fenamizah no: 03 / may 2012
DESCRIPTION
International Humor MagazineTRANSCRIPT
internationalhumor magazine
2
imtiyaz sahibi / yay›n ve görsel yönetmeni:aziz yavuzdoğan
yontmabaş devri..
ayl›k e-dergi
international humor magazine
www.fenamizah.com
iletiflim:[email protected]
aziz yavuzdoğan
bazıları gerçektenbir fikir beyan
eder..
bazıları da kendini makam
sahibi ilan eder...
~a.y.
Burası...Her yola düşende “niyet“ vardır; fakat kimisinin önü başka, ardı başkadır. Oysa içi - dışı bir olmaktır, yaşamak!•••
“Burası Türkiye!”İki ucu sihirli bir değnek gibidir bu söz.Ne anlamalıyız?!Ne demek, “Burası Türkiye!”
Değneğin hangi ucunu elinizde bulundurduğunuza bağlı.“İşine geliyorsa”anlamında kullanıyorsanız, alırsınız elinizeevirip-çevirip, kim size karşıysa, bir yerine sokmaya uğraşırsınız. Artık gözüne midenk gelir, yoksa...
Gerçi bel altıyla pek haşır-neşir olduğumuzdan hedefimizi şaşırmamız pek zor değil ya neyse... Burası Türkiye!
Değneğin diğer ucu ise, işin doğasıgereği direnmeyi simgeler. Yani “OrasıTürkiye ise, burası da Türkiye’dir!”
Ortalık yerde “havale”ci kanıksamışlarvardır bir de. Onlar için bu söz, “hiç şaşırmadım!” anlamı taşır. Ot’a - bok’a, etli’ye - sütlü’ye karışmamaları bir denge unsuru gibigörülse de, o “mana” duruma göre
“övgü”, duruma göreyse “sövgü”dür.Burası Türkiye! “Allah büyüktür!”•••
“Burası İstanbul!”Başka İstanbul yok!İnanmazsan “Google Earth”e bak.
İşte bizim sitemiz; Güvenliği var, çarşısı...Marketi var süperdir ve bir de ErzincanlıBakkal Haydar’ı. Kapıcılarımız Habib,Selahattin, Satılmış Amasyalı, HüsamettinYozgatlı. Berberimiz Trakyalı, pastacımızKarslı. Minibüsçülerimiz var delikanlı,Bingöllü, çoğu Ağrılı. Varsın olsunTürkiyeli...
Bak yaklaş (zoom), bizim blok bu. Ahabu da Halime’yle yatak odamız. Perdelerkapalı. “Estağfirullahelazim ellezi la ilaheilla hüverrahmanürrahim el-hayy-ül-kayyumüllezi la-yemutü ve etubü ileyhRabbigfir li”
Mesela Küçükçekmece, Halkalı. E, burası da İstanbul! Halkalı - Sirkeci, alt tarafı 1 saatlik yol...
Asıl burası Fenebahçe, burasıGalatasaray, burası Beşiktaş. 25 + 25 + 25, eşittir 75 milyon, üç aşağı beş yukarı. Senin memleket nire gardaş, tu xelkê kuderê? Burası İstanbul...
Ferman gerekmez!Asya’dan Avrupa’ya 5 köprü de yetmez...•••
“Burası 364 gün Beyoğlu - İstiklal!”“Burası her mayıs Taksim!”“Burası merkez!”Emniyetle çıkabilir artık meydana herkes.Zihinler kapalı ya, meydan şimdi açık.Haydi ileri çık! Ortalıkta işçi-emekçi yok madem, sakınca da yok;Demokrasimizin ileri bahar havası.Hep bir ağızdan söylense de türküler, her kafadan ayrı ses.“Taksim ne yana düşer usta, Mayıs ne yana?!”
Yollar kapansa da, gün gelir açılır;Herkes kendisini adımlarmış meğer,yeryüzünde bastığı her taşa... Kimi çıkarTaksim’e, kimine göreyse “Taksim’denaşaa Kasımpaşa!”•••
Kurşuna vurulmuş gözler toplanırgökyüzünün bir yerinde her Mayıs...Bulutlardır ki yolunu onlar bilir, yalnız.“Burası Türkiye!”“Burası İstanbul!”“Burası Taksim!”“Burası 1 Mayıs, 19 Mayıs!”“Anneler Günü”müz de var çok şükür!“Yaşasın her Mayıs!”
sayı: 3 • mayıs-may 2012
AİLE(Turkey): TONGUÇ YAŞAR, MERAL SİMER, İSMET LOKMAN, YURDAGÜN GÖKER, ERDOĞANBAŞOL, RAŞİT YAKALI, METİN PEKER, AZİZ YAVUZDOĞAN, NURİ BİLGİN, ŞEVKET YALAZ, OSMAN
YAVUZ İNAL, SEVDAKÂR ÇELİK, EKREM BORAZAN, AHMET ÖZTÜRKLEVENT, AKDAĞ SAYDUT, CEMKOÇ, MUSTAFA YILDIZ, SEZER ODABAŞIOĞLU, BİROL ÇÜN, MEHMET TEVLİM, REFİK TİNİŞ,
ERCAN BAYSAL, AYTEN KÖSE, ASUMAN KÜÇÜKKANTARCILAR, GÜLAY GARİP KOÇERDİN, EMRAHARIKAN, EMRE YILMAZ, DERYA SAMUR, YASEMİN ÇİLOĞLU, KEVSER ŞAHİN, MEHMET SAİM BİLGE,LEVENT DAĞAŞAN, HÜSEYİN YAZGAÇ, BAHADIR UÇAN, A. TANJU MUSUL, KEZİBAN ÖZKOL, SEZENALTINTARTI, ÜMİT TÜREK, FEHMİ UYGAR, S. EMRE DERBEDER. / DOSTLAR (International): JULI
SANCHIS AGUADO, IGOR SMIRNOV, VICTOR CRUDU, JORDAN POP-ILIEV, ALEXANDER DUBOVSKY,WESAM KHALİL, SZCZEPAN SADURSKİ, CZESLAW PRZEZAK, ALİ DİVANDARİ, HULE HANUSİC,
NIVALDO PEREIRA DE SOUZA, ARTURO ROSAS, MARK LYNCH, SABAHUDİN HADZİALİC, VAHİDKERMANİ, MAKHMUD ESHONQULOV, PJKERIO, B.V. PANDURANGA RAO, ARSEN GVORGYAN,
FAHRİ AXHANELA, SAFAA EL MOATY, İSMAİL KERA. / KONUK ŞAİR: ERHAN TIĞLI.
BU SAYI
DA
HEF • aziz yavuzdoğan
3
iyilik....sağlık!• Aktif çizgi yaşamını
sürdüren Türk karikatürününusta isimlerinden ErdoğanBaşol’un karikatürleri
Eskişehir Eğitim KarikatürleriMüzesi’nde 2-31 Mayıs tarihlerinde sergileniyor...
• Karikatürcüler Derneği’ninSultanahmet’teki DünyaKarikatür Galerisi’nde ay
boyunca1 Mayıs İşçi-Emekçikarikatürleri sergisi
izlenebilir...
düşünün! neye güldüğünüz hakkında bir fikriniz olsun..
İki perdelik oyun...Bir yanda “din elden gidiyor!” diğeryanda “Şeriat geliyor!” diye diye, “direklerarası” bir Tiyatro Cumhuriyeti’nde geçtiömrümüz... ~ a.y.•
EKRE
M BORA
ZAN
Dört çarpı dört..
Eşbaşkanlık dediğin...
Günaydın Türkiye...
Avrupa Gazeteciler
FederasyonuTürkiye’de 100gazetecinin tutukluolduğu konusundaısrarlı...
• Neticede.. anadın mı?! (Gökmen Özdenak)
• Bana kimse hikaye annatmasın arkadaş! Çoknet diyorum...
(Erman Toroğlu)• Afedersin abi. Kimse akkaşık değil. O zaman bizneyi tartışıyoruz abi?!
(Ziya Şengül)• Şunu anlatmak istiyorum.
(Kaya Çilingiroğlu)~ a.y.
Özlü sözler...• Bugün bin beş yüze yakın yeni ihaleler açılacak.hepsine sağ duyuyla girilecek. Ahbap-çavuşlar duaile içtima edecek ve en az bin dört yüzünün cebinepeşin para girecek. Bugün Türkiye bir gün dahaöpülecek. Önünde hayaları, yanında kankası. ~a.y.
FB’Lİ EMRE, SİYAHİ OYUNCUYA“PİS ZENCİ” DEMİŞ...
4
Robot resim...
İstanbul, kar'a teslim..
İstanbul, yağmura-sele teslim..İstanbul, fırtınaya teslim..İstanbul'un havasından
geçilmiyor!
• EKREM BORAZAN
Eğitimde tam gaz yola devam...
• BİR
OL Ç
ÜN
• O. Y
AVUZ
İNAL
Demokrasilerde çare...
• EKREM BORAZAN• Bazı hocaların ve derslerin çok sıkıcı olması demek.• Boş saatler demek.• İmza föyüne arkadaşının yerine imza atmak demek.• Hocanın kitabını almak zorunda kalmak demek.• Tüm baskılara rağmen düşüncelerini ısrarla savunmak demek.• Müfredat dışı biber gazını öğrenmek demek.• küçük yurt odalarına büyük dostluklar sığdırmak demek.• Fotokopi kuyruğunda, otobüs kuyruğunda beklemek demek.• Derse geç kalmak pahasına sosyal faaliyetlerden geri kalmamak demek.
~ Sezen Altıntartı
Üniversite/li demek...Beraber yürüdük biz bu yollarda...
Mesela...
İç İşleri Bakanı Şahin kendini savunur:"Ben vatandaşın iş istediğini bilseydim,40 takla attırırdım!"
~ a.y.
İstanbul Şehir Tiyatroları..."şart mı Figaro'nun Düğünü, bizim düğünlerdeoynayın kardeşim!" (bundan sonra böyle.)
~ a.y.
• EKREM BORAZAN
• EKREM BORAZAN
5
KAFESKafesin içinde kuşKuşun içinde özgürlükÖzgürlük iki kanat gücünde...
Kafes oyunu bozuyorUç uçabilirsen...
ENTEL Adamın biriBir gün üç gazetede beş makale okudu...Çağının çağdaşı sandı kendini...
DİKKAT!Başkalarının eliyleÇağdaşlık adınaSunulan her yeni şeyTutsaklık getirdiBize nedense...
Hedef benzemekseBaşkalarının çağdaşlığına...Ne olurBiraz dikkat!
BARDAĞIN DOLUTARAFIHep acıdan, yoksulluktanSöz edecek değiliz ya!
Bardağını biraz sola çek oğlumBırak damdan akanYağmur suyu doldursun...
İçecek bir bardak suyumuzoldu yaBuna da şükür!
ÖZGÜRLÜKEli kulağındaÖzgürlük de...Kâinat sağır...
Bağır oğlum bağır...Tutsaklık ağır.
Atmalı taşı, gerekirse de yarmalı başı.
Karacaoğlançağımızda
yaşasaydı...İncecikten bir kar yağar,tozar gogıl diye diye...
•Karacaoğlan der;şu fani dünyadan,
yiğit çıkar m’ola busosyal medyadan...
•Karacaoğlan der ki;dilimiz gül diken,kim ne demiş acep AMK yoğ iken...
•Karacaoğlan der ki;
okuyam yazam,keleş değilim ki
yorumunu bozam...~a.y.
• Kadın yattığı yerdenseslendi...--Televizyonun karşısında uyuma...Derin bir nefes aldıadam...--Merak etme uyumam...Televizyonun başıağrımıyor...O beni uyutmaz...
~ o.yavuz inal
Baş ağrısı...Fener yolu...• AZİZ YAVUZDOĞAN
• AZİZ YAVUZDOĞAN
6
7
• aziz yavuzdoğan
• mustafa y›ld›z
• aziz yavuzdoğan
Muhteşem Yüzyıl...Sümbül ağa - Vallahi Tillahi o mel’une
dedim di sultanım. Unutmuş zaar.Hürrem Sultan- Ben anlamam Sünbul,kelleni alırım bilmiş ol, been Suleymanın
nikahlı karısı Hurrem sultanım, temammm mııı?
Mahidevran - Sen kendini ne sanıyorsun be kadın?
Valide Sultan - Haddinizi bilin hanımlar,bu harem benden sorulur, o kadar.
Damat İbrahim - Yakında heykelleriminönünde eğileceksiniz.
Şeker ağa - Akşam için kumkuma çorbası, Paşa köftesi, sultan pilavı ve sarayoturtması var. Başka bir arzunuz var mı
Hünkarım?Süleyman - Evet, biraz huzur istiyorum.
Bir Çocuk Sevdim...Timur - Seni seviyorum Mine
Mine - Ben de Sinan’ı seviyorum.Esmahan - Turan seni seviyorum.
Turan - Ben de Sebahat’ı seviyorum.Derin - Sinan bana dön, ben seni
seviyorum.Emine - Ne olmuş yani, ben de
babasını seviyorum.Seyirci - Len bu nasıl dizi? Kimin kimidürttüğü belli değil, fesüphanallah…
Burada Laf Çok...Mesut Yar - Hoş geldiniz sevgili konuklar,
bu akşam burada laf çok. Nasıl iyi kilo vermiş miyim? Eee, anlat bakalım ne var, ne
yok sevgili Sarp?Sarp - Iııı, işte çekimler devam ed…
Mesut Yar - Anladım anladım, ya senGökçe? Tutup fırlattın mı, hahaha?
Gökçe - Neyi abi?Mesut Yar - Boşver, tamam, Samandağbiberiyle zayıfladım, eee sen de ne var ne
yok Sümer abi?Sümer - Abi mi? Aynı yaşta sayılırı…
Mesut Yar - Hahaha, ok, ok, dır dır, vır vır,burada hakikatten laf çoktu, çok yakışıklı
olmuşum, yarın görüşmek üzereeee sevgilidostlar…
Yahşi Cabize...Kemal - Oh be ! 140 bölümdür bu anı
bekliyordum.Cazibe - Ne danışırsın Kamal?
Kemal - Yok hayatım, çok mutluyum diyorum karıcım.
Cazibe - Men de. Özüm seni pek yahşibulur. Fekat şu başucunda duran avradı
sarıkarafatmaya okşatıyom.Kemal - Ne diyon kızım ya, ne avradı ne
okşatması? Öğrenemedin şu Türkçeyi.Cazibe - Kamal, başucunda diyerim,
döndersene serini.Kemal - Ah, aaaa! Simge! Yav kızım yırtık
dondan çıkar gibi sen de her yer debitmesene, kırk yılda bir muradımıza erdik,
şimdi bi 140 bölüm daha bekle, olacak iş mi yani?
JULI SANCHIS AGUADO - Spain
IGOR SMIRNOV - Russia
8
“Beğen” ve “Yorum Yap” çağında yaşıyoruz!
Okuma alışkanlığımızın olmadığından sözedilse de; haksızlık etmeyelim, internette birkaç satır yazı okuyoruz aslında. Hem okumakla da kalmayıp yazıyoruz bile.Durmaksızın yazıyoruz! Yazmakla da bitmiyor,yorumlayacak kadar bir fikir sahibiyiz. Kültürelalt yapımız, sanıldığının aksine öylesinedonanımlı ki; Her konuda bir fikrimiz, herzaman var. Çok Şükür! Haydi buyrun!
"Boğaz'da 2 yolcu vapuru çarpıştı"
Haber sitelerinden birinde, "Boğaz'da 2 yolcuvapurunun çarpışması"yla ilgili bir habere veyapılan yorumlara rastlamıştım. Haberin özeti şöyle: "İstanbul'da, ŞehirHatları'na ait 2 yolcu vapuru çarpıştı.Büyük panik yaşayan yolcular, vapurlarındolmuşlar gibi yarış yaptıklarını ve kazanınbu nedenle meydana geldiğini öne sürdü."
Şimdi de olay hakkında değerlendirme yapangüzel ülkemin, güzel Türkçeli, uzman, doğrucudavut ve aynı zamanda asabi yorumcularınabir göz atalım; Noktasına, virgülüne dokun-madan, aynen aktarıyorum...
• çok normal... dolmuscu zihniyetiyle denizulasimi yapilirsa böyle olur...türkiyede yasiyoruz normaldir...asil deniz taksileripiyasaya çikinca olacaklari görün...burayayaziyorum olacaklari görün....
• olur daha ne olur... helal olsun o kaptanlara ne diyelim kocaman bogazda nasil carpistilarsa tanisicam onlarla
• yuhhhhhhhhhhhh... dengezi bunlar yaadamlara bak birde denizde yaris yapiyolarmisben sizin kapiniza
• yuuuuhhhhh diyecek bisey bulamiyorumderley ya... sahra çölünde ......yer bulamamislar yaa ne söylemeli bu insanlaracan tasiyosun yuh bee oyun mu oynuyosunuzsen profesyonel kaptanlara yol ver sonraa...allah korumus herkese büyük geçmis olsun
• yarismayi kim kazandi.. ALLAH AKILVERSIN..Bir anlik sinir ,hirs ugruna birçokinsanin ölümüne neden olabilirdiniz.Bu vicdan azabiyla yasayabilirmiydiniz merakediyorum...
• geçmis olsun herkese... ula sonunda bunuda basardik biz minlet olarak akillanmayiz yolcu vapuru nasil olur böyle bir
kaza yapar hayret.
• KAPTANLARIN AGZINA BIBERSÜRMEK LAZIM... KAPTANLARINAGZINA BIBER SÜRMEK LAZIM..KAZIK KADAR ADMLAR... AYIPTIRYAHU....
• gecmis olsun... tamamen sorumsuzluk amakimseye ceza vermezler cunki muzcumhuriyetlerinde boyle olur tanrida artik yurdum insanindan vazgecmistir onu encokyoran bizim millet neyse herkese gecmis olsun
• E 5 TRAFIGINI GEÇTI... Bizzat yarisyaptiklarina tanik oldum.Bogazda özel birtekneyle gezerken az kalsin yolcu vapuru bizede çarpiyordu.
• Gecmis olsun... Yum yolculara gecmisolsun fakat fazla bisey olmamis.sadece birsürtme durumu mevcut. onun icin heyecanyapmaya gerek yok. dar kanallarda ve manevrayapabilmenin kisitli oldugu yerlerde geneldebu tur kucuk kazalarla karsilasilabilir. Vapurlaricin dolmus benzetmesini de kabul etmiyorum. cunku sizde biliyorsunuz ki heryarim saatte bir olarak gidis gelis vapurlarabinilip iniliyor ve zaman kisitlamasi da mevcut.Istanbul Deniz Otobusleri kaptanlarina ve yolcularina tekrar gecmis olsun efendim. AllahSelamet Versin...
• burunlari sürtsün... vapur kaptanlarini dakafa kafaya çarpistirmak lazim derim, burunlarisürtecek sekilde...
9
aziz yavuzdoğan
T O P L A M A K A M P I
DERYA SAMUR - Turkey SEVDAKÂR ÇELİK - Turkey
10
11
Şiraze kapıyı açtı. Meryem soluksoluğa;“Şiraze kız, davetiye getirdim sana,benim oğlanın sünneti var,” dedi.“Bekliyom bak,” diye ilave edip fırladı gitti. Şiraze’nin teşekkürü bileağzında kaldı, gülümseyerek içeri girdi.Demek mahallede şenlik vardı. Doğru yatak odasına geçti ve sandığınıaçtı. Narçiçeği kırmızısı, dökümlü,harika bir kumaş çıkardı. Gözlerinikısıp kumaşı kokladı ve gülümseyerek;“Şimdi eğlenme vakti kızım Şiraze,”dedi kendi kendine. Aklından kim bilirne hınzırlıklar geçiyordu.
Şiraze hazırlanıp evden çıktığındamahalle esnafında da hafif birhareketlenme oldu. Üstünü başınıdüzelten kapı önüne koşturdu vedudaklarına en sevimli gülümsemesiniyerleştiren başını neredeyse apış arasınakadar eğip “iyi günleeer Şirazehanım” diyerek geçiş törenini tamamladı. Şiraze başıyla hafifçe
selamları alıp “size de” diyerek doğruterzi İhsan’ın dükkanından içeri girdi.Diğer dükkan sahipleri hafif bir hayalkırıklığıyla iç çekip, biraz da hasetlikbesleyerek kendi dükkanlarına girdiler.
Şiraze, İhsan’ın dükkanına hızla dalınca, İhsan elindeki iğneyi parmağına batırdı ve dili dolanarak;“Ho hoş geldiniz Şiraze hanım”diyerek ayağa fırladı. Şiraze şöyle birgöz süzerek etrafa bakındı. İhsansoğuk terler dökmeye başlamıştı bile.Elindeki poşetin içinden nar kırmızısı
kumaşı çıkarıp İhsana eğilerek;“Bana bundan öyle bir elbise yapınki, giydiğimde kumaş ‘işte şimdi yerimi buldum’ desin,” dedi. İhsanınelleri titremeye başladı. Kumaşı elinealdı, dokundu ve Şirazeye bakarak;“Çok kaliteliymiş,” diyebildi sadece.
Şiraze bulduğu tabureye kibarca ilişti.Sütün gibi bacaklarını üst üste atarakuzun parmaklı ellerini dizlerine koyupiri gözlerini İhsan’a devirince, İhsan’dakonuşacak takat kalmamıştı. Gücünütoplayıp mırıldanır gibi bir sesle;“Ölçülerimizi alalım Şiraze hanım,”dedi.Şiraze heyecanla ayağa fırladı.Üzerindeki hırkayı sıyırır gibi çıkarıptaburenin üzerine bıraktı ve İhsan’ınkarşısına geçip karnını içeri çekti,başını dikti ve “hazırım” dedi.Göğüsleri İhsan’ı hedef almış namlugibiydi. İhsan nefessiz kaldı bir an. Ter içinde mezurayı aldı. Kağıt vekalem ararken iğneleri yere düşürdü.Hazırlıklarını bitirdikten sonraŞiraze’nin arkasına dolandı ve omuzölçüsünden başladı. Elleri zangırzangır titremekteydi. Kol ölçüsünü denot ettikten sonra göğüs ölçüsünüalması gerekiyordu. Şiraze’ye bu kadaryakın olup onu tam kalbinin etrafındansarması ve göğüs uçlarında noktalamasıİhsan’ı perişan etmişti. Ölçüyüyazarken kalemin ucu kırıldı, mezuraparmaklarına dolandı ve bir süreyüzünü Şiraze’ye dönemedi. Kan teriçindeydi. Daha beli, kalçaları, bacakuzunluğu vardı. “Allahım sen yardımet” diyerek derin bir nefes aldı vetoparlanmaya çalıştı. Şiraze’ye dönerekzor bela;“Nasıl bir model yapacağız, aklınız-da özel bir şey var mı Şiraze hanım”dedi.
Şiraze bu soruyu bekliyordu. Hemenelleriyle göğüs bölgesini göstererektarif etmeye başladı;“İhsan bey, şöyle kruvaze gelmeli,tam çatalın ortasından bel hizasınakadar sağ ön kısmı, altında derinbir V yaratacak bir sol önü olmalı.Belden kesik olsun. Kalçaya kadarbedenime otursun, oradan aşağıhafif kloş insin. Etek boyu dizlerdeolsun. Arka yarıkların hizasında…”Tarifi yaparken elleriyle vücudunuokşar gibi öyle işaretliyordu ki,İhsan’ın göğsü sıkışır gibi oldu. Derinbir nefes aldı. Bu günün bir an öncebitmesi gerekiyordu çünkü İhsan heyecandan tükenmek üzereydi…
(sürecek)
12
Gülay Garip Koçerdin
T E F R İ K A Ö Y K Ü
AHMET ÖZTÜRKLEVENT - Turkey
2
13
YURDAGÜN GÖKER
14
• Anavatan bir aşk gibidir. Sancısı aslabitmez!
• Benim bir arkadaşım var, okulagidiyor. Fakat okul ona gitmiyor.
• Gerçek inanç sahipleri beni nedensevmiyor? Çünkü ben deist ya da ateistdeğilim!
• Hiç kimsenin hizmetçisi olmakistemiyorum. Ancak her şeyin bir ilkivardır diye de korkuyorum.
• Tarih, yaşamın öğretmenidir. Fakato, otuzundan küçükse siz banagüvenin.
• Bana geleceği gösterdiler. Pesbembeoldum. Fakat kendisi siyahlar içindeydi.
• Kitap yazmak zor değildir, zor olanyazmasını bilmektir.
• Yaşam olanaksız bir sanallıksa, ölümolası bir gerçekliktir.
---• Homeland is like a love. Pain neverstops!
• I have a friend who went through theschool. But, school did not go throughhim!
• Why real believers do not like me?Because I am not a member either theistic or atheistic party!
• I do no want to serve nobody! But,there is always first time for everything...
• History is the teacher of the life. If sheis younger than thirty years old, you cancount on me!
• I have seen the future of this area! I was pink. Within its blackness!
• It is not difficult to write the books. Itis difficult to know how to write!
• Death is the reality of possible. Life isthe virtuality of impossible.
15
© AZİZ YA
VUZD
OĞAN, 2
012
TONGUÇ YAŞAR
16
O GUÇ Ş
MERAL SİMER
17
YAŞASIN 1 MAYIS! / HAPPY LABOR DAY!
İSMET LOKMAN
18
YAŞASIN 1 MAYIS! / HAPPY LABOR DAY!
19
ERDOĞAN BAŞOL
20
RAŞİT YAKALI
METİN PEKER
21
YAŞASIN 1 MAYIS! / HAPPY LABOR DAY!
EKREM BORAZAN
MEHMET TEVLİM
22
AYTEN KÖSE
ASUMAN KÜÇÜKKANTARCILAR YASEMİN ÇİLOĞLU
23
YAŞASIN 1 MAYIS! / HAPPY LABOR DAY!
AZİZ YAVUZDOĞAN
NURİ BİLGİN
Halter sporu yaptığının ve düzgün, kaslıbir vücudu olduğunu söylerlerdi de,ben pek inanmazdım. Bencileyin kara
kuru, dal gibi bir oğlandı. Çerden çöpten kollubu oğlan, onca ağırlığı nasıl kaldırabilirdi?..İnanılacak gibi değildi.Gel gelelim, o benim tüm bu inanmazlığım veküçümserliğime inat, seke seke, dar ve incekemikli göğsünü şişire şişire, kollarını havalıhavalı yanlarına aça aça, o cadde benim, o sokak senin, tüm gün aylak aylak dolaşırdururdu. Sıkça da rastlaşırdık, nedense?..Briyantinli ve birbirine yapışmış, uzun, sarısaçlarını ince, uzun kemikli parmaklarıyla sık sıktarar, pencerelerdeki kızlara pozlu pozlubakışlar atardı. O pozlarını, o kasıntı yürüyüşlerini, o keskin mavi bakışlarını hiç mihiç sevmezdim. Zorla değil ya... Zıddıma gidenbir oğlandı işte!..“Sevmediğim başımda bitti,” derler ya, hernasılsa, o da benim başımda bitti... Yani,tanıştırıldım ve her karşılaşmamızda onu selamlar oldum. Adı: Hamza, idi.Tanıştırıldığımızın haftasında da, bu sıskavücutlu, halter sporcusuyum diye böbürlen-mekten onur duyan sevimsiz arkadaşımın, -artık arkadaşım demek zorundayım- gülünçbir öyküsünü işittim ve saçma bir kıskaçlıklaçok keyiflendim.Öyküsü şu:Her nasılsa kendinden iri biriyle dalaşmış...Ağız dalaşı ve küfürleşmeler sırasında da:“Git!.. Benim başımı belaya sokma!.. Gel,akıllı ol, git başımdan. Ben halterim... Şimdibi yanını kırarım, elimde kalırsın! Defol, gitbaşımdan,”diye uyarmış hasmını.Hasmı olacak, takar mı!.. Elde neler var...Bizimkine o anda, okkalı bir yumruk patlatmış.Bizimki aynen yerde, tabii!.. Neye uğradığınışaşırmış...Sonra, yediği yumruğun acısıyla çenesinitutarak ayağa fırlamış ve.... hasmının elini sıkıp:“Boksör olduğunu daha önce niyesöylemedin be, kardeşim?.. Esaslı yumruktuama!.. Helal olsun sana! Sporcuları severimben... Sporcularla takışmak da istemem,”demiş ve hızla oradan uzaklaşmış. Hasmı daardından bakakalmış.Selamlaşmaktan öteye gitmeyen arkadaşlığımdan sıkılmış olacak ki, bir gün yanıma geldi:“Gel, bugün birlikte gezelim Selim,” dedi.Yalnızdım ve sıkılıyordum. İstekli isteksiz önerisini kabul ettim. Uzun süre konuşmadanyürüdük. O da benim gibi pek konuşkan değildi. Suskun ve yavaştık.Şimdiye dek hiç gezmediğim dar sokak araları-na girince meraklandım:“Biz nereye gidiyoruz, Hamza,” dedim.Rahat ve ukala bir biçimde:“Üzümünü ye, bağını sorma sen,” dedi.Güldü. Gözleri ışıldadı: “Bir numara yengenigörmeye gidiyoruz. Ama, önce eve uğramamız lazım.”Yengemizi görmeye gideceğimizi anladım ya,evlerine uğramanın ne gereği vardı?.. Yoksa,giysi falan mı değiştirecekti?“Evde ne işimiz var ki,” diyerek isteksizliğimibelirttim.“Çalışma saatim geldi,” dedi. “Uzunsürmez, bir saat sabredeceksin, sonra benimkızı göreceksin... Meraklanma.”
Önden önden yürüyordu. Bense ağırdan alıyordum: “Dangalak, ben senin kızınınnesini meraklanacağım,” diye sessizce öfke-lendim. Gene de ardındaydım.Mahallesine gelmiştik, sanırım. Daha bir pozlupozlu yürüyordu, şimdi. Pencerelerdekimahalle kızları da kıkırdaşıyor, bizleri birilerinegösteriyor ve camların ardından kaçışıyorlardı.Sıkılmıştım.Sonunda el tokmaklı, çift kanatlı, eski birkapının önünde durduk. Bir omuzladı, kapıgürültüyle açıldı.Arka bahçeye geçince hemen üstünü soyundu.İnce kemikli göğsü ortaya çıkınca, şaşırmadımdeğil... Şaşırdım, hem de çok şaşırdım. Vücuduhiç de düşündüğüm gibi değildi ve koltuklarıkanatlıydı. Pazıları da sertti.Üstteki pencerelerin birinden:“Hamza!.. Sen misin oğlum,” diye annesiseslendi.Hamza, gereksiz bir öfkeyle:“Benim!.. N’olmuş,” diye bağırdı.Kadın sessizce pencereden çekildi.Hamza, gösterisine yeni başlayacak bir haltercitavrıyla vücuduyla bana çeşitli pozlar vermeyebaşladı. Yaptığı vücut gösterisinden oldukçamutluydu.“Nasıl,” dedi. “vücudum iyi mi?”Ses vermedim. Bir süre vücut yapmasınısürdürdü. Kıskançlıkla karışık bir hayranlıklaonu seyrediyordum.Vücut yapmayı bıraktı. Soluklandı. Türlü türlüsoluk aldı verdi. Yerdeki halter aracına yaklaştı.Halterin tüm ağırlık tekerlekleri iki ucundaydı.Titredi ve tam halteri kavrayacakken birdenvazgeçti.Bana pis pis baktı ve ukalaca:“Gel,” dedi. “kaldırmayı dene.”Korkuyla geri çekildim.“Yok,” dedim. “ben kaldıramam.”“Kaldırabildiğin kadar kaldır, canım... Hadinazlanma. Gel... Sen erkek değil misin,”diyerek kışkırttı.Erkekliğim söz konusu olunca, umarsız halteresarıldım. Iyk’layarak ancak omuzlarıma dekkaldırabildim. Kollarım acıdı. Vücudum vegücüm zorlanınca birden yere bıraktım.Hamza, mutlu ve dangalakça güldü.“Nasıl,” dedi. “ağır mı?”“Ağır!.. Çok ağır.”“Tabii ağır olacak,” dedi ve halterin uçlarından tekerlek ağırlarının ikisini çıkardı.“Bak,” dedi ve kavradığı halteri iki hamledebaşının üstüne dek kaldırdı.Derin bir soluk bıraktıktan sonra:“Buna silkeleme, denir,” diye onurlandı...Ve halteri yere bıraktı. Göğsü inip kalkıyordu.O da zorlanmıştı ve nefes nefeseydi.“Bugünlük bu kadar çalışma yetsin,” dedi veüstünü giymeye başladı.
Giyinmesine sevindim... Sıkılmıştım. Burada,bu halter bozuntusunun saçmalıklarını seyretmekten hoşlanmamıştım.Yüzünü yıkadıktan sora çıktık. Gene suskunlaşmıştık. Hızlı adımlarla onunmahallesinden ayrıldık. Değişik mahalle vesokaklara dalmıştık.“Daha gelmedik mi,” diye sordum, bıkkınlıkla.“Geldik, geldik,” dedi ve gülümsedi. “Maviboyalı evi gördün mü?”“Gördüm.”“İyi,”dedi. “şimdi yengen cama fırlar, iyibak.”“Senin geldiğini nerden bilsin ki...”“Bilir o,” dedi. “Ayak seslerimden bilir. Seniyi bak pencereye.”Ses çıkarmadım. Gösterdiği evin penceresinebaktım. Gerçekten pencerenin gerisinde, uzunsaçlı bir kız vardı ve bize bakıyordu. Biz eveiyice yaklaşınca, dil çıkararak kaçtı, kız...Sanırım, Hamza bir işaret yapmıştı.“Nasıl,” dedi Hamza, onurlanarak. “beğendinmi?”“Beğendim, beğendim... Güzel kız. Allahsahibine bağışlasın.”“Amin,” dedi. “Tabii, bana. Bu, birnumaraydı.”Güldü ve sessizce başka mahalle ve sokaklaragirdik. Ne var ki, birlikteliğimiz süresince hepsıkıldım ve sinirlendim.Çünkü, ben hangi kıza baktımsa, Hamza,hemen o anda o kızı sahipleniyor ve benikıskançlıkla uyarıyordu.“Bakma o kıza, Selim... yengen olur.”“İnsan arkadaşının kızına yan gözle bakarmı?.. Bu da yengendir, anlarsın ya..”“Bu da dört numaram!.. Bakma sen... Kaçarşimdi.”“Sarı saçlısı yengen olur... Nasıl, güzel değilmi?”Hemen hemen her mahallede, her sokakta, herpencerede yengem olan kızlara rastlamaktan vebakmaktan kokar olmuştum. Hani, neredeyseşehrin tüm genç kızları, yenge adayıydı veHamza, yengelerimi benden kıskanıyordu. “Güvercinim benim!.. Nasıl da sekiyor,bak... Ama, sen gene de bakma.”Sinirden tir tir titrer olmuştum. Kulaklarımkızarmıştı ve ateş gibi yanıyordu. Ona bakma,buna bakma, olacak şey değildi!..Sonunda iş çığırından çıktı. Bir yıldırgörüştüğümüz ve okullarımız bitinceevleneceğim Vasfiye ile karşılaşmıştık. Vasfiye’yiona çaktırmadan selamladım, kızda gülümsedi.Ama, Hamza gene bırakmadı:“Hop!.. Hop!.. Ayıp olmuyor mu, Selim?..İnsan yengesine böyle mi yapar? Arkadaşdedik, yanımıza aldık seni bi de... Yaptığınşu naneye bak!.. Ayıptır söylemesi, bu dayengen olur, aslanım.... yengen,” diye çıkıştı,birden.Kan beynime sıçramıştı artık:“Lan Hamza, sen benimkini de hareminekatmışsın, aslanım!.. Hadi gel, azat et!Vasfiye de senin yengen olsun,” diye bağırın-ca şaşırdı.Bocaladı ve kekeledi:“Baltayı taşa vurduk galiba,” dedi yılışarak.“Kızma!.. Var, bu da senin olsun lan Selim.Hem, benim de bir yengem olmuş olur,kötü mü?”
24
Sezer Odabaşıoğlu
K I S A Ö Y K Ü
VICTOR CRUDU - Moldova
JORDAN POP-ILLIEV - Macedonia
25
CZESLAW PRZEZAK Poland
Yanda (hangi yandaysa artık)resmi görülen Rezzan, yaz tatilimünasebetiyle evinden ayrılmışve tüm ısrarlara rağmen hâlâdönmemiştir. (Bunun ciddi bir“münasebetsizlik” olup olmadığıhenüz bilinmiyor.) İnşallah tezzamanda deniz mevsimi biter;yağmur, kış kıyamet bastırır daRezzan evine döner.Rezzan gitti gideli kent resmenfelç oldu.•••Rezzan, lütfen artık evinedön.!. Mahallenin tüm delikanlılarıyataklara düşüp, hastanelikoldu. Herkes seni sayıklıyor. Röntgenciler, -pardon!- senigöremeyenler teselli olamayıncaiçkiye vurdu... Arabesk şarkıkasetleri yok satıyor... Efkârdağıtmak için çıkan kavgalarda,kan gövdeyi götürmekte... İflas eden mandıracılar önce
leblebi üzüm satmayı denediler,ama fayda etmeyince silah satışına yöneldiler... (Yönelenyönelene...)Millet kovboyculuğa başladı. Kapılar kırıldı, iş yerleri yağmalandı... Şehrin semasını kaplayan karabulutları sigara dumanızannedip, ağırdan alan İtfaiye;yangınlara müdahalede zorlanıyor. Diğer vilayetlerdenakın akın takviye kuvvetlerigelmekte... Kentte açlık vesusuzluk baş göstermeklekalmadı; dereler taştı, kanalizasyon tümden çöktü. Bu kadarına can kurban... Daha da beteri şu ki; Dondurmalar eridi, dondurmalar... Yaşlılar fıttırdı.Tren seferleri durduruldu.Borsa taban yaptı. Gözü dönmüş vatandaşlar; hücumbotlarına binip, hücuma
geçti. Saldırılardan korunmakiçin mevziler kazıldı. Kurşunsesleri uyutmuyor. Bir kaza kurşununa kurban gitmemek için / uçaklar bilekent üzerinden uçamıyor...Taşkınlıkları önlemek üzereCamaika'dan senin benzerinbir figüran hatun getirtildi, amadikizci delikanlılar bu numarayıyutmadı. Ölü ve yaralı sayısı saptanamıyor. Öfkelenen gençlik, mahalleleriyeniden ateşe verdi.Durum vahim.•••Rezzaaan, artık evine dööön!.. Roma (–Roma da nesi yav?!-)vilayet resmen yanıyooor.!. •
-Ugh, vuruldum.!...."Ölürsem kabrimeee gelmeistemeeem.!. "
26
ALİ DİVANDARİ - Iran
Sevdakâr Çelik
K I S A C I KÇ
İZİM
LER:
SEV
DAKÂ
R ÇEL
İK
27
SZCZEPAN SADURSKIPoland
PANDURANGA RAO - India
28
Orço’dan mektup var...
Nevruz falan derken, saatleride ileri aldılar. Gerçi benimiçin fark etmiyor. Gün
ağarır Orço yollara düşer, gün batarOrço pusuya yatar. Karanlığıniçinde sessiz ve derinden yaşamınayak seslerini, yoldan geçen arabaların motor seslerini dinler…Ne garip, küçük bir dünya da yaşıyoruz. Bizim iyi kalpli, orta yaşlıhuysuz abimiz geçenlerde bir süreortadan kayboldu. Bizim Fedai’yesordum. Tabi adamın çok iyiliğinigördük. Bahçenin köşesindebir kış geçirdik. Birden bireortadan kaybolunca benimdurumum ne olacak diye korktum gerçekten. Nemelazım, galiba şimdi birekonomik kriz varmış, kimiyakalarsa teğet geçiyormuş!Gerçi sana ne diyeceksiniz;olsun, şunun şurasında rahataalıştık. Fakat Fedai’nin açıkladığına göre huysuzamcamız iş için Meksika’yagitmiş. Rahatladım. Demek kiişler tıkırında. Neyse uzatmayalım, aradanbiraz zaman geçince abimizyanında kocaman bir köpekleçıkageldi. İşe bak şimdi. Abi,köpeği görünce tırstım, yemin ederim.
Ulan oğlum, köpekte tüy yok, sankihamamda peştemalını düşürmüşharem ağası gibi dolaşıyor.Boynunda manda derisinden birtasma, bakışlar dokuzu çeyrek geçekonumunda. Dişler gizli pençe şeklinde dudakların arkasında.Dişini göstermiyor herifçioğlu.Isıracak it dişini gizler derler.Bahçenin ortasına uzun bir zincirlebağladılar. Fedai kulübeye transferoldu. Ben korkudan bahçe duvarınamayna edip, uzaktan olanı bitenikesmeye başladım. Huysuz herif Meksika’ya gitmiştiya. Orada gezerken sürekli teşhirhalindeki bu köpeği bulup getirmiş.Yuh be! Zaten bahçede Fedai gibibir mal var. Bir de bu elin Aztekköpeğine nereden çıktı? Çoktehlikeli abi adam. Bakışlar tam birhaydut bakışı. Uzaktan bir iki lafatayım dedim, anlaşamıyoruz. Zekibir mahalle köpeği olarak durumuderhal çaktım. İspanyolca konuşursam anlayabilir düşüncesiyle, hemen Beykozrıhtımına gidip denizcilerden birkaç
pratik cümle kapıp, bahçeye tırmandım. Yine de ne olur neolmaz diyerekten duvarın gerisinden ilk repliği hırladım:- Hola, bienvenidos! (Merhaba hoşgeldiniz!)
- Hırrrr!Aaa, ne oluyoruz ya! Bir an kuşkulandım, bizim Dick şaka falanmı yapıyor diye… Yok, değil; resmen yeni eleman hırlıyor. Tabiben de hırladım. Nasıl olsa o bağlı,ben de duvarın gerisindeemniyetteyim. Ama medeni olmak
lazım. Bir hamle daha yapayımdedim.- Somos de İstanbul!Hola muchogusto! Cómo está? (Benİstanbulluyum, tanıştığımızamenun oldum! Nasılsınız?)- Hırrrr! - Hırrrr, ulan çıplak hergelemedeniyetsiz uyuz! - El gato está encima de la casa.(Evde kedi var).- Vay ustam, medeniyete gel,fırçayı yiyince medeni olupkonuştun bakıyorum. Yolagetirdim seni uyuz it!…- Hırrrr!Yine hırlamayı sürdürdü. Bu durum
tehlikeli olabilir… İnsanlarkonuşa konuşa, itler koklaşakoklaşa anlaşır. Yabancı dilibırakıp karşılıklı hırlaşmayabaşladık. Kısa sürede yakın-laştık. Baktım yeni elemanyalnızlık içinde, hemenbahçeye daldım. Karşılıklı birsüre hırlaşıp anlaştık.Sonra, orta yaşlı huysuzamcanın yemek artıklarındanmezeler, son damlaları israfedilmiş boş rakı şişelerindensüzülmüş halis Türk rakısı ilekonuğumuza bir hoş geldinikramı ayarladım hemen.Biraz sonra Fedai’de katıldıbize. Bütün gece vur patlasın
çal oynasın. Şimdi gümrükten gelenTekila şişelerinin boşalmasını bekliyoruz. Bizim striking itineparti vereceğiz.Bu yaz epey eğlencemiz var.
OrçoHain fakat entelektüel it! (30 Nisan 2012, Beykoz)
KARİKA
TÜR:
AKD
AĞ
SAYD
UT
29
EMRE YILMAZ - Turkey
EMRAH ARIKAN - Turkey
the poet's house
ÇEVREKATİLLERİNE
Kirletip durursanız böyle acımasızcahavayı suyu toprağıve de çam bırakmazsanız devire devirehain ellerin kurbanı olursa... gül gülüşlü çevrehasret kalırız maviye yeşileyayılır her yere habis urciğerlerimiz döner kevgireherkes zehir solurkaldırılır revire...Bulamaz derdimize çareLokman Hekim bile!
ERCAN BAYSAL - Turkey
30
ALEXANDER DUBOVSKY - Ukrain
WESAM KHALİL - Egypt
31
NIVALDO PEREIRA DESOUZA - Brasil
ARSEN GVORGYAN -Armenia
ARTURO ROSAS - Mexico
MAKHMUD ESHONQULOV - Uzbekistan
İSMAİL KERA - Czech Rebuplic
32
VAHİD KERMANİ - Iran PJKERIO - France
MARK LYNCH - Australia
REFİK TİNİŞ - Turkey
33
CEM KOÇ - Turkey
34
35
36
37
38
ALTAN ERBULAK1929-1 Mayıs 1988
EFLATUN NURİ ERKOÇ1927-3 Mayıs 2008
RUHİ GÖRÜNEY1942-7 Mayıs 2006
MAYIS AYINDA Y‹T‹RD‹⁄‹M‹Z TÜRK KAR‹KATÜRÜNÜNUSTALARINI SEVG‹, SAYGI VEÖZLEMLE ANIYORUZ...
anniversary of the death...
ARAMIZDAN AYRILAN
USTALARIMIZ...
39
RUMEN DRAGOSTINOV - Bulgaria
Dragostinov's wife has been in Istanbul.
Turkish Cartoonists Association, organizedthe exhibition in memory of the Bulgariancartoonist Dragostinov. His wife, Nadejdawas invited to the exhibition opening day inIstanbul. In the meantime, Ms. DragostinovFENAMİZAH magazine was examined anda chat with the editorial director of AzizYavuzdoğan.She said it was happy to be in Istanbul andshe liked the FENAMİZAH magazine.
And she said: "I'm coming to Turkey for thefirst time. But a few times before my husband had come to Istanbul. He told meto Istanbul and the Turks. And here, as hetold my husband everything. I am so happymy husband's cartoons in Istanbul for the exhibit. Thank you very much for the interests of Turkish cartoonists.”
Geçtiğimiz yıl ölen Bulgarlar’ın dünyaca tanınmış karikatürcüsü Rumen Dragostinov’un anısınaKarikatürcüler Derneği’nce İstanbul’da düzenlenen sergi açılışına davet edilen sanatçının eşiNadejda Dragostinov ile kısa bir söyleşi yaptık. Bayan Dragostinov gördüğü konukseverlikten duyduğu memnuniyeti ifade ederken, İstanbul’a ilkkez geldiğini ve her şeyin daha önce bir kaç kez gelen kocasının anlattığı gibi olduğunu söyledi.Rumen Dragostinov’la ilgili sohbetimizde Nadejda, kocasının alçakgönüllülüğünden söz ederek,onun her zaman araştıran, kendini geliştiren biri olduğunu anlattı. Dragostinov’un hastalığının sondönemlerinde, ülkesindeki sanatçı arkadaşlarınca düzenlenen bir karikatür açık artırmasından eldeedilen gelirden de bahseden Nadejda, kocasının anısına İstanbul’da düzenlenen karikatür sergisininde kendisini duygulandırdığını ve çok mutlu ettiğini söyledi. Yayın yönetmenimiz AzizYavuzdoğan’ın söyleşi için hazırlattığı ve kendisine armağan ettiği FENAMİZAH’ın dijitalbaskısını inceleyen Bayan Dragostinov, dergimizi çok beğendiğini söyleyerek kocasıyla ilgili özelsayfanın da kendisini duygulandırdığını belirterek teşekkür etti... (fotoğraflar: Ekrem Borazan)
Thiscartoon
wasexhibited
inIstanbul.
(April,1-15)
Dragostinov’-un
İstanbul’dasergilenenkarikatür-
lerindenorijinal
bir çalışması(Nisan,
1-15)
DRAGOSTINOV’UN EŞİ NADEJDA SERGİ AÇILIŞI İÇİN İSTANBUL’DAYDI
NADEJDA DRAGOSTINOV
40
HULE HANUSIC - Germany
Sevdakâr Çelik’ten ilk gençlik romanları
Bir çocuğun gözünden büyüklere ve aile ilişk-ilerine bakıp bir çocuğun "akıl almaz sezgigücüyle" yorumlar getiriyor bu güncelromanında.
İstanbul'a çalışmak için göç eden insanlarınyaşamı, ancak böyle anlatılabilir. Hüznüniçinde nasıl gülünebileceğini, bu romandagöreceksiniz...
AKVARYUM YAYINLARI
41
LEVENT DAĞAŞAN - Turkey
BAHADIR UÇAN - Turkey
A.TANJU MUSUL - Turkey
FAHRİ AXHANELA - Kosova
HÜSEYİN YAZGAÇ - Turkey
42
Y A R I Ş M A L A RC A R T O O N C O N T E S T S
21sth Daejeon InternationalCartoon Contest DICACO2012 - KoreaTheme: New City & Eco Story / FreeDeadline: 30 June 2012
Belgrad 2012 8. Uluslararası GoldenSmile Karikatür Bienali-Kasım 2012Belgrad 2012 Sırbistan TenisFederasyonu'nu ile işbirliği halindeSırbistan GüzelSanatlar ve UygulamalıSanatlar ve Tasarımcılık SanatçılarıDerneği (ULUPUDUS) ile SırbistanKarikatürcüler Derneği (FECO)tarafın-dan 90. Yıldönümü münasebetiyledüzenlenmiştir. SON KATILIM:20.8.2012
Golden Smile-Belgrade, 2012The eigth International Biennial ofCaricature THE GOLDEN SMILE -BELGRADE 2012, organised by theULUPUDS (Association of Fine andApplied Artists and Designers of Serbia)and The Union of Cartoonists of SerbiaFECO, in colaboration with the SerbianTennis Federation on the 90th anniver-sary. DEADLINE: 20.8.2012
ayrıntılar ve daha fazlası web sitemizde(and more detail on our web site.)
MEHMET SAİM BİLGE - Turkey
SAFAA ABD EL MOATYABU EL KHEIR - Egypt
Erhan Tığlı’nın yenişiir kitabı
BÜYÜSevgi, dostluk, barış ve toplumsal içerikli taşlamalı şiirler...
Ödemeli isteme adresi: Uzuncaova cad. 69- 12 Beşiktaş- İstanbul
80 sayfa, 5 lira.
KEVSER ŞAHİN - Turkey
43
karikatürlerinizi, mizah yaz›lar›n›z›ve di€er çal›flmalar›n›z›[email protected] adresinegönderebilirsiniz... • SEZEN ALTINTARTI
• SÜLEYMAN EMRE DERBEDER
• KEZİBAN ÖZKOL
• FEHMİ UYGAR KIRMIZIKAN
• ÜMİT TÜREK