fiyatý: 6 ytl - somuncu baba dergisi...6 somuncu baba aralýk / 2006 7 yukarýda hülâsa edilen...

45

Upload: others

Post on 17-Feb-2020

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine
Page 2: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 32 Somuncu BabaSomuncu Baba

AAyy ll ýý kk ÝÝ ll iimm - KKüü ll tt üü rr vv ee EEddee bbii yyaa tt DDee rr ggii ss ii

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý'nýn Yayýn Organýdýr.

Kurucusu

A.Þemsettin ATEÞ

Yaygýn SSüreli

ISSN: 1302-0803

YIL: 13 SAYI: 74

Aralýk 22006

Basým TTarihi: 01 Aralýk 2006

Es-SSeyyid OOsman HHulûsi EEfendi VVakfý AAdýnaÝmtiyaz SSahibiSebahaddin ATEÞ

Genel YYayýn YYönetmeniÝsmail PALAKOÐLU

Yazý ÝÝþleri MMüdürüHulûsi YAYLA

Yayýn EEditörüMusa TEKTAÞ

Tanýtým vve HHalkla ÝÝliþkilerMelek ATALAY

Gör sel SSanat EEdi tö rü Serkan ÖZTÜRK

Grafik // TTasarýmMuharrem AKINEmre AYDOÐANSamet ÞAHÝNASLAN

Kapak FFotoðrafý Mostar Köprüsü Bekir SARI

Arka KKapak EEbruHikmet BARUTCUGÝL

TashihÝbrahim ÞAHÝNYusuf HALICI

ArþivSabit DEMÝR

Abone ÝÝþleri vve RReklamÝsmail Hakký ÖZBAY

Ahmet Hulûsi KÖMÜRCÜ

Basým-YYayým-DDaðýtým-PPazarlama

VÝSAN ÝÝktisadi ÝÝþletmesi

Zaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71

44700 Darende / MALATYA

Tel:(422) 615 15 00 Fax:(422) 615 28 79

www.somuncubaba.net - [email protected]

Daðýtým

DPP

CTcP - KKalýp ÇÇýkýþ Bizim Repro: (312) 341 10 20 - 21

Baský && ÜÜretimAjans Türk Basým ve Basým Sanayi A.ÞÝstanbul Yolu 7. Km. Necdet Evliyagil Cad.No: 24 Batýkent/ANKARATel: 0 (312) 278 08 24

FiyatTek Sayý : 6 YTLKurum Abone : 100 YTL1 Yýllýk (12 Sayý) Abone : 60 YTLAvrupa 1 Yýllýk Abone : 60 EUROAvrupa Tek Sayý Fiyat : 5 EUROAvrupa Harici Yurtdýþý Abone : 90 USD

Posta Çeki Hesap No (Darende Postanesi): 1361068Ziraat Bankasý (Darende Þubesi): 26798480-55001

Somuncu BabaAMASYA (358) 218 20 28BARTIN (0533) 746 70 62 ANKARA (312) 324 40 75 BURSA (224) 254 53 26 ÇAYCUMA (372) 615 19 21 G.ANTEP (532) 424 62 98 GÖLCÜK (532) 579 74 03 GEREDE (533) 385 66 01ÝSTANBUL (216) 472 08 92 ÝZMÝR (535) 616 95 93 ÝSKENDERUN (326) 615 73 56 KAYSERÝ (352) 221 00 26

K.MARAÞ (344) 221 98 99 ELBÝSTAN (532) 572 50 47 KARABÜK (542) 240 67 63 KONYA (535) 597 53 05 MALATYA (533) 396 80 66 MERSÝN (324) 320 06 11 OSMANÝYE (328) 812 78 21 SAKARYA (264) 274 34 38 SAMSUN (362) 431 40 99 SÝVAS (533) 422 75 70 TOKAT (356) 212 24 63 TURHAL (356) 275 86 00

Ýrtibat TTelefonlarý

Derg ide Yay ýn lanan Yaz ý la rdan Yazar la r ý Mesu ldü r. Kaynak Gös te r i l e rek Ý k t ibas Ed i l eb i l i r.

Somuncu BabaAralýk/2006

74GülþeninSolmayanGülü

Fiyatý: 6 YTL

Ýç indeki ler

8

14

24

32

44

70

Beytullah ÞehriMekke

Kutlu Þehir: "Medine-iMünevvere"

Þam'danDarende'ye ErdemliÞehirler

Prof. Dr. OrhanOkay:“Ýstanbul BirDinî Merkezdir”

KöprüsüyleÞehriyleMostar

SomuncuBaba

Page 3: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 54 Somuncu Baba

ÝçindekilerMektûbât-ý Hulûsî-i DârendevîEs-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s) .............................6Vahyin Kalbi, Tevhidin Merkezi, Þehirlerin Anasý BeytullahÞehri MekkeProf.Dr. Ali AKPINAR ...................................................8Mescid-i Aksa Mehmet Akif ÝNAN ......................................................13Kutlu Þehir: "Medine-i Münevvere"Prof. Dr. Ramazan ALTINTAÞ.......................................14Her Þey Allah'ý Tesbih Eder Prof. Dr. Mehmet AKKUÞ.............................................18Toplumsal Birlikte Tekkelerin RolüDoç. Dr. Kadir ÖZKÖSE..............................................20Þam'dan Darende'ye Erdemli ÞehirlerSadýk YALSIZUÇANLAR...............................................24Panoramik DarendeAhmet Süreyya DURNA ..............................................27Hakk Yoluna Verilen Can: KurbanMusa TEKTAÞ ..............................................................28Prof. Dr. Orhan Okay: “Ýstanbul Bir Dinî Merkezdir”Konuþan: Ýbrahim YARIÞ ...............................................32Abdullah Satoðlu'nun Son Eseri: "Edebiyat DünyamýzdanHoþ Sedâlar"Bekir OÐUZBAÞARAN................................................37Erdemli Yönetim ve Erdemli Reis/BaþkanDoç. Dr. Bayram Ali ÇETÝNKAYA.................................40Köprüsüyle Þehriyle MostarYrd. Doç. Dr. Cemil GÜLSEREN .................................44Hüzün Þiiri Osman SARI ................................................................47Bosna-Hersek Günlüðü-IIYaþar ÖZKAN..............................................................48Bakan BenimRýfat ARAZ ...................................................................53DûaMustafa ÖZÇELÝK ........................................................53Osmanlý Devletinde Þehir Kültürünün Ortaya ÇýkýþýResul KESENCELÝ ........................................................54Kar YaðýyorAlim YILDIZ.................................................................57Kaybolan ÝnsanlýðýmýzYrd.Doç.Dr. M.Doðan KARACOÞKUN ........................58Ýnanç Deðerleriyle ve Onurla Yaþamanýn SýrrýRukiye AYDOÐDU ......................................................60Mevlâna Celaleddîn-i Rumî'den Günümüze ÖðütlerM. Halistin KUKUL.......................................................62Abdullah b. CübeyrDoç. Dr. Bünyamin ERUL ............................................65Ölümünün 70. Yýlýnda Mahir Ýz’in Hâtýralarýndan MehmedÂkif’i AnlamakProf. Dr. Ali YILMAZ ....................................................66Somuncu BabaÜmit Fehmi SORGUNLU ............................................70Süfyan-ý Sevrî (k.s) Yusuf HALICI................................................................72Tarihin TanýklarýMikail ÇOLAK ..............................................................74Yere Düþsem Ben KapýndaAhmet EFE...................................................................77Sevgi ve Mutluluk Ocaðý: "Aile"Ali ÖZKANLI ...............................................................78Kýþlýk Besinlerin HazýrlanmasýAkýn DÝNDAR ..............................................................80Kurban Bayramý’nda Kýnalý KoçDilara ÞÝMÞEK ..............................................................82Ispanaklý Peynirli Börek Sýdýka & Mesude SARI ..................................................84Haberler ......................................................................85

Köprüler Yýkýlmasýn

Baþyazý

Dergiler birer köprüdür. Yazarla okuyucu arasýnda, ta-biatla insan, insanla sanat arasýnda, kültürler arasýnda,milletler arasýnda, bugünle gelecek arasýnda dergimiz birköprüdür.

Ýnsanlarýn birbirine yabancýlaþtýðý, daha da kötüsü in-sanýn kendi özüne, manevî deðerlerine yabancýlaþtýðý, hergeçen gün daha çok uzaklaþtýðý çaðýmýzda, ilim edebiyatve kültür dergisi olarak Somuncu Baba adýnda bir yýkýl-maz köprü kurulmuþtur. 13 yýldýr taþlarý saðlamlaþan birköprü…

Fikirle, sanatla, kalemle, kelâmla, þiirle, resimle, çizgiy-le kurulan bir köprü. Saðlam, güzel, güzellikten yana, yý-kýcý sellere dayanýklý bir gönül köprüsü… Gönül köprüsüdedik de, iþte tam yerine kurulmuþ bir köprü. Bu köprü-den sevgi geçer, birlik geçer, güzellik geçer samimiyet ge-çer baþarý geçer gerçeklik geçer…

2006 yýlýnda, dikkat çekici dosya konularýyla, baþarýlýbir dergi yayýncýlýðýna imza attýk. Önemli konularla oku-yucumuzun karþýsýna çýktýk.

Ýnancýn en saðlam bir köprü olduðunu bilerek ilmî veedebî yazýlarla, iman esaslarýný yansýtan konularda yýkýl-maz köprüler kuran yazýlar yayýnladýk.

Kulun Allah ile, ümmetin Peygamberimiz ile, tasavvufyoluna intisap edenlerin Pirlerle buluþmasýna vesile olanyazýlarla samimi köprülerden hep beraber istifade ettik.

Edebiyatýn sýrlý güzelliklerinin bulunduðu yakalaraköprüler atarak, okurlarýmýzýn o hazinelere ulaþmasýnavesile olduk. Dilin bir köprü olduðunu asla unutmadýk…

Kendi öz kültür deðerlerimizi korumak, tanýmak ve ta-nýtmak adýna içerikli yazýlara ver verdik. Çünkü kültürüninsanlar hatta milletler arasýnda köprü olduðunu çok iyibiliyoruz.

Anadolu coðrafyasýndaki ruh ve maneviyat güzelliðinitanýtmakla birlikte, Ýslâm diyarlarýna uzanan çizgide diðer

ülkelerin köprülerinden geçen yollardan okuyucumuzun gönlüne bilgiýþýklarý tuttuk.

Cennet yurdumuz Türkiye'mizin çeþitli tabiî, tarihî ve turistik güzel-liklerini tanýtmaya gayret gösterdik. Turizmin milletler arasýnda ekono-mik, sosyal ve kültürel tanýþmayý oluþturan bir köprü olduðu hakikatineinandýk.

Saðlýk konularýndaki yazýlara sayfa açtýk. Çaðýmýz hastalýklarýndanolan stresle baþ etme yollarýný gösteren psikoloji yazýlarý iç dünyamýzlabarýþýmýza ýþýk tuttu. "Saðlýk barýþa giden köprüdür" sloganýna biz de des-tek verdik.

Sevgisiz hiçbir þeyin olmayacaðýný, insanýn insaný, insanýn ailesini, in-sanýn toplumu, insanýn bütün insanlýðý sevmesini öðütleyen genel içerik-li yazýlara sayfalarýmýzý açtýk. Çünkü iyi biliyoruz ki, aþk insanlarýn kal-bindeki en güzel köprüdür.

Tarihî olaylardan ibret alarak geleceðe doðru adýmlarla yürümek,araþtýrýlmasý gereken konularýn bulunduðu eski bilgi ve belgelerin oldu-ðu yakalara tarih yazýlarýyla köprü olduk.

Bilim ve hikmetin aydýnlatýcý satýrlarýndan birlikte faydalandýk.

Hikâyelerle insan hayatýndaki gerçek yaþanmýþlýklarýn ileriye, geçmiþ-ten geleceðe yönelik istikameti olduðunu belirterek, dünle bugün; bu-günle yarýn arasýnda, köprüler kurmaya çalýþtýk.

Çocuklarýmýzla olan iletiþimimizi daha sýhhatli yürütebilmek, millî vemanevî deðerlerimizi onlarýn berrak zihinlerine doðru ve tatlý bir þekildeaktarabilmek için bir de "Çocuk Dergisi" köprüsü kurma çalýþmalarýmýzdevam etmektedir. Önümüzdeki Ocak ayýndan itibaren dergimizle bir-likte ücretsiz olarak, geleceðimizin teminatý gözümüzün nurlarý çocukla-rýmýza böyle bir hizmeti sunmaktan mutluluk duyacaðýz. Biliyoruz ki;aydýn, bilgili, baþarýlý, milletimize ve insanlýða hizmet etme sevdasýný gö-nüllerinde taþýyacak olan gelecek nesillerin yetiþmesine faydalý olmakAllah için yapýlan bir hizmettir.

Ayrýca idrak edeceðimiz Kurban Bayramý'ný en kalbî duygularla teb-rik eder, bu bayramýn gönüllerimizde muhabbet, kardeþlik ve yardýmlaþ-ma köprüleri kurulmasýna vesile olmasýný Yüce Rabbimizden niyaz ede-rim.

Köprüler yýkýlmadan ayakta dursun ki, güzel insanlar güzelliklerülkesine, gönül diyarlarýna buralardan geçsin… Kalplerimizdesevgi gülleri, yüzlerimizde tebessüm çiçekleri açsýn…

[email protected]

"Köprüler yýkýlmadanayakta dursun ki,güzel insanlargüzellikler ülkesine,gönül diyârlarýnaburalardan geçsin…Kalplerimizde sevgigülleri, yüzlerimizdetebessüm çiçekleriaçsýn…"

Page 4: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 76 Somuncu Baba

Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile

söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine yüz süren o ârif kiþinin irfa-

nýyla hakikatlere vakýf olan, tabiatýn bu görüþü anlamakta þüp-

heye yer býrakmazsa da yine açýklamayý müþavere sonrasýnda

münasip görülmesi neticesinde beyan ediyorum (ki) aziz ömrü-

nü yine çok kýymetli yârýna (dostuna) feda eden kâmil insan

Þamil, canýný kurtardý demektir. Çünkü belâ tufanýndan kurtu-

luþun Hz. Nuh'un gemisine binmekte olduðunu, o gemiye gir-

miþ olmakta olduðunu anlamýþ ve o kurtuluþ gemisinde kendi-

ni korumuþ ve orada hayat bulmuþtu.

O yaratýlýþta temiz hasletli, güzel hayalin içinde kanaatkârlýk

þöyledir; tokgözlülüðü yaþamýþ, aza kanaati özümsemiþ. Zayýf,

kuvvetsiz bir bedeni bir an bile gurbetin sýkýntýlarýna, üzüntüle-

rine dayanamaz durumda iken yine (de) iþe güce sarýlmasý, bu

yolda giriþimde bulunmasýyla herkese yâr olup yük olmama

emelindedir. Kimseye yük olmadan yaþamak ister.

Bir sadýk dost (yâr) bulup gurbete (kazanç için çýkýlan sefere)

gitmek maksadýyla þehre gelmiþti. Periþan durumu bütün dost-

larýnýn ve sevenlerinin gönlünü sýzlattý. Hâlinden pek çok etki-

lenmiþlerdir, yürekleri yanmýþtýr.

Ancak rahat ederse evinde, rahat olup iki günlük geçici olan

dünyanýn bu þekilde geçmesine yardým etmek hepimiz hakkýn-

da Allah’ýn rýzasýný kazandýracak bir iþ olduðunu beyan ederek

son veriyorum (mektubuma) kardaþlarým.

Mektûbât-ýHulûsî-i Dârendevî

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s)

19. Mektup

Bir gün ki ceddim þeyh Hamîd’in

Ýçinde geldi hoþ yâda Þâmil

Gelmiþdi þehre o zerdî çehre

Küsmüþdü dehre dünyâda Þâmil

Yârâna sordum hâlini anýn

Bildimki lâyýk imdâda Þâmil

Dolmuþ ser-â-pâ derd ü gamiyle

Ol tab’-ý pâki dil- sâde Þâmil

Ey Hamza câným rûh-ý revâným

Kalb-i lisâným mânâda Þâmil

Hâlin ayâna sýrrýn beyâna

Hoþ tercümâným feryâda Þâmil

Derd ü meþakkat baþýndan aþmýþ

Gam keþtîsidir deryâda Þâmil

Veyâ garîb-i bî-keslik ile

Kays-ý belâ-keþ sahrâda Þâmil

Hayretle kalmýþ bil el uzatmýþ

Yârâna karþý mey-zâde Þâmil

Fakr ü fenâsý bir hadde ermiþ

Bir dost bir post bir bâde Þâmil

Vücûdu hasta gönlü þikeste

Bin dâme beste dil-dâde Þâmil

Bâb-ý tevekkül sabr u tahammül

Uymuþ bu âlî mu’tâda Þâmil

Kaddini bükmüþ dehr inkýlâbý

Bir pîre dönmüþ nev-zâde Þâmil

Görsen ne derde üftâde Þâmil

Bilsen ne gamda âzâde Þâmil

Sadeleþtiren: Yrd. Doç. Dr. Cemil GÜLSEREN

Page 5: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

8 Somuncu Baba Aralýk / 2006 9Somuncu Baba

nüllerini onlara meylettir, þükretme-leri için onlarý ürünlerle rýzýklandýr." 10

Bütün bu kullanýmlarda Mek-ke'nin þu temel özellikleri öne çýk-maktadýr: Mekke insanlarý, kendisineçeken, yeryüzü merkezidir. Kibirlile-rin burnunu kýran, Allah'ýn kullarýnýnibadette yoðunlaþtýklarý merkezdir.Mekke, þehirlerin anasýdýr, rahmetkaynaðý, vahyin gözbebeði, peygam-berlerin vataný, beldelerin en güzelive Yüce Allah'a en sevimli olanýdýr.Ekin bitmeyen vadi gibi görünse deMekke vadisi, tarih boyunca maddîve manevî pek çok güzelliklerin do-ðup yetiþtiði bir merkez olmuþtur.

Mekke, tarihî bir þehirdir. Milâdî II.asýrda yaþamýþ olan Batlamyus, coð-rafyaya dair yazdýðý kitabýnda 'Maco-raba' adýyla Mekke'yi anmýþtýr. Bura-dan da Mekke'nin ondan önce varolan bir medeniyet þehri olduðu an-laþýlmaktadýr. Cahiliye dönemi yazýla-rýnda bu isim geçmese bile, Mek-ke'nin Allah'a yaklaþtýran bir yer oldu-ðu göz önünde bulundurulduðunda

Arapçadaki 'makrab' (yaklaþtýran) keli-mesinin bu ismi çaðrýþtýrdýðý söylene-bilir. Zaten kimi tarihçiler 'Mekke' adý-nýn, Babil dilinde ev anlamýna gelen'Mükâ' kelimesinden türediðini desöylemiþlerdir.11 Mekke, hac ibadetisayesinde farklý kültürlerdeki insanla-rýn kendisine akýn ettiði bir þehir ol-makla, tarih boyunca kültürlerin bu-luþtuðu bir merkez olmuþ ve olmayada devam etmektedir

Yeryüzünün en eski ve en kutsalbeldesi, medeniyetin beþiði olmasý,vahyin doðduðu ve son peygamberindoðup büyüdüðü yer olmasý hasebiy-le þehir, Kur'ân'da bir yerde Bekke,bir yerde de Mekke olarak þu þekildegeçer: "Doðrusu insanlar için ilk kuru-lan ev, Bekke'de, dünyalar için mü-barek ve doðru yol gösterenKa'be'dir. Orada apaçýk deliller vardýr,Ýbrahim'in makamý vardýr; kim orayagirerse, güvenlik içinde olur; orayayol bulabilen insana Allah için Ka'be'yihaccetmesi gereklidir. Kim inkarederse, bilsin ki; doðrusu Allah âlem-lerden müstaðnidir." 12

"Sizi onlara üstün kýldýktan sonra,Mekke bölgesinde, onlarýn ellerinisizden, sizin ellerinizi onlardan geritutan, savaþý önleyen O'dur. Allahyaptýklarýnýzý görendir." 13

Ýkinci ayette 'Batn-ý Mekke' den-mesi, Mekke isminin daha genel birbölgenin adý olduðu görüþünü des-teklemektedir.

Mekke için kullanýlan Ümmü'l-Kurâ kelimesi de iki ayette þu þekildegeçer: "Bu Kur'ân, Ümmü'l-Kurâ veçevresindekileri uyarman için sana in-dirdiðimiz ve kendinden öncekileridoðrulayýcý mübarek bir kitaptýr.."14

"Ümmü'l-Kurâ ve onun çevresindebulunanlarý uyarman ve asla þüpheolmayan toplanma günüyle onlarýkorkutman için, sana böyle Arapçabir Kur'ân vahyettik.." 15

Her iki ayet de, Kur'ân’ýn sadeceMekke bölgesinin kitabý, Hz.Muhammed'in yalnýzca Mekkelilerinpeygamberi olmayýp, Mekke mer-kezli tüm yeryüzünün evrensel kitabý

MMeekkkkee ÞÞeehhrriinniinn ÝÝssiimmlleerrii

Kur'ân-ý Kerim'de Peygamberimi-zin ve vahyin doðduðu þehir için,Mekke yanýnda Bekke ismi de kulla-nýlmýþtýr. Bekkke kelimesinin baþýndaki'bâ' harfinin 'mim' harfinin yerine gel-diði söylenmiþtir. Ölüleri içine çekipaldýðýndan, günahlarý gideren kutsalbir þehir olduðundan, suyu az oldu-ðundan, daðlarýndan sel sularý çekiliptoplandýðýndan yahut dört bir yandaninsanlarý kendisine çektiðinden yahutda yeryüzünün merkezi, özü kaynaðýolduðundan þehre bu anlamlara ge-len 'mekke' kökünden Mekke den-miþtir. Bir diðer görüþe göre ise 'ýslýkçalma' anlamýna gelen 'mükâ'dan buisim verilmiþtir. Çünkü cahiliyye dö-neminde Araplar ýslýk çalarak Ka'beyitavaf ederlerdi.1

Baþýndaki 'bâ' harfinin kelimeninaslýndan olduðunu savunan görüþegöre ise, kibirlilerin boynunu kýrýp ze-

lil ettiðinden yahut tavaf nedeniyle iz-diham yeri olduðundan Bekke den-miþtir. Çünkü sözlükte 'b-k-k' köküyarmak, koparmak, ayýrmak, alçalt-mak ve kalabalýklaþmak anlamlarýnagelir.2

Mekke isminin harem bölgesininadý, Bekke isminin ise sadece mesci-din olduðu yerin adý olduðu söylene-rek iki kelime arasýndaki farka dikkatçekilmiþtir.3

Mekke için, þehirlerin anasý anla-mýna Ümmü'l-Kurâ, insanlarýn oradabirbirlerine merhamet ediþlerine ba-kýlarak Ümm-ü Rahm (Rahmet ana-sý), kalabalýk olup birbirleriyle itiþip ka-kýþmalarýna bakýlarak Ümm-ü Zahm(Zahmet anasý), yoldan çýkýp sapanýkýrýp geçen bir yer anlamýna Bâsseyahut inkar edilenin sürüp çýkarýldýðýyer anlamýna Nasse isimleri de kulla-nýlmýþtýr. Cahiliyye þiirinde þehir için'Salâh' (kurtuluþ) adý da kullanýlmýþtýr.4

Kur'ân'da bir surenin de adý olanBeled, sýnýrlarý belirlenmiþ yer, yerle-þim yeri, vatan anlamýnda bir kelimeolup pek çok Kur'ân ayetinde Mekkeiçin kullanýlmýþtýr. Çoðulu 'bilâd' ve'büldân' gelir.5 Beled kelimesi, þuayetlerde Mekke için kullanýlmýþtýr:"Ýbrahim þöyle demiþti: 'Rabbim! Buþehri güvenli kýl; beni ve oðullarýmýputlara tapmaktan uzak tut'." 6 "Bu,þehre yemin ederim; ki sen bu þehir-de oturmuþsun." 7 "And olsun bu gü-venli þehre.." 8

Kur'ân'da 'Vâdin Ðayru zî-Zer' ifa-desiyle ekilip dikilmeye elveriþli olma-yan Mekke Vadisi kastedilmiþtir.9 Hz.Ýbrahim hanýmý Hz. Hacer ile oðluHz. Ýsmail'i bu vadiye yerleþtirdiðindeYüce Allah'a dua ederken þu þekildebu ifadeyi kullanmýþtýr. "Rabbimiz!Ben çocuklarýmdan kimini, namaz ký-labilmeleri için senin kutsal evinin ya-nýnda, ziraata elveriþsiz bir vadiyeyerleþtirdim. Rabbimiz! Ýnsanlarýn gö-

Vahyin Kalbi, Tevhidin Merkezi, Þehirlerin Anasý

Beytullah Þehri MekkeProf.Dr. Ali AKPINARÝlim ve Hayat

“Dört bir yandan insanlarý kendisine çektiðinden yahut dayeryüzünün merkezi, özü kaynaðý olduðundan þehre buanlamlara gelen 'mekke' kökünden Mekke denmiþtir.”

Page 6: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 1110 Somuncu Baba

ve peygamberi olduðuna iþaret edil-mekte, sonuçta Ýslâm’ýn belli bir coð-rafyanýn dini deðil, tüm yeryüzü in-sanlýðýna hitap eden bir din olduðunadikkat çekilmektedir.

Ayetlerde Mekke'nin kutsal ve ka-dim ev Ka'be þehri olduðu vurgulan-makta, tevhid tarihinin merkezi oldu-ðuna iþaret edilmekte, Hz. Peygam-ber döneminin ve vahyin orada baþ-ladýðýna deðinilmektedir. Mekke'den'Ümmü'l-Kurâ' diye bahseden son ikiayette ise Mekke, tüm yerleþim mer-kezlerinin anasý ilan edilerek merkezealýnmýþtýr. O, bu yönüyle tevhid, me-deniyet ve insanlýðý çok yakýndan ilgi-lendiren benzeri konularda, diðeryerleþim merkezlerine önderlik veörneklik etmiþtir. Mekke'nin 'Üm-mü'l-Kurâ' adýyla anýlmasýnda, onunÝslâm öncesi olduðu gibi Ýslâm'dansonra da coðrafî ve stratejik konumuyanýnda, insanlarýn Ýslâm'a girmesin-deki etkinliðinin de etkisi olmuþtur.Çünkü Mekke, kutsal Ka'be’’yi baðrýn-da barýndýrmakla Mekke içinden vedýþýndan pek çok kiþiyi kendine çek-

mekte, önemli bir tarih, medeniyetve ticaret merkezi olma konumunusürekli canlý tutmaktaydý. MekkelilerinHz. Peygamber’e karþý olan tavýrlarýçevredeki diðer insanlarýn Ýslâm'a gir-mesini geciktirdiði gibi, fetihten sonraMekkelilerin Müslüman olmasý dapek çok yerleþim merkezinin kitlelerhalinde Müslüman olmasýný da kolay-laþtýrmýþtýr.

EEvvrreenniinn KKaallbbii MMeekkkkee,,MMeekkkkee''nniinn KKaallbbii KKaa''bbee

Ka'be, ululuk, büyüklük anlamýnabir kelimedir. Kübik formdaki evlereka'be denmiþtir.16 Ka'be'ye kübik for-mundan dolayý yahut yüceliðindendolayý bu isim verilmiþtir.17

Rivayetlere göre, Yüce Allah, gökhalkýnýn Beyt-i Ma'mûr’u tavaf ettikle-ri gibi, yeryüzü halkýnýn da tavaf ve zi-yaret etmeleri için, Beyt-i Ma'mûr’unyerde bir örneði olmak üzere melek-lere Ka'be’’yi inþa ettirmiþtir. Ka'beikinci kez Hz. Adem tarafýndan, dahasonra da Nuh tufanýndaki yýkýlýþýndansonra Hz. Ýbrahim tarafýndan yeni-

den yapýldý. Daha sonra çeþitli dö-nemlerde yeniden inþa edilmiþ yahuttamir görmüþtür. 18

Kur'ân ayetlerine göre iseKa'be'nin yapýmý Hz. Ýbrahim ve oðluHz. Ýsmail tarafýndan gerçekleþtiril-miþtir.19 Bu konuda Kur'ân'da þöylebuyurulur: "Ka'be’’yi, insanlar içintoplanma ve güven yeri kýlmýþtýk. Ýb-rahim'in makamýný namaz yeri edinin,dedik. Evimi ziyaret edenler, kendiniibadete verenler, rüku ve secdeedenler için temiz tutun diye Ýbrahimve Ýsmail'e ahd verdik. Ýbrahim:'Rabbim! Burasýný emin bir þehir kýl,halkýndan, Allah'a ve ahiret gününeinananlarý ürünlerle rýzýklandýr' demiþ-ti. Allah da: 'Ýnkar edeni de az birmüddet geçindirir, sonra da onu ate-þin azabýna uðramak zorunda býraký-rým, ne kötü sonuç' buyurmuþtu. Ýb-rahim ve Ýsmail, Ka'be’’nin temelleriniyükseltiyordu. 'Rabbimiz! Yaptýðýmýzýkabul buyur. Þüphesiz ki, Sen hemiþitir hem bilirsin' dediler.20 "Doðrusuinsanlar için ilk kurulan ev, Mekke'de,dünyalar için mübarek ve doðru yol

gösteren Ka'be'dir." 21" 'Bana hiçbir þe-yi ortak koþma; tavaf edenler, oradakýyama duranlar, rüku edenler vesecdeye varanlar için Evim’i temiz tut'diye Ýbrahim'i evin yerine yerleþtir-miþtik. Ýnsanlarý hacca çaðýr; yürüye-rek veya binekler üstünde uzak yol-lardan sana gelsinler." 22

Ka'be’nin arka duvarlarýnýn uzun-luðu 12 m., diðer iki duvarýnýn uzun-luðu 10 m., yüksekliði ise 15 m. dir.Mekke'nin etrafýný kuþatan daðlardangetirilmiþ siyah taþlardan yapýlmýþtýr.Dört köþesinden kuzey köþesi 'er-Ruknü'l-Irak', güney köþesi 'er-Ruk-nü'l-Yemânî, batý köþesi 'er-Ruknü'þ-Þâmî, doðu köþesi ise kutsal taþ Ha-cerü'l-Esved'in bulunmasýndan dolayý'er-Ruknü'l-Esved' diye adlandýrýlmýþ-týr.23

Ka'be'ye Allah'ýn evi anlamýnaBeytullah, azat edilmiþ ev anlamýnaBeytü'l-Atîk, kendisiyle alay edenleriyakýp mahveden anlamýna Hâtime,zulüm ve isyanda bulunanlarý sürüpçýkaran anlamýna Bâsse, haram evanlamýna Beytü'l-Haram, kutsal-mü-

barek anlamýna Kadîs adlarý da veril-miþtir.24 Ona verilen bu isimlerle,onun farklý yönlerine ve taþýdýðý yüklüanlamlara dikkat çekilmiþtir.

Ka'be ismi Kur'ân'da iki ayette þuþekilde geçmiþtir: "Ey inananlar! Sizihramlý iken av öldürmeyin. Ýçinizdenkim onu öldürürse, onun üzerine öl-dürdüðü hayvanýn benzeri bir cezavardýr. Buna Ka'be’ye varacak bir kur-ban olmak üzere içinizden adalet sa-hibi iki kiþi hükmeder.."25 "AllahKa'be’’yi insanlar için bir nizam (ký-yam) kýldý.."26

Kübik form, müteaâl (aþkýn) olanýsimgeler. Kübizmde metafizik bir özvardýr. Ka'be, bir kýblegâh olmaktanöte, Yüce Allah'ýn yeryüzündeki biralameti, bir niþanýdýr. Buna göreKa'be, mutlak istikrarýn en altta, yer-yüzündeki yankýsýdýr. Ona yönelmek-le dikey ve yatay olmak üzere ikili birhareket gerçekleþir: Dikey hareketleölümlünün ölümsüze, sonlunun son-suza yöneliþi; yatay hareketle ise insa-nýn insana yöneliþi simgelenir. ZatenKa'be’’ye 'Atîk Ev' denilerek, onun bir

hürriyet abidesi/simgesi olduðunadikkat çekilmiþtir.27 Gerçekten de hacve umre ibadetini yerine getirenler oözgür beytin etrafýnda dönerek, na-maz kýlanlar da o özgürlük abidesineyönelerek Allah'tan baþkasýna kul ol-maktan kurtulup hakiki özgürlüðe ka-vuþmuþ olduklarýný bayraklaþtýrmýþolurlar.

Yeryüzünün ilk evi Ka'be'nin kübikformu, ilk kurulan evleri etkilemiþtir.Ýnsanlar Ka'be’’ye hürmeten evlerinidairevî, Ka'be’’den alçak ve ona bellimesafelerde yapmaya özen göster-miþlerdir.28 Ka'be’nin 'ilk ev' oluþu,onun ilk yapý olmasýndan öte; hida-yet, bereket ve özgürlük kayna-ðý/sembolü/anýtý olmasý nedeniyledir.Kur'ân ayetlerine göre Ka'be, hida-yet, özgürlük, güven, düzen, dirlik,birlik, istikrar kaynaðýdýr. Nitekimonun ilk ev olduðunu bildiren ayette,onun âlemlere hidayet sembolü mü-barek bir ev olduðuna özellikle dikkatçekilmiþtir. Ayetlerde, Onun için 'ký-yam, mesâbe, emn, mübarek, hida-yet' kelimeleri kullanýlarak bu anlam-

Page 7: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 1312 Somuncu Baba

Mescid-i Aksa'yý gördüm düþümde Bir çocuk gibiydi ve aðlýyordu Varýp eþiðine alnýmý koydum Sanki bir yer altý nehr çaðlýyordu

Gözlerim yollarda bekler dururum Nerde kardeþlerim diyordu bir ses Ýlk kýblesi benim ulu Nebi'nin Unuttu mu bunu acaba herkes

Burak dolanýrdý yörelerimde Miraca yol veren hýz üssü idim Bellidir kutsallýðým þehir ismimden Her yana nur saçan bir kürsü idim

Hani o günler ki binlerce mü'min Tek yürek halinde bana koþardý Hemþehrim nebiler yüzü hürmetine Cevaba eriþen dualar vardý

Þimdi kimsecikler varmaz yanýma Mü'minden yoksunum tek ve tenhayýmRüzgarlar silemez gözyaþlarýmý Çöllerde kayýp bir yetim vâhayým

Mescid-i Aksa'yý gördüm düþümde Götür Müslümana selam diyordu Dayanamýyorum bu ayrýlýða Kucaklasýn beni Ýslâm diyordu

Mescid-i Aksa

Mehmet Akif ÝNAN

Mescid-i Aksa / Filistin - KudüsFoto: Fatih Erkoçoðlu

lar vurgulanmýþtýr.29 Ka'be, Necip Fa-zýl'ýn dizelerinde þöyle ifade edilir:

"Ka'be, Allah'ýn Evi; bir nokta yerekonmuþ.Ötelerin pertevi, maddeye vurupdonmuþ. Mücerretten bir âlem, mikap þeklin-de bir sýr. O âlemle bu âlem arasýnda bir sýnýr.."

Ka'be'yi yeryüzünün ilk mescidiolarak niteleyen Kur'ân, ayný zaman-da onu merkeze almýþ ve ondanuzakta olan Kudüs'ün tarihî mescidiiçin 'Uzak Mescid' (el-Mescidü'l-Aksâ)tabirini kullanmýþtýr. Gerçekten deÝslâm’ýn kýblesinin de Ka'be olarak be-lirlenmesiyle baþta tüm yeryüzümescidleri olmak üzere, tüm yerlerinkýblesi, imamý, kalbi Ka'be olmuþtur.Týpký Ka'be þehri Mekke'nin þehirlerinanasý (Ümmü'l-Kurâ) ilan edildiði gibi,Ka'be de mabedlerin anasý, merkezikabul edilmiþtir. Zaten Mekke'nin þe-hirlerin anasý/merkezi olmasýndaKa'be faktörü gözardý edilemez. Ýþtetüm bu nedenlerden dolayý Ka'be, buismiyle yahut baþka isimlerle pek çokayette anýlmýþtýr.

Mekke'de bulunan Ka'be'ye, ora-da avlanma, ot ve aðaçlarýnýn yolu-nup kesilmesi yasaklanarak hürmet-li/kutsal bir yer kýlýndýðý için,30 baþka birdeyiþle diðer yerlerde yasak olmayanbir takým þeylerin orada Allah tarafýn-dan haram kýlýnmasýndan dolayý31

beytü'l- haram ismi verilmiþtir. Nite-kim Mekke fethinde Peygamberimizbu gerçeði þöyle açýklamýþtýr: "YüceAllah, Mekke'yi fil ordusundan koru-muþtur. Mekkelilere Peygamberini vemüminleri musallat etmiþtir. Mek-ke'de savaþmak benden önce hiçkimseye helal edilmedi. Bana da birgünün belirli bir anýnda helal kýlýndý.Artýk benden sonra kimseye bu, he-lal kýlýnmayacaktýr. Onun avý ürkütül-memeli, otu yolunmamalý, aðacý ke-silmemelidir. Oradaki buluntu þeylerde ancak sahibini arayýp bulmak içinalýnabilir."32 Rivayetlere göre Mek-ke'nin harem hudutlarý Hz. Ýbrahimtarafýndan belirlenmiþtir. Peygamberi-

miz, Mekke fethinden sonra, bu hu-dutlara iþaret eden ve farklý mesafe-lerde bulunan bu abide duvarlarý biz-zat tamir ettirmiþtir. Bu sýnýrlar arasýn-da kalan bölgenin yüzölçümü yaklaþýk200 kilometrekaredir.33

Mekke ve Ka'be'nin Allahu Teâlâtarafýndan 'haram bölge' kýlýnmasýnýntemel esprisi, kullarý Allah'ýn ölçüleri-ne göre yaþamaya hazýrlamak, barýþýsaðlamaya ve çevreyi korumaya, on-larý alýþtýrmaktýr. Nitekim on iki aydandördünün haram ay olarak nitelendi-rilmesi ve Hz. Peygamber tarafýndanMedine'nin de harem bölge ilan edil-mesinin temel hedefi bu olsa gerekir.

Ýnsanýn geceleyin sýðýndýðý yer, ev34

anlamýna gelen beyt kelimesiKur'ân'ýn pek çok ayetinde Ka'be’’ninkarþýlýðý olarak kullanýlmýþtýr. Bunlar-dan yedi ayette el-Beyt ve Beyt þek-linde35, iki ayette de36 kelimeyi YüceAllah kendi zatýna izafe etmiþ ve'Beytî' (Evim) þeklinde geçmiþtir.

Azmanlardan kurtarýldýðý için ya-hut yeryüzünün en eski mabedi ol-duðu için, yahut Nuh tufanýndan kur-tulduðu için Beytullaha 'el-Beytü'l-Atîk' ismi verilmiþtir.37 Bu adlandýrma-da zaman boyutu ile ilgili olarak Bey-tullah’ýn çok eski bir mabed olmasýyahut da çok deðerli ve kýymetli birmekân olmasý gözetilmiþtir. Nitekimeski çaðlardan kalma eserler için asâr-ý atîk dendiði gibi, Latince antik/antikada denmiþtir.38

Hz. Ýbrahim'in Ka'be'yi yenideninþa ederken kullandýðý ve üzerindeayak izleri bulunan yahut Hz. Ýbra-him'in gelinine baþýný yýkatýrken ayaðý-ný bastýðý yahut da Hz. Hacer'in üze-rinde oðlu Hz. Ýsmail'i yýkadýðý taþ39

olan Makâmu Ýbrahîm, hac ve umre-nin rukünlerinden olan sa'y (iki tepearasýnda yedi kere gidip gelme) iba-detinin yapýldýðý Safa ve Merve tepe-leri; yine hac ibadetinin önemli kilo-metre taþlarý mesabesinde olan Ara-fat Daðý, Mina, Müzdelife baþta ol-mak üzere pek çok kutsal mekanMekke'de bulunmaktadýr.

Sonuç olarak insanlýk dün olduðugibi bugün de Mekke/Ka'be'den ay-dýnlanmaya devam etmektedir. Yö-nünü Ka'be'ye çevirenler dün olduðugibi bugün de kurtuluþa ve cenneteyönelmiþler demektir. Zira Ka'be'yegiden yol, cennete ve Yüce Allah'aulaþmaktadýr. Ka'be'ye yönelmek ise,beþ vakit namazda kýbleye dönmek-ten ibaret olmamalý, Ka'be merkezlibir hayata yönelmekle tamamlanma-lýdýr.

DDiippnnoottllaarr

1- Ýbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, M-k-k maddesi; Fîru-zabâdî, Besâir, IV, 515.

2- Ýbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, B-k-k maddesi; Kurtubî,el-Câmi’, IV, 138-139; Fîruzabâdî, Besâir, II, 266;Hamevî, Mu’cemü’l-Büldân, I, 562-563.

3- Bkz. Ýsfehânî, el-Müfredât, 74.4- Mâverdî, el-Ahkâmü’s-Sultaniyye, 202; Ezrakî,

Ahbâru Mekke, s, 25-26; Hamevî, Mu’cemü’l-Büldân, V, 211-212.

5- Ýsfehânî, el-Müfredât, s, 77; Ýbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, B-l-d maddesi.

6- 14 Ýbrahim 35; 2 Bakara 126.7- 90 Beled 1-2.8- 95 Tîn 3.9- Ýbnü’l- Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, IV, 366.10- 14 Ýbrahim 37.11- Bkz. Tevfîk Berrû, Târîhu’l-Arabi’l-Kadîm, s, 165-

166.12- 3 Alu Imran 96-97.13- 48 Fetih 24.14- 6 Enam 92.15- 42 Þûra 7. 16- Ýsfehânî, el-Müfredât, 651; Ýbn Manzûr, Lisânü’l-

Arab, K-a-b maddesi.17- Ýbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, II, 429.18- Bkz. Azrakî, Ahbâru Mekke, I, 34-51; Hamevî,

Mu’cemü’l-Büldân, IV, 526-530.19- Beyyûmî, Dirâsât, I, 183-185.20- 2 Bakara 125-127.21- 3 Alu Imran 96.22- 22 Hacc 26-27.23-Komisyon, ýslâm Ansiklopedisi, VI, 6-7.24- Ezrakî, Ahbâru Mekke, s, 22-24.25- 5 Maide 95. 26- 5 Maide 97.27- Kýlýç Sadýk, ýslâmda Sembolik Dil, s, 69-72.28- Bulaç Ali, Ýlk Ev ve Ýlk Þehir, I, 41-42.29- Necip Fazýl, Esselâm, s, 42.30- Ýbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, II, 429.31- Fîruzabâdî, Besâir, II, 456.32- Buhârî, Ýlim 39; Müslim, Hacc 447; Ebû Davud,

Menasik 90.33- M. Hamidullah, ýslâm Peygamberi, II, 889.34- Ýbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, B-y-t maddesi. 35- 2 Bakara 125, 127, 158;3 Alu Imran 96, 97; 8 En-

fal 35; 106 Kurayþ 3.36- Bkz. 2 Bakara 125; 22 Hacc 26.37- Ýsfehânî, el-Müfredât, 482; Þurrâb, el-Meâlimü’l-

Esîra, s, 186; Ýbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, V, 427-428; Ýbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, A-t-k maddesi;Mevdûdî, Tefhîm, III, 361.

38- Bkz. Mehmet Doðan, Büyük Türkçe Sözlük, s, 58. 39- Ýbnü’l- Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, I, 142; Hamevî,

Mu’cemü’l-Büldân, V, 191-192.

Page 8: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 1514 Somuncu Baba

Medine’nin eski adý Yesrib’dir.Kur’an-ý Kerim’de ‘Yesrib’ adý zikre-dilir.1

Hz. Peygamber, hicretten sonrabu adý þehir anlamýna gelen Medinesözcüðü ile deðiþtirmiþtir. MedineKur’an’da özel isim olarak kullanýl-mýþtýr.2

Bundan baþka Medine’nin Ýslâmkaynaklarýnda 95 ayrý ismi olduðuyer alýr. Bu isimlerden bazýlarý þun-lardýr: “Tâbe, Tayyibe, Daru’l-Ýman, Karyetü’l-Ensâr, Kubbetü’l-Ýslâm, Medinetü’r-Resûl, Dâru’l-Ýman, Dâru’s-Selam, Daru’s-Sün-ne, Azra, Cabire, Mecbûre, Mu-habbe, Mahbûbe, Kasime, Kasa-metul-Cabire, Dâru’l-Fetih vb.”3

Ýslâm’ýn Mekke’den sonra ikincikutsal þehri olan Medine, coðrafîkonum itibariyle verimli bir vahadýr.Bolca suya sahiptir. Baþta hurma ol-mak üzere, portakal, muz, limon,incir, üzüm ve kayýsý gibi mahsulleryetiþir. Kuzeydoðu tarafýnda Uhudve Avr daðlarý yer alýr. Medine’nin

yazý oldukça ýlýman kýþý ise çok latiftir.

Hz. Peygamber Medine’ye hic-ret ettiðinde burada Yahudiler, Evsve Hazreç kabileleri oturuyordu.Yahudiler bu iki kabileden birisinidestekleyerek onlarýn birleþmesineengel oluyorlardý. Hz. PeygamberMedine’ye hicret edince, Yahudile-rin Hz. Peygamber’e karþý düþ-manlýklarý artar. Sebebi, kendilerin-den bir peygamberin gelmesinibekliyorlardý. Bu gerçekleþmeyin-ce, baþta Hz. Peygamber olmaküzere bütün Müslümanlara hasýmkesilmiþlerdi.

Hz. Peygamber Medine’ye hic-ret ettiði zaman ilk yaptýðý þey, Mes-cid-i Nebî’yi inþâ etmek olmuþtur.Ýslâm tarihinde Mescid-i Nebî çokamaçlý (siyasi, kültürel, sosyal, dini,hukuki, eðitim-öðretim vb.) olarakkullanýlmýþtýr. Medine bu baðlamdamodel/eksen þehirdir. Dünyadakibütün Ýslâm þehirleri kuruluþlarýn-da, mimaride Medine modelini ör-nek olarak almýþlardýr. Hz. Peygam-ber dini yaþamak için bir Medine

oluþturulmuþ, bu þehirde yaþanýlanÝslâm, bir Medeniyet vücuda getir-miþtir. Bu baðlamda Din, Medineve Medeniyet kelimeleri arasýndayakýn bir iliþki vardýr. Ayrýca Efendi-miz Medine’de ensar ve muhâcirînarasýnda kardeþleþtirme tesis ettik-ten sonra, toplumsal dokuyu sað-lama almak adýna Medine’de yaþa-yan Yahudi ve diðer kabilelerle bir-likte Medine Vesikasý adý verilentoplumsal bir sözleþme de hazýrla-mýþtýr. Bu sözleþmeye sadýk kalma-yan unsurlardan daha sonra Medi-ne arýndýrýlacak ve bir barýþ ve hoþ-görü þehri haline dönüþtürülecektir.Hz. Peygamber’in önderliðinde sa-habe Bedir’de Mekke müþrikleriniyenilgiye uðrattýktan sonra; Uhudve Hendek’de savunma harbi ya-pacak, Müslümanlarýn gücü ve za-feri karþýsýnda bundan sonra hiçbirgüç Medine üzerine yürüme cesa-retini gösteremeyecektir. ÝslâmMedine’nin barýþ ortamýnda bütünbir Arap yarýmadasýnda güçlene-cek, fetihlerle topraklarý geniþleye-cek ve Ýslâm’ýn gönülleri ýsýtýcý, ku-

Prof. Dr. Ramazan ALTINTAÞÞehir ve Hayat

Kutlu Þehir: "Medine-i Münevvere"

caklayýcý gür sesi, bütün bir cihandayankýlanacaktýr. Bu durum dört ha-life döneminde de devam edecek,bütün bir dünya Ýslâm’ýn sulhu sala-hýný görecektir.

HHiiccaazz YYoollllaarrýýnnddaa

Osmanlý döneminde de Hicazbölgesi özelde Medine barýþ içindebir hayat yaþayacak, bu þehirde;medrese, saray, kýþla, cami, imaret-hane, sayýsýz vakýf eserleri yapýlmaksuretiyle birçok hizmetler ifa edile-cektir. Bu baðlamda Osmanlý’nýnMedine’ye hizmeti büyük olmuþ-tur. Örneðin; Kanuni Sultan Süley-man Kubbe-i Hadrayý/Yeþil Kubbe-yi geçmeyecek düzeyde 35–40 m.yüksekliðinde Medine’nin etrafýnýsurlarla çevirir, evlerin imarýnda dabu ölçüye büyük özen gösterilir.Ayrýca þehrin güneyindeki tatlý sukaynaklarýný þehre getirmiþtir. Os-manlý sultanlarý kendilerini daimaMekke-Medine’nin hizmetçileriolarak isimlendirmiþler ve bu un-

vandan da büyük þeref duymuþlarve her biri ayrý ayrý Efendimizinþehrine ve Mescid-i Nebi’ye sayýsýzhizmetler yapmýþlardýr. Bilindiði gibiMüslümanlarýn hac ve umre yolcu-luðunu kolaylaþtýrmak ve bölgeninpayitahta baðlýlýðýný kuvvetlendir-mek amacýyla II. Abdülhamid1901’de Ýstanbul’u Medine’ye bað-layacak olan Hicaz demir yolununyapým çalýþmalarýný baþlatýr. Hicazdemiryolu 1908’de Medine’ye ula-þýr. Ama ne var ki, Osmanlý’nýn hi-maye ettiði Þerif Hüseyin Ýngilizler-le iþbirliði yaparak 1916’da kendisi-ni Hicaz kralý ilan ettirerek Osman-lý ordularýyla savaþa tutuþur. Fah-reddin Paþa liderliðinde günlerceMedine müdafaasý yapan Osmanlýordularý bu kutlu þehri 1918’degözyaþlarý içerisinde I. Dünya sava-þýna son veren mütareke ile boþalt-mak zorunda kalýrlar.

Tarihte ecdadýmýz bu kutsalmekânlarda yaþayan ahaliye nicebüyük hizmetler götürmüþtür. Ýs-

tanbul Üsküdar’da bir semtin adý,Harem’dir. Bu isim geliþi güzel de-ðil, Peygamber sevgisinin bir yansý-masý ve tezahürü olarak verilmiþtir.Bu ismin Mekke-Medine baðlamýn-da Harem-i Þerif ’lerle baðlantýsývardýr. Ýþte Ýstanbul’un bu Harembölgesinde yer alan Haydarpa-þa’dan kalkan tren, tarihimize Sür-re alaylarý olarak geçen Hicaz ahâli-sine karþýlýksýz daðýtýlmak üzere ka-tar katar yiyecek, giyecek gibi ihti-yaç maddelerinin yaný sýra çil çil al-týnlar taþýrdý Medine’ye, oradansevkedilmek için Mekke’ye.. Os-manlý’nýn yiðit evlatlarý, Medinetren istasyonunun bulunduðu An-bariye’de-ki bugün mahallenin adý-dýr- depolanan þeker, un çuvallarý-ný sýrtlandýklarý gibi kapý kapý Medi-ne’nin ihtiyaç sahiplerine daðýtýrdý.Bu hizmetleri yerine getirme esna-sýnda “Peygamberimizin soyundan-dýr” diye Mehmetçik, derin hürmetduyduðu için asla Medine ahâlisiniiþçi ve hizmetli olarak kullanmamýþ-

Page 9: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

masraf yaparak israf içerisinde Ba-tý’lýlardan daha müsrif ve de çýlgýnbir vaziyette kutladýklarýný anlatmýþtý.

Hz. Peygamber’in: “Kim vefa-týmdan sonra beni ziyaret edersehayatýmda ziyaret etmiþ gibidir” 4

çaðrýsýna duyarsýz kalmayan dünyaMüslümanlarý her yýl akýn akýn Hz.Peygamber’i ziyaret etmek içinMedine’nin yollarýna dökülür. Bubüyük bir saadettir. Ayný zamandaRavza-ý Mutahhara’da bulunanEfendimizi ziyaret etmekle Müslü-manlar, O’na olan baðlýlýklarýný yeni-lemektedirler. O’nun bize býraktýðývasiyetini yerine getirdiklerini birkez daha O’nun manevi huzurun-da teyit etmektedirler. Çünkü in-sanlýðýn Hz. Peygamber’in getirdiðimesaja ve onun yaþayan sünnetinebüyük ihtiyacý vardýr. Burada ‘yaþa-yan sünnet’ ifadesine dikkatlerimiziçekmek istiyorum. Hz. Aiþe valide-mize, Hz. Peygamberin ahlâký so-rulduðu zaman; “Siz hiç Kur’anokumuyor musunuz? O’nun ahlâkýKur’an’dý” buyurmuþlar. Elbette herbirimiz yaþayan Kur’an olmalýyýz.Bazýlarý ‘Yaþayan Sünnet’ ifadesinekafayý takarak, efendim bu deyim

‘Yaþayan Kur’an’ ibaresine karþý ge-liþtirilmiþ bir zihniyettir, diyor. Hâþâ,Kur’an’la sünneti yarýþtýrmak gibi biranlayýþýn içine giriyor. Aslýnda bura-da böyle bir rekabet görmek doð-ru deðildir. Ýslâm âlemine baktýðý-mýz zaman Müslümanlarýn Müslü-manlýklarýnýn görünürlüðünü sergi-leyen Kur’an’dan ziyade formel an-lamda, sünnettir. Kur’an’la sünnetiniliþkisi kayýkla küreðin iliþkisi gibidir.Mademki Hz. Peygamber yaþayanKur’an’dýr, o halde O’nun muhte-þem ve muhterem sîretini ve ne-bevî sünnetini tanýmak ve anlamakyaþayan Kur’an örnekliðini kavra-mamýza yardýmcý olacaktýr.

HHiiccrreett YYuurrdduu MMeeddiinnee

Sonuç olarak söylemek gerekirse,Medine hicret yurdudur. Müslü-manlar, Mekke’de müþriklerdeneziyet görünce, buraya Allah Resu-lü’nün önderliðinde hicret etmiþler-dir. Efendimiz hayatlarýnýn son onyýlýný burada yaþamýþlardýr. Kur’anâyetlerinin büyük bir kýsmý buradainmiþtir. Örnek Ýslâm toplumu bu-rada teþekkül etmiþtir. Ýslâm cihanaburadan yayýlmýþtýr. Hz. Peygam-ber Refiku’l-Â’lâ’ya burada hicret

etmiþ ve Hz. Aiþe annemizin oda-sýna defnedilmiþtir. Bu sebeple herMüslümanýn gönlünde Hz. Pey-gamber’i ve O’nun yaþadýðý butopraklarý ziyaret aþký vardýr. Buamaca binaen her yýl milyonlarcaMüslüman hem Efendimizi ve hemde O’nun yaþadýðý bu mübarekmekâný ziyaret maksadýyla Ýslâm’ýnikici þehrine seferde bulunur. Mes-cid-i Nebî baþta olmak üzere,Uhud þehitliði, Cennetü’l-Baki, Kýb-leteyn Mescidi, Kuba Mescidi,Hendek savaþýnýn cereyan ettiðimekânlar derin tefekkür halinde zi-yaret edilir. O halde hangi Müslü-mana buralarý ziyaret nasip olmuþ-sa, bunun kadrini iyi bilmeli, gerekHz. Peygamber’in huzurunda vegerekse bu mübarek topraklardaadâba olabildiðince riâyet edip, ha-yatý diri geçirmenin hazzýna vemutluluðuna varmalýdýr.

týr. Gerçekten Hâdimu’l-Hara-meyn olmuþtur ecdadýmýz. Geçenyýl Medine’de evinde ziyaret ettiði-miz Osmanlý âþýðý allâme Prof.Dr.Muhammed Avvâme, Ýslâm âlemi-nin bugün baþýna gelen sayýsýzfelâketler, Osmanlýya yaptýklarý iha-netlerin bir bedelidir, diyor ve göz-leri buðulanýyordu.

MMeeddiinnee’’ddee BBaayyrraamm

Bizim milletimizin tarihinde‘Mevlîd-i Nebî/Kutlu Doðum’ haf-talarýný kutlamak bir milat oluþtur-muþtur. Osmanlý 1514’den 1918’ekadar 414 sene Hicaz bölgesininyönetimini üslenmiþtir. Bu yýllardaMedine’de Ravza-i Mutahharamerkezli Hz. Peygamberin velâde-ti büyük törenlerle kutlanýrdý. Þeh-rin emîri o günün sabahý beyaz giy-silerini giyer, her zaman olduðu gi-bi Peygamberimizin kabr-i þerifinibizzat kendi elleriyle büyük bir hu-þu içerisinde siler-süpürürdü. Ogün Medine’de bayram yapýlýrdý.Dükkânlar kapanýr, vitrinleri süsle-nirdi. Çocuklar bayramlýklarýný gi-yer, Müslümanlar Mescid-i Nebî’yeakýn eder; hatimler indirilir, Mevlit-ler okunur, binlere varan salâvat-ý

þerifeler âfâký inletirdi. Sabahleyinecdadýmýz top sesleriyle o gününMevlîd-i Nebî olduðunu halka du-yururdu. Sokaklara, çarþýlara ve bü-yük alanlara Peygamberimizin ha-dislerini ihtiva eden dev dövizler,afiþler ve pankartlar asýlýrdý. Dünya-nýn deðiþik bölgelerinden Medi-ne’ye hac ve umre yaptýktan sonraAllah Resulü’nü ziyaret için gelenMüslümanlar bu muhteþem ve fe-yizli ihtifallere tanýk olurdu. Dönüþ-lerinde Osmanlý’nýn bu geleneðinikendi ülkelerine taþýrlardý. Bugünhâlâ Cezayir’de, Tunus’ta, Fas’ta,Malezya’da, Endonezya’da kýsacaÝslâm Dünyasý’nýn her tarafýnda ec-dadýmýzýn bu Mevlid-i Nebi kutla-ma ve Mevlîd-i Þerîf okuma gele-neði yaþatýlmaktadýr. Mondros Mü-tarekesiyle Hicaz’ý býrakmak zorun-da kaldýðýmýz yýllarda Vehhâbilerbid’attýr diye bu geleneðe son ver-miþlerdir. Hz. Peygamberin kabri-nin ziyaretini bile yasaklamýþlar, Os-manlý Türklerinin cennetü’l-baki’deinþa ettikleri türbeleri yýkýp, burayýnadasa çevirmiþlerdir. 1918’denberi resmi ve aleni olarak Medi-ne’de böylesi ihtifaller düzenlen-memektedir. Deðil Peygamberimi-

zin doðum gecesi, hiçbir mübarekgece bile kutlanmamaktadýr. Bugünbazý Müslümanlar mübarek gecele-ri evlerinde büyük bir tedirginlik içe-risinde gizli olarak kutlamaktadýrlar.

Bundan birkaç sene önce Rav-za-ý Mutahhara’da yaþanmýþ birolayý bir arkadaþýmýz anlatmýþtý.Ýslâm’a yeni girmiþ ve büyük bir he-yecan yaþayan Amerika’lý bir Müs-lüman kardeþimiz EfendimizinKabr-i Þeriflerinin çevresindeki de-mir parmaklýklardan tutarak O’nahürmeten öper. Mescitte bulunanyerel yetkililer yaptýðý iþin bid’at ol-duðunu ve þirke girdiðini söyleyincebu yeni Müslüman kardeþimiz da-yanamamýþ: “Siz, kralýnýzýn ayaðýnýve omuzlarýný öperken câiz oluyorda benim, peygamberime saygý içindemir parmaklýklarý öpmem niçinbid’at oluyor?” þeklinde karþýlýk ver-miþ. Elbette burada sýnýrý aþmadanziyaret adabýna uygun hareket et-memiz gerekmektedir. Yine SuudiArabistan’da yaþayan bu kardeþimiz,“vehhâbiler bid’attýr” diye Hz. Pey-gamber’in doðum yýldönümünükutlamazken, kendi çocuklarýnýndoðum yýldönümlerini milyonlarca

Aralýk / 2006 1716 Somuncu Baba

DDiippnnoottllaarr1- Bkz. el-Ahzap 33/13.2- Bkz. et-Tevbe 9/101; el-Ahzap 33/60; el-Müna-

fikûn 63/8.3- Endülisî, Abdullah, Mu’cemu Ma Ýste’ceme, Bey-

rut, 1983, IV, 1201.4- Beyhaki, es-Sünenü’l-kübra, Beyrut, 1994, V, 403.

Page 10: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 1918 Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

Saðlam bir inanca sahip olmak her iþin baþýdýr. Eðerinanç sistemimizde her hangi bir hata olursa, imanýnüzerine bina edeceðimiz bütün ibadet ve tâatýmýz, hâlve hareketimizin Allah katýnda makbuliyeti de buna bað-lý olarak deðerlendirilir. Saðlam bir iman her þeyin baþý-dýr. Çünkü suretâ Müslüman olmakla, kalbimizde ima-nýn iyice yer etmesi farklý þeylerdir. Nitekim bu hususHucurât Suresi 14. ayette, "Ey Muhammed! Bedevîler,inandýk dediler. De ki: Ýnanmadýnýz, ama Ýslâm oldukdeyin. Çünkü iman henüz gönüllerinize yerleþmedi."þeklinde ifade edilmiþtir. Saðlam bir iman, her yerde Al-lah'ýn varlýðýný ve her þeyde hâkimiyetini kabul etmek;her varlýðýn O’nu zikir ve tesbih ettiði idrakinde bulun-mak demektir. Kur'ân-ý Kerîm'de bir çok âyet, yerde vegökte bulunan her varlýðýn kendi lisanýyla Allah'ý tesbihettiði belirtilmiþtir. Bu bakýmdan bir çok âlim ve þairCenâb-ý Hakk'ýn isim ve sýfatlarýnýn tecellîleri üzerindeeserler yazmýþlar, bizler farkýna varmasak da her varlýðýnAllah'ý tesbih ettiði hususu üzerinde çokça durmuþlardýr.Bunun için bazý mutasavvýflarýn tabiattaki canlý çiçekleribile Allah'ý zikirden alýkoymamak için koparamadýklarý ri-vayet olunmaktadýr.

Ecdadýmýz saðlam bir akîdeye sahip olma konusun-da çok titiz davranmýþlardýr. Bunun için yazdýklarý man-zum mensur bütün eserlerinde Cenâb-ý Hakk'ýn varlýðý,birliði, isim ve sýfatlarý, O’nun kâinâttaki her varlýðýnyegâne mâliki ve kullarýnýn yaptýðý her þeyden haberdarbulunduðu; kýyamette de bu dünya hayatýnda yaptýkla-rýndan hesaba çekileceði, velhâsýl O’nun her yerde hâzýrve nâzýr olduðu, her þeyin Hâkim-i mutlaký bulunduðu-nu anlatmýþlardýr. Konusu böyle olan eserlere de Tevhîdmanzumeleri demiþlerdir. Baþta Yunus Emre, Niyâzî-iMýsrî ve Aziz Mahmûd-ý Hüdâyî olmak üzere hemenhemen her þair eserlerine ilk önce bu konuyu ele alanþiirlerle baþlamýþlardýr.

Osman Hulûsî Efendi de aþaðýdaki gazelinde bu hu-suslarý anlatmaktadýr. Bu þiirinde Allah'ý dünya gözüylegörmese de her varlýðýn O’na âþýk ve O’nun cemâlininhayrâný olduðunu anlatmaktadýr. Bunun yanýnda dünya-daki her varlýðýn sonlu olduðunu, insana hidayet yolunugösterenin, yegâne Bâki olanýn Allah olduðunu, Onuninayeti olmazsa bu hakikatlerin kavranamayacaðýný be-lirtir.

Prof. Dr. Mehmet AKKUÞHulûsi Kalb’den

Her Þey Allah'ý Tesbih Eder

“Osman Hulûsî Efendi, bu þiirinde Allah'ý dünya gözüyle görmese deher varlýðýn O’na âþýk ve O’nun cemâlinin hayrâný olduðunu

anlatmaktadýr.”

GGaazzeelliinn MMeettnnii ::

1. Her þey sebebsiz hüsnüne bir âþýk-ý þeydâ senin

Âlem cemâlin þem'ine zerre-i nâ-peydâ senin

2. Kimse cemâlin nûrunu ayn-ý ayânla görmedi

Tâ yok olup da olmadan ol gördüðü bînâ senin

3. Varým diyene varlýðýn yok olduðunu bildirip

Ma'dûm olup gördüðü ol her var-ý bî-pervâ senin

4. Hâdî-i râh ettin þehâ zülf-i semendini sana

Kim tutdu oldu âþinâ ol ârif-i dânâ senin

5. Sen Hâdî olmasan ana kimdir ki yol bula sana

Sensin bu Hâdî-i hüdâ her fi'l ü her ehvâ senin

6. Kim olsa bula rif'atin ger olmasa inâyetin

Muhtâc-ý lutf u devletin Hulûsî-i ednâ senin

GGaazzeelliinn AAççýýkkllaammaassýý ::

1. Yâ Rabbi! Kainatta var olan her þey senin divane birâþýkýndýr. Yine bu âlem ve içindekiler, senin o cemâli-nin nûrunun etrafýnda pervâne olup uçuþan zerrelergibidir.

2. Yâ Rabbi! Kimse kendi varlýðýndan geçip yok olma-dan dünya gözüyle Senin nûrunu göremez.

3. Bu dünyada varým diyen ve gördüðü varlýklara takýlýpkalanlara onlarýn yok olacaðýný; esas var olanýn iseþüphesiz Senin varlýðýn olduðunu bildirmeli.

4. Yâ Rabbi! Sen, sanki at yelesine yapýþmýþ gibi Sanagidecek yolu sýmsýký tutan kiþiye doðru yolu gösterir-sin. Ýþte ancak böyle yapan kiþiler gerçek âlim ve ârifolanlardýr. Seni gerçekten bilip yoluna girenlerdir.

5. Yâ Rabbi! Eðer Sen her yapýlan iþte, her arzu ve is-tekte hidâyet yolunu, razý olduðun doðru yolu gös-termesen kim doðru yolu bulabilir ki.

6. Yâ Rabbi! Eðer Senin inâyetin, yardýmýn olmasa kimyücelebilir? Bunun için en âciz, en zayýf kulun olanHulûsî de Senin lutuf ve ikrâmýna muhtaçtýr

Hat: Mustafa Râkým

Page 11: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 2120 Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

Mustafa Nesîb Efendi'dir. O, tarika-týn usûl ve erkanýný titizlikle uygula-mýþ ve 'Gönül kalsýn yol kalmasýn'sözünü kendisi de düstur edinmiþ-tir. Riyâzât ve mücahedeye büyükbir önem vermiþ hatta çoðu zamantaç ve hýrka giymemiþtir. Ramazanaylarýnda her akþam 80-100 kiþiyeiftar vermiþtir ve ayrýca davetlereicabet etmiþtir.3

Bu tür tekkelerden biri de Cel-vetî þeyhlerinden Erzincanlý Musta-fa Efendi (ö.1167/1754) ile Meh-med Said Efendi'nin (ö.1125/1810)vazife yaptýklarý Þeyh Camii Tekke-sidir. Bu tekkenin müdâvimlerininçoðu 'kalem efendisi' denilen me-murlardýr.

Halkýn yaný sýra devletin her ka-demesinde vazife yapanlar da tek-kelere devam etmekteydi. Bunlarýnbir kýsmý tekkelere müntesip olabi-leceði gibi, belki birçoðu da dini bil-gilerini artýrmak, manevi duygularý-ný geliþtirmek için þeyhlerinin soh-betlerine devam etmiþtir.4

Bunlarýn bir örneði, Kandil veArefe gibi mübarek günlerde ka-dem-i þerifin bizzat þeyh tarafýndan

ziyaret ettirilmesinin þart-ý vâkýf ol-duðu Kadem-i Þerif Tekkesi'dir.Özellikle, Perþembe günleri Bab-ýÂli tatil olduðundan sadrazam vedevletin ileri gelenleri tekkeye ge-lirler, icra olunan ayini seyrettiktensonra Muhammed Ziyad Efendi'ninsohbetini dinlerlerdi.

1225-30/1810-1814 tarihlerin-de Ýstanbul-Yüksek Kaldýrýmlar'da,Fenâyi adýyla bilinen bölgede ElvanEfendi isminde bir þeyh meþhur ol-muþtu.

O dönemde gazeteler olmadý-ðýndan halk arasýnda bir þey yaygýn-laþtýrmak veya haber yaymak ama-

cýyla türkü çýkarýlmakta, halk arasýn-da kýsa zamanda yaygýnlaþan türküile herkes olay hakkýnda bilgi sahibiolmaktadýr. Þeyh Elvan Efendi hak-kýnda þu türkü söylenmektedir.

Tekkesi var hâne, hâne,Beyleri var dâne, dâne,Þeyhler içinde bir dâne

Yanaðý gül, saçý sümbül,Âþýklardan alma gönül,

Kudûmün canlara minnet,Mahzar-ý güle eyle himmet,Kemer bendin kuþanýrken,Eder âþýklarýn hizmet,

Toplumsal BirlikteTekkelerin Rolü

Doç. Dr. Kadir ÖZKÖSESûfi Perspektif

"Tekke; devrin mektebi, hasta-nesi ve spor yurdudur. Moral kay-naðýdýr, dinlenme kampýdýr. Tekkeþehirlerin güzel sanatlar akademisi-dir, edebiyat ocaðýdýr, fikir ve kültürmerkezidir."

Toplumsal birlik ve kaynaþmayýsaðlamada tekkelerin önemli hiz-metleri vardýr. Fikri ve zikri ne olur-sa olsun herkese kapýsýný ve gönlü-nü açan sufiler bu yolla toplumdakisevgi ve huzurun yaygýnlaþmasýnýsaðlamýþlardýr.

Tekkeler, fikir hayatýndaki deðiþikgörüþlere saygý açýsýndan da büyükve önemli hizmetler görmüþlerdir.Fikirleri ayrý, mezhepleri deðiþikolan kimseler arasýndaki kavgalaraher toplumda rastlamak mümkün-

dür. Zaman zaman Ýslâm cemiye-tinde de bu tip kavga ve sürtüþme-ler meydana gelmiþtir.

Tekke ise her düþünceden olankimseye kapýlarýný ardýna kadar aç-mýþtýr. Mezhebi, meþrebi, dini vesiyasi görüþü tamamen deðiþikMüslümanlarý kabul etmiþtir. MüridMaturidi’dir, Þafii’dir, Eþ'ari’dir, Ca-feri’dir, Mutezili’dir, Hanefi’dir. Fa-kat hepsi ayný þeyhe baðlýdýr. Aynýsilsile ile Hz. Peygamber'e ulaþmak-tadýr. Hatta ayný yerde yatýp kalk-maktadýr.

Tarikatlar mezhepleri ayrý ayrýolan insanlarý birleþtirip bütünleþti-rirken, mezhepler de tarikatlarý ay-rý ayrý olan Müslümanlarý bir fikriçatý altýnda toplamakta, böylece

Ýslâm toplumu çok yönlü bir bað-lanma ile birbirlerine kenetli bir kit-le haline gelmektedir.1

Hayatýn kavranmasý, sosyal mü-nasebetlerin ayarlanmasý, güzel sa-natlarýn toplum içindeki terbiye veâdâbý çeþitli ruh ve beden egzersiz-lerinden faydalanýlarak insan iradesi-ne yerleþtirilmesi tekkelerin görev-leri arasýndadýr. Dünyanýn þaþaasýn-dan ve gürültüsünden uzak, kendi-siyle, kendi ruhu ve ýstýrabýyla baþba-þa kalarak çile doldurmak, ruhu ol-gunlaþtýrarak, her halini ibadet rengive neþvesine boyamak da yine tek-keler kanalýyla meydana getirilmiþtir.2

Halk ile münasebetlerinde dik-katimizi çeken örnek þeyhlerdenbiri on sekizinci yüzyýl þeyhlerinden

“Hayatýn kavranmasý, sosyal münasebetlerin ayarlanmasý, güzelsanatlarýn toplum içindeki terbiye ve âdâbý çeþitli ruh ve beden

egzersizlerinden faydalanýlarak insan iradesine yerleþtirilmesi tekkeleringörevleri arasýndadýr.”

“Tarikatlar mezhepleriayrý ayrý olan insanlarý

birleþtirip bütün-leþtirirken, mezhepler de

tarikatlarý ayrý ayrý olanMüslümanlarý bir fikri

çatý altýnda toplamakta,böylece Ýslâm toplumu

çok yönlü bir baðlanmaile birbirlerine kenetli birkitle haline gelmektedir.”

Minyatür: Ülker ERKE

Page 12: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 2322 Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

Yanaðý gül, saçý sünbül,Âþýklardan alma gönül

Bende oldum sen cânâne,Aþkýnla oldum divâne,Þerbet-i vaslýn içenler,Boyandý renk-i Elvâne,

Yanaðý gül, saçý sünbül,Âþýklardan alma gönül".

Halk arasýnda þöhreti oldukçayaygýnlaþmýþ, geleni gideni, ziyaret-çileri çoðalmýþ ki, tekke küçük gel-meye baþlamýþtýr. Þeyh Efendi ricâl-i devletten birisine "Efendim,dergâh züvvâra ve muhibbâna dargeliyor, himmet etseniz de tevsi'edilse" deyince "Efendim sabredinizbir iki seneden sonra geniþ bile ge-lir" cevabýný almýþtý. Sonradan hernedense Þeyh Efendi Bursa'ya sü-rülmüþ, tekkesi harâp olmuþtur. Birmüddet sonra Elvan Efendi Ýstan-bul'a dönmüþse de, artýk eski mu-hibbân ve ziyaretçileri gelmemiþtir.

Sahte teveccühten bunalan þeyhle-rin, bazen etrafýna sert ve kýrýcýdavrandýðý da görülmektedir.

TTeekkkkeelleerriinn FFaakkiirr vvee YYookkssuullKKeessiimmlleerriinn ÝÝhhttiiyyaaççllaarrýýnnýý KKaarrþþýýllaammaayyaa

ÖÖzzeenn GGöösstteerrmmeessii

Özellikle fakir halkla ilgilenerekonlarýn problemlerini çözmeye ça-lýþan, gerektiðinde köylerde bulu-nan ihtiyaç sahiplerinin ayaðýna gi-den meþâyih dahi olmuþtur. NiyâzîMýsrî, Bursa'da iken fakir halkla ilgi-lenir ve onlarýn problemlerini çöz-meye uðraþýrdý. Hatta bir defasýndayaz mevsiminde fakir halký ve der-viþleri toplamýþ, birlikte Uludað'ýneteklerinde bulunan köyleri ziyaretederek, Seyyid Nasýruddin adýndabir þeyhin türbesi etrafýnda toplan-mýþlar. Sonra oraya kendisini ziya-rete gelen köylülerle birlikte, Ulu-dað'ýn tepesine çýkýp, çadýr kurul-muþ, yemekler piþirilmiþtir. Seven-leri ve müridleriyle birlikte buradabir müddet kalmýþlardýr. 5

Kimi tekkelerde yemek piþiril-mesi için vakýflar tarafýndan özelolarak para ayrýldýðý görülmektedir.Bursa, Hamam Tekke'nin gelirlerin-den yýllýk 500 kuruþ "tabh-ý ta'am"için ayrýldýðý 1076/1665 tarihli vakýfkaydýndan, yine baþka bir kayýtta iseÞeyh Ali Zâviyesi'nde aþure piþiril-mesi için yýllýk 360 kuruþ ayrýldýðýtespit edilmektedir. Kezâ Ebû ÝshakZâviyesi'nde her gün yemek piþiri-lerek, çevrede bulunan fakirleredaðýtýlmaktadýr.

Tekkelerde ihtiyaç sahipleri içinkarþýlýk beklemeden borç para ve-rildiðini de tesbit ediyoruz. Hattabu hususta herhangi bir din ayrýmý-na da gidilmediðini Bursa'da olanbir uygulamadan anlýyoruz. Matyozveled-i Setroz isimli bir gayrimüslimBursa Mevlevîhânesi'nden kýrk ku-ruþ borç almýþ ve bu borçlanmadaKostantin adlý bir baþka gayrimüslimde kefil olmuþtur.6

TTeekkkkeelleerriinn KKoonnaakkllaammaaHHiizzmmeettlleerriinnii DDeerruuhhttee EEttmmeessii

Tekke ve zaviyeler bazen hanve kervansaray gibi müesseselereek bir kuruluþ olarak hizmet ver-miþlerdir. Ýstanbul'da bulunanHindîlere ait tekkeler, genelde Hintalt kýtasýndan gelen yolcularýn zen-gin de olsa daha rahat hareket et-mek için tercih ettikleri mekânlar-dýr. Orta Asya'dan hac amacýyla ge-len derviþler ise Üsküdar ve EyüpÖzbekler tekkesinde aylarca misa-fir olarak kalmakta, manen baðlý ol-duklarý hilâfet makamýný ziyaretedip halîfeyi hiç olmazsa Cumaselâmlýðýnda gördükten sonra yolla-rýna devam etmekteydiler. Eðer ai-leden birisinin rahatsýzlýðý ve baþkabir nedenle Kâbe'ye gidilmezse,yolculuk ertesi seneki hac mevsimi-ne kadar ertelenmekte, misafirlik

de doðal olarak uzamaktaydý. Bumisafirlerden fakir olanlarý beyazsarýklarý, uzun hýrkalarýyla sokaklar-da çaký, býçak bileyerek, tabak, ça-nak kenetleyerek masraflarýný çýkar-týrlardý.7

18. asýrda kurulan Buhara Tek-kesi, Özbek kökenli þeyhlerin siya-si, diplomatik ve kültürel alanlardagöstermiþ olduklarý faaliyetlerdendolayý, Osmanlý Ýmparatorluðu ileOrta Asya hanlýklarý arasýndaki iliþki-lerde önemli iþler icra etmiþtir. Os-manlý Sultanlarý,18. asýr sonlarýndanitibaren bu tekkenin þeyhlerini, Ça-ðatay Türkçesi bilmeleri ve ayrýcaOrta Asya'yý ve bu yörenin adetle-rini iyi tanýmalarý nedeniyle, Os-manlý Devleti ile söz konusu hanlýk-lar arasýnda olaðanüstü elçi olarakgörevlendirmeyi de adet haline ge-tirmiþlerdi. Buna misal olarak ÞeyhYahya'nýn resmi diplomatik vazifesizikredilebilir. Buhara Emirliði'nden

Ýstanbul'a yolu düþen birçok önem-li kiþinin, týpký bir sefarethanede ol-duðu gibi burada konaklandýklarýnabakýlýrsa, tekkenin Orta Asya açýsýn-dan da ayný þekilde mühim olaraktelakki edildiði söylenebilir.8

Özetle tekke; devrin mektebi,hastanesi ve spor yurdudur. Moralkaynaðýdýr, dinlenme kampýdýr. Tek-ke þehirlerin güzel sanatlar akade-misidir, edebiyat ocaðýdýr, fikir vekültür merkezidir.

“Kimi tekkelerde

yemek piþirilmesi için

vakýflar tarafýndan özel

olarak para ayrýldýðý

görülmektedir. Kezâ

Ebû Ýshak Zâviyesi'nde

her gün yemek

piþirilerek, çevrede

bulunan fakirlere

daðýtýlmaktadýr.”

DDiippnnoottllaarr

1- Mustafa Kara, Din hayat Sanat Açýsýndan Tek-keler ve Zaviyeler, Ýstanbul 1990, 183.

2- Kara, Tekkeler ve Zaviyeler, 184.3- Ramzan Muslu, Osmanlý Toplumunda Tasav-

vuf (18. Yüzyýl), Ýnsan Yayýnlarý, Ýstanbul2003, 635.

4- Muslu, Osmanlý Toplumunda Tasavvuf, 636.5- Necdet Yýlmaz, Osmanlý Toplumunda Ta-

savvuf -Sûfîler, Devlet ve Ulemâ (XVII.Yüz-yýl)-, Osmanlý Araþtýrmalarý Vakfý , Ýstanbul2001, 463.

6- Yýlmaz, Osmanlý Toplumunda Tasavvuf, 463.7- Hür Mahmut Yüceer, Osmanlý Toplumunda

Tasavvuf (19. Yüzyýl), Ýnsan yayýnlarý, Ýstanbul2003, 86. 103.

8- Muslu, Osmanlý Toplumunda Tasavvuf, 298.

Gravür: A. Süheyl ÜNVER Helvahane Önü Topkapý Sarayý 1956

Page 13: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 2524 Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

Mekke…Arzýn kalbi. Varlýðýnikamet ettiði þehir. Efendimiz'in kut-lu bedenini aðýrlayan onurlu kent.Kur’ân'daki adýyla Bekke. Tüm kut-sal metinlerde söz edilen kutlu bel-de. Dünyanýn kalbi ve gözbebeði.Hep O'na yönelir gönüller ve be-denler. Kudüs'ten sonraki kýblemiz,yönümüz. Hz. Ýbrahim efendimizinsevgili eþi Hacer ve oðlu Ýsmail'inçevresinde kurulan yarýmadanýn Ký-zýldeniz kýyýlarýna yakýn þehri. Efen-dimiz burada dünyayý onurlandýrdý.Aziz Kur’ân, burada Efendimiz'inkalbine inmeye baþladý. Nihayet630'da müminlere yurt oldu. Ka-inatýn gözbebeði, Veda Hutbesi’niburada irad etti.

Þimdi her yýl onbinlerce teslimolmuþ oraya akýn ediyor ve kalbinin

çevresinde döner gibi tavafa koþu-yor. Mekke… erdemin kenti…Hakikatin, nurun, aydýnlýðýn þehri.Emin belde, güvenilir kent. Kutlutoprak, aziz yurt.

Þam… Damascus, Dýmeþk,uzun zamanlarýn kenti… EmeviCamii’nin, Ýslâm tarihi, modern za-manlar tarihi açýsýndan kritik birmescide ev sahipliði yapan þehir.Aziz belde, kutlu kent… Doðu’nunve Batý'nýn en büyük bilgesinin azizbedenini aðýrlayan, Þeyhü'l-EkberMuhyiddin Ýbn Arabi'ye ev sahipliðiyapan kutlu belde…Mesih'in ine-ceði yer, Mehdi'ye, hidayet vesilesi-ne mekan olacaðý varsayýlan me-kan… Ýsa (a.s)'nýn getirdiði sýrlarýnþehri. Muhammed (s.a.v)'in nuru-nun parýldadýðý þehir. Büyük bilge,

'sin þýn'a girince kabrim belirecek'demiþti. Yavuz Selim onurlandýrýn-ca Þam'ý “En Büyük Þeyh”in meka-nýný buldu. Ve ne kadar Füsus þari-hi varsa Ýstanbul'a getirtti. Kendiside þerh yapacak kadar okumuþtuBilge'yi. O zamanlar, bugün manevîbir çöle dönüþmüþ olan dünyanýnnuru vardý, yönetici alimdi, irfanehliydi, derviþti, Þam'a girince bil-gelerin bedenleri üzerinde gezindi-ðini hissediyordu. Kardeþinin mü-barek baþý bedeninden ayrýlýncaacýyla kendinden geçen güzel Zey-nep (r.ah)'le þereflenmiþ belde…Hz. Ali (r.a)'nin, Allah'ýn Arslaný'nýnaziz oðlu, Muhammed (s.a.v)'in to-runu Hüseyin (r.a)'in kutlu baþý sen-de mi? Aziz þehir sende mi? Pey-gamber (s.a.v)'in amcasýnýn oðlu,Hz. Ali'nin aðabeyi, büyük sancak-

tar, aziz bilgeyi koynunda saklayansýrlý belde…Efendimiz'in, Bilal'inþin'i, Allah katýnda þýn'dýr' buyurdu-ðu Bilal-i Habeþi'yi uyutan þe-hir…Kutlu kent…

Baðdat…Ey Darusselam…Em-niyet ve adaletin þehri. Eski mede-niyetlerin Babilonia þehri yakýnlarýn-da kurulan, bir adý da Darüsselâmolan Baðdat, kutlu kent… Abbasilerzamanýnda ikibuçuk milyon nüfusuile Ýslâm Devleti'nin baþkenti olanþehir, 1058 yýlýndan sonra Selçuklusultanlarýnýn uðrak yeri olan bel-de... Osmanlý'nýn gözbebeði…Yol-larýn büyük bilgesi Abdulkadir Gey-lani'nin þehri…Þahlar Þahý'nýn, Sul-tanlar Sultaný'nýn iklimi..Aziz yurt,Baðdat… Ýmam-ý Azam Ebû Hani-fe'nin kutlu adýmlarýnýn deðdiði uluþehir…

Ma'ruf El Kerhi'yle soluklanmýþvatan…Musa Kazým'la onurlanmýþ,Sühreverdi'yle aydýnlanmýþ bel-de… Ýmam Ebu Yusuf 'la bilgilen-miþ, Mustansýriye Medresesi'yle se-vinmiþ aziz yurt…'Muhteþem Sü-leyman'nýn, Geylani'nin aziz hatýra-

Þam'dan Darende'ye Erdemli Þehirler

Sadýk YALSIZUÇANLAREdebiyat

“Fütüvvetin, nefsinden çok baþkasýný öncelemenin aziz hatýrasý…Darende-yi Þerif, Osman Hulûsi Efendi'nin acýsý, anýsý, hikmeti, sýrrý,

ilmi, irfaný, nefesi, vakfiyesi, tasadduku, çabasý, gözünün nuru…Ey Türkiye'nin çekim kutbu, aziz þehir, Darende-yi Þerif…”

“Buhara'nýn dünyaya

Muhammedî kokular

saçtýðý güllerinden bir

gülü, Somuncu Baba'nýn

þehri. Aziz Sultan'ýn

mekaný… Malatya'nýn

kalbi, arzýn onurlu

mekaný, ey Darende-i

Þerif, ey onurlu, aziz kent,

ulu belde, kutlu þehir…”

Foto: Fatih ERKOÇOÐLU Þam / SURÝYE

Baðdat / IRAK

Page 14: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 2726 Somuncu Baba

Yenilmez küheylan gibiydim dostlar,Nefsime gem vurdum, ben bu þehirde.Alýcý göz ile baktým, neler var;Her þeyi var gördüm, ben bu þehirde.

Duyar/duymaz bir "mürþid"in ismini,Yok ettim yoklukta, varlýk cismini.Benliðimin, granitten resmini;Taþa çalýp kýrdým, ben bu þehirde.

O mürþid ki, Þeyh Hamid-i Velidir,Gönüllere esen seher yelidir.Âlem-i mânâda vazifelidir,Ona divan durdum, ben bu þehirde.

Nice âlim, fâzýl zatlarýn yeri,Mukaddes bilinir ezelden beri.Baðrýnda toplamýþ Alperenleri,Canlara; can verdim, ben bu þehirde.

Kale-i zengibar ve Tohma suyu,Çaðlar þelâlesi bütün gün boyu.Dikkate þâyandýr Balýklý kuyu,Dergâha yüz sürdüm, ben bu þehirde.

Hulûsi Efendi, þâir-i âzam,Örnek bir þahsiyet, hemde muntazam.Eyledi yýllarca, tesis-i nizam,Bir kalýba girdim, ben bu þehirde.

Misyon sahibiydi, hak sahibiydi,Ehl-i tasavvuftu; toprak gibiydi.Erkân-ý devletin musâhibiydi,Maksuduma erdim, ben bu þehirde.

Ýnsanlarý çalýþkandýr her zaman,Misk-i amber satarlardý bir zaman!Sühûlet yaþadým nice zor zaman;Þerri, hayra yordum, ben bu þehirde.

PanoramikDarende

Ahmet Süreyya DURNAsýna külliye yaptýrdýðý ve bu þuurunaziz kýldýðý þehir…Baðdat…Abdul-hamid'in gözaðrýsý… Gözü dön-müþ barbarlarýn yangýn yerine çe-virdiði mustarip belde…

Ve Kudüs… Kutsal belde…"Kulunu, kendisine birtakým ayetle-rimizi göstermek için bir gece Mes-cid-i Haram'dan çevresini mübarekkýldýðýmýz Mescid-i Aksa'ya yürüte-nin þaný pek yücedir" sýrrýna ermiþmübarek þehir…Ýlk kýble, ilkyön…Ýlk kutup, ilk merkez…Ku-düs…Burak'ýn adýmladýðý aziz top-rak…Kainatýn nurunun bastýðý top-rak…Yükseliþin baþladýðý ilk basa-mak…Ýlk menzil, ilk uðrak…Ey Bu-rak duvarý, ey Beytü'l-Makdis…Ey

Süleyman'ýn (as) inþa ettiði aziz ma-bed…Kudüs, ýstýrapla yýkanmýþ þe-hir…Rahmet yaðmurlarýyla onarýlmýþbelde…Ey Allah'ýn en çok sevdiði su-yun, mazlumlarýn gözyaþýnýn suladýðýtoprak…Kudüs, kutlu þehir, azizyurt…Ey Mescid-i Aksa…Ey Kudüs-i Þerif…Osmanlý'nýn Þerefli þehri…

Ve Darende…Buhara'nýn dün-yaya Muhammedî kokular saçtýðýgüllerinden bir gülü, Somuncu Ba-ba'nýn þehri. Aziz Sultan'ýn meka-ný…Malatya'nýn kalbi, arzýn onurlumekaný, ey Darende-i Þerif, eyonurlu, aziz kent, ulu belde, kutluþehir…Ahmed Yesevi'nin, HacýBektaþ-ý Veli'nin, Hemedani'nin,Nakþibend'in, Geylani'nin, Ýbn Ara-

bi'nin soluðunun estiði ulu bel-de…Darende… Harakani'nin ko-kusuyla yýkanmýþ þehir… Þeyh Ha-mid-i Veli'nin kenti… Sultanlar Sul-taný Es-Seyyid Osman Hûlusi Efen-di'nin aziz topraðý… Sendeki iklimMekke'den esen rüzgarla ýsýnýr,Þam'dan gelen kokularla tüter, Bað-dat'tan gelen hikmetle sulanýr, tarihiKudüs'ün tarihi kadar eskidir… Fü-tüvvetin, nefsinden çok baþkasýnýöncelemenin aziz hatýrasý… Da-rende-yi Þerif, Osman Hulûsi Efen-di'nin acýsý, anýsý, hikmeti, sýrrý, ilmi,irfaný, nefesi, vakfiyesi, tasadduku,çabasý, gözünün nuru…Ey Türki-ye'nin çekim kutbu, aziz þehir, Da-rende-yi Þerif…

Foto: Hüseyin BARTIK (Ýmam Usta) Buhara / ÖZBEKÝSTAN

Page 15: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 2928 Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

""CCöömmeerrtt KKiiþþii AAllllaahh''aa YYaakkýýnnddýýrr""

Zengin olan Müslümanlar bu ibadet vesilesiyle, ma-lýný Allah'ýn hoþnutluðunu kazanmak suretiyle yalnýzcarýza-i Bâri için verir. Vicdanen, ihtiyaçlý bir Müslümanyardýmda bulunmanýn zevkiyle mesrûr olur. Cimrilikhastalýðýndan kurtulur.

Hz. Peygamber (s.a.v) þöyle buyurur: "Cömert kiþi,Allah'a yakýn, Cennet'e yakýn, insanlara yakýn ve Ce-hennem ateþinden uzaktýr. Hasis insan, Allah'tan uzak,Cennet'ten uzak ve Cehennem ateþine yakýndýr. Cö-mert cahil, ibadet eden cimriden Allah'a daha sevimli-dir."

Efendi Hazretleri bu hadisin manasýna iþaretenMektûbat'ýnda oðlu Kemal Aðabeye, dolayýsýyla bütüngönül dostlarýna þu nasihatlerde bulunur: "Cömert ol,cömertlik bir civanmertlik þiarýdýr. Cömert Allah'ýn dos-tu, cimri ise düþmanýdýr."

Sevdiði uðruna canýný veren âþýk; vuslata kavuþtuðugibi, kurbanýný Rabbinin rýzasý için kesen bu vecibeyi ye-rine getiren mü'min de mutlu olur.

Benim caným sana kurbân olursa Diyem yüzbin kerre eþ-þükrü li'llâh

Sevgili için bin caný olsa kurban etmeyi göze alangerçek sadýklar, gerçek baðlandýðý kapýdan dönmezler.Hazret þöyle buyurur:

Gördüm yüzünü hayrânýn oldum Yandým oduna sûzânýn oldum Bin can ile hem kurbânýn oldum Yüz dönmek olmaz yârým kapýndan

Malýný, kurbanýný, Allah için fedâ edemeyenler, aþkmeydanýnda, muhabbet pazarýnda can sermayesini desevdiklerine veremezler.

Kurban, kullarýn þükran ifadesidir. Fakirler de karam-sarlýktan kurtulur, kendine Allah'ýn bayram gününde birikramý olarak kabul eder, Rabbine þükreder, hayýr sahi-bine teþekkür eder, dua eder…

Bayramlar neþe, sevinç, birlik ve beraberlik günleri-dir. Bayramlar paylaþma, yardýmlaþma ve kardeþlik gün-leridir. Canýný fedâ edenlerin hâlini tasvir eden bir beyit:

Îd-ý vaslýný bulan canýný etmiþ fedâ Mansûr gibi yoluna hep kurbâna gelmiþler

Peygamberimizin; "Ýmkâný olup da kurban kesme-yen bizim namazgâhýmýza yaklaþmasýn." hadis-i þerifikulaklarýmýza küpe olmalýdýr. Ýnanan insan elindeki ni-metin, imkânýn þükranesi olarak Yüce Yaratýcýya karþývazifesini en güzel bir þekilde yerine getirmelidir.

Kurban; fedakârlýktýr. Yardýmlaþma ve dayanýþma ru-hunun olgunluk anahtarýdýr. Allahu Teâla'nýn emretmiþolduðu bir ibadettir. Elbette ki sayýsýz hikmetleri vardýr.Allah'ýn adýný anarak bize verilen hayvanlarýn kesilmesi,teslimiyettir, samimiyettir. Hakiki kulluðu hatýrlamak,gerçek mânâda Yüce Rabbimize kulluðumuzu yerinegetirmektir.

CCaann SSeerrmmaayyeessiinnii FFeeddââ EEddeennlleerr

Tasavvufî edebiyatta, âþýðýn elindeki tek sermayesicandýr. Canýný sevdiði uðruna fedâ edenler, sadakat gös-termiþ olurlar. Dîvan-ý Hulûsî-i Dârendevî'deki bir be-yitte Hulûsi Efendi Hazretleri þöyle buyurur:

Gönlüm sana hayrânedir dîdelerim giryânedir Bu can dahi kurbânedir ey yâr-ý sâdýk yâr yâr

Kurban; paylaþmanýn, yakýnlaþmanýn, mü'minlerinbirbirinin halinden haberdar olmanýn kapýlarýný aralar.

Yüce kitabýmýz Kur'ân-ý Kerim'de: "Kurbanlýk büyükbaþ hayvanlarý da sizin için Allah'ýn dininin niþanelerin-den kýldýk. Sizin için onlarda hayýr vardýr. Onlar saf safsýralanmýþ dururken (kurban edeceðinizde) üzerlerineAllah'ýn adýný anýn..." (Hac, 36.) diye emredilmektedir.

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri bir hut-belerinde þöyle buyururlar:

"Kurban, insaný Allah 'a yakýnlaþtýran, Allah'a yakýn-laþmaya vesile olan þeydir. Kurbanda ihlas ve takvâ ara-nýr. Hacc sûresinin 37. ayetine göre kurbanda, bizi Al-lah'ýn rýzâsýna ulaþtýracak þey etleri ve akýtýlan kanlarýdeðil, maneviyâtýmýzdan doðan kalplerimizi Allah'ýnemrine uymaya ve O'na tazime ihlas ile yakýnlaþmayadavet eden takvâmýzdýr.

Ýnsan kurban kesmekle, Allah 'a ve Allah'ýn emirle-rine karþý olan teslîmiyetini itâat ve inkýyâdýný, îcâbýndaher fedâkarlýða âmâde bulunduðunu göstermiþ olur.Fedâkarlýk, maldan baþlar. Hz. Ýbrahim (a.s)'ýn kurbanhadîsesinde olduðu gibi Allah yolunda caný seve sevefedâ etmeyi göze almakta nihâyet bulur. Peygamberlerhep böyle olurlar. Allah 'a baðlýlýklarýný, teslîmiyetlerinien aðýr þartlar altýnda bile isbât ederler. Hazret-i Ýbra-him (a.s), Allah rýzâsý için kurban kesmekte devâm et-miþ bir peygamberdir. Rasûl-i Ekrem Efendimiz bunu"Kurbanýnýzý kesiniz, kurban kesmek babanýz Ýbrahim'insünnetidir." meâlindeki hadîs-i þerîfleriyle haber vermiþ-lerdir. Kurban, Rasûl-i Ekrem Efendimize, Kevser sûre-sinde emredilmiþtir. Bu sûrede buyuruyor ki: "Hiç þüp-hesiz biz sana atiyye ve ihsân olarak Kevser'i verdik, öy-le ise sen de Rabbin için namaz kýl ve kurban kes. Nes-li, adý saný kesilecek olan sen deðil, asýl sana buðz eden,kin tutanýn kendisidir." (Kevser, 1-3.)

Hakk Yoluna Verilen Can: Kurban

Musa TEKTAÞEdebiyat

Page 16: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 3130 Somuncu BabaSomuncu Baba

Rasullullah Efendimiz (s.a.v): "Hiçbir kul, kurban gü-nü, Allah indinde kan akýtmaktan daha sevimli bir iþ ya-pamaz. Zira, kesilen hayvan, kýyamet günü boynuzla-rýyla, kýllarýyla, týrnaklarýyla gelecektir. Hayvanýn kaný ye-re düþmezden önce Allah indinde yüce bir mevkiyeulaþýr. Öyle ise, onu gönül hoþluðu ile ifa edin." buyur-maktadýr.

Kurban kesmenin sevabýný soran sahabeye, Pey-gamber Efendimiz, "Kurbanýn her bir kýlý için bir sevapvardýr." buyurmuþlardýr.

KKuurrbbaann TTeesslliimmiiyyeettttiirr

Dîvan'daki bir beyitte; Hz. Ýbrahim'in, oðlu Hz. Ýs-mail'in kurban edilmesi emrine göstermiþ olduðu tesli-miyete binaen kurban gönderildiðini anlatan Kur'ân'da-ki kýssa konu edilerek þöyle buyurulur:

Bir yerde karârýn yok iken nice durursunFerzend-i Halîl-veþ sana kurbân mý eriþdi

Cenâb-ý Hakk; ihsan buyurduðu þu kadar nimetlerkarþýlýðýnda kullarýndan canlarýný, evlatlarýný istemiyor,nâil olduðu nimetlerin pek az bir miktarýný kendi rýzâsýiçin fedâ etmesini emrediyor. Acaba bu kadar fe-dakârlýkta bulunmayan insanlardan kendi canlarýn fedâetmeleri istenilse idi o zaman ne yaparlardý. NitekimHz. Ýbrahim (a.s) böyle bir emir karþýsýnda teslimiyetgösterince ona bir kurban ihsan buyurulmuþtu.

Yazýmýzý muhterem H. Hamidettin Ateþ Efendi'ninkonuyla alâkalý bir hitabesiyle taçlandýralým, sözü güzelbaðlayalým:

""AAzziizz vvee BBaahhttiiyyaarr KKaarrddeeþþlleerriimm,,GGöönnüüll ÝÝnnssaannllaarrýý !!

Müslümanlýk bilincimizi yenileyen, millet olma ira-demizi canlý tutan; birlik, beraberlik ve kardeþlik duygu-larýmýzý pekiþtiren, yardýmlaþma ve dayanýþmayý saðla-yan Kurban Bayramýna bizleri yeniden kavuþturduðuiçin, Yüce Rabbimize hamd ediyor, Sevgili Peygambe-rimize salât ve selamlarýmýzý arz ediyoruz. Aslýnda bay-ramlar affý kerem, lütfu gufran mevsimleridir. Hakikâtingölgesinde, Allah (c.c) ve Peygamber (s.a.v) yolundageçen, bu yüce yolun hakiki bahtiyar insanlarý; kadrinizikýymetinizi bilirseniz sizler için her güzel gün bir bay-ramdýr. Bu bayramlar; gönüllerden keder bulutlarýný te-mizleyen, gönüllerini Allah'ý zikrederek olgun bir mü-min kalbine çeviren, sadece mensup olduðu yola hiz-met etmeyi ibadet olarak kabul eden, omuzlarýnda herzaman manevi yük olduðunu hisseden samimi, sada-katli, cömert ve fedakâr bahtiyarlarýn bayramlarýdýr…

Kalplerimizde iman ateþi yanmadýkça, iman güneþidoðmadýkça, ilahi ahlakýn baharlarý açýlmadýkça, azalarý-mýzdan ameli Saliha nurlarý yayýlmadýkça, dünyada veahiret hayatýnda mutlu olmamýz baþarýlý olmamýz müm-

kün deðildir. Allah yolunda riyasýz sadakatli olarak yapý-lan ameli Salihalar ve kuvvetli imanlar bizlerin kurtuluþsebepleri olacaktýr.

Bu sebeplerden dolayý Kurban ibadeti, Kur'ân-ý Ke-rim'de ilahi simge ve dini sembollerden biri olarak ifa-de edilmekte, kurban kesme iþlemi baþlý baþýna bir kul-luk davranýþý olarak öngörülmektedir. Bu bakýmdanKurban Bayramýnda; bayram namazýndan sonra kur-ban kesmek, dini bir görevdir. Mukim ve zengin olanher Müslüman Allah'a yakýn olmak ve O’nun sevgisinikazanmak niyetiyle kurban kesmelidir. Yüce RabbimizKevser Suresinin ikinci ayetinde; "Rabbin için namaz kýlve kurban kes" buyurmuþ, Sevgili Peygamberimiz(s.a.v.) de; "Âdemoðlu, Kurban Bayramý günlerinde Al-lah için kurban kesmekten daha sevimli bir iþ yapmýþolamaz." hadis-i þerifi ile bu ibadetin önemini vurgula-mýþlardýr. Hac Suresinin 37. ayetinde ise; "Fakat unut-mayýn ki, onlarýn ne etleri Allah'a ulaþýr ne de kanlarý.Lakin ona ulaþan yalnýzca sizin takvanýzdýr." buyrularakher ibadette olduðu gibi kurban ibadetinde de samimiolmanýn ve yalnýzca Allah'ýn rýzasýný gözetmenin ne ka-dar büyük bir önem arz ettiði özellikle belirtilmiþtir.

Kurban ibadeti; kiþiye, gerektiðinde malýný ve canýnýAllah yolunda feda edebilme bilincini ve servetini baþ-kalarýyla paylaþabilme ahlâkýný kazandýrýr; onu cimrilikhastalýðýndan, dünya malýna aþýrý derecede tutkunluktankurtarýr. Zengin ve fakirlerin birbirleriyle kaynaþmalarý-na ve bayram boyunca fakir ve yetimlerin sevinmeleri-ne vesile olur. Kardeþlik, yardýmlaþma ve dayanýþma ru-hunu canlý tutup, sosyal adaletin gerçekleþmesine katkýsaðlar. Ekonomik hayatý canlandýrýr. Ayrýca dünyanýndeðiþik bölgelerinden dilleri, renkleri ve ýrklarý farklý olanmilyonlarca Müslüman'ýn haccetmek niyetiyle bir arayagelerek Hac ibadetini bu günlerde yapýyor olmalarý daKurbana ve Kurban Bayramýna farklý bir anlam ve ma-na yükler.

Bayramlar, sevinçlerin paylaþýldýðý, kalplerin yumu-þadýðý, akraba ve komþularýn ziyaret edildiði, yetimlerinsevindirildiði, misafirlerin aðýrlandýðý mutluluk, sevinç veibadet günleridir. Bu nedenle geliniz hep birlikte sevgi,yardýmlaþma ve dayanýþma günü olan bu Kurban Bay-ram günlerinde; ana-babalarýmýzý, akrabalarýmýzý, yaþlý-larý, kimsesizleri, eþ, dost ve komþularýmýzý ziyaret edipbayramlarýný tebrik edelim. Varsa aramýzdaki dargýnlýk-lara, küskünlüklere son verelim. Kendi çocuklarýmýzýsevindirirken; boynu bükük yetimleri, çocuklarýna bay-ram hediyesi alamayan yoksullarý, hatta ekmek parasýbile bulamayan fakirleri unutmayalým. Keseceðimiz kur-

banlarýn etlerinden fakir ve yetimlere daðýtalým. Bu ara-

da ahirete göç etmiþ olan yakýnlarýmýzý ve bütün Müs-

lümanlarý da hayýrlarla ve fatihalarla analým. Kurbanlarý-

mýzý yalnýzca Allah rýzasý için keselim.

Bu duygu ve temennilerle Kurban Bayramýnýzý gö-

nülden tebrik ediyor; Yüce Rabbimden bu bayramýn

bize, ülkemize, Ýslâm âlemine ve tüm insanlýða huzur

ve mutluluk getirmesini niyaz ediyor, hayýrlý bayramlar

diliyorum.

Ayrýca sýrf Allah rýzasý için diyar diyar gezerek vakýf

hizmetlerinin geliþmesi için çalýþan bu yolda samimi

olan kardeþlerimizin Allah yar ve yardýmcýsý olsun..

"Bugün yarýn diye diye

Geçti ömür gitti ömür"

buyuran Hulûsi Efendi Hazretleri beyitlerinde bahsetti-

ði gibi ömrümüzü boþa geçirmeden faydalý hayýrlý birer

kul, ümmet ve ihvan olmayý Yüce Rabbimiz nasip et-

sin."Foto: Hulûsi GÜLSEREN Þeyh Hamid-i Veli (Somuncu Baba) Camii Önünde Bayramlaþma 2006 / Darende

Page 17: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 3332 Somuncu Baba

Beyazýt. Bütün buralar semt kom-þumuz olan mahallerdir. Eski halle-riyle buralarý avucumun içi gibi bili-rim. Sonra baþka vesilelerle uzuncamüddet kaldýðým Çapa, Þehreminigibi, Üsküdar'dan Çengelköy'e ka-dar sahilleri ve tepelerini de az çoktanýrým. Daireler daha geniþledikçeelbette aþinalýðým da azalýr.

Çocukluðunuz ve gençliðinizinÝstanbul'u ile þimdiki arasýnda ne gi-bi farklar bulunuyor?

Efendim buna benzer sorularlakarþýlaþtýkça pek çok yaþlýlar gibi"Ah, çocukluðumun Ýstanbul'u" tar-zýnda bir hayýflanmadan, dolayýsýylabir yanýlmadan hep endiþe etmi-þimdir. Bu endiþemle ve dikkatimlediyebilirim ki çocukluðumu vegençliðimi yaþadýðým eski Ýstanbul,insanýnda asýrlarýn getirdiði bir me-deniyet ve kültür birikimini zevkleseyrettiðimiz, tattýðýmýz bir þehirdi.Üst üste savaþlar, yangýnlar, dep-

remlerle harap olmasý, son yüzyýlýn

ekonomik güçlükleri yüzünden ye-

nileþememesi sebebiyle bir köh-

nemiþlik vardý. Ama "þerefü'l-

mekân bil'mekîn"dir. Þimdi bir çok

yapýnýn kaybolmasýna raðmen gö-

zünü Ýstanbul'da açan bir insan da-

ha güzelleþmiþ, daha imar görmüþ

bir þehirle karþýlaþýyor. Fakat insan

yapýsý artýk o deðil. Bu yeni insan, o

eski gerçek hemþehrilerin faziletle-

rini ancak hatýralarda, romanlarda

okuyor. Böyle insanlarýn bir zaman-

lar yaþamýþ olduklarýna inanýyor

mu, bilmiyorum. Ben, Ýstanbul'da

yaþamakta olduðumu idrak etmeðe

baþladýðým küçük yaþlarda bu þehrin

bütün nüfusu bir milyonun da epey

altýndaydý. Bir insan ömründe bu-

nun on beþ-yirmi katýna çýkmasý

yalnýz þehrin deðil, bir kültürün,

medeniyetin, örf ve âdetlerin de

yaðmalanmasý demektir.

Konuþan: Ýbrahim YARIÞRöportaj

Prof. Dr. Orhan Okay:

“Ýstanbul Bir Dinî Merkezdir”

Herkesin bir Ýstanbul'uvardýr. Orhan Okay'ýn Ýstan-bul'u nedir ve neresidir? Or-han Okay'daki Ýstanbul imajýnedir?

Gerçekten Ýstanbul birþehir deðil, birkaç þehirdir.Evvela klasik þehrin yapýsýSuriçi, Beyoðlu ve Üsküdarolarak üç farklý coðrafyayayayýlmýþtýr. Sonra bu dairelerdaha geniþleyerek Anadolu,Rumeli ve sur dýþý yakalarýolur. Daha sonra da bu say-dýklarýmýn her biri kendi için-de semtlere bazan köylerebölünür. Buralarýn hepsininayrý ayrý yaþama tarzlarý, evve sokak þekilleri, insanlarý-

nýn hatta dillerinin özelliði,bazýlarýnýn kendine mahsusyemekleri ve mahsûlleri var-dýr. Böylece sizin sorunuz-daki herkesin bir Ýstanbul'uvardýr gerçeðine geliriz. Be-nim Ýstanbul'um evvela doð-duðum semt, Balat ve civarý-dýr. Bugün bu semtten epeyuzak baþka bir semtte otu-ruyorum ama her zaman"Sur içinde yaþamamýþ olankendisini Ýstanbullu sayma-sýn" demiþimdir. Benim Ýs-tanbul'um Balat'ýn etrafýndadaireler çizerek geniþler:Haliç'in güney kýyýsý, Edirne-kapý, Karagümrük, Malta,Fatih, Þehzadebaþý, Vefa,

“Ýstanbul þüphesiz bir dinî merkezdir de. Þehrin bu özelliði dört yüz yýlhilâfet merkezi olmasýndan kaynaklanýr. Cami, medrese, tekke gibi ku-

rumlarýn yoðunluðu da ayný sebeptendir.”

* Ýstanbul'un yerlisi 550yaþýndadýr...

* Osmanlý Ýstanbul'undaBizans takýntýsý yoktu...

* Eskiden Ýstanbul'a gelen-ler daha uyumluydu...

* Ýstanbul'a bayrak asýlmasý-ný olumlu buluyorum..

* Kültürel envantertutulmuyor...

* Camiler hâlâyaðmalanýyor...

Kimdir?Prof. Dr. Orhan Okay 1931 Ýstanbul doðumlu.Ýstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ni bitir-dikten sonra önce çeþitli liselerde öðretmenlikyaptý. Daha sonra da Erzurum Üniversitesi'neöðretim görevlisi olarak girdi. 1988 yýlýnda pro-fesör olan Okay, Ýki yýl Paris'te akademik çalýþ-malarda bulundu. 1994 yýlýnda Erzurum'danayrýlan Okay, Sakarya Üniversitesi'nde hocalýðadevam etti. Ýki yýl sonra da emekli oldu. HalenTürkiye Diyanet Vakfý Ýslâm Ansiklopedisi'nderedaktör olarak çalýþýyor. Bu güne kadar500'den fazla makale yazan Okay, çeþitli ödül-ler de aldý. 1976 yýlýnda "Türkiye Milli KültürVakfý inceleme ödülü", 1991 yýlýnda "TürkiyeYazarlar Birliði Tenkit Ödülü", 1996 yýlýnda Tür-kiye Yazarlar Birliði "Yýlýn Kültür Adamý" ve1998 yýlýnda Kombassan Vakfý "Mevlana" ödül-lerini aldý. Yirmi kitabý bulunan Okay, son olarak "Bir baþ-ka Ýstanbul" ve “Batýlýlaþma Devri Türk Edebi-yatý” adlý kitaplarý da yayýn hayatýna kazandýr-dý. Evli ve iki çocuk babasý.

Prof. DDr. OOrhan OOKAY

Foto: Ýbrahim YARIÞ Prof. Dr. Orhan OKAY

Page 18: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 3534 Somuncu Baba

Kahire, Berlin, Tokyo, New-york gibi büyük þehirlerle Ýstanbul'ukýyasladýðýnýzda nasýl bir farklýlýk var?

Bahsettiðiniz þehirleri bizzatgörmedim. Avrupa'nýn bildiðim bü-yük ve þöhretli þehirleri arasýndaParis ve Londra var. Bunlarýn ne ta-rihleri ne de coðrafyalarý Ýstanbulkadar önemli. Her ikisi de, özellikleParis bir kültür, medeniyet ve sanatþehri. Þehircilik ve þehir mimarîsiaçýsýndan da Paris daha çok itinaedilmiþ, korunmuþ bir mekân. AmaÝstanbul'un topoðrafik konumu da-ha baþka. Okuduklarým, duydukla-rým ve gördüklerimle karþýlaþtýrdý-ðýmda Ýstanbul'un biricikliði hemenön plana çýkýyor. Deniz, çok özelbir hilkatin eseri Boðaz, gerek suriçi, gerekse dýþýndaki yumuþak te-peler, bütün bunlara ilave edilecekçok eski bir tarih Ýstanbul'a özellik-lerini ve üstünlüðünü kazandýrýyor.

ÝÝssttaannbbuull BBiizzaannss OOllmmaazz!!

Ýstanbul'da Türk- Ýslâm izlerikaybettirilerek Bizans'ýn ön planaçýkartýldýðý bir tasarým var. Bu birtehlike midir?

Bizans vurgusu, benim çocuklu-ðumda daha çok dile gelirdi. Prostadýnda Belçikalý bir mimarýn Bizans'ýihya edecek böyle bir projesi oldu-ðu hep söylenmiþtir. Þunu söyleye-yim ki Osmanlý'nýn böyle bir endi-þesi hiçbir zaman olmadý. Ýþte þeh-rin her tarafýnda kiliseler ayakta du-ruyor. Dikilitaþlar, Kýztaþý gibi putpe-restlik izleri taþýyan eserlere biledokunulmamýþ, korunmuþ. Ancakdevletin zaaf zamanlarýnda halktaböyle korkular, endiþeler yaþanýr.Bir þehir þüphesiz her þeyden önceorada yaþayan ve bir medeniyetkurmuþ olan milletindir. Ama budaha önceki tarihin izlerini silmekyahut yok saymak manasýna gelme-melidir. Ben þu anda Ýstanbul için

böyle aþýrý bir gayretkeþlik görmü-yorum. Ama Anadolu'da, özellikleyabancý turistlerin yoðunlaþtýðý þe-hirlerde bu manasýz iþgüzarlýk dahayaygýn ve tehlikeli boyutlara ulaþý-yor. Hristiyanî veya putperest ka-rakterli olsun, tarihî bir eseri koru-mak baþka þeydir, onun etrafýnda ye-ni bir mit, yeni örf ve âdetler uydur-mak ve bu uðurda dinî inançlarýmýzý,geleneklerimizi bulandýrmak baþka.

Ýstanbullu kimdir ve kime denir?Günümüzde Ýstanbul'un yerlisi var mý?

Ýstanbul'un yerlisi kimdir? BizTürkler Fatih Sultan MehmedHan'la beraber Ýstanbul'a yerleþ-meye baþladýðýmýza göre hepimizinfarklý bir Ýstanbullu oluþ tarihimizbahis konusu. Buna göre en eski Ýs-tanbullular 550 yaþýndadýr. BenimÝstanbulluluðum yüz elli sene civa-rýndadýr. Þimdi Ýstanbul'da oturan-lar, doðanlar, sonradan gelenler debu ölçüde Ýstanbullu sayýlabilirler.Ama gerçek Ýstanbul yerlisi olmakne demek diye soruyorsanýz birazevvel Suriçi'nde yaþamýþ olmaktanbahsettim. Vaktiyle gerçek Ýstanbul-lu buydu. Osmanlý dönemindeasýrlarca yoðrularak ortaya çýkmýþbir Ýstanbul aðzý, bir Ýstanbullu dav-ranýþý, protokolü… vs vardý. Yenigelenler etrafýna bakýp bir süre son-ra, en geç bir nesil sonra Ýstanbulluolurlardý. Bugün Suriçi o özelliðinikaybetti. Nispeten ucuzluðu sebe-biyle iþ yerlerinin ve kötü yapýlaþ-manýn yaðmasýna uðradý. Asýl Ýstan-bullular, belki klasik Ýstanbullular di-yebileceklerimiz de Üsküdar, Kadý-köy ve daha gerilerine doðru eskisayfiye köþklerinin arazilerinde ku-rulu yeni apartmanlara göçtüler.

Ýstanbul büyük göç alýyor. Yenibir Ýstanbul oluþuyor. Bunun olum-lu ve olumsuz yanlarý nelerdir?

Dünyada hiçbir büyük þehir Ýs-tanbul kadar kýsa süre içinde yoðunbir göçe maruz kalmamýþtýr. Nüfushareketleri bilinçli, kontrollü ve kla-sik yerli nüfus yapýsýný bozmayacakoranda olursa eski ile yeninin den-gelenmesi daha saðlýklý olur. BugünÝstanbul'un varoþlarýnda oturup daömründe Beyazýt'ý Süleymaniye'yi,Eminönü'nü görmemiþ çok insanvar. Ben bu deðiþmeyi göllerin ya-pýsýna benzetirim. Bir göle birçokkaynaktan su gelir fakat göl coðrafîvarlýðýyla hiç deðiþmez. Ýstanbulböyleydi. Benim çocukluðumda daAnadolu'dan Ýstanbul'a gelenlerolurdu. Bir süre sonra onlar dillerive yaþam tarzlarýyla Ýstanbul'a uyar-lardý. Bugün ise asýl yapýyý deðiþtire-cek bir göç olmuþtur. Üstelik gelen-ler belli çevrelerde, geldikleri yöre-nin adlarýyla bir arada bulunmaktalar.Yani taþralýlýklarýný devam ettiriyorlar.Burada mahallî özellikleri, mahallî örf

ve adetleri küçümsediðim zannedil-mesin. Her þey yerinde güzeldir. Ýþinbaþka bir ciheti þudur: Yine yanýlmýþolmamak için önce þunu söyleye-yim, eskiden de þüphesiz hýrsýzlýk,kavga, soygun vardý. Fakat Ýstanbulhiçbir zaman bugünkü kadar devle-te, polise, adliyeye güvensiz, bu ka-dar suç iþleyen, bu kadar kendindenbaþkasýný düþünmeyen, bu kadar heran kavga çýkaran, geçimsiz insanlarladolu olmamýþtý. Bunun sebepleri,belki benim düþündüðümden de da-ha derindir. Ben sosyolog deðilim.Ama bir þehirde bir hayatý ve deðiþ-meyi gördüðüm ve yaþadýðým için mü-þahede ve kanaatlerimi söylüyorum.

Ýstanbul'un yaklaþýk yirmi nokta-sýna Türk Bayraðý dikildi. Bu duru-mu nasýl deðerlendiriyorsunuz?Bayrak asma hadisesi, þehir estetiðive vatanseverlik gibi iki önemli duy-guyu karþý karþýya getiriyor mu?

Þehir estetiðinin her þeyle bo-zulduðu bir dönemde birkaç nokta-ya bayraðýmýz dikilmiþ olmasý be-nim için güzel bir þeydir. Memleketduygusu olan herkesi utandýracakseviyede bir yabancý dil hayranlýðý-nýn eðitim kurumlarýndan, ticaret-hane adlarýna ve televizyon kanalla-rýna kadar yayýldýðý þu günlerde hiçolmazsa o bayrak Türkiye'de yaþa-dýðýmýzý hatýrlatýyor. Millet, vatan,bayrak gibi deðerlere olan sevgi vesaygý, biraz kozmopolit ideolojileringayretleri, biraz da bu deðerlerinolmayacak yerlerde suiistimal edil-mesi yüzünden maalesef bazý çev-relerde bir çeþit þovenlik addedili-yor. Bu deðerleri aþýrýlýða kaçma-dan, kýrmadan, bükmeden yerleri-ne oturtmak gerekir.

Ýstanbul ayný zamanda bir dinîmerkez midir? Özellikle büyük ca-Foto: Hulûsi GÜLSEREN Ayasofya Camii / ÝSTANBUL

Foto: Aslan TEKTAÞ Sultan Ahmet Camii / ÝSTANBUL

Page 19: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 3736 Somuncu Baba

Kitabýn arka kapaðýnda þunlar ya-zýlý: "Bu eser, araþtýrmacý yazar Ab-dullah Satoðlu'nun, edebiyat dünya-mýzýn özellikle son elli yýlýnda, gökkubbemizde ‘hoþ sedâ’ býrakan birkýsým þair ve yazarlarýmýza dair, çeþit-li vesilelerle kaleme aldýðý makaleleriiçermektedir.”

Edebiyat çevreleriyle, eðitim veöðretim alanýnda geniþ þöhrete ula-þan bu þahsiyetlerin birçoðu, bugünhâlen devlet kademelerinde ve çe-þitli kuruluþlarýn baþýnda görev alanyetenekli bir neslin yetiþmesinde,son derece etkili olmuþlardýr.

Satoðlu, çoðunu yakýndan tanýmave dost olma imkânýný bulduðu, eli-nizdeki bu eserde yer alan kýrkönemli þair, edip, fikir ve dâvâ adamý-nýn, biyografileri ile birlikte, bilinme-yen bir kýsým özellikleri ve eserlerin-den örneklere yer vermiþtir.

Ümit ediyoruz ki; "EdebiyatDünyamýzdan Hoþ Sedâlar", bugünekadar olduðu gibi, bundan sonra daufkumuzu ve gönüllerimizi aydýnlata-caktýr.

Edebiyat Dünyamýzdan HoþSedâlar, Akçað Yayýnlarý arasýnda çýk-mýþ. (Orta boy 231 sayfa, Ankara,2004) Kitabýn kapaðýnda beþ þahsiye-tin fotoðrafýna yer verilmiþ. Bunlar;Necip Fazýl Kýsakürek, Hüseyin Ni-hal Atsýz, Peyami Safa, Ahmet Ka-baklý, Halide Nusret Zorlutuna'dýr.Eserde kendilerinden söz edilen kiþi-lerin büyük bir bölümü bu dünyadangöçmüþ þair, yazar, fikir, kültür ve sa-nat adamlarý. Küçük bir bölümü isehayatta. Bu dünya o kadar fânî ki, ki-tap basýlmakta iken bile ölen olmuþ.Meselâ; Erdoðan Ünver, kitap basýlýr-ken ya da basýldýktan hemen sonra

öldüðü için kitabýn müellifi tarafýndanölüm tarihi mürekkepli kalemle(2004) þeklinde ilâve edilmiþ. Böyle-ce kýrk isimden son altýsý hayatta gö-rünüyor. Ancak bunlardan AhmetTufan Þentürk de geçtiðimiz aylardavefat ettiðine göre hayatta kalan sayý-sý beþe düþmüþ bulunuyor. Kitaptaanlatýlan þahsiyetlerden ölmüþ olan-lara Allah'tan rahmet, yaþayanlara dasaðlýklý ömür diliyoruz.

Eserin baþýna yazarýn biyografisi-nin konulmasý, isabetli olmuþ. Ýçinde-kiler bölümünde kitapta yer alan veyazarýn çoðunu Ankara, Ýstanbul veKayseri'de tanýdýðý (ikisi kadýn olmaküzere) kýrk isim, doðum tarihi sýrasý-na göre dizilmiþ. Burada, kitapta an-latýlan yazar ve þairlerin doðum ve -varsa - ölüm tarihleri parantez içindebelirtilmiþ.

Bekir OÐUZBAÞARANKitap

Abdullah Satoðlu'nun Son Eseri:

"Edebiyat Dünyamýzdan Hoþ Sedâlar"

“Satoðlu, çoðunu yakýndan tanýma ve dost olma imkânýný bulduðu, eli-nizdeki bu eserde yer alan kýrk önemli þair, edip, fikir ve dâvâ adamý-

nýn, biyografileri ile birlikte, bilinmeyen bir kýsým özellikleri ve eserlerin-den örneklere yer vermiþtir.”

mileri ve diðer dinî mekânlarý gez-mek için Ýstanbul'a gelenlerin olma-sý burayý dinî merkezlerden biri ya-par mý?

Ýstanbul þüphesiz bir dinî mer-kezdir de. Þehrin bu özelliði dörtyüz yýl hilâfet merkezi olmasýndankaynaklanýr. Cami, medrese, tekkegibi kurumlarýn yoðunluðu da aynýsebeptendir. Osmanlý dönemindede, dünyanýn çok farklý yerlerindenmesela hacca gitme isteyenlerin detabii bir ziyaretgâhý olmuþtu. Buözelliðini bugün de korumaktadýr.Ýstanbul halkýnda, tabii bütün Türkhalkýnda da, doðrudan doðruyaÝslâmî olmayan, fakat yüzyýllar bo-yunca birer dinî gelenek haline gel-miþ davranýþlar da vardýr. Bunlararasýnda dinin özüne ve toplumazararlý olmayanlarýn devamý da ba-his konusudur. Evliya türbe ve ma-kamlarýnýn ziyaretleri gibi. Son za-manlarda, özellikle Ramazan ayýn-da yaygýnlaþan bir çeþit dinî turizmhareketi de, dinî duyarlýlýðý zindetutmasý bakýmýndan hoþ görülebilir.

Ýstanbul'da yaþayan her yazardaÝstanbul'u yazma tutkusu ve isteðivardýr. Bunu kimileri baþarýr, kimile-ri baþaramaz. Siz bunu baþaranlar-dansýnýz. Ýstanbul üzerine müstakilbir kitap yazma fikri nasýl doðdu?

ÇÇooccuukklluuððuummuunn ÝÝssttaannbbuull''uunnuuYYaazzddýýmm

Aslýnda hayatýmýn ve tanýdýðýminsanlarýn hiç de olaðanüstülüðüyoktu. Bu yüzden þöyle yirmi otuzyýl öncesine kadar bir gün hatýrala-rýmý yazacaðýmý hiç düþünmemiþ-tim. Uzun yýllar Erzurum'da kalýpon iki yýl önce Ýstanbul'a döndü-ðümde doðduðum mahalleyi, so-

kaklarý ve Ýstanbul'un baþka yerleri-ni gezerken tahminlerimin dýþýndadeðiþiklikler gördüm. Birçok þeyinde kaybolduðunu. O zaman bura-lardan bahseden birkaç yazý kalemealdým. Bunlarý okuyanlar muhakkaktamamlamamý ve yayýmlamamý is-tediler. Böylece “Bir Baþka Ýstanbul”kitabý ortaya çýktý. Gördüðünüz gibio bütün bir Ýstanbul deðil, bana gö-re birçoklarýnýn tanýmadýðý bir baþkaÝstanbul'dur. Çoðu 50-60 yýl öncekiBalat ve çevresine ait bir kenar ma-halle Ýstanbul'u.

Ýstanbul'un mutfak kültürü varmýdýr, yoksa karma bir kültür mü-dür?

Olmaz mý? Türk mutfaðý büyükçapta Ýstanbul mutfaðýdýr. Bu kadarda deðil. Ýlk soruya cevabýmda dasöylediðim gibi semtlerin mutfaklarýda farklýdýr. Paçasý, köftesi, kâðýt ke-babý, su muhallebisi, lokmasý, don-durmasý, kaymaðý, yoðurdu ilemeþhur olan semtler vardýr. Eee…tabiatýyla bütün büyük kültürlerdeolduðu gibi bir karma tarafý da var-dýr. Kopup geldiðimiz Orta Asya'dabir deniz kültürü, dolayýsýyla bir ba-lýk mutfaðý elbette yoktu. Bunu Bi-zans'ýn yerli halkýndan öðrendiðimizmuhakkaktýr. Onun için mesela ba-lýk adlarýnýn ve balýk yemeði adlarý-nýn çoðu Rumca'dýr. Bunun gibiMüslim veya gayrimüslim diðerazýnlýklarýn yemek kültürü de bunaeklenmiþ, ayný þekilde Türk yemek-leri onlarýn, hatta Balkan milletleri-nin ve Avrupa'nýn mutfaðýna da gir-miþtir, halen de girmektedir.

Ýstanbul'un kültürel envanterisizce kayýt altýna alýnýyor mu?

Böyle bir envanter maalesef

çok eksiktir. Modernleþme döne-

minde bu kültür küçümsenerek

unutuldu. Son zamanlarda beledi-

yelerin himmetiyle epey zengin bir

faaliyet ve yayýn var. Münferit çalýþ-

malar da oluyor. Devlet veya bir

vakýf yoluyla bu gibi çalýþma ve faali-

yetlerin kurumlaþmasý gerekmek-

tedir.

Mehmet Þevket Eygi camilerin

sürekli yaðmalandýðýný söyler yýllar-

dan beri. Siz de bu düþüncede mi-

siniz? Ýstanbul'un camilerinde halý,

kilim, þamdan, el yazmasý eserler,

çeþitli hat eserleri kayboluyor. Ye-

terli denetim için neler yapýlmalý?

Camiler eskiden beri yaðmalan-

maktadýr. Benim çocukluðumda bu

yaðmaya Vakýflar Ýdaresi, yani dev-

let bile göz yumuyordu. Yalnýz ca-

milerdeki eserler deðil, camilerin

kendisi bile bu yaðmanýn içindeydi.

Benim bildiðim kaç cami vardý ki

Vakýflar kayýt dýþý býrakmýþ, yani sat-

mýþ ve nalbant, demirci gibi akla

gelmez iþ yerleri haline getirilmiþti.

Bugünkü soygun ise genel suç artý-

þýnýn bir parçasýdýr. Bir farkla ki, ca-

mi, birçok kuruma kýyasla en kolay

soyulacak yerdir. Günün büyük bir

zamanýnda boþtur. Namaz vakitle-

rinde bile ciddi bir kontrol müm-

kün deðildir. Bu her zaman böyley-

di ama vaktiyle levhalar, þamdanlar,

el yazmasý Kur’ân-ý Kerim'ler çalýn-

mazdý. Bu bile toplumdaki büyük

olumsuz deðiþmenin iþaretidir. Bu-

gün için yapýlacak þey bu gibi de-

ðerli eserleri camilerde býrakmayýp

daha iyi korunabilen müzelere kal-

dýrmaktýr. Böyle bir tedbir ayýp da

olsa, ne yapalým ki çaresizliðimiz bu

noktaya kadar gelmiþtir.

Page 20: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

38 Somuncu Baba Aralýk / 2006 39

Bu kitapta yer alan hemen heryazýnýn sonunda ilk yayýn yerleri vetarihleri de bulunuyor. Þu hale görebu portre veya hatýra yazýlarý yýllariçinde þu dergi ve gazetelerde yayýn-lanmýþ. Dergiler: Filiz, Çaðrý, TürkEdebiyatý, Bahçe, Millî Kültür, Karýn-ca, Gülpýnar, Erciyes, Türk Dili. Ga-zeteler: Kayseri Haber, Zaman, Tas-vir, Orta Doðu.

Bu yazýlar, bildiðim kadarýylamuhtelif zamanlarda baþka dergi vegazetelerde de yayýnlanmýþtýr. Sevgive Hüzün Þairi Ýlhan Geçer hakkýn-daki yazýnýn ( s.121 - 125 ) daha ön-ce nerede yayýnlandýðýnýn belirtilme-si unutulmuþ.

Her bölümün baþýna, anlatýlan ki-þinin fotoðrafýnýn da konulmuþ olma-sý kitabý daha kolay okunur ve renklikýlmýþ. Þair portrelerinde o þahsiyetinþiirlerinden seçilmiþ örneklere de yerverilmesi metinleri oldukça lirik hâlegetirmiþ. Edebiyat tarihimize önemlikatký saðlayan bu güzel esere yakýþ-mayan bazý küçük dizgi - baský ( mü-rettip, musahhih ) hatalarýnýn yenibaskýlarda düzeltileceðini umarýz.

Hiçbir zaman amatör sanat -edebiyat rûhunu kaybetmeyen de-ðerli þair ve yazar Abdullah Satoðlu,sanki Bâkî'nin ünlü beyitinden güç al-mýþ gibi: "Âvâzeyi bu âleme Dâvûdgibi sal / Bâkî kalan bu kubbede birhoþ sadâ imiþ"… Satoðlu, "hoþ sadâ"býrakanlarý anlatýrken kendisi de hembu eseriyle, hem de öteki eserleriy-le gök kubbemizde hoþ sadâ býra-kanlardan biri.

Edebiyat Dünyamýzdan HoþSedâlar, daha þimdiden Türk Edebi-yatý'nýn kendi türündeki klâsikleþmiþeserleri arasýnda yerini almýþ görünü-yor. Bu eser, kitabýn giriþinde de be-lirtilen þu kitaplardan esinlenerek ha-zýrlanmýþtýr: Rûþen Eþref Ünaydýn'ýnDiyorlar ki, Yusuf Ziya Ortaç'ýn Por-treler, Mehmet Çýnarlý'nýn Sanatçý

Dostlarým, Halil Soyuer'in AnýlarlaÞairler Albümü…

Bu yazýlar, ayný zamanda iyi birgözlemci olan ve en küçük ayrýntýyýbile kaçýrmayan yazarýn, hayatý bo-yunca tanýdýðý, dostluk kurduðu, ar-kadaþlýk ettiði, eserlerini okuduðu,birlikte toplantýlara katýldýðý, kýsacaþahsiyetini kurmasýnda etkili olan ya-zar, þair, fikir, dâvâ ve gönül adamla-rýyla ilgili bilgi, görgü, hatýra, yaþantýve izlenimlerini yansýttýðý, iyimser vesevecen rûhuyla, kimseyi incitme-den, kýrýp dökmeden ustaca anlattýðý,niþâne-i þükran diyebileceðimiz,vefâkârlýk örneði kalem ürünleridir.Baþkasýný anlatan, aslýnda kendini an-latmýþ olur, meâlinde bir söz var.Gerçekten de Satoðlu buradaki kýrkþahsiyeti anlatýrken biraz da kendinianlatmýþtýr. Bu yazýlardan bir Abdul-lah Satoðlu biyografisi/portresi çýkar-mak, onun zevklerini, tercihlerini an-lamak mümkündür. Onun, baþta sa-nat- edebiyat dünyamýzdan olmaküzere dost - arkadaþ çevresinin bukýrk sayýsýnýn çok üstünde olduðunusanýyorum…

Satoðlu'nun yýllar içinde piþmiþ,olgunlaþmýþ, akýcý tatlý bir üslûbu var.Kabul etmek lâzým ki Abdullah Sa-toðlu kendisini kolay okutan, okuyu-cusunu yormayan bir yazar. Bu özel-lik biraz da þair olmasýndan geliyor.Belki buna uzun yýllar gazetecilik yap-masýnýn da önemli bir katkýsý olmuþ-tur. Ama ne derseniz deyiniz, o, ter-tipli, düzenli, hayatý disiplin içinde ya-þayan, millî, manevî ve insanî deðer-lere baðlý, çalýþkan bir edebiyat ada-mýmýz. Kayserili yazar ve þairlerin,kültür - sanat adamlarýnýn sevgili vesaygýlý aðabeyisi. Yüzü güzel olanýnhuyu da güzel olur derler. AbdullahSatoðlu bu sözü doðrulayan bir in-san. Kendisinden önce ve özelliklesonra yetiþen þair ve yazarlara sev-giyle, ilgiyle, bir aðabey tavrýyla ba-kan, onlara sahip çýkan bir mizacýn

adamýdýr o. Güzelliklere karþý kýs-kançlýk duymaz, onlara ancak gýptaeder. Bazýlarý gibi, gençlerin, genç ka-biliyetlerin ve çaðdaþlarýnýn yolunukesmez, moralini bozmaz, önüneengeller koymaz. Tam tersine onlarýteþvik ve takdir eder, yüreklendirir.Onu tanýyýp da beyefendiliðine, ki-barlýðýna hayran olmamak mümkündeðildir. Güzel bir Kayseri atasözün-de denildiði gibi; "Asýl azmaz, balkokmaz…"

Yazar, birbirinden çok farklý mizaçve karakterdeki kýrk kiþiyi týpký YûnusEmre gibi, "Yaratýlaný hoþ gördük, Ya-ratan'dan ötürü" dercesine hoþ gö-rüyor. Empati yoluyla hayatý ve dün-yayý "her biri ile bile" görmektedir.Onun hayat anlayýþýný hoþgörü þekil-lendirmektedir. Portre/biyografi/hatý-ra yazýlarýný yazarken, sanýrým þahsi-yetlerin - hiç deðilse bazýlarý için -kendilerinden bilgi almak gibi bir yo-la gitmeyi, onlar hakkýnda yazýlmýþöteki kaynaklardan da faydalanmayýihmal etmemiþtir. Ýnsan bu metinler-den, daha önce bilmediði pek çokayrýntýyý, nükteyi, fýkrayý, anektodu,þiiri, sözü öðrenmekte, yanlýþ bildiðibazý þeyleri düzeltmekte, mânen, fik-ren zenginleþtiðini hissetmektedir.

Birbirinden deðerli birçok esereimza atmýþ, derya gibi bir gönle sahipolan Abdullah Satoðlu aðabeyime,saðlýklý ve mutlu uzun ömürler diler,daha nice deðerli eserde adýný gör-mek ve daha nice yýllar bilgi ve biriki-minden istifâde etmek isteriz. Kayse-ri Ansiklopedisi'nin de müellifi olan,dost canlýsý, saygý deðer Abdullah Sa-toðlu'na son olarak þunlarý söylemekisterim: Ellerine ve gönlüne saðlýk.Keþke birkaç edebî hâtýra kitabý dahakaleme alsanýz…

Kitaptaki bölümler, orijinal baþlýk-larýyla þöyledir: (Üç - beþ gün ömürvar, daha ne kaldý…) Neyzen Tevfik,(Bâb-ý Âli'nin renkli simâlarýndan)Hocam Hakký Tarýk Bey, (Bâb-ýÂli'nin renkli simâlarýndan) HocamHalil Lütfi Dördüncü, (Kayseri Hâtý-ralarý) Faruk Nafiz Çamlýbel, (Fikir veElem Âbidesi) Peyami Safa, (AlfabeMüellifi) Ahmet Hilmi Güçlü, (TürkTefekkür Tarihi'nin Ordinaryüsü)Prof. Hilmi Ziya Ülken, (ÜmmülMuharrirat) Halide Nusret Zorlutu-na, (Bu vatan topraðýn kara baðrýnda/ Sýra daðlar gibi duranlarýndýr) Or-han Þâik Gökyay, (Bir Bayrak RüzgârBekliyor) Arif Nihat Asya, (Kars - Ar-dahan üzerine bir þiir ve bir aný) Dr.

Ali Rýdvan Unar, (Sultânü'þ - Þuarâ)Necip Fazýl Kýsakürek, (Keklik Emi-ne'yi almadým eyvah!) Talibî Coþkun,(Düþmana taviz verilmez!) Nihal At-sýz, (Hor bakma sen topraða… /Toprakta neler yatar…) Burhan Top-rak, (Kayserili ve renkli bir þair) Beh-çet Kemal Çaðlar, (…Siz bizi vurmakistiyorsunuz, biz sizi kurtarmak isti-yoruz) Nurettin Topçu, (Su, ateþ,Türk… / Üçünden ürk !) Basri Go-cul, (Bizim eski tarihlerimizde halkyoktur.) Cahit Öztelli, ( Kim bilir kaçgünü kaldý ömrümüzün…) Ziya Os-man Saba, (Volkan gibi lâv atmýþ nesusmuþ ne sönmüþüm / Ben bir fikiruðruna çýlgýnlara dönmüþüm !...)Osman Yüksel Serdengeçti, (Fikir ve

Dâvâ Adamý) Mehmet Emin Alpkan,(Sevgi ve hüzün þairi) Ýlhan Geçer,(Ateþ söner kývrým kývrým sis kalýr)Mehmet Çakýrtaþ, (Hoþ görmeklâzým insanlarý) Osman Attila, (Han-çer-i aþkýnla ey yâr gönlüm üzre vur-ma hiç) Halil Soyuer, (EdebiyatýmýzýnKimliði) Muin Feyzioðlu, (Nice körlerbilirim önder olur gözlülere…) RýzaÜmit, (Þeyhü'l Muharrirîn) AhmetKabaklý, (Rubailer þairi) Azmi Güleç, (Uzun Vuran Gölge…) GültekinSâmanoðlu, (Saçlarýn tarumâr gözle-rinde nem / Ateþe benzerdin küledönmüþsün !...) Erdoðan Ünver,(Mahalle hep ayný mahalle ama /N'olmuþ anama ?) Mustafa NecatiKaraer, (Bizden iyilik kalsýn çocuklarý-mýza armaðan…) Kerim Aydýn Er-dem, (Eðitimci - Þair) Coþkun Ertepý-nar, (Ezilsin diye vurdunuz baþýma /Ezdiniz, eðemediniz !) Ahmet TufanÞentürk, (Tadý yok sensiz geçen nebaharýn ne yazýn…) Güzide Tara-noðlu, (Bana daha yakýn olur Allah'ým/ Mavi gecelerin seher vaktinde…)Feyzi Halýcý, (Harran Ovasý'nda biryalnýz aðaç…) Fazýl Bayraktar, (Hersene içimden bir kervan kalkar / Üçyüz altmýþ beþtir yolcusu bunun…)Hüseyin Yurdabak.

Kayseri'nin yetiþtirdiði deðerli ga-zeteci, þair, yazar, kültür ve folkloradamý, araþtýrmacý, çelebi insan Ab-dullah Satoðlu, her zaman olduðu gi-bi bu kýymetli eserini "Deðerli BilimAdamý - Yazar Pek Aziz KardeþimBekir Oðuzbaþaran'a En Ýyi Dilek veEngin Saygýlarla. Ank. 24.XI.2004"biçiminde imzalayarak bana da gön-dermek inceliðinde bulunmuþ. Lâyýkolmadýðým bu ifadeler ve kitap içinteþekkür ediyorum. Yýllarýn birikimive emeði ile meydana gelmiþ bueseri için de kendilerini cân ü gönül-den tebrik ediyorum. Bu yazýlarýn birçoðunu çeþitli edebiyat dergilerindedaha önce de okumuþtum. Amabunlarý topluca bir kitap bütünlüðüiçinde okumak çok daha zevkli.

Page 21: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 4140 Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

baþkan, yasaya baðlý yönetim (er-ri’âsetü’s-sünne) denir. Dolayýsýylaerdemli yönetim, þehirde daha öncebulunmayan erdemli davranýþlarýtopluma yerleþtiren; cahilî âdet vegeleneklerden erdemli davranýþlarayönelten bir yönetimdir. Aksi takdir-de erdemli þehir, cahilî hastalýklarlakarþý karþýya kalýr.3

Bunun sonucunda erdemli þehir,cahil þehre dönüþür.

Bu sebeple erdemli þehrin ilkbaþkaný, nazarî (pratik) hikmeti hak-kýyla bilmesi icap eder. Çünkü Al-lah’ýn âlemdeki yönetiminin/hâkimi-yetinin kavranabilmesi, ancak nazarîhikmeti bilmekle mümkün olur. Ýlkbaþkan, âlemdeki düzenden, kendiyönettiði þehir için hikmetler çýkar-malýdýr. Böylece þehir halkýnýn fikir,inanç ve fiillerini birleþtiren; þehrinbölümlerini uyumlu hale getiren,nizâm ve düzeni saðlayarak yardým-laþmayý gerçekleþtiren bir sistem olu-þur. Bir anlamda kainattaki düzeniçaðrýþtýran bu sistemi, ancak ortak birdin gerçekleþtirir.4

Yönetim ve hizmet alanýnda þe-hir halkýnýn makam ve mertebeleri,yaratýlýþtan getirdikleri özellikler ve al-dýklarý eðitim sebebiyle farklýlaþýr. Bi-rinci baþkan, topluluklarý ve her top-luluða mensup fertleri, hak ettikleridereceye göre tasnife tabi tutar. Yanionlarý hizmet veya yöneticilik sektör-lerinde istihdam eder. Bunun sonu-cunda þehir halký, yöneticilikten enalt mertebeye, yani hizmet merte-besine kadar düzenlenir. Teþekküleden yönetime göre, ilk baþkan, bel-li bir konuda þehir halkýný ve onlar-dan bir topluluðu bir emir çerçeve-sinde idare etmek isterse, onlarla il-gili durumu yönetimde kendine enyakýn olan idarecilere söyler. Onlarda kendilerinden alt birimlere buemri iletir. Nihayetinde þehrin bö-lümleri birbirine baðlanýr ve uyumiçerisinde çalýþýr.5

Bölümleri birbiriyle uyumlu ha-reket eden erdemli þehrin yöneticisi,ahlâk ve fiillerde orta yolu bulan kiþi-dir. Yöneticinin bunu ortaya koydu-ðu sanat, siyaset sanatýdýr.6

Siyaset sanatý, nazarî hikmeti ifa-de eder. Eðer hikmet, yönetimin an-layýþýndan uzaklaþýrsa, bütün her þeymevcut olsa dahi, erdemli þehir hü-kümdarsýz kalmýþ olacak; þehri yöne-tenler, erdemli yönetici olmayacakve þehir halký helâk olmakla karþý kar-þýya kalacaktýr. Eðer þehrin fiilî yöneti-minde bir hakîm/filozof olmazsa þeh-rin yýkýlmasý ve yok olmasý kaçýnýl-mazdýr.7

Birbirlerini takip ederek iktidaragelen erdemli þehir yöneticileri, fark-lý zamanlarda ve farklý mekânlarda ol-salar bile, tek bir ruh ve tek bir hü-kümdar gibidirler.8

EErrddeemmllii ÞÞeehhrriinn YYöönneettiicciissiinniinnVVaassýýffllaarrýý

Erdemli þehrin reisi, sýradan her-hangi bir insan olamaz. Zira yönetici-lik için iki özellik bulunmalýdýr. Bunlar-dan birincisi; reis, yaratýlýþ ve tabiatýbakýmýndan yöneticiliðe elveriþli vekabiliyetli olmalýdýr. Ýkincisi; reis, yö-neticilikle ilgili iradî meleke, yetenekve tutumlarý elde etmiþ olmalýdýr.

Yaþadýðýmýz çaðýn þehirleri, kaos,karmaþa ve kargaþanýn girdabýndaboðulmakla karþý karþýyadýr. Þehir veona yönelik her þey, geçirdiði travmahalinin bir sonucu olarak, insanlardanegatif unsurlarý hatýrlatmaktadýrlar.Bunun için bünyesinde yaþayanlarýmutluluk ve huzurun doruk noktasý-na ulaþtýran erdemli þehirlerin ve on-larý en mükemmel þekilde yönetenerdemli baþkanlarýn, erdemli ve fazi-letli toplumlarý oluþturmalarý için var-lýk alanýna çýkmalarý bir gereklilik vezorunluluktur.

Erdemli þehrin inþâ edilmesi,onun teorisyeni Fârâbî için, ancak er-demli yönetim ve erdemli reis/baþ-kan ile mümkündür.

Bu çerçevede erdemli yönetim,hükümdarýn en yüksek erdemi, on-

dan baþkasýyla elde edemeyeceði birtür erdeme sahip olduðu yönetim-dir. Yöneticiler, onunla dünya ve ahi-ret hayatýnda büyük faziletler kaza-nýrlar. Onlarýn bedenleri ve nefislerien üstün seviyede bulunur. Bununlabirlikte yaþayýþlarý da, diðer insanlarýnsahip olduðu hayat türlerinin en gü-zeli ve en hoþ olanýdýr.1

Erdemli ilk reisin görevi, nefislerifaziletlerden nasiplenmeyecek câhilinsanlarý mükemmelleþtirmek deðil-dir. Onun amacý; nefisleri, þehir hal-kýnýn faydasýyla uyumlu olacak bir er-dem seviyesine yükseltmektedir.

Doktorun görevi, bedenleri enmükemmel seviyelere ve en yüksekderecelere yükseltmek ise, erdemlireisin ilk görevi, mümkün olduðun-ca, halkýný ahlâkî erdemlerle dona-

nýmlý bir hale getirmektir. Doktorla-rýn mükemmel seviyeye yükseltme-ye veya o seviyede dengede tutma-ya çalýþtýðý beden, nefis (ruh) içindir.Nefis de nihaî mükemmellik, yani fa-ziletli olan mutluluk içindir. Dolayýsýy-la nefis, hikmet ve fazileti elde etmekiçindir. 2

EErrddeemmllii YYöönneettiimm TTüürrlleerrii

Erdemli yönetimin iki türü vardýr.Bu türlerden birincisi olan ilk yöne-tim; þehirde ve ümmette, daha öncebulunmayan erdemli fiilleri ve mele-keleri topluma kazandýrýr. Bu yöneti-min baþýnda ilk reis bulunmaktadýr.

Ýlk yönetime baðlý yönetime ge-lince; bu da ilk yönetimin uygulama-larýný takip eden bir yönetimdir. Buyönetimin baþkanýna, yasaya baðlý

Doç. Dr. Bayram Ali ÇETÝNKAYABilim ve Hikmet

Erdemli Yönetim ve ErdemliReis/Baþkan

“Erdemli ilk reisin yöneticilik mesleði, Allah’ýn kendisine gönderdiði vahiyle iliþ-kisi olan bir meslektir. O, erdemli dinde geçerli olan fiil ve görüþleri, vahiy

çerçevesinde tespit eder. Bu anlamda en ideal erdemli ilk reis, peygamberlikve filozofluðu kendisinde toplayan kimsedir. O da Hz. Muhammed (s.a.v)’dir.”

Medine Çarþýsýnda Bir Anýt / Suûdi Arabistan

Page 22: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 4342 Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

Erdemli ilk reisin yöneticilik mes-leði, Allah’ýn kendisine gönderdiði va-hiyle iliþkisi olan bir meslektir. O, er-demli dinde geçerli olan fiil ve görüþ-leri, vahiy çerçevesinde tespit eder.15

Bu anlamda en ideal erdemli ilk reis,peygamberlik ve filozofluðu kendi-sinde toplayan kimsedir. O da Hz.Muhammed(s.a.v)’dir.

“Sözü edilen (mutluluk) bu ha-yatta deðil, bundan sonraki hayattagerçekleþir ve ona ‘en yüksek mutlu-luk’ (es-saâdetü’l-kusvâ) denir. Ger-çekte öyle olmadýðý halde mutlulukolduðu sanýlan þeylere gelince bun-lar; zenginlik, hazlar, þeref ve insanýnyüceltilmesi gibi þeyler veya çoðunlu-ðun iyilikler diye adlandýrdýðý bu dün-yada kazanýlan arzu edilen baþkaþeylerdir.” 16

PPeeyyggaammbbeerr vvee HHaakkîîmmiinn//FFiilloozzooffuunnHHiikkmmeettllee YYöönneettttiiððii ÞÞeehhiirr

En yüksek mutluluðun gerçekleþ-mesi için, erdemli þehri yöneten sa-natýn hâkim bir sanat olmasý ve ka-nun koyucunun filozof/hakîm olmasýgereklidir. Ancak bu filozof, fikrî er-demlerini baþkalarýný etkileyerek on-lar üzerinde gösterme becerisine sa-hip/malik deðilse, onda bulunan fikrîerdemlerin hiçbir geçerliliði yoktur.

Bu çerçevede yönetici/imam, filozofve kanun koyucu ifadeleri ayný anla-ma gelir.17

Eðer yönetici iyi ve filozof ise,þehir iyi bir þehirdir. Bu yönetici, pey-gamber ile filozofun bütün iyi özellik-lerini kendisinde bulundurmalýdýr.18

Aksi takdirde erdemli þehrin reisiolamaz.

Erdemli þehrin baþkaný öldüðün-de, yerine onun taþýdýðý özelliklerintamamýný taþýyan baþka biri bulun-mazsa, þehirde yapýlacak iþler için,önceki reisin yolu takip edilmeli veona muhalefet edilmemelidir. Bu du-rumda ortaya çýkacak sýkýntýlarda, fý-kýh sanatýndan yararlanýlmalýdýr.19

En yüksek mutluluðun amaçlan-madýðý, dünya hayatýnda halkýn iyilikzannettiði iyiliklerden birini ele geçir-menin hedeflendiði yönetim, cahilîsiyaset ve cahilî yönetimdir. Cahilîyönetimin yerleþmesini gerçekleþti-ren eylem ve anlayýþlara itaat edenþehir ve ümmet de cahilî þehir ve ca-hilî ümmettir. Bu þehrin halkýndanolan insana da cahilî insan denir.

Cahilî yönetimin maksat veamaçlarý ise, haz, þeref, zenginlik ve

ihtiras gibi sahte iyiliklerle sýnýrlý ve ka-yýtlýdýr.20 Nitekim cahil þehrin çeþitleriile mütenasip olan cahil baþkanlarývardýr. Cahil baþkan, arzu ve amaçla-rýna ulaþabileceði bir tarzda hüküm-darý olduðu þehri idare eder.21

Dünyada en yüksek mutluluðungerçekleþmesine ve akabinde ahiret-te sýnýrsýz/sonsuz mutluluðun eldeedilmesine vesile olacak yönetim,erdemli yönetim ve onun erdemlibaþkanýdýr. Erdemin ve onun ilhamkaynaðý vahyin bulunmadýðý mekânlar,çorak ve çöl kalmaya mahkûmdurlar.Erdem ve faziletlerle sarmalanmýþbaþkan ise, bu mümbit olmayancoðrafyalarýn neþv-ü nemâ bulmasýnýsaðlayacak bilge kral olarak anýlacak-týr/kalacaktýr.

Her sanat ve meslek, baþkanlýkiçin uygun deðildir. Sanatlarýn çoðu,hizmet etmeye yönelik olduðu için,þehirdeki sanatlarýn çoðunluðu dahizmet etmeye yöneliktir. Bazýlarýhiçbir yönetim faaliyetine girmedensadece hizmet eder. Bundan dolayýerdemli þehri yönetecek sanat, sýra-dan bir sanat ve melekenin sonucuda olamaz. Dolayýsýyla erdemli þeh-rin ilk yöneticisinin sanatýnýn da hiz-mete yönelik bir sanat olmasý vebaþka bir sanat tarafýndan yönetilme-si de imkânsýzdýr. Onun sanatý, þehir-deki bütün sanatlarýn amacýný ger-çekleþtiren ve kendisine yöneldikle-ri/itaat ettikleri sanat olmalýdýr.9

Sanatlarýn sanatýyla yönetilen er-demli þehri idare edecek kiþi, þu oniki vasfý taþýrsa, onun artýk erdemliþehrin yöneticisi olmasý önünde hiç-bir engel kalmamýþ olur:

Organlarý bakýmýndan tam ve ek-siksiz olmalý ve bu organlarýn kendi-sine ait fiillerini gerçekleþtirmeye ka-biliyetli olmalýdýr. Söylenilen her þeyiiyi anlama ve idrak etme yeteneðinesahip olmalýdýr. Ýyi bir hafýza gücünemalik olmalýdýr. Zeki ve akýllý olmalý-dýr. Maksadýný ve meramýný anlatacak

güzel bir konuþma ve hitabet özelliðitaþýmalýdýr. Bilgi edinmeyi ve öðren-meyi sevmelidir. Doðruluðu ve doð-ru insanlarý sevmeli, yalandan uzakdurmalýdýr. Ýhtiraslarýnýn (þehvet) vearzularýnýn esiri olmamalýdýr. Yüksekve yüce ruhlu olmalýdýr. En deðer-li taþlar ve mücevherler, onun yanýn-da deðersiz kalmalýdýr. Haksýzlýk ve zu-lüm yapmamalý; âdil olmalýdýr. Azim-li ve kararlý olmalý, korku ve zafiyetgöstermeyerek cesur davranmalýdýr.10

Ancak bütün bu özellikleri tek birinsanda bulmak zor bir durumdur.Böyle bir durumda daha önce buþehirde birbirini aralýksýz olarak takipeden bu türden bir yöneticiler kuþa-ðý mevcut olmuþsa, bu insanlarýnkoyduklarý kanunlar, kurallar ve âdet-ler geçerli olur.11

Bununla birlikte, erdemli þehrinyöneticisi olacak kimsede, çocuklu-ðundan itibaren bu on iki özelliðin biraraya gelmesi ve büyüdükten sonrada þu altý vasfýn bulunmasý gereklidir:

Hakîm (Filozof) olmalýdýr. Ýlk yö-neticilerin þehir için yaptýklarý kanun-larý, kurallarý, usulleri bilmeli ve bütünfiillerinde bunlarý uygulamalýdýr. Ka-nunlar koymada, eskilerin yolundan

gitmekle birlikte, yeni yasalar çýkar-ma hususunda üstün olmalýdýr. Yeniçýkan olaylar, meseleler ve problem-lere akýl yürütme gücüyle ve üstünbir pratik akýlla çözümler bulmalý, ka-nunlar yapmalýdýr. Yeni kanunlar hak-kýnda halký bilgilendirmelidir. Savaþsanatýný gerçekleþtirecek kadar sað-lam bir bedene sahip olmalýdýr.

Eðer bu þartlarýn kendisinde bu-lunduðu bir kimse bulunmazsa ve al-týsý da farklý insanda bulunur ve hep-si uyumlu olarak anlaþýrlarsa, hep bir-likte erdemli þehrin en üst yöneticile-ri olacaklardýr.

Erdemli þehirde; hikmet, yöne-tim anlayýþýnýn bir parçasý olmaktanuzaklaþtýðýnda, diðer bütün þartlaroluþsa dahi, þehir erdemli baþkandanyoksun kalmýþ olacaktýr. Þehri yöne-ten kiþi, erdemli baþkan olmayacakve þehir yýkýlma tehlikesine maruzkalacaktýr. 12

EEnn YYüükksseekk MMuuttlluulluukk

Erdemli þehrin yöneticisinin nihaîamacý, kendisine ve halkýna gerçekmutluluðu vermektir. Onun, mutlu-luk bakýmýndan þehir halkýnýn en mü-kemmeli olmasý bir zarurettir. Çünküþehir halkýnýn mutluluðunun sebebi,erdemli reistir.13 Yönetici, halka hük-metsin veya etmesin, saygý görsünveya görmesin, ister zengin ister fa-kir olsun, o, þehri idare etme sana-týyla yöneticidir.

Erdemli þehrin yöneticisinden,belirtilen þartlarýn dýþýnda bir vasýfaranmayacaktýr. Zenginlik ve zorba-lýkla/güçle yönetmek, erdemli yöne-timin özelliklerinden deðildir.14

Ýlk erdemli reis/baþkan, yönetimigerçekten erdemli olursa, tasarladýk-larý sayesinde, kendisini ve yöneti-minde bulunduðu halký, gerçek mut-luluk olan en yüksek mutluluða (es-saâdetü’l-kusvâ) ulaþtýrýr. Bu da er-demli bir din olur.

1- Fârâbî, Fusûlü’l-Medenî, neþr: D. M. Dunlop, çev:Hanifi Özcan, Ýzmir 1987, 69.

2- Fârâbî, age, 74.3- Fârâbî, Kitâbü’l-Mille (Din Kitabý), çev: Fatih Toktaþ,

Divan, sayý: 12, 2002/1, 266-267.4- Fârâbî, age, 273.5- Fârâbî, es-Siyâsetül’l-Medeniyye, çev: M. Aydýn, A.

Þener, R. Ayas, Ýstanbul 1980, 48-49.6- Fârâbî, Fusûlü’l-Medenî, 36.7- Ebû Nasr el-Fârâbî, Kitâbû Arâ-i Ehli’l-Medîneti’l-

Fâzýla, tah: A. Nasrî Nâdir, VI. baský, Beyrut1991,130; Fârâbî, el-Medînetü’l-Fâzýla (Ýdeal Dev-let), açýklamalý çev: Ahmet Arslan, II. baský, Ankara1997, 110.

8- el-Fârâbî, Kitâbû Arâ-i Ehli’l-Medîneti’l-Fâzýla, 134;Fârâbî, el-Medînetü’l-Fâzýla (Ýdeal Devlet), 112-113.

9- el-Fârâbî, Kitâbû Arâ-i Ehli’l-Medîneti’l-Fâzýla, 122;Fârâbî el-Medînetü’l-Fâzýla (Ýdeal Devlet), 104-105.

10- el-Fârâbî, Kitâbû Arâ-i Ehli’l-Medîneti’l-Fâzýla, 127-129; Fârâbî, el-Medînetü’l-Fâzýla (Ýdeal Devlet),106-108.

11) el-Fârâbî, Kitâbû Arâ-i Ehli’l-Medîneti’l-Fâzýla, 129;Fârâbî, el-Medînetü’l-Fâzýla (Ýdeal Devlet), 108-109.

12) el-Fârâbî, Kitâbû Arâ-i Ehli’l-Medîneti’l-Fâzýla, 130;Fârâbî, el-Medînetü’l-Fâzýla (Ýdeal Devlet), 109-110.

13) Fârâbî, Fusûlü’l-Medenî, 40.14) Fârâbî, age, 41.15) Fârâbî, Kitâbü’l-Mille (Din Kitabý), 258-259.16) Fârâbî, age, 264.17) Fârâbi, Tahsîlu’s-Sa’âde (Mutluluðun Kazanýlmasý),

çev: Ahmet Arslan, Ankara 1999, 92-93; krþ. el-Fârâbî, Kitâbû Arâ-i Ehli’l-Medîneti’l-Fâzýla, 127.

18) Ahmet Ateþ, “Notlar”, Ýhsâü’l-Ulûm (Ýimlerin Sayý-mý) içinde, III. baský, Ýstanbul 1990, 43-44.

19) Fârâbî, Kitâbü’l-Mille (Din Kitabý), 262-263.20) Fârâbî, age, 266.21) el-Fârâbî, Kitâbû Arâ-i Ehli’l-Medîneti’l-Fâzýla, 133;

Fârâbî, el-Medînetü’l-Fâzýla (Ýdeal Devlet), 111.

DDiippnnoottllaarr

Page 23: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 4544 Somuncu Baba

Köprüsüyle Þehriyle Mostar

"Çok sürse ayrýlýk aradan geçse çok seneBiz sende olmasak bile sen bizdesin yine"

Bosna Hersek'in ikinci önemli þehridir Mostar. Da-ðýlmadan önceki Yugoslavya'da Üsküp, Saraybosna,Priznen gibi Osmanlý medeniyetini devam ettiren en iyiþehirlerdendi. Mimari yönden ise en önde geleniydi.Savaþtan önce 14 camisi, 11 mescidi, 7 medresesi,tekkeleri, türbeleri, kütüphaneleri, kuleleri, çeþmeleri,þadýrvanlarý, hamamlarý ve mezar taþlarýyla tam bir Türkþehri görünümünde idi. Yazýn bu kültürel zenginliði yü-zünden nüfusunun dört katý kadar turist çekiyordu. Sa-vaþ sonrasý bilhassa bu tarihî mimari eserler sýrf Os-manlý medeniyetini yansýtýyor diyerek birer birer hedefseçilmiþlerdir. Mezar taþlarýna bile tahammül edilme-miþtir.

Sýrplar, Ýslâm'ý hatýrlatacak her þeye, camilere, okul-lara, Osmanlý tarihi eserlerine, hatta mezarlara bile sal-dýrdýlar.

"Sýrtlanlarý bile geçmiþti beþer yýrtýcýlýkta" mýsralarý bi-le artýk yetersiz kalýyordu vaziyetin vehametini sergile-meye. En küçültücü sýfat bile aciz kalýyordu.

Evlâd-ý fâtihâný yalnýzlýða terketmek, Yýldýrým Baye-zid Han’ý, Fatih Sultan Mehmet Han’ý unutmak demekdeðil midir?

Onlarýn emanetidir bize Saraybosna, Üsküp.

Mostar, Naretva Nehri’nin iki yakasýna kurulmuþ biryanda Hýrvatlarýn, bir yanda da genellikle Boþnaklarýnyaþadýðý savaþý en aðýr biçimde yaþayan þehirlerden biri.Her yer delik deþik. Her yer hemde hastaneler, okul-lar, mâbetler baþta olmak üzere. Mostar açýk hava zu-lüm müzesi sanki.

Mostar'ý Mostar yapan ona kimlik ve kiþilk kazandý-ran ünlü Mostar Köprüsü bile bu zulümden en aðýr bi-çimde nasibini almýþtýr. Bu eser Türk mimarlýk sanatýnýn

þaheseriydi. Þehrin sembolüydü.Osmanlýlar buraya geldiklerindeçok eskimiþ bir tahta köprüyle kar-þýlaþmýþlar, zincirlerle baðlý asma birköprü. Fatih Sultan Mehmet de ye-ni bir tahta köprü yaptýrmýþ. Bu daeskiyince Mostarlýlar Kanuni SultanSüleyman'a bir arzuhal gönderipyeni bir köprü istemiþler. Kanuni1566 yýlýnda burada kendi ihtiþa-mýyla özdeþleþen yeni, taþtan birköprü yaptýrmýþ üstelik de kemerli.O dönemde bir dünya harikasý ola-rak kabul edilmiþ. Geçenler hayran kalýrmýþ. Evliya Çe-lebi hilâle benzetirmiþ. Geçenin yüreðine korku salangüven vermeyen tahta köprüden geçeni hayretler için-de býrakan güven veren bir köprü olmuþ. Bir zaruretinsonucu köprü dokuz yýlda yapýlmýþ. Bu köprüden öncebir köy iken orasý sonrasý bir þehir olmuþ.

Mostar þehir demek, güven demek olmuþ. Padiþahen güvendiði mimarýný göndermiþ. Devletin bakýþý buiþte. Ýnsana hizmet, medeniyete köprü. Yasak savmadeðil, baþtan savma ise hiç deðil. Estetik, düþünce, has-sasiyet iþte eser Mostar.

"Malkoçoðlu eyerler mi kýratýEser zaman, yakýn eder serhatiMostar imiþ þu dünyanýn sýrat'ýYýkýk köprüsünde bir taþýmýz var

Al bre, al bizi al götür bu yazTuna'yý, Bosna'yý özledim birazSorma bre sorma ne iþimiz varTuna boylarýnda Aliþimiz var"

O. Seyfi Þirin

Mostarlý Ziyaî'nin Mostar Köprüsü’nün yapýlýþýnadüþtüðü tarih:

"Kavs - kûzâhýn ayný bir köprü bina ettiVar mý bu cihân içre manendi hey Allah’ýmÝbretle bakýp dedi tarihini bir ârifEl geçtiði köprüden bizde geçeriz"

Bu muhteþem eser 1993'de Hýrvat askerleri tara-fýndan top ateþine tutulup yýkýlmýþtýr. Yýkýlan sade köprü

“Mostar þehir demek, güven demek olmuþ. Padiþah en güvendiðimimarýný göndermiþ. Devletin bakýþý bu iþte. Ýnsana hizmet,

medeniyete köprü. Yasak savma deðil, baþtan savma ise hiç deðil.Estetik, düþünce, hassasiyet iþte eser Mostar.”

Yrd. Doç. Dr. Cemil GÜLSERENDeneme

Foto: Bekir SARI Mostar Meydan Çeþmesi / BOSNA-HERSEK

Page 24: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 4746 Somuncu Baba

deðildi. Ýnsanlarýn düzeni, geçimi her þey alt üst olmuþ-tu. O çarþý ki kuyumcularý, bakýrcýlarý, demircileri ilesanki binbir çeþit el iþinin imal edildiði bir Anadolu þeh-ri çarþýsý sanki. Köprü ile birlikte hepsi gitti hepsi bitti.Eski haline uygun olarak yeniden inþasý yapýldý ama birkere yýkýlmýþtý iþte. Þimdi Mostar Köprüsü, eski Mostarþehri ile birlikte 2005 yýlýnda Dünya Miras Listesine ek-lendi. Yýkýlýþýndan 11 yýl sonra yeniden açýlmýþ oldu.Onu yenileyerek hakkýný teslim ettiler. Çünkü o bir bü-yü idi, o bir muamma idi, o bir efsane idi, o yeni bir En-dülüstü. Mostar sadece bir köprü deðildi. O bir tarih, obir þahit, o bir sembol, o Batý ile Doðu arasýnda bir ge-çiþ, o Hilâl'le Haç arasýnda bir uzlaþý idi. Yýkmakla köp-rüleri de yýktý Hýrvatlar. Gönül köprüsünü, dostluk köp-rüsünü.

Mostar bir misal sanki sýratýn dünyadaki örneði. San-ki Mimar Hayreddin bu köprü ile insanlara vakti gelin-ce yaptýklarýnýn hesabýný vermek üzere üstünden geçe-cekleri tehlikeli Sýrat Köprüsünü her gün hatýrlatmakiçin yapmýþ. Sakýn bunu bir varsayým sanmayýn. Düþün-dürtüyor mu düþündürtmüyor mu? Siz ona bakýn.

Uzlaþmaydý yýkýlan, hoþgörüydü. Medeniyetlerinyakýnlaþmasýydý. Barýþtý bir adý Mostar'ýn. Tarihe tanýktý,yok edilen. Tahammülsüzdü Hýrvatlar, vicdansýzdý Sýrp-lar. Sýrtlanlarla yarýþtý caniler. Can alýcýlar, kan içiciler ca-navarlarý da geçtiler.

Suya gömülen Mostar bütün bunlarý da düþe býrak-tý. Þimdi düþ gerçek olur mu olmaz mý? Her þey zama-na kaldý.

Hüzün Þiiri Çöl çöl olmuþ kalbimiz bir hâl olmuþ bize Ne bülbül kalmýþ ne gül bir hâl olmuþ bize

Yaðmalanmýþ kalbimin ülkesi Kudüs Filistin ve Endülüs bir hâl olmuþ bize

Buhara nerede ey baharý unutmuþ kalbim Þam nerede bu akþam bir hâl olmuþ bize

Sürülmüþ sahipleri caným Ýstanbul'un Tükenmiþ gurbetlerde bir hâl olmuþ bize

Kurumuþ ta içerden Ýstanbul çeþmeleri Kalmamýþ bir damla su bir hâl olmuþ bize

Bizlere sunulmuþ gerçi þarabý kevser Nerdedir içenleri bir hâl olmuþ bize

Sen niçin susmaktasýn ey þiiri þairin Bu zulüm boðmuþ bizi bir hâl olmuþ bize

Önümüzde uçuþan sayfalarý tarihin Savrulmuþ dört bir yana bir hâl olmuþ bize

Geride paramparça bir þiir coðrafyasý Yýkýlmýþ viran olmuþ bir hâl olmuþ bize

Çýkmaz olmuþ nerdedir kahraman dergilerin Kahraman sayfalarý bir hâl olmuþ bize

Öpsek yeridir hüzünlü gözlerinden Narin minarelerin bir hâl olmuþ bize

Kan gölleri içinde þimdi Filistin gülleri Kapanmýþ Kudüs yollarý bir hâl olmuþ bize

Derin uykular tutmuþ bizi ey Daðlar gürleyin bir hâl olmuþ bize

Ey bizi bekleyip bekleyip hüzünlenen çað Bir hâl olmuþ bize bir hâl olmuþ bize

Osman SARI

Foto: Bekir SARIMostar Köprüsü / BOSNA-HERSEK

Page 25: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 4948 Somuncu Baba

Kovaçi Þehitliði’nden ayrýlýyoruz.Yedi Kardeþlerin Mezarlarýna geliyo-ruz. Bunlarla ilgili bir hikâye anlatýlýyor.( Avusturya Prensi Ojeni ile ilgili.)Hikâye deyip geçelim... Buradan çar-þýda yeþillikler içinde bir parka geçiyo-ruz. Yeþil deyince Bosna'nýn her yeriyeþil, Sanki daðlarý yeþil zümrütten.Daðlarýn yeþil rengi akarsulara da yan-sýmýþ. Mileçka nehri, Neretva nehri...VatanýmTürkiye aklýma geliyor ister is-temez. Evliya Çelebi'nin hatýralarýndaanlatýrken; " Anadolu öylesine orman-la kaplý ki, bir sincap daldan dala atla-yarak Edirne'den Kars'a gidebilir..."þeklindeki kýsmýný hatýrlýyorum. Kendiülkemize kýymýþýz. Ormanlarý yok et-miþiz... Evladlarýmýz 16. yüzyýldan buyana nasýl bir eðitimden geçiyor? Ýnsanbindiði dalý nasýl keser?

Bu parkýn ortasýnda oba çadýrýnabenzeyen tamamen ahþap bir dinlen-me yeri var. Üst katýna çýkýp oturuyo-ruz. Alt katýnda çay, kahve gibi içecek-ler ve tost türü yiyecekler hazýrlanýyor.Vakýf Baþkaný’mýzla birlikte çay ve kah-velerimizi içiyoruz. Bir müddet sonraCuma Namazý için Gazi Hüsrev BeyCamii'ne geçeceðiz.

Bir önceki yazýmýzda Aliya Ýzzet-begoviç’in vasiyetini, ya da MüslümanBosna Halký'na son sesleniþini yazma-yý unuttum. Þimdi bunu sizinle paylaþ-mak istiyorum:

" Selam sana ey halkým! Bu günle-ri gösteren Yüce Allah (c.c)' a hamdediyorum. Tarihimizi kanýmýzla yazdýk.Evlerimiz yakýlýp yýkýldý. Düþmanlarý-mýz mert deðildi, alçakça katliamlaryaptýlar. Yapýlan katliamlarý dünya þim-dilerde ortaya çýkarýlan toplu mezar-lardan anlamaktadýr. Bu gerçeklerihaykýrmýþtýk, duyan olmamýþtý! Bütünacýlara raðmen çok þükür ayaktayýz.Yýkýlan ev ve camilerimizi yeniden in-þa ettik. Þehitlerimizi rahmetle anýyo-ruz. Onlarla inþallah cennette buluþa-caðýz. Onlarý Allah (c.c)'ýn ve melekle-rinin huzurunda þanlý direniþlerindendolayý kutlayacaðýz.

Gelinen noktada hiçbir þey bitmiþdeðil, yeni baþlýyoruz. Baþlattýðýmýzmücadelede eksikler olmasýna rað-men bir yerlere geldik. Bundan sonragörev sizlerindir. Ýlerleyen yaþým vesýhhatim nedeniyle aktif siyaseti býraký-yorum. Bir nefer olarak, ömrümü

halkýma hizmet etmek isteyen siyasi-lere destek vererek yaþayacaðým. Al-lah (c.c)'a hamd ediyorum ki, bu günelimde dalgalanan bayraðý teslim ede-ceðim inanmýþ yüz binler var. ArtýkBosna Hersek hür ve bayraðýmýzkendi topraklarýmýzda dalgalanýyor.Selam sana ey halkým! Ýmanýnýza, bay-raðýnýza ve devletinize sýmsýký sarýlýn!.."

Daha önce yazmam gereken birgüzelliði daha anlatacaðým sizlere.Otobüsümüzle þehir turuna baþladýðý-mýzda, halk bizlere doðru bakýyor,kimler olduðumuzu anlamaya çalýþý-yordu. Gelirken yanýma aldýðým bay-raðýmýzý yan cama yerleþtirdim. Dahasonra da bu bayrak ön cama asýldý.Mola verdiðimiz bir benzin istasyo-nunda bir Müslüman Boþnak koþarakyanýmýza geldi, camdaki bayraðýmýzýistedi. Verdik. Bu sefer otobüsünönünü tamamen kaplayan büyük birTürk bayraðý, asýldý. Yüce Allah (c.c),kýyamete kadar bayraðýmýzý gökler-den indirtmesin! Ezan-ý Muham-medîye'yi semalardan dindirtmesin!Türkiye'mizi ve Ýslâm vatanlarýný böl-dürtmesin! Amin.

Bosna-Hersek Günlüðü-II

Yaþar ÖZKANGünlük

Cuma namazýna otuz dakika var.Baþ Çarþý' yý geziyoruz. Bosna'da ayyýldýz Ýslâm’ý ve Türklüðü temsil edi-yor. Ýstiklali, zulme baþkaldýrýyý temsilediyor... Ay yýldýz Bosna için Osman-lý'ya özlem demek, geçmiþ ile gelecekarasýnda köprü demek. Genç Boþnakkýzlarýnýn boyunlarýnda gümüþten ayyýldýzlý kolyeler var. Onurla taþýyorlar,Sýrp alçaklýðýna, Hýrvat kalleþliðinemeydan okuyorlar sanki! Baþ Çarþý’dacep telefonumuzun þarjý için Boþnakbir kardeþimizin dükkanýna girdik. Se-lam verdik. Sanki Türkiye'deyiz." Aleykümselâm " diyerek karþýladý bi-zi. Bir þarj aleti aldýk. Çýkarken de " Al-lah'a Emanet " diyerek uðurladý. SankiTürkiye'deyiz Müslümanlarýn ortak di-li. Kur'an dili...

Daha sonra þirin bir lokantaya gir-dik. Lokanta sahibi Boþnak bir haným.Adý Anesa. Ýzin alýp fotoðrafýný çekiyo-ruz. Burada sipariþlerimizi Anesa Ha-ným'a verirken, Boþnakça bilmediði-

miz halde hiç zorlanmadýk. Yemeksonrasý abdest aldýk. Henüz vaktimizvar. Bey Camii (Gazi Hüsrev Bey Ca-mii'nin diðer söyleniþi. ) yakýnýndaki birpastahaneye giriyoruz. Ýsmi WienerCafe. Çay istiyoruz. Masamýza birdemlik içinde sýcak su ve küçük sallan-dýrma çaylar getiriliyor. Ýçiyoruz. Gü-zel tadý var,..Ezan okunuyor. Camiyegeçiyoruz. Bey Camii cemaati bahçe-ye taþmýþ. Büyük kalabalýk var. Biz denamazýmýzý bahçede hasýrlarýn üzerin-de kýlýyoruz. Biraz erken gelsek içeri-ye girerdik.

Cuma sonrasý arkadaþlarýmýzlaberaber Travnik'e doðru yola çýkýyo-ruz. Travnik; Bosna-Hersek'in merke-zinde, Sarayevo'nun 90 km batýsýnda.1686-1850 arasýnda Bosna yönetici-lerine ev sahipliði yapmasýyla meþhur.Osmanlý Devleti'nin Bosna'yý fethin-den sonra, þehir nüfusunun büyük birçoðunluðu Müslüman oluyor. NemçeSeferi sonunda, Avusturya karþýsýnda

uðranýlan ve tarihe Zenta bozgunuolarak geçen facia üzerine BalkanlardaOsmanlý askerî gücü zaafa uðruyor.Bosna Muhafýzý Mehmed Paþa'nýnölümüyle askerlerin öndersiz kalmasýüzerine Avusturya ordusu komutan-larýndan Savoy Prensi Eugene açýk birþehir haline gelen Sarajevo'yu iþgalediyor. Þehri 120 camisiyle birlikte yý-kýp yakýyor. Osmanlý Devleti tarafýn-dan gönderilen muhafýzlarýn yaklaþtýðý-ný haber alýnca ise geri çekiliyor. Yaþa-nan bu acý olaylardan sonra BosnaEyaleti’nin baþþehirlik görevi Travnik'egeçiyor ve vezirler bu þehirde yaþa-maya baþlýyor. Bu dönem Travnik'in al-týn devri olarak bilinir ve "vezirler þeh-ri" ismiyle anýlmasýnýn nedeni budur.

Yolun çevresi yine yeþil, yine çokgüzel... Travnik'e varmadan yol üze-rinde Ahmetli Köyü’ne uðrayacaðýz.Bu köyde Hýrvatlar iç savaþ sýrasýndaMüslüman Boþnaklar’ý katletmiþler.

Foto: Bekir SARI Gazi Hüsrev Bey Camii’nde Cuma Namazý / BOSNA-HERSEK

Page 26: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 5150 Somuncu Baba

Yolumuza devam ediyoruz. Trav-nik'e 40 km. var.

Yol boyunca üzüm baðlarý görü-yoruz. Hýrvatlara ait olduðunu söyledimihmandarýmýz. Þarap üretimi içinyetiþtiriliyormuþ bu üzümler. Aslýndabu topraklar bizim vatanýmýz. Evlad-ýFatihan torunlarý hala buradalar. BelkiTürk Milleti olarak Bosna'nýn içindedeðiliz fakat Bosna bizim içimizde. Bü-tün Balkanlar'ýn, adalar denizi Ege'nin,Mora yarýmadasýnýn, Endülüs'ün, Do-ðu Türkistan'ýn, Kafkasya'nýn iflah ol-maz hasreti var gönlümde...

Bosna'daki Müslüman kardeþleri-miz batý kültürünün etkisi altýnda bizlergibi. Bunu gençlerin giyimlerinden an-layabiliyorsunuz... Üzülüyorum. Ko-nuyu deðiþtireyim. Travnike yaklaþtýk.Yeþilin her tonu yol boyunca devamediyor. Bosna ormanlarý yapraklý tür

aðaçlardan müteþekkil. Meþe ve ýhla-mur aðaçlarý göze çarpýyor. Buradakiher tespitim ülkemizdeki yeni bir gaf-leti ya da kasýtý hatýrlatýyor bana. Bos-na'da 1000 gün süren iç savaþ sýrasýn-da tanklar, bombalar, toplar, havanlarkullanýldýðý halde ormanlar önemli biryangýnla karþý karþýya gelmemiþler.Çünkü iðne yapraktý çam türündenaðaçlar yok. Ülkemizde ise hala çamaðýrlýklý aðaçlandýrma çalýþmalarý de-vam ediyor. Arkasýndan günlerce sü-ren orman yangýnlarý...

Bu gün 01 Eylül 2006 Cuma.Þanlý Türk Akýncýlarý'nýn, yiðit dedeleri-mizin at koþturduðu topraklardayýz.Mübarek ruhlarý þad olsun. Bu top-raklara Ýslâm'ýn, Türklüðün mührünüöylesine vurmuþlar ki, kâfir yakýyor, yý-kýyor yine silemiyor. Her an bir eser-le karþýlaþýyoruz. Ya bir Osmanlý köp-

rüsünden geçiyor, ya da bir Osman-lý camiinde secdeye kapanýyoruz. Ba-zen bir medresedeyiz, bazen bir tür-bede ebedi uykusunda dinlenen Alp-lerin ve Erenlerin yanýnda biz de ru-humuzu dinlendiriyoruz. Sýk sýkta ogüzelim Türk evlerini seyrediyor, bü-yüsüne kapýlýyoruz. Bunlar bizim ta-pularýmýz...

Ahmetli köyü. Hýrvatlarca katledi-len þehitlerin medfun bulunduðu köy.Þehitler için dikilen anýttaki isimlerebakýyoruz. Bebekler, çocuklar, kadýn-lar... Allah (c.c) þehitlerimizi sonsuzcenneti ile teselli eder inþallah. Düþü-nüyorum da insan Ýslâm'dan uzaki-aþýrsa, insanlýðýndan da uzaklaþýyor.Yoksa kundaktaki bebeðin katledilme-sini nasýl izah edersiniz?

Saat: 16.l5'te Travnik'e ulaþtýk.Önce Elçi Ýbrahim Paþa Ýslâm Okulu-nu gezdik. Sonra öðle yemeði için gi-riþinde Dobro Dosli Restoran LutvînaKahva yazan bir kýr lokantasýna girdik.Yemek sonrasý sohbet ettik. Konuþ-malarýnýn muhtevasýný unutamadým.Kýr lokantasýnýn üzerinde, aðaçlarýniçinde gürül gürül akan ýrmak ve onunsularýndan oluþmuþ küçük bir gölünkenarýnda oturduk. Semaver kuruldu.Ýlahiler söyleniyor. Çaylar yudumlaný-yor. Rüya gibi... Bardaðýmdaki çay he-nüz bitmiþti ki, görevli kardeþimiz ça-yýmý doldurdu. Hemen ardýndan bak-lava ikram edildi. Akþam üzeri Travnikziyaretimizi tamamlayarak Saraybos-na'ya dönüyoruz.

Bugün 02 Eylül 2006 Cumartesi.Þu an Holiday Ýnn Oteli'nin kahvaltýsalonundayýz.

Saat: 08.30'da Bosna HersekCumhuriyeti’nin Hersek Kantonu'nahareket ediyoruz. Neretva Nehri’ninAdriyatik denizine döküldüðü bölge.Yol boyunca Osmanlý eserleri. Þu anyan tarafta bir Osmanlý köprüsü. He-men akabinde yeni yapýlmýþ bir köprüdaha. Eskisinden esinlenmiþler. Fakatsanki Osmanlý köprüsü " Benden âlâçiçek var mý?" diye sesleniyor. Os-

manlý'yý Cihan Hakimiyeti'ne kilitleyenesrar nedir? Tabi ki Ýla-yý Kelimetullahmefkuresidir. Bu yolda devletin baþýnageçenler örnek insanlar. Bir OsmanGazi ki misafir kaldýðý evde, ona ayrý-lan oda da Kur'ân var diye sabaha ka-dar uyumuyor. Bir Murat Hüdavendi-gar, Allah (c.c)'a " Milleti Ýslâm’ý, onunordusunu helak etme... Bu yolda be-nim canýmý al. " diye yalvarýyor. Dahaniceleri. Önümde Hz. Muhammed(s.a.v) yürüyor diye çölde atýndan ine-rek yürüyen Yavuz'lar. "Ya Ýstanbul be-ni alýr, ya ben Ýstanbul'u " diye atýný de-nize süren Fatih'ler... Allah (c.c) me-kanlarýný cennet eylesin. Þefaatlerinenail eylesin.

Konjiç'ten geçiyoruz. Yan taraftabir minare var. Sadece minare. Mih-mandarýmýz anlatýyor. " Müslümanlarburaya bir cami yapýyorlar. Fakat arsa-nýn bir bölümü bir Hýrvatýn. Hýrvat þi-kayetci oluyor. Müftülük camiyi yýktýrý-yor. Minare Boþnak arazisinde olduðuiçin kalýyor...” Yolumuza devam edi-yoruz. Biz önce Mostar'ý geçerek Os-manlý eserlerinin en iyi korunabildiðiPoçitel'e geçeceðiz. Bosna-Hersek'te-ki Ýslâm mührünün bir diðer örneði dePoçitel'deki Osmanlý köyü. Adriyatik'eotuz kilometre mesafedeki Poçîtel deMostar gibi, zümrüt renkli Neretva ýr-maðýnýn kýyýsýnda, yemyeþil bir daðýnyamacýna kurulmuþ. Bu son Osman-

lý köyünün neleri mi? var: Þiþman Ýb-rahim Paþa Camii, saat kulesi, kalesi,konaklarý, hamamý her þeyi var. Adetaminyatür bir þehir Poçitel. Sanki kaldý-rým taþlarý bile, tek tek ve muhteþembir titizlikle yerine konulmuþ. Poçitel,Drina Köprüsü isimli eserin yazarý ÝvoAndriç'in deyiþi ile Ressamlar Þehri.Buradan Bulago'ya geçiyoruz. Tu-na'nýn doðduðu yer. Burada bir alaba-lýk lokantasýnda alabalýk yiyoruz.SonraHalveti Tekkesi’ni ziyaret ediyo-ruz,..Buradan vatan topraðý alýyorumhatýra olarak...

Buradan Mostar'a gitmek üzereayrýlýyoruz. Mostar, Bosna Hersek

Foto: Bekir SARI Mostar / BOSNA-HERSEK

Foto: Bekir SARI Travnik Kalesi / BOSNA-HERSEK

Page 27: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

52 Somuncu Baba Aralýk / 2006 53

Cumhuriyeti’nin Hersek bölgesindekiNeretva kantonunun merkezi olanþehir. Neretva Nehri’nin kýyýsýnda yeralan Mostar, Bosna Hersek Cumhuri-yeti’nin 4. büyük þehri. 105.000 nü-fuslu þehir, Bosna Hersek'teki iç savaþsýrasýnda büyük zarar görüyor. Þehreismini veren ünlü Mostar KöprüsüHýrvatlar tarafýndan yýkýlýyor. Savaþ sý-rasýnda þehrin etnik yapýsý deðiþiyor.Müslümanlar Mostar'ýn doðusunda,Hýrvatlar batýsýnda yaþamaya baþlýyor.Sýrplarýn çoðu ise þehirden ayrýlýyor.

Mostar'a geliþimiz: 11.05, þehirigeziyoruz. Mostar Köprüsü, BosnaHersek Cumhuriyeti'nin Mostar þeh-rinden geçen, Neretva nehri üzerin-de Mimar Sinan'ýn öðrencisi MimarHayreddin tarafýndan 1566' da inþaedilen köprü. Neretva Nehri’nden24 metre yüksekte 30 metre uzunlu-ðunda, 4 metre geniþliðinde olanMostar Köprü’sü, dönemine göregeliþmiþ bir teknoloji ile inþa edilmiþ.Köprü inþaatýnda 456 kalýp taþ kullanýl-mýþ. Köprü, inþa edildikten sonra ya-kýnýndaki þehre ismini vermiþ. Mostar,Hersek bölgesinin önemli bir þehrihaline gelmiþ. Mostar Köprüsü, cesur

sporcular tarafýndan yýllarca bir atlamaplatformu olarak kullanýlmýþ. Gelene-ðe göre þehrin erkekleri, niþanlýlarýnacesaretlerini ispatlamak için düðünöncesinde köprüden atlarmýþ.

Bosna Hersek’te baþlayan iç savaþsýrasýnda Mostar Köprüsü’ne ilk saldý-rýyý 1992' de Bosnalý Sýrplar düzenle-di. 1993' te Hýrvat tanklarý köprüyedaha büyük bir zarar veren saldýrýlarý-ný baþlattý. Kasým ayýnýn sonunda köp-rü tamamen yýkýldý. Dev taþlarý, Ne-retva Nehri'nin sularýna gömüldü.Mostar Köprüsü, yüzyýllar boyuncaBosna'da hoþgörü ve kültürel çeþitlili-ðin sembolüydü. Þehrin Müslüman veHýrvat kesimini, birbirine baðlýyordu.

Savaþ sonrasýnda Ýngiliz güçleri yý-kýlan köprünün yerine geçici bir köp-rü yaptý. Mostar civarýndaki diðer köp-rüler de tahrip edildiðinden, nehrin ikiyakasýný birleþtiren tek yapý olarak buköprü kaldý.

Mostar Köprüsü’nün eski halineuygun olarak yeniden inþaasý çalýþma-larý UNESCO ve Dünya Bankasý'nýndesteðiyle 1997'de baþladý. Köprünün

inþaatýný Türk þirketi olan ER-BU üst-lendi. Macar ordusundan dalgýçlarorijinal taþlarý nehir yataðýndan bulupvinçlerle çýkardý. Orijinal modele sadýkkalan þirket, köprünün temellerini desaðlamlaþtýrdý. 30 metre uzunluðun-daki, 24 metre yüksekliðindeki köprü-nün kemerindeki çalýþma Haziran2002' de baþladý. Kilit taþý Aðustos2003' te yerine konuldu.

Ýnþaatý tamamlanan Mostar Köp-rüsü, aralarýnda Türkiye'nin de bulun-duðu çok sayýda devletin temsilcileri-nin hazýr bulunduðu bir törenle, Ýngi-liz Prensi Charles tarafýndan 23 Tem-muz 2004 tarihinde açýldý. MostarKöprüsü, eski Mostar þehri ile birlikte2005 yýlýnda Dünya Miras Listesi'neeklendi. Bugün çok uluslu bir yönetimtarafýndan idare edilen Mostar'da sa-vaþ döneminde baþlayan bölünmelerhâlâ devam etmektedir. Hýrvatlarnehrin batýsýnda, Müslümanlar ise do-ðusunda yaþýyor. Savaþ sýrasýnda þehir-den ayrýlan Sýrplarsa bir daha geridönmedi.

Elem bende, yara bende; Ezel tüten çýra, bende!.. Bu gül renkli, narin tende;Güle hasret çeken benim!..

Rahmet oldun cümle vara; Caný buldum, düþtüm nâra!.. Müptelâyým bir karara;Þafak þafak söken benim!

Bîçâreyim, aþk halinden;Oda yandým emelinden!..Mânânýn tâ temelinden;Derin derin akan benim!..

Gönül koydum bu hak yola;Kulluk vâcip oldu kula!..Ýçim, dýþým dola dola;Sevgi deren, eken benim!..

Can, bu aþktan usanmaz mý?Her azaba dayanmaz mý?..Bu kör nefsim, uyanmaz mý;Günden güne çöken benim!..

Hakikat bir, mâ'rifet bir;Yerden göðe çözülmüþ sýr! Sevgi dili bilmez sýnýr;Tâ öteden, bakan benim!..

Þahidim rüzgârlardýr RabbimÞu titreyen söðüt dallarýTopraðý öptümYöneldim sana

Biliyor ve itiraf ediyorumÝstikametim yanlýþGözlerimde piþmanlýk ýrmaklarýUtanýyor ve üþüyorum

Uzun sürdü gecenin kirli sularýndakalýþým Þimdi beniAffýn ve kereminleMerhametinin göðsünde uyut

Buðulandý aynamÞaþýrdým ve çaresiz geldim iþteSen varsýn baþka kimse yokEy gecenin ve gündüzün sahibi

Önümde ölüm kavisleriHeybemde günah yükleriBütün sözler bittiBütün vakitler akþam

Bana bir tebessüm baðýþlaBeni yarlýða merhametinleÝçimde beni yakan âh'laGeldim durdum önünde iþte

Bakan Benim

Duâ

Mustafa ÖZÇELÝK

Rýfat ARAZ

Foto: Bekir SARI Mostar Köprüsü / BOSNA-HERSEK

Page 28: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 5554 Somuncu BabaSomuncu Baba

Resul KESENCELÝTarih

Osmanlý Devletinde Þehir Kültürünün Ortaya Çýkýþý

Hiç kuþkusuz Osmanlý kültür veMedeniyetinin temel hedeflerindenbiri de medenîleþmektir. Medeniyetve medenîleþmek anlamýyla tümdünyayý etkilemiþlerdir. Günümüz-de ise pek çok coðrafyada izlerini veetkilerini görmek mümkündür.Çünkü Osmanlý fethinin amacý sö-mürmek deðil o coðrafyayý bölgeyihayata, yaþamaya açmaktýr. Bu doð-rultuda da fethedilen tüm toprakla-ra önemli ölçüde yatýrýmlar yapýlmýþve þehirler imar edilerek mamurhale getirilmiþtir. Bölge insanlarý isebu hizmetleri görmüþler ve Os-manlý’yý her yönüyle desteklemiþ-lerdir. Zaman içerisinde ise tüm sa-halara sosyal tesisler kurulurkenÝslâmlaþma süreci de tamamlanmýþ-týr. Medenîleþme kavramýný aslýndaçok yönlü olarak ele almak gerekir .Ancak öncelikle kelimenin etimolo-jisinden hareketle þehirleþme ve þe-hir kültürünü canlý tutma anlamýndakullanýlmalýdýr.

Osmanlý Devleti’nde fethedilenyerlere hukuku temsilen bir Ka-dý'nýn, yönetimi temsilende birBey'in atanmasý Osmanlý taþra ida-resinin temelini oluþturmaktadýr.Orhan Gazi, I. Murat ve I. Beyazid

dönemlerinde gerçekleþtirilen fetih-ler Osmanlý Devleti’nin Anadolu’dave Rumeli’de topraklarýnýn geniþle-mesine, sorumluluk bölgelerininçoðalmasýna ve giderek büyük veönemli þehirlerin kurulmasý saðlan-mýþ çok sayýda sosyal, ekonomik vesiyasî amaçlý tesisler hizmete açýl-mýþtýr. Osmanlý Devleti kendi çaðla-rýnýn en modern ve en güzel þehir-lerini inþa ederken fethettikleri þe-hirlere öncelikle camiler inþa etmiþ-ler, þehirler ise bu camilerin etrafýn-da kurmuþlardýr. Özellikle camilerinetrafýnda medreseler, kütüphaneler,þifahaneler, hamamlar, hanlar, vakýf-lar kurarak þehirleri yaþanýr hale ge-tirirken insanlarýn tüm ihtiyaçlarýnýkarþýlamýþlardýr. Bulunduklarý coðraf-yalarda Müslüman ve gayrimüslimfarký gözetmeden bu çalýþmalarýsürdürürken ‘Yaratýlmýþý Yaratan’danötürü sevmek’ düsturunu hiçbir za-man ihmal etmemiþler böylece tümcoðrafyalarýn Ýslâmlaþmasý saðlanýr-ken þehirlere Ýslâm kültürü nakýþ na-kýþ iþlenmiþ insanlarýn gönüllerindebu izler çok geniþ yer tutmuþtur.

Osmanlý Devleti fethettiði tümbölgelere gönderdiði vilayet mimar-larýyla þehrin planlý bir þekilde imar

edilmesini saðlamýþtýr. Buna örnek-ler verecek olursak; 1516'da Bos-na'ya, 1556'da Erzurum ve Diyar-bakýr'a mimarlar atanarak þehirlerinsistemli ve planlý bir þekilde imaredilmesi saðlanmýþ ve bu geliþmelerise merkezden takip edilmiþtir. Os-manlý Devleti’nde vilayet mimarlýk-larý, her vilayete bir mimar tayinedilmesi XVI. yüzyýlýn ilk çeyreðin-den itibaren görülmektedir. Bu su-retleki Osmanlý þehirleri dünya me-deniyeti içerisindeki mümtaz yerinialmýþ, insanlarýn hayranlýklar içerisin-de kalmasý ve düþünmesine ortamhazýrlamýþtýr.

Tarikatlarýn Osmanlý medeniye-tinin oluþmasýnda ve ona zemin ha-zýrlayan þehir hayatýný þekillendirmenoktasýnda üstlendikleri fonksiyon-lar çok önemlidir. Özellikle þehirhayatýný ön plana aldýðýmýzda devletile insan arasýndaki boþluðun ne þe-kilde doldurulduðu ve bunu hangisosyal yapý ya da müesseselerin üst-lendikleri sorusu böylece kendiliðin-den gündeme gelmektedir. Ýslâmtoplumlarý ölçeðinde sorulan bu so-ruya cevap konusunda ittifak saðla-dýklarý nokta devlet ile insan iliþkile-rini düzenleyen ara tabakanýn genel

anlamda ümmet temeli üzerindeþekillenmiþ tarikatlar tarafýndan tem-sil edildiðidir.

Osmanlý Devleti’nde tarikatlarýngündelik hayatý doðrudan ilgilendi-ren faaliyet tarzý, Ýslâm coðrafyasýnýndeðiþik bölgelerine daðýlmýþ þehirlerile bunlarýn kapsadýklarý farklý top-lum tabakalarý arasýndaki kültüreldolaþýmý saðlamada ortaya çýkmak-tadýr. Ýnsan faktörünü, içe dönük ce-maat yapýlanmasýna katýldýðý süreceþehirlerdeki yegâne hayat tarzýnýntemel unsuru kabul eden Ýslâm an-layýþý, sosyal hareketlilik konusundaüç zümreyi bu kuralýn dýþýnda tut-muþtur. Bunlar sýrasýyla askerler,tüccarlar ve derviþlerdir. Ýslâm tarihibize göstermektedir ki þehirler ara-sý kültürel dolaþým savaþ, ticaret vedin olgularýna dayalý bir faaliyet ze-mini üzerinde yürütülmüþtür. Buzeminde rol alan asker, tüccar vederviþlerin temsil ettikleri sosyalkimliklerin zamanla birbiri içerisinegirmesi neticesinde gündelik hayatýnekonomik ve ahlakî yapýsýný iþleten

fütüvvet erbabýnýn vücut bulduðuda bir gerçektir. Ancak böyle birkimlik kaynaþmasýnýn söz konusuolduðu fütüvvet teþkilatý dýþýndakiler,mensubu bulunduðu zümrenin fa-aliyetlerine katýlmak suretiyle gün-delik hayatta yer almýþtýr. Bu zümre-lerden askerlerin kültürel dolaþým-daki rolleri bir istisnadýr ve süreklilikarzetmez. Diðer iki grubun (tüccarve derviþler) faaliyetleri ise sürekliliktemeline oturur ve böylece þehirlerarasýndaki kültürel dolaþým medeni-yet çerçevesi içinde tarihi bir boyutkazanýr.

Derviþ zümrelerinin þehirlerarasý kültürel dolaþýmý nitelik itibarýy-la birbirinden farklý, ama süreklilikgösteren iki ayrý dönemde gerçek-leþtirdiðini belirtmeliyiz. Bu dönem-leri ayýran tarihi olay Ýstanbul'un fet-hidir. XIII. yüzyýldan baþlayýp XV.yüzyýla kadar devam eden ilk dö-nemde Anadolu ile Balkanlar’dakitarikat faaliyetlerinin büyük ölçüdeseyyah derviþlik anlayýþýyla yürütül-mesi Osmanlý þehirleri arasýndaki

kültürel dolaþýmý saðlayan baþlýcaunsur olmuþtur.

Türk tasavvuf anlayýþýnýn XIII.yüzyýl baþlarýndan itibaren Anado-lu’daki oluþum süreci etkisini dünyaölçeðinde hissettirmiþ bir büyükmedeniyetin kendisinin inþa ediþtarzýyla yakýndan ilgilidir. Bu sürecibirer sosyal hareketlilik unsuru sa-yabileceðimiz göçler, isyanlar ve sa-vaþlar gibi tarihi olaylarýn yönlendir-mesi, tasavvufi düþüncenin, çözül-me ve yeniden kurulma arasýnda gi-dip gelen toplum hayatýnda bütün-leþtirici bir irade sýfatýyla ortaya çýk-masýna neden olmuþtur. Bu bütün-leþtirici iradenin ana figürü evliya ni-telikli tasavvuf erbabý ve mürþid-ikâmillerdir. Böylesine köklü birinancýn temelinde Türklerin Ýslâmi-yeti tasavvuf aracýlýðýyla benimse-meleri gerçeði yatar. Nitekim günü-müzde bile Türk kültür sahasý dahi-lindeki Ýslâmiyet mürþid-i kamil vederviþ-evliya merkezli Ýslâm’ý oluþ-turmuþtur. Bu nitelik ise çok geniþcoðrafyalarý nüfuzu altýna almýþtýr.

Osmanlý Esnafý /Burçak EVREN Arþivinden Seyyar Satýcý 19. yy

Page 29: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Kar yaðýyorve ben bir parktaaltýn sarýsý bir sokak lambasýnýn altýndabir banktayým.Kar yaðýyorve yalnýzlýðým yaðýyoryüreðime.

Yüreðimde incecikten bir sýzýKara bereli insanlar geçiyorkaldýrýmlardanelleri ceplerinde telaþ içinde

Kar yaðýyorGaripliðim düþüyor aklýmafert olduðumçaresizliðimBýrakýp gidiyorlar bir birbeyaz tomurcuklu çýnarlarbeyaz iðneli çamlarsýkýca kapatýlmýþ perdeli siyah evlerve siyah sokak kedileriYalnýz ben kalýyorumbu parktabu altýn sarýsý sokak lambasýnýn altýndabu bankta.

Bir yolculuk uzanýyor gurbetten sýlayaBolu Daðý'nda bir otobüsGözüm görmüyor gözünügözün gözümü görmüyorgöz görmüyor gözügöz gözü görmüyorsýlada karböyle yaðar vefasýz yar

Kar Yaðýyor

Alim YILDIZ

Aralýk / 2006 5756 Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

Osmanlý Devlet yönetimi derviþzümrelere çok önem vermiþ veonlara tazimde hata yapmamýþtýr.Nitekim Orhan Gazi, Bizans Ýmpa-ratoru III. Andronikos'un Gözte-pe’deki ünlü av köþkünü Ahilere za-viye olarak vermiþtir. Þeyh Edebâlihazretlerinin yeðeni Ahi Ahmed bu-rada irþad vazifesini üstlenmiþtir. Buörnek bize derviþ zümrelerinin te-mel hareket tarzýný, yani siyasi oto-rite desteðiyle þehir çevresindenmerkeze doðru yönelme anlayýþýnýaçýkça göstermektedir. Ýstanbul’unfethi bu yönelmenin kesin sonucu-nu tayin etmiþtir. Fetih ordusundakalabalýk bir derviþ zümresinin bu-lunduðu, Osmanlý kaynaklarýndakibir realitedir.

Þehrin gündelik hayatýna XV.yüzyýl sonlarýnda girmeyi baþaranHalvetiye, Bayramiyye ve Nakþi-bendiye, Ýstanbul’un kültür dokusu-

nu Horasanî tasavvuf anlayýþýyla þe-killendirmiþ üç temel müessesedir.Bu þekillendirme süreci XVII. yüzyýlbaþlarýna kadar devam etmiþ bu dö-nemde Halvetî ve Bayramî kültürü-nün bir sentezi olarak tarih sahnesi-ne çýkan Celvetiye ile yeni bir yapýkazanmýþtýr. Horasan melâmetiyesi-nin temsilcisi sayýlan Nakþibendiyeise Ýstanbul'a damgasýný vuran enönemli kültür müessesesi özelliðinihiçbir dönemde kaybetmemiþ,hem orta tabakaya hem de ulemasýnýfýna Halidiye kolu vasýtasýyla hitapedebilen geniþ bir faaliyet sahasýnasahip olmuþtur. Öyle ki OsmanlýDevlet yöneticilerini nüfuzu altýnaaldýðý gibi üst tabakaya da hitap et-miþtir. Tüm zümreleri kapsayan bunitelik Osmanlý þehir kültürününoluþmasýnda da çok etkili olmuþtur.

Halvetiye ile birlikte ve ayný si-yasî olaya baðlý olarak Ýstanbul'a gi-

ren bir diðer tarikat da Bayrami-ye'dir. 1412'de Hacý Bayram-ý Velitarafýndan kurulan tarikat fütüvvetteþkilatý içinde Nakþî ve Halvetî kül-türlerinin sentezini temsil etmekte-dir. Fetih ordusuyla beraber Ýstan-bul'a gelen pek çok Bayramî derviþiarasýnda Baba Yusuf Bayramî, Bu-lum Þeyh Yakup, Durmuþ Dede,Mecdüddin Ýsa, Kýzýlca Bedreddingibi sonradan Ýstanbul'un din folklo-runa mal olmuþ isimler vardýr. Genebu zümre içinde Akbýyýk Sultan veAkþemseddin’in özellikle Fatih Sul-tan Mehmed nezdinde büyük itibarsahibi olduklarý da bilinmektedir.

Kolanizatör Türk derviþleri fet-hedilen tüm coðrafyalarda þehirler,kasabalar ve mahallelerin oluþma-sýnda öncülük yapmýþlardýr. Öylekipek çok yer onlarýn isimleriyle anýl-mýþtýr. Hatta bu isimler günümüzekadar gelmiþtir. Darende’de bulu-nan Zaviye Mahallesi ismini Taced-din-i Veli Hazretleri’nin bu yerdekurduðu Zaviyesinden almaktadýr.Ýstanbul'daki Vefa semti ismini ÞeyhEbu'l- Vefa hazretlerinden almakta-dýr. Günümüze kadar gelen buuzantýlar, bu isimler bize göster-mektedir ki; gönüllere taht kuranbu insanlarýn yüzyýllar geçmesineraðmen isimleri yaþatýldýðý gibi tümgönüllere kazýnan bu sevgi halendevam etmektedir. Zahir hüküm-darlarý maddeyle birlikte yok olur-ken mana sultanlarý tüm haþmetle-riyle dimdik ayakta durmakta ve in-sanlara yön vermektedirler. Hakika-týn mana aleminde bulunan bu bü-yüklerle olabilmenin niteliðini detüm dünyaya defalarca kez ispatlan-mýþtýr.

BBiibblliiyyooggrraaffyyaa

1- Abdülkadir Dündar, Osmanlý MimarisindeVilayet (Eyalet) Mimarlarý adlý makalesi

2- A. Yaþar Ocak, Türk Sufiliðine Bakýþlar, Ýs-tanbul, 1996

3- Ekrem Iþýn, Tarikatlarýn Ýstanbul'da GündelikHayatý Þekillendirmesi Üzerine Bazý Not-lar(15.-17. YY)

4- Halil Ýnalcýk, "Eyalet" ýslâm AnsiklopedisiC.11, Ýstanbul 1995.

5- Neþet Çaðatay, Bir Türk Kurumu olan Ahi-lik, Ankara 1989.

Kar yaðýyor siyah beyaz dünyayabeyaz göklerden.Beyaz bir türkü gelip buluyor beni,ve kefensiz ölüleri Felluce'nin, Basra'nýnbu parktaaltýn sarýsý bu sokak lambasýnýn altýndabu banktaAlýp götürüyor beni Basralý Ömerbeyaz kara iklimlere.

Kar yaðýyor þehirlere hâlâVe dünyanýn uzaðýndaki bir parktakar altýnda kalýyorkimliðim.

Osmanlý Esnafý /Burçak EVREN Arþivinden Çeþme Baþýnda Soluklanan Seyyar Manav 19. yy

Page 30: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

sürer. Frankl, her türlü yöntemideneyerek onu intihardan vaz ge-çirir. Kadýn intihar etmeyeceðineve Frankl'ý ziyarete geleceðine sözverir. Sözünü tutar ve bir günFrankl'ýn yanýna gelir. Sohbetederler. Sohbetleri sýrasýndaFrankl, kadýnýn kendisinin onu ik-na etmek için yaptýðý konuþmalar-dan dolayý deðil de, baþka bir se-beple intihardan vazgeçtiðini an-lar. Bu sebep nedir biliyor musu-nuz? Gecenin saat üçünde uyan-dýrýlmasýna raðmen sabýrla onudinleyen ve onunla konuþan biri-sinin de var olduðunu bilmektirsadece. Dolayýsýyla bu dünyanýnyaþamaya deðeceðini düþünerekintihardan vazgeçmiþtir kadýn."

Ýþte bu kadar basit gözükenbir davranýþ, gerçekte ne kadarönemli, görüyorsunuz deðil mi?Batý dünyasýnda böyle de, bizdeçok mu farklý? Bugün bizde dedostluk, fedakârlýk, akrabalýk,komþuluk, misafirlik, insana ma-

kam ve parasý olduðu için deðil,sadece insan olduðu için deðerverme, karþýlýksýz sevgi gibi kav-ram ve konular gittikçe bir masal-da geçen Kaf Daðý ve Anka Kuþugibi ütopya olmaya baþladý farkýn-daysanýz. Hayatta en büyük ama-cýmýz ve deðerimiz, daha fazla þe-ye sahip olmakla sýnýrlandý maale-sef. Kazançlarýmýz, aldýðýmýz ev vearabalar, ev eþyalarý, biriktirdiði-miz paralar. Ya kaybettiklerimiz?Ýnsanlýðýmýz adýna kaybettiðimizneler var düþünsenize. Bu deðer-lerin hangisi parayla alýnýp satýlabi-lir? Dostluðun maddi deðeri nedirsöyler misiniz? Ya sevginin? Kar-deþi için organýný baðýþlayan insa-nýn bu davranýþý kaç lira eder söy-leyebilir misiniz? Ya dini, imaný,namusu ve vataný için can verenkiþi akýlsýz ve aptal mýdýr bu dü-þüncede? Bu tür davranýþlar han-gi parayla ölçülür bunu bilenimizolduðunu hiç sanmýyorum. Çað-daþ bir psikoloðun ifadesiyle cen-neti bile ancak devasa bir süper

market olarak düþünen günümüzinsanlarýnýn kafasýnda her hangi birkutsalýn manevî fonksiyonu neolabilir ki?

Bütün bu anlattýklarýmla çizdi-ðim bu karamsar tablo sizleriümitsizliðe sevk etmesin. Doðruolan umudu kaybetmek deðil, ne-reden nereye geldiðimizi doðruokuyarak, hiç birimizin de mem-nun olmadýðýmýz davranýþlarýmýzýnnedenlerini anlamaya çalýþmak vedoðru davranýþlar için çaba harca-maktýr.

O halde kendimizle yüzleþ-mek için daha ne bekliyoruz. Ýçi-mize dönelim, insanlýðýmýzý yeni-den keþfedelim ve "yeniden do-ðuþ" için düðmeye basalým. Kay-bolan insanlýðýmýz bulunamayacakkadar uzaðýmýzda deðil.

O halde haydi buyrun insanlýkkeþfine ! Buyrun içimize yapacaðý-mýz yolculuða ! Yolunuz ve yolu-muz açýk olsun !

Yrd.Doç.Dr. M.Doðan KARACOÞKUNPsikoloji

Kaybolan Ýnsanlýðýmýz

Farkýnda mýsýnýz, her gün daharefah içinde olacaðýmýz bir hayatadoðru gitmemize karþýn, daha dayalnýzlaþtýðýmýzý hissetmekte, bir-birimizi sevebilme yeteneðimizigün be gün kaybetmekteyiz. Yal-nýzlýk demekle, çevremizde hiçinsan olmamasý gibi bir þey kastet-miyorum malumunuz. Çevremizne kadar çok insanla dolu olursaolsun, kendimizi yalnýz hissetme-mizden bahsediyorum. Bunaldýðý-mýz anda içten dost ve ahbap bu-lamama sorunumuzdan bahsedi-yorum. Her þeyin bir bedeli varmantýðýyla insanlarýn maddî karþýlý-

ðý, yahut menfaatleri olmadanbaþkalarýna yardým etmekten ka-çýnmalarýndan bahsediyorum.Kimsenin diðerine tahammülüyok çünkü artýk. Bu hele de bü-yük þehirlerde artýk o hale geldi kikimse kimseyi dinlemiyor bile.Oysa hepimiz acýlarýmýzý, sevinç-lerimizi dostlarýmýzla paylaþmakisteriz. Sevmek ve sevilmek iste-riz. Bize deðer verilsin isteriz de-ðil mi? Çok þey de deðil aslýndabu isteklerimiz öðle deðil mi? Amabunlarýn kýymetini bilmedikçe,bunlar hayatýmýzdan kayboluyor.Bakýn size ünlü psikiyatrist Viktor

Frankl'ýn baþýndan geçen þu olayýnakletmek ve batý toplumlarýndarefah düzeyinin yükselmesinekarþýn, gittikçe yalnýzlaþan zavallýinsanýnýn gerçekte hepimizin te-mel bir ihtiyacýný nasýl yaþadýðýnýgöstermek istiyorum:

"Saat gecenin üçüdür. Frankl'ýntelefonu çalar. Telefonun diðerucunda intihar etmek üzere olanbir kadýn vardýr: ‘intihar etmeyekarar verdim, ama ölmeden öncebir psikoterapist olarak sizin ne di-yeceðinizi merak ettim’ der. Tele-fon konuþmasý yarým saat kadar

Aralýk / 2006 5958 Somuncu Baba

“Kendimizle yüzleþmek için daha ne bekliyoruz. Ýçimizedönelim, insanlýðýmýzý yeniden keþfedelim ve ‘yeniden doðuþ’ için

düðmeye basalým. Kaybolan insanlýðýmýz bulunamayacak kadaruzaðýmýzda deðil.”

Page 31: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 6160 Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

mektedir. Zira þüpheli görülen davra-nýþlar önemsenmezse, insan farkýndaolmadan sýnýrlarý aþabilir ve kendini oyasak bölgede bulabilir. Hadisin so-nunda ise Allah’ýn koyduðu sýnýrlarariayet edebilmenin kaynaðýna iþaretedilerek, insanýn irade ve vicdanýnýsembolize eden yüreðine iþaret edil-miþtir. Ýnsanýn vücudunun ve amelle-rinin saðlýklý olmasý için kalbinin önemihatýrlatýlmýþtýr.

Vücudun merkezi durumundaolan kalp, ayný zamanda insanýn dü-þünme, idrak etme hissetme yetisinisembolize eder. Bu yönüyle kalp in-sanýn hayatýnýn da merkezi konu-mundadýr. Arapça’da ‘k-l-b’ kökün-den gelen ve çevirmek, döndürmek,deðiþtirmek anlamý taþýyan kalp2, ya-pýsý itibariyle de deðiþken olup farklýrenklere bürünebilmektedir. Ýlahivahyin muhatabý olan kalpler, imanlatanýþarak huzur ve sekînete erebildiðigibi, inkârcýlýðýn kasvetiyle perdelene-rek doðru ve yanlýþý ayýrt etme kabili-yetini yitirebilmekte, nihayetinde mü-hürlenebilmektedir. Nitekim kalbinbu özelliðinin farkýnda olan Peygam-berimiz (s.a.v), “Ey kalpleri deðiþtiren,evirip çeviren Allah, kalbimi dinin vetaâtin üzerine sabit kýl”3 þeklinde du-ada bulunmuþtur. Nazargâh-ý Hudaolan kalp, insanýn iyiyi kötüden, gü-

nahý sevaptan ayýrt edebilme yetisininde temsili mekanýdýr. Bu yüzden, iyi-lik, kalbin onayladýðý4, günah ise gönlütýrmalayýp durduðu halde insanlarýnbilmesini istemediðimiz þey 5 þeklindetanýmlanmýþtýr. Ancak hayrý ve þerriayýrt etme kabiliyeti salim kalbin özel-liðidir. Günahlarla kirlenmiþ bir kalpise zamanla körleþebilmektedir.Rasûlullah Efendimiz, hadislerinde butehlikeli duruma þu þekilde iþaret et-mektedir: “Mümin bir günah iþlediðizaman kalbinde siyah bir nokta olu-þur. Eðer o günahý hemen býrakýptevbe ederse, kalp eski berraklýðýnakavuþur. Günah iþlemeye devamederse, siyah noktalar gittikçe çoðalýrve sonunda kalbini büsbütün kaplar.”6 Günahlarýn kirlettiði kalpte ancakkin, nefret, kibir, haset barýnabilmek-te, neticede kalpler safiyetini yitir-mekte ve kararmaktadýr. Allah’ýn sý-nýrlarýna uyarak, kalbini iman nuruylaaydýnlatan kiþi, salih amel, zikir, þükür,sabýr, tevbe ve tevekkülle kalbini ma-nevi hastalýklara karþý korumaktadýr.

Kalp, Allah’ýn nazargâhýdýr, zira Al-lah için önemli olan insanlarýn kalple-rinde taþýdýklarýdýr. Kalp, aþk-ý ilahîninmahalli olmasý dolayýsýyla gönül ilmiolarak bilinen tasavvufta da önemlidir.Mutasavvýflar tarafýndan genellikle gö-nül, dil, nazargâh-ý ilahî olarak isim-

lendirilen kalp, Beytullah kadar de-ðerli görülmüþ, kalp kýrmak Kâbe’yiyýkmakla bir sayýlmýþtýr. Ýlahî aþký mýs-ralara döken mutasavvýflardan olanHulûsi Efendi de gönlü küntü kenzensýrrýnýn hazinesi, Huda’nýn mahremi,Kâbetullah, Safa, Merve ve Hicaz’ýolarak tanýmlamýþtýr:

Hudâ’nýn mahrem-i râzý gönüldürMakam-ý kuds-i þehbâzý gönüldürDemiþler gönüldür KâbetullahNazargâh-ý Hudâ þâzý gönüldürÇýkardýkta kamuyu ara yerden,Safâ ve Merve Hicaz’ý gönüldür.7

Kâbe misali deðer verilen ve yücesayýlan gönül, ýslah edilmeli ve hertürlü kötü düþünceden temizlenmeli-dir. Zira temiz bir hayat, hayatýmýzýnmerkezinde bulunan temiz bir kalplemümkündür. Ancak günahlardansâlim olan kalple salih davranýþlardabulunulabilir. Allah’ýn çizdiði sýnýrlarasadýk kalmanýn ölçüsü de budur.

DDiippnnoottllaarr

Rukiye AYDOÐDUPeygamber Ýklimi

Ýnanç Deðerleriyle ve Onurla Yaþamanýn Sýrrý

Ýnsana akýl ve irade bahþederekonu yeryüzünde halife kýlan alemlerinRabbi, insanýn huzur ve mutluluðuiçin bazý sýnýrlamalar getirmiþtir. He-laller ve haramlar olarak belirlenenbu ilahi sýnýrlara riayet ettiði zaman in-san, fýtratýna uygun olarak hareket et-miþ olmakta, kulluk bilincinin farkýnavarmakta, nihayetinde Rabbi’nin rýza-sýný kazanarak her iki âlemde de hu-zura kavuþmaktadýr.

Müslümanýn hayatýnýn her ayrýntý-sýna ýþýk tutacak, her mekân ve za-manda ona yol gösterecek emir veyasaklar, Allah ve Rasûlü tarafýndanbelirlenmiþtir. Allah’ýn çizdiði sýnýrlardahilinde yaþamanýn gerekliliði ayetve hadislerde her fýrsatta dile getiril-mektedir. Ümmetine çok düþkünolan Peygamber Efendimiz (s.a.v),Buhârî, Müslim ve Ýbn Mâce tarafýn-dan rivayet edilen bir hadislerinde ol-dukça veciz biçimde bu sýnýrlara þöy-le dikkat çekmektedir:

“Helal belli, haram da bellidir. Ýki-si arasýnda da þüpheli olan bazý þeylervardýr;, çoðu kimse bunlarý bilmez.Þüpheli þeylerden sakýnan kiþi inançdeðerlerini (dinini) ve onurunu ko-

rumuþ olur. Þüpheli þeylere düþen iseharama düþmüþ olur. Böyle bir kim-se, týpký sürüsünü koruluk etrafýndaotlatan bir çoban gibi, her an yasakkýsma girebilir. Unutmayýn ki, her hü-kümdarýn kendine mahsus bir koru-luðu olur. Allah’ýn yeryüzündeki koru-luðu (yasaklarý) da haram kýldýðý þey-lerdir. Yine unutmayýn ki, insanda biret parçasý vardýr. Eðer o saðlýklý ise bü-tün vücut saðlýklý olur; þayet o bozu-lursa bütün vücut bozulur; iþte o,kalptir.” 1

Hadis-i þerifte Allah Rasûlü, helal,haram ve bunlar arasýnda kalan þüp-heli þeylerden söz etmekte, söyledik-lerini muhataplarýnýn zihinlerine nak-þedebilmek için konuyu bir benzet-meyle açýklamaktadýr. Buna göre,Ýslâm dini doðruyu yanlýþtan, hakkýbatýldan ayýrmýþ, insaný her iki alemdede mutluluða ulaþtýracak helal ve ha-ramlar tespit etmiþtir. Ayrýca haramagötüren þüpheli bir takým þeylere dedikkat çekmiþtir ki, bunlar adeta birhükümdarýn yaklaþýlmasý yasak olankoruluðu gibidir. Hadiste haramlarlailgili olarak sýnýrlarý aþmaktan deðil, sý-nýrlara yaklaþmamaktan bahsedil-

1- Buhârî, Ýman 39, hadis no: 52; Muslim, Müsâkât 20, hadis no: 107; Ýbn Mâce, Fiten 14, hadis no:3984.

2- Mutçalý, Serdar, Arapça-Türkçe Sözlük, DaðarcýkYay., Ýstanbul 1995, s. 728.

3- Muslim, Kader 2, hadis no: 17; Tirmizî, Daavât,89, 124, hadis no: 3522, 3587.

4- Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 227, 228.5- Muslim, Birr 5, hadis no:14, 15.6- Ýbn Mâce, Zühd 29, hadis no: 4244.7- Ateþ, Es-Seyyid Osman Hulûsi, Divân-ý Hulûsî-i

Darendevî, Ýstanbul, 1986, s. 41.

“Helal belli, haram dabellidir. Ýkisi arasýnda da

þüpheli olan bazý þeyler var-dýr; çoðu kimse bunlarý bil-mez. Þüpheli þeylerden sa-kýnan kiþi inanç deðerlerini

(dinini) ve onurunu koru-muþ olur. Þüpheli þeyleredüþen ise harama düþmüþ

olur. Böyle bir kimse, týpkýsürüsünü koruluk etrafýndaotlatan bir çoban gibi, her

an yasak kýsma girebilir.Unutmayýn ki, her hüküm-darýn kendine mahsus bir

koruluðu olur. Allah’ýn yer-yüzündeki koruluðu (yasak-

larý) da haram kýldýðý þey-lerdir. Yine unutmayýn ki,insanda bir et parçasý var-dýr. Eðer o saðlýklý ise bü-tün vücut saðlýklý olur; þa-

yet o bozulursa bütün vücutbozulur; iþte o, kalptir.”

(Hadis-i Þerif)

Page 32: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 6362

Ýþte olabildiðince tarife muhtaç bir beyit: "Aklý baþýn-da olan herkes bilir ki dönen bir þeyi, bir döndürenvar."

Allahu Teâlâ Kur'ân-ý Kerim'de þöyle buyuruyor:"Sen, daðlarý görür, onlarý yerinde durur sanýrsýn. Hal-buki onlar bulut geçer gibi geçer gider. (Bu) her þe-yi sapasaðlam yapan Allah'ýn sanatýdýr. Þüphesiz ki, neyaparsanýz hakkýyla haberdardýr." (En-Neml,88)

Yunus Emre, Hazret-i Mevlâna hakkýnda bir beyitin-de þöyle der; "Mevlâna Hudâvendigar bize nazar kýla-lý/Anun görklü nazarý gönlümüz aynasýdýr. "

Hazret-i Mevlâna'nýn bakýþlarýnýn bu derece tesiri al-týnda kalan Yunus Emre; Mevlâna'yý teyid edercesinefakat daha farklý bir edebî söyleyiþle söyle der: "Ey ýþkeri aç gözüni yir yüzine kýlgýl nazar/Gör bu latif çiçekle-ri bezenüp uþ geldi geçer."

Görülüyor ki, her ikisi de ayetde verilen ilahî mesaj-lara sadýktýrlar. Demek ki, ister Mevlâna, isterse YunusEmre hazretleri olsun, ilme sadýk, hakikî sanatý teþvikeden gönül erleridir.

Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî, þüphesiz ki, pek çoksahada ciltlerce eser vererek, cihanþümûl öðütlerle in-sanlýðý aydýnlatmaya çalýþmýþtýr. Ancak; deðerleri yerliyerine oturtabilmek bakýmýndan, temel kaynaða, ana

mecraya inmek, onun verdiklerini çarpýtmadan kavra-mak ve nakletmek gerekir. Bu hususta "aþk" hakkýndakisözleri ibretlerle doludur. Mevlâna sevdalýsý þâir FeyziHalýcý, Mevlâna Güldestesi adlý kitabýndaki "Mevlâna'nýnÞiir Dünyasý" baþlýklý yazýsýnda þöyle diyor: "..Ve kâinatýnhakikatinde süresiz bir dönüþ-içre oluþunun gönülce,dilce biliniþi: Yedi asýr önce madde-mana espirisiyle bi-lime imzasýný atan Mevlâna'nýn þiirine kulak verelim:"Senin ýþýðýnla, senin yüceliðinle boyum yüceliyor, aþkýn-la bir iken yüz oluyorum. Sen, ben oldukça çevrendedönüp duruyorum. Ben, sen olduktan sonra da kendiçevremde dönüyorum artýk. "Güzel sanatlarýn üç bo-yutlu görünümünde Mevlâna niceye bir seziþ, duyuþ vevar oluþ hâlini yakalayýnca önce: "Sureta derviþ olan, ol-gun erin ýþýk varlýðýnýn zekâtýný nasýl tadar. Mesnevîmânadýr. feulün failat deðildir."der. Sonra son ve gerçekgörünüþünü açýklar: "Þiir ne oluyor ki ben ondan lâfedeyim. Benim bir baþka fen ve hünerim vardýr ki o þa-irlerin fenlerinden baþkadýr."

Ýþte gezegenlerin ve dünyanýn dönüþünü ve bununsebebini mýsra mýsra dile getiren gönül þâiri Mevlâna:

"Önce söz vardý, sýnýrsýz aþk vardý, dostÝlahî bir müjde saklardý daðlarýn ardý,dostAþkýn dalgasýndandýr, dönüþü gezegenlerinAþk olmasaydý eðer þu dünya donardý dost" (s.4)

Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

Hazret-i Mevlâna bir rubaisinde þöyle der:

"Men, bende-i Kur'ân'em eðer ki cân dârem Men, hâk-i reh-i Muhammed Muhtârem Eðer nakl küned cüz in kes ez gûftârem Bîzârem ez ü ve'zan suhen bîzârem"

Yani: "Ben sað olduðum müddetçe Kur’ân'ýn kölesi-yim/Ben, Muhammed Muhtâr’ýn yolunun tozu-yum/Benim sözümden bundan baþkasýný kim nakleder-se/Ben, ondan da bîzârým (þikâyetçiyim,rahatsýz olu-rum), o sözlerden de."

Görülüyor ki, O, ilham, feyz, edeb, sevgi, hoþgörüve ilim aldýðý kaynaklarý iþaret ederek; onlarýn âdeta bir"aynasý", bir "aksettiricisi" veya bir "nakilcisi" olarak, ken-dini baþka türlü takdim edenlerden þikâyetçi ve dâvacýolmakla kalmayýp, bu sözlerden de ýzdýrap duyacaðýnýbeyan buyurmuþtur.

Hazret-i Mevlâna, Mesnevi adlý eserini de þöyletakdîm eder: "Mesnevimiz, vahdet dükkânýdýr. OndaVâhid'den, yani Allah'dan baþkasýna yer yoktur."

O halde; Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî hazretlerin-

deki "hoþgörüyü" ve verdiði mesajlarý deðerlendirir-ken bu ölçüleri asla unutmamak gerekir. Ondaki hoþ-görü ( müsâmaha veya tolerans) kat'iyyen teslimiyetçibir mâna taþýmaz. Zira; hoþgörü sözle, yazýyla veyahareketle yapýlan bir kusuru kabullenme deðil; onu,kusur olarak görüp göz yumma, ses çýkarmama, ge-çiþtirme, sineye çekme veya piþkinlikle karþýlamadýr.

Mevlâna, bu mânada hoþgörü sahibidir. Yoksa dü-þüncelerinden tâviz veren, teslimiyetçi bir hoþgörü an-layaþý asla onda yoktur.

Zira; bir baþka beyitinde de þöyle demektedir: "Ýn-sanoðlu, edepten nasibini almamýþsa, insan deðildir.Aslýnda, insanla hayvan arasýndaki fark da edeptir. Gö-zünü aç, Allah'ýn kelâmýna bir bak. Bütün Kur'ân'ýn ma-nasý ayet ayet edepten ibarettir."

"Kur'ân'ýn kölesi" ve "Muhammed Muhtar’ýn yolu-nun tozu" olmayý gönülden kabullenen Hazret-iMevlâna, bütün insanlýða deðer biçilemeyecek sözlerlenasihatlar vermiþtir. Bu sözlerin herbiri sayfalarca izahedilse yeridir.

M. Halistin KUKULDüþünce

Mevlâna Celaleddîn-i Rûmî'denGünümüze Öðütler

“ Ýnsan gözden ibarettir. Geri kalaný deridir.Göz de dostu gören göze derler.” Mevlâna

Ýllüstrasyon: Serkan ÖZTÜRK Mevlâna Huzurunda Bir Semazen

Page 33: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 6564 Somuncu Baba

Doç. Dr. Bünyamin ERULSahabe Albümü

AAkkrraabbaallaarrýý ::Havvât b. Cübeyr'in kardeþidir.OOððuullllaarrýý :: Neslinin olmadýðý belirtilmektedir.KKýýzzllaarrýý :: Tespit edilemediKKaabbiilleessii :: EvsÝÝssllââmm''aa ggiirriiþþii :: M. 621'de I. Akabe Bey'atinde (Hicret-ten iki yýl önce)SSoohhbbeett ssüürreessii :: 4 yýlRRiivvaayyeettii :: YokYYaaþþaaddýýððýý yyeerr :: Mekke, MedineMMeesslleeððii :: Muhtemelen ziraat ve askerlikHHiiccrreettii :: YokSSaavvaaþþllaarrýý ::Bedir ve Uhud. Bedir'de Peygamberimi-zin damadý Ebu'l-As'ý esir almýþtýr.GGöörreevvlleerrii :: Uhud Savaþý'nda Ayneyn Tepesi'nde ok-çu birliðinin komutaný.FFiizziikkii yyaappýý :: Tespit edilemediMMiizzaaccýý :: Cesur, fedakârAAyyrrýýccaallýýððýý :: Verilen emre itaatkar, sorumluluk bilinci tam.ÖÖmmrrüü :: Orta yaþlarda olmalýÖÖllüümm yyýýllýý :: H. 3.ÖÖllüümm yyeerrii :: Uhud.ÖÖllüümm sseebbeebbii :: Ebu Cehil'in oðlu Ýkrime tarafýndan þehit

edilmiþtir.HHaakkkkýýnnddaa :: Âl-i Ýmran Suresi 152. ayette geçen "Siz-den bir kýsmýnýz da ahireti istiyordunuz" þeklindeki övgüifadesi o ve orada þehid düþen okçular hakkýndadýr.SSöözzlleerrii :: O, Uhud Savaþý'nda beyaz bir elbisegiymiþ, elli kiþilik okçu birliðine komuta etmekteydi.Düþman ordusunun geri çekildiðini ve ganimetlerintoplanmaya baþlandýðýný gören ve yerlerinden ayrýlanokçulara "O'nun dediklerini unuttunuz mu? Allah Rasu-lü bizden söz aldý, ne olur gitmeyin!" diye uyardýysa daonlarýn çoðunu engelleyemedi. Sadece yanýnda on ka-dar okçu kalmýþtý. Okçularýn yerlerini terk ettiðini farkeden Halid b. Velid komutasýndaki süvari birliði tepeninarkasýndan gelerek onlara saldýrdý. Abdullah ve kalan ar-kadaþlarý oklarý bitinceye kadar, sonra da kýlýçlarý kýrýlýn-caya ve çarpýþarak þehid düþünceye kadar mertçe sa-vaþtýlar. Müþrikler onun elbiselerini soyup, bedeninimýzraklarla parçalýdýlar, iç organlarýný dýþarý çýkardýlar. Kaynaklar :: Tabakat, III. 475-6; Ýstiab, II. 278; Üsd, III. 194; Nubela, III. 331-

359; Ýsabe, II. 286; DÝA, I. 93; Sahabiler Ansiklopedisi, s. 22-23.

AAddýý :: AbdullahKKüünnyyeessii :: Ebu'l-MünzirDDooððuumm yyýýllýý :: Tespit edilemediDDooððuumm yyeerrii :: MedineBBaabbaa aaddýý :: Cübeyr b. NumanAAnnnnee aaddýý :: Tespit edilemediEEþþ((lleerr))ii :: Tespit edilemedi

Abdullah Bin Cübeyr

““ÂÂll-ii ÝÝmmrraann SSuurreessii 115522.. aayyeettttee ggeeççeenn ""SSiizzddeenn bbiirrkkýýssmmýýnnýýzz ddaa aahhiirreettii iissttiiyyoorrdduunnuuzz"" þþeekklliinnddeekkii öövvggüü

iiffaaddeessii oo vvee oorraaddaa þþeehhiidd ddüüþþeenn ookkççuullaarrhhaakkkkýýnnddaaddýýrr.. AAbbdduullllaahh bbiinn CCüübbeeyyrr UUhhuudd SSaavvaaþþýý''nnddaaAAyynneeyynn TTeeppeessii''nnddee ookkççuu bbiirrlliiððiinniinn kkoommuuttaannýýddýýrr..””

Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

* Ýnsan gözden ibârettir. Geri kalanýderidir. Göz de dostu gören göze derler.

* Âþýklýk gönül iniltisinden belli olur; gönülhastalýðý gibi hiçbir hastalýk yoktur...

* Ümitsizlik köyüne gitme ümitler var. Ka-ranlýða doðru yürüme, güneþler var..

* Bilgi, mal, mevki ve hüküm, kötü yara-dýlýþlý kiþilerin elinde fitnedir..

* Kimin bedeninde, ateþe tapan nefis öl-düyse, güneþ de onun buyruðuna ram-dýr, bulut da..

* Kötülükte bulundun mu kork, emin ol-ma. Çünkü yaptýðýn kötülük bir tohum-dur..

* Takdir haktýr ama, kulun çalýþmasý dahak. Kendine gel de koca þeytan gibikör olma.

* Varlýðýný, o varlýðý meydana getireninvarlýðýnda, bakýrý kimya içinde eritiryok eder gibi erit, yok et de altýn ol.

* Dostluðun þartý, kendini dost uðruna fedaetmek, dost için mücadeleye atýlmaktýr.

Page 34: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 6766 Somuncu Baba

onu artýk hep hocasý olarak kabul et-mektedir. Eserinin çeþitli yerlerindeonu, “merhûm fazîletkâr üstâdým” (s.94), “azîz hocam millî þâirimiz”, “ÂkifBey üstâdým” (s. 112), “azîz hocamÂkif Bey” (s. 147), “Safahât þâiri büyüküstâdým” (s. 164), “Mehmed Âkif Beyhocam” (s. 170) þeklinde anmaktadýr.

Mehmed Âkif’in esas mesleðibaytarlýk/veterinerliktir. Ancak o sa-dece bununla kalmamýþ birçok ba-kýmdan kendini yetiþtirmiþtir. MahirÝz’in hâtýralarýndan onun Arapça,Farsça ve Fransýzca’yý ne kadar iyi bil-diðini; Arap, Fars ve Fransýz edebiya-týna, dinî ve tasavvufî konulara ne de-recede vâkýf olduðunu, bunlarý baþ-kalarýna öðretmek için ne kadar gay-ret ettiðini anlýyoruz. Bununla ilgilibazý hâtýralarý þöyledir :

“....Her sabah bize kadar zahmetederdi ve onun arzu ettiði eserleri,meselâ Þeyh Sâdî’nin Bostan’ýný vetasavvufî bir eser olan Þems-i Mað-ribî Dîvâný’ný ve Harâbât’tan Farsçamüntehebâtý okurduk. Bir aralýk Al-fonse Daudet’in DeðirmendenMektuplar’ýný tavsiye etti, ‘Biraz daFransýzcamýz ilerlesin’ diye onu oku-duk.” (s. 124)

“Sabahleyin bizim ders bitinceBalýkesir mebuslarý Hasan Basri(Çantay) Bey ile, beraber oturdukla-rý Müftîzâde Abdulgafûr Efendi ve ar-kadaþlarýna Muallakât 4 okuturdu.Öðleden sonra Meclis’e gelir, yerineoturur, müzâkere baþlayýncaya kadarFransýzca bir eseri tercüme ettiðinigörürdük. Gece yatsýdan sonra dayine Tâceddin Dergâhý’nýn kýymetlimisâfirlerinden Hâriciye HukukMüþâviri Münir (Ertegün) Bey’eHâfýz Dîvâný okuturdu.

Bizim evde muallim arkadaþlarý-mýzla her akþam yapýlan toplantýyabir gece, -bir düðün münâsebetiyle-kimse gelmedi. Ben de yalnýz otur-maktansa, Dergâh’a gittim. Baktýmüstâd bir sedirin üstünde baðdaþ kur-muþ, Münir Bey de karþýsýndaki yerminderinde diz çökmüþ, elinde HâfýzDîvâný okuyordu. Ben kapýnýn yanýn-

daki bir yer minderine oturdum,dinlemeye baþladým. Münir Bey du-rakladýkça Âkif Bey gazeli kaldýðý yer-den alýyor ve ezbere tamamlýyordu.Elinde kitap yoktu..... Ben Âkif Bey’inhâfýzasýna hayran kaldým. Ertesi sa-bah gelince bu hayretimi kendisineaçtým. “Münir’e onsekizinci okutu-þumdur.” dedi. Yani onyedi kiþiye da-ha önce okutmuþ.

Âkif Bey ya okur, ya okutur, yayazar, yahud fýkra söyler veya dinler-di. Abes ve mânâsýz sözden sýkýlýrdý.Uzatmadan keser, baþka lakýrdýyageçerdi.” (s. 124, 125)

“Bir gün Bâbýâlî yokuþunda karþý-laþtýk.... “Ýkbâl bana Peyâm-ý Meþrýk’ýgöndermiþ, ben bir-iki kere oku-dum, güzel kitap. Ýstersen bir de be-raber okuyalým” dedi. Memnuniyet-le þükranlarýmý bildirdim.” (s. 139)

Bilindiði üzere 1873’te doðanMehmed Âkif Ersoy, 27 Aralýk 1936tarihinde vefat etmiþtir. Bu Aralýk ayýonun 70. vefat yýldönümüdür. Buvesileyle onu hatýrlamanýn ve anma-nýn anlamlý olacaðýný düþünüyorum.

Ýstiklâl Marþý’mýzýn da þairi olanMehmed Âkif, büyük bir þairdir. An-cak o, sadece bu þairlik yönüyle de-ðil bütün yönleriyle büyük bir þahsi-yettir. Öncelikle dinine çok düþkün-dür; dinî konulara karþý çok duyarlý-dýr. Büyük bir vatanperverdir; vataný-ný ve milletini çok sever. Çevresinde-ki insanlara son derece saygýlýdýr,herkesi sever, sözüne son derecesadýktýr. Dürüstlük ve doðruluk âbi-desidir. Ýlmî seviyesi yüksektir, sonderece bilgili ve donanýmlýdýr. Onundaha birçok güzel yönünü saymakmümkündür. Ben burada kendimonun bu yönlerini saymak ve anlat-mak niyetinde deðilim. Sadece onunbu özelliklerinin, onun çok yakýnýndabulunmuþ, birçok beraberlikleri ol-muþ Mâhir Ýz’le olan hâtýralarýna na-sýl yansýdýðýný göstermek istiyorum.

Mehmed Âkif’le beraberlikleriolmuþ bazý kimseler onunla aralarýn-da geçen hâtýralarý yazýya intikâl ettir-miþlerdir.1

Mâhir Ýz de, kendi hâtýralarýný an-lattýðý Yýllarýn Ýzi 2 isimli eserinde,Mehmed Âkif’le aralarýnda geçenbirçok hâtýrayý anlatmaktadýr. Benburada o hâtýralardan hareketleMehmed Âkif’in kiþiliðini oluþturangüzelliklerin hayatýna nasýl yansýdýðýnýgöstermek istiyorum. Yukarýda onunkiþiliðinin birçok güzel yönlerinin ol-duðundan bahsetmiþtim. Onun buyönlerini Mâhir Ýz’le aralarýnda geçenhâtýralarda da görüyoruz.

Mâhir Ýz, Medîne-i MünevvereMollasý ve Ankara Kadýsý Külâhî-zâdeÝsmail Abdülhalim Efendi’nin oðludur.1895’te Ýstanbul’da doðmuþtur. An-kara Sultânîsi Edebiyat Þubesi’ndenmezun olmuþ ve 23 Nisan 1923’teaçýlan 1. Türkiye Büyük Millet Mecli-si’nde zabýt kâtibi olarak görev almýþ-týr. 1936 yýlýnda Ýstanbul Edebiyat Fa-kültesi’ni bitirmiþ ve daha sonra çe-þitli okullarda edebiyat öðretmenliðive idareciliklerde bulunmuþtur. 1974yýlýnda Ýstanbul’da ölmüþtür.3

Mahir Ýz ile Mehmed Âkif, Anka-ra’da tanýþmýþlardýr. Bilindiði üzereMehmed Âkif, Mahir Ýz’in zabýt kâtip-liði yaptýðý 1. Türkiye Büyük MilletMeclisi’nde Burdur mebusu olarak

bulunmakta idi. Mahir Ýz, tanýþmalarý-ný þöyle anlatýr :

“Birinci Büyük Millet Meclisi’neBurdur mebusu olarak iltihâk edenþair Mehmed Âkif Bey TâceddînDergâhý meþrûtasýnda misafir ol-muþtu. Biz de Erzurum Mahalle-si’nde Düyûn-ý Umûmiye MüdîriÂsým Bey’in evinde oturuyorduk.Âkif Bey bize komþu gelmiþti; bukomþuluktan faydalanarak tanýþmakve kendisinden feyz almak istedim.Karþýmýzda oturan Ankara VilâyetiEvkâf Müdîri Hayri Bey, çok sevdiði-miz, efendiden kibar bir zât idi;mahdûmu Nizâmeddin Sâdi ve Tev-fik Beylerle arkadaþtýk. Âkif Bey’lemuârefe için, kendilerinin eski dostuHayri Bey delâlet etti. Üstâd kabulbuyurdu; her sabah bize kadar zah-met ederdi ve onun arzu ettiði eser-leri ........ okurduk. Eskilerin‘kýrâatü’t-tâlib ale’l-üstâd’ dedikleriþekilde okurduk. Yani talebe okur,hoca da dinler ve yanlýþlarý düzeltir-di.” (s. 124)

Bu þekilde baþlayan “muârefe”(tanýþma) daha sonra ilerlemiþ veMehmed Âkif’in vefatýna kadar dakesintisiz devam etmiþtir. Mâhir Ýz,

Prof. Dr. Ali YILMAZKültür

Ölümünün 70. Yýlýnda Mâhir Ýz’in Hâtýralarýndan

Mehmed Âkif ’i Anlamak

Somuncu BabaSomuncu Baba

Mehmet Akif ERSOY

Page 35: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 6968 Somuncu Baba

Mehmed Âkif son derece mü-tevâzý ve çilekeþtir. Mebus olmasýnaraðmen, Ankara’da doðru dürüst birev tutmamýþ veya bir otelde kalma-mýþ, misafir olarak Tâceddin Dergâhýmeþrûtasýnda kalmýþtýr. Ýstiklâl Marþýiçin açýlan yarýþmaya, mükâfat olarakpara verileceði için katýlmamýþ, fakatýsrarlar üzerine þiirini yazýp teslim et-miþtir. Onun þiirinin kazanmasý üzeri-ne yaþananlarý Mahir Ýz þöyle anlatýr :

“Marþýn kabûlünden sonra mec-lis muhasebecisi Necmeddin Bey,kanunen müsâbakayý kazanana veri-lecek olan 500 lira nakdî mükâfatýgetirdi ise de Âkif Bey, “Ben müsâba-kaya girmedim; bu para bana âit de-ðildir.” diye reddetti. Fakat muhase-becinin, “Kanun metninde mükâfâtýnkazanana verileceði yazýlýdýr. Sizinmarþýnýz kabul edildi; bu para sizindir,meclis kasasýnda kalamaz. Siz usûlentesellüm edin, sonra istediðinizi ya-parsýnýz.” diye ýsrâr etmesi üzerineÂkif Bey parayý alýp Sarýkýþla Hastane-si’ndeki yaralý gazilere hibe etmiþtir.

Seneler sonra bir gün, Âkif Bey’inçok samimî ahbâbý olan Erzurum

mebusu Gözüyükzâde Ziyâ Bey, bumesele açýldýðý zaman bana þu hâtý-rasýný anlattý :

“Yahu sen bu parayý neden alma-dýn? Sýrtýnda palton yok. Üstelik banada ikiyüzelli lira borcun var; alýp dabari borcunu verseydin.” dediðimzaman, merhum sert bir edâ ile,“Borç baþka, bu iþ baþka.” diye banamukâbelede bulundu. Halbuki ben,Âkif Bey’in karakterini iyi bildiðim hal-de, sýrf bir latîfe olsun diye mahsusböyle söylemiþtim.” (s.129)

Mehmed Âkif çok çilekeþti, sýkýn-týdan ve zahmet çekmekten kaçýn-mazdý; yeni yeni çýkmaya baþlayanlüks þeylerden hoþlanmazdý; özellikleyürüyerek gidebileceðini düþündüðübir yere gitmek için bir vasýtaya bin-meyi hiç düþünmez, yürürdü :

“Biraz sonra, “Haydi bugün se-ninle Fatin’e gidelim.” dedi. Dârü’l-Fünûn müderrislerinden Kandilli Ra-sathânesi Müdîri Hoca Fatin Efen-di’ye gidecektik. Yola çýktýk. Ben iske-leye doðru bilet almak için yürüme-ðe baþladým. “Nereye gidiyorsun?”dedi. “Vapur giþesine.” deyince, ba-

na, “Ýki adýmlýk yer için vapura mý bi-neceksin?” diye mukâbele etti. “Ýkiadýmlýk yer” dediði Beylerbeyi veÇengelköyü geçilecek, sonra daðatýrmanýlacaktý. Çâresiz boyun bük-tüm, yürümeðe baþladýk. Ben o gü-ne kadar böylesine uzun yol yürü-memiþtim. Halbuki kendisi Ýhsani-ye’de otururdu. Yani Üsküdar Ýhsani-ye’sinden kalkar, Beylerbeyi’ne kadaryaya gelir ve oradan yine evine aynýþekilde dönerdi. Tramvay için,“Tramvay bence vesâit-i nakliyedendeðildir.” derdi.” (s. 141)

Mehmed Âkif, bu hâtýralardan daanlaþýldýðý gibi, çilekeþ ve oldukçamütevâzýdýr. Ama gerektiði zamanmütevâzýlýðýn yersiz olduðu kanaatin-dedir: Mâhir Ýz, Kâbil Büyükelçiliðikâtipliðinin boþaldýðýný öðrenir ve obölgeleri görmek arzusuyla Dýþiþleri-ne geçerek oraya atanmak isteðini“hocam” dediði Mehmed Âkif ’eaçar; o da Meclis baþkaný Adnan Adý-var’ý kasdederek, “Adnan’a söyleye-lim.” der. Âkif bir gün ikisini karþýlaþtý-rýr ve durumu açýklar. Adnan Adývar,Farsça bilip bilmediðini sorunca Ma-hir Ýz, mütevâzý bir þekilde, “Gülis-

tan’ý, Bostan’ý okuduk.” der; o da,“Onlarý herkes gibi biz de mektepteokuduk.” diye cevap verince, Âkif,“Bu, Farsçayý edebiyatýyla bilir.” diye-rek durumu düzeltir ve ayrýldýktansonra, “Rast gele tevâzua lüzumyok…” þeklinde azarlar. (s. 112)

Mehmed Âkif din, vatan, millethusûsunda oldukça hassastýr. Me-busluðu sýrasýnda mecliste görüþülenve kabul edilen bir takým kararlarakarþý tepkisizliðe çok üzülür ve tepkigösterenleri takdirle, tevâzu gereðikendisini de dâhil ederek diðerlerineþöyle tepki gösterir : “Ýþte adam on-lar, Avni Beyler, Salâhaddîn Beyler…Bize þeytân-ý ahres derler.” (s. 126)

Mahir Ýz, onun meclisteki duru-munu þöyle belirtir :

“O, gerektiðinde sözünü sakýn-mazdý. Her ne kadar alenî celselerdekonuþtuðu görülmedi ise de, hafî cel-selerde îcâb edince çok konuþmuþ-tu.” (s.126)

Mehmed Âkif ’in en büyükhassâsiyeti Kur’ân tercümesi üzerineolmuþtur. Mahir Ýz bu konuyu þöyleanlatýr :

“Diyânet Ýþleri Reisi bulunanHamdi Aksekili, Diyânet Reisliði adý-na bir Kur’ân tefsiri ve tercümesiyaptýrmak istedi. Âkif Bey’e ve muh-terem müfessir Elmalýlý Hamdi Ya-zýr’a mürâcaat etti. Âkif Bey, HamdiEfendi’nin tefsiri ile tercümenin birarada çýkmasýný þart koþarak teklifi ka-bul etti. Âkif Bey’in Hamdi Efendi’ninilmine îtimâdý vardý. Ben bir kere An-kara’dayken ulemâmýz hakkýnda fikri-ni sorduðumda, bana, “Hamdi 5 veNaim6, bunlar sikadandýr; ne derler-se öyledir, sözleri senet teþkîl eder...

Âkif Bey Mýsýr’da, Hamdi EfendiÝstanbul’da çalýþmaya baþladýlar. O sý-rada Kur’ân-ý Kerîm’in câmilerdemukâbele hâlinde ve namazda Türk-çe okunacaðýna dâir bir þâyia çýktý.Hattâ .... Ali Rýzâ Saðman’ýn Yereba-tan Câmii’nde namazda Türkçe ola-

rak Kur’ân-ý Kerîm’in meâlini okudu-ðu iþitildi; “Selâm verince, arkasýndacemâat kalmadýðýný görmüþ.” dediler.

Bu havâdis Mýsýr’a aksedince ÂkifBey telâþ göstermiþ ve o zamâna ka-dar Diyânet’e gönderdiði elli sahîfekadar tercümeyi birçok esaslý düzelt-meler yapacaðý bahânesiyle geri iste-miþ. Aldýktan sonra da mukâveleyifeshetmiþ; avans olarak aldýðý bin lira-yý Hamdi Efendi’ye göndermiþ oldu-ðunu iþittik. Fakat arkadaþý YozgatlýMüderris Ýhsan Efendi’nin ýsrarý üze-rine tercümeyi Mýsýr’da tamamladýk-tan sonra ona tevdî edip, “Ölümüm-den sonra ister baþkasýna ver, ister-sen yak.” diye vasiyette bulunmuþ.Bu hâdise ölümünden sonra dallandýbudaklandý. Doðrusunu öðrenmekne Eþref Edip Bey’e, ne Ömer RýzâBey’e 7, ne de bana müyesser oldu.Bundan birkaç yýl önce Ýstanbul’a ge-len Yozgatlý Ýhsan Efendi’nin mahdû-mu kimyâger Ekmel Bey 8, tercüme-nin yakýldýðýný söylemiþti.”9 (s. 144, 145)

Mahir Ýz, Mehmed Âkif’in ölü-münden önceki hastalýk günleriyle il-gili þunlarý anlatýr :

“Âkif Bey, rahatsýzlýðý artýnca (Mý-sýr’dan) Ýstanbul’a geldi. Prens HalimBey’in Alemdaðý’ndaki çiftliðine yer-leþti. Ziyâretine gitmek istedim, Üs-küdar’dan su arabalarý ile Alemda-ðý’na doðru yola koyuldum. Çiftlikhizâsýnda arabadan indim. Onbeþdakika kadar yürüdükten sonra vâsýloldum. Yanýna girdim. Yataða yarýuzanmýþ, normal hâlinde her düþün-düðü zaman takýndýðý tavýr ile, yanisol eli baþýnda, sað elinin iki parmaðýþakaðýnda, þiþkin karný yorganla örtü-lü bir halde gördüm. Çok müteessiroldum. Hoþ beþten sonra, “Naim’invefat haberi üstüme dað gibi yýkýldý.”dedi.

Hastalýðý artýnca, Beyoðlu’nda Mý-sýr Apartmaný’na getirdiler. Oradaziyâretine gittim... Son ziyâretimdenyirmibeþ gün kadar sonra irtihâl etti.Ben o zaman Beyoðlu Orta Mekte-

bi’nde vazîfeli idim. Ýþlerin çokluðun-dan gazete okumaða vaktim yoktu.Bir sabah derse girdiðim zaman ço-cuklar bana baþsaðlýðý dilediler. “Ne-dir?” diye sorunca acý haberi söyle-diler; beynimden vurulmuþa dön-düm. Çocuklardan özür diledim vesýnýfý terk ettim... Son vazîfemi îfâedemediðime çok müteessir ol-dum.” (s. 145, 146)

Ýstiklâl Marþý ve Safahat gibi ölüm-süz eserleriyle dâima yaþayacak olanMehmed Âkif Ersoy, seçtiðimiz çokaz sayýdaki hâtýralardan da anlaþýlaca-ðý gibi, her yönüyle örnek alýnabile-cek müstesnâ bir þahsiyettir. Allahrahmet eylesin ve makâmýný cenneteylesin.

DDiippnnoottllaarr

1- Bunlardan belli baþlýlarý þunlardýr :Hasan Basri Çantay, Âkifnâme, Ahmed ÝhsanMatbaasý, Ýstanbul 1966.Eþref Edib, Ýnkýlâb Karþýsýnda Âkif ve Fikret,Gençlik Sancýlarý, Ýstanbul 1940.Ahmed Cevâd, Mehmed Âkif, 2. baský,Emek Basýmevi, Ankara 1953. (Ayrýca 6 de-fa daha basýlmýþtýr.)Midhat Cemal Kuntay, Mehmed Âkif, KenanMatbaasý, Ýstanbul 1939.Esad Âdil Müstecablýoðlu, Mehmed Âkif, Ül-kü Basýmevi, Ýstanbul 1937.Süleyman Nazif, Mehmed Âkif, Âmedî Mat-baasý, Ýstanbul 1924.

2- Ýrfan Yayýnevi, Ýstanbul 1975. Mâhir Ýz, hâtý-ratýný kaydettiði bu eserinde, Ýttihat ve Te-rakkî dönemine denk gelen Osmanlý'nýn sonzamanlarý ile Cumhuriyet'in ilk dönemleri vedaha sonrasýyla ilgili birçok siyâsî, ilmî veedebî konu hakkýnda bilgiler vermekte, onla-rý deðerlendirmekte, gerektiðinde kritiðini vetenkidini yapmaktadýr. O dönemlerle ilgili ko-nulara merak duyanlarý aydýnlatacak nitelikte,okumaða deðer bir eserdir.

3- Bkz. Türk Dili ve Edebiyatý Ansiklopedisi, c.V, s. 40, Dergah Yayýnlarý, Ýstanbul 1982.

4- Cahiliye dönemi Arap þiirinin en iyileri oldu-ðu için Ka'be duvarýna asýlan þiirler.

5- Hak Dini Kur'ân Dili isimli tefsirin yazarý El-malýlý Hamdi Yazýr.

6- Diyânet Ýþleri Baþkanlýðý yayýný olan Sahîh-iBuhârî Muhtasarý Tecrîd-i Sarîh Tercüme veÞerhi'ni ilk iki cildinin müellifi.

7- Mehmed Âkif'in dâmâdý.8- ýslâm Konferansý Teþkilâtý Genel Sekreteri

Prof. Dr. Ekmeleddin Ýhsanoðlu9- Baþka þahitlerin naklettiklerine göre de ter-

cüme, Mehmed Âkif'i vasiyetinin öyle olduðugerekçesiyle yakýlmýþtýr.

Tacettin Dergahý ve Mehmet Akif ERSOY’un Evi Civarý- Hacettepe / ANKARA

Page 36: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 7170 Somuncu Baba 71

buyurursanýz bu þerefi ÞeyhHamîdüddîn-i Veli'ye vermelisiniz,dedi.

O zamana kadar bu isimde birþahsý duymamýþ olan Bâyezid Hanhayretle damadýnýn yüzüne baktý.

- Bu zat da kim ola ki?

Emir Sultan konuþma þeklini hiçdeðiþtirmeden ayný edep ve hayâiçerisinde:

- Sultaným belki duymuþsunuz-dur; Somuncu Baba nâmýyla tanýn-mýþ bir ekmekçidir kendisi. Ulu Ca-mi'nin inþaatý esnasýnda iþçilere bolbol ekmek daðýtmýþtýr. Ýþte o kiþi,evliyaullahýn büyüklerinden ÞeyhHamîdüddîn-i Veli hazretleridir.

Sultan Yýldýrým Bâyezid Han du-rakladý. Gözlerini ulemanýn üzerin-de dikkatle gezdirdi. Bunlardan han-gisi olabilir diye düþünüyordu. Bunufark eden Emir Sultan Somuncu Ba-ba’yý yanýna alarak cemaate tanýtýphuzura davet etti.

Somuncu Baba mahcup, utan-gaç ve çekingen bir þekilde, Emir

Buhâri'ye sitemde bulundu.

- Emirim ne ettin? Bizim sýrrýmý-zý ifþa ettin! diyerek huzura doðruyürüdü.

Sultan Yýldýrým Bâyezid Han So-muncu Baba’yý hayranlýkla süzdük-ten sonra, anahtarý ona uzattý.

- Buyurun Hocam biz ülkeninsultanýyýz ama siz gönüller sultanýsý-nýz. Bu büyük câmiyi siz açýn ve na-mazý da siz kýldýrýn, dedi.

Somuncu Baba anahtarý "Bismil-lah" diyerek aldý ve büyük kapýda ikikez döndürdü. Ana kapýnýn açýlma-sýyla birlikte diðer kapýlarda görevli-ler tarafýndan açýldý. Bir anda içeriakýn eden halkýn bir kýsmý camininortasýndaki havuzlu abdest çeþme-sinden su yudumlarken, bir kýsmý

da Osmanlý'nýn hat sanatýnýn inceçizgilerini inceledi. Bir taraftan dahalk Sultan’ý daha yakýndan görebil-mek için padiþah mahfiline yakýn biryere oturmaya gayret ediyordu.

O gün Somuncu Baba hutbedebüyük camiyi týklým týklým doldurankalabalýða Fatiha'nýn yedi ayrý iþâritefsirini yaptý. Dinleyenler hayranlýkiçinde kalarak huzur içinde Cumanamazý kýldýlar. Çýkýþta grup halindeevlerine yönelen halk, her kapýdada Somuncu Baba’yý gördüklerinive herkesle musafa yapýp helallýk is-tediðini söylediler.

Ama o muhteþem günden son-ra ne Sultan Bâyezid ne de halk birdaha Somuncu Baba’yý göremedi-ler. Sýrrýnýn ifþa edilmesinden sýkýlanmübarek zat Bursa'yý terk etmiþti.

Þehir meydaný oldukça kalaba-lýktý. Cuma saatinin yaklaþmasýna azbir zaman kalmýþtý. Þerbetçi, ma-cuncu, tatlýcý ve çörekçi gibi seyyarsatýcýlar daha sabahýn erken saatle-rinde yerlerini almýþlardý. Arada birmehteran takýmýndan gelen tram-pet ve boru sesleri, halkýn uðultu-suna karýþýyor ve Uludað’dan esenrüzgârla birlikte bütün Bursa'ya ya-yýlýyordu.

Niðbolu zaferinin bir þükranesiolarak Sultan Yýldýrým Bâyezid tara-fýndan yapýlmasý emir buyrulan veaylardýr inþaatý süren Ulu Cami'ninaçýlýþý için baþta Emir Buhârî olmaküzere bütün þeyh ve ulemâ takýmýda davet edilmiþti. O gün Bursahalkýnýn hemen hemen tamamý ye-ni açýlacak olan büyük caminin me-rasimini kaçýrmamak için meydan-da toplanmýþ, padiþahýn gelmesinisabýrsýzlýkla bekliyordu. Nihayetbütün sesleri bastýracak kadar kuv-vetli ve tok bir ses duyuldu.

- Has dur!

- Padiþahýmýz efendimiz için YaAllah, Bismillah, Allahuekber…

Bütün kalabalýk ayný anda sesingeldiði tarafa baktý. Ardýndan meh-ter marþý gümbür gümbür çalmayabaþladý. Az sonra "geliyor, Sultanhazretleri geliyor" diye kalabalýðýnarasýnda bir ses duyuldu. Herkessesin iþaret ettiði yöne bakmayabaþladý. Sultan Yýldýrým Bâyezid be-yaz atýnýn üzerinde bütün ihtiþamýile tören alanýna yaklaþýyordu. Sul-tan’ýn görülmesi ile birlikte kalaba-lýktan "Allahuekber ve Padiþahýmçok yaþa" sesleri bir birine karýþtý.Padiþah atýndan inip yanýndaki ve-zirleriyle birlikte aðýr aðýr Cami'ninbüyük kapýsýna doðru yaklaþtý. Kapý-ya geldiði an mehter sustu. Mehte-rin susmasýyla birlikte kalabalýðýnuðultusu da bir anda kesildi. Saraymüfredatýndan biri kýrmýzý örtülütepsinin üzerindeki büyük anahtarýtemenna ile birlikte Sultan'a takdimetti. Bâyezid anahtarý aldý ve þöylebir baktý. Ýç geçirdi. Böyle bir cami-

yi yaptýrma fýrsatý verdiði için Allah'aþükretti. Sonra baþýný kaldýrýp da-vetliler arasýnda bulunan damadýEmir Buhâri' yi (Emir Sultan) yanýnaçaðýrdý.

- Ey Emir! Buyur, cami-i þerifinkapýlarýný sen açýp namazý da senkýldýr. Bu þeref ümmetin büyüðüolarak sana aittir dedi.

Emir Sultan tevazu ile baþýnýyere eðdi. Böyle bir þerefe kendisi-nin layýk olmadýðýný düþünüyordu.

- Hayýr, Sultaným hayýr dedi.

Yýldýrým Bâyezid Emir Sultan'ýnbu teklifi tevazudan dolayý kabul et-mek istemediðini sanmýþtý. Hafifçegülümsedi.

- Neden tevazu gösterirsin. Buiþe senden daha layýk kimse var mýki?

Emir Sultan baþýný kaldýrmadantane tane konuþmasýný sürdürdü.

- Evet, Sultaným benden çokdaha büyük kimseler var. Müsaade

Ümit Fehmi SORGUNLU Hikâye

Somuncu Baba

Foto: Hüsamettin ATEÞ Somuncu Baba Fýrýný / BURSA

“Buyurun Hocam

biz ülkenin sultanýyýz

ama siz gönüller

sultanýsýnýz. Bu büyük

câmiyi siz açýn ve

namazý da siz kýldýrýn.”

Page 37: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 7372 Somuncu Baba

mine ben elbette yardým ederim, buyurdu. Uyanýncababamýn yüzünün bembeyaz olduðunu gördüm. Ýþtebu yüzden her yerde Peygamber Efendimize çok salâ-vat okuyorum.”

Süfyan-ý Sevrî kul hakkýna çok dikkat ederdi. Buyüzden kadýlýktan diðer birçok büyük âlim gibi daimakaçardý. Âlimleri üçe ayýrýrdý:

1- Allah'ýn emirlerini bilen ve Allah'ý bilmeyendir. Bu,kötü bir âlimdir ve ancak yanmaya yarar.

2- Allah'ý bilir ama O'nun emirlerini bilmez. Bu, ya-rým âlimdir.

3- Hem Allah'ý bilir hem de O'nun emir ve yasakla-rýný bilir. Ýþte bu, tam ve olgun bir âlimdir, buyururdu.

Yine bir gün; "bir kimse, ilmine ve yaptýðý ibadetebakar da, kendisini bir din kardeþinden üstün görmeyekalkarsa; yaptýðý ibadetler hiç olur… Kim bilir belki degörünüþte, ibadeti az olan o kardeþi; harama karþý ken-disinden daha fazla sakýnýr." buyurmuþtur.

Bazý defalar, ibadete dalar gider; iki gün, üç gün hiç-bir þey yemeden durduðu olurdu. Öyle olurdu ki artýkaçlýk canýna tak eder, bayýlýr düþerdi. Hiçbir mecliste ce-maatin ortasýna oturmazdý. Duvar dibine geçer, diz çö-ker otururdu. Mahlûkata karþý büyük bir þefkat besler,azýðýný aç köpeklere verir, borç harç kafesteki kuþlarý sa-týn alýr, salardý.

Þu üç þeye and içmiþti:

1- Bir kimseden kendisine hizmet etmesini istememeye.

2- Giydiði dýþýnda, dürülü bükülü elbise sahibi olmamaya.

3- Hayatta kerpiç kerpiç üstüne koymamaya…

Süfyan-ý Sevrî der ki: "Âdemoðlunu öldürmek içinþeytanýn en kuvvetli silahý yoksulluk korkusudur. Þeyta-nýn bu vesvesesi insanýn kalbine iþledi mi, batýl þeyleredalar, haktan uzaklaþýr, boþ þeyler konuþur ve hattaRabbine karþý su-i zana kadar gider. Mal kazanmak içindaima pazaryerlerinde gezme hýrsý da cimriliðin afetle-rindendir. Hâlbuki sokaklar þeytanlarýn merkez kurduk-larý yerlerdir."

Kendisine cemaatin en önünde, birinci safta namazkýlmanýn deðerini soran kiþiye dedi ki: "Sen önce ekme-ðini nereden temin ettiðine bak, helal lokma kazan veye, ondan sonra da namazý istediðin yerde kýl!"

Süfyan-ý Sevrî hazretleri ölümden deðil, nasýl ölece-ðinden endiþe eder çok korkardý, ama ölümü çok gü-zel olmuþtur. Talebelerine rüyalarýnda "kalkýn hocanýzölüyor" denilmiþ, koþup yanýna gelmiþler. Mübarek on-larla tek tek helalleþerek ve kucaklaþmýþ, güzelce vasi-yetini yapmýþ ve huzurla gözlerini yummuþtur.

Yusuf HALICIÖrnek Hayat

Süfyan-ý Sevrî 715 yýlýnda Kufe'de dünyaya geldi.777 yýlýnda Basra'da vefat etti.

Kendisi daha ana karnýnda iken ikaz ve nasihate baþ-lamýþtý. Annesi yaptýðý iþlerin uygun olup olmadýðýný an-lamak için bebeðinin hareketlerine bakardý. Bir gün að-zýna bir parça turþu attý, çocuk çýrpýnmaya baþlayýnca"yine ne yaptým?" diye durakladý. Dönüp bakýnca küp-leri karýþtýrdýðýný anladý. Komþusundan helâllik alýncayakadar çocuktaki bu hâl devam etti.

Süfyan-ý Sevrî'nin hafýzasý parmak ýsýrtýrdý. Bir kereokuduðunu ezberine alýr ve yýllar sonra bile onu eksik-siz aktarýrdý. Söz hafýzasýndan açýldýðýnda, "þükürler ol-sun o kendisine tevdi ettiðim hiç bir þeye ihanet etme-di" derdi. Baþta Tabiinin büyükleri olmak üzere birçokmeþhur âlimden ilim tahsil etti. Zamanla hadis ve fýkýh-ta müctehid oldu.

Abdestsiz yere basmaz, geceleri uyumazdý. Gözle-ri de daima yaþlýydý. "Günahlarýnýza mý aðlýyorsunuz?"diye soranlara "evet günahlarým da çoktur lâkin benesas imansýz gitmekten çok korkuyorum.” buyururlar-dý. Bu yüzden genç yaþta çökmüþ, saçý sakalý aðarmýþ,beli kamburlaþmýþtý. Huzurunda ölüm lafý açýlsa, bir kö-þeye çekilir; uzun süre aðlar, sýzlar dururdu. Ya da, ses-siz sessiz oturur düþünürdü. Bu hali geçinceye kadar,kimse ondan ilmî bir fayda temin edemezdi.

Süfyan-ý Sevrî talebelerine daima hüsn-ü hatime ya-ni son nefeslerinin hayýrlý olmasý için çalýþmalarýný öðüt-

lerdi. Yine bir gün derste bu son imtihaný öylesine tas-vir eder ki, genç talebelerinden biri "Allah" diye hayký-rýp düþer ve can verir. Süfyan-ý Sevrî gencin baþýný dizi-ne koyar ve "nice yýllar ibadet ettim hepsini sana vere-yim, yeter ki sen þu "Allah" kelimesinden hâsýl olan seva-bý bana baðýþla" diye yalvarýr. Ceset gülümser ve orada-kiler "verdim gitti" diye belli belirsiz bir ses iþitirler. O ge-ce Süfyan-ý Sevrî'ye "sen kazandýn" derler, "eðer aldýðýnýbütün Arafat'takilere daðýtsan hepsi de zengin olurlar."

Süfyan-ý Sevrî hazretleri þöyle anlatýr:

Kabe'yi tavaf ederken, her adýmda salâvat okuyan bi-rini gördüm. Ona, sen gerekli dualarý býrakýp hep salâvatokuyorsun. Her yerde okunacak dua var dedim. Senkimsin? dedi. Ben de kendimi tanýttým. Adam, sen avam-dan deðilsin, âlimsin, sana anlatayým diyerek baþladý:

“Babamla Beytullah'a gitmek üzere yola çýkmýþtýk.Yolda babam hastalandý. Onu tedavi etmek için epeyuðraþtýysam da babam vefat etti. Baktým, ölünce yüzükarardý. Yüzünü kapattým. Yanýnda uyuya kalmýþým. Rü-yamda öyle bir zat gördüm ki, ondan daha güzel yüzlühiç kimse görmemiþtim. Çok güzel kokuyordu. Baba-mýn yanýna geldi. Yüzündeki örtüyü kaldýrýp elini baba-mýn yüzüne sürdü. Babamýn siyah yüzü nurlandý, bem-beyaz oldu. Bu zata kim olduðunu sorunca, Ben Rasu-lullah'ým. Baban, ömrünü boþa harcadý. Fakat bana çoksalâvat okurdu, þimdi sýkýntýda olduðunu bildirdiler, ken-disi de benden yardým istedi. Çok salâvat okuyan mü-

Süfyan-ý Sevrî (k.s)

"Bir kimse, ilmine ve yaptýðý ibadete bakar da, kendisini bir din kardeþindenüstün görmeye kalkarsa; yaptýðý ibadetler hiç olur… Kim bilir belki de görünüþte,

ibadeti az olan o kardeþi; harama karþý kendisinden daha fazla sakýnýr."

Page 38: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Somuncu Baba Aralýk / 2006 7574 Somuncu Baba

hem müdürü hem de her þe-yiydi, çünkü baþka kimse yok-tu bu daðýn baþýnda ondanbaþka.

Sabah elbetteki kendi oku-duðu okulundaki gibi kalaba-lýk bir öðrenci topluluðununavluda toplandýðýný hayal et-medi ama bu kadar da azbeklemiyordu doðrusu. Ýkiyüzelli haneli köyde yeni okulakayýt olan on kiþi diðer sýnýf-larda da yirmi ve toplam otuzkiþi.

Okul bahçesine okula yenikayýt olan ve utangaç tavýrlar-la etrafý süzerek annelerininelini sýký sýký tutan çocuklarayrý bir güzellik katýyordu.

Bütün memlekette yeniaçýlan ilk gün adetten tanýþ-mayla geçtiði gibi bu küçük veþirin köy okulunda da tanýþmamerasimi vardý. Ama öðret-men deðiþik bir metot uygula-dý birinci sýnýf öðrencileri hari-cindekiler kendilerini kompo-zisyon yazarak tanýtacaklardý.Öðrenciler tarafýndan ilgi çe-kici bulundu bu metot.

O günün akþamýný çocuk-larýn yazdýðý kompozisyonlarýokuyarak geçirdi. Ýçlerindenbirinde geçen isimler dikkati-ni çekti.

Ertesi gün bütün çocuklarakompozisyonlarýný daðýttý. Ýþa-retli kaðýdý aldý ve seslendi:Maria Goçeryan…

Ürkek, çekingen bir tavýr,

kýzarmýþ bir yüz, korkulu birbakýþ ve titreyerek bir el kalk-tý. "Gel kýzým" çaðrýsýyla ayak-lar biraz zoraki sürüklendi vekorku dolu bakýþlar öðretme-nin önünde durdu.

Öðretmenin müþfik bakýþ-larýndan gelen cesaretle kü-çük kýzýn korkulu bakýþlarý yu-muþadý.

"Senin adýn Maria mý yav-rum?"

Maria daha cevabý verme-den sýnýfýn arka taraflarýndanbir ses yükseldi.

" O Ermeni öðretmenim."

Öðretmen azarladý: "Benizin vermeden konuþmayýn."

Maria aðlamaya baþladý.Öðretmenin tadý kaçtý. Mari-anýn baþýný okþadý. Maria bi-raz serinledi.

"Kompozisyonunda adý ge-çen Angela kim kýzým?"Anadolu'nun her yaný ayrý bir kültürdür diye

düþündü Boðazlýyan’ýn çýplak tepelerini seyreder-ken…Muavinin dediðine göre daha köye bir saat-ten fazla vardý. Bursa nere Yozgat nere, diye dü-þündü.

Ýlk görev yerinin onu buralara getirebileceðinihiç düþünemezdi. Kaderi ilahî bakalým onun na-mýna hangi sürprizlerini hazýrlamýþtý.

Önce iþe þuradan baþlamalý diye düþündü bo-yasý dökülmüþ eski ahþap lojman kapýsýna bakar-ken. Muhtara varýp ihtiyaç listesini vermeyi dü-þündü ama nerede görülmüþ öyle bol ödeneklimuhtarlýk, diyerek vazgeçti. Caným zamanla þen-lenecek burasý diye söylendi ve dýþarý çýktý.

Köylüler o geçerken kendi aralarýnda "yeni öð-retmen" diye söyleniyorlar, mutlak onun hakkýndakonuþuyorlardý. Köy kahvesinde köyün emektarmuhtarý onu bin bir taltifle karþýladý. "Örgetmenbey oðlumuza yer virin" diye de kahvedekileriazarladý.

Muhtar öðretmene köy ve köylü hakkýndauzun bir izahat faslýna girdikten sonra son andaeklemeden edemedi. Örgetmen bey oðlum köy-de Ermeni kalmasý çoktur, bilgin olsun diye di-yom, diyerek sözlerini noktaladý.

Pazar akþamýný hasrete, gurbete, özleme, haya-le, istikbale adayarak erkenden yattý çünkü ertesigün okullar açýlacaktý. Okulun hem öðretmeni

Somuncu Baba

Çocuklar Ýçin Hikâye

Somuncu BabaSomuncu Baba

TarihinTanýklarý

Mikail ÇOLAK

Page 39: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 7776 Somuncu Baba

Heyecanlandý ihtiyar, aya-ða kalktý, Maria elini öptü.Duygulandý.

Maria okuduðu üniversite-den þu anki iþinden evliliðin-den ve kýsa hayat hikayesin-den anlattý da anlattý. Ýhtiyardoya doya yudumladý her þe-yi.

Maria oðlunu tanýþtýrdý. Ýh-tiyar büyük bir þefkatle onuyanýna çaðýrdý alnýndan öptü.Baþýný okþadý.

"Adýn ne senin yavrum?"

Kendinden emin bir tonla"Aydýn efendim" cevabýn alýn-ca Ýhtiyar Maria’yla göz gözegeldi.

Maria "Bana yaptýðýnýzunutulmaz destek ve katkýlarý-nýz isminizle birlikte hiç unu-tulmasýn, siz oðlumun ismin-de yaþayýn diye düþündümHocam"

Aydýn öðretmenin ihtiyaryüreði mutluluðun bu kadarý-ný taþýmakta zorlanýyordu.Unutulmamak, hatýrlanmakve hâlâ sevilmekten daha gu-rur verici ne olabilirdi ki. Ay-dýn Bey öðretmenliðinin altýndakikalarýný yaþýyordu. Sevgine farklý millet ne de farklý ýrkdinliyordu. Yine insanlýk galipgelmiþti. Sadece insan olmakgeçerli olmuþtu. Ermeni me-selesini kendi çapýnda çözenbir öðretmen, tarihin tanýkla-rý arasýna girmiþti.

"Teyzem öðretmenim. Oöldü de".

Tüm sýnýf pür dikkat onlarýizliyordu. Öðretmen elini Ma-ria’nýn omzuna koydu ve sýný-fa döndü : "Arkadaþýnýz Ma-ria’yý sevenler el kaldýrsýn.”Herkes hemen el kaldýrdý.

"O halde onu kardeþinizbileceksiniz. O baþka bir mil-letden de olsa sizinle yaþayan

içinizden bir kardeþiniz. Ve si-zi çok seviyor onu bir dahaüzmek yok. Anlaþtýk mý?"

Sýnýf hep bir aðýzdan “evetöðretmenim” cevabýyla inledi.Bu tablodan çok hoþlananMaria’nýn bir anda yüzündegüller açtý ve öðretmenin boy-nuna sarýldý.

Maria onun himayesindetüm çalýþkanlýðýný ortaya koy-

du. Öðretmeninden aldýðýdestekle o seneyi büyük birbaþarýyla geçti. Genç öðret-men istikbal vaad eden öð-rencisini milliyetine aldýrýþ et-meden büyük bir titizlikle ye-tiþtirdi.

……….

Artýk öðretmenlik yolununemektar yolcusu yorulmuþemeklilik için gün sayýyordu.Yýllarca o okul senin bu okulbenim binlerce yüreðe ilim ir-fan ekmenin gururunu yu-dumluyordu. Artýk Ankara’nýnbu en meþhur liselerinden bi-rinden hayýrlýsýyla emekli ola-caðý günü bekliyordu. O buhayallerle makamýnda oturur-ken odasýnýn kapýsý çalýndý.Sekreter "Müdür Bey sizi birbayan görmek istiyor" dedi.

Meraklý bir eda ile al içeridedi.

Esmer orta boylu elindenküçücük bir elin daha tuttuðubu yüzü hemen tanýyamadý.Hoþ geldiniz buyurun, dediama bir yandan da tanýmakiçin kendini zorluyordu. Gençbayan tatlý bir tebessümle vegayet narin bir ses tonuyla:

"Beni tanýmadýnýz mý Ho-cam "dedi.

"Özür dilerim yavrum amapek çýkaramadým desem ayýpolmaz Ýnþallah."

"Ben Maria. Maria Goçer-yan"

Yere Düþsem Ben KapýndaYere düþsem ben kapýndaElim tutup kaldýrýrsýnKeremin çok, nice canýBahr-i aþka daldýrýrsýn

Ben mâþukum diye her demFermânýný bildirirsinSeni mâþuk bilenlerdenHer günâhý sildirirsin

Eðer beni aþk odunaYandýrýrsan güldürürsünYa öldürür ondurursunYa sað koyar öldürürsün

Ahmet EFE

Page 40: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 7978 Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

A ile, toplumun temeli olup sos-yal yaþamýn özünü ve çekirdeðinioluþturur. Bunun için toplumu dü-zeltmeden önce iþe kiþiliðimizden, ai-lemizden baþlamamýz gerekir. Aileyisaðlýklý hale getirirsek saðlýklý toplum-lar meydana getirmiþ oluruz. Toplu-mun saðlýklý olmasý ailenin mutlu vehuzurlu olmasýna baðlýdýr. Her insanýnhayatý boyunca aldýðý kararlarda vekarakter geliþimi üzerinde doðup bü-yüdüðü aile yapýsýnýn önemli rolüvardýr. Aile, çocuðun oturup kalkma-sýndan, yiyip içmesine, düþünmesinekadar birçok karakter üzerinde etkiyapar. Ýnsanlar, ilkokulu olan aile oca-ðýnda hayatý, olaylarý ve insanlarý öð-renirler. Ýlk tepkilerini, kabul ve retle-rini aile içinde yapar, iyiyi-kötüyü, gü-zeli-çirkini, doðru-yanlýþý burada öð-renirler.

Mutluluk yuvasý, sevgi ocaðý vehuzur kucaðý olmasý gereken ailenin

temeli evlilikle atýlýr. Hayatý boyuncabirlikte yaþayacaðý, kendisine yardým-cý, refakatçi, arkadaþ, sýrdaþ ve yoldaþolacak kimsenin seçimi çok önemli-dir. "Allah'ýn emri, Peygamberin kavli"denilerek ilk adýmý atýlan ve temeli ku-rulan ailede esas olan, "bir yastýktakocayýn" duasýnda da vurgulandýðý gi-bi ömür boyu birlik ve dirliktir. Sevgive saygý ile kurulan bu kutsal ocaðýntütmesi için her türlü fedakârlýk karþý-lýklý yapýlmalý, büyük bir özveriyle ev-lilik devam ettirilmelidir. Eþler birbirle-rinin eksik ve kusurlarýný deðil iyi vegüzel yanlarýný ön plana çýkarmalýdýr.Aile, hem kiþinin huzur bulduðu birortam, hem neslin devamý için birvesile, hem de kiþiyi çeþitli kötülükler-den koruyan bir araçtýr.

Eþlerin birbirlerine yakýnlaþmasý-nýn temelinde sýrlar vardýr. Evliliklebirlikte gözle görünmeyen esrarengizbir þekilde baðlýlýk, huzur, sükûn, sev-

gi, yardýmlaþma ve merhamet oluþur.Allahu Teâlâ Rûm Suresi 21. ayette:"Kaynaþmanýz için size kendi cinsiniz-den eþler yaratýp aranýzda sevgi vemerhamet etmesi de varlýðýnýn delil-lerindendir. Doðrusu bunda iyi düþü-nen kavim için ibretler vardýr." buyur-muþtur. Aileler rast gele bir araya gel-miþ ve günü birlik yaþýyorlarsa o aile-nin vay haline! Evlilik ciddiyet, hassa-siyet ve haysiyet ister. Evlilik sadece ikicinsin bir araya gelmesiyle oluþmaz.Öncesi ve sonrasýyla saðlam hukuksalprensiplerle baðlanmýþtýr. Çocuklarýnbakýmý, eþlerin aile içindeki hak ve so-rumluluklarý, evliliði bitiren boþanma,nafaka, miras vs. konular, kendi için-de bir bütünlük gösterecek ve herþahsýn hukuku korunacak þekilde ku-rallara baðlanmýþtýr. Eþler birbirlerineverdikleri deðer, sevgi ve saygýylamutluluk aðacýný dikmeli, çocuklardabu mutluluðun meyveleri olmalýdýr.Çocuklarýn varlýðý, saðlýðý ve baþarýlarý

bu meyvenin çekirdeðini fidana dö-nüþtürür. Mutlu olmayan eþler, mut-lu çocuklar yetiþtiremezler. Evliliksevgiye açýlan en geniþ ve en aðýr ka-pýdýr. Açmak zor, geçmek kolaydýr.

Saksýdaki çiçek, evdeki kedi, bah-çedeki fidan sevgi ile beslendiði gibiaile de sürekli sevgi ile beslenmelidir.Sevgi, sevenlerin birbirinin gözününiçine bakmasý deðil, yan yana oturupayný yere bakmak, ayný yöne bakar-ken de hiçbir þeyin eksikliðini hisset-memektir. Sevginin doruk noktadaolduðu evde problem olabilir mi? Eþ-ler birbirine hem dost hem arkadaþhem de sýrdaþ olmalýdýr. Seni seviyo-rum demekten çekinmemeli, sevgi-de cömert, nefrette cimri olmalýdýr.Aile bireylerinin davranýþlarla gönülle-ri kazanýlmalý, kalplerinin fethi içintüm fýrsatlar kullanýlmalýdýr. Bir ailedehuzur ve mutluluk varsa o ev, içindeyaþayanlarýn cenneti olur. Ýki insanAllah rýzasýný gözetiyorsa her buluþ-mada, her ayrýlmada, her uyuþmada,her fedakârlýk ve her diðergamlýktatarifsiz bir lezzete ulaþýr ki yanýndakiAllah'ýn bir nimeti olur. Allah rýzasý dý-þýnda hiçbir kuvvet bu derece yapýcýolamaz.

Aile yapýsý güçlü olmayan toplum-larýn çözüleceði, çökeceði muhak-kaktýr. Bugün aile hayatýmýz tehlike al-týndadýr. Her bir yandan saldýrýlar de-vam etmektedir. Aile deðerlerini kay-beden toplumlar özünü kaybeder.Bu yapýyý dinamik ve saðlam tutma-nýn en güzel yollarýndan biri, aile bi-reyleri arasýndaki iletiþimi diri tutmak-týr. Bunun yolu da kalýcý muhabbettir."Muhabbet; sevgi katkýlý sohbettir."Aile içerisinde paylaþma ve dayanýþ-ma duygusu varsa, bireylerin zorluk-larý aþacaklarýna olan inançlarý pekiþir.Bu da aileyi birbirine kenetler ve da-ha çok fedakârlýk yapmalarýný saðlar.Paylaþma duygusundan mahrum ai-lelerde yetiþen kiþiler yalnýz, bencil,cimri, sorumsuz ve içe dönük olur.Hayatý paylaþmak aile için önemlidir.Paylaþmak evliliðin sýrrýdýr. Hayat de-nizinde kimi zaman fýrtýnalar kopar.

Bu fýrtýnalarda sýðýnýlacak en güvenli li-man ailedir. Ailede acýlar ve elemler-le birlikte mutluluk ve sevinçlerdepaylaþýlýr. Üzüntüler paylaþýldýkça aza-lýr, sevinçler paylaþýldýkça çoðalýr. Mut-lu aile uzlaþmayý bilen eþlerden olu-þur. Uzlaþma, anlaþmazlýklarý kavgayadönüþtürmeden çözme sanatýdýr.Uzlaþma, iki farklý renkten üçüncü birrenk elde etmektir. Aileyi oluþturankiþiler iki ayrý hayatý yaþamýþ iki farklýkiþilik iken, aile oluþturmanýn gereðiolarak bir teknede yoðrulmuþlardýr.Eþlerin uyumlu olmalarý, her konudaayný fikirde olmalarý sonucunu do-ðurmadýðý gibi, her konuda ayný fikir-de olmak da uyumlu bir hayatýn teksebebi deðildir. Evlilikte de uyum þartýolan "bir ortak görüþ, düþünüþ, zevkve deðerlendirme alaný" vardýr. Ge-nel kabul gören konular dýþýnda yo-ruma, tercihe ait konularda farklý gö-rüþler hayata renk katar, deðiþiklik vezenginlik getirir. Eþler arasýnda tartýþ-ma olabilir. Tartýþmanýn amacý üstünçýkmak deðil, en doðru ve en makulolaný gerçekleþtirmektir. Eþler arasýn-da baský deðil ikna, çatýþma deðil uz-laþma, saldýrý deðil bildiri ve iletiþimolmalýdýr.

Çocuklar hayatýn acý, keder ve sý-kýntýlarýna karþý mücadele etmeyi ai-lede öðrenirler. Ýyi bir anne-baba,çocuðuna sýkýntý tattýrmayan anne-baba deðil, aksine çocuðuna hayattakarþýlaþabileceði zorluklara karþý di-renmeyi, sabrý ve mücadeleyi öðre-tendir. En ufak bir sýkýntýsýnda hemenyardýmýna koþan anne-baba, süreklibaþkalarýndan yardým bekleyen, ken-di imkânlarýný ve becerilerini kullana-mayan, kendine güvenemeyen has-talýklý bir insan yetiþtirmiþ olur. Bilinç-siz anne-babalar çocuklarýna iyilik ya-payým derken bazen kötülük yap-maktadýrlar.

Sevgi ortamýnda yetiþen çocuklarkendisiyle barýþýk, kendine ve baþka-larýna güvenen, sevecen, mutlu,umutlu ve hoþgörülü olarak yetiþirler.Ailede sevgiyi doðuran ilgidir. Ýlgi sev-ginin hem anasý hem de çocuðudur.Ýlgisiz sevgi iktidarsýz sevgidir. Sadece"seni seviyorum" demek yetmez. Busevgiyi ilgiye, davranýþa dönüþtürme-miz gerekir. Bunu yapmayanlar sev-ginin bedelini ödemekten kaçýyorlardemektir. Bedeli ödenmemiþ sevgihaksýz kazanca benzer.

Ali ÖZKANLIAile

Sevgi ve Mutluluk Ocaðý: "Aile"

“Sevgi ortamýnda yetiþen çocuklar kendisiyle barýþýk, kendine vebaþkalarýna güvenen, sevecen, mutlu, umutlu ve hoþgörülü olarak

yetiþirler. Ailede sevgiyi doðuran ilgidir. Ýlgi sevginin hem anasýhem de çocuðudur. Ýlgisiz sevgi iktidarsýz sevgidir.”

Page 41: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 8180 Somuncu Baba

Saðlýk Bakanlýðý yetkilileri, yak-laþan kýþ aylarýnda tüketmek ama-cýyla kýþlýk yiyecek hazýrlayan va-tandaþlara, bu yiyecekleri hazýr-larken besin deðerlerini korumakve saðlýðý bozacak duruma gelme-lerini önlemek için dikkat etmele-ri gereken hususlar hakkýnda uya-rýlarda bulunuyorlar.

Yetkililer, vatandaþlarýn sebzeve meyvelerin bol olduðu yazgünlerinin sonlarýna doðru kýþýntüketmek amacýyla tarhana, reçel,turþu gibi yiyecekler yaptýklarýný,sebze ve meyveleri kurutarak de-rin dondurucularda saklanmaküzere hazýrlýklara baþladýklarýnýhatýrlatýyorlar.

Bu yiyecekler hazýrlanýrkenbesin deðerlerini korumak vesaðlýðý bozacak duruma gelmele-rini önlemek amacýyla bazý husus-lara dikkat edilmesi gerektiðinin

altýný çizen yetkililer, yapýlmasý ge-rekenleri þöyle sýralamaktadýr:

Ülkemizde ev þartlarýnda seb-ze ve meyvelere ýsýtma iþlemi uy-gulanarak yapýlan konserveler,(clostridium botulinum) mikrobuve sporlarýnýn yok edilmesine da-yanýr. Bu mikrobun yok edilmesiiçin besinlerin türlerine göre be-lirli sürede ve uygun sýcaklýklardaýsýtýlmasý gerekmektedir. Ev koþul-larýnda besinleri konserve etmekiçin basýnçlý konserve tenceresi,sýcaða dayanýklý kavanozlar, bunla-ra özel konserve kapaklarý kulla-nýlmalýdýr. Bu araçlar olmadýðý za-man, evlerde sebze ve benzeribesinlerin konserve edilmesiekonomik deðildir. Saðlýk açýsýn-dan tehlikeli olabilir.

Meyve ve sebzelerin içeriðin-deki suyun yüzde 10-20 oranlarý-na düþürülerek uzun süre dayan-

masýný saðlayan kurutma iþlemin-de de önemli ölçüde C vitaminikayýplarý olur. Bazý B vitaminlerin-deki kayýp ise kurutma sýrasýndagüneþle temas derecesine baðlý-dýr. Eðer kurutma iþlemi iyi yapýl-mazsa yiyeceklerde küflenme veböceklenme görülebilir. Bu iþlemyapýlacaksa sebze ve meyvelertarým ilacý artýklarýndan arýndýrmakamacýyla mutlaka yýkanmalý; serin,havadar ve kuru ortamlarda sak-lanmalýdýr.

Tarhana, ülkemizde oldukçasýk tüketilen besleyici deðeri yük-sek geleneksel bir besinimizdir.Yoðurt ve unun karýþýmýyla maya-landýrýlarak yapýlan tarhananýn ha-zýrlanýrken içine piþmiþ nohut,mercimek, havuç eklenmesi be-sin deðerini daha da artýrmaktadýr.Ancak tarhananýn güneþ altýndakurutulmasý baþta B2 vitamini (ri-boflavin) olmak üzere bir çok be-

Akýn DÝNDARSaðlýk

Kýþlýk BesinlerinHazýrlanmasý

sin öðesinin kaybýna neden olur.Bu nedenle tarhananýn güneþ al-týnda deðil, gölgede veya üzerin-de ince bir örtü ile kurutulmasýgerekmektedir.

Reçel, meyvelerin þekerle da-yanýklý hale getirilmiþ þeklidir. Re-çel yapýlacak meyvelerin ezik veçürük olmamasý uygun miktardaþeker kullanýlmasý, saklanýrken kö-pürme ve kristalleþmenin olma-masý gerekmektedir.

Turþu ve yaprak salamura, he-men hemen her evde yapýlmaktave zevkle tüketilmektedir. Yeþil bi-ber, yeþil fasulye, yeþil domates,salatalýk, lahana gibi sebzeler, ge-nellikle yüzde 15'lik tuzlu salamu-ra içerisinde saklanýr. Bu yiyecek-lerin besleyici deðeri çok az olup;kullanýmýndan özellikle hipertansifkiþilerin kaçýnmasý gereklidir. Tur-þu yapýmýnda ve sonrasýnda sala-muranýn yüzeyinde zar oluþma-masý için hava ile temasýný en azdüzeyde tutan temiz kaplar kulla-nýlmalý ve yiyecekler hazýrlanýrkençok iyi yýkanmalýdýr.

Besinlerin cam kaplarda sak-lanmasýnýn en ideal uygulama ol-duðunu vurgulayan yetkililer, plas-tik kap kullanýlmasý durumundavatandaþlara Tarým ve KöyiþleriBakanlýðýndan izinli olarak üretilenplastik malzemeler tercih etmele-rini öneriyorlar. Yetkililer, özellikleturþu yapýmýnda bu kaplarýn tek-rar tekrar deðil, bir kez kullanýl-masý gerektiðini belirtiyorlar.

Kuru Kayýsý, Dut, Zerdeçal,Anasonun faydalarý nelerdir ?

KKuurruu KKaayyýýssýý

Besleyici ve potasyum açýsýn-dan çok zengindir. Sindirim so-runlarýna iyi gelir. Stresi, kansýzlýðýönler. Ýçerdiði A vitamini akne gibicilt bozukluklarýný önler. Büyüme-

ye yardýmcýdýr. Görme fonksiyon-

larýný güçlendirir. Þeker hastalýðý-

nýn geliþimini engeller. Baðýþýklýk

sistemini korur. Potasyum, baþta

kalp kaslarý olmak üzere tüm kas-

larýn ve sinirlerin iyi çalýþmasýný

saðlar. Kayýsý lifli bir meyvedir. Lifli

besinlerin kan þekerinin dengeli

yükselmesini saðladýklarý zararlý

maddelerin baðýrsakta kalma sü-

resini kýsalttýklarý için kanserden

korunmada faydalý olduklarý sap-

tanmýþtýr.

KKaarraadduutt

Kalsiyum, demir, B1, B2 ve C

vitamini yönünden zengin olan

dutun birçok hastalýða iyi geldiði

bilinmektedir. Beyaz dut ateþ dü-

þürücü ve idrar söktürücüdür. Ka-

raduttan elde edilen þurubun ise

aðýz ve boðaz hastalýklarýnda

olumlu etkiye sahip olduðu bilin-

mektedir.

ZZeerrddeeççaall

Safra artýrýcýdýr, iltihap giderici

etkisi de vardýr. Gýdalarda; jelatin

ve pudingler, çeþni maddeleri, ha-

zýr çorbalar, etler ve turþularda

kullanýlýr. Ýpekli kumaþlar ve ince

derilerin boyanmasýnda kullanýlýr.

AAnnaassoonn

Ýþtahsýzlýðý ve yemeklere karþý

duyulan tiksintiyi giderir. Östroje-

nik bir etkisi vardýr. Az da olsa að-

rý kesicidir. Kusmayý ve ishali ke-

ser. Çeþitli kurabiyelerde, yemek-

lerde ve salata da kullanýlýr.

Page 42: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Adým Kýnalý Koç. Sizlere baþýmdan geçen

bir olayý anlatacaðým. Çok güzel ve bir o

kadar da ilginç bir hikaye. Kurban bayramý

geliyor. Yine çocuklar sevinecekler ve neþe

içinde büyüklerinin ellerinden öpecek.

Harçlýklar da minik ceplere doðru yol ala-

cak.

Kurban Bayramý’nýn hikayesini biliyor

musunuz? Çoðunuzun "evet" dediðini du-

yar gibiyim. Bilmeyen ve unutanlar varsa

onlar için bir araþtýrma yaptým. Öðrendim

ki, Kurban hikayesi, Hz. Ýbrahim ve oðlu Ýs-

mail'e kadar varýr. Nasýl mý? Bir gün Ýbra-

KurbanBayramý’nda

KýnalýKoç

Aralýk / 2006 8382 Somuncu Baba

Dilara ÞÝMÞEK

Bir HHadisResülullah aaleyhissalâtu vvesselâm bbuyurdular kki:

"Maddi iimkâný oolup dda kkurban kkesmeyen nnamazgâhýmýzasakýn yyaklaþmasýn."

him (a.s) rüya görmüþ. Allah (cc), oðlu Ýs-

mail'i kurban etmesini emretmiþ. Bu rü-

yayý tam üç kez ard arda görünce oðlu Ýs-

mail (a.s)'ý yanýna çaðýrýp, ona Allah

(c.c)’ýn emri olduðunu, kendisini kurban

etmesi gerektiðini söylemiþ. Ýsmail (a.s),

hiç itiraz etmyip hatta babasýný bu konu-

da cesaretlendirmiþ. "Babacýðým, emro-

lunduðun þeyi yap. Ýnþallah beni sabre-

denlerden bulacaksýn," diye cevap ver-

miþ. Ýbrahim (a.s) ciðer paresi oðlunun bu

hareketinden çok memnun olurken bir

yandan da onu kurban etmenin üzüntü-

sünü yaþasa da Allah (c.c)’ýn emri diyerek

teslim olmuþ.

Baba ve oðul bir gün sabah erkenden

yola çýkmýþlar. Daðlarýn ardýnda ýssýz bir

yere geldiklerinde, Ýsmail (a.s) hiç tered-

düt etmeden babasýnýn önünde diz çöke-

rek, Allah (c.c) ne emrettiyse onu yapma-

sýný söylemiþ. Ýbrahim (a.s) eline býçaðýný

alýp ve Allah'ýn emrini uygulamak üzerey-

ken, Allah (c.c)'ýn yardýmý eriþdi. Nasýl

mý? Tam o sýrada Allah (c.c), beni Ýsmail

(a.s)'ýn yerine kesmesi için gönderdi.

Bu duruma Ýbrahim (a.s) ne kadar se-

vindi bilemezsiniz. Allah'a þükür dualarý

ediyordu göz yaþlarý içinde. Bu olayla Al-

lah (c.c), Ýbrahim ve Ýsmail (a.s)'ý imtihan

etmiþti. Benim emrime itaat edecekler

mi? diye. Onlarda hiç tereddüt etmeden

Allah'tan gelene razý olmuþlardý. Böylece

imtihaný da baþarýyla geçmiþlerdi.

Bense Kurban edilen hayvanlarýn cen-

nete gittiði müjdesini duyunca, ne kadar

sevindiðimi bilemezsiniz. Cennete gitmek

herkese nasip olmaz. Tekrar Allah (c.c)'ýn

yanýna döneceðim. Sonunda ona dön-

mek kadar güzel bir þey varsa ben de bu

emre seve seve itaat ederim. Kurban Bay-

ramý’nda, lezzetli etimden; fakirler, yok-

sullar yiyecek. Yoksul çocuklarýn yüzü gü-

lecek. Kurban Bayramý’nda et yerken be-

ni unutmazsýnýz. Þimdiden hepinize iyi

bayramlar.

Page 43: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

Aralýk / 2006 85

Malzemeler

Hazýrlanýþý:

4 adet hazýr yufka

3 adet yumurta

1 büyük bardak süt

1 çay bardaðý sývýyað

1 çay bardaðý eritilmiþ tereyað

Yarým kilo ýspanak

Kuru soðan

Beyaz peynir

Kaþar peyniri

Çörek otu

Süt ve yað yumurta ile çýrpýlýr. Yufkalar üstüstedizilerek aralarýna bu karýþým paylaþtýrýlýr. Enüstte bulunan yufka mevcut karýþýmla ýslatýlýr.

Soðan ve ýspanak kavrulup böylece iç hazýrla-nýr. Yufkanýn üzerine iç serilir. Onun üzerinebeyaz peynir ufalanýp bol miktarda kaþar pey-nir rendelenir.

Yufkalar yuvarlanarak sarýlýr. Üzerine yumurtasarýsý sürülüp çörek otu serpildikten sonra bü-tün haliyle piþirilir. Sonra servis yapýlýr. Afiyetolsun...

4-5 Kasým 2006 Tarihlerinde Darende’de dergimi-zin yazarlarýyla buluþtuk. Ýki gün süren istiþarelerneticesinde geçtiðimiz yýlýn deðerlendirmesi veönümüzdeki yýlýn hedefleri görüþüldü. Ýstanbul,Ankara, Konya, Sivas, Kayseri ve K.Maraþ’tan katý-lan 40 kiþilik yazar-çizer ve kültür adamýyla yeniprojelerimizi paylaþtýk. Genel Yayýn Yönetmeni Ýs-mail PALAKOÐLU konuþmasýnda: “Geçen yýl he-deflediðimiz dosyalarda çok güzel konularla oku-yucumuza ulaþtýk, kanaatimize göre faydalý yayýn-lar yaptýk.

2007 yýlýnda daha güncel ve evrensel konulardayeni dosyalar planlýyoruz. Ýçerik konusunda okun-ma cazibesi daha yüksek olan yazýlarla okuyucu-muza ulaþmayý hedefliyoruz.” dedi.

Gönülden Ýkramlar

IspanaklýPeynirli Börek

Sýdýka & Mesude SARI

yemekzevki.net

84 Somuncu Baba

Yazarlarýyla Buluþtu...Somuncu Baba Dergisi

Somuncu Baba Dergimiz 2007 yýlý Ocak ayýndan itibarenücretsiz çocuk eki ile yeni yayýn dönemine giriyor.

Geleceðin ýþýðý olan çocuklarýmýza, millî ve manevî deðerlerimizi öðretmek, kültürel yönden daha güzelyetiþtirmek ve ayný zamanda eðlendirmek gayesiyle dergimizin ücretsiz çocuk eki, 2007 yýlý Ocak ayýndanitibaren dergimizle birlikte siz deðerli okuyucularýmýza ulaþacaktýr.

Kýsa, özlü, öðretici yazý ve þiirlerinizi, güzel sanat çalýþmalarýnýzý bekliyoruz... Sevgili Çocuklar…

Page 44: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine

8686

Page 45: Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi...6 Somuncu Baba Aralýk / 2006 7 Yukarýda hülâsa edilen hallerini gönülde gizli olan bir dil ile söyledim. Yýllarca dergâhýn eþiðine