zamandk220 egazete

48
Kim bu gençler? Kalbimizi nasıl dinlendirebiliriz? İşitme engelli bir ailenin beş dil bilen çocuğu www.zamaniskandinavya.dk 19 - 25 HAZİRAN 2013 • YIL : 5 • SAYI : 220 • DANMARK 25 DKK • SVERIGE 30 SEK • NORGE 35 NKR • FINLAND 3,5 EURO Gazetenizle birlikte İsveç’te çok- kültürcülüğün krizi mi? 1 ŞAHİN ALPAY • 39’DA Euro Turks Barometre 1 4’TE Batı kıyafetlerine Osmanlı etkisi 138’DE Brezilya’da hepimiz Bosnalıyız 1 45’TE ZAMAN’DA BU HAFTA Okurlarımıza duyuru Yaz tatili dolayısıyla gazetemiz 3-30 Temmuz tarihleri arasında basılmayacaktır. Yaz tatili sonrası 31 Temmuz’da gazetemiz tekrar siz okuyucularımıza ulaşacaktır. İyi tatiller dileriz. ZAMAN Prof. Dr. Stenberg: Gezi Parkı eylemleri Arap Baharı ile karşılaştırılamaz Gezi Parkı eylemlerinin başladığı ilk günlerde Taksim’de bulunan gelişmeleri yerinde gözlemleme fırsatı bulan İsveç’teki Lund Üniversitesi Orta Doğu Araştırmalar Merkezi Başkanı Prof. Dr. Leif Stenberg, bir ara gösterici gruplar arasında çıkan bir kavganın ortasında kalmış. Prof. Dr. Stenberg, yaşadıklarını ve son günlerde Türkiye’de yaşananlara dair düşüncelerini Zaman’a anlattı. 1 12’DE ORTAK PAYDA BİR ŞEYLERE ‘GICIK’ OLMAK Ahmet Turan Alkan, Gezi olayları sırasında yorumlarıyla öne çıktı.Son yazısının başlığı ‘Daha da yazmam Gezi-mezi...’ idi. Biz daha söyleyeceği şeyler olacağını düşünerek kapısını çaldık ve kendisiyle Gezi Parkı’nda konuştuk. 1 32’DE Erdoğan: Sandıktan başka yol arayanlara geçit yok Sincan’ın ardından İstanbul’daki Kazlıçeşme Meydanı, ‘Milli İradeye Saygı’ mitingine ev sahipliği yaptı. Kalabalık, meydanın da dışına taşarken, katılımın bir milyonu aştığı açıklandı. 1 34’TE Olimpiyat Stadı'nda bir rekor Türkçe'nin çocuklarına muhteşem veda Uluslararası Türkçe Derneği (TÜRKÇEDER) tarafından düzenlenen 11. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları'nın kapanış töreninin yapıldığı İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı tarihi gecelerinden birini yaşadı. Uluslararası Türkçe Derneği (TÜRKÇEDER) tarafından 'Evrensel Barışa Doğru' sloganıyla düzenlenen 11. Türkçe Olimpiyatları, Atatürk Olimpiyat Stadı'nda yapılan görkemli kapanış şöleniyle son buldu. 1 14’TE HELAL OLSUN SİZE EKREM DUMANLI • 41

Upload: zamandk

Post on 23-Mar-2016

233 views

Category:

Documents


6 download

DESCRIPTION

ZAMAN DK 220

TRANSCRIPT

Page 1: Zamandk220 egazete

Kim bu

gençler?

Kalbimizi nasıl

dinlendirebiliriz?

İşitme engelli bir ailenin

beş dil bilen çocuğu

www.zamaniskandinavya.dk19 - 25 HAZİRAN 2013 • YIL : 5 • SAYI : 220 • DANMARK 25 DKK • SVERIGE 30 SEK • NORGE 35 NKR • FINLAND 3,5 EURO

Gazetenizlebirlikte

İsveç’te çok-kültürcülüğün krizimi?1 ŞAHİN ALPAY • 39’DA

Euro TurksBarometre1 4’TE

Batı kıyafetlerineOsmanlı etkisi138’DE

Brezilya’dahepimizBosnalıyız1 45’TE

Z A M A N ’ DA B U H A F TA

Okurlarımıza duyuruYaz tatili dolayısıyla gazetemiz 3-30 Temmuz tarihleri arasında basılmayacaktır. Yaz tatili sonrası

31 Temmuz’da gazetemiz tekrar siz okuyucularımıza ulaşacaktır.İyi tatiller dileriz.

ZAMAN

Prof. Dr. Stenberg:

Gezi Parkı eylemleri ArapBaharı ile karşılaştırılamaz

Gezi Parkı eylemlerinin başladığı ilk günlerdeTaksim’de bulunan gelişmeleri yerindegözlemleme fırsatı bulan İsveç’teki LundÜniversitesi Orta Doğu Araştırmalar MerkeziBaşkanı Prof. Dr. Leif Stenberg, bir ara göstericigruplar arasında çıkan bir kavganın ortasındakalmış. Prof. Dr. Stenberg, yaşadıklarını ve songünlerde Türkiye’de yaşananlara dairdüşüncelerini Zaman’a anlattı. 1 12’DE

ORTAK PAYDA BİRŞEYLERE ‘GICIK’ OLMAK Ahmet Turan Alkan, Gezi olayları sırasında yorumlarıyla öne çıktı.Son yazısınınbaşlığı ‘Daha da yazmam Gezi-mezi...’ idi. Biz daha söyleyeceği şeyler olacağınıdüşünerek kapısını çaldık ve kendisiyle Gezi Parkı’nda konuştuk. 1 32’DE

Erdoğan:

Sandıktanbaşka yolarayanlarageçit yokSincan’ın ardından İstanbul’dakiKazlıçeşme Meydanı, ‘Milli İradeyeSaygı’ mitingine ev sahipliği yaptı.Kalabalık, meydanın da dışınataşarken, katılımın bir milyonu aştığıaçıklandı. 1 34’TE

Olimpiyat Stadı'nda birrekorTürkçe'ninçocuklarınamuhteşem vedaUluslararası Türkçe Derneği(TÜRKÇEDER) tarafındandüzenlenen 11. UluslararasıTürkçe Olimpiyatları'nın kapanıştöreninin yapıldığı İstanbulAtatürk Olimpiyat Stadı tarihigecelerinden birini yaşadı.Uluslararası Türkçe Derneği(TÜRKÇEDER) tarafından 'EvrenselBarışa Doğru' sloganıyladüzenlenen 11. TürkçeOlimpiyatları, Atatürk OlimpiyatStadı'nda yapılan görkemlikapanış şöleniyle son buldu. 1 14’TE

HELALOLSUNSİZE

EKREM DUMANLI • 41

Page 2: Zamandk220 egazete

2 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

ZAMAN ANKARA

1Norveç’in küresel emlak piya-sasýna kanalize etmeyi planladýðý

50 milyar dolara Türkiye talip oldu. Bukapsamda Baþbakanlýk Türkiye YatýrýmDestek ve Tanýtým Ajansý koordinatör-lüðünde, Toplu Konut Ýdaresi (TOKÝ)Baþkaný Ahmet Haluk Karabel’in dearalarýnda yer aldýðý bir heyet Norveç’tetemaslarda bulundu. Konuya iliþkindeðerlendirmede bulunan TOKÝBaþkaný Karabel, 2012 yýlýnda Tapu Ka-

nunu’nda yapýlan deðiþiklikle, ya-bancýlarýn Türkiye’de mülk edinmesininkolaylaþtýrýldýðýný söyledi. Karabel, he-yetler arasý görüþmelerde, TOKÝ’nin,devletin konut üretiminde uzman birkuruluþu olarak Norveçli yatýrýmcýlaradestek olabileceðini ve yol gösterebile-ceðini ifade etti.

Norveç Petrol Fonu yatýrýmlarýnýn,Ýstanbul emlak piyasasýna çekilmesiamacýyla 10-13 Haziran tarihleri arasýndagerçekleþtirilen Norveç ziyaretinde, TOKÝBaþkaný Karabel’in yaný sýra Milli Emlak

Genel Müdürü Abdullah Kaya ve HalkGayrimenkul Yatýrým Ortaklýðý YatýrýmcýÝliþkileri Genel Müdürü Uður Güney deyer aldý. Türk heyeti, Norveç Maliye Ba-kanlýðý, Ticaret ve Sanayi Bakanlýðý yet-kililerinin yaný sýra, Norveç Þirketler Kon-federasyonu üyesi firma temsilcileri, Nor-veç Finans üyesi kuruluþ temsilcileri ile degörüþmeler gerçekleþtirdi ve kurum yet-kilileri Türkiye ekonomisi ve yatýrýmlarýhakkýnda Norveçli yetkililerle sunumyaptý. Ahmet Karabel, heyetler arasý gö-rüþmelerde TOKÝ ile Ýstanbul gayrimen-

kul piyasasý ve potansiyeli hakkýnda de-taylý bilgi verdi. Türkiye genelinde yak-laþýk 20 milyon civarýnda konut bulun-duðunu ifade eden Karabel, yýllýk nüfusartýþýna baðlý olarak her yýl 500-600 bininüzerinde konut üretilmesi gerektiðiniifade etti. 2012 yýlýnda kamu ve özel sek-tör tarafýndan gerçekleþtirilen inþaatyatýrýmlarýnýn toplamýnýn 70,6 milyar do-lar olduðuna iþaret eden Karabel, Ýstan-bul’da inþa edilecek Kanal Ýstanbul, 3.köprü ve 3. havalimaný hakkýnda bilgiverdi.

Norveç Petrol Fonuyatýrýmlarýnýn,Ýstanbul emlakpiyasasýnaçekilmesi amacýyla10-13 Hazirantarihleri arasýndagerçekleþtirilenNorveç ziyaretinde,TOKÝ BaþkanýKarabel’in yaný sýraMilli Emlak GenelMüdürü AbdullahKaya ve HalkGayrimenkulYatýrým OrtaklýðýYatýrýmcý ÝliþkileriGe

Norveç’e 50 milyar dolarlýkemlak yatýrýmý davetiLüks konut ve gayrimenkul projelerine aðýrlýk veren Türkiye, rotayý Avrupa’nýn zengin ülkelerine çevirdi.

İsveç’te ana muhalefet liderine ‘Nazi Dede’ şoku

Makinistlerin ‘etekli eylemi’

ZAMAN STOCKHOLM

1İsveç’in ana muhalefet par-tisi Sosyal Demokrat Par-

ti’nin lideri Stefan Löfven, dede-sinin Nazi görüşlerini benimse-yen birini olduğunu hayretle öğ-rendiğini söyledi. Löfven, annetarafından dedesinin Nazi gö-rüşlerini benimseyen biri oldu-ğunu yeni öğrendiğini ve şaşkın-lıkla karşıladığını açıkladı. Löfven,kendisi ile ilgili yazılan bir kitapkonusunda yapılan röportajda,diktatör Hitler zamanında Nazigörüşlerini benimseyen biri olanve aynı görüşlü bir gazeteninmatbaasında çalışan dedesiylehiç karşılaşmadığını anlattı. Löf-ven, kendisinin 10 aylıkken İs-veçli bir aile tarafından evlatlıkalındığını da 20 yaşında öğrendi-ğini, gerçek babası ile hiç karşı-laşma fırsatı bulamadığını da söz-lerine ekledi.

ZAMAN STOCKHOLM

1İsveç’in başkenti Stock-holm’de banliyö trenlerini kul-

lanan erkek makinistlerin, şort ya-sağına karşı başlattığı ‘etekli eylem’sonuç verdi. Trenleri işleten firma,çalışanlara şort dağıtılacağını açık-ladı. Stockholm’ün kuzeyinde kalanRoslagsbanan semtinde banliyötrenlerini kullanan makinistler, sıcakhavada pantolon yerine şort giymekistedi. Ancak işveren firma, mesaisaatlerinde çalışanların şort giyme-sinin uygun karşılanmayacağını bil-direrek, bu isteğe karşı çıktı. Bununüzerine, banliyö hattında çalışan er-kek makinistlerden bir bölümü fir-madan, kadın çalışanlara verilenetekleri istedi ve mesai saatlerindebu etekleri giymeye başladı. İsveç vedünya basınının bu olaya büyük ilgigösterdiğini belirten şirketin İletişimMüdürü Tomas Hedenius, tepkilerüzerine yasağın kaldırıldığını, artıkisteyenlerin şort giyebileceğini açık-ladı.

Page 3: Zamandk220 egazete
Page 4: Zamandk220 egazete

Geçtiğimiz mart ayında, Türkiye kökenlile-rin 100 bin ve daha fazla bulunduğu 6 AB üyesiülke (Almanya, Fransa, Hollanda, İngiltere,Bel-çika, Avusturya), Kuzey Avrupa ülkeleri (Dani-marka, İsveç, Norveç, Finlandiya) ve İsviçre’de,Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştır-maları Merkezi (HUGO) tarafından Berlin mer-kezli Data4U araştırma kuruluşu işbirliğinde“Euro-Turks-Barometre” Araştırması gerçek-leştirildi. Doç. Dr. M. Murat Erdoğan yöneticili-ğinde gerçekleştirilen araştırma sonuçları fazlayoruma gerek bırakmadığı için, sonuçları yorumyapmadan araştırma başlıklarına göre özet ola-rak sizlerle de paylaşmayı arzu ettim.

Avrupa’da yaşayan bütün Türkiye kökenli-leri temsilen 22 bin bin 9 hane içinden tespit edi-len 14 yaş üstü 2634 kişi ile gerçekleştirilen araş-tırmada; istatistiksel olarak anlamlı sonuçlara var-mak için dağılım; Almanya 1012, Fransa 405,Hollanda 403, Avusturya 413 ve diğer ülkeler 401olarak gerçekleştirilmiş.

Yaklaşık 3 milyonu Almanya’da olmak üzereAvrupa’da sayıları 5 mil-yonu bulan Türkiye kö-kenli yaşamakta ve artıkkendilerinin “misafir”,“göçmen” ya da “gur-betçi” olarak adlandırıl-malarını istememekte.Araştırmaya göre, Tür-kiye kökenlilerin yüzde90’a yakın bölümü 11yılı aşkın bir süredir,yüzde 57’si ise 21 yıldanfazladır Avrupa’da yaşı-yor. Yüzde 13-20 ara-sındaki bölümü ise Av-rupa ülkelerinde doğ-muş ve bu, AB üyesi 10ülkenin nüfusundandaha fazla bir sayıya kar-şılık gelmekte.

Avrupa’da Türkiyekökenlilerin yaşamsüreleri ve yerleşiklik

Halen Avrupa’dayaşayan Türkiye köken-lilerin % 91’i ya orada doğmuş ya da 11 yıldanfazladır orada yaşamakta. Avrupa’da yaşayanTürkiye kökenlilerin yaklaşık olarak yarısı yani 2,5milyonu bulunduğu ülke vatandaşlığına sahip.Bu kitlenin yarısı ise aynı zamanda Türkiye va-tandaşlıklarını korumakta.

“Önümüzdeki 10 yıl içinde Almanya’yı(Fransa, Hollanda …) terk etmeyi ve sürekli ola-rak Türkiye’ye yerleşmeyi düşünür müsünüz?”sorusuna verilen cevaplar:

Kesinlikle Türkiye’ye yerleşmem: % 22; Tür-kiye’ye yerleşmem: % 14; Belki Türkiye’ye yer-leşirim: % 23; Kararsızım: % 11; Kesinlikle yer-leşirim: % 7; Emekli olunca yerleşirim: % 6

Medya ilgisiAraştırmaya göre Avrupa’da yaşayan Türkiye

kökenlilerin medya ilgisi şu şekilde:Türk medyası: % 33; Türk ve bulunduğu ülke

medyası: % 41; Tamamen Türk medyası: % 17;Bulunduğu ülke medyası: % 6

Türkiye-AB ilişkileri“Türkiye’nin önümüzdeki 20 yıl içinde AB

üyesi olacağına inanıyor musunuz?” sorusuna% 37 hayır; % 30 ise evet cevabı vermiş.

Türkiye’nin AB üyesi olmasını isteyenler %34; istemeyenler ise % 33.

Entegrasyon tartışmaları“Kendinizi (Almanya / Fransa / Hollanda /

İngiltere / Belçika / Avusturya / Danimarka / İs-veç / Norveç / Finlandiya / İsviçre) ne derece en-tegre olmuş yani “evinizde gibi” hissediyorsu-nuz?” sorusuna verilen cevaba göre, Avru-pa’daki yerleşik Türkiye kökenliler kendilerinin% 82, 5 ve üzerinde bir derecede bulunduğu top-luma entegre olduğuna inanmakta.

Avrupa’daki Türkiye kökenlilerin siyasaldavranışları

Avrupa’da yerleşik Türkiye kökenlilerin, ya-şadıkları ülkedeki siyasal tercihleri ile Tür-kiye’deki siyasal tercihleri arasında ciddi farklı-lıklar var. Genel olarak yaşadıkları ülkelerde sol,sosyalist, yeşil gibi siyasi ideolojilere sahip olanpartileri tercih eden Türkiye kökenlilerin Türki-ye’deki tercihleri muhafazakar-merkez sağdanyana olmakta.

“Bulunduğunuz ülkede oy kullandıysanız,hangi görüşteki siyasi partilere oyunuzu verdi-niz?” sorusuna verilen cevap; % 55 Merkez Sol,Sosyal Demokrat şeklinde.

“Türkiye’de bugüngenel seçimler yapılsave oy verme imkanınızolsa hangi partiye oyverirsiniz?” sorusunaverilen cevaplar ise şuşekilde:

AKP: % 44; CHP:% 12; Kararsızım: % 14;Hiçbiri: % 8

Türkiye seçimlerindeoy kullanma ne anlamageliyor, ilgi nedir,siyasal yönelim neyöndedir?

“Türkiye’de yapılanseçimlerde artık Al-manya’dan (Fransa,Hollanda …) oy verebi-leceksiniz. Sizce bu ge-rekli miydi?” sorusunaverilen cevaplar: Ge-rekliydi: % 60; Kesin-likle gerekliydi: % 21.

“Hangi seçimlerdeoy kullanmaya gideceksiniz? Ya da eğer sadeceTürkiye ya da Almanya (Fransa, Hollanda...) se-çimleri için oy kullanmanız gerekirse, hangisindekullanmayı isterdiniz?” sorusunu ise % 47 müm-künse ikisi için, % 12 bulunduğu ülke için ve %26 Türkiye seçimleri için şeklinde cevaplamış.

Aidiyet/kimlik/diasporalaşma/çokkültürlülükAidiyet ve kimlik ile alakalı sorulan sorular ve

cevaplar şu şekilde:Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?Türk-Müslüman: % 34; Türk: % 22; Müslü-

man: % 6; Türk-Müslüman-Avrupa: % 19Bir insanın sizce birden çok kültürel aidi-

yeti/kimliği olabilir mi?Olabilir: % 60; Olamaz: % 17

Avrupa’da ayrımcılık politikaları ve Türkiyekökenliler

“Almanya’da (Fransa, Hollanda …) Müslü-manların ayrımcılığa/haksızlığa uğradığını dü-şünüyor musunuz?” sorusuna verilen cevaplar:

Hayır: % 21; Evet: % 29; Bazen: % 31; Ke-sinlikle evet: % 9; Kesinlikle hayır: % 2

“Avrupa’da yaygın bir biçimde İslamafobi ol-duğunu düşünüyor musunuz?”

Hayır: % 24; Evet: % 37; Bazen: % 10; Ke-sinlikle evet: % 8; Kesinlikle hayır: % 3

[email protected]

Euro Turks Barometre

Kamil Subaşı

4 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

Mart-Nisan 2013

March -April

www.hugo.hacettepe.edu.tr

HUGO AVRUPA KAMUOYU ARA TIRMALARI

EURO-TURKS-BAROMETRE 2013

ALMANYA * FRANSA * HOLLANDA * NG LTERE * BELÇ KA *AVUSTURYA SV ÇRE * DAN MARKA * SVEÇ * NORVEÇ * F NLAND YA

EURO-TURKS-BAROMETER

Özet / Summary Ara t rma Yöneticisi

Doç. Dr. M. Murat ERDO AN

Ara t rma ve De erlendirme:Doç. Dr. M. Murat ERDO AN

Prof. Dr. Ayhan KAYA Dr. Can ÜNVER

Ara t rma Uygulama: Data4U Berlin-Almanya

Joachim Schulte & Umut Karaka Ara t rma Asistanlar

Deniz AYDINLI – Muharrem Kaplan

Ara t rman n detaylar na www.hugo.hacettepe.edu.tr adresinden ula abilirsiniz. Ara t rma Hacettepe Üniversitesi taraf ndan finanse edilmi tir.

©Çal man n bütün haklar Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Ara t rmalar Merkezi (HÜGO) ad na sakl d r. Çal ma k smen ya da bütün olarak kaynak gösterilmeksizin kullan lamaz.

[email protected] [email protected]

NORVEÇ HABER TURU

Kaçak paralara gümrükte el konuluyor

Gümrük Müsteşarlığı, ülkeden kaçırılmak istenen nakit paralara el ko-yoyur. 2013 yılının ilk yarısında toplam 17,3 milyon kron nakit paraya

el konulduğu açıklandı. Rakamın, geçen seneye oranla yüzde 20 artış gös-terdiğini belirten Gümrük Müsteşarlığı yetkilileri, Avrupa’da boy göste-ren Euro krizinin, nakit para kaçakcılığını arttıracağından endişe duy-duklarını ifade etti. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Gümrük MüfettişiHans Wilhelmsen, ülkeden kaçırılan nakit paranın, çoğunlukla uyuştu-rucu ve insan ticaretinde kullanıldığını söyledi. Ayrıca Wilhelmsen, yurtdışına çıkan vatandaşların, en fazla 25 bin kron nakit para götürebilece-ğini duyurdu.

Seçmenler, Başbakana olan inancını yitiriyorİnFact araştırma şirketininyaptığı araştırmaya göre, İşçi Partililerin 4’te 1’i, genel seçimlerde par-

tinin iktidarı sürdüremeyeceği kanaatinde olduklarını kaydetti. Yapılan an-ketle ilgili düşüncelerini dile getiren seçim araştırmacılarından Anders To-dal Jenssen, İşci Partililerin, Başbakan Jens Stoltenberge olan inançlarınıyitirdiklerini ve bu yüzden, partinin iktidarı sürdürebilmesinden şüphe duy-duklarını söyledi. Diğer taraftan Jenssen, “Daha geniş çaplı bir anket ya-pılırsa, İşçi Partisi’nin seçimleri kazanamıyacağını düşünen seçmenlerinsayısının, dörte birden daha fazla olduğunu görebiliriz” dedi.

Halk, küresel ısınmayı umursamıyor

Küresel ısınmaya ilişkin yapılan yeni bir araştırmaya göre, halk, iklimdeğişikliklerinden ve bu değişikliklerin getireceği sonuçlardan her

hangi bir endişe duymuyor. İklim değişikleri ve küresel ısınmanın, Nor-veç’i etkilemiyeceği kanaatinde olan halk, bu tür değişikliklerin, büyükoranda, diğer devleteri etkiliyeceğini düşünüyor. Araştırmada elde edilenbir başka veriye göre ise, küresel ısınmadan en çok endişe duyanların ba-yanlar ve eğitim seviyesi yüksek olan kişiler olduğu kaydedildi. Araştırmasonucunda, küresel ısınmadan çogunlukla sol görüşlü partilere destek ve-ren kimselerin endişe duyduğu vurgulandı. Araştırmanın sonucunu de-ğerlendiren Pr. Dr. Haakon Lien, ‘’Aslında halk, küresel ısınmadan ve ne-ticelerinden tedirgin; fakat iklim değişimleri, etkilerini yıllar sonra göste-receği için bunu pek umursamıyorlar.’’ dedi.

İşsizlık parası alan yabancıların sayısı artışta

Norveç İşsizlik Kurumu, işsizlik parası alan yabancıların sayısının artı-ğını açıkladı. Yetkililer, oranın artış nedenini düşük çalışma kapasi-

tesine bağladı. Kamuoyuna yapılan resmi açıklamada, işsizlik parası alangöçmen asıllı vatandaşların sayısının, 2010 ila 2013 yılları arasında yüzde12 artış gösterdiği ifade edildi. Sadece mayıs ayında 9 bin 305 göçmenin,işsizlik parasından yararlandığını vurgulayan kurum yetkilileri, bunların3 bin 381’inin, düşük çalışma kapasitesine sahip oldukları için işsizlik pa-rasından faydalandıklarını belirtildi. Konuyla ilgili görüşlerini dile getiren,Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Anniken Huitfeldt, gelişmeleri ya-kından takip ettiklerini, çalısma kapasitesi düşük vatandaşları iş hayatınakazandırmak için yeni adımlar atacaklarını söyledi. Ülkeye son yıllarda çoksayıda göçmenin geldiğini vurgulayan Huitfeldt, “Ne yazık ki göçmen-ler, iş hayatında istihdam edilmeyen bir grup haline geldi.” ifadelerini kul-landı.

İlerleme Partisi’nden, ulaşıma dev bütçe vaadi

İlerleme Partisi, ulaşım için mevcut bütçeye ek olarak 455 milyar kron ya-tırım yapacaklarını açıkladı. Seçmenlere ücretsiz otoyol ve daha iyi toplu

ulaşım imkanları vaad eden parti yönetimi, projeyi, önümüzdeki 10 yıl içe-risinde tamamlama sözü verdi. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Ula-şımdan Sorumlu Meclis Üyesi ve Hıristan Halk Partisi Başkanı Knut Arild,İlerleme Partisi’nin vaadini gerçekleştirmesinin imkansız olduğunu söy-ledi. İlerleme Partisi’nin projelerinin gerçekci olmadığına dikkat çekenArild, partisinin, ulaşım adına daha gerçekci projeler geliştirdiğine işaretetti.

Page 5: Zamandk220 egazete

5 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

HASAN CÜCÜK KOPENHAG

1ABD’nin gizemli istihbarat örgütü Ulu-sal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) internet

takibi ve dinleme skandalı etkisini devam et-tirirken 15 Eylül 2007’den bu yana Danimar-ka’da tüm iletişim görüşmeleri bir yıl süreylekayıt altına alınıyor. 15 Mart 2006’da ise ABüye ülkelerinin özgürlüklerin kısıtlanma al-tına alınmadan, terör olaylarının engellen-mesine yönelik iletişim bilgilerinin kayıt altınaalınabileceği kararı verilmesinden sonra Da-nimarka bunu hayata geçiren ilk ülke olmuştu.ABD’de patlayan skandal gözlerin tekrar Da-nimarka’da yapılan uygulamaya çevirdi.

Londra’da düzenlenen terör saldırısınınhemen sonra Danimarka Hükümeti, 2. TerörPaketi’yle telekomünikasyon şirketlerininDanimarkalıların tüm iletişimlerini 1 yıl sü-reyle kayıt altına almasına karar verdi. Uy-gulama ile telefon açan numara ile telefonedilen numara, telefon sahiplerinin adı- so-yadı ve adresi, telefon edildiğinin kayıt mak-buzu, telefon görüşmesinin nereden yapıldığıve görüşmenin başlama ve bitiş saatleri ka-yıt altına alınacak. İnternet üzerinden ise;gönderen ve alıcıların IP adresleri, transportprotokol adresleri, iletişimin başlama ve bi-tiş saati kayıt altına alınacak. Tüm sms ve e-postalar yine kayıt altına alınıyor. Terör faa-liyetlerini önlemek için başlatılan bu uygu-lamadaki bilgiler polis veya istihbarat teşki-latına ancak hakim kararıyla verilecek olma-sına karşılık ABD patlayan skandal Dani-marka kamuoyunda endişeye yol açtı. Kayıtaltına alınan iletişim bilgileri, cezai bir suç teş-kil ettiğinde yapılacak soruşturma ve yasal iş-

lemlerde delil olarak kullanılıyor. Danimarkahükümeti, 2002 yılında anti-terör yasasını ka-bul etmişti. Yasa, terör olaylarının öncedenengellenmesini sağlamak için polise genişyetkililer veriyor ve her türlü iletişim araçla-rının kontrol altına alınmasını sağlıyordu.

Danimarka’da iletişim teknolojisinde faa-

liyet gösteren şirketler, geçtiğimiz yıl 5,4milyon nüfuslu ülkede 900 milyar iletişimikayıt altına aldıklarını açıkladı. Yıllık kişinebaşına kayıt altına alınan iletişim bilgisi 145bin olurken, günlük kişi başına 397 kayıt ya-pılıyor. 2008 yılından bu yana istihbarat vepolisin izlemeye aldığı Danimarkalı sayısı yıl-

lık 15 binden 145 bine ulaştı. Telekomüni-kasyon sektöründe idarecilik yapan JacobWiller, kayıt altına alınan iletişim bilgilerininşirketler için yıllık maliyetinin iki rakamlı mil-yon kronlara ulaştığını belirterek, yapılan uy-gulamanın şirketlere zarar verdiğini söyledi.

Danimarka’da iletişimlerkayıt altına alınıyorDanimarka’da iletişim teknolojisinde faaliyet gösteren şirketler, geçtiğimiz yıl 5,4 milyonnüfuslu ülkede 900 milyar iletişimi kayıt altına aldıklarını açıkladı. Yıllık kişine başına kayıtaltına alınan iletişim bilgisi 145 bin olurken, günlük kişi başına 397 kayıt yapılıyor.

ERDAL ÇOLAK KOPENHAG

1Küresel Girişimcilik Monitörü (GEM)raporuna göre, yaşanan ekonomik

krizler, uluslararası rekabetin artması, hizmetsektörünün büyümesi, teknolojik ilerleme-ler ve artan işsizlik, insanları yeni iş olanak-ları ve girişim faaliyetlerine zorluyor. Bu sü-reçte kendine özgü nitelikleri nedeniyle ka-dın işgücü, esnek çalışma biçimlerine uygunişgücü olarak ön plana çıkmış durumda. Gü-nümüzde bu tür çalışma biçimlerinde yoğunbir şekilde kadınların istihdam edildiği gö-rülmekte. Rapora göre, kadın girişimciler ne-redeyse Avrupa’nın her ülkesinde olduğugibi Danimarka’da da benzer sorunlarlakarşılaşıyorlar. Bu nedenle de kadınlarınkendi işini kurabilmesi veya yönetici pozis-yonunda çalışabilmesi için belirli şartlara ih-tiyacı olduğu aktarıldı. Raporda şu noktalaradikkat çekildi: Kadınlara belirli desteğin ve-rilmesi, belirli şartların sağlanması gerekli;kendi işini kurmak isteyen kadınlara vetoplumun farklı kesimlerinden kadınlaradestek verilmesi gerekiyor.

Danimarka’daki Türkiye kökenli kadın-larımızın durumu ile ilgili görüşlerine baş-vurduğumuz Kopenhag İşletme Üniversite-

si’nde (CBS) öğretim görevlisi olarak çalışanDoç. Dr. Serden Özcan, Danimarka’dakigöçmen kökenli kadınların da desteklenmesigerektiğini düşünüyor. “Bu nedenle de, göç-men kökenli kadınların kendi işlerini kura-

bilmesi için des-tek verecek or-tak projelerhayata geçiril-meli. Kadın ça-lışanların yük-selme olanak-ları kadın giri-şimcilerin er-keklere göredaha zayıf kal-maktadır. Ka-dınlar karar alıcı,yönetici, düzen-leyici ve sorum-luluk gerektirenişler yapmaktan

çok, kararları uygulayan, yönetilen, emir vegörevleri yerine getiren konumundadırlar.Özellikle şunu vurgulamak istiyorum; ka-dınların yoğun olduğu meslek gruplarındabile yönetim kadrolarını erkekler işgal et-mektedir.” diyen Özcan sözlerini şöyle sür-

dürdü: “Kadınlar çalışma yaşamında hastabakıcı, temizlik elemanı, terzi, otel temizliği,pastacı, kasiyer, butik asistanı ve kuaför gibisadece belirli mesleklere yöneliyorlar. Dani-marka’da Türkiye kökenli şu anda yaklaşık140 girişimci kadın var ve 2000 yılında bu ra-kam sadece 70’di. 12 senede sadece 70 taneTürkiye kökenli kadın kendi işyerinin pat-ronu olmuş. Türkiye kökenli kadın girişimcisayısı bir iken erkek sayısı 9’dur. Üretim sek-töründe ve aynı zamanda IT, medya, tele-kom, biyoteknoloji ve medikal teknoloji sek-töründe girişimci olan herhangi bir kadınyok.”

Serden Özcan, “Hollanda, İsveç, Fin-landiya, Norveç gibi ülkelerle karşılaştırdığı-mızda Danimarkalı kadınlar bu ülkelere göreçok daha az girişimcidirler. Danimarkalı ka-dınların kurdukları şirketler performans ola-rak daha geri, hem daha az büyüyorlar,hem daha az kişiyi istihdam ediyorlar hemde daha az ihracat yapıyorlar.” dedi.

Danimarka’daki girişimciler içerisindekadınların oranının çok düşük kaldığına de-ğinen İş ve Büyüme Bakanı Annette Vil-helmsen, “Kadın girişimcileri ön plana çıka-rarak, kadınların daha aktif olmalarını isti-yoruz.” dedi.

Danimarka’da kadın girişimcilerin oranı düşükKadın girişimciler neredeyse Avrupa’nın her ülkesinde olduğu gibi Danimarka’da da farklı sorunlarla karşılaşıyorlar. Bunedenle de kadınların kendi işini kurabilmesi veya yönetici pozisyonunda çalışabilmesi için belirli şartlara ihtiyacı var.

Doç. Dr. Serden Özcan: “Danimarka’da Türkiyekökenli şu anda yaklaşık140 girişimci kadın var ve2000 yılında bu rakam sa-dece 70’di. 12 senede sa-dece 70 tane Türkiye kö-kenli kadın kendi işyeri-nin patronu olmuş. Tür-kiye kökenli kadın giri-şimci sayısı bir iken er-kek sayısı 9’dur.”

Page 6: Zamandk220 egazete

6 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

ERDAL ÇOLAK KOPENHAG

1Albertslund’da halkın sorularınacevap veren Vergi Bakanı Holger K.

Nielsen, Zaman’a hükümetin çalışmalarıve vergi uygulamaları hakkkında bilgiverdi.

Danimarka ekonomik krizden nasılçıkar, finansal kriz sürecinde enerji ve zo-runlu tüketim mallarındaki fiyat artışlarıve yüksek oranlı dolaylı vergilerin bankakredi borçları için acilen yeni borç yapı-landırılmasına hükümet ne zaman ka-rarlılıkla gidecek şeklindeki sorularımızıBakan Nielsen şöyle cevapladı: “Küreselkrizden çıkıcağımıza inanıyorum. Dani-marka gelişmiş ekonomiler arasında ba-şarılı performansı olan bir ülke. Dani-

marka’nın hedefi kamu sektörünü başa-rılı bir şekilde reforme edip, kamu sektö-rünü daha verimli ve şeffaf hale getirmek.Danimarka’da kamu harcamaları yüksek.Vergi oranları girişimcileri ülke dışınaçıkmaya teşvik edecek kadar yüksek. Buuygulama, Avrupalı vergi mükellefleriiçin olduğu kadar Danimarka için deumut verici. AB’nin bu yeni girişimi, şuanki uygulamaya göre daha iyi bir uygu-lamaya gidileceği anlamına geliyor. Hattaben bu yöntemle gelir sağlayacağımızıdüşünüyorum. Gelir vergisi uygulamala-rında vergi yükünün azaltılması, Dani-marka’nın son dönemde üzerinde dur-duğu önemli konular arasındadır. Emekgelirlerinin yüksek oranda vergilendiril-mesi yerine tüketim, çevre ve servet üze-

rindeki vergi yükününün arttırılmasının,istihdamın arttırılmasına ve dolayısıyla iş-sizliğin önlenmesine katkıda bulunmasıbeklenmektedir.”

Sosyalist Halk Partisi’nin son gün-lerde oy oranının düşmesi ve yabancılarpolitikası üzerine Nielsen, “Biz parti ola-rak insanların temel hak ve özgürlükleri-nin en üst düzeye ulaştığı bir görüşü arzuediyoruz. Biz parti olarak Danimarka’dayaşayan bütün etnik kökenlilere açık birpartiyiz. Etnik kökenlilerin partimize olandesteğini biliyorum.” dedi. Türkiye eko-nomisinin son yıllarda olumlu gelişmelergösterdiğini söyleyen Nielsen, yakalananistikrar sayesinde Türkiye’nin iyi bir eko-nomiye sahip olduğunu belirtti.

Sosyalist Halk Partisi’nde1991’den 2005 yılına kadargenel başkanlık göreviniyürüten Holger K. Nielsen,1981 yılında ilk defamilletvekili seçilmesinerağmen, hiç bakanlık göreviyapmadı. İlk defa bir bakanlıkkoltuğuna oturan Nielsen,Genel Başkan AnnetteVilhelmsen’in en çokgüvendiği isim. BaşkanVilhelmsen, siyasitecrübesinden yararlanmakiçin Nielsen’i VergiBakanlığı’na getirdi.

Kriz, Danimarka’yıteğet geçmediZaman’a hükümetin çalışmaları ve vergi uygulamaları hakkkında bilgi veren VergiBakanı Holger K. Nielsen, “Vergi oranları girişimcileri ülke dışına çıkmaya teşvikedecek kadar yüksek.” dedi.

İSVEÇ HABER TURU

Stockholm’de özelleştirme karşıtıprotesto

Stockholm’ün güney banliyölerindenAlby’de belediyeye ait evleri özelleştirme

kararı protesto edildi. Protestocular, konuylailgili referanduma gidilmesi talebinde bu-lundu. Stockholm’ün güneyinde bulunanbanliyölerden Alby’de belediyeye ait evlerinözel bir şirkete satılarak özelleştirilmesi kara-rına karşı çıkan bir grup Alby sakini protestogösterisinde bulundu. Protestocular satış ka-rarının durdurulmasını isterken konu ile ilgiliolarak referanduma gidilmesi için 6 bin 500 ki-şilik imza topladı. Alby’nin bağlı olduğuBotkyrka belediyesi yetkilileri ise özelleştirmeyoluyla elde edilecek gelir ile Alby’de eski bi-naların yenileneceğini belirterek kararı savu-nuyorlar. Bu arada Botkyrka Belediye Mecli-si’nin konu ile ilgili referandum yapılıp yapıl-mayacağı konusunda Haziran ayı sonunakadar bir karar alacağı belirtiliyor.

İsveç’te işsizlik gençlerin kabusuoldu

Uluslararası Çalışma Örgütü, dünyada 73milyon genç işsiz olduğunu açıkladı.

ILO’ya göre son beş yılda Avrupa, Ortadoğuve Kuzey Afrika’da genç işsizler ciddi orandaartarken, işsizlik İsveç’te de rekor seviyeyeulaştı. Kairos Future araştırma şirketinin yap-tığı araştırmada gençler arasındaki işsizlikyüzde 25 oranına yükselerek rekor seviyeyeulaştı. İlk defa İsveç’te gençler arasında ki iş-sizliğin bu orana geldiğini belirten yetkililergençlerin zor durumuna dikkat çekerek, işbulmanın zorluklarına dikkat çekti.

Polisin önünde kendini yakarakintihar etmek istedi...

İsveç’in Linköping şehrinde polisin önündekendisini yakan kişi, polislerin müdahalesi

ile son anda ölümden döndü. Linköping po-lisini arayan 34 yaşındaki bir şahıs, evininönünde kendini yakacağı ihbarında bulundu.İhbar üzerine olay yerine gelen polisler, üze-rine 2 litre benzin dökmüş ve elinde kibrit bu-lunan bir kişi ile karşılaştı. Polisler kendini yak-maya hazırlanan şâhısı ikna etmeye çalıştıysada, kendisini yakmaya engel olamadı. Elin-deki kibritin ateş alması ile yanmaya başlayanşahıs, anında müdahale edilerek, alevlersöndürüldü. Olay yerinde bulunan ambulan-sla hastaneye kaldırılan şahısın vücudundaderin yanıklar bulunurken hayati tehlikeninbulunmadığı bildirildi. Ayrıca ölümden dönenşahsın akli dengesinin yerinde olmadığı be-lirtildi.

ZAMAN STOCKHOLM

1İsveç’te, Türkiye’den ithal edilen 19 ton bala, içeriğindeşeker ve bal aromasına rastlandığı gerekçesiyle güm-

rükte el konulduğu bildirildi. İsveç Yiyecek Maddelerini De-netleme Kurumu’nun (Livsmedelsverket) internet sitesindenyapılan açıklamada, Türkiye’den getirildiği bildirilen ballardayapılan inceleme sonucunda “sadece şeker ve bal aromasınarastlanıldığı” belirtildi. Stockholm Södertälje’deki bir firma ta-rafından Türkiye’den ithal edilen 19 ton balın, geri çekilmesi

için İsveç kurumu tarafından ithalatçı firmaya talimat veril-diği ifade edildi. Ayrıca İsveç Kurumu, aynı marka altındakibalların Finlandiya ve Litvanya’ya satıldığının tespit edilmesiüzerine bu ülkenin kurumlarının da durumdan haberdar edil-diğini açıkladı. İsveç Yiyecek Maddelerini Denetleme KurumuMüfettişi Louise Nyholm tarafından yapılan basın açıkla-masında, şekerden ve bal aromasından oluşan bir maddeninbal olarak satılamayacağı söylendi. Nyholm, balın üretim yerive İsveç’e geliş yeri olarak gösterilen Türkiye’deki adresle dekontağa geçildiğini sözlerine ekledi.

İsveç’e Türkiye’den ithal edilen balda şeker çıktıTürkiye’den İsveç’e ithal edilen 19 ton bala, şeker ve bal aromasından eldeedildiği gerekçesiyle gümrükte el konuldu.

Page 7: Zamandk220 egazete

7 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

ERDAL ÇOLAK KOPENHAG

1Ekonomi, Sosyal İşler ve Entegrasyon, İçişleri, Maliye,Vergi ve İstihdam bakanlılarının işbirliği ile hazırlanan

rapora göre, Danimarka’da 42 bin 200 Danimarkalı yok-sulluk sınırında yaşıyor. Raporda, yoksulluk sınırı altında ya-şayan 42 bin 200 kişiden 10 bin 700’ünün çocuk olduğu veyoksulluk sınırı da yıllık 103 bin kron olarak ifade edildi. 1999yılında Danimarka’da yoksulluk sınırında yaşayan kişi sa-yısı 16 bin 250 iken bugün bu rakam 42 bin 200.

Raporda yoksulun ve yoksulluğun tarifi şöyle yapılmış:“Yoksul, yeterli düzeyde parası olmayan veya konforlu bir şe-kilde yaşamak için gerekli olan araçlara sahip olamayan ki-şidir. Yoksulluk kelimesi ise yaşamın gerektirdiği olanaklar-dan yoksun olma durumunu ifade etmektedir. Yaşamı sür-dürmek için gerekli olan şeyler ise, içinde bulunulan topluma,çevreye ve koşullara bağlı olarak değişiklik göstereceğindenyoksulluk kavramı her zaman gözlemlenen durumla, stan-dart durumun karşılaştırılması olarak ifade ediliyor.Yapılançalışmada, Danimarka’da yaşayan insanların asgari yaşamdüzeyini sürdürebilmesi için gerekli, yalnızca en temel ihti-yaçlarını minimum tüketim ihtiyaçlarının karşılayabilmesi ge-rekmekte.”

Raporda belirtilen bazı rakamlar şöyle:Yoksulluk sınırında yaşayan 42 bin 200 kişiden 11 bin

950’si 25 yaş üstü olup devlet yardımı alan kişiler.25 yaş altı devlet yardımı alıp ta yoksulluk sınırında ya-

şayan 3 bin 600 kişi mevcut.Batılı olmayan sonradan gelen göçmenlerden 4 bin

600’ü ve Batılı olmayan ama Danimarka’da doğan göç-menlerden 11 bin 100’ü yoksulluk sınırının altında hayatla-rını sürdürmekte.

Yoksulluk sınırında yada altında yaşayan 42 bin 200 ki-şiden 21 bin 500’ü herhangi bir meslek sahibi olmayan va-sıfsız kişiler.

Danimarka’da yoksulluk artıyor1999 yılında Danimarka’da yoksulluk sınırında yaşayan kişi sayısı 16 bin 250 iken bugün bu rakam 42 bin 200.

Page 8: Zamandk220 egazete

8 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

ERDAL ÇOLAK KOPENHAG

1Füresø Belediyesi Entegrasyon Konseyitarafından 4’üncüsü düzenlenen Ulus-

lararası Kültür Festivali’ne ilgi büyüktü. Fes-tivalde, farklı ülkelerden çocuklar ve gençlerkendi kültürlerini tanıttı. 20 ülkenin gönüllüdostluk ve diyalog elçileri, pozitif enerjileriyleFüresø’den barış, birlik ve diyalog mesajlarıgönderdi.

Farklı kültürleri bir araya getiren ve ülke-lerin kültür mozayiki oluşturduğu festivalde,‘dostluk ve diyalog’ ana tema idi. Füresø Kül-tür Evi’nde düzenlenen festivalde ayrıca, ka-tılımcılar ülkelerini, yemek ve tatlılarını ve kül-türel değerlerini tanıttılar.

“Füresø Belediyesi olarak bu dostluğa vediyaloğa ortak olmak için Füresø Kültür Evi’negeldik. Çok güzel bir gün, insan farklı kültür-leri tanıma fırsatını bulabiliyor. Füresø sakin-leri bugün burada. Füresø toplumunu oluştu-ran farklı kültürlerin mozayikini görüyoruz.”diyen Füresø Belediye Başkanı Ole Bondo

Christensen, baklavayı çok sevdiğini de ifadeetti.

4’üncüsünü düzenledikleri Füresø KültürGünü’nde insanlarin kültürlerini tanıtarakçok önemli bir görevi yerine getirdiklerinisöyleyen Füresø Belediyesi Meclis Uyesi ve En-tegrasyon Konseyi Başkanı Neslihan Diksan,“İnsanlar birbirlerini tanıyıp, farklı kültürleriöğrendikçe kültürlerarası yakınlaşma sağla-nacaktır. bu tür programlar insanların birbir-lerine olan ön yargılarının yıkılmasına yardımcıoluyor. Füresø toplumunda, birlik ve bütün-lüğü ayırım yapılmaksızın etnik ve kültürel kö-keni ne olursa olsun, demokratik değerlere uy-gun yaşamamızı sağlayacağımız huzurlu birtoplum için entegrasyon konseyi olarak çalış-malarımızı sürdürüyoruz.” dedi.

Füresø Kültür Evi’ni dolduran çeşitli etniktoplumlardan oluşan ziyaretçiler, gün boyufarklı ülkelerin lezzetlerini tattı. Daha sonra ül-kelerin çeşitli dans, müzik gösterileri de ren-kli görüntüler ortaya çıkardı. Program dostlukmesajları ile sona erdi.

Füresø Belediyesi Meclis Uyesi ve Entegrasyon Konseyi Başkanı Neslihan Diksan, 4’üncüsünü düzenledikleri Füresø Kültür Günü’nde insanlarin kültürlerini tanıtarak çok önemli bir görevi yerine getirdiklerini söyledi.

Füresø’de farklı kültürlerbiraraya geldiFüresø Belediyesi Entegrasyon Konseyi tarafından 4’üncüsü düzenlenen Uluslararası KültürFestivali’ne ilgi büyüktü. Festivalde, 20 ülkenin gönüllü dostluk ve diyalog elçileri, pozitifenerjileriyle Füresø’den barış, birlik ve diyalog mesajları gönderdi.

ZAMAN STOCKHOLM

1İsveç Dışişleri Bakanı CarlBildt yaptığı açıklamada,

ABD’nin Suriye’ye silah yar-dımı yapma kararını şanssızlıkolarak değerlendirdi. Suri-ye’nin silahlanmasına yardı-mın ilerisi için iyi sonuç doğur-mayacağına inandığını söyle-yen Bildt, “Bu yardım, ülkedesiyasi sürecin çözüme ulaşma-sını baltalar ve bu konuda ciddirisk oluşturur” diye konuştu.Bildt açıklamasında, ABD’ninSuriye’de muhalif grupları si-lahlandırırken, Rusya’nın da

Esed rejimini desteklemesinitehlikeli bir senaryo olarak gör-düğünü de söyledi. Bunun böl-gede ciddi insani sonuçları ola-cağına dikkati çeken Bildt, silahambargolarının uygulanması-nın daha tercih edilir olacağınıbildirdi.

Bu arada Birleşmiş MilletlerTeşkilatı, (BM) İsveç’ten İsrailile Suriye arasında bulunanGolan tepelerine barış gücü as-keri göndermesini istedi. Bi-lindiği gibi Suriye’de çatışma-ların şiddetlendiği son gün-lerde Suriye ve İsrail arasındakiGolan Tepeleri’nde de gergin-

lik yaşandı. Golan Tepeleri’ndebulunan Avusturya Barış Gücüaskerlerinin yaralanması ne-deniyle bu ülke askerleriniçekme kararı aldığını duyurdu.Bunun üzerine harekete geçenBM, Avusturya Barış Gücü as-kerleri yerine başka ülke asker-lerinin yerleştirilmesi için te-maslarda bulunuyor. Bu çerçe-vede BM, İsveç’ten barış gücüaskeri isterken İsveç tek ba-şına olmaktan ziyade İskandi-nav ülkelerinin ortak katılımıylaoluşturulacak bir Barış Gücüiçinde Golan tepelerine askergöndermeye sıcak bakıyor.

İsveç Dışişleri Bakanı Bildt, ABD’ye ters düştü:

“Suriyeli muhaliflere askeri yardım riskli”İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, ABD’nin Suriyeli muhaliflere askeri yardımı artırma kararını riskli bulduğunu açıkladı.

Page 9: Zamandk220 egazete
Page 10: Zamandk220 egazete

10 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

MEHMET KÖSE

1Frederik Harhoff adlı hakim geçtiğimizhafta Danimarkalı ve Avrupalı meslek-

taşlarına yazdığı özel mektubunda mahke-meye ve hakim arkadaşlarına çok ciddi suç-lamalar yöneltiyor. BT gazetesinin Danimarkabasınına duyurduğu mektup çok önemli suç-lamaları içeriyor. Danimarkalı hakime göreBirleşmiş Milletler’in bünyesinde faaliyet gös-teren savaş suçlularının yargılandığı mah-keme, Bosna katliamı mağduru binlerce insanırencide eden kararlara imza atıyor.

Harhoff, mahkemenin özellikle 2012 son-baharı sonrasında savaş suçluları hakkında al-dığı serbest bırakma kararlarına dikkat çekiyor.Örnek olarak 2012 Kasım ayında Hırvat ge-neraller Ante Gotovina ve Mladen Markac’unserbest bırakılmalarını gösteriyor. Bu iki ge-neralin önce savaş suçu işlediğine karar veril-miş ve 24 ve 18 yıllık hapis cezasına çarptırıl-mıştı. Daha sonra Danimarklı hakimin iddiaettiği üzere temyiz kararıyla serbest bırakıl-mıştı. Hakime göre bu kararların en büyük so-rumlusu mahkeme heyeti başkanı Amerikalıhakim Thedor Meron.

Harhoff’a göre Başkan Meron, mahke-meye ve hakimlere savaş suçlusu generallerinserbest bırakılması konusunda ‘şiddetle’ ve ‘yo-ğun’ bir şekilde baskı uyguluyor. Hukuk mer-cilerine ve hakim dostlarına yazdığı 5 sayfalıkmektupta Danimarkalı hakim bu baskının se-bebini şu çarpıcı tespitlere dayandırıyor:

“1993 yılında kurulan savaş suçları mah-kemesi 2012 yılına kadar en yüksek rütbeli as-kerlerin ve genrallerin yargılanabileceği şöleböyle bir yargı standardı geliştirdi. Tahminimşu ki Amerika ve İsrail gibi ülkelerdeki güçlü as-keri oluşumlar mahkemenin emsal teşkil ede-

cek uygulamasının yüksek rütbeli askeri per-sonele de ulaşabileceğini hissetti.” ArdındanHakim Harhoff mahkemenin meşruiyetiyle il-gili akla şüpheler getirebilecek şu çarpıcı soruyusoruyor: “Acaba Amerikalı ya da İsrailli bir yet-kili Amerikalı Başkan’a mahkemenin yönünündeğiştirilmesi konusunda etkide mi bulundu?”

Adalete duyduğu saygıdan dolayı ve vic-danının sesini dinleyerek bu durumu deşifre et-mek istediğini yazan hakim Harhoff 2007 yı-lından beri Savaş Suçları Mahkemesi’nde gö-rev yapıyor.

Uluslararası Ceza Mahkemesitöhmet altındaİnsanlığa karşı işlenen savaş suçlarının faillerinin yargılanması için kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi hakkında çokçarpıcı iddialar var. Mahkemede görevli bir Danimarkalı hakim insanlık suçu işleyen Sırp ve Hırvat generallerin cezaalmayıp serbest bırakılmalarına isyan ediyor.

Bakan Carlsson:Filistin’e yardımıazaltabilirizİsveç Uluslararası Kalkınma veİşbirliği Bakanı GunillaCarlsson, İsveç’in Filistin’eyaptığı finansal yardımıazaltabileceğini söyledi.İBRAHİM KAYA STOCKHOLM

1Filistin ve İsrail’e 3 günlük bir ziyarette bu-lunan Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği

Bakanı Gunilla Carlsson, İsveç’e dönüşünde ül-kesinin Filistin’e her yıl yaptığı finansal yardımıazaltabileceğini söyledi. Bakan Carlsson bunagerekçe olarak Filistin’in İsrail ile yapılacakbarış görüşmelerine katılmama kararını gös-terdi. ”Gerek Filistin, gerek İsrail tarafı iki dev-letli bir çözüm için masaya oturmaktan kaçını-yor” diyerek sözlerine devam eden Carlsson,”İsveç olarak bu yardımı Filistin’e, ortaya somutbir sonuç çıksın diye veriyoruz ancak neticedebarış görüşmelerinde hiç bir ilerleme yok”şeklinde konuştu. Diğer taraftan muhalefetpartileri, Carlsson’un açıklamalarına tepki gös-terirken, Sol Parti Sözcüsü Hans Linde , ”Sa-yın Bakanın teklif ettiği yol yanlış. İsrail işgali ne-deniyle Filistin’in yardıma olan ihtiyacı azal-mıyor bilakis daha da artıyor” diye konuştu. İs-veç’in her yıl Filistin’e 700 milyon Kron yar-dımda bulunduğu belirtiliyor. Bakan Carlssonise bu rakamın 500 Milyon Krona düşürülebi-leceğini dile getiriyor.

İBRAHİM KAYA STOCKHOLM

1Yaklaşık 1 ay önce Stock-holm’ün Husby banliyö-

sünde yaşlı bir adamın polis ta-rafından öldürülmesiyle başla-yan banliyö isyanları yargıya ta-şındı. Geçtiğimiz hafta bir ilkolarak banliyö isyanları sırasındagözaltına alınan bir zanlının yar-gılanmasına başlandı. Savcı An-dreas Nyberg, zanlının ağırlaştı-rılmış vandalizm ile suçladığını

açıkladı. Zanlı avukatı JohanHanson ise 26 yaşındaki mü-vekkilinin olaylar sırasında sar-hoş olduğunu, tek başına hare-ket ettiğini ve hiç bir çeteninüyesi olmadığını savundu. Bi-lindiği olaylar sırasında yüzü aş-kın otomobil yakılmış, birçokkamu binası ateşe verilmiş, po-lise ve itfaiyeye taşlı, sopalı sal-dırılarda bulunulmuştu. Stock-holm’ün birçok banliyösüne ya-yılan isyanlar esnasında 20’e ya-

kın kişi gözaltına alınmıştı. Bu arada Polis tarafından

yayınlanan bir rapor, Stock-holm’de meydana gelen banliyöisyanlarında toplam 32 polisinyaralandığını ortaya çıkardı. Ra-porda bunun yanı sıra olaylar es-nasında polisin kendini korumaadına yeterli ekipmana sahip ol-madığı bilgisi yer aldı. Banliyö is-yanlarının Polisin tarihinde kar-şılaştığı en kötü olaylardan biriolduğu da belirtilirken Polis Teş-

kilatı’ndan Mika Eskelinen, ban-liyö isyanlarında esas hedefinpolisi taşlamak olduğunu, oto-mobilleri kundaklayarak pro-testocuların polisi tuzağa düşür-meye çalıştığını savundu. PolisSendikası’ndan Hans Olsson isebanliyö isyanlarında olaylarınerkenden doğru teşhis edilmesive polisin buna uygun ekipmankullanması ve çatışma taktikleriuygulamasının öneminin ortayaçıktığını söyledi.

İsveç’te banliyö isyancılarımahkeme karşısındaYaklaşık 1 ay önce Stockholm’de meydana gelen banliyö isyanları ile ilintili olarak gözaltına alınan banliyö isyancıları yargılanmaya başlandı.

Page 11: Zamandk220 egazete

11 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYAFİNLANDİYA HABER TURU

Rusya’yı en çok ziyaret edenikinci ülke;Finlandiya

2013 yılının ilk çeyreğinde Rusya’yı en çokPolonya, Finlandiya ve Çin vatandaşları zi-

yaret ettiği bildirildi. Yılın ilk üç ayında Rus-ya’yı 6 milyon 300 bin kişi ziyaret ettiği belir-tildi. Bu rakamın 248 binini ise turizm amaçlıziyaretler oluşturuyor. 2012 yılının aynı dö-nemine göre Rusya’ya toplam seyahat sayısı% 17, turizm amaçlı seyahatlerin sayısı ise %9 artış gösterdiği ifade ediliyor.Rusya İstatis-tik Kurumuna dayandırılan yapılan açıklamayıFederal Turizm Ajansı duyurdu.

Finlandiya’ya NATO uyarısı

Rusya Başbakanı Dmitriy Medvedev,komşu ülkelerin NATO’ya katılımından

doğan güç dengesi değişimini göz ardı ede-meyeceğini söyledi. Ria Novosti’nin haberinegöre Barents Denizi Zirvesi’nde konuşanMedvedev, Finlandiya ve İsveç’in Kuzey At-lantik İttifakı’na olası katılımını yorumlayarakRusya’ya coğrafi yakınlıktaki ülkelerin NA-TO’ya katılımının bir şekilde güç paritesini de-ğiştirdiğini belirtti. Bununla birlikte RusyaBaşbakanı, İttifak’a katılma kararının her birülkenin iç meselesi olduğunu ve kararlarıntüm ülkelerin egemenliğine dayanarak alın-dığını sözlerine ekledi. Ancak yine de NA-TO’nun, “olumsuz şartlarda Rusya’ya karşıkullanılabilecek belli bir askeri potansiyele sa-hip bir yapı” olduğunu anımsattı. Bununyanı sıra Finlandiya vatandaşları arasında ya-pılan bir kamuoyu anketinde halkın %52’siNATO üyeliğine karşı olduğunu bildirdi. An-ketteki diğer sorulardan birisi ise ‘İsveç’in üyeolması halinde Finlandiya o’nu takip eder mi?’sorusuna üyeliğe karşı olanların% 7 artış gös-tererek %59’a çıktıkları görüldü.

Rus SU-27 savaş uçaklarıFinlandiya hava sahasını ihlalettimi?

Finlandiya Savunma Bakanlığı 11 Hazirantarihinde iki Rus savaş uçağının kısa süreli

olarak Finlandiya hava sahasını işgal ettikle-rine dair açıklamada bulundu. Savunma Ba-kanlığının verilerine göre, Finlandiya Körfezietrafında iki adet savaş ve iki adet bombardı-man uçağının uçuş gerçekleştirdiği bildirildi.İddialara Rusya Savunma Bakanlığından açık-lama geçikmedi. Tu-22 uzun menzilli bom-bardıman ve Su-27 Rus savaş uçaklarının be-lirtilen noktada planlı uçuş gerçekleştirdiklerifakat rotalarından herhangi bir sapma yaşa-madıklarını belirtti.

Finlandiya’da çılgın sıcaklar

Finlandiya’nın kuzey bölgelerinde son 50 yı-lın en yüksek hava sıcaklıkları yaşanıyor.

Finlandiya Meteoroloji Kurumunun verdiğibilgilere göre Utsjoki şehrinde hava sıcaklığı30,5 dereceye kadar çıktığı belirtildi. Laplandgibi kış turizminin yoğun ziyaret bölgesindeise hava sıcaklığının 29 dereceye çıkması her-kesi şaşırttı. Yetkililer bu durumu “olağandışıbir durum” olarak nitelendiriyor. BaşkentHelsinki’ye bin kilometre mesafedeki Laplandbölgesinde sıcaklıkların süreceği bildirildi.

Timo Soini, eşcinsel evliliklereprotesto gösterisine katıldı

Fin Milliyetçi Parti Başkanı Timo Soini’ninFransa’da gerçekleştirilen eşcinsel evlilik-

lere protesto gösterilerine katıldı belirtildi.Soini , geleneksel evliliğin çok önemli oldu-ğunu açıkladı. 150.000 fransız gösterici pro-testo gösterilerinde eşcinsel evliliklerin yasal-laşmasına tepki göstermişti. Milliyetçi Muha-fazakar Soini, kendisini sadık bir Katolik ilanetti.

2013�te Finlandiya’da OrmancılıkSanayi ve kriz uyarısı

Finlandiya Orman Endüstrisi FederasyonuGenel Direktörü Timo Jaatinen Orman Sa-

nayi İşadamları Gazetesi’ne yaptığı açıkla-mada “Avrupa’nın zayıf ekonomik durumu,Finlandiya orman endüstrisinin geleceğinide etkiliyor. Finlandiya artık, sektörün mali-yet yükünü hafifletmek için gerekli önlemle-rin hızla uygulanmasını odaklanmalıdır.”Dedi. Finlandiya Ormancılık Sanayi Federas-yonu üyelikleri, Finlandiya’daki kağıt ha-muru, kağıt ve mukavva üreticilerinin yanısıra, hızar ve kontrplak fabrikaları gibi doğ-rama ürünleri ve diğer ahşap esaslı ürünlerinüreticileri gibi tüm ahşap ürünleri şirketlerinin% 80�ini kapsıyor. Federasyonun Genel Di-rektörü Timo Jaatinen, Finlandiya Ormancı-lık Sanayi’nin 2013 Ocak ayından Mart ayınakadar olan genel durum değerlendirme ra-porunu yorumlarken; “Finlandiya OrmanEndüstrisi’ni rakip ülkelere göre, daha yüksekbir düzeyde tutmak, rekabet gücünü korumakiçin gereklidir” diyor. Finlandiya inşaat sek-törüne dair yeni bir raporda da, inşaat faali-yetinin cari yılda % 3 oranında düşmeye de-vam edeceği tahmin ediliyor. 2014�ten öncede, büyüme beklenmiyor. Odun hammaddemaliyetinin, son ürünlerin fiyatlarına göremakul kalmadığı sürece, Finlandiya’nın re-kabetçi bir orman sanayisine sahip olamaya-cağına dikkat çekiliyor.

Finlandiya mezun öğrencilerintaşkınlıklarından bıktı

Finlandiya’da okullarından mezun olanlarınyapageldikleri parti ve aşırı eğlenceler po-

lisi alarma geçirdi. Hergeçen sene kutlamala-rın daha çok önü alınamaz hale geldiği bildi-rildi. Polisin alkollü gençlerin taşkınlıklarınıönlemek amacıyla aileleri ve sosyal hizmetlerkurumu ile ortaklaşa çalışacağı bildirildi. Ge-rek aileleri gerekse yetkilileri reşit olmayangençlerin küçük yaşta aşırı alkol tüketimi en-dişelendiriyor. 2012 yılı verilerine göre devriyegezen polis memurlarının 1.200 durumdagençlere müdahale ettiği ve toplamda 2.700litre içkiye el koyduğu belirtildi

ENGÝN TENEKECÝ OSLO

1Geçtiðimiz günlerde gerçekleþen Barentzirvesi, birçok ülke baþbakanýný Nor-

veç’te bir araya getirdi. Kirkenes bölgesindegerçekleþen 20. yýldönümü kutlamalarýnaNorveç, Rusya, Finlandiya Ýzlanda gibi ülke-lerin baþbakanlarýnýn yaný sýra, Avrupa Ko-misyonu’ndan bazý yetkililer, Ýsveç ve Dani-marka’nýn dýþiþleri bakaný, bölge ve gençliktemsilcileri, yerli halk da katýldý.

Zirve boyunca özellikle Norveç ile Rusyaarasýnda ki balýkçýlýk iliþkileri, uluslararasývergi kaçakçýlýðý, deniz sularýnda ki sýnýr gü-venliðinin geliþtirilmesi gibi meseleler ko-nuþuldu.

Baþbakan Jens Stoltenberg, 20 yýl önce im-zalanan Barent Ýþbirliði’nin, tüm bölgede sýnýrötesi güvenliðin oluþumuna hizmet ettiðinikaydetti. ‘’ Barent iþbirliði (özellikle kuzeybölgesinde), Norveç-Rusya arasýnda ki iþbir-liðinin güçlenmesine neden oldu.’’ diyenbaþbakan, Barents bölgesinde bereketli doðalkaynaklarýn bulunduðunu, önümüzdeki za-man diliminde ise, bu kaynaklarýn kullanýmýüzerinde durulacaðýný duyurdu.

Baþbakan Stoltenberg, Barent zirvesinin20. yýldönümü kutlamalarýna parelel olarak,Rus mevkidaþý Medvedjev ile de bir arayageldi. Baþbakan Stoltenberg ve Medvedjev, ikiülke arasýnda geliþen 20 yýlýn deðerlendiril-mesini yaptý. Stoltenberg ikili görüþme ile il-gili þunarý söyledi: ‘’ Bugün, özellikle güvenlikalanýnda, acil duruma konularýna iliþkin yapýla-cak iþbirliðimizi geniþletmek için bazý an-laþmalar yaptýk. Ayrýca, nükleer olaylarýn bil-

dirilmesine yönelik iþbirliðimizi de güçlendi-receðiz. Konuyla ilgili, bir kaç gün önce BarentSRS adlý bir haberleþme gemisi görevine debaþladý.’’

Diðer taraftan her iki baþbakan, balýkçýlýktaiki ülkenin ulaþtýðý olumlu sonuçlarý deðer-lendirdi. Özellikle, Rusya’nýn kuzey batýsýndayer alan, Norveç’in komþu bölgelerinde kinükleer güvenliðin geliþtirilmesi hakkýnda dakonuþuldu. Toplantýda iki anlaþmaya da imzaatýldý. Bunlardan bir tanesi; her iki ülkeyesýnýr olan Büyük Orman (Storskog) ve BorisGleb’de mevcut güvenlik kontrolünün ve bilgialýþ veriþinin geliþtirilmesi, diðeri ise; Norveç-Rus þirketleri ve kamu sektörlerinde yer alangenç liderler için bir deðiþim programý oluþtur-masý.

Rus baþbakan, 2. Dunya Savaþý’nda, Rus-larýn Norveç için büyük çaba sarf ettiðini kay-detti. Medvedjev, savaþta hayatýný kaybedenRuslar için, Kirknes’te yer alan Rus SavaþAnýtý’na özel bir törenle çelenk koydu. Prog-ramda, Norveç-Rus ortak kurtarma operas-yonunun sunumu yapýldý.

1993 yýlýnda iki aþamalý bir organizasyonyapýsýyla tesis edilen Barent-Avro Arktik Böl-gesi, (Barent Ýþbirliði) Norveç, Ýsveç, Rusya veFinlandiya’ nýn kuzey bölgelerinin iþbirliðiniamaçlýyor. Bölgenin yerlisi olan üç halk (Sami,Nenet ve Vespian) arasýnda geliþen iþbirliði gü-cünü; orman, balýk, maden, petrol ve doðalgazbakýmýndan zengin doðal kaynaklar ile böl-gesel, yerel ve bireysel düzeydeki yakýn etki-leþimden alýyor. Askerî güvenlik, stratejikenerji ile uluslararasý hukuku ilgilendiren ko-nular, bölgesel iþbirliðinin dýþýnda tutuluyor.

Baþbakan Stoltenberg, Barent zirvesinin 20. yýldönümü kutlamalarýna parelel olarak, Rus mevkidaþý Medvedjev ile debir araya geldi.

Barent zirvesinde,Norveç-Rusyailiþkileri görüþüldüBarent ziresi hakkýnda bazý deðerlendirmelerde bulunanBaþbakan Stoltenberg, bölgede bereketli doðalkaynaklarýn bulunduðuna dikkat çekti.

Page 12: Zamandk220 egazete

1Türkiye’de Gezi Parkı’nda başla-yan ve daha sonra ülkenin değişik

şehirlerine yayılan protesto gösterileridünyanın birçok ülkesinde merakla ta-kip ediliyor. Türkiye uzmanı birçok aka-demisyen yaptıkları analizlerle olan bi-tenleri anlamaya çalışıyor. Onlardan biride İsveç’teki Lund Üniversitesi OrtaDoğu Araştırmalar Merkezi BaşkanıProf. Dr. Leif Stenberg. Gezi Parkı ey-lemlerinin başladığı ilk günlerde Tak-sim’de bulunan gelişmeleri yerinde göz-lemleme fırsatı bulan Prof. Dr. Stenberg,bir ara gösterici gruplar arasında çıkanbir kavganın ortasında kalmış. Prof. Dr.Stenberg, yaşadıklarını ve son günlerdeTürkiye’de yaşananlara dair düşüncele-rini Zaman’a anlattı.

Uluslararası medyada iddia edildiği-nin aksine gösterilerin Türkiye halkınıntamamına mal edilemeyeceğini vurgu-layan Prof. Dr. Stenberg, “Gösterilerinilk günlerinde uluslararası medyada ya-yınlanan bazı yorumlarda, protestoculararasında her kesimden insan olduğuifade edildi. Buna katılmıyorum. Bencegösterilere katılanlar, şehirde yaşayan vemuhtemelen iyi eğitimli gençler. Vebunlar Türkiye’de azınlık durumundalar.Diğer taraftan seçimlerde Erdoğan’ın

kesin bir zafer kazanmasına vesile olansessiz bir çoğunluk var.” dedi.

Geçmişte başta Harvard olmak üzeredünyanın değişik üniversitelerinde İslamiçalışmalar ve Ortadoğu konularındadersler veren Prof. Dr. Stenberg, Türki-ye’de yaşananların Arap Baharı olarakadlandırılan ayaklanmalarla karşılaştırı-lamayacağını söyledi. Prof. Dr. Sten-berg, “Türkiye’de özgür seçimler yapılı-yor. Erdoğan adil ve özgür seçimlerleTürk halkı tarafından seçildi. Bu çok bü-yük bir fark.Türkiye’de tam demokrasiyolunda adımlar atılıyor. Elbette sorun-lar var ama atılan adımlar da var. Kürt-lerle yapılan görüşmeler bunun güzel birörneği. Bence Türkiye’de yaşananlarArap ülkelerinde yaşananlarla karşılaş-tırılmamalı. Halkın en azından yarısınınoylarıyla seçilen bir Başbakan varken

Türk baharından bahsedemezsiniz.”dedi.

Başbakan Erdoğan’ın gösterileretepkisinin ‘stratejik olarak’ yanlış ol-duğunu da belirten Prof. Dr. Stenberg,‘‘Başbakan Erdoğan Kuzey Afrika’yadüzenlediği ziyareti ertelemeliydi.Böylece göstericilere ciddiye alındıklarımesajını vermiş olurdu. Bu daha akıl-lıca bir seçim olurdu.’’ dedi.

Kanuni bir şekilde gösteri yapan in-sanlarla gösterileri kendi çıkarları doğ-rultusunda kullanmak isteyen illegal or-ganizasyonların birbirinden ayırılmasıgerektiğini belirten Prof. Dr. Stenberg,‘‘İlk 3 gün polisin son derece sert müda-halesi olayların gelişmesine neden oldu.İnsanlar bu sert müdahalenin hüküme-tin tasvip ettiği birşey olduğunu düşü-nerek hükümeti protesto etmeye başladı.Olaylar diğer şehirlere yayıldı. Yapıl-ması gereken ilk şey kanunlara uygun birşekilde eylem yapan insanlarla diyalogkurmak olmalıydı.’’ dedi. Prof. Dr. Sten-berg illegal örgütlerle ilgili ise; ‘‘Eğerorada yasadışı gruplar varsa bunun ica-bına bakılması gerekir. Bu İsveç’te dahilher ülkede böyledir.’’ dedi.

Gösterilerin yayılmasının Türki-ye’deki muhalefet sorunuyla da ilgili ol-

duğunu belirten Prof. Dr. Leif Stenberg,“Türkiye’de belirli gruplar arasında saklıbir hayal kırıklığı var. Talepleri karşılan-mıyor ve kim tarafından temsil edildik-lerini bilmiyorlar. Bence göstericilerinçoğu temsil edilmediğini düşünüyor.Türkiye’de bir muhalefet problemi ol-duğunu biliyorsunuz.” dedi.

Türkiye’de Başbakan Erdoğan veAKP’ye muhalif olanların gösterileri ken-dilerine avantaj sağlamak için kullan-dıklarını ifade eden Prof. Dr. Stenberg,“CHP gösterilere bizzat katılarak des-teklediğini ifade etti. Göstericilerin ya-nında yer aldıkları mesajını verdiler. An-cak bu durum aynı zamanda göstericileriçin bir dezavantajdı. Çünkü göstericile-rin çoğunun CHP yanlısı olduğundançok emin değilim.” dedi.

Prof. Dr. Stenberg, ‘Türkiye giderekdaha İslami bir ülke mi oluyor’ sorusunaise şu şekilde cevap verdi: “Bu kolaycaevet yada hayır denilebilecek bir soru de-ğil. Bence AKP kendi İslam anlayışınıteşvik ediyor. Bu genel bir İslamcılık an-layışı değil AKP tarzı İslamcılık anlayışıve giderek Türkiye tarzı İslamcılık anla-yışı haline gelmeye başlıyor. Eğer karşı-laştırma yapacaksanız bu Suudi Arabis-tan’daki İslamcılık anlayışı ile aynı değil.”

Prof. Dr. Stenberg:

Gezi Parkı eylemleri ArapBaharı ile karşılaştırılamazGezi Parkı eylemlerinin başladığı ilk günlerde Taksim’de bulunan gelişmeleri yerinde gözlemleme fırsatı bulanİsveç’teki Lund Üniversitesi Orta Doğu Araştırmalar Merkezi Başkanı Prof. Dr. Leif Stenberg, bir aragösterici gruplar arasında çıkan bir kavganın ortasında kalmış. Prof. Dr. Stenberg, yaşadıklarını ve songünlerde Türkiye’de yaşananlara dair düşüncelerini Zaman’a anlattı.

Geçmişte baştaHarvard olmaküzere dünyanındeğişiküniversitelerindeİslami çalışmalarve Ortadoğukonularındadersler veren Prof.Dr. Stenberg,Türkiye’deyaşananların ArapBaharı olarakadlandırılanayaklanmalarlakarşılaştırılamaya-cağını söyledi.

Not Defteri

[email protected]

12 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

Page 13: Zamandk220 egazete

AvukatKadir Erdoğmuş

Vindingev RoskildeTlf F

Mail: [email protected]

Avukata gittiğinizde geç kalmış olmayın,her türlü hukuki sorunlarınız için arayabilirsiniz.

drEiradkvuAAvu

şğmuodtakka

ınız için ari sorunlakukhuü lr

de geç ziniğittigta ak

doradir@ekail: MFfflT

vindingeV

.abilirsinizyarınız için a

yın,aalmış olmkde geç

k.dsmugdo

eildkosR

şğmu

13 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

ENGİN TENEKECİ OSLO

1Norveç’in ırkçı partisi olarak tanınanİlerleme Partisi’nin (Frp), göçmenlerin,

Norveççe dilini öğrenmelerine ilişkin meclisesüreceği yeni önergeye başta Adalet Bakan-lığı olmak üzere birçok partilerden de tepkiyağdı. Yeni önerge, Norveç’e aile birleşimi ilegelecek göçmenlerin, ülkeye gelmeden öncebulundukları ülkelerde Norveç dilini ve kül-türünü öğrenmeyi öngörüyor. Yeni yasa ta-sarısını incelemeye alacaklarını kaydedenAdalet Bakanlığı, şimdiden önergenin ulus-lararası göç ve insan haklarını ihlal ettiğiniaçıkladı.

Zaman gazetesi olarak konuyla ilgili başta,iktidarda ki İşçi Partisi olmak üzere bazı par-tilerin ve dil uzmalarının görüşlerini aldık. İler-leme Partisi politikacılarından Morten ØrsalJohansen, internet aracılığı ile İspanyolca öğ-renmeye başladığını söyleyerek, ‘’Norveç’eeşini getirmek isteyenler, yine eşini, bulun-

dukları ülkede ziyaret ederek, bu dili öğrene-bilir.’’ dedi.

Oslo Üniversitesi Kültür Araştırmaları veŞarkiyat Bölümü türkologlarından Prof. Dr.Bernt Brendemoen, meseleye ironik bir us-lup ile yaklaştı. Ona göre, Norveç’e gelme-den Norveççeyi öğrenmek mümkün değil.‘’Herhalde İlerleme Partisi, bunun mümkünolmadığını bildiği için bu önergeyi sunmuşolmalı.’’ diyen tecrübeli türkolog, dil öğreni-minin en önemi yollarından birisinin, o dilikonuşan insanlar ile pratik yapmak oldu-ğunu ifade etti. Brendemoen şöyle devametti: ‘’Mesela Türkiye’yi ele alalım. Bildiğimkadarıyla Türkiye’de her hangi bir okuldaNorveççe eğitimi verilmiyor. Şimdi Nor-veç’e gelmek için Norveççe öğrenmek zo-runda kalan bir Türk nasıl Norveççe öğre-necek? Norveççe öğrenmek ve pratik yap-mak için, yazları turizm sezonunda Türki-ye’nin kıyı bölgelerine gidip, oralarda Nor-veçli arayıp, onlarla mı pratik yapacak. Bu

imkansız bir şey.’’Bir lisede dil eğitimi veren G.E. isimli

Norveçli öğretmene göre de, Norveç’e gel-meden Norveççe öğrenmek oldukça zor.Norveç dışında Norveççeyi öğrenmek zo-runda kalan bir kişinin, Norveçli biriyle dilpratiği yapmaktan mahrum kalacağını söy-leyen Norveçli öğretmen, ‘’Mesela yurt dı-şında ki bu tür kurslarda kim Norveççe öğ-retmenliği yapacak? Norveçli yetkililerdenkimler bu misyonu yurt dışında üzerine ala-cak? Bildiğim kadarıyla Filipinler’de ve Po-lonya’da bu tür Norveççe kursları almakmümkün. Ancak, oralarda öğrenilen Nor-veççe, Norveç’e gelindiğinde her hangi birişte çalışmak isteyen kişiye yeterli olacak mı?İşte bundan emin değilim.’’ şeklinde ko-nuştu.

İktidardaki İşci Partisi Göç ve Entegras-yon Politikaları Sözcüsü Lise Christoffersen,İlerleme Partisi’nin önergesini oldukça katıbir yasa tasarısı olarak değerlendirdi. Parti

yönetiminin, böyle bir düzenlemenin, Nor-veç’te yaşayan Norveçli göçmenlerin ailele-rini ülkeye getirmesine engel olacağının al-tını çizdi. Christoffersen ayrıca, böyle bir yap-tırımın, insanların en temel hakkı olan ailehakkını engellediğine/engelleyeceğine vur-guda bulundu. Lise Christoffersen, İlerlemePartisi’nin sunduğu önergenin, Batı Av-rupa ülkeleri, ABD, Canada, Japonya, Sin-gapur, Avustralya ve Yeni Zelanda için de ge-çerli olmayacağını belirterek, sözlerine şun-ları ekledi: ‘’İşçi Partisi’ne göre bu önerge, sa-dece bazı etnik gruplara yönelik ve ırk ay-rımcılığına yol açıyor. BM’in sivil ve siyasihaklar sözleşmesine de aykırı. Bundan dolayıİşçi Partisi, İlerleme Partisi’nin sunduğubu önergeye tamamen karşı.’’

Sosyalist Sol Parti (SV) milletvekillerin-den ve Oslo Belediyesi Yönetim Kurulu Baş-kanı Aksel Hagen ise, önergeye ‘hayır’ de-diklerini, önergeyi oldukça anlamsız bul-duklarını söyledi.

‘Norveççe, Norveç’e gelinmedenöğrenilmeli’ önergesine tepki yağdıNorveçli yetkililer, Norveçli göçmenlerin, Norveççeyi kendi ülkelerinde öğrenmelerine dair sunulan önerge hakkındaZaman’a bazı değerlendirmelerde bulundu.

Oslo Üniversitesi Kültür Araştırmaları ve Şarkiyat Bölümü türkologlarındanProf. Dr. Bernt Brendemoen

İşci Partisi Milletvekili Göç ve Entegrasyon Politikaları Sözcüsü LiseChristoffersen

Sosyalist Sol Parti (SV) Milletvekili ve Oslo Belediyesi Yönetim Kurulu BaşkanıAksel Hagen

Page 14: Zamandk220 egazete

14 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANGÜNDEM

ZAMAN İSTANBUL

1Uluslararası Türkçe Derneği (TÜRK-ÇEDER) tarafından düzenlenen 11.

Uluslararası Türkçe Olimpiyatları'nın kapa-nış töreninin yapıldığı İstanbul AtatürkOlimpiyat Stadı tarihi gecelerinden birini ya-şadı.

Uluslararası Türkçe Derneği (TÜRKÇE-DER) tarafından 'Evrensel Barışa Doğru'sloganıyla düzenlenen 11. Türkçe Olimpi-yatları, Atatürk Olimpiyat Stadı'nda yapılangörkemli kapanış şöleniyle son buldu.

Birbirinden renkli gösteri ve sunumlarasahne olan şöleni televizyonların başındakimilyonların yanı sıra yaklaşık 250 bin kişi destatta ve stat çevresinde kurulan dev ekran-lardan takip etti.

30'a yakın kamerayla takip edilen şölen,çok sayıda televizyon kanalı da canlı yayın-ladı. Şöleni, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,eşi Emine Erdoğan, bazı bakan ve milletve-killeri de izledi.

Işıklar ve çeşitli efeklerle renklendirilengörkemli şölende sahne alan dünya çocuk-ları, renk din ve dil ayırımı gözetmeksizindünyaya bir kez daha barış mesajı verdi. Ko-nuk öğrencilerin sahnede sundukları renkligösteriler, seslendirdikleri parçalar davetli-lerden büyük beğeni topladı.

Bu arada, statta açılan "Statlar da bir günsize dar gelecek" ve "Çiçekler açmazdı bu-lutlar ağlamasa" pankartları davetlilerden al-kış aldı.

Şölen, 140 ülkeden gelen çocuklarınsahnede birlikte seslendirdikleri 'Yeni BirDünya' şarksı son buldu. Tören sonunda ya-pılan havai fişek gösterisi geceye ayrı bir renkkattı.

Başbakan Türkçe Olimpiyatları şölenindeBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ulus-

lararası Türkçe Derneği (TÜRKÇEDER ) ta-rafından düzenlenen 'Evrensel Barışa Doğru'sloganıyla düzenlenen 11. Türkçe Olimpi-yatları'nın Atatürk Olimpiyat Stadı'ndaki

Olimpiyat Stadı'nda bir rekor

Türkçe'nin çocuklarınamuhteşem veda

Page 15: Zamandk220 egazete

15 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANGÜNDEM

kapanış törenine geldi. Erdoğan'a eşi Emin Er-doğan ve çok sayıda bakan da eşlik ediyor.Kazlıçeşme'deki Milli İradeye Saygı Mitin-gi'nden sonra olimpiyat şölenine katılan Baş-bakan Erdoğan, stada gelişinde büyük bircoşkuyla karşılandı. Stadı dolduran on binlerErdoğan'ı ayakta alkışladı.

OLİMPİYAT STADI'NDA İZLEYİCİ REKORUİstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı, 11.

Türkçe Olimpiyatları kapanış töreni için ta-mamen doldu. İstanbullular, kapanış töreniiçin Atatürk Olimpiyat Stadı'na akın etti.Stada giremeyen vatandaşlar ise dışarıda oluş-turulan dev ekranlardan kapanış törenini ta-kip etti. Stada ulaşmak için vatandaşlar zamanzaman yürümek zorunda kaldı.

İSTANBULLULAR AKIN AKIN GELDİAtatürk Olimpiyat Stadı, Uluslararası

Türkçe Derneği (TÜRKÇEDER ) tarafından Dilve Kültür Festivali kapsamında 'Erensel barışadoğru' sloganıyla düzenlenen 11.Türkçe Olim-

piyatları sevdalılarıyla dolup taştı. Davetlilerakın akın geldikleri stadı erkenden doldurdu.Bu arada davetlilerin, kalabalık gruplar halindestada akın etmesi ise ilginç görüntüler oluş-turdu. 80 bin kişilik stadın 150 bine çıkarılankapasitesi bile gelen insan seli karşısında ye-tersiz kaldı. Stad, törenin başlamasına henüz3 saat kala doldu. Atatürk Olimpiyat Stadı'nıntribün ve saha içini dolduran on binler, stadasığmadı. Dışarıda kalan yüzlerce davetli statiçindeki şöleni stat dışında kurulan dev ek-ranlardan izleyecek.

YENİ BİR DÜNYA ŞARKISI İLE BİTTİUluslararası Türkçe Derneği (TÜRKÇE-

DER) tarafından 'Evrensel Barışa Doğru' slo-ganıyla düzenlenen 11. Türkçe Olimpiyatları,Atatürk Olimpiyat Stadı'nda yapılan görkemlikapanış şöleniyle son buldu. Gecenin sonundasevgi dilinin çocukları hep birlikte 'yeni birdünya' şarkısını söyledi. Kapanışa muhteşemhavai fişek gösterisi damgasını vurdu. Vatan-daşlar son ana kadar stadyumdan ayrılmadı.

Page 16: Zamandk220 egazete

16 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANGÜNDEMİDRİS GÜRSOY ANKARA

1Tarih 17 Nisan 1978, Malatya BelediyeBaşkanı Hamid Fendoğlu iki torunu ve

gelini ile birlikte hunharca öldürüldü. Türki-ye’de bombalı paketle suikasta kurban gidenilk kişiydi Fendoğlu. Malatya’nın ve halkınsevdiği bir belediye başkanının seçilmesi te-sadüf değildi. Şehirde kanlı olaylar başladı, iş-yerleri yakıldı, yıkıldı. Alevi-Sünni çatışması-nın eşiğinden dönüldü. Bombalı paketi ha-zırlayan ve postaya veren failler bulunamadı.İktidardaki CHP, MHP’yi, AP de CHP’yisuçladı. Dosya kapatıldı. Suikastın ‘kontrge-rilla eylemi’ olduğu iddiasının üzerinde du-rulmadı. 12 Eylül darbesini yargılayan Ankara12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kabul ettiği id-dianame ile Fendoğlu suikastı 30 yıl sonra ye-niden gündeme geldi. İddianamede, “3 bom-banın Ankara’dan bir gün arayla farklı siyasigörüşteki kişilere gönderilmiş olması, top-lumda kaos oluşturmak ve darbeye zemin ha-zırlamak isteyen gizli güçler tarafından ter-tiplendiğini göstermektedir.” ifadeleri yer aldı.2006’da işlenen Zirve Yayınevi cinayetlerinisoruşturan Malatya savcılığı ise, bir adımdaha gitti ve Hamit Fendoğlu’na yönelik sui-kastın, darbeye zemin hazırlamak amacıyla,Zirve Yayınevi cinayetlerini planlayan ÖzelHarp Dairesi’nin ‘Siyah ve Beyaz Kuvvetler’itarafından gerçekleştirildiğini iddia etti. Savcıiddiasını gizli tanık ifadesi ile bazı sanıklarınüzerinde bulunan ‘Fendoğlu suikastı ile ilgili’belgelere dayandırdı.

Peki, ‘Fendoğlu soruşturma dosyasındaneler vardı? Ulaştığımız bomba analiz rapor-ları, olay yeri tutanağı, Fendoğlu suikastınınprofesyonel kişilerce, Alevi-Sünni çatışmasıbaşlatmak için planlanmış bir eylem olduğunugösteriyor. Görgü tanıkları da, suikast sonrasışehirde kimsenin daha önce görmediği ‘karmaskeli kişilerin’ kalabalıkları provoke ettiğinisöylüyor. Böyle bir bombalı paketi o tarihlerdeTürkiye’de hazırlayabilecek bir örgüt olmadı-ğını ifade ediyorlar. İşte ilk defa okuyacağınızdetaylarla, Beyaz Kuvvetler’in içinde olduğumükemmel bir kaos öyküsü…

Darbeye ortam hazırlandı 12 Eylül Bayrak Harekât Planı’nda darbe

tarihi 1979 olarak belirlenmişti. Ancak şartla-rın olgunlaşması için bir yıl daha ertelendi. Ül-kede her gün sağdan ve soldan birkaç kişi öl-dürülüyordu. Alevi-Sünni vatandaşların yoğunyaşadığı bazı illerde hareketlenmeler vardı.1978’in nisan ayı çok sıcak geçecekti. Baş-kent’ten Malatya’ya Hamid Fendoğlu’na,Kahramanmaraş’ta Alevi dedesi, CHP İlçeBaşkanı Memiş Özdal’a, Adıyaman EmniyetŞube Müdür Yardımcısı Abdulkadir Aksu’yabombalı paketler gönderilmişti. Her şey enince ayrıntısına kadar planlanmıştı. Halkın sev-diği Sünni Kürt bir belediye başkanı, Alevi birilçe başkanı ve bir emniyet müdürünün seçil-mesi tesadüf değildi. Bombaların hepsi aynıözelliklere ve görünüme sahipti. Ahşap kutu-daydı ve anahtar mekanizması bulunuyordu.Anahtar hafif açılsa bomba patlayacak birdüzenek kurulmuştu. Bombalar eğer üç ildeaynı anda patlasa kan gövdeyi götürecek,Türkiye’de önü alınamayacak çatışmalar ya-şanacaktı. Hamido’ya (7 Nisan) ve Özdal’a ( 6Nisan) gönderilen paketler Ankara’dan bir günarayla verilmesine rağmen ilginç bir şekildeaynı tarihte (14 Nisan) adreslerine ulaşmıştı!Posta pusulasındaki el yazılarından Aksu veFendoğlu’na paketi aynı kişinin verdiği belir-lendi. Hamido’ya gönderilen paket kendisine17 Nisan’da teslim edildi ve patladı. Özdalşüphelendi, paketi iade etti. Postane memur-ları tarafından açılan paket, iki memurun ölü-müne sebep oldu. Adıyaman’a gönderilen pa-ket, Abdulkadir Aksu şehirde olmadığı içiniade edildi. Bomba uzmanı bir ekip paketi An-kara’ya getirdi. İngiltere’den iki uzman, bombadüzeneğini etkisiz hale getirdi ve bir analiz ra-poru yazdı. Ulaştığımız bomba analiz rapor-larına göre, Hamido’ya gönderilen pakette as-kerî amaçlar için imal edilen C–4 veya benzeripatlayıcı madde kullanılmış.

‘Kapsül Türk yapımı’ Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 29 Nisan

1978 tarihli yazısı ile Ankara Valiliği’ne bildi-rilen raporda bombanın krokisi ve bütün tek-nik ayrıntıları bulunuyor. Raporda, “Kapsül,Türk yapımıdır. Kapsülün içindeki dumansızbarut, av tüfeği kartuşları için Türkiye’de imaledilenin benzeridir. Patlayıcının görünümüTürk yapısı Jelatmit Dinamit’ten ibaret olupnitrogliserin esaslı güçlü bir patlayıcıdır ve de-tanasyon hızı saniyede 6225 metredir.” deni-yor.

Emniyet’in hazırladığı ‘Olay yeri ve patla-yıcı madde inceleme raporu’nda ise; (19 Nisan1978) “Fendoğlu’nu öldüren patlayıcıda ‘infi-lak hızı ve basınç etkisi çok yüksek C-4 veya

benzeri bir patlayıcı madde kullanıldığı ka-naatine varılmıştır.” tespiti dikkat çekiyor. İs-tihbarat raporlarında suikast sonrası çıkanolayların organize olduğuna dair bilgiler yeralıyor. 21 Mayıs 1978 tarihli istihbarat notunda,silahlı sağ ve sol grupların bazı semtlere sal-dırıya hazırlıklı bulunmak için kenar semtlereve özellikle dağlık bölgelere çekildikleri belir-tiliyor. Başka bir istihbarat notunda, şüphelibazı resmî plakalı araçların araştırılması iste-niyor. El yazısı incelemesi ve kullanılan ka-lemden, 2 bombalı paketi postaneye vereninaynı kişi olduğu saptanıyor. Vericinin isimlerive adresleri sahte çıkıyor. PTT Genel Müdür-lüğü’nün soruşturmasında bombalı paketin

tesliminde görev ihmali olduğu tespit ediliyor.Paketleri kontrol etmeden alan bir PTT me-muruna bir ay hapis cezası veriliyor. Peki, Tür-kiye’yi darbeye götürmek için hazırlananbombalı paketi kim yapmıştı? Bu en önemlidelilden faillere neden ulaşılamadı?

Hamit Fendoğlu suikastı ile ilgili Emni-yet’in hazırladığı ‘olay yeri ve patlayıcı maddeinceleme raporu’nun ‘netice ve kanaat’ bölü-

münde şu tespitler yapılıyor: “A-Olay yerindekullanılan bomba Ankara Emek PTT Şu-besi’nden 362 kabul numarası ile gönderil-miştir. B-Bomba 20-25 cm boy 1518 cm en ve8-10 cm yüksekliğinde ceviz ağacından yapıl-mış kilitli bir sandık içine yerleştirilmiştir. C-Bombanın esas patlayıcı maddesinin de dahaziyade askerî amaçlar için imal edilen C-4 veyabenzeri bir tahrip maddesi olduğu kanaatinevarılmıştır. D- Ateşleme iki adet 4,5 voltlukyassı pilden sağlanan akım yardımı ve elektrikliinfilak kapsülü kullanılarak sağlanmıştır. E-Sandığın anahtarı kilit ile yakın bir yere takı-lan raptiye arasında teması sağlayıp devreyi ka-patarak ateşlemeyi meydana getirmiştir.”

‘Silahlı kişiler kim?’ Fendoğlu cinayetinden sonra Malatya’da

üç gün süren olaylarda 8 kişi öldü, yüzlerce in-san yaralandı. Evler, işyerleri yakıldı, yıkıldı. Üçgencin cesedinin bulunması, suya zehir katıl-dığı iddiaları olayları tırmandırdı. Asker, polisyetersiz kaldı. Fendoğlu dosyasında, suikast veolaylarla ilgili yapılan soruşturmanın bütün ay-rıntıları bulunuyor. Posta memurlarından alı-nan ifadeler önemli ölçüde yer tutuyor. Ayrıcaemniyet ve istihbarat raporlarına da yer veri-liyor. Hamido dosyasına giren bir istihbaratnotu Malatya olaylarının arkasında kimliği be-lirlenemeyen bazı silahlı grupların bulundu-ğuna işaret ediyor. Yazıda, “Hamit Fendoğ-lu’nun ölümü nedeniyle, 18.4.1978 günü mey-dana gelen olaylardan sonra, Haçova ve Baş-harık mahalleri ile bazı semtlerde silahlı sal-dırıya karşı hazırlıklı bulunmak için bazı grup-ların silahlanarak kenar semtlere, özellikledağlık bölgelere çekildikleri, 2- Askeri birlik-lerin il merkezinden çekilmesini müteakipbazı işyerlerine ve belirli şahıslara karşı silahlıbaskınlar düzenleneceği, bu eylemler netice-sinde sağ ve sol grupların birbirleriyle silahlı ça-tışmaya girecekleri haber alınmıştır.” deniyor.

İsimler araştırıldı mı? Fendoğlu dosyasında PTT’nin 21 Haziran

CEVAPSIZ SORULAR 1978’de, askerî amaçla üretildiği belir-lenen patlayıcı madde nereden temin edildi?Bombalı paketi hazırlayan profesyonellerkimlerdi? Hamid Fendoğlu’nun posta kolisi üze-rinde gönderici ismi olarak Senatör KasımÖnadım yazıyordu. A. Aksu paketinin üze-rindeki adres ve isimler araştırıldı mı? Fendoğlu’nun ölümünden hemensonra şehirde istihbaratın kimliğini belirle-yemediği silahlı gruplar nereden geldi? Hastane önlerinde görülen 44 AE 950resmî oto, 44 AK 062 damgalı taksi ve FR-H-4274 plakalı otolar kime aitti? Malatya içme suyuna zehir atıldığı ha-berlerini kimler çıkardı?

Ankara Emek Postanesi’ne HamitFendoğlu adına verilen koli neden kontroledilmeden alındı? PTT memuru bombalıpaketi kontrol etmeden almaya nasıl iknaedildi? 17 Nisan 1978’de patlayan bombadansonra Malatya’da 3 gün içerisinde çok bü-yük toplumsal olaylar oldu. 4 kişinin öl-düğü, yüzlerce kişinin yaralandığı olayla-rın failleri neden yakalanamadı? Elazığ Sıkıyönetim Komutanlığı as-kerî savcılığı, failleri neden tespit ede-medi? İhbar ve şikâyetler niçin değer-lendirilemedi?

MÜKEMMEL BİRKAOS ÖYKÜSÜ 12 Eylül davasında ‘darbe ortamını olgunlaştırma’ maksatlıoldukları belirtilen Hamido cinayeti ve Malatya olaylarıdosyasında neler var? Tanıklar ne diyor? 1978’debombalı bir paketle öldürülen efsane belediye başkanıHamid Fendoğlu dosyasını yeniden açıyoruz.

Page 17: Zamandk220 egazete

17 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANGÜNDEM1978 tarihli Soruşturma Raporu da bu-lunuyor. Fendoğlu ve Aksu’ya gönderi-len paketlerin, Emek PTT’den kabulü ileilgili soruşturmada emir alınır alınmaz,PTT Merkez Müdürü Güven Yener evin-den merkeze çağrılıyor. Koli kabul me-muru Muzaffer Usgu evine gidilip aran-mışsa da bulanamıyor. Usgu ertesi gün(18 Nisan) mesaiye geliyor. Soruştur-mada ilginç bulgular elde ediliyor: “1- Buüç koliye ait, göndericiler tarafından dol-durulan ve kolilerin gönderilmesindekullanılan ‘Koli Yollama Kâğıdı’ üzerindeyapılan incelemeden yazı kaligrafileriitibariyle her üç koli yollama kâğıdının daaynı şahıs tarafından tükenmez kalemleancak yukarıdaki listede görüleceği üzere359. sırada ilk olarak postaya verilenkoliye ait yollama kâğıdının değişikrenkte bir kalemle, peş peşe postayaverilen ve patlayıcı madde ihtiva eden361 ve 362 nolu kolilerin ise aynı kalemledoldurulduğu belirlenmiştir. 2- Soruş-turmaya başlanıldıktan sonra ilk tespit-lere göre 6 Nisan 1978 günü 362 sırayakayden kabul edilen 2.350 gram ağırlı-ğındaki kolinin içerisindekilerin muaye-nesinde koli kabul memuru MuzafferUsgu’nun gerekli dikkat ve ihtimamıgöstermediği intibaı hasıl olduğundan,görevinden uzaklaştırılması uygun ola-cağı raporla önerilmiştir.” Soruşturmada,bombalı paketlerin yolda değiştirilebile-ceği üzerinde de duruluyor ve araştırıl-ması isteniyor.

Fendoğlu dosyasında, bombalı pa-keti postaya alan PTT görevlilerinin ifa-deleri yer alıyor ancak paketle ilgili ay-rıntılara ve isimlere rağmen bombayıimal edenlerle ilgili bir soruşturma ya-pıldığını gösteren bilgi ve belge bulun-muyor. Bomba üzerinde bulunan Cum-huriyet gazetesinin anketini dolduranisme ulaşılamıyor. ‘Anketi dolduran’ kıs-mındaki Elba Mehmet Otan araştırılmı-yor. Paketin ‘gönderici’ kısmında adıbulunan Ahmet Özbay ve adresin isesahte olduğu belirtiliyor.

‘SUİKASTI DUYMUŞTUK, BOMBAYIBİLEMEDİK’

Efsane belediye başkanı Hamid Fendoğ-lu’nun yakın arkadaşları ile buluşup za-manda yolculuğa çıktık. Hamido’nun bom-balı bir paketle öldürüldüğü tarihin önce-sine gidiyoruz. 1977’den itibaren Türkiye’deolağanüstü hadiseler yaşanmaya başlıyor.Malatya ilk faili meçhul cinayetin işlendiğiyer olarak tarihe geçiyor. Hedef, ‘halkın sev-gilisi’ Hamid Fendoğlu; amaç, kaos, Alevi-lerle Sünnileri birbirine düşürmek. Peki na-sıl?Fendoğlu’nun öldürülmesinden

sonra yerine vekaleten başkan seçilen

Naci Şavata’nın anlattıkları, yaşanan-lara ışık tutacak detaylar içeriyor. Şavata,daha bombanın patladığı gün ‘Kontrge-rilla’ya işaret ettiğini belirtip, “Failler,devletin içindeki derin yapılar içindearanmalıdır.” diyor. Malatya İl GenelMeclisi Başkanı Naci Şavata, 1978’deMalatya belediye başkan yardımcısıydı.

-Hamido’ya tehditler geliyor muydu? Yurtdışından bir ziyaretçi, Hamid

Fendoğlu’nun has adamı, yakın bir ar-kadaşı, Malatya’ya gelmişti. BelediyeBaşkan yardımcısına, ‘Dikkat edin Ha-mido’yu vuracaklar’ dedi. Nereden bili-yorsun? ‘birileri ayakkabı boyacısına va-rıncaya kadar Hamido’yu soruyormuş,istihbarat yapıyorlardı.

-Neden hedefti? Hamido çok seviliyordu. Malatya’da

sol hâkimiyetini bitiren en önemli siya-set adamlarından biriydi. Belediye baş-

kanlığını kazanınca CHP lideri BülentEcevit, ‘Keşke Türkiye’yi kaybetseydimde Malatya’yı kaybetmeseydim’ diyor. Birde ihtilal hazırlığı var. Bunu hepimiz bi-liyoruz.

-Nasıl? 1977’de Hamido ile çalışmaya baş-

layınca bir hareketi görmeye başladık.

Ben Hak İş Konfederasyonu kurucuüyesiyim. Kongreye istihbarattan bir al-bay geldi. Çalışmalarını anlattı. ‘Türki-ye’de bir örgüt kurulursa ya biz kurmuşoluruz veya ikinci adam bizdendir. Tür-kiye’de iznimiz olmadan bir örgüt kuru-lamaz’ dedi. ‘Böyle devletin haberi ol-mazsa, baş edemezsiniz, kontrol ede-mezsiniz, kontrol bizde’ diye anlattı.Dinleme ve takipler ile ilgili bilgi verdi.

-Siz bu sözleri nasıl değerlendirdiniz? Biz olayların bir yerden çıkarıldığını

biliyorduk. Tedbir almıştık, Hamido da

biliyordu. Bir yerden sıkacaklar diye bek-liyorduk. Hamido da tedbirler alırdı. Hiçyerinde durmazdı.

-Bombalı paketi kim aldı? Belediye’den paketi ben aldırdım.

Hamido, Ankara’daydı. Baktım paketinüzerinde H.Hamid Fendoğlu yazıyor.‘H’yi kimse bilmez. Hüseyin Hamid’dir.Gönderen Kasım Önadım olduğu içingıyaben onu da tanıyoruz, eski milletve-kili. Paket kitaptan biraz büyük. Beyaz birkâğıda sarılı, ‘zata mahsus’ yazıyor. Özelkaleme, ‘Sakla veririz’, dedim.

-Hiç şüphelenmediniz mi? Hayır, biz silahlı saldırı bekliyorduk.

Paket dört beş gün belediyenin mutemetkasasında kaldı. Biz encümen odasında7 kişi toplantı yapıyoruz, o sırada paketimutemet getirdi. Hamido, ‘Aa, Kasım si-gara göndermiş. Açayım’ dedi, baktı ki-litli, anahtar da yan tarafta duruyormuş,görse açacak, görmedi. Bantla yapıştır-mışlar, ceplerini aradı, bıçak bulamadılar.

-Ankara’dan aynı anda verilen diğer pa-ketler var. Onlar patlamamış mıydı? Maraş Pazarcık’ta patlayan bombalı

paket duyuldu. Abdulkadir Aksu daşüphelenmiş, açmıyor. Bizi bu patlayanbombalı paket uyandırmadı. Akşamolunca mutemede paketi soruyor. Alıyorpaketi eve gidiyor. Malatya’da hemenolaylar başladı. Gece gösteriler var. Vali,beni çağırdı, ‘Bunları önleyin’ dedi. Ben‘Hemen tedbir alın, kuvvet çağırın’ de-dim. Vali, İçişleri Bakanı İrfan Özaydın-lı’yı aradı. Yanımda görüştüler. Yüzübembeyaz kesildi. Başbakan’la görüştü.İkisi de ‘Bir şey olmaz’ demiş. Ben dedimki, ‘Cenazeye sahip olurum.’ Liderleribekledik, cenazeyi erken çıkarsak belkiolaylar bu kadar büyümeyebilirdi. Dahaerken ve takviye tedbirler alınabilirdi.Alınmadı. Okullar tatil edilmedi. Halkıkışkırttılar; o senin dükkân, bu benimdükkân yakıldı, yıkıldı. Her şey planlan-mış. Alevi-Sünni çatışması çıkarılacak.

-Sizce kimin işi, suikast ve sonrasındaki buolaylar? Akşam oldu suikast, ertesi gün sabah

gazeteciler geldi. İlk soruları şu: ‘SizceHamido’yu kim ve kimler öldürdü? ‘Ce-vap olarak; ‘Ne sağ ne sol terör örgütleriHamido’yu öldürmüştür. Ecevit’in söy-lediği kontrgerilla örgütü öldürmüştür’dedim. Hemen çekimi kestiler, spotlarsöndü. ‘Yakınlarının yanına gideceğiz’,dediler ve ayrıldılar. Bu darbeye hazırlıkolsun diye yapılan bir suikasttı. İhtilali ya-panlar yaptı. Faili bulmak isteyen yoktu.Birilerine kıyılmak istendi. Bir ara ülkü-cülerin üstüne attılar. Bu işin failleri bu-lunamaz çünkü bir haftada izler silin-miştir.

Malatya Gazeteciler Cemiyeti ikinci baş-kanı, 1980 öncesi Malatya Ülkü Ocakları baş-kanı olan Kemal Deniz, ‘1978 şartlarındaböyle bir bomba düzeneğini yapabilecekbilgi, tecrübe hiçbir gençlik örgütünde yoktu.’diyor.

-Kim yaptı o zaman? Bunun adını ne koyarsanız koyun, bugün

Ergenekon dün kontrgerilla; ancak bu tür ya-pılar bu bombayı hazırlayabilirdi. Pazar-cık’ta bomba patlasa bu harptir, iç savaş se-bebidir. Alevi-Sünni çatışması başlar ve dur-durulamaz. Demek ki ilçe başkanı uyarılmış,paketi açmıyor. Hedefler bilerek seçilmiş.

-Amaç neydi? Güneydoğu’da terör örgütleri bir proje

ile çalışıyordu, Kürtçü hareket başlatacak-san, Hamido gibi adamları yok edeceksin.Daha rahat çalışsınlar diye. 1977, Erhaç’agötürdüler beni, Türkeş’e hakaretler yaptı-

lar, Pınar Albay dedikleri biri sürekli küfürediyor, ‘İhtilal olduğu gece ölürsen kurtu-lursun’ diyor. Hamido daha belediye baş-kanı seçilmemiş, ihtilal yapmaya karar ver-mişler, ne yapacaklarını anlatıyorlar. Darbeolduktan sonra da işkence ederek bunlarbeni sorguladı. 41 gün işkence yaparak, Ha-mido suikastı ile ilgili hazırladıkları bir iti-rafa imza atmamı istediler.

-Ne vardı itirafta? Hamido cinayetini ülkücülerin üzerine

yıkmak istiyorlar. Bana diyorlar ki ‘Bomba,Atom Enerji’de hazırlanıp gönderildi, böylebir hazırlığın yapıldığından haberdardım’de. ‘Sen işin içine dâhil edilmeyeceksin.’

-Neden Atom Enerjisi Kurumu’nun ismi verili-yor? Atom Enerjisi Kurumu’nda Muhsin Ya-

zıcıoğlu başkandan başka o günkü ülkücü-lerin hepsi orada çalışıyordu, o kurumu hal-

ledecekler. Ülkücülerden o kurumu temiz-leyecekler. MİT Daire Başkanı Şahin abivardı, Atom’a gönderdiler, MİT’te ‘Sürekli as-ker-sivil çatışması vardı’ diyordu. Belki öylebir hesaplaşma da vardır. Sivilleri tasfiyeedeceklerdi.

-Malatya olaylarında ülkücüler var mı? Malatya olaylarına biz karışmadık. Biz

bizim gibi aklı başında ülkücüleri olaylarasokmadık, ‘önce cenazemizi kaldıralım’dedik. Arkadaşlarımızla geziyoruz, gidi-yoruz, bizi tanıyanlar duruyor, öbürleridurmuyor, onlar da bizi tanımıyor. Ortadadevlet yok. Polis, jandarma ve asker vilayeti,belediyeyi bekliyor. Kimse müdahale emi-yor. Orada yüksek duvarların üzerinde bi-zim o gün fark ettiğimiz yüzlerine peçe çe-kilmiş tanımadığımız adamlar gördüm ben,ilk defa kafalarında siyah kar maskesi olankişileri Hamido olaylarında gördüm. Ül-

kücüydüm, çok olaylar yaşadık. Ancak bukişileri o güne kadar hiç görmemiştim.

-Bunlar ne yapıyordu? ‘Hamido’yu öldürdüler, vurun öldü-

rün’ diye halkı kışkırtıyorlardı. Provokatör-lük yapıyorlardı. Biz engelleyebildiğimizi en-gelledik, 3 genç demiryolunda ölü bulundu,şehri kaynattı. Bu defa sulara zehir atıldığıhaberi geldi. Hastaneye geliyor insanlar, ‘ze-hirlendim’ diye, bir araçla dolaşıp, ‘su zehirliiçmeyin’ diye anons yapmışlar. O araba hiç-bir zaman bulunamadı. Olayları çıkarıp ohengâme içinde birtakım izleri kaybediyor-lar. Malatya’da 3 gün otorite yok; polis, as-ker, jandarma yok, herkes kim vurduya gi-diyor. O gün öğleye kadar kapatmadıklarıokulları sonra tatil ettiler, haziran sonunakadar açılmadı. Bizimkinden başka failimeçhul cinayet kalmadı. Bizimle konuştu-lar ama bir şey çıkmadı.

‘OLAYLARI KAR MASKELİ KİŞİLER YÖNLENDİRDİ’

Fendoğlucinayetinden sonraMalatya’da üç günsüren olaylarda 8kişi öldü, yüzlerceinsan yaralandı.Evler, işyerleriyakıldı, yıkıldı. Üçgencin cesedininbulunması, suyazehir katıldığıiddiaları olaylarıtırmandırdı. Asker,polis yetersiz kaldı.

Page 18: Zamandk220 egazete

18 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANGÜNDEM

BAHAR KARAMAN APAK İSTANBUL

1Vücudumuzdaki bazı organlar alındık-tan sonra da hayatımızı devam ettirebi-

liriz. Bu yüzden onların gereksiz olduğunu dü-şünürüz. Ancak hiçbir şey gereksiz yaratıl-mamıştır ve bu organların da vücutta önemligörevleri vardır.

Kainatta hiçbir şey sebepsiz yere yaratıl-mamıştır, her nesnenin her varlığın mutlak birgörevi bulunur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’in SadSûresi’nde “Biz göğü, yeri ve ikisi arasındaki-leri boş yere yaratmadık.” ayeti bunun apaçıkdelili. Evrendeki bu düzen aynı şekilde insanvücuduna da sirayet etmiş. En büyüğünden enküçüğüne her organın bir işlevi var. Ancak halkarasında ne işe yaradığı tam olarak bilinmeyenbazı organlar faydasız olarak algılanır. Bu al-gının sebebi ise vücuttan alınsalar bile insanınyaşamaya devam etmesidir.

Özellikle apandis bundan on sene önce-sine kadar doktorların kolayca alabildiği bir or-gandı. Hatta doktorlar başka bir sebeple ame-liyat edilen hastanın açmışken apandisini dealıp ameliyat sonrası bunu müjde olarak ak-tarırdı hastaya. Rivayetlere göre 1950’lerdeAnadolu’da bazı babalar evlenecek çağa gel-miş kızlarının apandislerini aldırarak evlendi-rir, damat adayına da ‘Sana apandisi alınmışsağlıklı bir kız veriyorum.’ dermiş. Ancak sonyıllarda yapılan araştırmalar apandisin sadecepatlama riski taşıyan faydasız bir organ olma-dığını gösterdi. Vücutta faydalı bakteri üretmegörevi gören apandisi alınmış hastalarda ka-lın bağırsak kanseri hastalığı daha sık görülü-yor. Bu da apandisin o bölgede bir koruyucuolduğunu gösteriyor.

Bademcik vücudun ilk yıllarındaki koruyucusuBademcik, alındıktan sonra insanın haya-

tını devam ettirebildiği, bu yüzden de gerek-sizmiş gibi bir algı oluşturan organ. Oysaki ba-demcikler bağışıklık sisteminin birincil ele-manlarından. Solunum yoluyla alınan birtakımmikroplar boğaz bölgesinde ilk olarak ba-demciklerle karşılaşır. Kulak Burun BoğazUzmanı Tahsin Özbek, bademciğin özellikleinsan hayatının ilk yıllarındaki koruyucu özel-liğine dikkat çekiyor: “Bademcik vücut için ha-yatın ilk yıllarında koruma faktörü olarak bü-yük bir öneme sahip. Yapılan çalışmalar, ha-yatın ilk dört yılında vücudun savunmasınakarşı önemli rol oynadığını göstermiştir. Çokiltihaplanmadığı ve solunumu engellemediğisürece almak pek doğru değil. Almadan öncekâr-zarar hesabını iyi yapmak gerekir.” Özbek,ileriki yaşlarda bademciği alınan bir insanın di-ğer insanlara göre hastalığa yakalanma riski-nin yüksek olmadığının da altını çiziyor: “Ba-demcik alınmadığı zaman ileriki yaşlarda bazıhastalığı engelleyecek diye bir şey yok. Alınaninsanla alınmayan insanın hastalanma oranıeşit.”

Dalağınız yoksa aşı takviyesi gerekebilirDalak, alındığında insan hayatını sürdür-

meye devam eder ancak vücudu hastalıklar-dan korumak için aşı takviyesi yapmak gere-kir. Doktorlar, dalağın görevini başka bir organyerine getiremediği için bağışıklık sisteminin

dışarıdan desteklenmesi gerektiğinin altınıçiziyor. Avuç içi büyüklüğündeki bu organınhem kan yapıcı özelliği hem de bağışıklık sis-temi içinde önemli görevleri var. Dalak, anti-kor denilen birtakım mikrop ve yabancı ci-simlere karşı mücadele eden doku ürünleriniüretiyor. Antikorlar vücudumuza giren mik-ropların etrafını sararak temizlenmesini sağ-lıyor. Eğer dalak yoksa bazı mikropların etrafısarılıp temizlenemez ve kişi bu yüzden iltihaplıhastalıklara karşı savunmasız hale gelir.

Dalağın bir diğer işlevi de süzgeç görevigörmesi. Yani kanın içinde dolaşan bazı yaş-lanmış hücreleri ortadan kaldırır ve yeni hüc-relere yer açar. Ortalama ömrü 120 gün olanalyuvarlar bu süreçte vücuda oksijen taşır. Amaihtiyarlayıp oksijen taşıyamaz ya da az oksijen

taşır hale geldiğinde dalak süzgeci tarafındanalınırlar. Eğer dalak alınmışsa bu yaşlı hücre-lerin kandan alınma işlemi gerçekleşemez vekandaki hücre sayısı artar.

Yirmilik diş artık kendine yer bulamıyorHalk arasında gereksiz gibi algılanan vü-

cudumuzun bir diğer parçası ise yirmilik diş-ler. Bugünün neslinde çabuk çürüdüğü ve çe-nede yer bulamadığı için genelde problemoluşturuyor. Aslında bunun sebebi öncekinesillere göre çenelerin gittikçe küçülmesi, azıdişlere yer kalmaması. Fatih Üniversitesi TıpFakültesi Ağız ve Diş Sağlığı doktoru SerkanBayraktar, halk arasındaki bu yanlış algının se-bebini şöyle açıklıyor: “Eskiden insanlar dahadoğal besinlerle beslenirlermiş. Bunlar da sert

ve fazla çiğnenmesi gereken gıdalarmış. Gü-nümüzde yediğimiz her şey daha yumuşak ol-duğu için doğru dürüst çiğnemiyoruz. Bu daçene yapımızın gelişmemesine sebep oluyor.Tıpta şöyle bir kanun var: Kullanılan organ ge-lişir ve büyür, kullanılmayan organ küçülür.Dolayısıyla insanın çene yapısı da son 15-20yılda küçüldü. Ancak diş sayımız aynı. Dişalanı daraldığı için 32 dişten en sonuncusu dı-şarıda kalıyor. O dışarıda kalan diş de yirmi-lik diş oluyor. Günümüzde yüzde 90 hasta-mızda bu diş ya çıkamıyor ya yamuk çıkıyor yada gömük kalıp iltihaplanmaya sebep oluyor.Yani yer darlığından dolayı problem oluştu-ruyor. O yüzden de insanlar tarafından bir gör-evi olmadığı düşünülüyor. Oysa zamanında işeyarıyordu.”

Bademcik, apandis, dalak, 20'lik diş...

Vardır her organın bir hikmeti

Page 19: Zamandk220 egazete

Kim bugençler?

Kalbimizi nasıldinlendirebiliriz?

İşitme engelli bir aileninbeş dil bilen çocuğu

Page 20: Zamandk220 egazete

19 - 25 HAZİRAN 2013

MERVE TUNÇEL İSTANBUL

1Yazýn gelmesiyle kalp hastalýklarýnýoluþturacak risk faktörleri de arttý. Sýcak

çarpmasýna baðlý tansiyondaki oynamalar veaþýrý sývý kaybý, kalpte ritim bozukluklarýnasebep olabiliyor. Peki kalp hastalýklarýný te-tikleyen diðer nedenler ve alýnabilecek ön-lemler neler?

Þehir hayatýnýn hengamesiyle gelen stresve saðlýksýz beslenme, kalp rahatsýzlýklarýnýngörülme sýklýðýný hayli artýrdý son zaman-larda. Bu yüzden alýnacak tedbirlerin önemide arttý. Saðlýklý beslenme, fazla tuz tüketi-minin engellenmesi, periyodik muayeneyapýlabileceklerden sadece birkaçý. FatihÜniversitesi Hastanesi Kardiyoloji UzmanýDr. Ali Soner Demir’e kalp saðlýðýný korumakiçin neler yapýlabileceðini sorduk.

Kalp neden yorulur, dinlendirmenin yollarý neler?Sýcak havanýn etkisiyle tansiyonda aþýrý

yükselme ve düþme, kalp için sorun oluþtu-rabilir. Özellikle kalp hastalýðý riski olanlarýntansiyonlarýný kontrol altýnda tutmasý gere-kir. Sigara, yüksek kolesterol, dengesiz vedüzensiz beslenme, stres, hareketsiz biryaþam tarzý kalbi yorabilir. Kalp düzenli vesürekli çalýþan bir organ olduðu için aslýndaonu dinlendirmek mümkün deðil. Sadecekalbi yoran etkenlerden uzak durmakta

fayda var. Kalp saðlýðýný korumak için kar-diyolojik check–up çok önemli. Yýlda bir kezözellikle 40 yaþ üstündeki erkeklerin mutlakakardiyoloji muayenesi olmasý önerilir. Dü-zenli egzersiz ve diyet de çok önemli. Hergün 45 dakika-1 saat hýzlý tempolu yürüyüþve diyet yapýlmalý. 40 yaþýndan sonra yýlda birkez efor testi, kan yaðlarý, þeker, kan tetkik-leri yaptýrýlmalý.

Tetikleyen sebepler…Kalp hastalýklarýnýn risk faktörleri bi-

rinci derece akrabalarda (baba, aðabey, amca,vs.) genç yaþta kalp hastalýðý olmasý, yüksektansiyon, yüksek kolesterol seviyesi, þekerhastalýðý, sigara, aþýrý hareketsizlik, obezite veelbette stres. Bu risk faktörleri genellikle kalpdamarlarýnda týkanýklýklara sebep olur. Oysakalp hastalýklarý denilince çok fazla ra-hatsýzlýktan bahsedilebilir. Kalp kapak has-talýklarý çocukken geçirilen bademcik enfek-siyonlarý nedeniyle oluþabilir. Yüksek tansi-yon kalp için riskli olduðu gibi kendi baþýnada ciddi bir hastalýk. 40 yaþýndan sonra yak-laþýk her 4 kiþiden birinde görülmekte. Bü-yük tansiyonun 14, küçüðün 9’dan büyük ol-duðu durumlarda yüksek tansiyon has-talýðýndan bahsedilir. Bu durumda tansi-yonu dengede tutmak için ömür boyu ilaçkullanmak gerekir. Tedavi edilmezse; beyin,

kalp, göz ve böbrekleri etkileyebilir.Kalp rahatsýzlýklarý hangi yaþlarda ortaya çýkýyor?En çok gördüðümüz yaþ grubu 50’li

yaþlardýr. Daha çok erkeklerde görülür. Ancakson dönemlerde sigara kullanýmýnýn artmasý vestresin yoðunlaþmasý sebebiyle genç erkek-lerde ve kadýnlarda da kalp hastalýðý görülmeoraný artmýþtýr.

Yazýn neden artýyor?Direkt böyle bir baðlantý olmamasýna

raðmen sýcak çarpmasýna baðlý tansiyondakioynamalar ve aþýrý sývý kaybý kalpte ritim bo-zukluklarýna sebep olabilir. Kalp hastalýklarýnýnyüzde 70’ini damar týkanýklýklarý oluþturur. Butýkanmalar 20’li yaþlarda baþlar. Yazýn sýcaktabirdenbire týkanma olmaz. Ama kiþinin kalpdamarlarýnda bir týkanýklýk varsa tansiyonyükselmesi ve sývý kaybý kalp damarýnda darlýkyapan plak bölgesinde yýrtýlmaya sebep ola-bilir. Kalp hastalarýna yaz aylarýnda uzun süregüneþte kalmamalarý ve mutlaka bol sývý tü-ketmeleri öneriliyor.

Her çarpýntý hastalýk habercisi mi?Kalpteki çarpýntý birçok hastalýðýn ortak

belirtisidir. Çarpýntý, damar týkanýklýðýnýn,kalp yetmezliðinin, kalp kapak hastalýðýnýn,kalp zarý iltihabýnýn, doðuþtan kalp delik-liðinin de bir belirtisi olabilir. Türkiye’de bi-zim gördüðümüz çarpýntý þikâyetinin en ba-riz sebebi psikolojik etkenler. Kansýzlýk, tiroid

hastalýklarý da çarpýntýnýn sebebi olabilir.Tek baþýna çarpýntý þikâyetinin bir anlamý

olmasa da önemsemek ve araþtýrmak gere-kir.

Kalbiniz için…Mutlu olmaya çalýþýn: Yapýlan araþtýrma-

lara göre asabi, fevri ve gergin kiþilikyapýlarýnda kroner damar ve kalp krizi riskidaha fazla. Ailenize ve sevdiklerinize zamanayýrýn: Yalnýzlýk sonucu oluþan depresyon ilekalp krizi riski arasýnda istatistiksel bir baðvar. Bu sebeple sosyal yaþantýnýzý canlý tutun.

Periyodik muayeneleri ihmal etmeyin:Yýlda bir kez yapýlabilecek check-up bir has-talýk varsa erken teþhis edilmesini saðlaya-caktýr. Özellikle 35 ve üzeri yaþ grubunda dü-zenli saðlýk kontrolü gerekir. Kan yaðlarý,açlýk ve tokluk kan þekeri, tansiyon kontroledilmeli. Dengeli, yeterli ve saðlýklý beslenin:Raf ömrü uzatýlan hazýr gýdalar yerine temizve taze besinler tüketilmesi çok önemli birkural. Bakliyatlar, tahýllar, taze sebze vemeyveler ve hayvansal ürünlerin dengeli vedüzenli bir biçimde alýnmasý gerekir. Gündeen az 2,5 litre su tüketilmeli.

Yaþam kalitenizi düzenli uyku ile yük-seltin: Kan basýncýnýn fazla olmasý, diyabet veuyku sorunlarý kalp saðlýðýný olumsuz etki-leyen faktörlerin baþýnda geliyor.

Kalbimizi nasýl dinlendirebiliriz?

Page 21: Zamandk220 egazete

19.06.2013 3 05 4 20 13 18 17 47 22 04 23 08 20.06.2013 3 06 4 20 13 18 17 47 22 04 23 09 21.06.2013 3 06 4 20 13 18 17 47 22 04 23 09 22.06.2013 3 06 4 21 13 19 17 48 22 05 23 09 23.06.2013 3 07 4 21 13 19 17 48 22 05 23 09 24.06.2013 3 07 4 21 13 19 17 48 22 05 23 09 25.06.2013 3 07 4 22 13 19 17 48 22 05 23 09

KOPENHAG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

19.06.2013 3 15 4 31 13 27 17 55 22 10 23 16 20.06.2013 3 16 4 31 13 27 17 55 22 11 23 16 21.06.2013 3 16 4 31 13 27 17 56 22 11 23 16 22.06.2013 3 16 4 31 13 27 17 56 22 11 23 16 23.06.2013 3 17 4 32 13 28 17 56 22 11 23 17 24.06.2013 3 17 4 32 13 28 17 56 22 11 23 17 25.06.2013 3 17 4 33 13 28 17 56 22 11 23 17

ODENSE İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

19.06.2013 2 19 3 26 12 56 17 33 22 14 23 11 20.06.2013 2 19 3 26 12 56 17 34 22 15 23 11 21.06.2013 2 20 3 26 12 57 17 34 22 15 23 11 22.06.2013 2 20 3 26 12 57 17 34 22 15 23 12 23.06.2013 2 20 3 27 12 57 17 34 22 15 23 12 24.06.2013 2 21 3 27 12 57 17 35 22 15 23 12 25.06.2013 2 21 3 28 12 57 17 35 22 15 23 12

STOCKHOLM İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

19.06.2013 2 50 3 53 13 27 18 06 22 50 23 43 20.06.2013 2 50 3 53 13 28 18 06 22 51 23 43 21.06.2013 2 50 3 53 13 28 18 06 22 51 23 43 22.06.2013 2 51 3 53 13 28 18 07 22 51 23 43 23.06.2013 2 51 3 53 13 28 18 07 22 51 23 44 24.06.2013 2 51 3 54 13 29 18 07 22 51 23 44 25.06.2013 2 52 3 54 13 29 18 07 22 51 23 43

DRAMMEN İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

19.06.2013 3 10 4 26 13 28 17 58 22 17 23 23 20.06.2013 3 10 4 26 13 28 17 58 22 17 23 24 21.06.2013 3 10 4 26 13 28 17 58 22 18 23 24 22.06.2013 3 10 4 27 13 28 17 58 22 18 23 24 23.06.2013 3 11 4 27 13 29 17 58 22 18 23 24 24.06.2013 3 11 4 27 13 29 17 59 22 18 23 24 25.06.2013 3 12 4 28 13 29 17 59 22 18 23 24

AARHUS İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

19.06.2013 2 54 4 06 13 20 17 54 22 23 23 24 20.06.2013 2 55 4 06 13 21 17 54 22 23 23 24 21.06.2013 2 55 4 06 13 21 17 54 22 23 23 24 22.06.2013 2 55 4 06 13 21 17 55 22 24 23 25 23.06.2013 2 56 4 06 13 21 17 55 22 24 23 25 24.06.2013 2 56 4 07 13 21 17 55 22 24 23 25 25.06.2013 2 56 4 07 13 22 17 55 22 24 23 25

19.06.2013 2 42 3 49 13 25 18 04 22 50 23 47 20.06.2013 2 42 3 49 13 25 18 04 22 50 23 47 21.06.2013 2 42 3 49 13 26 18 04 22 50 23 47 22.06.2013 2 42 3 49 13 26 18 05 22 51 23 47 23.06.2013 2 43 3 49 13 26 18 05 22 51 23 47 24.06.2013 2 43 3 50 13 26 18 05 22 51 23 47 25.06.2013 2 44 3 50 13 27 18 05 22 51 23 47

19.06.2013 2 41 3 49 13 29 18 08 22 56 23 53 20.06.2013 2 42 3 49 13 29 18 08 22 56 23 54 21.06.2013 2 42 3 49 13 29 18 08 22 57 23 54 22.06.2013 2 42 3 49 13 29 18 09 22 57 23 54 23.06.2013 2 42 3 50 13 29 18 09 22 57 23 54 24.06.2013 2 43 3 50 13 30 18 09 22 57 23 54 25.06.2013 2 43 3 51 13 30 18 09 22 57 23 54

19.06.2013 2 42 3 36 13 33 18 16 23 18 0 02 20.06.2013 2 42 3 36 13 33 18 16 23 18 0 02 21.06.2013 2 43 3 37 13 34 18 16 23 19 0 03 22.06.2013 2 43 3 37 13 34 18 17 23 19 0 03 23.06.2013 2 43 3 37 13 34 18 17 23 19 0 03 24.06.2013 2 44 3 38 13 34 18 17 23 19 0 03 25.06.2013 2 44 3 38 13 35 18 17 23 19 0 03

HELSİNKİ İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

TAMPERE İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

NAM

AZ V

AKİT

LERİ

DANİ

MAR

KA

İSVE

ÇNO

RVEÇ

FİNL

ANDİ

YA

Bulunduğunuz şehrin namaz vakitleri için: http://www.zaman.com.tr/namaz.do

OSLO İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam YatsıGÖTEBURG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

19 - 25 HAZİRAN 2013

BURCU ÖZTÜRK İSTANBUL

1Mustafa Özdemir’in annesi Rus, babasýTürk, ikisi de iþitme engelli. Mustafa, ba-

basýyla cuma namazýna gittiði bir gün Türköðretmenlerle karþýlaþýr. Bu karþýlaþma onayepyeni kapýlar aralar. Önce anadili olanTürkçeyi öðrenir, sonra da Türkçe Olimpi-yatlarý’na katýlýr.

TürkçeOlimpiyat-larý tüm Tür-kiye’ye bayram

havasý yaþatýrken içinde birbirinden güzel hi-kâyeleri de barýndýrýyor. Bunlardan biri 15yaþýndaki Mustafa Özdemir’in hikâyesi. Mus-tafa Estonya’da yaþýyor. Annesi Rus, babasýTürk. Rus Devlet Okulu’nda sekizinci sýnýftaokuyan Mustafa’nýn Türkçe Olimpiyatlarý ilebuluþma hikâyesi oldukça ilginç. Bir gün ba-basýyla Estonya’nýn baþkenti Tallinn’e cumanamazý kýlmak için gider. Camide Eestürk Di-yalog Merkezi’nden Türk öðretmenlerletanýþýr. Ýþitme engelli anne ve babasýndanbahseder. Öðretmenler Mustafa’yý diyalogmerkezine davet eder. Ýlerleyen süreçte onlarlabaðýný devam ettirir. Böylelikle anadili olanTürkçeyi yeniden öðrenme þansý bulur.

Türkçeyi öðrenmesi onu Türkçe Olimpi-yatlarý’na taþýr. Mustafa, anadil kategorisindeFethullah Gülen’in Genç Adam þiirini okuya-cak. Olimpiyatlarda olmanýn kendisi için bü-yük fýrsat olduðunu söyleyen Mustafa, “Tür-kiye’den çok uzakta anadilimi öðrenme þansýyakaladým. Kendimi çok þanslý hissediyorumburada olduðum için. Fethullah Gülen’e aitTürkçe bir þiiri okumak beni çok mutlu ediyor.Bu ayný zamanda benim için büyük bir fýrsat.”diyor.

Mustafa Türkçe haricinde dört dil daha bi-liyor. Gürcüce, Rusça, Ýngilizce, Estonca bildiðidiðer diller. Gürcüceyi 97 yaþýndaki ninesin-den, Estonca ve Rusçayý ise okulda öðrenmiþ.Bir de iþaret dilini biliyor Mustafa. Anne ve ba-basýyla rahat anlaþabilmek için kursa gitmiþ.

Arkadaþlarý onun beþ dil bilmesine þaþýrýyor:“Kimse inanamýyor engelli bir anne-babanýnoðlu olduðuma. Bu kadar dili nasýl öðrendiðimide merak ediyorlar. Bu bana Allah’ýn sunduðuen büyük lütuflardan biri. Diðeri de Türköðretmenlerle karþýlaþmam.”

‘Türkçe Olimpiyatlarý sayesinde anadilimiöðrendim’

Mustafa’nýn babasý Cem Özdemir, Ri-ze’nin Pazarlý ilçesinden. Annesi Ekaterine iseRus. Babasý Gürcistan’a futbolcu olarak gider.Burada iþitme engelliler futbol kulübünde fut-bolcudur. Ayný zamanda babasý iþitme engel-lilerin eðitim gördüðü bir okulda öðrencidir.Burada Ekaterine Haným ile tanýþýr ve evlenir.Anne ve babasý iþitme engelli olduðu için Mus-

tafa Türkçeyi bir türlü öðrenemez. Yediyaþýndayken ailesiyle Ýzmir’e taþýnýr. Buradahalasýndan Türkçeyi öðrenmeye baþlar ancakannesi ve babasý boþanýnca babasýyla Eston-ya’ya gider ve Türkçeyi unutur. Daha sonraRus Devlet Okulu’ndaki Türkçe öðretmeni veEestürk Diyalog Merkezi üyesi Mehmet Gülleile tanýþýr. Türkçe Olimpiyatlarý için Mus-tafa’yla birlikte Türkiye’ye gelen Gülle,“Onunla karþýlaþmamýz bir tevafuktu. Dahasonra diyalog merkezimize gidip geldi. Bu sü-reçte ailesiyle de tanýþtýk. Anne ve babasýiþitme engelli olduðu için aramýzdaki diyaloðuMustafa saðladý. Onunla tanýþtýðýmýz ve ana-dilini yeniden öðrenme imkâný sunabildiðimiziçin mutluyuz.” diyor.

Ýþitme engelli bir aileninbeþ dil bilen çocuðu

Page 22: Zamandk220 egazete

19 - 25 HAZİRAN 2013

GÜLÝZAR BAKÝ İSTANBUL

1Gezi Parký’ndaki aðaçlar, apolitik deni-len neslin politikaya el atmasýna sebep

oldu. Aslýnda iktidar, muhalefet, eski toprakprovokatörler, tetikte bekleyen dýþ güçler,kapitalistler, dostlar eylemde görsün sosyetesive tabiî ki Türkiye, yeni bir seçmen kitlesiyletanýþtý. Onlarýn psikolojik sorunlarý, internetbaðýmlýlýðý, tüketim çýlgýnlýðý, Twitter’ý hep ko-nuþuldu, ama siyasi duruþlarý konuþulmadý.

Her þey Taksim’deki Gezi Parký’nýn aðaç-larýnýn sökülmesiyle baþladý. Twitter’da ‘Aðaç-lar kesiliyor, engel olalým!’ diye konuþulmayabaþlamýþ, üç-beþ genç buna engel olmak içinparka gitmiþti. Ýnternetten iþ makinelerinin gö-rüntüleri paylaþýldýkça, üç-beþ katlanarak art-maya baþladý. Yüzler bin oldu. Sosyal medyadagündem Gezi Parký’ndaki aðaçlarýn akýbetiüzerinde yoðunlaþtý. “Kýyamet kopsa bile aðaçdikiniz.” hadisi, postmodern çevrecilerin twe-etlerine karýþtý. Þehir yöneticilerinin, gelenek-sel basýnýn ve hatta ülke siyasetinde söz sahibiolanlarýn tahmin edemediði bir þey yaþanmayabaþladý.

Gezi Parký’ndaki aðaçlar apolitik denilenneslin bir kýsmýnýn politikaya el atmasýna se-bep oldu, “Durun, biz bu aðaçlarýn kesilmesini,buraya AVM yapýlmasýný istemiyoruz.” Ýkigün-üç gün, tazyikli sular, biber gazlarý veBaþbakan’ýn yýlmaz tavrý, muhalefetin protes-tolardan nemalanma çalýþmalarý ve hatta pro-vokatörlere raðmen tavýr deðiþmedi.

Aslýnda iktidar, muhalefet, eski toprakprovokatörler, tetikte bekleyen dýþ güçler, ka-pitalistler, dostlar eylemde görsün sosyetesi vetabiî ki Türkiye, yeni bir seçmen kitlesiyletanýþtý. Literatürde bu kitleye Y-Z kuþaðý de-niyor. Yani 80’lerden sonra doðmuþ olanlar.Özellikle de önümüzdeki seçimlerde ilk kez oykullanacak olan Z kuþaðý olarak adlandýrýlan1995’ten sonra doðanlar. Hani þu siyaset bil-meyen, siyasetle ilgilenmeyen apolitik olarakgörülen kitle, yani gençler. Onlarýn psikolojiksorunlarý, internet baðýmlýlýðý, tüketim çýlgýnlýðý,doðaya yabancýlaþmasý, kitap okumamalarý,Facebook’u, Twitter’ý hep konuþuldu ama si-yasi duruþlarý konuþulmadý. Aslýnda hep apo-litik olduklarý söylendi. Ama son olaylar yenineslin tahmin edildiði gibi olmadýðýný ortayakoydu.

Dijital vatandaþ ve seçmenSosyal medya uzmaný ve Linkedin sitesi-

nin Türkiye þefi Ali Rýza Babaoðlan bu kitleyi,‘dijital vatandaþ ve seçmen’ diye adlandýrýyor.Bu konuda siyasilere seminerler veren Ba-baoðlan’ýn seminer baþlýðý olayý özetler nite-likte: “Dijital vatandaþ memnuniyeti.” Bu kitledünyayý televizyondan deðil internetten, An-droid telefonundan takip ediyor. Ulusa sesle-niþler, grup toplantýlarý, köþe yazýlarý deðil 140karakterlik mesajlar, 3 dakikalýk videolar, dik-kat çekici, güzel veya esprili fotoðraflara itibarediyorlar. Aslýnda her þeyi aforizmalarla dolubir bakýþ açýsýyla deðil müstehzi bir yaklaþýmlayorumluyor. Kendisine biber gazý sýkan polise,“Biber gazý cildi güzelleþtirir.” diye pankart aça-biliyor mesela. Fütürist Ufuk Tarhan, onlar içindijital çaðýn ilk genç mahsulleri diyor. Ýnternetekonomisinin üreten ve tüketenleri… Tarhan,bu yeni nesil seçmenin geleneksel kodlarla di-jital kodlar arasýnda sýkýþtýðýný söylüyor. Yenibir insan modeli, yeni iþ, eðitim ve yaþamsalmodel arayýþlarý içinde olan bu bireyler dünyaile iletiþimini daha çok dijital kanallardan ya-pan “ekran nesli-screenagers” olarak datanýmlanýyor. Tarhan’a göre yeni nesil seç-menin temel düsturlarý ise þöyle; bireyselliði se-ven, kendisine müdahaleden hoþlanmayan, fi-ziksel hareketten pek haz etmeyen, doðamahrumiyeti çeken bir transformasyon nesli.

Siyaset bilimci Savaþ Genç, ömürlerininbüyük bir bölümünü dijital ortamlarda geçirenyeni nesil seçmenin siyasi mücadelelerini bile

sosyal medya üzerinde verdiðini söylüyor. Peki, bu yeni nesil seçmenin ideolojik bir

duruþu veya aidiyet duyduðu bir yapý-düþüncevar mý? Çünkü Gezi Parký protestolarýndafarklý ekonomik ve sosyal gruptan insan vardý.Sonradan marjinal sol fraksiyondan yapýlar veanamuhalefet partisi protestolarý sahiplen-meye çalýþsa da baþta daha siyaset üstü bir yapývardý.

Doç. Dr. Savaþ Genç’in bu soruya cevabýþöyle oluyor: “Kendilerini klasik verilerimizlesýnýflandýrdýðýmýz ideolojilere ait hissetmiyor-lar. En azýndan büyük çoðunluðu hissetmiyor.Birçoðu hayatýnda bir kere olsun siyasi bir eserokumamýþ olabilir. Temel dayanaklarý bireyselve toplumsal özgürlükler. Dolayýsý ile bu siyasisöylem en azýndan söylemsel olarak hayatý sol-dan okuyan akýmlara daha yakýn bir hareketgibi algýlanabilir. Lakin biraz daha yakýndanbaktýðýnýzda ve ekonomik tercihlerini irdele-diðinizde en az liberaller kadar piyasaya yakýnolduklarýný görebilirsiniz.” Gezi Parký eylem-cilerini eleþtirenlerin de argümanlarý bunlaraslýnda.

Yeni nesil seçmeni eski ideolojik düþünceyapýlarýna, siyasi yaklaþýmlara ve hatta sosyalbilim bakýþ açýsýna göre okumamak gerekiyor.Nitekim Savaþ hocanýn anlattýðý ve Alman-ya’da yaþanan bir olay, bu kitlenin mantalite-sini ortaya koyuyor ve ileride parlamentodasýra dýþý vekiller göreceðimizin haberini veri-yor. Almanya’da mevcut siyasi yapýyý benzerþekilde protesto eden yeni nesil seçmen, Kor-san Parti (Piratenpartie) adýyla bir hareketbaþlattý. Hatta eyalet seçimlerine katýldý, ha-reketin lideri parlamentoya girdi. Alman basýnýbüyük baþarý elde eden gence, “Koalisyon tek-

lifi gelirse sözleþmeye hangi maddeleri koy-duracaksýnýz?” diye sordu. Yanýtý “Hayatýmdahiç koalisyon sözleþmesi görmedim, gelsin ba-karýz!” oldu. Savaþ Genç, bu cevabý “KorsanParti hareketini özetler mahiyette.” diye deðer-lendiriyor. Yeni nesil seçmenin Avrupa’dageniþ bir tabana sahip olduðunu söyleyenGenç, online örgütlenen bu kitlenin son 3 seneiçinde farklý ülkelerde yapýlan yerel ve genel se-çimlerde Korsan Parti fenomeni ile siyasetegirdiklerini anlatýyor.

Önceki gruplarla mukayese etmemek gerekPeki nedir Korsan Parti? “Hareketin ortak

özelliði siyasetçilerinin siyasetten hiç anlama-malarý.” diyen Genç, bu soruya þu cevabý ve-riyor: “Öncelikle online haklarý savunan, diji-tal özgürlüklerin arkasýnda duran, devlet bü-rokrasisine ve aþýrý dayatmacý, hatta belirleyicidevlete karþý çýkan bir hareket.”

Aslýnda Gezi Parký protestocularýnýnBaþbakan’ýn üslubundan dolayý daha çok ke-netlenmesinin ardýnda da iþte bu “dayatmacýhatta belirleyici devlete karþý çýkan bir hareket”olmalarý yatýyor. Muhtemeldir ki bu gençlerüzerinde ailelerinin de yaptýrým gücü yok.Yani babalarýnýn da sözünü dinlemiyorlar.Zaten Gezi Parký eylemlerinin temelinde ya-tan da üç-beþ aðacýn sökülmesi deðil, açýklamayapýlmamasý, ciddiye alýnmamak ve “ben ka-rar verdim, yaptým olacak anlayýþý.” Yeni ne-sil bunlarý asla kabul etmiyor.

Ýþin ilginç yaný iktidarla böylesi restleþen bukitlenin muhalefete de papuç býrakmamasý.Genç, burada siyasilerle ilgili çarpýcý bir detayadikkat çekiyor: “Ýnterneti ve Twitter’ý aktif kul-lanmayan siyasiler bu kitleyi ezberlerindeki ve

geçmiþte kalan farklý gruplarla özdeþleþtirmeyeçalýþýyor. Bu yanlýþ. Kitle yeni bir kitle ve dahaönceki protest gruplarla mukayese edilerekpolitik tercihlerinin okunmasý çok zor.”

‘Muhalefetten umudumuz yok, AK Parti busorunu sen çözeceksin’

Geleneksel siyasi yapý ve siyasetçiler yeninesil seçmene nasýl ulaþacak? Kadýn kollarý vegençlik kollarý gibi sosyal medya kollarý filan mýkurmasý gerekecek? Ali Rýza Babaoðlan, her li-derin sosyal medya uzmaný danýþmaný vepartilerin birimleri olmasý gerektiðini düþünü-yor. Savaþ Genç ise web sitesi yapmanýn,Twitter hesabý açmanýn market karþýsýna bak-kal dükkaný açýp müþteri beklemek gibi bir þeyolacaðýný söylüyor. Hocanýn bu tespiti aklýmýza“Bu kitle mevcut siyasi yapýdan baðýmsýz ken-dilerine has bir oluþum içinde mi olurlar?” so-rusunu getiriyor. Genç, Türkiye’de bunun içinhenüz erken olduðunu ama kaçýnýlmaz bir tec-rübe olacaðýný söylüyor. Gezi Parký protesto-larýnýn Avrupa’daki benzer protestolardançok daha fazla ses getirmesini ise þunabaðlýyor: “Türkiye’de hâlâ seküler hassasiyet-ler ile cuntacýlardan endiþe duyan iki farklýakýmýn güçlü bir polarizasyonu içinde hareketediyoruz. Liderler de her salý grup top-lantýsýnda bu korkularý körükleyerek kitlelerinitekrar partisinin etrafýnda konsolide ediyorlar.Toplum bu oyundan çok sýkýldý. Gezi Parký buanlamda bir patlamadýr. Muhalefetten umutluolmayan gençlik dikkatinizi çektiyse sandýk ta-lep etmiyor. Dedikleri özetle þu: Muhalif par-tilerden umudumuzu kestik, AK Parti soru-numuzu sen çözeceksin ve seçmenin olma-mamýza raðmen bizden kaçamazsýn.”

Yeni kanaat önderleri Twitter’da yaþýyorSon olaylarda görüldü ki bu yeni nesil seç-

menin kanaat önderleri, alýþtýðýmýz kanaatönderlerinden farklý. Yani bir yazar, ünlü birdüþünür veya siyasetçi, kim olduðu tam ola-rak bilinmeyen Twitter’daki bir fenomen he-sap kadar etkili deðil insanlarýn üzerinde.Doç. Dr. Savaþ Genç, yeni nesil kanaat ön-derleri için þunlarý söylüyor: Dijital fenomenhaline gelmiþ bir Twitter hesabýnýn etkinliði,uzun konuþup didaktik söylemlerle bu neslekendisini dinletemeyen aktörlerden çok dahafazla. Yazýlý basýn sürekli tiraj kaybederken on-larýn Twitter’ý etkin kullanabilen genç yazar-larý, gazetelerin tirajlarýnýn 3-4 katý takipçisayýsýna ulaþýyor.

Kim bu gençler?

Yeni nesil siyasiler, alýþýldýk siyasetçi profilinden oldukça farklý.

Avrupa’da yeni nesil seçmenin sloganý ‘kontrolü durdur’

Page 23: Zamandk220 egazete

Hekimoğlu İsmail

1956’da tayinim Erzurum Kandilli’ye çıktı.Civarda birkaç esnaf, bir cami, bir de ilkokulvardı. Askerliğin dışında yaptığım bir şeyyoktu. Kışlada yatıp, kalkıyordum. Kafamınçok karışık olduğu, kendimi yalnız hissettiğimbir dönemdi. O günlerde İstanbul’a, MehmetZahit Kotku Hoca’ma mektuplar yazardım:

“Hocam, kafam karışıyor, her şeyin bir te-mel noktası var. Her şey, bir şeye istinat edi-yor. Bu sırrı yakalayamıyorum, bunu anlaya-mıyorum. Anlasam bile kendimi o sırrıniçinde eritmek istiyorum. Sevmiyorum, ya-şadığım hayatı… Bir günah selinin içinde,tahta parçasının üzerindeyim. O pis sulardankendimi bu kadar koruyabiliyorum. Düş-sem boğulacağım. Düşmemek elimde değil.Bir hayal âleminde miyim, kâbus mu? Her an,ağzımı kımıldatmadan Allah diyorum… Zi-

kirde göğsüm daralıyor, çatlayacak gibi olu-yor, dayanamıyorum. Bilmem ki dualarınızıistemeye hakkım var mı? Amma çok muh-tacım. Emirlerinizi beklerim, aziz ve muhte-rem hocam…”

Bu ve buna benzer mektuplar MehmedZahid Kotku adına gönderilir, ondan da ce-vap gelirdi. Hep dua tavsiye ederdi.

Sonraları cumartesi-pazar günleri Erzu-rum’a gidip, Murat Paşa Camii’nde Risale-iNur derslerine katılmaya başladım. MehmetKırkıncı Hoca’mı da bu derslerde tanıdım. Ri-sale-i Nurları okur, anlatırdı. Hocamın ilminehayrandım. “Demek ki insan çalışırsa böyleulvi noktalara gelebilirmiş.” diye düşünür-düm. Duyduğuma göre babası, “Mehmet,sen ilme çalış, ölünceye kadar senin her türlüihtiyacını ben karşılayacağım.” demiş. İşte bu

söz bize bir âlim kazandırmış.Gece dersten çıkar, trenle Kandilli’ye

ulaşırdım. O zamanlar arabalarda, trenlerdeklima yoktu. Buz gibi vasıtalarla derse gidergelirdim. Bazen çok şiddetli kar yağardı, buyüzden yolumu kaybettiğim olurdu. Herderse “Yakalanacağım, ordudan atılacağım,hapse gireceğim.” diyerek giderdim. Bu halbana gülmeyi unutturmuştu çünkü Türki-ye’nin her yerinde derste yakalananlar, hapseatılanlar çoktu.

Kandilli’ye geleli bir sene olmuştu. İlk defaastsubay gazinosuna gittiğimde beni gören-ler, “Hoş geldin, yeni mi tayin oldun?” diyesormuşlardı. Ben de bir sene evvel geldiğimi,keşif bölüğünde olduğumu söyleyince şaşı-rarak yüzüme bakıyorlardı. İçki içmeyen, ku-mar oynamayan, balolara gelmeyen bir ast-

subay… Kırkıncı Hoca’mın dersleri, bendemanevî inkişaflara vesile oluyordu.

Kırkıncı Hocam, hayret makamında ya-şar. Mesela bir bitkinin fabrika gibi çalışma-sına hayretle bakar. Gök cisimlerini, bunlarınbitmez tükenmez enerjilerini, birbirleriyle ir-tibatını düşünür, hayret eder. Yumurtanıniçine gagasıyla, kanatlarıyla, ayaklarıyla ve içorganlarıyla tavuğu yerleştiren Allah’ı düşü-nür, hayret eder. Petekten çıkan arının uça-rak yüzlerce metre ilerleyip çiçeği eliyle koy-muş gibi bulmasına ve alınması gereken kı-sımları alıp getirip bal yapmasına hayretle ba-kar. Kâinat kitabını okumayı, “Sübhanallah”demeyi, Kırkıncı Hoca’mda gördük… ÖmerOkçu’nun Hekimoğlu İsmail olmasındaMehmet Kırkıncı Hoca’mın payı büyüktür.Allah razı olsun.

Hekimoğlu İsmail olmamda, Kırkıncı Hoca’mın payı büyüktür…

19 - 25 HAZİRAN 2013

ORHAN KARANFÝL

1Diyarbakýr’ýn bilinen tarihi 12 bin yýl ön-cesine dayanýyor, ancak bölgedeki

maðaralar, milattan önceki çaðlara da ýþýk tu-tuyor. Yapýlan araþtýrmalar insanlarýn ilk kezburada tarýma adým attýðýný gösteriyor. Bu an-lamda þehrin gezip görülecek birçok yerivar.

Diyarbakýr, 33 ayrý medeniyete beþiklikyapmýþ kadim bir þehir. Son yýllarda boynubükük kalsa da artýk kabuðunu kýrmak istiyor.Ýslam dünyasýnýn 5. Harem-i Þerifi Ulu Cami,27 þehit sahabenin yattýðý Hz. Süleyman Ca-mii, tarihi surlar, peygamber kabirleri (Hz.Zülküf–Hz. Elyesa) ve dört ayaklý minare gibiþaheserler, görülmesi gereken yerlerden sa-dece birkaçý. Diyarbakýr’ýn bilinen tarihi 12 binyýl öncesine dayanýyor. Milattan öncesineýþýk tutan Ergani’deki Hilar ve Silvan’dakiHassuni maðaralarý, adeta insanlýk tarihiniözetliyor. Paleolitik döneme kadar uzanan ta-rihsel bir seyahat yapmak isteyenlerin þehreuðramalarý yeterli. Maðaralar, göçebeliktenyerleþik köy yaþantýsýna, avcýlýk ve top-layýcýlýktan besin üretimine geçilen önemli birtarihsel döneme þahitlik ediyor.

Hilar Maðaralarý mesela... Diyarbakýr’a birsaat uzaklýkta. Paleolitik dönemden itibarenyerleþime sahne olmuþ. Silvan yakýnlarýndakiHassuni Maðaralarý ise mezolitik dönemdeyerleþim yeri olarak kullanýlmýþ, antik dö-nemde özellikle Hýristiyanlýðýn ilk yýllarýnda veOrtaçað’da da yerleþim özelliðini sürdürmüþ.Hilar Maðaralarý’nýn bir bölümü milattanönce 1. yüzyýl ve milattan sonra 1. yüzyýla ka-dar yaklaþýk 200 yýl boyunca kaya mezarý ola-rak kullanýlmýþ. Bölgedeki kaya mezarlar hâlâorijinalliðini koruyor.

Diyarbakýr’ýn Bismil ilçesinde ise Kartik-tepe bulunuyor. Buranýn tarihi 12 bin yýl ön-cesine dayanýyor. Bölgedeki höyüktençýkarýlan 198 insan iskeleti mekanýn bir za-manlar yerleþim alaný olarak kullanýldýðýnaiþaret ediyor. Konut tabanýna yerleþtirilen

mezarlar ise o dönem insanýnýn yaþadýðý me-kâný bir anlamda kutsallaþtýrdýðýný gösteriyor.

Medeniyetin ilk tohumlarý burada atýlmýþAnadolu’nun en eski tarýmcý köy toplu-

luklarýnýn en güzel örneðini veren Erganiyakýnlarýndaki Çayönü Tepesi, günümüzden10 bin yýl önceye dayanan tarihiyle sadece böl-geye deðil, dünya uygarlýk tarihine de ýþýk tu-tuyor. Çayönü, göçebelikten yerleþik köyyaþantýsýna, avcýlýk ve toplayýcýlýktan besin üre-timine geçilen önemli bir tarihsel dönemeþahitlik ediyor. Yapýlan araþtýrmalar, insanlarýnilk kez burada topraðý ekip-biçerek tarýmsalalana adým attýðýný, dört duvar arasýndayaþama kültürünün yine burada oluþtuðunugösteriyor. Bilim adamlarý, medeniyetin ilk to-humlarýnýn buralarda atýlarak dünyaya

yayýldýðýný söylüyor.Diyarbakýr’dan gelip geçen Hurri-Mita-

niler, Asurlular, Aramiler, Urartular, Ýskitler,Medler, Persler, Makedonyalýlar, Romalýlar,Sasaniler, Bizanslýlar, Emeviler, Abbasiler,Selçuklular, Artuklular, Eyyübiler, Moðollar,Akkoyunlular, Safeviler ve Osmanlýlar gibi 33farklý medeniyet, bölgenin ne kadar ciddi bircazibe merkezi olduðunu gösteriyor.

Ergani Kaymakamý Erdinç Yýlmaz, HilarMaðaralarý ve Çayönü Tepesi’nin tarihe ýþýktutan en eski yerleþim yerleri olduðunu söy-lüyor. Bu yerlerin medeniyet anlamýnda ilktarýmýn yapýldýðýný, hayvanlarýn evcilleþtirildiðiyer olduðuna dikkat çeken Yýlmaz, “Bu me-kan adeta 12 bin yýl öncesine ýþýk tutuyor. Yerlive yabancý turistler buraya geldiklerinde sankizaman tüneline girmiþ gibi olacak. Her þey ilk

günkü gibi duruyor. Oyulan kayalarý herke-sin mutlaka görmesi gerekiyor. Dünyayý, Tür-kiye’yi binlerce yýl öncesine götürmeye davetediyoruz.” diyor.

Silvan Kaymakamý Yunus Sezer, Diyar-bakýr’ýn tarih ve kültürel alanda Türkiye’nin enzengin kentlerinden birisi olduðunu söylüyor.Silvan’ýn çok eski tarihlere sahip bir kent ol-duðunu anlatýyor: “Güneydoðu Anadolu Böl-gesi eþine az rastlanýr doðal güzelliklere sahipbir yer. Burasý Diyarbakýr’dan daha eski birmedeniyet þehri. Bu maðaralarda bir kentyaþamý için gerekli olan her þey var. HasuniMaðaralarý, devasa kaya parçalarý oyularakapartman þeklinde yapýlmýþ. Bunlar 3, 5 ve 7katlý maðaralar. Görenleri hayrete düþürüyor.Hasuni Maðaralarý, doðunun birçok yeri gibiturizmde hak ettiði ilgiyi görmeyi bekliyor.”

Diyarbakýr’daki maðaralarinsanlýğa ýþýk tutuyor

Page 24: Zamandk220 egazete

BU SAY FA, M. FET HUL LAH GÜ LEN HO CA EFEN DI’NIN SOH BET VE YA ZI LA RI ESAS ALI NA RAK HAZIRLANMAKTADIR.

k u r s u @ z a m a n . c o m . t r

1Namazı vaktinde kılmak çok önemlidir;ilk vaktinde kılmak evlâdır. Bütün fa-

kihler, muhaddisler, müfessirler bu noktayadikkat çekerler.

Bununla beraber, siz hayatınızı öyle stan-dart hale getirmişsinizdir ki; kerahet vaktinegirmeden namazlara belli vakitler tahsis eder-siniz. Namazı ve ona bağlı ibadetleri huzur-u kalb ile eda etmek için o vakti kollarsınız.Ezanın ezan, kâmetin kâmet olması lazımdır.Onların duaları var. Bunların hepsi adımadım konsantrasyon adına çok şeyler ifadeeder. Bir sofranın bile bir adabı vardır. Öncene konacak, sonra ne getirilecek bir usulü, biradabı vardır. Yemekten tam lezzet almakiçin bunlara uyulur. Namaz mâide-i semâvi-yesinin tadını çıkarmak için de onlara uymaklazım.

Namaz, Allah (cc) ile senin arandaki biralış-veriştir. Seni Allah’a o kadar hızlı ve o ka-dar yakın hale getirecek namazdan başka birşey yoktur. Bir kere, başta nazarî planda seninzihninde o asıl kıymetine ulaşmalıdır. Yani;henüz tatmamışsın, duymamışsın, hisset-memişsindir; ama nazarî planda “Bu, budur.”demen lazım. Çünkü sendeki arayış duygu-sunu bu kabullenme meydana getirecektir.Arayış duygusunu tetikleyecek, ona start ve-recek şey budur. Böyle bir duygun yoksa na-mazın içinde buna ulaşma düşüncen yoksaneyi hedefleyeceksin ki sen onda? “Rabb’imbana burada O’na kul olma fırsatı veriyor. Benşimdi kemâl-i edeble, kemerbeste-i ubudiyetiçinde bu taabbüdî işi O’na bir arz edeyim. One kadar büyük, ben ne kadar küçüğüm; O nekadar sonsuz, ben ne kadar sıfırım.. İşte onagöre ben bunu eda edeyim. Kulluğumu ifadeetme fırsatıdır bu, küçüklüğümü haykırma fır-satı, O’nun azametini ilan etme fırsatı.” Evet,önce bu duyguyla dopdolu olmak lazım.

Namazda Huşu ve HudûNamazda “iç ta’dîl-i erkân” sözü çok

kullanılmamıştır. Bu, huşû ve hudû ile alakalıbir tabir olarak söylenebilir. Huşû ve hudû,meseleyi namazın mazmununa bağlı götür-mektir. İman ve namaz ikiz kardeştir; şu ka-dar var ki, iman az önce doğdu. Üstad na-mazın beş vakte tahsisini anlattığı yerdeonun manasının ne olduğunu da açıklıyor.Muhyiddin İbn Arabi, Fütühat-ı Mekki-ye’de namazın manasıyla alakalı şeylerortaya koyuyor. Şah Veliyyullah Dehlevînamazla alakalı bir kısım hususlar söy-leyip onun ehemmiyetine dikkat çe-kiyor. Ben onun için bazı arkadaşlararica ettim; ne olur arkadaşlardan birkaçıdoğru dürüst namaz kılsalar da örnekolsalar. Yoksa bu işin içinde olan kim-seler arasında dahi -hakiki manasıyla-namaz kılınmıyor. Beş vakit yatılıyor,kalkılıyor; ama namaz kılınmıyor.

Ayrıca, “feveylün lilmusallîn”de(Maun, 107/4) anlatılan sadece sehivmeselesi değildir. Namazla alakalı o ka-dar çok eksiğimiz var ki. Mesela; “Na-maza kalktıkları zaman tembel tembelkalkarlar.” (Nisa, 4/142) ayetinin anlattığıhusus bunlardan birisi. Hadislerde insanıno türlü namazı insanî davranışın dışında ad-dediliyor. Namaz bir insanî davranıştır. Fakato çizgi içinde kalınmadığı zaman yapılan ha-reketler hayvanî hareketlere benzetiliyor. Me-

sela, imamdan önce rükûya giden kimse için“İster misiniz Allah rükudan kalkarken su-retlerinizi eşek suretine çevirsin!..” deniliyor.Demek ki, imamdan evvel harekete geçmemeselesi kulluk çizgisinden çıkma manasınageliyor. “Herhangi biriniz secdeye gittiği za-man horozun daneyi gagaladığı gibi yapma-sın.” deniliyor. Bakın, o bir hayvan davranışı;alnını yere vurup kaldırma bir hayvan davra-nışı. “Köpek gibi ellerini yere sermesin.” de-niliyor. Oturmadan secdeye, secdeden rükûya,rükûdan kıyama kadar davranışların hayvandavranışlarından farklı olması gerektiğinedikkat çekiliyor.

Namazın İnkişafıKendisinde namazın ruhu inkişaf eden bir

insan en tatlı bir işle meşgulken fırlayıp na-maza durmak ister ve namazdan zevk alır.Her zaman olmasa bile çok defa der ki:“Keşke ömür hiç bitmese ve ben hep ayaktadursam böyle.” Ama bunun inkişaf etmesi içininsana bazen yirmi, bazen otuz, bazen kırksene lazımdır. Kırk sene kemerbeste-i ubu-diyet içinde o kapıda durursun ve namaz an-cak o zaman inkişaf eder. Namazın mahiyetiinkişaf ederse ne olur: sen o zamana kadarhep bir altın namaz damarını aramak için ma-dende toz-toprak içinde dolaşmıştın, fakat ıs-rar ettin. Bu damardan oraya gidiliyor, dedin.Bu damar, o damar; bu damar, o damar, de-din ve bir gün kendini o hazine içinde buldun.O ana kadarki çalışmalarının hepsi altın olurmu olmaz mı?

Ayet-i kerimede “Ve tebettel ileyhi tebtîlâ- Bütün varlığınla O’na yönel.” (Müzzemmil,73/8) buyuruluyor. Fiil tefa’ul babında ol-duğu için bir zorlama ifade ediyor. Vebaşlangıçta Hazreti Peygamberi-miz’e (sallallahu aleyhi vesellem) böyle hitap edi-liyor. Ama Efendi-miz zamanlao halegeli-

yor ki, “Sizin yeme içme ve cinsî münasebetekarşı duyduğunuz arzuyu ben namaza karşıduyuyorum.” diyor. Aynen öyle de, bu husustagereğince ısrarlı olsan ve sabretsen, namazınmana peçesinin senin içinde açılma-sını beklesen, sonunda sana dese-ler ki “Cennette sofralar hazır-lanmış.”; sen, “Namazımı kı-layım ondan sonra. Na-mazımı feda edememben.” diyecek hale ge-lirsin. Azrail Aleyhis-selam gelse “Mü-saade edersenvakti giren na-mazımı kıla-yım, kaçma-sın. Ondansonra ne ya-parsan yap.”dersin. Öylebir ruh haletihâsıl olur ki;ölecek bile ol-san namazınıeda etmeyeçalış ırsın.Namazla-şırsın ar-tık.

ÖZETLE:

1- Namaz, Allah ile insan arasındakibir alış-veriştir. Onu, Allah’a o kadar

hızlı ve o kadar yakın hale getirecek na-mazdan başka bir şey yoktur.

2- Kendisinde namazın ruhu inkişafeden bir insan en tatlı bir işle meşgulkenbile fırlayıp namaza durmak ister ve na-mazdan zevk alır.

3- Allah ile derin bir münasebet içindebulunmayanlar, kime ne anlatırlarsaanlatsınlar hiç kimseyi doğru yola ile-temezler.

Namaz, kulluğumuzu ifade fırsatıdır

Page 25: Zamandk220 egazete

Abdullah Aymaz

Bizim gibi kendi uzaklığının vadilerinde âvâre dolaşanlara kurbet ya-maçlarında tenezzüh etme imkânları ihsan et.. bize bahşettiğin ni-metlerin lezzetlerini duyur ve içimizdeki şükür hislerini coştur..

Böyle bir yönelişle mü’min, ümit ve arzu ettiği şeyleri elde etme yoluna girdiğigibi, korkup endişe duyduğu şeylere karşı da en sağlam bir kapıya dayanmış veen metin bir kaleye sığınmış bulunur.

Kulluğum başımda billûrdan bir taç,Kullukla erilmez pâyeye erdim.!Kapında bu benden hep Sana muhtaç;Aç kapını, tut elimden ben geldim!

Duydum büyünü en engin bir hazla,Koşarken koşanlar hep Sana nazla;Bense, işte şu tutarsız niyâzla,Aç kapını, tut elimden ben geldim!

Kalmadı korkum yakından-ıraktan,Her şeyi çözen, çürüten topraktan;Tek endişem var, o da son duraktan;Aç kapını, tut elimden ben geldim!

Fikirler bomboş ve hudutsuz fezâ,Duyulup görülen rûhlara ezâ,El açıp herkes durunca niyâza,Aç kapını, tut elimden ben geldim!

Ses ver, öteden nağmeler duyulsun!Ünsün akıp akıp rûhuma dolsun.Kaybedenler yitirdiğini bulsun,Aç kapını, tut elimden ben geldim!

Üst üste şafaklar söksün çöllerde,Açsın bahtımın ikbali her yerde;Tıpkı bir tulû gibi perde perde,Aç kapını, tut elimden ben geldim!

Doğup esince nûrun tepelerden,Duyulduğunda nâmın kubbelerden;Taşarken celâlin minarelerden,Aç kapını, tut elimden ben geldim!

Hep uzak olsam da Sen yanımdaydın,Bütün benliğime nûrunu yaydın;Sen’inle olunca günlerim aydın,Aç kapını, tut elimden ben geldim!

Rûhumda hafakan, boynumda kement,Hatırımı yakîninle mâmûr et!Hâlim sana ayân, eyle inâyet!Aç kapını, tut elimden ben geldim!

M. Fethullah Gülen

Aynaroz Yarımadası’ndaki Si-meonos Petra Manastırı BaşkeşişiEliseos ile de bir görüşme yaptık…Dedi ki: “Avrupa’nın Müslümanlaraihtiyacı var.

İslâm, Avrupa’nın unuttuğu man-evî değerlere dönmesine vesile ola-cak… Maalesef Avrupa, İslâm’ı veMüslümanları bir tehdit olarak görü-yor. Halbuki, ihtiyaç duyulan değer-lere kavuşmasına köprü olacağını dü-şünüyorum.”

Ben de, “2001yılında Köln’degörüştüğümüz birAlman siyasetçi-sine göçmenlerekarşı tavırlarınısormuştum. Birİtalyan bir Polon-yalı ile müşterek-lerinin olduğunuama Türklerle pekortak yanlarınınolmadığını söylemesi üzerine, ‘Pekçok müştereklerimiz var. Önce hepi-miz Hz. Adem’in evlâtlarıyız. Mu-kaddes kitaplarda geçen peygam-berlere inanıyoruz. Hz. Meryem veİsa’yı seviyoruz. Sizde de olan orucasaygılıyız. Hatta Ramazanlarda kom-şularımızı iftara çağırıyoruz. Sizin dekabul ettiğiniz Hz. İbrahim’den kalankurbanı kesiyor ve komşularımızakurban eti dağıtıyoruz. Sizin de kabulettiğiniz Nuh Tufanı hatırası olarakaşure yapıp komşularımıza dağıtıyo-ruz. deyince bana ‘ Bizimkiler bunlarıunutmuştu. Ne güzel siz hatırlatıyor-sunuz!.. demişti.” dedim.

Eliseos dedi ki: “Gürcistan PatriğiKahire’ye gitmiş. Sabah namazı vaktiezanı dinlemiş. Sonra beş vakit ezan-lar ve camilerde kılınan namazlarındevam ettiğini öğrenince ‘Müslü-manlar ibadette bizden çok ileri’ de-miş. Tiflis’e dönünce on bin kişiyi top-layıp bu durumu anlatmış ve ‘Aslındabizde de 8 vakit ibadet var. Biz 7 va-kit ibadet edelim.’ demiş. Hatta bu va-kitleri ve bu vakitlerde okunacak dua-ları bir kitapta toplayıp onlara dağıt-mış. İşte bu Müslümanların hatırlat-tığı bir güzellik. Aynı şey Avrupa

içinde söz konusu.”Sonra şunları söyledi: “Özgürlük

ve adalet olmadan ilerleme, araş-tırma ve gelişme olmaz… İki manas-tır arasında Osmanlı döneminde bu-rada arazi ihtilafı olmuş. Onun içinmahkemeye Selânik’e gitmişler. Heriki taraf delillerini ve belgelerini Ka-dı’ya arz etmişler. Kadı dinlediktensonra, bir tarafın arazideki ağaçlarıkestiklerini öğrenmiş. Onlar ‘Çokkızdık, buramıza kadar geldi, daya-

namadık kestik de-mişler.’ Kadı: ‘Peki oağaçları siz mi dik-miş ve yetiştirmişti-niz?’ diye sormuş.‘Hayır’ demişler.Kadı, ‘Öyleyse oarazi sizin olamaz.Çünkü sizin olsaydı,o ağaçlara siz emekverseydiniz, kes-meye eliniz var-

mazdı’ demiş. Ve araziyi öbür tarafavermiş.”

Ben de dedim ki: “İsviçre’de Yar-gıtay binasını ziyaret etmiştik. Birodanın duvarında tarihî resimlervardı. Bir tanesi Hz. Süleyman ile il-giliydi. İki kadın bir çocuk için Hz. Sü-leyman’a başvurmuşlar. O da mah-keme kurmuş. İkisi de çocuk benimdeyip kendilerince delil getiriyorlar-mış. En sonunda Hz. Süleyman Aley-hisselâm demiş ki: ‘İkiniz de haklı gö-rünüyorsunuz. Onun için çocuğuikiye bölüp yarısını birinize öbür ya-rısını da öbürünüze vereceğim.’ de-miş. Bunun üzerine kadınlardan birisi‘Tamam adalet yerini bulsun!..’ der-ken, öbürü ‘Hayır bölünmesin, benhakkımdan vazgeçiyorum.’ demiş.Hikmet sahibi Hz. Süleyman Aley-hisselâm, birinci kadına ‘Bunu sen do-ğurmadın, sen doğursaydın onun ke-silmesine razı olmazdın.’ Öbür kadına‘Bu çocuk senin… Senin olduğu içinonun kesilmesine canın dayanmadı.’demiş.” dedim.

Bugün Yunanistan siyasileri ilemanastırların bir problemi çıkıncamanastırlar, hemen Osmanlı fer-manlarını delil olarak gösteriyorlar…

Özgürlük ve adalet

Tesir Allah’tandırİ’lâ-yı kelimetullah yolunda ortaya konulan

gayretlerin muvaffakiyetle neticelenmesi ancakAllahu Azimüşşân’ın kabulüne ve O’nun değer-lendirmesine vabestedir. Cenâb-ı Hak, kendisiyleirtibatı kavî olmayanları kat’iyen tesirli kılmaz.

O’nunla derin bir münasebet içinde bulunma-yanlar, kime ne anlatırlarsa anlatsınlar hiç kimse-nin ruhuna giremez, hiçbir kulu doğru yola ilete-mez ve tek kişiyi bile sıradan bir insan olmaktançıkarıp kalp ve ruhun hayat derecesine yükselte-mezler. Allah (celle celâlühü), yolundakilerin se-sine-soluğuna değer atfeder; onların söz ve tavır-larına tesir lütfeder.

Bu açıdan da, Kur’an’ın hâdimleri, Hak nez-dindeki kıymetlerini Allah’la münasebetlerindearamalı ve şeklî, sûrî şeylerin dergâh-ı İlahî’de birkıymet ifade etmediğini bilmelidirler. Evet, bir ha-dis-i şerifte de vurgulandığı gibi, Allah Teâlâ sizin

şekillerinize, zahirî hallerinize, sûrî yatıp kalkma-larınıza değer vermez; Cenâb-ı Hak, ancak kalbîheyecanlarınıza, iç derinliklerinize ve gönlünüz-den nebeân eden, içinizin yansıması olan samimidavranışlarınıza bakar ve onları değerlendirir. Şa-yet, davranışlarınızda kalbî bir derinlik yoksa veonlar gönlünüzden kopup amel sahasına dökül-müyorsa, o zaman bütün cehd ü gayretiniz bey-hûdedir.

Öyleyse, iman hizmetine adanmış ruhlar, hem‘Ey iman edenler! Niçin yapmadığınız şeyleri söy-lüyorsunuz?’ (Saff, 61/2) itâbına (azarlama) muha-tap olmamak, hem de ‘Neden insanları çağırdığı-nız hakikatleri hakkıyla temsil etmemek suretiyleyalancı durumuna düşüyor ve İslam’ın çehresinikarartıyorsunuz?’ sualine maruz kalmamak içinazamî gayret göstermelidirler.

HAFTANIN DUASI SÖZÜN ÖZÜ

Ben GeldimEliseos dedi ki: “Gürcistan PatriğiKahire’ye gitmiş. Sabah namazıvakti ezanı dinlemiş. Sonra beş

vakit ezanlar ve camilerde kılınannamazların devam ettiğini

öğrenince ‘Müslümanlar ibadettebizden çok ileri’ demiş.

Esas no : 2012 / 296Karar no : 2013 / 224

-

-

-

Page 26: Zamandk220 egazete

Ahmet Şahin

Ülke çapında birlik beraberliğimizi koruma mükellefiyeti-mizi, Rabb’imiz biz kullarının imtihanı olarak yazmıştır. Buimtihan sorumluluğunu nasıl yüklendiğimize ait önemli bilgi-leri ise Kırık Testi’den derleyerek bir daha dikkatinize takdimetme gereği duydum bugün.

Konu sabırla okununca görülecektir ki, bizi birbirimizedüşürmek isteyenlere karşı birlik beraberliğimizi sevgi, saygıve hoşgörü ile güçlendirme ve koruma ile mükellef tutulmu-şuz hepimiz. Bu mükellefiyetimizi Efendimiz’in (sas) duala-rını okuyunca daha net bir şekilde anlayacağız. Sözü dahafazla uzatmadan, görevimizi anlatan bilgilerin özetini birlikteokuyoruz:

Efendimiz (sas) Ümmet-i Muhammed’in kökten ve top-tan yok edilmemesi, umumi bir kıtlığa maruz kalmaması veçoğunu helak edecek bir düşmanın onlara musallat kılınma-ması için Cenâb-ı Hakk’a dua dua yalvarmış ve Allah (cc),Efendimiz aleyhissalâtü vesselâmın bu duasını kabul buyur-muştur!

Buna göre bu ümmet, umumi bir helake uğramayacağıgibi, devamlı olarak başkalarının hâkimiyeti altında dakalmayacaktır! Bu, çok sevindirici ve şükrü gerektiren bir so-nuçtur.

Ancak Efendimiz’in (sas) bu ümmetin kendi arasında bir-birleriyle vuruşmamaları, birbirlerine düşmemeleri için yap-mış olduğu duasının, Cenâb-ı Hak tarafından kabul buyrul-madığı da ifade edilmiştir. (Müslim, Fiten, 19/20)

İşte bu son talebin kabul edilmeyiş hikmetinebakıldığında şu çarpıcı yorumlar dikkat çekmektedir. Birlikberaberlik konusu, insanların kendi iradeleriyle çözecekleribir husustur. Zira insan, akıl ve şuur sahibi bir varlıktır. Kendiiradesi işin içinde olmadan sürü gibi güdülmek, bir yere top-lanmak, ağaçlar gibi üst üste yığılıp bir arada bulunmak iradesahibi insan haysiyet ve şerefine yakışmamaktadır! Bunun ye-rine insanın, iradesinin hakkını vererek bir arada yaşayabilmeve başkalarıyla beraberlik tesis edebilme yollarını araştırmasıve birliğini koruma imtihanından başarı ile geçmesi gerekir!

Cenâb-ı Hak, İlahî kelamında farklı âyet-i kerimelerdetekrar tekrar insanların birbiriyle imtihan edileceğini ifade bu-

yurarak Ümmet-i Muhammed’inmaruz kalabileceği bu büyük fitneimtihanı hususunda bizi ikaz et-mektedir.

- “Bazınızı bazınızla imtihanedeceğiz!” (En’am Sûresi, 6/53)

Evet, Allah (cc), bizi pek çokşeylerle imtihan etmektedir.

İşte bu imtihanlardan biri debazımızın bazımızla imtihan edil-mesidir. Çünkü Allah (cc), insannevinde değişik neviler yaratmış-tır. Allah, insanları bu şekildefarklı farklı yaratmakla, esma-i ilâ-hiye ve sıfat-ı sübhaniyesinin te-cellilerini gösteriyor. Ve aynı za-manda bununla bizi imtihan edi-

yor ve imtihanda başarılı olanlara İlahi mükâfatlar vaat edi-yor. Sen ayrı bir meşrebin çocuğu, o ayrı bir mizacın evladıolacaktır. Aranızdaki bütün bu farklılıklara rağmen beraberyaşayabilmenin yollarını arayacak, birlik beraberliği korumayönünde özel gayretler göstererek imtihanı kazanacaksınız.

Bu yüzden fertler arasında oluşan küslük ve kırgınlıklar-dan sonra ilk defa özür dileyip “Kusura bakma kardeşim,hakkını helal et...” diyerek el uzatan kimse, birlik beraberliğikoruma kahramanı sayılmıştır. Bir hadis-i şerifte Efendimiz(sas), bu hususa işaret ederken, birbirine küsen iki kişidenhayırlı olanın, önce selâm vererek arayı önce düzeltmeye çalı-şanı olduğuna dikkat çekmiştir.

Diyebiliriz ki, eğer birlik beraberliği sağlamanın bizim ira-demize bırakılan imtihanımız olduğuna inanıyorsak, kardeş-liğimizi zedeleyecek her türlü itici ve uzaklaştırıcı duygu vedavranışın rüyalarımıza dahi girmesine fırsat vermemeli, bizesırtını döneni dahi kucaklama yollarını arayarak beraberliği-mizi koruma konusunda önce biz harekete geçmeliyiz.

Çünkü birlik beraberliği korumayı kullarının imtihanı ola-rak takdir eden Rabb’imiz, önce sevgi ile selam verip tebes-sümle el uzatanı, imtihanı önce kazanan barış kahramanıolarak mükafatlandıracağını bildirmektedir.

İnanmış her insanın çevresine bir barış kahramanı gibitebessümle el uzatması dileğimizle...

Önce selam veren kurtulur

19 - 25 HAZİRAN 2013Yeni Bahar Çocuk 15 Faaliyet

18 HAZİRAN 2013 SALI

Malzemeler:8 mm genişliğinde uzun, kenarları tırtıklı makas ile kesilmiş renkli fon kâğıtları20x20 cm’lik renkli fon kâğıdı8x20 cm’lik renkli fon kâğıdıKâğıttan bayrak6 adet daire fon kâğıdı6 adet küçük daire fon kâğıdıYapıştırıcıÇöp şiş

1

2

3

4

5

6

7

4

12 3

4 56 7

8

KÂĞIT HELVA

Kâğıttan yelkenli yapalım

İlk önce kâğıttan gemiyi yapın. Kare kâğıdı 4’e katlayın. Katlanan yerin uç kıs-mından bir yaprağını 1. şekildeki gibi alta katlayın. Diğer katları da arkaya doğ-ru katlayıp bir üçgen elde edin. Şekildeki gibi alttan açıp katlayın.

Katlanan kısım şekildeki gibi görünmeli. Daha sonra iki uçtan tutup çekin. Böylece geminiz tamamlanmış oldu. Gemiyi süslemeye geçebilirsiniz.

Gemiyi ister şekildeki gibi isterseniz de daha farklı bir biçimde süsleyebilirsiniz. Yelkeni oluşturmak için dikdörtgen kâğıdınızı alın ve uzun tırtıklı şeritleri ya-pıştırın. Uç kısımlarından 1 cm kadar kıvırın.

Geminin ortasından çöp şişi geçirin. Yelkeni de saplayıp bayrağı yapıştırın. Kolay gelsin.

evgili arkadaşlarım, geçen gün evi karış-tırıp yaramazlık ya-

parken annemin dikiş do-labında tırtıklı bir makas buldum. “Ne var bunda?” demeyin. Ben bu makası çok sevdim. Durup durup bir şeyler kesiyorum. An-nem, “Kestiğin parçalar-dan bari bir şeyler yap, zi-yan olmasın.” dedi. Hak-lı tabii, o kâğıtta, bizim eve gelene kadar kim bi-lir kimlerin emeği var. Ben de arkadaşlarımla beraber aşağıdaki bu güzel yelken-liyi yaptım. Hepimize ha-yırlı uğurlu olsun.

S

HAZIRLAYAN: SEÇİL İLGÜN ANGÜ[email protected]

Diyebiliriz ki, eğer birlikberaberliği sağlamanınbizim irademize bırakılanimtihanımız olduğunainanıyorsak, kardeşliğimizizedeleyecek her türlü iticive uzaklaştırıcı duygu vedavranışın rüyalarımızadahi girmesine fırsatvermemeli, bize sırtınıdöneni dahi kucaklamayollarını arayarakberaberliğimizi korumakonusunda önce bizharekete geçmeliyiz.

1Uzmanlar, tehlikeli yaz ishaline yakalanmamak içinmenşei bilinmeyen suların tüketilmemesi ve kişisel

temizliğe dikkat edilmesi konusunda uyarıyor. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Trabzon Özel

Karadeniz Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları UzmanıDoktor Gürbüz Yuluğ, "Yaz ishalleri, daha çok mikroplusuların içilmesi veya bu sularla yıkanmış sebze ve mey-velerin tüketilmesi ile ortaya çıkar. İshal olan insanlar bumikropları dışkıları ile çevreye yayabilir. Doğada, özellikleinsan ve hayvan dışkılarıyla kirlenmiş sularda yaşayan, is-hal nedeni olabilecek çeşitli mikroplar bulunmakta. Bun-lar özellikle durgun sularda, kanalizasyonun karıştığı su-larda, iyi ilaçlanmamış içme ve kullanma sularında, özel-likle yaz aylarında uzun süre canlı kalarak çoğalabilir. Busuların içilmesi veya böyle sularla bulaşık, sıcak ortamdabeklemiş gıdaların, örneğin çiğ sebzelerle hazırlanmış sa-lataların ve meyvelerin tüketilmesi sonucu ishal yapanmikroplar ağız yoluyla alınarak insanların bağırsaklarınaulaşıyor. Bunların bir kısmı bağırsak duvarında iltihapoluşturarak, hem bağırsak hareketlerini arttırıyor, hem debağırsağa su ve iltihabı hücrelerin geçişine neden olmakta.Bir kısmı da bağırsakta iltihap yapmadan, salgıladıkları

toksin denilen zehirli maddelerin etkisiyle su ve tuz ge-çişini artırmak suretiyle ishale yol açar" dedi.

İshallerin en ciddisi ve hayatı tehdit edeni kolerabakterisinin yaptığı ishal olduğunu söyleyen Dr. Yuluğ,"Kalın bağırsakta ishale neden olan bakterilerin bir kısmıve bazı parazitler dışkının iltihaplı, sümüksü görünmesine,aynı zamanda bağırsak duvarını da zedeleyerek damar-ların kanamasına neden oldukları için, kanlı olmasına dayol açar.

Dışkının böyle kanlı ve iltihaplı olması dizanteri ola-rak adlandırılmakta. İshalle birlikte karın ağrısı, karındaburuntu hissi, bazen bulantı, iltihaplı durumlarda bunlarailaveten ateş de görülebiliyor. Bunların yanında aşırı su vetuz kaybına bağlı olarak sinir sistemine ait kalp ritim bo-zuklukları, böbrek yetmezliği, şuur bozuklukları gibihastalıklarda görülebiliyor. İshal nedeniyle kaybedilen suve tuzu geri koymak gerekir. Bunun için pratik olarak birlitre kaynatılmış soğutulmuş suya 1 çorba kaşığı şeker, 1tatlı kaşığı sofra tuzu ve 1 çay kaşığı karbonat konularakhazırlanan içeceğin tüketilmesi öneriyoruz. 24 saattenfazla süren ishallerde en yakın sağlık merkezine başvu-rularak muayene ve tetkik olunması gerekir.

Yaz ishaline dikkat!

Page 27: Zamandk220 egazete

19 - 25 HAZİRAN 2013

TUÐBA KAPLAN İSTANBUL

1Geçmiþten bugüne istihbarat örgütleri-nin vazgeçilmez unsurunun kadýn ol-

duðu biliniyor. Gazeteci Cevheri Güven, Ti-maþ Yayýnlarý’ndan çýkan Bal Tuzaðý kitabýndasiyasî ve ekonomik güce sahip olan kiþilerinoyuna nasýl getirildiðini yaþanmýþ örneklerüzerinden inceliyor.

Tarih kitaplarýnda saraya Çinli prenseslerinalýnmasý ya da Araplarýn Ýngiliz kýzlarýyla evlen-dirilmesi tanýdýk bir bilgi. Bal Tuzaðý bununçaðýmýzdaki versiyonu mu?Cinsellik kullanýlarak istihbarat operas-

yonlarý yapýlmasýna günümüzde Bal Tuzaðýdeniyor. Bu terim, yöntemin en iyi kullanýcýsýolan Ýsrail istihbaratý tarafýndan oturtulmuþ. Bi-rinci Dünya Savaþý’nda istihbarat örgütle-rinde bu iþin eðitiminin verildiði merkezler ku-rulmasýyla temel istihbarat yöntemlerinden birioldu cinsellik. Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýndateknoloji de iþin içine girdi. ABD Baþkaný, CIABaþkaný, IMF Baþkaný gibi en iyi korunankiþilerin bile çökertilebildiði en etkili istihbaratsilahý halini aldý.

Bal Tuzaðý hangi yöntemler doðrultusunda kul-lanýlýyor?Bilgi sýzdýrmak, kiþiyi yönetmek ya da yok

etmek için kullanýlýyor. Evlilik dýþý iliþkileri gizlikameraya alma, yöntemin en kolayý. Hedefinçarpýk bir iliþkisi yoksa iþ biraz zorlaþýyor.Dikkatini çekme, göz göze gelme, tesadüf gö-rünümlü karþýlaþmalar ve ilerleyen samimiyetgibi birkaç aya yayýlan farklý yöntemlerden sözedebiliriz. Yasak iliþki görüntülendikten sonraamaç doðrultusunda kullanýlýyor. Deþifre ede-rek kamuoyu gözünde bitirme, þantaj yaparakkiþiyi yönetme ya da bilgi sýzdýrma gibi.

Türkiye’de bel altý istihbaratla ilgili geçmiþ veyakýn tarihten olaylar neler?Osmanlý’nýn duraklama döneminden son-

raki yýllarýnda Acem (Ýran) güzellerinin paþaza-delerin etrafýnda görülmeye baþlamasý ilk ör-neklerden. Ýsrail’in kuruluþunda eþsiz rolüolan ve tamamen kadýnlardan oluþup Bal Tu-zaðý yöntemini kullanan NÝLÝ Teþkilatý’nýn(Yahudilerin Osmanlý coðrafyasýnda kurduðu500’e yakýn kadýndan oluþan ilk istihbaratteþkilatlarýndan) lideri Sarah Aranson’un Ce-mal Paþa’yý ele geçirmesi. Ortadoðu’yukarýþtýran ünlü Ýngiliz ajan Lawrance’ýn Filis-tin’e gidebilmesi için gerekli belgeyi Osmanlýyönetiminden almayý baþaran kiþi Sarah.Cumhuriyet döneminde ise pek çok bakanmetresleri üzerinden kurulan tuzaklarla alaþaðýedildi. Deniz Baykal ve MHP’nin yönetim kad-rosu da benzer Bal Tuzaðý operasyonlarýyla tas-fiye edildi.

28 Þubat sürecinde Fadime Þahin’in kullanýlmasýda böyle bir örnek mi?Kitapta Fadime Þahin olayýný ‘Yeþil Lens

Operasyonu’ baþlýðý altýnda inceledim. 28Þubat’ýn gerilim odaðýna ‘türban’ oturtul-muþtu. Muhafazakâr kesim dâhil toplumu Re-fah Partisi’nden uzaklaþtýran operasyon da tür-banlý Fadime Þahin üzerinden yapýldý. Yeþillens takýlý gözlerinden akan yaþlarla tarikatþeyhlerinin kendisini istismar hikâyelerini ek-ranlarda anlatýrken, Çevik Bir’in, Karadayý’nýndarbe kokan sert sözlerinden daha derin ka-muoyu etkisi oluþturdu o dönem. Yeþil LensOperasyonu, Aczimendi liderinin Bal Tu-zaðý’na düþürülmesi deðildi sadece. Öncesi vesonrasýna ait medya planlamasý yapýlmýþ devbir projeydi. Ýstihbaratta kadýn kullanýmýnýneþsiz örneðidir.

Askerî Casusluk, Türk ordusuna sýzma gir-iþimidir

Devam eden Askerî Casusluk soruþturmasýndakiiddialarý nasýl deðerlendiriyorsunuz? Ýddiana-

mede sizin dikkatinizi çeken farklý ne var?Bölgesel etkisi düþünüldüðünde Türk or-

dusuna sýzma giriþimleri olabileceði öngörü-lebilir bir durum. Lakin Ýstihbarata KarþýKoyma faaliyetleri kapsamýnda ne askerî is-tihbaratýn ne de MÝT’in yýllar boyu devam edenbu durumdan haberdar olmamalarý beniþaþýrttý. TSK kadýnlarýn yoðun kullanýldýðý birað tarafýndan kevgire dönüþtürülmüþ. Yakýnkomþularýmýzýn elinde TSK Kaset Arþivi ol-duðunu söylesem abartmýþ olmam.

Soruþturmada ele geçirilen 165 bin 386 gizlibelge sizce neden toplatýldý? Belgelerin içeriðinedair tahminleriniz neler?Ýfade ettiðiniz rakam Askerî Casusluk Çe-

tesi’nin ele geçirilen TSK’ya ait gizli içerikli do-kümanlarýn sayfa sayýsý. Korkunç bir rakam.TSK’dan çýkartabildikleri kadar belgeçýkartmýþlar. Devletin en mahrem belgeleriGenelkurmay arþivlerinde bulunuyor. Bun-lardan bazýlarý yakýn coðrafyamýzdaki ülkelereait, Türkiye’nin o ülkelerdeki örtülü faaliyet-lerine ait çok gizli bilgiler içeriyor. Savaþ sebebisayýlacak kadar hassas belgeler bunlar. Ge-nelkurmay bu belgelerin iddianamenin ekklasörlerine girmesini istemedi. Devlet aklýbunu gerektiriyordu ve savcýlýk yargý sürecinietkilemeyecek nitelikte bu tip hatýrý sayýlýrmiktarda belgeyi ek klasörlere koymadý.

Türkiye’de kimler Bal Tuzaðý’nýn hedefinde?Siyasi, ekonomik ya da kitleleri yönlen-

dirme gücüne sahipseniz, bir kurumda önemlikonumdaysanýz, büyük adam olma potansi-yeliniz varsa Bal Tuzaðý’nýn hedefisinizdir.Türkiye’de Özal döneminden beri yükselenmuhafazakâr bir kesim var. Anadolu’dan ge-len, çevrede yaþarken þimdi merkeze yer-leþmekte olan, konumlarý da ekonomik güç-leri de yükselen bir kesim. ABD Baþkaný Clin-ton, CIA Baþkaný Petraeus, IMF Baþkaný Kahngibi dünya çapýnda isimler Bal Tuzaðý’ndan ko-runamýyorken, Türkiye’deki önemli kiþilerinkendilerini emniyette hissetmesi büyük hataolur. Türkiye güçleniyor ve bu ivme sürdükçeen temel istihbarat yöntemi olan Bal Tuzaðý ör-neklerinin de ülkemizde artacaðýný düþünü-yorum. Hayatý boyunca muhafazakâr çizgidesiyaset yapan biri, aniden ulusalcý çizgiye

kayýyorsa orada Bal Tuzaðý’nýn izi çýkar.Bu tuzaktan korunmak mümkün mü?Evlilik dýþý iliþki yaþayan ya da bu tip

iliþkiye açýk olanlarýn Bal Tuzaðý’ndan kur-tulma ihtimali sýfýr. Hedef haline geldikleri aniþleri biter. Bal Tuzaðý’ndan korunmanýn,yüzde 100 eþe sadakatten baþka yolu yok.

Suriye krizinden sonra Ýran istihbaratýMut’a taktiðini kullanmaya baþladý

Bel altý istihbaratta Ýran neden üs konumunda?Haham Ari Schavat, Bal Tuzaðý’nýn Mus-

eviliðe aykýrý olmadýðý hatta Kitab-ý Mukad-des’e dayandýðý þeklinde fetva yayýnladýktansonra Ýsrail istihbaratý elini çok güçlendirdi. Pekçok elemanýný bu iþte kullanmaya baþladý. Ýranda benzer biçimde mut’a nikâhý üzerindenayný þeyi yine ayný kolaylýkla yapýyor. Bel altýistihbarat tekniklerinde Ýsrail’le Ýran arasýndaçok güçlü paralellikler var. Arap coðrafyasý vehatta Türkiye’den Ýran’a gidenler, çeþitli yön-temlerle yaklaþýlarak mut’a nikâhýna özendi-riliyor. Ýran’ýn elinde çok geniþ bir kaset arþivivar. Yolu öðrencilik, dil öðrenme ya da ziyaretiçin Ýran’a düþenler, Ýran istihbaratý tarafýndanasla affedilmez. Hele geleceði parlaksa. Ýran, ve

Suriye’deki oteller, Ýran istihbaratýna çalýþýr. Su-riye istihbaratýný tepeden týrnaða Ýran kurmuþve organize etmiþtir. Ýran Bal Tuzaðý yöntem-lerini Suriye’de de çok uzun zamandýr uygu-luyor. Savaþýn baþlamasýyla Arap ülkelerindeSuriye direniþine destek vermeyi planlayan güçsahibi kiþilerin bu kasetlerle tehdit edildiðini bi-liyoruz.

Mut’a nikâhý hangi koþullarda kýlýnýyor?Mut’a’nýn üç þartý var. Ücretin ve sürenin

belirlenmesi, kadýnýn ücretin tamamýný peþinalma hakký, þahit gerektirmeden ikilinin kendiaralarýndaki beyanlarýyla kýyýlabilmesi þek-linde. Ýran’ý ziyaret eden bürokratlar ya da si-yasiler daha genel anlamda güç sahibi olan yada olma potansiyeli olan kiþilerin yanýna Ýrandevlet görevlileri bir þekilde yaklaþýr. Birbirin-den çok farklý yöntem ve masum görünüm-lerle mut’a ortamlarý oluþturulur. Ýran istihba-ratý çok uzun süre Arap liderlere karþý bu yön-temi kullandý. Ýran istihbaratýnýn bu konuda is-tihdam ettiði bir kadrosu var.

Mut’a nikâhýnýn Türkiye’ye yansýmalarý oldu mugeçmiþte?Türkiye’nin bu anlamda hedef olduðunu

iliþkilerimiz ters gitmeye baþlayýnca fark ettik.Zaten son birkaç aydýr Ýran istihbaratý adýnafaaliyet gösteren ve ‘mut’a çetesi’ olarak anýlangruplara operasyonlar yaptý emniyet. Ýran’ýn,Türkiye’deki temel istihbarat operasyonu,Sünni kesimi provoke edip devletle karþýkarþýya getirmekti. Böylece Türkiye’de muha-fazakârlarýn yükseliþini engelleyip yanýbaþýndaki Türkiye gibi bir devi kýsýr çekiþme-lerin içinde býrakmak. Kritik zamanlarda mu-hafazakâr kesimin içinden çýkýp ‘Anýtkabir’iyýkacaðýz, Kemalistleri keseceðiz’ gibi açýkla-malar yapýp vesayet rejiminin eline koz ve-renlerin mut’a kasetleri olduðundan þüphemyok. Suriye krizinden sonra Ýran istihbaratý tak-tik deðiþtirdi. Artýk Türkiye’den bilgi sýzdýrmadaha önemli hale geldi. Bal Tuzaðý ise en ko-lay yöntem oldu. Mut’a nikâhýný kullanmayabaþladý. mut’a Çetesi’ne yapýlan son operas-yonda ele geçirilen Ýranlý bir kadýnla Türk va-tandaþýnýn Mut’a nikâhý görüntüleri çok þeyiizah ediyor.

Muhafazakâr biri aniden ulusalcýoluyorsa orada Bal Tuzaðý vardýr

Osmanlý’nýn duraklamadöneminden sonraki yýllarýndaAcem (Ýran) güzellerininpaþazadelerin etrafýnda görülmeyebaþlamasý ilk örneklerden. Ýsrail’inkuruluþunda eþsiz rolü olan vetamamen kadýnlardan oluþup BalTuzaðý yöntemini kullanan NÝLÝTeþkilatý’nýn (Yahudilerin Osmanlýcoðrafyasýnda kurduðu 500’e yakýnkadýndan oluþan ilk istihbaratteþkilatlarýndan) lideri SarahAranson’un Cemal Paþa’yý elegeçirmesi. Ortadoðu’yu karýþtýranünlü Ýngiliz ajan Lawrance’ýnFilistin’e gidebilmesi için gereklibelgeyi Osmanlý yönetimindenalmayý baþaran kiþi Sarah.Cumhuriyet döneminde ise pek çokbakan metresleri üzerinden kurulantuzaklarla alaþaðý edildi. DenizBaykal ve MHP’nin yönetim kadrosuda benzer Bal Tuzaðýoperasyonlarýyla tasfiye edildi.

Page 28: Zamandk220 egazete

19 - 25 HAZİRAN 2013

BULMACA40 BU

Hazırlayan: Ali [email protected]

GEÇEN HAFTANIN ÇÖZÜMLER

TOPLAMLI SUDOKU

Ç ÇE KARELER

SAYI P RAM D

HECEL BULMACA

RU Y ZE M N

U BU D YET

KU RA B YE

MU A F YET

9

25

11

16

5

147

81

36 45

20

64 83

16 TANE KARE VARDIR

B F A N D A D I D K

L E S Allahrızası için F R T R T

Alçak gönüllü olmak

S M

LYılda iki

kere kılınan namaz

B A Hicriayların ilki E V

Yalan söylemenin

zıddıK A

D L A H Y Marifet M slam’ı terketmek L A Ü S T

N M A R H U A Z M I T

D A M I R A K L U I R A

C E A Z R Allah’ın evi M Kur’an’da bir sûre A Z S A H

E TMüced-didinin yaptı ı

M E BDört büyük melekten

biriZ L Dosdo ru

yol L L

R TGörü

sormak, danı mak

Y E L A EHer türlü

övgü Allah’a mahsustur

M D

A S T U L H L H A Ü L

Kutuları doldurulmu bulmaca a a ıdaki gibidir. Sizden istedi imiz soru kutusundan çıkıp sadece yatay ve dü ey ilerleyerek bütün kutuları kullanıp çözümü i aretlemek. Her harfi sadece bir kere kullanabilirsiniz.

A a ıdaki kelimeleri diyagramda soldan sa a ve yukarıdan a a ıya do ru okunacak ekilde yerle tirin.

KÜN, ABES, ASYA, AT Y, ENVA, L M, LEMA, HAT M, KAM L, VEBAL, DERV ,

MAHREM, MERYEM, TESB H, BEREKET, EHL- BEYT, ENAN YET, TEYEMMÜM

Z NC R BULMACA

KEL ME YERLE T RME

oldan sa a ve yukarıdan a a

L M LEMA HAT M KAM L

E

3 1 6 2 4 5

4 5 2 6 1 3

5 2 4 1 3 6

6 3 1 5 2 4

1 6 3 4 5 2

2 4 5 3 6 1

Page 29: Zamandk220 egazete

Yeni

Bah

ar Ç

ocuk

08-0

9 Bul

mac

alar

18 H

AZİR

AN 2

013

SALI

18 H

AZİR

AN 2

013

SALI

19 - 25 HAZİRAN 2013

ÇÖZMECE

Page 30: Zamandk220 egazete

19 - 25 HAZİRAN 2013

AYŞE ALTUNKÖPRÜ iSTANBUL

1Türk okullarında öğretmenlik yapangençlerin bir kısmı, bekar gittikleri ül-

kelerden evli olarak döndü. Şimdi gurbetlikçekme sırası yabancı uyruklu eşlerinde. Ge-linler kısa sürede Türkiye’ye alışmış, hattaUluslararası Dostluk Derneği çatısı altında biraraya gelmişler.

İsmini bile bilmedikleri yerlere giden on-larca yiğidin hikâyesini konuştuk hep. Gittik-leri ülkede çektikleri sıkıntıları, yalnızlıkları, fe-dakârlıklarını dinledik. Ya gelenler… Dünya-nın dört bir tarafına dağılan gönül erlerindenbazıları yabancı bir kadınla birleştirdi hayatını.Türkiye’ye dönüş yaptıklarında hayat arka-daşları da onlarla birlikte geldi. Yurtdışında ya-şayanlar derinden bilir gurbeti. İşte onlar daTürkiye’de gurbet yaşıyor, ülke hasreti çekiyor.Hepsinin farklı bir hikâyesi var. Kimi dil bil-memekten, kimi kültür farklılığından, kimi dearkadaşsızlıktan yakınıyor. Lakin bu muhacirgelinleri bağrına basan ensarlar da olmuş.Hatta onlar için geçtiğimiz günlerde Gazian-tep’te bir dernek açıldı: Uluslararası DostlukDerneği. Kendi tabirleriyle ‘Muhacir GelinlerDerneği’. Derneğin başkanı Kamer Güneri,“Geç kalınmış bir proje.” diyor. Şimdilik aydabir yemek düzenlediklerini söyleyen Güneri,gezi ve eğlence programları da organize ede-rek muhacir gelinlere bir nebze gurbetlikleriniunutturmaya çalışacaklarını anlatıyor.

Dernek projesinin mimarları ise Hatice veHasan Beyli çifti. Üç yıl Tacikistan’da yaşayanBeyli çifti, 2000 yılında Türkiye’ye dönmüş. Ya-şadıkları sıkıntılara Tacik dostları derman ol-muş. Döndükten sonra onlara olan özlemlerihiç bitmemiş. Gurbet acısını çok iyi bildikleriiçin Türkiye’deki muhacirlere sahip çıkmayakarar vermişler. Karınca misali düşmüşler yol-lara. Önce İnegöl’e yerleşen aslen Rus Tacik-lerin izini bulup ziyaret etmişler. Hasretinkarşılıklı olduğunu görünce görüşmeler sık-laşmış. Sonra Tacik bir gelinin Türkiye’ye gel-mesiyle görüşmeler ikiye bölünmüş. HaticeBeyli onlara, “Hacı Kemal Erimez’in emanet-leri” diyor. Daha sonra Afrikalı, Kazak, Kırgız,Ukrayna derken günden güne gelinlerin sayısıartmış.

Yaşadığı ülkeye ve kültürüne yabancı olanbu gelinlerin hem annesi, hem ablası, hemdostu olmuş Hatice Beyli. Birlikte gezmeler,piknikler ve yeni arkadaş ortamlarıyla, ruhensıkıntıda olan gelinlere sığınacak bir liman ol-muşlar adeta.

Hatice Beyli, onların yaşadıklarını şöyleözetliyor: “Biz de hicrete gittik, fakat bizlerintekrar ülkemize gelme gibi bir ümidi var. Hic-rette olsa gelmenin hayalini çoğumuz kurarızama duygularını onlara soramıyorum bile.Bizim evimiz onlara baba ocağı gibi oldu, sa-atlerce konuşup dertleşiyoruz. Hepsi öyle de-rin insanlar ki çok şey öğrendim.” Şu ifadele-riyse gelinlerin duygularını anlatmaya yetiyor:“Bazıları bugüne kadar neredeydiniz diyor.”Türkiye’deki muhacir gelinlerin belgeseli, ya-kında Irmak TV’de yayınlanacak.

Tacikistan’da gelin oldu, Nijerya’ya gittiHamide Çağıl, Tacik bir gelin. Derneğin

en aktif üyesi. 1999’da Tacikistan’da tanıştığıeğitim gönüllüsü Mehmet Bey’le evlenir. Ev-liliklerinin beşinci yılında Tacikistan’dan Ni-jerya’ya giderler. Nijerya ona çok şey öğretir.Üç yıl sonra İstanbul’a, daha sonra da Kahra-manmaraş’a gelirler. Şimdi eşiyle birlikte Kah-ramanmaraş’ta İngilizce öğretmenliği yapıyor.

‘Tüm Ella’lar kurtulsun’Ella Ulusam, Malavili. 1999’da Malavi’ye

esnaf olarak giden Kadir Bey, gördüğü ilkTürk’tür. Anne babası olmayan Ella’nın tey-zesi, Kadir Bey’e “Bu kıza sahip çık, evlenonunla.” der ve evlenirler. Şimdi üç çocuklarıvar. Dört yıl Malavi’de yaşayan çift 2003’te Tür-kiye’ye gelir. Ella’nın aklıysa geride bıraktığı

dört kardeşinde kalır. 10 yıldır ülkesine hiç git-memiş Ella. Gitmeme sebebi göz yaşartıyor.“Yol parasını bilete vereceğime eğitimleri içinkardeşlerime gönderiyorum. Gurbet çok zorama tek isteğim tüm Ella’lar kurtulsun. Türki-ye’de gördüğüm güzellikler ülkemde de ol-sun.” diyor. Ulusam, yapıp sattığı çiğköftelerlede öğrencilere burs topluyor.

Antep’te Çinli bir gelinGaziantep’te yaşayan gelinlerin arasında

bir Çinli var: Yin Jin Rong. Çin Dili ve Edebi-yatı okuyan Erdal Çaput’un Çin’e hicret et-

mesiyle başlamış hikâye-leri. Erdal Bey, Çin’de evararken karşılaşmış Jin’le.Bir süre görüştükten sonraevlenmeye karar vermişler.Jin’in ailesini birlikte iknaetmişler. 2003’te düğün ya-pan çift, dokuz yıl Çin’deyaşamış. Çocuklarının eği-timi için bir yıl önce ErdalBey’in memleketi Gazian-tep’e dönmüşler. İlk kezyurtdışına çıkan Jin, haliylezorlanmış. İnsanların sı-caklığı, baklavanın tadı vegökyüzünün maviliği onu

çok şaşırtıyor.

‘Yalnızlık beni Allah’a yaklaştırdı’Kırgızistanlı Nurcemal de Antep’te yaşıyor.

Ağabeyi Türk kolejinde okumuş. Babası vefatettiğinde en büyük desteği Türk öğretmenle-rinden almışlar. O desteği asla unutamamış.Daha sonra o öğretmenlerden biriyle evlenmiş.Şimdi üç çocuğu var. Çok yalnızlık çekmişama, “Yalnızlık beni Allah’a yaklaştırdı vebirçok gerçeği görmeme vesile oldu. Muhacirgelinler buluşması hasretimizi gideriyor. Bir-birimizi görünce vatanımızı görmüş gibi olu-

yoruz.” diyor.

‘Gurbeti yaşamayan anlamaz’Gelinler arasında bir de İranlı var: Mehtap

Najati Boyraz. Elektrik teknikeri olarak İran’açalışmaya giden Mustafa Boyraz’la evli. Arka-daş ortamında tanışmışlar. Beş yıldır Kahra-manmaraş’ta yaşıyor. “Yalnızlığı yaşamayananlamaz.” diyor Boyraz. İlk yıllarda çok zor-lanmış ama eşi çok destek olmuş. Ya ailesi gel-miş ya kendi İran’a gitmiş. Bu sayede gurbethasretini dindirmiş. Melisa isminde dört ya-şında kızları var. Derneğin yemekleri sayesindekendisi gibi yabancı gelinlerle buluşmak onaçok iyi gelmiş. Gözyaşlarını tutamayan Boyraz,“Keşke daha önce olsaydı bu buluşmalar.” di-yor.

Ailesi pasaportunu yırtmışPerizat Ungelbayeva, Kazakistan Türk

Lisesi mezunu. Mezun olduktan sonra birsüre Türkçe tercümanlık yapmış. Eşiyle de osırada tanışmış. Evlenip Kahramanmaraş’ayerleşmiş. Fakat arkada küs bir aile bırakmış.Kazakistanlı olmayan biriyle evlenmesiniistemeyen ailesiyle sorun yaşamış, özelliklede ablasıyla. Bir defasında konsolosluğa ka-çırıldığını bildirmiş. Başka bir denemesin-deyse babasının öldüğünü söyleyerek ülke-lerine çağırmış. Gidince pasaportunu yırtmış,Perizat iki yıl Türkiye’ye dönememiş. Evlili-ğinin üzerinden 10 yıl geçmiş ama ablalarıhâlâ Perizat’la konuşmuyor. Eşinin ailesi iseher daim yanında olmuş.

‘Yemekler kolay kültüre alışmak zor’Julianna Kaçmaz Ukraynalı. İki buçuk yıl-

dır Türkiye’de. Talha Yusuf isminde biroğlu var. Erol Kaçmaz’la Ukrayna’da tanış-mışlar. Julianna dinini değiştirmemiş, eşi dehiçbir baskı yapmamış. “Yemeklere alışmaken kolayı önemli olan kültür farklılığına alış-mak.” diyor. Çünkü yaşam tarzı ve manevideğerler birbirinden farklı. Bol bol kanaviçeişlediğini söylüyor: “Derneğin programlarısayesinde yalnızlığımı paylaşıyorum. Çokiyi geliyor. Dinlerimiz farklı ama çok alıştımherkese.” Moldovalı Svetlana Yankaya veBelaruslu Oksana Serdanoğlu da onunlaaynı kaderi paylaşıyor.

Türkiye’nin muhacir gelinleri

Tacikistanlı Hamide veMehmet Çağıl oğullarıylabirlikte.

Malavili Ella Ulusam veUkraynalı JuliannaKaçmaz, dernekyemeğinde.

KırgızistanlıAynura

Dzharkimbaeva,Kahramanmaraş’t

a yaşıyor vehemşirelik

okuyor.

Page 31: Zamandk220 egazete

ESİN KAYA iSTANBUL

127 Mayıs’ta başlayan Taksim Gezi Parkıprotestoları, hükümetten gelen halk oy-

laması (plebisit) sinyalleriyle yerini sakin birbekleyişe bıraktı. Günlerdir konunun siyasi vetoplumsal etkileri üzerine kafa yoruyoruz.Ama Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yaşanan-ları ‘faiz lobisi’ne bağlaması başka bir kareyidaha hatırlattı. 3 Mayıs Pazartesi günü bor-sadaki tarihî düşüş, meselenin finansal bo-yuttaki ilk etkisiydi. Ekonomideki o tılsımlı ke-lime ‘istikrar’ı ürkütüp kaçırmamak, bizim gibitarihte ağır bedeller ödemiş ülkeler için ön-celiklerden biri. Kitleleri iki ayrı kutba iten, en-dişeleri, öfkeleri besleyen süreç elbette eko-nominin ruh haline de etki edecekti.

Gezi olaylarına iç piyasada ilk reaksiyonuBorsa İstanbul(BİST) verdi. 22 Mayıs’ta 93 bin179 puana kadar çıkan borsa, Gezi Parkı’na ilkpolis müdahalesinin başladığı 31 Mayıs Cumagünü 85 bin 990 puandan kapanmıştı. Başba-kan’ın açıklamalarıyla, 3 Mayıs’ta rekor düşüşle76 bin 983’ü gördü. Bu son 10 yıldaki en bü-yük orandı. Borsa günün sonunda yüzde10,47 oranında değer kaybetmişti. Şu sıraMerkez Bankası müdahalesi ve siyasi geriliminbir miktar dinmesinin ardından kayıplar to-parlama eğiliminde. Gün itibariyle (14 Mayıs)BİST’in 80 bin 011 puandan kapandığını söy-leyebiliriz. Türk Hava Kurumu ÜniversitesiRektörü Prof. Dr. Ünsal Ban, olayların Türki-ye’ye maliyetinin yaklaşık 100 milyar TL ol-duğundan bahsediyor. Kredi derecelendirmekuruluşları Moody’s ve Fitch’den de açık-lama gecikmedi. Her iki cenahtan gelen me-sajlar aynı yöndeydi; kredi notu etkilenmez fa-kat olaylar devam ettiği sürece turizm gelirle-rinde ve yabancı yatırımda gerileme olur.Denklem basit aslında; Türkiye’de politik ra-hatsızlık ne kadar yoğunlaşır ne kadar uzunsürerse, turizm gelirleri ve portföy yatırım gir-işleri bir o kadar azalıyor. Dövizin ne durumageldiğini tahmin etmek zor değil. MerkezBankası 5 ayrı döviz satım ihalesiyle piyasaya250 milyon dolar döviz verdi, yükselişe ‘dur’demek için.

‘Faiz lobisi’ meselesine gelince! Bu yönde

net bir baskının varlığını kestirmek zor. Faiz-den kâr elde etmek isteyen aktörlerin fırsat kol-laması zaten şaşırtıcı değil. İktisat profesörüEser Karakaş’a göre, faiz lobisinin olup olma-ması çok da mühim değil; şayet evimizin içidüzenliyse. Türkiye’de çok güçlü, iç dış bağ-lantıları kavi bir faiz lobisinin rant kolladığı var-sayılsa dahi yasa dışı işler yapmadıkları sürece,bu lobiye ancak iktisat içi müdahaleler yapıla-bilir. Faiz lobisi söylemi, geriye dönüp baktı-ğımızda 90’lı yıllara götürüyor bizi. Dışa kapalıekonomiden, liberal uygulamalara adım atıl-dığı o senelerde, yerli ve yabancı kuruluşlar,yüksek faizler sayesinde büyük kârlar elde edi-yordu.

Sistemin bu açığı, ülkenin karanlık siyasi

atmosferiyle paralel yürüyordu. Bugüne dön-düğümüzde, Gezi Parkı protestoları öncesimayıs ayında yüzde 5’i gören faiz oranları, 31Mayıs’ta yüzde 6,07 seviyesindeydi. 3 Haziranve devamında gerginliğin artmasıyla, yüzde7’leri zorladı. Hatta Başbakan Erdoğan’ın Tu-nus’taki konuşması ile yüzde 7’nin üzerineçıktı. Faiz bugün yüzde 6,6 ile 7 arasında ha-reket ediyor. İddia edilen lobiyi engelleme yön-temleri arasında, iktisadi yollar bir yana, siya-setin dilinin yumuşaması, uzlaşı sinyallerininverilmesinin bir o kadar önemli olduğu sonu-cuna varıyoruz.

İstanbul’u 2013’te 10,4 milyon turistin zi-yaret etmesi bekleniyor ki bu rakam onun tümdünyada en çok turist çeken 6’ncı şehir olduğuanlamına geliyor. Turizm sektörünün işleye-bilmesinin öncelikli şartı, güvenlik. İnsanlar ta-tile çıkıp huzur bulmak istiyor. Geçen yıldünya turizminin cazibe merkezlerinden Mı-sır’ın başına gelenler malum. İstanbul Türki-ye’nin kalbi, Taksim ise İstanbul’un. Dört ki-şinin ölümüyle sonuçlanan Gezi protestola-rında, Taksim’de alevlerin yükseldiği, şiddetgörüntülerinin ayyuka çıktığı 11 Haziran ak-şamını, CNN International sekiz saat bo-yunca canlı verdi. Hem de tecrübeli savaş mu-habirlerinin gözüyle. Öncesinde Almanya,ABD, İsveç ve İngiltere dışişleri yetkilileri, va-tandaşlarını İstanbul’a gitmemeleri konu-sunda çoktan uyarmıştı. Maliye Bakanı Meh-met Şimşek’e göre, olaylar çok küçük ölçekliolmasına rağmen Batı’da yansıması büyükoldu. Batı bunu satmaya çalışıyordu. Her şeybir yana ‘Gezi Parkı ekseninde yaşananlar enfazla turizmi vurdu’ dense yanlış olmaz. Za-rar tespitini konuşmanın henüz erken oldu-ğunu düşünüyor turizmciler. TAV Havali-manları Holding CEO’su Sani Şener, hazi-randa yolcu sayısındaki büyümenin yavaşla-yacağını; ancak önemli ölçüde olumsuz etkibeklemediklerini söylese de ekonomik kaybın100 milyon dolar civarında olduğu öngörülü-yor. Turizm Araştırmaları Derneği (TURAD)Yönetim Kurulu Başkanı Bahattin Yücel’egöre İstanbul’daki olayların turizmi vurma-sındaki en önemli sebeplerden biri; protesto-ların şehre sıfır noktasında, lüks oteller böl-gesinde halkalanması. Mayıs, İstanbul’un ençok turist sirkülasyonunun gerçekleştiği ay.

Temmuzda rakamlar sıcaklardan dolayı zatendüşüyor. Son durumda otellerdeki dolulukoranı yüzde 50, rezervasyon iptalleri ise yüzde25 oranında. Bunun yanı sıra İstanbul’da ko-naklarken, eylemlerin başlamasıyla ayrılanlarvar. Yücel, sektördeki bu kaybın diğer bölge-lere sıçramamasını temenni etse de ülkeningüneyinden gelen haberler, korkulanın başageldiği yönünde. Fethiye’deki otellerde, en ve-rimli temmuz ve ağustos ayında günlük re-zervasyon akışında yüzde 30’luk düşüş var.Günler sonra gelen eylemcilerle iktidar ara-sındaki diyalog adımlarının nasıl sonuçlar ge-tireceği ilerleyen zamanda daha iyi görülecek.

Gezi protestolarının iç ve dış piyasadakibüyük ölçekli ekonomik zararlarını konuşur-ken, şehir esnaflarını es geçmemek gerek. İs-tiklal’de perakendeciler, banka ve restoranlargünlerce kepenk açamadı. Ankara, İzmir ileeylemlerin polis ve göstericiler arasında çatış-maya dönüştüğü diğer illerde de esnaf olum-suz etkilendi. Geçen hafta Başbakan Erdo-ğan’ın Gezi olaylarına dair kabul ettiği heyet-ler arasında Türkiye Esnaf ve SanatkârlarıKonfederasyonu (TESK) da vardı. Maddi ka-yıp yaşayan esnafa sıfır kredili faiz sözü verildi.Özellikle protestoların sokağa geniş katılımlıyansıdığı bölgelerde, tüketici alışverişle arasınamesafe koydu. AVM ve mağazalarda hem zi-yaretçi sayıları hem de cirolar düştü, sinema-lar ve restoranlar boş kaldı. Gazetelere de-meçler veren Tescilli Markalar Derneği (TMD)Başkanı Tahsin Özlenir’e göre, alışveriş bir mo-ral meselesi. İhtiyaca binaen alışveriş yapançok az kişi var. Zevk içinse, ülkenin karamsaratmosferinden etkilenmeden eğlenceye de-vam etmek pek mümkün değil. Özlenir, bu ikihaftalık süreçte insanların planlarını ertelediği,yemeğe çıkmadığı, sinemaya gitmediğindensöz ediyor. Sinema seyircisinin çoğunluğunuoluşturan gençler sokaklara dökülmüşkenTürkiye genelinde ciroların yaklaşık yüzde 30düştüğü ifade ediliyor. Beyoğlu gibi gösterile-rin merkezinde kayıplar yüzde 80-90’ı buluyor.İstanbul’un iki büyük alışveriş merkezi Forumİstanbul ve Forum Marmara’da hafta sonuyüzde 25-30 arası bir düşüş gerçekleştiği açık-landı. İçinde AVM karşıtı argümanlar taşıyanGezi protestolarının etkilerinin uzandığı nok-talar manidar.

31 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANGÜNDEM

Sahibi/Publisher: Moving Media ApSYönetim Kurulu Başkanı/Chief Executive Officer

Vedat Oğuz

Genel Yayın MüdürüEditor-in-Chief

Kamil Subaşı[email protected]

Haber MerkeziRedaktion Center

Hasan Cücük, Emre Oğuz,Menaf Alıcı, İbrahim Kaya,

Engin Tenekeci, GürcanSevgican, Erdal Çolak

[email protected]

Grafik TasarımSebahattin Çelebi

Reklam Advertising

+45 71 51 43 [email protected]

ÜLKE VE BÖLGE TEMSİLCİLİKLERİ• İsveç: İbrahim Kaya .......................................................................................... + 46 76 160 46 03• Norveç: Ömer Fevzi İpek .................................................................................. + 47 21 39 54 57• Finlandiya: Fahrettin Çalışkan .......................................................................... + 358 505 48 03 33• Grönland, İzlanda: Mehmet Bayhan ................................................................ + 45 52783966• Aarhus: Rasim Atakan ...................................................................................... + 45 42 78 93 64• İstanbul: Salih Beşir .......................................................................................... + 90 5332 83 89 86

NYE

Moving Media ApS • Holsbjergvej 41 B • 2620 Albertslund • Tlf: + 45 70 20 69 70 İnternet: www.zamaniskandinavya.dk • Baskı: OTM AVISTRYK IKAST | ISSN: 1903 6892

Reklam [email protected] ................................+45715 14 385Haber: [email protected] Okur Hattı: [email protected]: [email protected] ................................+4570206970

Banka bilgileri: Danske Bank: Reg nr. 3129 Kontonr. 16922552IBAN: DK57 30000016922552 • SWIFT-BIC: DABADKKK

Gazetemizde yayınlanan yazı ve haberlerin yayın hakları Moving Media ApS’ye aittir. Yazı ve haberler referans gösterilerek kullanılabilir. Yayınlanan reklamların içeriğinden gazetemiz sorumlu değildir.

CVR-nr. 25065557

EKONOMİYE MEYDAN DAYAĞI Yapısal olarak “Wall Street’i İşgal Et” ve İspanya’daki “Öfkeliler” hareketiyle karşılaştırılan Gezi eylemleri, ne yazık ki şiddetgörüntüleriyle onlardan ayrıldı. Haliyle ekonomiye etkisi de bir o kadar sert oldu.

Page 32: Zamandk220 egazete

32 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANGÜNDEM

MURAT TOKAY İSTANBUL

1Eylemin 17. günü. Taksim Meydanımarjinal sol örgütlerin bayrak ve flama-

larından temizlenmiş. Anıt çevresinde veAtatürk Kültür Merkezi önünde polisler nö-bette… İstiklal Caddesi’nde duvarlar, ke-penkler temizlenmeye çalışılıyor. Eylemcilersadece Gezi Parkı içerisinde bekleyişini sür-dürüyor. Gezi eylemlerinin başından itibarenhükümete ve Başbakan’a dostane uyarılardabulunan, eleştirel yazılar kaleme alan AhmetTuran Alkan’la buluşuyoruz. İstikametimizGezi Parkı. Alkan, başında kasketiyle basa-maklardan parka doğru çıkarken eylemci birgenç “Yaşar Kemal gelmiş!” diye gülümse-yerek yanına yaklaşıyor. Böyle bir giriş yapı-yoruz Gezi’ye. Bir saatten fazla parkı dolaşı-yoruz, fotoğraf çektiriyoruz, gençlerle konu-şuyoruz. Gezi adeta ‘çadır park’ olmuş, her-hangi bir gerginlik yok. Halk oylaması kara-rından çoğu hoşnut değil. Çözümü, parkakışla yapılması kararından vazgeçilmesindegörüyorlar. Dolaşırken yorulup nefeslenmekiçin bir banka oturuyor, bedava ‘devrim ça-yı’ndan içiyoruz. Ve söyleşimize başlıyoruz.

-Parkta gördüklerinizden başlayalım, izlenimle-riniz ne oldu? Bugün eylemin 17. günü ve şu netlikle gö-

rülebiliyor; burada saflar ayrışmış. Daha önce

basit bir kitle olarak gördüğümüz eylemcitoplulukların arasındaki ayrışma, açıkça görü-lüyor. Buradaki eylemcilerin temelde çok kuv-vetli bir ideolojik kimliği yok. Yaş ortalamasıgenç. Eğitimli, birlikte yaşamayı hazmetme gibideğerleri özümsemiş sempatik çocuklar. İdeo-lojik bir tepki yok ama gıcıklık tepkisi var.

-Gıcıklık derken? Gıcıklık kavramının altını çizmek lazım.

Taksim’e çıkan insanların belki de en güçlümüştereği bir şeylere gıcık olmaları. Bu ideo-lojik bir tavır değil, bir rahatsızlık... Gıcıklığınrasyonel, illa da anlaşılması gereken, makul birsebebi olmayabilir. Bu tamamen hissi bir se-bepten de kaynaklanabilir. Tayyip Erdoğan vehükümetlerine karşı –ki bunun arkasında 10yıllık bir icraat da var- bazı insanlar bir şekildegıcık olmuş. Kimler rahatsız olduysa Tak-sim’de kendisine bir temsil imkânı bulmuş vetabii bir koalisyon kurulmuş. Burada normalşartlarda birbiriyle kavga etmesi gereken solfraksiyonlar yan yana komşuluk yapıyor. Belkiilk defa birbirlerini bu kadar yakından tanımaşansı buluyorlar. Keza futbol taraftarlarının şa-şırtıcı şekilde yan yana gelmesi, birbirlerinedestek olması da bizim ezberimizi bozan birşey. Hükümet, krizi yöneteyim derken böylekoalisyonlara imkân tanımış oldu. Ve zanne-diyorum bu, onların hesaplamadığı bir şeydi.

-Bugün yaşadığımız olayları niye kimse seze-

medi? Hükümet sezemedi fakat bizlerin sez-

mesi lazımdı. Sosyal bilimler okumuş, Türki-ye’yi yıllardan beri gözlemleyen, otobüse, tak-siye binen, halkın toplu bulunduğu yerlere gi-rip çıkan bizim gibi insanların, gazetecilerinsezmesi gerekiyordu. Biz Gezi Parkı’nda gün-lerdir eylemde olan gençleri apolitik, 3 boyutlutelevizyonlarda playstation oynayan, piercingtakan, dövme yaptıran, rock konserlerine gi-den bir topluluk olarak görüyorduk. 20 günönce genç kuşaktan herhangi bir delikanlı dabu gelişmeleri tahmin edemezdi. Bu organizebir şey değil. Şunu da ima etmiyorum; burayaeylemci sol örgütler hiç karışmadı, ateşlendir-medi, tahrik etmedi. Evet bunlar var, yapıldı.Ama eylemlerin sürükleyici gücü, sol marjinalörgütler değil. Eylemlerin masumiyetinde vevitrininde bu çocuklar var. Bu gençler top-lumsal muhalefetin geleceğine damga vuracak,renk ve biçim verecek. En azından böyle ol-masını ben temenni ediyorum.

-Bu eylem biçimi bize ne söylüyor? Bu muhalefet türü yıkıcı şiddet ihtiva et-

miyor. Bilakis benim öteden beri arzuladığımbir şeyi yapıyorlar; mizah yoluyla, fikirlerini ze-kice, özlü bir şekilde ifade ederek muhalefetyapıyorlar. Bu tür bir muhalefet zenginliğineihtiyacımız var. Çünkü salı günleri parti grup-larında oynanan müsamerelerden sıkıldık.

Ben şahsen genel başkanları dinlerken haka-rete uğradığımı hissediyorum. Yani ben bu ka-dar kalın kafalı mıyım? Temenni ederim ki budireniş pek yakında yatışacaktır. Yatıştığı za-man yapıcı bir tortu kalsın. Siyasetin bundansonraki tavrını belirleyen bir miras kalsın.

-Sadece mizah yok ama. Bugün silinmiş olsa daBaşbakan’a ve hükümete ağır küfür yazıları iledolu idi. Yine araçlar yakıldı, kaldırımlar sö-küldü… Meydandaki anıta, AKM’ye kızıl bayrak-lar çekilmişti. Tabii ki şiddet eğilimleri oldu. Beni tel-

evizyon başında sinirlendiren görüntüler oldu.Özellikle bizim kuşak, devleti temsil eden in-sanların hakarete uğramasını kaldıramaz. He-men devletçi reflekslerimiz ayağa kalkar.AKM’deki bayraklar da çok iticiydi. Burası birkamu binası neticede. Araya provokatörler ka-rıştı, polis başta gereğinden fazla sert davrandı,bu insanların öfkesini büyüttü. Ama birazevvel de onu ifade etmeye çalıştım. Bu direni-şin ruhunda küçük, marjinal sol örgütler yok.Bugün Gezi Parkı’ndaki çocuklar çekip gitmişolsalar geriye kalan teferruat örgütleri belki biriki saat direnmeye çalışırlar, polis onları çabu-cak etkisiz hale getirir ve dağıtır. Burada da-ğılmayan şey gençlerin temsil ettiği masumi-yet ve haklılık duygusu… Türkiye’de çok yay-gın olduğunu anladığımız o gıcıklık hissininonlarda temsil ediliyor olması. Yakıp yıkanlarla

ORTAK PAYDA BİRŞEYLERE ‘GICIK’ OLMAK Ahmet Turan Alkan, Gezi olayları sırasında yorumlarıyla öne çıktı.Son yazısının başlığı ‘Dahada yazmam Gezi-mezi...’ idi. Biz daha söyleyeceği şeyler olacağını düşünerek kapısınıçaldık ve kendisiyle Gezi Parkı’nda konuştuk.

Page 33: Zamandk220 egazete

33 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANGÜNDEMayrıştılar zaten.

-Bu direniş Türkiye’deki siyaseti etkilermi? Taksim direnişi ileride politik bir

parti haline gelmeyebilir ama siyasetedoğrudan etkileri olacak. Mesela sol ör-gütleri etkileyecektir. Belki doğru düzgünsol bir hareketin oluşmasına maya teşkiledecektir. Yani bu hareketin dinamikleridoğru okunursa buradan Türkiye’ninbeklediği sahici bir sol hareket çıkabilir.Bu direnişin iktidarı etkileme şansı ise za-yıf görünüyor. Yaşananlar iktidarın olanbitenden çok gecikerek ders çıkardığınıgösteriyor. Ama başta CHP olmak üzereonun altındaki sol fraksiyonlara ‘ne yap-tık, nerede yanlış yaptık’ sorusunu sor-duracaktır.

-Bugün halk oylaması noktasına gelindi. Busürede ölen eylemciler oldu, bir polis ha-yatını kaybetti. Ne yapılamadı da bu tabloortaya çıktı? Hükümet işin mahiyetini kavraya-

madı. Biz doğru bildiklerimizi yazdık.Ben ilk günlerde bayağı endişelendim.Yıkıcı bir dalga geliyor hissine kapıldım.Buna karşı hükümet kanadının tepkileriinsanları isyan ettirdi; çünkü doğru an-lamamışlardı. Ve direniş göstererek kriziaşabileceklerini zannettiler. Doğrudur,Tayyip Bey kararlı tavrıyla önemli kriz-lerde önemli sonuçlar aldı. Bu tavrın işeyaradığı yerler var; fakat burada işe ya-ramadı. Ve bunu anlamakta çok zor-landı. Bayağı da yıprandığını düşünüyo-rum.

-Siz bu endişelerinizi dile getiren yazılar ka-leme aldınız peş peşe. Hükümeti eleştirdi-niz. Nasıl tepkiler geldi size? Başta şunu söyleyeyim. Ben gazeteyi

temsil etmiyorum. İki tür mesaj aldım.‘Size katılıyoruz, destekliyoruz’ türü me-sajlar, bunların oranı yarıdan fazlaydı.

-Tepkiler nasıldı? ‘Biz sizi severdik, takip ederdik ama

bu bir avuç çapulcunun haklı olduğunusavunuyorsunuz, sizinle artık yollarımızayrılıyor’ şeklinde mesajlardı. Bu mesaj-ların organize olduğu hissine kapıldım.İnsanlar yazdığımız şahsi şeylerin ille dekurumsal bir menfaate tekabül ettiğinidüşünüyor. Zaman gazetesinde çalışaninsanların, yazarların, fotoğraf çekenle-rin, sayfa yapanların gazetecilik yapabi-lecekleri akla gelmiyor. ‘Biz dünyanın eniyi gazeteciliğini yapıyoruz’ demiyoruzama bizim işimiz bu. İşimizi yaparken el-bette yanılabiliriz, eleştiriyi hak ettiğimiznoktalar da olabilir. Eğer menfaat göze-tecek olsaydık bir kalıp sabun gibi hü-kümetin yanında blok halinde durma-mız gerekirdi. Halbuki Zaman gazetesiyazar kadrosu itibariyle hem hükümetidestekleyen hem hükümeti eleştirenyorumlara yer verdi. Bana göre de çokdoğru yaptı.

-Siz mayıs ayında Aksiyon’da “Başbakan’ınbasiretine duacıyız” başlıklı bir yazı kalemealmıştınız. Orada hareket noktanız neydi? Bu yazıyı hatırlattığın için teşekkür

ederim. Orada gördüğüm şey şuydu:Hükümetin karar verme mekanizmalarıbir piramit ise en ucunda Başbakan var;fakat Başbakan’ın altındaki piramit ba-samakları çok zayıf ve tenha. Başbakanönemli kararlarda kendi basiretine gü-veniyor. Halbuki kamuya açık örgüt-lerde, özellikle iktidar partisi gibi yapı-larda karar mekanizmalarının çok sağlıklıolması ve iyi işlemesi lazım. Gördüğümşey bu: Başbakan’ın basiretli olmasını di-lemekten başka çaremiz yok. Başba-kan’ın basireti sekteye uğradığında ha-limiz yaman. Bunun doğru bir öngörüolduğunu bugünkü hadiseler gösterdi.Başbakan’ın basireti burada işlemedi.

-Bu eylemlerde en büyük öfke Başbakan’ayönelikti. Bunu nasıl okumalıyız? ‘AK Parti tek kişilik bir parti’ demek

haksızlık olur. Piramidin altında hükü-mette çok değerli insanlar var. Fakat Tay-yip Bey o insanları piramidin altında tut-makla beraber kendi liderliğini tartışmakonusu haline getirmek istemiyor. Oyüzden bütün tepkiler Başbakan’a yö-neldi. Başbakan’ın kamuoyu nezdindebüyük bir sempatisi var. Hâlâ Türkiye’ninen çok sevilen lideri. Ama sizi sevme-yenlerin, karşı tarafta duranların gönlünüde incitmemek zorundasınız. Gönlünüalmak zorunda değilsin, alamazsın amaincitmemen lazım.

-Siz bu süreçte köşenizden Başbakan’amektup yazdınız. AK Parti çevresinden birtepki geldi mi? Hayır. Başbakan’ın o mektuptan ha-

berdar olduğunu zannetmiyorum. Ogün Tayyip Bey’in ne okuması gerekti-ğine çevresindeki insanlar karar veriyorama şöyle imalarla karşılaştım ve kızdım.‘Bunu size gazete yazdırıyor’ iması...Yok öyle bir şey. Üç aydır gazeteye uğ-ramıyorum. Meslek hayatımda en çokgeri dönüşü bu seri yazılarımdan aldımve bunların hiçbirisine cevap verme-dim. Bu hiç yapmadığım bir şey.

-Sizi endişelendiren neydi?

AK Parti önümüzdeki yıllardaönemli seçimlere girecek. Böyle bir dö-nemde ben AK Parti’nin geride kalma-sını istemiyorum. Kendi menfaatlerimiçin eleştiriyorum. İstanbul seçimlerinikaybederseniz domino tesiriyle çok şeykaybedebilirsiniz diyorum. Seninle be-raber ben de kaybederim. Hâlâ Türki-ye’nin sana ihtiyacı var ama bu krediyisonsuz zannetme. Doğru şeyler yaparakoyumu al. Ne yaparsan yap senin ya-nında olacağım diye bir tavır beklemebenden. Doğru şeyler yapacağına inan-dığım ve alternatifin olmadığı sürecesenin yanındayım. Anlamı buydu.

-‘Gezi mezi yazmayacağım’ noktasına na-sıl geldiniz? Yazacağımı yazdım. Sonra döne

döne aynı şeyi yazmanın manası yok.Hitap ettiğiniz kişinin ya da merciin ka-rarını etkileme şansınızın olmadığınıgörüyorsunuz, o zaman geveze duru-muna düşüyorsunuz. Ama bu köşe ya-zarı için tehlikeli bir şeydir. BugünlerdeGezi yazmayacağım da ne yazacağım ki?

-Avrupa’nın, Amerika’nın tutumunu nasıldeğerlendiriyorsunuz? CNN saatlerce yayınyaptı ve bu meydanda alkışlandı, birçok in-

san da tepki gösterdi. Ne yazık ki Tayyip Bey’e yönelen

öfke kırk yıllık anti-emperyalistlere Ame-rika’yı alkışlattıracak kadar derinleşmiş.Batı kamuoyunun, medyasının bu iştemanipülatif parmağı olabilir. Türkiye’ninsarsak, kararsız, istikrarsız halde kal-ması Batı dünyası için en elverişli bir po-zisyondur. Çünkü Türkiye Ortadoğu’dagüçlü aktör olarak yer almaya başladı.Türkiye’yi kendine güvenmez durumdagörmek Batı’nın daima işine gelir.

-Yine yabancı medyada Putin benzetmesiyapanlar çıktı. Diktatör söylemi gündemegeldi… Tayyip Bey’e diktatör demek hak-

sızlık olur. Ama otoriter bir lider olma yo-lunda çok mesafe katetti. İster istemezdışarıya böyle bir görüntü veriyor.

-Krizin çözümü için referandum gündemegeldi. Referandum çözüm mü sizce? Anayasa açısından mümkünse başta

makul bir yol gibi görünüyor ama hermeselede tekrarlanırsa yol olur. Ayrıcaeğer Gezi konusunda referandum yapı-lacak olursa Tayyip Bey’in kaybedeceğinidüşünüyorum. Ve işi referanduma bı-rakmadan geri adım atmasını isterim.

-Ne gibi? Çözüm kışladan vazgeçmektir. Za-

ten şu anda bu proje ebediyen yatmışdurumda bana göre. Bundan sonra dazor.

-Endişeli laiklerin de meydanlara indiğinigördük. İçki düzenlemesi bir ihtiyaç mıydı? Başbakan doğru bir şey yaparken ya-

nında öfkeyi tetikleyecek bir unsur koy-mayı ihmal etmiyor. İçki düzenlemesinidestekliyorum. Türkiye’de içkinin halksağlığı açısından çok kolay ulaşılır bir şeyolması doğru değil. Fakat bu düzenle-meyi anlatırken ‘Git evinde iç’ veya ‘Ay-yaş’ gibi imalarda bulunmak meseleninsadece içki olmadığını gösteriyor. BenTayyip Bey’in hayat tarzını üç aşağı beşyukarı yaşayan bir insanım. Aramızdauçurum yok ama kullandığı dili gergin-leştirici görüyorum. İstese üzümü yer; fa-kat Tayyip Bey üzüm yerken bağcıya dabir kroşe atmayı ihmal etmiyor. Onun si-yaset üslubu böyle. Bundan sonra deği-şir mi bilmiyorum.

-AK Parti’nin miting düzenlemesi doğru birhamle mi? En doğru siyaset biçimi krizleri en

düşük maliyetle çözmektir. İşler bu nok-taya geldikten sonra karşı miting yapmakdoğru değil. Gayrimemnun ‘sizden gıcıkkapan’ insanları köşelere savurmamanızlazım. Onların da hallerinden bir yerekadar hoşnut olmalarını sağlamanız ge-rekir. Bu raddeden sonra miting yapmakTayyip Bey seçim kampanyasını çok er-ken başlattı anlamına gelir. Gerginlik si-yasetini sürdürerek eski seçimdeki oyoranını tutturmaya çalışıyor gibi anlarımben. Eğer referandum yapılırsa bununmahalli seçimlerin provası olacağını dü-şünüyorum ve riskli bir oylama olacak-tır. Bunun politik maliyeti ağır olabilir.

-Bu eylemlerden Tahrir çıkarmak isteyen-lere ya da devrim sevdasında olanlara nediyeceksiniz? Bu kumaştan ancak mendil çıkar,

palto filan çıkmaz. Ne kadar usta terziolursan ol.

-Sizin de geçmişte öğrenci olaylarınıniçinde yer aldığınızı biliyoruz. Bir kıyas ya-pabilir misiniz? Şimdiki gençler bilmeyebilir ama

polis geçmişe göre çok yumuşak davra-nıyor. Cop, silah kullanmıyor pek. Birbaşka unsur da çok sayıda polisin yara-lanması. Polisin kendini riske ettiğinigösterir. Fakat önemli olan algının ken-disidir. Polis gaz kullanımı konusundaözellikle mesafelendirme konusundahayli hata yapmıştır. Umarım tecrübelerçıkarmıştır onlar da.

İMAMIN GÖSTERDİĞİ DAVRANIŞHEPİMİZİN YÜZÜNÜ AĞARTTI-Size göre Başbakan nerede hata yaptı?

Başbakan problemi toplumsal mutabakatla değil, gerginlikle çözmeyi tercih etti.Bunu yapmak için de safları ayrıştıracak sert bir üslup sergiledi. Yeniden mağdu-riyet edebiyatı yapmaya çalıştı. Cami konusuna değinmesi doğru bir şey değildi.Eylemcilerin camiye sığınmış olması direnişin belki de en sevimli olgusu idi. Ayak-kabısını çıkarmamış olabilir. Sileriz, temizleriz, ye niden tahir hale getiririz. İma-mın gösterdiği davranış hepimizin yüzünü ağartmıştır. Allah ondan razı olsun. Ka-pıları kapatsa hepimiz utanacaktık. Başbakan Türkiye’de herkesin sempatisini ka-zanmayabilir, kendisine hâlâ sempati göstermeye hazır insanları itmesi, öfkelen-dirmesi doğru değil. Siyaset yapıyorsanız benim de sempatimi ve desteğimi kol-lamak zorundasınız.

-Olan biten faiz lobisiyle ilişkilendirildi… Türkiye’nin para piyasalarını dalgalandırıp arada spekülatif kazanç sağlaya-

cak bir sürü çakal var ortalıkta. Bunlar doğru. Ama bunlar son anda söylenecekşeyler. Siz krizi doğru yönlendirebilseydiniz, böyle spekülasyonlar olmayacaktı.

TAYYİP BEY’E KARŞI ÖFKE KRİZİ-Eylemler ağaçların sökülmesiyle tetiklendi ama hiç çevre konuşmadık. Bu kimilerinin söy-lediği gibi çevreci bir eylem miydi? Direnişçileri haksız bulduğum tek husus budur. İstanbul’un tamamında

çevre katliamı var. Bunların da gündeme gelmesi lazım. Sadece Taksim’de durmakeleştirilebilir. Ben buradaki eylemin üç beş ağaç meselesi olduğuna inanmıyorum.Bu Tayyip Bey’e karşı öfke krizidir. Çevreci eylem değildir.

Hükümetsezemedi fakatbizlerin sezmesilazımdı. Sosyalbilimler okumuş,Türkiye’yiyıllardan berigözlemleyen,otobüse, taksiyebinen, halkıntoplu bulunduğuyerlere girip çıkanbizim gibiinsanların,gazetecilerinsezmesigerekiyordu.

Page 34: Zamandk220 egazete

34 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANGÜNDEM

DERVİŞ GENÇ, SEVGİ KORKUT İSTANBUL

1Sincan’ın ardından İstanbul’daki Kazlı-çeşme Meydanı, ‘Milli İradeye Saygı’ mi-

tingine ev sahipliği yaptı. Kalabalık, meyda-nın da dışına taşarken, katılımın bir milyonuaştığı açıklandı.

Sincan’ın ardından İstanbul’daki Kazlı-çeşme Meydanı, ‘Milli İradeye Saygı’ mitingineev sahipliği yaptı. Kalabalık, meydanın da dı-şına taşarken, katılımın bir milyonu aştığıaçıklandı. Konuşması sık sık sloganlarla kesi-len Başbakan Tayyip Erdoğan, sözlerinin bü-yük bölümünü Taksim Gezi Parkı eylemlerineayırdı. Parka yapılan müdahalenin gerekçesinianlatan Erdoğan, kendisiyle görüşen heyetle-rin samimi davranmadığını, sözlerinde dur-madığını söyledi. “Biz iktidar olmanın so-rumluluğuyla hukuk çerçevesinde görevimiziyaptık.” dedi. Gezi Parkı bahanesiyle Türkiyeüzerinde bir oyun oynandığını belirtti ve buoyunda yer alan çevrelerden hesap soracağınısöyledi. Uluslararası medyaya da yüklendi. “Bumillet sizin dünyaya tanıttığınız millet değil.”ifadesini kullandı.

AK Parti’nin iktidardan gitmesini iste-yenlerin sokakları karıştırmadan bunu san-dıkta gerçekleştirmeye çalışmaları gerektiğinivurguladı. Kendisiyle ilgili yapılan ‘diktatör’ ya-kıştırmalarına ise merhum Adnan Menderes’iörnek göstererek cevap verdi: “Erdoğan çoksert diyorlar. Menderes çok kibardı. O kibar in-sanı darağacına götürdüler.”

Erdoğan, konuşmasının son bölümlerindetoplumun bütün kesimlerini kucaklamayayönelik mesajlar verdi. Yüzde 50 oyla görevegeldiklerini ancak yüzde yüzün iktidarı ol-duklarını vurguladı ve yüz binlere şöyle ses-lendi: “Birbirimizin yaşam tarzlarına saygılıolalım. Kimse kimseyi dışlamasın. Tencere tavaçalan insanlar da bunu sokaklarda yapacakla-rına, gelsinler bu meydanlarda güzelce tepki-

lerini ortaya koysunlar.”‘Milli İradeye Saygı’ mitinginin ikincisi

İstanbul Kazlıçeşme Meydanı’nda düzen-lendi. ‘Büyük Oyunu Bozmaya, Haydi TarihYazmaya’ sloganıyla düzenlenen mitingdegeniş emniyet önlemleri alındı. Alana gelenher vatandaş tek tek arandı. Miting meydanısaatler öncesinden doldu. Yüz binlere seslenenErdoğan’ın konuşması sık sık sloganlarla ke-sildi. İşte Başbakan Erdoğan’ın konuşmasın-dan satır başları:

Bu millet tencere tava çalmaz: “Eğer ger-çek Türkiye fotoğrafı görmek isteyen varsa ofotoğraf burada. Uluslararası medya, bunu dagizleyin! Hadi bakalım BBC, CNN, Reutersbunu da gizleyin. Günlerdir yalan haberlerürettiniz. Türkiye’yi dünyaya farklı gösterdiniz.Bu millet tencere çalan bir millet değil.”

Suriye’yi neden görmüyorsunuz: “Bu ulus-lararası medya Suriye’deki vahşeti görmez. Fi-listin’deki katliamı, Gazze’de olup bitenlerigörmez. Türkiye nereden nereye geldi. Kişi ba-şına milli gelirin 10 bin 500 dolara çıktığı birTürkiye bunları rahatsız ediyor.”

Dürüst davranmadılar: “Bana günlerceheyetler, sanatçılar, Taksim Platformu geldi.Görüştüm. Dedim ki ‘bu gençler neden buradaduruyor?’ Eğer yeşili korumak için duruyorsaşu anda iş yargı sürecinde. Bekleyeceğiz. Yargıvelevki lehimize karar verdi. O zaman da di-yorum halk oylaması yapalım. Büyük bir ço-ğunluğu ‘evet’ dedi. Fakat dışarı çıktılar, birisine dese beğenirsiniz! ‘İçeride bize böyle birteklif yapılmadı.’ Üzüldüm. Dürüst davran-madı.”

Sabrın sonuna geldik: “Daha sonra birbaşka grubu kabul ettim. Onlara da aynı şeyisöyledik. Çoğu dedi ki: ‘Güzel’... Güzelse o za-man hemen dedim bu akşam söyleyin GeziParkı’nı boşaltsınlar. Çünkü orası belli birgrubun parkı değildir. Benim sabrım burayageldi. Boşalttınız boşalttınız, boşaltmadığınız

takdirde, bedeli ne olursa olsun, Kılıçdaroğ-lu’na rağmen, terör örgütlerine rağmen burayıboşaltacağız dedim.”

Burası yol geçen hanı değil: “Bize gelenlerdiyorlar ki, ‘biz istediğimiz yerde miting ya-pabilmeliyiz.’ Bu ülke yol geçen hanı değil. İs-tediğin yerde, istediğin gibi miting yapamaz-sın. Burası hukuk devleti. Neresi gösterilirseorada gider yaparsın. AKM’ye asılan paçav-raları gördünüz. Kuzey Afrika’dan dönerdönmez İçişleri Bakanı’ma ‘24 saat içerisindebunlar temizlenecek’ dedim. Temizlendi.Cumhuriyet anıtında Atatürk’ün resmiyle te-rörist başının resmi yan yanaydı. Ve üçüncüolarak artık Gezi Parkı’nı temizleyeceksiniz de-dim. Operasyon yapıldı ve temizlendi. Çiçek-lendiriliyor.”

Kumanyaların hesabı sorulacak: “TaksimMeydanı’na 30 bin kumanyayı kimlerin gön-derdiğini gayet iyi biliyoruz. Kendi otelle-rinde terör ile işbirliği yapanları, yatırıp kaldı-ranları da çok iyi biliyoruz. Bunların hesabı so-rulmayacak mı? Sormazsak, millet bizdenhesap sorar.”

Lütfen oyuna gelmeyin: “Şu anda uyarı-yorum. Bakınız bugün yine çağrı yaptılar,‘meydana gelin’ dediler. Akl-ı selime hitap edi-yorum: Ey benim milletim lütfen bu oyuna gel-meyiniz. Ben merak ediyorum; dünyanın de-ğişik yerlerinden acaba Taksim Meydanı’nagelip bu olayların içerisine karışan yabancıla-rın burada ne işi var? Biz sabrederiz, itidalle ha-reket ederiz. Hesabı, gün gelir sandıkta sora-rız.”

İmtiyazlarını geri istiyorlar: “18 gündür sü-ren şiddet eylemleri, azınlığın çoğunluğa, im-tiyazlıların mağdurlara, seçkinlerin milleteegemen olma, hükmetme imtiyazlarını gerialma girişimidir. Ağacın arkasına saklanıp, al-çakça, kendi kirli hesaplarını görmeye çalı-şanları biliyoruz. Sandıktan başka yol arayan-lara geçit vermeyeceğiz.”

Bu oyun bize sökmez: “Hiç kimseninoyunu bize sökmez. Türkiye uluslararasımedya kuruluşlarının üzerinde operasyon ya-pacağı bir ülke değildir. ‘Arap baharını gördük,Türkiye baharına hazır olun’ diyorlar. Be ey ga-fil, Türk Baharı 3 Kasım 2002’de oldu.”

AP haddini bilecek: “AP bizimle ilgili ka-rar almış. İade ettik. Haddini bil. Sen Türkiyeile ilgili karar almaya yetkili misin? Türkiye ABüyesi değil, müzakereci. Eğer siz samimiyse-niz Yunanistan’da insanlar öldürüldü. Yuna-nistan AB üyesi. Ne karar aldınız?”

Çadırını yaylaya kur: “Bize kalkıp Avru-pa’dan, dünyanın çeşitli yerlerinden bazı aklıevveller diyorlar ki, bu özgürlüktür. Bunun nesiözgürlük? Özgürlük hukuk içinde icra edilir.Bunlar milletin özgürlük alanına saldırdılar. ‘Ebiz buraya çadır kurduk.’ Kuramazsın karde-şim. Çadırın kurulacağı yerler var. Çık yayla-larda çadırını kur.”

Polisimiz sınavı geçti: “Polisimiz, yargımız,demokrasimiz çok zorlu bir sınava tabi tutuldu.Ama hamdolsun biz bu sınavı başarıyla aştık.Bu ülkeyi, demokrasiyi, hukuku, raydan çı-karmak isteyenlere rağmen biz demokrasiyi,hukuku, temel insan hak ve özgürlüklerini öneçıkardık. Hatalar olabilir, istenmeyen manza-ralar olabilir. Gereken yapılır. Ankara’da bak-tım ki, yürüyen bir grubun önünde CHP mil-letvekilleri yere çökmüş şov yapıyorlar. İstan-bul’da Divan Oteli’ne giren milletvekillerindenbiri, valime hakaret ediyor. Bunların meşrebibu. Bunlar sandıkta alamadıkları neticeyi bu-ralardan alacaklarını zannediyorlar. Alama-yacaklar.”

Diktatör değil, bu milletin hizmetkârıyız:“Bazıları ‘diktatör’ diyor. Bu nasıl diktatör ki;sizin gibi o Gezi Parkı’nı işgal edenlerle, sa-mimi çevrecileri kabul ediyor. Böyle bir dikta-tör var mı ya dünyada? Orada size gösteri yap-tırtacak ha, mümkün mü? Biz bu milletin hiz-metkârıyız hizmetkârı.”

Sandıktan başka yolarayanlara geçit yok

Page 35: Zamandk220 egazete

Filmi geriye sarıp ilk sebebe göz atmak faydalıolabilir; bunca patırtı hangi sebeple başladı, na-sıl büyüdü, niçin bu noktaya geldi? Çözüme yar-dımı olacağından değil, anlamak için.

İlk sebep, inanılmaz derecede ufak-tefek birmesele. Rakam itibariyle yüz milyonlarca liralık birciro hacminden bahsedilebilir ama o pek sevdi-ğimiz, “Birlik beraberlik edebiyatı”nın yanında lâfıbile olmaz. Yaşadığımız gerginliğin -ölüm acısı,kalp kırgınlığı, öfke haricinde- bugün itibariyleborsaya, faizlere akseden zarar rakamları milyarlaifade edilecek derecelere geldi.

Bazen rakamlar önemli değildir, “Feda olsun;değer ama!” dersiniz. O ilk sebep bunun içinönemli; Ne etnik çekişmeydi, ne mezhep gergin-liği; siyasi bir rengi bile yoktu; her şey birkaç yüzmilyon dolarlık fiyakalı bir inşaat projesi üzerindeısrardan kaynaklandı. Dışardan bakılınca itiraz-cılar, şehirle ilgili projeleri kendine derd edinen,alabildiğine yeşil ve masum bir topluluk zanne-dilebilir. Bence alâkası yok çünkü İstanbul, ondandaha beter ve perişan nice “proje” ile dizleri üze-rine çökertilmiş, yenilmiş, kötü dayak yemiş birşehir. Gerilimin tarafları açısından tırnak içinde“İstanbul”un, anafikir olmadığı çok kısa zamandanetleşti. Mesele İstanbul değil, mesele herhangibir prensip konusu bile değil. İlk sebebe dönüpbakınca, “bunca gerginliğe değer mi yahu” de-mekten kendinizi alamayacağınız basit bir inşaatprojesi.

Siz ki asırlık ve neredeyse kangren haline gel-meye başlamış çok önemli konuda elinizi taşın al-tına koymuş, siyasi geleceğinizi rehine verip iç hu-zur namına çok manidar ve değerli bir hamle ya-parak işin zor kısmını atlatmış, dosta düşmana“helâl olsun” dedirtmeyi başarmış, zorluk aşmakabiliyetinizi defalarca isbat etmişsiniz; bundandaha müşkül nice berzahtan salimen geçmişsiniz;üç kuruşluk bir inşaat projesi için diretmeye de-ğer mi?

Bu gerginliği aşmanın belki kırk türlü yoluvardı; en maliyetlisi seçildi; bu kadar basit bir konuiçin en maliyetli yolun seçilmesinde bir hikmetolsa gerek. Nedir o hikmet? Niçin bu hikmeti izahgayretlerinde bir türlü inandırıcı olunamıyor?Niçin, ille de çok daha maliyetli bir yönetim üs-lûbu tercih ediliyor?

Üzüm yemek için bağcıyı hırpalamak gerek-mezdi. Toplumsal muhalefeti yönetmek, muha-lefet partilerini “yönetmek”ten daha fazla anlayış,hilm, soğukkanlılık ve özgüven gerektiren bir hü-nerdir. Seçim günü gelip sandıklar sayıldığındayine galebe edebilirsiniz fakat geride fena haldekırgın ve kendini yenilmiş hisseden bir muhale-fet kitlesi bırakarak kazanılan seçim hayırhah ol-maz. Herkesin siyasi desteğini alamayabilirsinizama herkesin saygı ve güvenini kazanmak müm-kün, hattâ şart. Başbakan’ı dinliyorum; karmaşıkduygular... Siyasi istikameti ile ilgili bir şahsi sı-kıntım yok ama üslûbunu, o üslûbu besleyenasabî gerilimi hiç tasvib edesim gelmiyor; esastadeğil, usûlde ayrı dünyaların insanlarıyız.

Bir dostum benim gibi hissî karmaşa yaşa-yanları empati yapmaya davet ederek, “Bekârakarı boşamak kolay” dedikten sonra Bakanlar Ku-rulu’nu, yardımcıları, MKYK’yı imâ ederek“Orada hiç mi bir şey konuşulmuyor” diye sitemetmiş. Tam olarak neden bahsettiğimi belki şuanekdot izah edebilir: Geçenlerde bir devlet bü-yüğümüz, bir kuruluşa isim verilmesi konusundayakın çevresinden fikir beyan etmelerini istemiş.Toplulukta mânidar bir sükût olunca biraz şaşır-mış, “Yahu niçin fikrinizi söylemiyorsunuz?” İç-lerinden birisi cesaretini toplayıp şöyle cevapvermiş:

-Bu konudaki fikrinizi henüz bilmediğimiz içinhenüz bir fikrimiz yoktur efendim!”

Üslûp diyorum üslûp!

[email protected]

A. TuranAlkan

Neydi ilk sebep?

Mahremiyeti emniyete!Eski CIA uzmanı Edward Snowden, ABD’li bir gazeteciye Amerikan istihbaratınıninternet kullanıcılarına ait tüm bilgileri depoladığına dair belgeler verdi. Amerikave dünyadan farklı tepkiler geldi.SITKI ÖZCAN NEw YORK

1Amerikalı gazeteci Glen Green-wald, şubatta bir okurdan aldığı e-

postayı açtığında, büyük bir skandalıaçığa çıkaracağından habersizdi. Elindeönemli belgeler bulunduğunu söyleyenokur, tecrübeli gazeteciden bundan son-raki yazışmalarını şifreleyecek bir programyüklemesini istiyordu. Greenwald, kimolduğunu bilmediği kişiden gelen bu is-teği önemsemedi. Bir süre sonra, aynıokurun ulaştığı belgesel yapımcısı LauraPoitras girdi araya. Gazeteci ikna oldu, şif-reli yazışmalar başladı. Mayısta Green-wald, ona hayatının haberini veren‘okur’la buluşmak üzere Poitras ve TheGuardian’ın Washington Büro Şefi EwanMacAskill ile birlikte Hong Kong’a uçu-yordu.

Savunma Bakanlığı, Merkezî Habe-ralma Teşkilatı (CIA) ve Millî SavunmaAjansı (NSA) gibi devlet kurumlarına da-nışmanlık hizmeti veren ünlü Booz AllenHamilton şirketinin çalışanlarından, eskiCIA uzmanı Edward Snowden (29), HongKong’da bir otel odasında NSA’e ait ‘çokgizli’ dokümanları Greenwald’la paylaştı.Poitras, genç adamla yapılan uzun rö-portajın her saniyesini videoya aldı. Böy-lece, 1971’de Pentagon’a ait Vietnam bel-gelerini basına sızdırarak savaşın seyrinideğiştiren meşhur askerî analist DanielEllsberg’in ifadesiyle ‘Amerikan tarihinintartışmasız en önemli bilgi sızıntısı’ ger-çekleşmiş oldu.

Snowden’e göre NSA, istediği tümiletişim kanallarına direkt erişim imkânıveren bir sistem kurmuştu. Telekomüni-kasyon devi Verizon aracılığıyla kullanıcı-ların tüm telefon kayıtları kaydedilip sak-lanıyor, Apple, Facebook, Microsoft, Go-ogle ve Yahoo gibi teknoloji şirketleriaracılığıyla da online iletişim bilgileri de-polanıyordu. Teknik tabirlerden arındırıl-mış haliyle; Amerikan istihbaratı, ünlü şir-ketlerin de işbirliğiyle, internet üzerindekitüm iletişim kanallarına istediği anda ula-şabiliyor, kullanıcılara ait tüm bilgileridaha sonra kullanmak üzere depolayabi-

liyordu. Prizma adı verilen bu sistem,NSA’in merkezindeki bir uzmana, dün-yanın herhangi bir yerindeki bir kullanı-cıya ait tüm online hesaplara anında eri-şim hakkı veriyordu.

Haber, The Guardian ve WashingtonPost’ta iki aşamalı olarak yayımlandı. Ve-rizon’un şüpheli bir kişi ya da numara sözkonusu olmaksızın NSA ile tüm görüşmekayıtlarını paylaşması büyük bir tartışmayaneden oldu. 2008’den bu yana uygulananPrizma’yı gün yüzüne çıkaran ikinci haberise tartışmanın seyrini bir anda değiştirdi.Gazete, güvenlik gerekçesiyle, Snow-den’in kendilerine teslim ettiği 41 slaytlık‘Çok Gizli’ Prizma sunumundan yalnızca5’ini paylaştı okurlarıyla. Bu bilgiler bilebüyük bir krize neden oldu. Sunum, sis-temin senede sadece 20 milyon dolargibi bir masrafla dünya üzerindeki tümbilgilere ulaşılabileceğini söylüyordu.

ABD Millî İstihbarat Direktörü JamesClapper, protokolün varlığını kabul etti fa-kat Prizma’nın kanuna aykırı olduğu yö-nündeki iddialara şiddetle karşı çıktı.Clapper, bu gizli programın açığa çıkarıl-masının ABD’nin istihbari faaliyetlerineölümcül bir darbe vurduğunu ileri sürdü.Sistemin tamamen yabancı hedeflere karşıkullanılmak için oluşturulduğunu iddiaeden Clapper, “Şu an sahip olduğumuzdış kaynaklı istihbaratın önemli bir kıs-mına bu yapı sayesinde ulaştık. Programınkasıtlı olarak herhangi bir Amerikan va-tandaşını ya da Amerika’da bulunan her-hangi birini hedef alması asla mümkündeğildir.” dedi.

Prizma sistemiyle sadece Mart 2013’tedünya üzerinde 97 milyar bilgi parçası de-polanmış. Bunlardan 3 milyarı ABD’dekikullanıcılara ait. NSA server’larında de-polanan bu bilgilerin haritasını ‘SınırsızMuhbir’ adı verilen bir başka program çı-karıyor. Bu sayede istenen bilgiye ulaşmakNSA ajanları için çok kolay hale geliyor.

Başkan Obama’nın yaklaşımı daClapper’dan farklı değil. “Konuya sağlıklıbir şüphecilikle yaklaştık.” diyen Obama,sistemi detaylı incelediklerini, uygulama-nın ülkeyi terörist saldırılardan korudu-

ğuna karar verdiklerini belirtti ve çok tar-tışılacak şu sözleri söyledi: “Aynı andahem yüzde 100 güvenliğe hem de yüzde100 mahremiyete sahip olamazsınız. Top-lum olarak bazı tercihler yapmak zorun-dayız.”

Bahse konu teknoloji şirketleri bireraçıklamayla kullanıcı hesaplarını topluolarak istihbarat birimlerine açtıkları id-diasını reddetti. Apple, AOL ve Paltalk,Prizma programını daha önce hiç duy-madıklarını ileri sürerken; Microsoft, Ya-hoo ve Facebook, resmî makamlara kul-lanıcı bilgilerini sadece belli şahıslar için,ilgili mahkeme kararları uyarınca verdik-lerini ve hiçbir kuruma direkt erişim im-kanı sağlamadıklarını savundu. Snow-den’in iddiasına göre ise uygulama ilk ola-rak Microsoft’la hayata geçmişti. Ardındansırasıyla ismi sayılan tüm büyük şirketlerkapılarını NSA’e açmıştı. Skandalın pat-lak vermesinin ardından ilginçtir ki bu şir-ketlerin hisse değerleri büyük bir kaybauğramadı.

Yaşananlar üzerine bir başka teknolojişirketi Firefox büyük bir kampanya baş-lattı. StopWatching.us isimli site açan şir-ket, Kongre’yi Prizma uygulamasını dur-durmaya çağırdı. Sitede toplanan 150bine yakın imza arasında Reddit ve AC-LU’nun da bulunduğu birçok organizas-yon yer alıyor.

Amerikalılar ne düşünüyor? Peki, Amerikan halkı bu konuda ne

düşünüyor? Rasmussen şirketi tarafındanyapılan ankete göre halkın yüzde 59’uVerizon’dan telefon kayıtlarının alınma-sına karşı. Uygulamayı destekleyenlerinoranı yüzde 26. Pew Araştırma Şirketi ta-rafından yapılan anketin sonuçları ise in-sanların kafasının karışık olduğunu gös-teriyor. Pew’e “NSA’in takip progra-mını destekliyorum.” diyenlerin oranıyüzde 56. Konu üzerine fikir beyan edenuzmanlar ise tam bir görüş ayrılığı içinde.Snowden’in şöhret için ülke güvenliğinitehlikeye attığını ileri süren de var, yakıntarihte ortaya çıkmış en büyük kahramanolduğuna inanan da...

35 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANGÜNDEM

Page 36: Zamandk220 egazete

36 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANDÜNYATokyo’dan çark:Nükleer enerjiyiterk etmiyoruzTUNCAY KAYAOĞLU

1Japonya’da iktidarda bulunan LiberalDemokratlar, selefleri olan hüküme-

tin hazırladığı “sıfır nükleer enerji” hede-finden geri adım attı. Hükümetin açıkladığıstrateji raporunda, “sıfır nükleer enerji”yerine “sorumlu bir enerji politikası” izle-neceği vurgulandı.

Japonya’da geçtiğimiz yıl yapılan erkengenel seçimleri kazanan Liberal Demo-kratlar, nükleer enerjideki farklı yaklaşımınıstrateji raporuna da yansıttı. Radyasyon sı-zıntısı sonrası ülkede yükselen nükleer kar-şıtı hava ile birlikte o dönemde iktidarda bu-lunan Demokrasi Partisi, 2030 yılına kadarnükleer enerjiden vazgeçileceğini ilan et-mişti. Ancak 16 Aralık 2012 seçimleriyle ik-tidara yükselen Şinzo Abe öncülüğündekiLiberal Demokratlar, bu politikaya karşı çık-mıştı. Yıllık olarak yenilenen enerji rapo-runda, Abe hükümeti “sıfır nükleer enerji”hedefine yer vermedi.

Raporda, Japonya’nın “sorumlu birenerji politikası” izlemesi gerektiğine dikkatçekilerek, enerji kaynağının istikrarlı olma-sına ve giderlerin düşürülmesine yönelikifade yer aldı. Demokrasi Partisi’nin “sıfırnükleer enerji” hedefinin “somut bir he-defe” dayanmadığı belirtilen raporda, bu-nun nükleer santrallerin bulunduğu bölgedeyaşayan insanlar, Japon halkı ve uluslararasıtoplum arasında rahatsızlığa yol açtığı sa-vunuldu. Raporda, Japonya’nın enerji kay-naklarını ve tedarikçilerini çeşitlendirmesigerektiğine de dikkat çekildi.

Ada ülkesinin kuzeyini 11 Mart 2011’devuran 9,0 büyüklüğündeki deprem ve ar-dından gelen tsunamide zarar gören Fuku-şima Nükleer Santrali, radyasyon sızdır-mıştı. Dönemin yönetimi, bu kriz sonrasıülke genelindeki santrallerin hepsini ka-patmış ve güvenlik kontrolünden geçirmeyekarar vermişti. Ancak artan elektrik ihtiyacınedeniyle ikisi tekrar devreye girmişti. ŞinzoAbe önderliğindeki Liberal Demokratlarise ülke ekonomisini tekrar rayına sokmakamacıyla nükleer santralleri tekrar açmak is-tiyor.

94 yaşındakiNazi komutanıABD’de çıktıDIŞ HABERLER SERVİSİ

1Nazi Almanya’sında komutanlık yap-mış olan bir kişinin İkinci Dünya Sa-

vaşı yıllarında askerlik yapmadığını söyle-yerek bundan 64 yıl önce ABD’ye giriş yap-tığı ortaya çıktı.

AP haber ajansının ulaştığı bilgileregöre 94 yaşındaki Michael Karkoc, 1949’danbu yana Minnesota eyaletinde yaşıyor. Kar-koc’un başında olduğu birliklerin sivilleri öl-dürdüğü, söz konusu birliklere mensupolan askerlerin itirafları ve ulaşılan diğer bel-gelerle sabit görülüyor. Almanya’da komu-tanlık sorumluluğu olan Nazi askerleri, biz-zat Holokost’ta aktif olarak rol adıkları is-patlanamasa dahi yargılanabiliyor. Dönemiyansıtan belgeler, Karkoc’un ve kumandaettiği birliğin 1944 Varşova Gettosu Ayak-lanması’nda da faal olduğunu gösteriyor.Ayaklanma, Almanya’nın Polonya’yı işga-line ve soykırıma karşı koymaya çalışan Po-lonyalı Yahudilerin Alman güçler tarafındansert bir şekilde bastırıldıkları vaka olarak bi-liniyor.

ZAMAN LÜBNAN

1Lübnanlı Şii örgüt Hizbullah lideri Ha-san Nasrallah, Suriye lideri Beşşar Esed

için savaşmaya devam edeceklerini söyledi.Yaralılar günü dolayısıyla destekçilerine hi-

tap eden Nasrallah, stratejik Kusayr kasabası-nın ele geçirilmesinden sonra hedeflerinindeğişmediğine vurgu yaparak, “Nerede ol-mamız gerekiyorsa orada olacağız.” dedi.

Daha önce muhaliflere karşı sürekli mevzikaybeden Esed, özellikle Hizbullah’ın savaşaresmen dâhil olmasıyla son iki ayda Kusayr’ında aralarında bulunduğu bazı stratejik nokta-ları geri almıştı. Esed rejiminin düşmesi halindeHizbullah’ın ayakta durmasının zor oldu-ğunu ifade eden uzmanlar, bu durumun far-kında olan Nasrallah’ın militanlarına sonunakadar savaşmaları emrini verdiğini vurguluyor.Önceki günkü konuşmasında Nasrallah, “Al-dığımız sorumluluğa bağlılığımızı sürdürece-

ğiz. Detay vermeye gerek yok.” şeklindeki söz-lerle tehditte de bulundu. Yaklaşık 50 bin si-lahlı militanı olduğu tahmin edilen Hizbullah,Esed karşıtlarını ‘siyonist işbirlikçiler veya tek-firciler’ olarak adlandırarak savaşta bulunmagerekçesinin haklı olduğunu göstermeye ça-lışıyor.

İki yıldan fazla bir süredir devam eden Su-riye iç savaşında en az 93 bin kişi hayatını kay-bederken, yüz binlerce kişi yaralandı, milyon-larca kişi de topraklarını terk etmek zorundakaldı. Varlığı Suriye rejimi ve İran’dan gelenyardımlara bağlı olan Hizbullah, 2006 yılındaİsrail’e karşı gerçekleştirdiği direniş ile tüm İs-lam dünyasında büyük bir yankı meydana ge-tirmişti. Ancak başta Lübnanlı Sünni gruplarolmak üzere bazı Sünni Arap ülkeleri, İsrail’inbu savaşta Hizbullah’tan çok Lübnan’ın alt-yapısını imha etmeyi tercih ettiğini, bunun daHizbullah’ın göreceli başarısında önemli bir roloynadığının altını çiziyor.

Nasrallah’tan, Esed için savaşa devam kararı

CUMALİ ÖNAL KAHİRE

1Etiyopya’nın Nil üzerine inşa ettiği devasa ba-raj ve Suriye’deki kanlı iç savaş konularında

ülkesinde eleştirilen Mısır Cumhurbaşkanı Mu-hammed Mursi, 1 haftada yaptığı iki açıklama ileşahin bir görüntü sergiledi. Etiyopya’ya operasyontehdidinde bulunan Mursi, Hizbullah’a da gözdağıverdi: Suriye’de sana yer yok!

Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi haftaiçinde yaptığı iki çıkış ile dış politikada değişim işa-retleri vermeye başladı. Hafta başında Etiyopya’yıtehdit eden Mursi, hafta sonu da Suriye ile tüm dip-lomatik ilişkilerini kestiğini duyurdu. Geçtiğimiz yıl30 Haziran’da Mısır tarihinin ilk demokratik lideriolarak cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Mursi,devrik Mübarek rejiminin ‘ülkeyi içe kapatma’stratejisinden uzaklaşarak İran ve Rusya da dâhilpek çok ülke ile yeni açılımlar gerçekleştirmişti. An-cak Suriye konusunda net bir politika ortaya koya-maması ve ülkenin beslendiği Nil üzerine Etiyop-ya’nın baraj inşa ediyor olması cumhurbaşkanınızora sokmuştu.

Geçtiğimiz hafta Mursi’nin Nil konusunda gö-rüşlerini almak için kabul ettiği muhalif parti lider-lerinin Etiyopya’yı sert bir dille tehdit etmeleriMursi üzerinde ciddi bir baskı oluşturdu. Pazartesigünü mensubu olduğu Müslüman Kardeşler ta-raftarlarına seslenen Mursi, Nil sularının her dam-lasını korumaya kararlı olduklarını söyleyerek Eti-yopya’yı açık bir dille tehdit etti. Etiyopya’nın Mı-sır’daki devrimden hemen sonra inşa etmeye baş-ladığı 75 milyar metreküp rezervi bulunan Röne-sans Barajı’nın 2015 yılında bitmesi planlanıyor. Mı-sır, Nil sularından her yıl 55 milyar metreküp kul-lanım hakkına sahip.

Mısır’ın Etiyopya’dan sonra ikinci sert çıkışı iseönceki gün Suriye’ye yönelik oldu. Suriye konu-sunda düzenlenen bir konferansta konuşan Mursi,Esed rejimiyle tüm diplomatik ilişkilerin kesildiğini,Kahire’deki Suriye büyükelçiliğinin kapatıldığını,Şam’daki Mısır maslahatgüzarının da geri çağrıl-dığını söyledi. Esed güçlerinin yanında savaşan Hiz-bullah’a da sert tepki gösteren Mursi, “HizbullahSuriye topraklarını derhal terk etmeli. Bunlar ciddisözler.” ifadelerini kullandı. Mursi, Birleşmiş Mil-letler’in Suriye’de uçuşa yasak bölge oluşturulma-sını istedi.

Muhalif partiler iç politikada gittikçe sıkışanMursi’nin çözüm olarak dış politikada sertleşerekhalkın dikkatlerini başka yönlere çekmeye başla-dığını öne sürüyor. Mursi’nin cumhurbaşkanlığıkoltuğuna oturmasının birinci yıldönümü olan 30Haziran’da muhalif partilerin ülke genelinde genişçaplı gösteriler düzenlemesi bekleniyor.

Mursi, dış politikadasertleşiyor mu?

Page 37: Zamandk220 egazete

Etiyopya parlamentosu dün, Mısır ve Sudan’ınNil suları üzerindeki mevcut haklarını kısıtlayaca-ğına kesin gözüyle bakılan bir uluslararası anlaşmayıtanıdı.

Etiyopya bir müddettir Büyük Etiyopya Röne-sansı Barajı için Nil suyunun yönünü değiştirmeyebaşlamış ve Mısır ile muhtemel bir su savaşının ilkgongunu çalmıştı. Mısır Devlet Başkanı Mursî dahahafta başında ülkesi için Nil suyunun her bir dam-lasının, Mısırlıların kanları kadar değerli olduğunusöyleyerek, Rönesans Barajı projesinin askıya alın-maması durumunda Afrika’yı bekleyen kara gün-lerin haberini vermişti.

Mısır ve Sudan’a Nil’in sularından aslan payınıveren düzenleme Afrika’nın ekser kısmının Avrupasömürgesi olduğu bir dönemde yapıldı. O dö-nemde Nil, bütün bölge ülkeleri için sadece içme vesulama suyu kaynağı olarak anlamlıydı. O zaman-lar Etiyopya kendi topraklarından geçen Nil’in su-larını depolayacak veya yönünü değiştirecek im-kanlara da sahip değildi. Bu sebeple gerek 1929’da,gerekse 1959’da yapılan düzenlemelerde Mısır veSudan, Nil sularının yüzde 85’inden fazlasına sahipolacaktı.

Ancak bugün hızla büyüyen Etiyopya ekonomisiNil’e enerji kaynağı olarak bakıyor ve artık büyükbarajlar yapabilecek teknik altyapıyı edinmiş du-rumda. Rönesans Barajı, 4,2 milyar dolarlık birproje. Etiyopya bu projeyle artık kronikleşmiş enerjisorununa kalıcı bir çözüm üretmeye çalışıyor. Ziraülkede sıklıkla yaşanan elektrik kesintileri ve enerjikonusundaki dışa bağımlılık kalkınmanın önündekien büyük engel olarak görülüyor.

Etiyopya’nın iddiasına göre baraj projesi Sudanve Mısır’a “kabul edilemez” bir su kaybı yaşatma-yacak. Afrika Birliği’nin tavsiyesi üzerine kurulan birortak Mısır-Sudan-Etiyopya heyeti de Etiyopya’nıniddialarını destek-ler mahiyette. Buheyetin raporuüzerine o güne ka-dar Etiyopya’yakarşı Mısır’la bir-likte hareket edenSudan, Etiyop-ya’nın baraj proje-sini destekleyeceğiaçıklamasında bu-lundu. Yalnız ka-lan Mısır için me-sele sadece Nil su-larından tavizdebulunmak anlamına gelmiyor. Yeni yönetim, önü-müzdeki on yıl boyunca yaşanabilecek her türlü ku-raklıktan Rönesans Barajı’nın, dolayısıyla bu barajaengel olamayan Mısır yönetiminin sorumlu tutula-cağını biliyor. Ve kuraklık Afrika’da hiç de sürpriz birgelişme değil…

Mısır’ı Rönesans Barajı konusunda kızdıran ar-kaplan gelişmesi Etiyopya’nın dün parlamento-sunda tanıdığı Nil Nehri İşbirliği Çerçeve Anlaşması.Anlaşmada halihazırda Etiyopya, Ruanda, Tan-zanya, Uganda, Kenya ve Burundi’nin imzası var.Güney Sudan ve Kongo da anlaşmayı kabul ede-bileceklerini ilan etmiş durumda. Bu çerçeve anlaş-ması on ülkenin katılacağı bir Nil Havzası İnisiya-tifi kurmak ve bu havzadaki her türlü su ve enerjiprojesinin ortak yönetimini sağlamak istiyor. Bu yö-nüyle anlaşma Mısır’ın da kabul edebileceği bir an-laşma. Ancak anlaşmanın bir maddesi, üye ülkele-rin Nil’e komşu ülkelerin su güvenliğine zarar ver-meme kararlılığına referansta bulunuyor. Mısır’ınbakışıyla “su güvenliği” ifadesi muğlak bir ifade. Bu-nun yerine “mevcut hakların korunması” ifadesinikoymak istiyor Mısır. Böylelikle 1929’dan beri ko-ruduğu haklarını kaybetmeyeceğini garanti etmekistiyor.

Nil Havzası İnisiyatifi örnek bir proje. Fırat veDicle Havzası için benzer bir inisiyatif kurgulanabilirgelecekte. Bu sebeple Nil Havzası İnisiyatifi’nin kar-şılaştığı zorlukları iyi gözlemlemek lazım.

Kerim Balcı

Nil’in suları biter mi biter…

37 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANDÜNYA

DIŞ HABERLER SERVİSİ

1İran’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy sayımıtamamlandı.

İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre halk, bek-lentilerin aksine en büyük desteği yüzde 51 ile ‘ılımlı aday’ Ha-san Ruhani’ye verdi. Seçimleri ilk turda kazanarak zarefini ilaneden Eski Millî Yüksek Güvenlik Konseyi Sekreteri Ruhani, enyakın rakibinden üç kat daha fazla oy aldı. İran’daki seçimlerinsonucu, dünya medyasında geleneksel siyasi yapılanmanın eko-nomik ve siyasi sebeplerle halk tarafından cezalandırıldığı şek-linde yorumlandı.

Katılımın yüzde 70 civarında olduğu seçimlerde aldığı açıkara galibiyet sonrasında Ruhani, 3 Ağustos’ta İran’ın yenicumhurbaşkanı olarak işbaşı yapacak. Uzmanlar, Ruhani dö-neminde özellikle İran dış politikasında önemli bir değişiklik ol-masının beklenmediğini, dini lider Hamaney’in mutlak kont-rolü altındaki rejimin ülkenin tartışmalı nükleer programı ve Su-riye’deki kanlı iç savaş konularındaki tavrını aynen sürdürece-ğini belirtiyorlar. Rejimin adaylığını engellemediği Ruhani’ninuluslararası medyada kendisini takdimde kullanılan ‘ılımlı’ sı-fatını ne derece hak ettiği de tartışılıyor. Hamaney’e sadık 12üyeden oluşan Konsey, mevcut Cumhurbaşkanı MahmudAhmedinejad’ın başdanışmanı İsfendiyar Rahim Meşai ve eskicumhurbaşkanlarından Ali Ekber Haşimi Rafsancani’nin de ara-larında olduğu 600’den fazla aday adayını veto etmişti. Konsey’inadaylığını onayladığı ve önceki günkü seçimlerde yarışan 6 kişiarasında ise yalnızca Ruhani’nin ülkedeki geleneksel siyasi çiz-ginin dışında yer aldığı yorumları yapılmıştı. Rafsancani gibi eskicumhurbaşkanlarından Muhammed Hatemi de oyunun Ru-

hani’den yana olacağını açıklamıştı.Yaklaşık 76 milyonluk İran’da 50 milyon civarında seçmen

bulunuyor. Ülke, seçimlerin dış gözlemciler tarafından denet-lenmesine izin vermezken, oylamaları takip eden gazeteciler deciddi kısıtlamalarla karşılaşıyor. Mevcut cumhurbaşkanı Ah-medinejad’ın 2. kez bu göreve seçildiği 2009 yılındaki bir öncekioylama sonrasında hile iddiaları nedeniyle muhalif adayları des-tekleyen halk sokaklara dökülmüş, güvenlik güçlerinin sert mü-dahalesi ile çıkan olaylarda 10’larca insan hayatını kaybetmişti.

Diplomat ŞeyhDün yapılan tasnife göre seçim öncesinde iddialı görülen

Tahran Belediye Başkanı Muhammed Bakir Kalibaf yüzde 16,devam eden nükleer müzakerelerde İran’ı temsil eden Said Ce-lili yüzde 12 ve eski dışişleri bakanı Ali Ekber Velayeti ise ancakyüzde 6 oy oranı yakalayabildi.

Ruhani, İran’ın gizliden geliştirdiği uranyum zenginleştirmeprogramının ortaya çıkarılması sonrasında 2003-2005 yılları ara-sında ülkesi adına dünya güçleri ile müzakereler yürütmüş, bugörüşmeler sonrasında da İran söz konusu programı askıya al-mayı kabul ederek üzerindeki uluslararası baskıyı azaltmıştı. Beşyabancı dil (İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça ve Arapça) bi-len ve Birleşik Krallık’ta hukuk doktorası yapmış olan Ruhani,bu dönemde sergilediği uzlaşmacı tavırla tanınmış ve dini eği-timinin yanı sıra müzakere yeteneğine de atıfla ‘Diplomat Şeyh’lakabı ile anılır olmuştu. Seçim kampanyası döneminde “dünyaile yapıcı bir etkileşim” merkezli dış politika ve vatandaşları içinde “temel haklar sözleşmesi” oluşturma ve siyasi hükümlülerisalıverme vaatlerinde bulunan Ruhani’nin hangi alanlarda negibi adımlar atacağı merak konusu.

İran seçimlerini ‘onaylıılımlı’ Hasan Ruhani aldı

Mısır ve Sudan’a Nil’insularından aslan payınıveren düzenlemeAfrika’nın ekser kısmınınAvrupa sömürgesi olduğubir dönemde yapıldı.

Page 38: Zamandk220 egazete

38KÜLTÜR 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MAN

ESRA KESKİN DEMİR İSTANBUL

1Geçmişte Türklerin giyim tarzı, Avrupave Amerika’daki kıyafet algılarını derin-

den etkilemişti. Bunda Napolyon’un Mısır se-ferlerinin ve Osmanlı Devleti’nin Paris elçisiYirmi Sekiz Mehmet Çelebi’nin etkisi büyük.

Her zaman Avrupa’nın Osmanlı’ya olanetkilerinden bahsederiz ama Osmanlı’nın Ba-tı’ya olan etkisi pek de aklımıza gelmez. Özel-likle 15 ve 17. yüzyıllar arasında başta dokuma,çini, halı, seramik gibi birçok alanda Av-rupa’da Osmanlı kültürünün izlerini görmekmümkün.

Batı’da Türk kıyafetlerinin moda halinegelmesi daha çok 17. yüzyıla rastlıyor. 18. yüz-yılda Napolyon’un Mısır seferleri ve OsmanlıDevleti’nin Paris elçisi olarak görev yapanYirmi Sekiz Mehmet Çelebi’nin etkisiyle deTürk modası giderek yaygınlaşıyor. Doğununlüks mallarına, mücevherlerine, ipekli ku-maşlarına her zaman ilgi duyan Batı, bu defabu nadide parçaları elde etme yarışına giriyor.Versailles Saray’ında Türk kaftanlarına özeni-lerek tasarlanmış ceketler giyilmeye, genişipek kuşaklar takılmaya başlanıyor. Maskelibalolara katılan konuklar da tercihini Os-manlı sultanı, İran elçisi, Hint mihracesi, ha-

remağası kıyafetlerinden yana kullanıyor.Fransa Kralı XV. Louis’nin gözdesi Marquisede Pompadour, Fransa Kraliçesi Marie Antoi-nette ve Rusya Çariçesi Büyük Katerina’yımodada Türk akımının en yakın takipçileri ara-sında sayabiliriz.

Osmanlı, Batı’yı en çok dokumalarıyla et-

kilemiş. Fransa’dan İngiltere’ye, Rusya’danİsviçre’ye pek çok Avrupa ülkesi kıyafetlerindeya da evlerinin dekorasyonunda kullandıklarıkumaşları Osmanlı atölyelerinden getirtmiş.Kıyafet ve aksesuarlarda özellikle Hint veUzakdoğu sanatı, kumaşları ve motifleriyleharmanlandığını söylemek mümkün. İpektenyapılmış kadın kaftanları, yün üzerine sim ap-like edilmiş çocuk yeleği, sutaşı işli lacivert ka-dife ceket, jakarlı müslin elbise, şalvar panto-lonlar, Doğu motifli el çantaları ve keseler, Os-manlı nakışlı terlikler, sırma işlemeli şapkalarOsmanlı zarifliğinin Batı’ya yansıyan güzel ör-neklerinden… Sergey Diaghilev’in yönet-menliğindeki ünlü Rus Balesi’nin (1909-1929)‘Şehrazat’ versiyonu için hazırlanan, Doğutarzı rengarenk, göz alıcı kostümler de bu ör-nekler arasında. Eğer geçmiş dönem kıyafet-lerine ilgiliyseniz bir süredir Sakıp Sabancı Mü-zesi’nde ‘Oryantalizmin 1001 Yüzü’ adlı ser-giyi ziyaret edebilirsiniz. Oryantalizmin mo-daya olan etkilerini görmek için 11 Ağustos’akadar vaktiniz var.

İlki geçtiğimiz yıl Mercedes-Benz ModaHaftası Berlin çerçevesinde düzenlenen Is-tanbul Next, bu yıl ikinci kez yapılıyor. Asya veAvrupa arasında köprü olan İstanbul’unönemli bir moda merkezi olarak algılanmasıiçin yapılan bu çalışma, Türkiye tekstil üretimiaçısından da oldukça önemli. Ayrıca Türki-ye’nin tasarım dünyasında da önemli bir ak-tör olduğuna dikkat çeken bir proje. Bu çalışmakapsamında 2013’te Türkiye’yi temsil edecektasarımcılar; Aslı Filinta, Ece Gözen, Nazlı Boz-dağ ve Nevra Karaca olacak. Tasarımcılar 5Temmuz’da Fashion Week Berlin’de özel birsunum ve defile gerçekleştirecek. Berlin Kül-tür Ataşesi ve Türkiye Kültür ve Turizm Ba-kanlığı temsilcisi Gözde Şahin, “Bu etkinliklebasın kadar alıcılar da İstanbul’u yeni bir ilhammerkezi olarak algılıyor. Berlin ve İstanbul’dadüzenlenen moda haftalarının işbirliği sonu-cunda her iki şehirde bulunan tasarımcılar,uluslararası müşteriler ve lokal üretim atölye-lerinin arasında uzun vadeye yayılacak bir si-nerji doğacağına inanıyorum.” diyor.

Batı kıyafetlerindeOsmanlı etkisi

Page 39: Zamandk220 egazete

Şahin Alpay

İsveç’te çok-kültürcülüğün krizi mi?

Ali Bulç

Taksim-Gezi Parkı olaylarına gösterilengerekçelerden biri hükümetin son zamanlardayaptığı yasal “alkol düzenlemesi” ve bununCumhurbaşkanı tarafından da onaylanıp yü-rürlüğe girmesi oldu.

Düzenleme bir arada yaşama, farklılıkla-rın korunması ve demokrasi teorisiyle ilgiliyeni tartışmaları gündeme getirdi. Bazılarınagöre alkolün düzenlemeye tabi tutulması,kişilerin yaşama tarzına müdahaledir. Bu sa-yede laiklik ve laik hayat tarzı tehdit altına gir-miş bulunmaktadır. Bazılarına göre de dü-zenleme muhafazakâr toplum tasavvurununçoğunluk iradesiyle herkese empoze edilmesi;“en tehlikeli olanı” düzenlemenin dinî yasaklaörtüşmesidir.

Yasa alkol içimini dü-zenlemeye tabi tutmu-yor, alkolü de yasakla-mıyor. İçilmesi duru-munda başkalarını ilgi-lendirdiği yönü ve kada-rıyla belli bir düzenle-meye tabi tutuyor. Ya-saya göre kişiler evlerinde, alkol veren lokantaveya eğlence merkezlerinde alkol alabilirler.Alkol bir özgürlüğün kullanımıdır, diğer bü-tün özgürlükler gibi sınırsızca kullanıldığındabaşkalarının özgürlüğünü ihlal ediyor. Çünkü“şişede durduğu gibi durmuyor”. İçenin dı-şında herkesi, toplumsal hayatı ve kişilerin gü-venliğini ciddi manada ilgilendiriyor.

Hikmeti ve kapsamı bakımından yasaldüzenlemeler herkes ve her şey için yapılabi-lir. Kamu otoritesi, kamu düzeni ve güvenliğiiçin bazı müdahalelerde bulunabilir. Meselabirileri trafiğin aktığı dört yol ortasında secca-desini serip namaz kılmaya kalkışsa ona en-gel olunur.

Alkol konusu her yerde belli bir düzenle-meye tabidir. Bazı Avrupa ülkelerinde -örne-ğin İngiltere ve İrlanda- alkolle mücadele ulu-sal mücadele stratejileri çerçevesinde ele alın-mıştır. Bu yönde vergilerin artırılması, alkoleerişebilirliğin zorlaştırılması vs. Kontrolsüzalkol kullanımının yol açtığı zarar ve tahriba-tın başında trafikte sebebiyet verdiği ölümcülkazalar söz konusu. Zilzurna sarhoşun trafiğeçıkması hem kendi canını hem başkalarının-kini tehlikeye atıyor. Buna nasıl hakkı olabi-lir? Bir sarhoşun alkol dolayısıyla sebebiyet

verdiği ölümcül kazanın suçu taammüden ci-nayet işlemekle aynıdır.

Son bilgiler aile içi şiddet ve kadın cina-yetlerinde alkol ve uyuşturucu kullanımınınönemli rol oynadığını göstermektedir. Aile içişiddeti önleme meyanında tokat atan kocaya3 ay ya da 5 ay süreyle eve yaklaşma cezası ve-rilir. Tekrar ettiğinde 10 günlük hapis cezasınaçıkartılırken, kafayı çekip kadının suratınıÇarşamba pazarına çeviren insana tabii ki al-kol kullanımıyla ilgili sınırlamalar getirilmeli-dir. Sadece eğitimsiz insanlar değil eğitimliler,hatta öğretim üyeleri de eşlerine şiddet uy-guluyor. Alkol ve uyuşturucu kullanma yaşı-nın giderek düştüğü, ilköğretim okullarına ka-

dar yayıldığı herkesçe bilini-yor.

Hükümetin toplumsalgüvenliği ve sağlığı tehdit ederhale gelmiş bir konuda dü-zenleme yapmasından dahatabii bir şey olamaz, yapma-ması görevini yerine getirme-mesi demektir. Bunu “muha-

fazakâr hükümetin toplumsal tasavvuru”ylailişkilendirmek siyaseti ve hukuku suistimal et-mektir. Kaldı ki belli bir toplumsal tasavvuradayalı bir partinin halkın meşru yollarla des-teğini alması durumunda belli düzenlemeleryapması da bugünkü “temsili ve çoğunlukçudemokratik prosedür”ün ruhuna aykırı de-ğildir. “Azınlık hakları” toplumun genelinincan, akıl ve nesil güvenliğinin tehdit altına gir-mesinin gerekçesi olamaz.

Başbakan Erdoğan, “Doğruyu emredi-yorsa bunu din emrediyor diye karşısında mıduracaksınız?” diye sorunca, liberalliklerindençok materyalistlikleri, dine karşı husumetleriönde olan aydınlar dünyada olmayan bir de-mokrasinin arkasına sığınıp bundan bir siyasîmuhalefet üretmeye çalıştılar. Başbakan bukonuda gayet doğru ve yerinde bir söz söyledi.Toplumu farklarıyla ele almak gerekir, ama bi-rileri toplumun güvenliğini ve sağlığını hedefalıyorsa bunun demokrasiyle uzaktan yakın-dan ilgisi yoktur. Azınlığın haklarını ihlal et-mek kabul edilemez olduğu gibi, azınlığın ya-şama biçimini çoğunluğa dayatması da kabuledilemez. Konunun demokrasi teorisi çerçe-vesinde tartışılması gerekir.

[email protected]

Alkol ve demokrasi

39 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANYORUM

Gezi direnişinde yer alan gençlerin ve birmiktar ebeveynlerin esas kaygısının ‘özgür-lüklerin kısıtlanması' olduğunu öğrenmek,belki birçoklarını rahatlatmıştır.

Gerçi aynı saha çalışma-sında AKP'ye ve Erdoğan'aolan karşıtlığın da toplamyüzde 67,5 olduğunu unut-mayalım. Birden fazla şıkkınaynı anda işaretlenebildiği buanket bize tek bir sonuç veri-yor: Gezi ahalisine göre AKPhükümetinin özgürlükleri kı-

sıtlama niyeti ve gücü var. Türkiye'yi biraz bi-lenler söz konusu ‘niyet ve gücün' basmaka-lıp, kolaycı bir şekilde tanımlanamayacağınınfarkındadır. Ama eğer bu türden bir algı varsasiyaseten ciddiye alınması gerektiği bir yana,o algının temelsiz olduğunu söylemek demümkün değil. Gezi direnişi açık bir mesajiçeriyor: Siyasî gücü ne olursa olsun, hiçbir ik-tidarın toplum adına ‘iyi, doğru ve güzeli' be-lirleme meşruiyeti bulunmuyor. Bunun somutuzantısı, iktidarların bundan böyle hayat tar-zını ve kentsel sahiplenmeyi ifade taleplere ha-

zır olmaları ve bu yöndeki eylemleride demokrasinin parçası olarak al-gılamaya alışmalarıdır.

Plebisit kararı, AKP'nin gücü ve Başba-kan'ın bu konudaki tekrarlanmış sert söylemidikkate alındığında hem bir geri adım, hem deiktidarın topluma adaptasyonunu ifade edenbir ileri adım. Bu olayda plebisitin hayatageçmesi, oylamanın sonucu ne olursa olsun,halkın kent siyasetini etkileme ve belirlemeimkânında büyük bir açılımı, yeni bir demo-kratik siyaset safhasını ifade edecektir. Dahasıbu olay iktidarın dizginlenmesi yanında, laikkesimin siyasete gerçekçi bir biçimde müda-hil olabilmesinin ve orta vadede CHP'yi dön-üştürebilmesinin de yolunu açabilecektir. GeziParkı özelinde bugün gereken, buranın parkolarak kalmasını isteyenlerin toplumun gerikalanını ikna için uğraşmaları, tüm kenti aynıduyarlılığa davet etmeleri...

Aksi halde, yani siyaset reddedildiği tak-dirde Gezi direnişinin hiçbir meşruiyetinin kal-mayacağı ve giderek ya romantik bir yüceltil-meye konu edileceği, ya da bir duygusal ah-maklık olarak tanımlanacağı açık. Gezi'ninsembolize ettiği hayat tarzına ait özgürlük ta-lepleri plebisit konusu yapılamaz... Ama par-kın kaderi de ancak plebisitle ortaya çıkabilir.

Hiçbir müzakere o parkın ne olacağını belir-leyemez, çünkü hiçbir müzakereci kendi ta-leplerini genelleştirecek meşruiyete sahip ola-maz. Velev ki anlamlı bir tartışma sürecindensonra toplumdan onay almış olsun... BugünGezi'ye ilişkin taraflardan birinin ardındayüzde elli oy ve belediye kararı var. Onun kar-şısındaki grubun ise, giderek şımarıklık olarakyorumlanmaya mahkûm, çocukça bir inadıvar. Özgürlük isteği bir itiraz duygusu yaratırama yeni olanı inşa etmekte yetersiz kalır. Eğerbugün övülüp durulan ‘yeni', sadece kendisiniduygu patlaması içinde ifade edebilen birgençliği ifade ediyorsa, o ‘yeni'nin tatminedilmemiş bir çocukluk olarak hayata tutun-ması ile yetinmek zorunda kalırsınız.

Çünkü hem siyasetten kaçmayı, hem deistediğinizin olmasını istemeyi ‘çocukluk' dı-şında tanımlamak kolay değil. Kimse kendi-sini aldatmasın... Gezi fetişizmine büyük birmahalle baskısı ve gönüllü duygusal mani-pülasyonla gelindi. Polis şiddeti ve Başba-kan'ın üslubu, sadece Gezi'dekilerin duygu-sunu meşrulaştırıyor ama taleplerini meşru-laştırmıyor. Hak sahibi olmak için herhalde gi-dip o parkta oturmak gerekmiyor. Nitekim sü-regelen işgal o parkı gerçekte kullananlarındışlanmasını ifade ediyor ve otoriter eğilimin

bu kentli, eğitimli, laik kesimde ne denli iç-selleşmiş olduğuna işaret ediyor. Başbakan'ın‘doğrusuna' karşı kendi ‘doğrusunda' ısrar et-mek ve halktan kaçmak, aslında Gezi'nin nedenli Başbakan'ınkine benzeyen bir üslup vezihniyet içinde olduğunu söylüyor.

Gezi direnişi çevre duyarlılığına tercü-man olması ve polis şiddetine maruz bırakıl-ması nedeniyle ilk başta tüm toplum açısındansempatikti. Bugün artık değil... Kendisine‘halk hareketi' yaftasını yapıştırma çabası iseiyice gülünç. Bu hareket Başbakan'ın ‘marji-nal' dediği dönemde hiç de öyle değildi. Amabugün hükümet onları muhatap almaya baş-ladıktan itibaren artık her geçen gün marjinal.Sorumluluktan ürken, sorumluluğu taşıya-mayan her hareket gibi...

Gezi'deki olumlu potansiyel geç kalmış birromantizmin acılı sonuna dönüşmemeli. Bu-günlerin nesnel bir yaklaşımla tarihini yazacakolanlar, gelinen noktayı ‘görmemişin bir Ge-zi'si olmuş, içinden çıkamamış' diye tarif et-memeliler... Gezi herhalde laik burjuvazininyaratıcı gençleri için bir ana rahmi değil. Dı-şına çıkıp büyüme vakti... Eğer yeni olan sa-dece bir çocukluk halinin dışavurumu değilse.

[email protected]

Yeni olan çocukluk muydu?ETYEN MAHÇUPYAN

İsveç, 13 Mayıs’ta Stockholm’ün çoğun-lukla göçmenlerin yaşadığı Husby semtinde 69yaşında, elinde bıçak olan bir göçmenin polistarafından vurularak öldürülmesi, bir haftasonra öfkeli gençlerin otomobilleri ve binalarıateşe vermeleri olayının şokunu yaşamaya de-vam ediyor.

Husby’de ne oldu? Olup bitenlerin İsveç’teve daha geniş olarak Avrupa’da yerlilerle göç-menler arasındaki ilişkiler açısından anlamı ne-dir? Doktora tezimi 1970’lerde Stockholm’deyaşayan Türkiyelilerin siyasal toplumsallaşmasıüzerine yazmamdan bu yana arama mesafegirdiyse de, Avrupa vegöçmenler konusuna il-gim sürüyor.

İsveç’teki sol yorum-culara göre, göçmenlerineen iyi davranan ülkedebu beklenmedik öfke pat-laması ‘neo-liberalleşme-nin’ eşitsizlik ve yoksul-luğu artırmasının sonucu.Sosyal demokrat muhale-fete göre ise olaylar, sağcıbelediyenin göçmenlereyönelik hizmetleri ihmaletmesinden kaynaklandı.İstatistiklere gelince: İs-veç’te yoksulluğun arttığıiddiası inandırıcı değil.AB’nin yoksulluk tanımına girenlerin oranı İs-veç’te % 1,2, AB ortalaması ise % 8,8. AB’degelir dağılımının en adil olduğu ülke, Sloven-ya’dan sonra İsveç. Eğitim ve sağlık hizmetle-rinin ücretsiz; sosyal harcamaların kısıtlama-lara rağmen hâlâ yüksek olduğu İsveç’te orta-lama ücretin % 70’i göçmenler dahil herkeseişsizlik sigortası olarak ödeniyor.

İsveçli ‘neo–liberal’ iktisatçı Johan Nor-berg’e göre eşitsizlik, gelir dağılımında değil,işsizlik oranlarında. Bu oran yerliler arasında %6,4 iken, göçmenler arasında % 16’ya çıkıyor.Aradaki uçurumun nedeni ise, çalışanları ko-ruyan yasalar. İşten ilk çıkarılanlar son giren-ler olmak zorunda; iş sözleşmeleri 6 ay çalış-madan sonra otomatik olarak yenileniyor.Dolayısıyla iş piyasası, eğitimi, iş tecrübesi vedil bilgisi zayıf göçmenler aleyhine çalışıyor; bu

da onları toplumdan soyutluyor. (Prospect, 6Haziran)

Anlamlı bir başka analize, İsveç’te doğupbüyüyen ve şimdilerde ABD’de çalışan TinoSanandaji adlı İranlı Kürt sosyal bilimcinin“Ütopyayı ateşe vermek / Torching utopia” adlımakalesinde rastladım. (National Review On-line, 4 Haziran) Yazara göre sorunun ‘neo – li-beralleşme’ ile ilgisi yok: Göçmenler nüfusun% 10’unu oluşturuyor, ama sosyal harcama-ların % 60’ı onlara gidiyor. Olayın İslam’la dailgisi yok, çünkü Husby eylemcilerinin çoğudindar olmadığı gibi, bir bölümü de Hıristiyan

göçmenlerden oluşu-yordu. Sorun esas olarak,çok - kültürcülükten kay-naklanmakta. İsveç, çok -kültürcülük politikalarınıAvrupa’da en ileriye gö-türen ülke.

Göçmenlerin geldik-leri ülkenin kültürünü ko-rumaları destekleniyor. İs-veçli aydınlar Batı’nın in-sanlığa demokrasi, insanhakları, bilimsel devrimlergibi katkılarını değil, dün-yanın geri kalanına karşıişlediği suçları, sömürge-ciliği ve emperyalizmivurguluyor. Göçmenler

neye uyum sağlayacakları konusunda boşluktakalmakta. İsveç devleti onlara çok sıcak ve cö-mert davranıyor, çok-kültürlülüğe gönüllüolmayan İsveç toplumu ise soğuk ve mesafeli.Dolayısıyla İskandinavya çok-kültürcülüğünsınanması için elverişli bir ortam değil. Görü-nüşü farklı olanlar, ikinci sınıf vatandaş olmayadevam ediyor.

İsveç hükümetinin böyle düşünmediğimuhakkak. Dışişleri Bakanlığı baş danışmanıBüyükelçi Olof Ehrenkrona ile bu konuları ko-nuşma fırsatı buldum. Göçmenlerin, emekle-riyle refaha katkıda bulunmakla kalmadıkla-rını, çok türdeş olan bir toplumun farklılığasaygıyı öğrenmesini sağladıklarını söyledi.Özellikle Türkiyeli göçmenlerin katkısındanmemnuniyeti ifade etti. Fırsat bulunca konuyadöneceğim. [email protected]

Göçmenlerin geldikleri ülkeninkültürünü korumaları destekleniyor.

İsveçli aydınlar Batı’nın insanlığademokrasi, insan hakları, bilimsel

devrimler gibi katkılarını değil, dünyanıngeri kalanına karşı işlediği suçları,

sömürgeciliği ve emperyalizmivurguluyor.

Alkol konusu her yerde belli birdüzenlemeye tabidir. Bazı Avrupaülkelerinde -örneğin İngiltere veİrlanda- alkolle mücadele ulusal

mücadele stratejileri çerçevesindeele alınmıştır.

Page 40: Zamandk220 egazete

40 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MAN

KRAL VE SOYTARIDAĞISTAN ÇETİNKAYA

YORUM

VAHAP COŞKUN*

1Gezi protestoları başladığı andan itiba-ren en fazla sarf edilen sözlerden biri de

bu.Anamuhalefet partisinin liderinden kı-

demli köşe yazarlarına, meydandaki eylemci-den televizyondaki yorumcuya kadar birçokkişi, Erdoğan’ın olan biteni idrak edemediğinoktasında hemfikir. Onlara göre Başbakan,Taksim’i anlamaktan uzak olmasaydı diyaloğaaçık uzlaşmacı bir dile başvururdu. Oysa o; Ge-zi’de başlayan ve kısa sürede ülkenin büyük birkısmını etkisi altına alan patlamanın altındakitoplumsal tepkiyi görmüyor. Protestoları sa-dece kendisine yönelik “eski Türkiye’nin biroyunu” olarak görüyor, sokağı harekete geçi-renlerin darbe sevdalıları olduğunu ve “dışmihrakların” da buna çanak tuttuğunu düşü-nüyor. Dilinin sert, tavrının inatçı olmasının se-bebi de, bu.

Doğru; Erdoğan ve iktidara yakın medya,“dış güçler”, “faiz lobisi”, “marjinal gruplar”,“komplo” vb. kavramları merkeze alan bir söy-lemi yoğun bir şekilde kullanıyor. Ancak ka-nımca bu, Erdoğan’ın tüm yaşananları bukavram seti üzerinden değerlendirdiği anla-mına gelmiyor. Tam aksi kanıdayım; Erdoğansokağı gayet iyi anlıyor ve ona göre bir stratejiçiziyor.Erdoğan ve ekibi, Gezi’den başlayıp ya-yılan muhalefeti iki grupta değerlendiriyor: İlkgrupta, çevre ve doğa duyarlılığı ile eylemebaşlayan ama zaman içinde iktidarın hayatınher alanına müdahale eden tavrından rahat-sızlıklarını daha fazla katılım ve özgürlük ta-lep edenler var. Bu gruplar, demokratik sınır-lar içinde kaldıkları için meşruiyetleri güçlü; ni-tekim bu gruplara yönelik acımasız polisi,şiddeti toplumun tüm kesimlerinde hoşnut-suzluk yaratıyor.

İkinci grupta ise, Gezi’nin oluşturduğumuhalefet zeminini bir kaosa dönüştürmek is-teyen, siyasî yatırımlarını bu kaos üzerindenyapan ve nihayetinde meşru hükümeti alaşağıetmek isteyenler bulunuyor. Bu gruplar şiddetebaşvurmaları, toplumun diğer kesimlerini bueylemlerden uzak durmasına neden oluyor.Yöntemleri farklı olsa da bu iki ana kümeyi bir-leştiren nokta; Erdoğan karşıtlığı. Gerek Ge-zi’de, gerek Gezi dışında, olağan durumlarda-birlikte hareket etmeyi bırakın- aynı havayısolumaktan bile imtina edecek grupların ikti-dara karşı yekvücut oldukları görülüyor. Top-lumun farklı kesimlerinde farklı gerekçelerleErdoğan’ı hedef alan birikmiş bir öfke açığa çı-kıyor. Başbakan ve ekibi de bunun farkında.Zira olayların ilk günlerinde Başbakan’ın enyakınındaki kurmaylarından Nabi Avcı, iğneyikendisine batırdı ve böylesine farklı uçlardaduranları kendilerinin birleştirdiğine dair birözeleştiri yaptı: “Muhalefetin senelerce uğraşsa

da başaramayacağı bir şeyi biz 5 günde ba-şardık ve normal koşullarda bir araya gelmesidüşünülemeyecek olan birbirinden çok farklıkesim, grup ve fraksiyonları toz duman içeri-sinde birbirleriyle buluşturduk.”

Erdoğan da son grup toplantısında, pro-testocu gençlerin profilini ve protestoların ar-dında yatan nedenleri araştırdıklarını belirtti.Dolayısıyla AKP’nin olayları değerlendirmekteaciz olduğu söylenemez. O halde sormak ge-rek: Madem Erdoğan protesto edenlerin çe-şitliliğini görüyor, neden çoğu kez protesto-cuların tamamını aynı sepete koyuyor ve on-lara karşı sert bir tavır alıyor? Gerçi Erdoğankonuşmalarında, bir fasıl “samimi çevreciler”ile “diğerleri”ni ayırdığını, demokrasi içindekalanların taleplerinin başının üstünde oldu-ğunu belirtiyor. Ama konuşmalarının genelinehâkim olan sert tondan Gezi’nin içindeki ve dı-şındaki herkes payını alıyor.Baştan belirteyim;Erdoğan’ın sert üslubunu doğru bulmuyorum.Buna karşı getirilen “Kılıçdaroğlu’nun veyaBahçeli’nin dili daha mı yumuşak” şeklindekikarşı itirazları da paylaşmıyorum. Çünkü ikti-dar sorumluluğunu üstlenenlerin daha kap-sayıcı ve harareti düşürücü bir dili olmalı. Bu-nunla birlikte Erdoğan’ın siyasetinin çok temelbir nedeni var: Tabanı konsolide etmek. Siyasîanaliz yapan bazılarında Gezi Parkı’nı ro-mantize etme eğilimi var. Bunlar, iki haftadırmemleketi tesirinde tutan olayların tamamınıGezi’deki muhalefet dili ve eylem biçimi üze-rinden okumaya çalışıyorlar. Oysa Gezi’den is-tifade eden ama Gezi’nin dışında bir muhale-fet var. Ve AKP tabanı üzerinde, Gezi dışı mu-halefetin söylem ve eylemleri Gezi’den çokdaha etkili oluyor.

Özellikle sosyal medyada AKP tabanı çoktahkir ediliyor. AKP’liler “güdülecek bir koyunsürüsü”, “gerici”, “görgüsüz, gayri-medeni”,vb. olumsuz sıfatlarla tasvir ediliyorlar. Bu, sos-yal medyayı çok aktif bir şekilde kullanan genç

AKP’lilerin protestolara karşı bileylenmesineneden oluyor. Beri taraftan, başörtülülere karşıyapılan hareketler de çok olumsuz bir tepkidoğuruyor. Protestocuların önemli bir kısmı,başörtülülere, tüm kötülüklerin sorumlusutahtına yerleştirdikleri AKP’nin bir simgesi ola-rak bakıyorlar ve AKP’ye duydukları tümhınçlarını onlardan çıkartmak istiyorlar. On-lara saldırıyorlar, hakaret ediyorlar ve korna-larla onları taciz ediyorlar. Bu, bazılarının söy-lediği gibi, münferit de değil. Öyle ki, Gezi Par-kı’ndaki başörtülüler, bu durumun altını çiz-mek ve protesto etmek durumunda kaldılar.Bu dil ve eylem tarzı, AKP’lilerde kendilerinekarşı bir toplu düşmanlık saikiyle hareketedildiği algısını yaratıyor. Kendi tercihlerinesaygı duyulmadığını, kendilerini temsil edenbir iktidar olduğu için AKP’nin topa tutuldu-ğunu düşünüyorlar. İzmir’de sahildeki kızlarauygulanan polis şiddeti sürekli gündemdetutulurken, başörtülülere yapılanlar hakkındatek bir laf söylenmemesine çok bozuluyorlar.İktidara bir zarar gelmesin diye seslerini çı-kartmadıklarını, ancak bu kadar tahkir edil-meye de tahammüllerinin kalmadığını belir-tiyorlar. Dış basının olaya aşırı ilgisi ve başta İs-rail olmak üzere diğer ülkelerden gelen açık-lamalar, bu tabanda içeride ve dışarıda kuşa-tıldıkları duygusunu güçlendiriyor.

Erdoğan, işte bu hissiyatı dillendiriyor.Geçmişte başörtülülere yapılan zulümleri ha-tırlatırken, “biz bu ülkenin zencileriyiz” sözünütekrar tedavüle sokarken tabanının duygula-rına tercüman oluyor. Bir kampanya ile karşıkarşıya olduğunu ve bu kampanyanın gayesi-nin, kendisinin değil, kendisini destekleyen-lerin gücünü kırmak olduğunu söylüyor. Bunuboşa çıkarmak için de tabanını kendi etrafındakenetlenmeye çağırıyor.

Bu gerilim siyasetinin AKP açısından baş-lıca iki sonucu olabilir: İlki, AKP’nin bu süreç-ten, oy düzeyinde daha da büyüyerek çıka-

bilme ihtimalinin yüksek olmasıdır. Öncekideneyimler, Erdoğan’ın bu tür gerilim siyase-tini iyi becerdiğine işaret ediyor. Tabandaki ku-şatılmışlık duygusu, partinin bekasını temelöncelik haline getiriyor ve parti yönetimine yö-nelik sıkıntıların paranteze alınmasını sağlıyor.Başka bir alandaki politikadan dolayı yönetimekızanlarda bile, şu anda partinin eleştirilmesi-nin doğru olmadığı ve bu zor günleri aşmakiçin yapılması gerekenin liderinin etrafındatoplanmak olduğu düşüncesi güç kazanıyor.Buna, muhalefeti taşıyacak etkili bir siyasîpartinin yokluğu da eklendiğinde, AKP bugünsahip olduğundan daha fazla bir oy gücüneerişebilir.

İkincisi ise, AKP’nin özellikle yapısal de-ğişiklikler yaptığında çok daha fazla muhale-fetle karşılaşacağıdır. Erdoğan’ın şöyle bir si-yaset tarzı var: Bazı konularda toplumsal fayhatlarını mümkün olduğunca kanırtıyor; karşıtarafın reddini, mahkûm edilmesini ve köşeyesıkıştırılmasını hedefleyen bir politikayı enson noktaya kadar götürüyor. Ardından dönüpbir-iki jest yaparak, kısa bir süre önce yürüt-tüğünün tam tersi bir politikayı yürütebilece-ğini ve toplumun buna tepki vermeyeceğinidüşünüyor. Oysa her politik söylem toplum-sal hafızada bir yer ediniyor ve siz kendinizleçelişen bir yola girdiğinizde toplum bunu ka-bullenmekte zorlanıyor. Mesela Akil İnsanlarHeyeti çalışmalarında en çok karşılaştığımızsorulardan biri “Ne oldu da daha 3-4 ay önceelinde ip sallayan, BDP’lilerin Meclis’teki do-kunulmazlıklarının kaldırılmasından söz edenErdoğan, birdenbire bu süreci başlattı?” soru-suydu. Böylesine keskin bir makas değişimi,toplum tarafından hemen hazmedilmiyor.Ayrıca karşıt bir kutba yerleştirdiğiniz insan-ları, herhangi bir konuda ikna etmeniz de zor-laşıyor. Gerilimin yükseldiği ortamlarda in-sanların büyük bir kısmı, politikaları içeriği iledeğil, onu yapan aktöre bağlı olarak değer-lendirirler. Dolayısıyla bir başkası tarafındanyapıldığında herhangi bir tepki çekmeyecek birdeğişiklik ya da düzenleme, AKP tarafındanyapıldığında şimşekleri üzerine çeker. MeselaCHP’li Kadıköy Belediyesi, alkol ile ilgili bir dü-zenleme yaptığında bir reaksiyon doğmazama AKP buna benzer bir düzenlemeye git-tiğinde fırtına kopar. Keza Akil İnsanlar Heyetiçalışmalarında bu ruh haline çok tanık oldum;sürece karşı olanların büyük bir bölümü, ba-rışı istediklerini ama AKP’nin yaptığı bir barışıistemediklerini belirtiyorlardı.

Hiç kuşkusuz bu durum, uzun vadede ik-tidarı zorlayacak bir durumdur. AKP, ancakfarklı toplumsal kesimlerin taleplerini karşıla-yan bir demokratik reform programını yürür-lüğe koyarak ve bunu demokratik bir üsluplayaparak, bu zorluğu aşabilir.

*Doç. Dr., Dicle Üniversitesi

ERDOĞAN, MESAJI ANLAMADI MI?

Page 41: Zamandk220 egazete

Ekrem Dumanlı

Dünyanın dört bir yanında seçmelerekatıldılar. Şiir, şarkı, folklor, özel yetenekgibi alanlarda arkadaşlarıyla yarıştılar.

Ülke finaline kalabilmek için Türk-çe'lerini geliştirdiler. Okudular, yazdılar,düşündüler... Türkçe rüyalar gördü pekçoğu. Mutfağımıza aşina oldu, müziği-mize hayran kaldılar. On binlerce insanTürkçe imbiğinden geçip Türkiye'ye gel-meye hak kazandılar. Ve geldiler. Bu gü-zel ülkeye bir bahar havası getirdiler. İkibin 500 finalist öğrenci 55 vilayette 99programa katıldı. Yüz binlerce insanladoğrudan temasa geçen bu çocuklarımilyonlarca insan ekran başında seyretti.Anadolu insanı, onlarla gurur duydu,onları muhabbetle bağrına bastı.

Olacak ya! On binlerin arasından sü-zülüp gelen dünya çocukları tam bura-dayken birtakım hadiseler zuhur etti.Başta ağaçların kesilmesine tepki olarakbaşlayan protestolar, kısa bir süre içindeglobal bir operasyonu da içine alarak bü-yüdü. Her kutuplaşmanın ilk kurbanıakl-ı selimdir. Yine öyle oldu. Olayların sı-caklığı içinde hareket edenler, itidal çiz-gisinde durup her tarafa hayırhahlık ya-panları en başta anlayamadı. Kitlelerisağduyuya çağırmaktan başka çare yoktu.Heyhat! Öfkeler aklın önüne geçtikçeadalet ve hakkaniyet rafa kaldırıldı; kiminne dediği tam anlaşılamadı. Her neyse…

Eylemler bir anda Taksim'i aştı, İs-tanbul'dan taştı, ülke dışında gündemoldu. Televizyonlar, gazeteler, internetsiteleri… Hepsi Türkiye'den bahsedi-yordu. Ve maalesef ortaya konulan man-zara hiç de iç açıcı değildi. Yakılan polisarabaları, biber gazı sıkan polisler, barikatkurulmuş sokaklar, pankartlarla işgaledilmiş meydanlar… Ortaya çıkan buvahim manzaranın her bir karesi insanınyüreğini burkuyor, gözlerini yaşartıyor, in-sanı endişeye sevk ediyor. Bütün bu acıhadiseler yaşanırken “Türkçe'nin yavru-ları”nı düşünmemek mümkün mü?

Acaba o melek yüzlü çocuklar şeytanla-rın cirit attığı bu alacakaranlıkta ne görü-yordu? Korkmuş muydular, ürkmüşmüydüler, kaçıp gitmeye teşebbüs etmişmiydiler? Endişemi kimseciklere duyur-madan sordum, soruşturdum. Öğren-dim ki çocuklar kendini hep muazzam birsevgi atmosferi içinde hissetmiş.

Derin bir “oh” çekiyorsunuz çocuk-lardaki bu itimadı görünce. Ancak meselesadece dünyanın dört bir yanından müş-fik öğretmenlerinin kanatları altında Tür-kiye'ye gelip sevgi atmosferini her ansoluklayan çocuklarla bitmiyor ki! Ya on-ların aileleri? Binlerce kilometre ötedençocuklarını Türkçe Olimpiyatları'na gön-deren anneleri, babaları, kardeşleri düşü-nün bir de! Onların gözüyle Türkiye'yebakın. Alevler içinde bir ülke. Kavga-dö-vüş, kaos, şiddet… Ah Türkiyem, güzelTürkiyem! Seni böyle resmetmek, seniyeryüzüne böyle tanıtmak ve bu imajın al-tında seni inim inim inletmek! Dünyanındört bir yanında zirvelere çıkıp “Asıl Tür-kiye manzarası bu değil” diye haykırsanızbile hangi ana yüreği, evladını o ateşiçinde görmek ister!

Türkçe-Der Başkanı Doktor Ali Ur-savaş'ın yüreğimize su serpecek şu sözlerine kadar da manidar: “Evet, dünya tel-evizyonlarını izleyen aileler çok huzursuzoldu; ancak hiçbir ebeveyn çocuğunugeri çağırmadı.” Çok önemli! Neden?Çünkü o aileler bir yeryüzü markası ha-line gelmiş Türk Okulları'nı biliyordu.Biliyordu ki o okullarda vazife yapan öğ-retmen, cehennemî ateşlerin bir ucundangirip diğer ucundan çıkar; ama kendisineemanet edilen öğrencisinin saçının bir tekteline bir küçük kıvılcımın sıçramasınamüsaade etmez. Dünyanın tâ öbür ucun-daki öğrenci velisi, evladını her türlü hu-sumeti ayaklar altına alan ve her bir var-lığı sevgiyle saygıyla bağrına basan Ana-dolu insanına emanet etmişti. Uluslararasıkonferansların askıya alındığı, otel rezer-

vasyonlarının iptal edildiği bu karmaşıkortamda bir tek öğrenci, “Buralar çokkarışık, ben ülkeme dönmek istiyorum!”demez mi? Demedi! Bir tek anne “Ora-larda kaotik bir ortam var, yavrumu gerigönderin!” demez mi? Demedi!

Demek ki evrensel barış ufkuna yü-rünürken “sulh adaları” oluşturmakmümkün. Demek ki “adanmış ruhlar”ınvesile olduğu sevgi atmosferi her türlükötü imaj çalışmalarını hak ile yeksanedebiliyor.

Olimpiyat çocuklarının gözlerindekiparıltı bir teşekkürü yansıtıyor. Hem Tür-kiye'yi yakından tanımanın mutluluğunuyaşıyorlar; hem de her ırk ve renkten ço-cuklarla tanışmanın hazzını idrak ediyor-lar. Bize de düşen bir mutluluk var: Olim-piyat vesilesiyle kültürlerini daha yakın-dan tanıdığımız bu çocuklar bize, evren-sel bir barışın yaşanabileceğini ispat etti.

Üstelik tam 11 senedir bu böyle.Okulların başlangıcını düşünecek olursak20 senedir bu böyle! Selam olsun o genç-lere!

20 gün içinde tersyüz olan TürkiyeGerilere, çok gerilere gitmeye gerek

yok. Yıllar öncesine, aylar öncesine ha-yalen seyahat etmek ve “Nereden ne-reye?” sorusuyla kendimizi sigaya çek-mek gerekiyor. Şöyle bir 20 gün geriye gi-din ve o günkü Türkiye manzarasını sey-redin Allah aşkına! Herkes Kürt sorunu-nun tamamen çözüldüğünü, barış orta-mının tesis edilmeye başlandığını, teröreylemlerinin son bulduğunu, terörist faa-liyetlerin askıya alındığını, ülkeye huzurve güven geldiğini düşünüyordu. O kadarki “Süreci destekliyorum ama bazı endi-şelerim var” diyen iyi niyetli insanlar bileadeta tekme tokat dövülüyordu.

1 Mayıs'ta Taksim'e girmek isteyen-lere izin verilmemiş, meydana gelmeyeteşebbüs edenler de karşılarında güven-lik güçlerini bulmuştu.

Sonra her şey bir anda altüst oldu. 1Mayıs'ta Taksim Meydanı'na yaklaşa-mayan örgütler 31 Mayıs'ta Taksim'i işgaletti. AKM'ye pankart asmayan örgüt kal-madı. Barikatlar kuruldu, polis içeri alın-madı. PKK da meydana indi ve diğer ör-gütlerle koyun koyuna çalıştı. Gezi Par-kı'ndaki ağaçların kesilmesi ile başlayansürece çevreciler ne kadar müdahil ol-duysa, örgütler de en az onlar kadar mü-dahil oldu. Yer yerinden oynadı, yalanlar,yanlışlar, iftiralar, provokasyonlar havadauçuştu. Toplum bir anda gerildi, bölündü,kamplaştı.

Daha düne kadar “Özel Harp” kuş-kularına, “Hadi canım sen de, o eski-dendi” diyenler, şimdilerde “Beyaz Kuv-vetler”in operasyonundan bahsediyor.Daha düne kadar “Zehir var, zehirlenmeyok” demenin ne kadar saçma olduğunusöyleyip “Özal'ın vefatı üzerindeki sisperdesi kalksın...” diyenlere “Yeter bekardeşim, komplo teorilerine son!” diyekarşı çıkanlar, şimdi “Özal'ı zehirleyenlerbugün de Başbakan'ı mı hedef alıyor?”demeye başladı. “PKK ile konuşmak tekbaşına bir anlam ifade etmez; küresel güçodaklarını da hesaba katmak lazım.” de-diğinizde “Siz de kendinizi amma küçükgörüyorsunuz!” diye karşı çıkanlar şimdiglobal bir kaos senaryosundan bahsedi-yor. Çok değil birkaç haftada her şeybambaşka bir görünüm kazandı. Siya-sette, ekonomide, meydanda…

Asıl çıkarılacak ders şudur: Türkiyemaalesef, henüz kendi ayakları üzerindedoğrulmuş ve dünya genelinde belirleyicibir güce erişmiş değil. O yoldadır; ama oyolu tamamen kat etmiş sayılamaz. Bunedenle bin kere düşünmek, bir kereadım atmak, yalnızlaşmamak, yüksekidealler etrafında herkesle aynı yolda yü-rümek gerekiyor. Yoksa, Allah korusun,daha büyük problemler yaşanabilir.

HELAL OLSUN SİZE

19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANYORUM41

Page 42: Zamandk220 egazete

ÞÝF R

E KE LÝ M

E:1

23

45

KE

LM

E

AV

I

1

2

3

4

5

Bir barajımızı

Damadın e

i

Kaplıca

Bir deyim

Bo, faydasız

Öe

Havadan sudan

Hane

Bursa’da ünlü cam

i

Bir tür ekerlem

e

Bir içecek

Menfaat

Cana kıyma

Kadının giydii kolsuz üstlük

Sürücü balıı

Büyük tepsi

Asya’da ırmak

Rüzgar

Erkek adı

Kısaca galyum

Alt resimdeki

sunucu, yapımcı

Üst resimdeki

(Adnan ...)

Bayaı

Toplu gezi otobüsü

Bir tür salçalı sos

Ant, yemin

Öüt, salık

verilen yol

Bir hukuk adam

ı

Askerler

Sevi, sevgi

Dii kurt

Tümör

Fasıla

Üye

Bir tür çaydanlık

Gözlem

Uursuz

Oy

Kısaca Kara Kuvvetleri

Beyaz

llet

Bir nota

Layık, münasip

Aaç kolu

Arz, zemin

stanbul’da bir sem

t

Kıt

Bir hayvan

Yasaklama

stanbul’un eski bir adı

Güven

Ortakulak iltihabı

Bulgar parası

Bir Arap ülkesi

Ateli

Çam sakızı

Düzenli ileyen

Geçmi zam

an eki

Bir tür balık

Yemekten em

ir

Makine ile yapılan

Bir müzik aleti

Bir tür tuzsuz peynir

Taım

a, aktarm

a

liim

Kısaca uranyum

Yok karıtı

Kanuni

Bir harfin okunu

u

Kaldıraç

Kısaca berkelyum

Suçu baılam

a

Balıca içecek

Geveze

Sözlem

e

Ku sesi

Ramazan’ın en

önemli gecesi

Kuzu sesi

Cilve

Kayseri ilçesi

Cisimlerden

yansıyan ııın gözdeki hali

Atın ayaına

çakılır

Kralın ei

Bir tür tatlı

Bir tür üzüm

Boa güre

çisi

Mantık

Yankılı konum

a

Ders çalıma

Aikar, açıktan

Namlu olu

u

Biçim

nanma, inanç

San

Bir deniz rütbesi

y.sab rioglu@za m

an.com.tr

1919 EK

M 2012 CUM

A ZA MAN

BULMACA

Ha zýr la yan: YAL ÇIN SAB RÝ OÐ LU

Nikelin remzi

Ahiret köprüsü

Ku yuvası veya

stanbul’da bir sem

t

Bir ilimiz

Feza

Yük taınan

büyük kayık

Kataliz niteliinde olan

Tok olmayan

Bir devre adını veren çiçek

Havada bir gaz

Tab lo da ki tram lý ka lýn

çiz gi ler le be lir len miþ 3’e

3’lük ka re le re, 1’den 9’a ka dar ra kam

la rý bi rer kez kul la na rak yer leþ ti-rin. Öy le yer leþ tir m

e yap-m

a lý sý nýz ki, bü tün 3 lük-le ri dol dur du ðu nuz da tab lo nun bü tün ku tu la rý yu ka rý dan aþa ðý ya ve sol-dan sa ða 1’den 9’a ka dar ra kam

lar dan bi rer kez kul la nýl m

ýþ ol sun.

SU

DO

KU

BU

LM

AC

A

451

272

1

86

21

7

57

24

1

797

863

6298

5

964

813

56

27

4

31

97

82

65

4

75

61

34

29

8

24

86

95

37

1

53

19

78

42

6

92

74

63

81

5

48

61

52

93

7

86

31

97

24

5

54

13

82

67

9

72

95

64

81

3

K

B

A

Ý O

T

O

M

A

Z Z

Ü

C I

O

U

E G

E

Ç R

N

G

B

G

Ý

Z Þ

T L

A

Ð

Ç Ý

R

Ö

V

D

M

A

E D

R

U

M

A

S O

D

K

T

O

A

N

Ü

T

Ý T

K

E R

Ý

Z A

Ö

K

L

E K

Ý

Y

S Þ

H

Z R

S

Ü

Z

E D

E

A

J U

R

G

E

Ý S

R

K

S R

R

N

L

G

A

Ý N

A

B

E

Z A

T

S O

E

A

K

N

R

Ý Ö

T

G

N

Y

F T

Ç K

D

A

J E

Ý Z

H

Ý C

K

L Ý

U

E Y

Y

Ç Y

S

V

Y

L O

A

T

Ü

L R

L

S S

R

U

E R

B

P

C

Ý O

H

D

A

E A

L

S R

E

Ý N

A

G

R

O

Y

U

R

J Ü

L

Ý S

T H

K

R

A

B

N

O

H

T

Ç T

A

H

E E

K

C S

P

N

R

N

T V

M

Ç

T S

D

N

U

O

C Ý

H

J Y

O

A

Ý

A

V

R

R

Ý Ç

S R

N

Ý R

F

R

K

P

T Ý

K

E L

H

O

Ý T

T A

S

R

O

K

K

L Ð

Ý

Z T

Ý L

Z E

Ý U

Ý

L E

Þ R

G

Ý

O

O

R

K

A

F B

N

A

Ç

A

J E

M

M

P

Ü

K

S Ü

O

J

Ý G

F

C Ý

B

Þ

Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir m

isiniz?AM

ORTÝ, BU

LUTSU

, CÜZZAM

, ÇEKÝRDEK, DÝZGN

, EKENEK, FETÝH

, GARÝH, H

ÜSEYÝN

, ÝSRAFÝL, KAYSER,

LOKAVT, M

OTORÝN

, NEH

ÝR, OBU

R, ÖZVERÝ, PALTO, REKTÖ

R, SAMU

R, ÞENL

K, TÝKEL, UN

SUR, Ü

SKÜP,

VÝRAJ, YORGAN

, ZEBAN.

SOLDAN SAA 1) Duvarlara yapılan, yazı ve

resimler yoluyla kendini ifade eden bir

görsel uygulama.– Caka, fiyaka. 2) Bir

gemi veya uça

ın gidi yönü, izleyecei

yol.– fadede ahenk, açıklık, kolaylık,

akıcılık. 3) Eski dilde baırsaklar.–

Arnavutluk’un bakenti.– Arjantin’in plaka

iareti. 4) a

kınlık sözü.– Lale çeitleri ve

yetitirilmesini anlatan eser. 5) Çok etkili,

cokun, genellikle kiisel duyguları dile

getiren edebiyat.– nce tahta, mukavva,

teneke, plastik vb.nden yapılmı, genel-

likle kapaklı kap. 6) Açıkgöz, kurnaz, cingöz.– Kur’an–ı Kerim

’i batan ba

a okum

a. 7) Merham

etli, yumu

ak kalpli, yufka yürekli.– Alay, istihza. 8) Bir kara ula

ım vasıtası,

imendifer.– Ceviz içi,

sarımsak, tuz, ekm

ek içi, sirke ve tahinin lim

on suyu ile çırpılmasından sonra

kıyılmı m

aydanozla hazırlanan salça veya sos. YUKARIDAN A

AIYA 1) Turunç-

gillerden, sıcak bölgelerde yetien bir m

eyve aacı, altıntop. 2)

talya’nın ba

kenti.– Uçurum. 3) Dedelerden ve

büyük babalardan her biri.– Lak ile

cilalanmı. 4) Bir nota.– Hücre çekirde-

inde bulunan ve kromatin tanelerini

taıyan a

biçimindeki ipliksi yapı. 5)

Kur’an’da bir sûre. 6) Terlemekten veya

sıcaktan vücutta meydana gelen küçük

pembe kabartılar, ısırgın. 7) Evlerde veya

dükkânlarda yüksekçe yerde yap ılan raf.– art eki. 8) Herhangi bir olguyu, bir ii, bir

durumu duyurm

ak için yayımlanan yazılı

veya sözlü haber, duyuru.– Eek, hım

ar, m

erkep, karakaçan. 9) Yeryü-zünde bulunan büyük kara parçalarından her biri, kıta. 10) Bir kürk hayvanı.– Alııl- m

ı, alıılan. 11) Rize yöresinde dokunan bir tür ince bez. 12) Verm

e, ödeme.– Çare.

Bulmaca

Refik Aydýnr.ay din@

za man.com

.tr

12345678

12

34

56

78

910

1112

12345678

12

34

56

78

910

1112

S A

N C

A K

H

A L

A Y

A B

L A

K

E

L A

L E

N B

M

U

H A

L

K A

N

D A

R

T A

L A

S

K

A S

E S

S

A L

A C

A K

L

A

F A

K

V E

D A

E T

K

E T

G

A Z

A P

T

T A

N

B A

A

R I

42 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANBULMACA

BULMACALARIN CEVAPLARI 43’NCÜ SAYFADA

Page 43: Zamandk220 egazete

ÞÝF R

E K

E LÝ M

E:1

23

45

KE

LM

E

AV

I

1

2

3

4

5

Bir b

arajı

mızı

Dam

adın

ei

Kaplıca

Bir d

eyim

Bo, f

ayda

sız

Öe

Hava

dan

suda

n

Hane

Burs

a’da

ünlü

ca

mi

Bir t

ür

eker

lem

e

Bir i

çece

k

Men

faat

Cana

kıym

a

Kadı

nın

giyd

ii

kolsu

z üstl

ük

Sürü

cü b

alıı

Büyü

k tep

si

Asya

’da ır

mak

Rüzg

ar

Erke

k adı

Kısa

ca g

alyum

Alt r

esim

deki

su

nucu

, yapım

Üst r

esim

deki

(Adn

an ...

)

Baya

ı

Topl

u ge

zi ot

obüs

ü

Bir t

ür sa

lçalı

sos

Ant,

yem

in

Öüt

, salık

ve

rilen

yol

Bir h

ukuk

ad

amı

Aske

rler

Sevi,

sevg

i

Dii k

urt

Tüm

ör

Fasıl

a

Üye

Bir t

ür

çayd

anlık

Gözle

m

Uur

suz

Oy

Kısa

ca K

ara

Kuvv

etle

ri

Beya

z

llet

Bir n

ota

Layık

, mün

asip

Aaç

kolu

Arz,

zem

in

stan

bul’d

a bi

r se

mt

Kıt

Bir h

ayva

n

Yasa

klam

a

stan

bul’u

n es

ki

bir a

Güve

n

Orta

kula

k ilt

ihabı

Bulg

ar p

arası

Bir A

rap

ülke

si

Ate

li

Çam

sakızı

Düze

nli i

leye

n

Geçm

i za

man

ek

i

Bir t

ür b

alık

Yem

ekte

n em

ir

Mak

ine

ile

yapı

lan

Bir m

üzik

alet

i

Bir t

ür tu

zsuz

pe

ynir

Taım

a,

akta

rma

liim

Kısa

ca u

rany

um

Yok k

arıtı

Kanu

ni

Bir h

arfin

ok

unu

u

Kaldıra

ç

Kısa

ca

berk

elyu

m

Suçu

baıl

ama

Balıc

a içe

cek

Geve

ze

Sözle

me

Ku se

si

Ram

azan

’ın e

n ön

emli g

eces

i

Kuzu

sesi

Cilve

Kays

eri il

çesi

Cisim

lerd

en

yansıya

n ıı

ın

gözd

eki h

ali

Atın

ayaın

a ça

kılır

Kralın

ei

Bir t

ür ta

tlı

Bir t

ür ü

züm

Boa g

üre

çisi

Man

tık

Yankılı

konu

ma

Ders

çalı

ma

Aika

r, açıkt

an

Nam

lu o

luu

Biçim

nanm

a, in

anç

San

Bir d

eniz

rütb

esi

y.sa

b rio

glu@

za m

an.c

om.t

r

1919

EK

M 2

012

CUM

A ZA

MA

NBULM

ACA

Ha z

ýr la y

an: Y

AL ÇI

N S

AB RÝ

OÐ L

U

Nike

lin re

mzi

Ahire

t köp

rüsü

Ku yu

vası

veya

st

anbu

l’da

bir

sem

t

Bir i

limiz

Feza

Yük t

aın

an

büyü

k kayık

Kata

liz

nite

liin

de o

lan

Tok o

lmay

an

Bir d

evre

adı

vere

n çiç

ek

Hava

da b

ir ga

z

Tab l

o da k

i tr

am lý

ka lýn

çi

z gi le

r le b

e lir l

en m

iþ 3’e

3’

lük

ka re

le re

, 1’d

en 9

’a

ka da

r ra

kam

la rý

bi r

er

kez

kul la

na ra

k ye

r leþ t

i-rin

. Öy l

e ye

r leþ t

ir me

yap-

ma l

ý sý ný

z ki

, bü t

ün 3

lük-

le ri

dol

dur d

u ðu n

uz da

ta

b lo n

un b

ü tün

ku t

u la r

ý yu

ka rý d

an a

þa ðý

ya v

e so

l-da

n sa

ða 1’

den

9’a

ka da

r ra

kam

lar d

an b

i rer

kez

ku

l la ný

l mýþ

ol su

n.

SU

DO

KU

B

UL

MA

CA

45 1

27 2

1

8 6

21

7

5 7

24

1

7 97

86 3

6 2 98

5

9 6 4

81 3

5 6

2 7

4

31

97

82

65

4

75

61

34

29

8

24

86

95

37

1

53

19

78

42

6

92

74

63

81

5

48

61

52

93

7

86

31

97

24

5

54

13

82

67

9

72

95

64

81

3

K

B

A

Ý O

T

O

M

A

Z

Z Ü

C

I

O

U

E

G

E

Ç

R

N

G

B

G

Ý Z

Þ

T

L A

Ð

Ç

Ý

R

Ö

V

D

M

A

E

D

R

U

M

A

S O

D

K

T

O

A

N

Ü

T

Ý T

K

E

R

Ý

Z A

Ö

K

L

E

K

Ý

Y

S Þ

H

Z R

S

Ü

Z

E

D

E

A

J U

R

G

E

Ý

S R

K

S

R

R

N

L

G

A

Ý N

A

B

E

Z

A

T

S O

E

A

K

N

R

Ý Ö

T

G

N

Y

F

T

Ç

K

D

A

J E

Ý

Z H

Ý

C

K

L Ý

U

E

Y

Y

Ç

Y

S V

Y

L

O

A

T

Ü

L R

L

S S

R

U

E

R

B

P

C

Ý O

H

D

A

E

A

L S

R

E

Ý N

A

G

R

O

Y

U

R

J Ü

L

Ý S

T

H

K

R

A

B

N

O

H

T

Ç

T

A

H

E

E

K

C

S

P

N

R

N

T

V

M

Ç

T

S D

N

U

O

C

Ý

H

J Y

O

A

Ý

A

V

R

R

Ý Ç

S

R

N

Ý R

F

R

K

P

T

Ý K

E

L

H

O

Ý T

T

A

S

R

O

K

K

L Ð

Ý

Z T

Ý L

Z E

Ý

U

Ý L

E

Þ R

G

Ý

O

O

R

K

A

F B

N

A

Ç

A

J

E

M

M

P

Ü

K

S Ü

O

J

Ý G

F

C

Ý B

Þ

Aþa

ðýda

ki k

elim

eler

i tab

lonu

n iç

ine

serp

iþti

rdik

. Bun

larý

bul

abil

ir m

isin

iz?

AM

ORT

Ý, B

ULU

TSU

, CÜ

ZZA

M, Ç

EKÝR

DEK

, DÝZ

GN

, EK

ENEK

, FET

ÝH, G

AR

ÝH, H

ÜSE

YÝN

, ÝSR

AFÝ

L, K

AYSE

R,

LOK

AVT,

MO

TOR

ÝN, N

EHÝR

, OB

UR

, ÖZV

ERÝ,

PA

LTO

, REK

TÖR

, SA

MU

R, Þ

ENL

K, T

ÝKEL

, UN

SUR

, ÜSK

ÜP,

V

ÝRA

J, Y

OR

GA

N, Z

EBA

N.

SOLD

AN S

AA

1) Du

varla

ra y

apıla

n, y

azı v

e re

sim

ler

yolu

yla

kend

ini i

fade

ede

n bi

r gö

rsel

uyg

ulam

a.–

Caka

, fiy

aka.

2)

Bir

gem

i vey

a uç

aın

gid

i yö

nü, i

zley

ece

i yo

l.–

fade

de a

henk

, açık

lık,

kola

ylık

, ak

ıcılı

k. 3

) Es

ki d

ilde

baır

sakl

ar.–

Ar

navu

tluk’u

n ba

kent

i.– A

rjant

in’in

pla

ka

iare

ti. 4

) a

kınlık

söz

ü.–

Lale

çe

itler

i ve

yeti

tirilm

esin

i anl

atan

ese

r. 5)

Çok

etk

ili,

coku

n, g

enel

likle

ki

isel

duy

gula

rı di

le

getir

en e

debi

yat.–

nce

tah

ta, m

ukav

va,

tene

ke, p

last

ik v

b.nd

en y

apılm

ı, g

enel

-lik

le k

apak

lı ka

p. 6

) Aç

ıkgö

z, k

urna

z,

cing

öz.–

Kur

’an–ı

Kerim

’i ba

tan

baa

okum

a. 7

) M

erha

met

li, y

umu

ak k

alpl

i, yu

fka

yüre

kli.–

Ala

y, ist

ihza

. 8) B

ir ka

ra

ulaım

vasıta

sı,

imen

dife

r.– C

eviz

içi

, sa

rımsa

k, tu

z, ek

mek

içi,

sirke

ve

tahi

nin

limon

suy

u ile

çır

pılm

asın

dan

sonr

a kı

yılmı

may

dano

zla h

azırl

anan

salça

vey

a so

s. Y

UKAR

IDAN

AA

IYA

1) T

urun

ç-gi

llerd

en, s

ıcak

böl

gele

rde

yeti

en b

ir m

eyve

aacı,

altı

ntop

. 2)

ta

lya’

nın

bake

nti.–

Uçu

rum

. 3)

Ded

eler

den

ve

büyü

k ba

bala

rdan

her

bir

i.– L

ak i

le

cila

lanm

ı. 4

) Bi

r no

ta.–

Hüc

re ç

ekird

e-in

de b

ulun

an v

e kr

omat

in t

anel

erin

i ta

ıyan

a b

içim

inde

ki i

plik

si y

apı.

5)

Kur’a

n’da

bir

sûre

. 6) T

erle

mek

ten

veya

cakt

an v

ücut

ta m

eyda

na g

elen

küç

ük

pem

be k

abar

tılar

, ısır

gın.

7) E

vler

de v

eya

dükk

ânla

rda

yüks

ekçe

yer

de y

apıla

n ra

f.–

art e

ki. 8

) Her

hang

i bir

olgu

yu, b

ir ii

, bir

duru

mu

duyu

rmak

için

yayım

lana

n ya

zılı

veya

söz

lü h

aber

, duy

uru.

– E

ek, h

ımar

, m

erke

p, k

arak

açan

. 9)

Yer

yü-z

ünde

bu

luna

n bü

yük

kara

par

çala

rında

n he

r bi

ri, kıta

. 10)

Bir

kürk

hay

vanı

.– Alıı

l- mı,

alıı

lan.

11) R

ize y

öres

inde

dok

unan

bir

tür

ince

bez

. 12)

Ver

me,

öde

me.

– Çar

e.

Bulmaca

Refik

Ayd

ýnr.

ay di

n@za

man

.com

.tr

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

S

A N

C

A K

H

A

L A

Y

A

B L

A K

E L

A L

E

N

B

M

U

H

A L

K

A N

D

A R

T

A L

A S

K

A

S E

S

S A

L A

C A

K

L

A F

A K

V

E D

A

E

T

K E

T

G A

Z A

P

T

T

A N

B A

A

R I

ÞÝF R

E K

E LÝ M

E:1

23

45

67

KE

LM

E

AV

I

12

3

4

5

6

7

lkel s

ilah

Dost

Bir g

ezeg

en

FB’ni

n kur

ucus

u(...

... So

ngüle

n)

Fazla

, çok

Mutfa

k sob

ası

Kısa

ca nu

mar

a

Yıl

Latif

e

En ço

k

Kısa

ca a

abey

Bir ç

ocuk

oyun

u

ABD’d

e eya

let

Âlâ,

güze

l

Ezan

la ilg

ili

Bir h

ayva

n yiy

ece

i

Yam

a

ehir

Sıkıntı v

erm

e

Merce

k

Fikir

slam

’ın bi

r ar

Kum

a

üstü

ndek

i dü

üm

Arjan

tin’ın

tra

fik re

mzi

Otlak

Resim

deki

aktö

r

Resim

dekin

in

gerç

ek is

mi

Tahıl

, alık

Mad

en su

yu

Sinirl

i

Omur

ga ke

mii

Çok k

ısa za

man

Bir a

y adı

Benl

ik

Mes

ire

Erke

k sıı

r

Duyu

rma

Gözd

e bir

taba

ka

Kör

Kısa

ca

kiloa

mpe

r

Artv

in ilç

esi

Bayr

ak

Çok b

ilgili

ktisa

t

Tuna

’nın

bir

kolu

Dike

y

Ahlak

Balka

nlar

da b

ir ırm

ak

Suçu

baıl

ama

Bilgi

saya

r oy

unu

Cerra

hi

oper

asyo

n

Bir s

az ü

stadı

(... Sa

)

Aza

Bir m

eyve

Tayin

etm

ek

Mes

lek

Doku

ma

tezg

ahı

Ere

ti dik

i

nce,

kibar

Kıta

Fasıl

a

Hal, t

avır

sim

Bir y

erde

ot

urm

a

Beya

z

Anay

asa i

le ilg

ili

Güm

üün

rem

zi

Sahip

lik

Faka

t

Bir b

alaç

Bir s

üt h

ayva

Mek

tup

lçe

Bir ü

lke

Pim

an

Balıc

a içe

cek

ap

Pim

anlık

Osm

anlıyı

yöne

ten

Çoalm

a, ar

tma

Bir s

es sa

natçı

sı(...

ahin

)

Rom

anya

pa

rası

Boy,

özel

toplu

luk

Hant

al,

vurd

umdu

ymaz

Serü

ven

Anam

alcılık

sis

tem

i

Yarı

bölüm

ü

Benz

er

Amirc

e, am

ire

yakıır

Bir i

limiz

Yöne

tim

Bir m

antık

terim

i

Yerin

e koy

ma

Büyü

k çivi

y.sa

b rio

glu@

za m

an.c

om.tr

1920

EK

M 20

12 C

UMAR

TES

ZA M

ANBULM

ACA

Ha zýr

la ya

n: Y

AL ÇI

N SA

B RÝ O

Ð LU

Cet

Biri

nci

Kuzu

sesi

Kısa

ca ha

linyu

m

Eskid

en oc

ak ay

ı

Kaçm

a,

kurtu

lma

Bir o

yunc

u(...

Iık)

Kısa

ca be

rilyu

m

Nike

lin re

mzi

Kısa

ca

pota

syum

Sivas

’ta ya

kılan

ot

el

Karg

a ses

i

Man

gene

zin

rem

zi

Emzir

me

orga

Fert

Yalı,

ihtiya

r

Anlam

a, an

layı

yete

nei

SU

DO

KU

B

UL

MA

CA

Tab l

o da k

i tr

am lý

ka lýn

çiz

gi le

r le b

e lir l

en m

iþ 3’e

3’

lük

ka re

le re

, 1’de

n 9’

a ka

dar

ra ka

m la

rý bi

rer

kez

kul la

na ra

k ye

r leþ t

i-rin

. Öy le

yer le

þ tir m

e yap

-m

a lý sý n

ýz ki,

bü t

ün 3

lük-

le ri

dol

dur d

u ðu n

uz da

ta

b lo n

un b

ü tün

ku t

u la r

ý yu

ka rý d

an a

þa ðý

ya ve

sol-

dan

sa ða

1’de

n 9’a

ka d

ar

ra ka

m la

r dan

bi re

r ke

z ku

l la ný

l mýþ

ol su

n.

23 6

15 8 2

32 7 3

5

4 1

3 2

5 2 7

3

8

1 6

8 3

2 4 9

3 69

74

1 9

6 5 24

67

45

63

12

89

7

39

87

54

21

6

21

78

69

34

5

13

95

24

76

8

86

71

39

54

2

45

27

86

19

3

67

32

41

98

5

98

16

75

42

3

52

49

38

67

1

L T

A

P

M

P

O

K

E N

Ý

Ç U

J

H

Ü

K

E V

E

G

Ð

O

C Ü

L

C Ç

N

A

Z

K

H

O

T E

B

S

E N

E U

G

Þ

Ý T

C E

A

Ý N

R

Z

Ü

M

P

R

O

E

T B

C

H

F E

V

V

L Z

T K

E

Þ P

Ü

U

K

O

V

E

Z

Ý K

A

G

E

D

Ý K

E

Ð

L Þ

O

Ü

A

R

I

N

T O

D

R

E

K

L A

M

S P

Ý

A

Þ V

R

N

Ý

A

L Z

T Y

E Z

E P

P

Ö

O

Y

P

Z O

F

O

J

R

A

M

Ý G

F

P

L A

E

R

N

A

Þ

B

J E

T O

N

E

G

G

J C

L O

T

E N

S

Ý E

D

S Ý

R

A

U

N

Ð

Ý

S P

E

D

L V

T

N

A

V

Y A

H

R

T O

Ý

N

E Ü

Ý

T D

A

T

D

Þ E

G

N

M

E

Z L

Ü

O

A

Þ G

U

S

G

P

Ý F

T G

R

H

B

K

L

D

F E

L N

H

E

E K

R

U

A

G

S

A

Ç H

E A

M

C

P

E L

Ü

E P

R

A

Ö

A

Z M

K

A

Z

U

N

L G

S

M

E K

Þ

Ü

A

M

O

Ý C

Ð

O

Ý Y

O

A

Z U

M

Þ U

N

L

Ö

B

A

L

A

M

A

Þ

Aþað

ýdak

i kel

imel

eri t

ablo

nun

için

e se

rpiþ

tird

ik. B

unla

rý b

ulab

ilir

mis

iniz

?AR

IN, B

ALA

MA,

CEZ

VE, Ç

ÝNEK

OP, D

ERGA

H, E

SEM

E, F

OLKL

OR, G

ÜRGE

N, H

AYVA

N, ÝS

RAF,

JET

ON,

KASK

O, L

OKAL

, ME

UM, N

ESBE

, OTO

KAR,

ÖRD

EK, P

ESTÝ

L, R

EKLA

M, S

ERBE

ST, Þ

AHES

ER, T

EBÜK

, ULU

BAT,

ÜM

MET

, VOL

GA, Y

ONCA

, ZEM

N.

SOLD

AN S

AA

1) Ha

zret

i Ali

için

kulla

nıla

n ‘Y

iitl

erin

, erle

rin

ahı’

man

asın

a ge

len

tabi

r. 2)

Güm

ü re

ngin

de b

ir de

niz b

alıı.–

Üs

tün

deer

de, k

alite

li. 3)

Bir

eyin

taba

ile e

n yü

ksek

nok

tası

arasın

daki

uzak

lık.–

Dem

e, d

okun

ma.

– Ki

loam

perin

kıs

a ya

zılıı

. 4) E

n kıs

a za

man

par

çası.

– Be

lli

yönt

em,

ilke

veya

yas

alar

a gö

re

kuru

lmu

ola

n du

rum

, uy

um,

düze

n,

siste

m.–

Arının

üre

ttii t

atlı

yiye

cek.

5)

Bir

yerd

en a

lıp b

aka

bir

yere

ilet

me,

ta

ıma.

– Ço

k, d

aha

çok,

dah

a fa

zla. 6

) Dü

nya

haya

tının

son

a er

mes

i, ah

iret

yolcu

luun

un b

ala

ması,

irtih

al, v

efat

, m

evt,

mem

at.–

Yadı

rgan

acak

yön

ü ol

ma,

ga

riplik

, tu

haflı

k. 7

) Çü

rüm

ekte

ola

n ka

rbon

lu m

adde

lerd

en çı

kan,

hav

ada

sarı

bir

alev

le y

anan

bir

gaz,

bata

klık

gazı.

– Du

man

reng

i. 8) B

elirl

i faa

liyet

ve i

lem

ler

sonu

cu y

eni

bir

mal

vey

a hi

zmet

m

eyda

na g

etirm

e, ist

ihsa

l.– B

ir tü

r sav

a

gazı.

YUK

ARID

AN A

AIYA

1) Ç

ankırı’nın

bir

ilçes

i. 2)

Ton

ve

mak

am te

mel

ine

balı

kalm

adan

olu

turu

lan

(bes

te).

3)

Sesle

nmek

veya

ilgi v

e di

kkat

çekm

ek iç

in

söyle

nen

bir

söz.–

Birb

irine

ben

zer

veya

ay

nı c

inst

en o

lan

eyle

rin o

lutu

rdu

u bü

tün,

öbe

k. 4

) Ezg

i, na

me.

– Bi

r ba

yan

ismi.

5) k

i yüz

ü be

yaz

kapsız

yorg

an.–

Boru

ses

i. 6)

Edi

rne’n

in b

ir ilç

esi.–

Tas

a,

kaygı,

üzün

tü. 7

) Muk

adde

s bi

r ay

. 8) B

ir it

e em

ir ve

rme

yetk

isi b

ulun

an k

imse

. 9)

Teke

rlekl

erin

mer

kezi

nden

geç

en v

e ta

ıtın

altın

a en

lem

esin

e ye

rletir

ilmi

mil,

ding

il.– K

alın

kab

uklu

, çek

irdek

li bi

r tü

r po

rtak

al.

10) H

olla

nda’

nın

plak

a ia

reti.

– Bi

r er

kek

adı.

11) Ü

st d

üzey

de

uygu

layı

cı m

esle

k el

eman

ı yet

i-tir

en

yüks

ekö

retim

kur

umu,

yük

seko

kul.

12)

Bir g

örev

de te

mel

li ola

rak,

asıl o

lara

k.

Bulmaca

Refik

Ayd

ýnr.a

y din

@za

man

.com

.tr

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

G

R A

F F

T

A F

R

O T

A

S E

L A

S E

T

E

M

A

T

R A

N

R A

Y

A

L A

L E

N A

M

E

F

L

R

K

K

U T

U

U

Y A

N I

K

H A

T

M

R

A K

K

S

A R

A K

A

T

R E

N

T A

R A

T O

R

ÞÝF R

E K

E LÝ M

E:1

23

45

67

KE

LM

E

AV

I

12

3

4

5

6

7

lkel s

ilah

Dost

Bir g

ezeg

en

FB’ni

n ku

rucu

su(..

. ... S

ongü

len)

Fazla

, çok

Mut

fak s

obası

Kısa

ca n

umar

a

Yıl

Latif

e

En ço

k

Kısa

ca a

abey

Bir ç

ocuk

oyu

nu

ABD’

de ey

alet

Âlâ,

güze

l

Ezan

la ilg

ili

Bir h

ayva

n yiy

ece

i

Yam

a

ehir

Sıkın

tı ve

rme

Mer

cek

Fikir

slam

’ın b

ir ar

Kum

a

üstü

ndek

i dü

üm

Arjan

tin’ın

tra

fik re

mzi

Otlak

Resim

deki

ak

tör

Resim

dekin

in

gerç

ek is

mi

Tahı

l, alık

Mad

en su

yu

Sini

rli

Omur

ga ke

mi

i

Çok k

ısa za

man

Bir a

y adı

Benl

ik

Mes

ire

Erke

k sıır

Duyu

rma

Gözd

e bi

r ta

baka

Kör

Kısa

ca

kiloa

mpe

r

Artv

in ilç

esi

Bayr

ak

Çok b

ilgili

ktisa

t

Tuna

’nın

bir

kolu

Dike

y

Ahla

k

Balka

nlar

da b

ir ırm

ak

Suçu

baıl

ama

Bilg

isaya

r oy

unu

Cerr

ahi

oper

asyo

n

Bir s

az ü

stadı

(... S

a)

Aza

Bir m

eyve

Tayin

etm

ek

Mes

lek

Doku

ma

tezg

ahı

Ere

ti di

ki

nce,

kiba

r

Kıta

Fasıl

a

Hal, t

avır

sim

Bir y

erde

ot

urm

a

Beya

z

Anay

asa

ile ilg

ili

Güm

üün

rem

zi

Sahi

plik

Faka

t

Bir b

ala

ç

Bir s

üt h

ayva

Mek

tup

lçe

Bir ü

lke

Pim

an

Balıc

a içe

cek

ap

Pim

anlık

Osm

anlıyı

yöne

ten

Çoal

ma,

artm

a

Bir s

es sa

natçısı

(...

ahin

)

Rom

anya

pa

rası

Boy,

özel

to

plul

uk

Hant

al,

vurd

umdu

ymaz

Serü

ven

Anam

alcılık

sis

tem

i

Yarı

böl

ümü

Benz

er

Amirc

e, am

ire

yakıır

Bir i

limiz

Yöne

tim

Bir m

antık

terim

i

Yerin

e ko

yma

Büyü

k çivi

y.sa

b rio

glu@

za m

an.c

om.t

r

1920

EK

M 2

012

CUM

ARTE

S Z

A M

AN

BULM

ACA

Ha z

ýr la y

an: Y

AL ÇI

N S

AB RÝ

OÐ L

U

Cet

Biri

nci

Kuzu

sesi

Kısa

ca h

alin

yum

Eskid

en o

cak a

Kaçm

a,

kurt

ulm

a Bi

r oyu

ncu

(... Iık)

Kısa

ca b

erily

um

Nike

lin re

mzi

Kısa

ca

pota

syum

Siva

s’ta

yakıl

an

otel

Karg

a se

si

Man

gene

zin

rem

zi

Emzir

me

orga

Fert

Yalı,

ihtiy

ar

Anla

ma,

anl

ayı

yete

nei

SU

DO

KU

B

UL

MA

CA

Tab l

o da k

i tr

am lý

ka lýn

çi

z gi le

r le b

e lir l

en m

iþ 3’e

3’

lük

ka re

le re

, 1’d

en 9

’a

ka da

r ra

kam

la rý

bi r

er

kez

kul la

na ra

k ye

r leþ t

i-rin

. Öy l

e ye

r leþ t

ir me

yap-

ma l

ý sý ný

z ki

, bü t

ün 3

lük-

le ri

dol

dur d

u ðu n

uz da

ta

b lo n

un b

ü tün

ku t

u la r

ý yu

ka rý d

an a

þa ðý

ya v

e so

l-da

n sa

ða 1’

den

9’a

ka da

r ra

kam

lar d

an b

i rer

kez

ku

l la ný

l mýþ

ol su

n.

23 6

15 8 2

32 7 3

5

4 1

3 2

5 2 7

3

8

1 6

8 3

2 4 9

3 69

74

1 9

6 5 24

67

45

63

12

89

7

39

87

54

21

6

21

78

69

34

5

13

95

24

76

8

86

71

39

54

2

45

27

86

19

3

67

32

41

98

5

98

16

75

42

3

52

49

38

67

1

L T

A

P

M

P

O

K

E

N

Ý

Ç

U

J

H

Ü

K

E

V

E

G

Ð

O

C

Ü

L C

Ç

N

A

Z

K

H

O

T

E

B

S

E

N

E

U

G

Þ Ý

T

C

E

A

Ý N

R

Z

Ü

M

P

R

O

E

T

B

C

H

F

E

V

V

L Z

T

K

E

Þ P

Ü

U

K

O

V

E

Z

Ý K

A

G

E

D

Ý

K

E

Ð

L Þ

O

Ü

A

R

I

N

T

O

D

R

E

K

L A

M

S P

Ý

A

Þ V

R

N

Ý

A

L Z

T

Y

E

Z E

P

P

Ö

O

Y

P

Z

O

F O

J

R

A

M

Ý G

F

P

L A

E

R

N

A

Þ

B

J E

T

O

N

E

G

G

J

C

L O

T

E

N

S Ý

E

D

S Ý

R

A

U

N

Ð

Ý

S P

E

D

L

V

T

N

A

V

Y

A

H

R

T

O

Ý N

E

Ü

Ý

T

D

A

T

D

Þ E

G

N

M

E

Z

L Ü

O

A

Þ

G

U

S

G

P

Ý F

T

G

R

H

B

K

L D

F

E

L N

H

E

E

K

R

U

A

G

S

A

Ç

H

E

A

M

C

P

E

L Ü

E

P

R

A

Ö

A

Z M

K

A

Z

U

N

L G

S

M

E

K

Þ

Ü

A

M

O

Ý C

Ð

O

Ý

Y

O

A

Z U

M

Þ U

N

L

Ö

B

A

L

A

M

A

Þ

Aþa

ðýda

ki k

elim

eler

i tab

lonu

n iç

ine

serp

iþti

rdik

. Bun

larý

bul

abil

ir m

isin

iz?

AR

IN, B

ALA

MA

, CEZ

VE,

ÇÝN

EKO

P, D

ERG

AH

, ESE

ME,

FO

LKLO

R, G

ÜR

GEN

, HAY

VAN

, ÝSR

AF,

JET

ON

, K

ASK

O, L

OK

AL,

ME

UM

, NES

BE,

OTO

KA

R, Ö

RD

EK, P

ESTÝ

L, R

EKLA

M, S

ERB

EST,

ÞA

HES

ER, T

EBÜ

K, U

LUB

AT,

ÜM

MET

, VO

LGA

, YO

NCA

, ZEM

N.

SOLD

AN S

AA

1) Ha

zret

i Ali

için

kulla

nıla

n ‘Y

iitl

erin

, erle

rin

ahı’

man

asın

a ge

len

tabi

r. 2)

Güm

ü re

ngin

de b

ir de

niz

balıı.–

Üs

tün

deer

de, k

alite

li. 3)

Bir

eyin

taba

ile e

n yü

ksek

nok

tası

arasın

daki

uza

klık

.–

Dem

e, d

okun

ma.

– Ki

loam

peri

n kı

sa

yazı

lıı.

4) E

n kı

sa z

aman

par

çası.

– Be

lli

yönt

em,

ilke

veya

yas

alar

a gö

re

kuru

lmu

ola

n du

rum

, uy

um,

düze

n,

sist

em.–

Arın

ın ü

retti

i tat

lı yi

yece

k. 5

) Bi

r ye

rden

alıp

ba

ka b

ir ye

re il

etm

e,

taım

a.–

Çok,

dah

a ço

k, d

aha

fazl

a. 6

) Dü

nya

haya

tının

son

a er

mes

i, ah

iret

yo

lcul

uun

un b

ala

ması,

irtih

al, v

efat

, m

evt,

mem

at.–

Yadı

rgan

acak

yön

ü ol

ma,

ga

ripl

ik,

tuha

flık.

7)

Çürü

mek

te o

lan

karb

onlu

mad

dele

rden

çık

an, h

avad

a sa

rı bi

r al

evle

yan

an b

ir ga

z, b

atak

lık g

azı.–

Du

man

reng

i. 8)

Bel

irli f

aaliy

et v

e il

emle

r so

nucu

yen

i bi

r m

al v

eya

hizm

et

mey

dana

get

irme,

istih

sal.–

Bir

tür

sava

ga

zı. Y

UKAR

IDAN

AA

IYA

1) Ç

ankı

rı’nı

n bi

r ilç

esi.

2)

Ton

ve m

akam

tem

elin

e ba

lı ka

lmad

an o

lutu

rula

n (b

este

). 3

) Se

slenm

ek v

eya

ilgi v

e di

kkat

çek

mek

için

söyl

enen

bir

söz.

– Bi

rbiri

ne b

enze

r ve

ya

aynı

cin

sten

ola

n ey

lerin

olu

turd

uu

bütü

n, ö

bek.

4) E

zgi,

nam

e.–

Bir

baya

n is

mi.

5)

ki y

üzü

beya

z ka

psız

yor

gan.

– Bo

ru s

esi.

6) E

dirn

e’ni

n bi

r ilç

esi.–

Tas

a,

kaygı,

üzün

tü. 7

) Muk

adde

s bi

r ay

. 8) B

ir it

e em

ir ve

rme

yetk

isi b

ulun

an k

imse

. 9)

Teke

rlek

leri

n m

erke

zind

en g

eçen

ve

taıtı

n al

tına

enle

mes

ine

yerle

tirilm

i

mil,

din

gil.–

Kalın

kab

uklu

, çek

irdek

li bi

r tü

r po

rtak

al.

10)

Hol

land

a’nı

n pl

aka

iar

eti.–

Bir

erke

k adı.

11) Ü

st d

üzey

de

uygu

layı

cı m

esle

k el

eman

ı ye

ti-t

iren

yüks

ekö

retim

kur

umu,

yük

seko

kul.

12)

Bir g

örev

de te

mel

li ol

arak

, asıl

ola

rak.

Bulmaca

Refik

Ayd

ýnr.

ay di

n@za

man

.com

.tr

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

G

R A

F F

T

A F

R

O

T A

S

E L

A S

E T

E

M

A

T

R A

N

R

A

Y

A

L A

L E

N

A M

E

F

L

R

K

K

U

T U

U

Y A

N

I K

H

A

T

M

R

A K

K

S

A R

A K

A

T

R E

N

T

A R

A T

O

R

43 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANBULMACA

Page 44: Zamandk220 egazete

44 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANSPOR

MEHMET TUFAN BARBAROS BURUS

1Beşiktaş’ta dün seçim heyecanı yaşandı.Kongreye gelen üyeler, Siyah-Beyazlı

kulübün 35’inci başkanını belirlemek için 21şeffaf sandığa yöneldi. Adaylardan Fikret Or-man ve Serdal Adalı’nın ortak söylemi; kaza-nanın Beşiktaş olmasına yönelikti. BJK Akat-lar Spor ve Kültür Kompleksi’nde, küçükatışmaların dışında gün boyunca sükûnethâkimdi.

Beşiktaş’ın 35’inci başkanının ismi netlikkazandı. Olağan genel kurulda, koltuğunmevcut sahibi Fikret Orman ve Siyah-Beyazlıkulübün eski asbaşkanlarından Serdal Adalıyarıştı. Kongrenin galibi; geçerli 5 bin 938oyun 3 bin 850’sini alan Orman oldu. Adalı2 bin 88’de kalırken fark 1.762 olarak kayıt-lara geçti. Zafer seslenişinde camianın listeyideğil, bir zihniyeti onayladığını vurgulayan Fi-kret Orman, “Beşiktaşlılar artık kandırılmakistenmiyor.” ifadesini kullandı.

Siyah-Beyazlılarda seçim, BJK AkatlarSpor ve Kültür Kompleksi’nde gerçekleşti-rildi. Toplantı, Divan Kurulu Başkanı YalçınKaradeniz’in açış konuşmasıyla başladı. Kon-gre Başkanlık Divanı’na Uluç Gürkan geti-rildi. Akabinde saygı duruşunda bulunuldu veİstiklal Marşı okundu. Dün saat 10.00’dangece geç saatlere kadar süren heyecanda, 25Mart 2012 tarihinde ilk mazbatasını alanBaşkan Fikret Orman, 3 yıl daha görev yap-maya layık görüldü. Aidatını yatıran 11 bin500 üyeden 5 bin 971’i, kararlarını 21 şeffaf

sandığa yansıttı. Oyların 33’ü geçersiz ve boşsayıldı. Rakamların açılmasıyla alkışlar eşli-ğinde salona gelen Orman, 16. sandık so-nunda da başkanlığı garantiledi. Oy tasnifi-nin ardından salonu dolduranlara hitap edendeneyimli yönetici, sözlerine, “Arkadaşlarımadına sizlere çok teşekkür ediyorum.” diye-rek başladı. Adaletli ve centilmen bir günügeride bıraktıkları için emeği geçenlere şük-ranlarını sunan Fikret Orman, isim vermedi;ancak Serdal Adalı’nın vaatlerine taş attı: “Be-şiktaşlılar artık gerçekle yüzleşip, stratejisiolan, kendine doğrulardan bahseden, çalışan,popülizmin içerisinde olmayan, gerçekte po-pülarite oluşturan bir ekip istiyor. Zamanladüşürülseler bile aynı zihniyet, yeniden biraraya gelebiliyor! Beşiktaşlılar şimdi bunlarıyemiyor!” Tüm Beşiktaşlıları kucaklayacak-larını, herkesin fikrinin kendileri için önemliolduğunun altını çizen Başkan şöyle devametti: “Hiçbir egomuz yok. Tek amacımız, bu-güne dek olduğu gibi bundan sonra da Be-şiktaş’ın menfaatleri. Kısa sürede güzel birstat inşa edeceğiz. Beşiktaş bu üç senenin so-nunda borçsuz olmayı hak ediyor. İnşallahöyle olacak. Beşiktaş şampiyonlukları da çokistikrarlı bir şekilde yaşayacak.” Bugünleregelmesini sağlayan yönetici arkadaşlarıylayola devam ettiğini hatırlatan Orman şunlarıkaydetti: “Burada olmayanlar da sağ olsun-lar. Siz bize inandınız. Gözlerinize bakınca ogüveni algılıyorum. İnanın sizi mahcup et-meyeceğiz. Sağolun, varolun.” Orman, ef-sane başkan Süleyman Seba’nın Babalar

Günü’nü kutlamayı unutmadı.Asil üyeler:Ahmet Nur Çebi, Ahmet Ka-

valcı, Umut Güner, Deniz Atalay, YalçınKaya Yılmaz, Ahmet Ürkmezgil, Faik Akdil,Erdal Torunoğulları, Melih Sami Esen, MetinAlbayrak.

Yedek üyeler: Ahmet Mete Vardar, EmreKocadağ, Hakan Özköse, Berkan Gocay veErdal Karacan.

5 bin 971 üye oy kullandıAidatını yatıran 11 bin 500 kişiden 5 bin

971’i, dün saat 17.15’e kadar 21 şeffaf sandığatercihlerini yansıttı. 20 olarak açıklanan sayı,listelerde isimleri olmayanlar için ek bir san-dığın açılmasıyla arttı. Orman’ın pusulasıaçık mavi, Adalı’nınki beyazdı. Üyeleri ka-pıda karşılayan ikili destek istedi. Bitime 10dakika kala salona gelen adaylardan ilk oyuFikret Orman 2 No’lu sandıkta verdi. Dahafazla katılım beklediğini; ancak LYS sınavı,mitingler, Gezi Park olayları ve BabalarGünü dolayısıyla iştirakin azlığına işareteden Orman, yarışın hayırlara vesile olma-sını diledi. Baba Abdulkadir Orman da ra-hatsızlığına rağmen oğlunu destekleyenlerarasındaydı. 17 No’lu sandığa giden Adalı iseçok güzel bir gün yaşadıklarına dikkati çekti:“İki haftalık hareketli gündemi geride bı-raktık. Her zaman söylediğim bir söz var ‘Senben yok Beşiktaş var’ diye. Beşiktaş bizim çokönemli.” Akabinde, Kongre Divan BaşkanıUluç Gürkan’ın direktifiyle sandıklardakioyların sayımına başlandı.

Beşiktaş Kulübü’nün seçimli kongresineünlü simalar da iştirak etti. Sağlık BakanıMehmet Müezzinoğlu’nun yanı sırada baş-kan adayı Serdal Ada-lı’nın yönetim liste-sinde yer alan Murat Aksu’nun babası AKParti Genel Başkan Yardımcısı ve eski İçişleriBakanı Abdülkadir Aksu, CHP Genel BaşkanYardımcısı Gürsel Tekin, eski TBMM BaşkanıHikmet Çetin, Yurt Partisi Genel Başkanı Sa-dettin Tantan, eski Beşiktaş Başkanı SerdarBilgili oylarını kullandı. BJK Akatlar Spor veKültür Kompleksi’ne gelen Bakan Müezzi-noğlu, tercihini 17 numaralı sandıkta yaptı.Toplantının Siyah-Beyazlı camiaya hayırlı ol-masını dileyen Müezzinoğlu, “Son derecesağlıklı bir genel kurul. Sonuçların da Beşik-taş ve Beşiktaş’ın geleceğine hayırlı olmasınıistiyorum. Beşiktaş’ın ihtiyacı olan birlik veberaberliği sağlayacak iddialı bir yönetime ih-tiyacımız var.” dedi.

Kongrede ‘Gezi Parkı’ gerginliğiBeşiktaş’ın seçimli genel kurulunda, bir

grubun Gezi Parkı eylemlerine destek sloganıatması üzerine sinirler gerildi. Akaretler SporSalonu’nda gerçekleştirilen toplantıda bir kon-gre üyesi, kafasında baretle oy vermek içinbeklediği sırada bir kısım ‘Her yer Taksim, heryer direniş’ diye bağırdı. Bazıları da sözlümüdahaleyle siyasi atmosferin yaşanmamasıgerektiğini dile getirdi. Olayı Siyah-Beyazlıla-rın ikinci başkanı Ahmet Nur Çebi yatıştırmayaçalıştı. Bir süre daha tezahüratta bulunanlar,daha sonra dağıldı.

Beşiktaş 3 yıl daha 'Orman' dedi

Page 45: Zamandk220 egazete

45 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANSPOR

HASAN CÜCÜK KOPENHAG

1Sırbistan, Hırvatistan, Karadağ, Bosna-Hersek, Makedonya, Kosova ve Slo-

venya’dan oluşan Yugoslavya, uzun yıllarfutbolda adından söz ettirdi. Yugoslavya’nındağılmasından sonra ise Sırbistan, Hırvatistanve Slovenya uluslararası şampiyonalarda boygösterdi. Bosna-Hersek ve Karadağ ise ilk kezbüyük bir organizasyona katılmaya çok yakın.Hatta Bosna-Hersek garantiledi gibi.

2010 Dünya Kupası ve Euro 2012’ye ka-tılma hakkını baraj maçlarında Portekiz’e kap-tıran Bosna-Hersek’in Brezilya’daki 2014Dünya Kupası yolundaki rakipleri Yunanistan,Slovakya, Litvanya, Letonya ve Liechtenste-in’dı. Euro 2004’te kupayı kazanarak tarihininen büyük başarısına imza atan Yunanistan,grubun kesin favorisi olarak gösteriliyordu.Bosna’ya biçilen rol ikincilik yarışından ibaretti.Bosna-Hersek için futbol sadece futbol değildi.Sırpların katliamına maruz kalmış bir ülkeninyıkılmadığının göstergelerinden biriydi. Bosna-Hersek Futbol Federasyonu, Aralık 2009’da ta-kımı ‘Bosnalılık’ bilincinde olan Saffet Susiç’eemanet etmişti. Yardımcısı da Elvir Baliç’ti.

Susiç’in talebeleri, Euro 2012 yolunda top-ladığı 20 puana rağmen grupta Fransa’nın 1puan gerisinde kalarak şampiyonaya direkt ka-

tılma şansını kaçırmıştı. Aslında bu başarıBosna’nın geleceğinin parlak olduğunun gös-tergesiydi. Takımın iskeleti oluşmuştu artık.Keza Bosna’nın enbüyük sorunu tek-nik adam-oyuncu-federasyon irtiba-tında yaşanmıştı.2006’da federasyonBlaz Sliskoviç’in ye-rine Fuat Muzuro-viç’i getirince, ara-larında Hasan Sali-hamidziç, SergeyBarbarez, Bayra-moviç, Spahiç veHasagiç gibi yıldız-ların bulunduğu 13isim millî takımıboykot etmişti. 5Ocak 2008’de millîtakımın teslim edil-diği Meho Kod-ro’nun ömrü sa-dece 2 hazırlık maçıolduktan sonra dü-mene 1994-2000 arasında Hırvatistan’ı çalış-tıran Bosna doğumlu Hırvat Miroslav Blaz-eviç’in geçmesiyle küsen oyuncular tekrar ka-

zanılmıştı. Brezilya 2014 yolundaki ilk maçta Liech-

tenstein’ı 8-1 yenen Boşnaklar için bu skor el-bette bir ölçü de-ğildi. 4-1’lik Le-tonya galibiyeti vedeplasmanda Yu-nanistan’a karşıalınan 0-0’lık skor,Bosna-Hersek’indaha ilk 3 maç so-nunda Brezilyaümitlerinin boş birhayal olmadığınıgösterdi. Litvanyakarşısında alınan3-0’lık net skorunardından 3-1’likYunanistan galibi-yeti, Boşnaklarınkafasındaki ‘Bukez olacak’ dü-şüncesini sağlam-laştırdı. 7 Hazi-ran’da deplas-manda Letonya’yı

5-0 yenen Boşnaklar, 6 maç sonunda topladığı16 puanla en yakın rakibi Yunanistan’ın 3 puanönünde lider. Kalan 4 maçının ikisini kendi sa-

hasında oynayacak olan Boşnaklar için yazılanen kötü senaryo, en iyi ikinci kontenjanındanBrezilya 2014’e direkt katılması. Ancak şuana kadar gösterilen performans gruptan liderçıkacağının ispatı.

Bosna-Hersek Millî Takımı’nda EdinDzeko (Manchester City), İbiseviç (Stuttgart),Lucic (Lazio), Pjanic (Roma), Begovic (StokeCity), Spahic (Anzhi Mohaçkale) gibi Avru-pa’nın önde gelen takımlarında top koşturanisimler var. Şüphesiz şu anki en önemli yıldızıDzeko. Dzeko, 2008-09 sezonunda Wolfs-burg’u Almanya şampiyonu yapmış, attığı 22golle de gol kralı olmuştu. Şu an ManchesterCity’de oynayan Dzeko, millî forma ile 53maçta 29 gol attı.

Tarihî, dinî ve kültürel bağlarımızın olduğuBoşnaklarla sağlam bir futbol ilişkimiz de var.Ülkemizde top koşturan Kasımpaşalı İbricic,Gaziantepsporlu Medunjanin, İstanbul Bü-yükşehirli Edin Visca, Mersin İdman Yurdu ka-lecisi Sehic, Gençlerbirliği’nden Ermin Zec, şuan Bosna-Hersek Millî Takımı’nda görev ya-pan isimler. Türkiye 2014’e katılma şansınımucizelere bıraktığı için Brezilya’da Bosna-Hersek’le teselli olacağa benziyoruz.

Haydi Bosna, göster gücünü düşmana,dosta!

Brezilya’da hepimiz Bosnalıyız 2010 Dünya Kupası ve Euro 2012’ye katılmayı play-off maçlarında kaçıran Bosna-Hersek Millî Takımı, Saffet Susiçyönetiminde Brezilya 2014’e doğru emin adımlarla ilerliyor.

Page 46: Zamandk220 egazete

46 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANSPOR

BEHRAM KILIÇ İSTANBUL

12011’den beri gündemden düşmeyenşike süreci, hem ülkemizin hem de fut-

bolumuzun dünyadaki imajını zedeliyor. An-cak Türkiye, tüm bu olup bitenlerin aksine devbir organizasyona imza atmak için gün sayı-yor. FIFA’nın en büyük ikinci organizasyonuU20 Dünya Kupası, 21 Haziran-13 Temmuztarihleri arasında ülkemizde düzenlenecek. Evsahibi olarak katılacağımız şampiyona bo-yunca futbolseverler geleceğin yıldızlarını iz-leme fırsatı bulacak. 20 yaşaltı şampiyonadadörderli 6 gruba dağılan 24 takım mücadeleedecek. Grup birinci ve ikincilerinin yanı sıraen iyi dört üçüncü de bir üst tura yükselecek.İkinci tura çıkan 16 takımın birbirleriyle elemeusulü mücadele etmesinin ardından sırasıylaçeyrek final, yarı final, üçüncülük ve final maç-ları oynanacak.

Şampiyonaya 7 şehrimiz ev sahipliği ya-pacak. Grup maçları İstanbul, Bursa, Kayseri,Antalya, Gaziantep, Rize ve Trabzon’da oy-nanacak. Çeyrek finaller Rize, İstanbul, Kay-seri ve Bursa, yarı finaller Trabzon ve Bursa’dagerçekleştirilecek. Final ve üçüncülük müsa-bakaları ise İstanbul’da. Şampiyona, bugünekadar ülkemizde düzenlenen en büyük futbolturnuvası olmasıyla da dikkat çekiyor. Toplam52 maçın oynanacağı organizasyonun açılışkarşılaşması (Güney Kore-Küba), 21 Hazirangecesi Kayseri Kadir Has Stadı’nda. Final ise13 Temmuz’da Türk Telekom Arena’da.

FIFA U20 Dünya Kupası ilk kez 1977’deTunus’ta düzenlendi. İki yılda bir gerçekleşti-rilen organizasyona bugüne kadar 83 farklıülke katıldı. Avustralya turnuvayı iki kez or-ganize eden tek ülke. 13 kez katılan Arjantinkupayı müzesine en çok (6 kez) taşıyan takım.

17 defa katılan Brezilya ise 5 kez mutlu sonaulaştı. Ancak bu iki ülke Güney Amerika ele-melerini aşamadıkları için ülkemizdeki görselşölende yer alamayacak.

Geride kalan 18 turnuvanın en önemliözelliği, dünya futbolunun büyük yıldızlarla ilkdefa bu organizasyonda tanışması Hemen ilkakla gelen birkaç yıldızı sayalım: 1979’daki tur-nuvaya Maradona, 1987 Şili’deki şampiyonayaşu an Kayserispor’u çalıştıran Prosinecki, 2001Arjantin’e Saviola, 2005 Hollanda’ya Messi,2007 Kanada’ya ise Agüero damgasını vurdu.Bugüne kadar U20 Dünya Kupası’nda terdöken oyunculardan 582’si Dünya Kupası fi-nallerinde de oynama fırsatı buldu. Bu oyun-culardan 32’si final maçında yer almayı başardı.Yani sizin anlayacağınız organizasyon yeni yıl-dızlar çıkartma amacına çoktan ulaştı. Bu du-rumdan hakemler de nasibini aldı. FIFA U20Dünya Kupası’nda düdük çalan 5 hakemdaha sonra Dünya Kupası finali yönetme ba-şarısı gösterdi.

Türkiye de dünya futbolunun vitrinineyeni yıldızlar sunmak isteyen ülkelerden biri.Hakan Çalhanoğlu, Artun Akçakın, KerimFrei, Salih Uçan gibi yıldızlar ilk akla gelenler.Ev sahibi olduğu için şampiyonaya direkt ka-tılan takımımızı Feyyaz Uçar çalıştırıyor. Kad-roda 3’ü kaleci toplam 21 oyuncu yer alıyor.Oyuncularımızdan 10’u 1993, 11’i 1994 do-ğumlu. 21 genç yıldızın 15’i Türkiye’de baştaSüper Lig olmak üzere profesyonel liglerdefutbol yaşantısını sürdürürken, 6’sı Almanya,İngiltere, Hollanda ve Belçika’da oynuyor.Kadroda yer alan oyunculardan MuhammedAlperen Uysal, Taşkın Çalış, Artun Akçakın,Okay Yokuşlu ve Aykut Özer, 2010’daki U17Avrupa Şampiyonası’na katılarak yarı finalekadar yükselen kadroda yer alıyordu.

GELECEĞİN YILDIZLARI TÜRKİYE’DE Türkiye; 21 Haziran-13 Temmuz arasında FiFA’nın en büyük ikinci organizasyonu U20 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapıyor. 24takımın katılacağı şampiyona boyunca 7 şehirde 52 maç oynanacak.

Lig’e yükselmesinde pay sahibiydi.Türkiye, tarihinde iki kez U20 Dünya

-

-

-

-

--

-

--

-

-

-

--

-

-

-

---

-

--

--

-

-

60

Messi

e-mail:

Page 47: Zamandk220 egazete

47 19 - 25 HAZİRAN 2013 ZA MANSPOR

A Millî Takım kadrosunda da bulunan KerimFrei, Türk U20 Millî Takımı için ter dökecek oyun-culardan. Bugüne kadar 4 kez A millî olan 1993 do-ğumlu oyuncu, ay-yıldızlı formayla ilk kez 14 Kasım2012’de Danimarka ile oynanan 500. maçta tanış-mıştı. Kadrodaki futbolculardan Hakan Çalhanoğlugeride kalan sezon formasını giydiği Karlsruhe ile Al-manya 3. Ligi’nde şampiyonluk yaşarken, Cumali Bişide Çaykur Rizespor’unSüper Lig’e yükselme-sinde pay sahibiydi.

Türkiye, tarihinde ikikez U20 Dünya Ku-pası’na katıldı. 1993’teAvustralya’da organizeedilen şampiyonada gru-bunda ABD ve İngilte-re’ye yenilip Güney Koreile berabere kalınca elen-mişti. Hollanda’da2005’te yapılan şampi-yonada ise Çin, Ukraynave Panama ile aynıgrupta yer alan Türkiye,sadece Panama’yı yen-mesine rağmen gruptançıkmış ancak çeyrek fi-nalde İspanya’ya yeni-lerek şampiyonaya veda etmişti.

Grup maçlarını Rize ile Trabzon’da oynayacak vesahaya 4-2-3-1 sistemiyle çıkacak Türkiye, bu defa evsahibi ülke olmanın avantajını kullanmak istiyor. Tek-nik Direktör Feyyaz Uçar taraftarları tribünlere çağı-rıyor. Kadroyu 100’e yakın oyuncuyu deneyerek oluş-turan Uçar, Türkiye’nin en az 7-8 oyuncusunun tur-nuvadan sonra çok konuşulacağını düşünüyor. Şusözler ona ait: “Dünyaya gösterecek yıldızlarımızvar.”

Türkiye’nin yer aldığı C Grubu’nda, daha önce buşampiyonaya hiç katılmamış El Salvador ile 3 kez boygöstermiş Kolombiya ve daha önce iki kez yarı finaloynamış Avustralya var. El Salvador’un en etkili si-lahı Jairo Henriquez. Kolombiya 2011’de ev sahibi ül-keydi. 2005’te Radamel Falcao’nun da yer aldığı kad-rosu son 16 takım arasına kalmayı başardı ancakMessi’li Arjantin’e kaybetti.

Avustralya’nın kadrosunda bulunan oyuncularınyarıya yakını Avrupa’da top koşturuyor. Feyyaz

Uçar, gruptaki rakiplerini iyi analiz ettiğini söylüyor.Uçar, bununla kalmamış, şampiyonaya katılan hertakımı yakından takip etmiş. Ona göre El Salvadorfiziksel olarak yeterli değil ancak topun olduğuyerde çoğalıyorlar. Eğer gruptan çıkarlarsa sağ açık-ları Hernandez turnuvaya damgasını vurabilir. Ko-lombiya ise grupta bizi en çok zorlayacak rakip. Uçar,forvet arkası oynayan sol ayaklı Juan Quintero’yu Ha-

gi’ye benzetiyor. Kolom-biya’nın kalecisinin de çok iyiolduğunu iddia ediyor. Enönemli zaafları ise takımınboy ortalamasının uzunluğu.Yerden hareketli oynayan ta-kım onlara üstünlük kurabilir.Avustralya’nın ise çok yete-nekli oyuncuları olduğunudüşünmüyor.

Brezilya ve Arjantin gel-miyor ama en az onlar kadardünya futbolunda söz sahibiülkelerin takımları Türkiye’deolacak. Son Avrupa şampi-yonu İspanya’nın gençleri fa-voriler arasında. Gençler sevi-yesinde başarılı olan Fransa’yıda yabana atmamak gereki-yor. 2009’un şampiyonu Gana

mücadeleci yönüyle dikkat çekiyor. ABD ise son yıl-larda ülkedeki göçmenleri futbola kanalize etmeninmeyvelerini almaya çalışacak. Portekiz yeteneklioyunculara sahip. Meksika, teknik ve taktik anlamdaçok komplike bir ekip görüntüsünde. E Grubu’ndaİngiltere gibi marka bir ülke var. Uruguay ayağa eniyi pas yapan takımlardan.

Şampiyonada grubu birinci bitirmek çok önemli.Türkiye grup birincisi olursa fikstüre göre A, B ya daF gruplarından birinin üçüncüsüyle karşılaşacak. Vebir sonraki maçını Trabzon’da oynayacak. Seyehat et-meme adına bu da bir avantaj olacak. İkinci olmasıhalinde ise A Grubu’nun birincisiyle karşılaşacak.Ölüm grubu denilen A Grubu’nda Fransa, İspanya,Gana ve ABD yer alıyor. Toplam 23 hakemin düdükçalacağı şampiyonada ülkemizi dünyaca ünlü hake-mimiz Cüneyt Çakır da temsil edecek. Yardımcılık-larını Bahattin Duran ve Tarık Ongun’un yapacağıÇakır, 2011’de Kolombiya’da düzenlenen finallerde5 maç yönetmişti.

MESUT YILDIRIM İSTANBUL

1Galatasaray Medical Park, 23yıl aradan sonra basketbolda

şampiyonluk sevinci yaşadı. Bu başa-rının mimarları arasında bulunan Ar-royo ile Dudley (Ersin) elde ettiklerizaferi değerlendirdi. İkili, antrenörErgin Ataman’a övgüler yağdırırken,Sarı-Kırmızılı taraftarların muhteşemdesteğine teşekkür etti. Avrupa’da dabaşarıya ulaşacaklarını söyledi.

Galatasaray Medical Park, 23 yılaranın ardından şampiyonluğu eldeetmenin mutluluğunu yaşıyor. Bu ba-şarıda iki yıldız basketbolcu Carlos Ar-royo ile Erwin Dudley (Ersin Dağlı) deadlarını Türk basketboluna altın harf-lerle yazdırdı. Bu ikili geçen yıl da Be-şiktaş’ın kupayı kaldırmasında başroloynayan isimlerdi. Başantrenör ErginAtaman’la birlikte farklı takımlarda üstüste ikinci kez şampiyonluğa ulaşanikili kazanılan şampiyonluğu Zaman’adeğerlendirdi.

Porto Rikolu yıldız Carlos Arroyo,Galatasaray’ın teklifini Ergin Ata-man’a olan inancı ve güveni nedeniylekabul ettiğini ve her geçen gün ne ka-dar doğru bir karar verdiğinin farkınavardığını söyledi. Yıldız oyun kurucu,birçok şanssızlığa rağmen mutlu sonaulaşmalarının büyük bir başarı oldu-ğunu da dile getirdi. Takım olarak ke-netlendiklerini anlatan Arroyo, “Hemcamiadan, hem de taraftarlarımızdanbüyük destek aldık. Yakaladığımızbaşarı serisi, bizi daha da motive etti,hiç kaybetmemek için çalıştık.” dedi.

Sarı-Kırmızılı takımın şampiyon-luğu sonrası hiç uyuyamadığını daifade eden Porto Rikolu, “Çok zor birsezon geçirdik. Hawkins, Domercantve Engin’den sakatlıkları nedeniyleyararlanamadık. Ama biz takım ol-mayı, iyi bir aile olmayı çok iyi başar-dık. Tarihe geçtik ama hâlâ uykusu-zum. Heyecandan uyuyamadık.” diyekonuştu.

Taraftar için oynadımTürkiye’de uzun yıllardır parke-

lerde terleyen Ersin Dağlı da, Galata-saray camiasının çok istediği bir şam-piyonluğu kendilerine armağan ettik-leri için gururlu olduklarını söyledi. Ba-şantrenör Ergin Ataman sayesindebüyük başarılara ulaştıklarını sözlerineekleyen ABD asıllı Türk vatandaşı,“Geçtiğimiz sezon Beşiktaş’ta şampi-

yon olmuştuk. Ataman, Galatasaray’ageldi ve beni de davet etti. Düşünme-den kabul ettim çünkü bana değer ve-rilen bir ortamda olmak istedim.” şek-linde konuştu. Art arda iki kez şam-piyonluk yaşamanın müthiş bir duyguolduğunu da aktaran Ersin, Galatasa-ray seyircisine de özel teşekkür ederekkupayı kendilerine armağan ettiğinisöyledi.

Galatasaray, Abdi İpekçi’de yenilmediGalatasaray Medical Park bu se-

zon Beko Basketbol Ligi’nde Abdiİpekçi Spor Salonu’nda oynadığı 22maçta da yenilgi yüzü görmedi. Nor-mal sezonda 15’te 15 yapan Sarı-Kır-mızılılar, play-offlarda da iç saha avan-tajını iyi kullandı. Galatasaray, Tofaş’ıbir kez, Pınar Karşıyaka’yı iki kez veBanvit’i üç kez mağlup ederek üstüste 22 karşılaşmada Abdi İpekçi’degalip gelmiş oldu. Cim Bom’un bu sa-londaki son yenilgisini 2011-12 se-zonu play-off yarı final 2. maçında Be-şiktaş karşısında 72-81’lik skorla al-mıştı.

Ergin Ataman tarihe geçtiG.Saray Medical Park başantre-

nörü Ergin Ataman, Beko BasketbolLigi’nde son beş sezonun dördündeyönettiği takımları finale çıkarmayıbaşarıp üç şampiyonluk yaşadı. Ata-man bu sezon G.Saray’ı finale yük-seltip 23 sene sonra hasretini dindi-rirken geçen sezon da Beşiktaş’a 37sene sonra şampiyonluk yaşatmıştı.Ataman ayrıca 2008-09’da Efes’i zir-veye taşımıştı. Deneyimli taktisyenayrıca ligde üç farklı takımla şampi-yonluk yaşayan ilk antrenör olmayı dabaşardı.

‘Kupanın mimarı taraftarımızdır’Galatasaray Kulübü Başkanı Ünal

Aysal, mutlu sona ulaşmadaki en bü-yük katkıyı taraftarın yaptığını söyledi.Deneyimli yönetici, “Bu muhteşem ta-raftara her türlü başarı layık. Her şey-den önce bu zaferin mimarı taraftar.Muhteşem basketbolcular ve hocamızçok başarılı bir sezon geçirdi. ÖzellikleErgin hocanın iddiası bizi buraya ge-tirdi, hepimiz çok mutluyuz.” diyekonuştu. Ünal Aysal’ın danışmanıBülent Tulun ise “Şampiyon olduktansonra kupayı Federasyon başkanınınneden vermediğini önemsemedikle-rini belirtti.

Artık hedef,Avrupa’da kupa

Page 48: Zamandk220 egazete