pendik gündemi gazetesi - gençlik eki - sayı:5

4
Yıl: 6 Sayı: 123 01 NİSAN 2013 Genç tasarımcıların kreatif tasarımları Dijital saatler ‘out’ klasikler ‘in’ Sosyal Medya Fenomeni Hâkim Türkmen, Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezi’nde sosyal medya üzerine keyifli bir sunum yaptı. Sosyal Medya’da “Beyinsiz Adam” olarak bilinen Türkmen, kendine has esprili üslubu ile gençlere, Twitter ve Facebook gibi platformlarda dikkat etmeleri ge- reken noktalar üzerine bilgi verdi. Pendik Belediyesi Kütüphane Gö- nüllüleri tarafından organize edilen programda, sosyal medyanın aynı zamanda bir arşiv sistemi olduğunu, paylaşılan fotoğraf ve sözcüklerin kalıcı olduğunu ifade eden Hâkim Türkmen: “Bugün, bir iş görüşmesi- ne gittiğinizde işveren sizi Google’a sorup aratıyor, sosyal medyadaki paylaşımlarınızı kontrol ediyor. Bu sebeple Facebook ve Twitter kullanırken dikkatli olmanızda fayda var.” dedi. Öte yandan Kütüphane Gönüllüleri yaptıkları açıklamada, Hâkim Türkmen’in sunumunun farklı liselerin katılımıyla önümüzdeki ay- larda da devam edeceğini belirttiler. Kreatif tasarım sınır tanımıyor. Mobilyadan tekstile, elektronik- ten saç kesimine kadar farklı sektör- lere ait kreatif tasarımlar görenleri şaşırtıyor. İşte sizler için seçtiğimiz kreatif tasarımlardan bazıları: Twitter Fenomeni Hâkim Türkmen gençleri uyardı Sosyal Medya Fenomeni Hâkim Türkmen, Pendikli öğrencilere sosyal medyanın artı ve eksilerini anlattı. Dikkatsizce paylaşılan her sözcük ve fotoğrafın ileride sıkıntı olabileceğini ifade eden Türkmen: “Bugün, bir iş görüşmesine gittiğinizde işveren sizi Google’a sorup aratıyor, sosyal medyadaki paylaşımlarınızı kont- rol ediyor. Bu sebeple dikkatli olmanızda fayda var.” dedi. Beyinsiz Adam Her gün 400 milyon tweet Sunumu esnasında sosyal medya kullanı- mı üzerine istatistiki bilgilere de yer veren Sosyal Medya Fenomeni Hâkim Türkmen, Facebook üyelerinin bir günde harcadı- ğı toplam dakikanın 5 milyar olduğunu söyledi. Türkmen, Twitter üzerinden her gün gönderilen tweet sayısının da 400 milyonu bulduğunu sözlerine ekledi. Esprili üslubu ile dikkat çeken Hâkim Türkmen, sosyal medyanın bir arşiv sistemi olduğunu, dikkatsizce paylaşılan bir bilgi ya da fotoğrafın ileride sıkıntı doğurabileceğini söyledi. Bir dönem gençlik için olmazsa olmaz olan dijital saatler artık yerlerini klasik saatlere bırakıyor. Gençlerin klasik saatlere olan ilgisi 2013 yılında da devam edecek gibi gözüküyor. Saatlerin fonksiyonlarından ziyade görünümlerine önem verilmesi, ısıölçer gibi birçok fonksiyonu bulunan dijital sa- atlerin arka planda kalmasına sebep oluyor. Gençlerin çoğu saat alırken fonksiyonlarına değil, saatlerin kıyafetleriyle uyumlu olup olmadığına bakıyor.

Upload: pendik-belediyesi

Post on 23-Mar-2016

232 views

Category:

Documents


3 download

DESCRIPTION

Pendik Gündemi Gazetesi Gençlik Eki Sayı:5 01 Nisan 2013

TRANSCRIPT

Page 1: Pendik Gündemi Gazetesi - Gençlik Eki - Sayı:5

Yıl: 6 Sayı: 123 01 NİSAN 2013

Genç tasarımcıların kreatif tasarımları

Dijital saatler ‘out’ klasikler ‘in’

Sosyal Medya Fenomeni Hâkim Türkmen, Yunus Emre

Kültür ve Sanat Merkezi’nde sosyal medya üzerine keyifli bir sunum yaptı. Sosyal Medya’da “Beyinsiz Adam” olarak bilinen Türkmen, kendine has esprili üslubu ile gençlere, Twitter ve Facebook gibi platformlarda dikkat etmeleri ge-

reken noktalar üzerine bilgi verdi. Pendik Belediyesi Kütüphane Gö-nüllüleri tarafından organize edilen programda, sosyal medyanın aynı zamanda bir arşiv sistemi olduğunu, paylaşılan fotoğraf ve sözcüklerin kalıcı olduğunu ifade eden Hâkim Türkmen: “Bugün, bir iş görüşmesi-ne gittiğinizde işveren sizi Google’a

sorup aratıyor, sosyal medyadaki paylaşımlarınızı kontrol ediyor. Bu sebeple Facebook ve Twitter kullanırken dikkatli olmanızda fayda var.” dedi. Öte yandan Kütüphane Gönüllüleri yaptıkları açıklamada, Hâkim Türkmen’in sunumunun farklı liselerin katılımıyla önümüzdeki ay-larda da devam edeceğini belirttiler.

Kreatif tasarım sınır tanımıyor. Mobilyadan tekstile, elektronik-

ten saç kesimine kadar farklı sektör-

lere ait kreatif tasarımlar görenleri şaşırtıyor. İşte sizler için seçtiğimiz kreatif tasarımlardan bazıları:

Twitter Fenomeni Hâkim Türkmen gençleri uyardı

Sosyal Medya Fenomeni Hâkim Türkmen, Pendikli öğrencilere sosyal medyanın artı ve eksilerini anlattı. Dikkatsizce paylaşılan her sözcük ve fotoğrafın ileride sıkıntı olabileceğini ifade eden Türkmen: “Bugün, bir iş görüşmesine gittiğinizde işveren sizi Google’a sorup aratıyor, sosyal medyadaki paylaşımlarınızı kont-rol ediyor. Bu sebeple dikkatli olmanızda fayda var.” dedi.

BeyinsizAdam

Her gün 400 milyon tweetSunumu esnasında sosyal medya kullanı-mı üzerine istatistiki bilgilere de yer veren Sosyal Medya Fenomeni Hâkim Türkmen, Facebook üyelerinin bir günde harcadı-ğı toplam dakikanın 5 milyar olduğunu söyledi. Türkmen, Twitter üzerinden her gün gönderilen tweet sayısının da 400 milyonu bulduğunu sözlerine ekledi.

Esprili üslubu ile dikkat çeken Hâkim Türkmen, sosyal medyanın bir

arşiv sistemi olduğunu, dikkatsizce paylaşılan bir bilgi ya da fotoğrafın

ileride sıkıntı doğurabileceğini söyledi.

Bir dönem gençlik için olmazsa olmaz olan

dijital saatler artık yerlerini klasik saatlere bırakıyor. Gençlerin klasik saatlere olan ilgisi 2013 yılında da devam edecek gibi gözüküyor. Saatlerin fonksiyonlarından ziyade görünümlerine önem verilmesi, ısıölçer gibi birçok fonksiyonu bulunan dijital sa-atlerin arka planda kalmasına sebep oluyor.

Gençlerin çoğu saat alırken

fonksiyonlarına değil,

saatlerin kıyafetleriyle uyumlu

olup olmadığına bakıyor.

Page 2: Pendik Gündemi Gazetesi - Gençlik Eki - Sayı:5

10 01 NİSAN 2013

Apple’ın patronu Steve Jobs, 12 Haziran 2005’te, Stanford Ünivesitesi’nin diploma töreninde bir konuşma yapmıştı. Bir CEO’nun hayata dair tespitlerini ve gençlere yönelik önerilerini içeren bu konuşmayı meslek seçiminde size kolaylık sağlayacağı düşüncesiyle burada paylaştık.

Garajda Başlayan ve Dünya Devi Olmaya Giden Bir Tutku…

Steve Jobs’u tanıdınız mı?

“Bugün burada, dünyanın en iyi üniver-sitelerinden birinin diploma töreninde sizlerle birlikte olmaktan onur duyuyo-rum. Ben üniversiteden mezun olmadım. Gerçeği söylemek gerekirse, üniversite mezuniyetine en yakın olduğum an, şu andır. Bugün size kendi yaşamımdan üç öykü anlatmak istiyorum.

Birinci öyküm: “Noktaları birleş-tirmek” konusundadır. Altı ay okuduktan sonra Reed Üniversitesi’ni bıraktım. Aslında her şey, ben doğmadan önce başlamıştı.

Annem “istenmeden dünyaya gelen” bebeğini evlatlık verecekti. Ancak o aile kesinlikle üniversite mezunu olmalıydı. Yeni ailem, yüksek öğrenim görmemişti; ancak beni üniversiteye gönderecekleri konusunda söz verince, annem evlatlık vermeyi kabul etti.

Stanford Üniversitesi gibi pahalı bir üni-versiteye girmiştim. Okuldayken haftada bir kez olsun güzel bir yemek yiyebilmek için, yaklaşık 12 km uzaklıktaki Hare Krish-na Tapınağı’na yürüyerek gidiyor, orada ikram edilen yiyecekleri yiyip yürüyerek geri dönüyordum.

Üniversite öğrenimi yapılmadan da yaşamda başarılı olunabileceğine kendimi inandırmış ve okulu bırakmıştım. Şimdi bakıyorum da yaşamımda verdiğim galiba en iyi kararlardan biriydi...

Normal öğrenimimi bıraktığım dönem-de ilgi duyduğum kaligrafi derslerine girmiştim. İlgimi çeken konular uğrunda tüm bunlara katlanmamın, yaşamımın ileriki yıllarında benim için ne kadar yararlı olduğunu görecektim.10 yıl sonra, ilk Macintosh Bilgisayarını tasarlarken o derslerde öğrendiklerimi Mac’in tasarı-mında kullanmayı denedim.

Güzel görünümlü yazılar yazılabilen ilk bilgisayarı yapmıştım. Üniversite öğrencisi olduğum günlerde ileriye baktığımda, bu “noktaları birleştirmek” elbette olanak-sızdı. Fakat şimdi, 10 yıl sonra başımı çevirip geriye baktığımda, bu noktaların çok uyumlu bir biçimde birleştirildiklerini net olarak görebiliyorum. İleriye bakarak yaşamınızın noktalarını birleştiremezsiniz. Hayallerinizi kusursuz bir şekilde başar-mak imkânsızdır.

İkinci öyküm: “Sevmek ve kaybet-mek” üzerine... Woz ve ben bizim garajda Apple’ı kurduğumuzda, 20 yaşındaydık. Çok çalıştık; 10 yılda Apple’ı garajdaki o iki kişiden, 4 binin üzerinde çalışanı ve yıllık 2 milyar dolar cirosu olan dev bir şirkete dönüştürdük. En iyi tasarımımız Macintosh’u piyasaya sürdükten 1 yıl sonra, işten atıldım.

“Kendi kurduğunuz bir şirketten nasıl atıldınız?” diye soruyor olmalısınız… Bu sorunun yanıtı, Apple şirketinin giderek büyümüş olmasında yatıyor. Şirketimiz büyüdükçe benimle birlikte yönetmesi için işe son derece yetenekli olduğuna inandığım bir işletmeci almıştık.Aramızdaki anlaşmazlığı yönetim kuru-lumuza götürdük. Yönetim kurulu onun yanında yer aldı ve kendi kurduğum şirketten atıldım.

30 yaşımdaydım ve yaşamımın merkezini oluşturan işimin dışında bırakılmıştım. Elime geçirdiğim orkestra şefi değneğini düşürmüşüm gibi geliyordu, bana. Evimi başka bir semte taşımayı bile düşündüm.

Bir süre sonra kapı dışarı da edilmiş olsam da eskisi gibi işimi çok sevdiği-mi düşünmeye başlamıştım. Apple’dan kapı dışarı edilmiş olmam, bu sevgide en küçük bir azalmaya bile yol açmamıştı. Beni işim reddetmiş değildi ki… İşimin ba-şındakiler reddetmişlerdi, beni. İşime olan sevgim her zamanki gibi sürüyordu.

“Yeniden başlayacağım.” Apple’dan çıkarılmam meğer yaşamımda başıma gelebilecek en iyi şeymiş. Başarılı olmanın ağırlığının yerini şimdi, işe yeni başlamanın hafifliği almıştı. Bu duygu bana, yaşamımın yaratıcı dönemlerinden birine girme özgürlüğü vermişti.

Beş yıl içerisinde, Next ve Pixar adlı iki şir-ket kurdum. Pixar dünyanın ilk bilgisayar animasyonlu filmini üretti. Apple, benim Next isimli şirketimi satın aldı. Next’de ge-liştirdiğimiz teknoloji, Apple’ın şu andaki değişiminin belkemiğini oluşturuyor.

Apple’dan kovulmasaydım bunların hiçbiri gerçekleş-mezdi diye düşünüyorum. Tadı acı olan bir ilaçtır, bu; fa-kat bence hastanın acı da olsa bu ilaca gereksinimi vardı.İşinizi sevebilmenizin tek yolu yaptığınız işin dünyaya fark katacağına inanmanızdır. Henüz böyle bir işiniz yoksa yılmayın, aramaya devam edin. Göreceksiniz, sonunda bulacaksınız, onu…

Sonuncu öyküm ise “ölümle” ilgili… 17 yaşımday-ken okuduğum bir söz “Eğer her günü, o gün yaşamının son günüymüş gibi yaşarsan, bir gün kesinlikle doğru tahmin etmiş olacaksınız.” diyordu.

Bu söz beni öylesine etkiledi ki 33 yıldır her sabah aynaya ba-kar ve kendime sorarım:

“Bugün yaşamımın son günü olsaydı, gün boyu yapacaklarımı gerçekten yap-mış olmak ister miydim, acaba?”

Bu soruya “Hayır” yanıtlarım arttıkça hayatımda birşeyleri değiştirmem ge-rektiğini farkeder ve yaptıklarımı tek tek gözden geçirirdim.Eninde sonunda öleceğimi düşünmek, yaşamda büyük seçimler yapmama yardımcı olan en önemli etkendi. Çünkü yaşadığımız dünyaya ait tüm beklen-tilerimiz gurur, kibir, her türlü sıkıntı, başarı, başarısızlık gibi “bu dünyanın sözüm ona önemli işleri” ölüm söz ko-

nusu olduğunda bir anda tüm önemini yitiriyor, tam anlamıyla bu kavramlar kocaman bir “hiç” oluyor. Bir gün ölece-ğimizi unutmamak, kaybedeceğimiz bir şeylerin olduğunu düşünme tuzağından kurtulabilmemiz bildiğim en gerçekçi

yöntemdir. Yaşamınızda, yüreği-nizin götürdüğü yere gitme-

meniz, yüreğinizin sesini dinlememeniz için hiçbir

nedeniniz yoktur. Yüreği-nizin sesine kulak vermekten

korkmayın…

Yaklaşık 1 yıl önce bana kanser teşhisi konuldu. Pankreasımda bir

ur saptandı. Doktorlar en fazla 6 ay ömrümün kaldığını açık-

ladı. Ölümle karşılaşmadan, ona hazırlıklı olmam ge-rekiyordu. Altı aylık bir ömrümün kaldığı haberi,

benim için o kısacık sürede aileme karşı sorumlulukla-

rımı yerine getirmiş olmam anlamını taşıyordu.

Doktorlar, hücreleri mikroskopta inceledikten sonra, hastalığımın

pankreas kanseri türleri arasında tedavi edilebilecek nadir türlerden olduğunu anlamışlardı. Bir gün sonra ameliyat oldum.

Kimse ölmek istemez. Ancak ölüm, he-pimizin paylaştığı bir “ortak nokta”dır.

Ölüm, yaşamın “en iyi icadı”dır. Yaşamın tek ve gerçek “değişim aracı”dır. Yeniye yer açmak için eskinin ortadan kaldırıl-ması gerekir. Şu anda yeni olan sizsiniz, ancak çok da uzak olmayan bir zaman sonra “eski olan” siz olacaksınız...

Zamanınız sınırlı. O sınırlı zamanınızı, başkasının yaşamını yaşayarak harcamayın.

Başka kişilerin düşüncelerinin sonuçlarıyla yaşanan yaşam, dogmaların tuzağına

düşmek demektir. Başka kişilerin düşüncelerinin gürültüsü, içinizdeki kendi

sesinizi bastırmasın. Daha da önemlisi, yüreğinizin ve sezgilerinizin peşinden

gidebileceğiniz denli bir cesarete sahip olun. Sizin gerçekten ne olmak istediğinizi ve nereye gitmek istediğinizi, en iyi onlar biliyor, çünkü…

Yüreğiniz ve sezgileriniz… Onlara inanın, onlara güvenin…

“Hepinize teşekkürler.”

Page 3: Pendik Gündemi Gazetesi - Gençlik Eki - Sayı:5

1101 NİSAN 2013

Unesco 2013 yılını,

Piri Reis’e ait ilk dünya

haritasının 500. yılı olması

münasebetiyle,

“Piri Reis Yılı” ilan etmiştir…

500 sene boyunca kaptanlığıyla tarihin akışında kürek çekti…

Piri Reis, 1513 yılında ilk Dünya Haritasını çizer. Atlas Okyanusu, İberik Yarımadası, Afrika’nın batısı ile ye-

nidünya, Amerika’nın doğu kıyılarını kapsayan üçte birlik parça, bu eserin elde kalan bölümüdür. 1513 yılında çizilen Dünya Haritasını, dünya ölçeğinde önemli kılan, Kristof Kolomb’un hala bulunamamış olan Amerika haritasındaki bilgileri içeriyor olmasıdır. Piri Reis, 1528’de ikinci Dünya Haritasını çizer. Bu gün elimizde olan Kuzey Amerika Haritası, bu haritanın bir parçasıdır. Osmanlı’da gerçek anlamda haritacılık Piri Reis ile başlamıştır. Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye’si bir Türk’ün meydana getirdiği en önemli eser olarak dünyaca kabul edilmiştir. Dünya haritası ve Kuzey Amerika Haritasının çizimlerindeki isabet ve projeksiyon sistemindeki mükem-mellik tüm dünyada büyük hayranlık ve hayret uyandır-mıştır.

Aslında harita çizmenin mahiyetinden bahsetmek daha önemli olacak kanısındayız. Haritalar ölçekleriyle, ko-caman dünyayı 1 metre karelik alanlara sığdırabilecek, milimetrik hesaplarla sınırları belirlenen çizimlerdir. Bu çizimlerde yapılacak bir santimlik hatanın gerçeğe vurul-duğunda 100 metre, hatta bir kilometrelik hataya dönüşe-bileceğini unutmamak lazım.Piri Reis 500 yıl evvelinde, dünyaya kuş bakışı bakmadan

sadece gemisiyle seyahatleri ve kap-tanlığı süresince öğrendiği bilgilerle Kitab-ı Bahriye adında bir eseri meydana getir-miştir. Bu eser, gemiciliği en temel esaslarıyla ele alıp en ince ayrıntıla-rına götürerek bir çırağı kaptan yapa-bilecek kabiliyette bilgiler içerir… Arapça yazılan bu eser, günümüz-de de önemli bir kaynakça olarak denizcilik eğitimi verilen kurumlar-da kullanılır. Amcasından öğrendiği denizcilikle yüzyıllar boyunca gemisini geçmişten geleceğe götürmeye devam eden Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye adlı eserinde 290 harita yer almaktadır.

Piri Reis Akdeniz’de yaptığı seyirler sırasında gördüğü yerleri ve yaşadığı olayları derlediği denizcilik notlarını Kitab-ı Bahriye adlı eserinde bir araya getirmiştir. Bu kitap, dünya denizciliğinde ilk kılavuz kitap olma özelliğini taşımaktadır. Günümüzde de Kitab-ı Bahriye çağdaş denizcilik açısından

önemli bir eser olma özelliğini korumaktadır.

Bir gemiden dünyaya bakıp çizilen haritayla 500 yıl boyunca mükemmel örnek olarak gösterilmek mümkün değildir, tabi ki… Piri Reis, çizdiği eserler öncesinde aldığı eğitimler-le denizlerde hükümranlık kurmuş Osmanlı’da çeşitli savaşlara katılmış ve Mısır’da Kaptan-ı Derya unvanına sahip olmuştur. Padişah’ın fetihlerinde onun haritasını kullandığı düşünülmekte, hatta kayıp olan Dünya Haritasının diğer parçalarının Osmanlı Padişah’ı Kanuni’de fetih amaçlı kaldığı tahmin edilmektedir.Ancak Mısır’da Kaptan-ı Deryalık yaparken müfrezesini terk etmesi sebebiyle idam edilme kararı alınmıştır. İddialar Mısır Valisine, oradan da Kanuni’ye ulaşmış, araştırmalar yapılmış ve Piri Reis, Kaptan-ı Derya görevindeyken idam edilmiştir. Tarihe ismini yazdırdığı, hatta tarihe kılavuzluk ettiği düşünüldüğünde, hali hazırda da tarihin akışının tersine kürek çekerek geleceğe ulaşa-bilecek eserler meydana koymuştur… Umulur ki yeni nesiller, nice Piri Reisler yetiş-tirebilecek bu topluma kılavuzluk edebilecek eserler meydana getirmeye, tarihin tozlu rafla-rına ışık tutarak kendinde bulunan muhteşem ruhu gün yüzüne çıkarsın.Nitekim tarihin tekerrürüyle değil, deneyimle-riyle yol alabileceğimizi unutmamalıyız.

1465-1475 yılları arasında doğmuş bir denizci, tarihe bir not düşer “Dünya Haritası”… Dünya haritasını çizer; ancak bu haritayı diğerlerinden farklı kılan özelliği, hata payının minimuma düşürülmüş olması ve böylesi bir eserin 500 yıl önce çizilmiş olmasıdır.

Çizdiği Haritalarda, Onu Bulduk…

Page 4: Pendik Gündemi Gazetesi - Gençlik Eki - Sayı:5

12 01 NİSAN 2013

Beyaz DişJack London

Kitap:Yazar:

Hiçbir merhem, merhamet kadar iyileştirici olamaya-caktır. Çünkü içinde sevgi olmayan hiçbir varlık, diğerini sevmenin güzel-liğini yaşayamaz. Diğerini sevemeyen ise iyiye güzele dair bir adım atamaz…

Sanırım üç yıl öncesiydi, kütüphaneden Beyaz Diş’i alıp okumuştum. Kitap okumayı sevmiyorum diyenlere, özellikle genç-lik çağında fazla hırçın olan, etrafına zarar veren gençlere bu kitabı tavsiye edebilirim. Nitekim bir kurt köpeğini uysallaştırmayı başarabilecek tek gücün sevgi olduğunu kanıtlar nitelikte bir kitap.

Nedendir bilinmez, kitapta herhangi bir vurgulu cümle yok. Tıpkı hayatın normal akışı gibi sürükleyip götü-rüyor, sizi. Kimi zaman gözünüzü kapatıp o durumu hayal etmek istiyorsu-nuz.

Benim için en akılda kalıcı olan kısımlar-dan birisi, romanda bahsi geçen kurt-köpek kırması hayvanın bir pitbull ile yarıştı-rılmasıydı. Kanlar içinde

kalan hayvanı sahiplenen Scott’un ona gösterdiği merhametle iyileşen yara-ları, kısa zamanda karşılıklı bir sevgiye dönüşmüştü…

Öyle ki Beyaz Diş’in saldır-ganlığı gitmiş, efendisine olan sevgisi günden güne artıyordu. Scott köy evin-den ayrılıp Kaliforniya’ya ailesinin yanına gider. Bu ayrılık Beyaz Diş için uzun bir bekleyişe döner.

Bu bekleyiş aslında merha-meti bekleyiştir.

Beyaz Diş’i çocuklara ve gençlere tavsiye ediyorum. Nitekim hayvanlar üzerin-den oluşturulmuş romanda gerçek hayata yansımala-rını görebileceğiniz birçok evresiyle savaş ve sevginin umulmadık sonuçlarına şahit olacaksınız.

C-1 belki de dünya ulaşım sektörünü alt üst edecek bir araç. Çoğu elektrikli araçlar dört

tekerlekten çekiş ile donatılmıştır ve bir kabin güvenliğine sahiptir. Scooterler ise hala birçok in-sanın tehlikeli gördüğü bir araçtır. Ancak Proje C-1 gerçek bir yenilik sunmaktadır. Geliştirilmiş mekanizması ile devrilmez ve aynı mekaniz-ma yan darbelere karşı kaza önleme sis-temi gibi çalışmaktadır. Bir Scooter gibi az yer kaplar, seri ve kıvraktır; ama bir otomobil gibi kabine sahiptir. (Bunun kabinsiz motosiklet versiyonu daha ilgi çekebilir, aslında). Lit Motors ilk prototipini yaklaşık altı ay içinde ortaya çıkaracak ve aracın fiyatı yaklaşık 16.000 $ olacağı söyleniyor.

C-10′dan 100′e 6,8 saniyede çıkıyor ve 240 km/s hıza sahip.

İngiliz Nick D’Aloiso, 15 yaşında yazdığı Summly Uygulaması, Yahoo tarafından

satın alınınca 10 milyon dolar bir servete sahip oldu. Farklı yayınlardan aldığı haberleri gelişmiş algoritmalar aracılığıyla özetleyen Summly, dokunmatik arabirimin yaratıcı kullanımı nedeniyle 2012 yılında Apple “En İyi Uygulama Ödülü”nü almıştı. Yahoo, D’Aloiso’ya yaklaşık 10 milyon dolar ödeme yaparken Summly’i esas alacak uygulamalarda çalışacak ekibe dâhil etti. Summly ekibinin bir kısmı da Yahoo bünye-

sinde çalışmaya başladı. Kısa süre sonra App Store’dan kaldırılacak olan uygulama, çeşitli Yahoo hizmetleriyle bütünleştirilecek.

TÜBİTAK’ın yeni programlarıyla Türkiye’nin uluslararası rekabet gücünü

artırmak için bilimsel bilginin ticari değere dönüşmesine, gençlerin kariyer hedefleri oluşturmalarına ve böylece bilinçli ve nitelikli iş gücünün yetiştirilmesine katkı sağlamak hedefleniyor. Söz konusu programlar kap-samında ‘’Üniversite Düzeyi Girişimcilik ve Yenilikçilik Yarışması’’ düzenlenecek. Finale kalan yarışmacılardan genel veya teknoloji kategorilerinde dereceye giren gruplara ödül verilecek. Birincilik ödülü 10 bin, ikincilik ödülü 7 bin 500, üçüncülük ödülü ise 5 bin lira olacak. Girişimcilik ve yenilikçilik konula-rına yönelik farkındalığı artırmayı amaçlayan ‘’Lise Öğrencileri Girişimcilik ve Yenilikçilik Yarışması’’na her düzeyde lise öğrencisi başvuru yapabilecek. Birinci olan lise öğren-cilerine 3 bin, ikincilere 2 bin 500, üçüncülere de 2 bin lira ödül verilecek. Ayrıca öğrencilere danışmanlık eden öğretmenlere de projenin derecesine göre bin, bin 250 ila bin 500 lira ödül verilecek.

Devrilmeyen 2 tekerli “Lit Motors C1″

17 yaşında servete kondu!

TÜBİTAK öğrencilere para dağıtacak