neslihan kafes

56
1 T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ ECZACILIK FAKÜLTESİ PANKREAS KANSERİ OLUŞUMU, TANI YÖNTEMLERİ VE TEDAVİSİ Hazırlayan Neslihan KAFES 1300110120 Danışman Prof.Dr.İlhan DEMİRHAN Biyokimya Anabilim Dalı Bitirme Ödevi Mayıs–2013 KAYSERİ

Upload: ledieu

Post on 07-Feb-2017

235 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Neslihan Kafes

1

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ ECZACILIK FAKÜLTES İ

PANKREAS KANSERİ OLUŞUMU, TANI YÖNTEMLER İ

VE TEDAV İSİ

Hazırlayan

Neslihan KAFES 1300110120

Danışman

Prof.Dr.İlhan DEMİRHAN

Biyokimya Anabilim Dalı

Bitirme Ödevi

Mayıs–2013 KAYSERİ

Page 2: Neslihan Kafes

2

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ ECZACILIK FAKÜLTES İ

PANKREAS KANSERİ OLUŞUMU, TANI YÖNTEMLER İ

VE TEDAV İSİ

Hazırlayan

Neslihan KAFES 1300110120

Danışman

Prof.Dr.İlhan DEMİRHAN

Biyokimya Anabilim Dalı

Bitirme Ödevi

Mayıs–2013 KAYSERİ

Page 3: Neslihan Kafes

i

BİLİMSEL ET İĞE UYGUNLUK

Bu çalışmadaki tüm bilgilerin, akademik ve etik kurallara uygun bir şekilde elde

edildiğini beyan ederim. Aynı zamanda bu kurallar ve davranışların gerektirdiği gibi, bu

çalışmanın özünde olmayan tüm materyal ve sonuçları tam olarak aktardığımı ve

referans gösterdiğimi belirtirim.

Neslihan KAFES

Page 4: Neslihan Kafes

ii

YÖNERGEYE UYGUNLUK

“Pankreas Kanseri Oluşumu, Tanı Yöntemleri ve Tedavisi” adlı bitirme ödevi

Erciyes Üniversitesi Lisansüstü Tez Önerisi ve Tez Yazma Yönergesi’ ne uygun olarak

hazırlanmıştır.

Tezi Hazırlayan Danışman

Neslihan KAFES Prof.Dr.İlhan DEMİRHAN

Biyokimya Anabilim Dalı Başkanı

Prof. Dr. İlhan DEMİRHAN

Page 5: Neslihan Kafes

iii

“Pankreas Kanseri Oluşumu, Tanı Yöntemleri Ve Tedavisi” adlı Bitirme Ödevi

Erciyes Üniversitesi Lisansüstü Tez Önerisi ve Tez Yazma Yönergesi’ne uygun olarak

hazırlanmış BİYOKİMYA Anabilim Dalında Bitirme Ödevi olarak kabul edilmiştir.

Tezi Hazırlayan Danışman

Neslihan KAFES Prof.Dr.İlhan DEMİRHAN

Biyokimya Anabilim Dalı Başkanı

Prof. Dr. İlhan DEMİRHAN

ONAY

Bu tezin kabulü Eczacılık Fakültesi Dekanlığı’nın ……………….. tarih ve

………………. Sayılı kararı ile onaylanmıştır.

…./…./…….

Prof. Dr. Müberra KO ŞAR

Dekan

Page 6: Neslihan Kafes

iv

TEŞEKKÜR

Tez çalışmalarım sırasında bana danışmanlık yapan, engin tecrübe ve bilgilerini benden

esirgemeyen, çalışmalarımın her aşamasında bana yardımcı olan Erciyes Üniversitesi

Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Başkanı Sayın Hocam Prof. Dr. İlhan

DEMİRHAN’a sonsuz teşekkür ederim.

Bu günlere gelmemde maddi ve manevi emeği geçen ve desteklerini hiçbir zaman

esirgemeyen anne ve babama, beş yıllık eğitimim boyunca her zaman yanımda olan tüm

arkadaşlarıma ve emeği geçen tüm hocalarıma teşekkür ederim.

Neslihan KAFES

Kayseri, Mayıs 2013

Page 7: Neslihan Kafes

v

PANKREAS KANSERİ OLUŞUMU, TANI YÖNTEMLER İ VE TEDAV İSİ

Neslihan KAFES

Erciyes Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Bitirme Ödevi, Mayıs 2013

Danışman: Prof. Dr. İlhan DEMİRHAN

ÖZET

Dünya genelinde kanser türleri içinde Pankreatik kanserden kaynaklanan ölümler

4.sıradadır. Türkiye’de 100.000 kişide 1,6-2 arasında görülmektedir. Ölüm oranının

yüksek olmasının nedenleri; erken tanı zorluğu, hızlı metastaz kabiliyeti, radyoterapi ve

kemoterapiye cevap vermemesidir.

Ameliyat edilebilen hastalarda 3 yıllık sağkalım %30 civarındadır; fakat hastaların

%80’inden fazlasında tanı anında kan veya peritoneal yolla metastaz veya çevre

dokulara invazyon görülmektedir. Bu aşamadaki hastalara ameliyat yapılmaz.

Metastatik hastalarda sağkalım 3-6 ay civarındadır.

Pankreatik kanserin nedenleri tam olarak bilinmemektedir; ancak bazı risk faktörleri

belirlenmiştir. Bunlar; yaş, cinsiyet, genetik, sigara, kronik pankreatit, DM, ince barsak

ve ülser kanamalarına yönelik daha önce geçirilmiş operasyonlardır.

Pankreas kanseri olgularında en sık görülen semptomlar; kilo kaybı, sarılık, anoreksi,

koyu idrar ve ağrıdır.

Pankreatik kanserde moleküler değişiklikler en sık K-RAS, P16, SMAD4 ve P53

genlerini etkiler. Tanı koydurucu tümör markerları; CA19-9, CA50, IRE, DU-PAN-2,

CEA’ dır.

Pankreas kanserinde tanısal görüntüleme yöntemlerinden UG, BT, MR, ERCP, PET,

İİA, Angiografi ve Laporoskopi kullanılmaktadır.

Uygulanan tedaviler; cerrahi işlem, radyoterapi ve kemoterapi olarak sınıflandırılabilir.

Anahtar Kelimeler: Pankreas kanseri, Pankreas kanseri tanı ve tedavi yöntemleri.

Page 8: Neslihan Kafes

vi

GROWTH OF PANCREAT İC CANCER AND METHODS OF DİAGNOSİS AND TREATMENT AT PANCREAT İC CANCER

Neslihan KAFES

Erciyes Univercity Pharmacy Faculty

Final Project, May 2013 Adviser: Prof. Dr. İlhan DEMİRHAN

ABSTRACT

Deaths from pancreatic cancer are fourth in all cancer types in the World. It is observed

between 1.6-2 of 100.000 people in Turkey. The reasons for high rate of mortality are

the difficulty of early diagnosis, ability to metastasize quickly and no answer to

radioterapy and chemoterapy.

Survival for 3 years at patients that can be operated is about 30%. However metastasize

by blood and peritoneal route and invasion to surrounding tissues are observed in more

than 80% of patients. This patients can’t be operated. Survival of metastatic patients is

about 3-6 months.

The reasons of pancreatic cancer aren’t known. But some risk factors are determined.

These are age, gender, genetic, smoking, chronic pancreatit, DM and operations for

bleeding of the small intestine and ulcer in the past.

The most common symptoms at the events of pancreatic cancer are weight loss, icterus,

anorexia, dark urine and ache.

Molecular changes in pancreatic cancer affects commonly genes of K-RAS, P16,

SMAD4 and P53. Diagnostic tumor markers are CA19-9, CA50, IRE, DU-PAN-2,

CEA.

Methods of diagnostic visualization at pancreatic cancer are used UG, BT, MR, ERCP,

PET, İİA, angiography and laporoskobi.

Treatments are surgical oparation, radioterapy and chemoterapy.

Key words: Pancreatic cancer, methods of diagnosis and treatment of pancreatic cancer

Page 9: Neslihan Kafes

vii

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ET İĞE UYGUNLUK .................................................................................. i

YÖNERGEYE UYGUNLUK ......................................................................................... ii

KABUL ONAY ............................................................................................................... iii

TEŞEKKÜR ................................................................................................................... iv

ÖZET ................................................................................................................................ v

İÇİNDEKİLER ............................................................................................................. vii

TABLOLAR L İSTESİ ................................................................................................... ix

ŞEKİLLER L İSTESİ ...................................................................................................... x

SİMGELER VE KISALTMALAR D İZİNİ ................................................................ xi

1. GİRİŞ VE AMAÇ ....................................................................................................... 1

2. GENEL BİLGİLER .................................................................................................... 3

2.1. Pankreas ve Kanserin Tarihçesi.............................................................................. 3

2.2. Pankreasın Anatomisi ............................................................................................. 4

2.3. Hücre Siklusu ......................................................................................................... 5

2.3.1. Hücre Bölünmesinin Regülasyonu .................................................................. 7

2.3.1.1. Siklinler ..................................................................................................... 7

2.3.1.2. Kontrol Noktaları ...................................................................................... 8

2.4. Apoptozis ................................................................................................................ 8

2.5. Karsinogenezde Temel Noktalar ............................................................................ 9

2.5.1. Protoonkogenler ............................................................................................... 9

2.5.2. Tümör Süpresör Genler ................................................................................... 9

2.5.2.1. Hücre Yüzeyinde Etkili Tümör Süpresör Genler ...................................... 9

2.5.2.2. Uyarı İletim Sistemini Regüle Eden Süpresör Genler (Sitoplazmada) ... 10

2.5.2.3 Nükleusta Etkili Süpresör Genler ............................................................ 10

2.6. Kanser ................................................................................................................... 11

2.6.1.Tanım .............................................................................................................. 11

2.6.2. Kanser, İmmünite ve Enflamasyon İlişkisi .................................................... 12

3. PANKREAS KANSERİ ........................................................................................... 14

3.1. İnsidansı ve Epidemiyolojisi ................................................................................ 15

Page 10: Neslihan Kafes

viii

3.2. Etyolojisi .............................................................................................................. 15

3.3. Pankreas Kanserinin Moleküler Patogenezi ......................................................... 16

3.3.1.Kromozomal Değişiklikler ............................................................................. 16

3.3.2.Gen Düzeyinde Değişiklikler.......................................................................... 16

3.3.2.1. Tümör Baskılayıcı Genler ....................................................................... 16

3.3.2.2. CDK2A/p16/MTS1 ................................................................................. 17

3.3.2.3. p53 Tümör Baskılayıcı Gen .................................................................... 17

3.3.2.4. MADH4/SMAD4/DPC4 Gen Delesyonu................................................. 17

3.3.2.5. FHIT (Fragile Histidin Triad ) Geni ....................................................... 18

3.3.3. Onkogenler ve Ekspresyon Düzeyindeki Değisiklikler ................................. 18

3.3.4. Pankreas İnfiltratif Duktal Adenokarsinom(PDAK) Mikroskopik Öncüleri . 19

3.4. Pankreas Kanseri Evreleri .................................................................................... 20

3.5. Pankreas Kanseri Klinik Değerlendirme .............................................................. 22

3.6. Pankreas Kanseri Tipleri ...................................................................................... 23

3.7.Pankreas Kanseri Tanı Yöntemleri ........................................................................ 23

3.7.1. Laboratuar Tetkikleri ..................................................................................... 23

3.7.2. Pankreas Kanserinde Kullanılan Tümör Belirteçleri ..................................... 24

3.7.3. Pankreas Kanserinde Tanısal Görüntüleme ................................................... 31

3.8. Pankreas Kanseri Tedavisi ................................................................................... 33

3.8.1. Cerrahi Dışı Müdahaleler............................................................................... 33

3.8.2. Kemoterapi..................................................................................................... 33

3.8.2.1.Lokal İleri Hastalıkta Kemoterapi Uygulaması ....................................... 34

3.8.2.2. Metastatik Hastalıkta Kemoterapi Uygulaması ...................................... 34

3.8.3. Radyasyon Tedavisi ....................................................................................... 35

3.8.4. Cerrahi Tedavi ............................................................................................... 35

3.8.5. İmmünoterapi ................................................................................................. 36

4. SONUÇ ....................................................................................................................... 37

KAYNAKLAR .............................................................................................................. 39

ÖZGEÇM İŞ ................................................................................................................... 42

Page 11: Neslihan Kafes

ix

TABLOLAR L İSTESİ

Tablo 2.1. Benign ve Malign Tümörlerin Karşılaştırılması ............................................ 12

Tablo 3.1. Pankreatik karsinom için TNM evrelemesi ................................................... 21

Tablo 3.2. Pankreas kanserinde görülen semptomlar ..................................................... 22

Tablo 3.3. Pankreas Kanseri Tümör Belirteçlerinin Sınıflandırılması ............................ 24

Tablo 3.4. Pankreas Kanseri Tanısında CEA .................................................................. 25

Tablo 3.5. Pankreas kanseri tanısında kullanılan belirteçlerin sensitivitesi .................... 31

Page 12: Neslihan Kafes

x

ŞEKİLLER L İSTESİ

Şekil 2.1. Pankreasın komşulukları ................................................................................... 4

Şekil 2.2. Pankreasın anatomik kısımları .......................................................................... 5

Şekil 2.3. Hücre Siklusu .................................................................................................... 6

Page 13: Neslihan Kafes

xi

SİMGELER VE KISALTMALAR D İZİNİ

ACTH : Adrenokortikotropik hormon

AFP : Alfafetoprotein

APC : Adenomatoz Polipozis Geni

BRCA : Breast Cancer

CA 19-9 : Kanser antijen 19-9

CA 50 : Kanser antijen 50

CAR-3 : Antigenic determinant recognizedby monoclonal antibody AR-3

CEA : Karsinoembriyojenik antijen

CK : Kreatin kinaz

DNA : Deoksiribo Nükleik Asit

DU-PAN-2 : Sialylated carbonhydrate antigen DU-PAN-2

EGF : Epidermal Büyüme Faktörü

EGFR : Epidermal Büyüme Faktörü Reseptörü

ERCP : Endoskopik Retrograd Kolanjiopankreatografi

FGF : Fibroblast Growth Factor

FHIT : Fragile Histidin Triad

GF : Growth Factor

GIS : Gastrointestinal sistem

HER2 : İnsan Epidermal Büyüme Faktörü Reseptörü

HGF : Hepatosit Büyüme Faktörü

ICE : İnterlökin-2 Dönüştürücü Enzim

IGF : Insülinlike Growth Factor

IL : İnterlökin

IRE-1 : İmmünoreaktif Elastaz-1

Page 14: Neslihan Kafes

xii

İİA : İnce İğne Aspirasyonu

M.Ö : Milattan Önce

MAP : Mitojen Aktive Eden Protein

MR : Magnetik Rezonans Görüntüleme

NF1 : Nörofibrin 1

PanIN : Pancreatic İntraepitelial Neoplasia

PDAK : Pankreas infiltratif duktal adenokarsinom

PDGF : Trombosit Kaynaklı Büyüme Faktörü

PET : Pozitron Emisyon Tomografi

PNİ : Perinöral invazyon

PTK : Perkütan Transhepatik Kolanjiografi

Rb : Retinoblastom

RNA : Ribonükleik Asit

SAGE : Serial Gene Ekspression Analysis

SBK : Siklin Bağımlı Kinaz

SPAN-1 : Sialylated carbonhydrate antigen-1

TGF : Transforming Growth Factor

TPA : Doku polipeptid antijen

VEGF : Vasküler Endotelyal Büyüme Faktörü

WHO : Dünya Sağlık Örgütü

Page 15: Neslihan Kafes

1

1. GİRİŞ VE AMAÇ

Pankreatik kanser, dünya genelinde ölüm oranı en yüksek kanser türlerinden biridir. Son

verilerde 4. sırada olduğu bildirilmektedir. Pankreatik kanserin ölüm oranının yüksek

olmasının nedenleri; erken tanı zorluğu, hızlı metastaz kabiliyeti, radyoterapi ve

kemoterapiye cevap vermemesi şeklinde sıralanmaktadır. Pankreatik kanseri erken

dönemde saptamak pankreasın anatomik konumu, sinsice gelişmesi ve tümör

belirteçlerinin olmaması nedeniyle oldukça güçtür (1,2). Ameliyat tek kür şansıdır.

Ameliyat edilebilen hastalarda üç yıllık sağkalım %30 civarında bildirilmiştir; ancak

pankreas kanserli hastaların %80’inden fazlası tanı anında hematojen veya peritoneal

yolla metastaz yapmıştır veya çevre dokulara invazyon yapmış olması nedeniyle teknik

olarak kesip çıkartılamaz. Ameliyat edilemeyen bu grup hastalara genellikle palyatif

cerrahiler ve uygun durumlarda sistemik ve bölgesel tedaviler uygulanır. Metastatik

hastalarda sağkalım 3-6 ay civarındadır (9). Pankreas kanserlerinde ileri derecede lokal

yayılım, peritoneal yerleşim ,vasküler tutulum ve karaciğer metastazı ameliyat

edilebilirliği ve prognozu belirleyen en önemli kriterlerdir (1,2).

Pankreas kanseri, genellikle 60-80 yaşları arasında ve erkeklerde kadınlara oranla iki kat

daha sıklıkla görülür. Pankreas duktal adenokarsinomu (PDAK) tüm pankreas

karsinomlarının % 80’ini oluşturur. Sigara içme, kronik pankreatit ve diabetes mellitus

PDAK gelişme riskini artırır. PDAK’ın mortalitesi oldukça yüksektir. PDAK

retroperitoneal alana, komşu sinirlere, komşu lenf nodlarına ve karaciğere erken

dönemde metastaz yapar ve kötü prognozludur. Perinöral invazyon (PNİ), lokal

nükslerin ve tümöre bağlı ağrının en önemli nedenlerindendir (3,4).

Teknolojideki hızlı gelişmeye rağmen erken tanı ve tarama amaçlı hiçbir sensitif ve

spesifik serum markerı bulunmamaktadır. Ameliyat edilebilir pankreas kanserli

olgularda genellikle çoklu tedavi yaklaşımları tercih edilir. Operasyon, kemoterapi,

Page 16: Neslihan Kafes

2

radyoterapi ve kemoradyoterapi tedavi kombinasyonları uygulanır. Ancak tüm tedavi

yaklaşımlarına rağmen pankreas kanserinde sağkalım sonuçları yeterli değildir (9).

Bu tezin hazırlanmasında pankreas kanserinin oluşumu, tanı yöntemleri ve tedavisini

incelemek amaçlanmıştır.

Page 17: Neslihan Kafes

3

2. GENEL BİLGİLER

2.1. Pankreas ve Kanserin Tarihçesi

İlk kez Herophilus M.Ö.300’lerde pankreası tanımlamış ve bundan yaklaşık 400 yıl

kadar sonra, organ, Rufus tarafından “pankreas” olarak isimlendirilmiştir (5).

Kansere dair ilk bulgulara Mısır papirüslerinde, Babil çivi yazısı tabletlerinde ve eski

Hint yazılarında rastlanmaktadır. Ebers papirüsünde (M.Ö 15 yy) tümörün tedavisinin

öldürücü olabileceği belirtilmektedir. Antik dönemlere ait Yunan tıbbi kayıtlarında ve

Galen’in çalışmalarında ise birçok kanser olgusuna rastlanmakla birlikte, bunların ne tür

tümörler olduğuna karar vermek çoğu kez olanaksızdır (10).

Kanser ismi ilk defa Hipokrat tarafından (M.Ö 460-377) organizmada iyileşmeyen yeni

oluşumlar için kullanılmıştır. Hipokrat vücut yüzeyinde büyüyen, kırmızı, ağrılı, sıcak,

diğer yapılardan farklı, genellikle ülsere olan yapılara “karsinoz” ya da “karkinoma”

demiştir. Galen ise (M.Ö 2 yy) yengece benzediğini düşünerek bu oluşumlara “kanser”

adını verdi. Diğer bir yoruma göre kanser hastalığı sırasında oluşan ağrıların yengeç

ısırması sonucunda oluşan ağrılara benzemesi dolayısı ile Galen’in hastalığa bu ismi

verdiği düşünülür. Yunan tıbbında ise anormal patojenik büyümelere “praeter naturam”

denilerek tümörün tanımı yapılmıştır. Galen’e göre tümör üçe ayrılır:

• Doğaya uyan (gebelik durumunda uterusun gelişimi)

• Doğayı aşan (hipertrofi)

• Doğaya karşı (malign tümörler)

Hipokrat'ın temellerini attığı ve Galenin devam ettirdiği humoral patoloji teorisi

doğrultusunda tümöre sebep alan maddenin kara safra olduğuna karar verildi ve tedavi

olarak diyetin yanında ülser tedavisinde kullanılan metalik tuzların kullanılmasının

hastayı iyileştireceği düşünüldü. Kanser tedavisinde diyetin kullanılması 18. yy kadar

geçerliliğini korumuştur (10).

Page 18: Neslihan Kafes

4

Türk tıp tarihinde ise kansere “seratan” adı verilmektedir. Tarsuslu Osman Hayri

Efendi’nin “Kenzül sıhhatül ebdaniye (1298) ” eserinde seratan fındık ya da küçük

yumru büyüklüğünde, ağrılı, etrafı damarlı oluşumlar olarak tanımlanmıştır ve

sebebinin Galen ve Hipokrat'ın dediği gibi kara safradan kaynaklandığı düşünülmüştür

(10).

2.2. Pankreasın Anatomisi

Pankreas retroperitoneal alanda duodenum ve dalak arasında transvers olarak uzanır.

Önde sağdan sola doğru; transvers kolon ve transvers mezokolon, bursa omentalis ve

mide ile komşudur. Arkada sağdan sola doğru; koledok, v. porta hepatis ve v. lienalis, v.

kava inferior, v. mezenterika superior, aort, sol böbrek ve dalak yer alır (4). (Şekil 2.1)

Şekil 2.1. Pankreasın komşulukları (4)

Yetişkinlerde pankreas genellikle 15-20 cm uzunluğundadır ve 70-120 gr ağırlığındadır.

Erkeklerde kadınlara göre biraz daha büyüktür. Yenidoğanda pankreas 2-3 gr

ağırlığındadır ve 1 yaşında 7 gr’a ulaşır. Bezin ağırlığı 40 yaştan sonra düzenli şekilde

azalarak 90’lı yaşlarda ortalama 70 gr’a kadar düşer (29).

Normal pankreas pembe-ten rengi ile sarıdır ve dış yüzü hafif lobüle görünümdedir. Ön

yüzey pürüzsüz ve periton tabakası ile kaplıdır diğer yüzeyleri ise ince, gevşek fibröz

bağ doku ile kuşatılmıştır. Ayrı bir kapsülü bulunmaz (4,29).

Page 19: Neslihan Kafes

5

Pankreas, uncinat procesle birlikte baş, boyun, gövde ve kuyruk olmak üzere anatomik

olarak 5 kısma ayrılır (4 ). (Şekil 2.2)

Şekil 2.2. Pankreasın anatomik kısımları (4)

2.3. Hücre Siklusu

Hücre siklusu, çoğalmak (prolifere olmak) üzere uyarılmış bir hücrede gerçekleşen ve

bir dizi geçici biyokimyasal aktivitelerin ve morfolojik değişikliklerin görüldüğü bir

süreçtir. Bir siklusa giren hücre, morfolojik ve genetik olarak birbirinin aynısı iki hücre

oluşumuyla döngüyü tamamlar (15). (Şekil 2.3)

Page 20: Neslihan Kafes

6

Şekil 2.3. Hücre Siklusu ( 22)

G0 fazında (istirahat fazı): Hücreler genellikle spesifik bir işlevi görmek üzere

programlanırlar (16, 17).

G1 fazında (ara faz): Spesifik hücre fonksiyonları için gereken proteinler ve RNA

sentezlenir. Geç G1 fazında bol miktarda RNA sentezlenir. Ayrıca, DNA sentezi için

gereken birçok enzim üretilir (16, 17, 18).

S fazında (DNA sentezi fazı) : Hücre içindeki DNA’nın miktarı ikiye katlanır (16).

G2 fazında: DNA sentezi durur, protein ve RNA sentezi devam eder ve hücre mitoza

hazırlanır (18).

M fazında (mitozis): Protein ve RNA sentez hızı aniden yavaşlar, genetik materyal

oluşan iki yeni hücreye dağılır (16,17).

Sürekli bölünen hücrelerde mitozdan sonra siklus G1-S-G2 (interfaz) ve M (mitoz)

şeklinde tekrarlanır. Bu süreçte hücre uyarımı ve büyüme meydana gelmekte veya

bölünme sinyali almadıkları sürece istirahat fazı G0 da durmaktadırlar (17).

Hücre büyümesinde moleküler olaylar growth faktörün normal büyüme kontrol yoluyla

ili şkili genlerin salımını etkileyerek hücre çoğalmasına yol açar. Büyüme kontrol

yoluyla ilişkili bu genler protoonkogen olarak tanımlanır (18).

Hücre büyümesi, farklılaşması ve çoğalmasında rolü olan protoonkogenlerde meydana

gelen mutasyonlar ise hücre siklusunun inhibisyonunu engelleyerek anormal hücre

Page 21: Neslihan Kafes

7

büyümesine neden olur. Gerek normal hücre siklusu için gerekse kanser oluşum

basamaklarında önemli olan 3 sistem vardır (18) :

1. Hücre Yüzey Reseptörleri

Çoğunlukla GF (Büyüme Faktörü)’nin pesifik reseptörlere bağlanmasıyla başlar. Bu

reseptörlerle alınan uyarı, uyarı iletim aracılığı ile nükleusa iletilir (17).

2. Sinyal İletim Sistemleri

En önemlisi ve en sık kullanılanı MAP kinaz (Mitojen Aktive Eden Protein Kinaz)

sistemidir. GF uyarı sisteminde etkili olan yoldur ve ras bu yolda bilinen

protoonkogendir (17,18).

3. Transkripsiyon Faktörleri

Hücre proliferasyonunu ayarlayan faktörler c-myc, p53, Rb.

Büyüme faktörleri reseptörlerine bağlanır ve onları aktive eder, uyarı iletiminde görevli

proteinler fosforile olur, kinazlar serisi aracılığıyla sinyal nükleusa iletilir,

transkripsiyon faktörlerinin aktivasyonuyla DNA sentezi başlar ve S fazına giriş

sağlanmış olur (18).

2.3.1. Hücre Bölünmesinin Regülasyonu

İki kontrol mekanizması vardır:

• Siklinler

• Kontrol noktaları

2.3.1.1. Siklinler

Hücrenin siklusa girmesi ve progresyonları siklinlere bağlıdır. Siklinler etkilerini siklin

bağımlı kinazlarla kompleks yaparak gerçekleştirirler. Siklusun her fazında etkili

siklinler değişiktir (18).

Page 22: Neslihan Kafes

8

Hücre siklusunda G1’den S fazına geçiş önemli bir noktadır. Bu dönemde hücreye

çoğalması için veya durması için uyarı gider. Bunun kontrolünü sağlayan ise tümör

supresör bir gen olan Rb (Retinoblastom)’dur (18,20).

Hücre siklusunda G1 fazının artan uyarısı siklinlerden D grubu birikmesine neden olur.

Bunlar siklin bağımlı kinazları (SBK) aktive eder. Oluşan siklin/SBK kompleksi Rb’un

fosforile olmasını sağlar. Rb fosforile olunca E2F proteinleri serbest bırakır. Serbest

kalan E2F, S fazın giriş için gerekli olan genlerin transkripsiyonunu sağlar. DNA

sentezi gerçekleşir (20).

Siklin/SBK kompleksin etkileri SBK inhibitörleri ile ortadan kaldırılır. Bunlar p21, p27,

p16, p57, p15, p18, p19’dur. Siklusta bu inhibitörlerle siklusun normal dengesi

sağlanmaya çalışılır. Uyarı çoğalma yönünde ise siklinler aktive olur. Durma yönünde

ise inhibitörler aktive olur (18).

2.3.1.2. Kontrol Noktaları

Kontrol noktalarının aktivasyonu hücre siklusunu durdurur. Tamir için zaman verilir ve

mutasyonun olmaması için olanak tanınır.

P53 geni, DNA hasarı, radyasyon, mutajenik kimyasallarla temas olduğunda aktive olan

ve siklusun inhibisyonunu sağlayarak (Hücre siklusunu durdurarak ya da apoptozisi

indükleyerek) hücreyi koruyan acil frendir. En önemli kontrol noktasını oluşturur

(30,18,20).

Hücre büyümesinin bir diğer ucu büyüme inhibisyonudur ve bunu regüle eden TGF

beta (Transforming Growth Factor Beta )’dır. Hücre siklusunu S fazına girmeden

durdurur (18,21).

2.4. Apoptozis

Fizyolojik olarak apoptozis (programlı hücre ölümü) doku şekillenmesinde,

embriyogeneziste ve immün sistemin düzenlenmesinde görülmektedir. Apoptotik

yolların aktivasyonu için birçok farklı mekanizma bulunmaktadır ve bunların birçoğu

tümör oluşumu sırasında değişmektedir (25,26). En sondaki ortak yol ise interlökin-2

dönüştürücü enzimlerin (ICE) aktivasyonu ve stoplazmik proteazlar, transglutaminazlar

Page 23: Neslihan Kafes

9

ve endonükleazlar için genlerin ekspresyonlarıdır (27). Ölüm belirtileri mitokondride

birleşir. Morfolojik olarak hücre; yüzey yapısını kaybetmesi, büzülmesi, çekirdek

kromatininin kondansasyonu (internükleozomal ayrılma) ve daha sonraları komşu

hücrelerce fagositoza uğrayacak apoptik yapıların oluşumu ile karakterizedir (18,25).

2.5. Karsinogenezde Temel Noktalar

1. Protoonkogenler

2. Tümör supresör genler

3. Apoptozisi düzenleyen genler

4. DNA hasarının tamirini düzenleyen genler (18).

2.5.1. Protoonkogenler

Protoonkogenler hücre gelişimini ve farklılaşmasını olumlu yönde düzenleyen (büyüme

faktörleri, transkripsiyon faktörleri ve reseptör molekülleri) onkoproteinler için

kodlanırlar. Onkoproteinlerin uygun olmayan bir şekilde oluşumu anormal hücre

gelişimine ve yaşamlarına neden olur (18).

2.5.2. Tümör Süpresör Genler

Fizyolojik fonksiyonları tümör oluşumunu engellemek değil hücre büyümesini kontrol

etmektir.

Tümör süpresör genler hücre yüzeyinde, stoplazmada ve nukleusta etkili olanlar

şeklinde gruplara ayrılırlar (18).

2.5.2.1. Hücre Yüzeyinde Etkili Tümör Süpresör Genler

Hücre büyüme ve davranışını düzenleyen hücre yüzeyinden salınan çeşitli tipte

moleküller vardır. Bunlardan en önemlisi TGF beta’dır. TGF beta büyüme inhibisyonu

yapan genlerin trsnskripsiyonunu düzenler. Bunu SBK (Siklin Bağımlı Kinaz)

inhibitörleri ile yapar ve hücre siklusu engellenir. TGF’da mutasyon pek çok tümörde

görülür (18,21,33).

Page 24: Neslihan Kafes

10

2.5.2.2. Uyarı İletim Sistemini Regüle Eden Süpresör Genler (Sitoplazmada)

Nörofibrin 1 (NF1) ve Adenomatoz polipozis geni (APC) bu kategoridedir. APC’nin

görevi katenini yıkmak ve stoplazmada az bulunmasını sağlamaktır. APC inaktivasyonu

veya kaybı katenin seviyesini arttırır ve hücresel çoğalma artar. NF1’de APC gibi

davranır. NF1 uyarı iletimini protoonkogenlerden ras ile yapıyor. NF1 kaybı olunca ras

aktif kalır ve sürekli sinyal üretir (18).

2.5.2.3 Nükleusta Etkili Süpresör Genler

Bunlar Rb, p53, BRCA1 ve BRCA2’dir.

Rb (Retinoblastom)

İlk tanınan tümör süpresör gendir. Hücre siklusunda anahtar rolü vardır. Her hücre

tipinde eksprese edilir. Aktif ve inaktif formda bulunur. Aktif formunda hücre

siklusunda G1’den S’ye geçerken fren görevi vardır. Hücreler growth faktör ile fosforile

olunca Rb inaktifleşir ve fren ortadan kalkar. S fazına giren hücreler bölünmeye başlar.

Rb’un bu etkilerinde önemli rol oynayan bir faktörde E2F proteinidir. E2F ile sıkı

bağlantıda iken fosforile olunca E2F’yi serbest bırakır ve serbest kalan E2F

transkripsiyon faktörlerinin aktivasyonu ile hücrenin S fazına girmesini sağlar. Rb

proteini olmazsa veya E2F’nin regülasyonu bozulursa hücre siklusunu moleküler freni

bozulur ve hücreler sürekli S fazına girerek çoğalır. Sonuç olarak hücre siklusunun

kontrolünün kaybı malign transformasyonun merkezidir ve siklusun 4 anahtarından en

az birinin mutasyonu gerekir. Bunlar Rb, siklinler, SBK’lar ve SBK inhibitörlerinden

p16’dır (18).

p53 geni

P53’ün homozigot kaybı hemen her kanserde görülür. P53 kritik kapı bekçisi gibidir.

Moleküler polis de denilir. Primer görevi diğer genlerin transkripsiyonunu kontrol

etmektir. Rb’un aksine hücre siklusunun bekçiliğini yapmaz. P53’ün acil fren için

çağrılması ancak DNA hasarı, radyasyon, mutajenik kimyasallarla temas olduğunda söz

konusudur. Genetik materyal zedelenince uyuyan p53 harekete geçer iki ana hedefi

vardır:

Page 25: Neslihan Kafes

11

1. Hücre siklusunu durdurmak

2. Apoptozisi indüklemek

P53 ile indüklenen siklus durması G1 fazının geç döneminde ve p53 bağımlı SBK

inhibitörleri aracalığı ile olur. SBK inhibitörlerinden bu işte görevli olan p21’dir. P21

geni siklin/SBK kompleksini inhibe ederek S fazına girmek için gerekli Rb

fosforilasyonunu engeller. Hücre siklusunda durma hoş karşılanır ve DNA hasarı tamiri

için zaman tanınır. DNA hasarı başarı ile tamir edilirse p53 mdm2’ye bağlanır ve etkisi

sona erer. Tamir edilemezse apoptozisi indükleyen p53 duyarlı olan Bax ve insülin like

GF (IGF)’e haber gönderir (18).

P53 homozigot kaybı DNA’nın tamir edilememesine neden olur ve mutasyon

hücrelerde birikir ve malign transformasyon oluşur (18,20).

BRCA1 ve BRCA2 geni

BRCA (Breast Cancer) geninde mutasyon hücre büyümesini direkt etkilemiyor. DNA

replikasyonunda hatalara neden olup hücre siklusunu etkileyen genlerin mutasyonuna

yol açıyor. Hücre siklusunu p21 aracılığı ile regüle ediyor (18).

2.6. Kanser

2.6.1.Tanım

Kanser, homeostatik feed-back mekanizmalara yanıt veren normal hücrelerin bu

mekanizmaların kontrolünden çıkıp kontrolsüz ve spontan olarak çoğalabilen ve komşu

dokulara invazyon yapabilen hücre şekillerine dönüşmeleridir (7).

Neoplastik büyüme, malign hücre populasyonunun kontrolsüz yayılım gösterdiği

otonom bir süreç olarak tanımlanmaktadır. Neoplazi patogenezinde pek çok etken rol

oynamakla birlikte, karmaşık moleküler mekanizmalar henüz tam olarak

anlaşılamamıştır. Pek çok kanser hücresi kanser tipine bağlı olarak moleküler ve

biyokimyasal özelliklere sahiptir. Bu özellikler; büyüme sinyallerine karşı kendi

kendine yetmesi, büyümeyi inhibe eden sinyallere duyarsızlık, apopitozisten kaçınması,

sınırsız kopyalanma potansiyeli, angiogenezin sürdürülmesi, immün sistemin savunma

yapmasını engelleme doku invazyonu ve metastazı kapsamaktadır. Kanser oluşumu

Page 26: Neslihan Kafes

12

başlıca dört durumla ilgilidir: Karsinojen miktarı, karsinojen etkisinde kalma süresi,

genetik yatkınlık ve uyarıcı etkenlerin varlığı (7,8,19). (Tablo 2.1)

Tablo 2.1. Benign ve Malign Tümörlerin Karşılaştırılması (7)

Özellikler Benign Tümör Malign Tümör

Gelişme Hızı Yavaş Hızlı

Kapsül Var Yok

Damar invazyonu Yok Sık

Doku Yıkımı Az Fazla

Farklılaşma Yok Sık

Mitoz Sayısı Az Çok

Metastaz Yok Sık

Kalıtımsal olarak kansere yatkınlık yaratan genler sıklıkla hücre büyüme ve

farklılaşmasının kontrolünde, DNA onarımında ve genomik bütünlüğün sağlanmasında

rol almaktadırlar (7,19).

Büyüme etkenleri, sitokinler, ilgili reseptörler, adezyon molekülleri, G proteinleri,

çeşitli kinazlar, transkripsiyon etkenleri, tümör baskılayıcı proteinler vb. pek çok

molekül sinyal yollarında rol almaktadır. Çeşitli genetik değişikliklere uğramaları

sonucunda işlevlerinde meydana gelen değişiklikler, sinyal ileti yollarının normal

akışını bozarak hücrelerin kontrolsüz çoğalmalarına ve büyümelerine neden olmaktadır

(7).

2.6.2. Kanser, İmmünite ve Enflamasyon İlişkisi

Karsinogenezde inflamatuar değişikliklerin önemli rolü bulunmaktadır. Kronik

enflamasyon kanser, diyabet, kardiyovasküler, pulmoner ve nörolojik hastalıklara neden

olabilir. Kronik enflamasyon tümörogenezin, hücresel dönüşüm, apopitozisin

baskılanması, proliferasyon, anjiyogenez, invazyon ve metastaz gibi çeşitli evrelerinde

kritik rol oynamaktadır. Ayrıca tümörün ilaç ve radyoterapiye karşı direnç özellikleri de

kronik enflamasyonla ilgilidir (7).

Page 27: Neslihan Kafes

13

Kemokinler, farklı hücre tiplerini aktive eden ve selektif olarak onlarla ilişki içerisinde

olan bir polipeptid ailesidir. Kanserin ilerlemesi, anjiyogenez, enflamasyon, hücre

toplanması, lökositlerin enflamasyon alanına göçünün düzenlenmesi gibi çeşitli rolleri

vardır. Primer tümör metastazlarında tümör hücreleri ve konakçı hücreleri tarafından

kemokinler ve bunlara ait reseptörler sentezlenmektedir. Kemokinlerin malinitedeki

rolleri, tümöre lökosit infiltrasyonunu indüklemek ve tümörle ilişkili, makrofajlar, T

hücreleri ve dendritik hücreler üzerinden immün işlevleri düzenlemek, tümör

hücrelerinin kendilerine özgü metastaz bölgelerine yönelmesini kontrol etmek,

anjiyogenezi düzenlemek ve direk olarak tümör hücresine etki ederek hücrenin malinite

ile ili şkili i şlevlerini kontrol etmek şeklinde sıralanabilir (7).

Kanserlerde hücresel immün yetmezlik de görülmektedir. Bu immün yetmezlik

genellikle T lenfosit sayısında azalma, monosit işlevlerinde azalma vb. şeklinde

karşımıza çıkmaktadır (7).

Page 28: Neslihan Kafes

14

3. PANKREAS KANSERİ

Pankreatik kanser, birçok diğer kanser türünde olduğu gibi hem ailesel hem de sporadik

olarak ortaya çıkan, genetik ve epigenetik değişikliklerin bir araya gelmesi sonucu

görülen klinik bir tablodur (1). Kanserden ölüm nedenleri arasında 4. sırada

gelmektedir. Tanısındaki güçlükler, pankreas kanserlerinin saldırgan niteliği ve etkili

sistemik tedavilerin yetersizliği nedeniyle pankreas kanserli hastaların ancak %5’inde

teşhisten sonraki sağ kalım 5 yıl kadardır (7).

Pankreas tümörlerinin hücresel fenotipi pankreasın üç ana epitel tipi olan duktal hücre,

asiner hücre ve endokrin hücrelerdir. Çoğu ekzokrin pankreas karsinomu, duktal hücre

fenotipi gösteren neoplazmlar sınıfına girer ve bu nedenle PDAK olarak adlandırılır.

“Pankreas kanseri”, “pankreas karsinomu” veya “pankreas adenokarsinomun”dan

bahsedildiğinde kastedilen bu tümör ve varyantları olan adenoskuamöz karsinom,

andiferansiye karsinom (anaplastik veya sarkomatoid), müsinöz kistik olmayan

karsinom (kolloid karsinom), taşlı yüzük hücreli karsinom, osteoklast benzeri dev

hücreli andiferansiye karsinomdur. PDAK’ların çoğundaki duktal hücre yapısı ve duktal

hücrelerin proliferasyon gösterebilmeleri,tümörün duktal orijinli olduğunu düşündüren

sebeplerdendir (4).

PDAK en ölümcül kanserlerden biridir. Olguların %80’i 60-80 yaşları arasındadır.

Olguların yalnızca yaklaşık %10’u 50 yaş altındadır. 40 yaşın altında çok nadir görülür.

Daha genç yaşta ortaya çıkan PDAK, erkeklerde kadınlardan 3 kat daha fazla

görülürken, ileri yaşlarda kadın erkek arasındaki fark ortadan kalkar ve görülme oranları

eşitlenir (4,7,8).

Olguların üçte ikisinde pankreasın baş bölgesinde tümör tutulumu meydana gelerek

safra kanalında ve sıklıkla pankreas kanalında da tıkanmaya neden olur (4,7,8).

Page 29: Neslihan Kafes

15

3.1. İnsidansı ve Epidemiyolojisi

Gelişmiş ülkelerde PDAK’ın yaş uyumlu yıllık görülme sıklığı 100.000 kişide 3,1 ile

20,8 olgu arasında değişmektedir . Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan ortak

çalışmada 2004’te 30.000 kişide, 2006’da 32.300 kişide PDAK nedeniyle ölüm,

2006’da 33.730 yeni PDAK olgusu bildirilmiştir. PDAK’ın kadınlarda oranı giderek

artmaktadır. Türkiye’de Sağlık Bakanlığı 2005 yılı kanser istatistiklerine göre PDAK

100.000 kişide 1,6-2 arasında görülmektedir (4).

Pankreatik kanser tanısı alan bireylerin birinci dereceden akrabalarında pankreatik

kanser riski artmaktadır. Aynı aile içerisinde iki pankreatik kanserli hasta varlığında

birinci dereceden akrabalarda pankreatik kanser riski 18 kat, eğer 3 birey varsa 57 kat

arttığı tanımlanmaktadır. Ayrıca pankreatik kanser erkeklerde kadınlara oranla daha

fazla görülmektedir (1).

3.2. Etyolojisi

Her ne kadar pankreas kanserinde etiyoloji kesin olarak bilinmiyorsa da bazı risk

faktörleri belirlenmiştir. Bunlar:

Yaş: 50 yaşından sonra risk artmaktadır (6).

Cinsiyet: Erkeklerde pankreas kanseri riski bayanlara göre daha fazladır (6).

Sigara içimi: Pankreas kanseri olgularının %30’unun sigara içimi ile ilişkili olduğu

düşünülmektedir (6,32).

Diyet: Diyet ve egzersiz hakkında fikir yürütmek zordur ancak, meyve, sebze ve lifli

besin tüketiminin riski azalttığı, et ve yağlı ürünlerin ise arttırdığı düşünülmektedir.

Geçmişte kahve alımının riski arttırdığı yönündeki inanış bugün için artık geçerli

değildir. Bir takım çalışmalar da göstermiştir ki obezite; yüksek pankreas kanseri riski

taşımaktadır. Orta yaşlardan beri obez veya aşırı kilolu olmak pankreas kanseri için ve

hatta daha erken yaşlarda kanserin görülmesi için büyük risktir. Daha ileri yaşlardaki

obezitenin prognozu kötüleştirdiği gösterilmiştir (6,4).

Kimyasal karsinojenler: Benzin, metalurjik kokular ve insektisitlerin pankreas

kanseri riskini arttırdığına dair kanıtlar mevcuttur (6).

Page 30: Neslihan Kafes

16

Kalıtsal: %5-10 arasında genetik yapı ve kanser gelişimi arasında ilişki bulunmaktadır.

Kronik pankreatitin ailesel formu olan kişilerde pankreas kanseri gelişme riski hayatları

boyunca %40 ila 75 arasındadır (6).

Diabet: Diyabeti olan hastalarda pankreas kanseri görülme sıklığı daha fazla

bulunmuştur (6).

GIS (Gastro Intestinal Sistem) cerrahisi: İnce barsak ve ülser kanamalarına yönelik

daha önce geçirilmiş operasyonlar sonrasında risk artar (6).

3.3. Pankreas Kanserinin Moleküler Patogenezi

Pankreatik kanserlerde hücre düzeyinde ki moleküler farklılıkların anlaşılması için,

kromozomal değisikliklerin tayininde kullanılan karyotip, komparatif genomik

hibridizasyon ve allotipleme, gen ekspresyonları ve ürünlerindeki farklılıkları

göstermede “Nükleotid” “Microarray”, “Serial Gene Expression Analysis (SAGE)”,

“Proteomics” gibi teknikler kullanılmıs ve çok önemli bilgiler elde edilmistir. Ayrıca

gen mutasyon analizlerindeki gelismelerle; tümör baskılayıcı genler, onkogenler ve

genomu koruyan bir dizi genlerdeki nokta değisikliklerin ortaya çıkarılması sağlanmıştır

(1).

3.3.1.Kromozomal Değişiklikler

Kromozomal değisiklikler içerisinde en sık görülenlerin kromozom 1, 4, 6, 9, 12, 17,

18, 21, Y ve nadir olarak da diğer kromozomal kayıpların varlığı bildirilmistir.

3.3.2.Gen Düzeyinde Değişiklikler

3.3.2.1. Tümör Baskılayıcı Genler

Birçok çalısma, tümör baskılayıcı genlerin ve onkogenlerin pankreatik kanser

olgularında çok etkin rollerinin bulunduğunu göstermektedir. Tümör baskılayıcı genler,

hücrede proliferasyonu ve apoptozisi düzenlemektedir. Bu genlerde meydana gelen

mutasyonlar, hücrenin kontrolsüz proliferasyonuna neden olmaktadır. Pankreatik

kanserde mutasyonu saptanan en önemli tümör baskılayıcı genler CDKN2A/p16/MTS1

(%95), TP53 (%50-75), MADH/SMAD4/DPC4 (%55), Frajil histidin triad geni

(FHIT) (%70) ve matriks metalloproteinazların doku inhibitör (TIMP) genidir (1).

Page 31: Neslihan Kafes

17

3.3.2.2. CDK2A/p16/MTS1

CDK2A/p16/MTS1 tümör supresör proteini, siklin bağımlı kinaz inhibitörlerinin INK4

ailesi üyelerinden biridir. p16 proteininin inaktivasyonu pankreatik kanserde en sık

rastlanılan moleküler bulgudur. p16 geni, kromozom 9p’de lokalizedir. p16, CDK4’e

bağlanarak, siklin D/CDK kompleksinin Retinoblastom (Rb) proteininin

fosforlanmasını engellenmektedir. Fosforlanmamıs Rb proteini E2F transkripsiyon

faktörüne bağlanarak hücre siklusunu G1/S fazında bloke eder. Ancak, hücre içi p16

proteini siklin D/CDK kompleksine bağlanamaz ise, bu kompleks Rb proteinini

fosforlayarak inaktif hale getirir. Bunun sonucunda ise hücre bölünmesi kontrolsüz bir

biçimde devam eder. Pankreatik kanser olgularında saptanan p16 mutasyon tipleri,

genin homozigot delesyonu (%40), ikinci alelde meydana gelen intragenik mutasyonla

birlikte tek alel kaybı (%40) ve promotor hipermetilasyonu (%14) seklinde

tanımlanmıstır. CDK2A/p16/MTS1 inaktivasyonunun pankreatik kanser “Pancreatic

intraepithelial neoplasia-2 (PanIN-2)” ve PanIN-3 lezyonlarında görülmektedir (1).

3.3.2.3. p53 Tümör Baskılayıcı Gen

p53 tümör baskılayıcı geni kromozom 17p2’de lokalizedir. Birçok kanser türünde

olduğu gibi pankreatik kanserde de p53 gen ürünü inaktivasyonlarına oldukça sık

rastlanılmaktadır. Bu gen transkripsiyon faktörü olarak birçok genin ekspresyonunu

düzenlemektedir. Bu fonksiyonuyla p53 proteini, hücre döngüsü, duraklaması,

farklılaşma, apoptozis, DNA’nın denetimi ve DNA tamir mekanizmaları gibi hücre için

hayati önem taşıyan noktalarda görev yapmaktadır. Pankreatik kanser olgularında

saptanan p53 geni mutasyon tipi, ikinci alelde meydana gelen intragenik mutasyonla

birlikte tek alel kaybıdır. p53 inaktivasyonunun PanIN- 3 lezyonlarında görülmeye

baslandığı gösterilmiştir (1,20).

3.3.2.4. MADH4/SMAD4/DPC4 Gen Delesyonu

Pankreatik kanserde saptanan önemli mutasyonlardan biridir. MADH4/SMAD4/DPC4

geni, “Transforming Growth Factor-β (TGF-β)” hücre yüzey reseptörleriyle başlayan

sinyal iletiminde rol aldığı düşünülmektedir. Pankreatik kanser olgularında saptanan

MADH4/SMAD4/DPC4 mutasyonlarının, homozigot delesyon (~%30) veya ikinci

alelde meydana gelen intragenik mutasyonla birlikte tek alel kaybı (~%25) şeklinde

Page 32: Neslihan Kafes

18

tanımlanmıştır. MADH4/SMAD4/DPC4 gen mutasyonu sonucu TGFβR ile baslayan

sinyal yolağında inhibisyon gerçekleşmektedir. MADH4/SMAD4/DPC4

inaktivasyonunun, PanIN-3 lezyonlarında görülmeye başlandığı rapor edilmektedir (1).

3.3.2.5. FHIT (Fragile Histidin Triad ) Geni

Pankreatik kanser olgularının %70’inde FHIT geni mutasyona uğramaktadır. Dumon ve

ark.nın yaptığı bir çalışmada FHIT geni aktarılan pankreatik kanser hücrelerinde

apoptozis saptandığı bildirilmektedir (1, 28).

3.3.3. Onkogenler ve Ekspresyon Düzeyindeki Değisiklikler

Birçok kanserde olduğu gibi pankreatik kanserin olusumunda da rol alan önemli

onkogenlerden biri de Ras gen grubudur. Ras gen ailesinin H-Ras, N-Ras ve K-Ras

olmak üzere 3 üyesi bulunmaktadır. Pankreatik kanser arastırmalarında, K-Ras onkogen

ürünü ve ilgili sinyal yolağı yoğun olarak çalısılan en önemli konulardan biridir.

Pankreatik kanserde H-Ras ve N-Ras gen mutasyonları çok nadir saptanmasına karsın,

K-Ras gen mutasyonunun %95’lik oranla pankreatik kanserinde saptanan en sık

mutasyon olduğu bildirilmektedir. Bu gende meydana gelen mutasyon tipi nokta

mutasyonudur. K-Ras genindeki mutasyon pankreatik adenokarsinomun ilk evresinde

meydana gelmektedir. Hücrenin gelisim, proliferasyon ve farklılasma gibi

fonksiyonlarını düzenlemektedir. Mutant K-Ras ekspresyonunun artmıs mikro

damarlanmayla birliktelik göstermektedir. K-Ras inaktivasyonunun PanIN-1A ve

PanIN-1B lezyonlarında görülmeye başlandığı gösterilmiştir (1).

Pankreatik kanser olgularında, içerisinde büyüme hormonları ve onların reseptörlerinin

olduğu bazı genlerin ekspresyon seviyeleri artmaktadır. Bu genlerden ilki,

HER2/Neu/ERBB genidir. Bu gen, tirozin kinaz aktivitesine sahip bir glikoproteini

kodlamaktadır. HER2/Neu/ERBB normal duktal epitel hücrelerde eksprese olmazken

Pankreatik endokrin ve ekzokrin bezlerde ekprese olduğu ve ekspresyon seviyesi PanIN

lezyonlarda displazinin siddeti ile iliskilendirilmektedir. Ribozim kullanılarak HER2

onkogeni hedeflenen bir çalışmada, in vivo olarak pankreatik kanser hücrelerinin inhibe

edildiği gösterilmistir. HER2 geninin artmıs ekspresyonunun PanIN-1A lezyonlarında

görülmeye baslandığı ve tüm tümör dokusu gelişimi boyunca ekspresyonun devam

ettiği gösterilmiştir(1).

Page 33: Neslihan Kafes

19

Pankreatik kanser olgularında görülen “Epidermal Growth Factor (EGF)”, “Epidermal

Growth Factor Receptor (EGFR)”, TGF-αααα ve amfiregulin seviyesindeki artışın azalan

yasam süresiyle iliskili olduğu gösterilmistir. Bunun yanı sıra, “Fibroblast Growth

Factor (FGF)”, “Insulinlike Growth Factor (IGF-1)”, IGF-1 reseptör, “Nerve Growth

Factor (NGF)” ve “Vascular Endothelial Growth Factor (VEGF) ” genlerindeki

ekspresyon artısının artan tümörijenite ile ilişkili olduğu tanımlanmaktadır. Yukarıda

adı geçen genlerin, gen tedavisi yaklasımlarında, potansiyel birer hedef olduğu

önerilmektedir.

FGF üyeleri, hücrenin doku tamiri sırasındaki farklılasmasında, mitogenez ve

anjiyogenez gibi önemli olaylarda rol oynamaktadır. FGF1 ve 7’nin pankreatik kanser

olgularında yüksek ekspresyon seviyeleri tespit edilmistir.

TGF-ββββ reseptörü 3 izoformunun artan ekspresyon miktarının pankreatik kanser

olgularında kötü prognozla iliskili olduğu ve TGF aracılı sinyal yolunda SMAD 6,7

ekspresyonun arttığı gösterilmistir. TGF-β sinyal yolu, normal sartlarda epiteliyal

gelisimi inhibe etmektedir. Ancak, TGF-β aracılı inhibisyon mekanizmasına Pankreatik

kanser hücrelerinde yanıt alınamadığı düsünülmektedir. Bazı arastırıcılar, TGF-β

sinyalinin, metastazı arttırdığı, anjiyogenezi uyardığı ve immün yanıttan kurtulmayı

sağladığını göstermislerdir.

Pankreatik kanser olgularında rol alabileceği düsünülen diğer büyüme faktörlerini

trombosit kaynaklı büyüme faktörü (PDGF) ve hepatosit büyüme faktörü (HGF) olarak

sıralayabiliriz. Pankreatik kanserlerin yaklasık olarak %50’sinde, apoptozis inhibe eden

BCL-2 geninin aşırı eksprese olduğu ve pankreatik kanser tedavilerinde kullanılacak

gen tedavi yaklasımlarında bu genin terapötik hedef olabileceği önerilmektedir (1).

3.3.4. Pankreas İnfiltratif Duktal Adenokarsinom(PDAK) Mikroskopik Ö ncüleri

PDAK’ın, pankreatik intraepitelyal neoplaziler (PanIN’ler) olarak adlandırılan

mikroskopik, invaziv olmayan neoplastik epitelyal proliferasyonlardan geliştiği artık

bilinmektedir. PanIN’ler küçük çaplı pankreas duktuslarından (genellikle çapı <5 mm)

Page 34: Neslihan Kafes

20

gelişir ve histolojik olarak üç tip olarak sınıflandırılır; PanIN-1, PanIN-2 ve PanIN-3.

Bu mikroskopik duktal epitelyal proliferasyonlar, düşük-dereceli PanIN’den (PanIN-1)

Orta dereceli PanIN (PanIN-2), yüksek dereceli PanIN’e (PanIN-3) ve pankreas

kanserine ilerler (4).

PanIN-1A: Bazalde lokalize nükleusları olan uzun kolumnar hücrelerden oluşan flat

epitelyal lezyonlar ve bol miktarda supranükleer müsin bulunur. Çoğu PanIN-1A

olgularının neoplastik doğası tam olarak ortaya konamamıştır, bu epitelyal değişiklikler

“lezyon” terimi ile adlandırılabilir (PanIN/L-1A) (4,13).

PanIN-1B: Papiller, mikropapiller veya bazal psödostratifiye yapıya sahip epitelyal

lezyonlardır, ancak diğer yönleriyle PanIN-1A’ya benzer (4).

PanIN-2: Flat olabilen ancak çoğunlukla papiller musinöz epitelyal lezyonlardır . Bu

lezyonlarda az da olsa PanIN-3’tekine benzer bazı nükleus anormallikleri olmalıdır (4).

PanIN-3: Şiddetli hücresel atipisi olan genellikle papiller veya mikropapiller

lezyonlardır. Bu lezyonlar sitonükleer seviyede karsinoma benzeyebilir ancak bazal

membran invazyonu yoktur (4).

Pankreatik doku Genetik değişiklikler

Normal doku ………..Genetik değisiklik yok

PanIN-1A……………HER-2/Neu artan ekspresyonu, K-Ras mutasyonu

PanIN-1B……………HER-2/Neu artan ekspresyonu, K-Ras mutasyonu,

PanIN-2…………….HER-2/Neu artan ekspresyonu, p16 inaktivasyonu

PanIN-3…………….HER-2/Neu artan ekspresyonu, p16, p53, DPC4 ve BRCA2

inaktivasyonu (1).

PanIN: Pancreatic intraepithelial neoplasia.

3.4. Pankreas Kanseri Evreleri

Son 15 yıl içinde pankreatik kanser için iki evreleme sistemi geliştirilmi ştir. Japon

hastalar Japanese Pancreas Society evreleme sistemine göre evrelenmiştir . Bu sistem

Page 35: Neslihan Kafes

21

lokal tümör büyümesi ve pankreasa komşu dokuların tutulmasını değerlendirmede daha

üstün iken, karmaşık bir sistemdir ve batı ülkelerinde yaygın olarak kullanılmamaktadır.

Batı ülkelerinde TNM evreleme sistemi kullanılmıştır (Tablo 2.2.) . Bu sistem primer

tümörün büyüklüğüne (T) , bölgesel lenf nodlarının durumuna (N) ve metastatik

hastalık (M) varlığına dayanmaktadır. Kolay uygulanabilir olup, lenf nodu metastazını

en önemli prognostik faktör olarak ele almaktadır. Pankreas dışı adenokarsinomlar için

TNM sınıflaması benzerdir. Pankreas kanserinde R0 –rezeksiyon artık tümörün

olmaması, R1- rezeksiyon mikroskobik artık tümör kalması, R2- rezeksiyon ise

makroskobik artık tümörün kalması olarak tanımlanır (12).

Tablo 3.1. Pankreatik karsinom için TNM evrelemesi (12)

Evre Derecelendirme

Primer Tümör (T)

TX Primer tümör değerlendirilemiyor

T0 Primer tümör ile ilgili bulgu yok

Tis İn situ karsinom

T1 Tümör pankreasta sınırlı ve en büyük çapı 2 cm’ den

küçük

T2 Tümör pankreasta sınırlı ve en büyük çapı 2 cm’ den

büyük

T3 Tümör direkt olarak doudenum, safra kanalı veya

peripankreatik dokulara yayılmış

T4 Tümör direkt olarak mide, dalak, kolon veya komşu kan

damarlarına yayılmış.

Bölgesel lenf nodları (N)

NX Bölgesel lenf nodları değerlendirilemiyor

N0 Bölgesel lenf nodlarına metastaz yok

N1 Bölgesel lenf nodu metastazı

pN1a Tek bir bölgesel lenf noduna metastaz

pN1b Multipl bölgesel lenf noduna metastaz

Uzak metastaz (M)

MX Uzak metastaz varlığı değerlendirilemiyor

M0 Uzak metastaz yok

M1 Uzak metastaz (13).

Page 36: Neslihan Kafes

22

Evre Gruplaması (13)

Evre T N M

0 Tis N0 M0

I T1-2 N0 M0

II T3 N0 M0

III Herhangi bir T N1 M0

IVA T4 Herhangi bir N M0

IVB Herhangi bir T Herhangi bir N M1

3.5. Pankreas Kanseri Klinik Değerlendirme

Pankreas tümörlerin semptomları ve oluşturdukları klinik bulgular genelde

belirsiz ve özgül değildir. Bununla birlikte, özellikle genç hastada pankreas

kanserinden şüpheleniliyorsa dikkatli bir hikaye ve tam bir fizik muayene

gereklidir (13).

Sarılık, ağrı ve kilo kaybı pankreas başı kanserinde en sık görülen semptomlardır.

Bununla beraber, sarılık daha geç ortaya çıkar çünkü safra yolu veya ampuller bölgenin

tıkanması genelde daha ilerlemiş lokal hastalıkta görülür. Gövde ve kuyruk tümörleri

safra yollarını tıkamaz, bu nedenle bu hastalar erken sarılık şikayeti ile gelmezler,

bunun yerine daha çok karın veya sırt ağrısı ile müracaat ederler. Ayrıca halsizlik,

kusma, erken doyma,iştahsızlık gibi temel semptomlar sarılıktan önce ortaya çıkabilir

(Tablo 2.3.) (13).

Tablo 3.2. Pankreas kanserinde görülen semptomlar (13)

Semptomlar Hasta %

Kilo kaybı 90

Sarılık 80

Anoreksi 65

Koyu idrar 60

Steatore 60

Page 37: Neslihan Kafes

23

Ağrı 70

Kaşıntı 40

Halsizlik 35

3.6. Pankreas Kanseri Tipleri

Pankreas tümörleri, WHO’nun 2000 yılında yeniden düzenlediği, öncelikle primer ve

sekonder tümörler daha sonra ekzokrin ve endokrin tümörler olarak ikiye ayrılırlar.

Pankreas duktal adenokarsinomu tüm pankreas karsinomlarının %80’ini oluştururlar.

Duktal adenokarsinomların nadir görülen diğer varyantları olan müsinöz non-kistik

karsinom (%1-3), adenoskuamöz karsinom (%3-4) ve indiferansiye(anaplastik)

karsinom (%2-7) da ele alındığında, Pankreatik tümörlerin %90’ını duktal

adenokarsinom ve varyantlarının oluşturduğu dikkat çekmektedir. Pankreasın diğer

tümörleri %8-10 arasında sıklıkta görülürler. Bunlar arasında seröz kistadenom %1,

müsinöz kistik tümör %2, intraduktal papiller müsinöz tümör %1, pankreatoblastom

%0.5’ten az, solid-psödopapiller tümör %1 ve endokrin tümörler %2 gözlenir (12). Bu

nedenle pankreas kanseri denilince pankreasın duktal adenokarsinomu (PDAK)

anlaşılır ve diğer periampuller tümörler (koledok alt uç, papilla vateri ve duodenumun

papillaya komşu tümörleri) ve pankreasın kistik tümörleri bu konunun dışında tutulur.

Çünkü bu tümörlerin davranış biçimleri, tedavi tarzı ve prognozları ayrı özellikler taşır

(6).

3.7.Pankreas Kanseri Tanı Yöntemleri

Hastalık sinsi belirtilerle ortaya çıktığı için tanı zor olabilir. Erken dönemde yakalanan

hastalarda, en sıklıkla hekime başvuru anında, bu hastalıktan hekimin şüphe etmesi ve

buna yönelik araştırmalar yapması önemlidir (14).

3.7.1. Laboratuar Tetkikleri

Bu testler karaciğer ve diğer organların fonksiyonlarını ölçmektedir. Tek başına hiçbir

kan testi pankreas kanseri tanısı koymaya yeterli değildir. Serum bilurubinleri, alkalen

fosfataz, karaciğer transaminazları ile CEA, Ca 19-9 ve Ca 125 gibi tümör belirteçleri

yükselmiştir. İdrarda bilurubin pozitifliği mevcuttur (14).

Page 38: Neslihan Kafes

24

3.7.2. Pankreas Kanserinde Kullanılan Tümör Belirteçleri

Tümör belirteçleri kanserli doku tarafından sentezlenebilen ya da kanserli dokunun

haraplanması sonucunda dokuda veya serum düzeylerinde artış gözlenebilen protein,

karbohidrat, lipid ve mineral içerebilen yapılardır. Bu yapılar kanser vakalarında artış

gösterebildiği gibi, kanser dışı nedenlerle de konsantrasyonları artabilmektedir. Bu

nedenle tümör belirteçlerinin tanı koymak amacıyla tek belirleyici olarak kullanılmaları

çok yanlış sonuçlar doğurabilir. Ancak tarama amacıyla bazı belirteçlerin kullanılması

erken teşhiş koymak ve hastalığın toplumdaki indisansını belirleyebilmek açısından çok

önemli olabilir. Belirteçler anlamlı düzeylerde yüksek bulundukları takdirde,

gözlemleme yöntemleri ve biyopsi gibi tetkiklerle tanı desteklenmeli ve sonucunda

tedaviye başlanmalıdır (10,11). (Tablo 2.4.).

Tedaviye başladıktan sonraki süreçlerde de tümör belirteçlerinin önemli görevleri

vardır. Bazı tümör belirteçlerinin konsantrasyonundaki artış, tümör kitlesinin hacmi ile

doğru orantılı olabilir. Tümör belirteçleri tanıda, taramada, prognozun izlenmesinde,

metastazların ve nükslerin belirlenmesinde diğer belirleyici faktörlerle birlikte

değerlendirildikleri takdirde kanser vakalarında kullanılmaları olumlu sonuçlar

doğurmaktadır (10).

Tablo 3.3. Pankreas Kanseri Tümör Belirteçlerinin Sınıflandırılması (10)

Protein tümör belirteçleri CEA, AFP, TPA,Ferritin, SPAN-1, YPAN-1, DU-

PAN-2

Enzim tümör belirteçleri CK, İRE-2

Hormon tümör belirteçleri İnsulin, ACTH

Karbohidrat tümör belirteçleri CA 19-9, CA 50, CAR-3

Karsinoembriyojenik Antijen (CEA)

Karsinoembriyonik antijen (CEA), 1965'te Gold ve Freedman tarafından

koloadenokarsinom ekstresinden elde edilmiştir. Molekül ağırlığı 180.000 olan

karmaşık bir glikoproteindir. İlk olarak kolon kanserinde tanımlanmıştır. Tümör, hücre

membranından kana yayılır. Sağlıklı ve sigara içmeyenlerin %97'sinde CEA değeri <

Page 39: Neslihan Kafes

25

2,5 ng/ml’dir. Aşırı sigara içenlerin %19'unda ve eskiden sigara içenlerin %7'sinde CEA

düzeyi > 5 ng/ml ise kanser olgusunda anlamlı olarak kabul edilir. 20 ng/ml'den yüksek

değerler genellikle metastatik hastalığı ya da kanser tiplerinin bazısını (kolon ve

pankreas kanseri gibi) gösterir. Bununla birlikte 20 ng/ml altındaki değerlerde de

metastaz görülebilir (10).

CEA değeri teşhis için hiç bir zaman tek başına anlamlı değildir. Çünkü kanser

vakalarında artabileceği gibi kanserle ilişkisi olmayan durumlarda da değeri

artabilmektedir (10).

Yükselmiş CEA değerleri tümörün ileri evrelerinde gözlemlenebilir. Erken evrede ise

değerlerin anlamlı derecede yüksek olmaması erken teşhis için bu belirtecin

kullanılamayacağını göstermektedir (10,11).

Histopatolojik olarak kanser teşhisi konmuş hastalarda tedavi öncesi değeri tespiti

edilemelidir. Bu değer referans alınarak hastalığın prognozu değerlendirilebilir.

Preoperatif değerinin yüksek olması prognozun kötüye gittiğini gösterir. Ameliyat

sonrası hastalarda, 3 yıl süreyle 2-3 ayda bir, CEA değerlerinin izlenmesi postoperatif

nüksün saptanmasında önemlidir. CEA değerleri aynı zamanda kanser hastalarında lenf

nodülü metastazlarının fark edilmesinde de önemlidir (10).

CEA değerleri kanser tanı ve taramalarında kullanılamaz (10). Tablo 2.5.’te pankreas

kanserindeki duyarlılığı gösterilmiştir .

Tablo 3.4. Pankreas Kanseri Tanısında CEA (10)

Araştırıcı Yılı Duyarlılık

Ritts 1984 %43

Satake 1985 %33

Gupta 1985 %47

Steinberg 1986 %48

Hayakawa 1988 %28

Wang 1990 %38

Page 40: Neslihan Kafes

26

Alfafetoprotein (AFP)

Fetusun gelişiminin erken dönemlerinde sırasında yolk kesesinden, daha sonra

karaciğerden sentezlenen glikoprotein yapısındaki bir onkofetal antijendir. Amniyon

sıvısından plasenta aracılığı ile anne serumuna geçer (10).

Pankreas kanserinde nadiren gözlenmektedir. Bu nedenle pankreas kanseri taramasında

kullanılmamalıdır. Serum AFP değeri tanısal açıdan etkinliği sınırlıdır, ancak tedavi

sürecinin izlenmesinde, nükslerin ve metastazların saptanmasında çok önemli değere

sahiptir (11,10).

Doku polipeptid antijen (TPA)

TPA 1957’de Björklund tarafından tanımlanmış protein yapıda bir tümör belirteçtir.

Dört alt üniteden oluşmaktadır (A1, B1, B2, C). B1 alt ünitesi fetal dokularda,

karaciğer, akciğer, mide, barsak ve böbrekte yüksek konsantrasyonda bulur (10).

Serum TPA düzeyindeki yükselişin sebeplerinden biri de pankreas kanseridir.

TPA hücre siklusunda S-G fazında sentezlenen bir proteindir. Bu nedenle bölünme

hızının fazla olduğu kanser gibi vakalarda değeri yükselmektedir. Değerindeki

yükseklik tümörün agresifliğinin de bir göstergesidir (10).

Ferritin

Ferritin demir depolayan bir proteindir. Tüm vücut demirinin %15-20’sini oluşturan,

hemoglobinden sonra en çok demire sahip yapıdır. Vücud için gerekli olan demir depo

edilirken %65 ferritin olarak, %35 ise hemosiderin olarak depolanır (10).

Ferritin vücutta karaciğerde kupfer hücrelerinde, dalakta, kalpte, eritrositlerde, kemik

ili ğindeki retikuloendotelial hücrelerde bulunur. Depo demir olan ferritin serumda çok

düşük düzeylerde (12-250 ng/ml) bulunur (10,11).

Kanser hastalarında serum ferritin düzeyinin artmış olması kanserli dokunun ferritin

sentez etmesiyle ya da ineffektif eritropoeze bağlı olarak artmış demir depolarıyla ilgili

olabilir. Ferritin değeri pankreas kanserinde artış gösterir;ancak feritinin kanser türlerine

olan spesifitesi azdır (10).

Page 41: Neslihan Kafes

27

SPAN-1

İlk kez 1985'de Chung ve arkadaşları tarafından SW 1990 kodlu insan pankreas kanseri

hücre dizisiyle farelerin aşılanması sonucu SPAN-1 adını verdikleri monoklonal

antikorları ürettiler. SPAN-1 yüksek molekül ağırlıklı bir glikoproteindir (10).

Normal bireylerde serumda düşük düzeylerde bulunan (5-275 U/ml) Span-1, pankreas

kanserli hastalarda miktarı anlamı derecelerde artar. Benign hastalıklarda SPAN-1’in

serumdaki düzeyi nadiren artar. SPAN-1 sadece kronik pankreatitli hastaların

%12’sinde anormal seviyelere ulaşabilir (10).

Chung ve arkadaşları büyük bir vaka serisinde SPAN-1 antikor seviyesini ölçmüşler ve

kontrol grubundaki bireylerde SPAN-1 seviyesini 400 U/ml’nin altında bulmuşlardır.

Pankreas kanserli hastaların %93'ünde, karaciğer-safra yolu kanserli hastaların %

59'unda, mide kanserlilerin %23'ünde ve kolon kanserlilerin % 13'ünde serum SPAN-1

seviyeleri 400 U/ml'den daha fazla bulunmuştur. Eşik değeri bu yöntem ile 400 U/ml

kabul edilmiştir (10).

Pankreas kanseri tanısında belirteçlerin sensitivitesi Tablo 2.6’da gösterilmiştir. Son

yıllarda yapılan çalışmalara göre SPAN-1 pankreas kanserinde sensitivitesi ve

spesifitesi en yüksek tümör belirtecidir (11,10).

YPAN-1

YPAN-1 Hove arkadaşları tarafından 1984'de bulunmuştur. Capan-2 kodlu insan

pankreas hücre dizisine karşı geliştirilen monoklonal antikorlar ile tanınır (10).

Pankreas kanserinin tanısında sensitivitesi yüksektir; ancak yalancı pozitiflik oranı da

oldukça yüksek olduğundan tanıda diğer belirteçlere oranla üstünlüğü yoktur (11,10).

DU-PAN-2

İlk kez 1984'de Metzgar ve arkadaşları tarafından bulunmuş ve “pancreatic cancer-

associated antigen” adı verilmiştir. DU-PAN-2 duktal adenokanserden elde edilen hücre

dizisine karşı geliştirilen monoklonal bir antikordur. Borovvitz ve arkadaşları bu

antikorun bazı fetal pankreas hücrelerinde, normal yetişkin pankreas kanalı epitel

Page 42: Neslihan Kafes

28

hücrelerinde, normal safra kesesi epitelinde ve normal bronş epitelinde de bulunduğunu

bildirmişlerdir (10).

Metzgar ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada sağlıklı insanlarda DU-PAN- 2’nin

ortamala değeri 81 U/ml olarak bulunmuştur. Ancak pankreas kanseri tanısında eşik

değeri 300 U/m’dir (11).

DU-PAN-2 birçok kanser türünde değeri yükselmektedir. Pankreas kanserinde eşik

değeri 300 U/ml alındığında DU-PAN-2 değerindeki artışların pankreas kanserine olan

sensitivitesi %68’dir. DU-PAN-2 pankreas kanseri tanısında ve takibinde önemli bir

belirteçtir ancak değerindeki yükselmelerin sadece pankreas kanseri ile ili şkili olmadığı

dikkate alınmalıdır. Çok yüksek asit sıvısı seviyeleri pankreas kanserini

düşündürmelidir (11,12,10).

Kreatin Kinaz(CK)

Kreatin kinaz kreatinin fosforlanması adenozin trifosfat ile katalize eden enzimdir.

İskelet kası, kalp kası ve beyinde bulunur. Kreatin kinazın serumdaki referans aralığı

kadınlarda 30-140 U/L, erkeklerde 38-175 U/L’dir. Kreatin kinazın üç izoenzmimi

vardır:

1. CK-BB: Beyin, gastrointestinal sistem, prostat, plasenta ve akciğerde bulunur.

2. CK-MB: Kalp kasında bulunan izoenzimdir. Çok az iskelet kasında bulunabilir.

3. CK-MM: İskelet ve kalp kasında bulunur (10).

Beyin içeriğindeki CK asla kan-beyin bariyerini aşarak dolaşıma geçmez. Bu nedenle

dolaşımda tespit edilen CK’nın kaynağı iskelet ya da kalp kasıdır (10).

Kreatin kinaz ilk kez 1980 yılında, Roy. L. Alexender ve arkadaşları tarafından kalp ve

beyin hasarı olmayan pankreas kanserli hastalarda tespit edilmiştir. Daha sonraki

yıllarda diğer kanserlerde de değerinin artabileceği keşfedilmiştir (11,10).

İmmünoreaktif Elastaz-1 (IRE-1)

İmmunoreaktif elastaz-1 (IRE-1), elastini hidroliz eden bir proteindir. IRE-1 akut

hemorajik pankreatitin biyokimyasal mediyatörüdür (10).

Page 43: Neslihan Kafes

29

Pankreas başında bir tümör oluştuğunda wirsung kanalının tıkanmasıyla pankreasın

büyük bir parçası tahrip olur. IRE-1 miktarı tahribat sonrası hızla artar. Bu sebepten

pankreas başındaki kanserlerde miktarı diğer kanserlere göre daha fazladır. Pankreas

kanserinin erken evrelerinde IRE-1 seviyesinde, geç dönemlerde ise CA 19-9

seviyesinde artış gözlemlenir. Erken evrelerde tespit olanağı sağlaması IRE-1’i pankreas

kanserinde önemli bir belirteç yapmaktadır (10).

Hamano ve arkadaşları 137 pankreas kanserli, 335 değişik pankreas dışı hastalığı olan

ve 416 sağlıklı kontrol grubu üzerinde çalışmışlar ve eşik değeri olarak 410 ng/ml

alındığında, IRE-1'i akut pankreatitli hastaların %100’ünde pankreas kanserli hastaların

%72’sinde ve kronik pankreatitlilerin de %40’ında IRE-1 miktarının artığını

gözlemlemişlerdir. Pankreas kanserinde IRE-1, amilazdan daha yüksek patolojik

değerlere ulaşır. Duyarlılığı da amilazdan 2 kat daha fazladır. Pankreas kanserine olan

sensitivitesi %63 ile %72 arasında değişmektedir (10).

İnsülin

Pankreasın Langerhans adacıklarından salgılanan latincede ada anlamına gelen “insula”

kelimesinden adını alan bir hormondur. Görevi yükselen kan glukoz düzeyini regule

etmektir (10).

İnsulin düzeyinin yüksek bulunma sebebi insulinoma olabilir. 1927 yılında

hiperinsulizm ile seyreden pankreas kanseri vakasına insulinoma adı verilmiştir.

Hastalarda serum insulin düzeyi 10 µU/mL, glukoz düzeyi ise 40 mg/dL’nin altında

bulunur. İnsulinomada, insulin düzeyinin yüksek olmasının yanında görüntüleme

yöntemleri de tanıyı desteklemelidir (10).

Adenokortikotropik hormon (ACTH)

Adenokortikotropik hormon (ACTH), 39 amino asitten oluşan hipofiz bezinin bir

salgısıdır ve böbrek üstü bezini uyarmakla görevlidir. İlk defa 1932 yılında H. Chushing

tarafından izole edilmiştir. Ancak tıpta kullanılmaya 1949 yılında başlanmıştır (10).

Pankreas kanseri ACTH seviyesi artar;ancak ACTH seviyesindeki bu değişmeler tanı

amaçlı kullanılacak sensitiviteye ve spesifiteye sahip değildir. Sadece nükslerin

saptanmasında ve prognozun takibinde önemli olabilir (10,11).

Page 44: Neslihan Kafes

30

Kanser Antijen 19-9 (CA 19-9)

1979 yılında Koprovvski ve arkadaşları tarafından kolorektal kanserli bir hastadan elde

ettikleri SW 111-6 kodlu hücre dizisinin farelerin dalak hücreleriyle hibridizasyonu

sonucu oluşturulan monoklonal antikor NS 19-9 ile belirlenmiş gastrointestinal kansere

bağlı antijendir. Daha sonra Del Villano ve arkadaşları yaptıkları çalışmalarla, CA 19-

9'un ölçümünü geliştirdiler. İnsanda normal pankreas, safra kanalları, mide, kolon,

endometrium ve tükrük bezi epitelleri tarafından sentezlenmektedir. Normalde serumda

bulunan değer 37 U/ml’nin altındadır (10).

İnsan kolorektal tümörü hücre dizisinden elde edilmesine karşın CA 19-9'un kolorektal

kanserden çok, pankreas kanserinin tanısında daha faydalı olduğuna karar verilmiştir.

Günümüzde pankreas kanseri için en uygun tümör belirteçi olarak kabul edilmektedir.

Erken evre pankreas kanserlerinin tanısında yardımcı olmasa da ilerlemiş tümörlerde

tedavi edilmekte olan hastaların takibinde kullanılabilir. Birçok kanser türünde değerleri

yükselebilmektedir. Pankreas kanserinde diğer kanser türlerine göre daha yüksek

spesifite ve sensitivite göstermektedir. Değerlerin yüksek olması ilk önce pankreas ve

meme kanseri olgusunu düşündürmelidir. CA 19-9 değerleri tedavi süresince prognozun

takibinde, kanserli dokunun çıkarılmasından sonrada nükslerin takibinde önemlidir

(11,12,10).

Kanser Antijen 50 (CA 50)

CA 50 insan kolorektal adenokanser hücre dizisinin hibridizasyonu ile elde edilen

monoklonal antikor (MoAb-C 50) ile tanımlanan bir gastrointestinal tümör

belirleyicidir. CA-50'nin herkes tarafından kabul edilen normal değeri 17 U/ml'dir (10).

CA 50 tıkanma sarılığında yalancı pozitiflik oranı CA 19-9’dan daha yüksektir (%35.2).

Pankreas kanserine olan özgüllüğü ve duyarlılığı açısından pankreas kanseri tanı ve

tedavisinde kullanılmaktadır (11,12,10).

CAR-3

CAR-3 Plat ve arkadaşları tarafından bulunmuştur. Monoklonal antikor tekniği ile tespit

edilmiştir (10).

Page 45: Neslihan Kafes

31

Pankreas kanserinde kullanılan birçok belirteçin serum düzeyi aynı zamanda pankreas

hastalıklarında da artmaktadır. Bu da pankreas kanseri ile kronik pankreatit olgularının

teşhisinde problem yaratabilmektedir. CAR-3 diğer belirteçlere göre sensitivitesi daha

azdır, ancak pankreas hastalıklarında değeri yükselmediği için pankreas kanseri ile

hastalıklarının ayrımında diğer belirteçlere göre üstündür (10).

Bosso ve arkadaşları CAR-3’ün sensitivitesinini %44.4 olarak bulmuşlardır. CAR-3’ün

sensitivitesi kanserin ileri olgularında daha da artar. Diğer belirteçler ve tetkiklerle

birlikte kanser olgusu ve diğer hastalıklar arasında ayrım yapılması açısından

kullanılması daha doğrudur (11,10).

Tablo 3.5. Pankreas kanseri tanısında kullanılan belirteçlerin sensitivitesi (10)

Sensitivite(%) Spesifite(%) Eşik Değeri

SPan-1 81.3 75.6 30 U/ml

CA 19-9 79 98.5 37 U/ml

CA50 71 71 17 U/ml

IRE 70 82 400 U/ml

DU-PAN-2 66 92 400 U/ml

CEA 38 83 5 ng/ml

3.7.2.1. Pankreas Kanserinde Tanısal Görüntüleme

Ultrasonografi (US): Hemen daima ilk başvurulacak inceleme yöntemidir. Bu yöntem,

küçük bir ekranda görebileceğiniz bir resim oluşturmak üzere ses dalgalarını

kullanmaktadır. Görüntü pankreasın boyutunu ve olasılıkla tümör varlığını

gösterebilir. Pankreasta solid yada kistik kitle varlığını, kitlenin boyutu, kitlenin diğer

çevre yapılarla olan ilişiksi ve damarsal yapılara olan yakınlığı hakkında bilgi verir.

Gelişen teknolojiyle ultrason probları endoskopların ucuna yerleştirilmekte, böylece

mide ve onikiparmak barsağı incelenebilmektedir (14).

Bilgisayarlı tomografi (BT): Özel bir X ışını aygıtıyla vücudun ayrıntılı resimleri elde

edilebilmektedir. Tomografi ağız ve damar yolu ile kontras ilaç verilerek çekildiğinde

pankreas tümörleri hakkında çok önemli bilgiler verir. Yaklaşık %95 ve üzerinde tanı

Page 46: Neslihan Kafes

32

koydurucu özelliği vardır. Bu tarama kanserin ne derece yayıldığını gösterebilmektedir.

BT taraması tümörün cerrahi müdahaleyle çıkarılıp çıkarılamayacağını belirlemede

kullanılan en önemli tetkiktir (14).

MR (Magnetik Rezonans Görüntüleme): MR görüntüleme aynı şekilde tümörün

ayırıcı tanısında önemlidir. Tomografi ve MR gerektiğinde birlikte kullanılarak hastaya

verilecek ameliyat kararı için doğru sonuçlara ulaşılmasını sağlarlar. Tümörün

evrelendirilmesinin doğru yapılmasını sağlarlar (14).

ERCP (endoskopik retrograd kolanjiopankreatografi): Bu test sırasında bir

endoskop (esnek tüp) boğazdan geçirilerek mideye ve ince bağırsağa gönderilir. Hekim

endoskop aracılığıyla bölgeyi görür, safra kanalına ve pankreas kanalına boya enjekte

edebilir. Bu test, söz konusu kanallarda tümörden kaynaklanan bir basıyla oluşan

daralmaları gösterebilir. Stent adı verilen küçük bir tüp sarılığın giderilmesi için safra

kanalınıza yerleştirilebilir (safra kalanı bir tümör tarafından bloke edilmişse) (14).

PET (pozitron emisyon tomografisi) taraması: Normal hücreleri hızlı bölünen kanser

hücrelerinden ayırabilen daha yeni bir teknolojidir (14).

İnce iğne aspirasyonu (İİA): Bir tanı yöntemi ile tümör tespit edildiğinde

ultrasonugrafi veya tomografi eşliğinde bu kitleden özel iğneler ile parçalar alınabilir.

Bunların patolojik incelenmesi sonucu ne tip bir tümör ile karşı karşıya olduğumuzu

anlar ve tedavimizi ona göne planlayabiliriz (14).

Anjiyografi: Bu yöntemde pankreastaki ve etrafındaki damarlar incelenir. Radyoloji

bölümünde lokal anestezi altında yapılır. Küçük bir kateter üst bacaktaki bir artere

yerleştirilir. Kan damarlarına boya enjekte edilir, boya pankreasa ulaşır ve x ışınlarıyla

resmi çekilir. Bu resimler cerraha ameliyatı planlamasında yardımcı olabilir (14).

Laparoskopi: Bu işlem ameliyathanede genel anestezi altında gerçekleştirilir. Özel bir

ekipman ve özel bir eğitim, tecrübe gerektirir. Karın karbondioksit gazı ile şişirilir ve

bir teleskop ile karın içi gözlenir. Görüntüler yaklaşık 15 misli büyümüş bir şekilde

monitöre taşınır. Karın içinde nasıl bir hastalık olduğu araştırılır, bulunan anormal

dokulardan parçalar alınır. Eğer mümkünse aynı seansta hastalığın tedavisi de

Page 47: Neslihan Kafes

33

yapılabilir. Ancak bu işlemler laparoskopi konusunda çok deneyimli cerrahlar

tarafından gerçekleştirilebilir (14).

3.8. Pankreas Kanseri Tedavisi

3.8.1. Cerrahi Dışı Müdahaleler

Yapılan fizik muayene, laboratuar ve radyolojik incelemelerin sonunda, pankreas

tümörünün hangi evrede olduğu, komşu organlarla ilişkisinin ne durumda olduğu ve

özellikle komşu damarlara yayılımının olup olmadığı ortaya konur (13).

İleri evredeki tümörlerde cerrahi uygulanmaz. Bunlara hastanın ömrünü bir süre daha

uzatabilmek ve ıstırabını azaltmak için bazı tedaviler verilir. Bu hastalara uygulanacak

kemoterapi ile birlikte, mevcut sarılığının düzeltilmesi, beslenme desteğinin sağlanması,

ağrının azaltılması ve diğer yaşam konforunun düzeltilmesi amaçlarıyla bazı girişimler

uygulanmaktadır. Bunlar;

• ERCP (endoskopik retrograd kolanjiopankreatografi ) yapılarak safra yoluna stent

konulması

• PTK ( Perkütan Transhepatik Kolanjiografi) yapılarak safranın dışarı akıtılması

• Ağrı için kateter takılarak devamlı analjezinin sağlanması

• Oniki parmak barsağında tıkanıklığa yol açan tümörlerde bu kısma stent takılması

(13).

3.8.2. Kemoterapi

Bu tedavide kanser hücrelerinin öldürülmesi için çeşitli ilaçlar kullanılır. İlaçlar

genellikle intravenöz yoldan uygulanır (bir damar aracılığıyla kan dolaşımına verilir).

Tümör hücrelerini radyasyon tedavisine karşı daha duyarlı hale getirmek için radyasyon

terapisi kemoterapiyle birlikte verilebilir (14).

Page 48: Neslihan Kafes

34

5- florourasil, mitomisin c , streptozotosin veya yüksek doz metotreksat ile yapılan tek

ajan tedavisi, % 15-20 oranında cevap vermesine rağmen, sağkalım oranını

değiştirmemektedir. Kombine olarak kemoterapötik ajanların kullanımının, seçilmiş

vakalarda cevap oranını arttırdığı gözlenmiştir. Fakat herhangi bir kemoterapötik ajanın

sağkalım oranını olumlu etkilediği gösterilememiştir (13).

Kombine kemoterapi ve radyoterapi kullanımının küratif amaçlı yapılan rezeksiyon

sonrası sağkalım oranını arttırdığı belirlenmiştir (13).

1985 yılında Gastrointestinal Tümör Çalışma Grubunun bildirdiği araştırma sonuçlarına

göre, pankreas başı kanserinde küratif cerrahi tedaviden sonra kemoterapi (5-FU) ve

radyoterapi uygulanan hastalarda ortalama sağkalım 20 ay, uygulanmayanlarda ise 11

ay’ dır (31). Bu amaçla pankreas ve periampuller kanserlerde potansiyel olarak küratif

cerrahi geçiren veya cerrahi uçlar pozitif olan hastalara standart tedavi olan

radyosensitiviteyi arttıran 5- florourasil ve eksternal radyoterapi önerilir (13,23).

Gemcitabine, radyasyona duyarlılığı arttıran yeni bir kemoterapötik ilaçtır. 5- FU ile

karşılaştırıdığında sağkalımın daha uzun olduğunu gösteren çalışmalar vardır. Palyatif

kemoradyasyon tedavisi uzak metastazı olmayan lokal olarak ilerlemiş hastalığı olanlara

önerilir ; bunun 3-6 aylık sürvi avantajı sağlaması beklenir. Pankreas çevresi dışında

uzak metastazı olan hastalarda beklenen yaşam süresi 6 ay olup bu hastalar palyatif

kemoradyasyondan fayda görmezler (13,24).

3.8.2.1.Lokal İleri Hastalıkta Kemoterapi Uygulaması

5-Florourasil + Radyoterapi (GITSG (Gastrointestinal tümör çalışma grubu)rejimi)

5-Florourasil: 500 mg/m2/gün IV 1–3. ve 29–31. günler arası daha sonra 71. günden

başlayarak haftalık,

Radyoterapi: Total doz, 4,000 cGy

Kemoterapi ve radyoterapi aynı gün başlar ve beraber verilir (24).

3.8.2.2. Metastatik Hastalıkta Kemoterapi Uygulaması

Gemsitabin

Page 49: Neslihan Kafes

35

Gemsitabin: 1000 mg/m2 IV haftalık 7 hafta verip 1 hafta ara, Daha sonra 1000 mg/m2

IV haftalık 3 hafta verip 1 hafta ara verilir. 28 günde bir tekrar edilir. Veya

Gemsitabin: 1000 mg/m2 IV 100 dakikada 10 mg/m2/dakika hızı ile 1., 8. ve 15. Günler

28 günde bir tekrar edilir (24).

Gemsitabin + Erlotinib

Gemsitabin: 1000 mg/m2 IV haftalık 7 haftaverip 1 hafta ara, Daha sonra 1000 mg/m2

IV haftalık 3 hafta verip 1 hafta ara verilir (24).

Erlotinib: 100 mg PO/gün. 28 günde bir tekrar edilir (24).

Unrezektabl pankreas kanserlerinde tek kemoterapi ile ilgili pek az bilgi mevcut olup, %

20'den yüksek cevap elde edilen ajan sayısı 3'ü geçmemektedir (31).

3.8.3. Radyasyon Tedavisi

Bu yaklaşımda kanser hücrelerini öldürmek ve tümörlerin büyümesini engellemek için

X ışınları ya da diğer yüksek enerjili ışınlar kullanılır (14).

Radyoterapi ve kemoterapi uygulamaları bu güne kadar radikal bir sonuç vermemiştir.

Onkoloji doktorlarının çok zor durumda kaldığı bir sorundur. Kısa süre içerisinde tümör

büyüyerek safra yolunu tıkayıp karaciğeri devre dışı bıraktığından,alınan besinlerin

karaciğerde değerlendirilerek oniki parmak barsağına gönderildiği noktada tıkanma

olduğundan karaciğer ve safra kesesi devre dışı kalıp, bilirubin kana geçmektedir.

Bunun sonucunda kanın yapısı bozularak beyinsel ve tüm organsal faaliyetlerde

aksamalar meydana getirdiği gibi,tüm deri rengini de sarı renge boyamaktadır. Bu

durumda yine zaman kazanmak ve safra yollarının sindirim kanallarına boşalmasını

sağlamak için ameliyatla drenaj açılmaktadır. Bu da elbette bir çözüm olmamaktadır

(13).

3.8.4. Cerrahi Tedavi

Pankreas tümörlerinde cerrahi tedavi uygulanarak pankreasın bir bölümü çıkarılabilir.

Tümörün cerrahi olarak çıkartılması bu hastalar için tek kür şansını oluşturmaktadır.

Tümör pankreasın kuyruk bölümünde ise cerrahi girişim nispeten daha kolaydır.

Page 50: Neslihan Kafes

36

Pankreas başı tümörlerinde ise pankreas başının yanı sıra safra kesesi, oniki parmak

barsağının tamamı ve midenin bir bölümü ve çevre lenf bezlerinin bir bütün halinde

çıkarılması gerektiğinden tedavi daha karmaşıktır. Daha sonra, sindirim kanalının

bütünlüğünü korumak için sağlam kalan safra yolları ile pankreas yollarının sindirim

kanalına boşalmasını sağlamak gerekir. Bu ameliyat cerrahide ‘Whipple ameliyatı’

olarak bilinen ağır ve ciddi bir ameliyattır. Pankreasın gövdesini tutan kanserler çok geç

dönemde geldiklerinden, hastalık çevre dokulara ve hayati organlara sıçramakta ve

hastaların çoğu cerrahi tedavi şansını kaybetmektedir (14).

3.8.5. İmmünoterapi

Pankreatik kanser için uygulanmak istenen baska bir tedavi yaklaşımıdır; ancak,

pankreatik kanserin zayıf bir immünolojik yanıta sahip olması ve tümör antijenlerinin

tam olarak saptanamaması, tedavi protokollerinin belirlenmesini güçlestirmektedir.

Antikor temelli ve kanser aşısı üretimi şeklinde yapılanan immünotedavi

yaklaşımlarının sonuçları bugüne kadar kliniğe yansımamıştır. İmmün tedavinin başarılı

olmasını sağlayacak temel araştırma konularının başında, pankreatik kansere spesifik

tümör antijenlerinin saptanması yer almaktadır. İmmün tedavi yaklaşımlarından biri de,

yüzey molekülleri ve sitokin eksprese edebilen tümör hücreleri oluşturmaktır. Bu

sayede, killer T hücrelerinin aktivasyonunun sağlanması amaçlanmaktadır. Aynı

zamanda IL2, IL4, IL6, IL12, IL15 ve TNF-α eksprese eden tümör hücreleri

olusturarak, tümör gelişiminin inhibe edilmek istendiği çalısmalar bulunmaktadır.

Kanser hücrelerinde aktif olan sinyal sistemlerinde rol alan moleküllere spesifik

immünojenik aktivasyon sağlanması immün tedavinin araştırma konularındandır (1).

Page 51: Neslihan Kafes

37

4. SONUÇ

Tanısındaki güçlükler, pankreas kanserinin saldırgan niteliği ve etkili sistemik

tedavilerin yetersizliği nedeniyle hastaların ancak %5’inde teşhisten sonraki sağ kalım 5

yıl kadardır (13).

Sigara, kronik pankreatit, DM, yağlı besin tüketimi, benzin, metalurjik kokular ve

insektisitler gibi kimyasal ajanlar PDAK (Pankreas duktal adenokarsinomu) riskini

artırırlar. PDAK’ın mortalitesi oldukça yüksektir. Retroperitoneal alana, komşu

sinirlere, komşu lenf nodlarına, ve karaciğere erken dönemde metastaz yapar ve kötü

prognozludur (4,6).

Pankreatik kanserde moleküler değişiklikler en sık K-RAS, P16, SMAD4 ve P53

genlerini etkiler. Tanı koydurucu tümör markerları; CA19-9, CA50, IRE, DU-PAN-2,

CEA’ dır. Pankreas kanserinde tanısal görüntüleme yöntemlerinden UG, BT, MR,

ERCP, PET, İİA, Angiografi ve Laporoskopi kullanılmaktadır (6,10).

Teknolojideki hızlı gelişmeye rağmen erken tanı ve tarama amaçlı hiçbir sensitif ve

spesifik serum markerı bulunmamaktadır. Ameliyat edilebilir pankreas kanserli

olgularda genellikle çoklu tedavi yaklaşımları tercih edilir. Operasyon, kemoterapi,

radyoterapi ve kemoradyoterapi tedavi kombinasyonları uygulanır. Ancak tüm tedavi

yaklaşımlarına rağmen pankreas kanserinde sağkalım sonuçları yeterli değildir (6).

Pankreatik kanser için uygulanmak istenen başka bir tedavi yaklaşımı immünoterapidir;

ancak, pankreatik kanserinin zayıf bir immünolojik yanıta sahip olması ve tümör

antijenlerinin tam olarak saptanamaması, tedavi protokollerinin belirlenmesini

Page 52: Neslihan Kafes

38

güçleştirmektedir. Antikor temelli ve kanser aşısı üretimi şeklinde yapılanan

immünotedavi yaklaşımlarının sonuçları bugüne kadar kliniğe yansımamıştır. İmmün

tedavinin başarılı olmasını sağlayacak temel araştırma konularının başında, pankreatik

kansere spesifik tümör antijenlerinin saptanması yer almaktadır. İmmün tedavi

yaklaşımlarından biri de, yüzey molekülleri ve sitokin eksprese edebilen tümör hücreleri

oluşturmaktır. Bu sayede, killer T hücrelerinin aktivasyonunun sağlanması

amaçlanmaktadır. Aynı zamanda IL2, IL4, IL6, IL12, IL15 ve TNF-α eksprese eden

tümör hücreleri oluşturarak, tümör gelişiminin inhibe edilmek istendiği çalışmalar

bulunmaktadır. Kanser hücrelerinde aktif olan sinyal sistemlerinde rol alan moleküllere

spesifik immünojenik aktivasyon sağlanması immün tedavinin araştırma

konularındandır (1).

Page 53: Neslihan Kafes

39

KAYNAKLAR

1) Şahin,F., Taşpınar M.,Sunguroğlu A. (2007) Pankreatik Kanserin Moleküler

Patogenezi,Turkiye Klinikleri J Med Sci, 27: s560-566.

2) Tutar,O.,Pankreas Tümörlerinin Operabilite Kriterlerinde BT Anjiografinin Yeri,

Uzmanlık Tezi,İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim

Dalı, İstanbul 2009:83

3) Sağol,Ö., Pankreas Adenokarsinomunda Anjiogenetik Aktivite ve COX2

Ekspresyonunun Prognostik Önemi,Uzmanlık Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp

Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı, İzmir 2005:54

4) Kızmaz,M., pankreasın infiltratif duktal adenokarsinomlarında nerve growth factor

ve glıal cell - derıved neurotrophıc factor ekspresyonunun perinöral invazyon ve

prognostik faktörler ile ilişkisinin araştırılması,Uzmanlık Tezi,Süleyman Demirel

Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı, Isparta 2011: 80

5) Ayazlı,H.M., Akut Pankreatitte Komorbiditenin Mortalite ve Morbiditeye Etkisi,

Uzmanlık Tezi, Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile

Hekimliği Klini ği, İstanbul 2009:50

6) Perek,S., (2002) Hepato-Bilier Sistem ve Pankreas Hastalıkları, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp

Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri, Sempozyum Dizisi, 28: s. 215-230

7) Tubay Bağdatoğlu,Ö., Gastrointestinal Kanserli Hastalarda G Protein β3 Geni

(GNB3) C 825T Polimorfizminin Değerlendirilmesi, Doktora Tezi, Mersin

Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı,Mersin

2008:145

8) Kanarığ Gürel,D., Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Erişkin

Onkoloji, Hematoloji Kliniklerinde Kemoterapi Uygulanan Hastaların Yaşam

Kalitesi ve Bunu Etkileyen Faktörlerin İncelenmesi,Yüksek Lisans Tezi, Çukurova

Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitiüsü Hemşirelik Anabilim Dalı,Adana 2007:100

Page 54: Neslihan Kafes

40

9) Uğur V.I.,Kara Ş.P., Küçükplakçı B.,Mısırlıoğlu C., Özgen A., Demirkasımoğlu

T.,Elgin Y., Sanrı E., Yörükoğlu T., Özdamar N.,Yükselen Güney Y., Pankreas

Kanserli Hastalarımızın Genel Özellikleri ve Sağkalım Sonuçları, 2010;43:1-7

10) Karataş E., Tümör Belirteçleri, Bitirme Projesi, İstanbul Üniversitesi Eczacılık

Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı, İstanbul 2010:57

11) Özkan H.,Sümer N.,Pankreas Kanseri Tanısında Tümör Belirleyiciler Ve

Önemi,T.Klin.Tıp Bilimleri 1992;12:1-7

12) Baytekin S.,Pankreas Adenokarsinomunda Anjiogenetik Aktivite Ve COX-2

Ekspresyonunun Prognostik Önemi,Uzmanlık Tezi,Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp

Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı,İzmir 2005:54

13) Güneyi A.,Periampuller Bölge Tümörlerinde Pilor Koruyucu

Pankreatikoduedenektominin Yeri, Genel Cerrahi Uzmanlık Tezi, İSTANBUL

2005:63

14) Prof.Dr.Erdoğan Sözüer,Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim

Dalı, http://www.sozuer.com/hastalikoku.aspx?hasta_id=109,(19.04.2013)

15) ULUKAYA E., Akci ğer Kanserleri Tanı ve Tedavide Temel İlkeler ve

Uygulamalar, Bölüm 3, Prof. Dr. Kayıhan ENGİN, Prof. Dr. Nihat

ÖZYARDIMCI.

16) Barry B. Lowitz, Dennis A. Casciato, Medical oncology and Principles of Cancer

Biology

17) CABADAK H., Hücre Siklusu ve Kanser, ADÜ Tıp Fakültesi Dergisi 2008; 9 (3) :

51-61.

18) YETİM ÇATAROĞLU E., Karsinogenezis, Bitirme Tezi, Ege Üniversitesi

Dişhekimliği Fakültesi Patoloji Birimi, İzmir 2008:27

19) Doğan A. L., Güç D., Sinyal İletim Mekanizmaları Ve Kanser, Hacettepe Tıp

Dergisi 2004;35:34-42.

20) ÇEFLE K., Kanser Genetiği, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi İç hastalıkları

Anabilim Dalı, İstanbul syf:10.

21) SOYÖZ M., ÖZÇELİK N., TNF-B (Transforming Growth Factor-B) ve Sinyal

İletimi, Turkiye Klinikleri J Med Sci 2007, 27; 426-433.

22) http://www.google.com.tr/imgres , 11.04.2013.

Page 55: Neslihan Kafes

41

23) Cellini N, Trodella L, Valentini V, Doglietto GB, Morganti AG, Ziccarelli P,

Alfieri S,Bossola M, Brizi MG, Crucitti F : Radiotherapy, local control and

survival in carcinoma of the exocrine pancreas. Rays 23 : 528-534, 1998.

24) Çetiner M., Başaran G., Abacıoğlu U., Atasoy B. M., Kocakaya O., Hematolojik ve

Non-Hematolojik Malignitelerde Protokoller (1000), Çetiner M., Yelken Basım,

İstanbul 2007:173.

25) Altunkaynak B. Z., Özbek E., Programlanmış Hücre Ölümü: Apoptoz Nedir?, Tıp

Araştırma Dergisi: 2008: 6 (2) : 93-104.

26) Searle J, Kerr JF, Bishop CJ. Necrosis and apoptosis distinct modes death with

fundamentally different significance. Pathol Annu. 1982; 17: 229-259.

27) Carson DA, Ribeiro JM. Apoptosis and disease. Lancet 1993; 341: 1251-1254.

28) Croce M. C., Sozzi G., Huebner K., Role of FHIT in Human Cancer, J Clin Oncol,

Amerikan Society of Clinical Oncology, 1999: 17: 1618-1624.

29) Taşdoğan B., Deneysel Olarak Oluşturulan Akut Pankreatit Modelinde Mikofenolat

Mofetilin Etkileri, Uzmanlık Tezi, Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma

Hastanesi 3.Cerrahi Kliniği, İstanbul 2009:79

30) Greenblatt M. S., Bennett W.P., Hollstein M., Harris C.C., (1994), Mutations in the

p53 Tumor supressor gene: Clues to cancer etiology and moleculer patogenesis,

Cancer Research 54: 4855-4878.

31) Konuk N., SARDAS O.S., Pankreas Karsinomlarında Kemoterapi, Türkiye

Klinikleri 1985; 5: 1

32) Ergün A., Sigara ve Sistemik Etkileri , T Klin Med Sci 1998 Ankara ;18: 5

33) Massague J. TGF-beta signal transduction. Annu Rev Biochem 1998;67:753-91.

Page 56: Neslihan Kafes

42

ÖZ GEÇM İŞ

KİŞİSEL BİLGİLER

Adı, Soyadı : Neslihan KAFES

Uyruğu : Türkiye(TC)

Doğum Tarihi ve Yeri : 02 Mart 1990 , Mersin

E mail : [email protected]

EĞİTİM

Üniversite : Erciyes Üniversitesi Eczacılık Fakültesi 2013

Lise : Toroslar Lisesi 2007

YABANCI D İL

İngilizce