gscimbom fanzin 17. sayı

20

Upload: gscimbom

Post on 21-Mar-2016

308 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

- Ahmet Cakır Röportajı - Mert Aydın ile Dünya futbolu ve Iddaa üzerine - Caglar Torun'la Cafe Crown arası - Sükrü Talazan'dan: Futbolun Günah Keçileri

TRANSCRIPT

Page 1: GSCimbom Fanzin 17. Sayı
Page 2: GSCimbom Fanzin 17. Sayı

Merhaba GSCimbom’lular Bildiğiniz üzere forumumuz 2006 yılından beri GSCimbom sizlerle beraber.2006 yılından beri geçen zaman zarfı içerisinde hep beraber çok işler başardık. 2006 yılından beri hâla yayındaysak bu siz değerli üyelerimiz sayesinde olmuştur. Zaman içerisinde birçok proje ürettik. Bu projelerden eminim sevileni, sevilmeyeni sizler tarafından benimsendi. Aslında sizlerin görüşleri bizim için en önemli olanıdır. Bu projeler daha iyi işlevsellik kazansın diye yönetimimizi GSCimbom el değiştirdiğinde yeniden yapılandırdık. Bu yazıdaki amacım sizlere yeni yönetim sistemimizi tanıtmak. Yeni yönetim sistemimizde; -Moderasyon Kurulu -Forum içerisindeki düzenlemeleri yapmak amacıyla yaklaşık 15 moderasyon görevlisi hizmet vermekte.(Moderasyon Kurulu Koordinatörü: Murat Durgun ) -Medya Kurulu -GSCimbom’un medyatik işlerini yürüten kuruldur.Bünyesinde yaklaşık 5 kişi barındırmaktadır.Fanzin,radyo gibi projelerin yürütmesini yapan kuruldur. ( Medya Kurulu Koordinatörü: Meriç Babacan),(Medya Kurulu Yardımcı Koordinatörü: Semih Akpınar ) -Ceza Kurulu -GSCimbom içerisinde tasvip etmesekte maalesef cezaya maruz kalan üyelerimiz bulunmakta. Bu cezalar kurulun belirlediği kurallarla verilmektedir. -Koordinasyon Kurulu -Koordinasyon kurulu tüm yönetimin koordinasyonunu sağlamaktadır. Kurul yaklaşık 5 kişiden oluşmaktadır. -Temsilciler Kurulu - İl Koordinatörlerinin toplandığı kuruldur. Sizlerin bilgilendirilmesi açısından sanırım yararlı bir yazı oldu. Hepinizi saygıyla selamlıyorum… Alaaddin Arslan Genel Koordinatör

Page 3: GSCimbom Fanzin 17. Sayı

#18 KAPTAN

Ayhan Akman, 23 Şubat 1977'de İnegöl'de doğdu. 1990'ların ortasında Gaziantepspor'da oynamaya başlayana kadar kimse onu tanımıyordu.1993'ten 1995 sezonuna kadar İnegölspor'da istikrarlı bir genç oyuncuydu.1995 Haziranında Gaziantepspor ile profesyonelliğe adım attı. Bu adımın onu Türkiye'nin en büyük kulübüne kaptan yapacak adım olduğunu kim bilebilirdi ki... Gaziantepspor ile SüperLig ve Kupada toplam ilk sezon forvet olarak 112 maça çıktı. 112 maça 28 gol sığdıran oyuncu en parlak dönemlerinden birini geçiriyordu.Beşiktaş'ın transfer listesine girmişti bu performansıyla..21 yaşında G.Antepspor'dan Beşiktaş'a transfer oldu. Türkiye'de ki hemen hemen her genç oyuncunun hedefini gerçekleştirmişti o. İlk sezonunda ligde ve kupada toplam 36 maça çıkarak Türkiye'nin sayılı orta sahalarından biri olmaya göz kırpmıştı.Hücuma yönelik orta saha oyunuyla dikkat çeken Ayhan, ilk sezonunda 10 gol atarak takımın önemli oyuncularından olmuştu.Beşiktaş ile ikinci sezonunda sakatlık sorunu sebebiyle ilk sezonuna göre daha düşük bi maç yüzdesiyle oynadı.(26 maç.) ve 2001 sonlarında yaşadığı sakatlıklar nedeniyle, son sezonun üç ay gibi büyük bir dönemi kadroya giremedi. Sakatlık yaşadığı ve bir türlü sahalara dönemediği dönemde, takımın başında olan Alman çalıştırıcı Christoph Daum'un, Akman'ın gereksiz olduğunu söylemesi süpriz olarak karşılanmıyordu. Ayhan tüm çabalarına rağmen Daum'un gözüne giremiyor, bununlada kalmayıp taraftarların gözündede değer kaybediyordu. Beşiktaş'ın Gaziantepspor'a 3-1 yenildiği maçda, Akman'ın kulübede gülmesine kızan taraftarlar havaalanında Ayhan'ı tartaklıyor, güvenliğin araya girmesiyle olaylar dahada ciddileşmeden önleniyordu. Yaşananların ardından, Ayhan'ın ağzından şu ifadeler dökülüyordu: "Oynamadığımda bile suçlanan ve saldırılan ben oluyorum, her başarısızlığın ardından öfkenin hedefi benim. Açıkçası sebebini anlayamıyorum." doğruydu bir bakıma söyledikleri Beşiktaş'ın asi taraftarları onu kırmıştı, koparmıştı kulübünden… O dönem yaşananların ardından Beşiktaş'tan ayrılan Ayhan Akman, Gheorge Hagi'nin futbolu bırakması, Okan Buruk ve Emre Belözoğlu'nun Inter’e transferinin ardından 2001 senesinde orta saha arayışı içinde olan Galatasaray'a transfer oldu. Galatasaray çevrelerince de bu transfere doğru bakmayanlar oldu.Hala da var aslında.. Ayhan karakteristik yapısı olarak sinirli,hırslı bir futbolcu kariyeri boyunca 74 sarı kart, 5 kırmızı kart gördü.Buradan bakılınca kendine hakim olabilen bi futbolcu görüntüsü var. Ve sonunda, Lucescu’yla birlikte yeniden yapılanan Galatasaray’a geldi. Lucescu’nun sisteminde defansif görevler de almaya başlayan Akman, bir sonraki sene ilk Türkiye Ligi şampiyonluğunu

Page 4: GSCimbom Fanzin 17. Sayı

Galatasaray ile yaşadı. 2005 Fortis Türkiye Kupası, 2005-2006Trkcell Süper Lig şampiyonluklarında kadromuzdaydı. Orta sahanın çeşitli bölgelerinde başarıyla görev yapmakta. Bu sezona gelirsek, en iyi yapılanmayı kurduğumuz bu sezonda hocamız Michael Skibbe'nin açıkladığı gibi takımın iki vazgeçilmezinden biri olmuştur.8 sezonun sonunda Hakan Şükür'ün futbolu bırakması sebebiyle takımın kaptanlarından biri olmuştur. Destek olanıyla, köstek olanıyla da olsa varıyla yoğuyla görev yapmaktadır. Özel hayatında ise tam bir aile babası, Hamza ve Efe olarak iki küçük Aslan yetiştiren Ayhan-Gizem Akman çifti mutlu bir hayat sürüyorlar.

36 yaşında futbolu bırakacağını söyleyen Ayhan, Beşiktaş maçlarında daha fazla motive olduğunu çevresinin belirttiğini söylüyor. Bir röportajında Beşiktaş-Galatasaray ayrımını , "Galatasaray ve Beşiktaş camiası çok farklı. Aralarında büyük farklar var. Galatasaray'daki yapı lise terbiyesinden kaynaklanıyor. İçine girince siz de etkileniyorsunuz. Hissedilir şekilde fark var." şeklinde yapıyor. Beşiktaş kariyerini de bir basamak olarak gördüğünü söylüyor.. 23 Şubat'ta 32 yaşına basacak olan Ayhan'ın doğum gününü şimdiden kutluyor. Kaptanımızdan Galatasaray forması altında başarı ve UEFA Kupası'nı bekliyoruz…

Page 5: GSCimbom Fanzin 17. Sayı

Futbol’un Günah Keçileri

Futbol sezonunun giderek ısındığı, hataların telafisi olmayan bir döneme girdik ve futbol topu sektikçe sekiyor ve şu sıralarda futboldan başka hiçbir spor dalıyla ilgilenmiyoruz artık ata sporumuz olan güreş ile bile:) Bu futbol takımlarının en önemli mevkilerinden biri olan ve futbolun en nankör yeri olan kaleciliktir… Kalecilik, eskilerin deyimiyle yaptıkları iş olarak karpuz yakalamak olarak görülen fakat hiçbir alakası bile olmayan futbol takımında oyun içinde bile dostu olmayan tek dostunun sadece kale direkleri olan bir mevkiidir… Onlar bu futbol oyununda yalnızları oynarlar..Hatta bu oyunda onlara ‘Futbolun Günah Keçisi’ unvanıyla bile anımsanırlar…Hatta birkaç yıl geriye gittiğimizde Galatasaray’ımızın kalesini koruyan Galatasaray’ın eski kalecisi Mondi’yi herkes hatırlar... 2006 yılında Psv - Gs maçı sonrasında Mondi’nin şöyle bir açıklaması vardı.. -Kalecinin hayatı bu,bizim arkamızda sadece kalenin filesi vardır,başka bir şey başka hiç kimse yoktur…Mondi’mizin dediği gibi kalecinin arkasında kale direklerinden başka kimse yoktur… Maç boyunca Yüzde yüz toplar çıkarır ama son dakikalarda dikkatsizlik sonucu bir gol yer ve o kurtardıkları topların hiç biri konuşulmaz ve o yediği gol hep onun önüne çıkar hatta seneler geçse de o gol hep konuşulur hep hatırlanır onun için ne yaparlarsa yapsınlar o hatayı yaptığı için o maçta kendileri Günah keçisi ilan edilirler ve o maçı kaybetmenin bütün sorumlusu kendisi ilan edilirler…Hatta onu bırakın bir kaleci hatasız,kusursuz bir maç çıkarsın ondan konuşulmaz ;maçlardan sonraki spor programlarında bile o hafta atılan goller konuşulur ben daha şöle şu maçta bu kaleci şunu yaptı bu kurtarışları kurtardı gibi spor programları görmedim..Kalecilerin sadece kurtardıkları bir iki efsane pozisyon aklımızda kalır… Galatasaraylıların aklına hemen 2000 Yılında UEFA Kupası Finalinde Arsenal maçında Taffarel in T. Henry’nin kafa vuruşunu çizgiden çıkarışını anımsarlar. Ama o maç bile

Page 6: GSCimbom Fanzin 17. Sayı

konuşulduğunda o pozisyon bile bazı kişilerin bile aklına gelmez… Belki de o kurtarış kupaya uzanan Tanrının Eli de olsa…

Bi kaleci örneği vereceğim ama bu kaleci bütün herkes tarafından taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanmış bir kaleci Oscar Cordaba… Türkiye’ye ilk geldiği yıllarda omuzlarda taşınan başarılı kaleci yapılan basit bir hatayla ne hallere gelindiğinin örneği ayaklarını iyi kullanmasıyla bilinen ve attığı isabetli degajlarla takımını hücuma kaldıran ve oyuna yön veren kalecinin maçın sonucuna etki den kritik hatası sonucu çarmığa gerildi. Ve BJK o şampiyonluğu kaybedilmesinin bütün faturasını Bu kaleciye yükledi Ve onu gönderdiler bizi satanı bizde satarız mantığı gösterdiler fakat o pozisyonu bir hatırlayın… Cordoba degaj dikti top Sabri de kaldı Sabri 50 metreye havadan top attı (daha 1 metreye bazen top atamıyor) o gün nasıl olduysa attı Kral Hakan Şükür İndirdi Hasan Kabze'nin ayağına oturdu vurdu ve top çıkmayacak yere gitti ve gol oldu... Bizim açımızdan düşündüğümüzde mükemmel bir sonuçtu golün gelmesi ve o an dünyalar kadar sevinmiştik… Böle bir kaleci maçı satacaksa o anki dakikaya mı bırakır hatta Necati’nin penaltı pozisyonunu hatırlayın direkten dönen top Cordaba’ya çarpıp içeri girecekken bile Cordoba refleks ile kendisine top çarpmaması için kendini geriye attı ve o topuda kurtarmış kadar oldu…

Neyse Bjk yönetiminin yaptığı yanlışlığı burada konuşmaya gerek yok biz asıl konumuza dönelim ne de olsa Kalecilik zor meslek ve hiçbir dostu yoktur bu futbol oyununda.Kendileri ne kadarda direkler arasında uçurak gidip gelen Tarifesiz Uçak seferleri olarak görülsede kalecilik futbol takımının en önemli en güven duyulacak bir mevkisi olmak zorundadır…Kalede Futbol oyuncularının arkasında daha güvenli bir kaleci olduğunda O futbol takımı daha rahat daha güvenle bir futbol oynuyorlar…Kaleciler zaten dünyaya ilk gözlerini açtıklarında ebeler kendilerini baş aşağıya ederken bile sağa sola atlayarak ilk kurtarışlarını ilk planjanonu olduğunu orda öğrenirler anlıyacağınız herkes dünyaya futbol mevkiisi olarak kaleci olarak başlar ama nankörlükten ve gol atan oyuncuların daha fazla bu dünyada konuşulduğu için Forvet olarak hayatlarına devam ettirirler…Bir kaleci meslek olarak su an en popüler meslek olan mühendislerden bile daha zor işleridir.. Onlar en zor anında bile cetveli çıkarırlar hesaplarlar.7,32 lik kale nasıl korunur? Onların cetvelleri bile o açıyı hesaplayamaz:) O yüzden kalecilik en zor meslektir ve sezon sonu istatistiklerinde arşivlere şampiyon takımın adı,yılın teknik direktörü,yılın en iyi adamı(daha kaleci seçildiğini hatırlamıyorum) ,yılın en fazla asist yapan oyuncusu gibi istatistikler tutulur ama neden Yılın en az gol yiyen kalecisi olarak arşivlere geçilmez…

ŞÜKRÜ TALAZAN

Page 7: GSCimbom Fanzin 17. Sayı

ÇAKIR: GS TV taraftara yakışmıyor!

-Öncelikle son durumumuz hakkında geniş bi değerlendirme bekliyoruz sizlerden.. Bu gibi konularda bizim ülkede insanların görüşleri haftadan haftaya değişir. Örneğin 16.hafta geride kaldığında ligin en iyi futbol oynayan takımı, şampiyonluğun en güçlü adayı ve daha pek çok şeyi Galatasaray idi. 17.hafta sonunda ise bu görüşler büyük olçüde tersine dönmüş durumda. Arada sadece bir Sivasspor yenilgisi var. Onun da hangi koşullarda oluştuğu ortada... Hemen her takımın omurgası denilebilecek kadar önemli oyuncuları var. Galatasaray peşpeşe gelen sakatlıklar yüzünden bu tür oyuncuların büyük bir bölümünden yoksun olarak mücadele etmek zorunda kalabiliyor. Bu da birtakım kayıplara yol açıyor... Elbette ki bu söylediklerimin dışında da birtakım sorunlar olduğu düşünülebilir. Ancak bunlar her zaman ve her kulüpte var olan sorunlardır. İşler iyi giderken bunlara kimse kulak asmaz ancak tatsızlıklar başladı mı hemen peşinden bunlar da gündeme getirilir. Genel durum budur. -Sizce şampiyonluk yolunda önde olan takım hangisi ? Bu tür değerlendirmelerde bulunmak hoşuma gitmiyor. Yani bu gibi konularda görüş belirtmek için uzman olmak falan gerekmiyor. Hangi takımın ne yapabileceği aşağı yukarı görünüyor. Şu anda ilk 6 sırada yer alan her takımın az ya da çok şampiyonluk şansı var. Şu olmaz da bu olur demenin ilginç bir yanını görmüyorum. -Galatasaray bir türlü takım olarak iyi oynamıyor. Bunun sebebi nedir ? Ne eksik Galatasaray'da? Peki, hangi takım sözünü ettiğiniz şekilde iyi oynuyor? İyi futbol dediğiniz şey en parlak sezonlarda bile birkaç maçtan fazla ortalıkta görünmez. Önemli olan pek iyi görünmediğiniz durumlarda bile istediğinizi elde edebilmektir.İyi futbol bir hedef ve bir özlemdir ama asıl olan kazanmayı bilmektir. Çok fazla sakatlık sorunu yaşaması ve hocasıyla ilgili bazı tereddütler, Galatasaray'ın daha iyi olamayışının nedenleri olarak kabul edilebilir.

Page 8: GSCimbom Fanzin 17. Sayı

-UEFA Finaline vapurla gidebilir miyiz? Buna akıl yoluyla 'evet' karşılığı vermek pek mümkün görünmüyor. Çünkü daha Çeyrek Final öncesinde rakibiniz olan Bordeaux karşısında bile bugüne kadar pek parlak bir bilançonuz yok. Üstelik rakibiniz son yılların en iyi durumunda. Hadi onu elediniz diyelim, sonrasındaki olası rakibiniz Hamburg karşısında da 'Evet, bu takımı eleriz' diyebilmek pek kolay değil. Hepsinden önemlisi Sarı Kırmızılı takım tam anlamıyla hedefe kenetlenebilmiş bir ekip durumuna gelemedi. Takımın hala ne kadar kırılgan bir yapısının bulunduğu iki Sivasspor maçında açıkça ortaya çıktı. Bu takım UEFA finaline kadar gider diyebilmek için kabul etmeliyiz ki şu andakinden çok daha iyi bir noktada olmak gerekiyor -Kewell'ın Bordeaux maçlarında olmaması çok büyük etki yapar mı? Yapar çünkü onun oynadığı bölgedeki beceri eksiği Galatasaray'ı cok sıkıntıya sokuyor. Özellikle çerçeveyi bulan vuruş yüzdesinin çok düşük oluşu ciddi bir sorun. Son Sivasspor maçında şut atan tek futbolcu Sabri idi. Onun da tek vuruşu bile kaleyi tutmadı. Şut atmadan ve attıklarınız da kaleyi bulmadan nasıl maç kazanabilirsiniz ki? Ancak Kewell'ın o tarihe kadar sakatlıktan kurtulup da tam formunu bulması da kolay gorunmuyor. -Sivasspor'un bu sene ki başarısı mutlu son ile biter mi ? Pek sanmıyorum. Buradaki temel sorunu onlar da biliyorlar. Geçen yıl şampiyonluğa yürürken girişilen yardım kampanyaları falan büyük bir fiyaskoyla sonuçlandı. Yani şampiyonluk için toplam 10 kalem gereklilik listesi yapılabilirse, Sivasspor gibi takımlar bunun ancak 5 ya da 6'sına sahipler. Kentte şampiyonluk heyecanı yok. Böyle bir yürüyüşün nasıl zaferle sonuçlandırılacağı konusunda bilgi ve deneyim yok. Ayrıca, cok güçlü bir takıma sahip oldukları da söylenemez. İki kilit futbolcuları sakatlandığında haftalarca maç kazanamayabilirler. Besiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray'la deplasmanda oynayacakları gibi etkenler de gözden uzak tutulamaz... Hepsinin ötesinde, bazı zorluklar ve sıkıntılar başladığında, "Zaten bizi şampiyon yapmazlar!" ağlayışı da ortaya çıkacaktır ki ondan sonra zaten Allah selamet versin! -GSTV hakkında ne düşünüyorsunuz ? Söylemesen daha iyi olur!... Ne yazık ki yeterince hazır olmadan ve neyi nasıl yapacağını bilmeden kuruldu. Sonrasında da beklenen gelişmeyi gösteremedi. 15 milyon taraftarı olan bir gücün herhangi bir konuda böylesi tıkanıklıklar yaşamasını insan kabul edemiyor. Digiturk ve Kablolu tv'de olmayışı ciddi bir sorun. Onun dışında da gerekli kadrolaşma gercekleştirilemedi, program ve haber boyutunda zayıf kaldı. Bu aksaklıkların giderilmesi yolunda da herhangi bir adım atıldığı pek görünmüyor. -Takımımızda İlk yarının yıldızı kimdi? Tek kelimeyle. Cassio Lincoln. Esenlikler dilerim…

Page 9: GSCimbom Fanzin 17. Sayı

MERT AYDIN RÖPORTAJI

- Ne zamandan beri bahis yorumluyorsunuz? Herhalde iddaa ortaya çıktığından beri. Yani 4 yıl kadar oldu. Ama açıkçası kendimi bir iddaa yorumcusu olarak görmüyorum. Bu konuda uzmanlaşan Efe Uysal gibi Genco Baran gibi arkadaşlara ayıp olur. Ben bir spor yorumcusuyum ve bu konuda da görüşlerimi açıklıyorum. - Yakın zamanda iddaa'ya yenilikler gelecek. Bu yenilikler hakkında bir bilginiz var mı? Varsa paylaşır mısınız? Bildiğim kadarıyla basketbol ve Formula 1 gelecek. Ama nasıl ne ne koşullarla geleceğini bilemiyorum. Bu da hepimize sürpriz olacak herhalde. - İddaa ile internet bahsi arasındaki fark giderek kapanır mı ? Son iki haftadır iddaa’da oranların artması ve az sayıda maçla bir kupon oluşturma imkanı ciddi şekilde bu farkın kapanmasını sağlayacaktır. Çünkü daha önce adam netten oynayınca 2.00 oran alabileceği maçtan iddaa’da 1.70 alabiliyordu. Vergi oranının azalmasıyla iddaa doğruyu buldu. - Netten bahisin yasaklanmasını doğru buluyor musunuz ? Yasaklarla bir yere varmak hiçbir zaman çare olmaz. Hele hele bahis şirketi reklamı yapıyor diye aslında amacı bilgi vermek olan siteleri mahkeme kararı alıp kapattırmanın da çare olmadığı aşikar. Ancak sizin elinizdeki ürünü cazip kılarsanız netten bahsi en aza indirebilirsiniz. - İddaa bültenlerinde gözünüz kapalı oynayabileceğiniz bir lig ya da takım var mı ? Şöyle diyelim. Belli takımların belli dönemlerde yakaladıkları trendler oluyor. Bunlara uymak gerekir. Trend bir yerde bozulur ama bozulana kadar da iyi oranlar yakalanabilir. - Sistem kuponlarını iddaa severlerin çoğunluğu anlayamıyor. Bu bir dezavantaj mıdır? Sistem kuponu özellikle yüksek oranlı oynayanlar için gerekli bir şey. Aslında çok da basit oynaması. İyi anlatıldığında oynamak istiyor insanlar. Daha geçen gün bir arkadaş geldi. Elinde 6 maçlık bayağı yüksek oranlı bir kupon. Ama 4 maç tutmuş. Eğer 4-5-6 sistem oynasaydı 22 TL yatırıp yaklaşık 90 TL alacaktı. Amam sistem oynamayınca avucunu yalamış.

Page 10: GSCimbom Fanzin 17. Sayı

- Kupon yaparken maçın hakemlerini de göz önünde bulundurmalı mıyız? O ne kadar detaylı oynadığınıza bakar. Tabii hani çok kolay penaltı düdüğü çalan bir hakem varsa sahada ya da evsahibine sıcak bakan ona göre oynarsınız. Ama eğer kart sayısı iddaa’da olsaydı o zaman hakemin önemi büyürdü. - Derbi maçlarında dikkat etmemiz gereken noktalar var mı? Açıkçası derbiden derbiye fark var. Ama bilinmesi gereken en önemli şey derbilerde favori olmak her zaman anlamlı değildir. - Sürpriz kupon yaparken en çok neye dikkat edilmeli? Sistemli oynamak gerekir. Çünkü tamamı sürprizlerden kurulu bir kuponda tüm maçların tutması zordur. - İddaa severlere iddaa konusunda tavsiyeleriniz var mı?Varsa ne gibi tavsiyeler. Bir maça oynarken o iki takımın tarihine de baksınlar. Örneğin Mönchengladbach sonuncu bile olsa Bayern’e kolay teslim olmaz. Olmadı da. - Futbolun endüstriyelleşmesi sizi rahatsız ediyor mu? Eğer futbol endüstriyelleşmese biz bu sohbeti yapıyor olmazdık. Ben sadece bu kadarını söyleyeyim. - Avrupa Futbolu hakkında medyanın önde gelen isimlerindensiniz.Bize biraz da Avrupa Futbol'undan bahseder misinz? Ligimiz ile Avrupa Liglerini karşılaştırabilir misiniz? Biz kendimizi çok büyütüyoruz. Ne kadar iyi takımlar kurulsa da Avrupa’nın önde liglerinin temposuna henüz ulaşamadık. - Ligimizde Avrupa Futboluna veya Liglerine ayak uydurabilecek gelecek vaadeden oyuncular var mı ? Sorun oyuncularda değil zaten. Alt yapıda her şey yanlış öğretiliyor. Savunma oyuncularımız, en iyileri bile, nerede duracaklarını bilemiyor. Bu yüzden de Avrupa üçüncüsü olunca bile çok fazla oyuncu akını olmuyor Türkiye’den Avrupa’ya. - Avrupa'da ki Lejyonerlerimizin performansını nasıl buluyorsunuz? Hamit, Halil gibileri lejyoner saymıyorum. Buradan gidenlere baktığımızda ne yazık ki istikrarlı olarak performans gösteren Nihat, Tuncay ve Tugay var. Aurelio da sonuçta alt yapısını Türkiye’de almadı. O açıdan bakıldığında teknik ve mental alt yapımızın azlığı durumu sıkıntıya sokuyor. - İddaa severlere burdan bir mesajınız var mı? Büyük paralar kazanmayı, zengin olmayı hedeflemeyin. Böyle bir şey olmaz.

Page 11: GSCimbom Fanzin 17. Sayı

TURGAY DEMİR'DEN GSCİMBOM FANZİN'E

- TFF ve MHK hakkında ne düşünüyorsunuz? Bugün bana göre güven ortamını korumayı hedefleyen bir federasyon var ama bunu çok iyi başardıklarını söylemek mümkün değil. MHK için de aynı şeyi söyleyebilirim. İyi niyetle hareket ettiklerine inanmakla birlikte başarısız oldukları gerçeğini de vurgulamakta fayda görüyorum. - Günümüzde hakemlerimiz çok tartışılıyor siz bu konuda neler düşünüyorsunuz. "Hakemde insandır hata yapabilir" şeklinde değerlendirebileceğimiz hataları ben hiç tartışmam ve tartışılmasını da komik bulurum. Bu nedenle bir hakemin 90 dakika içinde ne yaptığına bakarım ve buna göre eleştiririm. Bana göre şöhreti bir şekilde yakalamak için maçın önüne çıkmayı seven bazı hakemlerimiz var ve bunlar oldukça tartışmalar artarak sürecektir. - Ülkemizdeki futbolun Avrupa düzenyince gelişmemesindeki sebep veya sebepler nelerdir. Bu çok derin bir konu ve bir kaç cümleyle anlatmak kolay değil ama şunu söyleyebilirim, mahallelerde çocukların futbol oynadığı arsalar kaybolduğu günden beri ciddi bir alt yapı sorunu yaşıyoruz. Günümüz çocukları yıllarca futbol oynuyorlar ama ayakları topa dahi değmiyor, çünkü futbolu sanal alemde oynuyorlar. Futbol anlamında geleceğimiz için en büyük tehlike budur. Bugüne kadar gelişme konusunda beklenen noktaya gelemeyişimizin temel sebebi ise sistemsizliktir. Yazık ki bizim ülkemizde futbol denince akla ilk gelen şey takımdaşlıktır. Dolayısıyla hareket noktamız bu olunca her alanda kayırmacılık da yaşanıyor. Bunun kaçınılmaz sonucu ise değerlerin heba olması ve beklenen gelişmenin gecikmesidir. Biz de bunu yaşıyoruz. Maddi anlamda futbolun değeri artıyor olsa bile marka değeri bir türlü artmıyor. Bu da bir çok sorunu beraberinde getiriyor. - Ülkemizde çok iyi yönetilen kulüp var mıdır? Varsa hangi kulüptür. Bu sorunun iki türlü cevabı var. Bana göre saha içine bakarsak Galatasaray son yıllarda biraz daha ön plandadır. İyi yönetilmektedir. Tesisleşme anlamında ise son yıllarda Fenerbahçe ciddi bir atak yaptı. Kulübün gelirlerini arttırmayı da başardılar. Beşiktaş da Fulya profesi ile arayı kapattı diyebiliriz. Ancak tüm bu gerçekleri bir yana bırakır ve imkanlara göre değerlendirme yaparsak hem saha içinde hem de saha dışında en iyi yönetilen kulüp Sivasspor’dur. Sadece saha dışına bakarsak Gençlerbirliği’ni de iyi yönetilen kulüpler listesinde ilk sıralara koymamız gerekir. - Yabancı futbolculara yapılan yatırımlar neden bu kadar tartışılıyor ve yatırımlarda neden bu kadar hata oluyor. Maalesef hiçbir kulübümüzün bu anlamda ciddi bir yatırımları yok. Bütün sermayeyi futbolcuyu almak için harcıyorlar. Oysa bu işin temeli araştırma konusunda ciddi harcamalar yapmaktır. Ondan sonra hatalar en aza iner ve daha isabetli transferler yapılabilir. Şu andaki görüntü kulüplerimizin menajerlerin etki alanından çıkamadıkları şeklindedir. Bir çok sıkıntının sebebi de bu görüntüdür.

Page 12: GSCimbom Fanzin 17. Sayı

- Şampiyonluğa en yakın adaylar sizce hangi takımlar? Sivasspor gerçekten farklı bir durumda. Birlikte oynamaktan, aynı hedefe koşmaktan bu kadar keyif alan futbolcular ve teknik adam ileriki haftalarda ciddi hatalar yapmazsa şampiyonluk iddialarını sonuna kadar koruyabilirler. Ondan sonraki favorilerim sırasıyla Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor ve Fenerbahçe’dir. - Trabzonspor ve Sivasspor'u nasıl değerlendiriyorsunuz? Sivasspor’u yukarıda anlatmış oldum Trabzonspor’un ise durumu daha farklı. Çok transfer yapmalarına rağmen takım haline gelebildiler. Buna karşılık Ersun Yanal cesur bir teknik adam değil. Eğer şampiyon olamazlarsa bence en önemli sebebi bu olacaktır. Öbür taraftar 20 yıllık özlemi bu sezon bitirememeleri halinde gelecek yıllarda şampiyon olmaları çok daha zor olacaktır. Çünkü Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe’nin hep birlikte bu kadar tökezlediği başka bir sezon bulmaları mümkün olmayabilir. - Bu sene Anadolu kulüplerinden şampiyon çıkabilir mi? Şöyle bir soruya herkes kendi vicdanında cevap versin; Anadolu’dan bir takım çıkmasını gerçekten isteyen kaç kişi var? Şöyle bir hayal edin, ligin son altı haftasında Ankaraspor ve Sivasspor baş başa kalsın ve tüm büyükler iddialarını yitirmiş olsunlar. Böyle bir yarışı kaç kişi heyecanla izler. Dolayısıyla bakmayın siz herkesin “Anadolu’dan bir şampiyon çıkması iyi olur” şeklinde konuşmalarına. Bunu gerçek anlamda çok az kişi ister. Dolayısıyla bir Anadolu takımının şampiyon olması için Sivas gibi kenetlenmesi ve bir çok engeli geçmesi gerekir. Ben Sivas’ın bunu yapmasını gönülden diliyorum. Böylece bir çok kişinin gerçek yüzü de ortaya çıkmış olur, hep birlikte feryatları dinler güleriz! Galatasaray'ın UEFA'daki şansını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bordeaux çok güçlü bir takım ama Galatasaray da Avrupa’da başka türlü oynuyor. Lucescu ile bir sohbetimizde bana çok ilginç bir şey söylemiş ve “Galatasaray formasında bir garip sihir var sanki. Amatör futbolcuya giydirip Avrupa arenasına çıkarsan 40 yıllık yıldız gibi oynuyor!” demişti. Bir anlamda buna katılıyorum. Galatasaray Avrupa’da farklı oynuyor ve bu turu geçer ve o eski özgüveninin kazanırsa yoluna devam eder diye düşünüyorum. Galatasaray taraftarına buradan bir mesajınız var mı? Her taraftara verdiğim mesajı Galatasaraylılar için burada tekrarlamak isterim. Gerçek taraftar kulübünün aleyhine hiçbir şey yapmayan, tahriklere kapılmayan, lisanlı ürünler kullanan, tribüne bilet alarak giren ve sadece kendi takımını destekleyendir, rakibe küfür edenler değil.

Page 13: GSCimbom Fanzin 17. Sayı

ÇAĞLAR TORUN İLE CAFE CROWN ARASI…

Geçen sayımızda aranın biraz uzun tutulmasından dolayı sadece Türkiye Basketbol Ligi hakkında konuşabilmiştik. Euro Challenge Cup’daki mücadelemizi pas geçme durumunda kalmıştık, bu yazıma oradan başlamak istedim. Gruplardan çıkıp son 16 takım arasına kalmayı başardık Avrupa’da, Kupa 3’de.Yeni grubumuz Virtus Bologna, Kyiv ve Eve Baskets takımlarından oluşuyor. Sakatlıkların üst üste geldiği bir dönemde,7 kişilik rotasyonla oynadığımız Virtus Bologna maçını kendi sahamızda 91–104 kaybettik. Ardından Ukrayna deplasmanında hiç beklemediğimiz çok ağır bir yenilgi aldık. Bütün umutlarımız tükenmişken Almanya deplasmanından Hüseyin ve Graves’in etkili performansı ile galibiyet çıkartmayı başardık. Ve şimdi Virtus Bologna ile İtalya’da önemli bir maça çıkacağız. Ukrayna’da yediğimiz fark averaj olarak olumsuz etkiliyor bizi ama grupta işler halen netleşmiş değil ve şansımız sürüyor gruptan çıkmak adına. Avrupa’da alınan bu istikrarsız sonuçlara karşın ligde doludizgin yolumuza devam ediyoruz. Sakatlıklar, cezalı oyuncular, takımı bırakıp kaçanlar oluyor ama takımımız bir şekilde galibiyet almaya devam ediyor. Kazanma olgusu oluşmuş durumda ve bu oldukça önemli bizim adımıza, çünkü zorlu geçen çekişmeli maçların son dakikalarında ayakta kalmamızı sağlıyor bu durum. Cezalı Gurovic, sakatlar Milojevic ve Cüneyt’ten yoksun kadromuzla Antalya deplasmanındaydık Ocak ayının son gününde. Midesinden rahatsızlanan Atkins ise maç sabahında Antalya’ya gelmişti ülkesinden direkt olarak. Rakibimiz etkili pota altı oyuncularına sahip, kendi evinde iyi sonuçlar alan bir takım olunca ister istemez bir çekingenlik oldu bende maç öncesinde. Ev sahibi takım maça iyi başladı ilk dakikalarda ama Koray Mıncınozlu’nun bu maçlık değişen taktiği ile dış şutlara yöneldik henüz oyunun başında ve sonuç verdi bu strateji değişikliği. Maçın başından itibaren iyi bir yüzde tutturduk üç sayı çizgisinin gerisinden(14/32).Son anlara kadar çekişmeli geçen maçta son çeyreğe 54–56 önde girmeyi başardık. Yazının başında da söylediğim gibi bu dakikalarda ayakta kalan taraf olmayı iyi başarıyoruz bu sene, son on dakikanın skoru 23–29 lehimize olunca maçtan da 77–85 galibiyetle ayrılmayı başardık. Üç dakika süre bulan Alican Güney’i saymazsak totalde 7 kişi ile oynadığımız bir deplasmanda Hüseyin Beşok yalnızca 10 sayı bulabilmişken kazanmamız için ekstra bir şeyler gerekiyordu tabii. Bunu gerçekleştiren isim de 13 sayı 11 ribaundluk (7’si hücum)performansıyla Cemal Nalga oldu. Son dakikalarda çektiği hücum ribaundları ise maçı bize getiren en önemli faktör oldu. Graves 26 sayı ile takımımızın ve maçın en skoreri oldu, biz yazmaktan yorulduk bu cümleyi o atmaktan yorulmadı henüz. Antalya BŞB galibiyetinin ardından rakibimiz her zaman kalburüstü bir kadro kuran ve özellikle Bandırma’da taraftar desteğiyle iyi sonuçlar alan Banvit takımı idi. Bu maç öncesi haftaiçinde Joe Crispin ve Lance Williams ile sözleşme uzattı Bandırma temsilcisi. İki oyuncu da takıma uyum sağlamış durumda ve iyi bir sezon geçiriyorlar, Banvit takımı da bunu görerek gelecek yılın planlamasını şimdiden yaptığını göstermiş oldu. Her sene yabancılarını gönderip, sil baştan takım kuran ve her sene kurulan kadronun bir önceki seneye göre daha iyi olduğunu iddia eden yöneticilerimiz buradan gerekli dersi çıkartırlar umarım.

Page 14: GSCimbom Fanzin 17. Sayı

Banvit takımı ile alakalı pek hoş anılarımız yok aslında. Play-out oynadığımız sezonda Bandırma’da oynanan maçta yaşananları unutmuş değiliz hiçbirimiz.O maçtan bu yana içerde-dışarda iki takım arasında oynanan beş maçı da kazanmış olmamız da sadece hoş bir tesadüf mü sizce?Bence kesinlikle değil. .Maça çok çok kötü bir başlangıç yaptık ve geçen sezon Mersin deplasmanında bir çeyrekte attığımız iki sayıdan sonra bu sezonun en düşük performansını gösterdik ve yalnızca 6 sayı bulabildik.Neyse ki Banvit takmı da epey düşük yüzde ile hücum etti de fark açılmadı(6-14).Şu ilk çeyreği tepe takımlarından birine karşı oynamış olsak ilk çeyrekte bitmişti maç ne yazık ki.İkinci çeyrek roller değişti,iyi savunma yapmaya başladık ve hücumda da Graves önderliğinde kolay sayı bulmaya başladık.31-8 çeyrek skorundan sonra devreye 37-22 önde girdik.İkinci yarı maç gitti geldi,kötü bir üçüncü çeyrek oynamamıza rağmen(12-22)son 10 dakikada Graves ile ayakta kalan takım yine bizdik.Ve Banvit’i üst üste 6.kez yenmeyi başardık Graves’in 31 sayılık harika performansı ile.Hazırlık maçlarında sayı bulamaması epeyce dalga konusu olan Polat’ın attığı 18 sayı ile geldiği günden bu yana en yüksek sayısına ulaşması maçın önemli istatistiklerindendi. Cezası devam eden Gurovic ile sakatlığı süren Cüneyt Erden’den yoksun olarak Konya deplasmanındaydık Şubat’ın 14’ünde,Sevgililer Günü’nün tam ortasında.Bütün haberler kötü olacak değil ya nihayet iyi bir haber gelmişti bu maç öncesinde.Dejan Milojevic uzun aradan sonra ilk beşteydi bu hafta.Alt sıralardan kurtulmak için acilen galibiyete ihtiyacı olan Konya takımı maça hızlı bir tempoda başladı ve 25-14 önde tamamladı ilk 10 dakikayı.Bu tempo bizim ne oyun stilimize ne de yaş ortalamamıza uyan bir stil fakat bir türlü oyunun bu temposunu düşüremedik ilk çeyrekte.İkinci çeyrekle beraber sıkı savunmamız başladı zira bizim gibi rakiplerini 60-70 bandında tutan bir savunma takımı için bir çeyrekte yenilen 25 sayı hiç normal değildi.Sezon genelinde kötü oynadığımız üçüncü çeyreği bu sefer harika oynadık ve Murat Kaya’nın önderliğinde 32-9 gibi çok iyi bir seri yakaladık ve maçı orada bitirdik.3.çeyrekte el üstünden ve süre biterken dört ü.lük isabeti bulan Murat Kaya hiç şüphesiz maçın yıldızıydı.Son çeyrekte durumu idare ettik,bir ara farkı 31 sayıya kadar çıkarsak da(51-82) ev sahibi takım farkı indirdi son dakikalarda ve maçı 66-88 kazanmayı başardık.Milojevic’in yaklaşık bir buçuk aylık bir sakatlıktan sonra çıktığı ilk maçta 19 sayı 12 ribaundluk double double performansı gösterip,bıraktığı yerden devam etmesi bizim adımıza en sevindiri gelişmeydi kesinlikle. Sezonun ilk yarısında fikstür avantajımızı gayet iyi şekilde kullanmıştık.Yine bu avantajımızı kullanarak seri galibiyetler ile yola devam ediyoruz.28 Şubat’ta oynanacak Efes Pilsen maçından sonra nispeten zayıf takımlarla oynamaya devam edeceğiz sezonun son 5 haftasına kadar.Bu da bizim sıralamadaki yerimizi korumamızı sağlayacaktır kanaatindeyim tabii bu arada rakiplerimizden Fenerbahce Ülker ve Türk Telekom’un kaybedeceği maçlar olursa bizim için çok çok daha iyi olur sıralama açısından. Ligde 18-1 durumuyla lider olan Efes Pilsen’in ardından 16-3’lük performansımız ile ikinci durumdayız ve en yakın rakibimizle iki galibiyet farkımız var.16 Şubat Pazartesi günü Teknosa Türkiye Kupası kuraları çekilicek,bu sene biz de orada olacağız.Kupalarda önemli olan ilk turda çekilicek kura,gerisi tamamen şans.Zira tek maç üzerinden oynanıyor kupa,çıkabilecek her türlü sonuca şaşırmamayı öğrendik geçen senelerde gördüğümüz sonuçlardan sonra.Finale giden yolda maçların üç gün arka arkaya oynanacak olması takım rotasyonlarını önplana çıkartıyor,bu durum bizim açımızdan olumsuz tabii.Fenerbahce Ülker,Efes Pilsen,Türk Telekom gibi kadro derinliği çok iyi olan takımlar bir adım öne çıksa da sarı kırmızının olduğu her yerde umudun da her zaman için varolduğunu çok iyi biliyoruz. Bir sonraki fanzinimizin kapağının takım halinde İzmir’de çekilmiş Türkiye Kupası fotoğrafları olması dileğiyle. .

Page 15: GSCimbom Fanzin 17. Sayı

Benim ahımı aldın!

" Benim ahımı aldın ; şimdi sen de yalnızsın ... " Ne güzel şarkıdır değil mi ? Herşeyi açıklayan, başka bir söze gerek bırakmayan bir cümle. Fakat ben bugün biraz bu konuya girmek istiyorum,tabi müsadenizle ... Transfer sezonlarını çok severim. Hele yazın olanı, daha çok severim. Bütün gün bilgisayar başında, heyecanla bir yerden gelecek X Galatasaray'da haberini beklemeyi. Bu transfer sezonlarının en sevmediğim tarafıysa beklentilerimin boşa çıkması; üzülmem, kahrolmam. Gerçi Adnan Polat başa geldiğinden beri böyle bir derdimiz yok çok şükür ama o üzüldüğüm günleri hatırlıyorum da... Beklentilerimin boşa çıktığı transfer sezonları genelde Özhan Baba dönemine denk gelir. Tesadüfe bakın hele (!) Özhan Abimizin başkan olduğu yıl o kara 2002 yılının kara Mart ayıdır. Aynı yılın bir de Kasım'ı vardır ki o hepsinden daha karadır. İşte o lanet olası yıldan 2008 yılına kadar Galatasaray kendi Orta Çağ'ını yaşamış, taraftarı ve tüm Türkiye, koskoca Galatasaray'ın tarihindeki en kötü günlerine tanıklık etmiştir; her yönden en kötü günler. Bu kötü döneme maalesef transfer sezonları da dâhildir.O dönemlerde kulübümüze giriş çıkış yapan oyuncuların bazılarını hatırlayalım isterseniz ;

Abel Xavier, Alioum Saidou, Ali Lukunku, Cesar Prates, Daniel Tozser, Fabio Pinto, Flavio Conceiçao, Florin Bratu, Gabriel Tamas, Haim Revivo, Franck Ribery, Felipe, Heinz, Sarr, Ovidiu Petre, Almaguer, Klodian Duro, Christian, Frank De Boer, Kingston, Sasa İlic, Carrusca, Inamoto...

Bunlar gelenler; birde gelmeyenler var ki!

Page 16: GSCimbom Fanzin 17. Sayı

5 ) Thomas Gravesen

Ön liberodan başlayalım dedim, bildiğiniz gibi uzun süre bu ön liberolardan çok çektik biz. 2006'da ki o efsane şampiyonluktan sonra şampiyonluğun mimarlarından amele Saiodu ile yollar ayrılmış, şampiyonluk partisinde ondan daha iyisinin alınacağının müjdesi yönetim tarafından verilmişti. İlk adaylardan biri Gravesen idi. Anılarımızda sadece bir aday olarak kaldı. Bize gelmeyip Celtic'i tercih etti. Sonuç? Orada istikrarlı bir şekilde oynayamadı, eski formunu bir türlü yakalayamadı ve Gravesen henüz 33'ünde futbolu bırakmak zorunda kaldı. Neden mi ? 4 ) Federico Insua

Galatasaray'ın Hagi'den sonra aradığı o klasik 10 numara adaylarından bir tanesidir kendileri.Fotomaç'ın sık sık bize transfer ettiği bu şahıs Galatasaray'a imza atmayarak hayatının en büyük hatalarından birini yapmıştır. Bizim transfer gündemimize girip bize gelmediği günden sonra kariyerindeki o inanılmaz düşüş,gözle görülür şekilde belirgindir.Cümlenin güzelliğine ayrıca dikkat çekiyorum.

Page 17: GSCimbom Fanzin 17. Sayı

Wikipedia'dan edindiğim bilgilere göre şuanda Necaxa adı verilen dandik ötesi bir takımda forma savaşı veriyormuş Federico Bey. Ne diyelim, Allah’ından bulmuş.

3 ) Johann Vogel

Saçlarına kurban olduğumun dağlı İsviçrelisi.Az koşturmadı bizi peşinden.Gravesen'den sonra ki tek umudumuzdu,o da umut olarak kaldı. Rivayete göre 31 Ocak 2006 tarihinde Eric Gerets, kapıdan Vogel'in girmesini beklerken pastadan Japon Inamoto'nun çıkmasıyla ilk önce bunun bir şaka olduğunu düşünmüş,şaka olmadığının yöneticiler tarafından söylenmesiyle olay yerinde kısa süreli bir kalp krizi geçirmiştir. Rivayet işte... Şimdi ne mi yapıyor Vogel ? İğrenç bir Real Betis kariyerinin ardından ultraberbat Blackburn günlerinin son demlerini yaşıyor. Üzülüyor muyuz? Hayır.

2 ) Marcelo Gallardo

Page 18: GSCimbom Fanzin 17. Sayı

Bu Arjantinli bücürün hikayesi tam Yılan hikayesi türünden ; hemde en uzunundan. Türk futbol severlerinin Gallardo ismiyle tanışması 2004 yılının yaz aylarına tekabül eder.Aynı Insua gibi,masum bir klasik 10 numara arayışı şeklinde başlayan bu serüvenin yazıya dökülmek istendiği takdirde 10-15 ciltlik ansiklopedi setinin ortaya çıkacağı dedikodusu hâlâ halk arasında kulaktan kulağa dolaşır. İşte tam bu transfer haberlerinin ortalıkta dolaştığı sıralarda meydana yeni bir isim gelir ki ; Galatasaray tarihine adını altın harflerle yazdıracak cinsten bir isim. Haim Fresco Haim Baba'ya başka bir zamanda değiniriz,şimdi Gallardo'dan devam edelim. 2004-2007 yılları arası her transfer döneminde gündemimize gelen bu bacaksız, Galatasaray’ımıza bir türlü imza atmayarak, taraftarın korkunç bir şekilde bedduasını almıştır. Sırlar Dünyası'na konu olacak cinsten kötü günler geçiren Gallardo, önce River'da ağır bir sakatlık geçirmiş, sonra düzelir gibi olup tekrar Avrupa'ya açılmış, orada karın tokluğuna stadın tuvaletlerini temizleyip son olarak kapağı ABD'ye atmıştır. Yine Wikipedia'dan edindiğim son dakika bilgisine göre River Plate'e geri dönmüştür. Beter ol Gallardo beter ol!

1 ) Robert Pires

Hayatımın en kötü günleriydi. Takım 100. yılda ligi 3. bitirmişti, Hagi görevinden ayrılmıştı, takımın tek yıldızı, tribünlerin sevgilisi Franck Ribery bavulunu yanına bile almadan apar topar Türkiye'den kaçmıştı. İşte bu ruh hâlindeki Galatasaray taraftarına bunları unutturmak için bir yıldız oyuncu transfer etmek üzere harekete geçen yöneticilerin listesinin en başında çok tanıdık bir isim vardı; Robert Pires!

Page 19: GSCimbom Fanzin 17. Sayı

Pires ismi gündeme bomba gibi düşmüştü. Gerçekten tüm bu olumsuz olayları unutturabilecek cinsten bir kapasitedeydi Fransız. Haziran'dan Ağustos'a kadar aralıksız bekledik onu. Pires diye yattık Pires diye kalktık. Her sabah uyandığımızda bir umut, TV’yi veya bilgisayarı açıp Robert Pires Galatasaray'da haberini duymak, görmek istedik. Gerçi Fotomaç her gün Pires Galatasaray'da diye yazdı ya neyse... Ha bir de o aralar Star Spor feci çalışıyordu. Hiç unutmam bir akşam spor bülteninin sonunda " evet sevgili seyirciler, şuan Pires'in menajeri Florya’da, Pires büyük ihtimalle artık Galatasaraylı " diye haber girdiler, girmez olaydılar. Beklentilerimizi yükselttilerde yükselttiler. Hâlâ bekliyorduk. Yine unutmam biz hâlâ böyle umutsuzca beklerken, Galatasaray’ın Konyaspor maçı sonrası TRT'de canlı yayına bağlanan Bülent Tulun " Pires dosyası artık bizim için kapanmıştır, oyuncuyla anlaşamadık " demez mi? Dünyam yıkılmıştı, en başta Ribery vurmuştu üstüne birde Pires vurdu. İçim acımıştı yahu, kendimi aldatılmış gibi hissetmiştim.3 ay! Koskoca 3 ay peşinden koştuğumuz adam bir türlü o lanet imzayı atamadı bize. Bizim becerikli yönetimimizin ve efsane başkanımızın Pires'i alamayıp üzerine Marek Heinz isimli o klasik 31 Ağustos sürprizlerinden birini patlatması yaramızı daha da derinleştirmişti. Sonra n’oldu? Bize 3 ayda imza atamayan Pires gitti Villarreal'e 2 günde imza attı. 30 kusur milyon Galatasaraylı'nın ahını alan kansız herif, yeni takımıyla çıktığı ilk antremanların birinde feci sakatlandı ve sahalardan 7 ay uzak kaldı. Sahalara döndükten sonrada bir türlü o eski oyununu oynayamayan Robert Pires şimdilerde futbolunun sonbaharının son aylarını geçiriyor. Tez zamanda futbolu bırakmasını ya da kasap stoperler tarafından bıraktırılmasını diliyoruz, en azından ben diliyorum. Zor kullandırtmadan güzelce bırakması tercihimdir. Kısacası bu anlattıklarımdan çıkarılacak ders nedir?

Ey talip olduğumuz yabancı futbolcular!

Fazla beklettirmeden gelin bize imza atın. Yoksa ne olacağını çok iyi biliyorsunuz…

Page 20: GSCimbom Fanzin 17. Sayı

Üyelerden... / 90+ Köşesi…

Hayat; Kum taneleri Ne kadar hoyratça davransa da, yalanlarıyla kahpe sıfatına yakışsa da ve her ne kadar bazen çıkmaz sokaklarla dolu bir karanlığı andırsa da yaşamak; katlanmak zorunda olduğumuz bir şey, hayat…

Son kullanma tarihine kadar kullanmak zorunda olduğumuz… Hoş; biz mi onu kullanıyoruz, o mu bizi kullanıyor bilinmez-tartışılır ama… Yaşadıkça fark ediyoruz, nefes almanın zorluğunu, zorunluluğunu. Hayat eziyor seni ama taşımak zorunda olduğun değerler var, nefes alıyorsun… Seviyorsun, seviliyorsun. Ama hayat, seni yok etmeye çalışıyor sanıyorsun, seni yoranın hayat olduğunu düşünüyorsun. Hep zorluklar çıkaran hayat değil oysaki Hayat sadece, bir kum saatinin içinde beraberce akıp gittiğin kum taneleri… Nuri Ülger