sİ kızıl bayrak 11-11

32

Upload: kizilbayrak

Post on 30-Mar-2016

236 views

Category:

Documents


3 download

DESCRIPTION

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak 2011-11 / Mart

TRANSCRIPT

Page 1: Sİ Kızıl Bayrak 11-11
Page 2: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

2 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERİşçi sınıfına kurulan tuzakları boşa çıkaralım!….. . . . . . . . . . . . . . . . . . 3Çürümüş düzen partileri seçim oyununahazırlanıyor! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 4Mücadele kaçkınları soluğu burjuvaparlamentosunda alıyor! . . . . . . . . . . . . 5Newroz isyan ve özgürlüktür! ı... . . . . . 6Birleşik Metal yönetiminin önderlik sınavı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7Metal greviyle dayanışma iradesi... . . . . 8 “Direnişçi işçilere her türlü desteğivereceğiz!”.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9 BDSP’den blokajla boykota destek.... . 10Ontex-Canbebe işçilerinin boykot çağrısı büyüyor. . . . . . . . . . . . . 11Sağlık emekçileri “Çok Ses Tek Yürek”oldu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12“Ankara mitingi güçlü bir itirazdı” . . . 13Direniş ve mücadele deneyimleri tartışıldı... . . . . . . . . . . . . . 14İzmir’de kurultay çalışmaları.. . . . . . . . 15Arap dünyası halk hareketleriylesarsılıyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 16-18NATO Bakanları “füze kalkanı” ve“Libya işgali” için toplandı... . . . . . . . . 19Yer sallanıyor, kapitalizm öldürüyor!. . 20Güvenilir bir gelecek sosyalizmle mümkündür!.. . . . . . . . . . . 21Almanya’da kitlesel nükleer santralprotestoları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 22G-20 Konferansı yeni saldırılar içinİstanbul’datoplanıyor...............................................23Dünya Kadın Konferansı sonuç bildirgesiyayınlandı k... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 24Avrupa’da 8 Mart eylem ve etkinlikleri... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 2516 Mart katliamları lanetlendi... . . . . . 26Üniversitelerden... . . . . . . . . . . . . . . . . 27Katliamın 16. yılında Gazi-Ümraniyeşehitleri anıldı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28Hüseyin Temiz yoldaş ölümünün ikinciyılında anıldı... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29Kaleminden irin damlayan “yaratık”: Engin Ardıç - B. Aziz . . . . . . . . . . . . . . 30Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi,

Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Altay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2011/11 * 18 Mart 2011Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2011/11 * 18 Mart 2011

Newroz piroz be!Başta Kürt emekçi halkı olmak üzere tüm

emekçilerin Newroz'unu kutluyoruz.Bu yılın Newroz'u tarihsel anlamına uygun olarak

isyan ateşlerinin büyütüldüğü bir gün olsun. ZalimDehaklar'ın korkusu büyüsün, baskı ve kölelikzincirleri çatlasın. Bunun için ülkenin dört köşesindeisyanın ruhu ve özgürlüğün coşkusuyla alanlaraçıkalım. Kürt halkıyla dayanışma bayrağınıyükseltelim, “özgürlük-eşitlik-gönüllü birlik” şiarınıyükseltelim.

Bu yılın Newroz'unda isyan ruhu her bakımdandaha güçlü olacak. Çünkü Ortadoğu'da başlayan halkisyanlarının güçlü rüzgarı bu topraklarda dadolaşıyor. Onyılları bulan büyük bir özgürlükmücadelesini nice bedeller ödeyerek omuzlayan Kürtemekçi halkı da, düzenin onuruyla ve geleceğiyleoynamasına daha fazla sessiz kalamaz. Düzen güçleride elbette bunun farkında. Newroz'a bu korkuylagiriyorlar. Newroz alanlarında Kürt halkını teslimalma gücünden yoksun olduklarını görüyor, acz içinedüşüyorlar.

Bugün değilse yarın, ama mutlaka! Eşitlik veözgürlük için her milliyetten işçiler ile emekçiler elele verdiğinde bu baskı ve sömürü düzeni de yerlebirolacaktır.

***Bu yılın Newroz'uyla aynı günlere denk gelen bir

başka önemli gelişme de metal işçilerinin grevidir.Metal işçileri son anda bir büyük ihanet olmazsa 22Mart günü grev çadırlarını kuracaklar. Böylelikle deonyıllardır hayatlarını zindan eden zalim Dehaklar'akarşı Demirci Kawa'nın yolunu tutacaklar. Eğer metalişçileri başarılı olursa, sadece kendi ayaklarına bağlızincirleri kırmakla kalmayacak, aynı zamanda tümişçi sınıfı ve emekçi hakların kurtuluşu için de bir yolaçacaklardır. Çünkü metal işçilerinin ayağına takılızincirin bir ucu işçi sınıfının, diğer ucu da Kürtemekçi halkının ayağındadır. Bu nedenle bir kez dahabelirtelim ki metal işçisinin davası emeğin davası,tüm ezilenlerin davasıdır. Bu davaya tüm gücümüzleomuz vermeliyiz.

Eğer işçi-emekçiler ile ezilen Kürt halkı arasındakavganın içerisinde bu tür bir kardeşlik bağıoluşturulabilirse, buradan emin adımlarla geleceğeyürüyebiliriz.

Önümüzdeki 1 Mayıs ise bu bakımdan çok özelbir önem taşımaktadır. “Birlik-mücadele vedayanışma” ruhuyla 1 Mayıs alanlarında toplanacakyüzbinler düzeni sarsacaktır. İşte bu bilinç ve ruhlaNewroz'un isyan ruhu ile işçi sınıfının grev ve direnişateşini birleştirerek 1 Mayıs'a doğru ilerlemeliyiz.

Sosyalizm Yolunda

KKiittaappççııllaarrddaa.. .. ..

Page 3: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Kapak Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2011/11 * 18 Mart 2011

Önümüzde Newroz’dan 1 Mayıs’a, ardındanseçimlere uzanan yoğun ve son derece önemli birmücadele dönemi duruyor. Bu önemli ve kritik dönemidevrimci kazanımlar elde etme doğrultusundadeğerlendirmek ve sınıf mücadelesinde dengeleri işçisınıfı lehine değiştirebilecek sonuçlar elde edebilmektemel hedefimizdir. Bu bakımdan önümüzde sonderece önemli olanaklar kadar, aşılması gereken çokbüyük engeller de var. Yapılması gereken, bu olanaklarıen iyi biçimde değerlendirerek engellerin aşılmasıdoğrultusunda devrimci bir inisiyatif sergilemektir.Bunun için temel ihtiyaç, durduğumuz noktadan ileriyeyönelik bir mücadele ve çalışma hattı oluşturmaktır.

Mevcut siyasal tabloya bakıldığında, burjuva veküçük-burjuva siyasal akımların tüm hesaplarınıseçimlere göre yaptıkları açıktır. Bu onlar payına hersiyasal ve toplumsal gelişmenin seçim kantarınavurularak değerlendirilmesi ve istismar edilmesianlamına gelmektedir.

Devlet imkanlarını sonuna kadar kullanacak olandinci-gerici parti iktidarını sağlama almak için varınıyoğunu ortaya koymuş bulunuyor. Onun karşısında isesağı ve soluyla diğer düzen partileri bulunuyor. Bupartiler en azından AKP’yi dengeleyecek bir seçimsonucu elde etmek istiyor. Irkçı-faşist parti MHP dahaçok şovenizme yaslanmaya çalışırken, düzenin solkulvarını tutan CHP ise hesabını toplumun ilericikesimleri ile işçi sınıfı ve emekçilerin sosyalhoşnutsuzluğu üzerine yapıyor.

Özellikle CHP devrimci bir kitle mücadelesininpotansiyel güçlerini de düzenin kanallarına taşımamisyonun üstlenmesinden dolayı ayrı bir önem taşıyor.Çünkü sınıf ve kitle hareketinin mücadelepotansiyellerinin bu biçimde heba edilmesi, diğerdüzen partilerinin de ekmeğine yağ sürüyor.

Saldırganlıkta gemi azıya almış olan AKP’ningeriletilmesini, bunun için de ne olursa olsun CHP’nindesteklenmesini bir politika haline getirenler olduğubiliniyor, ki bu durum ilk kez yaşanmıyor. Hemen herseçim sürecinde bu ikilem toplumun ilerici kesimleriile işçi sınıfı ve emekçi hareketinin örgütlü güçlerinede dayatılmaya çalışılmıştır. Her defasında tehlikeleredikkat çekilerek, işçi ve emekçiler bir burjuvaseçeneğin peşine takılmak istenmiştir. Bunun için bazıdaha dolaylı yöntemler seçilmişse de, bu tutum özündedeğişmemiştir.

Bunu yapanlar içerisinde en tehlikeli olanları,düzen partilerinin işçi sınıfı içerisindeki uzantılarıdır.Yanısıra, düzen soluyla organik bağı olmasa da,ideolojik-politik bakımdan onun platformundankopamayan ya da küçük-burjuva karakterlerindendolayı bağımsız hareket etme gücü ve iddiasıbulamayanlardır. Bu tipik bir küçük-burjuva zayıflıktır.Bunun tarihsel örneklerini biliyoruz. Özellikle burjuvabaskı ve terörün yoğunlaştığı dönemlerde devrimci vesosyalist olmak iddiasındaki kimi küçük-burjuva solgüçler, büyük bir karamsarlık ve çaresizlik içinde tümiddialarını bir yana iterek, işi düzen partilerinindesteklenmesine vardırmışlardır. Devrimci-demokrathareket şahsında 12 Eylül darbesinin ardındanEcevit’in DSP’sinin desteklenmesine varan tutumlarhatırlanmalıdır.

Küçük-burjuva siyasal-sınıfsal konum, bunun ürünüolarak devrimci iktidar bilinci ve iddiasından uzaklığındoğurduğu bu türden tutumların işçi sınıfı ve

emekçileri burjuvazi lehine silahsızlandırmaktan başkabir sonuç vermesi mümkün değildir. Bu koşullardafaşist baskı ve terörün geriletilmesi gibi hedeflereulaşılamaz. Çünkü faşist baskı ve zoru geriletmek vedemokratik hak ve özgürlükler alanını genişletmek, herşeyden önce devrimci sınıf mücadelesinin gücüne veetkinliğine bağlıdır. Dolayısıyla, işçi sınıfı veemekçilerin dikkatlerini mücadeleden burjuvaparlamenter oyunlara çekecek her türden çaba, nasılgerekçelendirilirse gerekçelendirilsin, sonuçtademokratik hak ve özgürlükler mücadelesinin dezayıflamasına yol açar.

Sınıf ve kitle mücadelesinin birikimlerini düzensolunun hizmetine sunmak konusunda en etkilikullanılan zeminlerin başında DİSK gelmektedir. DİSKyönetimini elinde bulunduran güçler, hemen her dönemsınıf mücadelesinin birikimlerini düzen solununkanalına akıtmak temel misyonunu üstlenmektedirler.Çünkü DİSK kurulduğundan beri işçi sınıfının politikbakımdan en ileri kesimlerinin sendikal örgütüolmuştur. Bu nedenle düzen solu ve reformist sol,yönetiminde kurduğu etkinliğe dayanarak DİSK’inmücadele birikimlerini parlamenter hesaplar içinkullanmaya çalışmaktadır. Süleyman Çelebi’nin istifaederek CHP’den aday olması da bu doğrultuda atılmışbir adımdır.

Çelebi’nin DİSK Yönetim Kurulu’nu yanına alarakadaylığına ilişkin yaptığı açıklama, işçi sınıfını düzeninsol kulvarına bağlamak üzere kurulu politik platformuözlü biçimde ortaya koymaktadır. DİSK YönetimKurulu’nun dönemsel mücadele programıylailişkilendirilen bu adaylık süreci, önümüzdeki döneminmücadelesinin birikimlerini de seçim sandığındaboğmayı hedeflemektedir. Öyle ki, sürecine ilişkinaldığı üç karardan ilki AKP iktidarının ekonomik

politikalarına ve özgürlüklere karşı saldırılarınınsiyasal teşhiri iken, ikincisi 1 Mayıs’ta Taksim’de birmilyon kişiyi toplamak ve üçüncüsü de 12Haziran’daki genel seçimlerde “halkın iktidarı yolunda,emekten yana, sol aday ve partilerin desteklenmesi,aktif görev yapılması”dır.

Bu tablo karşısında komünistlerin döneme ilişkinçalışma-mücadele hattı ile devrimci seçim taktiğiyeterince açıktır. Komünistler için esas olan, işçi sınıfıiçerisinde büyütülmeye çalışılan parlamenter hayallerekarşı mücadele etmek ve işçi sınıfının bağımsız-devrimci siyasal bayrağını yükseltmektir. İşçi sınıfınınmücadelesini parlamenter yanılsamaların bozucu vedağıtıcı etkilerine göğüs gererek geliştirebilmektir.

Bu ise somut anlamını işçi sınıfına bağımsız birsiyasal kimlik kazandırmak doğrultusunda yoğun birpolitik ajitasyon-propaganda faaliyeti yürütmek, buçerçevede bağımsız-siyasal bir sınıf hareketiyaratabilmenin temel bir boyutu olarak, sınıfıörgütleme seferberliğini büyütebilmektir. Bu bize aynızamanda, bugün yürümekte olan kampanyaçalışmalarımız ile 1 Mayıs ve seçim sürecindekidevrimci seçim çalışmaları arasındaki bağlantıyı dasağlamaktadır.

Düzenin seçim oyununu bozmak için işçi sınıfınınbağımsız siyasal ve örgütsel kapasitesinigeliştirmeliyiz. Bunun için direniş çadırlarınıbüyütmeliyiz. Gerçekleşmesi durumunda metal grevigibi düzeni her bakımdan zorlayacak bir sınıf eyleminisiyasal-toplumsal alanın merkezine taşımalıyız.Yoğunlaşan ve yüklenen bir faaliyetle devrimci vekitlesel bir 1 Mayıs’ı kazanmanın yolunu açmalı veseçim sürecinde işçi sınıfını düzene bağlayacak hertürden yanılsamayı boşa çıkarabilecek bir örgütlü sınıfinisiyatifini geliştirmeliyiz.

İşçi sınıfına kurulan tuzakları boşa çıkaralım!

Page 4: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

12 Haziran genel seçim süreci resmen başladı.Seçimler iktidar mücadelesinin yeni sahası olacak. Buarada meclis koltukları üzerinde yoğun bir savaş dabaşlamış durumda. Özellikle düzen cephesinin birçoksadık ve kirli ismi mevcut görevlerinden istifa ederekbu yarıştaki yerlerini alıyor. AKP, CHP, MHP gibidüzen partilerinden birinin kapısında kuyruğagiriyorlar. Onlarca ismin gündeme geldiği ve burjuvamedya tarafından da şişirilen bu “yarışta”, İstanbulEski Valisi Muammer Güler, Emniyet Genel MüdürüOğuz Kağan Köksal, Hanefi Avcı gibi isimler öneçıkıyor. Öte yandan, patronlar cephesinden de çoksayıda isim milletvekilliği yarışına dahil olmuşdurumda. Şu ana dek, TOBB’dan 28’i yönetim kurulubaşkanı, 5’i meclis başkanı olmak üzere toplam 33 kişiistifa etti. İstanbul Ticaret Odası’ndan ise 4 meclisüyesi istifa etti. Seçim öncesi burjuva düzencephesinden yansıyan bu tablo aslında emekçilere“düzen ve seçimler” konusunda oldukça net fikirlervermektedir.

Emek sömürüsü üzerine kurulu olan bir düzenintüm nimetlerinden faydalanmak için “ayrıcalıklı”olmak isteyenler, düzen partilerinden aday adaylıklarınıaçıklamış durumdalar. Şimdi hepsi 12 Haziran’dayapılacak seçimlere odaklanmış vaziyetteler. Yağma vetalandan kendilerine düşecek payın yarattığıcömertlikle aday adaylıklar için gereken milyarları,seçim propagandası için harcayacakları trilyonlarıgözden çıkarmış durumdalar. Yaklaşan seçimlerlebirlikte bu tabloya bakıldığında düzen partileri içinseçimlerin ne anlam ifade ettiği daha berrakgörülmektedir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki seçimler burjuvasiyaset vitrininin temizlenmesi için önemli bir fırsattır.İnandırıcılığını kaybettiklerini düşündükleri kuklalarsahneden çekilerek roller yeni oyuncularapaylaştırılacaktır. Kendilerini sömürenlere karşıbirleşemeyen işçi ve emekçilerin, sömürücülerinçıkarına kendi aralarında bir kez daha ayrıştığı birtezgâhtan ibarettir seçim sandıkları. Her durumdaburjuva sınıfın kendisini yenilemesine, aksayantaraflarını onarmasına hizmet ederken, emeğisömürülenler sahte seçeneklerle kandırılmaktadır.

Elbette bu oyunda görev alacak gönüllülerin sayısıoldukça fazladır. Asalakça bir yaşamı alışkanlık halinegetirenlerin, düzenin yarattığı tüm imkânlardanfaydalanarak saltanatlarını sürdürenlerin bu oyunda rolalması kadar doğal bir şey olamaz. Seçim dönemlerionlar için de bir fırsattır. Dönen çarkların yarattığısömürüden elde edecekleri talan iştahlarınıkabartmaktadır.

Hâlihazırda görev yaptıkları kamu alanında hizmetettikleri sınıfa kendisini beğendirenler, en ustaca yalansöyleyenler, “gerektiğinde” İstanbul’u gaza boğup terörestiren Muammer Güler gibileri hizmetlerininkarşılığını almak için de taliptirler adaylığa. Sadececeylan derili koltukların büyüsü, son model makamaraçlarının cazibesi ve süper emeklilik avantajı değildüzen politikacılarını cezbeden. Aynı zamandakendilerine dokunulmazlık zırhı sağladığı için deönemli bir fırsattır seçilmiş olmak. Ne de olsa kimizaman hükümet koltukları el değiştirdiğinde faturanınkime yükleneceği belli olmamaktadır.

Düzenin seçim gerçeğini en kolay gösteren

durumlardan biri de adaylıklarını açıklayanlarınkimlikleri olmaktadır. Burjuva siyasetçiler, eski ve yenikamu görevlileri, bizzat burjuvalar… Tüm bunlarınhepsi farklı farklı düzen partilerinin listelerindenadaylıklarını açıklasalar da aynı kulvarda, aynı hedefedoğru koşmaktadırlar. Çıkar ortaklığı olanların ayrımnoktaları sahtedir. Hepsi işçi sınıfı ve ezilenlere karşıtek bir cephede mevzilenmişlerdir. Korumaya aldıklarıbu sömürü düzeni ve sefil çıkarlarıdır. Bu nedenlesermaye sınıfının çıkarları ve kapitalist sisteminsorunsuz sürmesi için farklı kamplara ayrılmışlardır.

Elbette düzenin sağıyla soluyla, hükümetiylemuhalefetiyle, laikiyle dincisiyle çıkar çatışmalarıbulunmaktadır. Bu çatışmanın gerisinde çıkarlarınıtemsil ettikleri gruplar bulunmaktadır. Elbette ki bu içhesaplaşmanın bir kazananı ve kaybedeni de mutlakaolacaktır. Ancak galip de, mağlup da aynı sınıfamensuptur. Nasıl ki burjuvalar arasında kimin dahazengin olduğunun işçi sınıfına hiçbir faydası yoksa,sömürücüler arasındaki dalaşın da işçi sınıfı veemekçilere hiçbir katkısı yoktur. Bu düzen sürdükçegerçek kaybeden hep ezilenler olacaktır. Çünkü işçisınıfı ve emekçilerin kazanması gereken tek bir davasıvardır. O da sınıfın, sömürüsüz bir geleceğe gidenyolda kendi bağımsız çıkarlarını bayraklaştırdığı sınıfdavasıdır.

Öte taraftan bugün parçalı olsa da yaşanan bir sınıfhareketliliği mevcuttur. İnsanca yaşama ve çalışmakoşulları isteyen işçi ve emekçiler sokaklardançekilmiş değildir. Krizle birlikte yaşanan fabrikaişgallerinin yarattığı hareketlilik TEKEL direnişi iledoruk yapmıştı, fabrika önü direnişleri ile devametmektedir. Daha da önemlisi MESS’e karşı metalişçilerinin grev günleri netleşmiştir. İçine girilen budönem merkezinde metal işçilerinin bulunacağı yenibir dalganın habercisidir. Temelinde işsizliğin veyoksulluğun yattığı, Arap halklarının mücadelesi desömürücüler için bir tehlike işaretidir. Tüm buolanaklar birarada düşünüldüğünde burjuvaziyi de zorgünler beklemektedir.

Herkes kendi bayrağı altına!

Burjuvazi, işçi sınıfı ve emekçilere düzenpartilerinin bayraklarını taşıtmayı amaçlıyor, kendibayraklarının altına çağırıyor. Hangi renkten olursaolsun, içinde ne kadar sahte sözcük barındırırsabarındırsın, tüm bu rengârenk bayraklar emekçilerinelinde dalgalandığı müddetçe sadece bu sömürüdüzeninin ömrü uzayacaktır.

Bu durumda yapılması gereken nettir: İşçi sınıfı veemekçileri kendi bayrağının altına toplamak. Bubayrağın rengi kızıldır ve o bayrakta sınıfın sermayeyekarşı bağımsız devrimci programı yazar. Sermayepartileriyle, sermaye sınıfıyla araya çizilecek tek ayrımıbu duruş belirler. Ya üretim araçlarının mülkiyetinitekelinde tutan sermaye iktidarı ya da üretimintoplumsallaştırılarak paylaşımının da eşitçe yapıldığısosyalist işçi emekçi iktidarı! Ya geleceksizlik ya daaydınlık güzel yarınlar! Yani ya düzen ya devrim!

Burjuvazi kendi adaylarını farklı kamplaradağıtarak işçi sınıfını bölmeye hazırlanıyor.Komünistler ise bir kez daha sınıfın birliğini sağlamaçabası ile yeni bir seçim dönemini karşılıyorlar.

Gündem4 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/11 * 18 Mart 2011

Çürümüş düzen partileri seçim oyununa hazırlanıyor!

Oyunu bozmak için işçisınıfının kızıl bayrağı altına!

Tutuklu gazetecilereözgürlük istendi

Taksim’de kitlesel yürüyüşGazetecilere Özgürlük Platformu, 13 Mart günü

gerçekleştirdiği eylemle tutuklu gazetecilerinserbest bırakılmasını istedi. Binlerce gazeteciGalatasaray Meydanı’ndan Taksim Meydanı’nayürüdü.

İngilizce ve Türkçe “Özgür basın varsa, özgürtoplum vardır – There cen be no free sociaty withnot free jornualism” pankartı arkasında yürüyengazeteciler ve destekçi kurumlar, sendikalar,tutuklu gazetecilerin fotoğraflarını taşıdı.

Gazetecilere Özgürlük Platformu DönemBaşkanı ve TGS Genel Başkanı Ercan İpekçitarafından yapılan açıklamada tutuklu gazetecilerinserbest bırakılması talebi yinelendi. Gazetecilerinözlük hakları ve halkın haber alma hakkınıkullanabilmesi için gazetecilerin sokağa çıktığınıvurgulayan İpekçi şunları söyledi:

“Yargısız infazlara, hakaretlere, yalan veiftiralara değil, doğrulara, gerçeklere, bağımsız vetarafsız yayıncılığa özgürlük istiyoruz”

Cezaevlerinde 68 tutuklu gazetecinin olduğunuhatırlatan İpekçi “Sadece 2009 yılından bugünekadar 30 gazeteci tahliye edildi, ancak haklarındakidavalar devam ediyor. Son dönemlerde en az 98gazeteci cezaevi koşullarını görmüş durumda.Tutuksuz yargılanan en az 45 gazeteci hakkındaverilmiş mahkumiyet kararları var. Bütün bunlardikkate alındığında, 150’ye yakın gazeteci yakındönemde cezaevine girme tehdidi altındabulunuyor” dedi.

İHD’den eylemİnsan Hakları Derneği (İHD) Bursa Şubesi’nin her

hafta düzenlediği cumartesi eylemlerinin bu haftakigündemi tutuklu gazeteciler oldu.

12 Mart günü Nalbantoğlu çarşısındagerçekleştirilen eylemde ilk olarak devrimci-sosyalist basın çalışanları adına bir basın açıklamasıyapıldı. Açıklama bu ülkede halkın haklı talepleriniörgütlemenin, devlet katliamlarının sorumlularınıgöstermenin, sendikal örgütlenme mücadelesivermenin, halkın haber alma hakkını savunmanın,anadilinde konuşmanın ve konuşulmasınıistemenin, ülkede parasız, bilimsel, anadilde eğitimtalebinde bulunmanın doğayı yok eden devletpolitikalarına karşı çıkmanın, muhalif olmanın,düşünmenin hatta insan olmanın “suç” olduğubelirtilerek başladı. “İleri demokrasi” maskesialtında devrimci, ilerici, yurtsever basına veçalışanlarına karşı yöneltilen saldırıların anlatıldığıaçıklamada, hiçbir baskı ve yasaklamanın devrimci,ilerici ve yurtsever basını engelleyemeyeceğivurgulandı. Cezaevinde bulunan tüm devrimci,ilerici ve yurtsever basın çalışanlarına özgürlüktalebi yinelendi.

Kızıl Bayrak / Bursa

Page 5: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Düzen cephesinde seçim gündemi her geçen gündaha da fazla ısınıyor. Seçim gündemi ön planaçıktıkça seçimle ilgili bir dizi konu da gündemin önsıralarına tanışabiliyor. Seçimle bağlantılı olarakgeçtiğimiz haftaya damgasını vuran gündem isemilletvekilliği aday adaylığı için onlarca bürokratın veçeşitli kurum temsilcilerinin görevlerinden istifaetmesi oldu. Bu furyaya katılanlar içinde DİSKBaşkanı Süleyman Çelebi de bulunuyor. O dageçtiğimiz hafta DİSK tepe yöneticileriyle birlikteyaptığı basın açıklamasında 11 yıldır yürüttüğü DİSKbaşkanlık görevinden istifa ederek CHP’denmilletvekili aday adaylığını açıkladı.

Bugün hala milyonlarca emekçi şu ya da buburjuva düzen partisine yedeklenebiliyorsa buemekçilerin kendi gücünü ve iradesini açığaçıkaracağı örgütlülüklerden yoksun olmasınedeniyledir. Bir başka deyişle örgütsüzlüğü vemücadeleden uzaklığı nedeniyle kendi gücününfarkına varamaması burjuva partileri umut olarakgörmelerine yol açıyor. Bu da sınıf mücadelesi içindeyer alan ilerici ve mücadeleci olan tüm güçlerinbildiği bir başka genel gerçektir. Eğer böyleyse DİSKBaşkanı Süleyman Çelebi’nin milletvekilliğindedahası CHP gibi düzenin has partisinde işi ne?

Türkiye işçi sınıfı tarihinde son derece önemli veanlamlı bir yer tutan DİSK’in başkanlığından ayrılıpdüzen siyasetini tercih etmek sınıf mücadelesine dairtüm düşünce ve inançları terk etmek demektir.CHP’de siyaset yapmak ve burjuva parlamentosunuemekçilere çözüm adresi olarak göstermek tam birpespayelik örneğidir. Çelebi yaptığı açıklamadaparlamentoyu adres gösteren cümleleri her ne kadarkişisel düşünceleri olarak ifade etse de DİSK yönetimide aynı düşünceleri paylaşmaktadır. Hem yapılan sonyönetim kurulunda alınan kararlar hem deaçıklamanın bir dizi tepe yöneticisi ile birlikteyapılmış olması tercihin ve düşüncelerin sadeceÇelebi’ye ait olmadığını gösteriyor. Ayrıca Çelebi’ninadaylık kararının sadece kendisine ait olmadığını veDİSKyöneticileriyle birlikte alınmış bir kararolduğunu ifade etmesi tabloyu daha açık bir biçimdeortaya koyuyor.

Sendikalardan düzen partilerine milletvekili hattahükümete bakan devşirmek yeni birşey değil elbette.Hatırlanacağı gibi12 Eylül cuntacıları Türk-İş’tençalışma bakanı çıkarmış, yakın dönemde Türk-İşBaşkanı Bayram Meral ve DİSK Başkanı RıdvanBudak CHP’den milletvekili yapılmıştı. ŞimdiSüleyman Çelebi’nin milletvekilliğinesoyundurulması da diğerleriyle aynı hesabın ürünüdür.

Sözde emek cephesinden biri olan Çelebi’ninmilletvekilliği yoluna sokulmasının daha güncelnedeni ise sınıf mücadelesine dair düşüncelere veinançlara vurulmak istenen darbe olmasıdır.Çelebi’nin adaylığıyla, sorunları parlamentodaçözmek mümkün denecektir. DİSK tabanına ve solayakın emekçi kitlelere CHP emek dostu bir partiolarak gösterilirken seçimlerde de onun desteklenmesiistenecektir.

Çelebiler emekçi kitlelerin bilincinibulanıklaştırmak ve dayanaksız hayaller yaymakdışında hiçbir anlamı olmayan bir bakıma da sınıfmücadelesi ve bilincine de ihanet edilen bir çabanıniçine girmiştir. Üstelik böylesine ikiyüzlü vealdatmaya dayalı bir oyuna sınıf mücadelesi açısından

önemli bir yer tutan DİSK alet ediliyor. Büyük ölçüdegeçmişe ait olsa da DİSK’in emekçi kitleler nezdindevar olan kendine özgü itibarı ve mücadeleci değerleridejenere edilip kirletiliyor.

Burada esas olarak sorgulanması ve hesapsorulması gereken konu DİSK’e egemen olan siyasalçizginin kendisidir. Bu açıdan bakıldığında ortayaçıkan sonuç şaşırtıcı da değildir. Zira DİSK’in vebizzat Çelebi’nin kendisinin sosyal demokrat birçizgiye sahip olduğu yeterince bilinmekteydi.CHP’nin burjuvazinin gözünden düştüğü ve barajsorunu yaşadığı bir dönemde CHP’nin boşluğunudoldurma amacıyla 10 Aralık Hareketi gibi liberal birplatformun sözcülüğünü yapmış olması da Çelebi’ninve Çelebilerin özünü değiştirmedi. KemalKılıçdaroğlu’nun başkanlığa gelmesi ile yenidenşişirilen CHP’ye kendilerini atmakta bir zorlanmayaşamamaları da bunu ayrıca göstermektedir. Buradanda anlaşılacağı gibi zaten DİSK yönetimine egemenolan sosyal demokrat burjuva ideolojisiydi. Sosyaldemokrat ideolojiye sahip olanlar şimdi kendiideolojilerini hayata geçirmenin en etkin zemini olanburjuva parlamentosuna doğru yol alıyorlar veemekçileri de peşlerinden sürüklemek istiyorlar.

Oysa ne çürümüşlüğü ve kokuşmuşluğu kalmışburjuva parlamentosu ne de burjuva sosyaldemokrasisinin has temsilci CHP emekçilerin yarasınamerhem olabilir. Bunların her ikisi de tarihselömürlerini doldurmuş, işçi sınıfı ve emekçileredüşmanlaşmışlardır. CHP ya da bir başka düzen partisihiç fark gözetmeksizin hepsinin programıburjuvazinin hizmetinde ve onun denetimindedir.Kaldı ki söz konusu sermaye düzeninin çıkarlarıolduğunda “halkın temsilcisi” olan milletvekillerininbile gözünün yaşına bakılmamaktadır. İkiyüzlükaygılarla TEKEL direnişine ve çeşitli işçieylemlerine katılan CHP’li vekillerin başına gelenlerparlamentoda vekilliğin ve CHP’nin ne kadar çözücüolabileceğini kendiliğinden ortaya koymaktadır.Bunlar DİSK ve Çelebi tarafından kendideneyimleriyle de biliniyorken çıkıp parlamentoyu veCHP’yi çözüm adresi olarak göstermenin bir kez dahaemekçileri aldatmaktan başka bir anlamı yoktur.

Çelebi’nin adaylığını şova dönüştürenaçıklamalarla emekçilerin önüne süren mevcut DİSKyönetimine ve sürecin tüm destekçilerine sınıfmücadelesinin gerçekleri hatırlatılmak durumundadır.DİSK’in tabanında yer alan sınıf mücadelesi vebilincine inanan tüm DİSK üyeleri Çelebiler’in buçabalarını teşhir etmeli ve sahipsiz bırakmalıdır.Süleyman Çelebi’nin vekilliğinin yaratacağı hiçbirolumlu sonuç olmayacağı gibi sınıf kitleleribakımından bir kez daha hayal kırıklığı anlamınagelecektir. Dün Bayram Meral ve Rıdvan Budaklariçin söylenen sözler Çelebi için söylenecektir. “DİSKde meclise girdi”, “Çelebi’yi de meclise gönderdik nedeğişti” duyacaklarımız bunlar olacaktır.

Burjuva düzen partileri ve parlamentosu işçi veemekçilerin sorunlarının çözüm yeri değilumutsuzluğunun ve alternatifsizliğinin adresleridir.DİSK’in misyonu da düzen siyasetinin değirmenine sutaşımak değil adını hak edecek bir biçimde devrimcisınıf mücadelesini yükseltmektir. Bu ise başta sınıfmücadelesi safında yer alan DİSK üyelerinin vemücadeleci güçlerin DİSK’e hakim olan siyasalanlayışa karşı mücadelesiyle başarılabilir.

Gündem Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2011/11 * 18 Mart 2011

Seçim oyunu başladı!Meclis koltuğu 100 bin TL’denbaşlıyorTemel işlevi burjuvazinin sınıf diktatörlüğününüzerini örtmek ve emekçi halka yönelik saldırıyasaları çıkartmak olan mecliste koltuk sahibiolmanın yüksek bir bedeli var. Yapılanhesaplamalara göre 12 Haziran’da burjuvapartilerden aday olacakların seçim harcamalarınınasgari tutarı 100 bin TL. Elbette bu fiyat burjuvalariçin sudan ucuz! Çünkü 100 bin koyup misliyle gerialacaklarını biliyorlar. Meclisteki imkanlara dadayanarak servetlerine servet katacak, devletkademelerinde iş bitirme, ihale bağlama vb. gibiözel ayrıcalıklara sahip olacaklardır. Bunun için emekçileri zaten baştan eleyen buseçim oyununda meclis koltukları burjuvakodamanlar, mafya artıkları ve aşiret liderleri gibikişiler tarafından kapışılıyor. Zaten şu an, şu ya dabu burjuva partisinde aday olmak için kıyasıya biryarış var. Tescilli soyguncular, mafya ağaları iledevlet bürokratları kuyruğa girdiler. Amaç devletnimetlerinden daha fazla pay, daha fazla söz hakkıalmak ve kayrılmadan başka bir şey değil.

Kürtçe propaganda yasakSermaye düzeninin seçim oyunu geçmiş yıllardakigibi yasaklarla başladı. Kürt siyasetçilerinin yüzlerce yıllık hapis cezalarınaçarptırıldığı, Kürtçe üzerindeki baskı ve yasaklarıntırmandırıldığı bir süreçte girilen seçim sürecindesermaye devleti geleneksel tavrını ortaya koydu.Kürtçe propaganda yasaklandı.Yüksek Seçim Kurulu (YSK), milletvekili genelseçimlerinde siyasi parti ve adayların radyo vetelevizyon kanalları ile yazılı, sözlü ve görselbasında yapacakları propagandalarda, “Türkçekullanmalarının esas olduğuna” karar verdi. Milyonlarca işçi ve emekçinin önüne konulan seçimsandığı üzerinden “demokrasi” nutukları atandüzen güçleri Kürtçe propaganda yasağıyla, Kürthalkının özgürlük mücadelesine düşmanlıklarınıgöstermiş oldular.

Mücadele kaçkınları soluğu burjuvaparlamentosunda alıyor!

Page 6: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Ulusal sorun6 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/11 * 18 Mart 2011

Bu yıl Newroz’u Kuzey Afrika ve Ortadoğu’dakihalk ayaklanmalarının yarattığı devrimci atmosferdekarşılıyoruz. Ortadoğu’daki birçok halk için özelanlamlar taşıyan Newroz, en başta Kürt halkınınuyanışının, isyanının, özgürleşmesinin simgesidir.Çekiciyle kan emici zalim Dehak’ın başını ezenDemirci Kawa’nın ezilenlere kurtuluş muştusudur. Binyıllardan beridir Newroz’un isyan ve özgürlük alevleriKürt halkının özgürlük tutkusunu kamçılamaya, ezilenhalkların kurtuluş yolunu aydınlatmaya devam ediyor.

Zaman içinde kan emici zorbalar kabuk değiştirdi,düzenleri yeni biçimler aldı. Artık dünyaya emperyalist-kapitalizm ve onun köşe taşları olan sermaye devletlerihakim. Halklara yönelik zulüm, baskı ve kölelik isegeçmişe rahmet okutacak boyutlar kazandı. Tümdünyada emekçi halklara emperyalizmin binbir örtüylegizlenmiş boyunduruğu takıldı. Sömürü alabildiğineyaygınlaşıp ağırlaştı. Ücretli kölelik düzeni tümdünyada işçi ve emekçilere cehennem koşullarıyaşatıyor. Emperyalist savaşlar, bölgesel boğazlaşmalar,soykırımlar yoluyla insan kırımları devasa ölçülerevardı. Çağımızın Dehaklar’ı yerküremizi dahiyokoluşun eşiğine getirmiş bulunuyorlar.

İşçiler, emekçiler, kardeşler!Uzun yıllar boyunca en büyük zulme uğramış

halklardan biri Kürt halkıdır. Güney Kürdistan’dadurum bir nebze değişmiş olsa da İran, Suriye veTürkiye’deki Kürt topraklarında ulusal baskı vezorbalık devam ediyor.

Türk sermaye devleti kuruluş yıllarından başlayarakKürt halkını yok saydı, inkar, asimilasyon ve yok etmedoğrultusunda dizginsiz bir zulüm uyguladı. Ancak,teslimiyet bayraklarının çekildiği ve çok güçlügöründüğü bir dönemde bile Mazlum Doğan gibiçağdaş Kawalar’ın yaktığı direniş ateşine çarptı. YoksulKürt emekçilerine dayanan devrimci direniş ve silahlıisyan sayesinde Kürt halkı tarihinin en büyük uyanışını,silkinişini ve özgürleşmesini yaşadı. Kürdistan’ındörtbir yanındaki serhildanlar sermaye devletini acziçinde bıraktı. Kürt halkı ‘90’ların ilk yarısına kadarsüren devrimci mücadele sayesinde öyle bir ayağadikildi ki, sermaye devletinin ‘99’daki başarısına, Kürthareketindeki savrulmaya ve önderlik zaafiyetinerağmen bir daha diz çökmedi.

Dümeninde AKP’nin oturduğu sermaye iktidarı,Kürt halkını önce AB demokratikleşmesi yalanıeşliğinde iğreti kırıntılarla teslim almaya çalıştı. Son biriki senedir de “açılım” aldatmacası altında silahlı Kürtdirenişini tasfiye etmek, Kürt halkının özgürlükumutlarını tümden boğmak için uğraşmaktadır.Arkasında başta ABD olmak üzere emperyalistmerkezlerin olduğundan şüphe edilemeyecek olan“açılım” süreci, tasfiye odaklı bir ortaoyunundan başkabir şey değildir.

Bütün bu süre boyunca Kürt halkına, siyasetçilerine,gençlerine, kadın ve çocuklarına yönelik faşist baskı veterör hızından bir şey kaybetmedi. Kürt hareketi

tarafından İmralı’da görüşmeler yapıldığınınaçıklandığı, devletin de bunu reddetmediği süreçte busaldırılar iyice boyutlandı. Sermaye devletinin güya enmutedil göründüğü, yurtdışında yaşayan tanınmış Kürtsimaları üzerinden oyunlar oynamaya kalktığı budönemde bile hala “iyi çocuklar” eliyle kirli savaşyürütülmekte, legal Kürt siyasetçileri kovuşturma vetutuklanmalara uğramakta, “sınırötesi”ne saldırılarsürmekte, asker ve polis terörü Kürt gençlerinin veçocuklarının tepesinden eksik edilmemektedir.

Bu kadarı dahi, aylardır süren İmralı diyalogtrafiğinin, AKP cephesinden Kürt hareketini silahlıeylemden alıkoymak gibi basit bir seçim yatırımıdışında anlamı olmadığını göstermektedir. Dahasımevcut haliyle sürdüğü ve her şeyiyle kamuoyuna açıkyürütülmediği müddetçe, sözkonusu türden görüşmelersadece Kürt halkında ve ulusal harekette yersizbeklentiler oluşturmaya ve yeni hüsranlara hizmetedecektir.

Bugüne kadar yaşananlar defalarca kez göstermiştirki, sermaye devletinin Kürt sorununu çözmek gibi birsorunu, dahası böyle bir çözüm olanağı yoktur. Sözdeçözüm adına atılan her yeni adım emperyalizmin veTürk devletinin çözümsüzlüğünü yeniden ve yenidenteyit etmektedir.

Kardeşler, Newroz’un isyancı ruhu ve savaşım çağrısı gerçek

devrimci çözümün ve kurtuluşa götüren yolun en özlüifadesidir. Kürt halkının özgürlüğü Demirci Kawa’nınçekicini sımsıkı kavramasından geçiyor. Demek oluyorki, Kürt işçi ve emekçilerinin gerçek özgürlüğü Türkiyeişçi sınıfının ve emekçilerinin kaderiyle sıkı sıkıyabağlıdır. Zira modern dünyada Kawa’nın çekicininyegane mirasçısı işçi sınıfından başkası değildir. Bunugeçtiğimiz yıl bu dönemde görkemli direnişleriyleTürkiye’de halkların kardeşliğinin gerçek adresini verenTEKEL işçileri göstermişti. Bunu ÇEL-MER’denPTT’ye, taşeron işçilerinden Ontex’e her işçidirenişinde görüyoruz. Bunu Tunus’tan Mısır’a sonisyanların arka planına baktığımızda görüyoruz.

Bir kez daha vurgulayalım ki, modern Dehaklar veonların dünya üzerindeki egemenliği koşullarında ulusalsorunun gerçek ve kalıcı çözümü sosyalizmdengeçmektedir. Bu uğurda devrimci mücadeleyürütülmeksizin zorbalardan “reform” koparmak dahiolanaksızdır. Nitekim Kürt halkının bugünkü tümkazanımları, sermaye devletine karşı devrimci mücadeledöneminin bugüne mirasıdır. Bununla birlikte, yalnızcabilimsel gerçekler ve tarihsel deneyim değil, bizzat Kürthalkının kendi özdeneyimleri de sermaye egemenliğiyıkılmadan gerçek ve kalıcı özgürlüğünkazanılamayacağını tartışmasız bir şekildegöstermektedir. Bu ise ancak tüm milliyetlerden işçisınıfı ve emekçilerin örgütlü birliği ve devrimcisavaşımı ile başarılabilir.

Bu çerçevede Türkiye Komünist İşçi Partisi tümişçileri, emekçileri ve Kürt halkını Newroz’da Ortadoğuhalklarının tutuşturduğu mücadele ateşini büyütmeye,Newroz’un isyan ruhunu ve özgürlük çağrısını herzamankinden daha güçlü bir biçimde sahiplenmeyeçağırıyor.

Bijî Newroz, Bijî azadi! Kürt halkına özgürlük! Özgürlük, eşitlik, gönüllü birlik! Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği!Yaşasın devrim ve sosyalizm!

Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP)12 Mart 2011

TKİP Newroz ateşini tutuşturmaya çağırıyor!..

Newroz isyan ve özgürlüktür! Newroz ateşlerini sömürüyeve baskıya karşı yakalım!

Newroz, “ji bo jiyanek bi rumet an azadi an azadi(Onurlu bir yaşam için ya özgürlük, ya özgürlük)”sloganı ile 45 ilde ve 130 merkezde kutlanacak.Newroz’da ilk ateşler, KCK operasyonu ile gündemegelen Iğdır ile Newroz’la adı bütünleşen Şırnak’tayakılacak. Kürt halkı Newroz’da da isyan ruhunukuşanarak alanlara çıkacak.

Newroz öncesinde AKP’nin Kürt halkını aldatmayayönelik manevraları ise devam ediyor. AKP, “tekbayrak, tek millet, tek devlet”, “teröre karşı etkilimücadele kararlılıkla devam edecektir” türündenaçıklamalarla ırkçı ve faşist yaklaşımını sürdürüyor.Çift dilli yaşam talebine tahammül göstermiyor. İflasetmiş resmi çizginin ana omurgasını korumak içinçabalarını yoğunlaştırıyor.

“Çift dillilik” ve “demokratik özerklik”tartışmalarını, “seçim öncesinde karanlık odaklarınAKP’nin oylarını düşürmek için sahneledikleri birsenaryo” olarak niteleyen Tayyip Erdoğan, Kürthareketiyle halkını “karanlık güç” olarak ilan etmişti.AKP Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş ise, Türkiye’nintek devlet, tek vatan, tek millet, tek bayrak ülküsünündışında hiçbir şeyi kabul etmediğini ilan ederek,“Türkçe’den başka hiçbir dilin kamu kurum vekuruluşlarında konuşulması mümkün değildir”demişti. Kürt halkının imha ve inkar politikasınınifadesi olan söylemlere yönelik tepkisi büyüyor. Butepki Newroz alanlarına da yansıyacaktır.

Çeşitli milliyetlerden işçi ve emekçileri ekonomikdemokratik hak ve özgürlüklerden yoksun bırakmakonusunda tam bir bilinç açıklığına sahip olan AKPhükümetinin Kürt sorununu çözmek gibi bir sorunuolmadığı son gelişmelerle de bir kez dahakanıtlanmıştır. Kürt hareketini tasfiye etme ve Kürthalkının mücadele dinamiklerini kontrol altına almaçabasının Kürt sorununun çözümüyle bir ilgisi yoktur.AKP hükümeti tam da bu anlayış çerçevesindeNewroz’a yaklaşıyor.

Kürt halkının sosyal yıkıma yönelik öfkesi büyüyor.İnsanca yaşama talebi her geçen daha da yükseliyor.Zira Kürt emekçileri ülke nüfusunun yüzde 20’sinioluşturdukları halde milli gelirden sadece yüzde 6,5pay alıyorlar. Bu nedenle 2011 Newroz’una Kürthalkının ekonomik ve sosyal yıkımdan kaynaklıtepkisinin yoğun olarak yansıyacağına dair işaretlerçoğalıyor.

Emperyalist kapitalist sistemin tarihinin en büyükkrizlerinden biriyle yüz yüze olduğu günümüzde, AKPeliyle krizin yükünü işçi ve emekçi sınıfların üzerineyıkmaya dönük politikaların yıkıcı sonuçlarıKürdistan’da yaşandı. Kürdistan’daki belli başlıkamusal işletmelerin hepsi tasfiye edildi. İşsizlik yüzde50’lere ulaştı. Her iki kişiden biri yeşil karta mahkumedildi. Topraksız köylülerin oranı yüzde 60’a yaklaştı.

30 yıla yaklaşan kirli savaşa işçi sınıfı karşıçıkmadıkça, haksız savaşa dur demedikçe, devrimciulusal özgürlük rüzgarını estirmedikçe, devrimci birsınıf dalgasını yaratmadıkça, Kürt halkı özgür Newrozgünlerine kavuşamayacaktır. İşçi sınıfı bu rolüoynamadıkça Kürt sorununda devrimci, kalıcı, gerçekbir çözüm ihtimali zayıflayacaktır. Son 27 yılın savaşdeneyimi bu durumun en açık göstergesidir.

Kürt sorunu konusunda Türk devleti sıkıştıkça kimitavizler vermek zorunda kalabilir. Bu kırıntıların Kürthalkının özlemlerini gidermekten uzak olduğu açık birgerçektir. Sınıf bilinçli işçiler bu kavrayışla hareketetmeli ve Kürt halkının özgürlük umudunu büyütmekiçin Newroz ateşini harlamalıdırlar.

2011 Newroz ateşi “eşitlik ve gönüllü birlik”mücadelesini büyütmek için yakılmalı, düzene karşıisyan ruhunu büyütülmelidir.

Page 7: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Birleşik Metal İşçileri Sendikası ile MESS arasındayürütülen grup toplu sözleşme görüşmelerinde grevaşamasına gelindi. Şu ana kadar 10 işyerinde grevuygulama tarihleri açıklandı. 21 yıl aradan sonra 22Mart tarihinde MESS grup toplu sözleşmelerinin ilkgrevi Eskişehir’de Süsler Doruk işyerinde başlayacak.

Grup toplu sözleşmelerinde sürecin bu aşamayagelmesi uzun ve sancılı bir sürecin ürünü oldu. Bundansonrası ise bugüne kadar olduğundan çok daha zorlu veçetin bir mücadele sürecine işaret ediyor.

Hatırlanacağı üzere işkolunda MESS’in sağ koluişlevini gören Türk Metal çetesi Kasım ayında yine birbayram öncesi ve yine bir gece yarısı operasyonu ileihanet sözleşmesini imzalamıştı. Türk Metal tabanındanbu ihanete örgütlü bir tepki yükselmediği için, konu ileilgili birçok kişi bir kez daha sürecin böyle sona ereceğiyanılgısına kapılmıştı. Bu yanılgıyı bozan, BirleşikMetal tabanında oynanan bu ortaoyununa karşı birikenöfke oldu. Yıllardır bu ittifaka karşı mücadele edecekgüçte olunmadığı aldatmacasıyla uyutulan metal işçileribu kez ellerindeki tüm güç ve imkanlarla mücadeleyedevam etme kararı aldılar.

Metal işçilerinde biriken bu öfke ve mücadele iradesiBirleşik Metal yönetimini de ileriye iten bir rol oynadı.İlk günlerde ne tutum alacağı merakla beklenen BirleşikMetal yönetimi, tabanın da basıncıyla birlikte süreciileriye doğru taşımada önemli bir rol oynadı. 11Aralık’ta gerçekleşen Merkez TİS Kurulu’nun ardındantabandaki kararsızlıkları aşacak anlamlı bir müdahalegerçekleştirildi. Bu müdahalenin sonucunda, mücadelesürecinin başka bir kritik evresi olan grevoylamalarında, tutumları en baştan beri belli olan kimiişyerleri dışında önemli bir sınav başarıyla geridebırakıldı.

Ancak, bu sürece kadarki anlamlı pratiğe rağmenmücadele istek ve iradesinin sınanacağı asıl alan bundansonra başlıyordu. Zira MESS’in metal işçilerinintalepleri karşısında geri adım atmayacağı en baştanbilindiği koşullarda tüm hazırlıkların uzun ve çetin birmücadele sürecine göre yapılması gerekiyordu. BirleşikMetal yönetimi tarafından o dönem sık sık kullanılan“İnanmayanlar da inanacak! Bu mücadele kazanılacak!”sloganının karşılığı da ancak böyle mümkün olabilirdi.Ancak bu sloganı kullananların mücadelenin gücüne nederece inandığı bu süreç içerisinde ortaya çıktı.

Birleşik Metal’in örgütlü olduğu işyerlerininpatronlarının olası bir grevden duyduğu büyük korku vebunun MESS içinde yarattığı çatışmalı süreç BirleşikMetal yönetimi için ciddi bir manevra alanı yarattı. İlkbaşlarda doğrudan MESS eliyle alttan alta pazarlanan veana sözleşmeye dokunmadan işyerlerinde kısmiekonomik düzeltmeler yapılmasını öngören ekprotokoller, Birleşik Metal yönetiminin bugüne kadarkimücadele anlayışının sınırlılığını da ortaya koydu.

Gündeme gelen bu ek protokoller, hem işkolundaegemen olan MESS-Türk Metal düzeninin devamınısağlarken, hem de işyerlerinde yapılacak iyileştirmelerlebirlikte Birleşik Metal tabanının ekonomik taleplerininkarşılanmasını ve dolayısıyla yönetim üzerindekibasıncın bir ölçüde azalmasını sağlayacaktı. Açıktır ki,böyle bir anlayış ve yönelim, sınıfı devrimci temellerdeeğitme bilincine sahip bir sınıf sendikacılığı anlayışınındeğil, işçilerin dar ekonomik çıkarlarını esas alanuzlaşmacı sendikacılığın bir ürünü olabilirdi. Bu pratik,tüm iddialı söylemlerine rağmen Birleşik Metalyönetimine yönelttiğimiz “uzlaşmacı sendikacılık”eleştirisinin haklılığını kanıtlayan yeni bir örnek oldu.

Bu “uzlaşmacı sendikacılık” anlayışının son bir ayiçindeki pratiği tam olarak buna uygun bir şekildegerçekleşti. Önce daha da güçlendirilerek devam etmesigereken eylemli süreç geriye çekildi. Sonrasında TİSkurullarında tartışılmadan tabanın önemli bir bölümü ekprotokollere ikna edildi. Aynı zamanda patronları darahatsız etmeyecek şekilde süreç devam ettirilirken, tektek işyerlerinde iyileştirmelerle ilgili görüşmelerbaşlatıldı. Sınırlı sayıda bir siyasallaşmış öncü işçibölüğünü dışta bırakırsak, böyle bir sürecin tabandakidinamizmi törpüleyen ve “umutlu” bir bekleyiş içerisinesokan bir sonuç yarattığını söyleyebiliriz. O güne kadarsürecin en hareketli yürüdüğü kimi fabrikalarda bile ekprotokollerin gündeme gelmesi ile birlikte işçilerde ciddibir rehavet havası oluşmuş oldu.

Oysa, MESS-Türk Metal ittifakını parçalama hedefiile bu sürecin devamını sağlamak, tabanı bu politikayakazanarak siyasal bir sınıf örgütü olan MESS’inkarşısına siyasallaşmış bir işçi bölüğü ile çıkmak ve eldeedilen her kazanımı bu açık mücadelenin bir ürünüolarak sınıfın hanesine yazmak da pekala mümkünolabilirdi. Ancak böyle bir pratik, az önce dilegetirdiğimiz gibi, buna uygun bir sınıf bilinci vesendikacılık pratiği ile mümkün olabilirdi.

Birleşik Metal yönetiminin böyle bir sendikacılıkanlayışı olmadığı koşullarda, geride kalan son iki haftametal işçileri payına oldukça kritik bir süreç olarakyaşandı. Hem yönetimin tutarsızlıkları, hem tabandaoluşan rehavet atmosferi, bugüne kadar süreçten nasılsıyrılacağının hesabını yapan MESS kodamanlarınıninisiyatifi yeniden ele alma girişimleri ile sonuçlandı. Bugirişim, bizzat kendi eliyle pazarladığı ek protokolleri

hukuk dışı sayma ve reddetme esasına dayanıyordu.MESS’in böyle bir girişimde bulunmasının nedeni iseBirleşik Metal’in sergilediği sallantılı tutumlar oldu. Buinançsızlık atmosferinde MESS taktiğini değiştirerekkendi istediği koşulları dayatma yolunu tuttu.

Tabii ki bu sürecin tamamlandığı anlamına gelmiyor.Bu zor durum değiştirilebilir ve açılan gediklerkapatılabilir. Her ne kadar MESS böyle bir hamle ilekarşı atağa geçmiş olsa da, bu süreçte geliştirilecekgüçlü bir inisiyatifle bu hamlesini MESS’in ayağınadolamak da pekala mümkün. Bu yıl toplu sözleşmegörüşmelerinde MESS’in birçok hesabının ters teperekmücadelenin bu noktaya kadar ulaşması bile bu açıdansürecin taşıdığı dinamizmi ve imkanları gösteriyor.

Bu noktadan sonra yapılması gereken, bugünekadarki zayıflıkları bir tarafa bırakarak süreci metalişçilerinin mücadelesini büyüterek devam ettirmektir. Buise, Birleşik Metal yönetimi payına son bir ay içindekihatalarından gerekli dersleri çıkartarak önderlikgörevinin gereklerini yerine getirmeyi, greve çıkmayahazırlanan metal işçileri payına çetin ve zorlu birmücadele süreci için safları sıklaştırıp inisiyatifi eldenbırakmamayı ve tüm sınıf bölükleri payına metalişçilerinin grevini emeğin davası olarak sahiplenmeyigerektirmektedir.

Belirtmeliyiz ki, bu mücadele, farkında olunsun yada olunmasın, metal işçilerinin dar ekonomik talepleriniçoktan aşmıştır. Artık söz konusu olan taleplerin siyasalbir sınıf örgütü olan MESS’in elinden siyasal sınıfbilinci ile söke söke alınmasıdır. Metal işçilerininmücadele birikimi doğru bir önderlikle buluşabildiğinde,bu hedefe ulaşmanın koşulları fazlasıyla mevcuttur.

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2011/11 * 18 Mart 2011

Birleşik Metal yönetiminin önderlik sınavı

Fransız sermayeli Schneider Electric’teörgütlenen DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İşSendikası, Schneider Electric’in Manisa veİzmir’deki fabrikalarında kokart takma eylemlerinebaşladı.

Schneider Electric yönetiminin, iki fabrikada üyeçoğunluğunu sağlayan Birleşik Metal-İş’in yetkisineitiraz ederek toplu sözleşme sürecini geciktirmesinetepki gösteren işçiler 3 dilde (Fransızca, Türkçe veİngilizce) hazırlanmış olan “Toplu SözleşmeHakkımı İstiyorum” kokartları ile çalışıyorlar.

Schneider’de kokart eylemi

Page 8: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Sınıf hareketi8 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/11 * 18 Mart 2011

Casper işçilerihakları için direniyor

Birleşik Metal-İş Sendikası’ndaörgütlendikleri için işten atılan işçilersendika hakkı taleplerini 12 MartCumartesi günü İstanbul’un en işlekcaddelerinden Beyoğlu İstiklal Caddesi’netaşıdılar.

Dev Sağlık-İş, Emekli-Sen ve Eğitim Senüyelerinin de destek verdiği yürüyüşte,Casper’in sendika düşmanı tutumunudüdüklerle protesto edildi.

Oldukça coşkulu bir atmosferde geçeneylemde konuşan Birleşik Metal-İş GenelÖrgütlenme Sekreteri Özkan Atar,Casper’deki örgütlenme sürecini aktardı.

Baskı ve engellemelerin, Birleşik Metal-İş’in mücadelesini engelleyemeyeceğinisözlerine ekledi. Casper’in işçi düşmanıtutumunu teşhir etti. Eylemde konuşanDİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün iseilgili devlet kurumlarını görevlerini yerinegetirmeye çağırdı.

Penta’dan ziyaretÜmraniye Alemdağ’da kurulu bulunan

Penta Elektronik’te çalışan Birleşik Metal-İş üyesi işçiler 12 Mart günü Casperişçilerine dayanışma ziyareti gerçekleştirdi.

Direniş alanında her iki fabrikadanişçiler yaşadıkları sorunları ve deneyimleriaktardılar. İş çıkış saatine kadar sürenziyarette fabrikadan çıkan işçiler de yinesloganlarla karşılandı. Yapılan sohbetlerinardından ziyaret sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Tarihler netleşiyor!Metal grup TİS sürecinde grev tarihleri

netleşmeye devam ediyor. Birleşik Metal-İş Sendikası yönetimi tarafından yapılanaçıklamaya göre, Süsler Dorukfabrikasında 22 Mart’ta başlayacak grevin9 Mart günü MESS’e tebliğ edilmesininardından, 11 Mart ve 15 Mart tarihlerinde9 fabrikanın daha grev tarihleri MESS’enoter aracılığıyla tebliğ edildi.

MESS’e tebliğ edilen grev tarihleri:22 Mart 2011 – Süsler Doruk (Eskişehir

Şube)24 Mart 2011- Standart Depo (Kocaeli

Şube)29 Mart 2011- Areva (Gebze Şube) 28 Mart 2011- Kroman Çelik (Gebze

Şube) 30 Mart 2011- Bekaert (Kocaeli Şube) 1 Nisan 2011- Bosal Mimaysan (Gebze

Şube) 4 Nisan 2011- Çimsataş (Anadolu Şube) 6 Nisan 2011- ABB Elektrik (İstanbul 1

Nolu Şube 8 Nisan 2011- Arfesan (GebzeŞube)

11 Nisan 2011- RSA (İstanbul 2 NoluŞube)

Metal greviyle dayanışma iradesi...

Grev yolunda ilerleyen metal işçileriyle dayanışmayı yükseltmek hedefi çerçevesinde Metal İşçileri Birliği (MİB)tarafından başlatılan imza kampanyası sürüyor. Kampanya çerçevesinde Ankara ve Bursa’da birçok sendika ve meslekodasının üye ve yöneticileri metal işçileriyle dayanışma içerisinde olacaklarını deklare ettiler.

Hakları ve gelecekleri için “GREV” diyen metal işçilerinin yanındayız!Krizi fırsata çevirerek işçilerin haklarını çalan ve kölelik zincirlerini sıkan metal patronları ve onların vurucu örgütü

MESS, daha fazlasını istiyor. Bu amaçla 2010-12 dönemini kapsayan toplu sözleşmesinde katmerli sefalet ve kölelikdayatmasında bulundu. İşbirlikçisi Türk Metal “Sendikası”nın da desteği ile 100 binin üzerinde metal işçisine budayatmalarını kabul ettiren MESS, şimdi aynı saldırı planını Birleşik Metal üyesi metal işçilerine kabul ettirme çabasında.

Ancak Birleşik Metal üyesi metal işçileri MESS’in bu dayatmalarını kabul etmeyerek grev silahını kuşandı. 9 Şubattarihi itibariyle alınan grev kararı, MESS dayatmalarından geri adım atmadığı koşullarda önümüzdeki iki ay içindeuygulamaya sokulacak. Böylelikle 10 binin üzerinde metal işçisi greve çıkacak.

Grev silahını kuşanan metal işçileri, sadece kendileri için değil tüm bir işçi sınıfı için mücadele ediyorlar. Çünküsermayenin vurucu gücü olan MESS ile işçi sınıfına musallat ettiği Türk Metal çetesinin ezilmesi, işçi sınıfını bir büyükengelden kurtarmak demektir.

Biz, aşağıda imzası bulunan kişi ve kurumlar olarak metal işçilerinin mücadelesini ve taleplerini sonuna kadardestekliyor, başarıya ulaşması için tüm gücümüzle yanlarında olacağımızı ilan ediyoruz.

AnkaraŞeyda Işıl (Harita Kadastro Mühendisleri Odası İdari İşler

Şube Müdürü), Selver Güler Biçer (Sosyal-İş SendikasıÜyesi), İrfan Tuncer (ESM Ankara 2 No’lu Şube YönetimKurulu Üyesi), Göğüş Gök (Yol-İş Ankara 1 No’lu Şube Üyesi),Berna Gök (Yol-İş Ankara 1 No’lu Şube Üyesi), Aslı Kuru (Yol-İş Ankara 1 No’lu Şube Üyesi), Evrim Aydoğan Aydın (JeolojiMühendisleri Odası İdari İşler Personeli), Serdal İlhan (JeolojiMühendisleri Odası İdari İşler Personeli), Deniz Işık (JeolojiMühendisleri Odası Üyesi), Gizem Duygu Şeref (JeolojiMühendisleri Odası Üyesi), Handan Sarıyonca (JeolojiMühendisleri Odası Üyesi), İlham Esim (Jeoloji MühendisleriOdası Üyesi), Cengiz Yavuz (Petrol-İş Sendikası Ankara ŞubeÜyesi) , Ahmet Mercan (Genel-İş Sendikası Ankara 1 No’luŞube Üyesi), Çetin Çalışkan (Genel-İş Sendikası Ankara 1No’lu Şube Üyesi), Ozan Ergindoğan (Genel-İş SendikasıAnkara 1 No’lu Şube Üyesi), Birgül Şahin (Eğitim-Sen Ankara5 No’lu Şube Üyesi), Haydar Karayünlü (Eğitim-Sen Ankara 5No’lu Şube Üyesi), Kutlay Demir (Eğitim-Sen Ankara 5 No’luŞube Üyesi), İsmail Karayünlü (BES Ankara 1 No’lu ŞubeÜyesi), Fikret Aslan (BES Ankara 1 No’lu Şube Başkanı),Gökhan Ulusan (BES Ankara 2 No’lu Şube Üyesi)

BursaVural Çiftçi (Petrol İş Bursa Şubesi Örgütlenme

sorumlusu, M. Sedat Özturan (Petrol İş Bursa Şubesi ŞubeSekreteri), Ersin Birgül (Petrol İş Bursa Şubesi YönetimKurulu üyesi), Muhsin Kurhan (Petrol İş Bursa ŞubesiYönetim Kurulu üyesi), Hasan Can (Petrol İş Bursa ŞubesiYönetim Kurulu üyesi), Mustafa Bilgin (Petrol İş Bursa ŞubesiYönetim Kurulu üyesi), Şeyho Engin (Petrol İş Bursa ŞubesiDisiplin Kurulu üyesi), Ekrem Demirol (Petrol İş Bursa ŞubesiDisiplin Kurulu üyesi), Faruk Ünal (Petrol İş Bursa ŞubesiBotaş İşyeri temsilcisi), Erol Coşkun (Petrol İş Bursa ŞubesiGemlik Gübre İşyeri Baştemsilcisi), Mustafa Deliçay (Petrol İşBursa Şubesi Gemlik Gübre İşyeri Temsilcisi)

Nihat Kurtuluş (Petrol İş Bursa Şubesi Reiter Erkurt İşyeriBaştemsilcisi), Erhan Yakışan (Petrol İş Bursa ŞubesiFeurecia Polifleks İşyeri Baştemsilcisi), Hasan Akçay (Petrolİş Bursa Şubesi Feurecia Polifleks İşyeri Temsilcisi), ÖzdemirAslan (Tümtis Bursa Şube Başkanı),

Metin Şahin (Tümtis Bursa Şube Sekreteri), Ali Çavuş

(Tümtis Bursa Şube Yöneticisi), Adem İçer (Tümtis BursaŞube Yöneticisi), Murat Aydın (Tümtis Bursa Şube İşyeritemsilcisi), Mecit Yılmaz (Tümtis Bursa Şube İşyeri temsilcisi),Ramazan Aydemir (Tümtis Bursa Şube üyesi), HaydarGümüş (Tümtis Bursa Şube üyesi), Hüseyin Karasu (TümtisBursa Şube üyesi)

İlhami Gül (DİSK TEKSTİL Bursa Şube Sekreteri),Süleyman Ateş (DİSK TEKSTİL Bursa Şube üyesi),Muhammet Kalyoncu (DİSK TEKSTİL Bursa Şube üyesi),Aydın Özkul (DİSK TEKSTİL Bursa Şube üyesi), YalçınGezgin (DİSK TEKSTİL Bursa Şube üyesi), Zeki Aygün (DİSKTEKSTİL Bursa Şube üyesi), Nazif Gedik (DİSK TEKSTİLBursa Şube üyesi), Evren Karagöz (DİSK TEKSTİL BursaŞube üyesi), Cebrail Özel (DİSK TEKSTİL Bursa Şube üyesi),Fikri Arabacı (DİSK TEKSTİL Bursa Şube üyesi), Ali Aktaş(DİSK TEKSTİL Bursa Şube üyesi), Ahmet Ferik (DİSKTEKSTİL Bursa Şube üyesi), Ferhat Yamaç (DİSK TEKSTİLBursa Şube üyesi), Tuncer Kara (DİSK TEKSTİL Bursa Şubeüyesi), Hayri Sakın (DİSK TEKSTİL Bursa Şube üyesi),Beytullah Sarı (DİSK TEKSTİL Bursa Şube üyesi), İsmet Bakı(DİSK TEKSTİL Bursa Şube üyesi), Nevse Aydın (DİSKTEKSTİL Bursa Şube üyesi), Mustafa Dere (DİSK TEKSTİLBursa Şube üyesi), Mustafa Pehlivan (DİSK TEKSTİL BursaŞube üyesi), Murat Bozdağ (DİSK TEKSTİL Bursa Şubeüyesi), Ramazan Seçim (DİSK TEKSTİL Bursa Şube üyesi),Metin Demir (DİSK TEKSTİL Bursa Şube üyesi), DursoyBahar (DİSK TEKSTİL Bursa Şube üyesi), Hüseyin Aslan(DİSK TEKSTİL Bursa Şube üyesi), Çetin Erdolu (SES BursaŞube Başkanı), Ergin Uygun (SES Bursa Şube Sekreteri),Doğukan Dülger (SES Bursa Şube Örgütlenme Sekreteri),İsmet Gemici (SES Bursa Şube Eğitim Sekreteri), M. AliÇimen (SES Bursa Şube Basın Yayın Sekreteri),

Tuğba Kurt Erfiliz (SES Bursa Şube Mali Sekreteri), MetinDede (SES Bursa Şube Denetleme Kurulu Başkanı), KadirKarol (SES Bursa Şubesi SHÇEK İşyeri Temsilcisi), ŞafakDülger (SES Bursa Şubesi Doğumevi İşyeri Temsilcisi),Hasan Özaydın (Eğitim-Sen Bursa Şubesi Başkanı), M. FerahGüralp (Eğitim-Sen Bursa Şubesi üyesi), Şenel Pehlivan(Yapı Yol Sen Bursa Şubesi Sekreteri), Ahmet Özbudak(Emekli Sen Bursa Şubesi üyesi), Yusuf Yıldız (Birleşik MetalBursa Şubesi Asemat İşyeri Baştemsilcisi), Fırat Yıldırım(Birleşik Metal Bursa Şubesi grevci Asemat işçisi)

Page 9: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Türk-İş’e bağlı sendikalar olarak genel merkezdüzeyinde biraraya gelerek kamuoyuna bir deklarasyonsundunuz. Bu birliktelikle neyi amaçlıyorsunuz?- Türk-İş içerisinde uzun süreden beri beraber hareketetttiğimiz, sendikal mücadele perspektifleri aynı, benzerveya yakın olan sendikalarız. Bu birlikteliğimizi dahasomut, ete kemiğe bürünür ve görünür hale getirmekistiyoruz. Buradaki sayımız sekizin üzerinde. Sekizrakamı sadece İstanbul’da genel merkezleri olansendikalar anlamındadır. Ankara’daki sendikaları dakattığımızda bu sendikaların sayısı 12-13 civarındadır.Biz bundan sonraki duruşumuzu kamuoyuna Belediye-İş’e destekle deklare ettik. Bundan sonra da daha açık birşekilde bütün işçi eylemlerinde, direnişlerde, sendikalıveya sendikasız olsun, Türk-İş’e, DİSK’e, Hak-İş’e bağlıolsun birlikte hareket edeceğiz. Destek olacağız. Bununötesinde şubeler platformları veya sendikal birliktelikleradı altında yerel organizasyonlar var. Bunlara da destekvereceğiz. Türk-İş Genel Kurulu’na yönelik de birçalışma sürdüreceğiz. Çalışmalarımızı Türk-İş GenelKurulu’yla da sınırlı görmüyoruz. Genel kuruldan sonrada devam edeceğiz. Hatta sendikal hareketin bugünküsorunları, çözüm yolları ve yapılması gereken birtakımişler bazındaki önermelerimizi sadece söylem olmaktançıkarıp ileride somut adımlar da atmayı hedefliyoruz.Örneğin, bir organize sanayi bölgesinde sendikalarınortak büro açmasını öneriyor ise bu öneri konfederasyontarafından hayata geçirilmiyor ise biz döneceğiz ve busözü söyleyen sendikalar olarak bu öneriyi hayatageçirmeye yönelik bir politika izleyeceğiz.

Örgütlenme kampanyaları gibi konularda da yinesendikal hareketin ortak yapması gereken konulardaortak karar çıkmıyorsa, somut adımlar atılamıyorsa bizbunu kendi gücümüz oranında yapacağız. Dolayısıylasöylemin ötesine geçip pratikte de somut adımlaratacağız. Daha görünür bir politika ve strateji

izleyeceğiz. Bütün çalışanların gözü kulağı ve umuduolmak istiyoruz. Özellikle mücadele eden tüm işçilerinve emekçilerin yanında onların mücadelesine yardımcıolmak ve hatta önderlik etmek istiyoruz.

- Birtakım direnişler var. Polyplex, Bericap ve DESAdirenişlerinin yanısıra Selüloz-İş üyesi Ontexişçilerinin direnişleri sürüyor. Fiili direnişler üzerindensomut neler yapmayı düşünüyorsunuz?- Tüm direnişleri destekleyeceğiz. Belediye-İş ile ilgilieylemden sonra ikinci somut adımımızı bu tip direnişteolan işyerlerini ortaklaştırarak ziyaretler ve basınaçıklamaları şeklinde sürdüreceğiz. Manevi desteğinötesinde de maddi destekler konusunda da buarkadaşlarımıza sahip çıkacağız. Direnişte olanişyerlerine de tek tek sendikalar olarak değil toplu olaraksahip çıktığımızı ve onların mücadelesinin başarıyaulaşması için her türlü desteği vereceğimizi ifadeedebilirim.

Kızıl Bayrak / Gebze

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2011/11 * 18 Mart 2011

Anadolu Ajansı’nda grev kararıAnadolu Ajansı’nda devam eden TİS

görüşmelerinde anlaşma sağlananaması nedeniyleTürkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) aldığı grevkararları AA’nın genel merkezi ile bölgemüdürlüklerine asılmaya başlandı. Sendikaanlaşma olmazsa 60 gün içerisinde greve gidecek.

3 Kasım 2010 tarihinde başlayan toplu işsözleşmesi görüşmelerinde, sözleşme taslağının 41maddesinin 20’sinde uyuşmazlık yaşandı.

TGS cephesinden konuyla ilgili yapılanaçıklamalarda AA yönetiminin çalışanların özlükhaklarını yok eden ve yasal haklarını gasbedendayatmalarda bulunduğu belirtilerek, budayatmalara son verilmediği durumda çalışanlarıngreve çıkmakta kararlı olduğu vurgulandı.

Sözleşme kapsamında 550 işçi bulunuyor.

BERICAP’ta direniş kararlılığıÖrgütlülüklerine sahip çıktıkları için kapı önüne

konulan Petrol-İş üyesi Bericap işçilerinin fabrikaönündeki direnişi sürüyor.

Direniş süreciyle ilgili bilgi aldığımız işçiler,bugüne kadar işverenle yapılan görüşmelerdenolumlu bir sonuç çıkmadığını, Kocaeli Bölge ÇalışmaMüdürlüğü müfettişlerinin fabrikaya gelerekincelemelerde bulunduğunu ve hazırlanan raporunsonucunu beklediklerini söylediler.

Fabrikanın Alman ortağının konuyla ilgiliincelemelerde bulunmak için 9 Mart günüfabrikaya geldiğini belirten işçiler, bugüne kadarişverenin saldırılarına, kötü hava şartlarına vb.olumsuzluklara karşı sabırla farika önündekibekleyişlerini sürdürdüklerini, sendikalı olarakişlerine geri dönene kadar eylemlerini devamettireceklerini ifade ettiler.

Çetin kış koşullarına karşı tren raylarınınyanında kurdukları soba başında nöbetleşe ısınarakfabrika önündeki bekleyişlerini sürdüren direnişçiişçiler mücadelede kararlılar.

Kızıl Bayrak / Gebze

TEKEL işçilerinden tepki4/C’nin Anayasa’ya aykırı olmadığı şeklindeki

Anayasa Mahkemesi Raportör Kararı’na tepkigösteren TEKEL işçileri 15 Mart günü eylemdeydi.İstanbul, İzmir, Diyarbakır ve Samsun’danAnkara’ya gelen TEKEL işçileri, Abdi İpekçi Parkı’ndatoplandı.

Basın açıklamasını gerçekleştiren KenanAslantaş, “Raportörün 4/C Anayasa’ya aykırıdeğildir görüşü bağlayıcı değil ancak bu görüş,Anayasa Mahkemesinin kararını etkileyecek. 44 binözelleştirme mağduru açlığa mahkum ediliyor. Budurum Türkiye’nin utancıdır, yüz karasıdır” dedi.Anayasa Mahkemesi’nin esas kararını vermesini,kendilerini oyalamaması isteyen Aslantaş, TEKELişçilerinin 78 günlük Ankara direnişini hatırlattı. Buişin peşini bırakmayacağız diyerek kararlıolduklarını vurguladı.

ÇHD’den direnişçi işçilere ziyaretÇağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) 14 Mart

günü, fabrika önlerinde direnişlerini sürdürenCasper, BERICAP ve KDS işçilerine dayanışmaziyaretleri gerçekleştirdi.

İlk olarak Ümraniye’de Casper bilgisayarfabrikasında, sendikalı oldukları için işten atılanCasper işçilerini ziyaret eden ÇHD üyesi avukatlar,ardından Gebze’de direnişlerini sürdüren BERICAPve KDS işçilerinine dayanışma ziyaretigerçekleştirdi.

Kızıl Bayrak / Gebze

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Türk-İş’e bağlıBelediye-İş Sendikası’nın örgütlülüğüne yöneliksaldırılara karşı “Belediye-İş’in yanındayız”açıklaması yapan Türk-İş’e bağlı sendikalar bu kez deT. Deri-İş Sendikası’nın Desa Deri’de yürüttüğümücadelenin yanında olacaklarını duyurdu.

9 Mart Çarşamba günü İBB önünde eylemgerçekleştiren sendikalar “Bundan sonra nerede bireylem, nerede bir mücadele varsa orada olacağız”açıklamasında bulunmuştu.

Sendikaların ortak açıklamasında şu ifadeler yeraldı:“Yurt içinde ve yurt dışında onlarca mağazası bulunanDesa’yı işçilerin sendikalaşma haklarına saygıgöstermeye ve işçilerin taleplerini karşılamaya davetediyoruz. Dünya markası olmayı hedefleyen birfirmanın üretimi gerçekleştiren işçilere uluslararasıstandartlara uygun çalışma şartları sunmasınıbekliyoruz.”

Desa’nın sendika karşıtı tutumunu değiştirmediğitakdirde Desa ürünlerini tüketmeme de dahil olmaküzere çeşitli eylemler yapılacağını duyuran Türk-İş’ebağlı sendikalar Desa işçileri ve Deri-İş Sendikası iledayanışmanın büyütüleceğini ifade ettiler.

Ontex işçilerine de sahip çıkacaklar mı?

T. Deri-İş, Hava-İş, Kristal-İş, Petrol-İş, Tek Gıda-İş, TGS, TÜMTİS ve TOLEYİS sendikalarının,sendika-patron işbirliğiyle işten atılan veYenibosna’daki fabrikaları önünde 17 Şubat’tan buyana direnen Türk-İş’e bağlı Selüloz-İş üyesi işçilerledayanışma konusunda nasıl bir tutum alacağı isemerak ediliyor?

Uluslararası eylem çağrısı

DESA Deri’nin Düzce ve Sefaköy’dekifabrikalarında sendikal örgütlenme mücadelesinisürdüren Türk-İş’e bağlı Deri-İş Sendikası uluslararasıeylem çağrısında bulundu.

DESA patronunu uyarmak, direnişteki işçilerledayanışmak ve işçilerin örgütlenme özgürlüğünüsavunmak için 26 Mart günü Türkiye’de ve dünyanınbirçok ülkesinde emekten yana güçlerle beraberDESA’yı ve Prada’yı protesto etme çağrısında bulunansendika, mağazaların önünde eylemlergerçekleştireceklerini duyurdu.

Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın’la sendikalararası birlik ile direnişlerle dayanışma üzerine konuştuk...

“Direnişçi işçilere her türlüdesteği vereceğiz!”

Sendikalar dayanışmaya çağırdı

Page 10: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Ontex işçileriyle dayanışma içerisinde olanBağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP) 13 Martakşamı İstanbul’un iki yakasında gerçekleştirdiği blokajeylemlei ve basın açıklamalarıyla Ontex ürünlerineboykot çağrısını yineledi.

BDSP boykot çağrısını Şirinevler CarrefourSa veKozyatağı CarrefourSa mağazalarında gerçekleştirdiğieylemlerle işçi ve emekçilere taşıdı.

Şirinevler’de blokaj eylemi BDSP’liler ve Ontex işçileri eyleme saat 18.00’de

CarrefourSa mağazasının içerisinde başladı. Alışverişsepetleri Ontex grup bünyesinde üretilen tüm Canbebe,Canped ve Helen Harper ürünleriyle doldurulduktansonra kasalara gidildi. Mağazada bulunan 5 kasayıCanbebe, Canped ve Helen Harper ürünleriyle doldurandirenişçi işçiler ve BDSP’liler kasaları bloke etti.Ödemenin nasıl yapılacağı sorulduğunda Ontexişçilerine yönelik işten atma saldırısı anlatıldı. Sendikalbürokrasi ve patron işbirliğinde işçilerin kapı önünekonulduğu söylenerek mağazada bulunanlara direnişedestek verme çağrısı yapıldı. Ontex ürünlerini boykotçağrısını yineleyen konuşmalar mağazada bulunanlartarafından ilgiyle karşılandı. Eyleme alkışlarla destekverildi.

BDSP’liler ve direnişçi işçiler mağazadansloganlarla çıktıktan sonra CarrefourSa önündeBDSP’nin gerçekleştirdiği basın açıklamasına geçildi.Açıklama öncesinde yapılan konuşmalarla çevredekiişçi ve emekçilere seslenildi. Ontex direnişi anlatılarakOntex ürünlerini boykot etme çağrısı yapıldı.

“Ontex işçileri hakları ve gelecekleri için direnişte!Ontex’e boykot, direnişe destek! / BDSP” pankartınınaçıldığı basın açıklamasını Ontex işçisi Hasan UlaşEkelik gerçekleştirdi.

Ontex’teki kölece çalışma koşullarına karşı işçilerinmücadele ettiğinin belirtildiği açıklamada bu mücadelekarşısında Ontex yönetimi ile işçilerin örgütlü olduğuSelüloz-İş Sendikası’nın bürokrat yöneticilerininelbirliği yaptığı belirtildi. 16 işçinin kışın ortasındasokağa atıldığı söylendi.

Direnişin kazanması için Ontex üzerindeki baskınınarttırılması gerektiği belirtilerek, boykotun büyütülmesivurgusu yapıldı.

Kozyatağı Carrefour’da polis terörüBDSP’liler, 13 Mart akşamı saat 18.00’de

İçerenköy-Kozyatağı Carrefour’da da blokaj eylemi

gerçekleştirdi. Eylemde polis terörü yaşandı.BDSP’liler ve Ontex işçileri CarrefourSa önünde

buluştuklarında, bir otobüs dolusu çevik polis mağazaönünde bekleyişteydi. Eylem, hep birlikte mağazayagirilerek reyonlarda bulunan Canbebe, Canped, HelenHarper ürünlerinin alışveriş arabalarına doldurulmasıylabaşladı. Bu esnada, mağazada çalışan güvenlikler vemağazayı neredeyse abluka altına almış sivil polisler,telefonla haberleşme ve reyonlar arasında koşuşturmatelaşı içindeydi. Reyonlardaki ürünler arabalaradoldurulduktan sonra eş zamanlı olarak kasalarageçilerek, ürünler kasalardan geçirildi. Ürünlerinücretinin ödenmeyeceği söylenerek, kasiyerlere direnişve eylemle ilgili bilgi verildi, eş zamanlı olarak 5 kasabloke edildi. Bu esnada, sayıları 20’yi bulan sivilpolisler de bloke edilen kasaların ardında birleşerek,sessiz bir bekleyişe geçmişti.

Blokajın ardından, kasalarda sırada bekleyenlerinartmasıyla birlikte, Ontex direnişini anlatan, direnişledayanışmaya ve Canbebe, Canped, Helen Harper,Burger King ürünlerini boykot etmeye çağırankonuşmalar yapıldı.

Kasalarda bekleyenlerin ve mağazada alışverişyapanların ilgi ve merakla dinlediği ajitasyonkonuşmalarının başladığı anda harekete geçen polis,eylemcileri gözaltına alarak uzaklaştırmayıhesaplamıştı. Amirlerinin gözaltı emriyle başlayan sivilpolis saldırısına sloganlarla ve yükseltilen ajitasyonkonuşmalarıyla cevap verildi. Gösterilen kararlı direnişve mağazada bulunanların artan ilgisiyle paniğe kapılanpolis, bu kez eylemcilere azgınca saldırdı. Eylemcileridöverek gözaltına almaya çalışan, mağazanın içindeeylemcilere gaz sıkan, mağazayı, kasada bekleyenleri veçalışanları etkileyecek şekilde gaza boğan polis,kenetlenmiş ve militan bir karşı duruşla karşılaştı.Yaşanan arbede sırasında sloganlarla direniş ve boykothaykırıldı, polis terörü lanetlendi.

Gözaltı terörü boşa düşürüldü

Polis bu arbedede bir Ontex işçisini kelepçe takarakgözaltına aldı. Sınıf devrimcileri, gözaltına alınan Ontexdirenişçisi serbest bırakılıncaya kadar mağazayı terketmeyeceklerini sloganlarla ilan ettiler. Mağazadabulunanlara yönelik yapılan konuşmalarda; Ontexişçisinin haklı ve onurlu direnişine karşı azgın polisterörünü protesto etmek, alkışlarla protesto ederekeyleme katılmak çağrısı yaptılar. Mağazada bulunan pekçok kişi bu çağrıya cevap vererek alkışlarla polisiprotesto etti. Bu esnada sınıf devrimcileri ve Ontexişçilerinin boykota çağrı yapan sloganları hiç susmadı.

Direnişi anlatan, dayanışmaya çağıran konuşmalararalıksız sürdürüldü, çok sayıda bildiri dağıtıldı. Buesnada, mağazada bulunan ve eylemcilere fizikisaldırıda bulunan çok sayıda sivile ek olarak mağazaya,sayısı yirmiyi bulan çevik polis de geldi. Eylemcilere,sürekli mağaza dışına çıkma çağrısı yapan polise,kararlı bir şekilde, gözaltına alınan Ontex işçisi serbestbırakılana kadar mağazanın terk edilmeyeceğibildirildi.

Gözaltına alınan Ontex işçisinin mağazaya gerigetirilmesiyle birlikte, mağaza içindeki eylem sonaerdirildi. Mağazadan, “Direne direne kazanacağız!”“Zafer direnen Ontex işçisinin olacak!” sloganlarıylahep birlikte çıkıldı.

BDSP flamaları ve hiç susmayan sloganlarlamağaza önünde yapılan yürüyüşün ardından,mağaza girişinde, otobüs duraklarının da bulunduğucaddede basın açıklaması gerçekleştirildi. “Ontex

işçileri hakları ve gelecekleri için direnişte! Ontex’eboykot, direnişe destek! / BDSP” pankartının açıldığıbasın açıklamasında; Ontex direnişinin kazanması içindayanışma ve boykot çağrısı yapıldı.

“Polis, işçi sınıfına hesap vermektenkurtulamayacaktır!”

Eylemde söz alan Ontex işçisi, mağazada yaşananpolis terörünü teşhir etti. Gözaltına alınırken yaşananarbede nedeniyle ayakkabıları kaybolan işçikonuşmasını cadde ortasında yalınayak gerçekleştirdi.Ontex işçisi sözlerini şöyle sonlandırdı: “Bugün,direnişçi işçilere azgınca saldıran, beni kelepçeleyerek,döverek arabaya bindiren, ayakkabısız bırakan polis,işçi sınıfına hesap vermekten kurtulamayacaktır! Zaferdirenen işçilerin olacak!”

Kızıl Bayrak / Küçükçekmece - Ümraniye

Sınıf hareketi10 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/11 * 18 Mart 2011

BDSP’den blokajla boykota destek

Adana’da Ontexdirenişine destek

Adana BDSP Ontex işçileriyle dayanışmaamacıyla, Ontex’in de sahibi olan Goldman SachsCapital Partners ve Texas Pacific Groupbünyesindeki Burger King önünde 12 Mart günübasın açıklaması ve bildiri dağıtımı gerçekleştirdi.

Eylemde, Ontex işçilerinin sömürü koşullarına vesendikal bürokrasiye karşı yükselttikleri direnişselamlandı. Ontex’te işçilerin sömürü koşullarında,düşük ücretlerde çalıştırıldığı vurgulandı. Canbebe,Helen Harper, Canped markalarına karşıgerçekleştirilen boykot çağrısının, maruz kalınan busömürüye karşı da bir tepki olduğu belirtildi.Açıklamada ayrıca, Ontex’ten atılan işçilerin sendikaldemokrasinin işletilmesini istedikleri için “sakıncalı”bulundukları belirtilerek, işçilerin sendikalbürokrasinin patronlarla kol kola girmesiyle iştenatıldıklarına dikkat çekildi. Bu nedenle direnişçiişçilerin tüm işçi sınıfının bağımsız çıkarları adına dadirendikleri söylendi.

BDSP açıklaması, Ontex direnişinin sesiniyükseltme ve boykot çağrısını Adana halkınaduyurmak için çalışmaların devam edeceğininbelirtilmesiyle sona erdi. Eylemden sonra Ontexdirenişiyle destek amacıyla, Ontex’in ürettiğiürünleri boykota çağıran bildirilerin dağıtımıgerçekleştirildi.

11 Mart 2011 / Sirinevler

13 Mart 2011 / Ümraniye

Page 11: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Sendikal bürokrasiye ve sermayenin sömürüsünekarşı mücadele bayrağını yükselten Ontex-Canbebedirenişçileri yürüttükleri boykot çalışmasınıCarrefourSa mağazalarına taşıdılar. Tüm duyarlıkamuoyunu Canbebe, Helen Harper ve Canpedürünlerini boykot etmeye çağıran direnişçi işçilerboykot eylemlerine devam ediyorlar.

Carrefour’da blokaj Direnişe başladıkları 17 Şubat tarihinden itibaren

yükselttikleri Ontex ürünlerine boykot çağrısını 11Mart akşamı Bahçelievler İncirli’de bulunanCarrefour mağazasında yineleyen işçiler mağazadabulunanları direnişlerine destek vermeye çağırdılar.

Saat 18.00’de İncirli Carrefour mağazasına girenİşçiler, mağazada bulunan tüm Ontex ürünlerinialışveriş arabalarına doldurarak kasalara geldiler.Mağazada bulunan tüm kasaları Canbebe, Canped veHelen Harper ürünleriyle dolduran direnişçilerödemenin nasıl yapılacağı sorusuna sloganıyla cevapverdiler.

Mağazada bulunanlara dönük ajitasyonkonuşmalarıyla Canbebe patronunun işçi düşmanıyüzünü teşhir eden Ontex işçileri mağazagüvenliğinin engellemesiyle karşılaştılar. Mağazadançıkartılmaya çalışılan işçiler ajitasyon konuşmalarınadevam ederken bir yandan da direnişlerini anlatanbildirilerin dağıtımını gerçekleştirdiler.

“Canbebe’ye boykot, direnişe destek!”

Eylemi ilgiyle izleyen müşteriler işçilere destekverdiler. Ontex direnişçilerinin boykot çağrısınıolumlu bulduklarını ve destekleyeceklerini bildirenbazı müşteriler alkışlarla bunu gösterdiler. Mağazagüvenlikleri tarafından dışarı çıkartılmaya çalışılanişçiler bir süre daha boykot sloganlarıyla eylemlerinisürdürdüler.

Mağazadan çıktıktan sonra da bildiri dağıtımınadevam eden direnişçiler otobüs duraklarında vemetrobüs köprüsünde ajitasyon konuşmalarıylaboykot çağrılarını sürdürdüler.

Taksim eylemleri üçüncühaftasında

Ontex-Canbebe işçileri Taksim eylemlerininüçüncü haftasında boykot çağrılarını yinelediler. 12Mart akşamı, Ontex’in de sahibi olan Goldman

Sachs Capital Partners ve Texas Pacific Groupbünyesindeki Burger King önüne yürüyen işçilerdirenişle dayanışma çağrısı yaptılar. GalatasarayLisesi önünde biraraya gelen Ontex işçileri “İşimizigeri istiyoruz Yaşasın onurlu direnişimiz” pankartınıaçarak Taksim Meydanı’ndaki Burger King önünesloganlar ve ıslıklarla yürüdüler.

Yürüyüş sonunda Burger King önünde oturmaeylemi yapan işçiler adına basın açıklamasını Ontexişçisi Mustafa Bozkurt okudu. Ontex işçisi,demokratik haklarını ve işçilerin çıkarlarını koruyanmaddeleri dile getirdirdikleri için işten atıldıklarınıifade etti. Bozkurt, Selüloz-İş Genel Başkan VekiliHüseyin Canbal’ın Evrensel gazetesine verdiğidemece atıfta bulunarak, sendikanın, iştençıkarılmalarında parmağı olduğunun bu sözlerleitiraf edildiğini söyledi. “Sendika temsilcilerindenMurat Taştan bizleri terörist ilan ederkenbaştemsilci Kemal Yıldırım ise hala yanımıza gelenve el sallayan arkadaşları işten atmakla tehditediyor” diyen Bozkurt, bu mücadelenin sadeceOntex-Canbebe işçilerinin değil işçi sınıfınınmücadelesi olduğunu belirtti.

Eylemde konuşan BETESAN direnişçisi ZeynelKızılaslan, insanca bir yaşam istedikleri için iştenatıldıklarını belirtti. Ontex işçilerinin direnişiniselamlayan Kızılaslan, “Biz mücadelemizibüyüttüğümüzde bu asalaklar karşımızdakalamayacaklar” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

BDSP adına yapılan konuşmada ise işçi veemekçiler mücadeleye çağrıldı. Ontex işçilerininsermayeye ve sendikal bürokrasiye karşı yürüttüklerimücadelenin önemine vurgu yapılan konuşmadakapitalist sömürüye karşı “ayağa kalkma” çağrısındabulunuldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2011/11 * 18 Mart 2011

Polis terörüne protesto Ontex işçileri 13 Mart akşamı BDSP ile birlikte

gerçekleştirdikleri blokaj eyleminde maruz kaldıklarıpolis terörünü 16 Mart günü İstanbul Valiligi önündeyaptıkları basın açıklamasıyla protesto ettiler.

Yolu trafiğe kapatarak yürüyüşe geçen işçileredirenişçi PTT ve KDS işçilerinin yanısıra BDSP’liler veÇHD İstanbul Şube üyeleri de destek verdi. İşçilerinValilik binası önünde basın açıklaması yapma isteği polisamirlerince “Buna izin veremeyiz” gibi keyfi söylemlerleengellenmeye çalışıldı. Polis barikatı önünde yapılankonuşmada, Kozyatağı Carrefour’daki saldırıyıgerçekleştiren polislerin, Valilik önündeki eyleme datahammül edemediğine vurgu yapıldı.

Aralarında Ekim Gençliği ve Kaldıraç’tan öğrencilerinbulunduğu gençlik güçlerinin attığı sloganlara işçiler dekarşılık verdi.

“Saldırganlardan hesabı işçi sınıfı soracaktır!”

Polis barikatı önünde gerçekleştirilen basınaçıklamasını direnişçi Ontex işçileri adına GamzeKayhan yaptı.

Kayhan, Ontex bünyesindeki Canbebe, Canped veHelen Harper markalarına dönük boykot çağrılarınıbüyütmek için geçtiğimiz haftadan itibaren blokajeylemlerine başladıklarını söyledi.

13 Mart akşamı yaşanan saldırıyı anlatan Kayhan,polisler tarafından keyfi bir biçimde alıkonulan Ontexdirenişçisinin ağır küfürlere ve fiziki darbelere maruzkaldığını sözlerine ekledi.

Saldırganlıkta sınır tanımayan polisin eylemlerinedestek veren BDSP’li işçileri de gözaltına almayaçalıştığını hatırlatan Kayhan, “Polis, yaşanan vahşisaldırıya karşı gösterilen kararlı duruş ve alış verişmerkezinde bulunan işçi ve emekçilerin desteklerisonucunda geri adım atmak zorunda kaldı, arkadaşımızıserbest bıraktı” dedi.

Eyleme destek veren direnişçi KDS işçileri adınakonuşan Burcu Deniz ise yaşadıkları işten atmasaldırısına ve ördükleri mücadele sürecine ilişkinbilgilendirmede bulundu.

“Ama birkaç gün önce de bir başka saldırıya maruzkaldık. Patron kendi eliyle Türk-Metal Sendikası’nıfabrikamıza soktu” diyen Deniz, fabrikalarında BirleşikMetal-İş örgütlülüğünü dağıtmak için patron tarafındangerçekleştirilen son saldırı hamlesine dikkat çekti.

KDS direnişçisinin ardından BDSP adına yapılankonuşmada, işçi sınıfı mücadelesi açısından bu direnişibüyütmenin önemine vurgu yapıldı.

Son olarak, eyleme destek veren öğrenciler adına birkonuşma yapıldı. İşçi sınıfının yanında olmanın öneminevurgu yapılan konuşmada, öğrencilerin Ontex işçilerinindirenişine her zaman destek verecekleri vemücadelelerini büyütecekleri söylendi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Ontex-Canbebe işçilerinin boykot çağrısı büyüyor

11 Mart 2011 /Bahçelievler

Page 12: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Türkiye’nin dört bir yanından yola çıkarak 13 MartPazar günü Ankara’ya ulaşan binlerce sağlık emekçisisağlıkta özelleştirme uygulamalarına karşı niteliklisağlık hizmeti talebiyle Sıhhiye Meydanı’na yürüdü.

Sıhhiye’de binler toplandı

Ana teması “Sağlık haktır Herkese sağlık, güvenligelecek” olan mitinge TTB’ye bağlı tabip odalarınınyanısıra Dev Sağlık-İş, SES, Diş Hekimleri Birliği veTürk Eczacıları Birliği’nin (TEB) de aralarındabulunduğu 16 sağlık örgütü katıldı. Tıp fakültesiöğrencilerinin de yer aldığı miting son yılların enkitlesel ‘sağlıkçı buluşması’ oldu.Hükümetin sağlık alanındaki yıkım politikalarının daprotesto edildiği mitingde hekimler, mesleki alandayaşadıkları özgün sorunları dile getiren pankart vedövizler taşıdılar.

“Sağlıkta özelleştirmeye karşı çok ses, tek yürek”pankartı arkasında yürüyen binlerce sağlık emekçisineTMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, İHD GenelBaşkanı Öztürk Türkdoğan, KESK Genel BaşkanıDöndü Taka Çınar ve ABF Genel Başkanı Ali Balkız’ında aralarında bulunduğu çok sayıda kişi ve kurumtemsilcisi de destek verdi. DİSK’e bağlı sendikalardanGenel-İş, Dev Sağlık-İş ve Sosyal-İş de mitinge katılımsağladı. Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın, sağlıkçılarınmitingini çarpıtan ve karalayan açıklamalarına da yanıtveren sağlık emekçileri “Recep Akdağ baksana, kaçkişiyiz saysana!” sloganı attılar.

İşçilerden destek

İstanbul Yenibosna’daki Ontex fabrikası önündedirenişlerini sürdüren Selüloz-İş üyesi işçiler de sağlıkemekçilerini yalnız bırakmayarak mitingdeki yerlerinialdılar. Adana Numune Hastanesi’nde işten atmasaldırısına karşı direnişlerini sürdüren sağlık işçileri desağlık emekçileriyle kol kola yürüdüler.

Coşkulu yürüyüş

Yürüyüş kolunun en önünde sağlık örgütleri yeralırken ilk sıradakiler TTB’ye bağlı odalardı. TTBkortejlerinde sağlıkta dönüşüm, performans sistemi vb.saldırıların ele alındığı pankart ve dövizler taşındı.İstanbul Tabip Odası’nın yanısıra çevre illerin katılımıda dikkat çekti.

TTB pankartının ardında mitingin örgütleyicisidernekler yer alırken onun hemen ardından SES kortejikitlesel katılımıyla dikkat çekti. Birçok ilden katılımsağlayan SES kortejlerinde kadrolu çalışma talebi dilegetirildi, döner sermaye üzerinden yaşanan sorunlaradeğinildi.

SES’in ardından mitinge katılan Dev Sağlık-İşSendikası kortejinde ise “İnsan ihale ile çalıştırılmaz,sağlıkta taşeron olmaz!” ve “İnsanca yaşanacak asgariücret istiyoruz!” sloganları sıklıkla atıldı. Direnişçiişçilerin de yer aldığı kortejde yürüyüş boyunca coşkuhakimdi.

Türk Diş Hekimleri Birliği’nin ardından TürkEczacılar Birliği yürüyüş kolunda yerini alırken,eczacılar “Hastanın cebinden, eczacının rafından eliniçek!, Markette ilaç satışına hayır!” pankartı taşıdılar.

Devrimci ve ilerici kurumlardan EMEP, TKP, ESP,DDSB, DHF, Tüm İGD, Mücadele Birliği, EHP,Kaldıraç, İşçi Mücadelesi Derneği mitinge katılımsağladı.

Komünistler mitinge “İş cinayetlerine ve işçi

katliamlarına karşı örgütlü mücadeleye! / Ankara İşçiKurultayı Hazırlık Komitesi” pankartı arkasında BDSPflamalarıyla katıldılar.

Ontex işçileri de KHK pankartı önünde kendipankartlarıyla yerini aldı. Attıkları sloganlarla Ontexdirenişinin sesini miting alanına taşıdılar.

Ayrıca miting alanında greve çıkacak metalişçileriyle sınıf dayanışmasını yükseltmeye çağıran“Sömürüye ve kölelik dayatmasına karşı GREV var!”başlıklı Ankara İşçi Kurultayı Hazırlık Komitesi imzalıbildiriler dağıtıldı. Bildiri dağıtımının yanısıra KurultayHazırlık Komitesi’nin iş güvenliği ve işçi sağlığıüzerinden başlatmış olduğu imza kampanyasıçerçevesinde imza toplandı.

Sağlıkçılardan grev uyarısı

Tüm kitlenin miting alanına girmesiyle birlikte“Yalanlar ve gerçekler” başlıklı sunum yapıldı. Bununardından tüm sağlık örgütlerinin başkanları kürsüye

çağrıldı. Perküsyon ekibi eşliğinde kitle sesli“performans” gerçekleştirdi.

Sağlık örgütleri adına konuşan TTB Merkez KonseyBaşkanı Eriş Bilalioğlu konuşmasına “Memleketistedim” şiiri ile başladı. Sağlık çalışanlarının sağlıklı,onurlu bir yaşam istediklerini vurgulayan ErişBinalioğlu, AKP’nin sağlık politikalarını eleştirdi.Sağlık çalışanlarının iş güvencesi, gelir güvencesi, cangüvencesi ve mesleki bağımsızlık istediklerini söyledi.

Kazanmanın ısrarlı, kararlı bir mücadeledengeçtiğini söyleyen Bilaloğlu, grev çağrısını yükseltti.Taleplerinin yerine getirilmemesi halinde yarındanitibaren grev için hazırlıkların başlatılacağını ifade etti.

SES Genel Başkanı Bedriye Yorgun ve Dev Sağlıkİş Sendikası Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu isemiting kürsüsünden kitleye seslendiler.

Ardından sırasıyla mitingi örgütleyen kurumlarkitleyi selamladı. Ontex işçilerinin direnişi de kürsüdenselamlandı. Hacettepe Bent grubu ve EzgininGünlüğü’nün dinletisinin ardından miting sona erdi.

Kızıl Bayrak / Ankara

Sınıf hareketi12 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/11 * 18 Mart 2011

Sağlık emekçileri “Çok Ses Tek Yürek” oldu

TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu,Recep Akdağ’ın 13 Mart mitingine ilişkin yorumlarınıdeğerlendirdi. Bu mitingde dile getirilen taleplerindeğerlendirilmesi yerine, tartışmayı başka bir noktayaçekmek istemenin, en hafif deyimle mitinge katılanonca sağlık çalışanına hürmetsizlik ve haksızlıkolduğunu söyledi.

Bilaloğlu, 13 Mart günü Ankara’dagerçekleştirilen “Sağlıkta Özelleştirmeye Karşı ÇokSes Tek Yürek” mitingine polis kayıtlarına göre 22bin, TTB’ye göre ise 30 bini aşkın kişinin katıldığınıbelirtti.

Mitingin ana mesajının net olduğunu dile getirenBilaloğlu, bu ana temayı geri plana itecek hiçbir şeyinolmadığını vurguladı. Bilaloğlu şunları söyledi:“Etkinliği değerlendirip ‘mesaj’ çıkartmasıgerekenlerin de kendilerince ‘malzeme’ aramakyerine ana talepleri anlayıp bu yönde ‘ne yapılabilir’idüşünmesi ve masanın bu tarafında olan bizlereiletmesi yerinde olur diye düşünüyoruz” Bundankaynaklı Sağlık Bakanı’nın 14 Mart günü mitingleilgili yaptığı konuşmasını tüketmek gerektiğinibelirten Bilaloğlu, “Che”nin malzeme yapılabilecekbir konu olmadığını ifade etti. Bilaloğlu “Chekimdir?”, “Akdağ kimdir?” sorularına şu ifadelerleyanıt verdi:

“Che’yi bütün dünya bilir ve eşitsizliğe,haksızlığa, sömürüye karşı çıkanlar, isyan edenlerce

sevilir, böyle bir semboldür. Sayın Recep Akdağ’ıbütün dünya bilmese de adında dünya geçen DünyaBankası bilir, O’nu da Dünya Bankası sever, O’da bupolitikaların şaşmaz uygulayıcısı olarak bir sembololarak anılabilir. Bu tartışmaya girerek mitingingündemini çarpıtmamız uygun olmaz”

TTB tartışmasını aşarak mitingin ana talepleriningündeme gelmesi gerektiğini belirten Bilaloğluşunları söyledi:

“Uygun oldukları en kısa sürede, hatta haftayaSalı günü miting değerlendirmesi de yapacağımızMerkez Konseyi toplantısında bütün yönetim olarakhazır olacağımızı, ev sahibi olarak bildirmek isterim.

Elbette arzu ederiz ki; bir hekim Sağlık Bakanıolarak Üçlü Protokol’deki imzasını çekmiş, vakitayırıp günlerdir sokaklarda yatıp kalkanları anlayıpsevgi göstererek, hepimize bir müjde anlamındaAdana Numune Hastanesi’ndeki taşeron işçilerin işealınmalarını da çözmüş olarak gelirlerse,gelmelerinin yanısıra bu gerekçelerle deteşekkürlerimizi bildirir ve memnun oluruz.

Böylece, gereksiz bir TTB tartışmasını geçmiş vehızla ‘sağlık haktır; herkese sağlık güvenli gelecek’perspektifiyle iş güvencesi, gelir güvencesi, (şiddete,iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı) cangüvencesi, mesleki bağımsızlık başlıklarında her birkesim için somutlanmış, bütünüyle yapılabilir,gerçekçi taleplerimizi değerlendirmeye alırız”

“Che kimdir? Recep Akdağ kimdir?”

Page 13: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

TTB’nin çağrısıyla gerçekleştirilen Ankara mitinginintablosu ve sağlık emekçilerinin önümüzdeki sürece ilişkinmücadele hattını Türk Tabipleri Birliği (TTB) MerkezKonseyi Üyesi Dr. Hüseyin Demirdizen’e sorduk.

- Ankara mitinginde nasıl bir tablo oluştu? Mitingdeverilen ana mesaj neydi?

Ankara mitingi; hekiminden hemşiresine, ebesindenteknisyenine kadar sağlık çalışanlarının, içindebulundukları durumdan memnun olmadıklarını ve sağlıktadönüşüm programının vatandaşlarla birlikte sağlıkçalışanlarını da mağdur etmesine karşı kuvvetli bir itirazıngöstergesi oldu. Kış günü, 15 bini Ankara dışından olmaküzere Türkiye’nin her tarafından 300’e yakın otobüsleyüzlerce kilometre uzaktan gelen 30-35 bin insan mitingekatıldı.

Bugüne kadar sağlık çalışanları ayrı ayrı değişiketkinlikler yaptılar. Zaman zaman meslek örgütleri vesendikalar biraraya geldiler ama bu mitingin özelliği isemeslek örgütleri ve sendikalar dışında, kendi sorunları içinbiraraya gelmiş, dernekler altında örgütlenmiş diğer sağlıkçalışanlarının da katılmasıydı. Bugüne kadar özlükhaklarına, ekonomik sorunlara çok fazla ilgi duymamışolan, başta uzmanlık dernekleri olmak üzere, ebe vehemşire dernekleri ile Radyoloji Teknisyenleri Derneğigibi pek çok dernek de üyeleriyle ilgili sorumlulukduyarak hem çağrıcı olarak hem de üyeleriyle berabermitinge katıldılar.

- Mitinge yönelik böylesi bir ilginin sebebi nedir?Sağlıkta dönüşüm programının yarattığı, çalışma

hayatının genelinde karşımıza çıkan güvencesiz, esnekçalışma, gelir belirsizliği, çalışma koşullarındakiolumsuzluklar böyle bir ilginin oluşmasını sağladı.

Sağlık çalışanlarının neredeyse üçte biri taşeronşeklinde çalışıyor. Sözleşmeli çalışanlar var. Kadrolu

çalışanların gelecekleri belirsiz. Bulundukları konum vegeleceği görememekle ilgili nokta birinci plandadır. Buyoğun bir araya gelişin ikinci nedeni ise, hükümetinyönetme anlayışına yönelik itirazdır. Sağlık alanındaki tümfaturaların, olumsuzlukların sağlık çalışanlarınaçıkartılması ve vatandaşlarla sağlık çalışanlarını karşıkarşıya getiren bu ortama, yönetme anlayışına itirazedilmesi mitinge yönelik ilginin bir diğer nedenidir.

Hekimler emekli olduklarında bir huzurevinin ücretiniödeyemeyecek durumda oluyorlar. Hastalandıklarındagelirlerini kaybetme dışında, özel sektör bünyesindekisağlık çalışanları işlerini kaybediyor. Dolayısıyla hem işgüvencesi hem de gelir güvenceleri yok. Sağlık çalışanlarıbuna da itiraz ettiler. Sağlık çalışanları eskiden beri, sağlıkçalışanlarının sorunlarıyla vatandaşın sağlık hizmetinialırken karşılaştığı sorunların aynı yerden kaynaklandığınısöylüyorlar. Sağlık hizmetlerinin piyasalaştırılmasının hemvatandaşı hem de sağlık çalışanlarını mağdur ettiğini,vatandaşı pek çok hizmetten yoksun bırakıp ek ödemeleryapmak durumunda bırakırken ek ödemeleriyapamayanların, güvencesi olamayanların sağlıkhizmetinin dışına çıkmasına neden olduğunu söylüyorlar.Sağlık çalışanları, güvencesizlik, çalışma sürelerininuzaması, gelir ve iş güvencesiyle ilgili sorunların yanısırabu sorunlara yol açan özelleştirme, piyasalaştırmaprogramına hekiminden taşeron çalışanına kadar birlikteitiraz etmiş oldular. İtirazla kalmadılar, bu sorunlarındevam etmesi ve hükümetin duyarsız kalması durumundabirlikte mücadeleye devam edeceklerini, iş bırakma dahilher türlü mücadele seçeneğinin gündemde olduğunu,bunları kararlılıkla uygulayacaklarını söylediler. Özelliklemiting sırasındaki grev oylaması bunun en kararlıifadelerinden birisiydi.

- Ankara mitingi hedefine ulaştı mı?Bugüne kadar hepsi birarada olmakla birlikte 500-600

bin sağlık çalışanı ve diğer ilişkili sektörlerdekilerleberaber 700-800 binlik bir çalışandan bahsediyoruz.Bunların, TEKEL sürecinde görüldüğü gibi ortak tehlikekarşısında birlikte hareket etmelerinin yaratacağı gücün birbölümü Ankara’daki mitinge yansıdı. Gerçek güç bundançok daha fazla ama hem kış olması ve başka zorluklar,hatta kimi illerde idarenin baskıları gibi pek çokolumsuzluğa rağmen sağlık çalışanları son yılların enbüyük eylemini gerçekleştirdi. Umut ediyoruz ki, seçimsürecinde hem AKP iktidarı hem diğer partiler bu sağlıkpolitikalarına karşı sağlık çalışanlarının gündeme getirdiğigüçlü itirazı gündeme alarak bu programdan vazgeçerler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Boğaziçi’ndetaşeronlaştırma vegüvencesizlik tartışıldı

Eğitim Sen Boğaziçi Üniversitesi İşyeriTemsilciliği 15 Mart günü, taşeronlaşma vegüvencesizlik üzerine bir panel düzenledi.Panele direnişçi PTT taşeron işçisi Rıza Soyluve Dev Sağlık-İş Sendikası Genel SekreteriTufan Sertlek katıldı. Toplantıya ayrıca,Boğaziçi Üniversitesi’nde çalışan taşeronişçileri de katılım sağladı.

Tufan Sertlek tarafından yapılankonuşmada, taşeronlaşma ve güvencesizlikuygulamalarının kapsamı ve nereyedayandığı masaya yatırıldı. Taşeron çalışmasisteminin son yıllarda oldukçayaygınlaştığını belirten Sertlek, torba yasa ilede hayata geçirilmek istenenin bu sistemioturtmak olduğunu ifade etti. Artık toplusözleşme hakkı dahi olmayan bir sendikalyapı oluşturulmaya çalışıldığına dikkatçekerek “Bu saldırıya karşı örgütlenmek içinyeni stratejileri ortaya koymak gerekiyor”dedi.

Konuşmasının devamında Dev Sağlık-İş’inhastanelerde yürüttüğü örgütlenmeçalışmaları hakkında bilgilendirmedebulunan Sertlek, yasaların dayattığıbiçimlerde tanımlanan iş kolları üzerindenverilen sendikal mücadele ile bir yerevarılamayacağını vurguladı. Sağlıkçılarınyanısıra hastanelerde çalışan taşeron işçileride örgütlediklerini belirtti. Hak gasplarınıntaşeron işçileri daha fazla vurduğunubelirterek, bu hak gasplarının önlenmesi içinmuhatabın üst işveren olacağını ifade etti.

Rıza Soylu ise bugün asıl işin taşeronlartarafından yapıldığını ifade etti. BugünTürkiye’de 2 milyonun üzerinde taşeron işçiolduğunu belirterek taşeron çalışmanıninsan onuruna yakışmadığının altını çizdi.Sözlerine direnişlerini sürdürdüklerinihatırlatarak devam eden Soylu, budirenişlerinin sadece kendileri içinolmadığını, insan onuruna aykırı bir sistemolan taşeronlaşmaya karşı bir ses olduğunuvurguladı. Panel soru-cevap bölümününardından sona erdi.

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2011/11 * 18 Mart 2011

“Ankara mitingi güçlü bir itirazdı”

15 Mart 2011 / Bogazici

13 Mart 2011 / Ankara

Page 14: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

3. Ümraniye İşçi Kurultayı Hazırlık Komitesi, 13Mart günü OSİM-DER’de, bölgede yaşanan direniş vemücadele deneyimlerinin tartışıldığı bir etkinlikgerçekleştirdi.

Öncü işçilerin katılımıyla gerçekleşen toplantıdaSinter, Gürsaş, Entes, UPS direnişçisi işçiler ve sendikalörgütlenme deneyimi yaşayan GU işçileri de yer aldı.Toplantının açılış konuşmasında; işçi sınıfına yöneliksaldırıların tüm hızıyla sürdüğü ve giderek azgınlaştığıbir dönemde, örgütlü sınıf mücadelesinin öneminevurgu yapıldı. Kurultay Hazırlık Komitesi adına yapılankonuşmada ise; bölgede düzenlenecek işçi kurultayının,örgütlülüğü güçlendirecek bir adım olacağı vurgulandı.İşçi sınıfı ve sermaye sınıfı arasında sınıf savaşıkesintisiz şekilde sürerken, her iki sınıfın dadeneyimlerden ders çıkararak yol aldığı, kendi içindeörgütlü olan ve deneyimlerden ders çıkaran sermayesınıfının, işçi sınıfını örgütsüzleştirmek vehafızasızlaştırmak için sürekli bir çaba içinde olduğuanlatıldı.

Etkinliğin ilk bölümünde, Sinter Metal direnişçisi birişçi ve Gürsaş direnişçisi bir işçi konuşma yaparak, bufabrikalardaki direnişleri anlattı. Yapılan konuşmalardaişçiler, aynı zamanda direniş sürecinde yaşanansorunları ve eksiklikleri de değerlendirdiler. Bubağlamda; Sinter direnişçisi, direnişin en önemlieksikliğinin; hızlı bir örgütlenme süreci yaşanması,direnişe çıkan işçilerin deneyimsiz olması, sendikabürokratlarının direnişçiler ile devrimcilerinbirleşmesini engellemek için özel bir çaba harcamasıgibi sebeplerle, işçilerin inisiyatif kullanamaması,sendika bürokratlarının peşinde sürüklenmekle yüz yüzekalması olduğunu belirtti. Gürsaş direnişçisi ise; kendidirenişlerinin en önemli eksikliğinin, direniş komitesikuramamak, içerde üretime devam eden işçiler arasındagüçlü bir örgütlülük sağlayamamak olduğunu belirti.Toplantıya katılan işçilerin, direniş süreçleriyle ilgilisordukları sorularla derinleşen tartışmalarda;direnişlerin zaferle sonuçlanması için, direniş komitelerikurulmasının, sendikal bürokrasi engelinin aşılmasınınönemine vurgu yapılırken, direniş sürecinde işçilerinsınıf bilinci ve siyasal bilinç kazanabilmesi için eğitimçalışmalarının önemi de konuşuldu.

UPS direnişçisi bir işçi ise, UPS direnişininkazanımını, kararlılığa ve işçilerin birbirinekenetlenmesine borçlu olduğunu vurguladı. Bukonuşmanın ardından söz alan Entes direnişçisi,direnişinin amacının, krizin bedelini ödememek çağrısı

yapmak, bunun için işçi ve emekçilere direniş yolunugöstermek olduğunu, direnişinin bu anlamda sınıfmücadelesi için önemli bir rol oynadığını düşündüğünübelirtti.

Bu konuşmaların ardından söz alan eski bir GUişçisi, kendisinin arkadaşları ile birlikte, sendikalaşmaçalışmasında öncülük ettiğini, bu süreç içinde sendikabürokratlarının ise kendilerini; “kışkırtıcı” vb.nitelemelerle işçilerin gözünden düşürmeye çalıştığınıanlattı. GU işçisi, sınıf mücadelesinin patronlara karşıolduğu kadar, sendika ağalarına karşı da sürdürülmesigerektiğini vurguladı.

Tartışmaların sonunda söz alan kurultay hazırlıkkomitesinden bir işçi ise, yaşanan sorunlar veeksikliklere rağmen, bölgede yaşanan direnişlerin, işçisınıfının mücadelesinin güçlenmesinde önemli bir roloynadığını belirtti. Sinter işgalinin, işçi sınıfınıngündemine işgal eylemini soktuğunu, ÇEL-MERişgalinde Sinter direnişinin de katkısı olduğunuvurguladı. UPS direnişinin ise, uluslararası bir sermayedevine karşı kazanılan bir direniş olarak, mücadelealanlarında kazanımı haykırılan ve örnek oluşturan birdireniş olduğunu ekledi.

Öncü işçilerin mücadele deneyimlerini tartıştıklarıetkinlik, 3 Nisan Pazar günü gerçekleşecek olan 3.Ümraniye İşçi Kurultayı’na en güçlü, en kitleselkatılımı sağlayabilmek için seferber olma çağrısıylasona erdi.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

Sınıf hareketi14 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/11 * 18 Mart 2011

Sincan’da bildiri vebülten dağıtımı

9 Mart Çarşamba günü İvedik OSB’deyaşanan patlamanın ardından Ankara İşçiKurultayı Hazırlık Komitesi / Metal işçileriKomisyonu tarafından 11 Mart Cuma günü“Sanayi bölgelerinde kol gezen ölüm yenikurbanlara arıyor / İvedik OSB’de patlama”başlıklı bildirinin dağıtımı gerçekleştirildi.Ağırlıklı olarak Sincan OSB işçilerine dönükyapılan dağıtımda işçi sağlığı ve iş güvenliğinedönük tedbirlerin alınmadığına dair teşhirkonuşmaları yapıldı.

Dağıtılan bildiri işçiler tarafından ilgiylekarşılandı.

15 Mart sabahı ise İşçiden İşçiye Bülteni’ninyeni sayısı Sincan OSB’de çalışan işçilerinservislere bindiği noktalara yaygın bir şekildedağıtıldı. Dağıtımda 250 adet bülten kullanıldı.Servis noktasında bekleyen işçilerle bültendeişlenen konular arasında yer alan metal grevi,Ankara İşçi Kurultayı, OSTİM ve İvedikpatlamaları üzerine sohbetler gerçekleştirildi.Birlik olma çağrısı yapıldı.

Ağırlıklı olarak Ankara İşçi Kurultayı’nı elealan bülten, kurultayın sesini duyurmanın daönemli bir aracına dönüştürüldü.

Ankara İşçi Kurultayı Hazırlık Komitesi Metalİşçileri Komisyonu imzalı bildiriler de İşçidenİşçiye Bülteni’yle birlikte kullanıldı.

Kartal’da işçisemineri

Geçtiğimiz haftalarda DİSK’e bağlı Genel-İşSendikası’nda örgütlenen Karyapsan veKartursaş işçileri eğitim seminerinde bir arayageldi. 9 Mart günü Kartal Hasan Ali Yücel KültürMerkezi’nde gerçekleştirilen seminer Tez-Koop-İş Sendikası Genel Eğitim Danışmanı Volkan

Yaraşır tarafından verildi. Yeni örgütlenen işçilere sendika, taban

örgütlenmeleri ve sermayenin, sınıfı bölme veparçalama yöntemlerini örnekleriyle anlatanYaraşır işçiler tarafından ilgiyle dinlendi.Yaraşır seminerde ilk olarak sınıf kimliğininoluşmasının önemini anlattı. Sermayenin işçisınıfına, sınıf kimliğini yozlaştırmak için cins, din,mezhep, ırk gibi alt kimlikleri kullanarak işçikimliğinin oluşmasını engellemeye çalıştığınısöyledi.

Sendikanın ne olduğu ve nasıl işlemesigerektiğine değinen Yaraşır, sarı ve sınıfsendikacılığı üzerinde durarak sendikalbürokrasiye vurgu yaptı. 12 Eylül dönemisonrasında oluşturulan piramit tipi sendikalişleyişin kendiliğinden bürokratizmi yarattığını,bunun panzehirinin taban örgütlenmeleri /işyeri komiteleri olduğunu söyledi. Sermayeninsaldırılarının ancak bu tarz örgütlenmeyle yanıtvererek püskürtülebileceğini ifade etti.İşyerlerinde oluşturulacak tabanörgütlenmelerinin zamanı geldiğinde grev, işgalsavaş komitelerine dönüşeceğini vurguladı.260 işçinin katıldığı eğitim seminerini işçilerdikkatle dinlediler.

Bölgedeki kurultay hazırlıklarını sürdürenKartal İşçi Kurultayı Hazırlık Komitesi ise, 10Nisan 2011 tarihinde gerçekleştirilecek olankurultayın çağrısını seminere katılan işçilereulaştırdı.

Kızıl Bayrak / Ankara - Kartal

Direniş ve mücadele deneyimleri tartışıldı

Tersaneler cehenneminde kölece çalışmakoşullarına karşı çalışmalar yürüten TİB-DERfaaliyetlerine devam ediyor.

“Haklarımız ve geleceğimiz için mücadeleye”şiarıyla yürütülen kampanyanın bir ayağı olan işçikurultayının gündemlerini kendi özgün gündemleriylebirleştiren TİB-DER üyesi işçiler “ÜcretlerimizinDüşürülmesine ve Gasbına Karşı, Haklarımız veGeleceğimiz İçin Derneğimizde Örgütlenelim,Mücadeleyi Yükseltelim!” şiarıyla yürütecekleri imzakampanyasının startını verdiler.

İlk olarak 16 Mart sabah saatlerinde Tuzla Gemi

tersanesi önünde stant açan TİB-DER üyeleri krizbahanesi ile kuşa çevrilen sosyal hakların bir parçasıolarak düşürülen ve aylarca geciktirilen ücretler içintersane işçilerini örgütlenmeye ve mücadeleyiyükseltmeye çağırdılar. İmza standının yanısıra aynıgündem üzerinden bildiri dağıtımı gerçekleştirildi.Tersane işçileri, 10 Nisan günü Kartal’da “GücümüzBirliğimizdir!” şiarıyla gerçekleştirilecek kurultayahazırlık kapsamında Tersane İşçileri Birliği tarafından3 Nisan’da gerçekleştirilecek olan işçi toplantısınaçağrıldı.

Kızıl Bayrak / Tuzla

Tuzla’da kurultay çalışmaları

Page 15: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Dalgıç Tekstil’e toplu dağıtımGeçtiğimiz haftalarda patron saldırısının yaşandığı

Dalgıç Tekstil önünde toplu biçimde bildiri dağıtımıgerçekleştiren İzmir İşçi Kurultayı Hazırlık Komitelerifaaliyetin engellenemeyeceğini haykırdı.

Kurultay Hazırlık Komiteleri çalışanları yaşanansaldırının ardından 14 Mart sabahı Dalgıç Tekstil’in debulunduğu BEGOS 2. Bölge’de toplu bildiri dağıtımıgerçekleştirdiler. “Asalak patronlara karşı haklarımızasahip çıkalım!” başlıklı bildiride BEGOS’taki çalışmakoşulları anlatıldı ve sendikal örgütlülük çağrısı yapıldı.İzmir İşçi Kurultayı’nın da duyurusu gerçekleştirildi.

Bildiride yer alan “Dalgıç tekstil patronu nedensaldırdı!” başlıklı bölümde ise patronun işçilerin örgütlügücünden korktuğu ve pisliklerinin ortaya saçılmasınaengel olmak istediği anlatıldı.

Patrondan provokasyon çabası

Dağıtım sırasında gelen patron fabrikanın içinegirdikten sonra “bana mı geldiniz” diyerek kurultayçalışanlarını kışkırtmaya çalıştı. Dağıtımı, fabrikanınbahçesinde birkaç işbirlikçisi ile birlikte izleyen patrondaha sonra içeri girdi.

Servislerin fabrikaya gelmeye başlaması ile birliktedağıtımlar ajitasyonlar eşliğinde gerçekleştirildi.

Patron tarafından servislerde işçilere yaptırılanuyarılar nedeniyle işçilerin birkısmının çekinerek bildirilerialmadığı görüldü. Ancak önemlibir kesim tüm uyarılarave patron uşaklarınınkapıda beklemesinerağmen bildirilerialarak çantalarına yada ceplerinekoydu.

Birkaçişbirlikçi işçi isepatronuntalimatı ilefabrikadançıkarak kurultayçalışanlarınıkışkırtmayaçalıştılar. Kendisiçıkamayan patronun buçabası ‘sağduyulu’tavırla boşa düşürüldü.Ardından ise fabrikadakiKürt işçileri etkilemek içinbazı işbirlikçiler kurultayçalışanlarını kastederek “bunlarülkü ocaklarından geliyor!”, “Çalıkgrubuna karşı niye söz söylemiyorsunuz!” gibi komiksözler söylediler. Bu sözler işçiler tarafından datebessüm ile karşılandı.

Ayrıca yapılan ajitasyonların fabrikanın içindenduyulmaması için yüksek sesle müzik yayını yapıldığı

görüldü. Mesai başlayana kadar fabrika önünde sürendağıtım boyunca işçilerin büyük bir kısmı fabrikanınbahçesine çıkarak yapılan ajitasyonları ve dağıtımıizledi. BEGOS’ta Dalgıç Tekstil’in etrafındakifabrikalarda çalışan işçiler de dağıtıma ilgi göstererek,işbaşı yapana kadar dışarıda beklediler.

Dağıtımın sonuna doğru fabrika önüne gelengüvenlik şube polisleri de dağıtılan bildirinin birörneğini almakla yetindiler. Mesai saatinin başlamasınınardından dağıtım sona erdi.

Kurultay Hazırlık Komiteleri / İzmir

Demokrat Radyo’da kurultay sohbetiİzmir İşçi Kurultayı çalışanı işçiler Demokrat

Radyo’da yayınlanan Emek Gündemi isimli programakatılarak sınıfın sorunlarını tartıştılar, kurultayçalışmalarını anlattılar.

Demokrat Radyo’da yayınlanan ve sendikacı HacayYılmaz tarafından hazırlanan Emek Gündemi programıbu hafta İzmir İşçi Kurultayı hazırlık faaliyetleriniyürüten işçileri ağırladı. Metal, petrokimya, tekstil vebelediye çalışanı işçiler kendi sektörlerindeki sorunlara,kriz dönemi yaşananlara ve örgütlenme eğilimlerinedair Yılmaz’ın sorularını yanıtladılar.

Ayrıca kurultay faaliyetlerini anlatarak İzmirliişçilere çağrı yaptılar.

Kızıl Bayrak / İzmir

Sınıf hareketiSayı: 2011/11 * 18 Mart 2011. Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 15

ÇEL-MER işçilerinden dayanışmaÇEL-MER Demir Çelik patronunun açtığı

tazminat davasının 10 Mart’ta görülenduruşmasına katılan Birleşik Metal-İş üyesi ÇEL-MER işçileri duruşmanın ardından Gebze’dedirenişlerini sürdüren KDS Pres Döküm işçilerinedayanışma ziyaretinde bulundular.

KDS fabrikasına yakın bir yerde toplanan ÇEL-MER işçileri “KDS işçisi yalnız değildir!”, ÇEL-MER/KDS omuz omuza!”, “Kurtuluş yok tekbaşına ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “İşçilerinbirliği sermayeyi yenecek!”, “İşten atmalaryasaklansın!” sloganlarıyla KDS işçilerinin yanınayürüdüler.

Bir süre fabrika giriş kapısı önünde atılansloganların ardından fabrikanın arka kapısınagidilerek içerde çalışan işçilerin öğle yemeğineçıkması beklendi.

Atılan canlı ve coşkulu sloganları duyan KDSişçileri yemekhane önüne çıkarak işten atılanarkadaşlarını ve ziyarete gelen ÇEL-MER işçileriniselamladılar. Ziyaret sırasında KDS işçilerine birlikve beraberlik çağrısı yapıldı.

KDS işçilerinden süreçle ilgili bilgi alan ÇEL-MER işçileri, kendi direniş ve işgal deneyimlerinidirenişçi işçilerle paylaştılar. Direnişin bundansonraki aşamalarında KDS işçileriyle dayanışmaiçerisinde olma sözü verdiler. ÇEL-MER işçileridireniş alanından sloganlarla ayrıldılar.

Kızıl Bayrak / Gebze

Tecasa’da sınıf dayanışmasıDİSK/Tekstil Sendikası’nda örgütlendikleri için

işten atılan Işıksoy Tekstil işçileri direnişte olanBirleşik Metal-İş üyesi Tecasa işçilerini ziyaretederek anlamlı bir sınıf dayanışması örneğisergilediler.

Sendika önlük ve şapkaları giyen işçiler Tecasafabrikası önündeki direniş çadırına “Tecasa işçisiyalnız değildir!” sloganları ile yürüdüler. Direnişçadırına gelindiğinde ilk konuşmayı BirleşikMetal-İş Bursa Şube Başkanı Ayhan Ekinci yaptı.Ekinci, Tecasa’daki direniş sürecinden bahsetti.Metal sektöründeki grev sürecine değinen Ekincidayanışma için teşekkür etti. Ardından söz alanDİSK/Tekstil Bursa Şube Başkanı Celal Çam,sendika olarak direnişin yanında olduklarını ifadeetti.

Ziyaret, fabrikada çalışan işçilerin 15.00’tekiçay molasına ve vardiya değişim saatine denkgeldiği için içerideki işçiler “Atılan işçiler gerialınsın!” sloganıyla dışarıya çıktılar. Karşılıklıolarak “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber yahiçbirimiz!”, “Tecasa işçisi yalnız değildir!”sloganlarının atıldığı ziyaret sırasında dışarıyaçıkan Tecasa işçilerine, Işıksoy Tekstil işçilerinindirenişi ziyarete geldiği açıklandı. ArdındanDİSK/Tekstil Bursa Şube Başkanı Celal Çamişçilere direnişlerinin yanında olduğunutekrarlayarak ziyaret sonlandırıldı.

Ziyarete BDSP ve Partizan da destek verdi. Kızıl Bayrak / Bursa

İzmir’de kurultay çalışmaları

Metal İşçileri Birliği çalışanları MESS grup TİSsürecinde grev hazırlıkları yapılan Mersin’de kuruluÇimsataş’ta (Çukurova İnşaat Makinaları San. VeTic.A.Ş.) bülten dağıtımı yaptılar.

Dağıtım sırasında işçilerle sohbet edilirken,işçilerin grev kararlılığı dikkat çekti.

Çimsataş’ta grev 4 Nisan’da başlayacak. Kızıl Bayrak / Adana

Çimsataş’ta bülten dağıtımı

Page 16: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Tunus ve Mısır’da diktatörleri deviren Arapdünyasındaki halk ayaklanmaları dalgası yayılaraksürüyor.

Libya’da bir iç savaşa dönüşen ayaklanma, Yemenve Bahreyn’de diktatörlerin tahtını sallıyor. Ürdün, Fasve Cezayir’de mücadele devam ederken, Suriye’ninbaşkenti Şam da, ilk eylemlere tanıklık ediyor.Lübnan’da dinsel/mezhepsel temele dayalı siyasalyapıya karşı itirazlar yükselmeye başlarken, Filistin’deparçalanmaya son verilmesini talep eden genç kuşaklaralanlara inmiş bulunuyor. İsrail işgali altındakiKudüs’te de sokağa çıkan Filistinliler ise hemparçalanma hem ırkçı-siyonist işgal karşıtı şiarlaryükseltiyorlar.

Emperyalist/siyonist güçlerin dayanağı vegericiliğin kalesi olan Suudi Arabistan’da da,sınıfsal/mezhepsel baskıya maruz kalan Şiiler, işsizgençler, yoksullar ve ortaçağ kalıntısı rejime karşı olanöteki bazı toplum kesimleri seslerini yükseltmeyebaşladılar.

Diktatörlerin devrildiği Tunus ve Mısır’da ise,ayaklanmanın kazanımlarını koruma ve geliştirmeçabası öne çıkıyor. Diktatörlerin suç ortaklarındanhesap sorma, bu güçleri yuvalandıkları kurumlardansöküp atma ve diktatörlerin tetikçiliğini yapankurumları dağıtma mücadelesi devam ediyor. Buülkelerde bağımsız sendikaların kurulması veya varolan sendikaların rejimle bağı olan bürokratik kasttanarındırılması ise mücadelenin bir diğer alanınıoluşturuyor.

Alanlara çıkan emekçi kitleler anti-emperyalistşiarları özel bir tarzda öne çıkarmasalar da, bu süreçteABD ile AB emperyalistlerinin riyakarlığını daha netgörmeye başladılar. Emperyalist/siyonist güçlerin zatenhalklar nezdinde hiçbir saygınlığı yoktu; ayaklanmalarile bu durum daha da pekişmiş oldu.

Tunus ve Mısır’da “terör estirme/taviz verme” ikilitaktiği ile ömrünü uzatmaya çalışan yozlaşmış rejimlerhalen halk hareketinin önlenemeyen basıncı altındalar.İşçi sınıfı ve emekçi kitleler ile sistemin geleceksizliğemahkum ettiği genç kuşaklar, sergiledikleri mücadelekararlılığı ile Arap dünyasında başlayan yeni sürecininşasında önemli bir rol oynayacaklarını kanıtlamışbulunuyorlar. Bu olgu, emperyalist/siyonist güçlerkadar işbirlikçi Arap burjuvazilerini de tedirginetmektedir.

Bu arada halk hareketlerini yozlaştırıphedeflerinden saptırmaya çalışan emperyalist/siyonistgüçlerle bölgedeki gerici işbirlikçileri, sefil emellerineulaşabilmek için her yola başvuruyorlar.

“Halkların geleceğini belirleme hakkına saygıduyulmalı” türünden vaazlarda bulunan emperyalistşefler, aynı zamanda Libya’ya doğrudan askerimüdahalenin koşullarını oluşturmaya çalışıyorlar.Bahreyn’e ise Suudi Arabistan ordusu eliylemüdahalede bulunan emperyalist güçler, ikiyüzlülüktesınır tanımıyorlar. ABD tetikçisi Suudi Arabistan

rejiminin müdahalesi, Amerikan kuklası gerici güçlerinBahreyn’deki despotik rejimi korumak adına yenikatliamlara girişmekten kaçınmayacaklarını ortayakoyuyor.

Emperyalist güçlerle bölgedeki işbirlikçileri,hareketi denetim altına alıp etkisizleştirebilmek içinfarklı yöntem ve araçlar kullanıyorlar. Halklarıniradesini kırmaya dönük bu gerici çaba hareketinseyrine bağlı olarak farklı boyutlarda devam edecektir.

Ancak işsizlik, yoksulluk, sefalet, sömürü, zorbalık,yolsuzluk, rüşvet ve ayrımcılığa karşı ayaklananemekçileri, artık ne devlet terörü ne de birtakım tavizlerveya provokasyonlarla sindirmek kolay olacaktır.Nitekim diktatörleri deviren kitlelerin temsilcileri dezafer kazanana kadar eylemlere devam edeceklerini sıksık dile getiriyorlar.

Hareketin pratik seyri de, emperyalist saldırganlarlaişbirlikçilerinin, Arap dünyasına yeniden eski tarzdahakim olmalarının, artık mümkün olmadığına işaretediyor.

Libya: İç savaş ve emperyalist manevralar

Ayaklanmanın iç savaşa dönüştüğü Libya’da doğukentleri etrafında yoğunlaşan şiddetli çatışmalar devamediyor. Batılı emperyalistler tarafından yenidenmuhatap alınmak için çaba sarf eden Kaddafi rejimi,petrol üretimi ve taşıma alanlarını kontrol etmeyeodaklanmış bulunuyor. Raslanuf, Breyga, Jidedya gibikentlerin şiddetli bombardımana maruz kalması bundankaynaklanıyor.

Silahlı çatışmanın aldığı boyutu yakından izleyenemperyalistler, Libya halkının maruz kaldığı katliamıengellemek için değil, sefil çıkarlarını korumakkaygısıyla hareket ediyorlar. Libya’ya askeri saldırı içinfırsat kollayan emperyalistler, Kaddafi’ye bağlı

güçlerin kara, hava ve deniz kuvvetlerini direnişçilerekarşı kullanmasını gerekçe göstererek, askerimüdahaleden söz ediyorlar. Yine de emperyalistlerinLibya’ya saldırmayı göze alıp almayacakları henüzbelli değil. Ancak petrol ve gaz zengini bu ülkeyi işgaledebilmeyi çok istediklerinden de kuşku duyulamaz.

Kaddafi rejimine karşı direnen güçler arasında,“uçuşa yasak bölge” ilan edilmesi için BirleşmişMilletler’e, dolayısıyla emperyalistlere çağrıdabulunanlar var. Fakat ayaklanan halkın temsilcilerininçoğu halen askeri müdahaleye karşı olduklarını ifadeediyorlar. Bununla birlikte ayaklanmanın hızla silahlıçatışmaya dönüşmesi, gençlerle emekçilerin savaşahazırlıksız yakalanmaları, rejimin ise tüm askerigüçlerini halka karşı kullanması, uçuşa yasak bölgeilanına karşı tepkileri zayıflatıyor. Buna rağmen Libyalıemekçiler hiçbir koşulda ülkelerinde Amerikan askeriistemediklerini net bir şekilde vurguluyorlar.

Yemen: Kitlelerin kararlılığı verejimin zorbalığı...

Ali Abdullah Salih ve rejimine karşı Yemen’debaşlayan halk hareketi, saldırı ve katliamlara inatgüçleniyor. Şiddeti bir dönem kontrollü bir şekildekullanan Abdullah Salih rejimi, halk hareketiningünden güne güçlenmesi üzerine tetikçilerini sokaklarasaldı. Başkent Sana ve Güney’deki Aden’desüreklileşen gösterilere gaz bombaları, göz yaşartıcıgazlar ve gerçek kurşunlarla saldıran kolluk kuvvetleri,son günlerde onlarca kişiyi katlettiler.

Katliamların artması üzerine daha da kabarankitlelerin öfkesi, “değişim için gençlik devrimi” olarakadlandırılan hareketin daha kitlesel ve daha militan birhal almasını sağladı. Sana, Aden ve birçok kentteyoğunlaşan gösteriler kesintisiz bir şekilde devam

CMYK

Arap dünyası halk har

Arap dünyası halk ha 16 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2011/11* 18 Mart 2011

Page 17: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

ediyor. Giderek ayaklanma boyutuna yaklaşan hareketeönderlik eden düzenin geleceksizliğe mahkum ettiğigençlerle muhalefet partileri, diktatör Abdullah Salih’legörüşme döneminin geride kaldığını, tek seçeneğin burejimin çekip gitmesi olduğunu ilan ettiler.

Devlet terörüne meydan okuyan gençler, hiçbirşiddet aracının kendilerini yollarındançeviremeyeceğini, zira kendilerini artık hiçbirzorbalığın korkutamayacağını, amaçlarınıgerçekleştirene kadar mücadeleye devam edeceklerinivurguluyorlar. Rejimin halk hareketine karşı kullanmakistediği bazı kabileler, Tağyir (Değişim) Meydanı’ndakieyleme katılarak, Abdullah Salih diktatörlüğüne karşıdirenen gençlerle dayanışma içinde olduklarını ilanettiler.

Öte yandan “devrime ve sürekli eylem yapangençlere tam destek verdiklerini” açıklayan Yemen’inen büyük ikinci aşiretinin liderleri, Salih yönetiminin,halkın taleplerine boyun eğerek çekilmesi gerektiğinivurguladılar.

Sana üniversitesi öğrencileri başkentteki gösterilerinbaşlamasında önemli bir rol oynamıştı. Eylemlerinsürekli hale getirilmesi yönüne tutum alan öğrencigençlik, Sana üniversitesinin önünü eylemlerinmerkezlerinden biri haline getirdiler.

Ülkenin güneyindeki Aden üniversitesininöğrencileri ve akademisyenleri de eylemlerde aktif birşekilde yer alıyorlar. Eylemlere katılan çok sayıdaöğrenci ve akademisyenin hapse atılması, bu kenttekieylemleri de kitlesellik ve militanlık açısındangüçlendiriyor.

Aden’deki eylemlerde siyasi tutsakların serbestbırakılmasını da talep eden onbinlerin alanlaraçıkmasında, Güney’de etkin olan Yemen SosyalistPartisi de önemli bir rol oynuyor.

Kolluk kuvvetlerinin estirdiği terörle yetinmeyen,haydutlardan da (Baltajiya) medet uman Amerikancırejim, giderek saldırganlaşıyor. Birçok ülkedengazetecinin bulunduğu başkent Sana’da bile polis vehaydutları kullanan rejimin, basının ulaşamadığıkentlerde ise, daha da azgın saldırlargerçekleştirdiğinden kuşku duyulmuyor.

Yemen rejiminin saldırganlığı arttırması içinedüştüğü aczin göstergesidir. Zira önce ekonomik,siyasal, sosyal alanlarda reform ve anayasa değişikliğivaat eden Abdullah Salih, esas silahı olan devletterörüne daha sıkı sarılmaya başladı. Zorba rejiminsaldırganlığı arttırması, kaçınılmaz sona doğrusürüklenişi durdurmaya yetmeyecektir.

Bahreyn: Suudi müdahalesi veemperyalist ikiyüzlülük...

Halk hareketinin rejimi salladığı ülkelerden biriolan Bahreyn’de kritik bir süreç başladı. ABD DışişleriBakanı Hillary Clinton’ın bölge ziyareti devam ederkenkolluk kuvvetleri ile haydutları halkın üzerine salan el

Halife despotu, vahşi yüzünü yeniden gösterdi.Eylemlerini İnci Meydanı’ndan devlet kurumlarının

önüne taşıyan gençlere ve emekçilere vahşi devletterörüyle karşılık veren rejim, kokuşmuş saltanatınısürdürmek için yeniden kan dökmeye başladı. Devletterörüne rağmen taleplerinde ısrarlı olan emekçiler ise,kazanana kadar mücadeleye devam edeceklerini ifadeediyorlar.

Kokuşmuş Amerikancı krallık rejiminin kullandığıbir diğer kirli oyun ise, Şii-Sünni çatışması yaratmaçabasıdır.

Günden güne sıkışan el Halife despotluğu, SuudiArabistan ordusunu işgale çağırarak aczini ortayakoydu. 250 araç eşliğinde bin askeri Bahreyn’e sevkeden Suudi Arabistan rejimi, Arap dünyasındaki halkhareketlerinden ölümcül bir korku duymaktadır.Bahreyn’e asker göndermesi, emperyalistler adınatetikçiliğinin yeni bir örneği olduğu kadar, bu ölümcülkorkunun da dışavurumudur.

Bahreyn’deki ayaklanmanın Körfez ülkelerinesıçramasından korkan Ortaçağ kalıntısı Suudi Arabistanrejimi, topraklarına sıçramadan yangını söndürmekistiyor. Rejim karşıtı ayaklanmaya katılan muhalifgüçler ise, Suudi Arabistan’ın askeri müdahalesini“kırmızı çizgilerin ihlali”, “işgal” ve “savaş ilanı”olarak değerlendirdiler. Rejimin sivil halka karşıyabancı ordu güçleri kullandığını dile getirenmuhalifler, Birleşmiş Milletler’in bu işgal girişiminiengellemesi çağrısında bulundular.

Askeri müdahalenin direnişe devam edenemekçilere geri adım attırması beklenmiyor. Zirasokakları terk etmeyi reddeden emekçiler zafere ulaşmakonusunda kararlı olduklarını ifade ediyorlar.

Halka karşı savaşta kullanmak için yabancı güçleriçağıran despot rejimle görüşmeyeceklerini ilan edenmuhalifler, hiçbir silahlı güçten korkmadıklarını,hedeflerini gerçekleştirene kadar eylemlere devamedeceklerini açıkladılar.

ABD emperyalizmi, Suudi Arabistan askerlerininBahreyn’e girmesinin, işgal olmadığını açıklayarak, busaldırının destekçisi olduğunu ortaya koydu. Yani Suudipervasızlığı, Washington’daki emperyalist savaşbaronlarının onay ve desteği ile gerçekleştirilmiştir.

Bahreyn’deki el Halife despotluğu ABD-SuudiArabistan desteği ile üç aylık sıkıyönetim ilan etti. Bukararın hemen ardından, İnci Meydanı’nda eylemedevam eden emekçilere karşı kolluk kuvvetlerinisaldırtan Amerikancı rejim, bölgenin elektrik, su veulaşımını keserek saldırıya geçti.

Washington ve Brüksel’deki emperyalist şefleredayanarak saldırıya geçen kokuşmuş rejim, devletterörü ile halk hareketini ezmeye çalışıyor. Yapılanvahşi saldırı sonucunda üç eylemci katledilirken 250kişi de yaralandı. Silahlı tetikçilerini sokaklara salanrejim, provokasyon ve devlet terörüne ağırlık vererekömrünü uzatmaya çalışıyor.

Gelişmeler, Bahreyn’deki despotluğunu korumak

için kirli dolaplar çeviren Washington’daki savaşbaronlarının, halkların iradesini bir kez dahaçiğnediklerini gözler önüne seriyor. Zira ABD’ninkuklası olan el Halife rejiminin sarsılması, sıranınbeklenenden de erken bir zamanda ortaçağ kalıntısıSuudi rejimine gelmesinin de önünü açabilir.

Bu arada Arap dünyasındaki halk hareketlerinegeniş yer veren el Cezire kanalı, Bahreyn’deki olaylarıtek taraflı vererek, gerici saldırıya çanak tutmayabaşladı. El Halife despotluğunun demagojikaçıklamalarına geniş yeren el Cezire, İnciMeydanı’ndaki emekçileri yok sayarak habercilikalanındaki gerçek sınırlarını da gözler önüne sermişoldu.

El Halife despotluğuna karşı ayaklanan Bahreynliemekçiler, gelinen yerde, fiilen gericiliğin kalesi SuudiArabistan ve ABD emperyalizmine karşı da mücadeleetmeye başladılar. Vurgulamalıyız ki, ABD ile şeriatçıSuudi rejiminin gerici cephesi, el Halife despotluğunuBahreynli emekçilerin gazabından kurtarmayayetmeyecektir.

Filistin: Birleşik Filistin hareketi istemi...

Halk ayaklanmaları Filistin’de de yansımasınıbuldu. Gazze, Ramallah ve Kudüs’te alanlara çıkanFilistinli gençlerle emekçiler, El Fetih ve Hamashareketlerine çağrıda bulunarak, parçalanmaya sonverilmesini talep ettiler. “Halk parçalanmanın sonbulmasını istiyor!” şiarını yükselten binlerce kişi,Gazze’deki Hamas ve Batı Şeria’daki El Fetihhükümetlerinin feshedilmesini, birleşik bir ulusalhükümetin kurulamasını istediler.

Filistin davasını zayıflatan parçalanma son bulanakadar eylemlerin devam edeceğini ilan edengöstericiler, siyonist işgale karşı birleşik mücadelehattının hızlı ve somut adımlarla atılması gerektiğinisöylediler. Talepler yerine getirilene kadar Gazze veRamallah’ta eyleme devam edeceğini ilan eden eylemcigençler, açlık grevine de başladılar.

İşgal altındaki Kudüs’te eylem yapan Filistinliler ise“Halk İsrail işgalinin bitmesini istiyor!” şiarınıyükselterek siyonist işgale karşı yeni bir kitleselmücadelenin başlaması için koşulların oluştuğuna dairilk işareti verdiler. Filistin halkı tarafından da genişdestek gören gençlerin eylemi, El Fetih ve Hamasliderleri üzerinde de etkili oldu. Her iki taraf da,birleşmeden yana olduklarını ilan ederek, ortakgörüşmelerin başlatılmasını istediklerini açıkladılar.

Birlikten yana olduğunu ilan etmesine rağmen,Gazze’deki gösterilere saldıran Hamas’a bağlı güçler,El Ezher ve Açık Kudüs üniversitelerini kuşattılar.Buna karşın Hamas’ın da bu harekete karşı durmasıolası görünmüyor.

Filistin’de yeni başlayan bu hareket, siyonist işgalkarşıtı direniş açısından umut verici bir gelişmedir.Filistin davasını El Fetih-Hamas çekişmesinin

CMYK

reketleriyle sarsılıyor

areketleriyle sarsılıyor Sayı: 2011/11* 18 Mart 2011 * Kızıl Bayrak * 17

Page 18: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

gölgesinden kurtarmaya aday olan hareketin, İsrailsınırları içinde yaşayan Filistinlileri de etkilemesibekleniyor.

Siyonist işgale karşı birleşik Filistin hareketininoluşturulmasını talep eden bu hareket, Hamas-El Fetihikilisinin bazı ayak diremeleriyle karşılaşsa da,emperyalist/siyonist güçlerin Filistin halkını parçalamaplanını boşa düşürme potansiyeli taşıyor.

Mahmut Abbas’ın Gazze’ye hemen gitmeye hazırolduğunu ve bağımsız şahsiyetlerden oluşacak geçicibir hükümetin kurulması için görüşmelere hazırolduğunu ilan etmesi, Hamas’ın da bu açıklamayaolumlu yanıt vermesi, başlayan hareketin etkiliolacağının ilk işaretidir.

Fas: Çürümüş krallık rejimi çıkış arıyor...

Fas kralı 2. Hasan, Tunus ve Cezayir’de başlayanhalk hareketinin saltanatını sarsabileceği korkusunakapılarak ekonomik, siyasal, sosyal reformlar vaad ettive bu yolla gençliği ve emekçileri oyalamaya çalıştı.Son olaylar, bu taktiğin olayların önünü almayayetmeyeceğine işaret ediyor.

Ülkenin büyük kentlerinden Kazablanka’da kitleselbir eylem gerçekleştiren gençlere azgınca saldırankolluk kuvvetleri, çok sayıda genci yaralayıp gözaltınaaldı. “20 Şubat Gençliği” tarafından organize edileneylemin saldırıya uğraması üzerine gençler, FasBirleşik Sosyalist Partisi binasına sığındı. Parti binasınıbasan polis hem gençlere hem Sosyalist parti liderlerineazgınca saldırdı. Polis saldırısını protesto edenSosyalist parti, reform vaat eden kralınsamimiyetsizliğine vurgu yaptılar.

Gazetecileri de hedef alan kolluk kuvvetleri, 14genci yaralayarak, 45 kişiyi de gözaltına aldı.

Anayasa değişikliği için konferanslar düzenleyenkral 2. Hasan, bazı tavizler vererek saltanatınıkorumaya çalışıyor. Ancak Arap dünyasındaki halkhareketinin bu despotu da tahtından etmesi olasıdır.

Cezayir: Toplumsal huzursuzluk sürüyor...

Hareketin ilk başladığı ülkelerden biri olanCezayir’de, dalgalı da olsa eylemler devam ediyor.Rejim verdiği ekonomik, sosyal ve siyasal alandakireform vaatlerine rağmen, hareketi durdurmayıbaşarabilmiş değil.

Son olarak on üniversite tarafından yapılan ortakaçıklamada, eğitim alanında reform yapılması vekitlesel eylemler gerçekleştiren emekçilerin taleplerininkarşılanması talep edildi.

Ancak Cezayir’deki toplumsal sorunlar özüitibariyle yerli yerinde duruyor. Sorunların Tunus veMısır’la benzer nitelikte olması, hareketi kontrolaltında tutmanın kolay olmadığına işaret ediyor.Üniversite gençliğinin başlatacağı eylemler, Cezayir’dekitle eylemlerinin yeniden yayılmasının yolunu açabilir.

Mısır: Rejim halk hareketinin basıncı altında...

Diktatörün devrilmesinden sonra mücadelenin farklıboyutta devam ettiği Mısır’da, Mübarek rejimiyle tersdüşüp görevinden istifa eden bir bakan başbakanlıkkoltuğuna oturdu. Tahrir Meydanı’ndaki eylemleredestek veren bir siyasi şahsiyetin başbakan olması,emekçilerin askeri konsey üzerindeki basıncınsonucudur. Bu da gençliğin, işçilerin ve emekçilerinhalen hareketli olması ve taleplerinin uygulanmasınıadım adım izlemelerinin yönetim üzerinde etkiliolduğunu gösteriyor.

Yeni başbakan elbette bir liberal burjuvapolitikacısıdır. Nitekim ekonomik alanda izleyecekleriyolun serbest piyasa ekonomisine uygun olacağını ilaneden yeni başbakan, bu yolun toplumsal adaleti de

ihmal etmeyeceğini vaat ediyor. Tahrir Meydanı’ndaki eylemlere katıldığı için

şimdilik halk tarafından desteklenen yeni başbakanınilan ettiği program iflasla sonuçlanmaya mahkum. Ziraserbest piyasa ekonomisinin olduğu yerde toplumsaladaletin yaşam alanı bulması pek rastlanan bir şeydeğil. Dolayısıyla taleplerinin arkasında duran işçiemekçilerin, yeni başbakan ve kabinesi üzerinde debasınç uygulaması kaçınılmaz.

Mısır’ın MİT’i olan “Emn ed devle” adlı kurumundağıtılmasını talep eden emekçilerin yönetim üzerindeoluşturduğu basınç sonuç verdi. Yeni yönetim,Mübarek rejiminin istihbarat, işkence ve cinayetmerkezi olan Emn ed devle kurumunu dağıtmaya kararverdiğini açıklamak zorunda kaldı.

Mısır’daki bir diğer önemli gelişme, Kıptilere ait birkiliseyi yakan karşı-devrimci karanlık güçlerinMüslüman-Hıristiyan çatışmasını kışkırtmak içinbaşlattığı olaylar oldu. Onu aşkın kişinin hayatına malolan provokasyon, “devrim gençliği”nin müdahalesisonucu boşa düşürüldü. Kilisenin yeniden yapımıbaşlayana kadar eylem yapma kararı alan gençler,ordunun yakılan kiliseyi aynı yerde ve şekilde inşaetmeye başlamasını sağladılar.

Ayrımcı kışkırtmaları reddeden gençler, din ayrımıyapmaksızın örgütledikleri direnişle halklar arasındakidostluğu pekiştirdiler. Devrimi dini çatışmalar içinyapmadıklarını belirten gençler, Müslüman-Hıristiyançatışmasına izin vermeyeceklerini açıkladılar.Provokasyonun kitle direnişiyle boşa düşürülmesi,halkların kardeşliğinin mücadele içinde örülebileceğinibir kez daha kanıtlamıştır.

Diktatörlüğü sarsan ayaklanma, baskı altındakiKıptilere rahat bir nefes alma olanağı yarattı. Baskı veayrımcılığa karşı sesini yükselten Kıptiler, “devrimgençliği” tarafından da desteklenmektedir.

Ezilen halklar üzerindeki baskının gevşemesi, halkayaklanmasının kazanımlarından biri olarak gündemegelmiştir. Zira diktatörlük, halkları birbirine kırdırıpdikkatleri esas sorunlardan farklı yöne çekmek için,Hıristiyan-Müslüman çatışmasını sürekli kaşımıştır.Görüldüğü üzere halk ayaklanmasının sarsıcı etkileri,halklar arasındaki önyargıların kırılması açısından dauygun koşulları yaratıyor.

Mısır’da işçi ve kamu emekçileri sendikalarıyeniden örgütleniyor. Bağımsız sendikalar kuran işçisınıfının sesi daha etkili çıkarken, kamu emekçileri de,Mübarek rejiminin uzantıları olan yönetici kastıbaşlarından def etmek için çaba sarf ediyorlar.

Yeni anayasa oluşturma çalışmalarının başladığıMısır’da, işçi emekçilerle “devrim gençliği” sürecemüdahale etmeye çalışıyor. Diktatörü alaşağı edenemekçiler, taleplerinin anayasaya dahil edilmesi için,yönetim üzerinde basınç uyguluyor.

Mısır’daki bir diğer önemli gelişme ise, ABDemperyalizmi karşıtlığının artık yüksek sesledillendirilmesidir.

Bugünlerde Kahire’de bulunan Clinton’ın Mısır

ziyareti “devrim gençliği” tarafından protesto edildi.ABD’nin devrik diktatörün arkasındaki güç olduğunuvurgulayan gençlik temsilcileri, halkların iradesiniçiğneyen bir güç olan ABD ile işbirliğine karşıçıkıyorlar. ABD’nin demokrasiyi desteklemediğinivurgulayan gençlik temsilcileri, Amerikan rejimininOrtadoğu’da çıkarlarını korumaya endeksli bir politikaizlediğini ifade ettiler. Demokrasiye susamış halklarıntercihlerine karşı duran ABD’nin, Ortadoğu’da sadecesiyonist rejimi desteklediğini ifade eden gençler, yenihükümetin bu emperyalist güçle işbirliği yapmasınakarşı çıkıyor.

Kahire’de basın karşısına çıkan Clinton ise, halkayaklanmasını öven bir konuşma yaparak adeta Mısırhalkına ve gençliğine yaranmaya çalıştı. Oysa devrikdiktatörün son ana kadar ABD tarafından desteklendiğiMısır halkı tarafından biliniyor.

İşbaşındaki yönetim elbette ABD ile işbirliğinedevam edecek. Ancak yeni yönetim, bu gericiişbirliğinin, diktatörü devirmiş bir halkın yakın takibialtında olduğunu da hesap etmek zorundadır.

Mısır’da rejim işlerini yoluna koymaya çalışırken,işçi sınıfı, emekçiler ve “devrim gençliği” adı altındaörgütlenen gençler, taleplerinin gerçekleştirilmesi içinmücadelesine devam ediyor.

Tunus: Direniş sürüyor...

Tunus’ta işçi sınıfı, emekçiler ve ayaklanmada etkinrol oynayan gençler de mücadeleye devam ediyor. Beşkez bozulduktan sonra kurulan geçici hükümet,sonunda kovulan diktatör Bin Ali ve çevresinin malvarlığına el koymaya karar verdi. Bin Ali ve çevresinikapsayan bu kararla, işçi emekçilerin ürettiği servetingeri alınacağı bildiriliyor.

Geçici hükümeti basınç altında tutan Tunusluemekçiler, ayaklanma sırasında halka kurşunsıkanlardan hesap sormak için de harekete geçmişbulunuyor. Ayaklanma sırasında hayatını kaybedenlerinaileleri, çocuklarını katledenlerin belli olduğunusöyleyerek, biran önce katillerden hesap sorulmasıtalebini yükseltiyorlar. Sadece tetikçilerden değil, emirverenlerden de hesap sorulması için harekete geçen“şehit yakınları”, oluşturulan “araştırmakomisyonu”nun tüm sorumluları ortaya çıkarmasınıtalep ediyorlar.

Bu dava doğrudan devleti hedef alıyor. Zira devletaygıtı halen yerinde duruyor. Dolayısıyla katiller halendevletin korumasında bulunuyor. Toplumsal basıncınaltında kalan yeni hükümet, planlı cinayetler işleyenlerikorumak istese de, emekçilerin rejim üzerindeki basıncıdevam ettiği için bu konuda karar almak zorunda kaldı.

Ayaklanmanın kazanımlarının hayatını bumücadeleye feda edenler sayesinde mümkün olduğunudile getiren gençlerle emekçiler, katillerin yakasındandüşmeyeceklerini vurguluyorlar. Görüldüğü üzerekapitalizm ayakta olduğu sürece, rejimler ancakmecbur kaldıklarında tetikçilerini yargılıyorlar.

Grev ve eylemlerin devam ettiği Tunus’ta, baskı,rüşvet, yolsuzluk içinde yüzen şirket ve kurumyöneticilerini görevlerinden kovmak için yükseltilenmücadele de sürüyor. Üç hafta süren kısmi grevlerinardından genel greve giden ulaşım emekçileri, Bin Alirejiminin destekçileri olan yöneticilerin görevden elçektirilmesini talep ediyor. Ayaklanmaya da katılanulaşım emekçileri, şirket yönetiminde de söz hakkıtalep ediyor.

Tunus’ta sendikaların daha etkili bir mücadelesürecine girmesi bekleniyor. Zira temel taleplerinkarşılanması konusunda geçici hükümet henüz kaydadeğer somut adımlar atmış değil.

Ayaklanma sonrası süreç, yönetimin ancak işçi veemekçilerin basıncı altında kaldığında bazı taleplerikarşılamaya çalıştığını bir kez daha kanıtlamıştır. Budeneyim, işçi ve emekçileri eylemlere yönlendirenetkenleri pekiştirecektir.

Arap dünyası halk hareketleriyle sarsılıyor 18 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/11* 18 Mart 2011

Page 19: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Emperyalist-kapitalist sistemin savaş aygıtıNATO’nun emperyalist şefleri ve işbirlikçileri, 10-11Mart günlerinde Brüksel’de toplandı. “NATOSavunma Bakanları Gayri Resmi Toplantısı” adınıverdikleri toplantıda, emekçi halkları yakındanilgilendiren birçok konuyla ilgili stratejiler gözdengeçirilip yeni sadırı hamleleri planlandı.

Türk sermaye devletini, Milli Savunma BakanıVecdi Gönül’ün temsil ettiği toplantının iki temelgündemi vardı: “Libya’ya NATO müdahalesi” ve“füze savunma kalkanı projesi”.

Ana gündemleri halk isyanlarını bastırmak Yyapılacağı aylar önce açıklanan bu toplantının

ana gündemi normal şartlarda füze kalkanıprojesiydi. Fakat son süreçte gerçekleşen emekçi halkisyanları, emperyalistlerin Ortadoğu’ya yönelikstratejisinde gedikler açınca gündem farklılaşmışoldu. Çünkü bu koşullarda füze kalkanı projesi de birbakıma yara aldı. Örneğin bu projeyle İran hareketsizbırakılmaya çalışılırken, İran savaş gemileri Akdenizsularına açıldı.

Bu nedenle, NATO Genel Sekreteri Anders FoghRasmussen, geçtiğimiz haftalarda üye ülkelerin daimitemsilcileriyle olağanüstü toplantı yaparakBrüksel’deki zirvede “Libya ve Ortadoğu”gündeminin ele alınmasını önermişti. BöylelikleNATO, halkların isyanını kontrol altına almayıöncelikli gündem olarak seçti.

Şu durumda toplantıda da ABD ve İngiltere’ninbaşını çektiği emperyalistler, Libya’ya yönelik olasıNATO işgaline dönük ayrıntılarını ele aldılar.

Toplantının ilk günü sonrasında da Libya’yayönelik, “Akdeniz hava sahasının gözlemlenmesinin24 saate çıkarılması” kararı alınmış oldu.

Gözlemleme için istihbarat ve gözetleme içinkullanılan AWACS uçakları devreye sokulacak.

Toplantıya ilişkin konuşanRasmussen’in sözleri dehazırlanan saldırganlık

planlarının ayrıntılarını ortayakoydu. “Somut talep, yasal dayanakve bölgesel destek koşullarının

oluşması halinde Libya halkınayardıma hazırız” sözlerini kullanan

Rasmussen, “işgale hazırız”mesajını da verdi.

“Füze kalkanı” da ele alındı

Brüksel’deki toplantıda emperyalist şeflerve işbirlikçilerinin “füze kalkanı” için son

pürüzleri de giderdikleri ifade edildi. Basına yansıyan bilgilere göre, 19-20

Kasım 2010 tarihindeki Lizbonzirvesinde NATO’nun yeni strateji

konsepti ile birlikte kabul edilenproje, NATO Savunma Bakanları

tarafından da onaylandı. Böylece,NATO’nun radar sistemini vefüze başlıklarını Türkiye’de

konuşlandırmayı düşündüğü projeye ilişkin önemlibir adım daha atılmış oldu.

Ocak ayının son haftasında gerçekleştirilen veTürk sermaye devleti adına Genelkurmay BaşkanıOrgeneral Işık Koşaner’in katıldığı Brüksel’dekiNATO Askeri Komite Toplantısı’nda da füze kalkanıprojesinin Mart ayındaki Savunma Bakanlarıtoplantısında ayrıntılandırılması karara bağlanmıştı.Brüksel’de NATO Savunma Bakanları tarafından daonay verilen projenin kalan tüm detaylarının Haziranayındaki NATO Savunma Bakanları toplantısındaşekilleneceği belirtiliyor.

Daha önce basına yansıyan bilgilerde, söz konususaldırganlık projesinin kademeli olarak devreyesokulacağı ifade edilmişti. Emperyalistlerin vesiyonist İsrail devletinin bölge halklarına dönük

sopası olacak bu projenin, 2011’de deniz unsurlarınındevreye sokulacağı, ardından ise 2015’teRomanya’ya, 2018’de de Polonya’ya karaunsurlarının yerleştirileceği dile getrilmişti.

Türkiye’nin “payına düşenin” ise ilk aşamadaAN/TPY-2 türü radar sistemi olduğu ifade ediliyor.Kısa süre içerisinde füze kalkanının da “uygun” birnoktaya yerleştirileceği belirtiliyor.

Başta AKP hükümeti olmak üzere, partilerindenordusuna tüm düzen güçleri bu projeye onay vererekemperyalistlere ve siyonist İsrail devletine göbektenbağlı olduklarını bir kez daha göstermiş oldular.

Öte yandan, Brüksel’deki zirve öncesi NATOGenel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen ile MilliSavunma Bakanı Vecdi Gönül’ün gerçekleştirdiğigörüşmede, NATO’nun “küçülme stratejisi”çerçevesinde kapatmak istediği İzmir’deki HavaUnsur Karargâhı’nın durumunun da ele alındığı ifadeediliyor. Toplantıdan yansıyan bilgilere göre,NATO’nun söz konusu stratejisi çerçevesindeİzmir’deki Hava Unsur Karargâhı’nın kapatılmasıöngörülüyor. Türk sermaye devleti ise buranın karaüssü olarak kalmasını istiyor.

Anti-emperyalist mücadele büyütülmelidir!

Emperyalistler ve işbirlikçileri Brüksel’de emekçihalkların isyanını bastırmak ve egemenliklerinikorumak için saldırı planlarını netleştirip, hamlerinihazırlıyorlar. Bunun için bir yandan emperyalistsaldırı ve kölelik planlarını “uluslararası toplumduyarlılığı” yalanlarıyla maskelemeye çalışıyorlar.Diğer yandansa başta Ortadoğu olmak üzere tümdünya işçi ve emekçilerine açıktan gözdağıveriyorlar.

Ancak “demokrasi” ve “özgürlük” masalı okuyanemperyalist şeflerin ve onların sadık işbirlikçilerinin,bugüne dek dünyanın dört bir yanındagerçekleştirdiği yıkım ve katliamları emekçi halklarınhafızalarında tazeleğini koruyor. Emperyalistlerin veişbirlikçilerinin yeni saldırı planlarını ve sefiloyunlarını bozma görevi, işçi ve emekçiler iledevrimci ve ilerici güçlerin omuzlarında duruyor.

Güncel Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 19Sayı: 2011/11* 18 Mart 2011

NATO Bakanları “füze kalkanı” ve “Libya işgali” için toplandı...

Emperyalist saldırganlığa geçit vermeyelim!

NATO’nun emperyalist şeflerinin veişbirlikçilerinin, 10-11 Mart günlerinde Brüksel’detoplanması vesilesiyle NATO ve Füze KalkanıKarşıtı Birlik çatısı altında biraraya gelen ilerici vedevrimci kurumlar, 11 Mart akşamı bir eylemgerçekleştirdiler.

Galatasaray Lisesi’nde bir araya gelen birlikbileşenleri “NATO ve füze kalkanına hayır!Emperyalizme ve siyonizme kalkan olmayacağız!”pankartı ile Taksim Meydanı’na yürüdüler. TaksimTramvay Durağı’na gelindiğinde birlik adına basınaçıklaması okundu. Açıklamada füze kalkanının birsaldırı projesi olduğu hatırlatılarak TC’ninemperyalist-siyonist güçlere “kalkan” olacağıbelirtildi.

Açıklamada, emperyalistlerin ve işbirlikçilerininbu toplantıda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki halkayaklanmalarının kendileri için yarattığı tehlikeyideğerlendirdikleri vurgulandı. Libya’ya dönükNATO işgalinin konuşulduğu belirtildi. BununLibya halkının katledilmesi

Açıklamada ayrıca 8 Şubat günü “NATO’ya vefüze kalkanı projesine hayır!”, “NATO’dan çıkılsın,üsler kapatılsın!”, “Tüm emperyalist anlaşmalariptal edilsin!” talepleriyle başlayan imzakampanyasının sona erdiği de duyuruldu.Çalışmaların farklı araçlarla sürdürüleceği belirtildi.

Açıklama birleşik mücadele çağrısıyla sonbuldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

NATO ve Füze Kalkanı Karşıtı Birlik’ten eylem

Page 20: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Japonya’daki deprem modern dünyanın gördüğü enbüyük depremlerden biri olarak tarihe geçti. Japonyadepreme oldukça hazırlıklı olsa da doğanın öfkesi bukez okyanustan yükseldi. Japonya’nın kıyı şeritlerinitsunamiler yuttu. Çok büyük bir yıkım ortaya çıkarkendünyanın en büyük nükleer santrallerinden biri olanFukushima Nükleer Santrali’nde yaşanan patlamalar vesızıntı nükleer enerjinin güvenirliliğini bir kez dahatartışmaya açtı.

Japonya gibi nükleer santral yapımında dünyanınen gelişmiş teknolojilerini kullanan ve her an depremehazır olan bir ülkede, deprem sonrası FukushimaSantrali’nde meydana gelen patlama tüm dünyanıngözünü korkuttu. Santralde radyoaktif sızıntıbaşlarken, atom bombalarından sonra ülkede yaşananen büyük nükleer facia şimdiden şehirlerinboşaltılmasına yol açtı bile. Böylece insanlık bir kezdaha kapitalizmin enerji açlığına kurban edildi.

Alman Der Spiegel Dergisi atom çağının bittiğiniilan ederken, Avrupa’da nükleer santrallere karşıeylemler başladı. Almanya’nın Stuttgart kentindehükümetin nükleer enerjiden vazgeçmesini vesantrallerin kapatılmasını talep eden 50 bin kişi nükleersantral etrafında 45 kilometrelik insan zincirioluşturdu. Fransa’da da benzer eylemlerin hazırlıklarıbaşladı.

Hal böyleyken nükleer santral sahipleri kulübününkapısından içeri yeni girmeye başlayan ve depremkuşağında olan Türkiye’de de bu tartışmalar yapılmayabaşlandı. Konu üzerine konuşan birçok kişi nükleerenerjiye karşı somut verileri ortaya koyarken geriyekalanlar ise santraller için seçilen yerlerin fay hattınayakın olduğundan bahsediyor. Uzmanlar, Akdeniz’debulunan ve Afrika kıtasının Anadolu’nun altına girdiğibir dalma batma zonu olan Doğu Akdeniz fayının,diğer adıyla “Helenik Kıbrıs fayı”nın, MersinAkkuyu’ya yapılması planlanan nükleer santral için birtehdit olduğunu belirtirken, bölgede İsrail’e kadaruzanan Ölü Deniz fayı ile Ecemiş fayının da büyükdeprem üretecek faylar olduğunu belirtiyorlar. ElektrikMühendisleri Odası ve Jeoloji Mühendisleri OdasıAkkuyu’da kurulmak istenen santralin Ecemiş FayHattının 25-30 km. mesafesinde olduğunun altınıçizerek santralin yeri ile ilgili bilimsel olarak ciddikaygılara sahip olduklarını belirtiyorlar.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’na bağlı Afet İşleriGenel Müdürlüğü’nce yakın bir zamanda hazırlananraporda da Helenik-Kıbrıs fayının İskenderun Körfeziile Zafer Burnu arasında kalan bölümünün bir süredirsuskun olduğu belirtilerek şunlar söylenmişti: “Buradauzun zamandır büyük yıkıcı depreme maruzkalınmaması ve günümüzde sayısal olarak sismikartışlar göstermesi, Helenik-Kıbrıs yayının AntalyaKörfezi ile İskenderun Körfezi arasında yer alanbölümü boyunca yüksek deprem oluşturmapotansiyeline sahip olduğuna işaret etmektedir.”(kaynak:Milliyet)

Tüm bunlara karşın gözünü karartan sermaye içinbunların en ufak bir önemi bulunmuyor. Enerji BakanıTaner Yıldız, Japonya’da meydana gelen depremlebirlikte başlayan tartışmalar dâhil olmak üzere,yaşananların Türkiye’nin santral yapımıyla ilgilikararlılığını etkilemeyeceğini söyledi. Akkuyu’da Rusşirketleri ile birlikte güvenliğin ön planda tutulduğu birsistem kurulması için karar verildiğini belirten TanerYıldız, Mersin ve Sinop’a yapılacak santrallerin 3.nesil olacağını söyledi.

Taner Yıldız’ın yardımına “Japonlar yapıyorsa bizdaha iyisini yaparız. Buna herkes inansın” diyenBayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir koştu. 25.GAP Yüksek Kurulu toplantısı için Şanlıurfa’ya gidenMustafa Demir daha sonra, Mimarlar Odası ilTemsilciliği’nin davetlisi olarak katıldığı toplantıdadepreme meydan okuyarak, depreme dayanıklı binalaryapacaklarını söyledi. Egemenlerin bu söylemlerininkarşısında yazar Özgür Gürbüz, “1. nesil, 3. nesilkarşılaştırmasıyla kafaların karıştırılmak istendiğini, 3.nesil santrallerin güvenliliğine dair bir kanıtolmadığını” belirterek, “3. nesil santral demek, 1950-60’lı yıllarda yapılan dizaynın, teknik donanım vegüvenlik açısından daha iyileştirilmiş olmasıdır. Amabu depremden etkilenmeme riskinin ortadan kalktığınıgöstermez. (Taner) Yıldız, daha düne kadar Japonya’yıbize örnek gösteriyordu. Depremden sonra, oradakisantraller 1. nesil oluverdi.” açıklamasını yaptı.(kaynak: bianet, Nükleer hala tehlikeli, en son nesil deolsa!, 14 Mart 2011) Böylece egemenler tarafındanverilen demeçlerin hiçbir koşulda ayaklarının yerebasmadığını anlatmış oldu.

Kısa yoldan söyleyelim, bir nükleer tepkime

başladığı an artık milyonlarca yıl durdurulamaz,Japonya’da yaşanan felakette de reaktörlerin erimesinitüm dünya eli kolu bağlı şekilde izliyor. Çernobil’dekikazanın ardından da patlama gerçekleşen reaktörmilyonlarca ton beton ve kurşun altına gömülmüş vebu dev lahit sürekli olarak bakım görmektedir. Özetle1, 3 veya 5 kaçıncı nesil olursa olsun nükleer enerjidegüvenlik en önemli sorundur ve mesele tek başınasantrali kaybetmek veya orta büyüklükte bir patlamayaşamak değil birkaç milyon yıl boyunca sürecek birfelaketi başlatmaktır.

Hükümetin konuyla ilgili teknik düşüncelerini dealmış olan Türkiye için sorunun vahameti daha da açıkolarak gözükmektedir. Görünen resim, işin “Allah’a”,rantın “gereken yerlere” çoktan havale edildiğini,durdurmazsak artık bundan da dönüşün olmayacağınıaçıkça ortaya koymaktadır. Yarım yüzyıldan uzun birsüredir, elindeki tüm teknolojik birikimi ve geliştirmeolanaklarını da seferber ederek depreme hazırlık yapanbir ülkeyi bir anda silen zihniyete daha su basmayanbir yol, sele dayanabilen basit bir istinat duvarı,çalışması gerektiği zaman çalışan bir alt yapı sistemi,çökmeyen bir otoyol, eğimi doğru verilmiş virajlar,verimli bir tren yolu (ve daha nicelerini) yapmayıbaşaramadığını hatırlatmak isteriz. Bu kadar çiğkonuşmaları yapabilmek için yüzsüzlükte alınan yolunda dikkat çekici olduğunu belirtmek gerekiyor.

Yeryüzünde engellenebilir bir doğal afet yoktur!Hiçbir güç doğal afetleri bırakın engellemeyi çoğuzaman geleceğini bile tahmin edemez, insanoğlu içinsorun afetin en az zarar vermesini sağlamaktır. OysaTürkiye için her afetin verebileceği en büyük zararlarıverdiğini biz çok iyi biliyoruz. Her yağmurun sel, herkarın işkence, her depremin de toplu bir katliamadönüştüğü bir ülkede yaşatılıyoruz.

Açıktır ki böyle bir algının elinde nükleer enerjisaatli bir bombadır. Bunun güvenliğini tam olaraksağlamanın imkânsızlığı da artık bilinen bir gerçekken“yaptım olacak” anlayışı ile oldu bittiye getirilen hiçbirbilimsel gerçeği kabul etmeyen anlayış faciaya kapıaralamaktadır. Kapitalizm doğaya karşı verdiği savaşıçoktan kaybetmiştir. İnsanlık bu virajda bir seçimyapmak zorunluluğu ile karşı karşıyadır. Saflar çoktannetleşmiş durumdadır, yapılacak seçim ve gidilecekyol insanlığın yarınını belirleyecektir.

Güncel20 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/11* 18 Mart 2011

Yer sallanıyor, kapitalizm öldürüyor!

Page 21: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

“Nükleer enerjiyle ilgili anlaşılabilirhassasiyetlerine ve teknolojide dünya lideri olmalarınarağmen Japonlar bile felaketten etkilenmeyecekreaktörler yapamıyorsa kim yapabilir ki?” (Times)

Japonya’da yaşanan dogal felaket, kapitalist sistemeyönelik güvensizliği ve nükleer santrallerininsorgulanması çerçevesinde de olsa, sisteminsorgulanmasını yeniden gündeme taşıdı. Basında vegörsel medyada yer verilen haber ve yorumlarda,yaşanan doğal felaketin yol açtığı sonuçlardan çok, esasolarak insan yaşamının hiçe sayılarak, yüzde yüz karhırsıyla devreye sokulan ve düne kadar en güvenilir vetemiz enerji olarak lanse edilen nükleer santrallerinin,ne zaman patlayacağı ve katliama yol açacağı yazılıp,tartışılıyor.

Nükleer santrallerinin, her an için, böylesifelaketlere yol açma tehlikesini kendi içerisindetaşıdığı, öteden beri değişik bilim adamları tarafındanyazılmakta ve söylenmekteydi. Ne var ki, amacı yüzdeyüz kar olan burjuvazi tarafından bu gerçek hepyadsındı. Fukuşima nükleer santralinden başkentTokyo’ya doğru ilerleyen radyasyon bulutları,burjuvazinin bu yalanlarını bir anda yerle bir etti.Yaşanması muhtemel Fukuşima benzeri yeni facialar,burjuva dünyanın yalanlarını gözler önüne sermeyedevam edecektir.

Bilgi dünyasında yaşamamıza karşın, bilgi tekelinide elinde tutan burjuvazi, en bayağı yalanları bile, sahipolduğu imkanlarla “gerçek” diye pazarlayabilmekte vebilinç kırılmalarına yol açabilmektedir. Yaygın ve güçlübir devrimci işçi-emekçi harekektinin olmayışı,burjuvazinin bu gerici çabalarının etki alanlarınıgenişletmesine imkan sunmaktadır.

“Önce hareket vardı”

Henüz yeterli ölçülerde olmasa da, bugünkü nükleersantral karşıtı eylemler, enerji ve tüketim politikasıbağlamında da olsa, kapitalist sistemi sorgulamanınvesilesi oluyor. Sokağa çıkan eylemciler, tam bir bilinçaçıklığından yoksun olsalar da, kapitalist sisteminkendilerine tam teşekküllü bir felaket eşliğindegeleceksizlik sunduğunu, hem de yaşamın bizzatkendisinden öğreniyorlar. Ortaklaşa olarak eylemlerde,oldukça yoğun biçimde atılan, “yalanları-yalancılarıpaketleyin” sloganları da, bu bilinç durumununifadesidir. Eylemciler, eylemlerin eğitiminden geçerek,adeta geleceklerine sahip çıkmanın provasınıyapıyorlar.

Bu arada, yapılan konuşmalarda, Mısır ve Tunusluemekçilerin direnişine göndermelerde bulunarak,çözümün isyandan geçtiğinin altını çiziyorlar. Yerigelmişken söyleyelim, ülkemizde sol adına bir kısımaklı-evveller, “devrimdi-değildi” diyerek, skolastik fikirjimnastiği yapadursunlar, bölge halklarının devrimcibaşkaldırısı nükleer felaket protestocularının en büyükmoral kaynağı olma niteliğini korumaya devametmektedir.

Burjuva devletlerin korkusu

Daha düne kadar, “Bizim santrallerimizgüvencelidir” diye açıklamalar yapan Almanya’nınburjuva hükümeti, yükselen eylemler karşısında geriadım atmak zorunda kaldı. Öfke yüklü protestocularıyatıştırmak üzere, nükleer santralleri geçici olarak

kapattığını ve bakıma alacağını açıkladı. Nedir ki,eylemciler bu her an patlamaya hazır santrallerinkökten kapatılmasını istiyorlar. Bu talepleri karşılananakadar eylemlere devam edeceklerini belirtiyorlar.

Nükleer santrallerin kapatılması istemi çerçevesindebir araya gelen bu güçler, ne yazık ki radikal politikalargeliştirme konusunda ortaklaşamıyorlar. Bu haraketinen zayıf yanını oluşturuyor. Nükleer tehlike karşıtısokak gösterilerinin inisiyatifler tarafından örgütlenipyaygınlaştırılıyor olması ise, bu hereketin en dinamikyanıdır. Öte yandan, bu eylemlerin, her yıl gelenekselolarak yapılmakta olan “Ostern yürüyüşleri”netaşınmaya çalışılması, bu hareketin bir başka üstün vedinamik yanını ortaya koymaktadır. Daha da önemlisi,enerji politikalarına itirazla başlayan bu eylemler,emperyalist devletin silahlanma, emperyalist işgal vesavaş politikalarına karşı güçlü bir hareketin önhazırlıkları olarak gözükmektedir.

Öte yandan, giderek yaygın biçimde kapitalistsistemin üretim-tüketim politikaları sorgulanmakta,burjuvazinin emekçi yığınlar üzeründeki hegemonyasıyavaş yavaş zayıflamaktadır. Kapitalizm, günümüz

sokak gösterilerinin, genel grev ve direnişlerin açıkhedefi haline gelmiştir. Bunun kendisi, hayli uzun sürengericilik döneminin kapanışını ve yeni bir döneminbaşlangıcını müjdelemektedir. Bizim için umut,burjuvazi için korku sokak hareketlerinin budinamiklerinde saklıdır.

Son söz yerine...

Bir kez daha, kapitalizm geleceksizlik demektir. Herşey bir yana, tek başına Japonya’da peş peşe yaşanandeprem ve tsunami faciası dahi, kapitalizmin tam birgeleceksizlik olduğunun somut bir kanıtıdır. Esasenkapitalizm bugüne kadar insanlık için sadece kötülükve felaket üretmiştir. Kapitalizm felaket ve kötülüküretmeye bundan sonra da devam edecektir. Bu vebenzeri başka felaketlerin şahsında, kapitalist sistemininsanlığa güvenilir bir gelecek vaatetmediği, güvenilirbir geleceğin ancak ve ancak sosyalizmle mümkünolduğu giderek daha çok anlaşılacaktır.

Enternasyonal-İnfo

Güncel Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 21Sayı: 2011/11* 18 Mart 2011

14 Mart tarihli Avrupa basınından yapılacak küçükbir gezinti, kapitalist sistemin enerji politikalarınıniflası konusundaki itiraflarını belgeleyecektir.

Örneğin, Times’ın başyazısında, “Nükleerenerjiyle ilgili anlaşılabilir hassasiyetlerine veteknolojide dünya lideri olmalarına rağmen Japonlarbile felaketten etkilenmeyecek reaktörler yapamıyorsa,kim yapabilir ki?” diye sorarak, burjuva sistemegüvenilmezliği, teknolojik üstünlüğe karşın, doğaylauyumlu bir yaşamı varetme yeteneğini yitirdiğini dilegetiriyor. Kapitalist sistemin artık zamanınıdoldurduğunun açık bir itirafı değilse nedir bu?

Fransız gazetesi, La Charente Libre ise, nükleerenerjinin olağanüstü güvenilir olduğu yönündekitartışmayı yeniden gündeme getirdi: “Daha kısa birsüre önce Amerikan Başkanı Barack Obama, nükleerenerjiyi ‘temiz enerji’ olarak nitelemiş; keza Fransa danükleer enerjinin bir yeniden doğuş yaşadığından demvurmuş ve dünyanın dört bir köşesine bu enerji türünüihraç etmeye hazır olduğunu ilan etmişti. AmaJaponya’daki olaylar da gösteriyor ki, sıfır risk diye birşey olamaz; ne nükleer enerjide, ne de başka biralanda...”

Münchner Merkur gazetesi, Uzak Doğu’dakidramatik gelişmelerden sonra hiçbir şey olmamış gibidavranılamayacağını Başbakan Angela Merkel’in deanladığını, bu yüzden Almanya’daki nükleersantrallerin güvenliğinin yeniden denetleneceğini ilanettiğini belirtiyor ve yorumunu şöyle tamamlıyor:“Almanya’nın tek başına nükleer enerjidenvazgeçmesi belki vatandaşların yüreğine bir ölçüde suserper; ancak sorunun özüne çözüm getirmez. Bukonuya hem de Avrupa çatısı altında etkin bir çözümbulmak gerekmektedir.” Öyle ya, esas olan tekellerinrekabeti ve kazanmasıdır. Rekabet yeteneğiyitirilmemelidir, yoksa kapitalizm kapitalizm olmaktançıkar!

Stuttgarter Zeitung, Fukuşima nükleersantralinde kontrolün elden çıkmasının, milyonlukbaşkent Tokyo’ya doğru ilerleyen bir radyasyon bulutu

görüntüsünü gözler önüne getirdiğine dikkat çekerek,şu yorumu yapıyor: “Bu senaryo, olağanüstü birdurumda toplumun ne kadar korumadan yoksunolduğunu da gösteriyor.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung yorumunda,“çok sayıda bina depremden hasar almadan çıkmışgibi görünmesine rağmen, dev dalgaların yol açtığıtahribat karşısındaki çaresizlik tablosu da o ölçüdebüyük” diyor ve ekliyor: “Bu durum karşısındagüvenilir bir biçimde korunmanın imkanı olmadığıbelli oluyor. Aynı şey olası nükleer kazaların sonuçlarıiçin de geçerli. Japonya’daki bu tesislerde Pazargününden bu yana neler olup bittiği, bundan sonranelerin olabileceği tam olarak açıklığa kavuşmuş değil.Ama şu anda Japon hükümetinin enformasyonpolitikalarına eleştiri yöneltmenin yeri ve sırası değil.Yapılan bazı açıklamalarda temkinli olunduğufarkediliyor gerçi ama, bir hükümetin olası senaryolarüzerine spekülasyon yapmama hakkı olduğunu dateslim etmek gerek.”

Borsacıların değişmez gazetesi FrankfurterAllgemeine Zeitung ise, Japonya’nın burjuvayöneticilerinin, gerçekleri kendi halkından gizlemesini“Pazar gününden bu yana neler olup bittiği, bundansonra neler olabileceği tam olarak açıklığa kavuşmuşdeğil. Ama şu anda Japon hükümetinin enformasyonpolitikalarına eleştiri yöneltmenin yeri ve sırası değil”,diyerek mazur göstermeye çalışıyor.

Liberal Alman gazetesi Die Tageszeitung’unyorumu ise evlere şenlik: “Şimdi Fukuşima’nın verdiğiönemli sinyal şu: öyle durumlar ortaya çıkabilir ki,orada üç kat güvenlik sistemi bile bir sonuç vermez. Ozaman da geri kalan rizikonun sonuçlarına tamamenkatlanılmak zorunda kalınır.” Yani kırk katır mı, kırksatır mı? Şaşılacak bir yan yok, bir başka çözümün varolduğu gerçeğini itiraf etmek liberallere zor geliyor.

Burjuvazi hangi yalanlara başvurursa vursunkapitalizmde “temiz enerji“ diye bir şey yoktur.Gerçek tam olarak budur.

Enternasyonal-İnfo

Burjuva basının sistemin iflasına dair itirafları

Güvenilir bir gelecek sosyalizmle mümkündür!

Page 22: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Dünya22 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/11* 18 Mart 2011

Kapitalist-emperyalist dünyanın bir başka engelişkin ülkelerinden olan ve teknolojik üstünlüğü ileövünen Almanya’da, Japonya’da meydana gelendoğal felaket artçı depremlerle devam ediyor. Dünekadar nükleer santralleri, teknik üstünlükleri vegüvenilirliklerini ileri sürerek savunan hükümet,yükselen kitlesel protestolar karşısında geri adımatmak zorunda kaldı. Nükleer santrallerini geçiciolarak kapatma kararı almak zorunda bırakıldı.

12 Mart günü Stuttgart’ta 60 bin insanın insanzinciri oluşturarak başlattığı eylemler, elde edilenkısmi tavizlere karşın 14 Mart Pazartesi günü binlerinkatıldığı eylemlerle devam etti. Pazartesi günü ülkegenelinde 370 ayrı merkezde aynı saatte ortak talepleretrafında eylemler yapıldı.

Stuttgart’ta insan zinciriGeçtiğimiz yıl ülkedeki 17 nükleer santralin

fazladan 12 yıl faaliyet göstermesine karar verenhükümete yönelik tepkiler 12 Mart Cumartesi günükitlesel bir mitingle gösterildi.

Sabahın erken saatlerinde Neckarwesthe üzerindeBietigheim, Lüdwügsburg ve Kornwestheim’denStuttgart`a kadar 45 km uzunluğunda insan zincirioluşturuldu. Yürüyüşe 60 bini aşkın kişi katıldı.“Nükleer santraller derhal kapatılsın! Hemen şimdi!”sloganları yürüyüş boyunca sıkça atıldı.

Schlossplatz Meydanı’na ulaşılmasıyla buradabilgilendirme masaları açıldı. Miting alanınındolmasıyla nükleer felaketlerde ölenler için birdakikalık saygı duruşunda bulunuldu.

Ardından yapılan konuşmalarda özellikle dündenbugüne insanları toplu katliamlarla imha edenin atombombaları olduğu söylendi. 1945’te ABD tarafındanHiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atılması vebinlerce insanın yaşamını yitirmesinin de hatırlatıldığıkonuşmalarda Çernobil nükleer santralininpatlamasının yarattığı yıkıcı etkilere değinildi.

Sahneden ayrıca, Nazım Hikmet’in Hiroşimaüzerine yazdığı şiirin Almancası da okundu. Bu sırada“Yaşasın enternasyonalizm!” sloganı hep bir ağızdanatıldı. Miting akşam saatlerine kadar sürdü.

14 Mart günü ise Stuttgart’ta yapılan eylemdecoşku, kararlılık ve yaratıcılık hakimdi. İnisiyatifgeleneğinin yaygın olduğu ülkede, eylemciler yaratıcıparola ve görsel zenginliklerle eylemlere damgalarınıvurdular.

Yapılan konuşmalarda genel olarak burjuvapolitikacıların yalanları sergilenerek, ileri sürülen“güvenilirlik” vaatleri teşhir edildi. MLPD üyesi birdevrimci yaptığı konuşmada, kapitalizmde insanhayatı ile sermayenin karşı karşıya geldiğinisöyleyerek birinden birinin tercih edilmemesininzorunlu olduğunu ve son doğal felaketin de bir kezdaha bu durumu güncelleştirdiğini söyledi.

Miting, S-21’e karşı yapılan eylemle, merkezistasyon önünde birleşti. Miting, şehir merkezindeyapılan yürüyüş ve Hükümet partisi CDU’nun ilbinasının önünde gerçekleştirilen protestolarla devametti.

Bochum Bochum’da gerçekleştirilen protesto eylemi

Rathaus-Belediye binasının önünde başlatıldı.Gösteriye binin üzerinde kişi katıldı. Esas olarak

MLPD’nin organize ettiği ve ilerici çevrelerin dedestek sunduğu protesto gösterisinde, Japonya’dakifelakete değinildi ve sistem suçlandı. Ardındankatılımcı kurumlar tarafından felakete ilişkintepkilerin dile getirildiği konuşmalar yapıldı.Konuşmalarda Alman devleti ve hükümetinin nükleerenerji politikaları eleştirilerek, bunun işçiler,emekçiler ve insanlık için taşıdığı tehdide dedeğinildi.

Gösteride, BİR-KAR adına da bir konuşmayapıldı. Konuşmada karşı karşıya olunanın insanlığınve doğanın geleceğini tehdit eden büyük bir felaketolduğu ifade edildi. Bu felaketlerin doymak nedirbilmez tekellerin aşırı kar hırsı yüzünden yaşandığı,hiç bir kapitalist devletin ve hükümetin doğruyusöylemediği dile getirildi. Konuşma, çözümünsosyalizmde olduğu vurgusuyla son buldu. Konuşmaçok belirgin bir ilgi ile dinlendi.

Kapitalizmin yargılandığı protesto gösterisi,atom/enerji santrallerinin insanlığa yaşattığı acılara veyıkımlara karşı mücadele çağrısı ile bitirildi.

BielefeldBielefeld’de 16 Mart günü yapılan eylem saygı

duruşuyla başladı. Sonrasında Uluslararası NükleerSavaşa Karşı Doktorlar Derneği (IPPNW) BaşkanıDr. Angelika Claußen bir konuşma yaptı. Claußenbütün Alman nükleer santrallerin kapatılmasıgerektiğini söyledi. Nükleer gücün kontrol edilemezolduğunu belirterek “Bizim nükleer santrallerimizgüvenlidir” sözlerinin büyük bir yalan olduğunuvurguladı. “Japonya’daki insanlarda nükleersantrallerin dünyanın en güvenli santralleri olduğunusöylemişlerdi” diyerek sözlerine devam edenClaußen’ın ardından Gazeteci Theo Knepper birkonuşma yaptı.

Yeşiller, Sol Parti ve die Bürgernähe, Bund veDoğa Seven Gençler Derneği tarafından örgütleneneylem sona erdikten sonra eyleme katılan 500 kişiSchildescher Straße’de bulunan Stadtwerkemerkezine yürüdüler. Burada da bir protesto eylemigerçekleştirdiler.

Kızıl Bayrak / Stuttgart – Bochum - Bielefeld

Almanya’da kitlesel nükleersantral protestoları

Dünyadan...

BulgaristanDemiryolu işçileri hükümetin, kamu işletmesi

olan iki demiryolunda yeniden yapılanmaya gitmeplanlarına karşı bir saatlik iş bırakma eylemigerçekleştirdi. Bu planlar Dünya Bankası’nın krizpaketi çerçevesinde hükümete dikte edilmişti.Buna göre demiryollarında 28 bin işyerinden 7bininin tasfiye edilmesi planlanıyor. Grevnedeniyle trenlerin yüzde 90’ı çalışmadı.Demiryolu işçileri süresiz greve gidecekleriniduyurmuşlardı. Hükümet perşembeyi cumayabağlayan gece demiryolu çalışanları ile bir anlaşmaimzaladı.

İtalya11 Mart günü kamu çalışanlarının katıldığı bir

grev gerçekleşti. Grev işsizliğe, kötü çalışmaşartlarına ve özelleştirme dalgasına karşı yapıldı.Grevden en çok da büyük kentlerdeki kamuulaşımı etkilendi. Kamu çalışanları ayrıcademiryollarında ortak iş anlaşması ve asgariücretin yükseltilmesini de talep ediyorlar.Roma’da düzenlenen gösteriye kitlesel bir katılımsağlandı.

Amerikaİndiana eyaletindeki İndianapolis kentinde 10

bin emekçi hükümeti ve çıkarmaya çalıştığı taslağıprotesto etti. Hükümet sendikal hakları kısıtlamakiçin bir yasa tasarısı hazırlamıştı. Yasa ileWisconsin eyaletinde olduğu gibi kamu çalışanlarıiçin kolektif toplu sözleşme hakkı kaldırılıyor.Yürüyüşe farklı işkollarından sendikalı işçiler dekatıldı.

Doğu Almanya’da uyarı grevi Almanya’nın doğu eyaletlerinde 30 bin kamu

çalışanı 8 Mart günü uyarı grevine gitti. Kamuemekçileri 50 Euro ücret artışının yanındamaaşlarına yüzde 3 zam istiyorlar. Bazı sektörlerdegrev tüm gün sürdü. Dresden’de 17 bin kişi MaliyeBakanlığı’nın önünde miting yaparak bakanıprotesto etti. Potsdam’da ise 12 bin öğretmenyürürken Schwerin’deki yürüyüşe 4.500 kişi katıldı.

Almanya’da makinistler grevdeAlman Makinistler Sendikası (GDL)

öncülüğünde başlayan grevler 9-10 Martgünlerinde hayatı önemli ölçüde etkiledi. 10 Martgünü ulaşım ve taşımacılıkta aynı zamanda yapılanve nispeten 6 saat gibi uzun bir zamana yayılangenel nitelikli grevler gerçekleşti. Frankfurt merkezistasyonunda biraraya gelen makinistler haklarınıalmakta kararlı olduklarını, yaratılan sıkıntılardandemiryolları tekelinin sorumlu olduğunu,kamuoyunu, haklı mücadelelerinde kendilerinianlayışla karşılamaya davet ettiklerini söylediler.Eylem boyunca onlarca emekçi grevcilere çeşitlibiçimlerde desteklerini sunarak dayanışmadabulundular.

Frankfurt’tan bir demiryolu çalışanı

Madende patlamaÇin’in Liupanshui kentindeki madende 11 Mart

gecesi meydana gelen patlama sonucu 19 işçiyaşamını yitirirken 15 madenci ise kurtarıldı.Çin’de maden kazaları nedeniyle geçen sene resmirakamlara göre 2 bin 500, gayri resmi rakamlaragöre de 7 bin kişi iş cinayetine kurban gitti.

12 Mart 2011 / Stuttgart

Page 23: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Güncel Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2011/11* 18 Mart 2011

G-20 Konferansı yeni saldırılar için İstanbul’da toplanıyor...

Emperyalist haydutlara sokakları dar edelim!

Emperyalist güç odaklarının başını çektiği kapitalistekonominin ana aktörü devletler, G-20 konferansı içinkısa bir süre sonra İstanbul’da toplanacaklar. G-20 DönemBaşkanı Fransa ile Türkiye’nin eşbaşkanlığındadüzenlenecek konferansa üye ülkelerin maliye ve hazinebakanlarının yanısıra hükümet ve devlet başkanları dakatılacak.

ABD, Hindistan, Japonya, Brezilya, Rusya, Almanya,Arjantin, Fransa, Suudi Arabistan, Meksika, GüneyAfrika, Birleşik Krallık, Güney Kore, İtalya, Çin, Kanada,Avustralya, Endonezya, Türkiye, AB’den oluşan G-20’ninİstanbul konferansının ana gündemlerinin “artan enerji vegıda fiyatları” olacağı ifade edildi. Süregelen kapitalistkrize çare aramak için son dönem toplantı periyotlarınısıklaştıran G-20 üyelerinin İstanbul’da yeni stratejilerinigözden geçirecekleri ve emekçilere dönük bir dizi saldırıhamlesini masaya yatıracakları biliniyor.

1998 yılında yaşanan Asya odaklı krizin ardından G-8’in genişletilmesi çerçevesinde gündeme gelen ve ilkresmi toplantısı Aralık 1999’da Almanya Berlin’deyapılan G-20, ancak 2008 yılındaki kapitalist krizlebirlikte küresel ölçekte daha “işlevsel” ve belirleyici birplatform haline geldi. Bu süreçle birlikte, maliye vehazine bakanlarının yıllık toplantıları dışında, devlet vehükümet başkanlarının da katılımıyla G-20 zirveleridüzenlenmeye başlandı. Bu içerikteki ilk G-20 zirvesi iseKasım 2008’de Washington’da gerçekleşti.

Kapitalizmin son büyük krizi, bir yandanemperyalistler arası hegemonya mücadelesinin daha dakeskinleşmesine yol açarken diğer yandan da güçdengelerinin yeniden tanımlanması ihtiyacını öne çıkarttı.Emperyalist-kapitalist sistem içerisinde merkez olmakonumunu kaybetmese de, bu sürecin ardından ABD’nindiğer emperyalist güç odaklarıyla daha dengeli ilişkilerkurmak zorunda kalması, Hindistan ve Çin gibi aktörlerinrolünün arttığı “daha geniş ölçekli bir uluslararasıplatform” ortaya çıkarttı. Kararların uygulanabilirliğiniarttırma ihtiyacı ise, “bölgesel güç” konumundakiülkelerin sürecin içerisinde aktifleştirilmesinin asılnedenini oluşturdu.

Dünya ölçeğinde gayri safi hasılanın yüzde 90’ını,dünya ticaretinin yüzde 80’ini ve dünya nüfusunun üçteikisini oluşturan G-20 ülkeleri her ne kadar, “krize karşıişbirliği halinde çözüm üretmek” iddiasıyla zirvelerdüzenlese de, sistemin temel aktörleri olan emperyalist

güçler arasındaki “açı farkları” son dönem görüşmelerinöne çıkan ortak paydasını oluşturdu. Esasen emperyalistgüçler de kapitalizmin krizine çözüm bulamayacaklarınıbilmekteler. Burada aslolan, krize çözümden öte kriziçıkarlara uygun biçimde yönetebilmektir. G-20’nin “krizeçözüm” toplantıları bir yandan krizin varlık nedeni olankapitalist ekonomi kutsanarak sonlandırılmakta, diğeryandan ise -AB “kemer sıkmalarına” yönelik ABDtepkisinde olduğu gibi- emperyalist merkezlerinfarklılaşan çıkarlarının yansıması olan “ayrılıklara” konuolmaktadır.

2008 Kasımı’ndaki Washington zirvesinden bu yanaböylesi bir içeriğin daha çok öne çıktığı G-20 toplantıları,misyonunu ise sürdürmektedir.

Gerek dünya ölçeğinde kapitalist krizin derinleştiğigerekse bununla bağı içinde emekçi halkların isyanateşinin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan harlandığı birdönemde emperyalist şeflerin ve işbirlikçilerininİstanbul’da gerçekleştireceği G-20 Zirvesi’nin önemi dahada artıyor.

Zira, İstanbul zirvesi öncesi 18 Şubat’ta Paris’tegerçekleşen G-20 Maliye Bakanları ve Merkez BankasıBaşkanları toplantısından yansıyanlar, emperyalistlerin veişbirlikçilerinin “tutuşan eteklerine” ilişkin fazlaca fikirverdi. “Sosyal patlama tehlikesine” dikkat çekerek, “gıdafiyatlarındaki ani yükselişleri ve dalgalanmayı durdurmakiçin emtia piyasasındaki spekülatörlerin engellenmesizorunluluğuna” vurgu yapan G-20 dönem başkanı NicolasSarkozy’nin sözleri, yaşanan paniği gözler önüne serenörneklerden biriydi.

Sonucu itibariyle Ortadoğu’daki halk isyanlarıyladoğrudan bağı olan gıda ve enerji artışlarına ilişkin IMFve DB şeflerinin yaptığı açıklamalar ise G-20 liderlerini“tamamlayan” nitelikte idi. Paris görüşmesi öncesi G-20’ye “telkin” niteliğinde konuşan IMF BaşkanYardımcısı John Lipsky, “Gıda fiyatlarındaki dalgalanmanedeniyle büyük bir endişe hâkim” açıklamasındabulundu. Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick de“Fiyatlar tehlikeli seviyelerde. Mısır ve Tunus’takiprotestolar da kışkırtıcı bir unsur oldu” ifadelerinikullanarak adeta aynı tabloyu özetledi.

Bu gelişmelerin bilincinde olan düzen cephesi ise G-20 İstanbul zirvesi için şimdiden “vazifesini” yerinegetirmeye başladı. Özellikle burjuva medyada, “G-20gelecek, milyar dolarlar cebe inecek” türünden başlıkları“Türkiye’ye bir müjde daha, G-20 İstanbul’da” naralarıizliyor. Burjuva kalemşörler bir yandan “toplantıyla krizeçözüm bulanacağı” aldatmacasını güçlendirmeye, diğeryandan ise “Türkiye’nin kendini dünyaya tanıtmafırsatlarından biri” şişirmesiyle zirveye dönük tepkileriörselemeye çalışıyorlar.

Ancak bizler çok iyi biliyoruz ki, bu toplantıda dadünya işçileri, emekçileri ve ezilen halkları yararına tekbir karar alınmayacak. Emperyalistler ve “bölge gücü”sıfatındaki işbirlikçi devletler kendi aralarında pazarlıklaryaparken, krizin faturası bir kez daha dünya işçi veemekçilerine kesilmek istenecektir.

Kısa süre önce anti-emperyalist ve anti-kapitalistöfkelerini bileyerek IMF-DB haydutlarına İstanbulsokaklarını dar eden işçi ve emekçiler ile devrimci veilerici güçleri, şimdi ise G-20 şeflerinin sefil oyunlarınıbozma görevi beklemektedir.

İngiltere’de protestodalgası

İngiltere’de istikrar paketi adı altındadevreye sokulan kemer sıkma politikalarınakarşı 26 Mart’ta kitlesel bir yürüyüşgerçekleştirilecek. Yürüyüşe yüzbinlercekişinin katılması bekleniyor. Bu yürüyüşün 15Şubat 2003’te 1 milyonun üzerinde insanınkatıldığı savaş karşıtı gösteriden sonra enkitlesel yürüyüş olması bekleniyor.

Son süreçte yaşanan protesto dalgasıuluslararası medyada yankı bulurken,hükümetin kemer sıkma politikaları ve bunakarşı gerçekleşen direnişlerle başlayan yenisüreç İngiltereyi baştan aşağı sarıyor.10.11.2010 tarihinde 20 bine yakın öğrencininharçların yükseltilmesine karşı gerçekleştikleriyürüyüş meşaleyi tutuşturdu. Sondönemlerde her şehir belediyesinin başlattığıbütçe tartışması açık yapılıyor ve bu alanlarprotesto alanlarına dönüşüyor. Bu kapsamdabir çok gösteride de, 22 Şubat’ta Londra’nınSouthwark bölgesinde olduğu gibi eylemcilerve polis arasında arbede yaşanabiliyor.

Her şehir belediyesi milyonlarca sterlinkısıtlamaya gidecek. Londra şehir belediyesibütçede 20-50 milyon pound arası kısıtlamayagideceğini açıklarken, Liverpool şehirbelediyesi 119 Milyon pound kısıtlamayagideceğini ve 2 bin kişinin işine sonverileceğini açıkladı. Manchester’da da 2 binkişinin işten çıkarılması gündemde.Kısıtlamalar nedeniyle toplam bir milyonişyerinin tasfiye edileceği söyleniyor.

26 Mart’ta gerçekleşecek kitlesel yürüyüşkararını sendikalar tabandan gelen basınçaltında almak zorunda kaldı. Daha sonrakisüreç için sendikaların herhangi bir mücadeleplanı yok. Eylemin handikabını da bu noktaoluşturuyor.

Ocak ayında birçok İngiliz sendikasınıngenel sekreterlerinin katıldığı bir toplantısonrası TUC Genel Sekreteri Barber, “Hiçkimse genel grevden söz etmedi” diye demeçvermişti. Oysa başta Kamu ÇalışanlarıSendikası PCS ve Transport İşçileri SendikasıRMT gibi solcu sendikalar ortak bir grevörgütlemeyi savunmuşlardı.

Page 24: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Emekçi kadın24 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/11* 18 Mart 2011

Venezuela’da kadınlarparlamentoya yürüdü

Venezuela’da 10 Mart günü Plaza Morelas /Belles Artes Meydanı’nda çeşitli sendikalar veilerici kadın grupları parlamentoya yürüdüler.Yürüyüşün amacı emekçi kadınların ve evkadınlarının iş ve sosyal haklarında yasaldüzenlemeler yapılması için parlamentoya önergesunmaktı.

2003 yılında 1. Kadın İşçiler Sosyal Haklar Yasasıgörüşüldü tartışıldı ve bazı konular karara bağlandı.

Bu konuda 2. bir oturumun düzenleniptartışılması gerekiyordu. Fakat bu gerçekleşmedi.Yürüyüşün temel taleplerinden biri de bu eksenüzeriden şekillendi. 2. oturumun gerçekleştirilmesi,yasaların tartışılması ve karara bağlanmasıistendi.

Resmi rakamlara göre: Ailelerin % 32’sinin geçimini tek başına kadınlar

sağlıyor. Ailelerin % 3’ünün geçimini tek başına erkekler

sağlıyor. Ailelerin % 65’inin geçimi ise kadın ve erkeğin

birlikte çalışmasıyla sağlanıyor. Bu resmi verilerden de anlaşılacağı üzere

ailelerin geçimini ağırlıklı olarak kadınlar sağlıyor.Bu yürüyüşle de var olan yasaların düzenlenmesive iyileştirilmesi talep edildi.

Düzenlenmesi istenen yasalar ise şunlar:

* Serbest meslekte çalışanlar da dahil tümçalışanların sosyal güvenceye bağlanması

* Temizlik işi yapan herkese, özellikle kadınlarave ev kadınlarına sosyal güvence sağlanması

* Tüm kadınlara 8 hafta hamilelik izni ve 12hafta paralı doğum izni verilmesi

* 3 yaşındaki bütün çocukların ilk 6 ay zarfındaannesinin yanında büyümesi, anne sütünü emmesi,aile içinde eğitilmesi. Anne ve babaların ücretliannelik-babalık iznini kullanabilmesi.

* Annenin doğumdan ya da çocuğu evlatlıkaldıktan hemen sonra 12 haftalık annelik iznikullanabilmesi

* Bunun yanında çocuğuna kendisi bakmakisteyen babanın da 12 hafta babalık iznikullanabilmesi

Şu an Venezuela’da kadınların sahip olduğuhaklar toplu sözleşmelerine bağlı olarak değişiyor.Mesela metroda çalışan kadınlar doğumdan 3 ayönce ve doğumdan 3 ay sonra ücretli izin hakkınasahip. Fakat bu yasa, çalışan kadınların tamamı içinuygulanmazken bunun bütün iş kolları için geçerliolması isteniyor.

Venezuela’da her kadın 25 yaşına girdiği zamaneğer çalışmıyorsa maaşa bağlanıyor. Serbestmeslekte çalışanlar veya kendi işyeri olanlar buhaktan yararlanamıyor.

Venezuela - Caracas / Kızıl Bayrak

Dünya Kadın Konferansısonuç bildirgesi yayınlandı  Venezuela’nın başkenti Caracas’ta 4-8 Mart

tarihleri arasında düzenlenen Dünya KadınKonferansı’nın sonuç bildirgesi yayınlandı.

*Eylem konusunda prensibimiz, kadınlarınkurtuluşu için ve emperyalizme karşı mücadele - Yaniemperyalizmin neden olduğu kitlesel işsizliğe, açlığa,dünya çapında kadın ve erkek işçilerin sömürülmesine,doğal çevrenin tahribatına, biz halkların ve uluslarınemperyalizme zorunlu bağımlılığına, sömürgeciliğe veyeni sömürgeciliğe karşı savaşmak.

*Gerekli olan tarihsel değişim; bir formalite, saltkişilerin değişimi değildir. Bu, krizin ve insanlığınçözmesi gereken ciddi sorunların gerçek kaynağı olanegemen kapitalist sistemin değişmesidir.

*Bizim istediğimiz başka, adil bir dünya, çoksayıda toplumsal harekete, mücadeleye, tecrübeye veörgütlenmeye bağlıdır.

*Birçoğumuz daha iyi bir dünya hayali veumudunun cevabı olan sosyalist bir alternatif içinmücadele ediyoruz.

Bu konuda farklı düşünceler mevcut. Bizlerkadınların çok yönlü mücadelesinde sürdürülecekperspektif konusunda bir tartışmayı gerekli görüyoruz:Cinsel sömürü, kadın ve çocuk ticareti, eşit ücret,insanca ve güvenli çalışma hakkı, sosyal haklar, siyasikatılım hakkı, doğanın korunması için ve ırkçılıklayabancı düşmanlığına karşı mücadele vb.

*Bunun için küresel, militan kadın hareketi birlikteçalışmalı, birleşmeli, iletişim kurmalı, arkadaş olmalı,birbirlerinden öğrenmeli ve birlikte mücadeleetmelidir. Bu 2011 yılında Caracas-Venezuela’dagerçekleşen ilk Dünya Kadın Konferansı’nın en önemlimesajıdır.

*Bu hareketin en önemli tabanını, tek tekülkelerdeki militan kadın hareketleri, sömürülen veezilen kadınlar, ilerici, demokrat, entelektüel kadınlar,bilim kadınları, sanatçı ve genç kadınlar oluşturmalıdır.

*Biz, bölgesel, kıtasal, ulusal ve uluslararası kadınhareketinin gelişmesi ve güçlenmesi için daha fazladünya kadın konferanslarının yapılmasını istiyoruz. Bukonferanslar farklı kıta ve bölgede 5 yılda birdüzenlenmeli.

*Bir yıl içinde hazırlık ve uygulama süresince eldeettiğimiz kazanımlarımızı, eksikliklerimizi tespitedebilmek için öncelikle Birinci Dünya KadınKonferansı’nın farklı deneyimlerini değerlendireceğiz.

*Bu süre içinde ulusal, bölgesel, kıtasal toplantılargerçekleştirecek ve bu toplantılar şimdiye kadarkiinisiyatif komitesi tarafından hazırlanacak. Buinisiyatif komitesi, bir yıl içinde dünya çapında birkomite oluşturulana kadar geçici olarak görevdekalacak.

*Kıtasal ya da bölgesel toplantılarda (Asya, Afrika,Ortadoğu, Avrupa, Latin Amerika, Kuzey Amerika)temsilciler belirlenecek. Bunlar her bölgeden / kıtadaniki asıl temsilcinin yanısıra iki yedek temsilcidenoluşacak. Bu bileşim ikinci dünya kadın konferansınınhazırlanmasında ihtiyaca göre genişletilebilir. Bundansonraki dünya kadın konferansının yeri belli olduğundabu bölgeden / kıtadan iki kadın, ayrıca dünya hazırlıkkomitesi içinde yer alacak.

*İkinci konferansın dünya hazırlık komitesinde yeralacak temsilcilerinin belirlenmesi militan kadınhareketini içeren ve güçlendiren demokratik bir sürecinsonucu olmalıdır.

*Dünya hazırlık komitesinin ikinci konferansı

koordine eden bir yapısı olmalı. Hiçbir kuruluş ya dayapıya bağlı olmamalı. Bu komite demokratik, eşitdüzeyde, katılan ülkelerin ve örgütlerin özerkliğinesaygılı olarak çalışmalı. Prensiplere ve temel belgeleredayanarak çalışmalı.

*Biz her ülkedeki militan kadın hareketinigeliştirmek istiyoruz ve birlikte dünya çapında militankadın mücadelesinin üç önemli mücadele gününeyoğunlaşmak istiyoruz. Bunun yanında mücadelebiçimleri, dayanışma ve seferberlik biçimlerigeliştireceğiz. Kadınlar tarafından genel kurultoplantılarında ve atölyelerde kabul edilen kararlarıyayacağız.

*Tüm dünyada kapitalizmin egemenliğine, ataerkilsisteme, emperyalizme karşı tüm insanlığın özgürlüğü,kendi hakları ve özgürlükleri için mücadele edenkadınların mücadelesini anma günü olan 8 Mart’ıntarihsel özünü yeniden geri almak için gelecek 8Mart’a kadar tüm bir yıl hazırlık kampanyasıyürüteceğiz.

*İşçi sınıfının uluslararası mücadele günü olan 1Mayıs’ta da yerimizi alacağız. Orada, özellikle kadınişçilerin hakları için ve çocuk emeğinin sömürülmesinekarşı tavrımızı koymalıyız.

*25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı MücadeleGünü’nde, kadınların maruz kaldığı her türlü şiddetbiçimine karşı mücadele etmeliyiz. Özellikleemperyalist saldırganlık ve halklara karşı sürdürülensavaşlarda en çok mağdur olan kadınlara karşı şiddetikınıyoruz.

*Biz dünya militan kadın hareketinin, işçilerin,halkların ve tüm insanlığın kurtuluş mücadelesininvazgeçilmez bir parçası olduğunu söylüyoruz.

*Kadınları örgütlemeliyiz. Birlikte Dünya KadınKonferansı sitesini daha çekici yapmak için mevcutweb sitesini geliştirmeliyiz.

*Ülke ve dil sınırlarını aşarak birlikte çalışalım.Deneyim ve kültürlerin zengin potansiyelinikullanalım! Ortak çalışmamızı büyütmek vederinleştirmek için gerekli olan iletişim, koordinasyonve işbirliğinin her türlü biçimini kullanalım. Militandünya kadın hareketini güçlendirmek için, alternatifiletişim ve karşılıklı dayanışma biçimlerini dekullanarak tüm engelleri yıkalım.

Yaşasın militan kadın hareketinin küreselkonferansları!

Kadınların ve insanlığın kurtuluşu için ileri!Bu 21. yüzyılda bizim görevimiz ve meydan

okumamızdır!

Page 25: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Emekçi kadın Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2011/11* 18 Mart 2011..

StuttgartBİR-KAR çalışanları 13 Mart Pazar günü bir

etkinlik gerçekleştirdi. 70 kişinin katıldığı etkinliktesahneye “Yaşasın Dünya Emekçi Kadınlar Günü!”pankartı asıldı. Etkinlik, 8 Mart’ın önemini anlatan vekadınların mücadeledeki rolüne değinen kısa bir açılışkonuşması ile başladı. Ardından Enternasyonal marşıeşliğinde tüm dünyada şehit düşen emekçi kadınlariçin saygı duruşu gerçekleştirildi.

Etkinlik programı BİR-KAR’dan bir kadınınNazım Hikmet’ten okuduğu şiir dinletisi ile devametti. Dinleti beğeniyle dinlendi. Etkinliğin konuşmametni okunduktan sonra ikinci bölümde ise 8 Mart`ıntarihsel sürecini anlatan sinevizyon gösterimi yapıldı.Programın devamında BİR-KAR çalışanı tarafındansergilenen “Uyanış” adlı tiyatro gösterisi izleyicilertarafından beğeniyle izlendi ve büyük alkış aldı.Etkinlik programı devrimci ve dostça bir havada geçti.

Etkinlikte Ontex işçileriyle dayanışma çağrısıyapılarak ailelerin beraberinde getirdikleri yiyecek veiçecek satışından gelen paranın direnişteki Ontexişçilerine gönderileceği belirtildi. Ayrıca Ontexişçileriyle dayanışma amacıyla bir imza kampanyasıbaşlatıldı.

Hamburg8 Mart Salı günü gerçekleştirilen yürüyüş

Sternschzen Banhof’u önünde toplanmayla başladı. Türkiye’deki kadın tutsaklara dayanışma kartları

gönderildikten sonra başlayan yürüyüşün en önünde“Yaşasın Dünya Emekçi Kadınlar Günü” pankartıtaşındı. Diğer kadın örgütleri flama ve pankartlarıylayürüyüşte yer aldı. Yaklaşık 5 km yüründükten sonraAltona semtinde miting yapıldı. 8 Mart Dünya EmekçiKadınlar Günü ile ilgili yapılan konuşmalardan sonrahalaylar çekilip devrimci marşlar ve türküler söylendi.

Yürüyüşe katılan BİR-KAR çalışanları ise “TKİP-YDÖ” imzalı 8 Mart bildirilerinin ve Kızıl Bayrak

gazetesinin dağıtımını gerçekleştirdi.

Dortmund12 Mart günü Couraj, MLPD, BİR-KAR, gençlik

örgütü Rbell ve Dortmund Alevi Derneği’nin ortaklaşaorganize ettiği yürüyüş göçmenlerin ve yoksullarınyoğun olarak oturduğu Münster Caddesi’nde başladı.

Kentin en işlek alışveriş merkezinden geçilerekgerçekleştirilen yürüyüş boyunca gür sloganlar atıldı.Özellikle belli noktalarda ajitatif konuşmalar yapıldı.Konuşmacılar Venezuela’daki kadın konferansınadeğindiler. En fazla dikkati çeken, emekçi bir kadının“Kapitalizm geleceğimizi çalıyor. Geleceğimizi çalankapitalizme karşı burada olduğumuzu, hep varolacağımızı ve her 8 Mart’ta tekrar buradaolacağımızı duyurmak için burdayız” şeklindekisözleri oldu. Yürüyüş sırasında değinilen konulardanbiri de, Japonya’da gerçekleşen depremdi. Buvesileyle de kapitalizm suçlandı.

Yürüyüş sırasında yapılan konuşmalarda ClaraZetkin de unutulmadı. Bu çerçevede özellikle ClaraZetkin’in, 8 Mart’ın kazanılması ve emekçi kadınlaraarmağan edilmesindeki rolünün ve emeğinin altıçizildi. Yürüyüş boyunca, 8 Mart’la ilgili olarakhazırlanan ortak bildirinin yaygın dağıtımı yapıldı.Yürüyüş güzergahındaki insanlar eylemi ilgiyle izledi.

Kısa bir güzergahtan geçilerek, Willi Brand

caddesine gelindi. Burada, bir kez daha çeşitlikonuşmalar yapıldı. Yürüyüş, daha güçlü 8 Mart’largerçekleştirme temennisi ile son buldu.

100. yılı olması vesilesiyle, bu yılki 8 Martöncesinde her yerde belli bir duyarlılık vardı. Bu yılki8 Mart’ın Venezuela’da gerçekleştirilen uluslararasıkadın konferansına denk gelmesi, kitlesel eylem veetkinlikler için ayrıca ek bir imkandı. Ne yazık ki, buimkanlar iyi değerlendirilmedi. Ne göçmen ne de yerliilerici ve devrimci güçler, bu yönde ciddi ve yeterli birçaba ortaya koydular. Güçler çok parçalıydı ve ortakorganizasyonlar için ciddi bir irade ortaya konmadı.Tüm bunların sonucu olarak, her zamankinden yaygınbiçimde gerçekleştirilmesine karşın, bu yılki 8 Marteylemleri de katılım yönünden oldukça zayıftı.

BielefeldBİR-KAR, MLPD, IBZ ortak bir etkinlik

gerçekleştirdi. 11 Mart günü gerçekleştirilen etkinliğeEritreische Frauengruppe (Eritre’li Kadın Grubu),ASTA Universität Bielefeld (Üniversite ÖğrenciMeclisi) de destek verdi.

Etkinlik, 8 Mart’ın önemini anlatan ve kadınlarımücadeleye çağıran bir konuşmayla başladı. Etkinlikprogramı, 8 Mart’ın tarihsel sürecini anlatan ‘Ekmekve Gül’ adlı Almanca bir sinevizyon gösterimiyledevam etti. Kısa bir müzik dinletisinden sonra, IBZbünyesinde Balkan dansları dersleri veren bir kadınemekçi, kitleyi de içine katan dans gösterisi(Workshop) sundu. Genç bir kadın öğrencininsöylediği İngilizce şarkıların ardından, BİR-KARKadın Komisyonu’nun hazırlamış olduğu Türkçe veAlmanca şiirler okundu. Etkinliğin ikinci bölümündeise bir BİR-KAR çalışanı Dario Fo’nun “Uyanış” adlıtiyatro gösterisini sundu. Almanca çevirisi duvarayansıtılan oyun etkinliğe katılanlar tarafından ilgiyleizlendi. İspanyolca ve İtalyanca marşların ardındanyine BİR-KAR Kadın Komisyonu üyesi bir kadıntarafından okunan Almanca şiirlerle etkinlik sona erdi.

Etkinlikte Ontex işçileriyle dayanışma çağrısıyapıldı. Alınan giriş ücretinin Ontex işçilerinegönderileceği belirtildi. Ayrıca yine Ontex işçileriyledayanışma amacıyla bir imza standı açıldı.

50’nin üzerinde kişinin katıldığı etkinlikenternasyonal bir havada geçti ve katılanlardanolumlu tepkiler alındı.

EssenCorag, BİR-KAR Kadın Komisyonu ve MLPD

tarafından örgütlenen etkinlik şehir ana istasyonuyakınındaki Willy-Brand alanında gerçekleştirildi.Açılış konuşmasıyla başlayan etkinlik müzikgruplarının devrimci marşlardan oluşan dinletileri iledevam etti.

Daha önce kararlaştırıldığı üzere, Venezuela’dayapılmakta olan Kadın Konferansı’na Almanyadelegesi olarak giden BİR-KAR Kadın Komisyonuüyesi ile canlı bağlantı yapılmak istendi. Ne var ki,teknik bir sorun nedeniyle bu geçekleştirilemedi.

Saat 18.00’de şehrin en işlek yeri olan alışverişmerkezine doğru bir yürüyüş yapıldı. Coşkulusloganlar ve ajitasyon konuşmaları eşliğinde yapılanyürüyüş, çevrede bulunan insanlar tarafından ilgi ileizlenildi. Kısa bir güzergah dolaşılarak, tekrar alanadönüldü. Burada, etkinliği düzenleyen kurumlar adına

konuşmalar yapıldı. Programın bu bölümünde, BİR-KAR Gençliği’nin hazırladığı politik Rap türü müzikdinletisi katılımcılar tarafından coşku ile karşılandı.İntifada Grubu’nun başarılı biçimde gerçekleştirdiğibu dinleti, ilgi çekti, birçok genç insanın etkinliğinekatılmasına da vesile oldu.

Etkinlik boyunca Ontex işçilerinin direnişiAvrupa’da yaşayan sınıf kardeşlerine taşınmayaçalışıldı. Bu çerçevede, Almanca bildirilerin yaygındağıtımı yapıldı ve imza toplandı.

100’ün üzerinde bir kitlenin katıldığı etkinlik,İspanyolca söylenen devrimci marşlar eşliğinde sonaerdi.

Avrupa’da 8 Mart eylem ve etkinlikleri...

“Yaşasın 8 Mart!”

11 Mart 2011 / Bielefeld

8 Mart 2011 / Hamburg

13 Mart 2011/ Stuttgart

Page 26: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Halepçe ve Beyazıt katliamları ilerici ve devrimcigüçlerin 16 Mart günü Beyazıt Meydanı’nda yaptığıyürüyüş ve basın açıklamasıyla lanetlendi. DevrimciDemokrat Öğrenciler’in (Beyazıt Gazetesi, DevrimciHareket, DÖB, Ekim Gençliği, Genç-Sen, GençlikCephesi, Gençlik Muhalefeti, Kaldıraç, ÖEP, ÖğrenciKolektifleri, SGD, TÜM-İGD) örgütlediği eyleminyanısıra Eğitim Sen Üniversiteler Şubesi, ÇağdaşHukukçular Derneği ve 16 Mart Platformu da basınaçıklamaları gerçekleştirdi. Eş zamanlara geleneylemlerde örgütleyici bileşenler kendi basınaçıklamalarını yapsalar da, eylemler fiilen birleşikolarak gerçekleştirilmiş oldu.

Laleli Tramvay Durağı’nda bir araya gelen ilerici vedevrimci güçler “Beyazıt’tan Halepçe’ye katledendevlettir! 16 Mart’ı unutmadık hesabını soracağız! /Devrimci Demokrat Öğrenciler” pankartı arkasındasloganlarla Beyazıt Meydanı’na yürüdüler..

Beyazıt Meydanı girişinde Ontex işçileri “İşçigençlik el ele mücadeleye!” sloganları ve “Beyazıt’tan1 Mayıs’a katliamları unutmadık! / DirenişçiOntex/Canbebe İşçileri” pankartıyla öğrencilerikarşıladı. Birlikte atılan sloganlarla birlikte yürüyüşedevam edildi.

İstanbul Üniversitesi kapısı önünde bekleyen EğitimSen Üniversiteler Şubesi ve 16 Mart Platformu’ylaeyleme katılan DİSK üyeleriyle birleşen kitle bir süresloganlarla Merkez Kampüs’ten çıkacak arkadaşlarınıbeklediler. “O gün katledenler bugün aklayanlar - 16Mart’ın hesabını soracağız” pankartıyla üniversiteiçerisinden gelen öğrencilerin kapı önündebekleyenlerle birleşmesiyle birlikte basın açıklaması veanma programına geçildi.

“Katliamların sorumluları aklandı”

Basın açıklamasında Beyazıt ve Halepçekatliamlarına değinildi. 16 Mart 1978 Beyazıtkatliamının nasıl yaşanıldığının aktarıldığı açıklamada,sebebi ve failleri belli olan bu katliamın ardından açılandavanın göstermelik bir günah çıkarma olduğunadikkat çekildi.

Kürt halkı katledilmeye devam ediyor

Halepçe katliamına da vurgu yapılan açıklamadaemperyalizmin bölgedeki taşeronluğunu o dönemüstlenmiş uşaklardan Saddam’ın direnen Kürt halkınakarşı bir katliama giriştiği belirtildi. Açıklamada şunlarsöylendi:

“Yaşadıkları coğrafyada sürekli inkar edilen veasimile edilmek istenen Kürt halkı için devlet terörüsiyasal coğrafyalar değişse de aynı kalmaktadır. Hakve özgürlükleri için mücadele eden Kürt halkındanonbinlerce insan burjuva devletinin kirli savaşyöntemleriyle zindanlarda, köylerinde, evlerinde sokakortasında ve işkencehanelerde katledilmiştir. Birbiriardına açığa çıkan her bir toplu mezar vahşetin ancakbir bölümünü gözler önüne sermektedir”

Katledilenlere mücadele sözü

Basın açıklamasından sonra katliamın yapıldığıEczacılık Fakültesi önüne gidildi. Anma programınageçilmeden önce öğrencilerin açıklamasının bitmesinibekleyen Eğitim Sen Üniversiteler Şubesi adına

Beyzade Sayın basın açıklamasını gerçekleştirdi. Sayın,16 Mart katliamına değinerek bu katliamın faili meçhulbir katliam olmadığını belirtti. Devrimci, demokrat,ilerici kesimlere ve emek hareketine yönelikkatliamların dün olduğu gibi bugün de sürdüğünüsöyleyen Sayın, 16 Mart ve diğer tüm katliamlarıgerçekleştirenlerin açığa çıkmasını istediklerini belirtti.

Açıklamanın ardından, Beyazıt’ta katledilen 7devrimci şahsında şimdiye kadar ölümsüzleşendevrimciler için saygı duruşunda bulunuldu.

Ontex işçileri: “ 7 devrimciyi katledenlerlebize saldıran zihniyet aynı”

Saygı duruşunun ardından söz direnişçiOntex/Canbebe işçilerine verildi. Direnişçi işçiler adına

konuşan Ontex işçisi, “Bizler Ontex ve PTT işçileriolarak daha iyi bir yaşam ve çalışma koşulları içindireniyoruz” dedi. Ontex işçileri olarak 28 gündür, PTTişçilerinin ise yaklaşık 60 gündür direndiklerinibelirterek, “Yaptığımız eylemler sonucunda bizler depolis saldırılarıyla karşı karşıya kaldık. Yıllar önce 7devrimciyi katledenlerle bize saldıran zihniyet aynıdır.Katillerden hesabı işçi ve emekçiler soracak” dedi.

Karanfiller bırakıldı...

Konuşmanın ardından Eczacılık Fakültesi önünekaranfiller bırakıldı. Adalıların seslendirdiği devrimcimarşlar ve hep beraber söylenen Çav Bella marşı ileeylem son buldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Gençlik hareketi26 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/11* 18 Mart 2011

16 Mart Beyazıt ve Halepçe katliamları,devrimci demokrat öğrenciler tarafından örgütlenenbir forumla ele alındı.

Devrimci Demokrat Öğrenciler tarafındandüzenlenen Öğrenci Forumu 11 Mart Cuma günüMakine Mühendisleri Odası’nda gerçekleşti. Beyazıtve Halepçe katliamları ile ilgili sinevizyongösterimlerinin ardından forum bölümüne geçildi.

Birinci bölümde, “Sistemin sindirme ve baskıpolitikalarıyla gençlik üzerinde yaratmak istediğiitaatkar kimlik” üzerinde duruldu.Bu kapsamda yapılan tartışmalarda 16 Mart’tangünümüze devletin baskı, imha ve inkarpolitikalarına devam ettiği ve bunların sınıflıtoplumların ortaya çıkışından beri süregeldiğivurgulandı. Ayrıca bugün devletin devrimcilerisadece katlederek değil farklı yöntemlerle de,özellikle gençlik içinde mücadeleci kimliği teslimalmaya çalıştığı belirtildi. Tüm bu saldırılarkarşısında ortak mücadele etmenin önemi üzerindeduruldu.

Forumun ikinci bölümünde “Düzen karşısındagençlik mücadelesi” başlığı tartışıldı. Düzeninsistematik bir şekilde hareket ederek kendisinikorumaya çalıştığı belirtildi. Bunun için yerigeldiğinde katletmekten, zindanlara atmaktan

çekinmediği ancak çeşitli propaganda araçlarıylayoğun bir şekilde yaydığı yoz kültürü ile devrime vedevrimcilere olan inancın azaltılmaya çalışıldığıbelirtildi. Bunun karşısında gençlik hareketinin dezorluk yaşadığı ve birbirinden kopuk hareket ettiğisöylendi. Bunun karşısında ortak mücadeleperspektifi ile eylem ve düşünce birlikteliğininyakalanması gerektiği bir ihtiyaç olarak ortayakondu.

Gençlik mücadelesinin temel zorlanma alanlarıve bunlar karşısında mücadele perspektifinintartışılmasının ardından “gençlik mücadelesi”üzerine somut öneriler tartışıldı. Bu noktada forumakatılan bileşenin genişletilerek bahar dönemindeortak bir çalışma pratiği çıkarması kararlaştırıldı. Buçalışmanın üniversitelerde taban inisiyatifini ortayaçıkarmayı hedefleyerek başlaması gerektiğisöylendi. Gençliğin gündemleri ile birlikte “özerk-demokratik üniversite”, “YÖK düzeni” gibibaşlıkları daha ayrıntılı bir biçimde tartışmasıgerektiği belirtildi. Bu kapsamda 1 Mayıs öncesindebir öğrenci kurultayı örgütleme fikri dile getirildi.Forum, yapılan önerilerin somutlanması için 16Mart’ta gerçekleşecek basın açıklamasının ardındanbir toplantı alınması kararı ile sonlandırıldı.

Ekim Gençliği / İstanbul

‘Öğrenci Forumu’ gerçekleşti

16 Mart katliamları lanetlendi...

“Beyazıt’tan Halepçe’ye katleden devlettir!”

Page 27: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Kocaeli’de ulaşım eylemiKocaeli Büyükşehir Belediyesi bir süre önce

ulaşıma yaklaşık yüzde 50 zam yaptı. Bunun yanındayeni çıkan Kent-Kart uygulaması ile öğrenciler 10 TLkarşılığı bu kartı almaya zorlanıyor. Zira Kent-Kartıolmayanlar otobüse tam ücret miktarı olan 2 TLödemek durumunda kalıyorlar.

Hem yapılan ulaşım zamlarını hem de Kent-Kartuygulamasını protesto etmek için KocaeliÜniversitesi Umutteppe Kampüsü’nde bir eylemgerçekleştirildi. Yemekhane önünden otobüsduraklarına kadar yapılan yürüyüş boyunca coşkulubir atmosfer hakimdi. Daha sonra duraklarda yoltrafiğe kapatılarak otobüslerin gidişi engellendi.Yakalaşık 20 dakika süren yol kesme eylemindensonra iki belediye otobüsü kitle tarafından işgaledilerek ücretsiz ulaşım hakkı kullanıldı. Buradanotobüslerle Kocaeli Büyükşehir Belediyesi önünegidildi. Zamlar, sloganlar ve ajitasyon konuşmalarıylateşhir edildi. Yaklaşık yarım saat burada beklediktensonra eylem sona erdi.

Ekim Gençliği, Emek Gençliği, ÖğrenciKolektifleri, DGH, Öğrenci Muhalefeti’nin yanınsıraçeşitli kulüp ve odaların örgütlediği eyleme yaklaşık250 kişi katıldı.

Kitle canlılığı ve coşkusuyla dikkat çekerkenEmek Gençliği ve Öğrenci Kolektifleri inisiyatif dışıtavırlarıyla eylem komitesini boşa düşürdü.

Ekim Gençliği / Kocaeli Üniversite

Kırıkkale’de öğrenci etkinliğiKırıkkale’de KÜ öğrencileri tarafından 8 Mart ve

Beyazıt katliamını anlatan bir etkinlik düzenlendi.Kırıkkale Öğrenci Derneği Girişimi tarafındanörgütlenen etkinlik Öğrenci Derneği’nin tanıtımıamacını da taşıyordu. Bu amaçla iki hafta öncesindenbaşlayan ön hazırlık çalışmaları kapsamındadavetiyeler satıldı.

Açılış konuşmasında öğrencilerin karşı karşıyakaldığı sorunlar masaya yatırıldı. YÖK’ünkaldırılması, ÖGB’lerin okuldan çıkması, kameralarınkaldırılması, parasız, bilimsel eğitim, ücretsiz sağlık,ulaşım ve barınma hakkı talepleri dile getirildi.Dernek girişiminin sahiplenilmesi üzerinde duruldu.

Açılış konuşmasının ardından 8 Mart’ıntarihçesinin anlatıldığı bir konuşma yapıldı. Dahasonra öğrenciler tarafından bir dizi şiir okundu. Şiirlerbitirildikten sonra kadın sorunu içerikli bir sinevizyongösterimi yapıldı. Ardından bir eğitim emekçisibağlamasıyla müzik dinletisi sundu. Dinletiyi desöyleşi izledi.

Söyleşide özgürlük, bilim ve sanat gibi başlıklartartışıldı. Onun ardından Mamak İşçi Kültür EviMüzik Topluluğu üyesi söz alarak kapitalizmin kültür,sanat, bilim ve özgürlük sorununa nasıl yaklaştığınıve devrimcilerin-sosyalistlerin nasıl yaklaşmasıgerektiği üzerinde durdu.

Öğrencilerin kendilerinin hazırladığı bilgiyarışmasında soruları yanıtlayanlara kitap ve Sincan FTipi Hapishanesi’nde sınıf devrimcilerinin hazırladığıkül tablası ve kalemlik gibi eşyalar hediye olarakverildi. Bilgi yarışmasından sonra sahneye devrimcimarş ve ezgileri ile Mamak İşçi Kültür Evi MüzikTopluluğu çıktı. Dinletinin devamında halaylarçekildi. Beyazıt Marşı ile etkinlik son buldu.

Kızıl Bayrak / Ankara

AÜ’de Genç-Sen çalışmalarıEskişehir’de Anadolu Üniversitesi Genç-Sen

geçtiğimiz haftadan itibaren, İki Eylül Kampüsü’nün‘ulaşım sorunu’, hazırlık sınıflarının ‘niteliksizeğitim’ sorunu, ağır ameliyatlık dahi olsa öğrencilerin‘rapor hakkının olmaması’ ve geçtiğimiz dönemkampüste polisin saldırısı sonucu açılan‘soruşturmaların derhal geri çekilmesi’ gündemlimasa açarak imza kampanyası yürüttü. Hafta boyuncaimza kampanyası devam ederken ders aralarındaalkışlı protestolar ve ajitasyonlarla taleplere sahipçıkmak üzere öğrencilere çağrılar yapıldı.

10 Mart günü, toplanan imzaları Yabancı DillerYüksek Okulu Müdürü Handan Yavuz’a iletmeküzere biraraya gelen Genç-Sen’liler yemekhaneden

hazırlık binasına kadar yürüdüler.Yürüyüşün ardından hazırlık binası önünde basın

açıklaması yapan Genç-Sen’liler bir kez dahataleplerini yükseltmenin önemine değinereköğrencileri bu talepler etrafında kenetlenmeyeçağırdı. Rektörlükle yapılan görüşmelerde de aynıtaleplerin bildirildiği ancak sonuç alınamadığı dilegetirilirken, bu konuda ısrarcı olunacağı ve sorunlarıçözene kadar mücadele edileceği bildirildi.

Toplanan imzalar Handan Yavuz’un okuldaolmamasından dolayı kendisine ulaştırılamazken imzakampanyasının sürdürülmesi kararı alındı

Anadolu Üniversitesi / Devrimci Genç-S

Gençlik hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2011/11* 18 Mart 2011

Üniversitelerden...

TMMOB Ankara İl Koordinasyon Kurulu,hazırlıkları devam eden Ücretli, İşsiz Mühendis,Mimar ve Şehir Plancıları Kurultayı çerçevesinde 12Mart günü İnşaat Mühendisleri Odası AnkaraŞubesi’nde “Mühendis, Mimar ve Şehir PlancılarınınÇalışma Koşulları ve Yasal Hakları” başlığı altındapanel düzenledi. Panele konuşmacı olarak Av. DuyguHatipoğlu, Genel İş Örgütlenme Sekreteri Candan Er,TMMOB Ankara İKK Sekreteri Ramazan Pektaşkatıldı.

Panelde ilk sözü Jeoloji Mühendisleri Odası’ndanHakan Tanyaş aldı. Tanyaş, ücretli mühendis, mimarve şehir plancılarının çalışma koşullarının güngeçtikçe kötüleştiğinden bahsetti. Torba yasada dagörüldüğü gibi hakların gasbedildiğini,mühendislerin gün geçtikçe işçileştiğini vurguladı.Artık mühendislerin de üzerlerindeki “kibiryeleğini” atmaları gerektiğini söyledi. İşsiz veücretli mimar, mühendis, şehir plancılarınınsorunlarının ele alınacağı kurultayın yerel ayağının 7-8 Mayıs tarihlerinde yapılacağı bilgisini verenTanyaş, kurultaya katılım çağrısında bulundu.

Av. Duygu Hatipoğlu ise, çalışanlar için işyasasında yer alan temel maddeleri özetledi.Ardından yasal hakların savunulması konusundaaçılması gereken dava çeşitlerini örnekledi.Hatipoğlu’nun ardından söz alan Genel-İşÖrgütlenme Sekreteri Candan Er ise konuşmasına“Patron değilseniz, yakanızın rengi mavi ya da beyazolması fark etmez, hepiniz işçisiniz” sözleriylebaşladı. Kendi işkollarında yaşanan örgütlenmedeneyimlerini anlattı.

Üçüncü konuşmacı Ramazan Pektaş iseüretimde rant ve çıkar ilişkisinin mi esas alınmasıyoksa toplumun ve insanın mı esas alınmasıgerektiğini sordu.

70’lerden bu yana TMMOB’nin bilim ve teknoloji

deemeği ve insanı esas alan bir politika izlediğinisöyleyen Pektaş, konuşmasının devamındaTMMOB’nin homojen bir yapıya sahip olmadığını,üyeleri arasında işçiler olduğu gibi, işyeri sahipleriolduğunu da söyledi. Özellikle 2008 kriziyle birlikte,üyeleri arasında işçileşmenin arttığını ve elitkonumun kaybedildiğini belirtti. Pektaş konuşmasınındevamında ücretli mühendislerin yanısıra öğrencilerinde örgütlenmesinin önemli olduğunu vurguladı.

TMMOB’nin üyelerine hukuksal destek verdiğinihatırlatan Pektaş, taşeronlaştırma ve esnekçalıştırmanın ücretli mühendislerin en temelproblemlerinin başında geldiğini belirtti.

Yapılan konuşmaların ardından soru-cevapbölümüne geçildi. Panele 80 kişi katıldı.

toplumcueksen.net

Teknik elemanlar panelde buluştu

12 Mart 2011 / Ankara

Page 28: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Devlet terörü28 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/11* 18 Mart 2011

AdanaDİSK Adana Bölge Temsilciliği, KESK Adana

Şubeler Platformu, TMMOB, Tabip Odası, AleviKültür Dernekleri, Pir Sultan Abdal KültürDerneği, Tunceliler Derneği, Hacı Bektaş VeliAnadolu Kültür Vakfı, Yüreğir Cem YaptırmaDerneği, Akdeniz Kültür Vakfı, Anadolu Der, İHD,Halkevleri, CHP, Emek Partisi, ÖDP, BDP ve ESPtarafından örgütlenen yürüyüşte “Gazi katliamınıunutmadık, unutturmayacağız!” pankartı açıldı.

5 Ocak Meydanı’ndan başlayan İnönüParkı’nda sona eren yürüyüşün ardından okunanbasın açıklamasında katliam hatırlatılarak Gazikatliamının ardından başlayan yargılamasürecine değinildi. Katliamın tetikçilerinin bilepervasızca serbest bırakıldığı, gerçeksorumlulara hiç dokunulmadığı ifade edildi.

İzmirİzmir’de Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri

tarafından 12 Mart günü yapılan eylemde Gazişehitleri anıldı. Karşıyaka dolmuş sonduraklarında başlayan meşaleli eylem İş Bankasıönünde sona erdi. Eylemde “Aleviyiz haklıyızkazanacağız” pankartı açıldı. Yürüyüşün sonundabasın açıklamasını Pir Sultan Abdal KültürDernekleri adına Türkan Doğan okudu.Açıklamada, saldırganların tespit edilmediği,sadece birkaç polise dava açıldığından söz edildi.Bu süreçte yalnız 2 polisin tutuklandığı vebunların kısa sürede serbest bırakıldığı söylendi.Katliamın ve direnişin üzerinden 16 yıl geçtiği vebu süre zarfında egemenlerin saldırılarındanvazgeçmediği vurgulandı.

Eyleme Alevi Yol Kültür Derneği merkez veşubeleri, Alevi Bektaşi Kültürünü TanıtmaDerneği, Narlıdere Cemevi, BDSP, Halk Cephesi,Karşıyaka Alevi Kültür Derneği, TÖP, Kaldıraç,Türkiye Gerçeği, Söz, Katık, Liseli Arkadaş,Çorum’lular Derneği ve Sosyalist Birlik Hareketidestek verdi.

MamakAKA-DER, Alınteri, BDSP, DSB, Devrimci

Yolda Özgürlük, ESP, Halk Cephesi, Kaldıraç, KızılHareket ve Partizan tarafından örgütleneneyleme EHP ve PSAKD Mamak Şube destekverdi. Süleyman Nazif İlköğretim Okulu önündebuluşan kitle meşalelerle Tuzluçayır Meydanı’nayürüdü. Gazi şehitlerinin resimlerinin bulunduğu“Gazi ve Ümraniye katliam ve direnişiniunutmadık unutturmayacağız!” pankartınıntaşındığı eylemde, Tuzluçayır Meydanı’nagelindiğinde saygı duruşuna geçildi ve ardından“Bize ölüm yok” marşı okundu. “1 Mayıs,Ümraniye ve Gazi ruhuyla direnişe ve örgütlümücadeleye devam etmeliyiz. Biliyoruz kisorunlarımızın çözümü ve gelecek güzel günlerancak ve ancak örgütlü mücadele ilemümkündür.” denilen açıklamanın ardından Gazişehitlerinin isimleri okunarak “yaşıyor” denildi.250 kişinin katıldığı eylem 1 Mayıs MenekşeErbay Parkı’na gerçekleştirilen yürüyüşle sonbuldu.

Kızıl Bayrak / İzmir - Ankara

Sermaye devletinin kanlı katliamlarından biri olaraktarihe geçen Gazi Katliamı’nın 16. yıldönümündeİstanbul Gazi Mahallesi’nde yine binlerce kişi yürüdü.Gazi-Ümraniye şehitlerini anan ilerici, demokrat vedevrimci güçler direnişi selamladılar. Katliamcı devletgeleneğini lanetlediler. Bu yılki Gazi şehitlerini anmaetkinliklerine geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi parçalı birtablo hakimdi. Gazi Mahallesi’nde gün boyunca üç farklıanma etkinliği gerçekleştirildi.

Aileler yürüdüİlerici ve devrimci güçler sabah 09.30’dan itibaren

Eski Karakol’da toplanmaya başladılar. Mezarlığa ilkyürüyüşü, Gazi-Ümraniye şehit aileleri ile HalkCephesi’nin yer aldığı yürüyüş kolu gerçekleştirdi.

2 bini aşkın kişinin İsmet Paşa Caddesi üzerindenmezarlığa yürüdüğü bu kolda Gazi şehitlerininfotoğrafları taşındı. “Gazi ve Ümraniye katliamınıunutmadık, unutmayacağız!/ Gazi ve Ümraniye ŞehitAileleri” pankartı taşındı.

Bini aşkın kişinin yer aldığı Halk Cephesi kortejindeGazi ve Ümraniye’de şehit düşenlerin resimlerininolduğu “Gazi-Ümraniye şehitleri ölümsüzdür” pankartıtaşındı. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD)Sultangazi Şubesi ve Sultangazi Pir Sultan Abdal Cemevide bu kolda yürüdü.

16 yıl önce gerçekleşen katliamda otomatik silahlarlataranan Dostlar ve Kardeşler kıraathaneleri önünekaranfiller bırakılarak katliam lanetlendi. Gazişehitlerinin mezarları başına da karanfiller bırakıldı.

Gazi Şehit Aileleri adına Zeynep Poyraz’ın babasıCemal Poyraz tarafından okunan açıklamada,“Canlarımız sizler ölmediniz tarih yazdınız. Halkımıztarafından asla unutulmayacaksınız” denildi.

İlerici, demokrat güçlerden eylemAnma etkinlikleri, SODAP, EMEP, ESP, ÖDP, Özgür

Demokratik Alevi Hareketi ve BDP’nin de içerisinde yeraldığı 12 Mart Emek, Barış ve Özgürlük Platformu’nunprogramıyla devam etti.

Platform bileşenleri, Eski Karakol Durağı’ndansloganlarla Gazi Mezarlığı’na yürüdü. Yürüyüşün enönünde, “MİT-JİTEM-Kontrgerilla dağıtılsın, Gazikatliamının failleri yargılansın”pankartı taşındı. Ortakpankartın arkasında bileşenler kendi pankartlarıyla

yürüdüler. Bu kolda en kitlesel katılım BDP tarafındansağlandı. Çoğunluğunu kadın ve gençlerin oluşturduğuBDP kortejinde Türkçe ve Kürtçe pankartlar taşındı.

Mezarlıkta ise, Gazi katliamını yaşayan ve daha sonragözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın mezarı başındaanma etkinliği gerçekleştirildi.

Gazi 12 Mart Platformu’ndan anmaGazi 12 Mart Platformu (Bağımsız Devrimci Sınıf

Platformu (BDSP), Demokratik Haklar Federasyonu(DHF), Devrimci Hareket, Proleterce Devrimci Duruş,Mücadele Birliği, Partizan, Kaldıraç) ise son anmaetkinliğini gerçekleştirdi.

Eski Karakol önünde toplanan platform bileşenleri,“Gazi katliamını unutmadık, unutturmayacağız” pankartıarkasında yürüdüler. BDSP “Gazi’nin katili sermayedevleti Hesabını emekçiler soracak” pankartıylayürüyüşte yer aldı.

Platformun anma etkinliği, mezarlıktaki saygıduruşuyla başladı. Ardından bileşenler adına basınaçıklaması okundu.

Hakim sınıfların katliam geleneğine vurgu yapılanaçıklamada Gazi ve Ümraniye’de yaşanan katliamhatırlatıldı. Yaşananların, devletin gerçek yüzünü herkesebir kez daha gösterdiğinin belirtildiği açıklamadadevletin gerçekleştirdiği katliamların faillerinin hiçbirzaman cezalandırılmadığı söylendi. “Katledenlerkendilerini hiç yargılayabilirler mi? Katil devlet kendimahkemeleriyle kendine ceza kesebilir mi?” diyesoruldu.

Mezarlıktaki anma etkinliği, Grup Emeğe Ezgi’ninkitleyle beraber söylediği enternasyonal marşıyla sonaerdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Katliamın 16. yılında Gazi-Ümraniye şehitleri anıldı

“Katil devlet hesap verecek!”

Gazi katliamının 16. yılında gerçekleştirilenanmanın ardından Şehit Aileleri ve Cemeviyöneticileri tarafından gerçekleştirilen ilk anmayıorganize eden tertip komitesi Gazi EmniyetMüdürü’yle birlikte yemek yedi. Yemek basında, “16yıl sonra gelen barış, Gazi halkı polisle buluştu” gibibaşlıklarla yer aldı.

Sultangazi Emniyet Müdürlüğü’nün tertip ettiğiyemeğe Gazi Cemevi Yönetim Kurulu Başkanı VeliGülsoy, Gazi Cemevi yöneticileri Aliekber Özen,Mustafa Yıldız, Metin Polat, Rıza Şahin, Şükrü Akaya,Ali Kemal İsmet Erdoğan, cemevi eski başkanı HıdırElmas, Alevi Vakıflar Federasyonu Başkanı DoğanBermek, 75. Yıl Mahalle Muhtarı Sedat Çetintaş,Zübeyde Hanım Mahallesi Muhtarı Ali EkberPalabıyık’ın da içersinde olduğu bir grup katıldı.

Yemeğe Gazili emekçiler tepki gösterdi. “Katillerin

sofrasına oturmak düşkünlüktür! Katillerlebarışmayacağız! / Gazi Şehit Aileleri” pankartı ile eskikarakolda toplanan yaklaşık 150 kişi buradancemevine yürüyüş gerçekleştirdi. Cem evinin önündegerçekleştirilen basın açıklamasında cemeviyöneticilerinden ve yemeğe katılan diğerkatılımcılardan özür dilemeleri istendi.

Bu talep üzerine cemevi yönetimi bir konuşmayapmak istedi. Bu ise eyleme katılan bazı şehitaileleriyle devrimci ve ilerici güçler tarafındantepkiyle karşılandı. Çıkan tartışmanın ardından basınaçıklamasını okuyan kişi tepki gösterenlere karşı“sonuçta dedemizdir” diyerek gerici bir tutumsergiledi. Devrimci ve ilerici güçlerle bazı şehit aileleriözür konuşmasını yaptırmama iradesi gösterince eylemson buldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

“Katillerle barışmayacağız!”

Page 29: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Yaşamını devrim ve sosyalizm mücadelesine adayanBDSP çalışanı ve Küçükçekmece İşçi Platformu sözcüsüHüseyin Temiz ölümünün 2. yıldönümünde anıldı.

Hüseyin yoldaşı anmak için ailesi, dostları ve yoldaşlarıtarafından Çobançeşme Mezarlığı’nda 12 Mart günü biranma gerçekleştirildi. Anmada Hüseyin yoldaşınmücadelesini, sokaklara, amfilere, fabrikalara taşıma sözüverildi. Yoldaşları ve öğrencileri olan direnişçi işçiler,gerçekleştirdikleri konuşmalarla Hüseyin yoldaşın bıraktığıbayrağı ileriye taşıdıklarını gösterdiler.

Anma için mezarlığın girişinde bir araya gelenBDSP’liler, Hüseyin Temiz’in ailesi ve dostları buradan“Devrimciler ölmez devrim davası yenilmezdir / BDSP”pankartı arkasında yürüyüşe geçtiler. Kortejin önündeHüseyin yoldaşın fotoğrafı oğlu tarafından taşınırken, kitleBDSP flamaları ve sloganlarla Temiz’in mezarına yürüdü.Yürüyüşte Habip, Hatice, Ümit, Alaattin ve Hüseyinyoldaşların anısına coşkulu sloganlar atıldı. Partişehitlerinin isimleri sayılarak hep bir ağızdan “Yaşıyor!”diye haykırıldı.

Hüseyin Temiz yoldaşın mezarına gelindiğinde,yoldaşın şahsında devrim ve sosyalizm mücadelesindeşehit düşenler anısına saygı duruşu gerçekleştirildi.

Kavgasını mücadele alanlarında yaşatma sözü verildi

Saygı duruşunun ardından Bağımsız Devrimci SınıfPlatformu adına bir konuşma yapıldı. “Hüseyin yoldaşınsosyalizmin gün ışığına uğurlanışının ardından iki yılgeçti. Bugün Hüseyin yoldaşın şahsında devrim vesosyalizm mücadelesinde yitirdiklerimizi anmak içintoplandık” sözleriyle başlayan konuşmada HüseyinTemiz’in kendisini işçi sınıfı davasına adamış yiğit birdevrimci olduğu belirtildi. Temiz’in işçi sınıfının biricikdevrimci sınıf olduğu inancıyla mücadeleyi sürdürdüğüifade edilirken, yaşamını sınıfı devrime kazanmak içinadadığı vurgulandı. Kapitalizmi yıkma mücadelesindesınıfın partisine olan inancıyla kavgasını sürdürdüğü dilegetirildi.

Hüseyin Temiz’in berrak ve yalın bir mücadelesürdürdüğü, çok erken bir yaşta atıldığı bu mücadeleyiyaşamının sonuna kadar da devam ettirdiği vurgulandı.Hüseyin yoldaşın devrimci sınıf çalışmasınınörgütlenmesinde etkin bir rol oynadığı sayısız işçi eylemive direnişinin örgütleyicisi ve önderi olduğu dile getirildi.

Hüseyin yoldaşın özgeçmişindeki “Eskiden bayraklarkarışıktı, oysa bugün bayraklar netleşmiştir, rengini bellietmiştir: Ya küçük-burjuva sosyalizmi ya da proletaryasosyalizmi!” ifadelerine değinilerek, onun kavgasınımücadele alanlarında yaşatma sözü verildi. Proletaryasosyalizminin bayrağının işgal, grev ve direniş alanlarına,

işçi havzalarına, fabrikalara, sokaklara ve amfileretaşınacağı belirtildi.

Sloganlarla kesilen konuşma sonunda “Yaşasın devrimve sosyalizm!”, “Hüseyin yoldaş ölümsüzdür!” sloganlarıatıldı.

Dostları ve yoldaşları Hoca’yı anlattı

Ardından öğrencileri yaptıkları konuşmalarla Hüseyinyoldaşı anlattılar. Konuşmalarda Hüseyin yoldaşınöğrettikleriyle mücadelenin daha sıkı biçimde yürütüldüğübelirtildi. İşçi sınıfının tarihsel misyonunun HüseyinHoca’dan öğrenildiği, onun inancıyla alanlara çıkıldığıifade edildi. Onun yaşamının her anında saf, berrak vemütevazi olduğu, yalın bir dille ve sabırla işçi sınıfınagittiği dile getirildi.

Onunla beraber faaliyet yürüten sınıf devrimcileri, onunher konuştuğu işçiden, emekçiden bir şeyler öğrendiğini vebununla beraber onlara da birçok şey öğrettiğini ifadeettiler. Bir sınıf devrimcisinin nasıl olması gerektiğininyoldaşın kendi yaşamıyla gösterdiğini söylediler.

Hüseyin Temiz yoldaşın ikilem ve tereddüt içindekalındığı anlarda söylediği “Başka yolu yok! Yapacağız!”sözü hatırlatılarak yoldaşa devrim sözü verildi. “Başkayolu yok! Bu düzeni yıkacağız!” denildi.

Anmada konuşan PTT direnişçisi Rıza Soylu daHüseyin Temiz’in öğrencisi olduğunu söyleyerekkonuşmasına başladı. Yürüttükleri her çalışmayı ondanöğrendikleriyle beraber daha özgüvenli bir biçimdesürdürdüklerini belirtti.

Anmaya direnişçi Ontex işçileri de katılarak destekverdiler.

Konuşmaların devamında bir dostu tarafından onayazılmış şiir okundu. Anma programı Enternasyonalmarşının okunmasıyla ve Hüseyin Temiz’in mücadelesiniyaşatma sözüyle son buldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2011/11* 18 Mart 2011 Devrim şehitleri

Hüseyin Temiz yoldaş ölümünün ikinci yılında anıldı...

Hüseyin yoldaşa mücadeleyi büyütme sözü Bir Ontex direnişçisindenHüseyin hocasına söz...

Bize bıraktığınmücadele bayrağını lekesürmeden taşıyacağız!

Hocamızın mezarı başında yapılananmada konuşmak istedim ancakyapamadım. Duygularımı yine de ifadeetmem gerektiğini düşünüyorum.

Hüseyin hocamızın aramızdan ayrılışınınikinci yılı. 2 yıldır hocamızın bıraktığı mirasasahip çıkıyor, biz komünist işçiler debıraktığı mücadele bayrağını, lekesürmeden taşımaya devam ediyoruz.Edeceğiz de!

Hüseyin hocayla hastalığının ağırlaşmayabaşladığı zamanlarda tanışmıştım. Ozamanlar bölgemizde Güven Elektrikişçilerinin sendikal örgütlenme mücadelesive direnişi vardı. Hocayı da bu mücadeleesnasında bir işçi sayesinde tanımıştım. KızılBayrak gazetesi ile de o zaman tanışmıştım.Hoca ile daha tanışmadan adını duymuştumama direnişe verdiği emeğin boyutunu onan anlayamamıştım. Ama tam bir sınıfdevrimcisi olan Hüseyin hocamızı tanıdıktansonra o emeği görmemek olanaksızdı.Direnişi sahiplenişi, işçilerle ilgilenişi,coşkusu, azmi gören insanları kendinehayran bıraktırıyordu. Hocayı tanımadanhayran olmaya başlamıştım tanıdıktan sonrada hayranlığım arttı. Daha ilk tanıştığımdabana küçük yoldaşım demişti, küçük yoldaşıolarak da kaldım. İşçiliğe başladığım ilkgünlerde hoca bana “senden öncü işçi olurbe yoldaş” demişti. İnanmamıştım, “benöncülük yapamam” demiştim. Evet,hocamız doğru tahmin etmişti, fabrikamdaöncü işçilerden biri oldum ve şu andadirenişteyim. İşten atıldığım gün hocamındedikleri aklıma geldi ve ben bir devrimciöncü işçi olarak mücadelede yerimi aldım vebu mücadele zafere ulaşana dek demücadele etmeye devam edeceğim.

Yüzyıllardır işçi kanıyla beslenen bukapitalist düzenle mücadele etmediğimizsürece, bu kokuşmuş düzeni tarihinçöplüğüne gömmediğimiz sürece de bizişçiler ezilmeye ve sömürülmeye devamedeceğiz. Biz devrimciler bu düzenlemücadele etmediğimiz sürece bu kanemiciler kanımızı emmeye devamedeceklerdir. Hüseyin hocanın öğrencileriolarak biz işçiler de fabrikalarda okullardaçalışma yürüttüğümüz her bölgede budüzene olan kinimizi bileyerek azimle inatlamücadele etmeye devam ediyoruz. Bukokuşmuş düzenin kalelerine kızılbayrağımızı dikene kadar mücadelemizedevam edeceğiz. Devrim ve sosyalizmyolunda kararlılıkla yürüyeceğiz.

Yaşasın devrim ve sosyalizm! Ontex direnişçisi Gamze Kayhan

12 Mart 2011 / Istanbul

Page 30: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Geçtiğimiz günlerde Engin Ardıç tarafındanyazılan “Bacı” adlı yazı devrimci-demokrat çevrelertarafından çok haklı olarak büyük bir tepkiylekarşılandı. Bu yazıyı yazma ihtiyacımız, Engin Ardıçgibi seviyesiz birine cevap yetiştirme kaygısıylaoluşmadı. Onun gibi düşkün birini ciddiye alacakdeğiliz. Fakat bu düşkün yazar bozuntusu birzihniyeti yansıttığı ölçüde kaleminden dökülen irinidikkate almak durumundayız.

Bu mide bulandıran yazının neden bu dönemyazıldığı, üzerinde önemle durulması gereken birsoru. Eğer bu yazıyı salt bir yaratığın hastalıklıbeyninin ürünü olarak algılarsak büyük bir yanılgıyadüşeriz. Şüphesiz ki Engin Ardıç gibiler insanlığınyüz karası olarak lanetlenmeli ve mahkumedilmelidir. Fakat bunun yanısıra, o satırları yazanınpatolojik kişiliğinin, bir sınıfın kolektif aklınınyansıması olduğu, yazının saldırganlığının arkaplanında burjuvazinin sınıfsal korkularının yattığıgörülmelidir.

Aslında burjuvazinin tüm ideolojik aygıtlarınındili erkek egemen ve cinsiyetçi bir dildir. Gazeteler,ana haber bültenleri, ilköğretim ders kitapları, dizilervs. her gün bizlere aynı nefret kusan diliyle seslenir.Şüphesiz ki düzen güçlerinin ortak bir dili konuşuyorolması tesadüfi değildir. Hepsinin ortak noktası,kapitalist üretim ilişkilerinin yeniden üretilmesininaracı kurumları olmalarıdır. Bu bağlamda değişenyahut yeni olan bir şey yoktur. Fakat kullanılan diliniyiden iyiye çirkinleşmesi de tesadüfi değildir.

Son dönem Avrupa, Kuzey Afrika ve Arapülkelerinde yaşanan devrimci kalkışmalar,kapitalizmin tarihinin gördüğü en büyük krizinsonuçlarıdır. Kapitalizmin yapısal krizinin ve bununsonucu olarak tüm dünyada keskinleşen sınıfsalantagonizmanın, uluslararası finans kapitalin ve onunideolojik-politik sözcülerinin korkularını büyüttüğü

açık.Türkiye bağlamında da son dönem yükselenmilitan öğrenci eylemleri, hemen hemen her bölgedeyaşanan işçi direnişleri, Engin Ardıç gibi tetikçilerinzaten bozuk olan ağızlarının ayarını bozuyor. Hele kibu militan eylemlerin-direnişlerin en ön saflarında,patriyarkal-kapitalist sistemin emeğini, bedenini,kimliğini vahşice sömürdüğü kadınlar yer alıyorsa,yani hem devrimci hem kadınsa, yani hem burjuvaahlakına hem de onun türediği üretim ilişkilerinebaşkaldırıyorsa, Engin Ardıç gibi burjuvazininönsezisi yüksek tetikçileri, kalemlerini silah diyedoğrultuyor kadın yoldaşlarımıza, utanmazca…

Artık ne ahlaksızlığımız kalıyor, netutuculuğumuz, ne sevgisiz büyütülmüşlüğümüz, nede çirkinliğimiz. Açıyor ağzını yumuyor gözünü.Sokak ortasında taciz edenlerin suratındagördüğümüz o korkunç sırıtışıyla işte karşımızda.Ağzından akan salyaları ile tecavüz etmeye kalkıyorkimliğimize, mücadelemize, onurumuza. Bundandıryapış yapışlığı cümlelerinin. Kana bulanmış elleri ileyapışmak istiyor gırtlağımıza. Faşizme karşımücadelenin onurlu bayrağını taşıyan devrimcilerifaşizme hizmet etmekle suçlayacak kadar utanmaz.Çünkü örgütlüyüz, devrimciyiz. Sosyalistiz çünkü,evet, onun taşıyıcısı olduğu bu aşağılık sistemi, yanionu ve onun gibi pislikleri tarihe gömecek öncününneferleriyiz.

Öfkeliyiz. Üç kuruş para için ustabaşının tacizinemaruz kalan işçi kadın için, mal gibi satılan İnzüleiçin, töre cinayetlerinde kurban giden gencecikkızlarımız için, köyleri boşaltılan Kürt kadınlarıiçin... Toplumsal cinsiyet bağlamında, kadınıylaerkeğiyle işçi ve emekçilere biçilen yabancılaşmışinsan faaliyetine, meta üretim ilişkilerinin fetişistkarakterine, öfkeliyiz, insanı insanlıktan çıkartan tümsömürü ve tahakküm biçimlerine…Yani öfkeliyiz,onun bizlere öfkelendiği gibi. Rosa’nın yolundayızçünkü, çünkü biliyoruz; ya “insanların” dünyası yada “yaratıkların”…

Örgütlü kadın devrimcilerin hedef seçilmesi,yukarıda açıkladığımız nedenlerle bağlantılı olarakanlaşılır bir durum. Engin Ardıç denen yaratığıniçinde bulunduğu ideolojik-sınıfsal konum gereği sonderece “ahlaklı” olduğunu söylemek mümkün. Ya datersinden, örgütlü kadınların davranış biçimlerini,hayata karşı konumlanışlarını, mücadele azimleriniitibarsızlaştırmak için burjuvazinin satılıkkalemlerinin başvurduğu sığlıklar, burjuva ahlakınınkorkunç yüzünü fazla söze gerek bırakmadan ortayakoyuyor.

İlginç değil midir ki, bu kalemler, bu sisteminyarattığı korkunç yoksulluğu, işsizliği, köleceçalışma koşullarını, ezilenlerin taleplerini bir günolsun gündemlerine almazken, tüm bu sömürü vetahakküm ilişkilerinin ortadan kalkmasının ön koşuluolarak sosyalizm için mücadele eden devrimcilerebitip tükenmeyen bir kinle saldırmaktalar.Devrimcileri tek tip insanlar olarak karikatürize edipbizleri kendi kirli dünyaları üzerinden eleştirmeyeçalışanlar, dünyada yaşanan tüm acılara, savaşlara,sömürüye neden bu derece ilgisizler dersiniz? Aynısebepten olmasın?

Güncel30 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/11* 18 Mart 2011

Kaleminden irin damlayan “yaratık”: Engin Ardıç

B. Aziz

Numune işçileriyle konuştuk...

“Direniş birlik, özgüven vedayanışma sağladı!”

- 8 Mart’ı geride bıraktık. Bu düzende yaşayanerkek bir işçi olarak kadın işçilerin sorunu hakkında nedüşünüyorsun?

Cem Ateş: Kadınlar için değişen bir şey olmuyor.Hala kadınlar öldürülüyor. Hala ikinci insan olmayadevam ediyor. Bazen hayvandan bile az değer görüyor.O zihniyette insanlar var. Açıkçası kadınlar doğarlarkentüm hakları ellerinden alınıyor. Kadınlar bölgeselayrımlara da maruz kalıyor.

- Direnişiniz 70’li günleri geride bıraktı...Cem: Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik ama yine de

kazanana kadar bırakmayacağız.

- Ailen bu sürece nasıl bakıyor? Direnişe verilendestek hakkında ne düşünüyorsun?

Ailemin desteği var. Bazen çevreden “Çocuğun ne işivar orada” diyenler olabiliyor. Bundan etkileniyor amaanlatınca annem ikna oluyor. Direniş çadırına gelendestek ise çok güzel. Dayanışmanın en güzel yerindeyiz.

- Çalışırken ne gibi sorunlarla karşılaşıyordun?Ben güvenlikte çalışıyordum. Baskı görüyorduk.

Vatandaşları yönlendirirken ya da hasta yakınlarıtepkilerini hep bize gösteriyorlardı. İnsanca çalışmakoşullarına sahip değildik. Bıçaklama, kurşunlama vb.riskiyle çalışıyorduk böyle bir şey başımıza gelseyukarıdakilerin hiçbiri arayıp sormaz.

- Siz de eşinizle birlikte bu direniştesiniz. Direnişsüreciyle ilgili siz neler söylemek istersiniz?

Bahri: Burada hepimiz aynı şeyi istiyoruz. İşimize geridöneceğimizi umut ediyoruz. Ne kadar umudumuzukırmaya çalışsalar da umudumu yitirmiyorum. Eşimlebirlikte direniyor ikimizde birbirimizi destekliyoruz.

- Direnişin bundan sonraki süreci ile ilgili nelersöyleyeceksin?

Cem: Eğer valilikten beklediğimiz yanıt gelmezseeylemlerin dozunu arttıracağız.

- Direniş sürecinin size katkıları neler oldu?Cem: Birlik beraberlik, özgüven ve dayanışma

sağladı. Görüş ayrılığı olan insanlar olarak biraraya gelipaslında pek de ayrışmadığımızı gördük. Buradaönyargılar da kırılıyor.

Bahri: Pek değişiklik olmadı. Tek değişiklik insanıngörüş açısı daha da değişiyor, gelişiyor.

- Buradan diğer işçilere neler söylemek istersin?Cem: Hiç çekinmeden, korkmadan, baskı altında

kalmadan haklarını arasınlar. Hiçbir zaman kendileriniköle olarak görmesinler.

Bahri: Haksızlığa uğrayan herkes hakkını aramalı.Kızıl Bayrak /Adana

Page 31: Sİ Kızıl Bayrak 11-11

Kadıköy’deki 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar GünüMitingi’nde işçi ve emekçi kadınların talepleri haykırıldı.Emekçilerin en çok dillendirdikleri taleplerden birisi,kadına yönelik şiddete son verilmesiydi. Kapitalizminerkek egemen dünyasının ayrılmaz bir parçası olankadına yönelik şiddet, 2010-2011 yıllarında inanılmazboyutlara ulaştı, kadın cinayetlerinin ise ardı arkasıkesilmiyor.

Kadıköy’deki mitingde, sınıf kardeşlerinin arasındasaf tutmuş, bir kadın vardı. Dimdik duruşu, acıylasertleşmiş yüzü, öfkeli bakışları ve önündeki imzastandıyla dikkatleri çekiyordu: Songül Alıcı, emekçi birkadın, bir anne. Kadına yönelik şiddetin en ağırbiçimlerinden biri yaşatılmıştı, yaşatılıyordu O’na.Songül Anne’nin evladı, gözleri önünde katledilmişti.Üstelik, oğlunun katilleri aylardır serbestçedolaşıyorlardı. Türkiye’de evladı katledilen, kaybedilenbinlerce anneden biriydi O. Miting meydanında,“Adalet!” diye haykırıyordu.

Songül Alıcı’nın oğlu, Aykut Alıcı, 20 yaşında birüniversite öğrencisiydi. Arkadaşlarının ve aile çevresininçok sevdiği bir gençti. Ayrıca güzeldi, bakımlıydı.Saçlarına jöle sürmeyi, kulağına küpe takmayıseviyordu. Ayrıca okumayı ve bağlama çalmayıseviyordu. Kendisini devrimcilere yakın hissediyor,İbrahim Kaypakkaya’yı seviyordu. İkitelli’de yaşayan,emekçi bir ailenin çocuğuydu Aykut. Küpe takıyordu,ama aldığı “halk kültürü” sebebiyle, kendisine hakaret

edilince kavga etmeyi de biliyordu. 14 Ağustos 2010’da, mahallede gençler arasında bir

kavga çıktı. Aykut, taraftı bu kavgada. Küpesinesataştılar. “İ..e” dediler. Kıyasıya dövüştü Aykut.Erkekliğini mi savundu? Toplumun geri zihniyetiyle midövüşüyordu? Bilmiyoruz. Soracak, öğrenecek fırsatımızolmadı. O gece, gündüz kavga ettiği gençler, pusuyadüşürdüler Aykut’u. Annesi balkondan görüyordu,haykırıyordu, yapmayın diyordu, ama yetişemedi.Pusuya düşürenler 9 kişiydi Songül Anne’nin dediğinegöre, bıçakla gelmişlerdi ve üst üste bıçak darbeleriyleöldürdüler evladını. Aykut, kalbinden bıçaklandı veyaşamını yitirdi.

Songül Anne, “Benim oğlum bıçak değil, kalemtutuyordu!” diyor. Oğlunun bir hiç yüzündenöldürüldüğünü, öldürenlerden ikisinin tutuklandığını, 7kişinin ise serbest olduğunu söylüyor. Taksim’de, şubatayında çadır kurarak sabahlamış, bir imza kampanyasıbaşlatmıştı. Duyarlı insanlar arıyor Songül Anne ve imzastandını, alan alan, eylem eylem dolaştırıyor.

İmza kampanyasının iki talebi var: İlki, oğlununkatillerinin yargılanması. İkincisi ise, topluma hakimolan şiddete son verilmesi. Bu taleplerle, AdaletBakanı’na da bir mektup göndermiş Songül Alıcı. Cevapalamamış. Songül Anne’nin sürdürdüğü imzakampanyasına internet üzerinden destek vermek içinaykutalici.com adresi ile mümkün.

Songül Alıcı

Ontex direnişi ile dayanışma çabalarımıza hızkazandırdık. Çok yönlü bir seferberlik içindeyiz. Ontexdirenişinin kesin olarak kazanımlarla sonuçlanmasınıistiyoruz ve kendi cephemizden buna somut katkılaryapmak istiyoruz. Bunun her zamankinden de yakıcı birgörev ve sorumluluk olduğunu biliyoruz.

Politik bir hatta eylemli bir süreç örgütleme çabasıiçerisindeyiz. Önümüzdeki günlerde bu çabalarımızı,daha tanımlı ve daha hedefli hale getireceğiz. Örneğin,Ontex’in de sahibi tekel patronlarını Avrupa’da darahatsız edecek eylemler yapmayı düşünüyoruz. Bununeylem ve etkinliklerimizi daha anlamlı hale getireceğikesindir. Fakat biz şu sıralar özellikle direnişçi işçikardeşlerimizle maddi dayanışma sağlama konusundayoğunlaşmış bulunuyoruz. Zira, direnişin kazanmasıbakımından maddi sorunların giderilmesinin son derecegerekli ve önemli olduğunu düşünmekteyiz.

Bu düşünceden hareketle, yaratıcı yol ve yöntemlerede başvurarak, her türlü imkanı değerlendirmekteyiz.Politik toplantı ve etkinliklerde, düğünlerde vb. hemkonuşmalar ve dağıttığımız yazılı materyaller aracılığıyladirenişi duyuruyoruz ve hem de bağış topluyoruz. Buçerçevede 5 Mart’ta Wuppertal’daki 8 Mart etkinliğisırasında 300 Euro toplamıştık. Bunu direnişçikardeşlerimize iletmiş bulunuyoruz. 12 Mart tarihinde, bu

kez, Bonn kentinde bir çalışanımızın düğününde aynı şeyiyaptık. İlk önce kısa bir konuşma ile Ontex direnişihakkında bilgi verdik. Ardından da gerekliliğinedeğinerek maddi destek talep ettik. Bağış kutularımızıdolaştırarak davetlilerden yine 300 Euro bağış topladık.Bunu da en kısa süre zarfında Ontex işçilerine ileteceğiz.

Ontex direnişinin kendisine özgü güçlükleri veimkansızlıkları bir yana, Türkiye koşullarında birdirenişin yaşatılmasının ve direnişçi işçilere güç vermeninneleri gerektirdiğini az-çok biliyoruz. Ontex’li sınıfkardeşlerimizin hiç kuşkusu olmasın, direnişlerininmutlaka kazanımlarla bitmesini istiyoruz ve biz de bukonuda bizden beklenen katkıyı yapacağız.

BİR-KAR olarak, bu vesileyle, bir kez daha,Avrupa’da faaliyet yürüten tüm kurum çalışanlarımızı,“Her şey Ontex direnişinin kazanması’’ hedefiyle çokyönlü ve aktif biçimde seferber olmaya, çalışmalarına hızkazandırmaya ve tüm yaratıcılıklarını sergileyerek,direnişçi işçilere güç verecek somut çabalar ortayakoymaya çağırıyoruz.

Yaşasın Ontex direnişimiz!Mutlaka biz kazanacağız!

BİR-KAR- İşçilerin Birliği halkların KardeşliğiPlatformu!

CMYK

Hepsinin yüzlerinde öfkeli bir yorgunluğunizleri vardı.Ve keskin,bir merak ışığıparıldayarak gözlerinde,bir dalga seli gibigelen kadınlar,koşar adımkavgaya yürüyorlardı.Kırık aynalarçoğaltarak yüzlerinio büyük aynasındayıldızlar denizininderin bir rüyadanuyanmışlar gibi,şimdiye kadar bilmediklerigerçekleriyle yüzleşiyorlardı.Bir gökyüzü mavisindepaylaşmak içineşitlik ve özgürlüğükan, ter, irin, kokanfabrika bacalarınınvolkanik ateşindetarihsel aşağılanmayabaşkaldırıyorlardı.Yeni şeyler söylemenindehşetli gücüne inarak“Hak eşitliği yoksayürek temizliği de olmaz” diyerek,gül ve ekmek günlerine aşkla, tutkuyla bağlanıpbencil olmayan,bir başka alem istiyorlardı.Velhasıl,kavgaya yürüyorlardı,kartalları andıryorlardı,gerçekleriyle yüzleşiyorlardı,başkaldırıpbir başka alem istiyorlardı.Emeklerinin bu ilk meyvesinisunmak için insanlığa8 Martlar'ı kopartıp alıyorlardı.Onlar, her türüne aşağılanmanınçifte baskı, çifte sömürüye karşıkafalarının içindekikarakolları yıkmakla işe başlıyorlardı.Artık, isimleri yanlızcaHatice, Ayşe, Fatma değilulusal, cinsel, sınıfsalhorlanmaya hayır diyengezegenimiz ve geleceğimizinyarısı olanemekçi kadınlardı.Şimdi, mücadelemizinbüyük yarısında yer alan onlardıonlar ki, efsanemizdedün, bugün ve hep vardıgüneşli yarınlarımızda da olacaklardı.

H. Coşkunel

Mücadele Postası

EKSEN Yayıncılık Büroları Kemalpaşa Mh. Otel Asya yanı Vural Apt. No:2 D:3İzmit / KOCAELİ

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

Songül Anne adalet arıyor!

Her şey Ontex direnişi için!

Bir dalga seli

Page 32: Sİ Kızıl Bayrak 11-11