandılar ve hükümet tarafından çeşitlicezalara çarptırıldılar.

Kral Aleksandır Medresesi

1924 yılında Yugoslavya hükümetitarafından kendi ideolojisini Müslüman halkabenimsetmek amacıyla kurulan bu medresenineğitim ve öğretim planının Yugoslavyahükümeti tarafından belirlendiği görülür.Medresede eğitim gören ve sayıları iki yüzdenfazla olan öğrencileri Makedonya, Kosova veSancak bölgelerinden gelenler oluşturmaktaydı.Hocaların çoğunluğu gayri Müslimlerdenoluşmaktaydı. Böylelikle bölgede yaşayan Türkve Müslüman kimliğini bozup, kendiideolojilerini aşılamayı gerçekleştireceklerdi.Hatta Müslüman halkın katılımını sağlamak içinderslerin Türkçe verileceğine dair beyanatlardada bulunuldu. Fakat uygulamada dersler Sırpçaolarak işlendi. Medresede müfredatında diniilimleri içeren dersler %10-15’lik bir kısmıoluştururken, geriye kalan %85’lik kısmı isesosyal bilimler ve fen bilimleri oluşturmaktaydı.Medrese İkinci Dünya Savaşı’nın patlakvermesiyle birlikte kapatılmıştır.

İsa Bey Medresesi

Osmanlı Devletinin Üsküp Uç Bey’i olan

tarih çevresi

11

Page 14: tarih çevresi

İsa Bey tarafından 1469 yılında inşa edilen İsaBey medresesinin etrafına on öğrenci odasıbulunmaktaydı. Medrese, Avusturyalı birkomutanın Üsküp’ü ateşe verdiği zamana kadar221 yıl aralıksız olarak eğitim faaliyetlerinedevam etti. Medresenin daha sonra bakım veonarımının neden yapılmadığı veya yapıldıysahangi tarihlerde faaliyet gösterdiği ile ilgili bilgibulunmamaktadır. Ancak 1321/1903 yılına aitmaarif salnamesinde İsa Bey medresesikayıtlıdır; banisinin İsa Bey olduğu,müderrisinin Nabi Efendi ve talebe sayısınınotuz olduğu belirtilmektedir. Bu bilgilerMedresesinin 1903 yılında da faal olduğunu veeğitime devam ettiğini göstermektedir.

Balkan Savaşları sonrası bölgede faaliyetgösteren İslam Birliği Teşkilatı MeddahMedresesi’nin ve Aleksandır Medresesi’ninfaaliyetlerini analiz etmek suretiyle; hembölgede bulunan Müslüman ve Türklerinkimliklerinin korunması, hem de bu kişilerin iyibir eğitim alması için yeni bir medrese kurmayakarar verir. Bu doğrultuda, Balkanlarda büyükfetihler yapan İsa Bey’in yaptırmış olduğucaminin yanına 1936 yılında bir medrese inşaedilir ve bu medreseye de İsa Bey’in ismi verilir.Hem geleneksel hem de çağdaş eğitiminverilmesinin tasarlandığı İsa Bey Medresenineğitim öğretim müfredatı Bosna’da bulunanGazi Hüsrev Bey Medresesi örnek alınarakhazırlandı. Buna göre; Kur’an, Tefsir, Hadis,Akaid, Fıkıh, İslam Tarihi, Pedagoji, Kimya,Fizik, Coğrafya, Matematik, Temizlik Bilgisi,Yönetim Bilgisi, Arap Dili, Sırpça-Hırvatça,Almanca veya Fransızca, Vatandaşlık Bilgisi,İmamlık Bilgisi, Hüsn-ü Hat, Resim ve BendenEğitimi dersleri okutulmaya başlandı. Bölgedeyaşayan Türk ve Müslüman halkın kimliğinikoruması ve iyi bir eğitim almasını amaçlayanİsa Bey Medresesinin en önemli özelliği

gelenekten kopmadan çağdaş eğitimverebilmesiydi. Bölgede oluşturduğu bu eğitimanlayışıyla II. Dünya savaşına kadar eğitimvermiş olan medrese savaşının patlak vermesiüzerine çeşitli nedenler gerekçe gösterilerekkapatılır.

II. Dünya savaşından sonra medreselerinkapatıldığı ülkede, din eğitimi camilerdemescitlerde gayrı resmi olarak sürdürüldü. İslamBirliği Teşkilatı’nın gayretleri sonucundaÜsküp’ün girişinde bulunan Kondova köyünde1980 yılında İsa Bey Medresesi’nin temelleriatılır ve Medrese 1984 yılında tamamlanır.Medresenin yanına ayrıca mescit, iki yüz kırkkişi kapasiteli yurt ve mutfak yapılır. Yenideneğitim ve öğretime açılan medresenin temelmisyonu Osmanlı dönemi medreseleri gibiMakedonya’nın müftü, muallim, imam, vaiz vevb. ihtiyaçlarını karışlamaktı. Bu medreseninbütün giderleri İslam Birliği Teşkilatı veMüslüman halk tarafından karşılanır. Yenideneğitime açılan İsa Bey medresesinde sadeceerkekler eğitim görürken talep ve ihtiyaçlarüzerine 1990-1991 yıllarında kız talebeler içindeaçık öğretim tarzı eğitim programa eklenir.Zaman içerisinde ihtiyaçlar ve taleplerdoğrultusunda farklı şehirlere şubeler açılır.Kalkandelen kız şubesi, İştip erkek şubesi,Üsküp, Gostivar ve Kumanova’ da Kız şubelerifaaliyete geçer. İsa Bey medresesinde veşubelerinde dersler Arnavutça, Türkçe veMakedonca olarak okutulmaktadır. Medrese’ninkurulmuş olduğu şehirlerde dini eğitim alanöğrenciler bu eğitimin sonunda yaşadıklarışehirlerde görev almak suretiyle Makedonya’dadin eğitimi alanına büyük ölçüde katkısağlamaktadır.

Hamidiye Medresesi

1945 yılında kapatılan Hamidiye

tarih çevresi

12

Page 15: tarih çevresi

Medresesinin 2006 yılında İştip’te yenidenaçılmasıyla dernekleşme süreci başlar. İştipmüftülük binasının yatılı okul haline getirilen birbölümünde eğitim verecek olan ve İştip’te ilkkez Türk bayrağının dalgalandığı bir kurum olanlise dengi Hamidiye Medresesinde dini ağırlıklıeğitimin yanı sıra Türkçe, fen ve sosyalalanlardaki dersler de okutulmaktadır.

İştip’in en eski Türk ailelerinden olan emekliyargıç Sait Sait, medrese hakkında hatıralarınıanlatırken, ”Ben de 1942 yılına kadar bu medresedeeğitim gördüm. Hamidiye Medresesi, doğuMakedonya’nın en saygın okuluydu. İkinci DünyaSavaşı sonrasında Türklerin, Türkiye’ye göçüylebirlikte, buralarda Türkler azaldı ve bu tarihi okulakilit vuruldu” der. Bu okulun tekrar canlanacağınıhiçbir zaman aklından geçirmediğini söyleyen Sait,gözyaşları içinde “bugün en mutlu gününüyaşadığını” ifade ederek duygularını dilegetirmektedir .

Deniz Feneri’nin katkılarıyla yapılan 4katlı binada 2006 yılında faaliyete geçenHamidiye Medresesi, Türkiye’deki İmam-HatipLiselerinin muadilidir. Buradan mezun olanlarimtihanla üniversitenin çeşitli fakültelerinegirebilmektedirler . Bunun yanında İştipşehrinde Türkçe eğitim hizmeti sunan tek liseözelliğini taşıyan Hamidiye Medresesine ait 5katlı ve 80 öğrenci kapasiteli eğitim ve yurtbinasının kapsamlı tadilat ve tefrişatı TİKAtarafından gerçekleştirildi . Ayrıca İştip GoçeDelçev Devlet Üniversitesinde yüksek eğitimgörmek üzere, Makedonya’nın çeşitlibölgelerinden ve Türkiye’den gelen çok sayıdaTürk öğrenciye hizmet vermek adına, bölgedefaaliyet gösteren Hamidiye Derneği tarafındankurulan 3 katlı ve 35 öğrenci kapasiteli Prof. Dr.Sabahattin Zaim Üniversite Öğrenci Yurdubulunmaktadır .

İslami Bilimler Fakültesi

II. Dünya savaşının bitiminden 1984yılına kadar olan zaman diliminde medreselerkapatıldığından din eğitimi gayri resmi olarakcamilerde ve mescitlerde yürütülüyordu. 1984yılında İsa Bey medresesinin yenidenkurulmasıyla eğitim öğretim faaliyetlerineyeniden başlanıldı. Fakat bu dönemdeMakedonya’da İsa Bey medresesinden mezunolan öğrencilerin devam edebilecekleri birilahiyat fakültesi bulunmamaktaydı. Bunun içinİlahiyat fakültelerine gitmek isteyen öğrenciler,başka ülkelere gidip eğitimlerini orada devametmek zorunda kalıyorlardı. İlahiyat fakültesiihtiyacını çözmek için uzun uğraşlar veren İslamBirliği Teşkilatı Makedonya CumhuriyetiDevleti’nden gerekli izinleri aldıktan sonra 1990yılında İslami Bilimler Fakültesi’nin temelleriniİsa Bey medresesinin bulunduğu Kondovaköyünde attı. İslami Bilimler Fakültesi eğitimöğretim faaliyetlerine ancak 1997 yılındabaşlayabildi.

1997 yılında faaliyet geçen İslamiBilimler Fakültesi’nin temel hedefi;Makedonya’ da yaşayan Müslüman gençlereçağın ihtiyaçlarına yönelik eğitim vermek ve eniyi şekilde yetişmelerini sağlamaktı. Ayrıca bufakültede eğitim gören öğrenciler ile fakülteninakademik kadrosunun yetişmesi ve bu kişilerinMakedonya akademik camiasına katkılarsunması da amaçlanmaktaydı. İlk yıl fakülteyeotuz yedi öğrenci kaydını yaptırdı. Buöğrencilerin yirmi bir tanesi okulun örgün eğitimalan öğrencisi iken, geri kalan on altı öğrenci iseaçık öğretim programlarında eğitim görenöğrencilerdir. İslami Bilimler Fakültesi ‘nineğitim öğretim faaliyetlerine başladıktan bir kaçyıl sonra Makedonya Eğitim ve BilimBakanlığı’nın ön gördüğü yasalara göre eğitim

tarih çevresi

13

Page 16: tarih çevresi

sisteminde reformlar yaptığı görülür. Bureformlar kapsamında İslami BilimlerFakültesinde okuyan öğrencilere pedagojikformasyon alma hakkı verildi. Bu formasyonualan öğrenciler mezun olduktan sonra ülkeninresmi kurumları olan ilköğretim okullarında dindersleri verme imkânına sahip oldular. 2007-2008 eğitim - öğretim yılında AB ülkelerinineğitim sistemini uygulama kararı alan okul,Bolonya Yüksek Öğrenim Modelini uygulamayakoydu. Bu model doğrultusunda kredi transfersistemi (AKTC) uygulamaya başlandı. Buuygulamanın içeriği 4 + 1 + 3(Bachelor+Master+PhD) şeklindedir ve öğrenimsüresi dört yıldır. İslami Bilimler Fakültesi bumodel ile AB ülkelerindeki üniversitelerineğitim seviyesine ulaşmayı ve verdikleridiplomaların AB ülkelerinde de geçerli olmasınıhedeflemektedir. İslami Bilimler Fakültesindedersler Arnavutça olarak işlenmektedir.

4 – MAEKDONYA’DAKİ İSLAMKÜLTÜRÜNE AİT ESERLERİN DURUMU

Tarih boyunca değişik kavim ve uluslaraev sahipliği yapan Makedonya’da değişikulusların kültür izlerini görmek mümkündür. Bubağlamda 1912’de Osmanlı Devleti’ninBalkanlar ve dolayısıyla Makedonyatopraklarından çekilmesiyle, İslam kültürüsistematik ve bilinçli bir şekilde tahribatauğratıldı ve maalesef insanlığın ortak malı olantarihi eserler yakılıp yıkıldı. Bugün hâlâ ecdatyadigârı olan bazı eserler korunmayamuhtaçtırlar. Yüksek sanat ve mimari değer veözelliğe sahiptir. Bu eserler, Osmanlımimarisinin bütün özelliklerinin büyüktahribatlara rağmen hâlâ canlı şahitleridir.

Dini, sosyal, ekonomik, eğitim, bilim,

sağlık, ulaştırma vb. ihtiyaçları karşılamak içininşa edilmiş eserlerin büyük bir kısmı bugünkullanılmaz haldedir. 1928’de yasaldüzenlemeyle vakıflar ve bunlara bağlı mülklerİslam Birliğine devredildiyse de 1948’de tekrardevletleştirildi. 1991 sonrasında malların iadesiiçin başlatılan mücadele zaman içerisindemalların ilgili kurum ve kişilere iadesiylesonuçlandı. 2001 yılının ilk aylarındaArnavutların anayasal hakların verilmesidoğrultusunda başlattıkları silahlı eylemlerindevam ettiği süre içerisinde Makedon güçleriveya taşkınlık gösteren vatandaşlar tarafından,İslam dinine ait 58 yapının yıkıldığı yada hasargördüğünü de belirtmek gerekir. Başta MİBolmak üzere birçok kuruluş dini-kültürel eserlereyönelik olumsuz eylemleri protesto ettiler.MİB’in de eserlere sahip çıkması gerektiğinedikkat çeken, Kültür Mirası Koruma veKonservasyon Merkezi Müdürü BehicuddinŞehabi, 1000’in üzerindeki Osmanlı mirasının257’sinin devlet korumasında olduğunubelirtmektedir.

Burmalı camii, İsa Bey, Sulu Han, DavutPaşa Hamamı, Dükkâncık Camii, Mustafa Paşacamii, Debre’deki hamam gibi. Osmanlı’dankalan birçok eserin korunmaya ve bakımaihtiyacı bulunmaktadır. Bu bağlamda TürkDiyanetinin öncülüğünde Köprülü (Veles)’dekiFazıl Ahmet Paşa Camii ve Manastır(Bitola)’daki Hamza Bey camilerinin tamiratları,Üsküp’te inşa edilen İslami Bilimler FakültesiCamii inşaatına maddi destek verilmesi, BursaOsmangazi Belediyesi tarafından ihya edilenHatuncuk Camii, Rumeli vakfı ve Bursa İlmüftülüğünün girişimiyle de DükkâncıkCamiinin onarımının gerçekleştirilmesisevindirici gelişmelerdendir.

tarih çevresi

14

Page 17: tarih çevresi

Üsküp Mustafa Paşa Camiinintamamlanması, İştip’teki Radanya Mahmut AğaCamii, Manastır’daki İshakiye Camii,Kırçova’da bulunan Çullu Baba Tekke ve Camiigibi Osmanlı izleri olarak ayakta kalabilen bazıtarihi eserlerin restorasyonu Türk İşbirliği veKoordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA)tarafından gerçekleştirildi.

Son yıllarda tarihi ve kültürel mirasıayağa kaldırma çalışmaları açısından özellikleTİKA’nın önemli katkılar sağladığını ifadeetmek gerekir. Bugün TİKA, Makedonya’daMakedonya’yı ve Balkanlar’ı yeniden ihyaetmekte, Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı

manen yıkılan kalelerin tamiratını üstlenmekte,Yunus Emre Vakfı, kültürel köprülerinkurulmasına vesile olmaktadırlar. Onlarcabelediye ve gönüllü teşebbüsler Balkanlar’da,Türk insanın selamını ve hayratlarını getirerekhizmette yarışmaktadırlar.

Son olarak Avukat (Şimdiki görevi;Makedonya Anayasa Mahkemesi Üyesi) SalihMurat tarafından hazırlanan, 2001 yılındayaşanan olaylar esnasında Osmanlı dönemi vesonrasına ait yıkılan, yakılan ve asar gören İslamdinine ait dini mabetlerin listesine aşağıda yerverilecektir.

tarih çevresi

15

I.ÜSKÜP VE BÖLGESİ :

1.Studeniçan köyü - . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . STUDENİÇAN CAMİSİ

2.Moyane köyü - . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .MOYANA AŞAĞI KÖY CAMİSİ

3.Moyane köyü - . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .MOYANE YENİ CAMİSİ

4.Araçinovo köyü - . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .ARAÇİNOVO CAMİSİ

5.Luboten köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .LUBOTEN CAMİSİ

6.Raşçe köyü - . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .RAŞÇE AŞAĞI KÖY CAMİSİ

7.Graçan köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .GRAÇAN KÖY CAMİSİ

8.Raduşa köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .RADUŞA KÖY CAMİSİ

9.Dvirçe köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .DVİRÇE KÖY CAMİSİ

10 Breza köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .BREZA KÖY CAMİSİ

11 Tanuşa köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .TANUŞA KÖY CAMİSİ

12 Maline köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .MALİNE KÖY CAMİSİ

II. KALKANDELEN (TETOVA ) VE BÖLGESİ :

13.Kalkandelen . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .PAŞA CAMİSİ

14. Kalkandelen . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .ARABATİ BABA TEKESİ

15.Kalkandelen . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .KADI ÇEŞME CAMİSİ

16.Larce köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .LARÇE KÖY CAMİSİ

17.Germo köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .GERMO KÖY CAMİSİ

18.Selçe köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .SELÇE KÖY CAMİSİ

Page 18: tarih çevresi

19.Veyçe köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .VEYÇE KÖY CAMİSİ

20.Gayre köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .GAYRE KÖY CAMİSİ

21.Drenoveç . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .DRENOVEC SEMPTİ CAMİSİ

22.Poroj köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .POROY KÖY CAMİSİ

23.Cepçişte köyü- . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .CEPÇİŞTE KÖY CAMİSİ

24.Neproşten köyü - . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .NEPROŞTEN KÖY CAMİSİ

25.SEROVO köyü - . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .SEROVO KÖY CAMİSİ

26.Yajinçe köyü - . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .YAJİNÇE KÖY CAMİSİ

27.Oraşye köyü- . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .ORAŞYE KÖY CAMİSİ

III KUMANOVA VE BÖLGESİ :

28. Vaksinçe köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .VAKSİNÇE KÖY CAMİSİ

29. Runiçe köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .AHMET BÜLÜKBAŞ CAMİSİ

30. Slupçane köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .SLUPÇANE ESKİ CAMİSİ

31. Slupçane köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .SLUPÇANE YENİ CAMİSİ

32. Orizare köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .ORİZARE KÖY CAMİSİ

34. Hotla köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .MULA MURAT CAMİSİ

35. Mateyçe köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .MATEYÇE KÖY CAMİSİ

36. Nikuştak köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .NİKUŞTAK ESKİ CAMİSİ

37. Nikuştak köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .NİKUŞTAK YENİ CAMİSİ

38. Lukare köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .LUKARE KÖY CAMİSİ

39. Presniçe köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .PRESNİÇE KÖY CAMİSİ

40. Goşinçe köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .GOŞİNÇE KÖY CAMİSİ

41. Ştrime köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .ŞTRİME KÖY CAMİSİ

42. Loyane köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .LOYANE HACİ ESAT CAMİSİ

43. Allaşevçe köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .ALAŞEVÇE KÖY CAMİSİ

44. Ropalçe köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .ROPALÇE KÖY CAMİSİ

IV. MANASTIR :

45. Manastır . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .İSHAKİYE CAMİSİ

46. Manastır . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .HASAN BABA CAMİSİ

47. Manastır . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .HATUNİYE CAMİSİ

48. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .İSLAM BİRLİĞİ MANASTIR MÜFTÜLÜĞÜ binası yakıldı.

tarih çevresi

16

Page 19: tarih çevresi

5 - İSLAMİ HASSASİYET İLE FAALONA BAZI KURULUŞLAR/DERNEKLER

Makedonya’da farklı ideolojik arkaplanlara sahip yapılar, mezhepler, cemaatler vebu yapı, cemaat ve mezheplere bağlı faaliyetgösteren dernekler ve kuruluşlar vardır. Ancakbu çalışmada birkaçına yer verilecektir.

Mexhlisi (Meclis)

1984 yılında kurulan ve illegal olarakfaaliyet gösteren yapı, 1990’lı yıllarda resmiyetkazanır. Genelde 20 ila 30 yaşları arasındakigençlerin oluşturduğu “Mexhlisi” haftalık veaylık düzenlenen toplantı ve konferanslarlafaaliyetlerini yürütür. 1992 yılında “ASR”

adında kurdukları yayınevi ile yayıncılıkfaaliyetlerine de başlayan bu kuruluş onlarcakitap ve dergi basarak daha geniş kitlelerefaaliyetlerini ulaştırmaya çalıştı. Gelenekselolarak düzenlenen “Din Bilgisi Yarışması’”faaliyetlilerini Müftülükle beraber organizeederek durumunu daha da pekiştirdi. Dergi vekitapları ile fuarlara da katılan kuruluşun, Türkçeyayınlanmış eserlerin de aralarında bulunduğubir çok yayını çevirmek suretiyle yayınladığınıda belirtmek gerekir.

El Hilal Yardımlaşma Teşkilatı

1990’ların başında kurulan “El Hilâl”Yardımlaşma Teşkilatı, yardıma muhtaç ailelereve talebelere iftar sofralarının düzenlenmesi,

tarih çevresi

17

V.İŞTİP :

49. İştip kenti . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .KADEN ANA CAMİSİ

VI.VİNİÇA :

50. Gradeç köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .GRADEÇ KÜÇÜK CAMİSİ

VII. DELÇEVO :

51. Delçevo kenti . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .DELÇEVO CAMİSİ

VIII. BEROVO :

52. Berovo kenti . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .BEROVO CAMİSİ

IX. PİRLEPE :

53. Pirlepe kenti . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .PİRLEPE ÇARŞİ CAMİSİ

X. KIRÇOVA :

54. Kırçova kenti . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .ÇULU BABA TEKESİ

XI. OHRİ :

55. Ohri’de kenti - . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .OHRİ KULOĞLU CAMİSİ

Page 20: tarih çevresi

gıda ve temizlik malzemelerinden olankumanyaların dağıtılması, ilmi ve dinitoplantıların düzenlenmesi ve sergilerin tertipedilmesi, Makedonya genelinde bulunan 16şubeye ziyaretler ve ortak kuruluş, donörler vegönüllüler ile beraber iftarların tertip edilmesi,toplu sünnetlerin yapılams gibi etkinliklerlefaaliyetlerine devam etmektedir

Vizioni M Derneği

Makedonya genelinde çokça faaliyeti olanve gençlere değişik proje ve imkânlar sunandernek 1998 yılında kuruldu. Derneğin misyonugençlerde ruhi ve kültürel anlamda oluşanboşluğu doldurmak ve kaliteli bir gençlikyetiştirmektir. Bu doğrultuda çokça konferans,seminer, kurs gibi eğitim programlarıdüzenlenmekte ve gençlik buluşmaları gibifaaliyetlerde bulunulmaktadır. Yürüttükleriproje ile doğrudan gençlere hitap eden ve onlarınilmi ve kültürel anlamda gelişimlerinidestekleyen dernek faaliyetlerine devametmektedir.

Merhamet Derneği

Özellikle Kosova’daki savaş yıllarında veMakedonya’daki olayların vuku bulduğu aylardaetkin olan bir insani yardım kuruluşudur. Adnanİsmaili ve arkadaşlarının yanı sıra gönüllüdestekçilerin gayretleri ile faal olan Merhametderneği sonraki yıllarda TİKA (Türk İşbirliği veKoordinasyon Ajansı Başkanlığı), İHH İnsaniYardım Vakfı ve Kızılay gibi Türkiye’den gidenkuruluşlarla işbirliği içerisinde bulunmaksuretiyle çalışmalarını sürdürmektedir. Ayrıcadini ve kültürel alanlarda da faaliyetlerine devametmektedir.

İyilik Başağı Derneği;

Kosova’daki savaş yıllarında veMakedonya’daki olayların vuku bulduğu aylarda

da etkin olan r “Kalliri i Mirësisë” (İyilikBaşağı) Yardımlaşma Derneği de 1990’lardanberi faal olan derneklerdendir. Yetimlere vefakirlere yardım paketlerinin dağıtımı Ramazanayı boyunca iftar verilmesi, yetim ve yardımamuhtaç olan kişilere eşya dağıtımının yapılmasıgibi etkinliklerde bulunmaktadır.

İslam ve Bilim Derneği

1999 yılında kurulan bu dernek değişikkonularda konferans, panel ve seminer vb.faaliyetler düzenleyerek kadınların özellikletoplumdaki yeri, bilimle dinin kadına bakışı,kadınların problemleri gibi konuları elealmaktadır. Arapça ve İngilizce kursların daverildiği derneğin ayrıca 2000 yılından bu yanayayınladığı “Medina” adında bir kadın dergisi devardır.

Ensar Kültür ve Yardımlaşma Derneği

Haziran 2002’de kültür ve yardımlaşmaalanında faaliyet göstermek üzere Üsküp’tekuruldu. Kuruluş gayesi; maddi-manevideğerlere sahip çıkmak, Makedonya’daki birlikve beraberliğin devamını sağlamak, ihtiyaçsahiplerine yardım etmek, gelecek nesillerieğitim ve kültürel açıdan hazırlamak, geçmiş vegelecek arasında köprü olmak.

Lise ve üniversite öğrencilerine kursverilmesi, kırtasiye yardımında bulunulması,toplu sünnet organizasyonunungerçekleştirilmesi, kurban eti dağıtılması, ihtiyaçsahiplerine yardım edilmesi, burs verilmesi, din,kültür, tarih vb. konularda paneller düzenlenmesifaaliyetlerinden bazılarıdır.

Dernek 2007 yılında Ensar Kız ve ErkekÜniversite Yurt Projesi kapsamındaMakedonya’da yaşayan toplulukların eğitim

tarih çevresi

18

Page 21: tarih çevresi

açısından ilerlemelerine katkı sağlayan Ensar kızve erkek üniversite öğrenci yurtlarını açtı. Okulzamanında üniversite öğrencilerininfaydalandığı yurtlarda yaz aylarında dageleneksel hale gelen Yaz Kur’an Kurslarınıdüzenlenmektedir. Kurslara V. VI. VII. ve VIII.Sınıfa devam etmekte olan Arnavut ve Türköğrenciler katılmaktadır. Dini bilinçlenmeninyanı sıra kurslarda öğrenciler için camiziyaretleri, sosyal ve spor aktiviteleri de organizeedilmektedir.

Vefa Derneği

Doğu Makedonya Yardımlaşma Derneği‘’Vefa’’ 2010 yılında Radoviş’te kuruldu. Bölgede yaşayan insanların ihtiyaçlarınıngiderilmesine vesile olan dernek, her yılRamazan ayında iftar vermekte, kurbanbayramında kurban etini muhtaçlara dağıtmakta,gıda ve eşya yardımlarında da bulunmaktadır .

Makedonya’daki mevcut ekonomik vesosyal durumların göz önünde bulundurulduğu,az da olsa muhtaç ailelerin ve yetimlerinsofralarının zenginleştirildiği bu türorganizasyonların bazılarında Türkiye’den İHHVakfının ve Üsküp’ten Ensar Derneği’nin destekverdiğini belirtmekte yarar vardır . Zira çok zorşartlarda geçimlerini sağlamaya çalışan,kasaptan et alamayacak kadar fakir insanlarınolduğu bir bölgede ancak diğer STK’larlabirşeyler yapmak mümkündür

Mustafa Paşa Eğitim, Kültür veİnsani Yardım Vakfı

Vakıf, çocukların ve gençlerin gelişiminekatkıda bulunulması amacıyla 2012 yılındaÜsküp’te kuruldu. Üsküp, Kalkandelen,Kırçova, Struga, Kumanova, İştip, Vinitsa,Topolnitsa, Kanatlar ve Radoviş’te faaliyetgösteren Mustafa Paşa Eğitim, Kültür ve İnsani

Yardım Vakfı’na TİKA tarafından dizüstübilgisayar, projeksiyon cihazı ve perdesi teminedildiğini belirtmekte yarar vardır. Zira eğitimhizmetleri açısından vakıf bünyesinde yüzeyakın kişinin devam ettiği kurslar, bilgisayarlıeğitime geçilmesinin ardından daha verimli birhalde devam etmektedir.

6 - MÜSLÜMANLARIN KARŞIKARŞIYA KALDIĞI SORUNLAR

Makedonya Cumhuriyeti İslam DinîBirliği, devlet tarafından tanınan resmî bir dinîkurumdur. Ancak ülkedeki Müslüman nüfusutemsil etmekte yetersiz kalmaktadır.Arnavutların çoğunlukta olduğu İslam DinîBirliği, Türk ve Slav Müslümanlarınihtiyaçlarına cevap vermekte yetersizkalmaktadır. Örneğin Türklerin yoğun olarakbulunduğu doğu bölgelerinde dinî faaliyetlerinazlığı ve yeteri kadar nitelikli personelgörevlendirilememesi, öne çıkan sorunlardandır.

Finansal problemler yaşayan İslam DinîBirliği, Makedonya Cumhuriyeti’ninbağımsızlığından bu yana Yugoslavya yönetimizamanından itibaren el konulan vakıf mallarınıniadesini talep etmektedir. MakedonyaCumhuriyeti toprakları içinde kalan, Osmanlıdöneminde inşa edilmiş camiler, medreseler,tekkeler, saat kuleleri ve diğer tarihî eserleredevlet tarafından el konulmuş ve Müslümannüfusun bunlardan yararlanmasıimkânsızlaştırılmıştır. Saat kuleleri ve çeşmelerda dâhil birçok Osmanlı eseri, üzerlerine haçişareti takılmak suretiyle tahrip edilmiştir.Müslümanların resmî kuruluşu olan İslam DinîBirliği ve diğer Müslüman kuruluşlar tarafındanbu eserlerin iadesi talep edilmiş ise de resmîmakamların bu konuda hiçbir adım atmadığıgörülmektedir.

tarih çevresi

19

Page 22: tarih çevresi

Müslüman nüfusun çoğunluğunuoluşturan Arnavut halk, MakedonyaCumhuriyeti İslam Dinî Birliği tarafından en iyitemsil edilen gruptur. Ancak ana dilde eğitimhakkından mahrum bırakılan Türk ve SlavMüslümanlar bu temsil hakkındanyararlanamamaktadır. Yugoslav yönetimizamanında Türkiye ile tarihsel bağları olanMüslüman halkın İslami eğitim noktasındakasıtlı olarak Türkiye yerine Arap ülkelerineyönlendirildiği bazı kaynaklar tarafındandillendirilmektedir. Din eğitimini Türkiye’dealmış olan kişilerin din görevlisi olarakatanmadığı iddiaları da Müslüman halkların eşittemsil problemine bir örnek teşkil etmektedir.

Makedonya devletinden finansal yardımalmayan İslam Dinî Birliği, ülkedeki Ortodoksve Katolik faaliyetlerin dolaylı olarak devlettarafından desteklendiğini iddia etmektedir.Nitekim Üsküp 2014 projesi kapsamında,Üsküp’te ve ülkenin birçok bölgesindeHristiyanlığı sembolize eden haç işaretlerinin veHristiyanlar için önem taşıyan şahsiyetlerinheykellerinin inşa edilmesi, bu iddianın sebepsizolmadığını ortaya koymaktadır.

Makedonya Müslümanlarının sıkçadillendirdiği vakıf mallarının iadesi konusu,Makedonya devletinin Müslümanlar üzerindekisistematik yok etme politikasının da birgöstergesidir. Zira tarihî ve kültürel açıdanbirleştirici unsur olan eserlerin devlet eliyledönüştürülmesi, tarihsel ayrımcılığın birkanıtıdır. Ayrıca cami ve tekke gibi dinî önemiolan eserlerin yakılıp yıkılması, dönüştürülmesiveya gerektiği gibi korunmaması azınlıkhaklarını koruma konusunda devletin ciddizafiyet gösterdiğinin işaretidir. Örneğin 16.yüzyılda Osmanlı tarafından Manastır’da inşaedilen Yeni Camii 1999’da Manastır Belediyesi

tarafından Kent Kültür Eserleri KorumaDerneği’ne teslim edilerek galeriyedönüştürüldü. Makedonya Ortodoks Kilisesi veMakedonya Yahudi Birliği’nin istimlak edilenmalları sorun çıkarılmadan kendilerine iadeedilirken İslam Birliği’nin yaptığı bütünbaşvurular cevapsız kalmaktadır.

Misyonerlik, Müslümanların karşı karşıyaolduğu diğer ciddi bir problemdir. Yoksulbırakılmış Müslüman topluluklarının çoğunluktaolduğu doğu bölgelerinde faaliyet gösterenHristiyan misyonerlerin devlet tarafındandesteklendiği iddia edilmektedir.

Makedonya Müslümanlarının rahatsızolduğu en hassas konulardan bir diğeri iseşehirlerin dönüşüm planlarının İslam’ı temsileden yapıların tahribatına hatta yok edilmesinegöre şekillendirilmesidir. 2001 yılında Üsküp’ünen görünür mekânı olan Vodno Dağı’na büyükbir haç yerleştirilip geceleri ışıklandırılması, buuygulamaların en dikkat çekici olanlarındandır.Bunun yanında bir başka eylem, Üsküp’te 15.yüzyılda Osmanlı tarafından inşa edilen tarihîTaş Köprüye ait kitabe ve mihrap nişinin kasıtlıolarak sökülüp tahrip edilmesidir. Özellikle 2001yılında yaşanan iç savaş dönemindeMüslümanlara ait toplam 58 yapının zarargördüğünü, 20’sinin tamamen kullanılamaz halegeldiğini belirtmek gerekir.

Ayrıca 15. yüzyılda inşa edilmiş olanÜsküp Kebir Mehmet Çelebi Camii’nin minaresive avlusundaki mezar taşları, Üsküp KirilMetodi Üniversitesi’nin inşası sırasında tahripedilerek cami girişi ve avlusu üniversiteyerleşkesine dâhil edilmesi bir diğer dikkatçeken gelişmedir. Bu tür eylemler Makedonyadevletinin Müslümanlar üzerindeki sistematikyok etme politikasının bir göstergesidir. ZiraMakedonya Müslümanlarının sıkça dillendirdiği

tarih çevresi

20

Page 23: tarih çevresi

vakıf mallarının iadesi konusunun halledilmiyorolması başka şekilde açıklanamaz.

Müslüman grup içerisindeki etnik azınlıkolan Türkçe konuşan Türk ve Torbeştopluluklarının Türkçe eğitim talepleri dekarşılıksız kalmaktadır. Anayasa ile sabit olanana dilde eğitim alma talebinin yetkililertarafından geri çevrilmesine gerekçe olarak,talep eden toplulukların etnik Türk olmadıklarıgösterilmektedir ki, bu durum ülkedeki resmînüfus sayımı konusundaki gerilimin dinî ve etnikazınlıkların hakları ile ilgili olduğu düşüncesinidesteklemektedir.

Makedonya Cumhuriyeti’nde yaşayanMüslümanların karşı karşıya kaldığı bir başkasorun, ülkedeki misyonerlik faaliyetleridir.Özellikle yoksul bırakılmış Müslümantoplulukların çoğunlukta olduğu doğubölgelerinde faaliyet gösteren Hristiyanmisyonerlerin devlet tarafından desteklendiğiiddia edilmektedir. 2002 yılında Ohri şehrindekiİmaret Camii’nin Aziz Kliment Kilisesi’neçevrilmesi, aynı şekilde Manastır Yeni CamininAziz Gorki Kilisesi üzerine inşa edildiğigerekçesiyle kazı çalışmalarıyla tahrip edilmesi,misyonerlik faaliyetlerinin devlet eliyle dolaylıolarak desteklendiğinin göstergesidir.

2012 yılında Vevcani Festivali adı altındaicra edilen kutlamalarda kostüm olarak İslamdinine ait sembolleri kullanan grubun,pornografi ve hakarete varan eylemlerdebulunması sosyal alanda Müslüman veHristiyanlar arasındaki gerilimin yükselmesineneden oldu. Müslüman halk tarafından Strugaşehrinde organize edilen protestolar gerginliğinsomut örneğidir. Bu bağlamda ülkede İslamkarşıtı yorumlarda artışların olduğu uzun sürentartışmaların olduğunu da belirtmek gerekir. İşinilgici konuyla ilgili olarak devlet veya dinî

liderler seviyesinde bir özür ve açıklamayapılmamasıdır.

Nihayetinde 2001 yılında yaşanançatışmalara son vermek amacıyla aynı yılimzalanan Ohri Çerçeve Antlaşması, ülkedeazınlık konumuna itilen Arnavut ve Türkgrupların ülkenin asli ve kurucu unsuru olduğugerçeğinin altını çizmiştir. Fakat uygulamada budeğişiklik sadece Arnavutların temsil hakkıkonusunda olumlu birkaç gelişmeye sebep oldu.Makedonya Cumhuriyeti’nde farklı millet vedinlerin huzur içerisinde yaşaması için yeterliolamayan bu antlaşmanın, aradan geçen on altıyıllık zaman zarfında yaşanan sorunlar dikkatealınarak tekrar gözden geçirilmesigerekmektedir.

SONUÇ

Genelde Balkanlar’da özeldeMakedonya’da yüz yıllardır var olan İslamiyet;siyasal, sosyal, kültürel, iktisadi, eğitim vd.alanlarda yapıcı ve birleştirici özelliği ile önemlibir unsur olarak bölgeye büyük katkılardabulunmuştur. Bu bağlamda tarikat şeyhlerinin vedervişlerinin önemli görevler üstlendiğini veadeta Osmanlı fetihlerinin öncüleri olarakbölgeye gelen tarikat mensuplarının bir taraftanİslam’ı anlattıklarını, diğer taraftan da adaletsizbir toplum anlayışı içinde yaşayan topluluklaraalışkın olmadıkları alternatif bir hoşgörüpolitikasını sunduklarını görmekteyiz. İslamadına gönülleri fetheden dervişlerin oynadıklarırolün önemini, günümüzde dahi yolkavşaklarında bulunan tekkelerin varlığı ileaçıklamak mümkündür. Makedonya’dakiKalkandelen Harabati Baba Tekkesi, StrugaHalveti Tekkesi gibi.

İslam’ı yaymak adına ve adalet üzerehüküm süren Osmanlı yönetimi ile; Mevlevîlik,

tarih çevresi

21

Page 24: tarih çevresi

Nakşibendilik, Halvetilik, Kadirilik, Rufailik,Sa’dîlik, Bektaşilik ve Melamilik gibi tasavvufakımlarının Makedonya’da temsil edilir halegelmesinin, vakıfların kurulamasının, camiiinşasının ve medreselerin faaliyete geçmesininnihai olarak İslamiyet’in yaygınlaşmasındaayrıca rol oynadığını görmekteyiz.Makedonya’da Ohri’deki Halvetî tekkesi, Üsküpve Manastır’daki Mevlevî tekkeleri, Üsküp’tekiRifâî tekkesi, Tetova’daki Bektaşi faal olmasıgibi.

Ayrıca devlet veya vakıflar aracılığıylakurulan medreseler, camiler, mescitler,mektepler, tekkeler, dükkânlar, hanlar,hamamlar, kervansaraylar, değirmenler, tarlalarve köylerin beraberinde Makedonya’da dineğitimi veren kurumların akademik kadrolarınıve müftü, müderris, muallim, imam, hatip, vaiz,

vaize vb. din adamlarının yetiştirilmesi suretiyleİslam’ın varlığını sürdürmesi hususlarında çabasarf edildiğine şahit olmaktayız.

Gerek eski Yugoslavya dönemindegerekse günümüz Makedonya’sında yaşayanMüslümanlar; İslam adına yaşanan maddi vemanevi sorunlardan ders çıkartmak suretiyleetnik kökene bakmaksızın hareket edilmesigerçeği ile karşı karşıyadırlar. Bu bağlamdaMakedonya Cumhuriyeti İslam Dinî Birliği,ülkedeki bütün Müslüman topluluklarıkucaklayıcı politikalar benimseyipMüslümanların sosyal ve siyasi alanda sesleriniduyurabilecekleri organize bir hareket halinegelmelidir. Bunun için dinî ve etnik farklılıklarızenginliğe dönüştürecek politikalarbenimsenmelidir.

tarih çevresi

22

Page 25: tarih çevresi

BİBLİYOGRAFYA

ARUÇİ, Muhammet, ‘Üsküp’te Meddah Medresesi’Balkanlarda İslam MedeniyetiSempozyumu Tebliğleri, İstanbul 2002.

ARUÇİ, Muhammet, “Fettah Efendi”, T.D.V. İslamAnsiklopedisi, C.XII. İstanbul 1995.

ASANİ, Eljesa, Makedonya’daki Medreseler veİsa Bey Medresesi, Yüksek Lisans TeziUludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler EnstitüsüBursa 2010.

AYVERDİ, E. Hakkı, Avrupa’da Osmanlı MimariEserleri Yugoslavya, C..III. İst. 1981.

BAKİ, Süleyman; ‘Manevi Önderlerimiz’, S.6,7,8,9,10,11, Köprü, Üsküp2004,2005,2006.

BAKİ, Süleyman; Makedonya İslam Dini Birliği veTürkler, Haberci, S. 15, Vrapçişte-2005.

BAYUR, Yusuf Hikmet; Türk İnkılap Tarihi, C.1,Kısım 1, T.T.K. Ankara 1963.

BEHİCUDDİN, Şehabi; Kapanmayan Yaralar-Uncured Wounds, Üsküp 2003.

ÇAYIRLI, Necati ; ‘Günümüz Makedonya Türkleri’,Rumeli- Balkanlar Özel sayısı Cilt IV, YeniTürkiye Dergisi Sayı 69, Ankara 2015.

ÇAYIRLI, Necati ; ‘Makedonya Türk KimliğiBağlamında Makedonya’daki Türk SivilToplum Kuruluşları’ Avrasya Etüdleri, Sayı48/2015-2, TİKA, Ankara 2015.

ÇAYIRLI, Necati ; ‘Makedonya Türkleri’, TürkDünyası Özel Sayısı C 2, Yeni TürkiyeDergisi Sayı 53-54 Ankara 2013.

DURMUŞ, Ahmet; ‘’Bir Zamanlar (Makedonya’daİslam Kültürü)’’, Avrupa Diyanet, S.125,Ankara 2009.

EMİN, Nedim¸ ‘Müslümanlar Ve Makedonya İslamBırlığı (MİB)’, Makedonya SiyasetiniAnlama Kılavuzu–Siyaset, Ekonomi VeToplum Araştırmaları Vakfı, Ankara 2014

ERCAN, Emine Hilal; Makedonya’da Adak veZiyaret Yerleri, Ege Üniversitesi SosyalBilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İzmir2006.

EREN, İsmail, Rumeli’de Türk Kültürü, YeniBalkan Yay.

GÖRGİEV, Dragi, NİKOLA Daniela, ÜsküpOsmanlı Darphanesi., Türk İşbirliği veKalkınma İdaresi Başkanlığı, Üsküp, 2008.

HAJDARİ, Sevgi Altundal (Hazırlayan) MakedonyaMüslümanları, (Rapor) - IHH İnsani veSosyal Araştırmalar Merkezi, IHH, İstanbul2014

İBRAHİMGİL, M. Zeki ; ‘‘Makedonya’nın Sosyal-Kültürel Yapısı ve Türk Vakıf EserlerininBugünkü Durumu’’, Makedonya’da RumeliTürklerinin Tarih ve Kültürleri Panellerive Konferansı (Mayıs, Aralık 1995 veMayıs 1996), İzmir (MAK-GÖÇ), İzmir1996.

İNBAŞI, Mehmet, ‘Balkanlar’da Osmanlı Hakimiyetive İskan siyaseti’, C.IX. “Türkler” YeniTürkiye Yayınları, Ankara, 2002.

İZZETİ, Metin; Balkanlar’da Tasavvuf, İstanbul2013.

KILIÇ, Kemal Hakkı; ‘Diyanet İşleri BaşkanlığıncaMakedonya’ya Götürülen Hizmetler’ AvrupaDiyanet, S.125, Ankara 2009.

KUMBARACI-BOGOYEVİÇ Lidiya, Üsküp’teOsmanlı Mimari Eserleri, İstanbul 2008.

MURAT, Salih; ‘‘Makedonya’da Son 6 Ay İçerisindeYıkılan, Hasar Gören İslam Dinine Ait DiniMabedlerin listesi ’’, Birlik, Yıl LVII, Sayı5693, Üsküp 2001.

MURATİ, Ümmü, Makedonya’da MüslümanToplumun Örgün ve Yaygın Din Eğitimi,Yüksek Lisans Tezi Marmara ÜniversitesiSosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2015,

tarih çevresi

23

Page 26: tarih çevresi

MUSA, Musa; Balkan Müslümanlarında Din-KimlikBütünleşmesi, Hikmet, S.6, 2005

MUSLİU, Abdulnentor; ‘Makedonya’da İslamiEğitim Araştırması’ Balkanlarda DinEğitimi, Değerler Eğitimi Merkezi, İstanbul2016

NUREDDİN Mensur; Makedonya’daki Belli BaşlıZiyaret Yerleri, Gostivar 2003.

ORAN, Baskın ; ‘‘Balkan Müslümanlarında Dinselve Ulusal Kimlik’’, A.Ü. Siyasal BilgilerFakültesi Dergisi, C.48 Sayı 1-4, Ankara1993

ÖMEROV, Mumin; ‘Tetove (Kalkandelen) -Kumanova’da Din Eğitimi’, BalkanlardaDin Eğitimi, Değerler Eğitimi Merkezi,İstanbul 2016.

ÖZFATURA, M. Necati; İştip Hamidiye Okulu İftaradoğru http://www.turkiyegazetesi.com.tr/m-necati-ozfatura/291581.aspx

SALİH, Eyüp; ‘Makedonya’da Türk KültürününDünü, Bugünü ve Yarını’http://www.balturk.org.tr/makedonyadaki-tarikatler-silsileleri-maneviyat-buyuklerinin-hayatlari-ve-hizmetleri/

TİKA 2013 Faaliyet R.http://www.tika.gov.tr/upload/oldpublication/faaliyet-raporu-2013.pdf

TUFAN, Muzaffer ; “Makedonya’da Türk İslamKültürü”, Sesler, 293, Üsküp 1995.

TURAN, Ömer ; “Balkan Türklerinin DiniMeseleleri”, Yeni Türkiye, Türk DünyasıÖzel Sayısı II, Sayı 16, Ankara 1997.

YAŞAR, Abdurrahman ; ‘‘Bağımsız Devlet OlduktanSonra Makedonya’da Genel Durum ileTürklerin Sosyo-Ekonomik ve KültürelDurumları’’, Makedonya’da RumeliTürklerinin Tarih ve Kültürleri Panellerive Konferansı , İzmir (MAK-GÖÇ), İzmir1996.

ZAİM, Sabahaddin; “Türk Dünyasında Balkanlardan

Hatıralar”, Yeni Türkiye, Türk Dünyası Özel

Sayısı II, Sayı 16, Ankara 1997.

GÖRÜŞME YAPILAN KİŞİLER

Halveti Şeyhi Kadri Efendi ile yapılan görüşme

Ağustos 1996, Ohrid.

MTV Türkçe Bölümü sorumlusu Gayur Şeh ile

yapılan görüşme, Ağustos 1996, Üsküp.

ADEKSAM Başkanı Fadıl Hoca ile yapılan görüşme,

Kasım 2001, Gostivar.

1959’da göç eden Hayriye ve İslam Çayırlı ile yapılan

görüşme, Eylül 2002- İzmir.

El Hilal Yrd. Teşkilatı Bşk. Behicuddin Şehabi ile

yapılan görüşme Eylül 2005, Üsküp

Merhamet Derneği Başkanı ve Logos A Yayınevi

Sahibi Adnan İsmaili ile 1996 - 2009,yılları

arasında yapılan görüşmeler, Üsküp

ADEKSAM Başkanı Fadıl Hoca ile yapılan görüşme,

Kasım 2001, Ocak 2003 ve Eylül 2005,

Ensar Derneği Başkanı Sulyeman Baki ile yapılan

görüşme, Ağustos-Eylül 2005, Üsküp.

Yararlanılan İnternet adresleri

http://www.haber7.com/balkanlar/haber/972258-

salih-murat-turkiyenin-durusu-itibarimizi-

artirdi

http://www.balturk.org.tr/makedonyada-turk-

kulturunun-dunu-bugunu-ve-yarini/

http://timebalkan.com/kemal-nazim-akla-ziyan-olur/

tarih çevresi

24

Page 27: tarih çevresi

tarih çevresi

25

Mustafa Kemal önderliğinde kurulanTürkiye Cumhuriyetinin dış politikası barışçıesaslara dayanmaktaydı. 1923’de gerçekleşmişolan Lozan Antlaşmasından itibaren Türkiye,Balkan ülkeleri ile kurduğu diplomatikilişkilerde hep yapıcı olmaya çalıştı.

30 Ocak 1923’te imzalanan bir antlaşmaile, Yunanistan’da bulunan Müslüman-TürklerleTürkiye’de bulunan Rumların değiş tokuşukararlaştırılmış, değiştirilecek kimseler vemübadele koşulları da saptanmıştı. Ancakantlaşmanın uygulanması aşamasında sorunlarçıktı. Antlaşmaya göre, İstanbul’daki RumlarlaBatı Trakya’daki Türkler mübadele dışındabırakılıyordu. Ancak bunları saptamak sorunoldu. İki ülke arasındaki iyi ilişkilerinkurulmasını engelleyen bir başka konu daPatriklik konusudur. Lozan’da İsmet Paşa,Patrikliğin Türkiye dışına çıkartılmasınıisterken, Batılılar Türkiye’de kalması için

direnmişler, “siyasetle uğraşmamak” koşuluylapatriğin İstanbul’da kalması konusunda sözlüolarak antlaşamaya varılmıştır. 1924’te boşalanPatrikliğe seçilen kişinin mübadele kapsamınagirmesi sorun yarattı. Bu sorun 1925’te yeniPatriğin atanmasıyla halledildi.

Aralık 1923’te Arnavutluk ilediplomatik ilişkiler kuruldu. Ekim 1925’teBulgaristan ve Yugoslavya ile birer dostlukantlaşması yapıldı. Bu arada Romanya ile de birantlaşma gerçekleşmişti.

1928 yılında Arnavutluk’ta ilan edilenmonarşi yönetimi Türkiye desteklemedi. Aynıtarihte daha önce yapılan Ankara Antlaşmasıdoğrultusunda Bulgaristan’dan 11.000 kişiTürkiye’ye göç etti. Yugoslavya’dakiMüslümanların ev ve arazilerine Sırpyönetimince el konulması gibi uygulamalarkarşısında Türk yönetimi, bu malların belli birpara ile telafi edilmesini istiyordu.

Cumhuriyet DönemindeTürkiye Balkan İlişkileri*

(1923-1998)

Necati ÇAYIRLI **

* Bu yazı Ege Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölümü’nce Cumhuriyetin 75.Yılı kutlamaları çerçevesinde halkayönelik olarak düzenlenen konferanslarda tebliğ edilmiştir.** Öğretim Elemanı, Ege Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölümü, Bornova İzmir-TÜRKİYE

Page 28: tarih çevresi

“Ahali Mübadelesi” sorunu Türk-Yunanilişkilerinde gerginliğe yol açarken,Yunanistan’ın “Anadolu Macerasında” uğradığıyenilgiyi hazmedemeyerek Türkiye’ye karşı bazıgirişimleri destekler görünmesi ilişkileri daha dasoğuttu. İtalya ve Yunanistan arasındaTürkiye’ye karşı yapılmış bir gizli ittifakbulunduğuna ilişkin kanıtlar ve YunanAdalarında Türkiye’ye çıkarak isyan başlatmayaçalışan maceracılar, Türk yöneticilerininYunanistan’ın Türkiye’ye karşı iyi niyetliolmadığına inanmalarına yol açtı. Ancak 1930’agelindiğinde, Bulgaristan’daki revizyonistpolitika Türk-Yunan yakınlaşmasını sağladı.Türk-Yunan yakınlaşmasını hazırlayan bir diğeretmen de Atatürk’ün izlemeye başlayacağıBalkan politikası için Yunanistan ile uzlaşmayıilk adım olarak görmesidir. İşte bu hava içindeHaziran 1930’da imzalanan antlaşma ile“Mübadele sorunu” çözülebildi. Venizelos’unTürkiye’yi ziyareti esnasında iki devlet arasında;Dostluk, Tarafsızlık, Uzlaşma ve HakemAntlaşması; deniz kuvvetlerininsınırlandırılmasına ilişkin protokol; İkamet,Ticaret ve Ulaşım sözleşmesi imzalandı (30Ekim 1930).

I.Dünya Savaşı’ndan sonra kurulanuluslar arası düzenden hoşnut olmayan“revizyonist devletler” 1930’larda faaliyetleriniartırdılar. Bu dönemde uluslararası bunalımlarkarşısında Milletler Cemiyeti çaresiz kaldı.ABD’nin hemen savaş sonrasında kendi kıtasınakapanması, Fransa’nın savunduğu sertlikpolitikasını destekleyecek gücü bulamaması vebelki de en önemlisi İngiltere’nin “bunalımbenden uzak dursun da ne olursa olsun” tutumuiçinde, Avrupa’da boy göstermeye başlayanfaşist saldırganlık ve yayılmacılığı DoğuAvrupa’ya yönlendirmesi şüphesiz Alman veİtalyan revizyonizmini güçlendirdi. İşte böyle birortamda o günkü düzenin değişmesinden yana

olan ve değişime karşı olan devletler olarak ikikampa ayrılmaya başlıyordu. Böyle bir ortamdaAtatürk yönetimi Türkiye’nin sınırlarını kabulederek, ülkeyi yeni maceralara sürükleyebilecektutumlardan kaçınmış, uluslararası hukuka veişbirliğine saygı göstermenin yanı sıra, gerçekçibir dış politikanın da yürütücüsü oldu.

Ekim 1929’da Atina’da tertiplenenEvrensel Barış Kongresi’nde, Balkan birliğikurulması teklif edildi. Bu doğrultuda; 5 Ekim1930’da Arnavutluk, Bulgaristan, Romanya,Türkiye, Yugoslavya ve Yunanistantemsilcilerinin katılımıyla ilk Balkan konferansıAtina’da gerçekleşti. Buradaki görüşmelerde; birBalkan paktı hazırlamak, uyuşmazlıkların barışyoluyla çözülmesi, ekonomik, sosyal, kültürelbirliğin sağlanması gibi kararlar alındı.

Balkan konferansının ikincisi Ekim1931’de İstanbul’da yapıldı. Arnavutlukheyetinin katılımı Türkiye’nin Arnavutlukyönetimini tanıması olarak değerlendirilince,Türk Arnavutluk ilişkilerine yeni bir boyutkazandırdı. Üçüncüsü 1932’de, dördüncüsü1933’de gerçekleşen konferansların ardındanTürkiye-Yunanistan, Türkiye-Yugoslavya veTürkiye-Romanya dostluk antlaşmalarıgerçekleşti. Türkiye’nin etkin rol oynadığı bugelişmeler sonrasında 9 Şubat 1934’te BalkanPaktı kuruldu. Türkiye, Yunanistan, Romanyave Yugoslavya arasında imzalanan bu pakt, birbaşka devletin saldırısı karşısında pakt üyesiülkelerin toprak bütünlüklerinin ve siyasalbağımsızlıklarının korunmasını güvence altınaalan ortak savunma antlaşmasıdır.Bulgaristan’ın saldırgan tutumu, Almanya veİtalya’nın tutumları paktın oluşmasında etki edenfaktörlerdendir.

Üye ülkelerin sınırlarını karşılıklıgüvence altına alan Balkan Antantı bir ortaksavunma ittifakı ve bölgesel bir yardımlaşma

tarih çevresi

26

Page 29: tarih çevresi

antlaşmasıydı. Balkan Antantı, bütün birlikiddialarına karşın, Almanların Balkanlardagittikçe artan ekonomik ve siyasal etkisi (1934–1939), II. Dünya Savaşı sırasında MihverDevletlerinin fiili saldırıları ve İtalyanlarınArnavutluğu işgali karşısında sessiz kaldı.Sovyetlerin ve Macarların toprak taleplerikarşısında da Romanya’ya hiçbir güvenliksağlayamadı. Almanya ve İtalya’nın 1941’deBalkanları işgal etmesi üzerine, Balkan Antantıkendiliğinden dağıldı.

Lozan’da gerçekleşmiş olan BoğazlarSözleşmesin de, Boğazların silahlardanarındırılmasıyla ilgili hükümler yer almaktaydı.Bu durum 20 Temmuz 1936 Montreux Boğazlarsözleşmesiyle yeniden düzenlendi. SözleşmeyleBoğazların Türkiye tarafındansilahlandırılabileceği kabul edilip, Boğazlarıdenetleme yetkisi de Türk Hükümetinedevredildi. Sözleşmeye Türkiye, Bulgaristan,Fransa, İngiltere, Japonya, Romanya, SovyetlerBirliği, Yugoslavya ve Yunanistan imza attılar.

Ekim 1936’da Yugoslavya ile ticaret,denizcilik ve yapılanma antlaşmaları yapıldı.1938 yılında Türk uyrukluların Türkiye’ye göçetmesiyle ilgili olarak Yugoslav yöneticileriylegörüşmeler olduysa da, netice alınamadı. Ziragöçmenler arasına Türk olmayanlar dakatılabilirdi.

Türkiye’nin Trakya’daki sınırları Lozanile belirlenmişti. Yunanlılara bırakılan BatıTrakya’daki Türklerin hakları Yunanistan ileyapılan antlaşmalarla garanti altına alındı (1926Atina, 1930 ve 1933 Ankara ant.). Türkiye’yekalan Trakya topraklarının ise askerdenarındırılması öngörülmekteydi. Ulusal sınırlariçindeki egemenlik haklarının tam kullanılmasıamacıyla Türkiye bu kısıtlamayı aşma çabasınısürdürdü. Bu çabalarında karşılaştığı tek engelBulgaristan oldu. Ama Türkiye başarılı bir

diplomasiyle bu engeli de aştı. 1935’teBulgaristan, Türkiye’yi askeri yığınak yaptığıiçin protesto ettiyse de, iki ülke arasında Kasım1936’da Balkan askeri antlaşması yapıldı.Ağustos 1938’de Edirne “askerden arındırılmışbölge” olmaktan çıktı. Yılsonuna doğruBulgaristan Türk alfabesinin okunmasına izinverdi. Ayrıca Türkler için tiyatrolar da açıldı. 10Kasım’da Atatürk’ün vefatı, Balkan ülkelerindede büyük üzüntü yarattı. Dünya Barışı için çabaharcamış olan Atatürk’ün vefatına basında genişyer verilip, O’nun liderliği ve eserlerindenövgüyle bahsedildi.

II. Dünya Savaşı’nda amaç, savaşakatılmadan Türkiye’nin toprak bütünlüğünükorumak, maceracı bir politikadan uzak durmakve büyük devletler arasıda denge unsurupolitikasını yürüterek saldırılarındankorunmaktı.

Ekim 1940’da Almanya Romanya’yıişgal etti. Arnavutluk ve Yunanistan’a saldırmışolan İtalya’da ardından Mihver devletlerinekatıldı. Ocak 1941’den itibaren Almanya’nınBalkan devletlerini tehdit eder biçimdeBalkanlara inmesi, İngiliz BaşbakanıChurchill’in Türkiye’nin savaşa katılmasınıistemesine yol açtı. Churchill’e göre,Balkanlarda durumunu güçlendirdikten sonraAlmanya “Türkiye’den Ortadoğu’ya geçitisterse” Türkiye bu baskıyı boyun eğebilirdi.Churchill Türkiye’ye başvurarak, Türkiye’ninsavaşa katılmasını her yönden destekleyeceğinibildirdi. Bütün girişimlere rağmen Türkiye savaşdışı durumunu korudu. Şubat 1941’de TürkiyeBulgaristan’la bir saldırmazlık paktı imzaladı.Bulgaristan’ı işgal etmiş olan Alman birlikleriTürkiye sınırına yaklaştılar. Mart ayındaBulgaristan Mihver devletlerine katıldı. NisandaYugoslavya, General Simoviç tarafındanAlmanya’ya bırakıldı. Alman işgaline uğramış

tarih çevresi

27

Page 30: tarih çevresi

olan Yunanistan’a “Kurtuluş” vapuruyla yardımgönderildi. 1942 Ağustosunda “Dumlupınar”gemisiyle son yardım malzemesi gönderildi.

II. Dünya Savaşından sonra Batıdünyası ile yüzyılların çelişki ve savaşını,Türkiye açısından, yerini uyum ve anlaşmayabıraktı. II. Dünya Savaşı ve sonrasındaki olaylar,Sovyet nüfusunun Balkanlara sarkmasına yolaçtı. Yani Komünizm, Türkiye ve Yunanistandışında tüm Balkan devletlerini etkiledi.Uluslararası sistemin “iki kutuplu” bir yapıyadönüşmesi ile Türkiye Soğuk Savaş’ın tamortasında yer aldı. 1947 Martından itibaren(Truman doktrini) Türkiye, Batının en sağlammüttefiki haline geldi.

1945’te Federal Yugoslavya’nındâhilinde özerk Makedon Devletininkurulmasıyla ilgili gelişmelere Türkiye,Yugoslavya’nın lehinde bir tutum sergiledi.Türkiye, Sovyet himayesinde Bulgaristan’ınYugoslav federasyonuna planlanmış şekildegirmesi ihtimalinden kaygı duymaktaydı.Sovyetler, Yugoslav – Bulgaristanfederasyonunun kurulması için baskı yapıyordu.Böylece Bolşevizasyonunu yaymayaçalışıyordu. Tito Sovyetlerin baskısına boyuneğmedi. Türkiye’nin Makedonya ile ilgiligelişmelerdeki tutumu Türkiye – Yugoslavyaarasında toplumsal, siyasi, askeri vd. alanlardaişbirliğini getirdi.

II. Dünya savaşından sonra, TürkiyeBalkan işbirliğini yeniden canlandırmagirişimlerinde bulundu. Bu girişimlerde,ABD’nin aynı yöndeki önerisinin de rolü vardır.28 Şubat 1953’te Türkiye, Yunanistan veYugoslavya arasında, Ankara Dostluk veişbirliği antlaşması imza edildi. Romanya,Bulgaristan ve Arnavutluk, Sovyetlerle olanilişkilerinden dolayı bu antlaşmayayanaşmadılar. Türkiye antlaşmanın ittifaka

dönüşmesi için girişimlerini sürdürdü. 6 Ağustos1954’te taraflar antlaşmanın askeri bir ittifakadönüşmesi için anlaştılar. II. Balkan Paktı’nınörgütsel yapısı, 2 Mart 1955 tarihinde Ankara’daimzalanan “Balkanlar Danışma Meclisi”kurulmasına dair antlaşma ile tamamlanmışoldu. Bu pakt 1960 yılına değin geçerliliğinikorudu, zira bu tarihler arasında Yugoslav –Sovyet yakınlaşması, Kıbrıs meselesi nedeniyleTürk – Yunan ilişkilerinin bozulmaya başlamasıgibi gelişmeler bu paktın sona ermesine nedenoldu.

Savaş sonrasındaki dönemde Bulgaryönetimi, cami ve okulların kapatılması,tedrisatın birleştirilmesi, topraklarınınkolektifleştirilmesi gibi uygulamalarda bulundu.Dobruca’daki Türk köylülerinin topraklarınımüsadere etmek niyetinde olan Bulgarhükümeti, 250.000 Türk’ün göç edebileceğiniTürkiye’ye bildirdi. Türk yetkililer komünistajanları tespit edebilmek için süre istediler.Ayrıca göçün ekonomik olarak ta Türkiye’yizora sokacağı da belirtildi. Bu gelişmeler bir süregerginliğe yol açmışsa da, Aralık 1950’deBulgarlar Türk isteklerini kabul ettiler. Ancak,Bulgaristan’daki Türklere yönelik olumsuzuygulamalar devam etti. Ocak 1952’de A.B.D.ve İngiliz ajanlarının Türkiye’yi üs olarakkullandıkları iddiasıyla Ankara’yı protesto edenBulgaristan, ardından Türkiye’nin NATO’yagirişini de protesto etti. Bulgaristan yılsonunadoğru Türklere yönelik olumlu uygulamalardabulunmaya başladı. Türk tiyatrolarının temsilvermeye başlaması, Sofya üniversitesinde tarih,edebiyat ve felsefe ile ilgili Türkçe derslerininverilmesi bu uygulamalara örnek verilebilir.

1960’lı yıllarda Türk- Bulgarilişkilerinde hareketlilik görülür. Mayıs1967’deki Bulgaristan ziyareti sonunda ortak birbildiri yayınlandı. Kıbrıs konusuna değinilen bu

tarih çevresi

28

Page 31: tarih çevresi

görüşmelerde, bölgedeki barışın bir an evvel adilbir şekilde sağlanması temennisinde bulunuldu.Mart 1968’de Bulgaristan BaşbakanınınTürkiye’yi ziyareti esnasında da Kıbrıskonusuna değinildi. Akdeniz bölgesinde önemlibir ihtilaf kaynağı teşkil eden Kıbrıs sorunun enkısa zamanda, Türk ve Rumların barış vegüvenlik içinde yaşamalarını sağlayacak birşekilde çözümlenmesi temennisinde bulunuldu.

1966’da Türkiye – Yugoslavya –Bulgaristan arasında turizm alanında işbirliğiniöngören bir protokol imzalandı. Nisan 1968’deTürkiye’de bulunan Yugoslavya Başbakanı,Kıbrıs’taki Türk ve Rumların tam bir hakeşitliğinden istifade ederek barış ve güvenlikiçinde yaşamaları hususunda arzusunu ifade etti.

1965 Aralığında Birleşmiş MilletlerdeKıbrıs’la ilgili yapılan oylamada Arnavutluktemsilcilerinin, Türkiye lehinde oy kullanmaları,Türk – Arnavut ilişkilerini yenidencanlanmasına neden oldu. 1968 ve 1969 dakarşılıklı yapılan ziyaretler doğrultusunda kültür,ticaret ve veterinerlik konularında antlaşmalaryapıldı. Arnavutluk yönetimi her alandailişkilerin geliştirilmesinin öneminivurgulamaktaydı. Ancak Arnavutluk’un dışakapalı politikası iki ülke arasındaki ilişkileringelişmesini engelleyen faktörlerdendir.

1950’lerin başlarında Türkiye ileYunanistan arasında “Kıbrıs Sorunu” ortayaçıktı. Adadaki Ortodoks kuruluşun milliyetçilikhareketini körüklemesi, birtakım faaliyetleregirişmesi, Yunanistan’la birleşme istekleridoğrultusunda Rumların ayaklanmaları gibigelişmeler sorunun ortaya çıkmasına neden oldu.1954’te Yunanistan’ın Birleşmiş Milletler genelkuruluna şikayeti ile sorun uluslar arası bir boyutkazandı. Şikâyet konusu Ada halkına kendikaderlerini kendilerinin tayin etmesi prensibininuygulanmamasıydı, Kıbrıs’la ilgili olarak

günümüze kadar, Türkiye – İngiltere –Yunanistan arasında birçok görüşme oldu.

29 Ağustos – 7 Eylül 1955 tarihleriarasında gerçekleşen Londra Konferansı’nda,muhtariyet, self – determination prensibininuygulanması gibi konular görüşüldüyse de birsonuç alınamadı. Bu tarihlerde Kıbrıs Rumlarıtedhiş hareketlerini arttırmaya başladılar. Aralık1956’da İngiltere tarafından hazırlanan tasarıylaKıbrıs’a, mahalli muhtariyet verilmesi gündemegeldi. İngiltere, Kıbrıs üzerindeki egemenlikhakkının ise devam ettiğini ifade eden biraçıklamada da bulundu. Bu tasarının (Radclif)özelliği idarede Türklere de ayrıcalıktanınmasıdır. Ancak Radclif tasarısında hayatageçirilemedi. 1957 Mart’ında NATO aracılıkgirişiminde bulunduysa da netice alınamadı.Haziran 1958’de Başbakan Macmillantarafından yeni bir teklif açıklandı. Buna göre;İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’ın işbirliğinedayalı yedi yıl sürecek olan üçlü bir yönetimoluşturulacaktı. Fakat bundan da bir sonucaulaşılamadı. Birleşmiş Milletlerde tekrargündeme alınan Kıbrıs konusu, Şubat 1959’dakiLondra Konferansı ile sonuçlandı. BöylelikleAda’da iki cemaatin ortaklığına dayanan federalbir cumhuriyetin kurulması karara bağlandı. 16Ağustos 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyetibağımsızlığını ilan etti. Ancak, Türklerin devletgörevlerinde yer alması, Türk Cumhurbaşkanımuavininin veto hakkına sahip olması gibikonularda anlaşmazlıklar çıktı. Türklerinhaklarını kısıtlayan Rumlar anlaşmamaddelerine de uymamaya başladılar. 1963sonlarına doğru, Rum polisleri rast gele ateşaçarak bazı kayıplara neden oldu. Kadın veçocukları hunharca katletmeleri üzerine Türkjetleri intihar uçuşunda bulundular. Kıbrıs’taçatışmalar devam ederken uluslararası alandakigirişimler de sürüyordu, Ocak 1964’te Türkiyemüdahale etmek istediyse de B.M. ve ABD buna

tarih çevresi

29

Page 32: tarih çevresi

engel oldu. Ardından bölgeye Barış Gücügönderildi. 1965 ve 1966’da nispi bir sükûnethüküm sürdü. 1967’de Yunanlılar, KıbrısTürklerinin toptan yok edilmesini hedef alan birplan (AKRİTAS) yaptılar. Ancak plan Türklertarafından öğrenilince, Türk jetlerinin başarılıharekâtıyla plan başlamadan sona erdi. Bir süreyönetim Türklere geçti ise de ardından RumUlusal muhafız birliği darbe yaptı. Gelişmelerüzerine Türkiye, ortak müdahale içinİngiltere’ye başvurduysa da destek bulamadı.NATO ve ABD’nin karşı çıkmasına rağmen 20Temmuz 1974 sabahı Türk Silahlı KuvvetleriAda’ya çıktı. İki gün süren mücadele ateşkes ilesonuçlandı. 10 Ağustos’ta Cenevre’de başlayangörüşmelerde Türk tarafı federe bir Türkyönetiminin kurulmasını istediyse de İngiltere veYunanistan buna yanaşmadı. Ardından 13–16Ağustos arası ikinci bir harekât gerçekleşti.Ateşkesten sonra yapılan görüşmeler sonuçsuzkalınca Türk tarafı, 13 Şubat 1975’te Kıbrıs TürkFedere Devleti’ni kurduğunu ilan etti. Bundansonraki süreçte birleşme ve barış için somut biradım atılamadı. 1 Kasım 1983’te bağımsız TürkDevleti kuruldu.

Türkiye ile Yunanistan arasındaki birdiğer problem “Batı Trakya Türkleri” nindurumudur. 1950 yılında Yunan Hükümetieğitim alanında kısmi iyileşmeler yaptı. 1951’deyapılan kültür antlaşması doğrultusunda BatıTrakya’ya öğretmen ve ders kitapları gönderildi.1954’de çıkarılan kanunla Yunanistan, Türkilkokulları deyimini resmen kullandıysa da buuzun sürmedi. Kıbrıs bunalımına paralel olarak,politikasını değiştiren Yunanistan baskılarınısertleştirmeye başladı. 1977 yılından itibarenazınlık okulları müfettişlerine geniş yetkilerverildi. Yine aynı yıllarda Batı TrakyaTürklerinin Müslüman Yunanlılar olduğunuispatlamak amacıyla “Trakya Tarihini AraştırmaMerkezi’ni kurdular. Ekim 1981’de Papandreou

iktidara gelince Türklerin asimile edilmesineyönelik hareketler arttı. Batı TrakyaYunanistan’a bırakıldığından beri Yunanyönetimleri, Türkleri daima kendileri için birtehlike olarak gördüler. Türkleri göçe zorlamak,Türk kimliğini inkâr etmek, taşınmaz maledinmelerini yasaklamak müftü tayin etmek gibikeyfi uygulamalarda bulundular. 1985’te ezanokunmasına da yasak getirildi. İstanbul’dakipatrik rahatça seçilip faaliyet gösterirken, BatıTrakya’daki Türkler müftülerini dahiseçemiyorlardı. Türklerin haklarını savununbirçok Türk baskıya maruz kaldı. TrakyaTürklerinin haklı davasını dünya platformunataşımayı başaran Doktor Sadık Ahmet önemlişahsiyetlerdendir. Bugün Türkiye’de ve değişikAvrupa ülkelerinde bir hayli Batı Trakya Türküyaşamakta ve davaları için mücadeleetmektedirler.

1970’li yıllarda diğer Balkan ülkeleri ileilişkiler de önemli bir gelişme görülmemektedir.Bu yıllarda Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçgelmesi, Yugoslavya’da gerçekleşen Struga şiirakşamlarına Türk şair ve yazarlarının katılmasıgibi gelişmeler oldu.1973’te baş gösteren petrolbunalımı, petrol arama faaliyetlerini hızlandırdı.Denizlerin, doğal kaynaklar yönünden önemininarttığı bu dönemde Ege Denizi’nde sürtüşmelerbaşladı. 1974 başlarında Türkiye’nin Ege’depetrol arama girişiminde bulunması, Türk-Yunan ilişkilerinde “Kıta Sahanlığı” probleminiortaya çıkardı. Yunanistan kendi kıtasahanlığının ihlal edildiği iddiasında bulundu.Yunanistan’ın Ege’nin %44’ü üzerinde,Türkiye’nin ise %8’i üzerinde egemenlik hakkıolduğu, geri kalan %48’inin ise açık deniz olarakkabul edildiği ifade edilmektedir. Adalardanbazıları sahillerimize altı milden de daha yakınmesafede bulunduklarından aradaki denizparçası ortadan bölünmekte ve karasuları oşekilde hesaplanmaktadır. Yunanistan

tarih çevresi

30

Page 33: tarih çevresi

karasularının 12 mil olarak kabul edilmesi içinçaba sarf etmektedir. Böylece Türkiye’nin Egeve Akdeniz’deki açık denizlere ulaşabilme hakkıkısıtlanmış olmaktadır. Türkiye sadece Egedenizinin %9’una egemen olacak, Yunanistanise %72’sine egemen olacaktır. Kıta sahanlığı ileilgili olarak 1976’da varılan antlaşma ile bilimselaraştırmalar dışında faaliyette bulunulmamasıgibi kararlar alınmışsa da problem bitmedi.

Velhasıl, Türkiye ile Yunanistanarasında birçok ikili sorun vardır. Havasahanlığı, Ege adalarının silahlandırılması, bazıterör örgütlerinin desteklenmesi gibi

1988 ve 1992’de gerçekleşen Davoszirvesinde, kalıcı barışın sağlanması içingörüşler beyan edildiyse de iki ülke arasındakiproblemler giderilemedi. Şüphesiz bunda Yunanyönetiminin olumsuz yaklaşımı etkiliolmaktadır. Her şeye rağmen iki ülke arasında;Türk Yunan işadamları konseyinin kurulması,Belediye Başkanları düzeyinde karşılıklıziyaretlerin gerçekleştirilmesi, çeşitli partileremensup siyasetçilerinin katılımlarıylaoluşturulan “Türk Yunan Dostluk Grubu” gibiolumlu ortak girişimler de bulunmaktadır.

II. Dünya Savaşından sonraki dönemde,Türkiye- Romanya ilişkilerinin normalleşmesi,Romanya Başbakanı’nın Temmuz 1966’dakiziyaretiyle başlar. Görüşmelerde Balkandevletleri arasındaki ilişkilerinin geliştirilmesigerektiğine değinildi. 1967’deki iade ziyaretindeTürkiye ile Romanya arasında teknik, hukuki veulaştırma konusundaki görüşmelerin yanı sıraTürkiye, Kıbrıs konusunda Romanya’yıbilgilendirdi. Eylül 1967’de her iki ülkeBaşbakanı Kıbrıs sorununun barışçı yollarlahalledilmesi gerektiği hususunda hemfikirolduklarını açıkladılar. Ayrıca 1970 yılında ikiülke arasında konsolosluk ve adli yardımanlaşmaları imzalandı.

1980’li yıllarda Bulgaristan’dakiTürklere yönelik baskıların arttığı görülür.İsimlerin zorla değiştirilmesi, kendi dillerininkonuşulmasına izin verilmemesi, Türk’lerin“Müslümanlaştırılmış Bulgarlar” olduğuiddiasında bulunmaları baskılara örnek olarakverilebilir.

Şubat 1988’de Yugoslavya, Türkiye,Yunanistan, Arnavutluk, Bulgaristan veRomanya Dışişleri Bakanlarının biraraya geldiğibir toplantı yapıldı. Yugoslavya’da gerçekleşentoplantıda ikili görüşmelerde de bulunuldu.Bulgaristan ile yapılan görüşmelerde Türkazınlığına yönelik uygulamaların sonaerdirilmesi doğrultusunda bir protokolimzalandı. Yugoslavya ile yapılan görüşmelerinardından, Türkiye’de “Yugoslavya Haftası”,Yugoslavya’da da “Türkiye Haftası” şeklinde birkültür gösterisi düzenlendi. Arnavutluk ileyapılan görüşmelerde insan hakları konusunu daiçeren bir görüşme yapıldı.

Toplantı sonunda ortak bir bildiriyayınlandı. Bildiride özetle; Balkan ülkeleriarasında bu gibi toplantıların devam etmesininönemine, insan çevresi, ulaşım, turizm, kültür,teknik, bilim ve teknoloji ile iktisadi alanlardaişbirliğinin geliştirilmesi için ilgili bakanlıklardüzeyinde komitelerin kurulması kararabağlandı.

1980’li yıllarda, komünist rejimibenimsemiş olan Balkan ülkeleri ciddi sorunlarlakarşı karşıya idiler. Tito’nun ölümünden sonraYugoslavya’nın karışmaya başlaması, Romanyave Bulgaristan’daki yönetimin baskılarınıartırmış olmalarını örnek olmalarını örnek olarakgösterebiliriz.

Balkanlardaki durum 1990’lı yıllarınbaşlarında Yugoslavya’nın parçalanması ile yenibir boyut kazandı. Rusya’da komünizmin

tarih çevresi

31

Page 34: tarih çevresi

çökmesi sonrasındaki gelişmeler Yugoslavya’daetkisini gösterdi. Çok partili hayata geçiş bununen açık örneğidir. Çok partili hayatta üstünlükmilliyetçilerin elindeydi. Slovenya veHırvatistan’ın bağımsızlıklarını ilan etmeleri,Makedonya ve Bosna – Hersek’in de bunakatılmaları bölgedeki gerginliği tırmandırdı. Busüreç içerisinde Türkiye, Yugoslavya’daki yenidüzenin barışçıl bir biçimde gerçekleştirilmesiiçin yoğun bir çaba harcadı. Ancak her şeyerağmen dağılmanın ve savaşın önü alınamadı.

Bu yeni dönemde, Bosna’dakigelişmelerden dolayı Yugoslavya ile ilişkilergerginleşti. Türkiye, gerek İslam dünyasınıgerekse Avrupa’yı Bosna’ya müdahale içinharekete geçirmeye ve bölgede Barış Gücü’nüoluşturulmasını sağlamaya çalıştı.

Balkanlarda bir diğer değişimBulgaristan, Romanya ve Arnavutluk’ta yaşandı.Romanya ve Bulgaristan’da demokrasihareketleri olurken, Arnavutluk’ta komünistrejime ılımlı bir hava getiren yönetim işbaşınageldi. Bulgaristan’daki bir diğer gelişme deTürklerin kurduğu “Hak ve ÖzgürlüklerHareketi”dir.

Yeni gelişmeleri dikkatle izleyenTürkiye, ilgili ülkelerin yetkilileriylegörüşmelerde bulundu. Yugoslav DevletBaşkanının, Bosna-Hersek Cumhurbaşkanının,Makedonya Cumhurbaşkanının Ankara’yıziyaret etmelerini, destek aramalarını; Türkyetkililerinin de ilgili ülkeleri ziyaret etmeleriniörnek olarak verebiliriz.

Bu dönemde, ekonomik işbirliğini vekarşılıklı dayanışmayı desteklemek yoluylabölgesel istikrara katkıda bulunmak, Türk dışpolitikasının temel amaçlarından biri durumunageldi. Bu bağlamda Türkiye, 19–21 Aralık 1990tarihinde Ankara da düzenlenen uluslararası bir

toplantıda, Karadeniz havzasının bir barış, refahve istikrar bölgesine dönüştürülmesiniamaçlayan Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ)düşüncesinin ortaya attı.

KEİ’nin resmen işlerlik kazanması 25Haziran 1992’de Türkiye, Bulgaristan,Romanya, Moldavya, Arnavutluk, Yunanistan,Rusya, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan veUkrayna’nın bu doğrultudaki bildirgeyiimzalamaları ile gerçekleşti.

Şubat 1992’de Türkiye; Slovenya,Hırvatistan, Makedonya ve Bosna-Hersek’itanıdığını açıkladı. Ardından Romanya,Bulgaristan, Arnavutluk ve yeni kurulandevletlerle birçok alanda antlaşmalar yapıldı.Terör konusunda Romanya ile yapılan antlaşma(Nisan 1992), Arnavutluk ile imzalanansavunma işbirliği antlaşması (Temmuz 1992),Bosna-Hersek ile yapılan askeri eğitim veişbirliği antlaşması (Ekim 1996), Makedonya ileyapılan sosyal güvenlik sözleşmesi (Temmuz1998) bunlardan sadece bir kaçıdır.

Bu antlaşmalar içerisinde belki de enönemlisi Bulgaristan, Arnavutluk hattaİtalya’nın da desteklediği, Türkiye ileMakedonya arasındaki görüşmelerde kararavarılan ‘‘Batı-Doğu ’’ ulaşım projesidir. Buproje ile batı-doğu arasında bir demiryolu vekarayolu bağlantısı kurulmak istenmektedir.Durres-Üsküp-Sofya-İstanbul güzergâhındaki bukoridor dört ayrı proje olarak düşünülmektedir.İktisadi ve ticari işbirliğini sağlayacağınainanılan bu projenin tamamlanması halinde,bölgedeki barış ve istikrarın da sağlanabileceğidüşünülmektedir. Mayıs 1993’te Ohrid’deyapılan toplantıda mutabakatına varılan projenin2010 yılında tamamlanması düşünülmekteydi.Ancak siyasi ve iktisadi nedenlerden dolayıilerleme kaydedilemedi. Temennimiz bölge içinsiyasi, iktisadi, askeri ve sair açıdan önem arz

tarih çevresi

32

Page 35: tarih çevresi

eden projelerin neticeye ulaştırılmasıdır.

Balkanlarla ilgili son gelişmelerden biride, Balkanlarda ortaya çıkabilecek bir krizemüdahale edilecek çok uluslu Barış Gücü’nünoluşturulmasına ilişkin antlaşmanın Atina’daimzalanmış olmasıdır (12 Ocak 1999). Bunagöre; Barış Gücü’nün ilk karargâhı dört yılsüreyle Bulgaristan’ın Filibe kenti oldu.Ardından Romanya’nın Köstence, Türkiye’ninEdirne ve Yunanistan’ın Kilkis kentlerikarargâha ev sahipliği yapacak. İlk karargâhınilk komutanı Türk oldu. İki yıl sonra ise bugöreve Yunan komutan geldi.

25.000 askerden oluşacak Barışgücünün komuta kadrosunda da dönüşümlüsistem geçerli. Sözgelimi; İstihbarat DairesiBaşkanı Yunanlı, yardımcısı Türk, buna karşınOperasyon Dairesi’nin başkanı Türk, yardımcısıYunanlı olacak.

Dayton Barışı (Kasım 1995)doğrultusunda Bosna olayları durulduysa dabölgede huzur sağlanamadı. Zira bir süre sonraKosova’daki olaylar patlak verdi. Kosova, eskiYugoslavya döneminden beri sorunlu birbölgedir. Bölgedeki Arnavutlar Sırp yönetimiyleihtilaf ve çatışma içindedirler. Arnavutlar.Kosova Cumhuriyeti’ni hayata geçirmek içinmücadele etmektedirler. Türkiye bu konuda datemkinli davranmakta olup, kamuoyu dagelişmeleri izlemektedir. Bölgeye ilaç, gıdamaddesi, giyecek gibi yardımlar gönderildi.

Kosova’da yaşayan 20.000 civarındakiTürk azınlık, Arnavutların kendilerine baskıuygulamalarından şikâyetçidirler. Benzer iddiaMakedonya’daki Türkler için de söz konusudur.Makedonya’da görüşmüş olduğum bazıvatandaşlar, Müslüman ortak paydasındaArnavutların Türk nüfusunu yok etmeyeçalıştıklarını iddia etmekteydiler. Örnek olarak

da Meşihat’ın (Makedonya İslam Birliği’nin)daha önce Türkçe vaaz verilen camilerdeArnavutça vaaz verdirmesini göstermektedir.Meşihat yetkilileri ise söz konusu camilere dahaçok Arnavutların gelmesinden dolayı budurumun değiştiğini ifade etmektedirler. Yinebazı ileri gelen Türkler, Türkiye’nin bir ‘‘KültürMerkezi’’ açmasını istemektedirler. Böyleliklekendi dil ve kültürlerini devam ettirebileceklerinisöylemektedirler. Türkiye’nin bölgedeki isteklerdoğrultusunda bir takım girişimlerde bulunmasıtemennimizdir.

Cumhuriyet döneminde önem arz edenbir diğer gelişme ‘göç’ hadiseleridir. Balkanülkelerinden pek çok soydaşımız Türkiye’ye göçetti ya da göç ettirildi. Bu dönemde genel olarak;Bulgaristan, Yunanistan, Yugoslavya veRomanya’dan Türkiye’ye gerçekleşen göçleritarihleriyle birlikte şu şekilde özetleyebiliriz:

Bulgaristan’dan; 1923-1940 arası 28.000,1940-1980 arası 151.500, 1980 sonrası artanbaskılar sonucunda 350.000 kişi göç etti. Ancakson gelenlerin bir kısmı geri dönmüştür.

Yugoslavya’dan; 1923–1933 arası108.000, 1952-1967 arası 175.000 vesonrasındaki dönemde 200.000’den fazla kişiTürkiye’ye göç etti.

Yunanistan’dan; 1923–1933 arası384.000, 1934-1960 arası 23.800, 1960-1980arası 20.000 kişi göç etti. Romanya’dan ise121.300 kişi göç etti.

Yaklaşık olarak verdiğimiz bu rakamlarneticesinde, Türkiye’ye 1.500.000’den fazla kişiBalkanlardan göç etti ya da ettirildi. Maalesef bugöçler Balkanlardaki Türk nüfusununazalmasına ve bölgede kalanların baskılaramaruz kalmasına neden oldu.

Aslında Türkiye, Balkanlarda toprak

tarih çevresi

33

Page 36: tarih çevresi

sorunu olmayan tek ülkedir. Türkiye’nin istediğitek şey, bölgedeki Türklerin insan haklarındanyararlanması ve Türkiye ile tarihsel bağlarıbulunan diğer ırklara mensup Müslümanların daözgürlük içinde yaşamaları ve kazanılmışegemenlik haklarını korumalarıdır.

Sonuç olarak diyebiliriz ki; Türkiye,Balkanlarla olan ilişkilerinde Misak-ı Milli’denödün vermeden barışçıl bir politika izlemiştir.

Cumhuriyet döneminde ağırlıklı olarakYunanistan ile sorunlar yaşanmıştır. Her şeyerağmen Türkiye, bölgede barışın devamlılığı içinuğraşmış ve bu doğrultuda girişimlerdebulunmuştur. Bunun en son örneği Balkanlardaoluşturulan ‘‘Çok Uluslu Barış Gücü’’dür. BölgeTürkiye’ye Avrupa’nın yolunu, dolayısıyla daAvrupa’ya Türkiye’nin yolunu açmaktadır. EğerAvrupa’yı istiyorsak Balkanları ihmaletmemeliyiz.

tarih çevresi

34

Page 37: tarih çevresi

Kaynakça

Prof. Dr. Milan VANKU ; ‘‘Boğazlara İlişkinMontreux Konferansında Küçük Antant veBalkan Antlaşması’’, Sesler, sayı:199, Üsküp1985.

Prof. Dr. Gazmend SHUPUZA; ‘‘Atatürk veArnavutluk-Türkiye İlişkileri’’, A.Ü. Türkİnkılap Tarihi Enstitüsü, sayı:11, Ankara1993.

Doç. Dr. Ahmet ÖZGİRAY; ‘‘GünümüzdeBalkanlar’’, E.Ü. Edebiyat Fakültesi Tarihİncelemeleri, Sayı:10, İzmir 1995.

Doç. Dr. Ahmet ÖZGİRAY; ‘‘Türk-Bulgar Siyasiİlşkileri (1920-1938)’’, E.Ü. EdebiyatFakültesi Tarih İncelemeleri, Sayı:10, İzmir1995.

Doç. Dr. Ahmet ÖZGİRAY; ‘‘Türkiye – Yugoslavyaİlişkileri (1920-1938)’’, E.Ü. EdebiyatFakültesi Tarih İncelemeleri, Sayı:14, İzmir1999.

Sina AKŞİN – Melek FIRAT; ‘‘İki Savaş ArasıDönemde Balkanlar’’, Balkanlar, Orta DoğuBalkan İncelemeleri Vakfı (OBİV), İstanbul1993.

Nazmi AKIMAN; ‘‘Bir Diplomat Gözüyle Türkiye-Yunanistan İlişkileri’’, Balkanlar, OBİV,İstanbul 1993.

Halit EREN; ‘‘Balkanlarda Türk ve Diğer MüslümanToplumları ve Göç Olgusu’’, Balkanlar,OBİV, İstanbul 1993.

Necati ÇAYIRLI; ‘‘Türkiye – Makedonya İlişkilerive Batı-Doğu Ulaşım Projesi Üzerine’’,YeniTürkiye Türk Dünyası Özel Sayısı, sayı:16,Ankara 1997.

Avrasya Dosyası, ‘‘Makedonya Özel Sayısı’’, T.C.Dışişleri Bakanlığı Türk İşbirliği KalkınmaAjansı (TİKA), Sayı:105. Ankara 1998.

Avrasya Dosyası, ‘‘Bosna-Hersek Özel Sayısı’’,TİKA, Sayı:106. Ankara 1998.

İhsan GÜRKAN; ‘II. Dünya Savaşından GünümüzeDeğin Balkanlar’, Balkanlar, OBİV, İstanbul1993.

İsmail SOYSAL; ‘‘Günümüzde Balkanlar veTürkiye’nin Tutumu (1989-1992)’’,Balkanlar, OBİV, İstanbul 1993.

Remzi CANOVA; ‘‘Balkanlarda Yeni Çığır Açıldı’’,Sesler, sayı:224, Üsküp 1988.

Dr. Lazar LAZAROV; ‘‘Büyük Güçler veTürkiye’nin, Makedonya Devleti’ninKurulması ve Makedonya’nın BirleşmesiGirişimleri (1944-1960)’’ Sesler,sayı:282/283/284, Üsküp 1994.

Kazım GÜLTEPE; ‘‘Batı Trakya’nın Dünü Bugünüve Dehşet Saçan Yunan İdaresi’’, TürkDünyası Tarih Dergisi, Sayı:115, İstanbul1995.

Şükrü S. GÜREL – Haluk GÜRGER; ‘‘Türk DışPolitikası (1919-1980)’’, CumhuriyetDönemi Türkiye Ansiklopedisi, Cilt:2,İletişim Yayınları.

Sabah Gazetesi; Türk-Yunan Dostluk Grubununoluşturulmasıyla ilgili haber, 17.01.1999.

Radikal Gazetesi; Balkanlarda oluşturulacak ‘ÇokUluslu Barış Gücü’ ile ilgili haber,12.01.1999.

Mehmet GÖNLÜBOL ve Arkadaşları ; OlaylarlaTürk Dış Politikası, Ankara 1996.

tarih çevresi

35

Page 38: tarih çevresi

tarih çevresi

36

Atatürk’ün insan sevgisi, dünyainsanlığını bir bütün olarak görmesi, barışçıl vebirleştirici olması gibi özellikleri yalnız Türkmilleti için değil, bütün milletler için önem arzetmektedir. Bu yazımızda amacımız, üstünmeziyetleri olan Atatürk’ün, diğer halklar vedevletler tarafından da benimsenen bir liderolduğunu tekrar ortaya koymaktır..

22.450.000 nüfusu ve 238.391 km²’likyüzölçümü ile Balkanların önemlimerkezlerinden olan Romanya topraklarında,çoğunluğu teşkil eden Romen halkıyla beraberTürkler ve Tatarlar yaşamaktadır.Müslümanların çoğu düz, verimli ve sulak biryer olan Dobruca bölgesinde yaşamaktadır.1

Türk-Tatar Müslüman toplumu, anadili Türkçeve İslam Dini öğretimleri de dahil olmak üzere,

Romen Anayasasının ön gördüğü tüm hak veözgürlüklerden yararlanmaktadır.

1878 Berlin Antlaşması ile Türkhâkimiyetinin sona erdiği Dobruca topraklarınıntoplam yüzölçümü 23.626 km²’dir. Butoprakların büyük bir kısmı Romanyasınırlarında bir kısmı ise Bulgaristan sınırlarıiçerisindedir. Romanya Dobruca’sı üç vilayeteayrılmaktadır. Bunlar Köstence, Tulca veMecidiye vilayetleridir.2 RomanyaDobruca’sının toplam nüfusu bir milyoncivarındadır. Bu sayının % 10’nu Türk azınlığınoluşturduğu tahmin edilmektedir. 1992 sayımınagöre Mecidiye’nin nüfusu 46.586’dır (Türk-Tatar dâhil).3

Gerek Krallık döneminde gerekseSosyalist rejimin hâkim olduğu dönemde bazı

Kemal Atatürk İlahiyat vePedagoloji Lisesi *

(Mecidiye - Romanya)

Necati ÇAYIRLI **

* Yazı; ‘Fikret Tujrkmen Armağanı’,eserde yayınlandı. (İzmir 2005); Ayrıca 2001yazında Romanya’dabulunduğum esnada okul hakkında bilgi veren İktisatçı Oskin Murat ve Üniversite öğrencisi Cihan Kurt’a teşekkujrederim.

** Öğretim Elemanı, Ege Üniversitesi Atatujrk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölujmuj, Bornova İzmir/TÜRKİYE.

e-mail: [email protected]

Page 39: tarih çevresi

sorunlar yaşayan Dobruca Türkeri’nin Milliuyanışlarında etken ve yapıcı olan unsurlarınbaşında, Anadolu’da Atatürk’ün sevk ve idareettiği Kurtuluş Savaşı ve bundan sonraki devrimhareketleri gelmektedir.4 I.Dünya Savaşısonundaki işgalleri ve Kurtuluş Savaşıyıllarındaki gelişmeleri yakından izleyenDobruca Türkleri; sosyal, dinsel ve ulusalalanlarda yapılan Türk devrimlerini tereddütsüzbenimsediler.

İttihat Terakki cemiyetindeki ihtilalcigençliği, I. Dünya Savaşı ve KurtuluşSavaşındaki kahramanlığı, Türk medeniyetini vedevlet kurumlarını çağdaşlaştırma çalışması,siyasi ve felsefi görüşleri, hayatı ve çalışmatarzı, Mustafa Kemal’e daha hayatta ikenTürkiye’de ve dış ülkelerde saygı ve önemkazandırdı. Bu bağlamda Romenler de Atatürk’ehak ettiği değeri vermeye çalışanlardandır.

25 Haziran 1920 tarihli ‘Dimineaşa’(Sabah) gazetesinde Mustafa Kemal’inöncülüğündeki harekete, 29 Ekim 1923’teCumhuriyetin ilan edilmesine Romen basınındayer verilmesi, Romenlerin Mustafa Kemal’e olanhayranlığının önemli göstergelerindendir. AyrıcaDobruca’da Türkçe yayınlanan ‘Türk Birliği’gazetesi de Mustafa Kemal’in reformlarına yervermekteydi.5

1930’da ‘Biblioteca Pentru Toçi’(Herkesin Kütüphanesi) başlıklı kitapkoleksiyonunda M. Kemal’in hayatı vegerçekleştirdiği devrimlere geniş yer verildi. Sözkonusu eserdeki yazıyı yazan Th. MartinescuAsau, milletinin kurtuluşuna vesile olan MustafaKemal’den övgüyle söz ediyor.6

Atatürk’e ve Türkiye’ye önem verenRomenler, 1938’de Atatürk’ün ölümündenduydukları üzüntüyü belirterek, dost Türkhalkının yanında olduklarını bir kez dahagösterdiler. Nitekim, 12 Kasım 1938 tarihli‘Romania’ gazetesi, “insanlar arasında yaşayan,

fakat beşerin fevkinde olan Kemal Atatürk,milletinin ruhundan kopan faziletleri ile tam veolgun bir zattı.” sözleri ile Atatürk’ün en iyimillet temsilcisi olduğunu belirtmekteydi.7

II. Dünya Savaşı sonrasında da Romenhalkının ve tarihçilerinin Atatürk’e olan ilgisidevam eder. 1963’te ‘Lumea’ (Dünya)gazetesinde, ‘Atatürk’ün ölümünün 25. yılı’başlıklı yazının yayınlanması, 1975’te PetreGhiata’nın ‘Atatürk’ adını verdiği bir kitapyayınlaması, Romen tarihçilerden N. Iorga ve N.Titulescu’nun ‘Neamul Romanesc’ (RomenHalkı) adlı gazetede Atatürk ve devrimlerine yervermeleri gibi8 yayınlar bunu göstermektedir.

Bu arada Romanya Türklerinin de Atatürkile ilgili çalışmalarda bulunduklarını belirtmekgerekir. İttihat Terakki’nin kurucularından Dr.İbrahim Temo da Dobruca’daki Türklere hizmetigeçenlerdendir. Siyasi faaliyetler neticesinde zordurumda kalan ve Romanya’ya yerleşen İbrahimTemo 1937 yılında “Atatürk’ü Niçin Sevdim ” 9

adlı eserini yayınladı.1969’da M. Ali Ekrem ‘M. Kemal

Atatürk – Fauriteral Turcie Moderne’ (M. KemalAtatürk – Modern Türkiye’nin Kurucusu)kitabını yayınladı.10 M. Ali Ekrem, Romenhalkına Kurtuluş Savaşı, Atatürk ve TürkiyeCumhuriyeti hakkında verdiği bilgilerleAtatürk’ün önemini göstermeye çalıştı.11

1878’de Dobruca bölgesi Romanya’yaterk edildiğinde bölgede birçok medreseninmevcut olduğu bilinmektedir. Osmanlıdöneminden kalma medreselerdeki eğitim uzunyıllar devam etti.12 Ancak, sosyalist rejimdöneminde diğer haklarla birlikte DobrucaTürkeri’nin eğitim hakları da engellendi.Dobruca Türkleri varlıklarını devam ettirmekiçin eğitim ve öğretime büyük önem verdiler.Bölgede yaşayan Türklerin okul düzenihakkında ilk önemli bilgiler Müstecip Ülküsaltarafından verilmektedir.13

tarih çevresi

37

Page 40: tarih çevresi

Dobruca’daki en eski eğitimkurumlarından biri, 1837 yılında Babadağkasabasında inşa edilen ‘Babadağ Medresesi’dir.Bölgede Türk-İslam nüfusunun azalması üzerineMedrese 1901 yılında Mecidiye’ye nakledilir.14

17 Ağustos 1904 tarihinde Mecidiye medresesiile ilgili olarak kabul edilen yeni nizamnameyegöre okulun eğitim süresi 8 yıl olarak tespitedilir. Ardından Arapça ile birlikte Türkçe veRomence dersler okutulmaya başlanır.15

Eğitim sonunda öğrenciler, özel birkomisyon huzurunda, mezuniyet sınavına tabitutulur ve Mezuniyet diploması alanlar, gerekimam-hatiplik ve gerekse Türkçe öğretmenlikgörevlerini yapma hakkını kazanmış olurlardı.Diğer taraftan, önemli hususlardan biri de,Medreseden mezun olanların, Romen ÖğretmenLiseleri mezunları ile aynı haklara sahip olmalarıidi.16

Mustafa Kemal Atatürk’ün TürkiyeCumhuriyetinde gerçekleştirmekte olduğu seriinkılaplar, Mecidiye Medresesinin demodernleşme sürecini büyük çapta etkilemeyebaşladı. Nitekim 1926 yılında cüppe ve sarıktanmeydana gelen okul üniforması, bu tarihte fes ilecekete çevrildi. 1935 Sonbaharında T.C.Büyükelçisi Hamdullah Suphi Tanrıöver’inziyaretinin ardından O’nun tavsiyeleri ile fesyerini şapka, Arap harflerinin yerini Latinalfabesi aldı. 17

Medresenin Mecidiye kasabasınanakledilmesiyle, ilk dini eğitim müdürü olarakHacı Ali Mustafa Efendi atanır ve idari müdürüolarak da Romen Dili Dersleri veren ve aynızamanda Türkçe’yi iyi konuşan ve Türkkültürünü yakından tanıyan prof. AleksandruAleku tayin edilir.18 Gerek idareci kadrosu vegerekse Öğretim kadrosu, iyi yetişmiş öğretimelemanlarından meydana gelen ‘MecidiyeMedresesi’, uzun müddet takdire şayan bir Türk-İslam Merkezi olarak tanındı.

Milletsever adamlar yetiştiren buokullardan mezun olanlardan biri, Bükreş’tehukuk eğitimi alan, orduda subay olan, RomenParlamentosunda milletvekilliği yapan (1922),Türk çocuklarının Romen okullarında eğitimgörmesinde ve Türklerin diğer alanlarda dakendisini göstermesinde önemli katkılarıbulunan Köstenceli Selim Abdulhakim’dir19

Ancak II. Dünya Savaşı ve sonrasındakigelişmeler ile ortaya çıkan yeni yönetim, Türkçeeğitimi olumsuz yönde etkiledi. Romanya’dakomünist iktidarın kök saldığı dönemdeRomanya Türkeri’nin Türkiye ile olan irtibatıkısıtlandı.20 1948 yılındaki eğitim reformu ilehükümet Türk dilinde eğitime sınırlı olarak izinverdi. Böylece Türklerin milli ve maneviduygularının kaybolmasına olanak sağlandı.Yeni bir eğitim inkılabının uygulanmayabaşlaması ile ‘Mecidiye Medresesi’ tasfiyeedilme sürecine sokuldu ve 196721 yılındamedrese kendiliğinden kapandı.1960-1990 arasıTürkler açısından en zor dönemdir.22

1989 ihtilali ile Romanya’da yeni dönembaşlar. 1991’de Köstence OvidiusÜniversitesinde Türkoloji bölümünün açılması,1994’te Tükiye Cumhuriyeti’nin gayretleriyleMecidiye’deki okulun ilahiyat eğitimine“Nikolae Balcesco” Lisesi dahilinde tekrarbaşlaması, bazı Türk gençlerinin “AtatürkGençler Teşkilatı”nı oluşturması, Bükreş’teAtatürk büstünün yapılması gibi gelişmeleryaşandı.

13 Temmuz 1995 tarihinde imzalananRomen-Türk protokolü gereğince ilahiyatalanında eğitim veren medrese onarılarak okulaçevrildi ve 1996 yılında “Kemal Atatürk İlahiyatve Pedagoji Lisesi” olarak hizmete açıldı.23 Buyeni kuruluşa Mecidiye Kasabasında Romanasokak no:2 adreste bulunan bir de bina tahsisolundu. Bu bina Türkiye Cumhuriyeti Devletininmali yardımıyla rekor denilecek kadar kısa bir

tarih çevresi

38

Page 41: tarih çevresi

zaman içinde onarılarak modernize edildi.24

Türk Diyanet Vakfı’nca 1995-1996öğretim yılında Romanya’nın tarihi KöstenceKenti’ne bağlı Mecidiye Kasabası’nda açılan“Kemal Atatürk İlahiyat ve Pedagoji Lisesi”,soydaşlarımızın isteği ve dönemin T.C.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in emirleriüzerine Romanya Eğitim Bakanlığı, T.C. MilliEğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı veTürk Diyanet Vakfınca yapılan bir protokolçerçevesinde faaliyetine devam etmektedir.25

Lisede halen 327 Türk ve Tatar asıllı soydaşımızöğrenim görmekte ve Türkiye’dengörevlendirilen 4 Türk öğretmen hizmetvermektedir. Milli eğitim Bakanlığı ile yapılanbir protokol gereğince meslek dersleriöğretmenlerinin ücretleri Türk Diyanet Vakfı,Türkçe öğretmenlerinin ücretleri ise Milli EğitimBakanlığı tarafından karşılanmaktadır.26 Okuldaokuyan 133 fakir öğrenci, Türk Diyanet Vakfıtarafından restore ettirilerek açılan yurttabarındırılmakta ve her türlü ihtiyaçları vakıfçakarşılanmaktadır. Lise, 1999-2000 öğretimyılında 30, 2000-2001 öğretim yılında ise 37öğrenci mezun verdi. 27

Bu okuldan mezun olanların önemli birçoğunluğu okulun kuruluş amacına uygunolarak, imam-hatiplik ve öğretmenlik görevleriniyerine getirmektedirler. Bunun yanı sıraRomanya’da ve Türkiye’de çeşitli fakültelerdeyükseköğrenime devam edenler de vardır.Okulun Lise kısmı Pedagoji ve Teolojibölümlerinden oluşmaktadır.

Okulun Romanya’da yaşayan Müslümanazınlığın eğitim ihtiyacına cevap verebilecekdüzeyde planlandığı için Din Dersleri ve AnadiliTürkçe Dersleri de diğer Romen okullarındanfarklı olarak mevcuttur. Bu dersleri okutmaküzere 4 Din dersi Öğretmeni ile 3 Türkçe DersiÖğretmeni, Türkiye tarafından gönderilmiş oluphalen okulda görev yapmaktadırlar. Türkçe ve

Din dersleri Türkçe olarak, Türk öğretmenleritarafından okutulmakta, diğer bütün dersler iseRomence olarak Romen öğretmenler tarafındanokutulmaktadır. Okulun müdürü Romenhükümeti tarafından atanmakta, müdüryardımcısı ise Türk tarafından atanmaktadır.Okuldan mezun olan öğrenciler diğer RomenLiselerinden mezun olanların sahip olduklarıbütün haklara sahiptirler. 28

Okulun kuruluş amaçlarından birisi olanöğretmen yetiştirme fonksiyonunun devamı için,iki ülke arasında imzalanan ‘Mecidiye KemalAtatürk İlahiyat ve Pedagoji Lisesi’nin çalışmaşartlarıyla ilgili protokolün II. Maddesinde 2000-2001 öğretim yılında Mecidiye’de Türk dili ileeğitim yapan, bir “Kemal Atatürk PedagojiKoleji” kurulacağı da belirtilmekteydi. Budoğrultuda Romanya’daki soydaşlarımızın dil vedin öğretmeni ihtiyacını karşılamak üzerekuruluş çalışmaları tamamlanan, 3 yıllıkyüksekokul statüsündeki “Mecidiye KemalAtatürk Pedagoji Koleji”, 2000-2001 öğretimyılında faaliyete geçirildi.

Protokol gereği, kolejde Anadil (Türkçe),Din, Pedagoji, Psikoloji dersleri ile AzınlıklarTarihi ve Gelenekleri dersi Türkçeverilmektedir. Türk Dili Edebiyatı veMedeniyeti, Pedagoji, Psikoloji dersleri veilahiyata yönelik din dersleriyle ilgili öğretimelemanı ihtiyacı da Türkiye’denkarşılanmaktadır.

Köstence kentinde OvidiusÜniversitesi’ne bağlı olarak açılan kolejdeöğrenim gören soydaş öğrencilerin eğitim-öğretim, iaşe, sağlık, giyim, kitap-kırtasiye,öğretim elemanlarının yol ve yurtdışı giderleride Türkiye Diyanet Vakfı tarafından tedarikedilmektedir Adı geçen kolejde Türkiye’den ikiöğretim elemanı görevlendirilmiş olup, halen 68öğrenci bulunmaktadır.

Aydın, din ve vicdan hürriyetine saygılı,

tarih çevresi

39

Page 42: tarih çevresi

çağımızın müspet ilimleri ile mücehhezinsanların yetiştirilmesi maksadıyla açılan eğitimkurumlarının faaliyetleri Türkiye Diyanet Vakfı,Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığıve YÖK ile işbirliği halinde yürütülmektedir.29

Türk-Romen dostluğu açısından bir köprüvazifesi göreceğine inandığımız okulun açılmasıAtatürk’ün tüm insanlığa mal olduğunun veO’nun evrenselliğinin önemli bir göstergesidir.Okula Atatürk isminin verilmesi, RomenlerinAtatürk’e ve Türk milletine olan hayranlıklarının

ve sevgilerinin de bir ifadesidir. Romanya’da yaşayan, gerek Romen

devletine gerekse Romen ulusuna karşı daimasamimiyet gösteren Türk ve Tatar azınlıklarıRomanya’da en önemli Türk-İslam kültürmerkezi sayılan “Kemal Atatürk İlahiyat vePedagoji Lisesine” ve “Kemal Atatürk PedagojiKolejine” kavuşmuş olmalarından dolayıTürkiye Cumhuriyetine ve Romanya Devletineson derece minnettardırlar ve minnettarkalacaktırlar.

tarih çevresi

40

Resim 1:Mecidiye Kemal Atatürk İlahiyat ve Pedagoji Lisesi

Resim 2 :Mecidiye Kemal Atatürk İlahiyat ve Pedagoji LisesiÖğrencileri30

Page 43: tarih çevresi

1 Osman Horata, “Kuzey ve Batı Türk-lüğünün Kesişme Noktasında Küçük birTürk topluluğu : Romanya Türkleri”, BalkanTürkleri- Balkanlarda Türk Varlığı, AvrasyaStratejk Araştırmalar Merkezi (ASAM),Ankara 2003.s.151,1532 Müstecib Ülküsal, Dobruca ve Türkler,Ankara 1987, s.273 Mehmet Naci Önal, Romanya DobrucaTürkleri ve Mukayeseleriyle Doğum,Evlenme ve Ölüm Adetleri, Ankara 1998, s.7; Kemal H. Karpat, “Dobruca”, TDV İ.A.,C.9, İstanbul 1994, s.4854 Önal, a.g.m.,s.1685 Valentin Cıorbea, “Romen Gözü ile Ata-türk”, Romanya Köstence Ovidius Üniversi-tesi. Uluslararası Atatürk Romen – TürkAaraştırmaları Merkezi Faaliyetleri vepanel Bildirileri, Atatürk Araştırma Mer-kezi, Ankara 2001, s.73-756 Cıorbea, a.g.m., s.76-777 M. Akif Tural, “Atatürk’ün Yurt Gezileri,Büyük Nutuk Adlı Eseri ve Hayattan Ayrı-lışı” (Bölüm 8), Türkiye Cumhuriyeti TarihiII, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2002,s.4068 Cıorbea, a.g.m., s.77,799 Nedret Mahmut, “Romanyada TürkçeEğitim Hayatı”(Başlangıçtan II. Dünya Sa-vaşına kadar), Balkan Ülkelerinde TürkçeEğitim ve Yayın Hayatı , Bilgi Şöleni (20-24 Nisan 1998), TDK, Ankara 1999,s.34410 Altay Kerim, “Romanyada Kitap, Gazete,Dergi, Radyo Yayın Hayatı”, Balkan Ülke-lerinde Türkçe Eğitim ve Yayın Hayatı , BilgiŞöleni (20-24 Nisan 1998), TDK, Ankara1999, s. 32011 Cıorbea, a.g.m., s.79

12 Hacı Duran, “Romanya Türkleri ve Dob-ruca”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, İstanbul1997,s.36,4013 bknz., Ülküsal, a.g.e.14 Mahmut, a.g.m., s.339-34015 Dobruca, Mecidiye Kemal Atatürk yayınorganı, Mecidiye 1999, s.12 16 Dobruca, s.1217 Aleksandre Popoviç, “Romanya”, Bal-kanlarda İslam , İstanbul 1995,s.147 ;Mahmut, a.g.m.s.34118 Dobruca,s.1219 Mahmut, a.g.m.,34220 Kerim, a.g.m., s. 31821 Okulun yayınladığı bültende 1965 tarihiverilmektedir. (Dobruca, s.12)22 Enver Mahmut, “Romanyada TürkçeEğitim Hayatı”(II. Dünya Savaşından gü-nümüze kadar kadar), Balkan ÜlkelerindeTürkçe Eğitim ve Yayın Hayatı , Bilgi Şö-leni (20-24 Nisan 1998), TDK, Ankara1999, s.350 –355 ; http://www.balkanon-line.net/ulkeler/romanya.html23 Önal, a.g.m., s.16 24 Dobruca, s.1225

http://www.diyanetvakfi.org.tr/vakifson/son/yurtdisi/romanya.htm26 http://www.diyanetvakfi.org.tr/vakifson/son/bul-tenler/68/0226.htm27

http://www.diyanetvakfi.org.tr/vakifson/son/yurtdisi/romanya.htm28 Dobruca, s.12 29 http://www.diyanetvakfi.org.tr/vakifson/son/bul-tenler/68/0226.htm

tarih çevresi

41

DİPNOTLAR

Page 44: tarih çevresi

tarih çevresi

42

Giriş

Etnik yapısı ve coğrafi hudutları tartışmakonusu olan Makedonya, Türk Tarihininayrılmaz bir parçası, Balkanların etnik, dinsel,kültürel ve linguistik açıdan en karışıkbölgelerindendir. Makedonya bölgesi; EgeMakedonyası (Yunanistan’da), VardarMakedonyası (bugünkü bağımsız devlet) vePrin Makedonyası (Bulgaristan’da) şeklinde üçebölünmüş durumdadır.

Makedonya’ya tarih boyunca çeşitlikavimler (Traklar, İllirler, Romalılar, Slavlar...)yerleştiler. IV. Yüzyılda Hun Türklerininburalara gelişini, Avarlar, Bulgarlar, Kıpçaklar,Peçenekler takip ettiler. XIV. Yüzyılın ikinci

yarısından Balkan Savaşları’na kadar bölgeOsmanlı hâkimiyetinde kaldı.

Balkan Savaşları’ndan sonra OsmanlıDevleti’nin bölgeden çekilmesiyle çeşitlivesilelerle göç etmek durumunda kalan Türklerazınlık konumuna düştüler. Gerek krallıkYugoslavya’sında gerekse Tito’nun başta olduğudönemde mağdur durumda olan Türkler, din, dil,eğitim, sosyal ve siyasal örgütlenme gibihususlarda pek varlık gösteremediler.

Tito’nun ölümüyle (1980) genelanlamda yapıcı ve barışçıl konumunukaybetmeye başlayan Yugoslavya’nın1990’ların başında parçalanması veMakedonya’nın bağımsızlığını ilan etmesi

Makedonya’daki Türk Kimliğinin / Kültürünün

Korunmasında Etkin Olan Türk Sival Toplum Kuruluşları*

Necati ÇAYIRLI **

* Makedonya’daki Türk Kimliğinin/Kültürünün Korunmasında Etkin Olan Türk Sivil Toplum Kuruluşları, EgeÜniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü, ‘1. Uluslararası Türk Dünyası Kültür Kurultayı’nda sunulanbildiri, Nisan 2006, Çeşme-İzmir

** Öğretim Elemanı, Ege Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölümü, Bornova İzmir-TÜRKİYE

e-mail: [email protected]

Page 45: tarih çevresi

(1991) ile diğer milletler gibi Türkler açısındanda yeni bir dönem başlamış oldu.

Makedonya Türkleri

Balkanların dolayısıyla Makedonya’nınTürklerle tanışması IV. Yüzyılda HunTürklerinin buralara gelişlerine dayanır.1 HunTürklerin Avar, Bulgar, Kıpçak ve Peçeneklertakip ettiler.2 Bölgedeki etkinliklerinin sonaermesinden bir süre sonra XIV. Yüzyılın ikinciyarısında ise Osmanlı hakimiyeti ile bey yüz yılıaşacak olan dönem başlar.

1292 yılından itibaren, Makedonya’nınbazı yerlerine Batı Anadolu’dan gelen Selçukluve Osmanlı Türkleri yerleşmeye başladılar.3

Türk ailelerin gelişiyle Türk şehir anlayışınauygun şehirleşmede vakıf müesseseleri önemlibir yere sahiptir. Üsküp’teki Yahya PaşaMahallesi, Manastır’daki Asmalı köyü gibi.4

Osmanlı döneminde, Selanik, Üsküp,Manastır, Serez, Köprülü, Kalkandelen, Gostivargibi şehir ve kasabalardaki nüfusun büyükçoğunluğunu Türkler oluşturuyordu.5 AncakTürk hâkimiyetinden sonraki dönemde çeşitlisebeplerle bölgedeki nüfusun azaldığı görülür.

Bugün Türkler, Batı Makedonya’nınGostivar, Kalkandelen (Tetovo), Ohri, Struga,Manastır (Bitola), Kırçova, Debre bölgelerindenbaşka, başkent Üsküp (Skopje) ile DoğuMakedonya’nın Köprülü (Veles), Valandova,Ustrumca, Radoviş, İştip bölgelerinde yaşarlar.6

II. Dünya Savaşı sonrasında mevcutyönetim, bölgedeki Türk varlığını yok sayarakDebre, Resne, Radoviş, Üsküp gibi bölgelerdeve bunlara bağlı köylerdeki Türklerin Türkolmadıkları iddiasında bulunmaktaydı. Bu aradabazı siyasi gelişmelerinde etkisiyle Arnavutlarda Türkleri ‘Türkleşmiş Arnavutlar’ olarakgöstermeye çalışıyorlardı.

Makedonya Türklerini Doğu ve BatıMakedonya Türkleri şeklinde ayırmak gerekir.Çünkü doğu ile batı birçok yönden farklıdır. BatıMakedonya Türkleri; ekonomik, sosyal, kültürel,eğitim ve sair bakımdan daha çok imkânasahiptirler. Doğu Makedonya Türkleri isebatıdakilere oranla daha zor durumdadırlar.Doğu Makedonya’ya bilinçli olarak bazıhizmetler çeşitli bahanelerle götürülmemektedir.Böylece Türklerin kendi kimliklerinikaybetmeleri sağlanmaya çalışılmaktadır.Dedeli, Çalıklı, Gökçeli, Alikoç, Kocaali... gibiyerlere başta Türkçe eğitim olmak üzere birçokyönden hizmet tam gitmediğinden dil, din, kültüraçısından bölge Türkleri zayıf durumdadırlar.Buna birde ekonomik sorun eklendiğinde durumdaha da vahim bir hal almaktadır.

Bugün Makedonya Türkleri, her türlüolumsuzluğa rağmen, benliklerini ve TürkKültür değerlerini korumaya, milli-maneviunsurlara bağlı kalmaya devam etmektedirler. 7

Sivil Toplum Kuruluşlari

Genel olarak bakıldığında toplumda;politik, ekonomik ve sivil örgütlenme diye üçalanın varlığından bahsedilebilinir. Bubağlamda toplumu her yönüyle etkileyebilen veşekillendirebilen sivil kuruluşların varlığı önemlibir yer tutar.

Sivil Toplum Kuruluşları; ekonomik çıkarveya siyasi iktidarı ele geçirme gayesiyle hareketetmeyen, gönüllülüğün esas alındığı, katı birörgütlenmeyi ön görmeyen kuruluşlardır. Dahabasit bir ifadeyle hükümet /devlet dışı birörgütlenme şeklidir.

Sivil Toplum Kuruluşları; iktidar düzeninive onun dayanaklarını insani değerler veyurttaşlık değerleri açısından sorgulayan,eleştiren, daha iyisini ortaya koymaya

tarih çevresi

43

Page 46: tarih çevresi

çalışabilen bir faaliyet alanıdır. Bir diğer ifadeylesivil örgütlenme, olumlu veya olumsuz her türlüneticeye sebebiyet verebilecek bir güçtür.8 Bugüç, dünya çapında ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeylerde ve akla gelebilecek her alandafaaliyet göstermektedir.

Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK)oluşumuna öncülük eden gelişme, 18. yüzyıldaİngiltere’de başlayan kölelik karşıtı harekettir.Hareketin örgütlenmesiyle köleliğe karşı (1840)dünya sözleşmesinin imzalanması gerçekleşir.Bunun dışında 1912’de Lahey Haşhaşsözleşmesi, 1945’de BM’de insan haklarıylailgili hususların dikkate alınması, 1960–70yılları arasında çevre ve nüfus sorunlarıylailgilenilmesi, günümüzde ise şiddetinengellenmesi, demokratik hakların eldeedilmesi, ayrımcılığın durdurulması gibihususlarda ve daha birçok alanda STK’larınetkin olduğunu görmek mümkündür. 9

Bugün teknolojik, ekonomik, siyasal,sosyal, kültürel vb. alanlardaki hızlı değişimyaşanılan dünyadaki mevcut durumun vetoplumda geçerli olan kuralların vekurumlarında etkilenmesine yol açmaktadır. Bubağlamda gün geçtikçe önemi artan STK’lar dasöz konusu değişimden paylarını alacaktır.

Özelde bahsedilecek olan Makedonya’dada zaman içerisinde sosyal hayatın gereği olarakyardımlaşmak, haklarını korumak veya kendibenliklerini korumak adına bazı derneklerin(vakıfların, cemiyetlerin) faaliyet gösterdiklerigörülmektedir. Muhakkak ki örnekleyeceğimizbazı örgütlenmeler yukarıda özetlemeyeçalışılan şekliyle tam örtüşmeyebilir. Ancaksosyal, siyasal ve ekonomik şartların gereğiolarak tarihin her safhasında insanlar, bazıhususlarda birlik olma bilinciyle örgütlenmeyeçalışmışlardır.

Bölgede Osmanlı döneminden beri devameden bir sosyal dayanışma (vakıf anlayışı)vardır. Daha çok ihtiyaç sahiplerininsorunlarının giderilmesine yönelik olan buzihniyetin Balkan savaşları sonrasında, Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı döneminde veYugoslavya ismiyle anılan dönemde de devamettiği görülür. Örneğin 1930’da dönemin maarif-vakıf kuruluna rapor sunan 684 Müslümanvakıftan bahsedilir. Ne yazık ki II. Dünya savaşısonrasında bu vakıfların etkinliğinikaybetmesiyle milli ve manevi değerlerinkorunması iyice zorlaşacaktır.

1990 Öncesi

1912–40 yılları arasında Türklerin siyasal,sosyal ve kültürel anlamda örgütlenmesi, dil,eğitim, folklor vb. alanlarda bir arayagelebilmeleri neredeyse imkansızdı. Bununlabirlikte 1924’te ‘Sebat Futbol Kulübü’nün(Üsküp), 1939’da ‘Üsküp Türkleri YardımCemiyeti’nin kurulması gibi gelişmeleryaşandı.10

Gerek II. Dünya Savaşının devam ettiğiyıllarda ve Bulgar işgalleri esnasında gereksesonrasında yaşanan gelişmelerde Türklerin millive manevi değerlerini yok sayan bazıuygulamaların olduğu görülür. Zira 1945sonrasında komünizmin etkin olması Türklerinbazı haklarının kısıtlanmasına, mevcut idareninArnavutluk’u yanına çekme politikasıylaArnavut milliyetçiliğinin artmasıyla da TürklerinTürkleşmiş Arnavutlar olduğu iddialarınıngündeme gelmesine neden oldu.11 1948Martından sonra Sovyet yanlısı politikanındeğişmesiyle Türklere yönelik bazıolumsuzluklara son verildi. Ancak yaşananolumsuzluklara rağmen Türkler, ulusalkimliliklerine ve Türk Kültür değerlerine bağlıkalmaya devam ettiler. Bu bilinçlenmeninsonucunda Makedonya Türkleri; 1942’de ‘Yücel

tarih çevresi

44

Page 47: tarih çevresi

Teşkilatı’nı, 1946 ‘Zafer’ kültür ve sporkulübünü12, 1947’de ‘Murgovets’ Sporkulübünü, 1948’de ‘Üsküp Türk Kültür veSanai-i Nefise Cemiyeti’ni, 1948 (veya 1949)Gostivar’da ‘Şevkat’ Derneğini, 1950’de ‘TürkYazarlar Cemiyeti’ni, 1966’da ‘Yeni Yol’Kültür-Güzel Sanatlar Derneğini, 13 1968 yılındaResne’de ‘Kardeşlik’ Kültür Güzel SanatlarDerneğini, 1976’da Gostivar’da ‘AltınParmaklar’ Derneğini, 1977’de ‘Mermeri’Futbol Kulübünü, 1984’te ‘İzvari’ FutbolKulübünü kurdular.Ancak göçlerin ve mevcutyönetimin olumsuz etkileri bu tür faaliyetlerinbir kısmının kısa süreli olmasına yada sonaermesine yol açtı.14 Yücel teşkilatı gibi.

1990 öncesinde Makedonya’dakiTürklerin benliğini Komünizme ve Slavlığakarşı koruyan, milli ve manevi değerleriniyaşatma gayreti gösteren sivil örgütlenmelerdenbazılarını kısaca belirtelim:

Yardım Cemiyeti

Üsküplü esnaf, sanatkâr, eşraf ve aydınlartarafından 1939’da Üsküp’te kuruldu. Ulusalkimliklerini koruma, kültürel değerlerini yaşatıpgeliştirme, sosyal örgütlenme ve yardımlaşmaamacıyla kuruldu. Cemiyet ayrıca oluşturduğu‘Edebiyat Kolu’ ile Mustafa Karahasan’ın‘fikriye Abla’ isimli öyküsünün okunması gibibazı edebi etkinliklerde de bulunmaktaydı.Cemiyet 1941 yılında Bulgarlarca kapatıldı.15

Zafer Cemiyeti;

Yardım Cemiyetinin devamı olarak1946’da Zafer Gençlik Kültür ve Spor kulübükuruldu. Bu cemiyetinde kurduğu ‘EdebiyatKolu’, Nazım Hikmet’in ‘Sesini Kaybeden Şehir’adlı eserinde yer alan ‘Kerem Gibi’ ve ‘Dört Kişive Dört Şişe’ isimli şiirlerini sahneye uyarladı. 16

Ancak dernek 1946 sonunda kapatıldı.

Yücel Teşkilatı17;

II. Dünya Savaşı’nın belirsizliği veyarınların ne olacağının bilinmediği bir dönemde(1941), Türklerin milli varlıklarını, manevideğerlerini örf adet ve geleneklerini korumak veyaşatmak adına teşkilatın temeli atıldı. Teşkilatınkurulmasında; yıllardır devam eden bazıuygulamalar, Vardar Makedonyası’nınBulgaristan’a bırakılması, Rus tehdidi veKomünizmin etkin olmaya başlaması gibinedenlerin etkili olduğu görülmektedir.

Konunun daha iyi anlaşılması için Bulgarişgali esnasında yaşanan bir olayın aktarılmasıyerinde olacaktır; Bulgarlar Üsküp’ü işgalettikleri dönemde ekmek, kömür vs. ihtiyaçmaddeleri hep kuponla dağıtılmaktaydı. Bulgarsubayı sırada bekleyen Türk’e, aşağılayıcı birifadeyle ‘çekil’ diye bağırır. Bunun üzerinesırada bekleyen Türk, ‘Beyefendi ben butopraklarda 400 yıldır yaşayan bir Türkevladıyım’ der. Bunun üzerine Bulgar subayıdaha sert bir tarzda Türk’ü aşağılar.18 İşte bu acıolay Türklerin, kendi haklarını korumak içinteşkilatlanmaya gitmelerinin ne kadar önemliolduğunu göstermektedir.

1942’de kuruluşu gerçekleşen Teşkilat,Yugoslavya topraklarındaki siyasi gelişmelerinneticesinde Türk tarihine, Türk kültür veananelerine daha sıkı sarılmak istikameti ve anafikrinde gelişim gösterdi. Bu bağlamda Türkmilliyetçisi gençler arasında Türkiye’dengetirtilen eserler ile milli şuur yayılıyordu. BaştaAtatürk’ün Nutku olmak üzere, Mehmet Akif’inSafahat’ı, Ziya Gökalp, Mehmet EminYurdakul, Namık Kemal ve Yahya KemalBeyatlı’nın şiirleri en çok okunan eserlerdi.19

Teşkilat eğitim seviyesi yüksek,münevver, ahlak ve fazilet sahibi Türkgençlerinden oluşuyordu. Teşkilata girildiği

tarih çevresi

45

Page 48: tarih çevresi

zaman Kuran, Bayrak ve Tabanca üstüne yeminedilirdi. Bu yeminde Türklük ve TürkiyeCumhuriyeti menfaatleri için gerekirse kanımınson damlasına kadar çarpışıp canımı vereceğimifadesi oldukça dikkat çekicidir. Teşkilat yapısıolarak gizliliğe dikkat ettikleri ve genel katılımınolduğu zamanlarda içlerinde casusların dabulunabileceği ihtimalini göz önündebulundurarak faaliyetleri hakkında konuşmamayoluna gittikleri bilinmektedir. Gerekdüzenledikleri kurslarda ve etkinliklerde gereksepiknik ve kır gezilerinde daha çok Türkçekitaplardan kahramanlık yazıları, tarihi zaferlerve şiirler okunur veya okutularak gelebilecekmuhtelif tehlikeleri en aza indirgiyorlardı.20

Gittikçe genişleyen teşkilat, II. DünyaSavaşı’nın sona erip bölgeye komünizmin hâkimolmasıyla birlikte yeni idareden Türklerin lehinebirtakım haklar koparmağa çalıştı ve bu gayeylekomünist organlara kendi adamlarını yerleştirdi.İlk başlarda devlet tarafından herhangi birgüçlükle karşılaşılmıyordu. Fakat bir süre sonraTürklerin, Büyük Arnavutluk peşinde olanlarakarşı bir denge unsuru olarak kullanılmakistendiği anlaşıldı. Ancak Türklerikullanamayacağını anlayan yönetim,Makedonya Türkleri arasında Atatürkçülüğü veTürkiye’ye karşı sevgiyi artırmaya yönelikfaaliyetlere devam eden ‘Yücel Teşkilatı’nınfaaliyetine son verecektir.

Yücel Teşkilatı üyeleri rejimle ilk olarak1945 yılında Kurban bayramı arifesinde karşıkarşıya kaldı. Yugoslavya’da mesai saatleri saatsekizde başlamasına rağmen bayram gününeözel iki saat geriye alındı. Yöneticiler, bununYugoslav ekonomisine katkıda bulunacağı içinyaptıklarını söylediler. Aslında amaç, sadeceMüslümanların bayram namazına katılmasınamani olmak ve Müslümanlara gözdağı vermekti.Fakat halk bu duruma  korkmadan karşı çıktı,

çünkü 25 bin kişiyi aynı anda işten kovmalarıimkânsızdı. Zaten sonrasındaki gelişmelerdikkatle incelenirse bu tarihten sonra Türklerindaha zayıf bir şekilde organize oldukları şehir veköylerde bazı uygulamalara tabii tutulduklarıgörülür. Türk okullarının kapatılması veTürkçenin olmadığı okullarda eğitiminzorlaştırılması örnek olarak verilebilir. İşte YücelTeşkilatının hikâyesinin sırlara doğru yolculuğuburada başlar.21

Gelişmelerden rahatsız olan yönetimEylül 1947’de bir ihbarı gerekçe göstererek apartopar tutuklamalara, soruşturmalara başlar.Artık acımasız süreçler, akıl almaz cezalar veinfazlar uygulanmaya başlar. Zamanın ileri gelentüm aydınları, sağduyu sahipleri, halkın gerçektemsilcileri bir gecede vatan haini ilan edilip, jetmahkeme kararlarıyla hüküm giyerler. Henüzhukuki yapılamanın bile tamamlanamadığı birdönemde, terörist-ispiyoncu teşkilatını kurarakMakedonya’da yaşayan Türkleri MakedonyaHalk Devletine karşı organize etmek, devletdüzenini değiştirmeye/yıkmaya yönelik eylemhazırlığında olmak gibi asılsız iddialarlayargılanan Yücelcilerin dördü idama, yüzdenfazla mensubu da hapis cezasınaçarptırıldılar(1948).22 Ancak gizliliğe önemveren teşkilat mensuplarının (100’den fazlasının)bir ihbarla yakalanmaları bugün halacevaplanamayan bir sorudur. Konuyla ilgili olanbazı araştırmacılar; bunun ya içerden birininihanetiyle yada Türkiye’den beklenen ilgiyigöstermeyen bazı siyaset adamlarının durumudönemin yönetimiyle paylaşmasıyla olduğugörüşünü öne sürerlerse de bunlarkanıtlanamamış iddialardır. Hayatta kalanlarında sonraki dönemlerde konuyla ilgili aydınlatıcıbeyanatlarda bulunmamaları bazı gerçeklerinkaranlıkta kalmasına neden olduğuna dikkatçekilmektedir.23

tarih çevresi

46

Page 49: tarih çevresi

İşte yaşadığı toprağa/devlete bağlılıkgösteren, işgallere karşı canını hiçe sayarakmücadele eden ve sadece kendi benliklerinikoruma gayesiyle hareket eden Türkler aslıolmayan bazı iddialarla sindirilmeye çalışıldılar.

Yücel mensupları; yeni Türk harfleriyleilk Türk gazetesi olan Birlik Gazetesi’ninçıkarılması, Üsküp radyosunda ilk Türkçeyayının ve Türkçe eğlence programlarınıngerçekleşmesi, ilk Türk öğretmen kurslarınınorganize edilmesi ve bu kurslardan sayısızöğretmenin yetiştirilmesi, yeni Türk alfabesininkullanılmasına öncülük etmesi ve ilk okumakitaplarının hazırlanması gibi birçokfaaliyetlerde bulundular.24

1990 öncesi kurulan derneklerden bazılarıbugün hala varlıklarını sürdürmektedirler. Bunedenle, Yeni Yol Kültür Güzel SanatlarDerneği, Yeni Hayat KGSD, Bahar veKardeşlik Kültür Güzel Sanatlar Derneğinden1990 sonrası gelişmelerde bahsedilecektir.

Günümüz (1990 Sonrası)

1990’lı yılların belirsizliğinin, çok partilidüzene geçiş ve siyasal örgütlenmenin devamettiği bir dönemde bazı olumsuzluklara rağmen,Türklerin en azından kültürel, sanatsal ve sosyalalanda örgütlü bir şekilde etkinlikleriniarttırmaya çalıştıkları görülür. BugünMakedonya’da 5000’den fazla kayıtlı STKolduğu belirtilmektedir.25 Bunların arasında50’nin üzerinde de Türklerin kurduğu STKvardır.26 Makedonya’da Türklerin kurduğuSTK’lar ağırlıklı olarak; ‘kadın’, ‘çevre’, ‘eğitimve kültür’, ‘sanat-folklor’, ‘Yardım’ vb. alanlarda faaliyet göstermektedirler. Ancak izlenenyöntemler ve faaliyetler açısından profesyonelcehareket eden STK azdır.

Balkanlarda baş gösteren Bosna, Kosova

ve Makedonya’daki gelişmeler bölgedekiyabancı STK’ların faaliyetlerini arttırmalarınaneden oldu.27 Bu bağlamda Makedonya’dakiTürk STK’ları aralarında Türkiye’nin debulunduğu diğer uluslar arası STK’larla işbirliğiiçinde olmaya başladılar.

1990–2006 arası dönemde faal olanBazı STK’lar şunlardır;

Abdi Bayraktar Derneği- Lisiçani –Plasnitsa ADEKSAM– Gostivar

Altın Nesil- Kalkandelen A y y ı l d ı zDerneği – Kalkandelen

Bahar- KGSD – ValandovoÇağdaş Dünya Derneği – Rense

Çelebi - Manastır Çiflik Derneği -Gradaşor - Ustrumca

Derya Makedonya Türk KadınlarDerneği-Üsküp Dost Derneği - Gradaşor -Ustrumca

Dostluk-Üsküp Eğitim Kültür Ve SporVakfı – EKSAV

Em- İştip Ensar Kültür YardımlaşmaDerneği- Üsküp

Gayret – Kırçova Güven Derneği –Gostivar

Hisar - İştip Işık- Doyran

İkram- Radoviş Karabey Mahalesi-Ohri

Karacaoğlan KGSD – KonçeKardeşlik KGSD – Rense

Kardeşlik KGSD – UstrumcaKardeşlik-Birlik Derneği – Ohrid

Kınalı Kızlar – Kanatlar- Pirlepe K o c a

tarih çevresi

47

Page 50: tarih çevresi

Türk- Kocacık - Debre

Köprü- Üsküp M a k e d o n - T ü r kİşadamları Derneği- Üsküp

Makedonya Öğretmenler Derneği –Üsküp Makedonya Türk İşadamları Derneği

Makedonya Türk Kadınlar DostlukDerneği – Üsküp Makedonya TürkMedyaları Geliştirme Derneği- Üsküp

Manastır Makedon – Türk Dostluk BirliğiMATÜKAT – Gostivar

MİLLENİUM –Vrapçişte Namık Efendi-Yukarı Banitsa- Gostivar

NEKSAD – Rense Neşe- Radoviş

Reka İstşkbali Derneği - SkudrinyeSelamet Yardımlaşma Derneği – Vrapçişte

Şefkat Yardımlaşma Derneği- GostivarŞükrü Ramo- Ustrumca

TEK Derneği - Vrapçişte Türk KadınlarTeşkilatı ‘Hayat’  Struga

Türk Öğretmenler Derneği- ÜsküpÜsküp Kadınlar Derneği

Vardar - Üsküp Yakup Efendi –Debreşte-Pirlepe

Yeni Hayat KGSD – Kalkandelen Y e n iYaşam- Ustrumca

Yeni Yol Derneği – ÜsküpYörükler Derneği – Topolnitsa- Radoviş

Yukarıda belirtilen kuruluşların Türktoplumunun gelişimine az yada çok katkısağladıkları muhakkaktır. Ancak burada sadecebazılarıyla ilgili bilgi verilecektir. Şimdi bazıTürk STKlarını kısaca tanıyalım.

Yeni Yol

Yeni Yol Kültür Güzel Sanatlar Derneği(KGSD), aslında Mayıs 1948’de kurulan ÜsküpTürk Kültür ve Sanai-i Nefise Cemiyeti’nindevamıdır. Özellikle 1948’de ‘Drama Kolu’nunsahnelediği ‘İnandırmak’ oyunu ileMakedonya’daki Türklerin büyük ilgisini çekti.Makedonya’daki Türkleri ve diğerMüslümanları ilgilendiren peçe ve feraceyi elealan oyun, kadının özgürleşmesi ve toplumunher alanında eşit olması gibi hususlarda damesajlar vermekteydi.28 Birçok etkinliğe katılandernek bugün aynı heyecanla birlik veberaberliğin, değerlerimizin devamı içinvarlığını sürdürmektedir.

Yeni Hayat KGSD (Kalkandelen)

Türk kültürünü, folklorunu yaşatmak veTürkiye’ye olan göçlere engel olabilmekamacıyla Yeni Hayat Kuruldu. Ulusal ve uluslararası çapta birçok etkinliğe katılan dernek 50yıldır hep aynı heyecanla birlik ve beraberliğin,milli ve manevi değerlerin yaşaması için çabagöstermektedir. 29

Kardeşlik Kültür Güzel SanatlarDerneği

1968 yılında Resne’de kurulan dernek;kültür ve sanat programları düzenleyip, Türkadet ve geleneklerini genç nesillere tanıtmayı veaktarmayı amaçlıyor. Kardeşlik derneğiyurtiçinde ve yurtdışında birçok festivallerekatılarak etkinliklerde bulunmaktadır.

İlk yıllarında başarılı birkaç konser verendernek bazı üyelerinin gurbete gitmesi ileçalışmalarına ara verdi. Dernek 1989 yılındatekrar kuruldu ve birkaç başarılı konserlerdüzenledi. 

tarih çevresi

48

Page 51: tarih çevresi

Çalıklı Festivali, Balkan Folklor Festivali,Lüleburgaz Türkiye 23 Nisan Festivali gibietkinliklere katılan dernek, Gostivar,Kalkandelen,  Üsküp,  Debreşte ve Resne’de çoksayıda konserler düzenledi. Ayrıca Makedon-Türk dostluk ve İşbirliği derneğinin düzenlediğiuluslararası ‘Makedon-Türk ilişkileri veAtatürk’ün “YURTTA SULH CİHANDASULH” başlıklı sempozyuma katıldı.30 Dernekbugün hala varlığını sürdürerek Türk Kültürününgelişimine katkı sağlamaya devem etmektedir.

Bahar - Kültür Güzel Sanatlar Derneği

1980’de düzenlenmeye başlanan Baharşenlikleri ile derneğin temeli atılır. 1990’lıyıllarda Bahar KGSD adını alarak faaliyetinisürdüren derneğin amacı; Doğu Makedonya’nıneğitim kültür, folklor vb alanlarda gelişmesinisağlamaktır. Her yıl mayıs ayında gerçekleşenFestivalin Türkiye’nin de katkısıyla uluslar arasıbir boyuta taşınmasıyla Uluslararası HıdrellezBahar Şenlikleri olarak kutlanmaktadır (Çalıklı-Valandova). Kültür, edebiyat, halk oyunları, sporve Türk halk kültürünün ele alındığısempozyumları etkinlikler kapsamındayapılmaktadır. 31

Kınalı Kızlar;

Folklor ekibi olarak, 1990 yılındaPirlepe’ye bağlı Kanatlar’da kuruldu. Türklerinörf, adet ve geleneklerini yaşatmayı amaçlayanözellikle Çalıklı festivali ve Türkiye’dedüzenlenen bazı festivallerle adını duyurdu.

Karacaoğlan Kültür Güzel SanatlarDerneği;

Dernek 1993 yılında kurulan derneğinhedefi; Türk halkının örf ve adetlerinicanlandırmak, Konçe ve yöresindeki halkınoynadığı oyunları, el işi, dokumacılık, dikiş,örgü gibi becerilerini, Türklerin geçmişte

kullandığı aletlerini, halkın geçmişte hangiişlerle meşgul olduklarını göstermek veyaşatmaktır. Bunun yanı sıra Konçe yöresindekullanılan Türkçe şivesi ve yerel giysilerin nekadar değiştiğini araştırmakta Kararacaoğlanderneğinin hedefleri arasındadır.

Dernek, Makedonya’da düzenlenenfestivaller diğer kuruluşların düzenlediğitörenlere katılım göstermektedir. Türkiye’dekiSelçuk Efes folklor festivali, Bulgaristan’ınKırçalı folklor festivali, Edirne yağlı güreşfestivali gibi.

Millenium Eğitim Kültür Ekoloji VeDayanışma Derneği;

Mart 1993’de Vrapciste/Gostivar’dakuruldu. 1998 yılında getirilen sivil toplumkuruluşları kanununa göre Ocak 2000’de resmenbir STK oldu. Sivil toplumda değişik proje veaktivitelerle barışın ve demokrasinin tanıtımı,gelişmesi, iyileştirilmesi ve etnikler arasıdiyalogun desteklenmesi için gençlerle işbirliğiyapılması gayesindedir. Ayrıca herkese gerçekeğitim imkânlarının sağlanması, Türk kadınınıneğitiminin arttırılması, halkın tarafsız olarakbilgilendirilmesi, farklı milletlere mensupinsanlarda güven ve hoşgörünün sağlanması,Makedonya’da yaşayan Türklerin tarihi vekültürel değerlerinin korunması, yaşamçevresinin korunması için halkınbilinçlendirilmesi azınlık ve insan haklarınınuluslar arası standartlara getirilmesi, genel bilinçve siyasetin geliştirilmesi ve korunması daamaçları arasında yer almaktadır.

Dernek; Eğitim, Kültür, Ekoloji,Dayanışma, İnsan ve azınlık hakları, Kadın,Etnik tolerans, Vatandaşa ek eğitim, Web ve ITteknoloji, Grafik ve tasarım komisyonlarıoluşturarak genel hedeflere ulaşmayaçalışmaktadır. Ayrıca Özel Tiyatro Kursları,

tarih çevresi

49

Page 52: tarih çevresi

Özel Enstrümantal kursları (saz-geleneksel Türkçalgıları), Makedon dili kursu, İngilizce dilikursu, STK üyelerine özel geliştirilmiş kurslar,Silahsızlanma, kutlu doğum haftası, seminerler,dergi ve gazete yayını faaliyetlerdenbazılarıdır. 32

Makedonya Türk Kadınlar Teşkilatı -MATUKAT

1997’de Gostivar’da kuruldu. Amaç; Türkkadınının sosyal yapısını milli-manevi değerlereyakışır şekilde daha yüksek bir düzeye çıkarmak,düşünce özgürlüğüne sahip olmasını sağlamak,desteklemek, bağımsız kılmak, kadın haklarınasahip çıkmak, kadınların sağlık durumu ileilgilenmek, Türk kadınını her yönüyle dahaçağdaş bir düzeye ulaştırmak, örf-adet-maddi-manevi değerlere sahip çıkmak, Türk kadınınıtopluma kazandırmaktır. Kadının sosyal,ekonomik, kültür, eğitim vb. hususlardakikonumunu belirleyen yada daha iyi şartlarataşınmasını sağlayan ulusal ve uluslar arası pekçok etkinliklere katılan teşkilatın; DoğuMakedonya’da Türklere eşya ve gıdayardımında bulunması, Makedonya çapında “ I.Türk Kadın Öğretmenler Kurultayı”düzenlenmesi gibi etkinlikleri örnekverilebilir. 33

Abdülhakim Hikmet Doğan34 EğitimKültür Ve Sanat Merkezi (ADEKSAM) ;

Makedonya Türklerinin Toplumsalhayatta ve özellikle eğitim, kültür ve sanatalanında daha iyi bir seviyeye çıkartılmasıamacıyla 1997 yılında Gostivar’da kuruldu.Makedonya’da Türkçe eğitimi teşvik vegeliştirmek de ADEKSAM’ın hedeflerindenbiridir. Bu bağlamda anaokullarındanbaşlayarak ilkokul, lise ve üniversite seviyesinekadar Türk eğitim sorunlarının incelenmesi vebu sorunlar hakkında çözüm üretilmesine gayret

göstermektedir. Ayrıca Türk dili üzerine eğitimyapan okullara öğrenci temin etmek,öğrencilerin üniversite eğitimini kendiülkelerinde yapmalarını sağlamak gibi amaçlarlaburs projesini hayata geçirdiler. Bununla birliktemilli ve manevi kültürümüzü tanıtmak amacıyladeğişik panel ve konferansların düzenlenmesi,Matematik, Kimya, İngilizce ve Türkçekurslarının düzenlenmesi gibi etkinlikler degerçekleştirilmektedir. Atatürk BalkanÜniversitenin kurulması, Makedonya devletorganlarındaki Türklerin katılım oranı,Makedonya eğitim sistemindeki Türklerinkatilim oranı gibi tasarı ve hazırlanan raporlarlada dikkati çekmektedir. 35

Özetlemeye çalışılan ana faaliyetlerininyanı sıra doğu Makedonya, Valandova, Radoviş,Doyran ve yörelerine de okul araç vegereçlerinin dağıtılması gibi etkinlikleri debulunan ADEKSAM, diğer Türk sivil toplumkuruluşlarıyla da yakın işbirliği yapmaktadır.Makedeonya Türk Sivil Teşkilatları Birliği’nin(MATÜSİTEB) kurulmasında da yer almaktadır.

Karabey Mahalle Derneği;

Ohri’de yaşayan Türklerin kendikültürlerine,  örf ve adetlerine sahip çıkabilmesiamacıyla 1998’de kuruldu. MakedonyaTürklerinin sorunlarının çözümüne de katkısağlamayı hedefleyen dernek, konferans,  kültürve sanat,  haberleşme,  spor komisyonlarınınoluşturulmasıyla etkinliklerde bulunmaktadırlar.Ayrıca yardım kampanyaları ile ihtiyacsahiplerine ulaşmaya çalışmaktadırlar. TürkKültüründe Birlik ve Beraberliğin Önemi’konulu konferans; öğretmenler günü dolayısıylaResne’de yapılan “Geçmişte ve Bugün TürkÖğretmenleri” konulu konferans;  Atatürk’ün 63.ölüm yıl dönümü anma töreni ve ‘MakedonyaTürk Gençlerinin 1.Dayanışma Günü’etkinlikleri örnek verebiliriz. 36

tarih çevresi

50

Page 53: tarih çevresi

Türk Kadınlar Teşkilatı “Hayat”Struga

1999 yılında Struga Türk Kadınlarıtarafından kurulan bir teşkilattır.  TürkKadınlarının toplumla bütünleşmesini sağlamak,kadınları insan/kadın hakları hakkındabilgilendirmek, amaçlarla hareket etmektedir.‘Geleneklere Dönüş’ isimli proje, kadınlarınnbilinçlenmesine yönelik ve kötüalışkanlıkaların belirtildiği seminerleri örnekolarak verebiliriz. 37

Derya Makedonya Türk KadınlarDerneği;

Kadınların toplumdaki haklarınısavunmak, siyasette ve devlet organlarındakikatılımlarını çoğaltmak, cinsiyetler arasındaeşitlik sağlamak kadınlara yapılan işkenceyiönlemek amacıyla 1999 yılında Üsküp’tekuruldu. Kosova kadınlarının faaliyetlerinindesteklenmesi, sağlık eğitimi, yoksul ailelereyardım verilmesi, Doğu Makedonya’dakiTürklere sağlık ve diğer desteğin sağlanması,topluluklar arasında hoşgörünün yaygınlaşmasıgibi etkinliklerde gerçekleştirdi.38

Şevkat Yardımlaşma Derneği –Gostivar

1940’lı yılların sonunda Gostivar’dakurulan hayır kuruluşu Şevkat adındanesinlenerek Mayıs 2000’de kuruldu. Dar gelirliailelere,  çocuklara velhasıl ihtiyaç sahibi halkahizmet etmek amacıyla kuruldu.

Makedonya çapında toplu sünnetmerasiminin yapılması, ihtiyaç sahibi olanlaragıda ve temizlik gereçlerinin dağıtılması,Gostivar’ın Sesi Gazetesinin Türkçe çıkmasınınsağlanması derneğin faaliyetlerindenbazılarıdır. 39

Niyazi Bey Eğitim -Kültür -Sanat veSpor Derneği - NEKSAD40 ;

Eylül 2001’de Resne’li gençler tarafındankurulan NEKSAD, Türklerin Makedonya’datoplumsal hayattan soyutlanmamaları ve daha iyitemsil edilmeleri doğrultusunda özellikle Eğitim,Kültür, Sanat ve Spor alanlarında varlığınısürdürme gayretindedir. Amaç Resne ve dahageniş alandaki Türklerin Eğitim, Kültür, Sanatve Spor seviyelerini yükseltmektir. Orta, lise veüniversite deki gençlerin hak ettiği şartlardaeğitim almasının sağlanması, sorunlarınınçözümlenmesi, kültür-sanat programlarıdüzenleyerek adet ve geleneklerin genç nesilleretanıtılmasının sağlanması, insani yardımlarınsağlanması, tarihi kültürel bilincin gelişmesi içintoplantıların düzenlenmesi gibi hedeflerinin deolduğu ayrıca belirtilmektedir. 41

“Geçmişte ve bugün Türk Öğrtemenler”konferansı, “Makedonya Türk Gençlerininbirinci Dayanışma Günü’nün düzenlenmesi,“Osmanlı ve Türk Tarihi”  konulu konferansındüzenlenmesi, gibi faaliyetleri örnek verebiliriz.

Makedonya Türkçe Medya GeliştirmeDerneği (MTMGD);

Ocak 2001 tarihinde kurulanMTMGD’nin ana hedefleri şunlardır:Makedonya’da Türkçe medyaların durumunuiyileştirmek, Türkçe medyalarda çalışangazetecilerin ve genelde gazeteciliğinprofesyonel düzeyini arttırmak, bağımsızmedyayı teşvik etmek, yurt içi ve yurt dışındaprofesyonel ek eğitim görme faaliyetlerinidesteklemek, genç gazetecilerin eğitimlerinidevam ettirmesine özen göstermek, gazetecilikteyeni alanların keşfedilmesine önem vermek,Turkish Media Orgazination (���www.turkishmedia.org.mk) sitesiyleMakedonya’daki Türkçe medyaları internet

tarih çevresi

51

Page 54: tarih çevresi

gazeteciliğine teşvik etmek ve Makedonya ileBalkan Türklerinin kültürel yakınlaşmasınısağlamak.

MTMGD, medya ve medya STK derneğiolan ‘Makedonya Medya Enstitüsü’ ve ‘AvrupaAzınlıklar Mmerkezi’ dahilinde kurulan siviltoplum ağının bir üyesidir. Ayrıca faaliyetgösterdikleri ortamlarda demokrasiningeliştirilmesi doğrultusunda daha etkinolabilmek amacıyla Makedonya ve BalkanlardaTürk STK ağının kurulmasına da büyük önemvermektedir.42

Makedonya TV Türkçe bölümündeçalışan, mesleğini profesyonelce yapıp Türkmedyaların gelişmesinde katkıda bulunanmerhum Kutluk Veli’nin adına dernek tarafından ‘Kutluk Veli Medya Ödülü’ düzenlenmektedir.Makedonya Türklerini bir araya getirentörenlerde; kültür, sanat, spor, gazetecilik,işletme ve sivil toplum alanında yıl boyuncaüstün başarı gösterenlere, Makedonya Türktoplumunun gelişmesinde katkı sunan birey vekuruluşlara ödüller verilmektedir.Gelenekselleştirilen bu faaliyetle, MakedonyaTürk toplumunda değerler arasında olumlu birrekabet havasının yaratılmak istendiğibelirtilmektedir. Türklerin toplum olarak çağdaşgelişmelere ayak uydurması ve başarıkaydetmesinin sağlanmaya çalışıldığını dasöylemek mümkündür.43

Köprü Kültür Sanat ve Eğitim Derneği ;

Ocak 2002’de Üsküp ‘Aziz Kiril veMetodi Üniversitesi Filoloji Fakültesi Türk Dilive Edebiyatı Kürsüsü’ öğretim üyesi HayatiYavuzer ve bölüm öğrencileri tarafındançıkarılan ‘Köprü Dergisi’ ile İlk adım atılır.Edebiyat, kültür ve sanat dergisinin hedefi,gençleri yazı yazmaya teşvik etmek ve beraberçalışmayı öğretmektir.44

Dergi yayını olarak başlayan süreç Mart2003’te ‘Köprü Kültür Sanat ve Eğitim’ şeklindedernekleşerek daha etkin bir konum kazandı.Derneğin; Türk öğrencilerinin eğitimine kültüreldestek vermek, milli manevi değerleriningelişimini sağlamak, değişik bölgelerden gelenöğrencilerin kaynaşmasını sağlamak, kütüphaneoluşturmak suretiyle öğrencinin ulaşamadığıyayınları hizmetlerine sunmak, dergi yayınınadevam etmek, ilmi ve kültürel toplantılardüzenlemek gibi hedefleri bulunmaktadır.45

Kısaca bahsedilen hedefleri hayata geçirmenoktasında başarılı bir performans gerektiğinisöylemek gerekir.

Bir Ramazan Gecesi, Bir Rumeli Gecesigibi kültür-sanat-edebiyat ağırlıklı programlar,Yücel Teşkilatı Mensuplarını anma Programı,Türkiye’de Öğrenci Olmak isimli seminer,ihtiyaç sahiplerine yardım edilmesi ve İngilizce,Matematik, Osmanlıca kursları düzenlemesi,Şair Aşık Çelebi Kütüphanesinin açılması gibifaaliyetler örnek olarak verilebilir.

Namik Efendi

Ağustos 2002’de Yukarı Banitsa’da(Gostivar’da) kuruldu. Türk halkına yardım,Eğitim, kültür, sanat ve spor alanlarındakalkınmanın amaç edindiği dernek Dere isimlibir dergi yayınlamaktadır. Bunun yanı sıra.İngilizce, bilgisayar kursu, folklor, panel vekonferanslar düzenlemektedir.

Abdülselam Ali Siir Yarışması, YahyaKemal’den Necati Zekeriyya’ya şiir şöleni, dergiyayını, İlk Adımlar şiir kitabının yayınlanmasıörnek olarak vereceğimiz faaliyetlerindenbazılarıdır. 46

Ensar Kültür Yardımlaşma Derneği;

Haziran 2002’de kültür ve yardımlaşmaalanında faaliyet göstermek üzere Üsküp’te

tarih çevresi

52

Page 55: tarih çevresi

kuruldu. Kuruluş gayesi; maddi-manevideğerlere sahip çıkmak, Makedonya’daki birlikve beraberliğin devamını sağlamak, ihtiyaçsahiplerine yardım etmek, gelecek nesillerieğitim ve kültürel açıdan hazırlamak, geçmiş vegelecek arasında köprü olmak.

Lise ve üniversite öğrencilerine kursverilmesi, ihtiyaç sahiplerine yardım edilmesi,burs verilmesi, din, kültür, tarih vb. konulardapaneller düzenlenmesi faaliyetlerindenbazılarıdır. 47

Yukarıda ismini verdiğimiz veya özetlefaaliyetlerine değindiğimiz STK’ların yanı sıra,Türkiye Merkezli Anadolu Kalkınma Vakfının(AKV) Makedonya’da kayda değer faaliyetlerdebulunmasından dolayı, Makedonya Türk SivilTeşkilatları Birliğinin de (MTÜSİTEB) bir çatıkuruluş olarak gösterdiği etkinliklerinden dolayıayrıca özetle belirtilmesi gereklidir. ZiraMakedonya’daki faaliyetlerin etkin olmasınakatkıları bir hayli vardır.

Anadolu Kalkınma Vakfı48;

Türkiye’de ve yurt dışında yardımfaaliyetleri yürüten Anadolu Kalkınma Vakfı,1981 yılında kurulmuş olan bir vakıftır.Türkiye’deki faaliyetlerini deprem, sel baskınıve mülteci akını gibi acil yardım çalışmalarınayoğunlaştıran AKV, 1998 yılı itibariyle yardımçalışmalarını yurt dışındaki kriz bölgelerinetaşımak suretiyle faaliyet alanını genişletti. Bunagöre, ilk olarak 1998’de Saray Bosna’da,1999’da Kosova’da, 2001 yıl içerisindeMakedonya’da ve 2004’te Arnavutluk’tatemsilcilikler kuruldu. Böylece yardımçalışmalarını yaygınlaştırdı.

AKV’nin kuruluş amaç ve prensiplerininoluşturduğu platforma göre: ırk, din, ve mezhepayrımı gözetmeksizin yardıma muhtaç olan

herkese imkanların elverdiği ölçüde yardımdabulunmak, farklı etnik grupların yaşadıklarıbölgede insanlar arasında birlikte yaşam idealinigeliştirmek amacıyla projeler yürütmek, yerelhalkın yararına olan her türlü projeyidesteklemek ve bu amaçla resmi ve hükümet dışıkuruluşlarla işbirliği yapmak, faaliyet gösterilenbölgelerdeki yerel STK’larla ortak projeleryürütmek, yurtdışı temsilciliklerininbulundukları ülkelerde faaliyet gösteren kültür,eğitim, yardımlaşma ve kalkınma konularıylailgilenen kurum ve kuruluşlarla Türkiye’de aynıkonuda faaliyet gösteren dernek, vakıf ve siviltoplum örgütler arasında koordinasyonsağlamak, faaliyet gösteren ülkenin sosyal,kültürel ve ekonomik kalkınma çalışmalarınıdesteklemek, AKV yurtdışı temsilciliklerinintemel çalışma prensiplerini oluşturmaktadır. 49

Eski Yugoslavya sınırları içerisinde SarayBosna, Prizren, Üsküp, Belgrad ve Yeni Pazartemsilcilikleriyle yürütülen AKV yardımfaaliyetleri bütünüyle yerel halkın ihtiyaç vetalepleri doğrultusunda planlanmaktadır. Buçerçevede özellikle kriz bölgelerinde yaşayanhalkın barınma ve yiyecek sorunlarınıngiderilmesiyle başlatılan söz konusu çalışmalardaha sonra halkın temel ihtiyaçlarını kendikendisine karşılayabilmesine imkân verecekkapasite geliştirme ve eğitim  projeleriyle devamettirilmektedir. Bunun yanı sıra multi-etnikişbirliğinin desteklenmesine yönelik çalışmalaryapılmaktadır.

AKV’nin Bosna Hersek, Kosova veMakedonya’da yaşanan krizlerin sonrasındabaşlatılan bu tür çalışmalar neticesinde yerelhalkın ekonomik, sosyal ve psikolojik bakımdanyaşadığı sorunların giderilmesinde büyük faydasağladığı görülmektedir.

AKV Makedonya Temsilciliği, 2001Mayıs ayından itibaren başlatılan yardım

tarih çevresi

53

Page 56: tarih çevresi

çalışmaları çerçevesinde çeşitli sivil toplumörgütleriyle çok sayıda projede işbirliği içindebulundu. Bunların arasında Gostivar Adeksam,Gostivar Şevkat Yardımlaşma Derneği, YukarıBanisa Namık Efendi Eğitim, Kültür, Sanat veSpor Derneği, Vrapçişte Millenium Eğitim,Kültür ve Ekoloji Derneği, KalkandelenAyyıldız Derneği, Struga Kocacenk Derneği,Çalıklı Festivali, Halklar Tiyatrosu gibi yerlikuruluşlar işbirliği yaptığı kuruluşlardandır.

Söz konusu işbirliği Vakıf faaliyetprensiplerinin doğal bir sonucu olup bu tür ortakgirişimlerinin arttırılması yönünde caba sarfedilmektedir. AKV olarak yerel derneklerle olanişbirliğinde donatör statüsünden çok ortaklıkstatüsü benimsenmektedir. Böylelikle yardımçalışmalarına yerel derneklerin daha fazlakatılımı sağlanmaktadır. Böylece söz konusuderneklerin bilgi, beceri ve kapasiteleriningelişmesine katkıda bulunulmaktadır.

AKV temsilcisi, Makedonya’da faaliyetgösteren yerel dernekler arasında organizasyonelaçıdan son derece örgütlü sivil toplumkuruluşları bulunduğuna dikkat çekmektedir.Temsilci ayrıca bu tür kuruluşlarla işbirliğininVakıf faaliyetlerini kolaylaştırdığını veMakedonya’daki sivil toplum inisiyatifininilerlemesine destek sağladığını belirtmektedir.

AKV’nin kendi imkân ve planlanmasıçerçevesinde gerçekleştirilen eğitim faaliyetleriise bilgisayar, dil ve becerisi kurslarındanoluşmakta olup, yerel dernek üyelerinin dekatılımıyla yürütülmektedir. Diğer taraftaneğitime destek projesi kapsamında eğitimbakanlığına bağlı ilk ve orta dereceli okullardaöğrenim gören öğrencilere şu ana kadar 5 bineyakın eğitim seti dağıtılması, fakir ailelerinçocuklarına giyecek yardımında bulunulması,Makedon resmi kuruluşlara yönelik eğitimfaaliyetleri yürütülmesi, Makedonya Dışişleri

Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı personelineyönelik dil kurslarının düzenlenmesi diğerfaaliyetlerinden bazılarıdır.50

Makedonya Türk Sivil TeşkilatlarıBirliği- MATÜSİTEB;

Makedonya’da yaşayan Türklerin çeşitliamaçlarla kurulan sivil toplum teşkilatlarıyıllardır aralarında bir koordinasyon olmadanfaaliyet göstermekteydiler. Hedef ve amaçlarıaynı olsa da, koordinasyonsuz çalışmalar birçokeksikliklere ve teşkilatlar arası gereksiz birrekabetlere yol açabilmekteydi. Bu durum,Makedonya Türklerinin kimliğini ve kültürünükorumak, haklarını ve ortak çıkarlarınıdemokratik bir biçimde savunmak, diğerMakedonya vatandaşlarıyla iyi ilişkilerkurulmasına yönelik çalışmalarda bulunmak gibihususlar da bir koordinasyonun gerekliliğine yolaçmaktaydı. Bu gereklilik üzerine T.C ÜsküpBüyükelçisi  Mehmet Taşer’in inisiyatifi  ile 14Aralık 2002’de Anadolu Kalkınma VakfınınÜsküp şubesi mekânında 33 STK başkanları vetemsilcileriyle bir toplantı gerçekleştirildi. 51

Makedonya’da faaliyet gösteren siviltoplum kuruluşlarının olası çatı altında birleşipbir güç birliği oluşturulmasını hedefleyentoplantının başında bir basın açıklaması yapanBüyükelçi Taşer, bu toplantının tarihi bir toplantıolduğunu vurguladı. Ayrıca soydaş sivilkuruluşlarının daha etkin, daha güçlü bir çalışmaiçine gireceğini de düşündüklerinden böyle birgirişimi başlattıklarını belirtti.

Umut verici bir başlangıç olarakyorumlanan girişim için 2003 yılının ilkaylarında birkaç toplantı daha gerçekleştirildi.Netice de Mart 2003’de MATÜSİTEBkuruldu.52 Başkanlığına yönetim kurulununoybirliği ile Makedonya Türk Kadınlar Derneğibaşkanı Sıdıka Ağa seçildi.

tarih çevresi

54

Page 57: tarih çevresi

Danışma organı işlevi görecek olan çatıkuruluşu; Makedonya Türklerinin milli vemanevi kültürünü korumak, haklarını ve ortakçıkarlarını demokratik biçimde savunmak, diğerMakedonya vatandaşlarıyla iyi ilişkilerkurulmasına yönelik çalışmalarda bulunmak,Makedonya’da hoşgörü ve birlikte yaşamazihniyetinin yerleşmesine katkıda bulunmak gibiamaçlar doğrultusunda kuruldu. Bunun için çabagöstermek ve soydaşların MakedonyaCumhuriyetinin anayasal düzenine bağlılıklarınısürdürmelerini temin etmek gayesindedir.Birliğin şimdiki Başkanı Fadıl Hoca’dır. 2005yılı itibariyle üye dernek sayısı 39’dur.53

Bunun yanı sıra STK ve buna benzerkuruluşlara destek verebilmek için MC KültürBakanlığı bünyesinde ‘Milli TopluluklarınKültürünü Geliştirme ve Doğrulama Dairesi’kurulduğunu, yaşanan güçlüklere rağmenTürklerin bilinçlenmelerinde etkin olan STKfaaliyetlerinin MATÜSİTEB’in deoluşturulmasıyla ayrıca bir güç kazandığınıbelirtmek gerekir.

Sonuç

Kısaca faaliyetlerine değinilen STK’lar,

zamanla yaşanan belirsizliklere rağmenMakedonya Türklerinin; kimliklerinikoruyabilmek adına kültürel, sanatsal, sosyal vb.alanlarda örgütlenerek etkinlikleriniarttırdıklarını göstermektedir. Ayrıca bölgedekigençlerinde birlikte hareket ederek STK’larıniçinde yer almaları Türklük bilincinin, birlik veberaberliğin devam edeceğinin de en güzelörneklerindendir. Ohrid ‘Karabey MahalleDerneği’ gençlik kolunun, Struga, Resne,Üsküp, Gostivar ve diğer bölgelerdeki gençlerinbirlikte hareket ederek Türk Tarihi ve Kültürüyleilgili düzenledikleri konferanslar, Atatürk’üanma programları; Türklük bilincinin, birlik veberaberliğin devam edeceğinin en güzelörneklerindendir. Örneklemeye çalışılanSTK’lar bize Makedonya Türklüğü’nün, TürkKültürü’nün devamı hususunda iyi yöndeçalışmaların olduğunu göstermektedir.

Türk Sivil Toplum Kuruluşlarınınfaaliyetlerinin yanı sıra varlığıyla ayrı bir önemarz eden MATÜSİTEB, Makedonya’daki TürkKimliğinin/Kültürünün ayakta kalabilmesinevereceği katkıyla Makedonya Türklerinin bilinç,birlik ve beraberlik yolunda emin adımlarlailerleyeceklerini göstermektedir.

tarih çevresi

55

Page 58: tarih çevresi

Kaynaklar

AĞANOĞLU, Yıldırım; II. Dünya Savaşı’ndaYugoslavya’da Bir Direniş MücadelesiYücel Teşkilatı, İstanbul 2006

ALÇE, Nelifer; Kardeşlik Derneğinin tanıtım yazısı,Kızıl Elma, Sayı 4, Rense 2003

BAYUR, Yusuf Hikmet; Türk İnkılap Tarihi, C.1,Kısım 1, T.T.K., Ankara 1963

BEKİRİ, Senat Vraynko; ‘Sivil Toplum’ Haberci,Sayı: 1, Vrapçişte Ekim2004

BEKİRİ, Senat Vraynko; ‘Sivil Toplum’ Haberci,Sayı: 2, Vrapçişte Ekim2004

BEKİRİ, Senat Vraynko; ‘Sivil Toplum’ Haberci,Sayı: 3, Vrapçişte Kasım2004

Birlik Gazetesi, Sayı 125, Üsküp 1946

CANOVA,Remzi; ‘Makedonya’da Türk KültürüSönüyor mu?’,Vardar,Sayı6,Üsküp 1994

ÇAYIRLI, Necati ; ‘Makedonya Türkleri’, Türkler,C.20, Ankara 2002, s.444 - 454.

ÇULEZ, Ercan; Şevkat Yard. Der. Tanıtım yazısı,Kızıl Elma, Sayı 4 , Rense 2003.

Dere, sayı 3, Y. Banitsa 2004

DİKİCİ, Ali; ‘‘AB Yolunda Makedon PolisindeYaşanan Değişim ve Türk PolisininKatkıları’’, Hikmet, Sayı 3, Gostivar 2004

ENGÜLLÜ, Suat; “Balkan Savaşlarından GünümüzeKadar Makedonya’da Yaşayan TürklerinToplumsal, Ekonomik, Kültür-EğitimDurumu ve Göçler”, Makedonya’da

Rumeli Türklerinin Tarih ve Kültürleri Panellerive Konferansı (Mayıs,Aralık 1995 ve Mayıs1996), İzmir MAK-GÖÇ, İzmir 1996

Haberci Gazetesi ve Ekol Dergisi 2004, 2005.

Haberci, Sayı 13, Mayıs 2005.

HAMZA(OĞLU), Yusuf; ‘‘BaşlangıcındanGünümüze Kadar Makedonya Türklüğü’’,Makedonya’da Rumeli Türklerinin Tarihve Kültürleri Panelleri ve Konferansı(Mayıs, Aralık 1995 ve Mayıs 1996), İzmirMakedonya Göçmenleri Kültür ve DayanışmaDerneği (MAK-GÖÇ)İzmir 1996

HASAN, Hamdi; Makedonya’da Türkçe eğitim veAbdülhakim Hikmet Doğan, Üsküp 1998

İBRAHİMGİL, M. Zeki ; ‘‘Makedonya’nın Sosyal-Kültürel Yapısı ve Türk Vakıf EserlerininBugünkü Durumu’’, Makedonya’da RumeliTürklerinin Tarih ve Kültürleri Panellerive Konferansı (Mayıs, Aralık 1995 veMayıs 1996), İzmir MAK- GÖÇ, İzmir 1996

KARAHASAN, Mustafa; Suzan, (Suat Engüllü’nünön yazısıyla), Üsküp 2002

Kızıl Elma, sayı 4, Rense 2003.

Köprü, sayı 2, Üsküp 2002

Köprü, sayı 4, Üsküp 2002;

Köprü, Sayı 8, Üsküp 2002.

MURAT, Salih; Yücelcilerle ilgili yazı dizisi,Birlik, Ekim 2003- Mart 2004 Üsküp.

MÜESER, Mürsin Türk Kadınlar Teşkilatı – Struga, Kızıl Elma, sayı 1, Resne 2002

ÖZER, Refik; Yücelciler, Şahadetlerinin 50. YılAnısına (1948-1998), İstanbul 1998

ÖZTUNA, Yılmaz; Başlangıcından ZamanımızaKadar Türkiye Tarihi, C.1, İst 1973

TURAN, Ömer ;’Balkan Türklerinin DiniMeseleleri’,Yeni Türkiye, Sayı16,Ankara1997

YAŞAR, Abdurrahman ; ‘‘Bağımsız Devlet OlduktanSonra Makedonya’da Genel Durum ileTürklerin Sosyo-Ekonomik ve KültürelDurumları’’, Makedonya’da Rumeli

tarih çevresi

56

Page 59: tarih çevresi

Türklerinin Tarih ve Kültürleri Panellerive Konferansı (Mayıs, Aralık 1995 veMayıs 1996), İzmir (MAK-GÖÇ), İzmir 1996

ZAİM, Sabahaddin; “Türk Dünyasında BalkanlardanHatıralar”, Yeni Türkiye, Türk Dünyası ÖzelSayısı II, Sayı 16, Ankara 1997

Görüşme Yapılan Stk Yetkililieri

ADEKSAM Başkanı Fadıl Hoca ile yapılangörüşme, Kasım 2001- Gıstivar

NEKSAD Dernek Başkanı Engin Bahtiyar ile yapılangörüşme, Ağustos 2001 Resne.

AKV Temsilcisi Mehmet Belül ile yapılan görüşme,Ocak 2002, Şubat 2003 Üsküp

Namık Efendi Derneği Başkanı Hayati Şaban ileyapılan görüşme, Ocak 2003.Gostivar

ADEKSAM Başkanı Fadıl Hoca ile yapılanGörüşme, Ocak 2003Gostivar

MATÜSİTEB Başkanı Fadıl Hoca ile yapılangörüşme, Eylül 2004

MATÜSİTEB Üyesi Av. Salih Murat ile yapılangörüşme, Temmuz 2004, Gostivar

MATÜSİTEB Başkanı Fadıl Hoca ile yapılangörüşme Eylül 2005, Üsküp

Derya Derneği Başkanı Suzan Musli ile yapılangörüşme, Eylül 2005, Üsküp.

Köprü Derneği Bşk. Hüsrev Emin ve yetkili FurkanMurteza ile yapılan görüşmeler, Ağustos –Eylül 2005, Üsküp.

Ensar Derneği Başkanı Sulyeman Baki ile yapılangörüşme, Ağustos-Eylül 2005, Üsküp

MILLENIUM Bşk.Senad Bekiri ile yapılangörüşme Eylül 2005, Vrapçişte

AKV Temsilcisi Zihni Erçoklu ile yapılan görüşme,Eylül 2005 Üsküp

Yararlanılan İnternet Adresleri

http://www.turkishmedia.org.mk/mnuitems.asp?lang=tr&item=readnews&id=246

http://turkishmedia.org.mk/mnuitems.asp?lang=tr&item=readnews&id=

http://www.matukat.4t.com*43

tarih çevresi

57

Page 60: tarih çevresi

1 ÖZTUNA, Yılmaz ; Başlangıcından Zamanımıza

Kadar Türkiye Tarihi, C.1, İstanbul 1973, s.71-257.2 TURAN, Ömer ; “Balkan Türklerinin Dini Mese-

leleri”, Yeni Türkiye, Türk Dünyası Özel Sayısı II,

Sayı 16, Ankara 1997,s. 1744.3 HAMZA, Yusuf; ‘‘Başlangıcından Günümüze

Kadar Makedonya Türklüğü’’, Makedonya’da Ru-

meli Türklerinin Tarih ve Kültürleri Panelleri ve

Konferansı (Mayıs, Aralık 1995 ve Mayıs 1996),

İzmir Makedonya Göçmenleri Kültür ve Dayanışma

Derneği (MAK-GÖÇ)İzmir 1996, s.104. 4 İBRAHİMGİL, M. Zeki ; ‘‘Makedonya’nın Sosyal-

Kültürel Yapısı ve Türk Vakıf Eserlerinin Bugünkü

Durumu’’, Makedonya’da Rumeli Türklerinin

Tarih ve Kültürleri Panelleri ve Konferansı

(Mayıs, Aralık 1995 ve Mayıs 1996), İzmir (MAK-

GÖÇ), İzmir 1996, s.121-122.5 BAYUR, Yusuf Hikmet; Türk İnkılap Tarihi,

C.1, Kısım 1, T.T.K., Ankara 1963, s.164.6 YAŞAR, Abdurrahman ; ‘‘Bağımsız Devlet Olduk-

tan Sonra Makedonya’da Genel Durum ile Türklerin

Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Durumları’’, Make-

donya’da Rumeli Türklerinin Tarih ve Kültürleri

Panelleri ve Konferansı (Mayıs, Aralık 1995 ve

Mayıs 1996), İzmir (MAK-GÖÇ), İzmir 1996, s. 68. 7 ÇAYIRLI, Necati ; ‘Makedonya Türkleri’, Türk-

ler, C.20, Ankara 2002, s.444 - 454. 8 BEKİRİ, Senat Vraynko; ‘Sivil Toplum’ Haberci,

Sayı: 2, Vrapçişte Ekim2004, s. 89 BEKİRİ, Senat Vraynko; ‘Sivil Toplum’ Haberci,

Sayı: 1, Vrapçişte Ekim2004, s. 910 ENGÜLLÜ, Suat; “Balkan Savaşlarından Günü-

müze Kadar Makedonya’da Yaşayan Türklerin Top-

lumsal, Ekonomik, Kültür-Eğitim Durumu ve

Göçler”, Makedonya’da Rumeli Türklerinin Tarih

ve Kültürleri Panelleri ve Konferansı (Mayıs,Ara-

lık 1995 ve Mayıs 1996), İzmir MAK-GÖÇ, İzmir

1996, 50. 11 DİKİCİ, Ali; ‘‘AB Yolunda Makedon Polisinde

Yaşanan Değişim ve Türk Polisinin Katkıları’’,

Hikmet, Sayı 3, Gostivar 2004, s.8112 CANOVA, Remzi ; ‘‘Makedonya’da Türk Kültürü

Sönüyor mu ?’’, Vardar, Sayı 6, Üsküp 1994, s.12.13 ENGÜLLÜ, Suat ; a.g.e., s. 5114 YAŞAR, Abdurrahman ; ‘‘Bağımsız Devlet Ol-

duktan Sonra Makedonya’da Genel Durum ile Türk-

lerin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel

Durumları’’,Makedonya’da Rumeli Türklerinin

Tarih ve Kültürleri Panelleri ve Konferansı

(Mayıs, Aralık 1995 ve Mayıs 1996), İzmir MAK –

GÖÇ, İzmir 1996, s. 68.15 KARAHASAN, Mustafa; Suzan, (Suat Engül-

lü’nün ön yazısıyla…) Birlik Yayını, Üsküp 2002,

s.6,7.16 Birlik, Sayı 125, Üsküp 1946, s.4. 17 27.02.2006 – 04.02.2006 tarihleri arasında

YÜCEL Teşkilatının 4 mensubunun idam edilişinin

ve 100’den fazla diğer insanımızın hüküm giymele-

rinin 58-ci yıldönümü münasebetiyle, MATÜSİ-

TEB himayesinde Gostivar’da ADEKSAM ve

Üsküp’te Köprü ve Yeni Yol ile TDP Gençlik Kol-

ları ve Yeni Balkan Gazetesi ortaklaşa Yücel Teşki-

latı Gerçeği konulu önemli toplantılar düzenlediler.18 AĞANOĞLU, Yıldırım; II. Dünya Savaşı’nda

Yugoslavya’da Bir Direniş Mücadelesi Yücel

Teşkilatı, İstanbul 2006,s.30-31.19 ÖZER, Refik; Yücelciler, Şahadetlerinin 50.

Yıl Anısına (1948-1998), İstanbul 1998, s.620 AĞANOĞLU, a.g.e., s.34-35.21 MURAT, Salih; Yücelcilerle ilgili yazı dizisi,

Birlik, Ekim 2003- Mart 2004 Üsküp. 22 AĞANOĞLU, a. g. e., s.38-44.23 Av. Salih Murat ile yapılan görüşme, Temmuz

tarih çevresi

58

DİPNOTLAR

Page 61: tarih çevresi

2004, Gostivar.24 ZAİM, Sabahaddin; “Türk Dünyasında Balkanlar-

dan Hatıralar”, Yeni Türkiye, Türk Dünyası Özel Sa-

yısı II, Sayı 16, Ankara 1997,s. 1760. ; Ayrıca bkz.

Y. Ağanoğlu, Yücel Teşkilatı, İstanbul 2006)25 BEKİRİ, Senat Vraynko; ‘Sivil Toplum’ Ha-

berci, Sayı: 3, Vrapçişte Kasım2004, s. 926 Makedonya Türk Sivil Teşkilatları Birliği (MA-

TÜSİTEB) Başkanı Fadıl Hoca ile yapılan görüşme,

4.09.2004.27 Uluslararası alanda faal olan 30.000 STK olduğu

belirtilir. Haberci sayı 1 Vrapçişte 2004.28 KARAHASAN, a. g. e. , s.10,11.29 Köprü, Sayı 8, Üsküp 2002.30 ALÇE, Nelifer; Kardeşlik Derneğinin tanıtım ya-

zısı, Kızıl Elma, Sayı 4, Rense 200331 Haberci, Sayı 13, Mayıs 2005.32 Senad Bekiri ile yapılan görüşme Eylül 2005,

Vrapçişte. ; Haberci Gazetesi ve Ekol Dergisi

2004, 2005. 33 MATÜKAT’ın tanıtımı, Köprü, sayı 4, Üsküp

2002; http://www.matukat.4t.com 34 Makedonya’nın ilk Türk öğretmeni. (bknz. Hamdi

Hasan ; Makedonya’da Türkçe eğitim ve Abdül-

hakim Hikmet Doğan, Birlik Yayınları Üsküp

1998.)35 (ADEKSAM) Başkanı Fadıl Hoca ile yapılan gö-

rüşme, Kasım 2001, Eylül 2005, Gostivar. 36 Karabey Derneğinin tanıtım yazısı. Köprü, sayı 2,

Üsküp 200237 Mürsin Müeser, Türk Kadınlar Teşkilatı – Struga

, Kızıl Elma, sayı 1, Rense ocak 2002.38 Dernek Başkanı Suzan Musli ile yapılan gö-

rüşme, Eylül 2005, Üsküp.39 ÇULEZ, Ercan; Şevkat Yard. Der. Tanıtım ya-

zısı, Kızıl Elma, Sayı 4 , Rense 2003.40 Yönetim; 1897 doğumlu olan ve 1913 yılında vefat

eden merhum Niyazi Bey’in yapıtlarıyla Resneli Türk

vatandaşlarının gurur kaynağı ve sembolü olduğunu

bunun için bu şekilde isimlendirildiğini söylemekte-

dir.  41 Dernek Başkanı Engin Bahtiyar ile yapılan gö-

rüşme, Ağustos 2001 Resne.42 MTMGD hakkında tanıtım yazısı, Kızıl Elma,

sayı 4, Rense 2003.43

http://www.turkishmedia.org.mk/mnuitems.asp?lan

g=tr&item=readnews&id=24644 Üsküp’te görevli olan Hayati Yavuzer (Bolu

Abant İzzet Baysal Ün.) ile yapılan görüşme, Ocak

2002, Üsküp.45 Dernek yetkilisi Furkan Murteza ve Bşk. Hüs-

rev Emin ile yapılan görüşmeler, Ağustos – Eylül

2005, Üsküp. 46 Dernek başkanı Hayati Şaban ile yapılan gö-

rüşme, Ocak 2003.Gostivar ; Dere, sayı 3, Y. Ba-

nitsa 2004, s.29 47 Dernek Başkanı Sulyeman Baki ile yapılan gö-

rüşme, Ağustos-Eylül 2005, Üsküp.48 AKV Ağustos 2005te Üsküp Temsilciliğini ka-

pattı.

49 AKV Temsilcisi Mehmet Belül ile yapılan gö-

rüşme, Ocak 2002, Şubat 2003 Üsküp.50 AKV Temsilcisi Zihni Erçoklu ile yapılan gö-

rüşme, Eylül 2005 Üsküp51 ADEKSAM Başkanı Fadıl Hoca ile yapılan Gö-

rüşme, Ocak 2003Gostivar. ; MATÜSİTEB Başkanı

Fadıl Hoca ile yapılan Görüşme Eylül 2005, Üsküp.52 . MATÜSİTEB Başkanı Fadıl Hoca ile yapılan

Görüşme Eylül 2005, Üsküp.53 MATÜSİTEB I.Bülteni 2003-2005, Üsküp

2005.

tarih çevresi

59

Page 62: tarih çevresi

tarih çevresi

60

Makedonya’yı oluşturan havzalararasında kuzey-güney doğrultusunda uzananPelagonia ovasının güneybatı sınırında kuruluolan Manastır, Yunanistan yarımadasınıtabanından keserek Ege Denizi’ni Adriyatik’ebağlayan büyük doğu-batı yolunun tamortasındadır1.

Rumca “Manastirion”2, Sırpça Bitolya(Bitoli)3, Makedon’ca “Bitola”, Arumence(Vlahça) Toli-Manastır4 denilen şehringüneyinde Florina doğusunda Prilep, kuzeyindeKırçova ve Ohri, batı ve güney batısında Göricevardır5.

Prister dağı eteğinde, Karasu’ya dökülenDrahor çayı kenarında kurulmuş olan Manastırın

kurucusu olarak, Makedonya kralı Perdikkas I.gösterilir (M.Ö.725)6. Ptolemeos’unMakedonya’nın Miktonyo bölgesinde gösterdiğibu şehrin eski adı Derpilos idi7.

Bugünkü kentin güneyinde HerakleaLyncestis adlı antik kentin yakınında bulunanManastır yeni yerleşim yerinin merkezi oldu.Slavca Obitelj (Manastır binası) sözcüğüzamanla değişerek Bitola olarak telaffuzedilmeye başlanmıştır8.

Evliya Çelebi şehrin ismini bu mabettenaldığını yazmaktadır9. Şemseddin Sami iseeserinde Manastır’ın, Bitola yakınında bulunanManastır harabelerinin yanında Osmanlılartarafından inşa edildiğini yazar10.

Osmanlı İdaresinde Manastır(Bitola)*

Necati ÇAYIRLI **

* Yayınlandığı Yer;‘Türk Kültürü, Sayı: 458, Haziran 2001.** Öğretim Elemanı, Ege Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölümü, Bornova İzmir/TÜRKİYE(e-mail: [email protected])

Page 63: tarih çevresi

Manastır üzerine ilk Türk akını Aydınoğlu Umur Beyin 1332 yılındaki seferi ilegerçekleşmiştir11. Stefan Duşan’ınimparatorluğunda Serez’den Tuna’ya kadaruzanan bölgelerin idaresi Dalmaçya’lı Uglyeşave kardeşi Volkaşin (Vukaşin)’in elindeydi12.Stefan Duşan’ın ölümünden sonra 1355 yılındaoğlu Uraş’un hükümdarlığı esnasında,Feodallerin çıkar çatışmaları nedeniyle SırpHükümeti’nin birliğinin sınırları içinde bulunanMakedonya zayıflamaya başlamış, bazı yerlerUroş’un birliğinden çıkıp kendi başlarına hareketetmeye başlamışlardır. Makedonya’nın güney-batısında güçlenen Volkaşin (Vukaşin), Üsküp,Ohri, Manastır ve Prilep’i hâkimiyeti altındatutmaya başlamıştı. Bölgedeki çok başlılıkOsmanlı’nın ilerleyişini güçlendirmiştir.Volkaşin kardeşi ile bir olup Türklere karşıharekete geçmiş ise de 26 Eylül 1371’de Türkbirlikleri karşısında başarı elde edemediler13.

Bu başarı Türklere Makedonya yollarınıaçtı. Türklerin bölgede üstünlüğü ele geçirmeleriile birlikte bazı feodaller Türklerin Vasallarıoldular. Volkaşin ’in oğlu Marko’dabunlardandır. 1395 yılına kadar yaşayan Marko,Prilep’te hâkimiyetini sürdürdü14.

Askeri ve ticari açıdan önem arz edenManastır H. 784/M.1382 yılında Timurtaştarafından fethedilmiştir15. Ancak Oruç Bey16 veAşıkpaşaoğlu17 Manastır’ın H. 787/M. 1385yılında fethedildiğini yazmaktadır. Haracabağlanan Manastır kısa bir süre için eldençıktıysa da 1385 yılında tekrar zapt edildi.Böylece Arnavutluk için önemli bir hareket üssüele geçirilmiş oldu18. Nitekim Beyazıt II.Arnavutluk seferi için ordusunu Manastırovasında toplamıştır19.

II. Murat ve Fatih Sultan Mehmetdevirlerinde Manastır ve çevresi, geniş bir iskânhareketine sahne oldu. Kınalı, Mescidli, İligler,

Budaklar, Kanatlar, Şerifeler, Hasanobalar,Musaobalar köyleri Anadolu’dan getirilenTürkmen aşiretleri ile iskân edildi. Fatih’inKaraman seferinden sonra ise Ustres,Delukoğan, Kişova, Borodin, Dihova, Cincibol,Kazani, Dolniçe, Lera, Ramna, Esmekova,İvmirova, Dervenik, Obednik, Suhudil, Orhova,Pirpice, Makova köyleri Toroslardan sürülenTürkmen oymaklarına yurt olmuştur20.

Manastır’ın stratejik önemini kavramışbulunan Osmanlılar burada askeri karargâhlarınıkurup genişletmiş ve önemli askeri güçlerletakviye etmişlerdir. Bundan başka iktisadiçalışmaları sürekleştirdikleri, idarelerinisağlamlaştırıp güçlendirdikleri gibi, idare veadalet organlarını kurmuş, adil bir yaşamınkurulup sürdürülmesine özellikle önemvermişlerdir. Türkler kendi idarelerini iyiceoturtup güçlendirinceye kadar, Hıristiyan olanDerebeyi ailelerinin haklarınadokunmamışlardır. 16. yüzyılın ilk yarısınakadar mevcut durumlarını korumuş olanHıristiyan Derebeylerin bir kısmı İslam dininikabul ederek durumlarını güçlendirmeyeçalışmışlardır21.

Nüfusu hızla artan kentte 1460’ta 295’iMüslüman ve 185’i Gayrimüslim olmak üzere480 olan hane sayısı 1521-1530’da 640’ıMüslüman, 205’i Gayrimüslim olmak üzere845’e çıktı22. Bu yıllarda 4647 olan Manastır’ınnüfusu 1571-80 arası 5.918 idi23. Manastır’ın 2Şer’iye Sicili’ndeki kayıttan 1620’li yıllardaManastır’daki hane sayısının 2.035 olduğunutespit ediyoruz24.

Manastır’ın kent olarak gelişimindeCamilerin önemli bir yeri vardır. İlk cami 1434-35 yılında inşa edilen Cami-i Atik’dir25. Buyapılar inşa edilirken etrafında çok sayıdadükkan, han, kervansaray, medrese, hamam,tekke imaret, sebil, kütüphane gibi yapılar da

tarih çevresi

61

Page 64: tarih çevresi

tesis edilmiştir26.

Seyyahlar ve bazı araştırmacılar ya dagörev yapmış olan kimseler, Manastır’la ilgiliolarak önemli bilgiler vermektedirler.Promantariya De Kampis27 1475 yılında kalemealdığı eserinde Manastır’ın döneminin en zenginşehirlerinden biri olduğunu yazmaktadır. XVI.yüzyıl sonlarında (1591) Manastır’ın kalabalıkbir şehir olduğuna dikkat çeken A. Bernard,Manastırlıların buğday, arpa, pamuk ve deriticareti yaptıklarını, bedesten vekervansaraylarda ticari hayatın önemli birgöstergesi olduğunu yazmaktadır28.

XIV. yüzyılın ikinci yarısından sonraİspanya, Portekiz, Güney Fransa, İtalya veSicilya’dan göç eden Yahudiler (Separidler-Sefaratlar), XV. yüzyılın sonlarına doğruMakedonya- ya da geliyorlar. Manastır’agelişleri 1481-1528 arasıdır. Yahudilerin gelişiticari hayatı önemli şekilde etkilemiştir29.

Türk Arnavut Bulgar, Rum, Ulah,Yahudi, Çingene ahalinin yaşadığı Manastır,maden (krom, kükürt gibi), imalathane (sabunatölyesi, kilim üretimi gibi), hayvancılık (koyun,keçi gibi) zanaatçılık (çarıkçı, semerci gibi)açısından da önemlidir30. .

Ohri Başpiskoposu Atanasıus 1615yılında Türklerin zulüm yaptıkları iddiasıyla dışgüçlerden yardım istemesi31, 1638 yılındaKonstantin adında bir haydudun huzurubozması32, 1677’de Babo lakaplı bir haydudunŞıpka dağlarından inerek Bedesteni basması33

gibi olaylar Manastır’ın gelişimini olumsuzyönde etkileyen olaylardan sadece bir kaçıdır.

Osmanlı yönetimi asayiş ve emniyetikorumak için bazı tedbirler alıp görevlileratamıştır. 1682’de halkın silahsızlanması vehaydutların faaliyetlerini engellemek içintedbirler alınmıştır34.

XVII. yüzyıl sonlarında, Avusturya’nınOsmanlı karşısında etkili olması, XVIII.yüzyıldaki Arnavut saldırıları35, asayişisağlamakla yükümlü olan Martolos36 vePandorların37 olumsuz tutumları nedeniylebaşkaldırı, eşkıyalık gibi hareketler yoğunlukkazanmış bu da Manastırda asayişinbozulmasına neden olmuştur38.

Arnavut zulmünden kaçan birçok Ulah(Vlah) 1769’da Kruşova ve Manastır’ayerleşmiştir. Ulahların gelişiyle yündokumacılığı, kebecilik, kuyumculuk gibizanaatların gelişmesi hızlanmıştır39.

1839 yılında Makedonya’nın orta kısmınıoluşturan bir eyalete ve üçüncü orduya merkezolan Manastır’a vali olarak Köse Ahmet ZekiPaşa atanmıştır40. 1848 yılında inşa edilen 1892yılında yatılı hale getirilen Askeri İdadiye 1896yılında Mustafa Kemal kaydını yaptırmıştır.

Stratejik önemi olan ManastırdaTanzimat’tan sonra Fransız, İngiliz, Avusturya,İtalya, Sırbistan, Bulgaristan, Yunanistan veRomanya kendi çıkarlarını korumak içinkonsolosluklar açmışlardır41.

XIX. yüzyılda meydana gelen yangın42,hastalık43, doğal afet44 gibi bazı gelişmeler kentiniktisadi hayatını olumsuz olarak etkilemiştir45.

XVIII. yüzyılda 10-12000 civarındanüfusu olan Manastır’ın XIX. yüzyıldaki nüfusu40-50.000, yüzyılın sonunda ise 100.000civarındadır46.

1853’te tekrar düzenlenen ManastırEyaleti 1867’de Selanik Eyaleti’ne bağlı birsancak haline getirilmiştir. 1873 yılında tekrarvilayet haline getirilen bölge, Manastır, Serfice,Görice, Debre ve İlbasan (Elbasan) sancaklarınabölünmüş idi. Asıl Manastır ise, Merkez,Pirlepe, Kırcova, Ohri, Resne ve Florinayerleşim birimlerine ayrılıyordu47.

tarih çevresi

62

Page 65: tarih çevresi

1887 yılında Manastır vilayeti valiliğineatanan Halil Rıfat Paşa, düzensizliğe son vermekamacıyla on altı maddeden oluşan bir güvenliktüzüğünü48 yürürlüğe koymuştur. Tüzüğe göre,köy komisyonları ve fahri birlikler oluşturularakher türlü saldırıdan korunmaya çalışılmıştır49.

XIX. yüzyılda Manastır da Yahudi,Bulgar, Yunan, Rum, Aromen (Vlah) veSırpların gruplaştıkları görülmektedir. Bunlarkendi propagandalarını yayabilmek, tarafkazanabilmek için oluşturdukları eğitimkurumlarını en iyi şekilde değerlendirmeyeçalışmaktaydılar50.

Bu dönemde, Arnavut milliyetçilerinin deteşkilatlandıkları görülmektedir. Bunlar Kosova,Manastır, Yunan ve İşkodra’nın birleştirilerekArnavut vilayeti oluşturmakdüşüncesindeydiler51.

Manastır da Rumeli (1874-77), Manastır(1886-1912-Resmi) Neyyir-i Hakikat (1908-11,İttihat ve Terakkinin yayını) gibi dergileryayınlanmıştır52.

II. Abdülhamit idaresine karşı Manastır,Rumeli’deki ihtilal merkezlerinin en

önemlilerinden biri oldu. Adalet, hürriyet,eşitlik, kardeşlik fikirlerini savunan ittihatçılarHaziran 1908’de Manastır valisine vekonsolosluklarına gönderdikleri beyannamelerile Meşrutiyetin ilanıyla sorunların halledileceğiifade edilmiştir. 23 Temmuz 1908’de Manastırve civarında yaygınlaşan mitingler ve çekilentelgraflarla Kanun-i Esasinin yürürlüğe girmesisağlanmıştır53.

Balkan Savaşı’nda Sırp idaresine geçenManastır, 1915’te bir süre Bulgarların elinegeçtiyse de 1916’da Fransız ve İngilizkuvvetlerince geri alındı. I. Dünya Savaşısonunda, Yugoslav Krallığına terk edildi veVardar eyaletine bağlı bir şehir oldu. II. DünyaSavaşı’nda Alman işgaline uğrayan Manastır,Bulgaristan’a bırakıldıysa da, Almanlarınyenilgiye uğraması üzerine, bu defa MakedonyaFederal Cumhuriyeti’ne bağlı olarak,Yugoslavya Cumhuriyeti’ne katılmıştır54.

Türk idaresinden çıktıktan sonrakigelişmelerden olumsuz yönde etkilenenManastır, bugün Makedonya’yı oluşturanşehirlerden biri olarak daha sakin bir şekildevarlığını sürdürmektedir.

tarih çevresi

63

Page 66: tarih çevresi

1 Bernard Lory-Alexandre Popoviç,

“Balkanlar’ın kavşağındaki Manastır 1816-

1918”, Modernleşme süresinde Osmanlı

Kentleri, İstanbul 1999,s. 61. 2 P.L. İnciciyan–H. D. Andreasyan; “Osmanlı

Rumeli’si Tarih ve Coğrafyası”, Güney Doğu

Avrupa Araştırmaları, Sayı: 2-3, İstanbul 1973-

74, s. 24. 3 Pars Tuğlacı, Osmanlı Şehirleri, İstanbul 1985,

s. 372. 4 B. Lory–A. Popoviç, a. g. m. , s. 60. 5 Şemseddin Sami, Kamusu’l-A’lam, C. 6,

İstanbul11314 s. 4437. 6 İsmet Parmaksızoğl, “Manastır”, Türk

Ansiklopedisi, C. 23, Ankara 1976, s. 250. 7 P. L. İnciciyan–H. D. Andreasyan; a. g. m. ,

s. 24. 8 B. Lory–A. Popoviç, a. g. m. , s. 61. 9 Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C.

5-6, (Üçdal Neşriyat) İstanbul 1986, s. 394. 10 Ş. Sami, a. g. e. ,, C. 6, 4437. 11 İ. Parmaksızoğlu, a. g. m. , s. 250. 12 Şerif Baştav, Bizans İmparatorluğu Tarihi

Son Devir (1261-1461), Ankara 1989, s. 72. 13 Krum Tomovski; “Camiyite Vo Bitola”,

Godişen Zbornik na Tekniçkiot Fakultet Kniga

2, Tom 2, Skopye 1956/57, s. 29. ; Aleksander

Stoyonovski; “XVII. Yüzyılın Sonuna Kadar

Makedonya’nın Osmanlı Hâkimiyeti Devrinde

Taksimatı”, İ. Ü. E. F. Tarih Dergisi, Sayı: 4-5,

İstanbul 1974, s. 214. 14 Krum Tomovski; a. g. m. , s. 30; Aleksander

Stoyonovski, a. g. m. , s. 214. 15 Hoca Saadettin Efendi, Tacü’t-Tevarih, (Haz.

İsmet Parmaksızoğlu), C. 1, Ankara 1992, s. 154. 16 Oruç Bey (Edirneli), Oruç Bey Tarihi, ( Haz.

N. Atsız), Tercüman 1001 Temel Eser serisi,

Basım yeri, Yılı yok, s. 46. 17 Aşıkpaşaoğlu, Aşıkpaşaoğlu Tarihi, (Haz.

Nihal Atsız), İstanbul 1970, s. 67. 18 İ . Hakkı Uzunçarşılı; Osmanlı Tarihi, C. 1,

Ankara 1988, s. 176. 19 Oruç Bey, a. g. e. , s. 138; Mehmet Hemdemi,

Solak zade Tarihi, (Haz. V. Çabuk) C. 1,Ankara

1989, s. 411. 20 İ. Parmaksızoğlu, a. g.m. , s. 250. 21 İsmail İsmail; “Yüzyıllar Boyunca Manastır

Çarşısı”, Sesler, Sayı: 213, Üsküp 1987, s. 53. 22 B. Lory–A. Popoviç, a. g. m. , s. 62. 23 Bahaddin Yediyıldız, “Osmanlı Toplumu”,

Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, İstanbul

1994, s. 472. 24 1158.nolu belgede, 1029 yılına ait verginin

tahsili esnasındaki hane sayısı veriliyor. Sicil, “

Fondovite Na Turskite Sudski Organi 1015-1328

(1607-1912) ; Bitolski Kadılak –Bitola, Sicil broy.

2, Gradiçni dati (1621-1623) “ şeklinde

Makedonya Devlet Arşivi’nde bulunmaktadır.25 II. Murat’ın komutanlarından Sungur Çavuş

tarafından kurulmuştur. (K. Tomovski, a.g.m.,

s.30.) 26 İsmail İsmail, a. g. m. , Sayı: 213, s. 54. 27 1433-58 yıllarında Sarayda alım memurluğu

yapmış, İtalyan asıllı bir kişi.(K. Tomovski, a.g.m.,

s.30). 28 Krum Tomovski, a. g. m. ,, s. 30. 29 İsmail İsmail, a. g. m. ,, Sayı: 213, s. 55. 30 Ş. Sami, a. g. e. , s. 4439. 31 Hristo Andonov- Polyanski (Editor);

Documents On The Struggle of The

Macedonıan People For Independence And A

Nation–State, Vol. 1, Skopye 1985, s. 156.

tarih çevresi

64

DİPNOTLAR

Page 67: tarih çevresi

332 Dr. Aleksander Matkovski, Turski İzvori za

Aydustvoto, Aramistvoto vo Makedonya, C. 1,

Skopye 1961, s. 36. 33 Evliya Çelebi, a. g. e. , C. 5-6, s. 395. 34 A. Matkovski, a. g. e. , C. II, s. 79. 35 Krum Tomovski, a. g. m. ,s. 30. 36 Martolos; Bulundukları bölgelerde asayişi

sağlamakla görevli bir nevi mahalli jandarma

kuvvetidir. 37 Pandor; Asayişi sağlamakla görevli kimselerdir.

Ücretli asker, muhafız, karakol nöbetçisi anlamına

gelen Hırvatça ya da Macarca bir kelimedir (bkz.

C. Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğunda

Derbend Teşkilatı, İstanbul 1990). 38 Cengiz Orhonlu, a.g.e., s. 95. 39 İsmail İsmail, a. g. m. , S. 213, s. 57. 40 İ. Parmaksızoğlu, a. g. m. , s. 250. 41 İsmail, İsmail, “Manastır’ın Konsoloslar ve

Diplomasi Dönemi”, Sesler, S. 219, Üsküp 1987,

s. 64. 42 1835-1862 ve 1897’de büyük çaplı yangınlar

olmuştur.

43 1831 ve 1837’de kolera salgını. 44 1847’de şiddetli fırtına ve dolu yağışı. 45 İsmail İsmail; “Yüzyıllar Boyunca Manastır

Çarşısı”, Sesler, S. 213, Üsküp 1987, s. 258. 46 K. Tomovski, a. g. m. ,s. 31.; Kemal H.

Karpat, Ottoman Population 1830-1914, USA

1985, s.144. 47 İ. Parmaksızoğlu, a. g. m. , s. 251. 48 Boyutları 80x50 olan Tüzüğün bir adedi Ohri

kent arşivinde mevcuttur. ; Arşiv Na Makedonya

(Skopye), M-XI/121 şeklinde kayıtlıdır. 49 Yusuf Hamza, “Halil Rıfat Paşanın Manastır

Vilayeti Köylerinin Toplumsal Güvenlik Tüzüğü”

Sesler, Sayı: 216, Üsküp 1987, s. 110, 113. 50 B. Lory–A. Popoviç, a. . g. m. ,s. 72. 51 Osman Karatay, Kosova Kanlı Ova, İstanbul

1998, s. 56. 52 B. Lory–A. Popoviç, a. g. m. ,, s. 75. 53 Tarık Zafer Tunaya, Hürriyet’in İlanı,

(Cumhuriyet) İstanbul 1998, s. 14-15. 54 İ. Parmaksızoğlu, a. g. m. ,. s. 251.

tarih çevresi

65

Page 68: tarih çevresi

tarih çevresi

66

I. OSMANLI RUMELİSİÖncelikle Rumeli kavramı üzerinde

durmak kanımca yararlı olacaktır. Rumeli, Osmanlıların Balkan

yarımadasına verdikleri coğrafi isim, aynızamanda bu bölgeyi içine alan Osmanlıeyaletinin adıdır.1 Umumiyetle Rumeli olarakkullanılan bu adın doğru şekli “Rumelimemleketi” anlamında olan Rumili’dir.Osmanlılar bu ismi genellikle Avrupa anlamındakullanmışlardır.2

Osmanlılar Balkanlar için Rum-İli adınıYunanlıların Romania’sından aldılar. ZiraBizanslılar kendilerine Romaioi, ülkelerine deRomania diyorlardı.3 Osmanlı TürklerininAnadolu’da karşılaştıkları ilk yabancı devletBizanslılar olduğundan Sultanönü’nden itibarenbatıda kalan bütün topraklara Rum-ili adınıvermişlerdir.4

Rumeli, doğudan Karadeniz ve Adalar

denizi, güneyden Akdeniz, batıdan da Adriyatikdenizleriyle çevrili olup Anadolu gibi biryarımada durumundadır. Kara sınırları, batıdaDobra venedik, Dalmaçya ve Hırvatistan;Kuzeyde Slovenya, Macaristan, Transilvanya veLehistan ile Ruslara geçmiş olan Lehistan kısmı;Doğuda ise önce Azak denizine kadar, III.Mustafa döneminde Dnyeper’e fakat şimdiDnyester nehrine kadar uzanır.5

II. BALKANLARIN COĞRAFİ VEJEOPOLİTİK DURUMU

Balkan kelimesi sıradağ veya dağlıkanlamına gelen Türkçe bir sözcüktür. Adınıbatıdan doğuya uzanan ve Bulgaristan’ı ikiyebölen dağ silsilesinden alan Balkanyarımadasının doğu, güney ve batı sınırlarıtartışmalıdır. 1.000.000 km2 kadar biryüzölçümünü kaplayan Balkan yarımadası içineşu ülkeleri almaktadır; Arnavutluk, Bulgaristan,

Osmanlıların Rumeli’yeFethi ve İskanı*

Necati ÇAYIRLI **

* Yayınlandığı yer; Vardar dergisi Sayı 40-41, 1997, Üsküp /Makedonya.** Öğretim Elemanı, Ege Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölümü, Bornova İzmir-TÜRKİYE

e-mail: [email protected]

Page 69: tarih çevresi

Romanya, Türkçe, Yunanistan, Slovenya,Hırvatistan, Makedonya, Karadağ ve Sırbistan.

Yarımadanın ilk dikkati çeken coğrafiözelliği dağlık oluşudur. Balkan yarımadasındadört ana dağ silsilesi vardır. Birincisi; Alpdağlarının devamı olan Adriya denizi boyundangüneye uzanan Dinar silsilesidir. Bu dağlarPindus adı altında Yunanistan’a uzanarak Morayarımadasından Akdeniz’e ulaşır.

İkincisi; Romanya’nın kuzeyindengüneye doğru uzanan ve Tuna nehri yakınlarındabatıya devam eden Demirkapı bölgesindegüneydoğuya yönelen K arpatlar’dır.

Üçüncüsü; Bulgaristan’ı batıdan doğuyaikiye bölen Balkan dağlarıdır. Dördüncüsü iseBalkan dağlarının batısından güneye doğruindikten sonra doğuya doğru kıvrılan veTrakya’nın kuzeyinden geçerek Türkiyeüzerinden Karadeniz’e uzanan Rodop’lardır.

Dağların uzanışı, nehirlerin kuzeydeTune nehrine veya güneyde özellikle Egedenizine dökülmelerini tayin eder. En büyükakarsuyu Tuna’dır (Karadeniz’e akar).Balkanların büyük nehirleri Sava, Drava,Morava ve Drina kuzey Yugoslavya’da olupTuna’ya katılır. Olt ile Prut ve kısmen de Tizaise kuzeyden eklenerek Tuna’ya dökülür.

Güneyde Ege denizine dökülennehirlerin en önemlileri Vardar, Struma-Karasu,Mesta-Karasu ve Meriç’tir.

Geopolitik durumunun sonucu olarakuzun çağlar bir tarih ve kültür birliği gösterenBalkan yarımadası bir tarihi bölge olarakgüneyde Akdeniz’le sınırlıdır. Batıda Adriyatikdenizi, doğuda ise Karadeniz ve Adalar deniziyeralır. Bazı coğrafyacıların bölgenin kuzeysınırını Tuna ve Drava nehirleri olarak kabuletmeleri yanında bu sınırı Karpat dağlarınındoğusundan geçirenler de vardır. 6 Aslında Romadöneminden beri Tuna Irmağı yarım adanınkuzey sınırı olarak belirlenmiştir. Tuna ırmağı

güneyde Boğazlar gibi aşılması güçlü bir suengeli oluşturuyordu. Bununla beraber Tuna,Karadeniz’e ine başlıca ticaret yolu olduğundanve iki kıyısı arasında sıkı ticaret bağlarıdolayısıyla asla aşılmaz bir engeloluşturmamıştır. Tuna berisi Balkanlar’a egemenolan imparatorluklar daima Tuna ötesi topraklarıkendi kontrolleri altında tutmaya çalışmışlardır.Bu doğrudan doğruya bir egemenlik olmaklaberaber kültür ve sosyal yapı bakımındanTuna’nın kuzeyi ve güneyi oldukça önemlifarklar göstermiştir. Tuna özellikle askerikonumundan dolayı asıl Balkanların kuzey sınırıolarak kalmıştır. Balkanların batısına doğruVidin ve özellikle Belgrad bir kilit noktasırolünü oynamış ve Belgrad’dan sonra Savaırmağı Batı Balkanları Syrmia veMacaristan’dan ayıran bir sınır oluşturmuştur. 7

Yapısı icabı batı tarafı (Adriyatikkıyıları, Mora) göçe ve kolay işgale kapalı olanBalkanlar’a akınlar az oranda güney doğudandaha çok kuzey ve kuzey doğudan gelmiştir.Büyük göçler Balkan yarımadasını bir geçit alanıyapmıştır.8

Çanakkale Boğazının Avrupa kıyısınayerleştikten sonra Edirne’den Enez’e kadarMeriç ırmağı Osmanlıların ilk fetih ve yayılışsınırı oldu. İstanbul-Edirne üzerinden Meriçvadisi boyunca Sofya’ya erişen yol, Balkanyarımadasını çaprazlama kesen anayoldur.Sofya’dan aynı zamanda batıya Üsküp’e kuzeybatıda Niş geçidinden Morava vadisine inmekbir hayli zordur. Niş geçidinden Morava vadisinigeçmek, zengin gümüş madenlerine ulaşmakdemekti. Osmanlılar bu zoru başarmışlardır. 9

Osmanlı idaresi tüm Balkanyarımadasına siyasi ve ticari bir bütünlükkazandırmıştır. Nitekim 15.yüzyıldan itibarenBalkanlar ekonomik bakımdan çok gelişmiş ziraiüretim artmış, birçok yeni kasaba ve köykurulmuştur.10 Balkanlardaki iç ve dış ticaret

tarih çevresi

67

Page 70: tarih çevresi

görülmemiş bir gelişme göstermiştir. Osmanlı döneminde, Balkan ticaretinin

gelişmesinde rol oynayan üç ana doğrultudanbiri doğu-batı arasında Edirne-Dubrovnik veEdirne-Avlonya yolu idi. Öteki iki ana yol,Erdel’e giden Edirne-Niğbolu-Braşov ve denizüzerinden İstanbul-Akkerman-Lwov yolu idi. 11

III- OSMANLI ÖNCESİBALKANLARA YAPILAN TÜRKAKINLARI

Balkanlarda, Türkler birbirinden farklıiki devrede etkili olmuşlardır. Birinci devreninkahramanları orta Asya’dan hareketleKaradeniz’in kuzeyinden geçip Tuna boyuna veBalkanlara gelen Şamanist Türkler ikincidevrenin kahramanları ise Anadolu Türkleri’dir.

Karadeniz’in kuzeyinden gelenTürkler:

Balkanlara ilk gelen Türkler Hun’lardır(M.S. 375). Ardından Avarlar, Bulgarlar,Kumanlar ve Peçenekler 4.asırdan 8.asra kadararalıksız olarak Orta Avrupa’ya ve Balkanlarayerleşerek Türk kültürünün yayılmasınısağlamaya çalıştılar. Bulgar Türkleri zamanlaslavlaşmış Peçeneklerin de bir kısmı (Bizansasığınanlar) Hristiyanlaşmıştı. Balkanlara gelenson Şamanist Türk kavmi Kumanlar da, zamanlaHristiyanlığı kabul ettiler.

Bu Türk boylarının Osmanlı ilekarşılaşıp yardım etmeleri 13.yüzyılınortalarına rastlar. İşte bu dönemde bunlarayardım etmelerinden olayı “yardımcı”anlamına gelen pomag/pomaç, pomaga veyapomak denmeye başlanmıştır.12

Anadolu Türklerinin Balkanlar’da ilkyerleşmesi, 1264 yılında Selçuklulardanİzzeddin Keykavus’un Bizans’a kaçıp sığınmasıolayıyla ilgilidir. Bizans imparatoru ona veaskerine yerleşmesi için Dobruca ilini tahsis etti.

Bunun üzerine Anadolu’dan kendisine taraftarolan bir göçebe Türk grubu Saru Saltuk Dede ileberaber Dobruca’ya geçtiler.

13.asrın ikinci yarısında Altınorda hanıBerke ve ondan sonra Emir Nogay Balkanişlerine yakından müdahale ettiler veDobruca’daki Müslüman Türkleri himayelerialtına aldılar.

Dobruca Türklerin bir kısmı Bulgarlarınsaldırıları üzerine (1307-1311) Anadolu7ya gerigeldi, kalanları ise Hıristiyanlaştılar.13

Bundan sonra Batı Anadolu’yu fethedenAydın, Saruhan ve Karesi beyliklerinin, Egedenizini geçerek Balkanlara yaptıkları akınlargelir. Aydınoğlu Gazi Umur 1332’de Bizans’ınmüttefiki olarak Balkanlar’da faaliyetlerdebulundu. Ne var ki Latinlerin Ege kıyılarındakifaaliyetleri, Aydınoğullarının Rumeli’dekifaaliyetlerini engelledi ve yerlerini Osmanlıbeylerinin anlamalarına fırsat verdi.14

Karadeniz’in kuzeyinden gelenTürkler’e oranla Anadolu’dan gelen MüslümanTürkler kendi dil ve kültürlerini saklamayıbaşarmışlardır.15

Prof. Halil İnalcık ve Prof. İbrahimKafesoğlu’nun araştırmalarınaı göre 13.asıriçinde Batı ucu Türkleri Balkan yarımadasınabüyük oranda yerleşmişlerdi. Uçlarda manevihayata eski Türk gelenekleri hâkimdi. Orada faalunsurlar, kendini gazaya adamış alp erenlerdi.16

IV-OSMANLI DEVLETİNİNKURULUŞU, RUMELİYE GEÇİŞ VE

FUTUHATISelçuklu Devletinin yıkılmasına

müteakip, Anadolu’da Türk boyları tarafındanbirçok beylikler kuruldu. Bunlardan birisi deBizans’la sınır olan Osmanlı Beyliği idi. 17

Osmanlıların ilk aşiret devirleri hattabeylik kurdukları zamanların tarihini kesinolarak belirtmek zordur. Kayıtlara göre

tarih çevresi

68

Page 71: tarih çevresi

Osmanlılar, Oğuzların sağ kolu olan Gökhankolunun Kayı boyundandır.

Muhtemelen Malazgirt savaşından sonraSelçukluların Anadolu’ya yerleştirdikleriKayılardandır. Kayıların bir kısmı 13.yy.’ınortalarında Ankara’nın batı kısımlarındabulunmuşlar daha sonraları da Söğüt veDomaniç havalisini işgal eylemişlerdir. Bubölgeye iskan edilen kayılar 400 çadır halkı olupreisleri Ertuğrul Bey’di.

Ertuğrul Bey’den sonra bey olan OsmanBey 1299’da Anadolu Selçuklularının içindebulunduğu durumdan yararlanarak daha rahathareket etmeye başlamış ve Bilecik’inalınmasıyla beyliğinin merkezini burayataşımıştır. Osmanlı Beyliği Bizans’la verdiğimücadeleler sonucu Boğazlar ve Marmarasahillerine kadar olan alana hakim olmuşlardı.18

Bir kısım Osmanlı kuvvetleri 1321’deMudanya’yı aldıktan sonra Çapul maksadıylaMarmara’dan Doğu Trakya sahiline geçerekoralarda 18 ay kadar dolaşarak tekrar Anadolutarafına dönmüşlerdi; bu ilk geçiş onlara bir fikirvermişti. Bundan sonraki geçişlerde iseBizans’taki saltanat mücadelesinden istifadeedilmiştir.

1341’de Bizans imparatorunun vasisiolan Kantakuzen, Dimetoka da imparatorluğunuilan ederek Aydınoğlu Umur Bey’in yardımıyla3 seneyi aşkın rakipleriyle mücadele etmiştir.Kantakuzen 1344’te Aydınoğlu’nun tavsiyesiyleOrhan Bey’den yardım istedi. 1345’te 6000kişilik yardım gönderen Orhan Bey, 1349’da20.000 kişilik kuvvet daha göndererekSelanik’in Sırpların eline geçmesiniengellemiştir. 19

1352’de Bizans’a yardım amacıyla Sırp-Yunan kuvvetlerine karşı zafer kazanılmasıOsmanlıların Rumeli’de yerleşmesini sağlayanbir dönüm noktasıdır. Bu tarihlerde Rumeli artıkAnadolu gazileri için daimi bir faaliyet sahalı

haline gelmiş idi. Kendiliğinden bir araya gelengazi grupları Bizans’ın iç mücadelelerinde veyaSırplara ve Bulgarlara karşı yapılan harekatıdesteklemek ve akın yapmak üzere sık sıkRumeli’ye geçmeğe başlamışlardı.20

Kantakuzen Bulgar ve Sırp tehlikesinibertaraf etmesi karşılığında (Süleyman Paşa’ya)Çimpe’yi vadetti. Bu yardımın ardından geridönen Süleyman Paşa Çimpe kalesine bir miktarkuvvet bıraktı. Ardından Gelibolu şehir velimanı alınmak suretiyle Rumeli’de yerleşmekiçin bir merkez elde edilmişti.21

Enveri’nin Düsturnamesine göre;Osmanlıları Rumeli’ye geçip yerleşmeğe teşvikeden Gelibolu Tekfuru Asen’in oğludur. Bu zatMüslümanlığı kabul etmiş ve Melik adınıalmıştır. Onun teşvikiyle Lapseki’de bir gemiyapılmış, asker sevke dilerek Gelibolu’yu almaküzere hazırlanılmış ve bir sabah Gelibolualınmıştır.

Bizans kaynaklarının da belirttiği gibi,1353 Martında bir zelzele neticesinde kalesurlarının yıkılması üzerine, Osmanlılarmüdafaasız şehri işgal etmişlerdir. 22

Gelibolu duvarlarının yıkılması üzerinebu limanın Osmanlı hâkimiyetine geçmesi yenigelişmelere yol açtı. Bundan sonra özel akınlarda Osmanlı Beyliğinin kontrolüne alınarakRumeli’nin fethi bir proje haline getirildi. OrtaAsya Türk devlet kuruluş geleneklerine uygunolarak Rumeli’nin fethi üç kolda teşkil edilenuçlar yani kara üsleri ile durmadan yarımadanıniçerlerine doğru ilerletildi.

Birinci uç: Kıyıdan Tekirdağ, Çorluİstanbul doğrultusunda,

İkinci uç; Malkara, Hayrabolu, Vize,Edirne doğrultusunda,

Üçüncü uç ise; İpsala, Dimetoka, Serez,Karaferye doğrultusunda yürütülmüştü. 23

Osmanlıların Rumeli fütuhatında bu uçsistemi muhafaza olunacak ve fetihler ilerledikçe

tarih çevresi

69

Page 72: tarih çevresi

uçlar üç koldan daha ileri bölgelerekaydırılacaktır. Bu üç istikamette yapılan fetihlerRumeli’nin sağ kol, sol kol ve orta kolsancaklarını teşkil etmiştir. 24

İşgal edilen yerlerdeki halka iyidavranıldı ve bunlara Anadolu’dan göçmenlergetirildi.25 Kısa zamanda büyük başarıgöstererek Rumeli Fatihi Süleyman Paşa Bizans-Edirne yolunu keserek, Bizans’ı hem karadanhem de denizden abluka altına aldı. Bu durumİstanbul’da büyük bir heyecan ve telaşuyandırmış, bundan sorumlu tutulanKantakuzen’de tahtından ayrılmak zorundakalmıştır.

Osmanlılar Rumeli’de, her yeni ucunteşekkülü ile beraber, Anadolu’dan o bölgeyemuhacirler ve bilhassa savaşçı Yörük gruplarısevk etmişlerdir. Bu uç bölgeleri ileriye intikalettikçe, geride kalan eski uç merkezleri,kalabalık medeni Türk şehirleri olarakyükselmiştir. Bilhassa vakfa dayanan dini veticari müesseseler bu şehirlerin gelişmesindeesas rolü oynamıştır.

Edirne, Filibe, Serez, Üsküp, Sofya,Silistre, Tırhala, Yenişehir, Manastır ve suretlebaşlangıçta uç merkezleri olarak gelişmiş, uçbeylerinin vakıfları ile donatılmış ve sonraRumeli’nin bugüne kadar ehemmiyetinimuhafaza eden başlıca şehirleri halinegelmiştir.26

1360’lı yıllarda Osmanlı Türk akıncıbeylerine kumanlar yardım etmişlerdir. Buyardımlarından dolayı bu Türk boyuna yardımcıanlamına gelen Pomaga veya Pomak sıfatıverilmiştir. 1363’te Edirne’nin fethedilmesi veSultan I. Murad’ın Filibe ve Zağra üzerine yürüemrini vermesi Bizans’ın iyice paniğedüşmesine neden olmuştur.

1364’te Filibe’nin Türklerin elinegeçmesi Osmanlıların Sırbistan ve Bulgaristankrallıkları ile karşı karşıya getirdi. Türklerin

Balkanlardaki bu ilerleyişi Avrupa’yı dakorkutmuştu.

Bizans İmparatorunun kışkırtmasıyla,Macar kralı başta olmak üzere, Bulgaristan,Sırbistan, Eflak prensliği ve Bosnalılarbirleşerek bir haçlı ordusu kurdular. Ancak buhaçlı birliği Sırp Sındığı mevkiinde Osmanlıordusuna yenildi. Bu zafer Türklerinyayılmasına yardımcı oldu. 1365’te başkentEdirne’ye nakledildi.

1367’de Balkan dağlarının bütün güneyiOsmanlıların eline geçti. Bulgar kralı Türklerlebaş edemeyeceğini anlayınca sulh yaptı. Bu iseSırbistan’ı rahatsız etti. Sırbistan kralınınöncülüğünde oluşturulan II Haçlı ordusuÇirmen’de (1371’de) ağır bir yenilgiye uğradı.Böylece güney Balkanlarda Türk ilerlemesinidurdurabilecek hiç bir kuvvet kalmadı.

Bu gelişmeler karşısında OsmanlıDevletine karşı direnç gösteren tek teşebbüs,Bizans İmparatorunun oğlu ve Selanik Valisiolan Manuel’den geldi.

Manuel’in bölgedeki faaliyetleri üzerineharekete geçen Osmanlı birlikleri batıMakedonya’da başarılı hareketlerde bulundu.1372 yılında Serez ele geçti. Ardından Kavala,Drama ve Karaferye gibi şehirler de Osmanlıhâkimiyeti altına girdi. 1382’de Manastır,1385’te Pirlepe ve Ohri ve 1386’da Niş alındı.1387’de ise Selanik haraca bağlandı.

Osmanlıların bölgedeki faaliyetlerindenrahatsız olan Balkan devletleri, tekrar ittifakyaptılar. Hazırlanan yeni Haçlı ordusunaMacaristan, Lehistan, Sırbistan, Bosna krallığı,Eflak, Boğdan, Bohemya, Arnavutluk veBulgaristan katıldı. III.Haçlı ordusu 1389’dakiKosova Savaşı’nda ağır bir yenilgi aldı.Pomaklar burada da Osmanlı kuvvetlerineyardımcı oldular. Kosova zaferinden sonra(Yıldırım Beyazıt dönemi) Selanik ve Yanya(Güney Makedonya) da ele geçirildi. 27

tarih çevresi

70

Page 73: tarih çevresi

1396 Niğbolu zaferi Türkler’in Balkanhâkimiyetini perçinlemiştir. 1402 yenilgisindensonra bazı şehirler (Güney Makedonya) tekrarBizans’ın eline geçti (Selanik gibi). 28

I. Mehmed döneminde bazı başarılarkazanıldı. II. Murat döneminde Türk fetihleriyeniden hız kazandı. 1430 yılında Selanik şehrigeri alındı. Balkanların İtalya ve Avrupa ileticaretinde en işlek limanı haline gelenDubrovnik 1433’de Osmanlıya tabi oldu.29

Osmanlının Balkanlardaki bu başarısı Bizans veAvrupa’yı korkuttu. Bizans İmparatorununöncülüğünde yeni bir haçlı ittifakı oluştu. Nişyakınlarında Kasım Paşa’yı yenen haçlılar dahafazla ilerleyemediler. Anadolu’da KaramanoğluBeyliği ile mücadele eden II. Murat, 1444’teMacaristan’la sulh yaptı.

Karaman Beyilği ile de sulh yapanII.Murat tahtı genç oğlu II.Mehmet’e bıraktı.Bundan yararlanmak isteyen haçlıların hareketegeçmesi üzerine tekrar ordunun başına geçenII.Murat Haçlıları 1444’te Varna’da bozgunauğrattı.

Bu yenilginin üzerinden 4 yıl geçmiştiki bir haçlı seferi daha düzenleyen Balkandevletleri 1448’de Kosova’da ağır bir yenilgialdılar. Bu zaferle Makedonya’da Osmanlıhakimiyetine girdi (1451).30

1463’te Bosna’nın fethiyle Osmanlıidaresi Dalmaçya sahillerine kadar ulaşmıştı.Fatih’in ölümüyle duraklayan Balkan fetihleriKanuni Sultan Süleyman’ın 1521’de Belgrad’ıfethi ile yön değiştirmiştir. Osmanlı idaresibölgeye 200 yıllık barış getirmiştir. 31

V-BALKANLARIN FETHİNİKOLAYLAŞTIRAN SEBEPLER

Osmanlıların fetihlerde başarılı birşekilde ilerlemesindeki temel faktör, bu tarihteBalkanlarda Osmanlı ilerleyişini durduracakbüyük bir devletin olmamasıdır. Zira Osmanlılar

Gelibolu’yu aldıkları sırada Sırp çarı ölmüşkurduğu imparatorluk parçalanmıştı. Keza budönemlerde, Bulgar çarlığı üç parçaya bölünmüşbulunuyordu. Bizans imparatorluğunda birisimden ibaretti.32

Türk fetihlerini kolaylaştıran sebeplerbaşlıca beş başlık altında toplanabilir. Busebepler dini, ekonomik, politik, askeri sebeplerile Türk soyundan gelen yerli bir kısım halkınOsmanlı kuvvetlerine sağladığı yardım vedesteklerdir.

Birinci sebep; Balkanlardaki diniistikrarsızlık, ahenksizlik ve 13.asırda Rum veLatin Kiliseleri arasında başlayan mücadeleninyoğunlaşmasıdır.33

Osmanlı Beyliği daha Anadolu’dakiyayılması sırasında işgal ettiği yerlerdeki halklakaynaşarak onların dini ve içtimai işlerinekarışmayarak vicdan hürriyetine hürmet etmiş veağır vergiler altında ezilmiş olan halktan uygunbir vergi (cizye) alarak hiçbir keyfi davranışamüsaade etmemiştir. Bu yaklaşımını daha genişbir biçimde Rumeli’de de uygulamayaçalışmıştır.34

Balkanlar’da Hristiyan mezhepgruplarını teşkil eden Katolik Latinler (Venedik,Ceneviz, Macar) ve Ortodoks Rum ve Slavlar(Rum, Sırp, Bulgar) arasındaki mezhepmücadeleleri, Türk fetihlerini kolaylaştırmıştır.Katoliklerin baskıları bölgedeki Ortodokslarıbezdirmişti. O dönemde sadece Türklerde varolan vicdan hürriyeti anlayışı, pek çok farklı dinve mezhep mensubunu Osmanlı egemenliğialtında huzur ve refah içerisinde yaşatmıştır.Osmanlı, bölgede halkına dinini değiştirmesiiçin baskı yapmadığından bölge halkındanbirçoğu kendi isteğiyle İslam’ı seçmiştir (Bosna,Arnavutluk, Makedonya, Girit).

Ekonomik sebeplere gelince; o dönemdeBalkanlar’daki ekonomik yapıda tam bir krizvardı. Balkanların büyük bir kısmını elinde

tarih çevresi

71

Page 74: tarih çevresi

bulunduran Bizans, toprak sahibi zengin beylerleuzun bir mücadeleye girişmişti. Bu mücadeleBizans’ın son yıllarda had safhaya çıkmış veBizans yönetimi de toprak sahiplerine yenikdüşmüştü. Avrupa’daki ortaçağ feodalitesine çokbenzeyen toprak dağılımı ve derebeylik, zengintoprak sahiplerini adeta bağımsız birer prenshaline getirmişti. İşte Balkanlarda Türk fetihleribaşladığı zaman toprak düzeni bu haldeydi.Hıristiyan köylüler zengin toprak sahiplerininzulmü altında kendilerini kurtaracak bir kurtarıcıbekliyorlardı. Sonuçta onlar için bu kurtarıcı35

Türkler oldu. Türklerin disiplinli, adaletlihareketleri, halkın ödeyebileceği vergilerkoyması bunda etkili olmuştur.

Büyük toprak sahiplerini ortadankaldıran Türkler, Balkanlarda derebeyliğe sonverip küçük çiftçilere büyük imkânlar tanıdılar.Toprağa kavuşan köylü, Türk idaresinimemnuniyetle kabul edip sadakatle bağlandı.Cüzi bir kira karşılığı toprağa sahip olan köylülerhuzur içinde yaşadılar. Bu nedenledir ki Fetretdevrinde, Balkanlardaki Hıristiyan halkıhuzursuzluk çıkarmamıştır.

Balkanlardaki, politik ve idari sebeplerde Türk fetihlerini kolaylaştırmıştır. Yerli halk,Katolik Latin devletlerinin zulmünden başkaBizans idaresinin de zulmüne maruz kalmıştır.Kendi başlarına buyruk rahipler sınıfı,hükümetin uyguladığı ağır vergiler, Katoliklerinzulümleri, halkı arayışa sevk etmiştir. Halk vebazı idareciler birçok kez Osmanlıdan yardımistediler. Mora ve Afrika bu çağrılar sonucufethedilmiştir. Daha sonraları kitleler halindeMüslüman olan Arnavutlar da yerli beylerin veVenediklilerin baskısına maruz kaldıklarındanOsmanlıdan yardım istediler ve 1383’teArnavutluk Osmanlı’ya yanaşmıştır.

O tarihlerde Bosna ve kuzeyMakedonya’da yaşayan Bogomiller’de36 kısasürede Türk idaresine girmişler ve toptan

İslamiyet’i seçmişlerdir. Balkanlar ve Orta Avrupa’nın askeri

yapısı da Balkan ülkelerinin fetihlerinikolaylaştıran sebeplerden birisi olmuştur. Sırpkrallığı ile Bulgar krallığı birbirleriyle daimamücadelede bulundukları gibi Bizans’la damücadele veriyorlar, Katolik Latin devletlerininve Macarların saldırılarına maruz kalıyorlardı.Mezhep mücadeleleri ile sosyal, idari veekonomik buhranlara bu çatışmalar da ekleninceBalkan devletleri iyice zayıflamışlardı.Oluşturdukları ittifaklar da Türk ilerleyişinidurdurmaya yetmedi. Zira ordularında ruh veideal birliği, disiplin yoktu. Türk ordusunda iseruh, ideal birliği, disiplin ve merhamet vardı.

Türk soyundan gelen bir kısım yerlihalkın Osmanlı ordularına sağladığı yardım dafetihleri kolaylaştıran nedenlerden birisidir.Mesela Kuman Türklerinin Rumeli’dekimuharebelerde kılavuzluk ve rehberlik yaparakPomagya adını almaları ve İslamiyet’i seçmeleribölgedeki fetihlerin başarıya ulaşmasınısağlayan çok önemli nedenlerden birisiolmuştur. Bunlara Peçenek, Gagavuz veVardar’ların yardımlarını da ekleyebiliriz. 37

Osmanlı Devlet yönetimi altındayaklaşık beş asır yaşamış olan Balkan halkıözellikle 19.yüzyılın başlarına kadar huzur vesükûn içerisinde bir dönem geçirdi. Ayrı ırk vedin gruplarından meydana gelen bu halklar,çeşitli akımların ve ideolojilerin etkileri ile ayrıbir devlet kurma ve geçmişteki devletlerinetekrar kavuşma idealleri ile Osmanlı Devletinekarşı ayaklandılar. Osmanlı devletininzayıflamasından da istifade eden bu insanlar,Balkanlar’da günümüze kadar devam edensorunların su yüzüne çıkmasına neden oldular.

VI-OSMANLILARIN FETİHPOLİTİKASI

Osmanlı istilası Balkanlarda Bizans

tarih çevresi

72

Page 75: tarih çevresi

imparatorluğunun, Bulgar çarlığının ve Duşanİmparatorluğunun parçalandığı ve düştüğü birdevre rastlar. O zaman garp derebeylik adaletiBalkanlar’da yerleşmeğe ve merkezi kuvvetinyokluğu dolayısı ile, derebeylik yayılmayabaşlamış idi. Osmanlıların tekfur adı altındagösterdikleri mahalli senyörler toprağı daha sıkıbir şekilde şahsi kontrolleri altında tutmağaçalışmakta idiler. Eski devlete ait tımar arazisigittikçe bu senyörlerin veya manastırların mülkühaline gelmekte, köylü işlediği topraklarüzerinde durumunun daha da kötüleşmekteolduğunu görmekte idi.

Osmanlılar Rumeli’ye gelince, evvelazirai toprakların “miri arazi” adı altındatamamıyla devletin kontrolü altına sokarak,mahalli derebeyliğe son verdiler; angaryalarısistemli bir şekilde kaldırarak, angaryahizmetlerini bir vergi ile (çift resmi)karşıladılar.38 Rejimin en önemli yönü küçüktoprak sahibini ve köylü emeğini korumasıydı. 39

Osmanlı yayılması karşısında köylü kitlelerinindesteğini sağlayamayan senyörler haçlı bayrağıaltında batıdan gelen Latinlerin ve Macarlarınhimayesini aramaya başladılar. HâlbukiOsmanlılar her gittikleri yerde metropolitleritanımakla ve himaye etmekle kalmıyor, onlaraayrıca tımarlar vererek doğrudan doğruya devletmemuru durumuna getiriyorlardı. 40

Osmanlı fetihlerinde, sistemli birmetodun uygulandığı görülmektedir.Osmanlılar, ilk önce, komşu yönetimler üzerindehâkimiyet kurmanın yollarını aramışlar,ardından ise -yerel otoriteleri tasviye ederek- buülkeler de doğrudan kontrol tesis etmeyeçalışmışlardır. Osmanlılar açısından “doğrudankontrol” temel olarak, ülkelerin nüfus vekaynaklarının resmi defter kayıtlarına geçirildiği“tımar” sisteminin uygulanmasınadayanmaktaydı.41

Türkler, fethettikleri topraklarda her

millete kendi milli ve dini değerlerini, dillerini,ibaretlerini, inançlarını, örf-adetlerini vb.yaşamlarına imkan vermiştir.42 OsmanlılarBalkan fetihlerinde “Toprak ve reayasultanındır” prensibini ilan ederek toprağı veköylü emeğini devlet kontrolü altına geçirerektımar sistemini uygulamıştır.43

Süleyman Paşa idaresindeki OsmanlılarRumeli’de ilk fetihlerini yaparken, yerli halka“istimalet” vermişlerdir. Aşık Paşazadeninyazdığı gibi (123 vd) “Onlar bu yerlerinkafirlerini incitmediler. Hatta bazılarını tuttular”.Cimbi kâfirleri bu gaziler ile müttefik oldular.”İşte Osmanlılar Rumeli fütuhatında bu siyasetedaima sadık kalmışlardır. Uçlarda gaza akınlarıdevam ederken, devlet kendi himayesine girmiş,zimmileri, bilhassa köylü ahaliyi, himayeye vekendi tarafına kazanmağa çalışıyordu.Derebeyler bertaraf ediliyor, karşı koymadıklarıtakdirde, bunlar da Osmanlı askeri kadrolarınaalınıyordu. Murat II ve Fatih devirlerinde dahiRumeli’de eski Bizans tımar topraklarındaOsmanlı Tımar Sipahisi olarak bırakılmışHıristiyan asker ailelerine rastlanır. Keza Duşanidaresinde eyaletlerde “Voynik” adı altındagördüğümüz küçük arazi sahibi askerler,Osmanlı devrinde de yeni devletin askerikadrolarında muhafaza olundular. Bunlara15.asırda Makedonya, Teselya ve Arnavutluk’tasıkça rastlanmaktaydı.

Hoşgörüye dayalı bu siyasetOsmanlıların Rumeli’de yayılışınıkolaylaştırmıştır. Fakat asıl OsmanlılarınOrtodoks Kilisesine karşı gösterdikleri iyimuamele ve tatbik ettikleri vergi siyasetidir ki,Osmanlı idaresinin geniş halk kitleleri ve köylüsınıfı tarafından benimsenmesini sağlamıştır.44

Osmanlı Devletinin uc gazi devletikarakteri üzerine duran Paul Wittek; bu gazidevletinin temelini oluşturan uc kültürün,Osmanlıların, yerli halka yaklaştırdığını ve

tarih çevresi

73

Page 76: tarih çevresi

kaynaşmayı kolaylaştırdığını söyler.45 Osmanlıfetihlerini Sarı Saltuk’un dervişleri ve Bektaşilikönemli bir yer tutar.46

Osmanlı’ya ait eski defterlerininincelenmesinden anlaşılıyor ki, gerçek Osmanlıfethi, adeta sistematik bir şekilde muayyensafhalardan geçerek gerçekleşirdi. Evvela buharacgüzarlık devresi, bir alışma süreci teşkileder; onun arkasından, bazen tamamıyla sulhçuvasıtalarla yerli hanedan bertaraf ediliverir; fakateski devlete mensup unsurlar muhafaza olunurve yapılan bir tahrirle bunlar osmanlı nizamınaintibak ettirilirdi. Bunu müteakip yeni nizamtedricen herşeye kendi kalıbını verirdi. Fakat hiçbir zaman, eski nizamın birden ve toptan ilgası,Osmanlı kanun ve nizamlarının zorla tatbiki gibibir uygulama söz konusu olmamıştır.47

Balkanlarda hoşgörü ve koruma(istimalet) politikası izleyen Osmanlılar, GayriMüslimleri cizye ödenmesi dışında Müslümantebaadan ayrı tutmamışlardır. Onların canlarını,mallarını korumayı da Tanrı’nın bir ödevi olarakkabul ediyorlardı. Ortodoks Kilisesine karşı dakoruyucu bir politika izleyen Osmanlılar,Balkanlarda yalnız köylü kitleleri için değil,kilise ve yerli askeri sınıflar ve büyük arazisahibi feodaller için de bir istimalet politikasıgütmüşlerdir. Diğer taraftan Osmanlı rejimibüyük köylü kitlelerini ilgilendiren Osmanlı-öncesi kanunları, örf ve adetleri, vergileriOsmanlı kanunnameleri içine alarak istimaletpolitikasını en geniş biçimiyleuygulamışlardır. 48

Fethi gerçekleştiren ordular geriçekilmeden önce stratejik önemi olan kalelereküçük garnizonlar yerleştirilirdi. Arta kalandiğer kaleler ise, genellikle Sultan’ın özelemriyle yıkılırdı. Bunlardan sonra, bir kuralolarak, Osmanlı ordusunun ana unsuru olan“Sipahilere” yeni fethedilen ülkenin sınırlarıboyunca, köylerde tımarlar verilirdi. Bunlardan

(Sipahilerden) “hisar eri veya kale eri” olarakadlandırılan bazıları, kalelerde deyerleştirilmekteydi. Kayıtlara göre Rumeli’ndekiHisar erlerinin çoğunluğu Anadolu’dan,Anadolu’dakilerin de çoğunluğu Rumeli’ndengelmekteydi. Osmanlılar, ordunun büyük birkısmının kalelerde pasif halde kalmasınıönlemek için, istihkam edilmiş belirli sayıdakikalede yerli halkı da takviye olarak çalıştırmayıgerekli görmüşlerdi. Bu yerel kuvvetlerinsadakati, (bazı vergilerden muaf tutulmalarıgibi), bazı özel imtiyazlar verilerekgüçlendiriliyordu.49

Bazı fetih toprakları, büyüklüklerinegöre, bir ya da bir kaç sancak beyineverilmekteydi. Bir sancak, imparatorluğungerçek idari ve askeri birimiydi. Sancağındakitımar tutucuların da kumandan olan Sancakbeyinin temel görevi savaşta tımar askerlerinekomuta etmek, kamu düzenini korumak, yasalve idari kararları uygulamaktı. Aşıkpaşazadetarihinde, Osman Gazi’nin yeni fethedilentopraklara kadı ve subaşılar atamasına dair bazıifadeler de bulunmaktadır.

Vilayet tahriri, Osmanlı idaresinin temelunsuruydu. Bu, vergilendirilebilen bütünkaynakların vergilerinin tayin edilmesini ve bubilgilerin “Defter-i Hakani” denilen kayıtlarageçirilmesini içermekteydi. Bu tür defterlerdenen eskisi H.835 tarihli, Arnavutluk ile ilgiliolanıdır. Tahrir için bir “Emin” görevlendirilirdi.Emin vergilendirilen (Nüfus, ekilen topraklarvs.) her şey hakkında bilgi toplardı. Daha sonrabölgeyi incelemek için köy köy dolaşırdı.Tahrirler, çok ender olarak, Arnavutluk veZulkadriye’de olduğu gibi, yerel direnişlere demaruz kalıyorlardı.

Tahrirden başka, iki çeşit defter dahatutulurdu. Bunlardan biri kaynakları detaylıolarak gösteren ve vergileri belirleyen “mufassaldefterleri” diğeri de kazancın askeri sınıf

tarih çevresi

74

Page 77: tarih çevresi

arasındaki paylaşımını gösteren “İcmalDefteri”dir.

Hıristiyan askeri gruplarının Osmanlıaskeri sınıfına dâhil edilmelerinin, onlarınülkelerinin vassallık dönemlerinde Osmanlıordusunun yardımcı kuvvetleri olarakedindikleri tecrübelerle kolaylaşmış olduğundanşüphe yoktur. Topraklarının ve statülerinin güçlüOsmanlı yönetimince garanti altına alındığınıgören, bu Hristiyan askerlerin çoğunluğudeğişikliğe itiraz etmemiştir. Hiç şüphesiz,birçok Hristiyan garnizon, direnişgöstermeksizin kalelerini Osmanlılara teslimetmiş ve Osmanlı saflarına katılmıştır.Muhafazakâr Osmanlı politikası ve tımarvaatleri çoğuna çekici gelmiştir. Bu, Osmanlıdüzeninin Balkanlardaki hızlı genişlemesine birdelildir. Aynı dönemde ve 16. yüzyıla kadarBosna, Sırbistan, Makedonya, Arnavutluk,Teselya ve Bulgaristan’daki “Voynunuk”lar daaskeri sıfatıyla Osmanlı Ordusuna katılmışlardı.Voynuklar 16. yy.’da Osmanlı ordusundakiaskeri önemlerini yitirmişlerdir.

Bir Hristiyan’ın tımar tutabilmesi içiniki şart vardır. Birisi askeri kökenli olmak, diğeriise sultana bağlılığını kanıtlamaktır.50

Sultanın emriyle Hıristiyan tımarlılar veVoynukların genelde eski sosyal statülerineorantılı mevkiler elde etmeleri dikkate değerdir.Osmanlılar, bu insanların toprak tutma haklarını,tımar ve baştina51formunda, büyük ölçüdekorumuşlardır. Tahminen 1448 tarihli bir kayıttaGeorgi isimli biri “Subaşı” olaraknitelendirilmektedir. Osmanlı tımarlılarınadönüştürülen Balkan devletlerinin asil ailelerizamanla Müslümanlaşmışlardır.

Hıristiyan sipahiler, tevcih, intikal vesairtımara ait yerleşmiş her türlü kaidelerbakımından Müslüman arkadaşlarıyla aynımuameleye tabi tutulmaktaydılar. Hristiyansipahilere ait tımarların intikalinde, din

ayrılığının hiçbir fark meydana getirmediğimuhakkaktır. Hıristiyan tımarların devamlıolarak Hristiyanlara tahsisi gibi bir kaide yoktur.Ancak bu Hristiyan tımar erlerinin yavaş yavaşİslamlaştıkları ve tamamıyla ortadan kalktıklarıda bir gerçektir. Bu tamamıyla kendi kendinegerçekleşen bir sosyal hadisedir. Eski Balkanaristokrasisinin İslamlaşmasında-Osmanlılaşmasında gulam sisteminin de ayrıcabüyük bir rolü olmuştur.

Hülasa, Osmanlılar gerek zaruretlerintesiri altında, gerekse yeni fethedilen bölgelerdehalkın itiyat ve hislerine aykırı ani değişikliklerlebir muhalefet uyandırmamak için, başlangıçta,mevcut nizam üzerine sadece hâkimiyetlerininörtüsünü atıvermekle iktifa etmişlerdir. Ziradevlet, Anadolu ve Rumeli’de adeta devamlıolan savaşları idame ettirmek için büyük askerikuvvetlere muhtaç idi.52

VII.OSMANLILARIN RUMELİ’NİİSKANI VE İSKAN POLİTİKASI

14. ve 15. Asırlarda, Anadoluyarımadasıyla Balkanlardaki devletlerin siyasidurumu gözden geçirilirse; Doğu’da; Osmanlıbeyliğinin, Germiyanoğullları, Saruhanoğulları,Karesioğulları ve sair Anadolu beyliklerini istilaederek ileride vücuda gelecek imparatorluğuntemellerini attığı; Batı’da ise; Bizans’ın tahtkavgalarıyla meşgul, Bulgaristan, Sırbistan veEflak prensliğinin de bekalarını muhafaza içinOsmanlılara karşı mücadele halindebulundukları görülür.

14. Asrın ortalarında, OsmanoğullarıBatı ve Doğu Trakya’yı fethe başladıkları sırada,Bizans da tam manasıyla siyasi bir buhran vardı.Diğer taraftan Doğu Trakya’da vuku bulan doğalafetler, ağır vergiler halkı perişan etmişti.Özellikle Gelibolu yarımadasında birçok yer boşve harap bir hale gelmiş bölge halkı da dahakuzeye doğru çekiliyordu. Bu sebeple

tarih çevresi

75

Page 78: tarih çevresi

Osmanlılar Rumeli’de fethettikleri yerleri sadeceişgal etmekle ve oralara askeri kuvvetler sevketmekle kalmadılar. Bu bölgeleri tam manasıylakendilerine bend edebilmek için teşkilatıyla dameşgul oldular. Anadolu’dan buralara bir kısımnüfus nakliyle, harap yerleri imara, boş sahalarıiskâna ve muhtelif şekillerde (Köprülerin,derbendlerin muhafazası maksadıyla) yeni yeniköyler kurmağa çalıştılar ve muvaffak oldular.Anadolu Türklerinin Rumeli’ye geçirilmesi,Osmanoğulları’nın Doğu Trakya’yı zapt etmeteşebbüslerinden önce başlamış ve senelercesistemli bir şekilde devam etmiştir.53

Şuurlu bir yerleşme şeklini seçenOsmanlılar, yeni elde edilmiş olan stratejikyerleşim birimlerine Anadolu’dan göçmenlergetirterek yerleştirdiği gibi elde ettiği topraklarıda Mir’i (devlete ait) mülk ve vakıf suretiylemuhtelif kısımlara ayırarak şehir ve kasabalardaderhal ilmi ve içtimai müesseseler inşa etmiştir.

Osmanlıların Rumeli’ye geçişlerindenitibaren yerleşmeleri birkaç şekilde olmuştur.Bunlardan birisi ilk fütuhat esnasındaAnadolu’daki yakın yerlerden (Balıkesir, Manisave havalisi gibi) Rumeli’de yeni zapt edilenyerlere göçmenler nakledilmesi ve buralardakiyerli Rum halkından askeri sınıfa mensupolanlarla nakilleri icap edenlerden bazılarınınAnadolu’ya gönderilmesidir. Osmanlı beyliği butürdeki isabetli hareketleriyle geliştirdiği fütuhatıiçin geride bırakacağı yerlere Tür göçmenleriiskân etmek suretiyle gerisini emniyet altınaalarak Rumeli’de yerleşmeğe kararlı olduğunugöstermiş oluyordu.54

Osmanlılar Rumeli’ye geçtikten sonrasadece askeri tedbirlerle buralardatutunamayacaklarını biliyordu. Bu bakımdanRumeli’ye geçişten hemen sonra bazı köklütedbirler aldılar. Bu tedbirlerden en önemlisi,yabancı unsurların bulunduğu yerlerde, obölgenin siyasi ve askeri emniyetini sağlamak ve

boş sahaları iskâna açmak için Anadolu’danRumeli’ye Türk unsurunun geçirilmesi veyerleştirilmesi idi. Önce Balıkesir’de yaşayanTürk aşiretlerinden bir grup 1357 tarihindeRumeli’ye geçirildi. Bu grup önce Gelibolubölgesine, sonra da Hayrabolu’ya yerleştirildi.55

Osmanlıların yalnız askeri ve aristokratasıllıları, “askeri” sınıfa almaları gazi kökenliolmalarıyla bağlantılıdır. Osmanlılar, yenifetihlerinin güvenliğini temin için, bir sömürgekurma ve sürgün politikası izlemişlerdir. Sorunyaratan veya yaratabilecek kavgacı göçebelerveya bir köyün, hatta bir kasabanın isyankârahalisi, bu kural doğrultusunda, İmparatorluğunuzak bölgelerine gönderilmiştir. Aynı zamandaOsmanlı Devleti, fethedilmiş topraklara Türkahalinin yerleştirilmesine de büyük önemvermiştir.56

Denilebilir ki; Osmanlılar feth ettikleribölgelere muhafazakâr bir siyasetleyerleşmişlerdir. Dini müesseseler, sınıflarınstatüleri, idari taksimat, vergiler, yeril adetler venihayet askeri zümreler esas itibariyle muhafazaolunmuşlardır. En büyük ve şümullü yeniliğitımar sistemi teşkil ediyordu. Daha doğru birifadeyle, Osmanlı idari ve askeri yerleşmesibuna dayanıyordu.57

Fetihten sonra hicret ettirilen ilkmuhacir kafilesinin Süleyman Paşa zamanında,Karesi vilayetinden getirildikleri (1356-57)görülür. Sultan Murat I. devrinde ise, Lala Şahinpaşanın Kavala, Drama, Serez ve Karaferyehavalisini almasını müteakip, Saruhan’dakigöçer Yörüklerin Serez tarafına getirildiklerinigörüyoruz (1374-75). Bu muhaceretler, YıldırımBeyazıt, Çelebi Mehmed, Fatih Sultan Mehmetdöneminde de devam etmiştir.

Arşiv kayıtları bize Rumeli’yenakledilen nüfusun, sadece Anadolu beyliklerinemensup Türkler arasından olmayıp, Tatarların dakitle halinde buraya hicret ettirilmiş ve

tarih çevresi

76

Page 79: tarih çevresi

Rumeli’nin muhtelif yerlerine yerleştirilmişolduğunu açıklamaktadır. Mesela, Yanboluvilayetine ait tımar kayıtlarını ihtiva eden hicri860 (1456) tarihli Rumeli Tahrir defteri bunlaraörnektir. Türklerin Rumeli’ye hicret ettiklerinive burada yerleştiklerini ispat eden esaslı birkaynakta, yine 15. ve 16.asır Tahrir defterlerindegördüğümüz köy isimleridir. Bu isimler,Anadolu’nun nerelerinden ve hangi beylikleremensup Türk oymak, boy ve aşiretlerininRumeli’ye geçmiş olduklarını bize gösterdiğigibi, bunların nasıl bir sistem dâhilindeBalkanlar’a iskân edilmiş olduklarını açıklamasıbakımından da pek önemlidir. Osmanlıhükümdar ve ümerası, yeni fethettikleri araziüzerinde mevcut birçok boş sahalarda yeni yeniköyler kurmak suretiyle buralara içtimai açıdankalkındırmağa çalışmışlardır. Mülk, vakıf veyaıkta şeklinde, tımar ve zeamet erbabındanitibaren hükümdarlara kadar birçok kimseleretaksim edilen bu toprakların imarı, devletinvazifeleri arasında daima birinci sırayıkorumuştur.58

Osmanlıların Rumeli’ye yerleşmeyebaşladığı ilk devirlerde uyguladığı iskanmetotlarından bir diğeri, şeyh veya ahilerinkurduğu zaviyelerin etrafında toplanan nüfusunköyler teşkil etmesi idi. Bu nevi yerleşmeyerlerinin toprakları, genellikle vakıf olarakvergi muafiyetine sahip olduğundan, zaviyeetrafında nüfus hızla artmakta idi. Bundan başkasürgün metodu da geniş ölçüde kullanılmış ve bumetotla konar-göçer aşiretlerin bilhassaRumeli’deki köprü ve geçitlere yerleştirilmesiyoluna gidilmiştir.59 Osmanlılar, fetihlerin ilkyüzyıllarında sürgünleri daha çok askeri amaçlariçin kullanmaktaydılar. Bu dönemde Anadolu’dasorun teşkil eden bir çok göçmen, Balkanlar’ayollanmış ve özel bir askeri statü verilerek sınırbölgelerine yerleştirilmişlerdir. Balkan’ınhazırladığı haritaya göre, “Yörük” adı altında

askeri olarak düzenlenen bu Türk göçmenler,genelde tamamı 14. yüzyılın ikinci yarısındafethedilen Trakya, Rodos e Balkan dağlarınıngüney yamaçlarında, Makedonya ve Dobruca dabulunmaktaydılar. Osmanlılar, imparatorluğunorganizasyonunda sürgünlerin yanı sıra gönüllügöçmenler de yararlanmıştır. Anadolu’dan gelenTürkler yeni topraklarda ayrı köyler kurarak,yerel Hristiyan nüfusla karışmamışlardır. Artannüfusun düzenlenmesi mecburiyeti gibi askeri veekonomik yaklaşımlar da bir kolonizasyonpolitikasını zorunlu kılmıştır.60

Fütuhata iştirak eden bir diğer kısım iseaşiret kuvvetleriyle tabii olarak canları bahasınaganimet malı elde etmek için gaza niyetine gelenyiğitlerden oluyordu. Bunlardan bir kısmı zaptedilen kulelere muhafız olarak konulurlardı;Bundan başak işgal edilen yerlere Karesi ilindenmütemadiyen evler naklediliyordu. Osmanlıdevletinin bu sistemli göçmen nakli teşkilatı, 15.asrın 2. yarısı ile 16.asrın ilk yarısında da devametti.61 Osmanlı padişahlarının Rumeli’dekifütuhatları ve icraatları esnasında bir takımAhiler, Şeyhler ile irtibat kurdukları görülür.Yine bu teşkilat (Ahi-Şeyh-Zaviye) Rumeli’negeçerek, kendine mahsus usullerle oralarıTürkleştirmeğe İslamlaştırmağa ve imar etmeğeçalışmışlardır. Askeri istilalarla birlikte, birçokaşiretlerin veya köylü ve asker halkınkendiliğinden gelip yerleşmesi ile veyahutmecburi iskan ve sürgünlerle birlikte gelen veaynı cereyanın bir başka şekildeki ifadesi olarakderviş sıfatlı insanların az çok bir teşkilata tabiakınları, boş yerlere gelip yerleşmeleri ve oradabir nevi Türk “uzlet gâh ve manastırları”(couvent ermitage)’ını tesis ettikleri ve oralarınıyavaş yavaş bir köy, bir kültür ve tarikat merkezihalinde teşkilatlandırdıkları görülmektedir. BuKolonizatör Türk dervişlerine ve onlarınköylerde tesis ettikleri zaviyelere Türk istilası ilebirlikte ilerleyen bir şekilde, bütün Anadolu’da

tarih çevresi

77

Page 80: tarih çevresi

(Rumeli’de) tesadüf edilmektedir. Aynı muhacirakını batıya doğru taştıkça, bu akımın öncüleriolan dervişler ve onların kurdukları ma’mureler(Zaviyeler) batıya doğru ilerlemiş veçoğalmıştır. Bidayette ve asliyet halinde buşekilde kendiliğinden bir kolonizasyonhareketini temsil eden bu zaviyelerinmümessilliği ve şeyhliği vazifesi, yavaş yavaşdevlet teşekkül ettikçe, bir memuriyet şeklinedönüşmüştür. Bu derviş akımları ve budervişlerin köylerde yerleşerek toprak işleri vedin propagandası ile meşgul olmaları hareketi vezamanın beylerinin bu gibi KolonizatörDervişlere bir takım muafiyetler, haklar vetopraklar bahşetmek sureti ile onların kendimemleketlerine yerleşmelerini temineçalışmaları, Anadolu istila ve iskanları kadareskidir (Ahi zaviyeleri gibi). Bu Ahi ve şeyhler,bu devirlerde mevcut hak ve imtiyazlarını“ayende ve ravendeye” hizmet karşılığındaalmışlardır. Nitekim İbn Batuta Ahileri “Bilad-ıRum’dan Sakin Türkmen akvamının her vilayet,belde ve karyesinde mevcut” olarak tasviretmiştir. İlk Osmanlı padişahları mevcut zaviyeşeyhlerini korumuşlar ve onların yeniden zaviyeaçmalarına da yardım etmişlerdir. Mesela, AhiMusa Ailesine Gelibolu’da bahşedilenimtiyazlar ve arazi dikkate değerdir. H. 767tarihinde tanzim edilmiş olan vakıfnamemucibince; bu ailenin mülkü evlatlık vakıfolarak Ahi Musa’nın evladına ve evladı inkırazbulduktan sonra akrabalıklarından veyaköylülerinden her kime ahilik icazeti verilmişseona; şart konulmuştur. Yenice Zağra’da KılıçBaba Zaviyesi, Çirmen’de Musa Baba Zaviyesi,Gelibolu’da Kara Ahi Köyü, Ahi Zule Zaviyesi,hep bu devirlerde tesis edilmiş zaviyelerdir.Yalnız Paşa livasında ekserisi bu suretle ilkzamanlarda tesis edilmiş bulunan 67 zaviyemevcuttur.

Bu devirlerde, Dağ başlarını, boş ve

çorak toprakları işlemek için yerleşen, evlatlarıçoğalınca köyler tesis eden ve yerleştikleritoprakları yavaş yavaş bir kültür ve iktisatmerkezi bir ma’mure (Zaviye) haline sokan birtakım muhacirler mevcuttur. Yeni fethedilen birHristiyan memleketinde, bu şekilde gelip dağbaşlarında yerleşecek, onların imar ve emniyetiile meşgul olacak ve tesis ettikleri merkezlerleTürk dil ve dinini yaymağa başlayacakmisyonerlere ve gönüllü muhacirlere malikolmak ise; Türk devletinin gücünün birgöstergesidir (Dimetoka’daki Kızıl Deluderbendi gibi). Bu dervişler, geldikleri bölgelereakvam ve akrabalarıyla gelip yerleşmiş olanmuhacirlerdir. Böyle boş bir yerde zaviye binaetmek işi, oraların imarı ve asayişinin temini içinolduğu kadar, ailenin imtiyazlı mevkiininmuhafazası için de gereklidir. Umumi bir hizmetmüessesesi kuran bu insanlar imar ve iskântaahhütlerini de fiilen yerine getirmişoluyorlardı. Bu dervişlerin birçoğu bizzat omemleketleri fethetmiş olan gazi askerlerdir.

Görülüyor ki; zaviyelerin pek çoğu boştoprak bulmak ve kendilerine yer ve yurtedinmek için gelip yeni açılan Rummemleketlerine yerleşen muhacirler tarafındankurulmaktadır. Gerçekten de, yeni açılan veyaboş bulunan bu topraklar üzerinde zaviyelerintesisi oralarını şenlendirmek, imar ve iskânetmek hususunda büyük bir rol oynamaktadır.Boş toprak aramak, dağdan ve bayırdan toprakaçmak, iskân edilemeyecek bir halde ıssız, tenhave vahşi bir tabiat ortasında, hırsız yatağıyerlerde yerleşmek için işlerin ise ancak azimkarinsanlar ve hayatiyeti yüksek bir millettarafından yapılabileceği aşikardır.

Zaviyelerin bilhassa seyahat vemübadele işleri için tehlikeli addedilen yerlerdetesisi devlet tarafından teşvik edilmekteydi. Bubakımdan dağlarda korkunç boğazlarda tesisedilen bu yerler melce’lere, jandarma

tarih çevresi

78

Page 81: tarih çevresi

karakollarına benzemektedirler. MeselaVarna’da, Akyazı Baba zaviyesinin dervişleri birçok değirmenler yapmışlar ve değirmenlerinetrafında bağ ve bahçe oluşturarak zaviyelerinevakfetmek için müsaade almışlardır. Buzaviyede zamanla dervişlerin sayısı artmıştır.Aynı şekilde Çirmen nahiyesinde, Niğboluçevresinde vs. yerlerde de görülür. Boş ve tenhayerleri ihya etmiş olan bu dervişlerin vergilerdenmuaf tutulmadıkları gibi öşür de öderlerdi. 62

Türkler Balkanlar’a pamuk ve pirinçziraatını sokmuş ve yaymışlardır. İstanbul gibibüyük bir merkezin kuruluşu Trakya veBulgaristan için büyük bir pazar sağlamış ve hertürlü zirai üretimi teşvik etmiştir.

Osmanlı Devrinde Rumeli’dekimadencilik faaliyeti arttırdığı gibi yeni madenkuyuları da açılmıştır. Sırbistan’da Novaber’da,Kratovo, Rudnik, Trepçe, Zaplanina’da bakır,kurşun, altın, demir ve bu arada bilhassa mühimmiktarda gümüş bulunmakta idi. En mühimgümüş rezervi Selanik yakınındaki Sidre-Kapsa’ın idi. Bosna-Hersek’te muhtelif madenmerkezlerinde gümüş ve kurşun çıkarılıyordu.En mühim demir yatakları Bulgaristan’daSamakov, Sırbistan’da Vlasina ve Rudnil idi.63

Osmanlı Devletinin Rumeli’deki Siyasiinkişafıyla birlikte, Anadolu’nun muhtelifbölgelerinden birçok Türk kafilelerinin zamanzaman Rumeli’ye geçirilmiş olduğu ve muayyenbir sistem dâhilinde yeni fetih olunan yerlere buTürkler iskan edilerek, söz konusu sahalarınıimar ve asayişi sağlandı. Bu açıdan Osmanlıdevletine büyük faydalar sağlandığı gibi,dolayısıyla Balkanlar’ın eskisine nazaran dahameskun ve mamur hale getirilmiş olduğu daaşikar bir hal alır. Gerek sürgün sureti ile gerekkendi arzusu ile Rumeli’ye gelen Türkler sadecesiyasi bakımdan buranın Osmanlıimparatorluğuna bağlı kalmasını temine memuredilmemişler aynı zamanda içtimai sahada

Balkanları Türkleştirmeye, Türklüğü buralardabaki kılacak müesseseler kurmağaçalışmışlardır.64

VIII. RUMELİ’NİN İDARİTAKSİMATI

Osmanlı İmparatorluğunda idariyönetimin başarılı ve etkili bir şekilde icraatabulunabilmesi için, memleketin idaritaksimatının uygulanması ve aralıksız olarakgeliştirilmesi gerekiyordu. Bu taksimatı büyükölçüde etkileyen amillerden biri, Osmanlıcemiyeti düzeninin Tımar sistemi üzerinekurulmuş olmasıydı. Özellikle Osmanlıegemenliğinin ilk devirlerinde, bu nevitaksimata, Balkanlardaki Türklerden öncekidurumunda etki ettiği bilinmektedir.

1371 Sırp Sındığı savaşından sonra, engeç ise 1385 yılında, Osmanlı İmparatorluğununAvrupa cihetinde ilk büyük idari ve siyasi birünitesi olarak, Rumeli Beylerbeyliği veyaEyaleti (daha sonraları vilayeti) kuruldu.Beylerbeyi tarafından idare olunan Rumelieyaletinin merkezi, ilk devirlerde Edirne’ydi.65

Rumeli idaresine ve kuvvetlerininbaşına en muktedir ve en güvenilir devletadamları ve kumandanları getirilmiştir. Nitekim15. asrın birinci yarısında, Timurtaş Paşa,Beyazıt Paşa gibi devlet kadrosu içinde birinciderecede rol almış şahsiyetlerin bu bölgeninidaresinin başına getirildiği görülmektedir.Bunlar, ilk zapt edilen yerleri “Paşa Sancağı”halinde bizzat idare ettikleri gibi, daha ziyadestratejik ehemmiyeti bakımından ön plandagelen veya idari bir merkez olmaya elverişlibulunan kale veya şehirleri de bir liva olarak enziyade yararlığı görülen ve kabiliyetinegüvenilen ümera vasıtası ile emir vekumandanları altında bulunduruyorlardı.Böylece sırasıyla Gelibolu, Çirmen, Vize, Sofya,Niğbolu livaları teşekkül etmiş ve bunlar Rumeli

tarih çevresi

79

Page 82: tarih çevresi

beylerbeyliğine bağlanmıştı. Bölge KanuniSultan Süleyman devri sonlarına kadar tek birbeylerbeylik olarak idare edilmiş, ancak yeniilhak edilen memleketler idari ve stratejikehemmiyetlerine göre, birer liva halinde tesisolunmuştur. 15. asrın başlarında ve bilhassaFatih devrinden itibaren, bazen bubeylerbeyliğinin doğrudan doğruya Vezir-iazamlık makamı ile birleştirildiği degörülmektedir.66

Rumeli Eyaleti, Mirliva veya Sancakbeyleri tarafından yönetilen ve daha küçükmülki, siyasi ve askeri bir ünite olan Sancakveya livalardan müteşekkildi. Balkanlarda zaptolunan toprakların çoğalmasına paralel olaraksancakların da sayısı artmıştır.

Livalarda ulema sınıfından kadılarınidaresinde bulunan kadılık veya kazalara,kazalar da nahiyelere ayrılmıştır. Nahiye,Osmanlı idaresi öncesi Balkanlarda tatbikedilmiş olan “Jupa” sistemine tekabülediliyordu. Kadılık ise, Osmanlı adaletininmümessili olan bir kadının yetkisinin Şamilolduğu bölgeyi teşkil ediyordu. Esasta kadılık,adli bir ünite olduğu halde kadılar, geniş ve çokdefa idari yetilere de sahip idiler. İdaritaksimattan önce, sınır bölgelerinde fetholunanyerlerde bariz bir şekilde askeri ve muvakkatkarakter taşıyan uç beylikleri kurulup, uç beyliğiveya uç voyvodaları tarafından yönetilirdi.Balkanlarda da ilk uç beyleri, Selanik civarındakurulmuş ve meşhur Osmanlı kumandanıEvrenos Bey tarafından idare olunmuştur.67

Osmanlı devletinin ilk beylerbeyliğiolan Rumeli beylerbeyliği, diğerbeylerbeyliğinden daha imtiyazlı idi. 14.-15.asırlarda Rumeli beylerbeyleri umumiyetlemerkezde bulunurlar, vezirler gibi paşa unvanınıtaşırlar ve divan toplantılarındaki müzakerelerede katılırlardı. Rumeli beylerbeyi devletintımarlı sipahilerinden mürekkep en mühim

ordusunu da kumanda ederdi.68 1541’de Budineyaleti kuruluncaya değin Balkan yarımadasındave Doğu Avrupa’da fethedilen veya vasıl halegetirilen bütün bölgeler Rumeli Beylerbeyliğinebağlanıyordu. 1475’de R.B.17, 1507’de 25,1521’de ise 32 sancaktan ibaretti. RumeliBeylerbeyliği sağ, sol ve orta kol olmak üzereOrta Asya Türk devletleri teşkilatında görüldüğüşekilde üç kola ayrılmıştır.

Sağ kolda; vize, Kırkklise (Kırklareli),Silistre, Niğbolu, Vidin, Kili, Bender,Akkerman. Orta kolda; Çirmen, Sofya,Alacahisar, Semendire. Sol kolda ise Gelibolu,Serez, Köstendil, Delvine, Manastır, Karlıilisancakları yer alıyordu.

Bir eyalet halinde hemen bütün Balkanyarımadasını ihtiva eden Rumeli’nin ilk teşkilatı,varidatı, hassa ve tımarları ne kadar kuvvetçıkardığı vs. hakkında toplu bilgiyi (Ayni AliRisalesi, Cihannüma, Hazerfan Hüseyin’inkanunnamesi ve Koşa Nişancı Celal-Zade’nineseri gibi) Osmanlı döneminde yazılmış olaneserlerden bulmak mümkün değildir. Bunedenledir ki zamanlarında yapılmış tahrirdefterleri önemli bir yer tutar. Gerçek şudur ki,15.asrın ikinci yarısında ve 16. asrın birinciyarısında yapılmış muhtelif tahrirlerdeRumeli’nin statüsü hakkında geniş bir bilgisahibi olabiliyoruz. Ancak bunların en büyükeksikliği, belirli bir zamanda bütün bölgelerdeyapılmış tahrirlerin tam olarak günümüze intikaledememiş olmasındadır. Ancak muhtelifdefterler karşılaştırılarak Rumeli’yle ilgili sahihneticeler elde edilebilir. Mesela Topkapı Sarayıarşivinde bulunan mücmel defterleriRumeli’deki Liva şehir ve kasabaların statüsünüsancak, şehir, kasaba veya kale halinde, bağlıbulundukları yeri, kimin ve ne suretletasarrufunda bulunduğunu şehir gelirinin nekadar olduğunu yani en önemli noktalarıbildirmektedir.

tarih çevresi

80

Page 83: tarih çevresi

1475 tarihli bir belgede Rumeli’de 17sancak olduğu zikredilir. Buna göre; 1. İstanbul2.Gelibolu 3.Edirne 4.Niğbolu ve Zagora 5.Vidin 6. SOfya 7. Sırbiya (laz ii) 8. Sırbiya(Despot ii) 9. Vardar (Evrenesoğulları) 10.Üsküp 11. Arnavutili (İskender beye ait) 12.Arnavut ili (Araniti’ye ait) 13. Bosna (Kırala ait)14. Bosna (Stefan’a ait) 15. Arta, Zituni ve Atina16. Mora ve 17. Manastır’dır. Rumeli Beylerbeyibu 17 sancaktan takriben 22.000 asker getirirdi.

Kanuni’nin ilk zamanlarına ait birOsmanlı vesikasında ise Rumeli sancakları şöylesıralanmaktadır:

1. Paşa, 2.Bosna (Sancak beyi hassı:739.000), 3. Mora (606.000), 4. Semendire(622.000), 5. Vidin (580.000), 6. Hersek(560.000), 7. Silistre (560.000), 8. Ohri(535.000), 9. Avlonya (535.000), 10.İskenderiye (512.000), 11. Yanina (Yanya)(515.000), 12. Gelibolu (500.000, 13. Köstendil(500.000), 14. Niğbolu (457.000), 15. Sofya(430.000), 16. İnebahtı (400.000), 17. Tırhala(372.000), 18. Alaca-Hisar (360.000), 19.Yulçetrin (350.000), 20. Kefe (300.000), 21.Prizren (263.000), 22. Karli (250.000), 23.Agriboz (250.000), 24. Çirmen (250.000), 25.Vize (230.000), 26. İzvornik (264.000), 27.Floriva (200.000), 28. İl-Basan (200.000), 29.Çingene (190.000), 30. Midilli (170.000), 31.Kara Dağ (100.000), 32. Müselleman-ı Kırkklise(81.000), 33. Voynuk (52.000).

Bunlardan Çingene, Müsellem veVoynuk Sancakları muayyen bir mahalle aitsancaklar değildir. Dağınık olan bu zümrelerinher biri bir sancak beyi idaresi altınakonmuştur69.

Topkapı Sarayı arşivindeki D.10057Nolu kayıta göre Rumeli’deki idari taksimatşöyledir (Miladi 1526-28):

1.Liva-i Paşa, 2.Liva-i Semendre,3.Liva-i Bosna, 4. Liva-i Gelibolu, 5. Liva-i

Niğbolu, 6. Liva-i Mora, 7. Liva-i Hersek, 8.Liva-i Ohri, 9. Liva-i İskenderiye, 10. Liva-iSilistre, 11. Liva-i Avlonya, 12. Liva-i Valçitrin,13. Liva-i Alaca-Hisar, 14. Liva-i Vidin, 15.Liva-i Yanya, 16. Liva-i Tırhala, 17. Liva-iPrizrin, 18. Liva-i Ağrıboz, 19. Liva-i Ilbasan,20. Liva-i Vize, 21. Liva-i Köstendil, 22. Liva-iIzvornik, 23. Liva-i Karlı-ili, 24. Liva-i Çirmen,25. Liva-i Kızılca, 26. Liva-i Voynuk, 27. Liva-i Çingane, 28. Liva-i Karadağ, 29. Liva-i Kefe,30. Liva-i Selanik.70

Avrupal coğrafyacılar Osmanlılardanfarklı bir taksimat yaparlar. Mesela: Avrupalıcoğrafyacılardan Bising Rumeli’yi Osmanlılaratabi ve yalnız vergi ile mükellef yerler olarak ikikısma ayırır:

Birinci kısmında şu memleketler yeralır.

1. Hırvatistan’dan ve Dalmaçya’danbirer parça dahil olmak üzere Bosna veSırbistan’ı içine alan Osmanlı Lürige’si (İllyrie),2. Bulgarya 3. Romanya, 4. Makedonya dahilArnavutluk, 5. Tesalya veya Yanya, 6. Livadyave 7. Mora.

Aynı müellif ikinci kısmı şöyle taksimeder.

1. Ulah memleketi olan Valakya, 2.Moldovya yani Buğdan ve 3. Kısım’da dahilolmak üzere çeşitli Tatarr ülkeleri.

Buffier ise Rumeli’yi kuzey ve Güneyolmak üzere iki kısma ayırır.

Kuzey kısmı: 1. Romania, 2. KüçükTatarlar, 3. Moldovya, 4. Valakya, 5. Bulgarya,6. Sırbistan, 7. Bosna, 8. Hırvatistan ve 9.Dalmaçya’nın bir parçasını içine alır.

Güney kısmı ise; 1. Makedonya, 2.Albanya, 3. Epirus, 4. Tesalya, 5. Akaya, 6.Eğriboz adası veya Nekrobonde ve 7. Mora’yıiçine alır.

Yabancı coğrafyacıların gösterdikleri butaksimat, onların daha çok hristiyan

tarih çevresi

81

Page 84: tarih çevresi

imparatorların devrindeki durumları göz önündebulundurduklarını ve Osmanlı sınırlarındanhaberi olmadıklarını göstermektedir. Zira onlarınsöyledikleri taksimat hiç olmamıştır.

Rumeli, Osmanlı resmi kayıtlarındaSofya, Bosna, Özü, Kefe, Mora, Girit ve Kaptan

Paşaya tabi deniz mıntıkası olmak üzere 7

eyalete taksim edilmiştir. Bundan başka

hristiyan beyler tarafından idare edilip

Osmanlılara sırf vergi vermekle bağlı bulunan

Eflak-Bağdan’ı da Rumeli’ye dâhil edebiliriz.71

tarih çevresi

82

Page 85: tarih çevresi

1 İslam Ansiklopedisi; “Rumeli” Maddesi, s.766,C.9.2 İNCİCİYAN, P.L.; “Osmanlı Rumelisi” GüneyDoğu Avrupa Arş. Dergisi, s.13, Sayı 2, İst. 1973.3 İslam ansk. a.g.m., s.766.4 Türk Ansiklopedisi; “Rumeli” Maddesi, s. 457,s.27.5 İNCİCİYAN, a.g.m., s.14.6 Diyanet Vakfı İslam Ansk.; “Balkan” Maddesi,s.25-30, C.5, İst., 1992.7 İNALCIK, Halil; “Türkler ve Balkanlar” s.11,Balkanlar İst., 1993. 8 KOLOĞLU, Orhan; “Osmanlı DönemindeBalkanlar”, s.43, Balkanlar, İst., 1993.9 İNALCIK Halil; a.g.m., s.13-14.10 Diyanet Vakfı İ.A., a.g.m., s.29.11 İNALCIK Halil, a.g.m., s.2-24.12 ERDİNÇ, A. ve Ark.; Makedonya, s.11-21,Ankara, 1993.13 İ.A., a.g.m., s.767.14 Türk Ansk., a.g.m, s.458.15 İNALCIK, Halil, a.g.m., s.9-10.16 TUFAN, Muzaffer, “Göç Hareketleri veYugoslavya Türkleri”, Erdem, s.939, S.15, C.5,Ankara, 1989.17 ERDİNÇ, A. ve Arkd., a.g.e., s.29.18 UZUNÇARŞILI, İ.H.; Osmanlı Tarihi, s.9-108,C.1, Ankara, 1986. 19 UZUNÇARŞILI, İ.H.; a.g.e. s.155-156, C.1.20 İ.A., a.g.m., s.767.21 UZUNÇARŞILI, İ.H.; a.g.e., s.156, C.1.22 İ.A., a.g.m., s.768.23 Türk A. a.g.m., s.458.24 İ.A., a.g.m., s.769.25 UZUNÇARŞILI, İ.H.; a.g.e., s.158, C.1.26 İ.A., a.g.m., s.768-769; ERDİNÇ, A. ve Arkd.,a.g.e., s.29.27 ERDİNÇ, A. ve Arkd., a.g.e., s.22-3228 Diyanet Vakf, İ.A., a.g.m., s.29-30.29 İNALCIK, Halil; a.g.m., s.23.

30 ERDİNÇ, A., ve Arkd., a.g.e., s. 33-34.31 Diyanet Vakf, İ.A., a.g.m., s.29.32 İNALCIK, Halil, a.g.m., s.14.33 ERDİNÇ, A. ve Arkd., a.g.e., s.35.34 UZUNÇARŞILI, İ.H.; a.g.e., s.182-183, C.1.35 ERDİNÇ, A. ve Arkd., a.g.e., s.35.36 Bogomil: 10.yüzyılda ortaya çıkmış olanhristiyan mezhebi. Kutsal Teslisi yadsıyan,ayinleri, klise rütbelerini vaftizi yasaklayan bumezheb özellikle 12.yy.’dan itibaren Bosna’dayaygınlaşmıştır. 37 ERDİNÇ, A. ve Arkd., a.g.e., s.36-37. ;UZUNÇARŞILI, İ.H.; a.g.e., s.183, C.1.38 İ.A., a.g.m., s.77039 İNALCIK, a.g.m., s.16.40 Türk Ansk. a.g.m., s.45841 İNALCIK, Halil, Yeni Forum “Osmanlı FetihMetodları” s.21 Sayı 263, 1991.42 TUFAN, M., a.g.m., s.947.43 İNALCIK, “Türkler ve Balkanlar”, s.16.44 İ.A. a.g.m., s.76945 İNALCIK, Halil “Stefan Duşan’dan Osmanlıİmparatorluğuna” Fuat Köprülü Armağanı, s.259.,Ankara, 1953. 46 Tufan, M. a.g.m., s.940.47 İNALCIK, H., “STefan Duşan’dan...”, s.245.48 İNALCIK, H. “Türkler ve Balkanlar”, s.18. 49 UZUNÇARŞILI, İ.H.; a.g.e., s.179-184. C.1.

50 İNALCIK, H. “Osmanlı Fetih Metodları”, s.22-24, Sayı 263. 51 Baştina: Hükumdarların mühim bir hizmetkarşılığında bir şahsa ırsi ve daimi mutlak mülkolarak vermiş oldukları bir arazi parçasıdır. Buarazi satılabilir terk ve ferag edilebilirdi. Baştina,esas itibariyle padişah temliklerinden farklı bir şeydeğildi. Osmanlı devrinde baştina adı altındabirbirinden ayrı başlıca iki çeşit arazikasdeilmektedir. 1. Raiyyet Baştinası, 2.Askerihizmet sipahilerine tahsis olunan Baştına. 52 İNALCIK, H., “Stefan Duşan’dan...” s.232-233,

tarih çevresi

83

DİPNOTLAR

Page 86: tarih çevresi

246.53 AKTEPE, M. Münir; “14. ve 15. asırlardaRumeli’nin Türkler tarafından İskanına dair”Türkiye Mecmuası, 2.299-300., C.10, İstanbul,1953. 54 UZUNÇARŞILI, İ.H.; a.g.e., s.179-184, C.1.55 Büyük İslam Tarihi; s. 147-151, C.10, ÇayYayınları, İstanbul, 1991.56 İNALCIK, H., “Osmanlı Fetih Metodları”, s.18,Sayı 263.57 İNALCIK, H., “Stefan Duşan’dan...”, s.245.58 AKTEPE, M. Münir, a.g.m., s.301-308.59 Büyük İslam Tarihi, s.147-151, C.10.60 İNALCIK, H., “Osmanlı Fetih Metodları”, s.19-20, Sayı 264.61 UZUNÇARŞILI, İ.H.; a.g.e., s.180-181.62 BARKAN, Ö. Lütfi; “Osmanlıİmparatorluğunda Bir İskan ve KolonizasyonMetodu Olarak Vakıflar ve Temlikler”, VakıflarDergisi, s.291-299, C.2, Ankara, 1942.

63 İ.A., a.g.m., s.770.64 AKTEPE, M. Münir, a.g.m., s.312.65 STOYONOVSKİ, Aleksander; “17. yüzyılınsonuna kadar Makedonya’nın Osmanlı hakimiyetidevrinde idari taksimatı” İstanbul Ünv. Edb. Fak.Tarih Enst. Dergisi, s.213-214. Sayı 4-5, İstanbul1974. 66 GÖKBİLGİN, M. Tayyib; “Kanuni SultanSüleyman Devri Başlarında Rumeli Eyaleti,Livaları, Şehir ve Kasabaları” Belleten s 247-248,Sayı 78, C.20, Ankara, 1956. 67 İNCİCİYAN, L.P. a.g.m.,s.11 ;STOYONOVSKİ, A., a.g.m. s.214-216.68 Türk Ansiklopedisi, a.g.m., s.460.69 İ.A., a.g.m., s.771-772.70 GÖKBİLGİN, M. Tayib, a.g.m., s.251-253.71 İNCİCİYAN, L.P., a.g.m., s.14-15.

tarih çevresi

84

Page 87: tarih çevresi

tarih çevresi

85

GİRİŞ

Tarih kitaplarında zaman genellikle,birbirini takip eden “anlar” ve bu anlardameydana gelen “olaylar” olarak kullanılır.Zamanın bu tarz kullanımı sonucu tarih bir“değişim” olarak ortaya çıkar.1 Değişim, birnesnenin, olayın veya olgunun, bir öncekidurumundan farklılaşmasıdır. Toplumsaldeğişim ise, “toplumsal yapıların, bunuoluşturan ilişkiler ağının ve bu ilişkileribelirleyen toplumsal kurumların değişmesidir”.Toplumsal değişme; Birbirini izleyen uzundöneme yayılmış bir dizi reformlar yoluyla, yadaAni dönüşümleri sağlayan devrimler yoluylagerçekleşir.2

Yukarıdaki açıklamalar, kendilerini“Osmanlı’dan tamamen farklı” görenCumhuriyetin kurucularının ve onlarınzamanında yaşamış olan tarihçilerinin, yaşanan

süreci niçin bir değişim olarak gördüklerinianlaşılabilir kılmaktadır. Günümüzdeki yöneticive tarihçilerinin de Osmanlı’ya karşı, nedenCumhuriyet’in kurucularından ve o dönemintarihçilerinden farklı bir yaklaşımla bakmalarınıda aynı yaklaşım bizlere kısmenaçıklayabilmektedir. 3

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve ilkyıllarda yapılan inkılâplar ve düzenlemeler,“yeni “ bir başlangıcın simgeleridirler. Bununlabirlikte, Osmanlı’ Devleti’nden de pek çokunsuru da miras almıştır. Bundan ötürü, bumakalede, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e devameden ve değişen unsurlar ana hatlarıylaincelenecektir. Söz konusu unsurlardan bazılarışunlardır; siyasal yönetim, reformlar, hukukiyapı, kültürel yapı, iktisadi yapı, nüfus ve toprak,ordu vb.4

Çöken İmparatorluğun mirası anlamına

Osmanlı’dan Cumhuriyete GeçişteTarihsel Mirasın Rolü*

Necati ÇAYIRLI **

* Улогата на Историското наследство во премин од Отоманската Империја доРепубликата (Osmanlı’dan Cumhuriyete Geçişte Tarihsel Mirasın Rolü ), Совет На МеѓународнатаМанифестација “Гоцеви Денови (Uluslar arası Goçe’li Günler Sempozyumu) –Bildiri - Temmuz 2009 –Üsküp –Makedonya’da sunulan tebliğ** Öğretim Görevlisi; Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü, Bornova-İzmir / TÜRKİYE e-mail: [email protected]

Page 88: tarih çevresi

gelen topraklarını paylaşma konusunu Müttefikdevletler Ağustos 1920’de Osmanlı devletadamlarının tutuşturdukları eline SevrAnlaşmasıyla halletmiş oldular. BöyleceAnadolu topraklarının büyük bir kısmı payedilmiş, İç Anadolu’da küçük bir bölge Türklerebırakılmıştır. Bu süreç ise Türkler için bir “varolma” mücadelesini başlatmış, ardından da yenikurulacak devletin ortaya çıkmasını sağlamıştır.5

“Var olma” meselesi TürkiyeCumhuriyeti Devletinin inşa edilmesiyleneticelendi. Ardından da, modern dünyaya ayakuydurarak, “varlığını devam ettirmek” içintoplum hayatının bütün sahalarına yayılaninkılaplar ve düzenlemeler gerçekleştirildi.Köklü düzenlemeler bir yandan Batı modelindeyeniden yapılanmanın birer sembolünü teşkilederken, diğer yandan da, Osmanlı geçmişi ilebağların kopartılması anlamına geliyordu. Yenikurulan Cumhuriyet’in başkentinin Ankaraolması da, geçmişten uzaklaşma arzusunun ensembolik göstergesiydi.6

Siyasal Sistem

Osmanlı Devletinde mutlak otoriteyitekellerinde bulunduran Osmanlı Hanedanı,1517’den itibaren dini yetkilere de sahip oldu.II. Mahmut döneminde (1808-1839), merkeziidare teşkilat girişilen düzenlemelerle değişimeuğradı. Böylece klasik Osmanlı devlet ve idareanlayışından uzaklaşılmaya, Batı tarzı devlet veidare anlayışına yaklaşılmaya başlandı. Bubağlamda, devlet vergi toplayan, asker besleyenve adalet dağıtan bir mekanizma olmaktançıkarak, eğitim, sağlık, ekonomik gelişme vebayındırlık işleri ile de ilgilenir oldu.7

1876’da Meşrutiyet’in ilanı ile “meşruti-monarşi” tarzı bir idareye geçiş gerçekleşti.8

Fakat bu geçiş, iki yıl gibi kısa bir süre sonra, II.Abdülhamid tarafından feshedildi. 1908’deİttihad ve Terakki Partisi’nin dayatması ileKanuni Esasi yeniden yürürlüğe girdi. II.Meşrutiyet adıyla anılan bu tecrübe de pekverimli olamadı. İttihad ve Terakki Partisininotoriter idaresi 1918’e kadar devam etti. I.Dünya Savaşındaki başarısızlıklar neticesindeparti iktidardan düştü. Bundan sonra, devletidaresi değişik şahısların adları ile anılanhükümetler vasıtasıyla yürütüldü.9

Anayasa, meclis ve hükümet ile Padişahınyetkilerinin sınırlandığı Osmanlı Devleti’ninardından kurulan milli-devlette ise siyasi otoritesahibi olma iddiasının sıkıntılara yol açacağıgerekçesiyle Saltanat (1 Kasım 1922) veHalifelik (3 Mart 1924) kaldırıldı.10 BağımsızTürkiye Cumhuriyeti, varlığını ve gelişmesini,ardından da gerçekleştirilen inkılâplarınıOsmanlıdan devralınan bürokratlar sayesindegerçekleştirmiştir. Zira söz konusu Bürokratlar,yüzyılı aşkın bir süredir, elde edilen tecrübelerile birlikte Cumhuriyet’e intikal etmişlerdir.Yine bahsi geçen bu kadrolar sayesinde,Osmanlı devlet anlayışının devamı olarak“bürokratik ve merkeziyetçi” devlet anlayışı veuygulaması da Cumhuriyet’e aktarılmış oldu. 11

Hukuk

Birçok ırk, din, dil ve milletten oluşanOsmanlı’da Şer ‘i hukukun yanı sıra Örfi hukukdenen ayrı bir hukuku da uygulamaktaydı. 19.yüzyıla gelinceye kadar Şer’i ve Örfi hukukbirbiriyle örtüşmeyen ayrı sahalardayürürlükteydi. Zaman içinde mevcut kanunlarınıslahıyla ve Avrupa’dan alınan kanunlarla bazıengeller aşılmaya çalışıldı. Modern anlamdakanunlaştırma hareketlerinin dönüm noktasıTanzimat’tır. Batı hukukuna yönelmeyle birlikte

tarih çevresi

86

Page 89: tarih çevresi

Fransa ve İtalya’daki kanunlar örnek alınarak,ticaret, ceza ve arazi kanunları hazırlandı. Bununparalelinde Cumhuriyet döneminde yapılacakdüzenlemeleri zemini hazırlanmış oldu.“kanunlaştırma” kavramının yerleşmesi,yargılama usullerinin geliştirilmesi ve yenimahkemelerin kurulması gibi konularda da ilkadımlar atıldı.

Ancak Cumhuriyet’e gelindiğinde, çokuluslu Osmanlı’daki hukuki yapının tek ulusluCumhuriyet için yeterli ve geçerli olmadığıgörülür. Böylece ihtiyaçlar doğrultusunda,çağdaş hukuk sistemine geçilir. Osmanlı’daolduğu gibi Cumhuriyet döneminde de Batıhukukundan iktibasların yapıldığıgörülmektedir. 1926’da İsviçre’den örnek alınanmedeni kanununun kabulü, İtalyan modelindenörnek alınan ceza kanunu, İtalyan ve Almanmodellerinden örnek alınan ticaret kanunununbenimsenmesi örnek olarak verilebilinir.Cumhuriyet dönemindeki en önemli hukukideğişiklik, medeni kanunun, dini zemindenuzaklaştırılması ile gerçekleştirilir. BöyleceTürk ailesi, Batı modeline uygun olarak yenidenyapılandırdı.12

Yurttaşlara çağdaş anlamdaki temel hakve özgürlükleri sağlamaktan yoksun olmaklabirlikte üzerinde bazı iyileştirmeler yapılanKanuni Esasi; Osmanlı halkının değil, aydınlarındayatmasıyla yürürlüğe konulmuştur.Cumhuriyet’e geçildiğinde ise Osmanlı Kanun-i Esasi’si hükümsüz bir belge haline gelmiştir.Ancak, Batı’nın liberal ve demokratikakımlarının yansımalarını içermesinden ötürü,Cumhuriyet aydınları için önemli bir tecrübeteşkil etmiştir.

Dönemin olağanüstü şartlarında,“Teşkilat-ı Esasiye Kanunu” olarak anılan yeniTürk devletinin ilk anayasa 1921 yılında yapılır.Olağanüstü şartlar dolayısıyla “kuvvetler

birliği”nin benimsendiği bu girişimin ardından1924’te yeni bir anayasa hazırlanmıştır.Cumhuriyetin ilk döneminde sıklıkla yapılandeğişikliklere bakıldığında, anayasanın gidereksivil hale getirildiği ve laikliğe aykırı olanmaddelerin kaldırıldığı görülür. Osmanlı’nın sondöneminde yapılan Hukuki düzenlemeler veyeni dönemdeki uygulamalardeğerlendirildiğinde, Osmanlı hukukununkısmen de olsa, Cumhuriyet’e intikal etmeşansına sahip olamadığını göstermektedir. 13

Kültürel Yapı

Kültürel alandaki Osmanlı mirasının,yukarıda bahsedilenlere oranla değişime dahadirençli olduğunu söylemek mümkündür.Alışkanlıklar, inanışlar, davranışlar, zihniyet,gibi unsurlardan bazılarının değişimi yüzyılıaşan bir sürede gerçekleşebilir. Bununla birlikteilgili alanlardaki sürekliliğin ve değişiminizlerini tespit etmek mümkündür.14 Kültürelalanda “devletin müdahale edebileceği” sahalarbulunmaktadır. Bunun içindir ki, gerçekleşecekolan değişimlerin, uzun vadede, halkınzihniyetinde de meydana getireceği değişimeinanılarak, kıyafetten takvim ve saate, alfabedeneğitime kadar, günlük hayatın çeşitli alanlarındadüzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Böylece, Batızihniyetine erişmenin mümkün olacağı bir hayattarzına geçilmeye çalışılmıştır.

Sosyal manada yapısı itibariyle Devlet,vatandaşlarına, kendi kültürünü aktarmasürecinde eğitime önem vermek durumundadır.Osmanlı’da ise bu aktarımın yüzyıllar boyuncamedreseler tarafından yürütüldüğügörülmektedir. Bu geleneksel yapılanmadaki ilkuzaklaşma, II. Mahmud döneminde, Batıusulünde askeri eğitim veren okullarınaçılmasıyla başlar. Böylece Osmanlı’da

tarih çevresi

87

Page 90: tarih çevresi

eğitiminin mektep-medrese şeklindeikileşmesinin önü açılmış ve ileride yapılacakolan düzenlemelere yön verilmiş oldu. Tanzimatdöneminde ise, eğitimin siyasi ve toplumsalfonksiyonlarının olduğu fark edildiğigörülmektedir. II. Abdülhamid’in saltanatyıllarında da eğitim konusunda önemligelişmeler yaşandığına kaynaklarda yerverilmektedir. Okul programlarının yenidendüzenlenmesi, meslek ve sanat okulları,özürlüler için açılan okullar gibi. 15

Cumhuriyet’e gelindiğinde ise, eğitimsahasında yapılan ilk önemli eylem, “Tevhid-iTedrisat Kanunu”nun (öğretiminbirleştirilmesine dair kanunun) çıkarılmasıdır. (3Mart 1924). Böylece, bütün eğitim kurumlarıMilli Eğitim Bakanlığına bağlanarak, azınlık veyabancı okulların denetim altına alınmasımümkün olabilmiştir. Eğitimin daha “laik” ve“milli” hale getirilmeye çalışıldığı CumhuriyetDöneminde, Osmanlı’dan devralınan Batı tarzıokullardan bazıları yeniden yapılandırılmayatabi tutuldu.

Esasen Osmanlı Aydınları, dil ve alfabekonusunda, daha 19. yüzyılın ilk yarısında, cidditartışmalara girişmişlerdir. Söz konusugirişimleri; Batı tarzında eğitim veren okullarınaçılması, Türkçenin ilim dili olarakkullanılmasının gündeme gelmesi, 1876’da“Osmanlı Devleti’nin resmi dilinin Türkçeolduğu ve devlet hizmetine girecekler için budilin bilinmesi gerektiği”ne dair hükmün Kanun-i Esasi’de yer alması ile örneklemekmümkündür. Bu süreçte Latin Alfabesi’ninalınmasının da gündeme geldiği kaynaklardagörülmektedir.16. Ancak Alfabe değişikliğiningerçekleştirilmesi Cumhuriyet’e kaldı. 1 Kasım1928’de Latin Alfabesi kabul edildi. Milli bir dilyaratma endişesinin hâkim olduğuCumhuriyet’in, Osmanlı geçmişi ile olan organik

bağlarından birini, belki de en önemlisini,kopartması anlamına gelen bu girişim, ele alınankonu açısından radikal bir değişim olarakdeğerlendirilebilir.

Kılık-kıyafet konusunda (2 Eylül 1925),tekke ve zaviyelerin kaldırılması (2 Eylül 1925),uluslararası saat ve takvimin (26 Aralık 1925),ölçü ve ağırlık sisteminin (1 Nisan 1931) vesoyadı kanununun (1934) kabulü, ve haftatatilinin Cuma’dan, Cumartesi-Pazar gününealınması (1935), Laik Cumhuriyet idaresininkurulması doğrultusunda yapılandüzenlemelerdir. Söz konusu düzenlemelerin enönemli özelliği, Osmanlı dönemindeuygulanmakta olanların tamamen terk edilmesi,yerine çağdaş olanın konulmasıdır. Böylecedevam eden süreçte sürekliliğin değil, değişiminsöz konusu olduğu ortaya konulmuştur.

Kültürün değişik sahalarında planlı birşekilde uygulamaya konulan köklü ve yüzeyseleylemler, bir kültür değişiminingerçekleştirildiğinin göstergesidir. AncakOsmanlı ve Cumhuriyet yenileşmeleri tahliledildiğinde, gösterilen çabalar açısından hemkültürel değişimin hem de kültürel aktarımınolduğu görülmektedir.17

Nüfus ve Toprak

Anadolu, Balkanlar, Kuzey Afrika ve OrtaDoğu’yu içine alan Osmanlı Devleti; Bulgar,Macar, Sırp, Boşnak, Hırvat, Rum, Ermeni,Yahudi, Arap, Arnavut, vb. değişik ırk, din vedillere mensup milletlerin oluşturduğu nüfusuiçinde barındıran bir ülke idi. Dağılma sürecinin(19 yüzyıldan itibaren) başlaması ile bu milletlerİmparatorluktan ayrılmaya başladılar. I. DünyaSavaşı sonunda tamamlanan bu sürecinardından, İmparatorluğun toprakları üzerinde,

tarih çevresi

88

Page 91: tarih çevresi

Türkiye Cumhuriyeti dâhil, 16 bağımsız devletkuruldu. Bahsedilen bu dağılma süreci ise,İmparatorluğun idarecileri konumunda olanTürkler için, sahip oldukları toprakları kurtarmamücadelesiydi. Söz konusu mücadeleninaşamalarını; Trablusgarp (1911-1912) veBalkan Savaşları (1912-1913), I. Dünya Savaşı,ve nihayet Kurtuluş Savaşı (1919-1923)oluşturmaktadır. Bu savaşlardan sadecesonuncusu başarıyla neticelendi. Bunun nedeniise, yeni bir devlet kurmak için gerekli olannüfus desteğinin yalnızca Anadolu’da mevcutolması idi. Bu topraklar, Ortaçağ‘dan beri,Batılılar tarafından, Türklerin yaşadığı yeranlamında, Türkiye adıyla anılmaktadır. Yine,Osmanlı İmparatorluğu Batı’da, Türkİmparatorluğu olarak bilinmektedir. Türkiye veTürk adlarının günümüzde de devam etmesi,sürekliliğin ifadesidir.

Yaşanan sürecin sonunda yaşananToprak kaybı ve beraberindeki nüfus kaybı ileOsmanlı İmparatorluğu’ndan geriye, yalnızcaAnadolu ve Trakya bölgesi ve bu sahadayaşayan insanlar kalmıştır. İmparatorlukgenelinde dağınık gruplar halinde yaşayanTürklerin, Anadolu’ya göçü, uzun ve meşakkatlibir zamanda mümkün olabilmiştir.18 Böylece,Osmanlı tebaasının bir kısmını teşkil edenTürkler, Türkiye Cumhuriyeti’nde, toplumunesasını teşkil ederek, “vatandaş” sıfatıylahayatlarına devam etmişlerdir.

Çok uluslu İmparatorluktan ulus-devletine, ümmetten millete-geçiş olaraknitelendirilebilecek bu süreç sonunda, ırk birliğisağlanarak, çoğunluğu Türklerden oluşan birmillet ortaya çıkmıştır. Anadolu’nun düşmanişgalinden kurtarılmasıyla da bu milletinüzerinde yaşayacağı ülkenin sınırlarıbelirlenmiş, böylece, modern anlamda bir ulusdevleti kurmanın ön şartlarından olan, “millet”

ve “vatan” birliği sağlanmıştır.19

Sonuç

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiştekiyeniden yapılanma sürecinde; yönetim örgütü,eğitim sistemi, mali sistem, hukuk, eğitim,kültürel yapı vs. unsurların etkin olduğugörülmektedir. Bunun paralelinde, Parlamentersistem ile tecrübe, siyasi parti ve çeşitli siyasikurumlar, Cumhuriyet’in aydın ve yetişmiş insankadroları da, Osmanlı’dan miras kalmıştır.Geçmiş dönemde yaşanan modernleşme süreci,daha çok, bir “tecrübe” olarak Cumhuriyet’eaktarılmıştır. Osmanlıdan Cumhuriyet’e intikaleden, belki de en önemli, “alışkanlık”, herikisinde de, değişmenin devlet eliyle ve kısasürelerde gerçekleştirileceğine kanaatgetirilmesidir. Bu alışkanlık, günümüzde dedevam etmektedir. Diğer yandan, çok ulusluİmparatorluğun kurumları, tek ulusluCumhuriyet’e geçişte, kendiliğinden geçersizhale gelmiş, yeni düzenlemelerin yapılmasıgereği hasıl olmuştur. Daha çok, siyasi rejim,devlet idaresi ve kurumlar düzeyindegerçekleştirilen düzenlemeler, değişim olarakdeğerlendirilmelidir. Kültürel sahada, günlükhayatı ilgilendiren konularda değişimleryaşanırken, zihniyet, halk kültürü v.s. gibikonularda da süreklilik hakim olmuştur.

Sonuç olarak, siyasi, askeri, idari, hukuki,iktisadi, ekonomik, kültürel vb. yönüyleCumhuriyet’in kurucuları devraldıkları ‘TarihiMirası’, yeni ve modern bir devlet inşa etmekgayesiyle en iyi şekilde kullanmışlardır. Kısadönemde bakıldığında “radikal” olaraknitelendirilen bu değişimlerin, uzun dönemdebakıldığında, Osmanlı’nın son dönemlerindebaşlayan yenileşme ve modernleşme çabalarınınCumhuriyet döneminde güçlenerek devam eden

tarih çevresi

89

Page 92: tarih çevresi

uzantıları olduğu görülmektedir. Bununlabirlikte Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş ilealakalı yapılan yorumlarda bazı farklılıklargörülmektedir.

Konuyla ilgili çalışmaların bir kısmı;Cumhuriyetin, bir kısım fikir ve kurumlarıOsmanlıdan devraldığını ve CumhuriyetinOsmanlı modernleşmesinin bir devamı olduğunugöstermektedir. Bir diğer kısmı da; siyasal,kültürel, ekonomik vb bir aktarımın köklüdeğişimi ile birlikte Cumhuriyete geçildiğini vekaranlıktan aydınlığa ulaşıldığını ortayakoymaktadır. Netice itibariyle; değişim, yaeskinin devamı ve yüzeyseldir, yada tamamen

yeni ve köklü bir inkılaptır.

Yukarıda ifade edilenler doğrultusundageçiş sürecinde; tarihteki süreklilik ilkesi veinkılaba öncülük eden lidere göre dengenin nasılsağlandığı, devralınan mirasın en iyi şekildenasıl değerlendirildiği/yorumlandığı, örneklerleaçıklanmaya çalışılmıştır. Böylelikle, değişimkabiliyeti olan Türk Milletinin, doğru bir lideröncülüğünde neleri başardığına da dikkatçekilmeye çalışılmıştır. Mustafa KemalAtatürk’ün öncülüğünde, Tarih Perspektifiningerekliliği ve Tarihi Mirasın gelişime engelolmayabileceği kısmen de olsa somut olarakortaya konulmaya çalışılmıştır.

tarih çevresi

90

Page 93: tarih çevresi

11 Emre Kongar, İmparatorluktan GünümüzeTürkiye’nin Toplumsal Yapısı, cilt I, İstanbul1985. 12 Bkz. Roderic Davison, Turkey, A Short His-tory, England 1988.

13 Fatma Acun; adı geçen makale, SDÜ FenEdebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi,Mayıs 2007

14 Erol Güngör, Dünden Bugünden, Tarih-Kül-tür-Milliyetçilik, Ankara 1984, s. 26-31. ; ayrıcabkz. Maria Todorova, “Balkanlarda Osmanlı Mi-rası”, Yeni Balkanlar Eski Sorunlar, (editör; Ke-mali Saybaşlı - Gencer Özcan) , İstanbul 1997.

15 Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi (Başlangıç-tan 1993’e), İstanbul 1994, s. 137-162.

16 Enver Ziya Karal, “Dil ve Dil Tartışmaları”,Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklope-disi, Cilt 2, s. 314-332.

17 Bkz. Mümtaz Turhan, Kültür Değişmeleri, İs-tanbul 1951, s. 127-129.18 Justin Mc Carthy, Ölüm ve Sürgün: OsmanlıMüslümanlarına Karşı Yürütülen Ulus OarakTemizleme İşlemi, çev. Bilge Umar, İstanbul1998.( Death and Exile: The Ethnic Cleansingof Ottoman Muslims, 1821-1922, Princeton1995.)19 Bkz. Kemal Karpat, Osmanlı Modernlesmesi,Toplum, Kuramsal Degisim ve Nüfus, Ankara2002.

tarih çevresi

91

DİPNOTLAR

Page 94: tarih çevresi

tarih çevresi

92

Tarih ve Coğrafyanın Balkanlar’da birbiriüzerindeki etkileri, farklı kültürel, etnik, sosyalve dini kökene sahip ülkelerin kalıcı dostluk veişbirliği ilişkileri geliştirmeleri, Balkanlar’dayaşayanlar için öteden beri bir zaruret olmuştur.Bu nedenledir ki barış ve istikrarın sürmesi içinBalkan ülkeleri arasında çeşitli girişimlergerçekleşmiştir. Türkiye açısından bugirişimlerin temeli Cumhuriyetin ilk yıllarınakadar uzanır. Türkiye, I. Dünya savaşını izleyenfırtınalı ortamın yatışmasıyla birlikte Balkanülkeleriyle ayrı ayrı dostluk, saldırmazlık veuzlaşma anlaşmaları imzalamıştır. Aynıhassasiyeti II. Dünya Savaşı’nı izleyen yıllardada devam ettiren Türkiye, günümüzde de budurumunu devam ettirmeye çalışmaktadır 1.

Mareşal Tito’nun ölümüyle yapıcı vebarışçıl konumunu kaybetmeye başlayanYugoslavya, 1990lı yıllara gelindiğinde iyicekarışmaya başlamıştır. Rusya’da komünizmin

çökmesi sonrasındaki gelişmelerYugoslavya’da-da etkisini göstermiştir. Çokpartili, hayata geçiş bunun en açık örneğidir. Buçok partili hayatta üstünlük milliyetçilerinelindeydi. Slovenya ve Hırvatistan’ınbağımsızlıklarım ilan etmeleri, Makedonya veBosna Hersek’in de buna katılmaları bölgedekigerginliği tırmandırmıştır. Bu süreç içerisindeTürkiye, Yugoslavya’daki yeni düzenin barışçılbir biçimde gerçekleştirilmesi için yoğun birçaba harcamıştır. Bunun için İstanbul’da birtoplantı dahi yapılmıştır. Ancak her şeye rağmendağılmanın ve savaşın önü alınamamıştır.

Eski Yugoslavya’dan tek bir mermi bilepatlatmadan, bir damla kan dahi akıtmadanayrılmayı başarabilen tek CumhuriyetMakedonya’dır. Bunda Cumhurbaşkanı KiroGligorov’un rolü büyüktür. Daha bağımsızlıkilanından önce Cumhurbaşkanı Gligorov

Türkiye Makedonya İlişkilerive "Batı-Doğu" Ulaşım

Projesi Üzerine*

Necati ÇAYIRLI **

* Yeni Türkiye Türk Dünyası Özel Sayısı, Ankara 1997 ** Öğretim Elemanı, Ege Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölümü, Bornova İzmir-TÜRKİYE e-mail: [email protected]

Page 95: tarih çevresi

Ankara’ya gelerek Türkiye’den bu konudadestek istemiştir.

1991 Eylülünde bağımsızlığını ilan edenMakedonya’yı tanıyan ilk ülkelerden biriTürkiye olmuştur. Birkaç ay sonra daBüyükelçilik açılması da kararlaştırılmıştır 2.

Türk-Makedon ilişkileri Balkanlaşmanıngiderilmesi ile Avrupa süreçlerinin bu topraklaraaçılması için demokratik bir modeldir3. İkiülkeyi birbirine yaklaştıran en önemli faktörortak tarihi geçmiş ve paylaşılan ortakdeğerlerdir. Mesela; 1908 Meşrutiyetine destekveren, 31 Mart olayının bastırılmasında MustafaKemal’le hareket eden Makedonlar olmuştur. İkiülke arasında gerçekleşen üst düzey temaslarTürk - Makedon ilişkilerinin sürekliliğinikörüklemektedir. Bu sürekliliğin temel prensibi“Barış”tır. Birçok etnik grubu içinde barındıranMakedonya barışçı bir politika izlemeyeçalışmaktadır. Türkiye Makedonya’yı barışınanahtarı olarak gördüğünden onu her alandadesteklemeye çalışmaktadır4. MakedonyaCumhurbaşkanı Kiro Gligorov bu ilgi veyardımdan duyduğu memnuniyeti her fırsattabelirtmektedir.

1992 Mayısında iki ülke arasındaGüvenlik anlaşması imzalanmış, bunu Eğitim,Kültür, Ticaret vb. anlaşmalar izlemiştir. BugünMakedonya’da birçok Türk malını çarşıda,pazarda görmek, yatırım yapan Türk işadamınarastlamak mümkündür. İki ülke arasındakiekonomik ilişkilerin artması Makedonlarımemnun ettiği kadar Türkleri de memnunetmektedir. Pazar ekonomisini uygulamayaçalışan Makedonya, Türk işadamlarının yatırımyapmaları durumunda refaha ulaşabilecektir.Çeşitli kurum ve derneklerin beraberindeMakedonya’ya gelen Türk işadamları, özellikleTürklerin daha yoğun olduğu yörelerde yatırımyapacaklarını belirtmişlerdir 5.

Siyasi, askeri, kültürel, ekonomikilişkilerin yanında iki ülke arasında ulaşımlailgili görüşmeler de gerçekleşmiştir. Bugörüşmeler iki ülke dışında diğer balkandevletlerini de yakından ilgilendirmektedir.Üzerinde durulması gereken en önemli proje“Batı-Doğu” ulaşım projesidir. Bu proje ile Batı-Doğu arasında bir demiryolu ve karayolubağlantısı kurulmak istenmektedir. Bu projeyeTürkiye ve Makedonya’dan başka Bulgaristan,Arnavutluk hatta İtalya’da destek vermektedir 6.

Batı-Doğu koridoru ulaşım projesi,Osmanlı’nın Avrupa’daki son yıllarına kadaruzanan eski bir fikirdir. Yunanistan’ınMakedonya’ya ticari ambargo uygulamayabaşlaması bu projenin tekrar güncellikkazanmasına neden olmuştur.

D u r r e s - Ü s k ü p - S o f y a - İ s t a n b u lgüzergâhındaki bu koridor dört ayrı proje olarakdüşünülmektedir. Kara ve demiryolu, hava ve suulaşımı ile Balkan ülkeleri arasında batıdandoğuya doğru iktisadi ve ticari işbirliğinisağlaması gereken bu koridorun 5 milyar dolaramal olabileceği tahmin edilmektedir7. 2010yılında tamamlanması düşünülen projegerçekleştiğinde, bölgedeki barış ve istikrarındevamlılığının sağlanabileceği de umulmaktadır.

8 Mayıs 1993’te Ohri’de yapılantoplantıda proje üzerinde mutabakatsağlanmasına rağmen siyasi ve iktisadinedenlerden dolayı ilerleme kaydedilememiştir.Adriyatik’i Karadeniz’e bağlayacak olan Batı-Doğu otoyolu projesinin süratle hayatageçirilmesi için gerekli çalışmalarınhızlandırılması ilgili devletlerin iktisadi, siyasi,sosyal ve kültürel işbirliklerini geliştirmesiaçısından önemlidir8. İlgili devletlerindiplomatları, basına verdikleri demeçlerde buprojenin öneminden her seferindebahsetmektedirler.

tarih çevresi

93

Page 96: tarih çevresi

Arnavutluk’un Durres limanından,

Tiran’a, Ohri, Üsküp, Sofya ve Varna’ya

uzanarak Sofya üzerinden, Trans-Avrupa oto

yoluyla İstanbul’a bağlanacak olan bu proje,

Makedonya ile Türkiye’yi birbirine daha da

yaklaştıracağı gibi, iki ülkenin çeşitli alanlardaki

işbirliğini de körükleyecektir9. Bu projenin

hayata geçirilmesi ile Balkan ülkelerinin

ortaklaşa hareket edebilecekleri de

unutulmamalıdır.

İki ülke arasındaki ilişkilerin devamlı

olması ve adı geçen projenin kısa zamanda

hayata geçirilmesi en büyük temennimizdir. Zira

ortak girişimler her zaman yeni girişimlerin

habercisidirler.

tarih çevresi

94

Page 97: tarih çevresi

6 Hüsamettin Cindoruk’la yapılan röportaj. Vardar,Sayı 3, Üsküp 1994, s.6.7 Batı-Doğu Projesiyle ilgili değerlendirme ve ilgilidevlet elçilerinin beyanatları. Vardar, S. 2, Üsküp1994, s.48 Türkiye Büyükelçisi Süha Noyan’la yapılan röpor-taj, Vardar, Sayı 2, Üsküp 1994, s. 6-7.9 Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in beyanatı,Vardar, Sayı 14, (Üsküp 1995), s. 8.

tarih çevresi

95

DİPNOTLAR

Page 98: tarih çevresi

tarih çevresi

96

Evlilik; gelenek, görenek, türe, çevre veekonomik yönüyle geniş kapsamlı bir olaydır.Toplumun dini inanışları, aile ilişkileri,ekonomik durumları gibi değerler eş seçimindenevlenme törenlerine kadar uzanan evlenmeolayını belirleyen başlıca faktörlerdir.

Bilindiği üzere her ulusun yüzyıllarboyunca oluşan, gelişen, değişen, gerçekteyaşamına bir anlam, bir değer katan kendigelenek ve görenekleri vardır. Her ulus kendigelenek ve göreneklerini değerlendirebilmelidirki kültürel zenginliğini koruyabilsin, Ancakyaşam koşullarının değişmesinin sonucu olarakbugün eski gelenek ve göreneklerin büyükölçüde aşındığı görülür. Unutulmaya yüz tutan

bu gelenek ve göreneklere, düğün adetlerim de

dâhil edebiliriz.

Bati toplumlarda kız ve erkeklerin çocuk

yaşta evlendirildiği görülür. "Beşik Kertiği

Evlilik", "Kız kaçırma yoluyla evlilik", "değiş

evlilik" gibi hem geleneksel yaşam gereği, hem

de ekonomik nedenlerle yapılan evlilik türlerine

rastlanır. Mirasın dağılmasını önlemeye yönelik

olan "akraba evliliği" gibi.

Evlenmenin bir özelliği de; toplumun

dayanışma ve düğün sahibine yardım gibi

konularda yakınlaşmanın artmasıdır. Bu

yazımda, Üsküp ve çevresindeki Türk halkının

düğün adetlerinden saptayabildiklerimi diğer

Üsküp ve CivarındakiEvlenme Adetleri*

Necati ÇAYIRLI **

* Yayınlandığı yer; Sayı:22, Köprü Üsküp-Makedonya 2007Bu yazının hazırlanmasında temel olarak SevimZeynullah’ın çalışmasından yararlandım. Bundan başka büyüklerimin anlattıklarından ve kendi gözlemlerimdende bir şeyler katmaya çalıştı. .Sevim Zeynullah, Üsküp’te yaşayan bir araştırmacı olup yazısını sesler dergisinin213. sayısında 1981 yılında yayınlamıştır. ** Öğretim Elemanı, Ege Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölümü, Bornova İzmir/TÜRKİYE.(e-mail: [email protected])

Page 99: tarih çevresi

bazı çalışmalarında yardımıyla kaleme almayaçalıştım.

Üsküp'te, her delikanlı, her genç kızevlenme çağına gelince, gönül bağladıklarıkimseyle evlenmek ister ya da ana ve babalarınıngirişimleriyle evlendirilmelerine gidilir.

Genellikle, Üsküp'te, bir erkek evlenmeçağma geldi mi, ona uygun bir kızın bulunmasıiçin harekete geçilir. Kız hususunda bir kararavarıldıktan sonra kız istenmeye gidilir. Kızıislemeye giden kişiye "Stroynik" denir."Stroynik" (Dünür) olacak kişi genelde hemerkeğin hem de kızın ortak tanıdık ya daakrabalarından biri olur. Ancak hu kız istetmeişinden önce kızla ilgili bir ön araştırma yapılır.

Kız istemeğe genellikle pazartesi ya daperşembe günü gidilir. "Stroynik" ten önce, kızgörmeğe, erkeğin annesi, varsa kız kardeşi, yada yakın akrabalarından biri gider. Eğer kız ileerkek önceden birbirini tanımıyorsa yanibugünkü tabirle kız ile erkek sevgili değilse buişe aracılık eden kişi de erkek tarafıyla birliktegider.

Pazartesi ya da perşembe günlerinden birgün, "Stroynik" kız, evine giderek biraz sohbetellikten sonra asıl konuya girer. "Allah'ınemriyle, Peygamber’in kavliyle diye sözbaşlayarak, kızı kime istemeğe geldiğini açıklar.

Ardından erkeğin hangi aileye mensupolduğunu, ne gibi özellikleri olduğunuayrıntılarıyla açıklar, "Stroynik" kız evindebulunduğu süre içinde kız ayrı bir yerde oturur.

Bundan sonra kızın ailesi erkeğitanıyanlara başvurarak onun nasıl bir ailedenyetiştiğini, nasıl biri olduğunu soruşturmaya

başlar. Eğer erkek hakkında olumsuz bir intibahedinilirse "Stroynik" in ikinci gelişinde bir sebeportaya atılarak kendisine kızı henüz vermeyeniyetleri olmadığı söylenir. Eğer erkek hakkındaiyi bir intibah edinilirse, "Stroynik" ten birazdaha zaman islenir.

"Stroynik" üçüncü sefer geldiğinde artıksöz kesilir. Sözün kesildiğini kesin bir biçimdekanıtlamak için "Stroynik'' kızın vermiş olduğu"söz mendilini" erkek evine götürür. "Sözmendili" kızın kendi işlediği bir mendildir.Sözün kesildiği haberinin gelmesi ile erkekevinde "cümbüş" başlar.

Yakın zamana kadar erkek ile kız düğüngününe kadar birbirini hiç görmezlerdi. Fakatönceden birbirlerini sevmiş olanlar gizlidengizliye görüşmelerini sürdürürlerdi. "Söz kesme"aile içerisinde gerçekleşir. Söz kesmeğe bazıhediyeleri içeren süslü tepsilerle kız evine gidilirve söz kesilir. Dönüşte kız evinin verdiğihediyeler alınır.

Bir süre sonra nişan günü tespit edilir.Ardından nişan hazırlıkları başlar ve her ikitarafta karşılıklı olarak hediyeler hazırlar. Nişanhediyeleri olarak erkek tarafından kıza elbise, iççamaşır, terlik ve yüzük alınır. Kız tarafı daerkeğe iç çamaşırı, takım elbise, terlik, kravat,gömlek ve yüzük alır. Tüm bu hediyeler nişantepsisine dizilir, Erkeğe gidecek hediye tepsisinikız, kıza gidecek olanı da erkek alır. Buhediyeler dışında kız erkeğin yakınlarınabohçacıklar hazırlar. Bohçacıklar erkeğinbabasına, annesine, kardeşlerine gönderilir.Bohçalara iç çamaşır, çorap, gömlek, kumaş gibişeyler konulur.

Aynı şekilde erkek de kızın yakınlarına

tarih çevresi

97

Page 100: tarih çevresi

bir şeyler gönderir. Tepsiler genelde kuşluk

vaktinde götürülür (Saat 14.00 gibi). Her iki ev

ahalisi o gün sohbet ve eğlence içinde bir kaç

saat geçirirler. Bu esnada çay, pasta, lokma,

limonata vs. dağıtılır. Erkeğin yakınlarından

kızlar def çalıp, türkü söylerken Kadınlar da

halay çekerler. Bu arada erkeğin ablası ya da

yengesi kıza getirmiş oldukları hediyeleri

gösterirler. Bu arada kızın hazırlamış olduğu

hediyeler de gösterilip erkeğin evine gönderilir.

Bir süre nişanlı (l, 2, 3, 5 ay gibi)

kalındıktan sonra düğün gününün tespiti için

erkeğin ailesi kız evine gider ve düğün günü

kararlaştırılır. Böylece düğün hazırlıkları

başlamış olur. Kızın elbiseleri terziye götürülür.

Terzi, erkeğin kız kardeşi ve kimi yakınları

eşliğinde kız evine gidip kızın ölçüsünü alır.

Kızın elbiseleri biçilmeğe başlanır. Bu elbiseler,

aslında "ilk katlar" diye adlandırılan gelinliktir.

Bundan başka sabahlık ve şalvar hazırlanır.

Ancak bugün bu elbiseleri hazır olarak alanlar

da vardır. Elbiseler genelde Bit Pazarı denen

çarşıdaki dükkânlardan alınır. Hatta durumu iyi

olanlar elbiselerini (gelinlik vs.) İstanbul'dan

getirtirler veya alırlar.

Düğüne bir hafta kala hu elbiseler kız

evine götürülür. O gün kız kendi evinde

arkadaşlarının yardımıyla çeyizini serer. Çeyiz;

danteller, çarşaflar, peçeteler, yatak örtüleri ve

değerli el işleriyle yapılmış takımlarla diğer bazı

eşyalardan oluşur. Bu çeyizler serilmeden önce

gelin adayı ve yakınlarınca yıkanarak ütülenir.

Burada yine erkeğin yakınlarına olmak üzere

bohçacıklar hazırlanır. Çeyiz üç gün kız evinde

serili durur. Bu arada kadınlar ve kızlar çeyizi

görmeğe gelir. Görmeğe komşular, akrabalar

gelir ve gelenlere lokum ya da şeker ikram edilir.

Pazartesi günü serilen çeyiz çarşambagünü toplanarak düzenli bir şekilde sandık vebavula yerleştirilir, Erkek evinden bir grup adamçeyizi almak üzere kız evine gelir. Adamlarçıkarken kızın kardeşi sandık üzerine oturur veçeyizi almaya gelenlerden para almadan dakalkmaz. Parayı alan kalkınca, çeyiz sandığı kızevinden erkek evine- götürülür. Çeyizi almayagelenlerin her birine çorap ya da mendil hediyeedilir.

Aynı gün öğleden sonra, kızınyakınlarından bir kaç kadın çeyizi sermek üzereerkek evine gider.

Cuma akşamı kına gecesi yapılır. Kınakızın evinde yakılır. Fakat eğlence her iki evdede olur, Kına, bir çömlek kab içinde çay ilekarıştırılıp hazırlanır. O akşam kızlara yemekverilir. Hatta gelin adayının yakın arkadaşları ogece orada kalabilir. Kına yakılırken türküsöylenir. Bu söylenen türkülerle kızı ağlatırlar,çünkü bu, kızın baba evinde geçirdiği songecedir. Kızın başı kırınızı başörtü ile örtülür.

O akşam şenlik (şalvar gecesi) bittiktensonra herkes dağılır. Cumartesi akşamı erkeğinevinde şenlik devam eder. Pazar günü ise "Koçihalkı" gelini almaya gider (Gelinin evi yakınsagelini almaya gece geç saatte gidenler de vardır)."Koçi halkı" (gelin alayı) gelin evine vardığındakadınlar gelinin evine, erkekler de "Konak"adıverilen eve girerler. "Konak" en yakın komşu(bu akrabası da olabilir) tarafından düğünnedeniyle boşaltılan evdir. Kadınlar eğlenip,türkü söylerler. Bu arada gelin yakınlarından birişerbet dağıtır. Fakat bu şerbeti kimse içmez,çünkü gelin şerbete tükürmüştür. Bu adet gelinin

tarih çevresi

98

Page 101: tarih çevresi

evlendirilişinden dolayı küskünlüğünü belirtmek

üzere yapılır.

Daha sonra gelini çıkarmaları için "koçi

halkı" "emaneti isteriz" deyince gelin çıkarılır.

Gelini "koçi halkı" alkışla karşılar. Gelinin

duvağını ilk önce erkek çocuğu açar ve çocuk

gelin duvağına bir avuç çerez (leblebi, şeker)

koyar. Davetli olan tüm kadınların üzerine bu

çerezden atılır.

Gelin bu arada yakınlarıyla görüşüp

ağlamaya başlar. Gelinle görüşenler geline para

verir. Bu arada "koçi halkı" arabalara biner. Bu

arabaların hepsi çiçeklerle süslüdür. Eskiden ise

gelin almaya faytonla gidilirmiş. Faytonu çeken

atlar çiçeklerle süslenip üzerlerine kumaş

atılırmış. Bugün sadece daha kırsal yerleşim

yerlerinde atlar kullanılır. Atlar da süslenir ve

köyün etrafı davul zurna eşliğinde gezilir

(Stvetova köyünde olduğu gibi).

Gelini de arabaya alan "koçi halkı"

erkeğin evine doğru yol alır. "koçi halkı"

arasından bir araba erkeğin evine daha çabuk

varır ye diğer arabaların yola çıktığını haber

verir. Bu haberi getirene "müjdeci" denir.

Müjdeciye gelinin çeyizinden bir takım dantel

hediye edilir.

"Koçi halkı" güvey tarafından kapıda

beklenir. Gelin arabası evin önüne varınca,

güvey arabanın üzerine tabakla çerez atar ve

tabağı elinden fırlatır. Bu tabağı yakalayan,

kaynanadan para almadan geri vermez.

Güvey, arabaya binip gelinin yanına

oturur. Gelinin koltuk altında Kur'an vardır.

Gelin arabadan İndirilirken arabanın kapısı

önünde bakır bir tepsinin içine su dökülür ve bu

tepsi içine gelin basar. Bunun anlamı, evliliğinsu gibi tertemiz, doğrusu sorunsuz geçmesidir.Arabadan inen gelin kapı eşiğini şerbete batırdığıparmaklarıyla üç defa dokunur. Bunun anlamı dahayatlarının tatlılık içinde geçmesidir. Gelin eveilk adımını atarken sağ ayağıyla atmaya dikkateder. Gelin ile güvey birkaç dakikalığınaodalarına girerler. Kadınlar ise kapı önündetürkü söyleyip kapıyı yumruklarlar. Odadançıktıklarında damat erkeklerin, gelin dekadınların arasına alınır ve eğlence devam eder.

Pazar akşamı yemek verilir. Bu yemeyehoca da davet edilir. Hocanın oturduğu sofrayadamadın da oturması gerekir ve buna "hocasofrası" denir. Ancak bu adet günümüzde herkestarafından uygulanmamaktadır. Yemekyenildikten sonra güveyin gerdeğe girme sırasıgelir. Güvey gerdeğe girdiği sırada arkasınayumruk yememek için halk arasından koşarakayrılır.

Güvey odaya girince gelin odada tekbaşına bekler. Güvey odaya girdikten sonrabirbirlerine, "hoş geldin" derler. Gelin damadınelini öper. Güvey gerdeğe girmeden önce gelininduvağında namaz kılar. Bu namazla ilgili bilgilerdüğünden önce aileleri tarafından çocuklarınaverilir. Gerdek öncesi yatakta küçük bir erkekçocuğa takla attırılır ki çocukları tez ve erkekolsun.

Ertesi gün sabah erkenden kızlar türküsöyleyip def çalarlar, gelinin dışarı çıkmasınıbeklerler. Gelin odadan çıkınca kaynana odayagirip "nişan" ister. Bu nişan gelinin hakire olupolmadığını kanıtlar, Üsküp'teki Türk halkı içinbu çok önemlidir. Fakat damat gelinin bakire

tarih çevresi

99

Page 102: tarih çevresi

olmadığını önceden biliyorsa o zaman gelinin

gönderilmesi söz konusu değildir. Kimi zaman

da erkeğin gerdeğe girememesi olayı görülür ve

gerdeğe girmesi ertesi akşama ya da ondan

sonraki akşamlara ertelenir.

Gelin odadan çıkınca kadınlara ve kıllara

başörtü ya da çorap dağıtılır. O sabah, gelinin

annesine, kadınlardan biri tarafından "simit

poğaça" (bazı yerlerde o gece kullanılan

çarşaf) götürülür. Bu gelinin bakire olduğunu

kanıtlar.

Kaynata ile kaynana ise geline o sabah

altın "takı" takarlar (bilezik, yüzük, kolye, küpe

vb.). İki gün sonra sah günü dernek denilen

toplantı yapılır. O gün gelinin yakınları olan

kadınlar gelir. Dernek’e gelenler içinde yeni

gelin var ise o da gelinliğiyle, gelir. Gelinin

annesi baklava getirir. Kadınları kapıda damat

karşılar ve baklava getirenlere para verir.

Damadın yakınlarının da katıldığı bu günde

lokum, çay, pasta, boğaca, baklava, limonata

ikram edilir. Gelinin annesi geline takı takar.

Gelin herkesin elini öper.

Cuma günü yine erkek evine gelinin kız

arkadaşları gelir. Eğer kız kardeşi varsa kız

kardeşi de takı takar.

Pazartesi günü ise gelinin yakınları

toplanır, gelin de getirdiği bohçaları onlara

dağıtır. Bohçaları dağıtırken önce kaynanaya,

eltiye, görümceye ve sırasıyla diğerlerine

verirken önce el öper, bohçayı ellerine verir ve

yine el öper.

Pazar günü, damat kaynananın evine

yemeğe davet edilir. Buna "kaynananın elinin

öpülmesi" denir. Yemek yenildikten sonra çaylar

içilir ve sohbet edilir.

Haftaya, pazar günü, gelinin babası damat

evine bazı yakınlarıyla birlikte yemeğe davet

edilir.

Düğün gününden üç hafta sonra gelini üç

akşam annesi evine misafir eder. Buna "pırviçe"

denir. Beş hafta geçince, gelin baba evine beş

geceliğine misafir götürülür,

Üsküp ve çevresindeki bu evlenme

adetlerini Türkiye'ye göç etmiş olanlarda

görmek mümkün olmakla birlikte bazı adetlerin

uygulanmadığı görülür.

tarih çevresi

100

Page 103: tarih çevresi

tarih çevresi

101

Makedonya’yı oluşturan havzalararasında kuzey-güney doğrultusunda uzananPelagonia ovasının güneybatı sınırında kuruluolan Manastır, Yunanistan yarımadasınıtabanından keserek Ege Denizi’ni Adriyatik’ebağlayan büyük doğu-batı yolunun tamortasındadır1

Rumca “Manastirion “2, Sırpça Bitolya(Bitoli) 3, Makedonca “Bitola”, Arumence(Vlahça) Toli-Manastır4 denilen şehringüneyinde Florina doğusunda Pirlepe, kuzeyindeKırcova ve Ohri, batı ve güney batısında Göricevardır5.

Prelister dağı eteğinde, Karasu’yadökülen Drahor çayı kenarında kurulmuş olanManastırın kurucusu olarak, Makedonya kralıPerdikkas I. gösterilir (M.Ö.725)6. Ptolemeos’unMakedonya’nın Miktonyo bölgesinde gösterdiğibu şehrin eski adı Derpilos idi7.

Bugünkü kentin güneyinde HerakleaLyncestis adlı antik kentin yakınında bulunanManastır yeni yerleşim yerinin merkezi oldu.Slavca Obitelj (Manastır binası) sözcüğüzamanla değişerek Bitola olarak telaffuzedilmeye başlanmıştır8. Evliya Çelebi şehrinismini bu mabetten aldığını yazmaktadır9.

Manastır’ın 2 NumaralıŞer'iye Sicilinde Geçen Yer Adları

(1621-1623)*

Necati ÇAYIRLI **

* Yazı Makedonya Ulusal Tarih Enstitüsünde çıkan Glasnik'te (S. 175) 2000'de (Makedonca) yayınlandı. Buçalışma, "Manastır"ın 2 Numaralı Şer'iye Sicili (1621-1623)" adlı Yüksek Lisans tezimizin bir bölümünün yenidendüzenlenmiş şeklidir. Sicil, " Fondovite Na Turskite Sudski Organi 1015-1328 (1607-1912); Bitolski Kadılak-Bitola, Sicil broy. 2, Gradiçni dati (1621-1623) "Makedonya Devlet Arşivi'nde bulunmaktadır.** Öğretim Elemanı, Ege Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölümü, Bornova İzmir-TÜRKİYE Eylül2013 tarihi itibarı ile Başbakanlık Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı’nda görevlidir. (e-mail:[email protected])Bernard Lory-Alexandre Popoviç, “Balkanlar’ın kavşağındaki Manastır 1816-1918”, Modernleşme süresinde

Osmanlı Kentleri, İstanbul 1999-s. 61.

Page 104: tarih çevresi

Şemseddin Sami ise eserinde Manastır’ın, Bitolayakınında bulunan Manastır harabelerininyanında Osmanlılar tarafından inşa edildiğiniyazar10.

Askeri ve ticari açıdan önem arz edenManastır H. 784/M.1382 yılında Timurtaştarafından fethedilmiştir11. Ancak Oruç Bey12 veAşıkpaşaoğlu13 Manastır’ın H. 787/M. 1385yılında fethedildiğini yazmaktadır. Haracabağlanan Manastır kısa bir süre için eldençıktıysa da 1385 yılında tekrar zapt edildi.Bölgedeki Osmanlı hâkimiyeti Balkansavaşlarına (1912/1913) kadar devam etti.

Balkan Savaşı’nda Sırp idaresine geçenManastır, 1915’te bir süre Bulgarların elinegeçtiyse de 1916’da Fransız ve İngilizkuvvetlerince geri alındı. I. Dünya Savaşısonunda, Yugoslav Krallığına terk edildi veVardar eyaletine bağlı bir şehir oldu. II. DünyaSavaşı’nda Alman işgaline uğrayan Manastır,Bulgaristan’a bırakıldıysa da, Almanlarınyenilgiye uğraması üzerine, bu defa MakedonyaFederal Cumhuriyeti’ne bağlı olarak,Yugoslavya Cumhuriyeti’ne katılmıştır14.

Türk idaresinden çıktıktan sonrakigelişmelerden olumsuz yönde etkilenenManastır, bugün Makedonya’yı oluşturanşehirlerden biri olarak daha sakin bir şekildevarlığını sürdürmektedir.

1385 yılında, Osmanlı İmparatorluğu’nunAvrupa cihetinde ilk büyük idari ve siyasi birünitesi olarak, Rumeli beylerbeyliği veya eyaleti(daha sonraları vilayeti) kurulmuştu. BütünMakedonya bu eyalete bağlanmıştı Rumeli’dekiidari taksimata göre Manastır Paşa sancağınabağlı bir şehir olarak durumunu XIX. yüzyıla

kadar korumuştur.

İdari ve mülki taksimata muvazi olarakbütün bölgeler, kadılıklara bölünmüştü.Kadılıklar Müslümanların ikamet ettikleri bütünbölgelerde normal birer idari ünite olarakkurulmuştu. Makedonya’da kurulan kadılıklarınönemi zaman içinde artmıştır. Başlangıçta birdenfazla nahiyeden sorumlu olan kadılar sonralarısadece bir nahiyeden sorumlu olmuşlardır.Manastır Kadılığı, aynı adı taşıyan nahiyedenbaşka Karasu civarındaki Demir Hisarnahiyesiyle Morihova nahiyesinin bir kısmındanmüteşekkildi15.

XIX. yüzyılın ikinci yarısında vilayet olanManastır’a; Kırçova, İlbasan, Görice, Debre,Resne, Florina, Pirlepe, Ohri sancaklarıbağlanmıştır16. Böylelikle Manastır kadılığıkendine bağlı olan sancakların bir üst makamıdurumuna gelmiştir. Kanuni dönemine ait birkayıtta, 1526-28 tarihlerinde 17 Manastır’ın hassı-ı hümayun olduğu ve hâsıl’ın 106.226 akçaolduğu kaydedilmektedir. 370 nolu Tahrir defteribu hasları 121.276 akça olmak üzere ceman261.325 akça kaydetmektedir18.

Rumeli kadı askerliğine bağlıkadılıklarda, tarih boyunca birkaç defa “derecedüzenlemesi” yapılmıştır. Risalesini 1631tarihinde kaleme alan Göriceli Koçi MustafaBey Rumeli’deki kadılıkların sayısını 450 olarakyazmaktadır. 1660 tarihli bir Ruzname’de ise477 yazılmıştır19.

1078 (1667/68) tarihinde yapılandüzenlemeyle Rumeli kadılıkları yukarıdanaşağıya on iki dereceye ayrılmış ve her derecedebulunan kadılıklar belirtilmiştir. Günümüzeulaşan bir deftere göre Rumeli’deki kadılıkların

tarih çevresi

102

Page 105: tarih çevresi

sayısı 361’dir. Defterde Manastır için “Paşasancağınadır. On beş konak dur. CevanibiFlorina ve Pirlepe ve Pirespe’dür” şeklindeyazmaktadır. Yine bu deftere göre Manastırkadılığı ikinci derece bir kadılıktır20.

İslâm hukuk tarihinde yargı görevini deruhde eden iki kadı bizzat Hz. Peygamber idi.Daha sonra Râşid Halifeler bu görevi üstlendiler.Zira yargı görevi (kaza) hilâfete dâhil vazifelerarasında yer almaktaydı. Yani yargılama görevikamu adına halifenin veya yetkili kıldığı kadınıngöreviydi. Bu sebeple, İslâm’ın ilk dönemlerindehalifeler, bizzat kaza vazifesini de icra ederler vebaşkasına havale etmezlerdi. Daha sonra İslâmDevleti genişleyip yargıya dair işler çoğalınca,halifeler, gerek hilâfet merkezinde ve gerekvilayetlerde, kendilerine vekâleten davalarıyürütmek için hususi memurlar yani kadılartayin etmeye mecbur oldular21.

Osmanlı Devleti de bir İslam devletiolduğundan aynı usulü benimsemiştir.Kuruluşundan itibaren kadılık müessesesinikullanmıştır. Devletin kurucusu Osman Beyinkadı tayin ettiği Osmanlı kronikleri yazmaktadır.İlk kadı olarak Şeyh Edebali’nin damadı vetalebesi Dursun Fakih zikredilir22.

Kanunnamelerle rütbe ve dereceleribelirlenen kadılar, yargı işlerini cami, mescit,medrese veya evlerinin bir köşesindeyürütürlerdi. II. Mahmut, şer’iye mahkemesi vekadılar konusunda değişiklikler yaparak ilk defaİstanbul Kadısına resmi Mahkeme binası tesisetmiştir23.

İnsanlarla ilgili bütün hukuki olayları,Kadıların verdikleri yarar suretlerini, hüccetlerive yargıyı ilgilendiren çeşitli yazılı kayıtları

ihtiva eden defterlere şer’iye sicilleri (Sicillat-ıŞer’iye), kadı defterleri, mahkeme defterleri,zabtı-ı vekayi sicilleri veya sicillat defteridenmektedir. Şer’i mahkemeler tarafındanverilen her çeşit i’lam, hüccet ve şer’i evrakistisnasız asıllarına uygun olarak bu defterlerekaydedilmektedir24.

Bir hayli geniş verileriyle, sicillerOsmanlı İmparatorluğunun, dolayısıyla Manastırvilayetinde yaşayanların tarihinin incelenmesiaçısından oldukça değerli bir kaynaktır. Sicillerbu topraklardaki sosyal, ekonomik, kültüreltarihin araştırılması için başvurulması gerekenönemli kaynaklardandır.

Şer’iye sicilleri, Sosyal ve İktisadi tarihinönemli kaynaklarındandır. Taşra teşkilatınınişleyişi, taşrada meydana gelen veya gelişenolayları, toplumsal yapı, devlet-halk ilişkilerihakkında ayrıntılı bilgileri şer‘iye sicillerindenbulmak mümkündür. Ayrıca bölgenindemografik yapısı hakkında da bilgi edinmekmümkündür.

Türkiye ve Yurtdışında dağınık olarakbulunan siciller üzerine yapılan çalışmalardaağırlık bugün yaşadığımız coğrafyaya yöneliktir.Balkanlarla ilgili çalışmalar daha azdır. Halilİnalcık’ın “Saraybosna şerîye sicillerine göreViyana Bozgunu’ndan sonraki Harp yıllarındaBosna”25, Vehbi Günay’ın H.1159 tarihliKaraferye Kazası Şer’iye Sicili26 başlıklıçalışması Balkanlarla ilgili yapılan nadirçalışmalardandır.

Manastır Şer’iye Sicilleriyle ilgiliçalışmalarda yok denecek kadar azdır.Makedonya Ulusal Tarih Enstitüsü tarafından1951-53-55-57 ve 58’de olmak üzere 1800-1839

tarih çevresi

103

Page 106: tarih çevresi

yıllarını kapsayan dokümanların bulunduğu“Makedonya Tarihi İçin Türkçe Dokümanlar”isminde beş kitap yayınlanmıştır27.

Aleksandar Matkovski’nin“Makedonya’daki Haydutluk ve Haramilikleİlgili Türk Kaynakları” adıyla 1961deyayınlanan çalışmada Manastır ŞeciyeSicillerindeki konuyla ilgili hükümlerdenyararlanılmıştır.

1951 yılında kurulmuş olan MakedonyaDevlet Arşivinde pek çok belgekorunabilmiştir 28. Bunların arasında kapsamı veiçeriği bakımından, Manastır Şer’iye Sicilleriönemli yere sahiptir. 1607-1912 yılları arasınıiçeren sicillerin sayısı 185’tir. Bunun yanı sıraDebre, Ohri, Pirlepe, Kalkandelen ve İştip’e aitbirkaç kadı sicili de bulunmaktadır29.

II. Murat ve Fatih Sultan Mehmetdevirlerinde Manastır ve çevresi, geniş bir iskânhareketine sahne oldu. Kınalı, Mescidli, İligler,Budaklar, Kanatlar, Şerifeler, Hasanobalar,Musaobalar köyleri Anadolu’dan getirilenTürkmen aşiretleri ile iskân edildi. Fatih’inKaraman seferinden sonra ise Ustres,Delukoğan, Kişova, Borodin, Dihova, Cincibol,Kazani, Dolniçe, Lera, Ramna, Esmekova,

İvmirova, Dervenik, Obednik, Suhudil, Orhova,Pirpice, Makova köyleri Toroslardan sürülenTürkmen Oymaklarına yurt olmuştur30.

Sicilde çeşitli vesilelerle birçok yer ismigeçmektedir. Bu isimleri Manastır’a bağlıköyler, mahalleler ve diğer kazalara bağlı olanyerler şeklinde belirterek sicilin tutulduğudönemdeki iskân yerlerini bir araya toparlamayave bölgenin demografik yapısını ortayaçıkarmaya çalıştım.

Kayıtlarda adı geçen Kınalı, Mescitli,Kanatlar, Çayırlı, Aşağı Bekri, Budak gibi yerisimleri bölgede yaşayan Türk /Müslümannüfusun varlığının ve Türk idaresine girmiş olanbölgedeki iskân faaliyetlerinin önemli birergöstergesidir. Ayrıca sicilde adı geçen Brançe,Kleştina, Dragor, Dolga gibi yer isimleri debölgedeki Gayrimüslim nüfusun varlığına işaretetmektedir. Bu verilerden her iki unsurunda uzunbir dönem aynı coğrafyada varlıklarınısürdürebildiklerini söylemek mümkündür.

Sicilde çeşitli vesilelerle isimleri geçenManastır’a bağlı köyler, mahalleler ve diğerkazalara bağlı olan yerleri aşağıda belirtmekToponomi çalışmaları açısından da faydalıolacaktır31.

tarih çevresi

104

Akça

Akkeçili

Armenhor

Asmalık

Aşağı Bekri

Aşağı Cihetli

Avralık

Çarlu

Çayırlı

Çekülü

Çeltikçi

Çer

Çıkrıkçı

Çırnabor

Esengova (Esenguva)

Esmilu (Esmelü)

Esnikova

Esoviye

Evirnik

Evrimek (Evrimik)

Garomar

Manastır Kazası'na Tabi Olan Köyler

Page 107: tarih çevresi

tarih çevresi

105

Aşağı Divnak

Aşağı Hançerli

Aşağı Yogurdlu

Ayvalıkça

Bari şan (Bareşani)

Bekri

Bela Çırkva

Beresil (Presil)

Besni

Betaska

Bırasildol

Birinci

Bobniranı

Bodimol

Bogospali

Bolosniça

Brusnik

Bostan

Bovlan

Brançe

Bratindol

Budak

Buf

Bukova

Büyük Demirhisar

Covak

Çagor

Çakan

Çapari

Çırnabuka

Dakova

Dalbey

Daminah

Demirhisar

Demiristan

Dihlova (Dihova)

Dirinar

Dirokos

Dob'a (Dobga)

Dobramir

Dobrasil

Dobrinol

Dobruşovo

Dolga

Dolıca-i Temürhisar

Dragana

Dragarina

Dragora

Dragoş (Dragos)

Ebâbekrî

Ednakofça

Eflahçe

Eflahçe-i Büzürk

Eflahçe-i Küçük

Eğri (Eski Davud Paşa)

Eline

Emir Hüseyne

Erekler

Gıradîsne

Gıradişne

Givan

Gölence

Gornabekri

Gradeşniça

Gradice

Hagor

Hanali

Hanya

Harasova

Karıkça

Harman

Hasanobası

Holedoni

Holomi

Hraştani

İçviran

İline

İnsulağı

İrina

İskocovir

İsmilova

İştibçe

Joyga

Kaddurumca

Kaloş

Kanatlar

Karaman

Page 108: tarih çevresi

tarih çevresi

106

Karkarina

Kayalı

Kaymakçalan (Tepesi)

Kınalı

Kleştina

Kleştina-i bâlâ

Kocaman

Kohişte

Kokraman

Kolobocişte

Kolobohsına

Kornobil

Kostenovo

Kostbal

Koztil

Krastahor

Kraveldi

Lagar

Leskofça

Leşrani

Lizçe

Lobatniça

Lorbalı

Lorka

Losince

Magarevo

Manastırca

Maraş

Mercii

Kastohor

Orta Bekirli

Ortakofça

Osrine

Osterec

Ostrilice

Oşimar

Oyrisan

Ömerli

Parsan

Persel

Postal

Pralova

Praslavin

Prasva

Predoli

Radna

Radobor

Radof

Radoslav

Ragoziç

Rahova

Rahsam-ı Küçük

Rahukna

Rakitniça

Rakova

Rakunga

Rasık

Rasli

Katani

Tarşulca

Tırnofça

Tırnova

Topalçani

Tophane

Trpn (Trıp)

Vakf-ı Bekirli

Varınca

Vilamir

Viran-ı Ekşî Su

Viranofça

Vloşna

Vudînani (Vodnani)

Yapınca

Yaşıllıca

Yayla

Yedinci

Yogurdcu

Yurdum

Zabîrdan

Zagradvor

Zoşice

Page 109: tarih çevresi

tarih çevresi

107

Mescidli

Mesihor

Mesir

Mesliç

Mîravari

Mirosran

Mogila (Mogla)

Nijepoli (Nijeboli)

Ninosa

Noçan

Nogorlu

Nogoyin

Novisek

Obdinak

Odun

Ohtina

Optiçar

Oracık

Oranofça

Orbah

Rasohtine

Ribarca

Rostine

Rumlehan

Ruzice

Sabari

Sagari

Saklu

Sarı

Sarıca

Serbanovo

Serik

Sırpçe

Sırpçe-i Küçük

Soğanca

Sucular

Suhogırla

Suhodol

Suşiça

Sututan

Sveti Dodor

Sveti Petka

Page 110: tarih çevresi

Diğer Kazalara Bağlı Olan Köyler

Bolotça (tabi-i Kırçova)

Çakan (tâbi-i Florina)

Doğancı Budak(tâbi-i Edirne)

Ekadiler (tabi-i Dilhî)

Evces (tabi-i Sarıca)

Evralin (tabi-i Görice)

Framoz (tabi-i Karaferye)

Goranca (tâbi-i Kesriye)

Harasliç (tâbi-i Florina)

İlıva (tâbi-i Pirlepe)

İslahiye (tabi-i Eğri Bucak)

Katolyanı(tâbi-i Çatroz)

Kostenova (tâbi-i Pirlepe)

Lolo (tâbi-i Kırçova)

Miraliler (tâbi-i Florina)

Osloh (tâbi-i Ostrovo)

Rakincene (tâbi-i Görice)

Regale (tâbi-i Görice)

Seline (tâbi-i Görice)

Sveti Yovan (tâbi-i Pirlepe)

Tırhala-yı küçük (tabi-i Kırçova)

Velçeşte (tâbi-i Yenice-i Vardar)

Burca (tâbi-i Ohri)

Çeresna (tâbi-i Florina)

Derbend .... (tabi-i Kalkandelen)

Esnice (tabi-i Florina)

Evlad Lofça (tâbi-i Köprülü)

Evtan (tabi-i Görice)

Garda (tâbi-i Yenice Karasu)

Göre Garaşniç (tâbi-i Pirlepe)

Harasnice (tâbi-i Florina )

İnova Derbend (tâbi-i Ohri)

İspance(tâbi-i Florina)

Kirmanlı (tâbi-i Filorina)

Manastırca (tâbi-i Kırçova)

Mîraliler (tâbi-i Filibe)

Nice (tabi-i Florina)

Pernek (tâbi-i Görice)

Ralorasiç (tâbi-i Kırçova)

Savaran (tâbi-i Görice)

Sereshane (tabi-i Görice)

Tersice (tâbi-i Florina)

Tordovişte (tâbi-i Kesriye)

tarih çevresi

108

Page 111: tarih çevresi

Manastır’in Şehrinin Mahalleleri:

Rumeli’ye ait 1530 tarihli icmal tahrirdefterine göre Manastır’da 21’i Müslüman 10’uGayrimüslim olmak üzere toplam 31 mahalleninbulunduğu anlaşılmaktadır33 (BaşbakanlıkOsmanlı Arşivi, Tapu Tahrir Defteri-370, 1530,s.155-156). Gayrimüslimlerin meskûn olduğumahalleler hariç, şehrin büyük bir kısmını teşkileden 21 mahallenin isimleri, 1380’lerdefethedilmiş olan Manastır’ın tam anlamıyla birMüslüman-Türk şehri hüviyetini haiz olduğunugöstermesi bakımından önemlidir. Keza, 1621-1623 tarihli sicil kayıtlarında tesbit edilebilenmahalle isimleri de bunu teyit etmektedir.

Sicilde tespit edebildiğim mahalle isimlerişunlardır;

Sonuç olarak; iktisadi, sosyal, siyasi veyerel tarihin incelenmesinde önemli bir kaynakolan sicillerin demografik durumun incelenmesiiçin de kullanılabileceğini söyleyebiliriz.Böylelikle XVII. Yüzyılın başlarındaManastır’daki yer adlarının tespit edilmesiylebölgedeki nüfuz ve iskân faaliyetlerini de kısmentesbit edebilmekteyiz. Aynı şekilde sicilde tespitedip yukarıda belirttiğimiz yer isimlerininyaklaşık % 70’inin yabancı kökenli (Sırpça,Bulgarca, Makedonca vd.), %30’unun Türkçekökenli olması Osmanlı hâkimiyetine rağmenyerel unsurların varlığını devam ettirdiğinin ensomut göstergesidir. Bu veriler ışığında her ikiunsurun da uzun bir dönem aynı coğrafyadavarlıklarını sürdürebildikleri belirtilebilir.

tarih çevresi

109

Ahmed Efendi Abdullah Bey Azab Bey Cedid Bey

Kaili Kara Debbağ Emir Bey Eser

Firuz Bey Gök Bey Hacı Beyli Hamza Bey

Karaoğlan Kasım Çelebi Kurd Bey Necip Bey

Oğul Paşa Sinan Bey Yakup Bey

Page 112: tarih çevresi

1 Bernard Lory-Alexandre Popoviç, “Balkanlar’ınkavşağındaki Manastır 1816-1918”, Modernleşmesüresinde Osmanlı Kentleri, İstanbul 1999-s. 61. 2 P.L. İnciciyan–H. D. Andreasyan; “OsmanlıRumeli’si Tarih ve Coğrafyası”, Güney DoğuAvrupa Araştırmaları, Sayı: 2-3, İstanbul 1973-74, s. 24. 3 Pars Tuğlacı, Osmanlı Şehirleri, İstanbul 1985,s. 372. 4 B. Lory–A. Popoviç, a. g. m. , s. 60. 5 Şemseddin Sami, Kamusu’l-A’lam, C. 6,İstanbul11314 s. 4437. 6 İsmet Parmaksızoğl, “Manastır”, TürkAnsiklopedisi, C. 23, Ankara 1976, s. 250. 7 P. L. İnciciyan–H. D. Andreasyan; a. g. m. ,s. 24. 8 B. Lory–A. Popoviç, a. g. m. , s. 61. 9 Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C.5-6, (Üçdal Neşriyat) İstanbul 1986, s. 394. 10 Ş. Sami, a. g. e. , C. 6, 4437. 11 Hoca Saadettin Efendi, Tacü’t-Tevarih, (Haz.İsmet Parmaksızoğlu), C. 1, Ankara 1992, s. 154. 12 Oruç Bey (Edirneli), Oruç Bey Tarihi, ( Haz.N. Atsız), Tercüman 1001 Temel Eser serisi,Basım yeri, Yılı yok, s. 46. 13 Aşıkpaşaoğlu, Aşıkpaşaoğlu Tarihi, (Haz.Nihal Atsız), İstanbul 1970,s. 67.14 İ. Parmaksızoğlu, a. g. m. s. 251. 15 Aleksander Stoyonovski; “XVII. YüzyılınSonuna Kadar Makedonya’nın OsmanlıHakimiyeti Devrinde Taksimatı”, İ. Ü. E. F.Tarih Dergisi, Sayı: 4-5, İstanbul 1974, s. 215,218.16 Ali Cevad, Memalik-i Osmaniye’nin Tarihi veCoğrafya Lugatı, İstanbul 1313, s. 780.

17 B. Lory–A. Popoviç, a. g. m., s. 62. 18 M. Tayyib Gökbilgin, “Kanuni SultanSüleyman Devri Başlarında Rumeli Eyaleti,Livalar, Şehir ve Kasabalar”, Belleten, C. 20,Ankara 1956, s. 254, 262-263 ( 37.nolu dipnot).19 M. Kemal Özergin, “Rumeli Kadılıklarında1078 (1667-68) Düzenlenmesi”, İ. HakkıUzunçarşılı’ya Armağan, Ankara 1976, s. 253. 20 M. Kemal Özergin, a. g.m. , s. 303. 21 Osman Nuri, Mecelle-i Umûr-ı Belediye, C. 1,İstanbul 1927, s. 258. 22 Osman Nuri, a. g. e. s. 265. 23 Aşıkpaşaoğlu, a. g. e. s. 28. 24 Ahmet Akgündüz, Şer‘iye Sicilleri, İstanbul1988, s. 76.25 Ahmet Akgündüz, a. g. e. s. 17. 26 Vehbi Günay; H. 1159 (m. 1746) TarihliKaraferye Kazası Şer�iye Sicili, E.Ü. SosyalBilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış YüksekLisans Tezi, İzmir, 1993. 27 Alexandar Matkovski, Turski İzvori ZaAydustvoto, Aramistvoto Vo Makedonya,Skopje 1961,s. 11.

28 Violeta Gerasimovo, Arşiv Na Makedonya,Skopje1985, s. 10. 29 Türkçe Arşiv Dizi ve KoleksiyonlarKılavuzu, Makedonya Arşivi, Üsküp 1991, s. 4.30 İ. Parmaksızoğlu, a. g. m. s. 250.31 Yer isimleriyle ilgili olarak başvurabileceğimeserlerin azlığı ve belgelerdeki yazım şeklindendolayı yanlışlıklar olabilir. Bu nedenle yanlışolabileceğini zannettiğiniz yer isimlerinindoğrusunu tarafıma bildiriniz. e-posta:[email protected].

tarih çevresi

110

DİPNOTLAR

Page 113: tarih çevresi

tarih çevresi

111

Giriş

Türk Tarihinin ayrılmaz bir parçası, Etnikyapısı ve coğrafi hudutları tartışma konusu olanMakedonya; Balkanların etnik, dinsel, kültürel velinguistik açıdan en karışık bölgelerindendir.

Balkanların dolayısıyla Makedonya’nınTürklerle tanışması IV. Yüzyılda Hun Türklerininburalara gelişlerine dayanır.1 Hun Türklerin Avar,Bulgar, Kıpçak ve Peçenekler takip ettiler.2

Bölgedeki etkinliklerinin sona ermesinden bir süresonra XIV. Yüzyılın ikinci yarısında ise Osmanlıhakimiyeti ile beş yüz yılı aşacak olan dönembaşlar.

Balkan Savaşları’ndan sonra OsmanlıDevleti’nin bölgeden çekilmesiyle çeşitli

vesilelerle göç etmek durumunda kalan Türklerazınlık konumuna düştüler. Gerek krallıkYugoslavya’sında gerekse Tito’nun başta olduğudönemde mağdur durumda olan Türkler, din, dil,eğitim, sosyal ve siyasal örgütlenme gibihususlarda pek varlık gösteremediler.

Tito’nun ölümüyle (1980) genel anlamdayapıcı ve barışçıl konumunu kaybetmeye başlayanYugoslavya’nın 1990’ların başında parçalanmasıve Makedonya’nın bağımsızlığını ilan etmesi(1991) ile diğer milletler gibi Türkler açısından dayeni bir dönem başlamış oldu.3

Makedonya Türkleri ve Türkçe EğitiminGelişimi

2006 Sayımlarına Göre 2.054.000 nüfusasahip olan Makedonya’da resmi rakamlara göre

Makedonya Türklüğü BağlamındaMustafa Kemal Atatürk

İlköğretim Okulu(Gostivar - Makedonya)

Necati ÇAYIRLI *

Öğretim Elemanı, Ege Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölümü, Bornova İzmir/TÜRKİYE.(e-mail: [email protected]).

Page 114: tarih çevresi

80.000, resmi olmayan beyanatlara göre ise150.000 Türk yaşamaktadır. 4 Resmi verilere göre,geçmişte %15 civarında olan Türk nüfusu bugün%4 civarındadır. Bu arada Makedonya Türk SivilTeşkilatları Birliği (MATÜSİTEB), yapılansayımların gerçekçi olmadığına dair beyanatıdikkate değerdir. Açıklamada ayrıca Türklerindemoralize olmasının ve tekrar göç etmelerininsağlanmasının amaçlandığı belirtilir.5

Bugün Türkler; Batı Makedonya’nınGostivar, Kalkandelen (Tetovo), Ohri, Struga,Manastır (Bitola), Kırçova, Debre bölgelerindenbaşka, başkent Üsküp (Skopje) ile DoğuMakedonya’nın Köprülü (Veles), Valandova,Ustrumca, Radoviş, İştip bölgelerinde yaşarlar.6

Makedonya Türkleri, her türlü olumsuzluğarağmen, benliklerini ve kültürel değerlerinikorumaya, milli-manevi unsurlara bağlı kalmayadevam etmektedirler.7

Tarihi süreç içerisinde Türklerin eğitim vebilime ne kadar önem verdikleri bilinmektedir. Dilve Tarih alanında çalışmaları olan, Üsküp PedagojiFakültesi öğretim üyesi Yusuf Hamzaoğlu;‘Makedonya’daki Türkçe eğitimin MS. 378’denberi var olduğunu’ söyler.8 Ancak 500 kusur yıldevam eden Osmanlı Dönemi dışında, her yöndenasimile edilmeye çalışılan yada göçe zorlananBalkan/ Makedonya Türklerinin Türkçe eğitimgörmesinin zorlaştırıldığını unutmamak gerekir.

Türk hâkimiyeti sonrasında, 1919’daTürkçe eğitime izin verilebileceğine dair kararınalınması, 1924’te Kratovada bir okulun açılması,1924-25’te ‘Aleksandır Medresesi’ (Medrese KralAleksandr Veliki) adıyla ilahiyat karışımı birokulun açılması, gibi gelişmeler yaşandı.9 Fakatbunların kısıtlayıcı hükümler içerdiğini veya kısasüreli olduğunu belirtmek gerekir. Daha ziyade dinderslerinin Türkçe okutulmasına izin verildiğidönemde hala Osmanlı’da kullanılan alfabenin

geçerli olduğunu da belirtmek gerekir. Zirayönetim, Türkiye’deki inkılâpların neticesindekabul edilmiş olan Latin harfli alfabeninkullanımına izin vermiyordu.10

II. Dünya Savaşı yıllarına gelindiğinde(1939–44) Türklerin bir araya gelemedikleri,gazete çıkaramadıkları, okullara alınmadıkları vehatta milli kimliklerinin bile tanınmadığı görülür.11

Ancak yaşanan olumsuzluklara rağmen (savaşınsonlarına doğru) ‘Tefeyyüz’ ve ‘Vuk Karaciç’ismindeki okulların yeniden ve 19. Yüzyılsonlarında yapılmış olan ‘İptidai İrfan Okulu’na aitbinada ‘Mehmet Sokoloviç’ isminde bir okufaaliyete geçer.12

Bu arada II. Dünya Savaşı’nınbelirsizliğinin yaşandığı dönemde ve sonrasındaTürklerin milli varlıklarını, manevi değerlerini örfadet ve geleneklerini korumak ve yaşatmak adınakurdukları Yücel Teşkilatının ve diğer TürkAydınlarının da gayretleri ile 1944–45 eğitim-öğretim yılında Türkçe okulların açıldığı görülür.1947 de Üsküp’te öğretmen okulunun açılması,1947 yılında Fetah Süleyman Pasiç ve FeridBayram tarafından ilk alfabe kitabını yayınlanmasıgibi gelişmeler yaşandı.13

Ancak 1940’lı yıllarda Komünizmin etkinolduğu dönemde, Arnavutluğun kendi topraklarınakatılacağı ümidine kapılan Yugoslav yönetimi,Arnavut ırkçılığının artmasına ve dolayısıyla daTürkçe eğitim-öğretimin sekteye uğramasınaneden oldu. Eğitime olumsuz yönde etki eden birdiğer gelişme de 1950’lerde yaşanan göçlerdir.

1944’ten beri ‘Vuk Karaciç’ Okulununbinasında Türkçe eğitime başlayan Tefeyyüz,1963’te kendi binasında varlığını sürdürmeyedevam etti. Eğitimde dikkati çeken bir diğergelişme; 1963–64 öğretim yılında Üsküp PedagojiAkademisi’nde, 1976–77 öğretim yılında Üsküp

tarih çevresi

112

Page 115: tarih çevresi

Filoloji Fakültesi’nde Türk Dili EdebiyatıBölümlerinin açılmasıdır.14

1945’ten 1949/50 öğretim yılına kadarMakedonya’da Türkçe İlkokul Eğitiminde (8yıllık) görülen okul, öğrenci ve öğretmen sayısıartış görülürken, 1951’den itibaren aniden düşüşgörülmektedir. Buna etki eden en önemligelişme 1950’lerde Türkiye’ye yönelik yaşanangöçlerdir. Aynı kaynaklarda 1960 sonrasında isepek azalma olmadığı görülür. Ancak bu durum;nüfusun az olması, imkânların kısıtlanması veyaşanan siyasi gelişmelerle bağlantılıdurağanlıktır.15

Makedonya Cumhuriyeti anayasasına(madde 44.) göre; Makedonya vatandaşlarının anadilleriyle ilköğrenim (lise öğrenimi dâhil) görmehakları vardır. Anayasa ile teminat altına alınmışolmasına rağmen, Türklerin anadille eğitimhakkına bütün Makedonya’da ulaşmış olduklarısöylenemez. Doğu Makedonya’da Jupa, Koliçani,Debre köylerinde Türkçe eğitimde yaşanansorunlar bunun en somut örnekleridir.16

1990’lı yıllara gelindiğinde Türkçe eğitim-öğretimin verilmesi yönünde bazı olumsuzgelişmelerin devam ettiği görülür. Radoviş, Debre(Jupa), Kırçova’da Türkçe öğretim veren okullarınkapatılması gibi gelişmeler yaşandı. 1993’teMakedon Yönetimi halkın (Torbeşlerin)17 Türkolmadıklarını gerekçe göstererek Türkçe eğitimeizin vermedi. Bunun üzerine Aileler eylemyaptılar.

1995–96 öğretim yılında Makedonya’da,543 okulun 226 sınıfında 255 eğitimcinin olduğuve 5260 Türk öğrencinin Türkçe eğitim alabilmeimkânına sahip olduğu görülür. Başkent Üsküp,Gostivar, Kalkandelen, Ohri, Resne, Strugaşehirleriyle birlikte Vrapçişte ve Kocacıkköylerinde 1’den 8’e kadar okullar vardır.18

Örneğin 2001-2002 öğretim yılında Üsküp’tekiilkokullarda 1550 öğrenci Türkçe öğretimgörmekteydi.19

Ağustos 2000’de TDP Ohrid ŞubeBaşkanının Doğu Makedonya’daki Türköğrencilerine yönelik gerçekleştirdiği faaliyetlervesilesiyle görüştüğüm öğretmenler; eğitimdeözellikle öğretmen ve kitap sorununun yaşandığını,mevcut yönetimin özellikle birtakım bahanelerleeğitimle ilgili sorunları halletmediklerinisöylediler. Ayrıca ekonomik nedenlerden dolayı daçocukların başka bir şehre gönderilemediğinibelirttiler.

Temmuz 2004’te Gostivar’ta görüştüğümEğitim Danışmanı - Eğitimci Bedri Nureddin ise;Türkçe eğitim konusunda öğretmen ve kitapihtiyacının olduğunu, ancak bunların yanı sıraçağdaş eğitim projelerinin hayata geçirilmesiesnasında İlköğretim ve liselerde okutulması-yararlanılması gereken kitapların hazırolmamasının da eğitimi olumsuz yöndeetkilediğine dikkat çekmektedir.

Ancak Türkçe Öğretimin 1’den 4’e kadarolduğu Doğu Makedonya’da eğitim sorunlarınındaha fazla olduğunu belirtmek gerekir. Bu yörenin78 yerleşim yerinde yaşayan Türk öğrenciler, 5’ten8’e kadar Makedonca okumak zorundakalıyorlar.20

İstatistik Kurumunun verilerine göre;Makedonya’daki ilköğretim düzeyinde eğitimgören 10.120 Türk öğrenciden ancak 6220’siTürkçe eğitim alabilmektedir. Devletin okul vesınıf açmaması, siyasi gelişmeler, ailelerin (bilinçliyada bilinçsiz) çocuklarını Arnavutça veyaMakedonca eğitim veren okullara göndermesi gibinedenler sorunun ortaya çıkmasına yolaçmaktadır.21

tarih çevresi

113

Page 116: tarih çevresi

Anayasa gereği Türkçe eğitim vermesigereken Lise düzeyinde veya meslekokulları/sınıfları düzeyindeki sayı da yetersizdir.Bununla birlikte geçtiğimiz yıllarda Üsküp veGostivar’da iki Türkçe sınıf ile Kalkandelen’de birmesleki tıp lisesi, Gostivar’da elektro teknikokulunun faaliyete geçtiğini belirtmeliyiz. 22

2001 yılında TDP ve bazı sivil toplumtemsilcileri; Ohrid’de Türk lisesi, Üsküp’teSağlık ve iktisat lisesi açılması, eğitim,öğretmen sorunlarının halledilmesi yönündegirişimlerde bulundular.23 Bu girişimin ardındanStruga ve Radoviş’te Türkçe lise sınıflarınaçıldığı görülür. Ayrıca 2004’te Üsküp’teStefan Dimov Lisesine bağlı Türkçe İktisatsınıfı açıldı.

2004–05 öğretim yılında Türkçe eğitimveren İlköğretim okullarından 600 kadar öğrencimezun oldu.24 Mezun olanların bir kısmı başkaşehirlerdeki Türkçe eğitim veren okullara gitmeyitercih ediyorlar. Pirlepe’ye bağlı Kanatlar’dakiöğrencilerin Üsküp, Gostivar ve Kalkandelen’egitmeleri gibi.25 Ancak okul yetersizliği nedeniylebunların bir kısmı Arnavutça veya Makedoncaeğitim veren okullara gitmek zorunda kaldılar.Böylelikle Türkler iki dilde eğitim yapmakzorunda kalarak, hem Arnavutça hem deMakedonca eğitim alıyorlar.26 Bu durumda uzunvadede Türklerin asimilasyon olabilmelerimümkündür.

Makedonya Eğitim ve Bilim Bakanlığınınaldığı kararla 2006–07 öğretim yılında 500 Tük,devlet liselerinde eğitim görebilecek. Toplamöğrenci sayısının 30.000 olduğu gerçeğinebakılırsa Türkler için ayrılan oranın düşük olduğugörülür. 27

Bu arada 2006’da Gostivar Belediyesi,belediye sınırları içerisindeki okulların isimlerinin

değiştirebilmesi yönünde bir karar aldı. Bu

bağlamda Türklerin yoğun olarak eğitim gördüğü

“Petre Yovanovski” Merkez İlkokulu’nun adının

değiştirilmesi gündeme geldi.28

Böylece; insan sevgisi, dünya insanlığını

bir bütün olarak görmesi, barışçıl ve birleştirici

olması gibi özellikleri yalnız Türk milleti için

değil, bütün milletler için önem arz eden

Atatürk’ün, diğer halklar ve devletler tarafından da

benimsenen bir lider olduğunun göstergesi olarak

Mustafa Kemal Atatürk İlköğretim Okulu açıldı.

Mustafa Kemal Atatürk İlköğretim

Okulu

tarih çevresi

114

Page 117: tarih çevresi

Osmanlı hâkimiyeti sonrasında (1918–1951) uzunca bir süre Türkçe eğitim-öğretiminsağlıklı bir şekilde devam ettiğini söylemek zordur.1951 yılında Türkçe sınıfların açılmasına izinverilmesiyle yeni bir süreç başlamış oldu. Bubağlamda 1957’de Gostivar’daki söz konusu okulaçıldı. Okula; Halk Kurtuluş (II. Dünya) Savaşıesnasında Debre’nin kurtarılması için verilenmücadelede hayatını kaybeden Gostivar’lı PetreYovanovski (D.1923-Ö1944) ismi verildi.29

Vardar Nehrinin kaynağı Gostivar kentindebulunan Mustafa Kemal Atatürk İlköğretimOkulundaki eğitim-öğretim faaliyeti, önceleriOsmanlı döneminden kalma “Rüşdiye” binasındayapılıyordu. Sonraları öğrenci sayısının artmasıylaDTV ‘Partizan’ binasına sahip olan okul (1963)aynı yıllarda civar okulların bağlandığı ‘merkezokul’ konumuna gelir. 1979 – 1980 eğitim –öğretim yılında ise bugünkü binasına kavuşur.30

Türkçe, Makedonca, Arnavutça dillerindeeğitimin gerçekleştiği okuldaki eğitim-öğrteimsüresi sekiz yıldır. Mustafa Kemal Atatürkİlköğretim Okuluna; Yukarı Banisa, Aşağı Banisave Zdunye köyü İlköğretim okulları bağlıdır. Civarokullarda eğitim sadece 4. sınıfa kadardır. V.Sınıftan VIII. Sınıfa kadar ise eğitim merkezdedevam etmektedir.31

İlk yıllarda Türk Dili ile sınırlı olan Türkçeverilen ders sayısı 1970’lerde arttı. Bu bağlamda;

Matematik, Fizik, Kimya, Tarih ve Coğrafyadersleri Türkçe okutulmaya başlandı.32 2008yılında merkez okulda 1200 öğrenciye eğitimverilmektedir. Bunların 800’ü Türk, gerisi iseMakedon ve Arnavut öğrencilerdir. Okulun 2014-2015 yılındaki çalışan sayısı ise 70’i Türköğretmen olmak üzere 130’dur.

Okul bünyesi altında daha kaliteli eğitimverebilmek için günümüzde var olan her türlüimkanlardan faydalanan okul öğrencilerininbugüne kadar genel kültür, trafik, ilkyardım, sporve diğer dallarda büyük başarılar elde ettiklerini,başarılı çalışmalardan dolayı da çeşitli kurum vekuruluşlardan sayısız plaket ve hediyelerleödüllendirildiklerini belirtmek gerekir. Kültürelfaaliyetlere önem veren okulda birde bando takımıvardır.

Kültürel faaliyetler/ilişkiler bağlamındaTürkiye Cumhuriyeti ile daha sıkı işbirliğisağlanması için ‘Kardeş Okul Projesi’ni başlatanMustafa Kemal Atatürk İlköğretim Okulu tam 12okulla kardeş kuruluş protokolüne imza atmışbulunmaktadır. Böylelikle 2004 yılından itibaren“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve ÇocukBayramı’nın kardeş okullarımızla birliktekutlanması gibi ortak programlargerçekleştirilmeye başlandı. Bu tür kutlamalarınardından 23 Nisan bayramı bir gelenek halinegelerek her yıl kutlanır oldu. 2005 yılında MehterTakımı ve Semazenlerin katılımıyla etkinliklerdaha da renklendi. 2006’da okul gününün 19Mayıs olarak belirlenmesiyle kutlamalar dahacoşkulu olmaya başladı. Zira ‘19 Mayıs Gençlikve Spor Bayramı’ okul gününe denk gelmektedir.Bu kutlamalara Türkiye’den kardeş okulların yanısıra üst düzeyden misafirlerde katılmaktadır.Öğrencilerimiz kardeş okulların davetlisi olarak daTürkiye’nin farklı bölgelerinde düzenlenen çeşitlikültürel kutlamalara katılmaktadır.33

tarih çevresi

115

Page 118: tarih çevresi

Bu arada Gostivar Belediyesi, belediyedekiokulların isimlerinin değiştirilmesi konusundaçalışmalar başlattı. Söz konusu çalışmalarkapsamında, Türklerin yoğun olarak eğitimgördüğü “Petre Yovanovski” Merkez İlkokuluEbeveynler Heyeti ve öğretmenler konseyiyaptıkları toplantılarda oy çoğunluğu ile okulunadının “Mustafa Kemal ATATÜRK” olarakdeğiştirilmesi kararı aldılar. Bu karardoğrultusunda isim teklifi Belediye Konseyinesunuldu.34

Okulu Müdürü Gülcahit Emin, isimdeğişikliği süreci ve diğer hususları şöyle dilegetiriyor; “Geçtiğimiz yıl okulumuza MustafaKemal Atatürk ismini koymak için başvurudabulunduk ve olumlu sonuç aldık. Atatürk’ün isminivermemizde; Mustafa Kemal Atatürk’ün bucoğrafyada doğup büyümesi ve yalnız Türkmilletinin değil, bütün milletlerin ve devletlerinbenimsediği bir lider olması, Türk öğrencilerinsayısının Arnavut ve Makedon öğrencilerden fazlaolması gibi nedenler etkilidir. Netice alınmasıylabirlikte İstiklal Marşı’nı da okulumuzun duvarınayazdırdık ve duvarları Atatürk resimleriylesüsledik. Bizim şu anda bin 200 Türk öğrencimizvar. Türk öğrencilerimize Türkçe eğitim veriyoruz.Arnavut ve Makedon öğrencilere de kendi dillerineeğitim veriliyor” . Makedonya ve Türkiye’deki

Resmi ve Sivil yetkililerin maddi - manevidesteğini de ifade eden okul müdürü Emin;“Türkiye’nin her zaman yanımızda olacağınainanıyorum” şeklinde konuştu. 35

Makedonya’daki Türkiye CumhuriyetiBüyük Elçisinin, Makedonya’daki Türklere aitsiyasi ve sivil kuruluşların ve Türkiye’deki bazısivil toplum örgütlerinin desteğini alan MustafaKemal Atatürk İlköğretim Okulu’nun resmenaçılışı 7 Eylül 2006 tarihinde gerçekleşti. Bu aradaTürkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı Recep TayipErdoğan, Haziran 2006’daki ziyareti esnasındaTürkiye’nin desteğinin süreceği mesajınMart2008’de Projeyle ilgili olarak Manisa’da bulunanOkul Müdürü Gülcahit Emin “BizlerMakedonya’da yaşadığımız halde Türkiye ileilişkilerimiz son derece güçlüdür. Bu türlükardeşlik protokolleri ile aramızdaki bağları dahafazla güçlendirmek istiyoruz. Amacımız sadeceokullar arası yardımlaşma değil öğrencilerimizinkarşılıklı olarak yapılacak ziyaretlerle, birbirlerinitanıma fırsatını sağlamaya, tarihi, kültürelbirliğimizi daha fazla anlamlarını sağlamayaçalışacağız. Çünkü bizler aynı tarihe, aynı kültüreve aynı dile sahip iki kardeş ülkeyiz. Bunlarınöğrencilerimiz tarafından ve diğer gençlerimiztarafından bilinmesini istiyoruz. Yani Makedonyalıöğrencilerin gelip burada Çanakkale’yi, İstanbul’u

tarih çevresi

116

Page 119: tarih çevresi

gezmeleri ile buradaki öğrencilerin Makedonya’yagelerek oradaki tarihi yerleri gezip görmeleri çokönemlidir. Osmanlıdan yüzyıl sonra tekrar birilişki başlaması ve ilerlemesi bizim için çokönemlidir.” dedi.36

Ocak 2009’da ‘Çocuklara tiyatroyutanıtmak ve sevdirmek` projesi altındaetkinliklerde bulunan Priştine - Gerçek` Derneğiçerçevesinde faaliyetlerini sürdüren ‘Uğur Böceği’Çocuk Tiyatrosu Mustafa Kemal Atatürkİlköğretim Okulunda ̀ Renkler Ülkesi Barış İstiyor’adlı oyunu başarıyla sergilediler. Gostivarseyircisini büyüleyen `Uğur Böceği` çocukoyuncuları barış, sevgi ve dostluğun güzelliklerinidile getirmeyi başardılar. Ev sahipliği yapan`Mustafa kemal Atatürk İlköğretim Okulu’öğretmen ve öğrencileriyle yapılan görüşme,çocuklar arasında yeni dostluklara vesile oldu.37

TRT adına Makedonya’da bulunangörevliler ziyaretlerini kısa ve öz olarak şöyleaktarıyorlar;"Sınıflara girince çocukların gülenyüzleri karşılıyor bizleri… Minik Beyza ŞABANİstiklal Marşı dizelerini büyük bir gururlaokuyor… Bir toplumun geleceği çocuklarınınaldığı eğitimle doğru orantılıdır. …Makedonya”da daha güzel günler bekliyor Türkçocuklarını… Ve hayat su olup akıyor tarihi Taşköprünün altından… "

Yukarıda bahsedilen okul projesiyleirtibata geçilen okullar şunlardır; Eyüp Ergenekonilköğretim okulu (İ.O.), Tekirdağ 50. Yıl İ.O.,Mediha Mehmet Tetikol İ.O. (Tekirdağ), MehmetAkif Ersoy İ.O.(İstanbul – Alibeyköy), Üçşehitlerİ.O. (İstanbul), Bayrampaşa İ.O. (İstanbul), İnönüİ.O. (Bursa), Kalaba Keçiören İ.O. (Ankara),Namık Kemal İ.O. (Tekirdağ), 75.Yıl İ.O. (Edirne),Süleyman Paşa İ.O. (Tekirdağ) ve Çağatay Ulusoyİ.O. (Manisa).

Söz konusu Projedeki amaç; iki okulöğrencilerinin birbirlerini ziyaret etmeleri, ikiülkenin ve ülke insanlarının tarihi ve kültürelbağlarını tanımaları, bilmeleri, öğrenmeleri ve butarihi ilişkilerin yeniden canlandırılmasıdır. Bununyanında kardeş okulun her türlü ihtiyacınınkarşılanması ve karşılıklı fikir alışverişindebulunulması hedeflenmektedir.

Mart 2008’de Projeyle ilgili olarakManisa’da bulunan Okul Müdürü Gülcahit Emin“Bizler Makedonya’da yaşadığımız halde Türkiyeile ilişkilerimiz son derece güçlüdür. Bu türlükardeşlik protokolleri ile aramızdaki bağları dahafazla güçlendirmek istiyoruz. Amacımız sadeceokullar arası yardımlaşma değil öğrencilerimizinkarşılıklı olarak yapılacak ziyaretlerle, birbirlerinitanıma fırsatını sağlamaya, tarihi, kültürel

tarih çevresi

117

Page 120: tarih çevresi

birliğimizi daha fazla anlamlarını sağlamayaçalışacağız. Çünkü bizler aynı tarihe, aynı kültüreve aynı dile sahip iki kardeş ülkeyiz. Bunlarınöğrencilerimiz tarafından ve diğer gençlerimiztarafından bilinmesini istiyoruz. Yani Makedonyalıöğrencilerin gelip burada Çanakkale’yi, İstanbul’ugezmeleri ile buradaki öğrencilerin Makedonya’yagelerek oradaki tarihi yerleri gezip görmeleri çokönemlidir. Osmanlıdan yüzyıl sonra tekrar bir ilişkibaşlaması ve ilerlemesi bizim için çok önemlidir.”dedi.

Ocak 2009’da ‘Çocuklara tiyatroyutanıtmak ve sevdirmek` projesi altındaetkinliklerde bulunan Priştine - Gerçek` Derneğiçerçevesinde faaliyetlerini sürdüren ‘Uğur Böceği’Çocuk Tiyatrosu Mustafa Kemal Atatürkİlköğretim Okulunda ̀ Renkler Ülkesi Barış İstiyor’adlı oyunu başarıyla sergilediler. Gostivarseyircisini büyüleyen `Uğur Böceği` çocukoyuncuları barış, sevgi ve dostluğun güzelliklerini

dile getirmeyi başardılar. Ev sahipliği yapan

`Mustafa kemal Atatürk İlköğretim Okulu’

öğretmen ve öğrencileriyle yapılan görüşme,

çocuklar arasında yeni dostluklara vesile oldu.

Türkçe eğitim veren birçok okulda bu yıl

öğrenci sayısında artışın kaydedildiği 2015 – 2016

Öğretim Yılında Makedonya’da toplam 190 bin

ilkokul öğrencisi eğitime başladı. Bunların

yaklaşık 20 bini birinci sınıf öğrencisi olarak okula

merhaba dedi. 1200 civarında öğrencisi olan

Gostivar’daki “Mustafa Kemal Atatürk” ilköğretim

okulunda 150 öğrenci birinci sınıfa başladı.38

Sonuç olarak bölge insanının

kalkınmasında, kişisel gelişiminde etkin olan

‘Mustafa kemal Atatürk İlköğretim Okulu’, verdiği

eğitimin yanı sıra gerçekleştirmiş olduğu

etkinliklerle de Türk benliğinin korunmasında ve

Türk Kültürünün devamında üstlendiği rolü en iyi

şekilde devam ettirmektedir.

tarih çevresi

118

Page 121: tarih çevresi

BİBLİYOGRAFYA

A. Süreli Yayınlar

Birlik

Çocuk Bahçesi (Birlik Gazetesinin Eki)

Hikmet

Köprü

Sesler

Yeni Balkan

Yeni Türkiye

B. Kitap, Makale ve Bildiriler

Ago, Arif, “Makedonya’da Türk Halkının AnadilÜzerine Öğretim-Eğitim ve Sorunları”,Sesler, Sayı: 302, Üsküp 1996.

Çayırlı, Necati, Günümüz Makedonya TürkleriBalkanlar El Kitabı, Cilt 2, KARAM&VADİ Yayınları, Ankara 2007.

Çayırlı, Necati , Makedonya’daki TürkKimliğinin/Kültürünün KorunmasındaEtkin Olan Türk Sivil Toplum Kuruluşları,Ege Üniversitesi Türk DünyasıAraştırmaları Enstitüsü, ‘1. UluslarararasıTürk Dünyası Kültür Kurultayı’nda sunulanbildiri, Nisan 2006, Çeşme-İzmir.

Hamzaoğlu, Yusuf, “Makedonya’da TürkEğitimi,Balkan Türklüğü, Cilt:I, Ankara 2000.

Hamzaoğlu, Yusuf, Atatürk ve MakedonyaTürklüğü, Üsküp 2006.

Hasan, Hamdi, Makedonya’da Türkçe Eğitim veAbdülhakim Hikmet Doğan, Üsküp 1998.

Hayber, Abdülkadir, “Makedonya’da TürkçeÖğretimi”, Balkan Ülkelerinde TürkçeEğitim ve Yayın Hayatı Bilgi Şöleni (20-24Nisan 1998), TDK, Ankara 1999.

Hoca, Fadıl, “Makedonya Türk Eğitimindeki

Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, Hikmet,Sayı: 3, Gostivar 2004.

Kaya, Fahri, “Kültür ve Eğitim TarihimizdeYücelciler”, Köprü, Sayı: 11, Üsküp 2006.

Kaya, Fahri, “Makedonya’da Türkçe YayınHayatı”, Balkan Ülkelerinde Türkçe Eğitimve Yayın Hayatı Bilgi Şöleni (20-24 Nisan1998), TDK, Ankara 1999.

Kaya, Fahri, “Tefeyyüz 1944’te Değil 1844’teKuruldu”, Köprü, Sayı: 10, Üsküp 2006.

Petre Yovanovski Monografisi, Gostivar 1957.

Öztuna, Yılmaz, Başlangıcından ZamanımızaKadar Türkiye Tarihi, C.1, İstanbul 1973.

Turan, Ömer, “Balkan Türklerinin DiniMeseleleri”, Yeni Türkiye, Türk DünyasıÖzel Sayısı II, Sayı: 16, Ankara 1997.

Ülker, Çiğdem, Makedonya Türk ÖyküsündeKimlik Sorunu, Ankara 1998.

Yaşar, Abdurrahman, “Bağımsız Devlet OlduktanSonra Makedonya’da Genel Durum ileTürklerin Sosyo-Ekonomik ve KültürelDurumları”, Makedonya’da RumeliTürklerinin Tarih ve Kültürleri Panelleri veKonferansı (Mayıs, Aralık 1995 ve Mayıs1996), İzmir (MAK-GÖÇ), İzmir 1996.

İnternet Erişimiyle İlgili Kaynaklar

Veysel Saraç, “Mustafa Kemal Atatürk Merkezİlkokulu” ,

http://www.yenibalkan.com.mk/index.php?option=com_content&task=view&id=215

Gostivar: Başbakan Erdoğan’ın MakedonyaZiyareti, 14.06.2006,

http://www.haberler.com/gostivar-basbakan-erdogan-in-makedonya-ziyareti-2-haberi/

tarih çevresi

119

Page 122: tarih çevresi

İbrahim Açılan, Gostivar Mustafa Kemal Atatürkİlkokulu ve VTC’nin Anlamı

http://www.makturk.com/modules.php?name=News&file=article&sid=640

Hazırlayanlar :Bünyamin Şahin – Erkan İdrizi -Murat Akkoç - Alaaddin Çetinkol – YasinKöse – Tarık Akyıldız , Makedonya’daTürkçe Eğitim,

http://www.trt.net.tr/haber/HaberDetay.aspx?HaberKodu=44aae634-0782-4d5f-8578-95d7062142a4

Osman UYANIK ,Çağatay Uluçay İlköğretimOkulu’na Gostivar’dan kardeş

http://www.manisahurisik.com/haber.php?haber_id=425

Uğur Böcekleri` Gostivar`da Ayakta Alkışlandı,http://www.tumgazeteler.com/?a=4588735

Sözlü Kaynaklar

Gülcahit Emin (Okul Müdürü) ile yapılangörüşme, Ağustos 2009, Gostivar.

Fadıl Hoca (MATÜSİTEB Başkanı) ile yapılangörüşme, Ağustos 2006 Üsküp.

Ali Kubur (Gazeteci-Yazar) ile yapılan görüşme,Ağustos 2006 Üsküp.

Erdoğan Saraç (Türk Milli Birlik Hareketi Bşk.) ileyapılan görüşme, Ağustos 2009, Gostivar.

Muhamedali Zeynuli (Okulun Tarih Öğretmeni) ileyapılan görüşme, Ağustos 2009. Gostivar.

Oktay Nureddin (Okul Müdürü) ile yapılangörüşme, 2015, Gostivar

tarih çevresi

120

Page 123: tarih çevresi

1 Yılmaz Öztuna, Başlangıcından Zamanımıza

Kadar Türkiye Tarihi, C.1, İstanbul, 1973, s. 71–

257.2 Ömer Turan, “Balkan Türklerinin Dini Mesele-

leri”, Yeni Türkiye, Türk Dünyası Özel Sayısı II,

Sayı: 16, Ankara, 1997,s. 1744.3 Bkz. Necati, Çayırlı, Günümüz Makedonya Türk-

leri Balkanlar El Kitabı, Cilt 2, KARAM &VADİ

Yayınları, Ankara, 2007. 269-286.4 Türk Milli Birlik Hareketi Bşk. Erdoğan Saraç

ile yapılan görüşme, Ağustos 2009, Gostivar.5 MATÜSİTEB Başkanı Fadıl Hoca ile yapılan

görüşme, Ağustos 2006, Üsküp. 6 Abdurrahman Yaşar, ‘‘Bağımsız Devlet Olduk-

tan Sonra Makedonya’da Genel Durum ile Türk-

lerin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Durumları’’,

Makedonya’da Rumeli Türklerinin Tarih ve Kül-

türleri Panelleri ve Konferansı (Mayıs, Aralık

1995 ve Mayıs 1996), İzmir (MAK-GÖÇ), İzmir

1996, s. 68. 7 Necati Çayırlı, Makedonya’daki Türk Kimliği-

nin/Kültürünün Korunmasında Etkin Olan Türk

Sivil Toplum Kuruluşları

Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları

Enstitüsü, ‘1. Uluslarararası Türk Dünyası Kültür

Kurultayı’nda sunulan bildiri, Nisan 2006,

Çeşme-İzmir .8 Yusuf Hamzaoğlu, “Makedonya’da Türk Eği-

timi”, Balkan Türklüğü, Cilt:1, T.C. Kültür Ba-

kanlığı, Ankara 2000, s.329.9 Hamdi Hasan, Makedonya’da Türkçe Eğitim ve

Abdülhakim Hikmet Doğan, Üsküp, 1998, s. 32. 10 Yusuf Hamzaoğlu, Atatürk ve Makedonya

Türklüğü, Üsküp 2006, s.91.11 Fahri Kaya, “Makedonya’da Türkçe Yayın Ha-

yatı”, Balkan Ülkelerinde Türkçe Eğitim ve Yayın

Hayatı Bilgi Şöleni (20-24 Nisan 1998), TDK, An-

kara, 1999, s. 258.12 Fahri Kaya, “Tefeyyüz 1944’te Değil 1844’te

Kuruldu”, Köprü, Sayı: 10, Üsküp, 2006, s. 12–

13.13 Fahri Kaya, “Kültür ve Eğitim Tarihimizde

Yücelciler”, Köprü, Sayı: 11, Mart, 2006, Üsküp,

s. 7.14 Arif Ago, “Makedonya’da Türk Halkının Anadil

Üzerine Öğretim-Eğitim ve Sorunları”, Sesler,

Sayı: 302, Üsküp, 1996, s. 7–10. 15 Fadıl Hoca, “Makedonya Türk Eğitimindeki

Sorunlar ve Çözüm Önerileri”,Hikmet, Sayı:

3,Gostivar, 2004, s.122-123.16 Çiğdem Ülker, Makedonya Türk Öyküsünde

Kimlik Sorunu, Ankara, 1998, s. 13.17 Zaman içinde dil özelliklerini yitirmiş Türkler

olarak kabul edilen Torbeşlerin kökeni, buralara

yerleşen Türk Kuman (Kıpçak) veya Peçenek

gibi Türk boylarına dayandırılmaktadır.18 Abdurrahman Yaşar, a.g.e., s. 68.19 Çocuk Bahçesi (Birlik Gazetesinin Eki), Yıl

XXVIII, Sayı: 908, Üsküp, 2001, s.1.20 Abdurrahman Yaşar, ‘‘Bağımsız Devlet Olduk-

tan Sonra Makedonya’da Genel Durum ile Türk-

lerin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Durumları’’,

Makedonya’da Rumeli Türklerinin Tarih ve Kül-

türleri Panelleri ve Konferansı (Mayıs, Aralık 1995

ve Mayıs 1996), İzmir MAK-GÖÇ, İzmir, 1996, s.

68.21 Fadıl Hoca, “Makedonya Türk Eğitimindeki

Sorunlar ve Çözüm Önerileri”,Hikmet, Sayı:

3,Gostivar, 2004., s.123.22 Gazeteci-Yazar Ali Kubur ile yapılan görüşme,

tarih çevresi

121

DİPNOTLAR

Page 124: tarih çevresi

Ağustos, 2006 Üsküp.23 Birlik, 24 Kasım 2001.24 Yeni Balkan, Sayı: 51, Üsküp, 2005.25 Birlik, Sayı: 6062, Üsküp 2004.26 Abdülkadir Hayber, “Makedonya’da Türkçe Öğ-

retimi”, Balkan Ülkelerinde Türkçe Eğitim ve

Yayın Hayatı Bilgi Şöleni (20-24 Nisan 1998),

TDK, Ankara, 1999, s. 302.27 Yeni Balkan, Sayı: 92, Üsküp, 2006.28 Veysel Saraç, “Mustafa Kemal Atatürk` Mer-

kez İlkokulu”,

http://www.yenibalkan.com.mk/index.php?op-

tion=com_content&task=view&id=21529 Petre Yovanovski Monografisi, Gostivar, 1957,

s. 1–2.30 Petre Yovanovski Monografisi, Gostivar, 1957,

s. 4–5.31 Okul Müdürü Gülcahit Emin ile yapılan gö-

rüşme, Ağustos 2009, Gostivar.

32 Okulun Tarih öğretmeni, Muhamedali Zeynuli

ile yapılan görüşme Ağustos 2009. Gostivar.33 Okul Müdürü Gülcahit Emin ile yapılan gö-

rüşme, Ağustos 2009, Gostivar.34 Veysel Saraç, Veysel Saraç, “Mustafa Kemal

Atatürk` Merkez İlkokulu” http://www.yenibal-

kan.com.mk/index.php?option=com_content&tas

k=view&id=21535 Okul Müdürü Gülcahit Emin ile yapılan gö-

rüşme, Ağustos 2009, Gostivar.36 Osman Uyanık, Çağatay Uluçay İlköğretim

Okulu’na Gostivar’dan kardeş http://www.mani-

sahurisik.com/haber.php?haber_id=42537 Uğur Böcekleri` Gostivar`da Ayakta Alkış-

landı, http://www.tumgazeteler.com/?a=458873538 http://www.yenibalkan.com/egitim/20152016-

ogretim-yilinda-turk-ogrencilerin-sayisinda-artis-

h4443.html

tarih çevresi

122

Page 125: tarih çevresi
Page 126: tarih çevresi