turk kulturu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d00206/1999_435/1999_435_islerh.pdf · eski...
TRANSCRIPT
•• • •• •• ••
TURK KULTURU SAYI 435 YIL XXXVII TEMMUZ1999
TÜRK KÜLTÜRÜNDE SPORTiF AKTİVİTELERİ ETKiLEYEN İSLAMi UNSURLAR VE
HZ. MUHAMMED (S.A.V.)'İN SÜNNETiNDE SPOR
Haydar IŞLER*
İslfuniyet'ten Önce Türklerde Spor Tarih, Türkleri çok eski zamanlardan beri sportınen bir millet olarak kayde
der. Türklerin hareketli hayatlannın sürdüğü Müslümanlık öncesi dönemlerde, Asya bozkırlarında yaşanan güç hayat tarzı Türk toplumunda kahramanlık ve ceng§verlik geleneğinin yerleşmesinde etkili olmuştur. Türkler spora çok vakitayırarak kahramanhk. başka bir deyişle alplık geleneğini devam ettirmişlerdir.
Eski Türklerde çocuk terbiyesi, milletin yaşama ihtiyacına göre kurulmuştur. Pek küçük yaştan itibaren geleneksel sporlara ve savaşçJ.lığa alıştınrlarclı. Çocuk ata hükmetmenin, kılıcı bileğinde istediği gibi döndürmenin, ok ile dilediği yeri delmenin verdiği zevki pek erken yaşta tatmaya ve bu suretle akranlan arasında cesaret ve yiğitlikte eşsiz ve emsallerinden farklı olmaya çalışırclı. Oğuzlardan kalan bir rivayete göre kılıcı Türkler icat etmişlerdir. Dede Korkut Hikayeleri'nde; bir yiğidin "Alp" sayılabilmesi için uçan kuşlan tek atımıyla vurma maharetini kazanmış olmasına temas edilmiştir (9).
Oğuzhan'ın altı oğluna bağlı her boyun ayrı ayrı Ongun'u ve Söğün'ü vardı. Gök Han'ın Ongun'u Şahin kuşu, Söğün'ü Sağkın Yığrın. Ayhan'ın Ongun'u Karta!, Söğün'ü Sağ Aşgar. Yıldız Han'ın Ongun'u Tavşancıl, Söğün'ü Oyago. Gökhan'ın Ongun'u Sungur, Söğün'ü Sonkın Yağrıo idi (15).
Avrupalı tarihçeler, Türk tarihine büyük Hun İmparatorluğu'ndan giriş yapmaktadır. Oysa ki, Çin tarihleri Hunlar'dan çok önceki Orta Asya'da Çin ırkından farklı "Uzun boylu, geniş omuzlu, iri gövdeli, yaruk tenli, siyah saçlı cengaver bir yapıya sahip, açık havada, su kenarlarına yerleşmiş, avladıklan av hayvanlan ile yaşamlarını sürdüren 20-25 kişilik bir kabilenin varlığından bahsetmekte ve bunların Hunlar'ın atalan olduğunu yazmaktadır. Kabile mensupları, yabani hayvanlardan korunmak ve yaşamalan için gerekli besin maddelerini temin etmek için kuvvetli olmak zorunda idiler. B~ maksatla aralarında yaptık-
* ){rd. poç. Dr. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eğit. Fak. Beden Eğit ve Spor Böl. Oğr. Uyesi.
(19) 403
SAY1435 TÜRK KÜLTÜRÜ Yn.. xxxvn
lan, yık.maca (Güreş), seyirtme (koşu), taş atmak, yumruk döğüşü (boks) ve benzeri oyunlarla-beden kültürlerini geliştirerek, güçlü ve kuvvetli kalıyorlardı. Sonraları bu oyunlan toplu olarak yapmaya başladılar. Bu yüzdendir ki civar kabile mensuplan ile yaptıkları savaşlarda üstün çıkıyor, süratle artan nüfus ve yaşamlan için av bayvanlan bol olan yeni yerleşim bölgeleri kazaruyarlardı (1). Bu insanlar sportmenlikte o kadar üstün vasıflı idiler ki, Çin şairi. DI-PO bir şürinde Türklerin idrnan ilahlarından söz etmiştir.
İlk çağların Yunan vücut kültününün yarış fıkriyle karakterize edilmesine karşılık, Asya ülkelerinde daha başka değer ölçüleri itibar görmüştür. Uygarlığın beşiği sayılan Asya'da yaşamış toplumları bu açıdan ele almak gerekmektedir. Kökü Totem kültürüne dayanan, avcılık ve göçebelikten sonra yüksek kültür aşamalarında da savaşa hazırlık amacıyla uygulanan binicilik oyunlannın en yaygınlan, bugün Orta Asya bozlariarında olduğu kadar, Anadolu'nun pek çok yerlerinde türlü değişiklikler içinde oynanan kaçma-kavalamaca karakterli Gökbörü, Kız Börü ve Beyge oyunlarıyla bir çeşit atlı hokey oyunu olan Çöğen ve bir savaş idrnam olan Cirit oyunlarıdır (2). Gökböri (Göğ kurt, oğlak oyunu) günümüzde Afganistan Türkl~ri tarafından özel günlerde "capan" güreşiyle birlikte yaşatılmaktadır (18).
Orta Asya'daki Türk illerinde Çevgan ve Gök Börü oyoanırdı. Horasan Selçukluları cirit oyoamaz, Çevgan oynarlardı. Ancak Anadolu Selçukluları:nın bu sporu yaptığını, Osmanlı padişahlannın da "harhari" cirit aynadıkları lbni Bibi "Tevarih-i Ali Selçuk" isimli taribinde yazm~dır. Sultan I. Alaüddin Keykubat cirit oyuarnayı çok severmiş (15). Cirit Islam ordularında askeri motor gücü idi. Modern çağlarda spor kültürüne damgasını vurdu, öyle bir spor ki ancak yiğitlerin oynayabileceği bir spor (3).
Eski Türklerde çocuklara isim konması için yiğitlik ve kahramanlık göstermesi gerekmektedir. Bu da çocuğun bir alp olarak yetiştirilmesi demektir. Dede Korkut Kitabı'nda Dirse Han'ın oğlunun boğayla yaptığı güreşte boğayı devirişi ona Boğaç Han isminin verilmesi şeklinde neticelenmiş (6).
Eski Türklerde avetlık da gerçekten bir spor zevki içinde uygulanmıştır. Tarihi belgelerin yazılmaya başlandığı günden beri Türklerin ok kullandıkları bilinmektedir. Ok ve yayın Türklerde kutsal bir niteliği vardır. Okun eski Türklerde kabile Clfllamına geldiği, bazı birleşmelerde meydana gelen Türk boylarının adlarının Uçok Onok, Bozok olarak anılmasıyla izah edilmektedir.
At üzerinde ok atma Türklerde çok yayg~n bir faaliyettir. Bu konuda en eski belgeler Tibet bölgesinde bulunmuştur. 1.0. 1000 yıllarına ait olması gereken belge kayalara işlenmiş bir fresktir. Oku bir savaş aracı olarak geliştiren Türkler onu çağdaşlarından çok ayn bir taktik ile de kullanmışlardıı:: Bu konuda Çin kaynaklarında pek çok resim ve metin bulunmaktadır. Ozellikle Bizanslı yazarlar, Türklerin bu sanat ve becerisini övmek zorunda kalmışlardır (2).
404 (20)
SAYI435 H.İŞLER YIL xxxvn
Eski Türklerin beden eğitimi ve idrnanla ilgili çalışmalan Ergenekon, Manas, Oğuz Kaan ve Gılgarnış destanlanndan öğrenilmektedir. Oğuz Kaaiı Destanı'nın sonunda şöyle der (12):
"Ey oğullar! Ben çok yaşadım Çok savaşlar gördüm. Çok ok attım. Çok ata b indim Çok güreştim. Düşmanlarımı ağ/attım. Dostlarımı güldürdüm."
Orta Asya' dan dünyanın dört bir yanına dağılan Türkler gittikleri yerlere ileri medeniyetleri ile beraber spor kültürlerini de götürmüş ve yerli halklara da öğretmişlerdir. Beden kültürü bünyesinde çağın bütün spor hareketlerine önem vermişlerdir. Bugün bir Uzak Doğu sporu olarak bilinen Ju-do'nun aslı da Orta Asyakökenlidir (Aba-Kemer Güreşi). Japonlann güreşi ise Sumo'dur (17).
Türkler, iyi ve temiz bir ruhun ancak, kuvvetli ve cesur bir insanda bulunacağına inanıyorlardı. Bu ruh ile yola çıkıldığındandır ki, Türk denilince akla kıvrak zeka, yiğitlik, askerlik, cengaverlik, fetih ve dolayısıyla güreş gelir.· Çünkü tarihte 'Türk gibi kuvvetli" sözünü ecnebilere darb-ı mesel ettiren demir kuşaklı pehlivanlannuz olmuşlardır.
Moğolllarda erkekler kadar kıziann da cesur ve kuvvetli. iyi birıici ve savaşçı olduğunu Veneclik'li gezgin Marco Palo'nun batıcalanndan öğreniyoruz (14). Güvenilir yabancı kaynaklara ilginin asıl ehemıniyeti ise, Müslüman olmadan önceki tarihimiz ve kültürüroüzde ilgili yazılı yapıtlanmız hiç denecek kadar azdır. Bu döneme ait bilgilerimizin kaynağı ise, genellikle yakın ilişkide bulunduğumuz Çin tarihidir (15).
Eski Türklerde her yıl yapılan ve üç gün süren şölenlerde bir atlas mendil içine küçük bir hedef çizilir ve 25 adımdan ateş yapılırdı. Bu yanşmalara erkeklerle kadınlar da katılırlar, birinci olan bir hafta süre ile o obaya erkek:se "başbuğ", kadınsa "ece" ilan edilirlerdi. Sümer'ler, Elam'lar, Akad'lar, Iskit'ler, Medyalı'lar, Hitit'ler, Uygurlar, Türkeş'ler, Samanoğullan, Karahanlılar, Gazneliler, Tulon'lar, Akşit'ler, Timur'lar, Babür'ler ve Selçuklularda da bu böyle, Osmanlılarda da bu böyle olmuştur (3).
Görülüyor ki, Türk milletiyle sporun çok yakından ilişiği olduğunu yeni bir iddia olarak ileri sürmek doğru olmaz. Biliyoruz ki, Türk denilince hatıra gelen askerlik, cengaverlik ve fatihliktir. Bunlar ise sporun bizzat ta kendisidir. Türkler için askerlik ve eğitim en ehemmiyetli bir olgu ve yaşam biçimi idi (20). Bu çizgiden yola çıkıp, düşünce kavramına katılırsa bile Türk Milletini sporla iç içe görebilmek eşyanın tabiatma uygun olmaktadır.
Türkler yaptıklan geleneksel sporlanna kural ve kıyafet koyarlar ve bunların ise inanç ve törelerine uygun olmalanna' çok çok itina gösteririerdi (12).
(21) 405
SAYI435 TÜRK KÜLTÜRÜ YIL xxxvn
Bahsedilen konuların isbatıru ve canlı örneklerini de bugün bala yaşatılmakta olan geneksel Ttrrk sporlarında (folklorik güreşlerirniz, gökbörü ve cirit gibi) apaçık görebilmekteyiz.
Türk Kültüründe Sportif Aktiviteleri Etkileyen İs13mi Unsurlar
Türkler Müslürnanlığı 8. yüzyılın başından itibaren kabul etmeye başladılar. O çağdan itibaren de Alplar'a "Alp Gazi"denildi. Daha sonraki yıllarda da çocuklara isim koyma töresinin değişerek Arap isimleriyle beraber Türkçe isimlerin de birlikte verildiğini görüyoruz. Şehit olanların mutlaka Cennet' e girecekleri inancı bu dönemde Alp Gazilerio yeniden ön plana geçmesine neden oldu (15).
. Selçuklular, Orta Asya Türk kültürünü Fars kültürü ve İslami kurallarla birleştirerek yeni bir Selçuklu kültürü yaşatmışlardı. Güreş sporu bile bu kültür değişikliklerinden etkilendi. Güreş yapılırken uygulanan eski Şamanizm kuralları terk edilerek, Farslı.ların Zorhane'lerinde uyguladıkları kura.llara benzer kurallar uygulanmaya başlamış, güreş tekleeleri açılmış ve güreşçiye "pehlivan" güreşe de "Küşti" denilerek saray kuruluşuna alınmıştı. Diz kapağı ile göbek arasını örten "kısbet" giyinrnek, dua okumak, Hz. Muhammed'in ve Hz. Ali'nin adını anmak gibi konular güreş sporunu etkileyen İsıarnı unsurlardandır.
Selçuklular'ın Konya'da açmış olduğu bir güreş tekkesinden bazı kalıntılar zamarurnı~a kadar gelebilrniştir. B~ardan birisi "Gıldanlı Baba" türbesinde Mesud Koman tarafından bulunup, Uçüncü Türk Tarih Kongresi ve Sergisi münasebetiyle Ankara'ya getirilerek, Etnoğrafya Müzesi'ne konulan ''Pehlivan Taşı" dır (14).
Türklerin İslarnıyet' i kabulünden sonra kadın erkek güreşi kalkmış, sadece ergenlik çağından önce görülmüştür (12).
İslam birbirleriyle mücadeleyi insanlara kurnar şeklinde değil de, harbe hazırlık için idrnan ve kudret sahibi.olrnak maksadıyla yapılan bir kısım sporlar ve bunlar için yapılan müsabakalar Islam'da vardır. Bunlar birer meşru gaye bakırnından spor sayılrnaleta ve cihad için hazırlı.klardır. Bu sporu yapanlara teşvik ödülü verilmesi uygundur. Hz. Muhammed gençleri hüner sahibi olmaya teşvik etmiştir (22).
Sporcu sporun gereklerine uyarken nefsini de terbiye edip, bunun nasıl bir manevi değer ve fazilet olacağı inancmdadır. Doğruluk ve fedakarlık gibi hislerinde bu sayede beslenmiş bulunacağı ise tabi1dir. Memleket gençliğinde bu meziyetlerin artması bizzat milli cevherlerirnizin yükselmesi demektir ki bunun artması nisbetinde Türk gençliğine teslim edilmiş bulunan büyük emanetin korunması keyfiyeti de selamet ve emniyete girmiş bulunacaktır. Nihayet spor hakiki bir vatanperverliktir (21).
Türklerin İslarnıyet'i kabullerinden sonra bu dinin yayilişında büyük yardımları olmuştur. Türklerle beraber savaşan Araplar Türklerdeki rneziyet, kabi-
406 (22)
SAYI435 H. iŞLER YIL xxxvn
liyet, k_arakter ve onların savaş güçlerini nasıl elde ettiklerini yakından görmüşlerdir. Islam halifeleri Türk sultaniarına kendi kızlarını vermek suretiyle akraba.: lık kwnıuşlardır. Türklerin üstün başarıları atalarından gördükleri örf, adet ve yaşayışlarındaki sporu askeri bir eğitim olarak devamlı yaşatmalarıdır.
Tekke ve V aldiyelerde Spor
Sporun milli ve manevi değerlerle içiçe ve kültürden aynlmayan özelliğini ortaya koyan önemli bir unsur da, "Güreş ve Atıcılık Tekkeleridir". Osmanlı ve Selçuklu Imparatorlukları dönemlerinde bugünkü kulüplere eşdeğer, hatta daha ileri merhalede hizmet veren tekketeri sosyal nitelikleri bakımından faydalı fonksiyonları yerine getiriyorlardı (5). ·
Dayanışmacı fert ve toplum çıkarlarının birbirine paralel olduğunu kabul eden, manevi tatmine yönelen sosyal normların yaygın olduğu imparatorluğun gelişme dönemlerinde sosyal bütünleşmeyi sağlayıcı görevleri de üstlenmiş olan bu tekkeler mensuplannı da koruyan, gelişmelerini sağlayan, destek olan birer gayri resmi sosyal güvenlik kuruluşu durumundaydılar.
Yeni fetbedilen ve Batı feodalisinden kurtarıl~ abalisine yüzyılımızın hür . köylü tipi statüsü verilen topraklarda imparatorluğun yerleşme organizasyonunun bir gereği olarak güreş tekkeleri açılmış· ve çevrede bulunan kabiliyetti gençlerin pehlivan olarak yetişmeleri amaçlanmıştır.
Türk İslam medeniyetinin en önemli kuruluşlarından birisi olan ve ll. Murat zamanında kurulan ''Enderun Mektebinde" eğitim gören acemi oğlanların iç oğl~arın ve şehzadelerin sportif alanda da hünerlerini geliştirdiklerini görüyoruz. Itina ile seçilen iç oğlanları savaş ve binicililc hünerlerini de büyük ölçüde öğrenirlerdi. Ok atma, ata binme, mızrak kullanma, kılıç sallama, cirit oynama ve güreş gibi sporlar yaptırırlardı (6).
İstanbul'da, Fatih Sultan Mehmed'in açtırdığı Unkapanı'nda bulunan "Suça Tekkesi" güreşte "Okmeydanı Tekkesi ise okçulukta dünyanın en büyük kulüpleri idi (5).
Avcılara ehl-i örf tarafından müdahale edilernezdi. Türk devletlerinin hemen hepsinde avcı.lıkla ilgili görevliler merkezde hükümdarın çevresinde bulunurken, Osmanlılarda bütün ülke sathında yaygınlaştırılınıştır. Böylece tabii çevre ve hayvan varlığının korunması görevini de yerine getirmişlerdir (ll).
Osmanlıların avcılığa bu derece önem vermelerinin bir başka nedeni de, ataları Oğuzlar'dan beri süregelen bir töre olmasıydı. Bu törediğer Türk boylannda da görülür.
Eskiden ok atışlannda üstün başarı göstererek usta olanlara da Pehlivan denirdi. Pehlivanlık hem ok atışlarında, hem de güreşte yiğitlik, cesaret ve güçlülük demekti.
(23) 407
SAYI435 TÜRK KÜLTÜRÜ YIL XXXVII
Güreş bizim ata dede sporumuzdur. Bu itibarla gençlerimiz güreşle alakalıdırlar. Memleketimizde en geniş nukyasta yapılmış ve onun öz malı sporların başında şüphesiz güreşi görürüz. Yabancı temaslarda daima muvaffakiyetler elde ettiğimiz şube de bu değil midir? Bütün dünyaya ün salan; yabancı illerde ve dillerde "Türk gibi kuvvetli" darb-ı meselini yaratan cedlerimizdi. En kötü şartlar içinde yaptıkları Avrupa ve Amerika turnelerinde dahi saldıklan şöhretler, destanlar teşkil edecek menkıbelerle doludur (16),
Osmanlılar da Selçuklular gibi tamamen Oğuz törelerine bağlı olarak yaşadılar. Cirit, okçuluk, güreş ve binicilik gibi bütün sporlar "Oğuz Töresine uyularak yapılıyordu. O zamanlar güreşte başarılı olanlara da "Alp" denilmekteydi (9). .
1345'lerde Sırpların işgaline son vermek üzere Selanik'e doğru yol alan Türk (al plan) akıncılan, bir Hıdrellez günü Edirne yakınlarındaki Ahir Köy' de konuklar, pehlivanlık Türklerde hem bir gelenek hem de bir savaş hazırlığı olduğundan kırk yiğit güreşe başlar, güneş batarken kapışmalara son verilince, bu kırk yiğit de bulunduklan yere · düşerek son nefeslerini verirler, şehit olduklan yere de gömülınüşlerdir. Ertesi gün mucize bir olay, bakarlar ki her yiğidin can verdiği yerde bir pınar fışkırmış. Olaydan ötürü oraya "Kırk Pınar" adı verilmiş ve her yıl Hıdrellez'de buraya toplanarak güreşrnek adeti yerleşmiş, geleneksel halde süregelmiştir (8).
Biz Türklerin yaşantılarında "Kırk Yiğit", "Kırk ince kız" ve "Kırklar'' önemli yer alır. Kırkpınar güreşleri günümüz Türkiye'sine kadar taşınmış ve daha da güncelliğini geleneklerini sürdürmektedir. Milli kültür değerlerimizin canlı örneklerinden olup, milletin silinmez mühürüdür.
D ah~ çok tekke ve vakfiyelerce korunan güreşçiler · geleneklerdeki yerleşmiş olan Islfuni unsurlar yerine getirilerek güreşe bırakılırlar ve cazgırın deyişlerinde-Allah ve Resulünden yardım beklenir, güreşçilecin Pir' i kabul edilen Hz. Hamza'ya dua edilir. Bir Pehlivan Duası:
408
Allah Allah İliallahi Cehil-i Cabbar, Hun-i Settar, Leyl-ü vennehar Kırk Tekbir ile Hayde bre Maşallah Pehlivan Aslımız neslimiz Pehlivan Pirimiz Hz. Hamza Pehlivan Atamız Türkistan yayiasından Yamtar Tiğin Pehlivan İki pehlivan çıktı meydane Biri birinden merdane Analar çeker zahmeti Babalar bilmezkıymeti Pehlivan bırakmaz kısbeti
(24)
SAYI435 H.İŞLER
Arar meydanlarda lasmeti Ey Pehlivan! · Alta düştüm diye yerinme Üste çıktım diye sevinme Alta düşersen apış Üste çıkarsan yapış Paçadan dal yukarı al Kasnaktan tut, kündeden at Gönder Hz .. Muhammed' e savaZat Ben çekiliyorum aradan Sizleri kayırszn Hz. Yaradan Hayde bre, Maşallah deyin PehlivanZara (10).
Yil.. XXXVII
İki pehlivan dua bitimine kadar cazgırı öylece el bağlayıp dinlerler. Dua tamamlandıktan sonra davul zurnacılara işaret verilir. Güreşlerde, yiğitlik ve cenk havası (cengavi) çalınır. Bu durum herkesi bir ~t daha eaşturmaya yetmiştir. Yağlıcılardan Adalı Halil Pehlivan ve Hergeleci Ihrahim Pehlivan da çok güzel ahenkli birer peşrev çıkarmışlardı. Halk önce onları bu güzel perdahlarından· dolayı alkışa tuttu (19). ·Pehlivanlarkısbetlerini giyerierken Besınele çekip dua ederler ve pehivanların piri Hz. Hamza'nın ruhuna Fatiha okurlar.
. Pehlivanlık geleneklerinde açıkça görüldüğü gibi teldce sporcularında Islfuni unsurlar hemen hepsinde de kendini göstermektedir. Atıcılıktaki Mürşit, Miyonder .ve acemiy~~erin gelenekleri gibi. Eskiden beri atıcılıkta bu hususlar hep devam etmiştir. Orneğin, "Ya Hak" demeden yapılan menzil atışlarındaki rekor!ar bile geçersiz sayıl_mıştır.
Bütün bunlarla ortaya konulmak istenen tekke geleneklerindeki kuralların İslamiyetten önceki Şamanizm kurallarından ayn olduğudur. Her ne kadar da spor tekk~leri işlevierin ve amacı bakımından diğer tekkelerden ayn ise de, Tfu:klerin Islam dinine girmelerinden sonra Orta Asya kültürünün Fars kültürü ve.Islfuııi kurallarla birleşerek yeni bir kültür oluştuğu gerçeği de kendini apaçık göstef?lektedir. ·
:I.Iz· Muhammed'in Sünnetinde Spor Peygamber (S.A.) Aleyhisselam; kendi zamanında geçerli ve İslam'ni ru
huna aykırı olmayan spor hareketlerinden bazılarını teşvik ve ·tasviye etmiştir. Mesela, . atıcılık, binicilik, yüzme, güreş, kılıç-kalkan oyunu. koşu, at ve deve koşuları v.s: gibi. Hatta rekabet olsun diye ödül bile koyduğu, hediyeler verdiği olmUştur. Kendileri eşi Aişe ile iki defa koşu yarışı yapmışlardır, ilkinde Aişe, ikincide Peyg;amberi~ kazaiımıştır. · · ·
ResuluHalı yaya olarak yürümekten yorulan kimselere de "Sizden biriniz yürümekten dolayı yorgunluk geldiği zaman koşsun. Zira koşmak yorgunluğu giderir" buyurmuşlardır (13).
İbn-i Ömer (r.a) de şöyle der:
(25) 409
SAYI435 TÜRK KÜLTÜRÜ YU.. xxxvn
"Peygamber Aleyhisselam, idmanlı atlara Hayfa ile Seniyetü'l-Veda. arasında koşu yaptırudı. ldmanlı olmayan_ atlar~. da Seniyyetü '1-Veda' dan Beni Züreyk Mescidine kadar koşu yaptıntdı. lbn-i ümer sözüne devamla: "Ben de koşuya katılanlar arasındaydı m. Bu sırada atım bir duvardan atladı" demiştir.
Peygamber Aleyhisselam'ın Pehlivan Rükane, oğlu Yezid ve Ebu'l Esved el Cümahi ile yaptığı güreşler pek meşhurdur. Peygamber (S.A.V.) bu rakiplerini rahatlıkla yenm.işlerd.ir. Torunları Hasan ile Hüseyin güreşirierken de hakemlik yapmıştır. Hz. Ali'nin de iyi bir koşucu ve pehlivan olduğu rivayet edilir.
Hz. Muhammed'in (S.A.V.) Hadis-i Şerifinde "Ok talimedilen yerler, cennetin bir parçasıdır" buyurulmuştur.
İslamiyet'te sporun teşvik edilmesi öncelikle sıhhatin korunması maksadına yöneliktir. Beden ve ruh sağlığıdır. Sporun harp oyunları ile ilgisi ve savunmaya olan katkısı, bir taraftan da Müslümanların ibadetlerine ve diğer görevlerine kuvvetli bir istekle .sarılmalarına katkısı İslanuyette spora verilen önemin bir başka sebebidir (23). Islam dini Cl§ınlığa kaçmamak şartıyla ve meşru daireler çerçevesinde özel günlerde ve düğünlerde sporun eğlence maksadıyla da yapılabilmesine cevaz vermiştir.
Çalışmarruzın bundan sonraki bölümünde bahsi geçen spor dallannın yapılması ve önemine işaret eden İslami teşvik ve sahih hadisleri vermeye çalışaca-ğız.
Bu konuda, yani sporu teşvik ve tavsiye yönündeki hadisler hiç de az değil-dir. İşte bunlardan örnekler, mealen:
"Agah olunuz, kuvvet ok atmaktadır"* "Atıcılığı öğrenip sonra terk eden bizden değildir."**
Kim Allah yolunda ok atarsa, o kişi adl ve hürdür. Bir başka rivayette: Kim Allah yolunda olduğu halde düşmanın karşısına ok ile çıkarsa, onun için bir derece vardır. BCl§ka bir rivayette de şöyle demiştir: Kim Allah yolunda olarak ok ile düşmanla ister karşıla§sın ister karşılaşmasın, bu durum onun için köle azad etmiş sevabı kazandım.
Gayesi, müntesiplerini dünyada ve ahirette saadete erdirmek olan İslam dininde sulh (barış) esastır. Mal ve cana kast, sınırla,ra tecavüz etmedikleri sürece de dıştaki devletlerle münasebetler barışa dayalıdır ( 4 ). Ancak öyle anla§ılmaması imkansız ki, ok atmayı teşvikteki gaye de eğlenmeden öte, kötü günler için hazırlık amacı ta§ımaktadır***.
* Enfal, 60
** Neylu'l Evtar, IV/85 *** Şevkaru, Neylu'l Evtar, IV/85.
410 (26)
SAY1435 H. iŞLER YIL xxxvn
Ubeyde Ebu Süfyan kafilesi * karşılaştığından Müslümanlardan ilk o~ Hazret-i Sa' d atınıştı ki, bu olayın Islam tarihinde önemli bir yeri bulunmaktadır****.
Ebu Hüreyre'den:
Meal: Ok atmasını öğrenin· ve yüz çevirmeyiniz. Zira ok atılan yerden hedef kadar mesafe, riyazı cennetten (cennet bahçeleri) bir bahçedir. Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul'un fethinden sonra kurduğu Ok Meydanı'nm temizliğine o kadar çok itina gösterirken "Buranın üzerinden kuş bile uçmasın" fermanının vermesi de bu hadislerden yola çıkmasından olsa gerektir. Çünkü Türkler boş zamanlarında ok atıp sonra da oralarda ter atarlarken kendilerini Cennet bahçesinde geziyor inancından ayırmamışlardır.
Ebu Saidü'l Hudri'den:
Meal: ok atmasını ve Kur'an okumasını öğrenin.
Ebu Rafi'den:
Meal: Bir baba eviadına yazı yazmasını, suda yüzmesini, ok atmasını öğretmeye ve bırakacağı mirası, tayyib (güzel, hoş) ve helal olarak terk etmeye mecburdur*. ·
Hz. Peygamberimiz böyle sözlü emirlerde bulunduklan gibi fiili teşviklerde de bulunurdu. Eshab-ı Kirarnını sevindirmek için onların ok atışiarına ve koşu yanşlarma bizzat katılırdı (21).
Yine Mesleme'den:
"Allah'ın Resulü Hazreti Peygamberimiz bir gün beni Eslemden ok ta1irni eden bir cemaatin yanına geldi. Ey Eviad-ı İsmail atın; Ceddiniz İsmail çle ok atardı. Ben de atan takımla beraberim buyurdu."
Enis b. Malik der ki:
"Bir kimse Allah yolunda bir yay kullanır ve onu korursa onun bereketi ile Cenab-ı Allah o kimsenin fakirlik ve ihtiyacını giderir**.
Abdullah b. Cerad' dan:
"Resul-i Ekreni Hazretleri, ok atanlan hab-ı Nişangaba doğru ok atmalan muhsuz eylerdi. Aslıab-ı Kirarnı koşmaya başlayınca kendileri de onlara iştirak buyururdu"***.
**** * ** ***
(27)
Abdullah b. Ömer' den:
Sahib-i Buhari, c. 10, s. 376, Diyanet ݧleri Başkanlığı, Ktb. Ankara. Tahirül Mevlevi Sebilü'r-reşard, c. ll, s. 263, 24 Ekim 1913. İstanbul AynıEser AynıEser
411
SAYI435 TÜRK KÜLTÜRÜ Yil. XXXVII
"Bir kimsenin oklarla aynaması yani ok talimi yapması en güzel şeydir. Rerny'i öğrendik~n sonra terk ederse küfran'ı nirnette (iyiliğini inkar etme) bulunmuş olur"****.
Birncilik hususunda, yine rivayet eder ki, Peygamberimiz Hz. Seer Edhem narnındaki atını Mekke-i Mükerrerne yakınında Mahsab Nam Mahalde müsabakaya koyrnuşlar. Ethern birinci gelmiş. Yine Mervid-i ki, Sekb narnındaki atı müsabakada birinciliği kazanmış. Hz. Peygamberimiz Er-Haz biniciye bir bürd yamani (Yemen kurnaşı) ilisan buyurmuştur ve ''Ben eğlenceden at yarışım çok severim" demiştir*****. · ·
Hı. Peygamber at yarışı yaptırmış, zaman zaman rnükafat vermiştir.* "Hz. Peygamberin Adba adındaki devesini hiçbir deve geçemezdi. Bir gün
bir bedevi yarışçı devesiyle geldi. Hz. Peygamber onunla yarıştı. Yarışma yı bedevi kazandı. Bu dururndan hoşlanmayanları Resuluilah (S.A.V.) şöyle teselli etti: ''Dünyada her yükselişe bir alçalış. vermek, Allah üzerine bir haktır."**
Biniciliği teşvik sebebi, Kur'an-ı Kerim'de Allah (C.C.) tarafından konunun önemine işaret edilmesine binaen olsa gerek.
Bu hususta, "Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve bağlarup bulunan atlar hazırlayın." Buyurulınaktadır. ***
- "Ok atınız ve ata bininiz. (Ok) atmamz ata binmel)izden daha hayırlıdır."****
' -Bir Hadis-i Şerifte de Hz. Peygamber (S.A.V.): "Mürnin kişinin binnie,
yüzme, ok atma eğitimleri yapabileceğini belirtmiştir." (23} Cerir diyor ki: Bir kere Resulullah'ın cihat atının başından a1mmn üstüne
sarkan saçlarını mübarek parmaklarıyla büktüğünü gördüm. Bükerken de: (Elhaylü fi nevasihe'l-hayr .... = Cihat atımn almna dökülen perçeminin her bulde-sinde hayır bağlıdır) diyordu (25). ·
İslamiyet'te güreş müsabakaları da teşvik edilmiş, hatta Peygamber Efendimiz (S.A.V.) kendisi de bizzat güreşmişlerdir (22).
O devirde kuvvetiyle şöhret bulan Pehlivan "Rukane İslfuniyet'i kabul etmek için Hz. Muhammed'in bizzat kendisiyle görüşmesini ve bu güreşte kendisini yenmesini şart koşrnuştu. Hz. Peygamber bu teklifi kabul etmiş, yapılan müsabakada kendine son derece güvenen Rukane'yi şaşırtacak derecede güreşerek mağlfip etmiştir.*****
**** Aynı Eser ***** (EınruUah Efendi'nin Muhittinü'1 Maariften,lst. 1902 * Şevkaru, Neylu'1 Evtar, VIII, 79 ** Buhari Muhtasan Tercümesi, C. 8, s. 318, N esai, Hay! 14, c. 6, s. 227; 1. Canan ag.e. 258. *** Enfal, 60 -**** İbni Kesir 111321 ***** Sünen-i Tirmizi Tercümesi. C.3, s. 281; İbn Hişam. Siret'in Nebeviye C. 1, s. 391: İ.
Canaa, a.g.e., 259.
412 (28)
SAYI435 H. iŞLER YIL XXXVII
Rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber Rukane ile defalarca güreşmiş v~ her defasında onu yenmiştir. Bu güreşlerden birinde Rukane koyun ortaya koşmuş, Hz. Peygamber onu yenince yine bir koyun getirmiş, tekrar güreşelim diye teklif etmiştir. Rukane bu defa da yenilince bir üçüncüsünü getirmiş ve yine yenilmiştir: O zaman: Ben ana-babama ne derim (koyunlar için) diye üzülmüştür. Bunun üzerine Hz. Peygamber "Biz yanına seni yenip zarara sokmak için gelmedik, al koyunlarını" buyurmuş ve onun gönlünü almıştır. Bunun üzerine Rukane Müslüman olmuştur (23).
Güreşler bilindiği giöi eskiden savaşlar başlarken iki tarafın pehlivanları çıkarak teke tek kapışırlardı. Bu vakıalar bazan savaşlan alabildiğine kızdırır, bazan da koz paylaşma bu şekilde sonuçlanabilirdi. Güreşin böyle anlarda sulh aracı olmasını, soy bağı taşıyan eski Türkler' in kendi aralarındaki husumetleri çözmede kullanıldığına şahit olabilınekteyiz. ·
İslamiyet'te çok önemli bir yeri olan Bedir Savaşı'nda da meydana çıkan Utbe, bir tarafına kardeşi Şebye'yi, bir tarafına da oğlu Vehid'i alıp meydana çıktı. Müslümanlardan karşısına er (pehlivan) göndermelerini· istedi. Beni Neccar'dan Abd b. Se'lebe'nin kızı "Mra" adındaki kadının oğullan Arf ile Muavviz b. Haris ve Hezrec kabilesinden meşhur Abdullah b. Revaha onlara karşı · çıktı. Utbe onların kim olduklannı öğrendikten· sonra küçümsedi. ''Bizim sizinl.e işimiz yok" diyerek onlarla savaşmadı, onları rakip tanımadı.
"Ya Muhammed, bize amca oğullarınızı gönder. Onlar bizim akran ve dengimizdir" diyerek Mekkeli Müslümanlardan er diledi. Ubeyde altmış üç .yaşında idi. Utbe'ye karşı durdu. Hamza elli sekiz yaşında idi. Şeybe'ye karşı durdu. Ali yirmi bir yaşında idi, Vehid'e karşı durdu. Her biri yaşça hasmının dengi idi.
Ubeyde ile Utbe birbirlerini yaraladılar. Hamza ile Ali hasımlarını öldürdükten sonra, Utbe'yi öldürüp, Ubeyde'yi baygın halde huzur'u Nebevi'ye getirdiler (7).
İslfunlyet'te atıcılık, binicilik, yüzme ve güreşle beraber koşunun da tavsiye edildiğini ve Aslıab-ı Kirarn'ın buna önem verdiğini görüyoruz (22).
Peygamberimiz, "İki hedef arasında koşan kimsenin her adıını için bir hasene (sevap) vardır." buyurmaktadırlar*
"Allah yolunda: tozlanan ayakların Cehennem ateşinde · yanmayacağı veya Cehennem ateşinden korunacağını" başka bir hadis-i şeriflerinde beyan etmektedirler.**
"Resulullah zamanında at ve deve yarışlan yapılırdı, erkekler de aralarında yaya olarak yarış yaparlardı."***
* Mecmuz-Sevakid, C. 5, s. 269-259 ** Sünen-i Tirmizi Tercümesi: C. 3, s. 187 *** Tenbihül-Gafılin Tercümesi Bab: 134, s. 925
(29) 413
SAYI435 TÜRK KÜLTÜRÜ Yil. XXXVII
Hz. Ömer de "Çocuklarınıza yüzmeyi, ata binmeyi ve yanşmak için konan işaretler arasında)çoşmalannızı emrediniz." Diye valilerine ve k:umandanlanna emirler vermiştir."****
SONUÇ Yapılan çalışmada, Türkler'de sportif aktivitelerin, onlar için bir yaşam bi
çimi vazgeçemeyecekleri vasıflan olduğuna şahit olabilmekteyiz. Bu engin ve ileri medeniyete erişmiş atalarımızı incelemek, araştırmak ve örnek almak gerekmektedir.
Türklerde, İslfuniyet'ten önce ."Alp"lık. geleneği var idi. Her Türk gencinin rüyalannı alp olabilmek süslerdi. Islam dinine giren Türkler'de Alplar'a artık erenlik de eklenince "Alperen", "Alpgazi"lik gündeme geldi. Buradaki dönüşüm çocuklarm isimlerindeki Farsca-Arapça etkileşmeye de benzetilebilir.
Açılan spor tekkelerindeki gelenekler mürşi~, miyanderlik ve acemiyelik dönemleri Türklerde sportif aktiviteleri etkileyen Islfunl unsurlardan sayılabilir. folklorik Türk güreşlerindeki kıyafet de bunlara bir misal olarak görülebilir. Islfuni unsurlar sportif organizelerin düzenieniş gayelerinde bile etkili olmuştur.
Türklerde zaten var ve hayat tarzı olan atıcılık, binicilik, koşu, yüzme ve güreş gibi sporlann İslam dini ve onun peygamberi Hz. Muhammed tarafından da tavsiye ve teşvik edildiğini görebilmekteyiz.
Selçuklular ve Osmanlılar döneminde bahsi geçen spor dalianna ayn bir değer verilmiş ve belirtilen hadislerin ışığında atıcılık yapılan alanlarda gezinmeyi bile Türkler "Cennet bahçelerinde gezirunek" anlamı ve inancıyla yapmışlardır.
KAYNAKLAR
ARJG, V .N. Asil Spor Güreş, G.S.G.M Eğitim Dairesi Yayınlan, Damla Matbaacılık. Ankara. 1993.
2. ALPMAN, C.: Eğitim Bütünlüğü İçinde Beden Eğitimi ve Çağlar Boyunca Gelişimi, M.E. Basımevi, İstanbul, 1972. ·
3. ATABEYOGLU, C.: Okçuluk Tarihi, TSV Yayınlan, Başkent Yayınevi, Ankara, 1988. 4. DUMAN, Z.: Kur'an-ı ~erim'de Muharebe ve Zafere Götüren Etkenler. İlahiyar Fakültesi
Dergisi, Sayı: ı, Erciyes Uruversitesi Matbaası, Kayseri, 1983. 5. ERKAL, M.: Sosyolojik Açıdan Spor, Formal Matbaası, İstanbul, 1982. 6. ERGİN, M.: Dede Korkut Kitabı, Boğaziçi Yayınlan, İstanbul, 1988. 7. ESAT, M.: İslam Tarihi, Ertu Matbaası, İstanbul, 1995. 8. GÜMÜŞ, A.: Klrkpınar Güreşleri, Özkan MatbaacıJı.k, Ankara. 1990. 9. GÜVEN, Ö.: Türklerde Spor Kültürü, Atatürk KWtür Merkeı.i Yayınlan, Sayı: 57, Ankara,
1992. 10. GÜNIŞIGI, A.B.: "Edik" KahraroanmaraşWar Dergisi, İhlas Matbaacılık, istanbul, 1985.
**** Ebu Davud-SUoen, Cİhad 6, (3-69) Hadis No: 2578.
414 (30)
SAYI435 H.İŞLER YIL XXXVII
11. İSLAM ANS!KLOPEDİSİ: Türkiye Diyanet Vakfı Yayıru, Güzel Sanatlar Matbaası, C. 4, iştanbul, 1991.
12. İŞLER, H.: Geleneksel Türk Sporları, Yayınlanmamış Ders Notları, Erciyes Üniversitesi, Kayseri, 1993.
13. KARABULUT, A.R.: Sağlık, Tıbbı Nebevi Ansiklopedisi, C.l, Mektebe Yayınları, Sistem Ofset; Ankara, 1994.
14. KAHRAMAN, A.: Cumhuriyet' e Kadar Türk Güreşi, C.1, Kültür Bakanlığı Yayınları, Özkan Matbaası, Ankara. 1989.
15. KAHRAMAN, A.: Osmanlı Devletinde Spor, Kültür Bakanlığı Yayınları/1697, Ankara. 1995.
16. KARAKÜÇÜK, S.: Türk Spor Kurumu Dergisi, Ankara, 1992. 17. LONG, W.: Sumo, Apol Ket Guide, 4. Baskı, Tokyo, 11-12, 1992. 18. MİRWEYS, Ö.: (Anthoy Köyü, Faryab, Afganistan.~oğumlu), Kung-Fu Antrenörü ile "Gele
neksel Türk Sporları" Konulu Bir Mülakat, Erciyes Universitesi, Spor Kulübü, Kayseri, 1997. 19. SERTOGLU, M.: Rumeli Türk Pehlivanları, Kültür Bakanlığı Yayınlan, Sevinç Matbaası,
Ankara, 1986. 20. SÖKMEN, M.T.: Eski Türk toplumlarında Beden Eğitimi-Spor ve Geleneksel Türk Sporları,
Yayınlanmaınış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1993. 21. TAYGA, Y.: Türk SporTarihine Genel Bakış, G.S.G.M. Yayıru, No: 87, Ankara, 1990. 22. TURAN. A.: Türk Kültür Tarihi Ders Notları, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Akademisi, Ankara, .
1977. 23. TURAN, A.: İslamiyet'te Spor ve Önemi, Diyaiıet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara,
1985. 24. ZENGİN, H.S.: Yiğit Sporu Cirit, Yeni Şafak Gzetesi, 17 Ekim, Çarşamba, 1995. 25. ZEYNÜD-DİN, A. bin. A.: Sahib-i Buhari, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Sayı: 123-5,
Emel Matbaacılık, Ankara, 1987.
(31) 415