yfa genç analiz ekim 2011

30
GENÇ ANALİZ YOUNG FUTURE ACADEMY GENÇLİK VE KARİYER DERGİSİ EKİM 2011 SAYI : 19

Upload: ygt-yfa

Post on 10-Mar-2016

233 views

Category:

Documents


4 download

DESCRIPTION

En İyi Gençlik Dergisi

TRANSCRIPT

Page 1: YFA Genç Analiz Ekim 2011

GENÇ ANALİZ YOUNG FUTURE ACADEMY GENÇLİK VE KARİYER DERGİSİ

EKİM 2011

SAYI : 19

Page 2: YFA Genç Analiz Ekim 2011

GENÇ GELECEK KÜNYE

Dergi Editörü ġeyda KAYA

Kapak Tasarım Melike GÜNEġ

Yurt DıĢı iliĢkiler Adem BAKAN

Ceren BAKICI

Yurtiçi ĠliĢkiler Fulya SAVAġIR

Proje Koordinatörü Yiğit AKKOCA

Dergi Kadrosu

Burçin TOKSÖZ

Ceren BAKICI

Hamdi AYAR

Kaan TÜRKELĠ

Kunter COġKUN

Miraç NALBANTOĞLU

Melike GÜNEġ

ġeyda KAYA

Yiğit AKKOCA

ĠÇĠNDEKĠLER

. UNUT BENĠ ……….………………………..…1

. O’NU ANLAMAK ….……..……………… 5

. ÜÇ DĠREK ARASI YALNIZLIK………….…9

. CESARET ……………………….……..… 11

. PROJE KÖġESĠ …….………………….. 13

. SPOR ………………………………...….……….. 19

. BĠR FĠLM , BĠR KĠTAP ….…..………… 23

Hazırlayan:

Young Future Academy

Website: www.youngfutureacademy.tr.gg

Adres: Cumhuriyet Bulvarı No:219

Kalyon Apt. Daire:5 35220

Alsancak, İZMİR

Tel:05065882913

NOT : Her türlü eleştiri ve yorum için

[email protected] adresine

mail atabilirsiniz. Ya da yazarlarımızın

yazılarının altındaki mail adreslerinden

direkt onlara ulaşabilirsiniz. İyi okumalar

Page 3: YFA Genç Analiz Ekim 2011

UNUT BENi…!

Geçenlerde bir yerde duydum çok ilginç geldi kulağıma,

böyle çiçek ismi mi olur dedim, ne ki bu ya diye biraz

araştırdım, sizlerle de paylaşayım istedim… Çiçeğimizin adı

“beni unutma” .

Bu küçük şirin mavi

çiçeğimizin adının nereden

geldiği konusunda farklı

efsaneler vardır. Örneğin

efsanelerden ilkine göre

,bu bir Alman efsanesidir,

Tanrı bir gün tüm çiçekleri

adlandırır ancak ismi

konmayan ufak bir çiçek

bağırır tanrıya “unutma beni ey tanrım” tanrı cevap verir ;

”bu senin adın olacak” işte „beni unutma‟ ya da „unutma

beni‟ çiçeğinin adının geldiğine inanılan ilk efsane böyledir.

Bir diğer rivayet der ki; Adem ile Havva cenneti terk

ederken bir çiçek haykırır: "Beni unutmayın!" ikinci efsaneye

göre de işte böylelikle bu şirin çiçeğin adı dünyaya geldikten

sonra hep bu şekilde anılır.

En çok anlatılan efsane ise 3. Efsanedir. Ortaçağ

yıllarında bir Avusturya prensesi ve onun şovalye sevgilisi

varmış. Şovalyenin prenses için yapamayacağı şey yokmuş,

aşkı çok büyükmüş. Bir gün birazcık baş başa kalabilmek

umuduyla kırlarda dolaşmaya çıkmışlar. Gelecekle ilgili

Page 4: YFA Genç Analiz Ekim 2011

hayaller kurarak ilerlerken Tuna Nehri‟nin kenarına

gelmişler. Prensesin gözü karşı kıyıdaki minik mavi kır

çiçeklerine takılmış. “Ne kadar da güzeller” demiş. Şovalye

hemen o çiçeklerden toplamak için ayaklanmış. Zar zor

karşıya geçmiş ama çok yorulmuş. Çünkü şovalyenin zırhı

çok ağırmış ve hareket kabiliyetini olumsuz yönde

etkiliyormuş.

Bu şirin ortası beyaz, kenarları mavi kır

çiçeklerinden güzel yüzlü sevgilisine bir demet toplayan

şovalye geldiği yoldan sevinçle geri dönmeye başlamış.

Kayadan kayaya atlayarak diğer kıyıya geçen şovalyenin

ayağı bir kaya üzerinde kaymış ve Tuna Nehri‟nin akan

sularına düşmüş. Üstündeki zırhın ağırlığı yüzünden her an

dibe doğru çekildiğini hisseden şovalye elindeki çiçekleri

son anda sevgilisine doğru savurmuş ve son nefesinde çok

sevdiği prensese tüm gücü ile seslenmiş :

- Unutma beni, unutma beni…

Page 5: YFA Genç Analiz Ekim 2011

Tabi ki bunların efsane olduğu yani gerçek olmadığı

ortadadır çünkü bu devirde sevgilisine çiçek almaktan bile

utanan odun neslinin erkekleri kayadan kayaya atlama

zahmetine girmezler, velev ki girdiler düştükten sonra

unutma beni diyene kadar “hay senin çiçeğine de sana

da….” diye saydırmaya başlarlar :)

Zaten unutulmamak çok mu önemlidir? Niye tüm

şarkılarda beni unutma diye feryat eder ki eski sevgililer?

Oysa ki ben asla beni unutma demiyorum. Çünkü biliyorum

ki karşımdaki için beni unutmak onun en büyük cezası

olacak.

Ey eski sevgili, beni unut! Öyle bir unut ki yaşadığımız

tek bir an bile gelmesin hatırına. Farzet ki ben hiç yoktum,

hiç girmedim hayatına, senin günlerine güneş hiç doğmadı,

sen hiç mutlu olmadın, soluk alırken cenneti yaşamadın hiç,

güllerle bezenmiş bir bahçeye dönüştürmedi hiç kimse

hayatını.

Beni unut ki ; yaşadığın (bir daha asla

yaşayamayacağın) tüm güzellikler sana uzak olsun. Ömrün

boyu böyle sevilemeyeceksin nasıl olsa, seni sevdiğimi unut

ki sevginin yokluğunu çek ömrünce. Eğer beni unutmazsan

her zaman benim hayalimle avunacaksın, pişman olacaksın

ama “en azından bu kadar çok sevildim şu fani dünyada”

diyeceksin. Beni unut ki aşksız sonlanacak hayatının son

anlarında kendi gözyaşlarında boğul teselli olacak anılarının

eksikliği ile.

Page 6: YFA Genç Analiz Ekim 2011

Unut beni, unut seni sevdiğimi, unut mutlu yıllarımızı,

unut gözbebeklerinin içinin güldüğünü, unut seni iliklerine

kadar huzura ve güvene boğduğum günleri, unut sana aşkla

bakan güzel gözlerimi.

Farzet ki ellerimin sıcaklığını hiç hissetmedin, ve farzet

ki senin göz kenarındaki çizgilerine bile tapan bir sevgilin hiç

olmadı. Farzet ki yaşamının en güzel yıllarını ben

yaşatmadım sana.

Unut beni anladın mı unut! Her saniyesini, başlangıcını,

var oluşunu ve bitişini unut. Bu kadar onurlu duruşumu unut.

Seni el üstünde tutuşumu unut, üzerine toz kondurmadığımı

unut.

Ey zavallı, seni yokluğumla terbiye ediyorum, unut

beni, unut bir ara insan olabildiğini, insanca sevebildiğini…

Şeyda KAYA

Dergi Editörü [email protected]

Page 7: YFA Genç Analiz Ekim 2011

O’NU ANLAMAK

“ İnandık… Saat gecenin kaçı bilmiyorum, belki de sabah…

Güneş o kadar uzun zamandır doğmuyor ki! Bu puslu hava, silah

sesleri, ölü bedenlerin kokusu, kadın çığlıkları; insanı deli

edercesine… Sonu gelmeyen karmaşa; inancımızın peşine düştük.

Esaret kabul edilemezdi. Bağımsızlık savaşımızın bilmem kaçıncı

günü… Çoğumuz yaralı, kardeşlerimizi kaybettik. Geleceğimizi

kurabilmek için hiç tanımadığımız, yüzünü görmediğimiz bir

kahramana inandık. Biz Osmanlıydık, biz sultanlar çağındandık.

Boyun eğmek ne demek, gerekirse hepimiz ölür vatanın devamını

sağlardık!

Gönüllü olduğum gün dün gibi, oysaki burada kaç günüm geçti

emin bile değilim. Düşman yakındı, esir düşmemek için

direnmeliydik. Asker yoktu, tek bir şey vardı; inancımız. Silahımız

da yoktu, ama korkmadık; yüreğimiz vardı, bir de kör

cesaretimiz.“

.

.

.

“ Bugün durum biraz daha farklı; yemek tükenmek üzere, kış

geliyor. Çok garip ama üşümüyorum, içim alev alev… Tüm

yokluğa, yoksulluğa rağmen direniyoruz. Dün içimizden en genci,

tazecik bir fidan henüz 14ünde kapadı gözlerini. Onu görünce

daha da arttı hırsım, artık eminim ki tek yol hürriyet! İnsan,

insandan ne ister merak ediyorum. Adını, iklimini, dilini, dinini

bilmedikleri bir ülkede ne ararlar? Medeniyet dedikleri bu

mudur? Medeni olmamalıyız belki de. Bağımsızlığımızı bir alalım

da hele, kolay gerisi hallolur her şey.”

§§

Page 8: YFA Genç Analiz Ekim 2011

Bu ülkenin ne zorluklarla kazanıldığı anlaşılabilse keşke.

Savaşların verdiği acıyı, yokluğu ve yine de var olan iradeyi

herkes kavrayabilse. Bu değeri görebilse. Kendini küçük bir doğu

toplumu olarak görmenin ezikliğinden kurtulabilse insanımız,

gururunu duyabilse Türk olmanın. Öyle eften püften iki cümleyle

değil; iliklerine kadar işleyerek hissedebilseler bu ruhu, kıymetini

bilse.

Bu ülke zor şartlar altında bağımsızlığını kazandı. Türk’ü,

Çerkez’i, Laz’ı, Kürt’ü omuz omuza savaştı bu toprakları için.

Kimse yadsımadı o günlerde bu kardeşliği. Bir de şimdi…

Şimdiye bakın, kardeş kardeşi katlediyor. Hem de ne için;

kocaman bir hiç için. Atalarına ihanet ediyor bu ülkede herkes;

Kürt’ü de, Türk’ü de Laz’ı da Çerkez’i de…

O günleri anlamayan birbirine karşı kan döken herkes bu büyük

ayıbın, ihanetin parçası. Cumhuriyet ne zorluklarla kazanıldı,

şimdi nerdeyiz. Sahte bir demokrasi çağı yaşıyoruz gözümüz

kapalı. Söylenene inanıp göz yumuyoruz. Modern zaman

kölesiyiz hepimiz. Hiç birimizin bir diğerinden farkı yok.

Birbirimizi tanımadan anlamadan hüküm veriyoruz, bir çürük

elma için tüm kasayı döküyoruz.

Ülkeyi batırmak için öğretmen kaçırıyoruz, askeri öldürüyoruz,

askeri suçlayıp yargılıyoruz. Kurtuluş döneminde mumla

aradığımız düzenli orduyu bilinçli olarak yıkıyoruz. O günleri

anlamaktan bahsetmesin kimse bana, yüreğinin yandığını da

söylemesin. Ucuz yalanlara inanmayan bir avuç da olsa yaşıyoruz

hala.

Page 9: YFA Genç Analiz Ekim 2011

Hedef 2023, yüzüncü yılında bir cumhuriyetin olmayışı hedef.

Tek suçlusu yok bunun… Hedefi belirleyene çemkirmeyin

boşuna! Sözde sahip çıktığınız cumhuriyetin gidişine el sallayın

demedi kimse size! Anlayamadınız yıllarca değerini. Sömürülere,

baskılara göz yumdunuz. Biz Atatürk çocuğuyuz demekle

yetindiniz. O adı ağzınıza almaya nasıl cüret ettiniz. O’nu bu

kadar anlamamışken, O’nu bu kadar çarpıtmışken. Adını

kirlettiniz, eseri paramparça. O, hep birlik olmaktan bahsetmedi

mi? Anlayabildiniz mi O’nun ilkelerini gerçekten? Bu elinizdeki

O’nun cumhuriyeti mi, inanıyor musunuz sahiden?

BURÇĠN TOKSÖZ

Page 10: YFA Genç Analiz Ekim 2011
Page 11: YFA Genç Analiz Ekim 2011

Üç Direk Arası Yalnızlık…

Küçükken hemen her erkek çocuğunun mahalle arasında top

oynamışlığı, mahalle maçları yapmışlığı vardır. Herkesin kendini

birer Pele, Maradona, Ronaldinho’ya benzettiği bu maçlarda

herkes forvet oynamak ister kimse kaleye geçmek istemezdi.

Aralarında nispeten kötü oynayanlara defansta durma, daha da

kötü hatta zar zor oynayanlara ise kaleye geçme görevi verilirdi.

Kaleci olmak adeta dışlanmak demekti. Öyle ki maçlarda kimse

kalecilere adı ile seslenmez, seslenileceği zaman “Kale” diye

çağırırlardı. Kimi zaman iki taştan kurulu kalede, kimi zamansa

üç direkle yapılmış kalelerde kaleciler hep topun kendilerine

gelmesini bekler, asla kaleyi terk edemezlerdi. Top geldiğinde ise

onu tutmalı ve hemen ileri oynamaları gerekirdi. Beklerdiler

sürekli…

Futbol tarihinde her zaman takdir gören oyuncular forvetlerin

olması kazanmanın gol ile doğrudan bağlantılı olduğu bir oyunda

kaçınılmaz tabi. Bu nedenle de futbol tarihinde büyük

futbolculardan bahsedilirken mutlaka forvet oyuncuları da

bulunur; Pele, Messi, Ronaldo, Inzaghi, Puskas vb… ama nadiren

kalecilerden bahsedilir. Ben bu yazıda futbol maçlarında belki de

en büyük sorumluluğun sahibi kalecilerden bir kaçını sizlere

sunmak istedim.

Luis Felix Chilavert ismi çoğunuza yabancı gelebilir. Serbest

vuruşlarda tam bir usta olan Paraguay’lı kaleci kariyeri boyunca

62 gole imza atmıştır.

Page 12: YFA Genç Analiz Ekim 2011

Dünyanın en uzun süre gol yemeyen kalecisi rekoru 1193

dakika gol yemeyen Dino Zoff’a aittir. Bir başka ilginç özellik ise

40 yaşında İtalya Milli Takım kaptanı olarak dünya kupasını

kaldırmış olmasıdır.

Lev Yashin dünya tarihine Avrupa’da yılın futbolcusu ödülünü

kazanan tek kalecidir. Aynı zamanda futbolda kaleci kavramına

yeni bir soluk getirmiştir. Yashin, kalesine gelen topları

uzaklaştırmak için kalesini terk eden ilk kalecidir ve ondan sonra

da bu yöntem sürekli kullanılacaktır.

İngiliz kaleci David Seaman ise tam 731 maç oynayarak güç

bir istatistik tutturmuştur. Bunun 405 maçını Arsenal forması ile

çıkaran Seaman, 13 yıl bu takımın formasını giymiştir.

Bunlar gibi daha pek çok örnek sıralamak mümkün. Daha adını

yazamadığım pek çok da efsane kaleci mevcut. Dünyanın hemen

her noktasında oynanan ve izlenen bir oyunun en vazgeçilmez

parçası olan kalecileri hep hatırlamanız dileğiyle…

Hamdi AYAR [email protected]

Page 13: YFA Genç Analiz Ekim 2011

CESARET…

Bu ay kısacık yazım. Zaten aylardır yazamıyordum ama

kendimce sebeplerim vardı... Yepyeni bir dünyaya girdim yepyeni bir

şeyler yaşamaya başladım. Kendimce cesur bazılarına göre aptalca bir

seçim yaptım… Ne olursa olsun benim seçimim hep arkasındayım.

Evet çok yoruluyorum ama hayır pişman değilim hatta ziyadesiyle

mutlu haldeyim. O zaman bu yazı bir tavsiye yazısı olsun. Size zararın

neresinden dönerseniz kar olduğunu fısıldasın. Hatta yapmak

istedikleriniz için cesaret, umut versin.

Çok fazla değil kuracağım cümleler. Üniversitenin 3 yılını,

anamı babamı, ortaokul , lise , üniversite arkadaşlarımın tamamını

arkamda bırakıp İstanbul’a geldim . Elimde bıçağım bütün gün tava

tencere başındayım. İşletme derslerinde 3 senede yorulmadığım

kadar yoruldum 3 ayda belki . Hala her sabah 6 da mutlu uyanıyorum

istediğim şeyi yapmanın verdiği şevkle. Gün sonunda formamı

değiştirene kadar kendimi yorgun hissetmiyorum bile… Mutfak benim

olmam gereken yegane yermiş aslında. Liseden mezun olduğumda

daha hiçbir şey bilmezken işletme seçmeye karar verdim (ne kadar

ben verdim bu kararı tartışılır ) Yanlışın tam o noktada başladığını

şimdi anlıyorum… Ama yine de 3 yıl sonra olsa da doğruyu bulmuş

olmanın mutluluğu var üstümde… 100 kişiden nasihat dinledim bir

100 kişiden daha dinleyebilirim ama umurumda değil ben ilk defa

kendim için önemli , büyük bir karar verdim. Eğer gün gelir bu

yaptığım işten pişman olursam suçlayabileceğim tek kişi benim ve bu

bana mutluluk veriyor… Kendi hayatım için başkalarını suçlamak

faydasız olurdu… Ben demiyorum ki şimdi hepiniz bölümlerinizi

bırakın , koşa koşa dağılın okullardan. Ama biraz daha cesaretli olun

yapmak istediğiniz işler için... Bazen birilerine karşı çıkmak demek

olsa bile hemen yılmayın. Bu yaşta cesur olmazsak hangi yaşta daha

Page 14: YFA Genç Analiz Ekim 2011

cesur olabiliriz ki? Şimdi enerjimiz olmazsa savaşmak için herhangi bir

şeylere karşı ne zaman daha enerjik olabiliriz ki…? O zaman bu sene

boş durmayın kendiniz için bir şeyler yapın . Mesela gitar çalmak

isteyen kursa gitsin ya da fotoğraf çekmeyi öğrenmek isteyen okulun

topluluğuna kayıt yaptırsın , dağcılığı merak eden eksik kalmasın

falan filan … Bu sene olmasa da koca üniversiteyi yani 5 yılı hatta belki

6 yılı boş geçirmeyin... Mutlaka bir yerlerden yakalayın hayallerinizi…

Şimdi yemek üzerine küçücük bir blogum bile var.

“bohcacigeldihaniim.tumblr.com” Hatta yakında görüntülü tarifler

yayınlamaya başlıyorum . Eğer inanırsanız , isterseniz olur. Denendi,

onaylandı :D

Melike GÜNEŞ

Page 15: YFA Genç Analiz Ekim 2011

PROJE KÖġESĠ

Gönüllü Hizmeti ile İrlanda'da fırsatı Haziran 2012'de başlayacak olan

bir senelik proje ile İrlanda'da gönüllü

hizmeti katılmak, yaşlılarla birlikte

çeşitli aktivitelere katılmak ister

misiniz? Aralık 2011'e kadar başvuru

alacak olan proje ile ilgilenen adaylar,

ilgili kurumun sitesini ziyaret edebilir,

ayrıntılı bilgiye ulaşabilirler.

Friends of the Elderly works to alleviate loneliness and isolation in

the lives of older people in Dublin. We work to achieve this mission

through the management of a home visiting programme, as well as

through a variety of clubs and activities that are held at our Bolton

Street Centre. The visitation programme targets older people who are

housebound and/or socially isolated by matching them with part-time

volunteers who can visit them on a regular basis, in order to provide

regular social contact and friendship. We are referred new cases by

social workers, doctors, health centres and hospitals. We then assess

the social contact needs of the older person and identify a volunteer

willing to make a regular visit in that area. The social clubs, which

include our weekly Wednesday Club, as well as other activities such

as film and karaoke clubs, are enjoyed by people who are able to

travel to our location in the city centre. In addition, throughout the

year we organise holidays, day trips and outings to concerts and the

theatre.

Our activites are organised and carried out through the work of two

salaried staff members, three full-time volunteers, and 300 part-time

volunteers. The Public Relations Manager / Fundraiser works to raise

awareness about Friends of the Elderly to potential clients, as well as

Page 16: YFA Genç Analiz Ekim 2011

to potential volunteers and donors. This is done by contacting media,

advocating for policy changes on behalf of older persons, and

planning fundraising activities and publicity events centred around

celebrating the role of older people in society. The Coordinator's role

is to manage the administration of the organisation and to support the

full-time and part-time volunteers in the provision of friendship and

social contact to isolated elderly people.

Friends of the Elderly has been running a Full Time Volunteering

programme for over 10 years. As a small charity we recruit three full-

time volunteers for a period of 12 months to support our work to

combat loneliness and social isolation amongst elderly people. We

would like to ensure that our volunteering opportunities are open to as

many European volunteers as possible and view the EVS programme

as a means to increase the number of European applicants to our

programme. 2010 is our first year to be involved in the EVS

programme.

Tasks

The volunteers receive excellent experience in the provision of

support for older people. The volunteers have the scope to develop

publicity materials for the charity and to implement their ideas in

raising awareness and improving the services provided. It is a fully

immersive experience, with lots of one to one access to older people,

events and activities. Full time Volunteering is an opportunity to gain

skills that are transferrable to any field, such as filling out paperwork,

recordkeeping, managing, event planning, and conducting interviews.

Area Coordinators also gain experience specifically in the field of

social care. By building relationships with our members, volunteers

develop their interpersonal skills such as listening and communicating

empathy. In addition, it provides the experience of performing needs

assessment, researching services, and advocating in order to meet the

needs that people might have. A typical weekly schedule would

Page 17: YFA Genç Analiz Ekim 2011

include: Monday: Contacting older people via telephone, to see how

they are doing, updating files and information about their needs and

wellbeing. preparing posters and decorations for club activities

Tuesday: Volunteers meeting to discuss outcomes from Monday,

planning and organising an event for older people/identifying other

volunteers to participate, household chores and preparation for

Wednesday activities Wednesday: Supervising other volunteers and

set up for Wednesday activities, including refreshments, microphones,

musical instruments Managing attendance ang engaging one to one

with older people, identifying issues/problems experienced by older

people and assessing how we can help Thursday:Weekly meeting with

manager to update on activities planned and wellbeing of older

people, updating website and work on publicity activities with Public

Relations manager,volunteer meetings to interview new volunteers

and reference checking Friday: Working in charity shop including

shop stock including second hand clothes, visiting older people

referred to Friends of the Elderly at home and in hospital The

volunteers will receive 15 days holidays and work 9-5pm every

weekday. On occasion the volunteer will be asked to work some late

evenings until 8pm but will receive time-in-lieu of these late evenings.

Criteria

Although our application process is open to all over the age of 21+,

we ask applicants to explain their reasons for wanting to volunteer

with older people and during the interview, provide a series of

challenging situations for them to consider how they would respond.

We would ideally prefer candidates who has some experience with

older people and who are interesting in or currently studying in a

social care field. The older people that we work with are in need of

emotional support, it is important that all successful volunteers have a

certain maturity and ability to cope with people occasionally in

distress. A high level of English is required and a background in

Social Care/Social work is ideal.

Page 18: YFA Genç Analiz Ekim 2011

Procedure

Volunteers are currently recruited online via our website. We have an

open recruitment process and consider all applications. Telephone

interviews are conducted with the best candidates, based on CV and

cover letter of application via email.

http://www.friendsoftheelderly.ie/

Romanya'da Uluslararası Gençlik Semineri Romanya Ulusal Ajansı tarafından

Romanya'da 15-19 Şubat 2012

tarihlerinde 'Appetiser in Romania,

An Introduction to International

Youth Work' isimli etkinlik

düzenlenecektir.

Son başvuru tarihi 13 Kasım 2011'dir.

Etkinlik dili İngilizce'dir. Etkinlik

esnasında çevirmenlik hizmeti verilmemektedir.

*Tüzel kişiliği olan ve kar amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşları,

üniversite toplulukları, Gençlik Merkezleri, Gençlik Meclisleri adına

başvuru yapılabilir (İngilizce başvuru formunda "organisation"

kısmına kurum / kuruluş isimleri yazılacaktır).

Bir kuruluştan en fazla 1 kişiye destek verilecektir. Türkiye'den

toplam olarak 3 kişi etkinliğe katılım sağlayabilecektir.

Başvuruları kabul edilenlerin yeme-içme, konaklama masrafları

Romanya Ulusal Ajansı tarafından, ekonomik sınıf yolculuk

masrafları, seyahat sigortası ücreti, yurt dışı çıkış harcı ücreti ve vize

masrafları Merkez Başkanlığımız tarafından karşılanacaktır.

Değerlendirme, başvuru formları üzerinden yapıldığından, başvuru

formunuzu açık, anlaşılır ve net olarak doldurduğunuzdan ve sizi, bu

Page 19: YFA Genç Analiz Ekim 2011

etkinliğe katılımınızla ilgili motivasyonunuzu, somut hedeflerinizi en

iyi şekilde aktardığınızdan emin olunuz.

Sorularınız için

[email protected]

Letonya'da burslu gençlik semineri Letonya Ulusal Ajansı tarafından Sigulda, Letonya'da 29 Kasım - 4

Aralık 2011 tarihlerinde 'Active Participation ? Do It With Euromed!'

isimli etkinlik düzenlenecektir.

Ek belge gönderilmesine gerek yoktur. Son başvuru tarihi 10 Ekim

2011'dir.

Eğitim dili İngilizce'dir. Etkinlik esnasında çevirmenlik hizmeti

verilmemektedir.

*Tüzel kişiliği olan ve kar amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşları,

üniversite toplulukları, Gençlik Merkezleri, Gençlik Meclisleri adına

başvuru yapılabilir (İngilizce başvuru formunda "organisation"

kısmına kurum / kuruluş isimleri yazılacaktır).

Her kuruluştan bir gençlik çalışanı ve bir genç olmak üzere

Türkiye'den toplam olarak 2 kişiye destek verilecektir.

Başvuruları kabul edilenlerin yeme-içme, konaklama masrafları

Letonya Ulusal Ajansı tarafından, ekonomik sınıf yolculuk masrafları,

seyahat sigortası ücreti, yurt dışı çıkış harcı ücreti ve vize masrafları

Merkez Başkanlığımız tarafından karşılanacaktır.

Değerlendirme, başvuru formları üzerinden yapıldığından, başvuru

formunuzu açık, anlaşılır ve net olarak doldurduğunuzdan ve sizi, bu

etkinliğe katılımınızla ilgili motivasyonunuzu, somut hedeflerinizi en

iyi şekilde aktardığınızdan emin olunuz.

Sorularınız için [email protected]

Page 20: YFA Genç Analiz Ekim 2011

İzlanda'da burslu eğitim kursu: Coach to Coach İzlanda Ulusal Ajansı tarafından İzlanda'da

27 Kasım-3 Aralık 2011 tarihlerinde 'Coach

to Coach: Coaching for Youth Participation'

isimli eğitim kursu düzenlenecek.

Son başvuru tarihi 18 Ekim 2011'dir.

Eğitim dili İngilizce'dir. Eğitim kursu esnasında çevirmenlik hizmeti

verilmemektedir.

* Tüzel kişiliği olan ve kar amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşları,

üniversite toplulukları, Gençlik Merkezleri, Gençlik Meclisleri adına

başvuru yapılabilir (İngilizce başvuru formunda "organisation"

kısmına kurum / kuruluş isimleri yazılacaktır).

Bir kuruluştan en fazla 1 kişiye destek verilecektir. Türkiye'den

toplam olarak 2 kişi eğitim kursuna katılım sağlayabilecektir.

Başvuruları kabul edilenlerin yeme-içme, konaklama masrafları

İzlanda Ulusal Ajansı tarafından, ekonomik sınıf yolculuk masrafları,

seyahat sigortası ücreti, yurt dışı çıkış harcı ücreti ve vize masrafları

Merkez Başkanlığımız tarafından karşılanacaktır.

Değerlendirme, başvuru formları üzerinden yapıldığından, başvuru

formunuzu açık, anlaşılır ve net olarak doldurduğunuzdan ve sizi, bu

etkinliğe katılımınızla ilgili motivasyonunuzu, somut hedeflerinizi en

iyi şekilde aktardığınızdan emin olunuz.

Sorularınız için [email protected]

Young Future Academy Ekibi

Page 21: YFA Genç Analiz Ekim 2011

ALEX DAHA İYİ Kendi attığı kornerin golünü de yaptı ,Sanırım bir tek bunu yapmamıştı bugüne kadar.O da oldu.Kaçırdığı penaltıya bakmayın, o penaltıya yol açan asist asıl bakılması gereken. Çünkü Alex bu sene daha farklı, Alex bu sene her yıl yaptığından daha farklı bir işi başarıyor. “85 dakika ortada görünmez, bir çıkar her şeyi değiştirir” rolüyle geçen yıllardan sonra artık o her daim lider...Fenerbahçe‟nin içinde bulunduğu krize karşı duran isyan eden bir lider... O şimdi Fenerbahçe‟nin ağır adamları arasında en eski olan...An itibarıyla atan da o attıran da... Kimsenin hakkını yemek istemem... Kimse kırılmasın, alınmasın ama sanki başkan da o, hoca da, kaptan da... Alex bu sene her şeyden önce mağrur bir isyankar... Futboluyla söylediği de demeçlerindeki gibi. Konuşmadan anlatıyor...Saygı katıyor... -Antep M ilgi çekici olan Alex‟e henüz ikinci lig maçına çıkan Ziegler‟in katılışı oldu. Kendi kanadından Antep‟in gelişini sürekli ileri çıkarak engelledi sanki. Ona kariyerinin en iyi oyunlarından biriyle destek veren Caner‟i de unutmamak lazım. Türkiye standartlarının üzerinde bir tek top oyunu oynadı. Topuz‟u ilk dakikalarda işleten oydu. Ama bir pasının kısa kalması da arkadaşının sakatlanmasına yol açtı. Bunun dışında Semih Alex ikilisinin Ziegler ve Caner‟in katılımıyla kurduğu bağ ligin en zor deplasmanlarından biri için yeterli oldu. Semih çıktıktan sonra uygulanan Alex‟in en ileride olduğu santrforsuz oyunda ise neredeyse hiç pozisyon vermemeyi başardılar. Geçen seneye nazaran daha iyi kontratak yaptıkları da gerçek.

Page 22: YFA Genç Analiz Ekim 2011

-Şampiyonluk adaylığını daha da kuvvetli olarak ortaya koydular böylece. Fenerbahçe için sadece iki temel defodan bahsedebiliriz. Uğur girene kadar, ya da Olcan sakatlanarak oyundan düşene kadar sağ kanat iki yönde de döküldü. Selçuk kendi standardının da gerisinde kaldı. Ki bunda Cristian‟ın ona yardım etmeyişinin de payı var kuşkusuz.Ancak bunun sonucu vahim olmadı. İlk yarıda Antep çok rahat bir şekilde Fenerbahçe orta sahasını geçti ama pozisyon bulmakta zorlandı. Yani Fenerbahçe‟nin defansta çok sorunu yoktu ama defansif olarak sorun yaşadı. CARVALHAL DEGİL KOCH Genel kamuoyu Bursaspor‟un en değerli iki oyuncusunun Volkan ve Sercan olduğunu düşünüyordu desek herhalde çok yanılmış olmayız. Bu iki oyuncuyu bırakmasına rağmen, ligin en iyi „eski şampiyon‟ performansını ilk 30 dakika onlardan seyretmiş olmamız ne olacak peki?

Ülkenin yıldız tarifinde mi sorun var?

Dün 11‟e 11 oyunda ev sahibi sahaya enine çok iyi ve geniş yayıldı. Bu yönleriyle ligin üzerindeler. Eksik olan orta ya da pas kalitesiydi.

Kanattan sıfıra iniyorlar. Ceza sahası içine yeterince adam sokuyorlar. Ama asist şablonları yok gibi. Çok iyi, hızlı çıkıyorlar...

Ancak net kontratak planları/şablonları da yok gibi. Biraz fazla doğaçlama oynuyorlar sanki.

Tüm bu tabloya rağmen ilginç olan, eksik kalmalarına rağmen yine rakiplerinden daha net ve fazla pozisyona girmeleri oldu. Farkı açmaları, maçı erkenden, ilk yarıda bitirmeleri işten değildi. Bunu övmeliyiz. Kolay bir iş değil...

Page 23: YFA Genç Analiz Ekim 2011

Ancak oyunun kaderini/sonucunu etkileyen 3 temel unsurdan da bahsetmek lazım:

-3 senedir standart düşürmeden bu takımı bu seviyede tutan Ertuğrul Sağlam‟ın, bu sezon üzerine koyan ve çok iyi oynayan Batalla‟yı oyundan çıkarması takımı etkiledi... Eğer bir sakatlık yoksa, oyunu ileride tutabilen, oyun planın bu çok önemli parçasının oyundan alınmasını anlayamadığımı söylemem lazım. Yokluğu Bursa‟yı çok geri düşürdü.

-Beşiktaş‟ın asla bir oyun planı yok. Ama güçlüler... Roland Koch bu takımı fizik olarak iyi hazırlamış. Rakip daha uzun süre eksik oynayarak yorulsa da arada ciddi bir fizik farkı olduğu görülüyor.

Bursa macında Beşiktaş şanslı bir finalle oyun içinde tahmin edilemez bir galibiyet aldı. Ama fizik olarak bu kadar iyi olmasalar şansları yetmezdi.

BERABERLİK "1" DEGİL "0" PUAN

lk iki haftada Galatasaray için yapılamayacak tek eleştiri sanırım mücadele etmedikleri olabilirdi. Yapısal sorunlar, oyuncu tercihleri, diziliş vs. hakkında birçok şey söylemek mümkün olabilirdi. Ama haklarını yememek lazım şu ana kadar mücadele etmişlerdi.

Dün ise belki de en çok eleştirilmesi gereken bu oldu:

Erken eksik kalmalar genelde takımlarda konsantrasyon artışına yol açar. Ama onlarda bu hiç olmadı. Mücadele sıfırlandı. Notlarım beni yanıltmıyorsa Muslera‟nınki dahil sadece 2 faul yaparak maçı tamamladılar. Hem de rakibin yüzde 60‟a yakın bir yüzdeyle maça hakim olduğu bir oyunda.

Daha doğrusu bu oran onların mücadelesiz oyununun sonucuydu demeli.

Page 24: YFA Genç Analiz Ekim 2011

Muslera‟nın Beşiktaşlı Cenk‟den hallice çıkış hatasıyla kırmızı kart görmesinin ardından Ufuk‟un kaleye geçişi Karabük‟ü de etkiledi.

İlk yarıda Karabük‟te en çok göze çarpan Emenike‟nin varlığıyla şekillenmiş bir takımın Shelton‟la bocalamasıydı. Cernat‟ın form düşüklüğü dışında aynı oyunu oynayan takım, Nijeryalı‟nın gücünü, oyun görüşünü, süratini ve vuruş becerisini fazlasıyla arıyor. Yücel İldiz‟in yeni bir Emenike aramaktansa yeni bir yöntem ve sistem bulması lazım sanki.

Özellikle ikinci devredeyse Karabüklü oyuncular “kaleyi gören vursun” talimatıyla sahaya çıkmış gibilerdi. Galatasaray savunma ve orta sahası da bilinçli olarak buna müsaade etti. Ancak golde kimsenin yerinden bile kıpırdamadan duruşunu bu klasmanda değerlendiremeyiz.

Herkes yerleşikken, 6 kişi bölgesinde dizilmişken herkes kıpırdamadan seyretti. Hakan‟ın 3 metre geriden yalan takibi dışında. Ve Taffarel‟in iki numarası da Erdem‟in Hagivari bu vuruşunu seyretti sadece.

Beraberliğe yol açan penaltı ise Baros‟un prestijini kurtarması açısından önemli. Rıdvan bu inanılmaz hamlesiyle hem Baros‟u hem de Muslera‟yı kurtardı.

Galatasaray‟ın dün uyguladığı 4-4-2 varyasyonunda tek artı notu ilk 2 maçta en çok eleştirdiğim oyuncuya vermeliyim. Kazım genlerine işlemiş bu sistemde ne yapacağını çok daha iyi biliyor. Ama bunun dışında gerçekten bu maç hakkında iyi bir şey söylemek mümkün değil. TFF yenilikçi ve her şeyi kolayca değiştirebilen bir kuruma dönüştü. Eğlenceli bir durum bu. Her gün yeni bir karar çıkıyor.

Futbol böyle olduğunda herkese 0 puan verilsin. Bu futbola 1 puan da fazla. İki takım için de...

Kunter COŞKUN

Page 25: YFA Genç Analiz Ekim 2011

AGORA

O, tarihin gördüğü en etkileyici ve ilgi çekici kadınlardan biriydi.

Hem belinden aşağıya kadar uzanan sarı saçlarıyla göz kamaştıracak,

nefes kesecek kadar güzel, hem de adını matematikçi, filozof ve

astronom olarak tarihe yazdıracak kadar zeki bir kadın. Ve ne

trajiktir ki ölümüyle bile unutulmayacak bir kadın. Üzerine çullanan

onlarca erkeğin darbeleriyle son nefesini veren, cesedi sokaklarda

sürüklenip, eti kemiklerinden midye kabukları yardımıyla ayrılan ama

ne olursa olsun tarihin unutulmazları arasına giren bir kadın. Yani 45

yaşındayken bu dünyadan göçüp giden İskenderiyeli Hypatia.

Filmde Hypatia'yı Oscar ödüllü oyuncu Rachel Weisz

canlandırıyor. Rol arkadaşları ise iki yıl önce yaşama veda eden

yönetmen Anthony Minghella'nın oğlu Max Minghella ile Oscar Isaac.

İşte bu filmle bir kez daha hatırlanan İskenderiyeli Hypatia'nın

trajik öyküsü.

Page 26: YFA Genç Analiz Ekim 2011

Din ve bilim arasındaki çatışmanın nedenlerini ve sonuçlarını

irdeleyen tarihi bir film. Senaryo bir bilim kadınının dogmaya karşı

verdiği onurlu mücadeleyi anlatıyor. Hıristiyanlığın ilk yayıldığı

zamanlarda Roma’daki bilimsel eserlerin nasıl yok edildiğini, bilimin

cahil insanlar tarafından nasıl Tanrıya karşı bir şeymiş gibi

gösterildiğini açıkça filmde izliyoruz.

CEREN BAKICI

≈≈≈

Suyun Gizli Mesajı

Su kristallerinin düşüncelerimizden, duygularımızdan,

kullandığımız olumlu ve olumsuz sözcükler karşısında şekil

değiştirdiğini biliyor muydunuz? İşte size oldukça değişik

araştırma alanı ve onun ilginç sonuçları. Japon araştırmacı

Dr.Masaru Emoto; suyun söylenen sözlere, hissedilen duygulara,

görüntülere ve dinletilen müziğe göre nasıl bir değişim

gösterdiğini ve tüm bunları hafızasına kaydettiğini birbirinden

güzel su kristalleri fotoğraflarıyla kanıtlamıştır.

Dr.Emoto mikroskop altında çekilen fotoğraflarda insan eli

değmemiş suların olağanüstü güzellikte kristaller oluşturduğunu

Page 27: YFA Genç Analiz Ekim 2011

görmüş, kirli su kaynaklarından veya musluk suyundan aldığı

numunelerde ise deforme olmuş kristaller görüntülemişti.

Nasıl ki insanoğluna güzel sözler söylediğiniz zaman morali

yerine geliyor, kötü sözler söylediğiniz zaman ise morali

bozuluyorsa suya da kötü şeyler söylediğinizde adeta üzülüyor,

güzel sözler söylediğinizde ise seviniyor. Su şişelerinin üzerine

bazı kelimeler yazıldığında dahi suların şeklinin etkilendiğini ileri

sürüyor Dr. Emoto. Ortaya çıkan fotoğraflara göre “teşekkürler”,

“sevgi ve şükran" yazılı kağıtlarla sarılan şişelerde bulunan su

kristalleri dantel gibi ince motiflerle süslü; “Beni hasta ediyorsun.

Seni geberteceğim.” veya emir kipleri içeren kelimeler yazan

şişelerdeki sularda ise ya kristal oluşmuyor ya da oldukça kaba

hatlara sahip yarı karanlık kristaller görülüyor.

Page 28: YFA Genç Analiz Ekim 2011

Donmuş su kristallerinin fotorafları, insanlığa bilgeliğin kapılarını

açabilir mi?

Yaklaşık 15 yıl önce sudaki değişimlerin ölçümüyle ilgili bir

araştırmanın sonucunda kendisini pek çok farklı biçimlere

sokarak insanlığa çeşitli mesajlar verdiğini gözlemleyen Dr.

Masaru'nun söylemiyle:

"Hayretle fark ettim ki, buz kristali fotoğrafları insanlığa büyük

bir bilgeliğin kapılarını açıyordu. Musluk suyunun aksine, doğal

kaynak suları olağanüstü güzellikte kristaller oluşturuyordu; hele

ki hoş bir müzik çalındığı sırada fotoğraflanmaya görsünler. Daha

da büyüleyici olanı, "iyilik" ya da "kötülük" ile ilişkili sözcükler

karşısında suyun bu kelimelere birbirinden tamamen farklı

biçimde buz kristalleriyle tepki vermesiydi. Fotoğraflarını çektiğim

buz kristalleri bize, hayatımızı nasıl sürdürmemiz gerektiği

konusunda önemli bir ders veriyordu."

Dua etmenin de su üzerinde olumlu etkisi olduğunu

gözlemleyen Dr.Emoto, bir gölün dua etmeden önce ve duadan

sonra su örneklerini fotoğrafladı. Duadan sonra su kristali daha

berrak ve net bir şekil almıştı. Suyun yanında dua ettiğinizde

güzelleşiyor ve su da meydana gelen bütün bu değişimler de

fotoğraflara yansıyor. Araştırmacıya göre, hem dünyamız hem

de bizler büyük ölçüde sudan meydana geldiğimiz için suyun

mesajı hepimizin bireysel sağlığı, doğanın yenilenmesi ve dünya

barışı açısından muazzam bir önem taşıyor. Zaten su üzerine

yapılan araştırmalar ve yapılan son yayınlarda bu konuyu

bilimsel olarak destekleyen sonuçlar ortaya çıkartmaya devam

ediyor.

Müziğin de suyun üzerinde etkisi büyük. Masaru Emoto’nun

çektiği fotoğraflara göre bazı müzik türleri bozuk kristaller

Page 29: YFA Genç Analiz Ekim 2011

ortaya çıkartırken, bazıları muazzam şekiller ortaya çıkartıyor.

Mesela klasik müzik veya halk ezgileri dinletilen sularda

yumuşak şekilli, güzel kristaller oluştururken; metal türü müzik

dinletilen su örnekleri kristal oluşturmuyor.

Japon araştırmacının kendi internet sitesinde değişik

konularda yapmış olduğu yeni çalışmaları görmemiz mümkün

(http://www.masaru-emoto.net/english/e_ome_home.html).

Araştırmacı müziğin su üzerindeki etkisini göstermek için 22

ülkenin milli marşını suya dinleterek ve etkilerini de gözlemleyip

video olarak bu internet sitesinde sunmuştur. Japonya, ABD,

Rusya, Suudi Arabistan, İtalya, Şili, Kolombiya, Arjantin, Almanya,

Tayland, Endonezya, Bulgaristan,Kanada ve İspanya gibi

ülkelerin milli marşıları yanında Türkiye Cumhuriyeti’nin milli

marşı da yer alıyor. Video görüntülerinde İstiklal Marşı’nın

oluşturduğu kristaller ile yunus görüntüsünün oluşturduğu

kristal oldukça benzer. Ayrıca marşın kelimelerine göre şekillerin

aldığı biçim de teorisine oldukça uyuyor.

Japon Araştırmacı Dr. Masuru Emoto’nun 2004 yılında

yayınlanan “Suyun Gizli Mesajı” adlı kitabı Kuraldışı yayınları

tarafından 2005 yılında Yonca Hancıoğlu’nun Türkçe çevirisi ile

yayınlanmış ve büyük yankı uyandırmıştır.

Page 30: YFA Genç Analiz Ekim 2011

Kitap beş bölümden oluşuyor:

"Evrenin yapı taşı”

"Farklı bir dünyaya açılan kapı"

"Şuur her şeyi yaratır"

"Dünya bir lahzada değişir”

"Dünyayı saran gülümseme”

Kitabın her sayfasında ilginç güzellikler var. Buz kristallerinin

kelimelere verdiği şekiller ise görülmeye değer.Suyun, yüzde

yetmişi sudan ibaret olan bedenimiz üzerinde büyük bir etkisi

vardır. Ruhları ve bedenleri yaralanmış, kötü davranışlara maruz

kalmış insanların daha fazla hasta oldukları ve daha erken

öldükleri kanıtlanmıştır. Hem yaşadığımız evren hem de

canlıların büyük ölçüde sudan oluşması sebebiyle, suyun verdiği

mesajı dikkate almak ve çeşitli sözcükler karşısında değişen o

muhteşem buz kristallerinin fotoğraflarını hepimizin görmesi

gerekir.

“Suyu bilmek, evreni bilmek demektir; doğanın ve yaşamın

mucizesini anlamak demektir. Yaşamın kaynağı suyun önünde

saygıyla eğiliyor ve evrene şükran duyuyorum.” Dr. Masaru

Emoto

Aslı ASUTAY