yıl: 3 sayı: 27 aylık somuncu baba Çocuk dergisi - mart 2009... - [email protected] somuncu...
TRANSCRIPT
-
Som
uncu
Bab
a D
ergi
si’ni
n Ü
cret
siz E
ki’d
ir.
“Dargınları barıştırmak, insanları
birbirlerine ısındırmak için var
gücünüzle çalışın.
Bir insandan laf alarak diğerine
götürmeyin. İki adamı birbirine
kötülemeyin/lafını birbirine taşıma
yın.
Birine bir türlü, diğerine başka tür
lü
söyleyerek iki adamın arasını açm
ayın,
ikiyüzlü olmayın!
Göründüğünüz gibi olun, olduğun
uz
gibi görünün. İşte Müslümanlık, işt
e
insanlık budur…”
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k
.s)
Aylık Somuncu Baba Çocuk Dergisi - Mart 2009
Yıl: 3 Sayı: 27
-
Tezhip: Betül OKKA
Albümü
Arkadaşlar sizler de Çocuk Albümümüzde vesikalık fotoğraflarınızın yayınlanmasını istiyorsanız [email protected] adresimize gönderiniz.
M. Ferhat ÖZER
Cengiz DÜNDAR
Hiranur KALAY
Sami Yusuf ÇELİK
Rümeysa ÇAKIROĞLU
Ahsen DEMİR Miray DEMİR Ebrar Nur KALE Eyyup DOĞAN
Muhammet Hulusi KAYA
Rukiye ÖZ Cemile UZUN Yasin TOPALAK
Ömer Faruk PEKDOĞAN
Muhammed Emin UZUN
Aybuke ÖZDEN
Yusuf Can IŞIK
Ece GÖK
Muhammet Abdulvekil UCLA
Hacer ÖZDEN
Görkem ÖZTÜRK
Reyhan ÖZDEN
Sinan GÜRDAĞ
Ömer Faruk YÜRÜR
Talha Utku KALAY
(Bir Ayet)
(Bir Hadis)
“Ey iman edenler! Sabredin; sebat gösterin;
hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah’tan
korkun ki başarıya erişebilesiniz”.
(Âl-i İmran Suresi, 200. Âyet.)
“(Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun
hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona
yerine getirmeyeceğin bir söz verme.”
Tirmizî, Birr, 58.
-
Musa Tektaş
Editör’den Merhaba
Kıymetli Arkadaşlar!Bahar geldi. Kardelen çiçeklerinden sonra, tomurcuklar baş
göstermeye başladı. Yeşil yeşil yapraklar bahara merhaba dedi. Kırlara gezinti için çıkan, ailece parklarda, bahçelerde dolaşmaya başlayanlar veyahut bir dağ yamacından kardelenleri, nevruzları deste deste ellerine alanlar paylaşmayı da bilir baharla. Yaşama coşkusuyla, paylaşma heyecanını da bize aşılar her bahar.
Ağaçların dallarına konan cik cik öten kuşlar sanki bizi selamlar. Artık kış uykusundan uyanan hayvanlar yeniden can bulmuş gibi hareket etmeye başlarlar. Arılar hiç durmadan vız vız diye uçuşup bal yapmaya çalışırlar.
“Arı gibi çalışkan olmak” deyimi dilimize ve kültürümüze yerleşmiştir.
Biliyor musunuz, arılar 1 gram bal için çiçeklere en az 7000 uçuş yapıyorlar.
Bizlerde bilgi öğrenmek için gayret göstermeli, derslerimize çalışmalı, vatanımıza milletimize faydalı olabilmek için kendimizi yetiştirmeliyiz.
Bir kg bal için ise 40 bin tane arı, 6 milyon çiçeği dolaşıyor.Bizler de güzellikleri meydana getirebilmek, güzel bir dünyada
barış içerisinde yaşabilmek için her ilim dalından, her güzellik numunesinden nasibimizi almalıyız.
Arılar iğnelerini ancak hayatları tehlikeye girdiğinde kullanıyorlar ve sadece bir kez
kullanıyorlar.Kimseyi incitmeden, kimsenin kalbini
kırmadan herkesin bizden razı olduğu bir hayat yaşamalıyız.
Bir arı kendi ağırlığının 330 katı yük çeker.Biz de güçlü ve kuvvetli olmalı, bu
gücümüzü, insanlığa hatta her canlıya hizmette harcamalıyız.
Arılar çiçekleri sever, kovana elleri boş dönmezler.
Biz de insanları sevmeli ve kafası boş, eli boş, faydasız biri olarak değil, bilgiyle dolan, yararlı
olan bir insan olarak toplumda örnek olmalıyız. Onun için bu baharla birlikte her zaman biz de arılar gibi
çalışalım. Baharda sevinçle dolsun yüreklerimiz…
“Bizlerde bilgi öğrenmek için gayret göstermeli,
derslerimize çalışmalı,
vatanımıza milletimize
faydalı olabilmek
için kendimizi yetiştirmeliyiz. “
-
3Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2008
12
18
24
İçindekilerSomuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Ekidir.
İmtiyaz Sahibi ve
Genel Yayın Yönetmeni
Sebahaddin ATEŞ
Basım Tarihi: Şubat 2009
Yazı İşleri MüdürüHulûsi YAYLA
Yayın EditörüMusa TEKTAŞ
Grafik Tasarım ve UygulamaŞenol GÜRSOYKorhan ŞENOL
Kapak ÇizimHamit YÜKSEK
Dağıtım K.D.D
CTP - Kalıp Çıkış Filimsan: 0 (312) 395 27 27
Baskı & ÜretimAjans Türk Basın ve Basım Sanayi A.Ş
İstanbul Yolu 7. Km.Necdet Evliyagil Cad. No: 24
Batıkent/ANKARA Tel: 0 (312) 278 08 24
Basım-Yayım-Dağıtım-PazarlamaVİSAN İktisadi İşletmesi
Zaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad.No: 71 (44700) Darende / MALATYA
Tel:(422) 615 15 00 Faks:(422) 615 28 79www.somuncubaba.net - [email protected]
Somuncu Baba Çocuk Dergisi Mart 2009 Yıl: 3 Sayı: 27
Dergimizde yayınlanan yazı ve çizimlerden, yazarları ve çizerleri mesuldür. Kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.
Okumayı Seviyorum ............................4
Sırrı ER
Mevlana’dan Hikayeler .......................6
Ahmet EFE
Seyyid Hasan Gazi Hazretleri ............8
Yaşar ÖZKAN
Hey On Beşli Hey ................................10
Meryem Aybike SİNAN
Bahar Cemresi ......................................12
Bestami YAZGAN
Narlıbahçe’de Balık Pazarı .................13
Raziye SAĞLAM
Yusuf Suresi...........................................................14
Ali BÜYÜKÇAPAR
Somuncu Baba ve Gül Çocuk ...........16
Musa TEKTAŞ
Şiirler .......................................................18
Bilgi Hazinesi ........................................20
Abdullah Doğan
Bulutsu Masal .......................................22
Sadık YALSIZUÇANLAR
Sağlık Mutluluktur ...............................24
Hidayet BEYZA
Siz Bilirsiniz ............................................26
Zeki GÜREL
Güvercin Postası ...................................28
Bunları Biliyor musunuz? ...................29
Çocukca Bulmaca ...............................30
Çengel Bulmaca ...................................32
22
4
24
-
4Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM2008
5Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2008
Sırrı ER
4Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
5Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
OKUMAYI SEVİYORUMBirgün otobüs durağında bekliyordum. Durağa yaşlıca bir teyze geldi. Tedirgin
bir hali vardı. Sağına soluna bakındı; beni görünce hemen yanıma yaklaşarak utangaç bir sesle sordu:
— Kızım, benim okumam yazmam yok; sana zahmet, gelen otobüslerin nereye gittiğini bana söyler misin?
—Ne zahmeti teyzeciğim, size yardımcı olmak beni mutlu eder, dedim.
Yaşlı teyze, derin bir of çektikten sonra anlatmaya başladı:
—Cahillik başa bela kızım. Okuma yazma bilmemek o kadar kötü bir şey ki, anlatamam yani. Çocukken köyde okula göndermediler beni. Sonra da ben tembellik edip öğrenmedim. Pişman oldum; ama ne fayda! Bu yaştan sonra öğrenmem çok zor artık. Gelene geçene otobüs sormaktan utanıyorum. Aman yavrum; siz siz olun okumanın peşini bırakmayın.
Yaşlı teyze ile konuşurken, bir yandan da gelen otobüslerin önündeki yazıyı ona
okuyordum. Nihayet bineceği otobüs gelmişti. Bana teşekkür ettikten sonra, “Allah razı olsun evladım.” diyerek otobüse binip gitti.
Arkasından bakakaldığım bu sevimli teyzeye acımıştım doğrusu. Kendi mahallesine gidecek otobüsü bile başkalarına sormak ne zor şeydi. Okuma yazma bilmenin önemini o gün daha iyi anladım. Bu olay bana yıllar önceki bir anımı hatırlattı:
İlkokula yeni yazılmıştım. Öğretmenimizin verdiği fiş cümlelerini ezberleyip defterime yazıyordum. Ödevim o kadar çoktu ki yazı yazmaktan parmaklarım yorulmuştu.
Yanı başımda gazete okuyan dedeme sordum:
—Dede, bu fişlerde yazanları ille de öğrenmem gerekir mi?
—Elbette gerekir, dedi dedem. Onları bilmezsen okumayı öğrenemezsin. Okumayı bilmeyince de bilgileri öğrenemezsin.
—Bilgi edinmek için okumak şart mı yani? Sen birçok şey biliyorsun, bunların hepsini okuyarak mı öğrendin?
Dedem, “keh keh keh” diye güldükten sonra saçlarımı okşadı:
—Ah benim güzel kızım, ben o bilgilerin çoğunu kitaplardan, dergilerden, gazetelerden, ansiklopedilerden okuyup öğrendim. Okuma bilmesem nasıl öğrenecektim? Sonra, insanın yanında her zaman soru soracağı birileri olmayabilir. İşte o zaman, kitaplar bizim imdadımıza yetişir. Kitaplar iyi birer dosttur. Soru sorduğun bazı insanlar sana kızıp cevap vermeyebilirler. Ama kitaplar hiç kızmazlar. Sana dilediğin bilgiyi gönül hoşluğuyla verirler. Yalnızlığını giderirler… Sonra, her insan her sorunun cevabını bilemeyebilir, ama her soruya cevap verecek bir kitap vardır.
Dedem bunları söylerken, ben de gözlerimi onun kütüphanesindeki kitaplara dikmiştim. Dedemin yüzlerce kitabı vardı. Akşama dek, sıkılmadan okurdu. Herkesin dedeme bir şeyler sorması, aslında hoşuma gidiyordu. Bilge bir insanın torunu olmaktan gurur duyuyordum. Ama durmadan fiş cümlesi yazmak da hoşuma gitmiyordu. Fakat okumayı söktüğüm gün dünyalar benim olmuştu. Artık tek başıma istediğim bilgiye ulaşabilecektim. Şimdi düşünüyorum da, durakta otobüs soran kadının yerinde ben
olsaydım ne yapardım? Sağ olsun dedeciğim, bana iyi örnek oldu.
O günden beri iyi bir kitap okuyucusuyum. Küçük bir kütüphanem bile var. Hikâyeler, romanlar, masal kitapları, ansiklopediler, sözlükler, test kitaplarım,
her soruma cevap veriyorlar. Hani nasıl söyleyeyim; bilgim arttıkça kendimi daha cesaretli hissediyorum.
Bu gerçeği herkese ilan ediyorum: Okumayı seviyorum.
-
7Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2008
6Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
7Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
Koca bir öküz çamurlu tarladan geçmiş, ayaklarını bastığı yerlerde küçük çukurlar oluşmuştu.
Kibirli Sinek, içleri yağmur sularıyla dolan bu çukurların biri üzerindeki saman çöpüne . kondu. Bir süre etrafını seyrettikten sonra hayallere daldı.
-Ah dedi, anlatıp duruyorlardı zaten… Uçsuz bucaksız denizler varmış... Üzerinde büyük bir keyifle yüzen kocaman gemiler, içlerinde kaptanları… Herhalde o kıyısı bile bulunmayan denizlerin birindeyim şimdi. Bindiğim gemi de o gemilerden biri mutlaka. Eh, tabi ben de geminin kaptanıyım!,.
Kibirli Sinek bir öküzün ayağıyla oluşmuş çukurda kendini kaybetmiş, hayalinin ufuklarında gezintiye çıkmıştı. Gerçeklerden habersiz, içini dolduran yersiz ve boş bir gururla saman çöpü üzerinde oturuyordu. Tıpkı işe yaramaz hayaller ve boş kuruntularla vaktini geçiren zavallı varlıklar gibi.
Böylelerine şu öğüdü vermek gerek:
- Herkes kendi haddini bilmeli. Kibir ve gururla dolu bir yürek, içi boş davuldan farksızdır. Olayları abartıp olduğundan farklı gösterenler sonuçta ancak kendilerini aldatmış olurlar.
Kibirli SinekYazan ve Çizen: Ahmet Efe
Mevlana’danHikayeler
-
9Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2008
Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri artık Rabbi ve O’nun Re-sulü tarafından çağrılıyordu. İnsanları irşad etme emane-tini Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri’ne tes-lim etti. Ertesi gün her zamanki gibi Kur’an-ı Kerim okuy-
Yazan ve Çizen: Yaşar ÖZKAN
SEYYİD HASAN GAZİ HAZRETLERİ
Huzur İslam’dadır
8Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
9Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
Bizans yönetiminde bulunan topraklarda ise kargaşa, belirsizlik ve Hıristiyan askerlerin katliamları sürüyordu. Zulüm altında inleyen her dinden insan huzuru arıyordu. Huzur ise İslam’daydı…
Bizans’a yönelik İslam akınları Malatya merkezli devam ediyordu. Hasan Gazi komutasındaki kahramanlar Eğridir, Uluborlu kalelerini Rumlardan almışlardı. Akabinde Eğridere’de bulunan İtgar şehri, Şakviran şehri ve Eşek hisarı kaleleri de fethedilmişti.
Bölge halkı kitleler halinde kendi istekleri ile Müslümanlığı kabul etmekte, Anadolu’nun İslamlaşmasında büyük adımlar atılmaktaydı.
Yaz aylarının ardından sonbahar ve kış ayları çabuk geçmiş, ilkbaharın insan ruhunu kucaklayan günlerine gelinmişti. Abbasi Halifesi Harun Reşit’in (786–809) oğlu Me’mun (813–833) halifelik makamındaydı. Seyyid Hasan Gazi tarafından geçen yıl gerçekleştirilen Müslüman esirlerin kurtarılması hâlâ konuşuluyordu. Bu sıralarda tamamen Müslüman şehri olan Malatya huzuru, sükûnu doyasıya yaşıyordu. İslam huzur demekti. İslam sükûnet, İslam kardeşlik demekti… Seyyid Hasan Gazi’nin ağabeyi Seyyid Hüseyin Gazi Malatya Serdarıydı. Bölge halkı İslam sancağının şanlı koruması altındaydı.
-
11Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2008
Meryem Aybike SINAN.
10Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
11Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
,HEY ON BESLI HEY.
“Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor
Bir hilâl uğruna ya Rab ne güneşler batıyor”
Öğretmenimizin Çanakkale gezisi için araştırmamızı istediği çalışmayı yapıyordum. Karşıma bu beyit çıktı. Bir hilâl uğruna güneşlerin batması hususunu anlamamıştım açıkçası. Bunu mutlaka öğretmenime sormalıydım.
Ancak önce hazırlıklarımı tamamlamalıydım. Birkaç saat sonra yola çıkacaktık. Çanakkale yolculuğu için lazım olacak eşya ve giysilerimizi yanımıza aldıktan sonra okula gittik. Otobüsler okuldan kalkacaktı. Bu gezinin diğer gezilerden bir farkı vardı. Bir Türk çocuğu olarak cedlerimin Çanakkale’de yazdığı destanı okumaya gidiyordum. Bu destanı öylesine okumalıydım ki hayatım boyunca hiç unutmamalıydım.
Okula vardığımızda bütün öğrenciler ve bizlerle gelecek öğrenci velileri de gelmişlerdi. Sırasıyla otobüslere bindik. Benim yanıma annem oturdu. Annem de benim gibi heyecanlıydı. Anneme dayanamayıp sordum:
— Anneciğim, sen bana güvenmediğin için mi, yoksa merak ettiğin için mi geliyorsun?
Annem gülümsedi. Tane tane konuşmaya başladı: - Mehmet’im, Kağan’ım, dedi. Sen çok şanslısın. Bizim çocukluğumuzda böyle geziler yoktu. Çanakkale bilincini diri tutacak büyükler de yoktu. Bir gün evimizin radyosunda bir türkü çalarken büyük annem ağlamaya başlamıştı, hiç unutmuyorum. “Hey onbeşli, onbeşli, Tokat yolları taşlı” diye başlıyordu türkü. Çok şaşırmıştım. Rahmetli ninem hıçkırarak:
—Yavrum, o onbeşliler var ya o onbeşliler… Daha on beşinde idiler… Oyun oynamadan, annelerine doymadan, çocukluklarını yaşayamadan Çanakkale savaşına gittiler ve geri dönmediler. Ne zaman bu türküyü hatırlasam böyle ağlıyorum işte.
Büyükannemi dinledikten sonra benim de Çanakkale merakım başladı ama senin kadar şanslı değildim. Böyle bir gezi nasip olmadı. Şimdi ben de seninle geliyorum ve çok heyecanlıyım. En azından onbeşliler için bir dua okuyabilirsem kendimi bahtiyar sayacağım.
Otobüsümüz Çanakkale’ye doğru yol almaya başladı. Otobüste Çanakkale türküleri söylüyorduk. Kendimi onbeşlilerden birisi dahi zannettiğim oluyordu bazı anlarda. Kalbimiz küt küt vuruyordu. Çanakkale tarihin gördüğü en zor er meydanı idi. Bu meydanda kendini bizim için feda eden cedlerimizin ruhuna bir fatiha okumak
düşüncesi ne kadar ulvi ve kutlu geliyordu şu anlarda.
İşte Çanakkale görünüyordu.
Şehitlik beni aldı ve bin dokuz yüz on beşli yıllara götürdü. Çalıştığım ödevimden öğrendiğim her şeyi şimdi capcanlı karşımda görüyordum. Heyecandan ağzım kurumuştu. Adeta kendimden geçmiştim. On beşliler şimdi beni görüyor muydu acaba? Onlar şehitti ve biliyordum ki şehitler ölmezdi. Hep aramızda yaşıyorlardı. Her ne olursa olsun onlara çok şey borçlu idik. Onlar olmasaydı…
Düşünmek istemiyordum.
O batan güneşlerin kim olduğunu şimdi biliyordum. Çanakkale benim için artık bir düş değil tam bir gerçekti.
On beşliler gibi gerçek…
Mekânları cennet olsun inşallah…
-
13Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2008
NARLIBAHÇE’DE BALIK PAZARI
Kedi Camgöz’ün GünlügüRaziye SAĞLAMBestami YAZGAN
BAHAR CEMRESİ
12Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
13Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
Sevgili çocuk dostlarım Bu hafta Narlıbahçe’ye büyük bir balık pazarı açıldı. Tezgâhların üzerindeki çeşit çeşit balıklar, görenlerin iştahını kabartıyordu. Yalnız, geçen hafta, bir balıkçı sivri dişleri olan kocaman bir köpek balığı getirmişti. Görenler özellikle de çocuklar ilgiyle ama daha çok da korkuyla iki gün boyunca izlediler onu. Hafize Teyze, “Sokağımıza bu pazarın açılması çok iyi oldu. Balık çok faydalı.” diyerek iki günde bir balık alıyor ve bahçedeki mangalı yakarak pişiriyordu. Bir gün hamsi, bir gün uskumru bir gün lüfer... Hepsi birbirinden lezzetli balıklardı. Bu sayede Sarı ile ben de bol bol balık yiyorduk. Yalnız Ömer balık sevmiyordu. Hafize Teyze “Balık yemezsen gözlerin iyi görmez, güçlü ve sağlıklı bir çocuk olamazsın. Sonra başka çocuklardan dayak yersin” diyordu ama Ömer aynı inatla yememeye devam ediyordu. Bu durum Halil’den dayak yiyene kadar böyle sürdü. Bir gün sokakta top oynarken Halil, Ömer’in topunu aldı ve patlattı. Ömer çok kızdı ve “Neden topumu patlattın!” diyerek onun üzerine yürüdü. Halil özür dileyeceği yerde onu itti ve düşürdü. Ömer yerde yatarken bir de ‘Şuna bakın kız gibi güçsüz!” diyerek alay edince Ömer hırsla ayağa kalktı ve ağlayarak Hafize Teyze’ye gitti. Tabi biz de peşinden. “Babaanne bugün de balık var mı? İyice yeyip yarın Halil’e gününü göstereceğim.” diyerek babaannesine sarıldı. Bir taraftan da ağlıyordu. Hafize Teyze torununun saçlarını okşayarak “Olmaz mı yavrum, tabi var. Hem de balıkların en hası olan Kalkan var.” dedi. O gün ve daha sonraki günlerde Ömer balık yedi, güçlü bir çocuk oldu ama gücünü arkadaşlarını dövmek için kullanmadı. Aksine onlarla daha iyi geçinmeye başladı. Ama haksızlığa uğrayınca da hakkını korumayı bildi.
Çiçek Gözlüm,
Kış, bembeyaz tüllerini toplamaya başladı yavaş yavaş. Tomurcuklar uç veriyor dallarda. Peşinden yemyeşil yapraklar gelecek, rengârenk çiçekler gülecek dünyamıza.
Bahar yüzlüm, doğduğun gün, bahar cemresi düşmüştü yüreğimize. Sıcacık nefesinle mutluluk çiçek açmış, cıvıl cıvıl sesinle sevinçler uçmuştu yuvamızda.
Âh ilk sözlerin, sonra tatlı nazların, ya o güzel gözlerin... Portakal çiçeği gibi bir çift yıldız gözlerin. Ne zaman onlara baksam, bir kuş olur uçarım memlekete. Konarım bir portakal dalına. Koklarım ülkemin bütün çiçeklerini ve çocuklarını...
Sonra her seher kumru olur, “hu hu”larla başlarım bir duaya:
Saçları bir demet gül, / Gözleri giz çiçeği. / Dudağından süzülür, / Rengârenk söz çiçeği. / Öptükçe ballanıyor, / Yanağı haz çiçeği. / Çenesi, burnu deme, / Her yanı naz çiçeği. / Gökkuşağı içinde / Yüreği yaz çiçeği. / Erkekler oğul balı, / Hele de kız çiçeği. / Açar soy ağacımda, / Neslimin iz çiçeği. / Sana emanet Rabb’im / / Canımın öz çiçeği.
Seni çok seven baban...
-
15Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2008
Ali BÜYÜKÇAPAR
14Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
15Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
YUSUF SURESI.
Sevgili Çocuklar!
Kur’an’ı Kerim’in onikinci suresi Yusuf suresidir. Mekke’de indirilmiştir ve yüzonbir ayettir. Yusuf Peygamberin hayatından söz ettiği için bu adı almıştır.
Sure dördüncü ayetten itibaren Yusuf Peygamberden bahsetmekte ve bu bilgilerin “gayb” bilgileri yani vahiyden başka bir yolla elde edilemeyecek bilgiler olduğuna dikkat çekilmektedir.
Peki biz bilgilere nasıl ulaşıyoruz? Düşünerek buna cevap verelim. Akıl birinci kaynağımız, duygular, tecrübe ve büyüklerimizin sözleri diğer kaynağımız değil mi? Bir de bunların dışında yer alan Allah’a ait bir bilgi kaynağı vardır ki onun da adı vahiydir.
Allah hakkındaki bilgiyi, niçin yaratıldığımızı, niçin ve nasıl yaşamamız gerektiğini, ölümün ne olduğunu, ahirette ne olacağını ancak vahiy bilgisiyle peygamberlerden öğrenebiliriz. Bunun başka bir yolu yok. Din işte bize bunları hatırlatır, inanç ve iman yoluyla hakikate ulaştırır.
Yusuf insan güzeliydi ve biricikti
Yusuf’un kendi annesinden bir, diğer annesinden on kardeşi vardı. Babaları ise Yakup Peygamberdi.
Surede Yusuf’un, kardeşleri tarafından kuyuya atılması oradan çıkartılanlar tarafından Mısır’da köle olarak Potifar’a satılması, bir iftira sonucu cezaevine girmesi, Mısır Sultanının gördüğü rüyayı yorumlaması neticesinde cezaevinden çıkarılıp maliyeden sorumlu yüksek düzeyde yöneticiliğe getirilmesi, uzun süreli bir ayrılıktan sonra babası ve kardeşleriyle tekrar buluşması anlatılmıştır.
Yusuf Suresi edebi eserlere kaynaklık etmiş, onlarca konu kültür hayatımıza bu sure dolayısıyla girmiştir.
Aile, kıskançlık, kardeşler arasındaki sevgi, hayatın zorlukları, umut bu surede iç içe anlatılmış, bunların insan hayatındaki yerine vurgu yapılmıştır. Duygularımızın esiri olmayalım ama duygularımızı hayatın enerjisi olarak kullanmanın yollarını öğrenelim.
Yusuf suresini sık okuyup unutmayalım.
Resim
: Bad
ross
ama
-
17Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2008
Somuncu Baba, Gül Çocuk’a sorumluluk sahibi, iyi bir Müslüman olmanın önemi hakkında bilgiler veriyordu
16Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
17Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
SOMUNCU BABA ve GÜL ÇOCUK
Yazan: Musa TEKTAŞÇizen: Çağrı CEBECİ
Müslümanlık ve
Davranış
Müslümanlık ve
Davranış
Müslümankişilik haklarına
saygısızlıkyapana nasıldavranır?
Karşısındakini nasıl görmeli?
Çok öfkepişmanlık getirir
değil mi?
Sinirlendiği zaman öfkesini kontrol etmeyi bilir, sonradan
pişman olacağı bir şeyi yapmamaya
çalışır.
Daha başka ne gibi güzeldavranışlardabulunur?
Sadece kendisi için yaşamadığını bilir, dünyadaki
tüm insanlar için elinden geleni yapar. Dostluğa ve arkadaşlığa
önem verir. Arkadaşlarına vefalıdır. Kendisine bir sır verildiğinde bunu saklar.
Başkalarıının özel hayatına saygı duyar. Kimsenin arkasından konuşmaz. Kötü zanda bulunmaz.
Başkalarıyla alay etmez.Karşısındakinin de kendisi gibi bir
insan olduğunun bilinciyle haraket eder.
Zengin-fakir,güçlü-zayıf
farkı gözetmeden herkese eşit davranır. güçlünün
haklı değil, haklının güçlü olduğu gerçeğine inanır.
Sahip olduğu şeylerin Allah’ın kendisine verdiği emanetler olduğunu bilir.
Yardım ettiği kişinin kendisine borçlu olduğunu düşünmez.
SevabınıAllah’tan bekler.
Niçin kardeşlerine yardımdabulunur?
Eşitlik ilkesindenayrılmaz o zaman
Onur, değer ve haklarına bir saldırı
olursa bunlarla sonuna kadar mücadele eder. Haksızlık kime karşı yapılmış olursa olsun buna razı olmaz, haksızlığa uğrayanların
hakkını savunur.
-
19Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2008
19Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
18Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
Bir fırıncı var idi Evvel zaman içinde Çok usta birisiydi Ekmek yapma işinde
Sabah erkence kalkar Fırınına koşardı Çok çalışır çabalar Ama fakir yaşardı
Birgün açlıktan yüzü Sararmış küçük, cılız Bir çocuk çıkageldi Fırına yapayalnız
Bir lokma- ekmek için Büktü ince boynunu İyi kalpli ve cömert Fırıncı gördü bunu
Hemen bir taze ekmek Uzattı yavrucuğa Çocuk açtı elini Allah’a etti dua...
Ekmeği sevinç ile Alıp çıktı fırından Huzurla bakıyordu Fırıncı arkasından
Meğer bu küçük çocuk Padişahın oğluymuş... Hükümdar fırıncıyı Denemek istiyormuş...
Ertesi gün saraydan Gelmiş binlerce lira Demişler: Böyle ihsan Olunur cömertlere...”
Fırıncının kıssası Sana ibret olmalıGönlün bütün hayattaCömertlikle dolmalı
CÖMERT FIRINCI
Ahmet EFE
“Anne nerde benim babam?” “Şerbetin içmeye gitti.O öyle bir şerbet ki yavrum,Kendinden geçmeye gitti…
Ab-ı kevserden bir damla,Süzülür ta ötelerden,İşte o zemzem yudumu,Miras kalmıştı dedenden…
Hani var ya gençlik suyu,Masallarda adı geçen,Sonsuza dek genç kalır ya,Ondan bir damlacık içen…
Duydun mu ab-ı hayatı? Ölümsüzlük veren iksir… Onunla yıkanan kalpte,Ne pas kalır, ne de bir kir…
Yavrum baban şehit oldu,İçti şehadet şerbetin,O ölümsüz bir kuş oldu,Şimdi ise sıra senin…
Ahmet YOZGAT
ŞAHADET ŞERBETİ
-
Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2008
Abdullah DOĞAN
20Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
21Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
Yara Bandı
Dünyanın ilk yapışkanlı hazır yara bandı Johnson & Johnson’ın piyasaya sürdüğü J&J Band-Aid yapışkanlı bandajıdır. Firmada çalışan Earle E. Dickinson’ın 1920’de icat ettiği bu ürün 1921’de piyasaya sürüldü. Johnson & Johnson firması, 1885’te ameliyat pansuman ürünleri üretmek üzere kurulmuştu ve 1920’den çok daha önceden beri yapışkan cerrahi bant, gazlı bez ve benzeri ürünleri üretiyordu. Ama yapışkanlı yara bandı kapsamlı bir araştırma geliştirme çalışmasının değil, karısı Josephine’in sık sık kazaya uğraması nedeniyle, Dickinson’ın pratik zekâsının bir ürünü oldu.
BİLGİ HAZİNESİ
KISSADAN HİSSE
Aç aslan bir çayırdaki üç ineği gözüne kestirmiş, kestirmiş ama üçünden korkmuş. —Ben birini parçalarken öbür ikisi bir olur, hakkımdan gelirler sonra, diye düşünmüş. En iyisi, demiş, bunları ben birbirlerinden ayırayım,
teker teker paralayayım. Daha kolay olur benim için. Öyle yapmış aralarına girip fitneyi sokmuş, her birini
öbüründen ayırmış. Sonra teker teker tenhada kıstırıp paralamış, yemiş. (Birlik güçlülük verir. Bir olundu mu düşmanlar çekinir, sokulmaz. Akıllı kişi dediğin, dostlarının, akıl yoldaşlarının yanından ayrılmaz, kopmaz hiç. Daima güvende olur.)
Fitneci Aslan
Baklava
BİRAZ TEBESSÜM
Hoca akşamleyin eve doğru yürürken, baklava seven bir köylüyle karşılaşır. —Hoca, biraz önce bir adam büyük bir tepsi baklava götürüyordu... —Beni ilgilendirmez! —Fakat adam tepsiyi sizin eve götürüyordu. —O zaman seni ilgilendirmez!
Zeynep ATEŞ / Darende
Kardanadam:
Kış boyunca durur
Bahar gelince erir
Öyle bir arkadaştır ki
Çocukları neşelendirir.
-
23Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2008
Sadık YALSIZUÇANLAR
Çizim
: Ham
it YÜ
KSEK
22Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
23Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
Bulutsu MasalBir gün şehre bir adam geldi, herkesi zorla topladı götürdü, türlü işlerde çalıştırdı.
Kendi adına hareket etmediği belliydi. Birine dayanıyor, bir şeyden güç alıyordu.
Kimse itiraz edemiyor, buyruklarına boyun eğiyordu. Adamın insanlara bu denli
söz geçirmesi şaşılası bir şeydi. Kimsenin akıl erdiremediği durumu, şehre birkaç
günlüğüne gelmiş olan yolcu aydınlattı:
O adam, ülkemizin sultanının buyruğuyla hareket ediyor. Anlamsız bakışlarla
baktılar.
‘Bakın!’ diye gürledi yolcu, boş bakışlı insanlara, ‘çekirdeklere bakın, içlerinde
koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyor.’
Yüzleri aydınlandı dinleyenlerin. Yolcu, ışığıyla okşadı onları, ‘tohum Bismillah
der, yeşillenir fidan olur, büyür ağaç olur, rahmet hazinelerinden meyveler sunar... Her
bostan Bismillah der, içinde lezzetlerin kaynadığı bir kazan olur... İnek, koyun, keçi
gibi hayvanlar Bismillah der, süt çeşmesi olur... İpek gibi yumuşacık kökler Bismillah
der, taşı deler. Ateş Bismillah der yakar, su Bismillah der söndürür, ışık Bismillah der
aydınlatır.’
Yolcu konuşurken, insanlar ilk kez duyuyormuş gibi bunları dinliyordu.
Dinledikçe gözleri ışıyordu. İçlerinden biri çıktı ve ‘peki kendimizi yarın
yitirecekmiş gibi nasıl koruyabileceğiz?’ diye sordu. Yolcu gülümseyerek, ‘kendinizi
yitirmekten ve bir bulut gibi sarhoş olarak kendinizden geçmekten korkmayın’ dedi.
-
24Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
25Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
Hidayet BEYZA
Sağlık, insanın en önemli sorunudur. Yaşamak, öğrenmek, iş yapabilmek için
sağlıklı olmak gerekir. Sağlığı bozulan, rahatsızlanan, hasta olan kişi sorumluluklarını
tam olarak yerine getiremez. Bunun sonucu olarak da, kendine, ailesine, çevresine
ve topluma yararlı olamaz Sağlıklı kişi mutlu, canlı, hareketli olur.
Sağlıklı yaşayabilmek için temizliğe önem vermeliyiz. Bedenimizin, kullandığımız
SAGLIK MUTLULUKTUR_
eşyaların ve yaşadığımız yerin temiz olması çok önemlidir. Biz ne kadar temiz olursak
olalım kullandığımız eşyalar ve giysilerimiz kirli olursa biz de kirli sayılırız. Sağlığın en
büyük düşmanı hastalık yapan mikroplardır Kirli ve pis ortamlarda daha çabuk üreyip
çoğalan mikroplar, soluduğumuz hava, yediğimiz yiyecek ve içeceklerle vücudumuza
girerler.
Sağlığı bozan etkenlerden sakınmalıyız. Vücudumuzun ihtiyaç duyduğu besinleri
almalıyız. Yanlış ve dengesiz beslenme, gelişimimiz için gerekli besinleri almama gibi
durumlar, beslenme bozukluğu meydana getirir. Bunun sonucunda da sağlığımız
bozulur Terli iken su içmemeliyiz. Sağlıklı yaşayabilmek için ihtiyacımız olan uykuyu
düzenli uyumalıyız. Alkollü içki, sigara ve çeşitli uyuşturucuların sağlık için zararlı
olduğunu unutmamalıyız.
Mevsim özelliklerine göre giyinmeli Havasız ve güneş almayan yerlerde
uzun süre bulunmamalı ve spor yapmalıyız. Mutlu ve stresten uzak bir yaşam
sürmek, hastalık riskini önemli ölçüde azaltır.
Kendi sağlığımızı koruduğumuz gibi, çevre sağlığına da önem vermeliyiz.
Yerlere tükürmemeli ve çöp atmamalıyız. Zararlı sinek, böcek ve mikropların
üremesini kolaylaştıracak ortamları oluşturmamalıyız. Sağlığın en büyük
düşmanı mikroplardır. Çeşitli hayvanlarla, yiyecek ve içeceklerle ve solunum
yolu ile geçen mikroplara karşı uyanık olmalı, gerekli tedbirleri almalıyız.
Sağlığımızla ilgili bir sorunumuz olduğunda hemen doktora gidelim.
Verilen ilaçları doktorun tavsiyesine göre alalım. Bilinçsiz ilaç tüketimi de
sağlığı bozar. Doktorların sağlık konusundaki tüm uyarılarına uyalım.
Hepinize sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir yaşam dilerim!
-
27Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2008
26Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
27Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
SİZ Bilirsiniz
Amcam Sultan 1. Mustafa’nın tahttan indirilmesi üzerine 1618 yılı Şubat ayında, henüz 14 yaşında iken Osmanlı Devleti’nde padişah oldum.
Babam Sultan 1. Ahmed’in Mahifuruz adındaki hanımından 1604 yılında İstanbul’da dünyaya gelmişim. Annem benim yetişmem için çok titiz davranıyordu. Arapça, Farsça gibi doğu dillerinin yanı sıra Yunanca, Latince ve İtalyanca gibi batı dillerini de bu dillerin klasik eserlerini aslından okuyup tercüme edecek kadar öğrenmiştim. Kuvvetli bir edebi kültürüm vardı. Farisî mahlasıyla yazdığım şiirlerimi topladığım divanımın 2000’li yıllara kadar ulaşmış olduğunu bilmem beni sevindiriyor. Tarih, coğrafya ve matematik sahalarında da oldukça başarılıydım...
Büyük dedem Fatih Sultan Mehmed ve babam Sultan 1. Ahmed gibi erken olgunlaşmış, kıvrak zekâmla kendimi kabul ettirmeyi başarmıştım.
Dört yıl gibi kısa bir süre hükümdarlık yaptıktan sonra, henüz 18 yaşında iken hunharca şehit edildim. Çıkan isyan sırasında, tedbirsizlikler ve ihanetler sonucunda isyancılar sarayı basmışlar içlerinden birisi “Sultan Mustafa’yı isteriz” diye bağrınca isyanın şekli değişmiş, hasta olan amcamı alıp; devlet adamlarımıza ve âlimlerimizin karşı çıkmalarına aldırmadan tahta oturmuşlardı. O an amcamın “. . . . . Beni kurtar” diye bana sarılarak ağlaması bana pek dokunmuştur. Bu isyan sonrasında önce beni kafese hapsetmeyi düşündülerse de Bosnalı Davut Paşa’nın hileleri sonucunda Yedikule zindanına götürdüler. Burada boynuma kement atmak suretiyle öldürmek istediler. Güçlü kuvvetli bir genç olduğundan katilleri epeyce uğraştırdım. Omzuma balta vurmak suretiyle yere düşürdüler sonra da hunharca şehit ettiler
( 20 Mayıs 1622 ). Daha sonra da Sultanahmet Camii türbesinde babamın yanına defnettiler.
Benim öldürülmem Anadolu’da bazı isyanlara sebep oldu. Müslüman Türk milleti benim haksız yere öldürülmemi hiçbir zaman hazmedememiş, katillerimi nefretle kınamıştır. Benim şahadetimden sonra bütün memlekette ağıtlar yakılmıştır. O ağıtlardan biri şöyledir:
“Bir Şah-i âli-şan iken
Şah-i Cihâna kıydılar.
Gayretli genç aslan iken,
Şâh-i Cihâna kıydılar.”
Peki bu isyanın sebebi neydi? Merak etmişseniz anlatayım:
Tarihçilerin, büyük bir kabiliyet, kudretli bir yönetici, eşine az rastlanır bir azim ve irade sahibi nihayet kudretli bir yenilikçi olarak anlattıkları ben, tahta oturur oturmaz, idareyi ele geçirmiş, gittikçe gerilemeye başlayan Osmanlı Devleti’nin yeniden derlenip toplanarak eski gücüne kavuşması için gece gündüz durmadan çalışmıştım. Yenilik teşebbüslerim tepkiyle karşılanarak hayatıma mal oldu. Neydi yapmak istediklerim:
Sevgili çocuklar benim yapmak istediklerim bunlarla da sınırlı değildi. Dış siyasette de büyük projelerim vardı. Büyük dedem Fatih Sultan Mehmed Han’ın Ortodoks Mezhebini Osmanlı himayesine alması gibi, ben de Protestan mezhebini de Osmanlı Himayesine almak istiyordum ve Baltık denizine çıkmak istiyordum.
Neler istedim, neleri yapamadım, bana niçin isyan ettiler eğer çok daha fazlasını merak ediyorsanız size iki kitaptan bahsedeyim. Birincisi İsmail Hami Danişment isimli tarihçimizin Osmanlı Tarihi Kronolojisi isimli eseri, ikincisi de Turan Oflazoğlu’nun benim adımı taşıyan tiyatrosudur.
Galiba Hacca gitmek için plan yapan ilk ve tek padişah da bendim.
Ben bütün bu yeniliklerle devletin çöküşten yükselişe geçeceğine inanıyordum. İnancımda da samimi ve dürüsttüm. Azim ve kararlılık içinde çalışıyordum. Ancak son derece heyecanlı ve pervasızdım. Gurur ve hırs içindeydim. Hocam tarafından devamlı övüldüğüm için gururum artıyordu. Anne babaları ve öğretmenleri bu hususta dikkatli davranmaya çağırıyorum.
Hâlbuki fikirlerin büyüklüğü, onları uygulamaya koyabilecek bir sabrı, olgunluğu, dikkati ve tecrübeyi de beraberinde ister. Nitekim tarihe mal olmuş yenilikleri yönetenlerin bu özellikleri taşıdıkları görülmektedir.
Sevgili çocuklar beni en çok üzen olaylardan biri de kardeşim Şehzade Mehmed’i idam ettirmiş olmamdır. Sizler tarihimizin acı tatlı bütün olaylarını öğrenmelisiniz. Düşünsenize benim padişah olduğum yaşta (14 yaş) olanlarınız şimdilerde internet başından kalkmıyor, bize ise koskoca cihan devletinin yönetimi verilmişti. Bıraksalardı hakkıyla da yönetecektik Allah (c.c.) in izniyle, Allah yar ve yardımcınız olsun… (Sultan Genç Osman.)
-
29Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2008
Cumhurbaşkanı
Baba çocuğuna :
- “Oğlum, Atatürk senin
yaşındayken sınıfının birincisiydi.”
demiş.
Çocuk da babasına :
- “Senin yaşındayken de
Cumhurbaşkanıydı.”
Elif ŞENOL/İSTANBUL
Mersedes
Dedesi, torununu gezdiriyordu.
Önlerinden çok güzel bir otomobil
geçer. Dedesi:
-Bak yavrum der; “düt düt”
geçiyor. Çocuk gayet sakin bir
şekilde cevap verir:
-Dedeciğim, o “düt düt” dediğin;
sekiz silindirli, otomatik
vitesli, iki bin dokuz model bir
mersedestir.
Serkan ERGÜR/KASTAMONU
BunlarıBiliyor musunuz ?
ÖNEMLİ GÜN VE HAFTALAR
Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EKİM 2008Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EKİM 200829
Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
Çanakkale Savaşı yalnız bizim tarihimizin değil yakın dünya tarihinin de en
önemli savaşlarından biridir.
Çanakkale Boğazı’nı savaş gemileriyle zorlayarak aşma, böylece İstanbul’a
kavuşma isteği Avrupa’nın büyük devletlerinin öteden beri özlemiydi.
1914 yılında I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla İtilaf devletleri bu isteklerini
gerçekleştirme fırsatının doğduğuna inandılar. Bu inançla İngiliz ve Fransız
savaş gemilerinden oluşan, o dönemin en büyük deniz gücü 3 Kasım 1914
günü alacakaranlıkta Bozcaada’dan Boğaz’ın ağzına doğru yaklaştılar. Buradan
ateş açarak savaşı başlattılar. Türk tabyaları da Boğaz’ı geçmeye çalışan düşman
gemilerine durmadan ateş ettiler. Aylarca süren savunmanın ardından
düşman şaşkına döndü, bozguna uğradı. İtilaf devletleri büyük
kayıplar vererek Çanakkale Boğazı’nın geçilemeyeceğini öğrendiler.
8 - MartMevlid Kandili
14 - MartTıp Bayramı
ÇANAKKALE SAVAŞI
18 - MartÇanakkale Zaferi
21 - MartBahar Bayramı
Çizim: Vehip Sinan
“Sağlık için süt içmelifakat kaynatıp içmeli”
Bir Söz:
-
30Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM2008
31Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM 2008
30Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
31Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2009
Hazırlayan: Yusuf HALICI
Nisa EnamArafHicrNahlİsraKehfTahaNeml
MaideEnfalTevbeYunusYusufŞuaraKasas
H
A
N
Ö
Ç
O
I
B
A
K
A
R
A
O
I
U
L
K
H
İ
C
R
K
A
L
Ş
U
A
R
A
M
C
Ş
Y
Y
T
S
F
E
N
F
A
L
O
H
N
B
H
M
A
U
O
O
A
D
Ö
U
U
R
E
I
T
A
A
I
Ü
G
S
Ö
N
S
A
Ç
O
R
E
T
K
E
H
F
A
M
Y
U
F
Z
K
I
K
T
K
U
H
F
Z
L
İ
A
İ
I
F
T
Ü
S
F
C
B
N
S
A
A
E
Y
U
Ü
U
L
S
İ
E
A
Z
R
R
S
G
R
D
E
I
M
G
N
U
R
H
R
S
O
Ç
A
A
M
L
M
A
U
O
F
Y
Ö
A
A
U
I
T
I
H
İ
I
N
Ö
Z
İ
L
K
B
T
O
L
P
D
A
T
İ
İ
E
E
İ
İ
S
R
A
A
E
P
U
H
A
H
L
M
Ş
Ş
M
P
Y
K
A
N
B
V
Ş
Ş
A
R
A
H
İ
G
A
L
M
A
İ
D
E
C
B
İ
Y
D
Ç
Ö
J
E
N
B
İ
Y
A
Y
O
N
M
E
A
A
İ
A
Ç
N
İ
A
A
J
Y
N
I
R
A
N
M
D
HacNurRumHudRad
Aliimran
İbrahimMüminunAnkebut
Sevgili Ço
cuklar! Ku
r’an’ı
Kerim’de b
ulunan b
u
sureleri y
ukarıdak
i tabloda
sağ-sol, aş
ağı-yukar
ı ve
çapraz şe
killerde ar
ayarak
bulunuz
V
İ
A
N
K
E
B
U
T
A
V
N
İ
A
T
T
I
Z
Y
U
N
U
S
C
M
Ö
H
A
C
J
M
A
O
L
Sevgili Çocuklar! Sol üst köşedeki 5 rakamından başlayarak okları öyle izleyelim ki, sağ alt köşeye varıldığında toplam sonuç 40 olsun
5 1 2 5
5 10 3 5
9
54310
6 8 1
40
2 6
Peygamberimize ilk vahyin geldiği mağaraKur’an’ı Kerim’i tam ezberlemiş kişiVahiy MeleğiKur’an’ı Kerim’deki her 20 sayfalık bölümKur’an’ı Kerim’in inmeye başladığı ayPeygamberimize gelen ilk ayetlerin bulunduğu sureKur’an-ı Kerim’deki en uzun sureKur’an-ı Kerim’deki ilk sureKur’an-ı Kerim’deki son sureKur’an-ı Kerim’deki en kısa sureKur’an’ı Kerim’in 114 bölümünden her biriKur’an’ı Kerim’in cümlelerinden her birine verilen isimKur’an’ı Kerim’in Peygamberimize geliş yolu
12
345
6789
13
12
11
10
4
5
2 6
8 9
10
13
12 11
13
7
-
32Somuncu Baba Çocuk Dergisi - KASIM2008
Hazırlayan: Hamidullah HalıcıÇengel Bulmaca Mart
Bulmacayı çözdükten sonra, rakamların bulunduğu karelerdeki harfleri aşağıdaki kutucuklara yazarak şifreyi bulun
9 2 10 11
7 61 2 6 83 53 4
12 13 2
Arnavutluk’un başkenti
Bir menfaat karşılığı oynanan
haram oyun
Haftanın bir günü
Evlilik için yapı--lan anlaşma
Uyduyu uzaya götüren araç
(Tersi) Yabani hayvan evi
Rütbeli asker
Kabirdeki sual meleklerinden
Hayvansal bir gıda
Ticarette karın tersi
Yorgunluk ve sıcakta vücuttan çıkan sıvıHayat kaynağımız Arabanın hareket
etmemesi için tekerine konulan tahta
Yapı gibi şeylerin küçük örneği
(Tersi ) Asmaktan emir
Uzaklık işareti
Hıristiyan din adamı
Elektrik olmadı--ğında kullanılan aydınlatma aracı
Her zaman ufak kazalar yapan
kimseBir peynir çeşidi
İnce perde
SucuAfganistan’ın kuzeyinde bir
eyalet Görgüsüz, sert tavırlı kimse
Muğla’nın ilçesi
Sıvı olmayan
Yarışmada karşı taraf
Bir renk
Sayıları gösteren işaretler
Utanma duygusu
Bir erkek ismi
Takma isim
Faiz
(Tersi) Bir şey elemek için kullanılan
araç
Kur’an’ı Kerim’in 65. Suresi
Pencerelere takılan saydam
madde
Temiz, tertemiz
Tatma organımız
Caminin ilk hecesi
Bir nota
Bir nota
Hektar ile metre arasındaki yüzey
ölçü birimi
Havuzun ilk hecesi
Depremin meydana geldiği
hat
Mucizevî devesiyle bilinen
peygamber
Yerinden oynamayan, kımıl--damayan, yerini değiştirmeyen
Sıcak ve sütlü bir kış içeceği
Güney Ameri--ka’ya özgü deve
benzeri bir hayvan
1
2
3
4
5 6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
17
8 14 10 15 4 8
16 11 1 4 17 17 6 5
16
A
T
R
İ A
EM R
R
A
L A
İ
İ
A
A
N
Z T K A L
B E
K TB
A M PR
L
Z
K
I AK
Ü R S AHN A AB
J A ARN A B
C E
A S İL E İM
M NO A AK Y A
K P İ
S AÇ AK T
M
Yemeklerde kul--landığımız önemli
bir madde
En küçük çift sayı
(Tersi) Asmaktan emir
Ekilecek tarlayı dinlendirme
İçtiğimiz hayat kaynağı
İki yanı keskin tıraş bıçağı
Bir göçmen kuşu
Bir çeşit otomobil yarışması
Muavezeteyn dediğimiz
surelerden biri
Mübarak üç aylardan ilki
Mükellefin görevlerinden
yapıp yapmamakta serbest olunması
Kuzu sesi
Ayağın altı
Kare’nin ünlüleri
İnce perde
Gücünden yarar--lanmak için akarsu
üzerine yapılan bent
Allah’ın ibadet için ateşten yarattığı
varlıklar
Çocuğu olan erkek
Bir erkek ismi
Allah’ın evi
Sıva ustasının aleti
Zekat verecekler için zenginlik
ölçüsü
Zarar veren taşkın su
Varlıkların yerini tutan kelime
Kar’ın yağış şekli
Türk Lirası’nın kısa yazılışı
Eşkiliğnden yararlandığımız bir
meyve
Gözleri görmeyen
Kar üstünde yapılan spor
Bir bağlaç
Evcil bir hayvan
Peygamberimizin göklere yükselerek
gerçekleştirdiğ mucizesi
Gelinler için hazırlanan her
türlü eşya
Maddenin hallerin--den, sıvı olmayan
Kur’an’ın 103’üncü suresi
Kırşehir’in bir ilçesi
Anadolu Ajansı’nın kısa yazılışı
Örümceğin ördüğü
Güldürücü, güldüren, gülünç
İlkbahar mevsimi--nin ikinci ayı
Üst’ün tersi
Ağrı dağı kenarında bir ilimiz
Meşhur kadın evliyanın ismi
Ö1
F2
K3
E4
L5
N6
D7
Ğ9
S10
İ8
U11
Şubat Ayı Çengel Bulmacanın Çözümü
ŞİFRE: ÖFKELENDİĞİNDE SUS