metal İşçileri bülteni-mart 2010

8
Zor ancak umutların yeşerdiği bir kışı geride bırakıyoruz. Kış zamanında umutları yeşerten TEKEL işçileriydi. Ankara’nın ayazında copa ve gaz bombasına rağmen 78 gün direnen TEKEL işçileri, kararlı bir direnişle kazanmanın mümkün olduğunu gösterdiler. Öyle ki, TEKEL direnişinin kararlı soluğundan korkan sermaye ve uşakları, direnişi bitirmek uğruna daha önce adını anmadıkları birçok hakkı vermek zorunda kaldılar. Ancak tüm kazanımlarına rağmen TEKEL direnişi, sermaye ve uşaklarının işbirliğiyle şimdilik bitirildi. Şimdilik çünkü, sendika ağaları direniş mevzisini düşürmek için çok sayıda vaatte bulundular. Bu vaatler tutulsa, TEKEL direnişinin sönmeyen ateşi harlanıp tüm ülke çapına yayılır. Ama işçiler tabandan bastırmadan bu vaatlerin tutulacağı yoktur. Hepsi bir kandırmaca olarak kalacaktır. Ama tersi olursa, sermayeye yere serecek bir genel grev-genel örgütlenir ki, bu durumda sadece TEKEL işçileri değil işçi sınıfı kazanır. Tabandan bastırarak sendika ağalarının koydukları sınırları aşmak istiyorsak harekete geçmeliyiz. Ortada duran mücadele görevlerini üstlenmeliyiz. Genel grev- genel direniş görevini yerine getirmek hedefiyle, yan yana gelmeli, kafa kafaya vermeli, “Genel grev-genel direniş komiteleri”ni oluşturmalıyız. Örgütlenerek genel grev-genel direniş yolunda ilerlemeliyiz. TEKEL işçileri, 1 Nisan’da taleplerinin arkasında olduklarını göstermek için bir kez daha Ankara’ya gidecekler. Onların bu mücadelede yalnız olmadıklarını göstermek, direnişlerini kazanıma dönüştürmek için biz de eylem alanında yerimizi almalı, onbinler halinde Ankara’da olmalıyız. 1 Nisan eyleminin ardından hem tarihsel hem de güncel açıdan bir başka önemli mücadele günü var. İşçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs! Sermayeye karşı emeğin birliğini ve dayanışmasını göstermek için 1 Mayıs alanında fabrika pankartlarımızla yerimizi alalım. Birlik, dayanışma ve mücadele günümüz olan 1 Mayıs’ı birleşik kitlesel bir direniş gününe çevirelim. 1 Mayıs’ın ardından ise 26 Mayıs iş bırakma eylemi var. Bu eylemi genel grev-genel direnişe çevirelim. Bunu başardığımızda bu baharı emeğin baharına çevirmiş olacağız. Bu durumda da önümüzde bizi bekleyen MESS grup TİS’lerini kazanmanın yolunu da açacağız. Haydi hep birlikte bu yoldan kararlılıkla ilerleyelim. TEKEL direnişinin açtığı yoldan ileriye! 1 Mayıs’a, genel grev- genel direnişe! İşçi Bülteni Özel Sayı No: 543 * Mart 2010 “Sınıfa karşı sınıf” METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Upload: kizilbayrak

Post on 09-Mar-2016

225 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

Metal İşçileri Bülteni-Mart 2010

TRANSCRIPT

Page 1: Metal İşçileri Bülteni-Mart 2010

Zor ancak umutların yeşerdiği bir kışı geride bırakıyoruz. Kış zamanında umutları yeşerten TEKEL işçileriydi. Ankara’nın ayazında copa ve gaz bombasına rağmen 78 gün direnen TEKEL işçileri, kararlı bir direnişle kazanmanın mümkün olduğunu gösterdiler. Öyle ki, TEKEL direnişinin kararlı soluğundan korkan sermaye ve uşakları, direnişi bitirmek uğruna daha önce adını anmadıkları birçok hakkı vermek zorunda kaldılar.

Ancak tüm kazanımlarına rağmen TEKEL direnişi, sermaye ve uşaklarının işbirliğiyle şimdilik bitirildi. Şimdilik çünkü, sendika ağaları direniş mevzisini düşürmek için çok sayıda vaatte bulundular. Bu vaatler tutulsa, TEKEL direnişinin sönmeyen ateşi harlanıp tüm ülke çapına yayılır. Ama işçiler tabandan bastırmadan bu vaatlerin tutulacağı yoktur. Hepsi bir kandırmaca olarak kalacaktır. Ama tersi olursa, sermayeye yere serecek bir genel grev-genel örgütlenir ki, bu durumda sadece TEKEL işçileri değil işçi sınıfı kazanır.

Tabandan bastırarak sendika ağalarının koydukları sınırları aşmak istiyorsak harekete geçmeliyiz. Ortada duran mücadele görevlerini üstlenmeliyiz. Genel grev-genel direniş görevini yerine getirmek hedefiyle, yan yana gelmeli, kafa kafaya vermeli, “Genel grev-genel direniş komiteleri”ni oluşturmalıyız.

Örgütlenerek genel grev-genel direniş yolunda ilerlemeliyiz.

TEKEL işçileri, 1 Nisan’da taleplerinin arkasında olduklarını göstermek için bir kez daha Ankara’ya gidecekler. Onların bu mücadelede yalnız olmadıklarını göstermek, direnişlerini kazanıma dönüştürmek için biz de eylem alanında yerimizi almalı, onbinler halinde Ankara’da olmalıyız.

1 Nisan eyleminin ardından hem tarihsel hem de güncel açıdan bir başka önemli mücadele günü var. İşçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs! Sermayeye karşı emeğin birliğini ve dayanışmasını göstermek için 1 Mayıs alanında fabrika pankartlarımızla yerimizi alalım. Birlik, dayanışma ve mücadele günümüz olan 1 Mayıs’ı birleşik kitlesel bir direniş gününe çevirelim.

1 Mayıs’ın ardından ise 26 Mayıs iş bırakma eylemi var. Bu eylemi genel grev-genel direnişe çevirelim. Bunu başardığımızda bu baharı emeğin baharına çevirmiş olacağız. Bu durumda da önümüzde bizi bekleyen MESS grup TİS’lerini kazanmanın yolunu da açacağız.

Haydi hep birlikte bu yoldan kararlılıkla ilerleyelim.

TEKEL direnişinin açtığı yoldan ileriye!

1 Mayıs’a, genel grev-genel direnişe!

İşçi

Bül

teni

Öze

l Sa

yı N

o: 5

43

* M

art

20

10

“Sınıfa karşı sınıf”

METAL İŞÇİLERİ

BÜLTENİ

Page 2: Metal İşçileri Bülteni-Mart 2010

TEKEL işçileri ile

1’er liramızı paylaştık!

“Yaşasın sınıf

dayanışması!”

Metal İşçileri Birliği, 24 Şubat’ta İzmir’de demir çelik işçilerinin yoğun olarak bulunduğu Menemen’de gerçekleştirdiği basın açıklaması ile TEKEL direnişini selamladı.

Eylem öncesinde yapılan konuşmalar ile işçiler TEKEL direnişine sahip çıkmaya ve eyleme desteğe çağrıldı. Bir metal işçisi tarafından okunan basın metninde “TEKEL işçileri kararlılıkları ile sermaye düzenine ve onun gönüllü kulluğunu yapan sendika ağalarına karşı yürünmesi gereken yolu göstermiştir. Özellikle son 30 yıldır MESS ve Türk Metal çetesi eliyle yürütülen saldırıların muhatabı olan biz metal işçilerinin yürümesi gereken yol, bu yoldur. TEKEL işçilerinin kararlı direnişine sahip çıkmak, bu direnişi kendi direnişimiz bilmek, buradan aldığımız derslerle fabrikalarımızda mücadeleyi büyütmek tek kurtuluş yolumuzdur” denildi.

Metal İşçileri Birliği’nin kurulmasının ardından Ankara OSTİM’deki faaliyetlerine hız veren OSTİM’li metal işçileri bir süre önce Metal İşçileri Birliği’nin yerel ayağını kurdular.

Metal İşçileri Birliği’nin, TEKEL işçilerinin sürdürdüğü direniş dönemine denk gelen bu ilk kuruluş süreci, OSTİM işçisinin de öncelikli gündemlerinden biri haline gelmiştir. Bununla birlikte TEKEL Metal İşçileri Birliği’ni OSTİM’de varetmek için çok önemli bir imkan olmuştur.

Bu bakışla hareket eden Metal İşçileri Birliği OSTİM Komitesi de kuruluşunu takip eden günlerde bu sorumlulukla hareket etmiş, ilk toplantılarında mücadeleyi büyütmenin yollarını aramıştır. Direniş alanındaki işçilere yönelik hazırlanmış bir bildiri ile seslenme yoluna giden OSTİM metal işçileri, alanlarındaki sınıfsal temaslarında da bu konuyu yoğun olarak işlediler. Bu yönelimle OSTİM bölgesinde sınıf dayanışmasını işleyen, Metal İşçileri Birliği’nde örgütlenmeye çağıran yazılamalar ve afişler yapıldı. Bu pratik çalışmaların ardından, TEKEL direnişi gündemi ile ilgili olarak bir işçi toplantısı yapma kararına varıldı.

16 Şubat 2010 tarihinde “TEKEL Direnişi ile Sınıf Dayanışmasını Yükseltelim” şiarıyla gerçekleştirildi bu toplantı. TEKEL işçilerinin direnişlerini anlattığı etkinlikte, katılan 30 kadar işçiden çoğu söz alarak kendilerini ifade ettiler. Bir TEKEL işçisinin, iki ayı aşan ve

bu iki ayda yaşayarak öğrendiklerini özetleyen konuşması alkışlarla karşılandı.

Bu etkinlik Metal İşçileri Birliği’nin OSTİM çalışmaları açısından bir sınav oldu ve biz bu sınavı başarıyla geçmiş olduk. Bundan böyle daha kararlı ve güçlü adımlarla OSTİM’de metal işçilerinin birliğini oluşturacağız.

Metal İşçileri Birliği OSTİM Yürütmesi

Metal İşçileri Birliği OSTİM’de!

TEKEL direnişine Menemen’den destek

TEKEL direnişi yüreğimizi ısıtırken bizler de “Her yer TEKEL, her yer direniş!” sloganıyla bulunduğumuz her alanda mücadeleyi büyütmeye çalışıyoruz. Bunun için daha TEKEL direnişi devam ederken İstanbul’un farklı sanayi bölgelerinde “TEKEL işçileri ile 1 Lira’nı PAYLAŞ!” çağrısıyla bir kampanya örgütledik. Bu kampanya ile birçok fabrikada metal işçilerine TEKEL işçilerinin haklı ve onurlu mücadelesini anlatarak bu kararlı direnişe sahip çıkmaya çağırdık. Simgesel olarak işçilerden 1’er lira toplayarak bu paraları TEKEL işçilerine gönderdik.

Bundan sonra da Metal İşçileri Birliği olarak TEKEL işçilerinin başlattığı bu mücadeleyi büyütmek için her türlü çabayı sarf edeceğiz. Bütün sınıf kardeşlerimizi de bu mücadelenin parçası olmaya davet ediyoruz.

Metal İşçileri Birliği İstanbul Yürütmesi

2 METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Page 3: Metal İşçileri Bülteni-Mart 2010

Demir çelik fabrikaları her zaman çalışma koşullarıyla birlikte en ağır sömürünün yaşandığı sektörlerden biri oldu. Ama bunun da ötesinde sektörde taban örgütlülüğünün olmaması, Türk Metal gibi bir çetenin on yıllardır kurduğu tahakküm gibi nedenlerle çalışma ve yaşam koşulları sürekli olarak daha da ağırlaştı. Buna bir de demir-çelik sektöründe üretim yapan fabrikaların önemli bir bölümünün patronlarının mafya bağlantılarını eklediğinizde burada sermaye sınıfının pervasız saldırganlığının aldığı boyutlar ortaya çıkar.

İşte Aliağa demir çelik fabrikalarında çalışan işçiler yıllardır bu koşullarda çalışıyor, örgütsüzlüğün bedelini ağır çalışma koşulları ve sürekli artan hak gaspları ile ödüyorlar.

Aliağa’da bu hak gasplarının en önemlilerinden biri 2002 yılında yaşanmıştı. O dönem sermayenin ülke düzeyinde yaşadığı krizi fırsat bilen demir çelik patronları bir günde binlerce demir-çelik işçisine girdi-çıktı yaparak tüm kazanılmış hakları bir anda ortadan kaldırmışlardı. Bu girdi-çıktılarla birlikte ücretlerde yarı yarıya bir düşüş yaşanmıştı.

Örgütlü bir tepki açığa çıkmasa da bu olaydan sonra havzada çalışan işçiler kazanılmış hakların iadesini talep eden davalar açmaya başlamışlardı. Önce tekil olarak başlayan bu süreç yaşanan hak kayıplarına öfkenin de etkisi ile dalga dalga yayılmış, binin üzerinde demir çelik işçisi Aliağa’nın en büyük demir çelik işletmeleri ile mahkemelik olmuştu.

Senelerdir dönen bir sürü hukuksuzluk ve keyfiyete rağmen nihayet bu davalarda sona doğru gelindi. Ancak kağıt üzerinde bile gizleyemedikleri bu sahtekarlıklarını bir kez daha pervasızlıkları ile örtmeye çalışıyorlar. Bir yandan Yargıtay’dan davaları geri çevirmeye çalışıyor, bir yandan ise senelerce sessiz kaldıktan sonra bu davaları açan işçileri parça parça işten çıkarmaya başladılar.

Şimdiye kadar özellikle İzmir Demir Çelik’te 20’li gruplar halinde 200’e yakın işçi sırf bu yüzden işten atıldı. Tabii ki her zaman ki gibi bu saldırganlıkta başrolde oynayanlardan biri de Türk Metal çetesi oldu. Bu çete bir kez daha atılması gereken işçilerin listesini patronlara sunmaktan kaçınmadı.

Her ne kadar içimizde görünüp bize ihanet eden böylesi çetelere, derin mafya bağlantılarına sahip olsalar da demir-çelik patronların bu saldırganlığı aslında duydukları derin korkunun bir ifadesidir. Onlar bir yanıyla neredeyse onyıldır gasp ettikleri hakları ellerinden kaçırmanın korkusunu yaşarken esas olarak ise onyıllardır suskun birer köle olarak sömürmeye alıştıkları demir-çelik işçilerinin kazanmayı öğrenmesinden korkuyorlar. Sonuçta belki kazanılan sadece bir dava olacak, o davanın sonucunu uygulama zahmetine bile katlanmaları gerekmeyecek belki ama bu davalar bir başlangıç olacak. İşte bu mafya bozuntuları bunu çok iyi bildikleri için ölesiye korkuyorlar.

Demir çelik işçisinin üzerine serilmiş olan ölü toprağını atıp, kendisine güvenini tazeleyip karşılarına dikilmesinden korkuyorlar. İşte bunun için de bir kez daha saldırıya geçiyorlar.

Demir çelik işçisinin bu saldırganlığa prim verip vermeyeceği ise onun tabanda kurduğu öz örgütlülüğü ile doğrudan bağlantılıdır. Senelerdir üyelik formları doldurup aidatlarını ödediği sendikaların kendisini savunmaya yetmediği gibi tek başına patronlar düzenin mahkemelerinin vereceği kararlar da demir çelik işçisinin kazanmasını sağlayamayacak, kaderini değiştirmeyecektir.

Demir çelik işçisi artık daha fazla geç kalmadan fabrika fabrika kuracağı komitelerle kendi kaderini kendi eline almalı, kendi gücüne güvenerek demir çelik patronlarının karşısına dikilmelidir. Böylesi bir gücün karşısında hiçbir güç duramayacaktır. Sırtımızdan beslenen bu mafya bozuntuları da bu güç karşısında eriyip gidecektir. Kazanan işçilerin birliği ve mücadelesi olacaktır.

Demir-çelik işçisi mücadele yolunu tutmalıdır!

Metal patronların fabrikalarda kurmak istedikleri kölelik düzenine karşı seslerini yükselten ve sendikal örgütlenme mücadelesine adım atan işçiler türlü baskı ve zor yöntemleriyle yıldırılmak isteniyor.

Tüm bu saldırılar yetmezmiş gibi bir de işbirlikçi/taşeron Türk Metal çetesi devreye sokularak örgütlenme mücadeleleri boğulmaya çalışılıyor. Taşeron sendikanın yöneticileri fabrikalara patronlar tarafından sokularak işçiler üzerinde geceli gündüzlü baskı kuruluyor.

Bunun son örneği ise İzmir Gaziemir’deki Ege Serbest Bölgesi’nde kurulu bulunan Almanya merkezli Mahle Mopisan fabrikasında yaşandı. 500’ü aşkın işçinin çalıştığı fabrikada 3 Mart 2010 tarihinde çoğunluğu sağlayarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yetki tespit başvurusunda bulunan DİSK’e bağlı Birleşik Metal İşçileri Sendikası işten atma saldırısıyla karşılaştı. Patronun işçiler üzerinde estirdiği teröre taşeron sendika Türk Metal çetesi de eşlik etti. Patron dostu işçi düşmanı Türk Metal çetesini fabrikaya sokmak isteyen Mahle Mopisan patronu Birleşik Metal üyesi işçileri türlü tehditlerle istifaya zorluyor.

2010 yılının Ocak ayında fabrikada örgütlenme çalışması başlatan Birleşik Metal-İş Sendikası’nın 3 Mart günü yetki tespit başvurusunu yapmasının ardından Türk Metal çetesiyle elele veren Mahle Mopisan patronu 4 işçiyi işten attı. İşyerine Türk Metal çetesini sokmaya çalışan patron geceli gündüzlü baskı ve tehditlerini sürdürdü. Fabrikaya getirdiği noterle işçileri istifaya zorlayan patron, beyaz yakalıları da Türk Metal’e üye yaparak Birleşik Metal-İş’in bu işyerinde örgütlenmesini istemediğini ilan etti.

10 Mart günü ise Birleşik Metal-İş’te örgütlenen işçileri patron baskısıyla üye yapmaya çalışan Türk Metal, işyerine Serbest Bölge dışından 30 dolayında kişi getirerek işçilere gözdağı vermeye çalıştı. Dört araçla işyeri önüne gelen bu kişilerle Birleşik Metal-İş yöneticileri arasında tartışma çıktı. Birleşik Metal-İş yöneticilerinin, bu kişilerin dışarı çıkmaması durumunda serbest bölge içinde eylem yapacaklarını söylemesi üzerine polis bu araçları ve içindekileri kapının önüne çıkardı.

Bu gerginliğin ardından Alman Konsolosluğunun önüne giden Mahle Mopisan işçileri burada yaptıkları eylem ile kararlılıklarını dile getirdiler.

Mahle Mopisan’da Türk Metal-patron işbirliği devrede

3METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Page 4: Metal İşçileri Bülteni-Mart 2010

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Mart ayı toplantısını gerçekleştirdi. Toplantının gündem başlıkları üzerinde kapsamlı tartışmalar yapan Merkezi Yürütme Kurulu çeşitli sonuçlara ulaşmış ve kararlar almıştır. Bunları ana başlıklar halinde şu biçimde özetleyebiliriz:

- TEKEL direnişi ve bahar dönemi üzerine:1. 78 gün boyunca devletin baskı ve terörüne ve daha nice zorluklara

karşı kararlılıkla sürdürülen Ankara’daki TEKEL direnişi bitirildi. Direnişin bitirilmesi sermaye iktidarı ve sendika bürokratlarının elbirliğiyle gerçekleştirilmiştir. (…)

Ortaya çıkan bu sonuç geri bir adım da olsa, henüz hiçbir şey bitmiş değildir. Çünkü TEKEL direnişi, işçi sınıfına büyük bir moral kazanım sağlamış, mücadele ve örgütlenme isteğini güçlendirmiştir. Dahası, sendika bürokratları TEKEL direnişini bitirirken bir dizi vaatte de bulunmak zorunda kalmışlardır.

Bu vaatlerden ilki mücadelenin bundan böyle ülke sathına yayılacağı biçimindedir. Bu merkezi mücadele mevzisini düşürmek amacıyla sendika bürokratları tarafından ileri sürülmüş bir kandırmacadır. Çünkü gereklerini hiçbir zaman yerine getirmeyeceklerdir. İkinci olarak TEKEL işçileri 1 Nisan’da yeniden Ankara’ya geleceklerdir. Ancak bin kadarlık bir sayı ve bir geceliğine. Üçüncü vaadi veren konfedarasyon yönetimleri ise 26 Mayıs’ta ülke çapında iş bırakılacağını açıklamışlardır. TEKEL direnişinin alevleri arasında direniş ateşini söndürmek için verilen bu vaadin ortada bırakılacağı açıktır. Eğer müdahale edilmezse, 26 Mayıs bu bürokratların elinde içi boşaltılmış, göstermelik bir eylem haline getirilecektir.

Ancak sendika bürokratlarının bu vaatleri vermekteki niyetleri ne olursa olsun tabandan yükselen bir sınıf inisiyatifiyle bu vaatler bir ileri çıkışın dayanağı yapılabilir. Sendika bürokratlarının koydukları sınırlar aşılabilir ve TEKEL direnişinin maddi ve moral kazanımları, işçi sınıfının genel-grev genel direniş yolunda yürüyüşüne dayanak olabilir.

2. Görev açık ve nettir: Genel grev-genel direnişi örgütlemek! Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu, bu bilinçle bütün

ileri ve öncü sınıf güçlerini bu görevi omuzlamak amacıyla bir araya gelmeye ve sorumluluk üstlenmeye çağırmaktadır.

Bu doğrultuda ilk hedef 1 Nisan eylemidir. TEKEL işçilerinin sönmeyen direniş ateşini harlamak için 1 Nisan eylemini göstermelik olmaktan çıkarmalıyız. Bu amaçla, olabilecek en yüksek katılımı sağlamak için seferber olmalı ve on binlerle TEKEL işçisiyle kol kola Ankara’ya gitmeliyiz.

Metal İşçileri Birliği, bu amaçla metal işkolunda sendikalı-sendikasız bütün fabrika ve işyerlerinde bir çalışma yürütecektir. Aynı zamanda bunun için işkolundaki örgütlü sendikaların yönetimlerini, bu yönde karar almak ve uygulamak üzere zorlamayı bir görev bilmektedir.

3. Ayrıca, bu süreç bahar döneminin tarihsel günleriyle de çakışmaktadır. Özellikle 1 Mayıs bu güncel görevlerin gerçekleştirilmesi bakımından özel önemde bir gündür. İşçi sınıfının uluslar arası birlik-mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs genel grev-genel direniş için bir basamak haline getirilmelidir. 1 Mayıs’ı kazanmak bu yıl anlamını burada bulmakta ve 26 Mayıs’ı bir genel grev-genel direnişe dönüştürmek hedefine bağlanmaktadır.

Bu anlayışla Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu, 1 Mayıs’ı tarihsel anlamına ve güncel önemine uygun bir katılım ve içerikle kutlamayı görev bilmektedir. Bu görevi yerine getirmek üzere, 1 Mayıs’a hazırlık amacıyla yoğun bir kitle seferberliği yürütülecektir.

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu, böyle bir kitle seferberliğinin üzerinden yükselmek üzere tüm metal işçilerine fabrika pankartlarıyla 1 Mayıs’a katılmaya çağırmaktadır.

4. Genel grev-genel direniş yolunda ilerlemenin en temel koşulu işçi sınıfının bağımsız örgütlülükleridir. Bu TEKEL direnişinin en önemli derslerinden biridir. TEKEL işçileri, sendika bürokratlarına rağmen mücadeleyi taşıyabilecek bir bağımsız iç örgütlülüğe ve önderlik iradesine sahip olsalardı sonuç farklı olurdu. İşte TEKEL direnişinin bu büyük dersinin de uyarıcılığıyla tüm sınıf güçlerini tek tek fabrikalardan işkollarına, sanayi havzalarından il ve ülke çapına, her düzeyde genel grev-genel direniş komitelerini oluşturmaya çağırmaktadır.

Bu amaç doğrultusunda tüm yerel Metal İşçileri Birliği birimleri zaman geçirmeden, genel grev-genel direnişi örgütlemek görevini yerine getirecek direniş komitelerini oluşturmak üzere kitle toplantıları örgütleyeceklerdir.

Genel grev-genel direniş komitelerinin görevi, genel grev-genel direnişi düşüncesini sınıfın en geniş bölüklerine taşımak üzere yoğun bir ajitasyon çalışması yürütmek, bunu eylemli bir süreçle birleştirmek ve direniş komitelerini daha geniş bir alana yaymak olacaktır.

- İşkolunun gündemi1. İşkolunda metal patronları üretimde, satışlarda, ihracatta

parlak tablolar sunmaya devam ediyor. Bununla birlikte “krizdeyiz” yaygarasını da elden bırakmıyorlar. Böylelikle bir yandan teşvik paketlerini almaya devam ediyor, diğer yandansa metal işçileri üzerindeki saldırılarını aralıksız sürdürüyorlar. (…)

Tüm bunlar yeni değildir. Bugün yeni olarak söylenmesi gerekenler daha çok metal işçileri cephesindendir. Zira krizin ilk dönemlerinde gemi azıya alan metal patronlarının yaygın saldırıları karşısında savunmaya geçen ve en geri şartlarda da olsa işini kaybetmemek telaşına düşen metal işçileri, bugün yeni bir dönemin eşiğindedir. Metal işçilerinin saflarında belirgin biçimde mücadele isteği büyümektedir. Son dönemde yaşanan Akkardan, Mahle Mopisan, Ekodepar, Daiyang gibi çıkışlar bunun ifadesidir. Bu çıkışların büyük bölümünün de gösterdiği gibi, metal işçileri içerisinde örgütlenme eğilimi güçlenmektedir. Bunun böyle olmasında, TEKEL direnişinin belirgin bir etkisi olduğunu belirtmek gerekir.

Metal İşçileri Birliği, işkolundaki bu gelişmeleri dikkate alan bir hazırlık yapmalıdır.

2. Bu koşullarda yaklaşan MESS grup TİS’leri daha büyük bir önem kazanmaktadır. Bir önceki TİS döneminde metal işçilerinin beklentilerini ve mücadeleci dinamiklerini kriz bahanesiyle savuşturan MESS patronları, bu kez metal işçilerinin mücadelesi karşısında oldukça zorlanacaktır. Zira bu kez metal işçileri için TİS süreci, kriz sonrasında kaybedilen hak ve mevzilerinin yeniden kazanılıp kazanılmayacağı yönünde bir sınav olacaktır.

Metal patronları da bu bilinçle kriz yaygarası yapmaya devam ediyorlar. Bunu yapıyorlar çünkü kriz bahanesiyle metal işçisinden çaldıklarını geri vermek istemiyorlar.

3. TİS süreci bugünden sendikaların tutumlarını da belirlemektedir. Bugünlerde dikkat çekici biçimde Türk Metal bir dizi alanda örgütlü olduğu işyerlerine yönelerek Birleşik Metal üzerindeki baskısını arttırmaktadır. (Mahle Mopisan ve Eskişehir örnekleri) Bu Türk Metal’in her zamanki pratiğidir. Ancak tek sendika hedefiyle birlikte tüm bunları aynı zamanda TİS’e hazırlık olarak da değerlendirebiliriz.

Diğer taraftan belirtmek gerekir ki Türk Metal çetesi sınıfa yönelik saldırılardaki suç ortaklığını sürdürüyor. İzmir Demir Çelik’te yaşananlar son örnek olmuştur. 200 kadar demir-çelik işçisinin işten atılmasında bu çete doğrudan rol oynamıştır.

4. MESS grup TİS’lerine yönelik hazırlıklarımızı sürdürmeli, zaman geçirmeden pratik adımlarımızı atmalıyız. Bunun için eylemli mücadeleyi yükseltmenin de kritik bir önemde olduğu inancıyla,

4 METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu’nun Mart ayı toplantısı sonuçları

Page 5: Metal İşçileri Bülteni-Mart 2010

12 Eylül askeri faşist darbesinden beri metal işçilerinin sırtında bir kambur olarak duran Türk Metal çetesi yeni oyunlar peşinde.

Bu çetenin kıdemli hamisi Mustafa Özbek’in Ergenekon operasyonları kapsamında tutuklanmasının ardından sendika başkanlığına yıllardır Özbek’in taşeronluğunu yapan Pevrul Kavrak seçilmiş, bu değişiklikle birlikte Türk Metal çetesinin söylemlerinde de belli değişiklikler göze çarpmıştı. Küreselleşmenin zararlarından ve işçi haklarından dem vurmaya başlayan bu çete söylemlerini Özbek’in danışmanlarını işten çıkartarak, Cumhuriyet Gazetesi ve Avrasya TV ile ilişkilerini keserek makyajlamıştı. Ancak tüm bu makyajların sermayenin istekleri doğrultusunda yapıldığı, Türk Metal’in sermaye taşeronu kimliğimde en ufak bir değişiklik olmadığı çok geçmeden ortaya çıktı.

Fabrikalarda işçi haklarına yapılan saldırılarda taşeronluk, öncü işçilerin işten çıkartılmasında baş aktörlük rolü Pevrul Kavrak döneminde de hız kesmeden devam etti. Yine işkolunda örgütlü Birleşik Metal İş’in örgütlü olduğu fabrikalara patronların talepleri ile saldırılar da artarak devam etti.

Bunun son örnekleri geçtiğimiz haftalar içerisinde Eskişehir ve İzmir’de yaşandı.Eskişehir’de Türk Metal çetesi yaptığı bir basın açıklaması ile Birleşik Metal’in

yöneticilerinin kendilerine silahlı saldırıda bulunduğunu iddia etti. Bu çetenin iddiasına göre Birleşik Metal’den istifa ederek Türk Metal’e üye olan bir işçi evinin önünde gece yarısı silahla tehdit edilmişti.

Ancak metal işçileri ve sektörü yakından takip eden herkes bilir ki bahsettikleri yöntem esas olarak bu çetenin yıllardır kullandığı kendi yöntemidir. Benzer tehditlerle, patronla kolkola yapılan şantajlarla, eli sopalı yüzlerce kişi ile fabrikaları basarak işçilere ve Birleşik Metal İş Sendikası’nın örgütlülüğüne onlarca kez saldırmıştır bu çete. İstanbul’da G-U işçileri Birleşik Metal’de örgütlendiğinde patronun talebi ile Temsilciler Kurulu’nda örgütlenmesi gereken bir fabrika olarak G-U’yu koyan Özbek’tir. Bosal Mimaysan’da Birleşik Metal’in son genel kurulunun yaşandığı saatlerde yüzlerce eli sopalı çapulcu ve noterle fabrikanın kapısına dayanan yine bu çetedir. Çok gerilere gitmeden Bursa’da Grammer’de ve Asil Çelik’te her türlü yöntemle işçileri sendika değiştirmeye zorlayan ise bu kez Pavrul Kavrak’ın başına geçtiği aynı çetedir. Yıllardır bu vb. onlarca saldırı orta yerde duruyorken bu çetenin mağdur rolüne yatması, yeni TİS dönemi öncesinde yaptıkları yeni oyunların habercisidir.

Pevrul Kavlak bunun sinyallerini vermişti. Türk Metal dergisinin son sayısında yazdığı başyazıda bu çete reisi yeni hedeflerinin sektörde tek sendika olmak olduğunu açıklamıştı. Sermaye sınıfı cephesinden Sendikalar Yasası’nda yapılması planlanan düzenlemeler ile çakışan bu söylem aynı zamanda başta kendi bünyesindeki öncü işçiler ve Birleşik Metal’in örgütlü olduğu fabrikalar olmak üzere metal işçilerine karşı girişecekleri yeni saldırıların habercisiydi.

İzmir’de yaşananlar ise sözde küresel emperyalizme karşı işçi haklarının savunuculuğunu üstlenen bu çetenin hakkını arayan işçilere karşı patronlardan da büyük bir sınıf kini ile düşmanlık ettiklerini bir kez daha gösterdi. İzmir Demir Çelik’te 20’li gruplar halinde ardı ardına 200’e yakın işçi işten çıkartıldı. Türk Metal çetesi ise yine her zamanki gibi işten çıkartılan üyelerini savunmak yerine çıkartılması gereken işçilerin listesini patrona vermeyi tercih etti. “Eski işçileri çıkartın, rahat edersiniz!” söylemleri ile patronlara akıl dağıttı.

Bu son örnekler sicili hayli karanlık olan bu çetenin metal işçileri üzerindeki uğursuz rolünü daha da pervasızlaşarak oynamaya devam edeceğinin yeni bir kanıtı oldu. Özellikle yeni bir grup TİS süreci yaklaşıyorken “Sektörde tek sendika olmak!” gibi bir hedefle devam eden bu saldırganlık metal işçilerinin mücadelesinin temel hedeflerinden birinin de bu çete olması gerektiğini bir kez daha göstermiş oldu.

Bu yanıyla 2008 krizinin faturasının metal işçileri tarafından kabul edilip edilmeyeceğini ortaya çıkaracak olan 2010-2012 grup TİS’leri öncesinde bu yaşananlar metal işçileri için yeni bir uyarıdır. Metal işçileri ya patronlarla kolkola yürüyen bu saldırganlığa boyun eğecek, ya da TEKEL direnişinin de dersleri ile birlikte mücadelesini büyüterek metal patronlarından ve bu işbirlikçi çeteden hesap soracaktır.

Metal İşçileri Birliği03.03.2010

önümüzdeki günlerde yapılacak olan Otomotiv Sanayicileri Derneği Genel Kurulu’nu değerlendirebiliriz. Genel Kurul salonu önünde “Çaldıklarınızı geri verin” gibi bir şiarla yapılacak eyem son derece anlamlı bir başlangıç olacaktır.

5. Bununla birlikte TİS Sempozyumu’nu örgütlemek üzere hazırlıklarımızı hızlandıracağız. Sempozyum ön hazırlık çalışmalarında kullanılacak araçlar kısa sürede hazırlanmış olacaktır. Sempozyumun yeri için düşünülen ilk mekanlardan sonuç alınamaması üzerine, yeni mekanlar için girişimlere başlanacaktır. Sempozyumdaki sunumlar için konu başlıkları belirlenmiş ve çalışmalar için bir işbölümü yapılmıştır. Sempozyumun sunum başlıkları şöyledir: Bu dönem grup TİS’lerinin stratejik önemi, talepler, örgütlenme hattı, mücadele hattı.

- Metal İşçileri Birliği dönemsel hedefler ve planlamalar üzerine değerlendirme

1. Programın basımının ardından, programı ileri ve öncü işçilere tanıtmak ve böylelikle Metal İşçileri Birliği ’ni büyütmek yerine getirilmeyi bekleyen bir görev olarak ortada durmaktadır.

2. Metal İşçileri Birliği ’nin yerel ayaklarını örgütlemek üzere başlatılan girişimler sonucunda anlamlı ilk sonuçların alındığı görülmektedir. Yeni bazı il ve bölgelerde bugün öncü ve devrimci işçiler, Metal İşçileri Birliği çalışmalarını örgütlü bir tarza yürütmeye başlamış bulunmaktadırlar.

3. Metal İşçileri Birliği ’in mevcut örgütlerinde belirgin biçimde bir olgunlaşma sözkonusudur. Bu Metal İşçileri Birliği adına yürütülen çalışmaların yoğunluğundan ve sürekliliğinden de anlaşılmaktadır. Bu yönde atılan adımların maddi ve moral kazınmalarına da dayanarak çalışma düzeyimizi ve kapasitemizi daha da geliştirmek, ayrıca hala da çalışmalarını istikrara kavuşturacak bir örgütsel olgunluktan uzak birimlerin bu ilk yaşamsal adımları atmalarını sağlamak temel görevimizdir.

4. Sendikalar üzerine yayınlanması düşünülen broşürlerin ön hazırlıkları gözden geçirilmiş ve hala da materyal toplama aşamasında bulunan bu çalışmaların hızlandırılması ve belli bir sistematiğe oturtulması gereğinin altı çizilmiştir.

- Bülten değerlendirme ve planlama1. ...Bu haliyle bülten istediğimiz nitelikten

uzaktır. Yerel katkıların, özellikle de fabrika gündemlerini tutan yazı ve röportajların zayıflığı belirgindir. Bununla birlikte işkolunun gündemini tutarak devrimci bir tutumla yanıtlayacak yazıların arttırılması ve çeşitlenmesi bir gerekliliktir.

2. Nisan sayısı üzerine bir planlama yapılmış bulunmaktadır. (…)

Gündemindeki konuları en genel hatlarıyla bu biçimde değerlendiren ve bir dizi karara dönüştüren MİB Merkezi Yürütme Kurulu işçi sınıfı açısından son derece önemli ve kritik bir döneme girildiği inancıyla, tüm yerel birimleri belirlenen çalışma planını hayata geçirmeye ve genel grev-genel direniş yolunda kararlılıkla yürümeye çağırmaktadır.

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu

Mart 2010

5METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Türk Metal çetesi yeni oyunlar

peşinde!..

Page 6: Metal İşçileri Bülteni-Mart 2010

6 METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Gebze Çayırova’da işten atma saldırısına karşı direnişlerini sürdüren Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi Akkardan işçilerini Çelik-İş Sendikası üyesi Feniş işçileri ziyaret etti. Akkardan fabrikasına yakın bir mesafede bulunan Feniş fabrikasından vardiya çıkışında destek ziyaretinde bulunan işçiler sloganlarla Akkardan önüne geldiler.

Burada ik olarak Birleşik Metal Gebze Şube Örgütlenme Sekreteri Nihat Akyol söz alarak Feniş işçilerini selamladı.

Ardından söz alan Feniş işyeri baş temsilcisi Fırat Güneş “Ülkemizde ve dünyada başlayan krizin faturası bir kez daha işçi sınıfına kesilmeye çalışılıyor. Başbakan işçi çıkartmak en son tercihimiz diyerek timsah gözyaşları döküyor. Akkardan fabrikasında eski Feniş işçileri de çalışıyor. Bu bile gösteriyor ki bu saldırılar herkesin başına gelebilir ve geliyor da. Bu yüzden bu mesele bizim ortak meselemiz ve birlik olmalıyız” diyerek bundan sonra da direnişteki Akkardan işçileri ile dayanışma içerisinde hareket edeceklerini söyledi.

Diğer yandan, fabrika önünde direnişlerini sürdüren Akkardan işçilerine içeride çalışan arkadaşları da destek veriyor. Vardiya çıkışlarında fabrika önünde hep beraber sloganlar atılıyor.

18 Aralık 2008 tarihinde sendikalaştıkları için işten çıkarılan Birleşik Metal üyesi Sinter Metal işçilerinin 1 yılı aşkın süredir sonuçlandırılmayan işe iade davaları, 1 Mart Pazartesi günü Üsküdar Çiçekçi’deki 3. İş Mahkemesi’nde görüldü. Sinter Metal işçileri duruşmaya “Geç gelen adalet adalet değildir / Sinter Metal İşçileri” pankartıyla katıldı. İşçi ve işveren avukatlarının katıldığı duruşma, davadaki eksiklikler gerekçe gösterilerek Ağustos ayına ertelendi.

Mahkeme heyetinin duruşmayı Ağustos ayına ertelemesi üzerine Sinter Metal işçileri karara tepkilerini adliye binasına girerek göstermeye çalıştı. Polisin müdahalesiyle karşılaşan işçilerden biri rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı.

Polisle yaşanan gerginliğin ardından işçiler “Satılmış adalet istemiyoruz!”, “Satılmış hakim istemiyoruz!”, “Davamız ekmek davasıdır!” sloganlarıyla adliye önünde oturma eylemine başladı. Daha sonrasında ise Sinter işçileri mahkemenin haksız kararını protesto etmek için Adliye önünde 3 günlük bir açlık grevi gerçekleştirdiler.

Çorlu’da Güney Kore sermayeli paslanmaz çelik üreticisi Daiyang’da yaşanan sendika düşmanlığı ve işten atma saldırısı protesto edildi.

Fabrikada çoğunluğu sağlayarak yetki tespit başvurusunda bulunan DİSK / Birleşik Metal-İş Sendikası 2 Mart günü Çorlu Adliyesi’ne gerçekleştirdiği yürüyüşle Daiyang patronu hakkında suç duyurusunda bulundu.

Sendika temsilciliği önünden Çorlu Adliyesi’ne yürüyen kitlenin açtığı pankartlar polis tarafından kapatılmak istendi. Sendika yöneticileriyle polis arasında yaşanan gerginliğin ardından pankartlar açık tutularak eyleme devam edildi. Yapılan konuşmalarda Daiyang’ta yaşanan hukuksuzluk teşhir edildi. Mücadelenin süreceği söylendi.

Daiyang’taki sendika düşmanlığını 10 işçiyi işten atarak gösteren patron işçilerin evlerini gezerek sendika üyesi işçileri istifaya zorluyor. Serbest bölgede sendikal hakların geçerli olmadığını söyleyen Daiyang Kore ve Çin’den işçi getireceği tehdidiyle işçiler üzerinde baskı kurmaya çalışıyor.

Bir aydır direnişte olan Akkardan işçilerine destek ziyaretleri sürüyor. Metal İşçileri Birliği 11 Mart günü direnişçi işçileri ziyaret ederek “Direnişiniz direnişimizdir!” dedi.

Feniş fabrikasının önünde bir araya gelen metal işçileri burada pankart açıp kortej oluşturarak sloganlar eşliğinde direniş alanına doğru yürüyüş gerçekleştirdiler. Fabrika önünde bekleyen Akkardan işçileri Metal İşçileri Birliği’ni alkışlarla karşıladılar.

Ziyarette Metal İşçileri Birliği adına bir konuşma yapıldı. Akkardan direnişinin anlamı üzerinde duran Birlik temsilcisi çalışma yürütülen alanlarda bu direnişin sesini yayacaklarını belirtti. TEKEL işçilerinin açmış olduğu mücadele yolunda ilerlemenin kazanmanın biricik şartı olduğu söyledi. Konuşmada ayrıca sendika bürokrasisinin ve diğer gerici eğilimlerin mücadelenin önünde bir engele dönüşmesine karşı tek çözümün taban inisiyatifinin güçlendirilmesi olduğu ifade edildi. İşçilerin gerici eğilimlerin önünü alacak taban inisiyatifleri oluşturması gerektiği ifade edildi.

Feniş işçilerinden Akkardan

direnişine ziyaret

Sinter işçilerinden mahkeme kararına tepki

Daiyang’da sendika

düşmanlığı

Metal İşçileri Birliği Akkardan işçilerini

ziyaret etti…

Page 7: Metal İşçileri Bülteni-Mart 2010

Neredeyse bir buçuk yıldır kriz edebiyatı ile tüm haklarımıza saldırdılar. Sadece Türkiye’de 1 milyonun üzerinde işçi işinden edilirken geriye kalan milyonların ise çalışma ve yaşam koşulları daha da ağırlaştırıldı. Ücretler düşürüldü, sosyal haklar gasp edildi. Esnek çalışma hükümleri uygulanarak Ortaçağ köleliği fiili olarak uygulanmaya başlandı.

Bunların hepsi “Aynı gemideyiz!”, “Fedakarlık yapacağız!” edebiyatları ile yürüdü. Patronların tüm feryatlarına rağmen sermaye devletinin başbakanı ise krizin teğet geçtiğini söyleyip durdu bu bir buçuk yıl boyunca.

Bugün artık krizin teğet mi geçtiği, yoksa en derinden mi vurduğu oldukça açık bir şekilde görülüyor. Kapitalist dünya düzeninin krizi bir kez daha işçi sınıfına fatura edilerek sermaye sınıfı tarafından atlatıldı. Daha doğrusu atlatılmaya çalışılıyor.

Öyle ki bahsettiğimiz hak gaspları ve esnek üretim saldırısı ile sermaye sınıfı işçi sınıfı üzerindeki sömürü oranını kat be kat arttırdı. Artık burjuva köşe yazarları bile krizin ilk etkilerinin atlatılmasının ardından beklenen istihdam artışlarının gerçekleşmeyeceğini söylüyorlar. Özellikle Türkiye gibi ülkelerde bundan böyle çok daha az sayıda işçi ile çok daha fazla üretimin temel bir politika olarak uygulamanın olanaklarının arttığını itiraf etmek zorunda kalıyorlar.

İşte bu yaşananlar özellikle metal sektöründe tüm çıplaklığı ile yaşanıyor. Tabii ki Türkiye’de sanayi üretiminin temelini oluşturan otomotiv sektöründe de.

Bu gerçek bugün otomotiv patronlarının kendi itirafları ile gün yüzüne çıkıyor. Hazırladıkları raporlarda 2010 Şubat ayı ile birlikte üretimde ciddi artışlar yaşandığını söylüyor bu beyler. İhracatın ise %40’ların üzerinde arttığını itiraf ediyorlar. Hatta pervasızlıklarını bir adım daha ileri götürerek televizyonlara verdikleri reklamlarla sektörün ne kadar geliştiğinden, ne kadar parladığından dem vuruyorlar.

Bu asalaklar payına tüm bu övünmeler elbette bir kez daha bizlerin sırtından yaşanıyor. Bizler ne zaman çalışıp ne zaman çalışmayacağımızı bile bilemezken, alacağımız ücret belli olmadığı için evimize götüreceğimiz ekmeğin hesabını yapamazken bu beyler milyar dolarlarla ölçtükleri ihracat rakamları ile bir kez daha karşımıza çıkıp üstün başarıları ile övünüyorlar. Bizden her defasında daha fazla istedikleri fedakarlığın karşılığı ise her defasında daha fazla sömürü oluyor.

Birkaç ay sonra yeni bir grup toplu sözleşme dönemi başlayacak. Şimdiden emin olabiliriz ki o zaman bir kez daha fedakarlığımız için teşekkür edip yine daha fazlasını isteyecekler. Çünkü çok iyi biliyorlar ki biz örgütsüz olduğumuz sürece her istediklerini şu veya bu şekilde kabul ettirmeyi başaracaklar. Hele hele onların ajanı olarak davranan sendika ağaları tepemizdeyken.

Ama artık bu pervasızlıkları kabul etmemeliyiz. Artık sırtımızdan sağladıkları rantla sefa süren bu sömürücülerden ve onların işbirlikçilerinden hesap sormalıyız. 2010-2012 grup toplu iş sözleşmelerini hesap soracağımız bir mücadele sürecine çevirmeliyiz. Son bir yılda yüzün üzerinde işyerinde yaktığımız direniş ateşini toplu sözleşmelerle birlikte tüm sektöre, tüm işçi sınıfına yaymalıyız. Onyıllardır verdiğimiz mücadelelerden, Demirdöküm’den, Singer’den, Kavel’den, ’98 metal fırtınasından, Sinter’den, Entes’ten, Akkardan’dan ve en önemlisi de TEKEL direnişçilerinden öğrenerek mücadele bayrağını yükseltmeliyiz.

Sırtımızdan elde ettikleri rantlarla övünüyorlar!...

Mail adresi:[email protected]

İstanbul - Esenyurt İşçi Kültür EviBahçeyolu Cad.Ülbeyi iş hanı Kat.1(

Prenses Düğün Salonu Üstü) Esenyurt Tel: 0.212.6204076

İstanbul - Kartal İşçi Kültür Evi DerneğiKarlıktepe Mah. Gürpınar Sok. No:26/1

Kartal Tel: 0.506.8050485

İstanbul - OSB-İMES İşçileri Derneği Yukarı Dudullu Mah. Kerem Sokak

No:5/3 Ümraniye Tel: 0.216.5403580

İstanbul - Sefaköy İşçi Kültür Eviİnönü Mah. Tolga Cad. No:65

KüçükçekmeceTel: 0.212.6977153

İstanbul - Topkapı İşçi DerneğiDavutpaşa Cad. TİM-1 İş Merkezi

Kat:3/230 TopkapıTel: 0.212.5761151

İstanbul - Tersane İşçileri Birliği DerneğiAydıntepe mh.Yüzüncüyıl cd. Yasemin

sk. No:7A TuzlaTel: 0.216.493 29 95

Ankara - Mamak İşçi Kültür EviTıp Fakültesi Cad. No:255 / B TuzluçayırTel: 0.312.3895957 - 0.537.266 55 30

Ankara - Sincan İşçi DerneğiVatan Cad. Melek Sok. No:1/9 SincanTel: 0.312.269 27 50

İzmir - Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi8075 Sok. No:11/A Kapalı Durak (Narin

Kahv. altı) ÇiğliTel: 0.232.3296436

Manisa İşçi Birliği Derneği1614 sok(1. sokak) 1.Anafartalar 7/3

22 sultanlar türbesi yanı Arçelik üstüTel: 0.236.2347206

Adana - Sanayi İşçileri DerneğiUçak mahallesi Beşevler caddesi 20

sokak no: 7 Şakirpaşa/SeyhanTel: 4295182

Bursa - Eksen Yayıncılık BürosuSönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 HeykelTel: 0.224.220 84 92

7METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

İletişim adres ve telefonları...

İşçi Bülteni Özel Sayı No: 543 * Fiyatı: 25 YKr * Mart 2010 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Ayten ÖZDOĞA N *

EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Mollaşeref Mah. Simsar Sk. 5/3 Fatih/İstanbul * Tel/Fax: 0 (212) 621 74 52 *

Baskı: Özdemir Mat. * Davutpaşa Cad. Güven Sanayi Sit. C Blok No: 242 Topkapı/İstanbul * 0 (212) 577 54 92

Page 8: Metal İşçileri Bülteni-Mart 2010

14 Mayıs 2009 tarihinde, “Krizin bedeli patronlara!” diyerek başlattığım ve 9 ay sürdürdüğüm direnişimi işe iade davasını kazandıktan sonra; 17 Şubat günü sonlandırdım.

Entes Elektronik’in patronu Ahmet Uzunkaya’ya açmış olduğum işe iade davası lehime sonuçlandı ve bu sonuç direnişin hukuksal anlamda başarıya ulaştığının bir göstergesi oldu. Ancak ben bu direnişe hiçbir zaman hukuksal ya da ekonomik bir kazanım elde etmek için başlamadım. Çünkü mevcut yasalar ve tüm sistem esas olarak sermaye sınıfını korumak ve sömürü düzenini kollamak üzere düzenleniyor. Bu yüzden ancak kararlı ve direngen davranıldığı taktirde kazanım elde edebiliyoruz. Direnişim boyunca benim için asıl kazanım 9 ay boyunca Entes patronun yeni işçi atamaması oldu.

Ben, yasaların bize lütfettiği üç kuruşluk bir kazanımdan daha fazlasını istiyorum. Türkiye işçi sınıfının sermaye düzenine karşı vereceği topyekun bir mücadeleyle, bu sömürü yasalarının geri çekilmesini ve bu kokuşmuş sömürü düzeninin yıkılmasını istiyorum.

Direnişimin asıl içeriğini ve amacını da bu çerçevede anlamak gerekiyor. Ben, örgütlü olduğum OSB-İMES İşçileri Derneği ile birlikte işten atma saldırısına karşı alınması gereken tutumu tüm sınıf kardeşlerime hatırlatmak istedim. Direnişim tk başına bir kadın işçinin direnişi olarak görünsede ben aslında mensubu olduğum sınıf adına direndim.

Şimdi benim görevim TEKEL’de ve daha birçok yerde yakılan direniş ateşlerini bütün sınıf kardeşlerime taşımak, mücadele bayrağına daha büyük bir hırsla sarılmaktır. Kölelik zincirlerimizden başka kaybedecek hiçbir şeyimiz yok, ama kazanacağımız sınıfsız, sömürüsüz bir dünya var!

Entes direnişçisiGülistan KOBATAN

“Kazanacağımız sınıfsız, sömürüsüz bir dünya var!”