bicda mart 2015 bülteni

8
www.bilisimcalisanlari.org - Mart 2015 Bilişim ve İletişim Çalışanları Dayanışma Ağı Bülten - Mart 2015 Bilişim Çalışanları Manifestosu 1. Tüm gün klavye ve bilgisayar başında hareket etmeden beyin gücü ile çalışan herkes bilişim çalışanıdır. 2. İş günü ek mesai olmadan 8 saattir. 3. Tüm asgari maaşlar odaların belirlediği sınırların altında olamaz. 4. Sigortalar tam ücret üzerinden yatırılmalıdır. Tam ücret üzerinden yatmayan sigorta hırsızlıktır. 5. Ek mesai durumunda ücret ödenmelidir. Ücretsiz ek mesai hırsızlıktır. 6. Tüm maaşlar gecikmesiz yatırılmalıdır. Her türlü gecikme hırsızlıktır. 7. Çalışanların, şirketlerinde en yeni ve verimli teknolojilerin kullanılmasını talep etme hakkı vardır. Bu teknolojilerin kullanılması, hem çalışanı hem de genel teknoloji düzeyini geliştirir. Çalışanların kendilerini geliştirmeleri teşvik edilmelidir. Çalışanların kendilerini geliştirme aktiviteleri iş saatleri içinde olmalıdır. İş gereksinimleri dolayısıyla verilen eğitimler için haftasonu, mesai sonrası zamanlarının çalınması kabul edilemez. 8. İşverenler çalışanlarının sağlığından ödün vermeyecektir. İş takip yazılımları ve kamera sistemleriyle, çalışanların insanlık dışı hede- flere ulaşmaları için zorlanmaları eziyettir. 9. Her türlü mobbing, psikolojik taciz, zorlama, dayatma, baskı, dışlama, ayrımcılık ahlaksızlıktır. Ne işveren, ne de işverenle işbirliği içinde olan başka bir kimsenin kimseye mobbing, zorbalık yapmaya hakkı yoktur. Bilişim Çalışanları olarak haklarımızın farkındayız, eziyete, zorbalığa, sömürüye ve hırsızlığa karşıyız! Değeri, emek verenler yaratır! İnternetin üç harflileri: DNS, VPN, Tor… Deneyim: Bir Şirketin Taşeronlaşma Süreci Deneyim: Bilişimin Arka Odası Kadın Bilişimciden Bir e-POSTA!

Upload: bilisim-calisanlari

Post on 21-Jul-2016

223 views

Category:

Documents


2 download

DESCRIPTION

 

TRANSCRIPT

www.bilisimcalisanlari.org - Mart 2015

Bilişim ve İletişim ÇalışanlarıDayanışma Ağı

Bülten - Mart 2015

Bilişim Çalışanları Manifestosu

1. Tüm gün klavye ve bilgisayar başında hareket etmeden beyingücü ile çalışan herkes bilişim çalışanıdır.

2. İş günü ek mesai olmadan 8 saattir.

3. Tüm asgari maaşlar odaların belirlediği sınırların altında olamaz.

4. Sigortalar tam ücret üzerinden yatırılmalıdır. Tam ücret üzerindenyatmayan sigorta hırsızlıktır.

5. Ek mesai durumunda ücret ödenmelidir. Ücretsiz ek mesaihırsızlıktır.

6. Tüm maaşlar gecikmesiz yatırılmalıdır. Her türlü gecikmehırsızlıktır.

7. Çalışanların, şirketlerinde en yeni ve verimli teknolojilerinkullanılmasını talep etme hakkı vardır. Bu teknolojilerinkullanılması, hem çalışanı hem de genel teknoloji düzeyini geliştirir.Çalışanların kendilerini geliştirmeleri teşvik edilmelidir. Çalışanlarınkendilerini geliştirme aktiviteleri iş saatleri içinde olmalıdır. İşgereksinimleri dolayısıyla verilen eğitimler için haftasonu, mesaisonrası zamanlarının çalınması kabul edilemez.

8. İşverenler çalışanlarının sağlığından ödün vermeyecektir. İş takipyazılımları ve kamera sistemleriyle, çalışanların insanlık dışı hede-flere ulaşmaları için zorlanmaları eziyettir.

9. Her türlü mobbing, psikolojik taciz, zorlama, dayatma, baskı,dışlama, ayrımcılık ahlaksızlıktır. Ne işveren, ne de işverenle işbirliğiiçinde olan başka bir kimsenin kimseye mobbing, zorbalık yapmayahakkı yoktur.

Bilişim Çalışanları olarak haklarımızın farkındayız,eziyete, zorbalığa, sömürüye ve hırsızlığa karşıyız!

Değeri, emek verenler yaratır!

İnternetinüç harflileri:

DNS, VPN,Tor…

Deneyim:Bir Şirketin

TaşeronlaşmaSüreci

Deneyim:Bilişimin

Arka Odası

KadınBilişimcidenBir e-POSTA!

biliş

im v

e ile

tişim

çalış

anla

rı d

ayan

ışm

a ağ

ı - B

İÇD

A

2 www.bilisimcalisanlari.org - Mart 2015

Özgür Yazılım Ve Donanım Üzerine...

“... Bugün artık araba diye bir şey yok, uçak diye bir şey yok,işitme cihazları yok; dört tekerleği olan bilgisayarlar,kanatlı bilgisayarlar, ve duymanıza yardımcı olan bilgisa-yarlar var. Burada söz konusu olan bunların tek amacahizmet eden bilgisayarlar olup olmamaları değil; mesele,asıl yapım amaçlarına hizmet edip etmemeleri ve nederece hizmet ettiklerini kontrol edebilmemiz. Bugünşirketler çoğu kez bu özelliği kilitleyip sır olarak saklamahakları olduğunu iddia ediyorlar, dolayısıyla ya karmaşıkbilgisayarlar üretiyorlar veya anlaşılmasını yasal olarakgüçleştiriyorlar. Aslında toplum için tehlikeli bir şey bu,çünkü üreticiler her zaman herkesin yararına hareket et-meyebilir. Ayrıca biliyoruz ki insan hata yapan bir varlık,kasten olmasa da. Dolayısıyla bu aletleri kilitlemek birçokaçıdan tehlikeli, zira hepimiz kusurlu varlıklarız. Apaçık birgerçek bu. Hayatımızın bağlı olduğu sistemlern püfnoktalarına erişebilme ihtiyacı, bağımsız yazılımı buderece önemli kılıyor. Ve aynı nedenden ötürü,bağımsız donanım da önem kazanıyor; kendi irademi-zle sürdürülebilir yatırımlar yapma, kullanmaktaolduğumuz sistemleri geliştirme, ve bu sistemlerinbeklendiği gibi çalışıp çalışmadığını kontrol etme becer-imizi artırıyor.

Sağladığı özgürlük bir yana, bu sistemleri anlamak kendibaşına çok önemli, çünkü anlamadığımız zaman, işleriotoriteye, bu teknolojiden anlayan veya buna hâkim olankişilere havale etmek gibi genel bir eğilim doğuyor, her nekadar bu otoriteler sistemin özünü anlamasalar da. Sibersavaşların bu kadar abartılması da bu yüzden — savaşkonusunda otorite olan birtakım kişiler, sanki anladıklarıbir şeymiş gibi teknolojiden bahsetmeye başlıyorlar. Dur-madan siber savaştan bahsediyorlar ama içlerindenhiçbiri, bir teki bile siber ortamda barış tesis etmekten,veya barışın tesisiyle ilgili herhangi bir şeyden söz etmiyor.Durmadan savaş konuşuyorlar, çünkü işleri bu. Bu yollateknolojik ve hukuksal süreçleri kendi çıkarlarıdoğrultusunda kontrol etmeye çalışıyorlar. Böylecekullandığımız teknoloji üzerinde hiçbir denetimimizkalmadığında, bu tür kişiler onu kendi amaçlarına, özel-likle de savaşa alet etmek istiyorlar. Bu da oldukçaürkütücü bir şeylere davetiye çıkarıyor...”

Jacob APPELBAUM

İnternetin üç harflileri: DNS, VPN, Tor…

Türkiye'de internet kullanımının giderek arttığı ancak in-ternet okur-yazarlığının aynı oranda artmadığı süregelenbir tartışmaydı. Bu tartışmalar içinde devlet bürokrasisi ençok kullanılan servislere bir bir yasak koymaya başlayıncabir kırılma yaşandı. (Youtube, twitter, dizi izleme siteleri,dosya paylaşım siteleri, torrent siteleri,..) En temelkullanıcılar arasında bile DNS, VPN, proxy, tor gibi terimleryaygınlaşmaya başladı. Fakat bu yaygınlaşma kimi zamanbilimsel gerçekler üzerinden değil; efsaneler, mitler vefısıltılar arasında yanlış bilgilerle anılmaya başlandı.Yasağın cazibesi internetin  3  harflilerini dilden dileyaygınlaştırdı.

Peki bu kadar konuşulan, ana akım ulusal medyanın anahaber bültenlerine konuk olan bu terimleri ne kadar biliy-oruz. Bu yazımızda olanca basitliği ile bu terimlerdenbahsedeceğiz.

İnternet, İP, DNS nedir?

İnternet birbirine bağlı sayısız bilgisayardan oluşan birağdır. IP ise bu bilgisayarlara ait sayısal adrestir. IP adresinitelefon numarası gibi hayal edin. İnterneti telefonşebekesi gibi düşünün. Nasıl ki telefon numarasınıbildiğiniz tüm insanlara ulaşabiliyorsunuz, IP adresinibildiğiniz tüm internet sitelerine (yani onu depolayan bil-gisayarlara) ulaşabilirsiniz.

Peki internette gezinmek için 66.102.15.243 gibi adresleriaklımızda tutmak zorunda mıyız? Nasıl ki telefonlarıaklımızda tutmak yerine onları telefon defterimize kayıtediyorsak, internet adresleri de uluslararası kuruluştarafından IP adresleri olarak kayıt ediliyor ve tüm DNSservislerine duyuruluyor. Yani DNS servisine internetintelefon defteri (yada IP defteri) diyebiliriz. Biz google.com adre-sine girmek istediğimizde bilgisayarımız ilk iş olaraktanımlı DNS adresine gidip  google.com  adresinin ipadresini soruyor, sonrasında cevabı alıp (örneğin66.102.15.243) o adrese (bilgisayara) bağlanıyor.

İnternet siteleri nasıl engellendi, biz nasıl girebildik?

Mahkeme kararı Türkiye'deki servis sağlayıcıların DNSservisleri engellendi. Yani biz  youtube.com  adresinegirmek istediğimizde bilgisayarımız Türkiye'deki DNSadresinden  youtube.com  adresinin IP adresini istedi.Türkiye'deki DNS youtube.com'un IP adresini vermek yer-ine mahkeme kararının yazılı olduğu sayfanın adresiniverdi. Böylece DNS adresleri Türkiye'deki servissağlayıcılara tanımlı hiçbir bilgisayar youtube.com adre-sine ulaşamadı.

DNS adresini yurtdışından servis veren bir DNS adresi iledeğiştirmek, mahkeme kararı ile alınan yasakları aşmakiçin bir yöntem oldu. Çünkü mahkeme kararı sadeceTürkiye'deki DNS sistemler üzerinde söz sahibi olabilirdi.

DNS yasakları aşmak için yeterliyse VPN, Proxy ve Tornereden çıktı?

DNS'i sadece bir telefon defteri gibi hayal etmenizisöylemiştim. Siz aslında yurtdışında bir DNS adresikullandığınızı zannederken aslında Türkiye lokasyonlu birDNS'e yönlendirilebilirsiniz. Özellikle de devlet imkanlarıile bunun yapmak çok zor değil. Buna DNS zehirlenmesideniliyor, yasal olmayan bu yöntem sahtecilik ve hackişlemlerinde kullanılıyor. Türkiye'de ise devletin sansüryöntemi olarak kullandığı söyleniyor, kanıtlar nitelikte bil-giler var ancak devletten resmi bir açıklama bulunmuyor.(kaynak: http://googleonlinesecurity.blogspot.ie/2014/03/googles-public-dns-intercepted-in-turkey.html )

Yani DNS'e güvenimizi kaybettiğimizde daha güvenli birsistem arayışına giriyoruz. Tam bu noktada arayışlarımızkarşımıza VPN, Proxy, Tor gibi sistemleri çıkarıyor.

Bu sistemler yöntem olarak birbirinden ayrışsa da temel-lerinde aynı mantık var. Bunu basitçe açıklamaya çalışalım.İstanbul'daki bilgisayarınız ile Londra'daki bilgisayarınızınarasına bir kablo çektiğinizi ve onun internetinikullandığınızı düşünün. Bu sistemlerde arada kablo yer-ine şifreli bağlantı var. Bağlantı şifreli ve kırılmasıneredeyse imkansız olduğu için, Londra'daki bilgisayarınbaşındaymış gibi internete girebilirsiniz.

Bu sistemleri kimliklerini gizlemek, yasakları aşmak,bağlanılan ülkeye özgü bir servisi kullanmak için kullanançok fazla insan var. Kullanım sayısı yüksek olduğu için kimizaman bu servisleri kullanan insanların bilgilerini çalmak

için çeşitli girişimlerde bulunulduğu oluyor. Ancak budüşük ihtimalli veri gizliliği ihlalleri gözünüzükorkutmasın. Bu servisleri kullanmadığınızda daizlenebiliyorsunuz.

Yasakları aşmanın bir diğer yolu Hosts dosyası

Hosts dosyasını bilgisayarınızda tuttuğunuz adres defterigibi düşünün. Hosts dosyasına yazdığımız siteler içinbilgisayarımız DNS adresini kullanmaz. Yani DNS'tenalacağımız cevabı hosts dosyasına yazarak DNS yasağınınönüne geçmiş oluruz.

Yasaklar ve aşma yöntemleri nereye kadar gidebilir?

İnternette bilgiye ulaşmayı engellemenin kesin bir yoluyok. Her yasağın bir açığını bulmak mümkün oluyor.Yasağı koyan devlet tüm internet imkanlarını elinde

bulundurduğu için yasağı aşmanın yollarını doğru seçmekgerekiyor. Bir yöntemi kullanmadan önce mutlaka okonuda araştırma yapın, konuyla ilgili insanlarla konuyutartışın. İnternet bankacılığı ve benzeri kişisel bilgigüvenliği gerektiren işlemleri -şifreli bağlantı dahi olsa-güvenmediğiniz proxy, VPN sistemleri üzerindenyapmayın.

Sanal dünya bir çok yönüyle gerçek dünyaya benziyor.Tehlikelere tedbirli yaklaştığınız ve saçma yasaklarınetrafından dolaşmaktan çekinmediğiniz sürece sorunyaşamayacaksınız. 

biliş

im v

e ile

tişim

çalış

anla

rı d

ayan

ışm

a ağ

ı - B

İÇD

A

3www.bilisimcalisanlari.org - Mart 2015

Deneyim: Bir Şirketin Taşeronlaşma Süreci

Merhabalar,

Yaklaşık 2 yıl önce çalıştığım şirket tarafındantaşeronlaştırılma olayı ile karşılaştım. Ben ve bir gruparkadaşım buna karşı çıktık ve hukuka başvurduk. Şu aniş mahkemesince haklı bulunduk ve temyiz sürecini bek-liyoruz. Yaşadıklarımıza kısaca değinmek ve örnek olmasıiçin başkaları ile paylaşmak adına aşağıdakileri yazıyorum.Ülkenin ilk 100'e giren bir şirketinde Bilgi İşlembölümünde çalışıyorduk. Yüze yakın kadrolu çalışandık.Son yıllarda bu kadrolu çalışanların yanına taşeron bir fir-madan bir o kadar daha çalışan eklenmişti. Çalışırkenkadrolu ve taşeron arasındaki bariz farkı görebiliyorduk;Kadrolu çalışan bizlerin her türlü sağlık, sosyal ve finansalhakkı, taşeron çalışanlardan çok daha iyi durumdaydı. Yanyana çalışıyoruz, aynı işi yapıyoruz, ama hastalanınca bizözel sigortamızı kullanıyoruz ama taşeron çalışanı sadeceSGK hastanelerine gidebiliyor. Bu sadece yaşanan örnek-lerden biriydi.

Bu şekilde çalışma ortamındaki farklılığın uzun süregidemeyeceğini tahmin ediyorduk ve asıl önemli soru isefarkın nasıl giderileceğiydi. Tahminlerimizde haklı çıkmayabaşladığımızı ortaya çıkmaya başlayan dedikodulardanöğrenmeye başlamıştık. Her dedikodu yöneticileresorulduğunda, 'Olur mu öyle şey? Yok canım. Siz bunlarainanmayın.' gibi cevaplar alıyorduk, ama üst yönetiminhazırladığı planı sindire sindire kabul ettirmesinin biryoluydu herhalde bu dedikodular. Bizim de her yeni söy-lenti sonrası tepkilerimiz azalıyordu zaten.

Zaman ilerledikçe dedikodular birer birer gerçeğedönüşüyordu artık ve şirketimiz ile taşeron firmanın ortakbir teknoloji şirketine sahip olduğu gerçeği ortayaçıkmıştı. Tabii ki yeni şirketin hakim payı taşeron firmadakalacak şekilde.

Artık yöneticilerimiz yavaş yavaş dillendirmeye başlamıştıbile. Bu teknoloji şirketi herkes için bir fırsat olacakmış,şirketimiz bu yeni şirket ile iç yazılımlarını dışarıya

pazarlayacakmış, sektörünçoğunu ele geçirecekmişve daha neler neler.Abartmıyorum bizdenneden bir Steve Jobsçıkmasınmış, neden birAngry Bird yazılmasınmış.Bu yeni şirket ile bunlarınhepsi gerçek olacakmış.Bir de şirketin çalışan sayısı1-2 yılda 1000 kişiolacakmış. Vay be, 100kişiden 1000 kişiye!

İnsanın kulağına hoşgelen bu sözlere inananlarda çıkmıyor değildi hani,insan kolay hayal satın al-abiliyor demek ki. Amaçoğumuz bu oyunu bili-yorduk. Taşeron firmadaçalışan arkadaşlarımızınözlük haklarını dahadetaylı incelemeye baş-lamıştık ve büyük birtırpanın bize doğruyöneldiğini görüyorduk.

Artık kadrolu çalışanlarınyeni şirkete geçeceğiaçıkça söyleniyordu yüz-lerine. Toplantılar yapı-lıyordu ne kadar iyi birgeçişin olacağı hakkında.Bu taşeronlaştırma ola-yının adı da 'Geçiş'oluvermişti.

biliş

im v

e ile

tişim

çalış

anla

rı d

ayan

ışm

a ağ

ı - B

İÇD

A

4 www.bilisimcalisanlari.org - Mart 2015

Artık tarih gelmişti. Biz açıkçası bu söylentiler arasında biziyeni kurulan şirkete imza atmaya zorlayacaklarınıdüşünüyorduk. İmza atmaz isek çeşitli yıldırma politikalarıuygulayabilirlerdi, başka birimde çalışma, başka ildeçalışma (Türkiye’nin bir çok yerinde çalışanı vardı zaten),mobbing uygulama gibi.

'Geçiş' süreci boyunca arkadaşlarımızın 5'te biri istifa edip,tüm haklarını bırakıp, başka işe girdiler. Başka işbulanlarımız nispeten yaşları daha küçüktü. Zaten bilişimsektöründe çalışıyorsan yaşın 30'u geçtiyse zor iş buluy-orsun, 35'i geçtiysen son işini belki bulursun, 40'ı geçtiy-sen kepaze olursun. Birçoğumuzda yaş kriteri nedeniyleherhalde yeni bir iş bulamadılar. Yaş da ilerledikçe insanınişsiz kalma korkusu artıyordu haliyle.

Sonunda bir gün herkese iş akitlerinin fesih edildiğine dairbelgeler verildi. Belgede iş kanunundaki bir maddegereği, tüm birimi kapatacakları, çalıştığımız biriminyaptığı işi artık şirketin yapamayacak durumda olduğu, işidışardan alacağı ve bizim istihdamımızın yeni kurulan bir

şirket tarafından aynı koşullarda sağlanacağı yazıyordu.

Ama yazılanlara bile uyulmuyordu. Birim kapatılıyorduama yaklaşık çalışanların 5'te biri birimde bırakılmıştı(müdür dahil), kalanlar yeni taşeron firma ile koordinasyonsağlayacaktı. Üstelik kalanların nasıl seçildiğine dair biraçıklama istenmesine müdürün verdiği cevap 'ben iste-dim öyle oldu' şeklinde bir keyfiyet de içeriyordu.

İş akdi fesih edilenlerin büyük çoğunluğu mecburiyettentaşeron firma ile yeni iş sözleşmesi imzalama yoluna gitti.Fakat taşeron firma, bazı çalışanlarla sözleşme bileimzalamadı. Nerden bakılırsa tutarsız bir olay yaşanmıştı.10 kişi civarında bir grup olarak bu olaylara karşı çıkıp,hukuk yolunu seçtik. Başta da belirttiğim gibi hukuk bizihaklı buldu, ama süreç sonunda tekrar işimize dönermiyiz? Pek umutlu değiliz.

Taşeronlaştırma olayı üzerinden 2 yıl geçtiğinde ortayaçıkan durum şu oldu;

Birim kapatılmadı fakat kalanların çoğu işten ayrıldı.Taşeron firmaya geçenlerin bir kısmı firma tarafından iştençıkarıldı, firmanın çalışan sayısı 30-40 civarında kaldı. Nedışarıya yazılım yapıldı, ne de sektörde ismi duyuldu. Halabir Steve Jobs mı çıkması bekleniyor içeride bilinmiyor.

Olay öncesi ve sonrası ayrılanlar çok farklı yerlerde iş ara-mak zorunda kaldılar ve iş bulanlar belki de pekhoşlanmadığı şartlarda çalışmak durumunda kaldılar.

Özetle iş yaşamında taşeronlaştırma olayının dolaylı etki-lerini ve savrulan çalışma hayatlarını anlatmaya çalıştım.

Saygılarımla.

Bir BT çalışanı.

biliş

im v

e ile

tişim

çalış

anla

rı d

ayan

ışm

a ağ

ı - B

İÇD

A

5www.bilisimcalisanlari.org - Mart 2015

Bilişim ve İletişim Çalışanları Dayanışma Ağı BİÇDA, TümEmek Sen üyesi oldukları için işten atılan Dora Otelişçileriyle Uluslararası bir dayanışma kampanyasıdüzenledi.

“... We call for international solidarity because without sup-port from our fellow workers wherever they may reside noone will win. If we allow ourselves to be divided by country,by ethnic group, by gender, by “race” we all lose.Therefore, we are calling on our brothers and sisters to helpsupport our strike by• Protest the hotel management to send email or fax to thehotel:İstanbul Dora Hotele-mail: [email protected], [email protected]: “+90 212 233 99 96Tel: +90 212 233 70 70 ...”

Sosyal medyadan #boycottDoraHotel ve #doraHotelhashtagleri altına destek mesajlarınızı yazabilirsiniz.

Ayrıca destek olmak için Biçda’nın hazırladığıhttp://boykotediyoruz.org/boykot-dora-otel/sayfasındaki dilekçeyi imzalayabilirsiniz.

Merhaba, bir yılı aşkın süredir, depo antrepo iş kolunda birteknolojik dağıtım merkezinde çalışmaktayım. Toplam 50kişilik personelin yarısı mal kabul, yarısı sevkiyat elemanıolarak çalışıyor. RF adı verilen elektronik cihazlarlaçalışıyoruz. Depoda isimlendirilmiş koridorlardan bu ci-hazlarla elektronik ürünlerin üzerindeki EAN adı verilenbarkotları okutarak toplayıp, paketleyip faturalandırarakkargolara teslim ediyoruz. (Yurtiçi, Fillo, Aras kargo gibi)

Esnek çalışmaya tabiyiz. Üç grup halinde çalışıyoruz vegenel olarak günlük çalışma saatlerimiz belli olmuyor.Bazen 12 saat bazen 15 saat bazen de daha fazlaçalışabiliyoruz. Net maaşımız 900 lira. Bunun yanında aylıkcironun açık miktarına göre prim alıyoruz. Örneğin 5000dolar açık olursa, yani kayıp ürün olursa, 100 lira; 2500dolar açık olursa 220 lira, 1000 dolar açık olursa 330 lira

gibi. Ve bizden istenen bir de kota miktarı var. Her gün 200kalem sipariş adedi toplamamız gerekiyor, yani her barkotokuttuğumuz adres bir kalem sipariş anlamında. Ayda 20gün çalıştıysak bizden 4000 kalem kotayı doldurmamızbekleniyor. Bunun üzerine çıkıldığında prim olarakmaaşımıza yansıtılıyor. Sigortamız maaşımıza yatan mik-tar üzerinden yatırılıyor. Ancak bu kadar yoğun iş tempo-sunda hatalı durumlarımızda puan cezaları kesiliyor vemaaşımıza yansıtılıyor. Mesela eksik veya fazla ürüngönderildiğinde, hasarlı ürün gönderildiğinde, sorumluolduğun koridor düzensiz ise aylık depo sayımlarındaeksik ürün saydığında vb. puan hataları yazılıyor. Örneğingeçen ay personelin puan hatalarında toplam kesilen mik-tar 826 liraydı. Ve arka arkaya üç hata yapan ihtar, tutanakgibi sıkıntılarla da karşılaşabiliyor.

Bu psikolojik baskılar doğrultusunda personel az çalışanaz para alır çok çalışan çok para alır mantığıyla birlikte

hareket etme cesaretine de sahip değil. Bize zaten ver-mesi gereken ücretleri lütuf gibi gösterip bakın herkesdüzgün çalışırsa her ay priminizi alırsınız gibikonuşmalarla da personeli kandırmanın peşindeler.Zaten personelin her ay hata yapmaması imkansız, bunuonlar da biliyorlar. 1000 dolarlık açığı zaten 50 kişinin pri-minden keserek kar bile yapabiliyorlar. Personelçıkartırken de istifa etmeye zorlama gibi bir politikaları var.Ayrıca tazminatı verseler dahi istifa mektubuimzalatıyorlar. Borsada yer aldıklarından dolayı olduğunudüşünüyorum. Eski personelle yeni personel arasında dapek bir fark yok. Örneğin on senelik personelle bir senelikpersonel arasında 100 lira bile ücret farkı yok.

Çok uzun süre yürüdüğümüz ve genelde ağır ürünlerinsevkiyatını yaptığımız için, sık görülen rahatsızlıklar

arasında bel fıtığı, bacaklarda varis, testislerde varikosel,tırnak batmaları, iş ayakkabısının ucundaki çeliğin verdiğirahatsızlıklar, kasık fıtıkları ve yanıkları, ayak tabanındaşişmeler geliyor. Sürekli seri olmamız gerektiği için, işdışında herhangi bir sosyal alanda da seri hareket etmerahatsızlıkları oluyor. Mesela yemeği hızlı yeme, sigarayıhızlı içme, tuvalet ihtiyacını hızlı giderme gibi. Bütün bun-lar farklı başka rahatsızlıklara da sebep oluyor diyedüşünüyorum.

Evli personelin ailelerine zaman ayıramamaları yada bizimsosyal aktivitelerden mahrum kalmamız da ayrı bir konu.Bu saydığım hastalıkların ilerlemesi halinde, işverenin per-sonelini çalışma süresine de bakmaksızın kapının önünekoyduğunu gördük. Geçenlerde molada bir arkadaş, “Heray pudra, çorap ve iç çamaşırı almaktan cebime harçlıkkalmıyor.” diye yakınmıştı. hepimizde bu durumagülmüştük.

biliş

im v

e ile

tişim

çalış

anla

rı d

ayan

ışm

a ağ

ı - B

İÇD

A

6 www.bilisimcalisanlari.org - Mart 2015

Deneyim: Bilişimin Arka Odası Depo Antrepo Çalışma Koşulları

Kadın Bilişimciden Bir e-POSTA!

Sevgili erkek ve kadın bilişimci arkadaşlarım,

Sabah, akşam bindiğimiz ve şehir trafiğinde saatlerimizigeçirmek zorunda kaldığımız servislerde rahatça oturmakistiyorum.

Servis kullanmayan biriyken, 1 ay önce,  toplu taşımanınkalabalığından, araba kullanmanın stresinden kaçıp işeservisle gitmeye karar verdim. Bizim teknoparktakullanılan servislerin daracık koltuklu, okul servislerindenbozma işyeri servisleri olmadığını görünce sevinmiştim.Maalesef sevincim hergün yerimin işgal edilmesi sebe-biyle kursağımda kaldı. Erkek arkadaşlar,  bacaklarınızıtoplamanız bu kadar zor mu?

Serviste yanınıza sizin koltuğunuzu da işgal ederek otu-ran, köşede büzüşmüş saatlerce yolculuk etmenize sebepolan işyerindeki veya teknoparklardaki erkeklerinmetrobüste, otobüste  bacaklarını açmış elindeki tes-bihi bacaklarının arasında çekenlerden tek farkı tesbihinyerini cep telefonunun almış olması.

Erkek erkeğe oturduğunuzda biri sizin üstünüze yaslanmış

ne hissediyorsunuz bilemiyeceğim ama ben bir kadınolarak  zaten sürekli heryerde hiçe sayılan kadınlığımınhiçe sayıldığını, ezildiğini hissediyorum. Sanki ben yokum,koltuk boş, sanki ben hiçmişim gibi... Bakın bu cinsel ta-cizden başka bir şey değildir... Biz kadınlar neden bu du-ruma ses çıkaramıyoruz, "Biraz toplanır mısın?"diyemiyoruz, hele ki işyeri servisi ise neden bunuyapamıyoruz? Bu da ayrı bir tartışma konusu... Bu konudaBiçda'nın birşeyler yapmasını kadın bilişimcilerin sesiniduymasını ve duyurmasını istiyorum. Madem dayanışmaağıyız, erkek bilişimciler kadın bilişimcilerle dayanışın,servislerde bacaklarınızı toplayın!

biliş

im v

e ile

tişim

çalış

anla

rı d

ayan

ışm

a ağ

ı - B

İÇD

A

7www.bilisimcalisanlari.org - Mart 2015

Bilişim ve İletişim ÇalışanlarıDayanışma Ağı

- http://www.bilisimcalisanlari.org- [email protected] [email protected] http://twitter.com/bicda

Bir Kadıköy Gecesi...

Yine bir kadıköy gecesi,Koltuğumda,

Gecenin kasvet ve kederi içinde boğuşmalar,Uyuma ve uyumama arası kararsızlıklar,

Uykusuzluk çıplak yalnızlık, koskoca insan okyanusunda yalnızlık,Ama uyumak gerekli,

Sabaha efendilerine daha güçlü hizmet edebilmek gerekli,Sabaha dinç bir uyku,

Minibüste, otobüste asık suratlı insanlar,Elektronik kapılar,

Kışın keskin soğukları,Dindar iş ahlakı ile çalışmalar,

Harcanmış zamanlar,Mesai bitimini sabırsızca beklemeler,

Ve sonra yine kadıköy yolları,Belirsizlikler, muğlaklıklar zihinlerde...

Gün akışı içinde ani kırılmalar yaşamalar,Sonra tekrar yenilenmeye çalışmalar,

Geçmişin acıları ve geleceğin kaygıları arasında boğuşmalar,İki asfalt yoluda seçmeyip aradan yürümeler,

Bu sancıyı atlatmak için sıkça ihtiyaç duyulan carpe diem hapları,Tüm bunlar uygarlığın laneti mi yoksa boktan ego mu?

Nedir bizi bunca boktan ego'ya sahip kılanİzlediğimiz temel reisler, ninja kaplumbağalar mı beyinsizleştirdi?

Beklentiler böyle mi yükseldi?Güç dengeleri ile dost, sevgili edinmeler,

Eşikler belirlemeler,...Galiba yine ertelemece...

19.03.2015 A/B