sİ kızıl bayrak 11-14

32

Upload: kizilbayrak

Post on 31-Mar-2016

248 views

Category:

Documents


11 download

DESCRIPTION

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak 2011-14 / Nisan

TRANSCRIPT

Page 1: Sİ Kızıl Bayrak 11-14
Page 2: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

2 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERSeçim oyununu bozmak için devrimci

sınıf seferberliğini büyütelim! …... . . . . 3

Savaş aygıtı NATO ve tetikçilerine karşı

mücadeleye! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 4

Şifreleme skandalının üstü

örtülemiyor. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5

Sivil itaatsizlik

eylemleri büyüyor . . . . . . . . . . . . . . . . . 6

Konak Belediyesi direnişçileri:

Zafer bizim olacak!. . . . . . . . . . . . . . . . . 7

“Kaşarlanmış hain” uslanmıyor . . . . . . . 8

Metalde grev uygulamaları

askıya alındı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9

3 Nisan mitingi üzerine... . . . . . . . . . . . 10

Türk-İş’te değişen bir şey yok! . . . . . . 11

TÜMTİS Genel Başkanı

Kenan Öztürk’le direnişler ve

sendikal bürokrasi üzerine.... . . . . . . . . 12

Direnişler birleşiyor

mücadele büyüyor . . . . . . . . . . . . . . . . 13

Haklarımız ve geleceğimiz için

BDSP: 1 Mayıs’ta alanlara! . . . . . . . . 14

İşçiler kurultaylara yürüyor... . . . . . . . 15

Yüzlerce işçi kurultaylarda

tek yürek oldu! . . . . . . . . . . . . . . . 16-19

İşçi kurultayları geleceğe kurulan

köprüdür - K. Ali . . . . . . . . . . . . . . . . . 20

Casper işçileri

direnişle kenetlendi... . . . . . . . . . . . . . . 21

BTS’den oturma eylemi. . . . . . . . . . . . 22

Sağlık emekçileri grevle kazandı! . . . . 23

Arap halkları saldırı, savaş ve gericilik

kıskacından çıkış yolu arıyor!. . . . . 24-25

Fildişi Sahili’ne

emperyalist müdahale . . . . . . . . . . . . . 26

“Polis-idare-faşist işbirliğine son!” . . 27

Öğrenci Kurultayı’na doğru. . . . . . . . . 28

Edirne’de ulaşım eylemlerinde yaşanan

ayrışma üzerine... . . . . . . . . . . . . . . . . . 29

Asimilasyon ve inkara devam!. . . . . . . 30

Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi,

Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Altay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2011/14 * 8 Nisan 2011Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2011/14 * 8 Nisan 2011

Sermaye ve uşakları işçi sınıfı karşısında acımasızbir mücadele yürütüyor. Bu mücadelede son derecebilinçli, planlı ve örgütlü davranıyorlar. İşçi sınıfınınileri mücadele mevzileri kazanmaması için tümgüçleriyle yükleniyorlar. Varsa böylesi mevziler, neyapıp edip düşürmeye çalışıyorlar. Böylelikle de işçisınıfının bu mevzilere dayanarak toparlanmasına engelolmak istiyorlar.

Bunun son örneği ÇEL-MER’de yaşanıyor. Militanmücadele yoluyla kopara kopara kazanılan bu ileri sınıfmevzisi bugün yoğun bir abluka altında. Bunun içinÇEL-MER patronu ile birlikte devlet güçleri elbirliğiyapıyor. Polis yakınlarının işe sokulmasından iştenatmalara ve gözaltı-tutuklama tehditlerine kadar bir diziyöntemi kullanıyorlar.

Bu saldırının hedefinde aynı zamanda sınıfdevrimcileri bulunuyor. Öyle ki yoldaşlarımızın attığıher adımı takip eden polis, taciz ve gözaltılarabaşvuruyor. Beraberinde ise ÇEL-MER işçileriningözünü korkutarak sınıfı devrimcilerindenuzaklaştırmaya çalışıyor. Bu sınıf düşmanları böylelikleasıl dertlerini de ortaya koymuş oluyorlar. Sınıfdevrimcilerinden uzaklaşmış bir sınıf mevzisinin uzunsüre ayakta kalamayacağını biliyor ve buna göredavranıyorlar.

ÇEL-MER mevzisini düşürmek amacıyla uygulananbu ablukayı boşa çıkarmak acil bir görevdir. ÇünküÇEL-MER işçi sınıfının geleceğidir. ÇEL-MER’isavunmak bu nedenle geleceğimizi savunmak demektir.

Bu noktada belirtmek gerekir ki sınıfın ileri veörgütlü güçleri cephesinden bu mevziyi savunmakkonusunda henüz elle tutulur bir dayanışma pratiğigösterilmiş değildir. ÇEL-MER işçilerinin örgütlenmekiçin işgal eylemine başvurdukları Birleşik Metalyönetimi göstermelik bazı adımlar dışında neredeysehiçbir şey yapmamaktadır. Dikkat çekici bir kayıtsızlıkiçindedir. Bu tutumları onların da taban örgütlülüğügüçlü bu ileri sınıf inisiyatifinin ezilmesinden memnunoldukları düşüncesini akla getirmektedir. Eğer böyleyseortada büyük bir suç ortaklığı var demektir, değilsesendika yönetimi tutum ve davranışlarıyla bunun böyleolduğunu göstermek zorundadır.

***Devam eden diğer direnişlerde de sınıf güçleri,

sermaye ile devlet güçlerinin saldırılarına uğruyor. Buölçüde de dayanışmanın önemi de artıyor. Direnişçiişçiler bu bakımdan da örnek bir pratiğe imza atıyorlar.Ortak eylemler örgütlemenin yanısıra işçi sınıfınınbirlik-mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ayürüdüğümüz bir dönemde bir dayanışma gecesiörgütlüyorlar. Direnişçi ÇEL-MER, Ontex ve PTTişçileri tarafından örgütlenen geceye güç katmak,destek olmak ve bu gecenin sermaye ve uşaklarınakarşı güçlü bir yanıt olabilmesi için elimizden geleniyapmak durumundayız. Direnişçilerin soluğunu genişsınıf bölüklerine yaymak ve 1 Mayıs’a taşımak için buolanağı en iyi biçimde değerlendirebilmeliyiz.

***Ekim Gençliği’nin 131. sayısı çıktı! Eksen

Yayıncılık bürolarından ve kitapçılardan teminedebilirsiniz.

Sosyalizm Yolunda

KKiittaappççııllaarrddaa.. .. ..

Page 3: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

Kapak Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2011/14 * 8 Nisan 2011

Düzenin seçim oyunu başladı. Burjuva düzenpartileri bu oyunda, hünerlerini sergilemek üzereseferber olmuş durumdalar. İç iktidar mücadelesininde özel bir sahası olacak olan seçimlerde, yalanüzerine kurulu seçim kampanyalarıyla işçi sınıfı veemekçilerin umutları seçim sandığına gömülmeyeçalışılacak.

Burjuva partiler arasındaki yarışta, yaşanan bir dizigelişme AKP’nin rahatını büyük ölçüde bozmuştur. Bugelişmelerden biri Libya’ya yönelik emperyalistsaldırıda maşalık rolünün üstlenilmiş olmasıdır.Üstlenilen bu rolün kendilerini zora sokabileceğinibilen AKP’nin şefleri, bir süre direnmeye çalıştılarsada, emperyalist efendilerinin önünde boyun eğmektenbaşka bir çare göremediler. Sonuçta kendileriaçısından tam bir ikiyüzlülük ve uşaklık örneği olanadımları attılar. Şu durumda AKP hükümeti eliylesermaye iktidarı, emperyalistler hesabına Libya’dakigerici saldırganlığın basit bir aleti durumundadır.Burjuva medya organları eliyle uygulanan sistematikmanipülasyon ve düzen solunun yardımı olmasa,içerisine düştükleri bu utanç verici durumun altındançıkmaları da öyle kolay olmayacaktı.

AKP’ye bu konuda en büyük yardımı yapananamuhalefet partisi CHP’nin yönetimi, savaştezkeresine onay vermiştir. Bu ise düzen partileriarasındaki ortak eksen konusunda son derece çarpıcıbir görüntü sunmuştur. Bu eksen emperyalistlereuşaklıktır. CHP yönetimi emekçilerin sosyalduyarlılıklarını istismar etmek için dayanaksızvaatlerini sıralarken, emperyalistlerle ilişkilersözkonusu olduğunda oldukça gerçekçidir. Bu nedenleemperyalistler cephesinden olası her türden “yanlışanlamaya” yol açabilecek davranıştan uzak

durmaktadır.Düzen solunun bu katkılarına rağmen AKP’nin işi

yine de oldukça zordur. Çünkü önümüzdeki günleriçerisinde Libya’nın bir batağa düşmesi olasılığıyüksektir. Emperyalist müdahale şu haliyle sonuçalmak için daha da ileri gitmeyi zorunlu kılmakta, buda bir kara harekatına girmek anlamına gelmektedir.Ayrıca Ortadoğu’ya çeki düzen vermek isteyenemperyalistler Türk devletini daha etkin bir maşaolarak kullanmaya çalışmaktadır. Bu nedenle AKPşefleri emperyalistler adına halk hareketleriyle sarsılanbölgede yangını söndürmek için mekikdokumaktadırlar.

AKP hükümeti için asıl büyük tehlike yangınıniçeriye sıçrama olasılığıdır. Bu bakımdan da en büyükişaretler şu an Kürt halkı cephesinden verilmektedir.Öyle ki, Kürt halkı AKP’nin Kürt hareketini hareketsizbırakarak 12 Eylül referandumunda olduğu gibi busüreci atlatma hesabını, Newroz’dan başlayarak ortayakoyduğu militan kitle eylemleriyle bozmaya yöneldi.Hareketin daha da ileri gitmesine bizzat Öcalan engelolurken, yine de bu cepheden sular durulmuş değil.Çünkü Kürt halkının düzene yönelik beklentileribüyük ölçüde çökmüştür. Ayrıca Ortadoğu’daki halkisyanları da Kürt halkında, hakların ancakmücadeleyle koparılıp alınabileceği düşüncesiniolgunlaştırmaktadır. Bu nedenle de Kürt halkıüzerinde güçlü bir isyan ruhu dolaşmaktadır. Bununise ne zaman ve hangi biçimlerde patlak vereceğinikestirmek bugünden zor olsa da, şu durumda birkıvılcımın bile yeterli olabileceğini söyleyebiliriz.Seçim süreci olası bir patlamayı geciktirmekte düzeninen etkili silahı olacaktır. Fakat tersinden de Kürthalkının sokakların yolunu tutmasıyla seçim oyunununbozulmasının imkanları çoğalacaktır.

Ancak seçim oyununu bozabilmek bakımındansınıf hareketinin oynayabileceği rolü başka hiçbir güçüstlenemez. Eğer işçi sınıfı bu süreçte mücadeleninyolunu tutabilmiş olsa, mevcut siyasal durum herbakımdan farklı olacaktır. Sınıf cephesinden siyasalalanı belirleyebilecek düzeyde olgunlaşmış birhareketin olmaması, şu durumda düzen için en büyükolanak durumundadır. İşçi sınıfı bağımsız-politik bir

hareket olarak örgütlenemediği ölçüdemeydan burjuva düzen partilerine vereformizme kalmaktadır.

Bu şartlarda yapılması gereken

de işçi sınıfından uzaklaşarak çareyi başka kapılardaaramak değil, aksine tüm güç ve enerjiyi işçi sınıfınıörgütlemek üzere seferber edebilmektir. Öyle ki bu,diğer tüm olanakları devrimci bir doğrultudadeğerlendirebilmenin ve düzeni sarsmanın da yeganeyoludur.

Bu tür bir seferberlikle sonuç alınabileceğibugünkü sınırlı örneklerden de görülmektedir. Öyle kisayısal olarak ne kadar sınırlı olursa olsun, örgütlenenmevzi direnişler, sınırları belli de olsa siyasal alanaetkili müdahalelerde bulunma olanağı halinegelebilmektedir. İşleri ve örgütlenme hakları içinmücadele veren işçi bölükleri, kararlı mücadeleleriylehem sağı ve hem de soluyla düzen partilerininmaskesini indirmektedirler.

İşte seçim oyununu bozmak için yapılmasıgerekenler de özelde bu alandadır. Direnişlerinyaygınlaştırılması, politik sahneye çıkmak üzere ilerive militan bir mücadele sürecine sokulması gibiadımlar, büyük olanaklardır. Bunun için tümpolitikalarını yalan ve aldatmaca üzerine kuran düzenpartileri karşısında sokağı ve militan mücadelebayrağını yükseltmek gerekir. Dolayısıyla düzenpartileri ve onlara soldan destek verenler, seçim oyunuiçin sandıklar kurarken, devrimci ve öncü sınıf güçleriise grev ve direniş çadırlarını çoğaltarak sınıfmücadelesini büyütmelidirler.

Zaten düzenin seçim oyununu bozmak demek, hertürden parlamenter yanılsamaya karşı kararlılıkla karşıkoymak, işçi-emekçilerin dikkatlerini mücadelegörevleri üzerinde toplamak, işçi sınıfı ve emekçihareketinin bağımsız politik-örgütsel kapasitesinigüçlendirmek demektir. Devrimci seçim taktiğininhedefinde esas olarak bunlar vardır.

Bilindiği üzere mevcut siyasal koşullarda esaslı birdeğişim yaşanmadığı ölçüde, seçim sürecinde olanaklıolan her durumda işçi sınıfının devrimci-sosyalistadaylarıyla çıkmak bu taktiğin bir gereğidir. Fakatdüzen güçlerinin engeller koyarak işçi sınıfınındevrimci adaylarla seçim oyununa müdahale etmesiniengellediği her durumda ise, mücadeleyi sokaktabüyütmek ve seçim sandıklarında her türlü burjuva vereformist sözde seçeneğin üzerine çizmek bu taktiğiuygulamanın somut-pratik gereği olacaktır.

Düzenin seçim oyununu bozmak içindevrimci sınıf seferberliğini büyütelim!

Page 4: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

Libya’yı hedef alan emperyalist saldırının komutası,ABD-İngiliz emperyalistleri ve Ankara’daki suçortaklarının isteğiyle fiilen NATO’ya devredildi.Emperyalizmin vurucu gücü NATO’nun GenelSekreteri Anders Fogh Rasmussen, devir işinin hemenardından Ankara’da boy gösterdi.

Emperyalizmin saldırı üssü

NATO şefi Başbakanlık binasına geldiğindeBakanlar Kurulu toplantısında bulunan BaşbakanTayyip Erdoğan, toplantıyı yarıda keserek, şefininhuzuruna çıktı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ileMilli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ü yanına alan AKPşefi, Rasmussen’le, devam eden Libya saldırısıyla ilgiligörüşmelerde bulundu.

NATO’nun “en aktif üyesi” olmakla övünen TayyipErdoğan’la müritleri, sadakatini ispatlamış tetikçirahatlığıyla, Rasmussen’in huzuruna çıktılar. Türkdevletiyle AKP hükümetinin Libya saldırısındaoynadıkları uğursuz role bakıldığında, gerçekten de“NATO’nun en aktif tetikçisi” ünvanını hak ettiklerigörülmektedir.

NATO şefiyle kapalı kapılar ardında görüşen AKPşefleri, görüşmelerin içeriği hakkında açıklamayapmasalar da gündemde Libya saldırısı, füze kalkanıve 14-15 Nisan’da Berlin’de yapılacak olan NATODışişleri Bakanları toplantısı vardı.

Bosna, Afganistan, Lübnan gibi ülkelerde bulunanNATO güçlerinin emrine binlerce asker veren Türkdevleti, füze kalkanı projesine onay vererek, suçortaklığını bir derece daha yükseltmişti. Libyasaldırısında üstlendiği uğursuz rol ile tetikçilikmertebesini daha da yükselten sermaye iktidarı ve AKPhükümeti, ülkeyi baştan sona emperyalizmin saldırıüssü haline getirmeye kararlı görünüyor.

Emperyalistler için aktif maşalık

Komutanın NATO’ya devrini “zafer” edasıyla sunanAKP şefleriyle medyadaki borazanları, bu adımın ABD-İngiliz emperyalistlerinin planı olduğu gerçeğininüstünü örtmeye çalıştılar. Zira Libya saldırısı,emperyalistlerin olduğu yerde, uşakların efendidengelen emre itaat etmek dışında bir çıkar yolu olmadığınıtüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. “NATO’nunLibya’da ne işi var” diye efelenen Tayyip Erdoğan’ın,Pentagon’dan emir gelince nasıl da, savaş aygıtının “enaktif üyesi” olmakla övünmeye başladığını dünya alemibretle izledi.

Bu alçaltıcı pozisyon, “istediğimizi NATO’ya kabulettirdik” safsatasıyla dengelenmek istendi. Oysa ortayaçıkan tablo, sermaye iktidarı ile AKP hükümetinin,halklara karşı işlenen suçlar dosyasının daha dakabardığını gözler önüne sermiştir. Zira komutanınNATO’ya geçmesinden sonra ABD ile diğeremperyalist güçler savaş aygıtlarını kısmen geriçekerken, Türk ordusu, saldırıda günden güne dahaaktif bir rol üstlenmeye başladı.

Bu gözü dönmüş saldırganlık, Türk burjuvazisi iledevletinin 60 yıldır sürdürdüğü tetikçilik misyonununyeni bir safhaya ulaştığına işaret ediyor.

Vahşi emek sömürüsü ile son yıllarda palazlananburjuvazinin “bölgesel güç” olma heveslerine denkdüşen bu politika, Amerikancı rejimin bölgedeki

gericiliğin kalesi olma hevesiyle de bağlantılıdır. ZiraOrtadoğu’da “bölgesel güç” olmak, Libya’da görüldüğüüzere “aktif tetikçilik”ten geçiyor. Bu ise hem daha dagericileşmeyi hem de ülkede ve bölgede gelişen halkhareketleri ve ilerici-devrimci güçlere karşı dahasaldırgan bir tutum almayı kaçınılmaz kılıyor.

Emperyalist saldırganlığa “incir yaprağı”

NATO şefiyle görüştükten sonra diktatörKaddafi’nin Dışişleri Bakanı’nın yardımcısını ağırlayanAhmet Davutoğlu, yakında Bingazi’deki muhaliflerintemsilcileriyle de görüşeceğini belirterek, “bunu bizdenbaşka yapabilen kimse yok” diye de övünmektedir.

Saldırgan NATO’nun merkez üssünün İzmir’dekurulmasını isteyen, Türkiye’deki üsleri emperyalistsaldırı için açan AKP hükümetinin Dışişleri Bakanı,aynı anda farklı ipler üzerinde oynayarak başarılı birakrobat olduklarını ima edip bununla övünüyor.

Sermaye iktidarı ile AKP hükümetinin, sermayeninsefil çıkarlarını korumak için, “amaç için her araçmubahtır” zihniyetiyle hareket ettikleri görülmektedir.Herhangi bir ilke veya ahlaki değerden yoksun olan busefil tutumun, bir başarı olarak sunulması, dahası bunuLibya halkını korumak amacıyla yaptıklarını iddiaetmeleri, ikiyüzlülükte sınır tanımadıklarının yeni birilanından başka bir şey değildir.

Genelde Türk devletinin özelde dinci gericilik odağıAKP’nin oynadığı bir diğer alçaltıcı rol ise, savaş aygıtıNATO’nun halklar nezdindeki iğrenç imajını düzeltmekiçin “din kardeşliği” söylemini kullanmasıdır. Bu utançverici misyonu övünç kaynağı sayan AKP şefleri,emperyalist saldırılara maruz kalan halkların tepkisinihafifletebilmek için her kılığa girmektedirler.

Ülkedeki tüm üsleri emperyalist saldırı için açansermaye iktidarı, aynı anda Kaddafi güçlerininzayiatlarını azaltmak için de çaba harcıyor. İsyancılarKaddafi güçlerini hedef alan saldırılara karşı çıktığı içinTürk devletini eleştirirken, Bingazi’ye yardım gemisigönderen AKP hükümeti, Kaddafi güçlerininsaldırılarında yaralanan isyancıları Türkiye’ye getirerektedavi de ediyor.

Her fırsatta farklı ipler üzerinde oynamakonusundaki yetenekleri ile övünen AKP şeflerinin bu“kurnazlığı”nın bir nedeni sefil bölgesel çıkarlarınıkorumaksa diğeri ise, vahşi NATO saldırılarını örten“incir yaprağı” olmayı başarmaktır. Bu noktadavurgulamak gerekiyor ki, AKP şeflerinin aynı anda“birçok ipte oynama” taktiği artık Arap halkları

tarafından da görülmektedir. Bu ise, “biz NATO’nunincir yaprağıyız” şeklinde kendini pazarlayan dincigericiliğin piyasa değerini, en azından bu alandadramatik bir şekilde düşürecektir.

İsyan eden Arap halklarıyla dayanışmaya!

NATO saldırısının Libya’dan öte, isyan eden Araphalklarının iradesine indirilen vahşi bir darbe olduğunakuşku yoktur. Bu ise dünyaya umut veren Arapdünyasındaki ayaklanmaları bastırma, yozlaştırma veyayolundan saptırma planının temel ayaklarından biridir.

Diktatörleri savunmak için yapılan emperyalistsaldırı, sonucu itibariyle dünya işçi ve emekçilerini dehedef almıştır. İşte Türk devletiyle AKP hükümeti busaldırının “aktif tetikçisi” olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu durum Türkiye işçi sınıfına, emekçilere veilerici-devrimci güçlere özel sorumluluklaryüklemektedir. Başka bir ifadeyle bu güçlerin önündekitemel görevlerden biri, isyan eden Arap halklarıylaenternasyonal dayanışmayı örmek, Ankara’daki NATOtetikçilerine ve emperyalist saldırganlığa karşı birleşik,militan direnişi yükseltmektir.

Gündem4 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/14 * 8 Nisan 2011

Savaş aygıtı NATO ve tetikçilerinekarşı mücadeleye!

“Libya’dandefolun!” çağrısı

Emperyalist haydutların Libya’ya yöneliksaldırısı 2 Nisan akşamı ilerici ve devrimci güçlertarafından protesto edildi.

İşbirlikçi-uşak Türk devletinin emperyalistsaldırıya destek vermesini de teşhir edenkurumlar, Galatasaray Lisesi önünde buluşarakİstiklal Caddesi girişindeki Fransız Konsolosluğuönüne yürüdüler. Yürüyüşte “Emperyalistler veişbirlikçi-uşak TC devleti Libya’dan defolun”pankartı taşındı.

Fransız Konsolosluğu önüne gelindiğinde binaönündeki çevik kuvvet barikatına yüzünü dönenkitle burada basın açıklaması gerçekleştirdi.Emperyalizmin vurucu gücü NATO’nun, saldırınınkomutasını eline almasının ardından Libyaüzerine yağan bombalarla yüzlerce insanınkatledildiğine dikkat çekilen açıklamadaNATO’nun, Libya halkının katili olduğu söylendi.

TC devletinin, Libya’ya yönelik emperyalistsaldırıdaki suç ortaklığına da değinilenaçıklamada İzmir’deki NATO üssünün saldırınınkomuta merkezi olduğu, Libya halkının üzerineyağan bombaların altında artık TC devletinin vedüzen partilerinin imzasının olduğu söylendi.

“Bizler bu ülkenin devrimcileri, demokratları,emperyalizmin ezilen dünya halklarına yöneliksaldırılarına sessiz kalmayacağız! Var gücümüzleLibya halkının yanında olduğumuzu haykıracağız”denilen açıklamada emperyalist haydutlara veişbirlikçilerine karşı mücadele çağrısı yapıldı.

Bu haftaki eylem; NATO ve Füze KalkanıKarşıtı Birlik, Partizan, İşçi Cephesi, SODAP, İşçiKardeşliği Partisi, KÖZ ve FHDD tarafındanörgütlendi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 5: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

ÖSYM yeni bir skandala daha imza attı. KPSSsorunlarının sızdırılmasından sonra, geçtiğimiz haftasonu gerçekleştirilen Yükseköğretime Geçiş Sınavı(YGS) sorularının şifrelenmiş olması nedeniyle kolaycaçözüldüğü ortaya çıktı. Basına dağıtılan sorukitapçığıyla birlikte açığa çıkan bu gerçek, sınavsorularının kimlere servis edildiği sorusuna ve toplumdabüyük bir öfkeye neden oldu.

Şifreleme düzenbazlığı

YGS sorularının çözümü günlerdir burjuva basındadolaşıyor. Soruların çözümüne ilişkin birkaç şifrelemeyöntemi bulunurken, bunlar içerisinde en yaygın olarakkullanılanı “Mod-Medyan” adı verilen sistem. Yapılanaçıklamalara göre, bu istatistiksel yönteme göre, cevapşıkları sayısal olarak küçükten büyüğe doğru sıralanıp,soruyla eşleştirildikten sonra çakışan şık sorunun doğrucevabı. Şıkların küçükten büyüğe doğru sıralandığısorularda cevap genellikle A ve E şıkkı oluyor. Eğerseçeneklerin hiçbiri çakışmıyorsa cevap D ya da E şıkkıoluyor. Bu yöntemlerle özellikle sayısal cevapları olanmatematik ve fizik sorularını çözmek 5-10 dakikadatamamlanıyor.

Soruların birtakım kişilere ve gruplara servisedildiğini güçlendiren birçok gösterge var. Özelliklesınavdan 1-2 gün önce internet arama motorlarında“Mod-Medyan nedir?” şeklinde arama yapanlarınsayısının normal bir günde yapılan aramaya göre 5 katarttığı belirtilmektedir. Forum sitelerinde “sınavda Mod-Medyan” çıkacak bilgisi paylaşılırken, karşılıklımailleşmelerde sınava ilişkin şifreleme yöntemininpaylaşıldığı bilgileri bulunmaktadır. Ayrıca bazıkentlerdeki sınav salonlarında haremlik selamlıkuygulamasına gidilerek sadece erkek ya da kadınadayların alınması da kafalardaki soru işaretleriniçoğaltmaktadır.

Şifreleme yönteminin ortaya çıkması üzerineaçıklama yapan ÖSYM başkanı Ali Demir, “basınadağıtılan sınav kitapçığı üstünkörü hazırlandığı içinböyle bir sonuç ortaya çıkmıştır” diyerek olayıpişkinliğe vurdu. Konunun uzmanlarıysa sorunun buolmadığını, şifre ihtimalinin güçlü olduğunubelirtiyorlar.

Hükümet rezaletin üstünü öörtmeye çalışıyor

AKP hükümetinin kurmayları, ÖSYM Başkanı ve“yandaş” medya elbirliğiyle, bu büyük skandalın üstünüörtmeye çalışıyor. Fakat her söyledikleri ve yazdıklarıbirbiriyle çelişmekte, yalana daha fazla batmaktadırlar.

ÖSYM Başkanı sınava giren öğrencilerin her birinincevap anahtarı farklı derken, gazetecilerin “yani binlercefarklı cevap anahtarı mı var” sorusuna “hayır öyle birşey yok” diyebildi. Gazetecilerin “bağımsız kurumlarcadenetim yapılacak mı?” sorusuna “hayır o bilgilerkamuoyundan paylaşılamaz” biçiminde yanıt verdi.Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu “araştırmaya gerekyok” derken, hükümet adına konuşan Cemil Çiçek de,“endişe edecek bir şey yok” diyerek halkı avutmaçalıştı. “Yandaş” medya da skandalın üstünü örtmeçabasında.

Öyle görünüyor ki, gelinen yerde özel kurslara paravermek, dershanelere gitmek sınavları kazanmanın yoluolmaktan çıkıyor. Ayrıca cemaate ait olmak dagerekiyor. Böylece tüm bunlara gerek kalmadan,istenilen yere kolaylıkla girebilmenin önü açılıyor.

Gündem Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2011/14 * 8 Nisan 2011

Şifreleme skandalının üstü örtülemiyor

YGS skandalınatepkiler büyüyor

YGS’de soruların şifreleme yöntemiyle servisedilmesine tepki gösteren liseliler, eylemler veaçıklamalarla çürümüş eğitim sistemini protestoediyorlar.

Ankara4 Nisan günü Milli Eğitim ve Adalet Bakanlığı’nın

önünde eylemler gerçekleştirildi. 4 Dev-Lis’li kendiniMEB önündeki demir parmaklıklara zincirledi. AdaletBakanlığı önünde de 2 Dev-Lis’li eşzamanlı olarakpankart açarak kendilerini zincirlediler. Eylemigörüntüleyen SDP muhabiriyle beraber toplam 7 kişigözaltına alındı.

DidimDidim Anadolu Lisesi’nden öğrenciler 5 Nisan

günü Merkez Camii önünde basın açıklamasıgerçekleştirdiler. Liselilere Eğitim Sen DidimTemsilciliği ve Eğitim İş Didim Temsilciliği de destekverdi.

Açıklamanın ardından liseliler ve destekçikurumlar oturma eylemi gerçekleştirdiler.

Antalya5 Nisan günü ‘ÖSYM’ye Baş Kaldırıyoruz

Platformu’ tarafından Cumhuriyet Meydanı’nda basınaçıklaması gerçekleştirildi. Açıklamada, “Kopyanın bukadar rahat çekildiği, adaletsizliğin bu kadar gözlerönünde olduğu bir sınav sistemine ne kadargüvenilmesi gerekir? Bu yüzden YGS’nin iptaledilmesini talep ediyoruz” denildi

6 Nisan günü ise Halkevleri ve Genç Umut üyesi 6kişi kendilerini Milli Eğitim Müdürlüğü önündekidemir kapıya zincirledi. Polis demir makasıylazincirleri keserken arbede çıktı. Öğrenciler yaka-paçagözaltına alındı.

İstanbul ÖSYM’nin Levent’te bulunan İstanbul Bürosu

önünde 4 Nisan günü bir eylem yapıldı. Kendilerinibinanın önündeki aydınlatma direklerine zincirleyen

Dev-Lis’liler sloganlarla eğitim sistemindeki eşitsizliğiprotesto ettiler. Polis liselilerin zincirlerini kestiktensonra 9 kişiyi gözaltına aldı.

6 Nisan günü ise İstanbul’da da Facebook’taörgütlenerek Taksim’de buluşan yaklaşık bin öğrenciÖSYM’yi protesto etti. “Parasız sınavsız eğitim!”,“Eğitim sisteminiz batsın ÖSYM altında kalsın!”,“Eşitlik adalet özgürlük istiyoruz!” pankartları vedövizlerle İstiklal Caddesi’nde yürüdü. Yer yer oturmaeylemi yapan öğrenciler Taksim’de basın açıklamasıgerçekleştirdi.

Van Hacıbekir Caddesi üzerinde bulunan Mavi Plaza

önünde toplanan lise öğrencileri, CumhuriyetCaddesi’ndeki Sanat Sokağı’na yürüdü. Yapılan basınaçıklamasının ardından öğrenciler sınav giriş belgesiniyaktı, kalem kırdı, eyleme destek vermeyen birdershanenin önünde oturma eylemi yaptı.

Urfa Yaklaşık 150 liseli Ali Şelli Parkı’nda toplanarak

Ahmet Bahçıvan İş Merkezi önüne kadar yürüdü.“Satılık ÖSYM istemiyoruz!”, “YGS hakkımız söke sökealırız!” yazılı dövizler taşıyan lise öğrencileri yürüyüşboyunca sloganlar attı.

Öğrenciler basın açıklamasının ardından testkitaplarını parçalayıp, kalemlerini kırdı ve 5 dakikalıkoturma eylemi gerçekleştirdi.

Balıkesir Balıkesir’in Edremit İlçesinde de lise öğrencileri

basın açıklaması yaptı, şifre çözücü cihazı (dekoder)parçaladı. Cumhuriyet Meydanı’nda biraraya gelen300 öğrenci “Yeter ulan, isyan var / Liseli GençUmut” pankartı açtı.

Muğla Dev-Lis’li 4 öğrenci “YGS’nin şifresi üzerimize

çöküyor” yazılı tişörtlerle kendini AKP İl Binası önünezincirledi. Parasız eğitim istediklerini belirten liseöğrencileri zenginlerin şifreleri satın alarak eğitimdeeşitlik ilkesini bozduğunu belirtti. Polis çekiçleöğrencilerin zincirleri kırarken çıkan arbedede polisinöğrencilere uyguladığı şiddet dikkati çekti. Tekme,tokat ve copla dövülen öğrenciler gözaltına alındı.

5 Nisan 2011 / Didim

6 Nisan 2011 / Taksim

Page 6: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

Kürt sorunu6 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/14 * 8 Nisan 2011

Kürt halkının, Türk sermaye devletinin imha veinkar politikalarına karşı gerçekleştirdiği sivil itaatsizlikeylemleri, devlet terörüne rağmen sürüyor.

Diyarbakır’da kitlesel yürüyüş 1 Nisan’da Diyarbakır’da 10 bini aşkın kişinin

katıldığı yürüyüşe polis saldırdı. Koşuyolu Parkı’ndakurulan demokratik çözüm çadırında kılınan ‘SivilCuma Namazı’na katılan binlerce kişi yürüyüşünbaşlayacağı Özgür Yurttaş Derneği önünde toplandı.Aralarında BDP İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel’inde bulunduğu binlerce kişi buradan Koşuyolu Parkı’nayürüdü. Polis ise kitlenin önüne panzer, akrep veTOMA’ların yanısıra yüzlerce çevik kuvvet polisiylebarikat kurdu. Polis barikatına tepki gösteren eylemcilerile polis arasında çıkan gerginlik bir anda çatışmayadönüştü. Polis tazyikli su ve biber gazıyla kitleyesaldırdı. Polise ise taş ve molotofkokteylleri ile karşılıkverildi.

Urfa’da taziye çadırı31 Mart’ta Urfa’da binlerce kişi 1994 yılında

Kars’ın Çemçe kırsalında çıkan çatışmada yaşamını

PKK’li Selami Şimşek (Şiyar Suruç) için açılan taziyeçadırına sloganlar eşliğinde yürüdü.

Yürüyüşte “Demokratik çözüme doğru yürüyoruz”pankartı açıldı ve PKK’li Şimşek’in fotoğrafları taşındı.Çadırda konuşma yapan Şimşek’in annesi FatmaŞimşek, oğlunun Kürt halkının özgürlük talebidoğrultusunda yaşamını yitirdiğini söyledi. “Oğlumyaşıyor. Kardeşleri, yeğenleri, tüm akrabaları onunyolunda ilerliyor” dedi.

Mersin’de polis terörü protestosu Mersin’de 30 Mart Çarşamba günü Akdeniz

Belediye binası önünde gerçekleştirilen oturmaeylemine polisin saldırması ve 82 kişiyi gözaltınaalması protesto edildi. 1 Nisan günü öğlen saatlerindeyüzlerce kişi, Akdeniz Belediye binası önündetoplanarak oturma eylemi gerçekleştirdi.

“Türk mahkemesinin aldığı kararıtanımıyoruz”

Başkale Belediye Başkanı BDP’li İhsan Güler’e,2006 yılında Ankara’da bir PKK’lının mevlidindeyaptığı konuşmasından dolayı ‘örgüt propagandasıyaptığı gerekçesiyle 1 yıl hapis cezası verilirken, İçişleriBakanlığı da gönderdiği yazıyla Güler’i görevden aldı.

BDP Van Milletvekili Özdal Üçer, belediye önündebasın açıklaması yaparak şunları söyledi: “Onlar Türkmilleti adına bu tür haksız ve hukuksuz kararlara imzaatıyorlarsa, bizler de Kürt halkı adına bu hukuksuz,kanunsuz ve meşru olmayan mahkeme kararlarını hiçesayıyoruz. Bu mahkeme kararının bizim için hiçbirdeğeri yoktur. Belediye Başkanımız Sayın İhsan Güler’iseçen Başkale halkıdır. Onu görevden alabilecek tekmerci de Başkale halkıdır.”

Kürt halkının iradesinin kırılamayacağını herkesbilmesini isteyen Üçer, “O yüzden belediye başkanımızSayın İhsan Güler yeniden bir halk seçimi yapılanakadar bu halkın belediye başkanıdır” dedi. Üçer,İçişleri Bakanlığı’nın gönderdiği karar yazısını yırtarakçöpe attı.

Sivil itaatsizlik eylemleri büyüyor

Öcalan’ın doğum gününü kutlamak amacıylagerçekleştirilen Amara Yürüyüşü 4 Nisan günüyapıldı. Urfa’nın Halfeti ilçesinde biraraya gelenonbinler, yürüyüşten bir önceki gece kutlamalarabaşladılar.

Aralarında BDP Eş Genel Başkanı GültanKışanak, BDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata,BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve DTKsözcülerinin de bulunduğu 3 bin kişilik temsilci grup,4 Nisan sabahı Amara Köyü’ne hareket etti. Köygirişi sırasında sayıları onbinleri bulan kitle,Öcalan’ın doğduğu evi ziyaret ederek burada basınaçıklaması yaptı.

Burada Mehmet Öcalan ve Kışanak birerkonuşma yaptılar. Daha sonra ise TUHAD FEDadına basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamada,Kürt sorununda muhatabın Öcalan olduğuvurgulandı. “Demokratik Çözüm ÇadırlarıPlatformu” tarafından Kürt sorununun çözümüneilişkin kamuoyuna sunulan 10 maddelik talepler dehatırlatıldı.

Öte yandan, 2009 yılındaki yürüyüş sırasında

katledilen Mustafa Dağ ve Mahsum Karaoğlan daetkinlikle anıldı. Onbinlerce kişi, Dağ veKaraoğlan’ın katledildiği Karataş mevkine geçti.Burada da bir basın açıklaması yapılarak karanfillerbırakıldı.

Yürüyüşler devlet terörünün hedefi olmuştu

2004 yılından bu yana düzenli olarak Tutuklu veHükümlü Aileleri ile Yardımlaşma ve DayanışmaFedarasyonu (TUHAD-FED) tarafından düzenlenenve “Güneşe yolculuk” adı verilen AmaraYürüyüşü’ne Türk sermaye devleti 2009 yılında daazgınca saldırmış, saldırı sonucunda MahsumKaraoğlan ve Mustafa Dağ isimli iki kişiyikatletmişti. Karaoğlan açılan ateş sonucu plastikmerminin vücuduna isabet etmesi sonucu hayatınıkaybederken, Dağ başına isabet eden gaz bombasısonucu yaşamınını yetirmişti.

2010 yılında yapılan yürüyüşte ise Türk devletigeri adım atmış, kitlenin bir bölümünün Amara’yagirmesi için yolu açmıştı.

“Amara Yürüyüşü” yapıldı

HPG’lileri binleruğurladı

Hatay’ın Hassa ilçesinde başlatılanoperasyonda katledilen 7 HPG gerillası, 6 Nisangünü eylemler ve cenaze törenleriyle uğurlandı.

Ergani Katledilen 7 HPG’liden Aydın Baran (Mazlum

Amed) 10 bini aşkın kişi tarafından uğurlandı. Diyarbakır Yeniköy Mezarlığı’nda kılınan

cenaze namazının ardından Baran’ın cenazesi,yüzlerce araçlık konvoyla Ergani’ye doğru yolaçıkarıldı. Kitle Ergani’de binlerce kişi tarafındanbüyük boyutlarda PKK ile KCK bayrakları veAbdullah Öcalan posterleri ile karşılandı. İlçemerkezine gelen kitleye ara sokaklarda bekleyençevik kuvvet gaz bombaları ile saldırdı.Müdahaleye taş ve molotofkokteyli ile karşılıkverilirken, cenaze aracına kenetlenerekyürüyüşe devam edildi. Kitle tüm kepenklerinkapalı olduğu ilçe çıkışına kadar yürüyüşe devametti.

Yağan şiddetli yağmura rağmen katledilen 7gerillanın fotoğraflarının bulunduğu “Kürdistanşehitleri ölümsüzdür” pankartı ve HPG’liBaran’ın posteri ile yürüyen kitle, ardındanaraçlara binerek, konvoy eşliğinde yola devametti.

Cenazenin köy mezarlığına getirilmesininardından kitle zafer işaretleri eşliğinde, “Çerxaşoreşê” marşı okuyarak Baran şahsında saygıduruşunda bulundu. Baran’ın cenazesi alkış,zılgıt ve sloganlar eşliğinde toprağa verildi.Cenaze töreninin ardından Tuğluk ve Kışanakbirer konuşma yaptı.

Bismil HPG gerillalarından Şehmus Özalp’in

(Cigerxwin Mardin) cenazesi Bismil’de 20 bin kişitarafından karşılandı. Diyarbakır YeniköyMezarlığı’ndan sabah saatlerinde Özalp’ıncenazesi yüzlerce araçlık konvoyla Bismil’egötürüldü. Kitle buradan Akpınar Mezarlığı’nayürüdü. Yürüyüşe BDP Batman Milletvekili BengiYıldız da katıldı. Yürüyüşte 7 HPG’lininfotoğrafları, PKK bayrakları ve Öcalan posterleritaşındı.

Özalp’ın cenazesinin defnedilmesi esnasındamezarlıktan ilçe merkezine doğru “İntikam”sloganlarıyla yürüyüşe geçen binlerce kişiyepolis gaz bombaları ve tazyikli su ile müdahaleetti. Kitle de polise taş ve molotofkokteylleriylekarşılık verdi.

Bitlis Diyarbakır’dan yola çıkarılan Emrullah

Atalmış ve Bülent Döner’in cenazeleri, Bitlisgirişinde BDP Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş,Van Milletvekili Özdal Üçer’in de aralarındabulunduğu binlerce kişi tarafından karşılandı.

Karşılamadan sonra ise cenazeler Tatvan’ınYassıca Köyü’ne getirildi. Atalmış’ın PKKbayrağına sarılmış tabutu binlerce kişi tarafındanomuzlara alınarak, sloganlar eşliğinde köycamine, ardından köy mezarlığına getirildi.

Atalmış ailesi adına konuşan Atalmış’ın dayısıMehmet Salih Yel “Kürt gençleri kendi halkınınözgürlüğü için bedenini toprağa vermekten gerikalmadı. Kürt halkı da Sayın Abdullah Öcalan vePKK’li şehitlere layık olmak için onlarındeğerlerine sahip çıkmalı ve çıkacak da” dedi.

Page 7: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

İzmir’de CHP’li Konak Belediyesi’nin işçidüşmanlığına karşı mücadelelerini sürdüren işçilerbelediye yönetimini ve düzen partisi CHP’yi hedefalan etkili eylemlere imza atıyorlar.

Konak Belediye işçileri direnişlerinin 37. gününde(2 Nisan) Konak Belediyesi önünden İzmir BüyükşehirBelediyesi’ne yürüdüler.

İBB önüne yürüyüş

“Onurlu direnişimizin 37. günü” pankartınınaçıldığı yürüyüşün ardından belediye önünde yapılanaçıklamayı direnişçi işçi Gülbeniz Deniz okudu.Deniz, taşerona hayır dedikleri için, sendika ve işgüvencesi istedikleri için direnişte olduklarını söyledi.Direnişe başladıkları günden itibaren taleplerinianlatmak, sorunlarını çözmek için CHP İl Yönetimi veKonak Belediyesi yetkilileri ile görüştüklerini amaolumlu bir adım atılmadığını söyleyen Deniz,yetkililerin “gelin taşeronda çalışın” sözlerini eleştirdi.

Direniş süresi boyunca saldırılara maruzkaldıklarından söz eden Deniz açıklamasına şöyledevam etti: “Bizlerin kaybedecek hiçbir şeyi yok.Bizim birliğimiz ve gücümüz siz karaladıkça, bölmeyeçalıştıkça güçleniyor. Zaman sizin aleyhinize işliyor.Biz işçi arkadaşlar arasındaki birlikte mücadelegücümüzü, birbirimize olan güvenimizi, kararlılığımızıbozamayacaksınız. Biz işçilerin bugün yaşadığıtaşeron sorunu aynıysa, bu sorunların nedeni de aynışeyden kaynaklanıyorsa bunu ancak biz işçilerinbirlikte mücadelesi çözecek. Zafer bizim olacak”

Basın açıklamasında ayrıca sendikalara daseslenildi. Sendikaların, direnişlerine neden destekolmadıklarını soran Deniz, sendikaların sessizkalmasını protesto etti. Açıklamanın son bölümündeise CHP’nin “emek dostu” ve “taşeron karşıtı”söylemleri teşhir edildi.

“Batıgül Tunç’tan zincirli eylem”

Basın açıklamasının ardından yürüyüşKemeraltı’na doğru sürdürüldü. Büyükşehir Belediyebinası önüne gelindiğinde Buca direnişçisi BatıgülTunç kendini elektrik direğine zincirlemek istedi. Bunufarkeden sivil polisler, Tunç’un ellerini ve kollarınıtutarak kendini zincirlemesini engellediler. BatıgülTunç bir yandan kolluk güçlerine direnirken, diğeryandan da ajitasyon konuşmaları eşliğinde BucaBelediyesi’ni ve CHP’yi teşhir etti. 23 gündür CHP ilbinası önünde eylemde olduğunu ve çocuklarınıgöremediğini belirterek mağdur olduğunu söyledi.

Polislerin kendisine karşı uyguladığı şiddeti teşhir etti. Bu sırada baygınlık geçiren Tunç, başını taşa çarptı

ve yaralandı. Çevredekiler kolonya ile Tunç’a yardımetmeye çalıştı. Ambulans ise çağrılmasına rağmengelmedi. Polis, Tunç’un kendine gelmesinin ardındanonu yaka paça gözaltına aldı ve hastaneye götürdü.Hastanede muayene edilen Tunç’un beyin travmasıgeçirme ihtimali olduğu söylenerek 2 günlük müşadealtında tutulması gerektiği ifade edildi. Daha sonraBatıgül Tunç kendi isteği ile hastaneden ayrıldı.

Kendilerini ‘dünya’ya zincirlediler

İşçiler, direnişlerinin 40. gününde bu kez dezincirleme eylemiyle seslerini duyurdular. KonakBelediye bina kapısı önüne yığılarak slogan atmayabaşlayan işçiler, yarım saat boyunca İzmir polisinindikkatini belediye önüne çekti. Binanın işgaledileceğini düşünen İzmir Emniyet Müdürlüğü, çevikkuvvet polislerini bina önüne yığdı. Ancak tam buesnada dört direnişçi işçi belediyenin karşısında, İzmirFuarı girişinde bulunan Basmane Meydanı’ndaki

dünya heykeline çıkarak buraya kendilerinizincirlediler. Dünya heykeline pankart asan işçiler“Ölmek var dönmek yok!” sloganını haykırdılar.

Zincirleme eylemi başarıyla gerçekleşince diğerişçiler de direniş alanına geri döndüler ve sloganlarlaarkadaşlarına destek verdiler.

Zincirleme eylemi sırasında 3 Mücadele Birliğiçalışanı Basmane yolunda pankart açarak trafiğiengelledi. Direniş alanındaki işçilerin etrafı çevikkuvvet polislerince çevrilirken, Mücadele Birliğiçalışanları gözaltına alındı.

Dünya heykeli üzerindeki zincirleme eylemi birbuçuk saat sürdü. Bu süre zarfında oturma eylemiyapan işçiler, sonrasında ise halaylar çektiler.Sloganların hiç durmadığı iki saatin sonunda itfaiyeekipleri aracılığıyla dört işçi heykelden indirilerekgözaltına alındı.

Konak Belediye işçileri eylemlerinin daha dasertleşerek devam edeceğini dile getirerek, “Seçimçalışmalarının tümünde bizleri karşılarında bulacaklar.Bizleri attıkları sokakları onlara dar edeceğiz!” dediler.

Kızıl Bayrak / İzmir

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2011/14 * 8 Nisan 2011

Konak Belediyesi direnişçileri: Zafer bizim olacak!

MAS-DAF’ta işgal vegözaltı saldırısı

Düzce’nin Beyköy beldesindeki 1. OrganizeSanayi Bölgesi’nde kurulu MAS-DAF fabrikasındasendikal örgütlenme mücadelesi yürüten DİSK’ebağlı Birleşik Metal İşçileri Sendikası yeni birsaldırıyla karşılaştı.

MAS-DAF patronu, toplu sözleşme görüşmelerisürecinde baskılarını daha da arttırdı. Sendikaylatoplu sözleşme görüşmelerini başlatmayan patron,sendika düşmanı tutumunu her fırsatta gösterdi.

İşçiler fabrikayı işgal etti

4 Nisan Pazartesi günü işlerine gitmek için yolançıkan işçiler servislerinin iptal edildiğini öğrendi.Kendi olanaklarıyla fabrikaya giden işçiler içerialınmak istemediler. Fabrika giriş kapısında asılıfesih yazısıyla karşılaşan işçiler, fabrikaya girerekkendilerini içeriye kilitlediler.

Patron talimat verdi

Patron, iş akitleri sona erdirilen 109 işçininfabrikayı terk etmediği iddiasıyla CumhuriyetBaşsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Bununardından ise jandarma aracılığıyla gözaltı terörüdevreye sokuldu.

Başsavcılığın kararı doğrultusunda sabahsaatlerinde fabrikaya jandarma ekipleri ile itfaiyearaçları ve ambulanslar sevk edildi. Gözaltına alınanişçiler Düzce İl Jandarma Alay Komutanlığı’nagötürüldü. İşçilerle beraber Birleşik Metal-İş KocaeliŞube Sekreteri Telat Çelik de gözaltına alındı.

109 işçi, işçi kıyımını ve gözaltı saldırısını 4 Nisanakşamı fabrika önünde gerçekleştirdikleri eylemleprotesto ettiler. İşçiler fabrika önünde 24 saat nöbettutmaya başladılar. Patron talimatıyla jandarmagüçleri tarafından gözaltına alınan işçiler saatlersüren ifadelerinin ardından aynı gün içinde serbestbırakıldılar. Telat Çelik ise 24 saati aşkın süre Düzce

İl Jandarma Alay Komutanlığı’nda gözaltındatutuldu.Telat’ın gözaltında tutulmasına gerekçe olarak,

“işyerine zarar vermek”, “olayı yönlendirmek vekurgulamak” gibi iddialar gösterildi.

Birleşik Metal-İş Kocaeli Şube Başkanı HamiBaltacı ise MAF-DAF’taki mücadelelerini kararlılıklasürdüreceklerini belirtiyor.

Gazetemize konuşan Baltacı fabrikadaki işçikıyımını ve gelişmeleri şöyle aktardı:

“MAS-DAF’ta çalışan sendika üyesiarkadaşlarımızın tamanının iş akdi 4857 sayılıkanunun 25/2. maddesine dayanılarak feshedildi.Tüm bunlar yaşanırken işyerinde çete bozuntusu belisilahlı 10 kişi işbaşı yaptırılıyor. İşveren oradaözellikle kavga ve kargaşa çıkartıp fiili olarak25/2’ye dönüşmesi için bir kumpas kurmaya çalıştı.Jandarma yüzbaşı da bunun tetikçiliğini yapıyor.Böyle bir tabloyla karşı karşıya geldik. Fabrikaönünde 24 saat nöbet tutuyoruz. Arkadaşlarımızıntamamı fabrika önünde bekliyorlar. Eylemlerimiz vedirenişimiz kararlılıkla devam edecek”

Kızıl Bayrak / Kocaelii

4 Nisan 2011 / Duzce

Page 8: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

Sınıf hareketi8 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/14 * 8 Nisan 2011

“Kaşarlanmış hain” uslanmıyor

Birleşik Metal Sendikası’nın eski genelbaşkanlarından olan Ziya Yılmaz’ın Sosyalizm İçinKızıl Bayrak Yazı İşleri Müdürü Ayten Özdoğanhakkında açtığı “hakaret” davasının ilk duruşması 6Nisan günü Fatih Sulh Ceza Mahkemesi’nde görüldü.Ziya Yılmaz’ın da katıldığı duruşmada Özdoğansavunmasını yaptı. Savunmasında “hakaret” içerdiğiiddia edilen yazıların Ziya Yılmaz’ın kişiliğiyle değil,işçi sınıfına karşı işlediği suçlarla ve çürümüş sendikalbürokrasiyle ilgili olduğunu ifade etti.

Özdoğan’ın savunmasının ardından konuşan ZiyaYılmaz ise davada ısrarcı olduğunu ve duruşmalarasürekli katılma talebinin olduğunu söyledi.Mahkemeye heyeti davayı Aralık ayında görülecekikinci duruşmaya erteledi.

2003 yılına kadar Birleşik Metal’in başkanlıkkoltuğunda oturan Ziya Yılmaz, işbirlikçi sendikacılıkçizgisinde işçi sınıfına yönelik sayısız saldırının altınaimza atmıştı. 2003 yılında genel kurulda koltuğunukaybettikten sonra, defalarca koltuğunu yenidenkazanmak için denemede bulunduktan sonra 2009yılında saf değiştirerek Türk Metal çetesinin emrinegirmişti. Bu aşamadan sonra ise tüm tecrübesini vebağlantılarını kullanarak Birleşik Metal örgütlülüğünüiçeriden çökertme politikasının maşası olmuştu.

Ayten Özdoğan’ın mahkemede yaptığı savunmanıntam menti şöyle:

Fatih Sulh Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na;

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü olduğum Sosyalizmİçin Kızıl Bayrak gazetesinin 21 Ağustos 2009 tarihli32. Sayısında yayınlanan “Birleşik Metal ve bürokratikyozlaşma” başlıklı yazı hakkında açılan “hakaret”davası ile ilgili olarak savunmam şöyledir:

Dava konusu edilen ilgili yazıya ilişkin “hakaret”iddiasını kabul etmiyorum. Yazı tümüyle eleştirisınırlarında kalmakta ve davacı Ziya Yılmaz’ınkişiliğiyle ilgilenmemektedir. Yazıda Ziya Yılmazsendika yöneticiliği kimliği ve pratiği nedeniyleeleştirilmektedir. Çünkü kendisi bir dönem DİSK’ebağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’nda başkanlıkyapmış ve 2003 yılında başkanlık koltuğunukaybettikten sonra çeşitli dönemlerde yenidenyönetime girmek üzere girişimlerde bulunmuştur. İlgiliyazının yayınlanmasından bir süre önce ise,işkolundaki diğer bir sendika olan Türk-İş’e bağlı TürkMetal Sendikası’nda “örgütlenme uzmanı” olarakişbaşı yapmıştır. Ziya Yılmaz’ın işe alınma nedeniBirleşik Metal’in örgütlü olduğu fabrikalarla olanyakın teması ve bağlantılarıdır. Nitekim Yılmaz işebaşladıktan sonra Birleşik Metal Sendikası’nda örgütlüolan işçileri Türk Metal’e geçirmek üzere seferberolmuştur.

Bu noktada belirtmek gerekir ki Türk Metal

Sendikası’nın sendika olduğu da işçi sınıfı içintartışmalıdır. Çünkü bu sendika işçiden çoksermayenin yanındadır, ona hizmet etmektedir. Bununiçin de “karun” kadar zengin başkanlara sahiptir. Tümbir tarihi de bu bakımdan gerçekleştirilmiş sayısızsuçla doludur. Dahası bu “sendika”nın çetelere özgüyöntemlere başvurduğuna dair sayısız örnekbulunmaktadır.

Dolayısıyla gazetemizde yayınlanan yazıda yeralan çetecilik yapmak iddiası bu somut durumuözetleyen bir ifadedir ve Ziya Yılmaz’ın kişiliğinihedef almamaktadır. “Kaşarlanmış hain” ifadesinegelince, bu ifade de tümüyle bir pratiğin ve davranışıneleştirisi mahiyetindedir.

Çünkü Ziya Yılmaz, yıllarca genel başkanlığınıyaptığı sendikada koltuğunu kaybettikten sonra uzunsüre yeniden bu konumu kazanmak için çalışmış, fakatolmayınca da sendikadan istifa ederek onu zayıflatmak-altını oymak- örgütlülüğünü dağıtmak yolunututmuştur. Yıllarca Türk Metal Sendikası’nda temsiledilen sendikacılık anlayışı ve pratiğine karşımücadele ediyor iddiasındayken, bir anda TürkMetal’in bir memuru haline gelmiştir. İşte “hain”ifadesiyle kastedilen de böylesi bir saf değiştirmeyi veyöneticiliğini yaptığı sırada edindiği bilgileri aynısendikaya karşı kullanma tutumunu anlatmaktadır.

“Kaşarlanmış” ifadesine gelince… Türk DilKurumu sözlüğü, “Kaşarlanmak” sözcüğünü, “Bir işte,bir hareketle çok tecrübe kazanmak. Hoşa gitmeyen birharekete veya bir işe alışarak artık ondan üzüntüduymaz olmak.” biçiminde açıklamaktadır.

Ziya Yılmaz’ın sendikal yaşamındaki pratiği, onunişçi sınıfına ihanette ve koltuğunu korumaktagösterdiği manevralar bakımından ne denli tecrübeliolduğunu gösteriyor. Çünkü kendisi Birleşik Metal’inbaşkanı olduğu dönemde metal işçileri büyük hakgasplarına uğramış, toplu sözleşme dönemlerinde hepkaybeden olmuştur. Çünkü genel başkanlığını yaptığıbir sendikadan koltuğunu geri alamayınca, sendikanınörgütlülüğünü dağıtmak üzere ücret karşılığı bilgisinive tecrübesini başka bir sendikanın hizmetinesunmuştur.

Belirtmek gerekir ki bu ifadelerle birlikte ilgiliyazı, Ziya Yılmaz’ı değil, onun gibi sendikalarınyönetici kademelerinde bulunanların pratikleriüzerinden, genel olarak sendikalardaki bürokratikyozlaşma ve çürüme sorununu tartışmakta, buçerçevede ortaya çıkan kimi anlayışları ve pratiklerieleştirmektedir. Bunun için de bu yazı ancak eleştirisınırlarında değerlendirilebilir.

Mahkemenizden tüm bunları dikkate alaraktarafımın beraatine ve açılan davanın düşürülmesinekarar vermesini talep ederim.

Ayten Özdoğan6 Nisan 2011

Asil Çelik’te saldırıpüskürtüldü

Birleşik Metal-İş Sendikası Bursa Şubesi’ninörgütlü olduğu Asil Çelik fabrikasında Türk Metalçetesinin saldırısı geri püskürtüldü. Mayıs ayındabaşlayacak toplu sözleşme öncesi patronunişçileri bölmeye dönük bu saldırısı işçilerinsendikasını sahiplenmesiyle boşa düşürüldü. Busüreçte Türk Metal çetesinin tehdit, baskı verüşvetlerine boyun eğmeyen işçiler bu çeteye degerekli cevabı vermiş oldular.

Birleşik Metal-İş bu saldırıyı protesto etmekve kamuoyuna duyurmak için 1 Nisan günüBursa’nın Orhangazi ilçesinde bir basın açıklamasıgerçekleştirdi. Orhangazi otogarından yürüyüşebaşlayan işçiler sloganlar ve alkışlarla OrhangaziMeydanı’na geldiler. Burada işçilere BirleşikMetal-İş Sendikası Genel Başkanı AdnanSerdaroğlu seslendi. Asil Çelik işçilerini bölmeyeçalıştıklarını ama başaramadıklarını vurguladı.

Serdaroğlu şunları söyledi: “Tam toplusözleşme dönemine girerken onları bölüp başarılıbir sözleşme dönemi geçirmelerini engellemeyeçalıştılar. Asil Çelik işçilerinin ekmeğini azaltmayaçalıştılar. Ama başaramadılar. Asil Çelik işçileri buoyunu boşa çıkardı. Asil Çelik işçileri birliğine,ekmeğine, işçilik onuruna ve geleceğine sahipçıktı. Asil Çelik işçisini kimse satın alamaz. Bunudeneyenler en güzel yanıtı yine Asil Çelikişçisinden alır. Tıpkı bugün olduğu gibi.”

Gebze, Kocaeli, Eskişehir, İstanbul’dantemsilcilerin katıldığı eyleme KESK Bursa ŞubelerPlatformu, DİSK Tekstil Bursa Şube yönetimi veüyeleri, Dev Sağlık-İş Bursa Şubesi, BDSP, ESP,DHF, Halkevleri, ÖDP de destek verdi. Eyleme200’ü aşkın kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Bursa

Sincan’da bültendağıtımı

Sincan’da Metal İşçileri Bülteni dağıtımlarısürüyor. 5 Nisan Salı sabahı Sincan Pilevne’deservis noktalarına bülten dağıtımı gerçekleştirildi.Dağıtım sırasında Sincan Organize’de çalışan birgrup metal işçisiyle fabrikalarında yaşadıklarısorunlar üzerine konuşmalar gerçekleştirildi.Gerçekleştirilen dağıtımda 100 adet bültenkullanıldı.

Kızıl Bayrak / Sincan

Page 9: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

Metal işkolunda 2010-2012 grup TİS sürecinde grevuygulama kararının alındığı fabrikalarda ‘ek protokoller’konusunda birer birer anlaşma sağlanıyor. Grevuygulama kararı aldığı 21 fabrikadan 11’inin greve çıkıştarihlerini MESS’e noter kanalıyla tebliğ eden DİSK’ebağlı Birleşik Metal İşçileri Sendikası şimdiye kadarBekaert, Standard Depo, Bosal Mimaysan, Doruk,Çimsataş, ABB ve Areva fabrikalarında anlaşmayavardı. Kroman’da grev uygulaması ileriki bir tariheertelendi. Anlaşma sağlanan fabrikalardaki grevuygulama tarihleri sendikanın takviminden çıkarıldı.

Diğer yandan, Birleşik Metal-İş İstanbul 2 No’luŞube’nin örgütlü olduğu Paksan Makina’daki grevuygulama tarihi de MESS’e noter kanalıyla tebliğ edildi.Sendika, Paksan Makina’da 11 Nisan 2011 tarihindegrev uygulamasının başlatılacağını duyurdu.

Eskişehir’de kurulu Süsler Doruk fabrikasında ise22 Mart’ta başlayan grev sona erdi. İtalyan sermayeliCandy Grubu’na ait işyerinde başlayan grevin sonaerdiği duyuruldu. 2 Nisan sabah saatlerinde işçilerin dekatılımıyla yapılan toplantıda Doruk patronuylayürütülen görüşmeler ve gelinen son nokta işçilereaktarıldı. Toplantının ardından, grevin sonlandırılmasınakarar verildi.

Üzerinde anlaşma sağlanan protokol hayatageçirildiği koşullarda işçilerin ücretlerine Türk Metal

çetesinin MESS’le imzaladığı sözleşmenin oldukçaüzerinde ekonomik ve sosyal kazanımlar sağlanacak.Sendika yöneticilerinin verdiği bilgilere göre; TürkMetal’in MESS’le imzaladığı sözleşmedeki ücretzammının ortalama iki katı oranında bir zammaanlaşıldı.

Ayrıca sosyal haklarda da iyileştirme sağlandı. Tümişçiler için 3. grupta olan sosyal hak statüsü MESS’in 1.grubuna yükseltildi.

Metal işçileriyle dayanışma

Doruk grevi sürerken Eskişehir yerelindekisendikalar, meslek odaları ile ilerici ve devrimcikurumların oluşturduğu Eskişehir Grev DayanışmaPlatformu 2 Nisan günü gerçekleştirdiği eylemle grevinsesini şehir merkezine taşıdı.

Yaklaşık 500 kişi Adalar Migros önündenHamamyolu Caddesi Saatli Park´a yürüyüş düzenledi.Eylemde grevci işçiler Birleşik Metal flamaları taşıdı.Ayrıca yürüyüş sırasında temsili grev çadırı da taşındı.

Yürüyüş sırasında kısa bir oturma eylemi ve metalişçisine desteğe çağıran bildirilerin dağıtımıgerçekleştirildi. Saatli Park’a gelindiğinde basınaçıklamasına geçildi.

Platform adına konuşan Eğitim-Sen Şube BaşkanıAli Paşa Şanlı, MESS´in metal işçilerine uyguladığıdayatmanın kabul edilemez olduğunu söyleyerek“Güvencesiz, esnek çalışmaya, taşeronlaştırmaya karşıdirenenler olarak halkımızın da Birleşik Metal işçilerinedestek vermesini istiyoruz” dedi.

Birleşik Metal-İş Genel Sekreteri Selçuk Göktaş’ında konuşma yaptığı eylemde üstünde “bu şehirde grevvar!” yazan sembolik çadır kuruldu.

ÇİMSATAŞ’ta (Çukurova İnşaat Makinaları SanayiTic. AŞ.) 4 Nisan sabahı başlaması gereken grevuygulaması, patronla sendika arasında sağlanan anlaşmanedeniyle iptal edildi.

Mersin’de kurulu fabrikada greve çıkılacağınınduyurulması nedeniyle servisler iptal edildi. BirleşikMetal-İş Anadolu Şube ise ÇİMSATAŞ’taki üyelerinikendi tuttuğu servislerle fabrikaya getirerek patronlayürütülen görüşmelerde varılan noktayı değerlendirdi.

İşçilerin büyük çoğunluğunun onayının alınmasınınardından fabrikadaki grev uygulaması iptal edildi.

Anlaşma sağlanan diğer fabrikalarda olduğu gibiÇİMSATAŞ’ta da Türk Metal çetesi ile MESS arasındaimzalanan satış sözleşmesinin üzerinde sosyal veekonomik kazanımlar elde edildiği belirtiliyor.

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2011/14 * 8 Nisan 2011

Manisa’da kurulu Accell Bisiklet Sanayi A.Ş.(Bianchi) fabrikasında Türk Metal’e üye olduklarıiçin işten çıkarılan 19 işçi kapı önünde direnişegeçti. İşçilerden 6’sı ilk gün, 13’ü ise onlara destekverdikleri için ertesi gün atıldılar. Bianchi önündeçadır kuran işçiler hakları verilinceye kadardireneceklerini belirtiyorlar.

Direnen işçilere destek vermek amacıyla TürkMetal’e ve Türk-İş’in diğer sendikalarına üyeyüzlerce işçi fabrika önünde eylem yaptı.

Eylem sonunda açıklama yapan Türk MetalManisa 1 Nolu Şube Başkanı Hüseyin Özben şunlarısöyledi: “Accell Bisiklet San. A.Ş. de çalışan işçilerhukuki yollardan haklarını arayacaklardır. AccellBisiklet San. A.Ş. işyeri yetkilileri sendikayaözellikle sendikamıza karşı şüpheci yaklaşımı, işyeriile sendika arasında sosyal diyalog yollarınıtıkamaktadır. Buradan işveren ve vekillerinesesleniyorum; Türk Metal olarak sendikalanlayışımız gereği sizleri diyaloga davet ediyoruz.Gelin masa başında çözüm arayalım. Tıpkı

ülkemizin önde gelen sanayi kuruluşlarınınyöneticileri ile yaptığımız gibi. Biz Türk metalolarak örgütlü olduğumuz işyerlerinin zorgünlerinde yanlarında durarak karşılıklı çözümüreterek, elimizi taşın altına gözümüz kapalı koyarızbundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Fakatgerektiğinde de üretimden gelen gücümüzükullanmaktan da hiç çekinmeyeceğimizi bilmeniziisteriz. Diyalog yollarını kapatırsanız eylemlerimizartarak devam edecektir.”

2006 yılından beri bu fabrikada örgütlenmekistediklerini söyleyen Özben, daha önceki yıllardada 84 işçinin sendikalaştıkları için işten çıkarıldığınısöyledi.

Basın açıklaması sırasında işçiler, “Bizçocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız, yasiz!”, “Bianchi işçisi yalnız yeğildir!”, “İşverenşaşırma sabrımızı taşırma!”, “Bianchi’ye sendikagirecek, başka yolu yok!” sloganları attılar. Direnişfabrika önünde devam ediyor.

Kızıl Bayrak / Manisa

Bianchi’de direniş

Metalde grev uygulamaları askıya alındı

Metalde sözleşmesüreci

Örgütlü olduğu MESS üyesi iki fabrikada grevehazırlanan Birleşik Metal-İş İstanbul 2 No’lu Şube,2010-2012 grup TİS kapsamında olmayanfabrikalarda da yeni dönem TİS görüşmelerinisürdürüyor.

Balıkçıoğlu patronuyla bir süredir yürüttüğütoplu sözleşme görüşmelerinde geçtiğimizgünlerde anlaşmaya varan sendika, uzun yıllardırörgütlü olduğu Pancar Motor’da da toplu işsözleşmesi görüşmelerini sonuçlandırdı.Balıkçıoğlu’nda imzalanan sözleşme ile ücretlere 1Eylül 2010 tarihi itibariyle yıllık yüzde 11 oranındazam yapıldı. Ücretlere sözleşmenin 2. yılında iseenflasyon artı 2 puan zam yapılacak. Sosyalödemelerde ise (bayram, izin ve yakacak) yıllıkyüzde 21 oranında artış elde edildi.

Pancar Motor’da ise ilk 6 ay için ücretlere yüzde8 oranında, kalan 6 aylık dilimlerde ise enflasyonoranında zam yapılacak.

Şube’ye bağlı Gimsan, Konvekta ve EjotTezmak’ta da toplu iş sözleşmesi görüşmeleridevam ediyor. İflas erteleme sürecinde bulunanGimsan fabrikasında ise Çalışma BölgeMüdürlüğü’nden arabulucu atanması bekleniyor.

Ejot Tezmak ve Konvekta’da ise yeni dönemtoplu sözleşme görüşmelerinin ilk oturumlarıgeçtiğimiz günlerde gerçekleşti.

Paksan ve RSA’da anlaşma sağlanamadı

Grup TİS kapsamında grev uygulamakararlarının noter kanalıyla MESS’e tebliğ edildiğiPaksan Makina A.Ş ve RSA Tesisat Malzemeleri Sanve Ticaret A.Ş. fabrikalarında ise ek protokollerkonusunda henüz herhangi bir anlaşmasağlanamadı. Sendika, her iki fabrikada da 11 Nisan2011’de grev uygulamasını başlatacağını duyurdu.

Kızıl Bayrak / Küçükçekmece

Page 10: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

Geçtiğimiz haftalarda biraraya gelen 20 civarındakisendika ve meslek odası “Güvencesizliğe vetaşeronlaştırmaya karşı” Ankara’da bir eylemgerçekleştirme kararı aldılar. Güvencesiz çalışantaşeron sağlık işçilerinin örgütlenmesi sürecinde aktifrol oynayan Dev Sağlık İş ve Dev Maden Sen’in,konfederasyonlardan bağımsız olarak diğersendikaların genel merkezlerine yaptıkları çağrınınardından oluşturulan bileşen ile miting, direnişçiişçilerin, kimi sendikaların ve sol-devrimci güçlerinkatılımı ile 3 Nisan günü Ankara’da gerçekleştirildi.

Kuşkusuz başta güvencesizlik ve taşeronlaştırmasorunu olmak üzere işçi sınıfının karşı karşıya kaldığısaldırılar karşısında ortak zeminlerin yaratılarakbirleşik bir mücadelenin örgütlenmesi ve büyütülmesiönem taşımaktadır. Ayrıca birleşik mücadele, torbayasasının sonuçlarına, yapılmakta olan yeni saldırıyasalarına, tek tek işyerlerinde yaşanan saldırılarakarşı ve 1 Mayıs’a hazırlık açısından da anlamlı biryerde durmaktadır. Ancak 3 Nisan mitinginin gerek önhazırlık, gerek mitinge katılım gerekse de politikiçeriği açısından bu hedeflere hizmet ettiğini söylemekzordur.

Mitingin ön hazırlığı üzerine...

Mitingi kağıt üzerinde 20 sendika örgütlemişolmasına rağmen, ne yazık ki bunların ağırlıklıbölümünün mitingin ön hazırlık evresinde herhangi birçalışma yürüttüklerini söylemek zordur. Eğer mitingiörgütleyen güçlerin ifade ettiği üzere 3 Nisan mitingi,mücadelede bir ilk adım niteliğinde olacaksa, bu daancak ciddi bir çalışma ölçüsünde mümkündü. Kezaaynı şekilde işyeri-fabrika zeminine dayanarak, tabaniradesini açığa çıkartmayı hedefleyecek yol veyöntemlerin izlenmesi gerekirdi.

Öyle ki mitingin 3 bin kişilik katılımının binküsürünü Ankara dışı katılım oluşturmaktadır. 20 kocaimzayı düşündüğümüz koşullarda katılımın kendisihayli komik kalmaktadır. Bu açıdan mitingin çağrıcısıkonumundaki Dev Sağlık-İş dışındaki sendikalaraçısından tam bir ciddiyetsizlik tablosu bulunmaktadır.

Ankara dışından katılımların yanısıra Ankara’nınkatılımı da hayli sınırlıdır. Ön sürecinde kenttemerkezi bir miting havası esmediği gibi, mitinginimzacısı olan Ankara’da örgütlü sendikalarınkatılımları da çok sınırlı olmuştur. Keza mitinginörgütleyicilerinden biri olan SES çok sınırlı katılımsergilerken, güvencesiz çalışanlar açısındanazımsanmayacak bir kapsama sahip olan, mitingindestekleyici güçlerinden olan Eğitim Sen’in katılımıise çok sınırlı olmuş, kendilerini ayrı pankartlarıyla daifade etmemişlerdir.

Özetle, ön sürecinde güçlü bir hazırlık örülmemiş,başta mitingin gerçekleşeceği yer olan Ankara olmaküzere diğer illerde de güvencesizliğe karşımücadelenin önünü açacak bir miting havası esmemiş,bunun sonucu ise sınırlı, yer yer temsili bir katılımolmuştur.

Kuşkusuz mitingin sayısal anlamda sınırlılığınarağmen en anlamlı yanı, farklı farklı illerdedirenişlerini sürdüren işçilerin katılımı olmuştur.Miting, direnişe geçen işçilerin buluştuğu bir zeminolmuştur. Ancak bunun ötesine geçmemiş, ne toplam

kitleye direnişlerin taşınmasına, ne de direnişçi işçileribirleştirip-kaynaştıracak, ortak mücadele zeminlerinioluşturacak bir platforma dönüşmemiştir.

Miting kürsüsü direnenlere açılmadı

Mitinge ilişkin yapılan çağrıda “Bizler tüm birhayatın güvencesizleştirilmesine, esnek çalıştırmaya,taşeronlaştırmaya, sendikasızlaştırmaya karşıdirenenler, mücadele edenler olarak, omuzlarımızın veyüreklerimizin üzerinde yükselen bu süreci bilinçle vedayanışmayla donatmak amacıyla ortak taleplerimiziortaya koymak için yeni bir adım daha atıyoruz. 3Nisan’da Ankara’da buluşuyoruz” denilmekteydi.Katılımın sayısal anlamda zayıflığına rağmen,örgütlenme faaliyeti sonrasında işten atılan, direnmekararlılığı gösteren ve halihazırda sınıf hareketininverili tablosu içinde en ileri bloğu ifade eden direnişçiişçiler, Türkiye’nin farklı illerinden gelerek mitingalanında buluştular. Ontex, PTT, Casper, KampanaDeri, DESA Deri, taşeron sağlık işçileri, SabihaGökçen çalışanları vb. miting alanında sendikalarıylabirlikte yerlerini aldılar.

Ama ne yazık ki “sendikasızlaşmaya karşıdirenenler, mücadele edenler” kendi direnişlerini,taleplerini, istemlerini, coşkularını, direnişleribüyütme çağrılarını kürsüye taşıyamadılar. Oysa kiböylesi bir gündemle gerçekleşen mitingin politikkapsam ve içeriği sermayenin etkili köleleştirmebiçimi haline gelen taşeronlaşırma ve esnek çalışmayakarşı genel mücadele söylemleri yerine, bu çalışmabiçiminde gedikler açan direnişlerin öne çıkartılması,büyütülme ve yaygınlaştırılması çağrısının somutolarak kürsüye taşınması olmalıydı. Böylesi birçerçeve, mitingin toplam hava ve atmosferinideğiştirecek, coşkusu ve direnme kararlılığını ortayaçıkaracak bir imkan olacaktı. Ancak ne yazık ki,direnişçi işçilere kürsüden seslerini duyurma olanağıbile tanınmadı. Öyle ki mitingin başından itibarenkonuşma talebini yineleyen Ontex işçilerinin taleplerimitingin sonuna kadar reddedildi.

Kürsünün direnişçi işçilere bırakılması, mitinginpolitik atmosferini ve ruhunu dahi tümüyledeğiştirebilecekken bu yapılmamıştır. Gerisi altkademe sendikacıların bildik konuşmalarından öteye

geçmeyen kuru söylevlere dönüşmüştür. Ana metni ikiişçinin okumuş olması tabloyu değiştirmemektedir.Çünkü hem bu işçiler egemen anlayışın ürünü hazır birmetni okumuşlardır, hem de dahası bu iki “işçi”denbiri de profesyonel sendika yöneticisidir.

Mitingin politik içeriği üzerine...

Miting kürsüsünün kullanımı ve yapılankonuşmaların içeriği de yine ciddi bir sorun alanıdır.Çünkü alt kademe sendikacılarla, sendika yönetimlerizemininde müdahale etmek yönündeki bakış veyaklaşım damgasını vurmuştur.

Oysa bundan önceki kimi deneyimlerde olduğugibi, sınıf hareketindeki tıkanıklığı aşmak,güvencesizlik vb. artan sorunlar ekseninde “yeni” birmücadele zemini oluşturmak, “yeni” bir anlayışıgerektirmektedir. Bu anlayış da geçmişin köklü birdeğerlendirmesi ve eleştirisinden geçmektedir.

“(...) Eğer “yeni” bir dönemden bahsediliyorsa,yapılması gereken bu geçmişin eleştirel birdeğerlendirilmesini yapmakla işe başlamaktır. Böylebir değerlendirmenin yapıldığına ve bununoluşturulan birlikteliğin bilincine ne kadaryansıdığına dair yapılan açıklamalarda bir bilgiyoktur.

(...) Öte taraftan biraraya gelen bu sendikalplatform kendisini, konfederasyonların mevcutçizgisinden hangi farklılıklarla ayırdığını da net birşekilde ifade etmelidir. “İleri” bir duruşu temsil etmeiddiası taşıyanlar, “geri” olanı işçi ve emekçilerönünde mahkum etmek zorundadırlar.” (3 Nisaneylemi ve sendikal birlik üzerine..., Sosyalizm YolundaKızıl Bayrak, Sayı:2011/ 12)

Dolayısıyla, bir başlangıç olarak ifade edilen,sendikal zeminlerde mücadelenin önünü açmayıhedefleyen, 3 Nisan’da adımları atıldığı ifade edilenbirliğin mitingteki yansımasında “yeni” bir yan yoktur.Tek yenilik konfederasyon başkanları konuşmalarıyerine “sendika genel başkanları”nın konuşmasıdır. Bukonuşmaların ise, ne içeriğinde, ne sendikal hareketintıkanan kanallarının açılmasına ilişkin yaklaşımda, netabanın inisiyatifini açığa çıkarmakta, ne sendikalbürokrasiye ilişkin eleştirel bakış ve hesaplaşmayadair bir “yenilik” bulunmamaktadır.

Sınıf hareketi10 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/14 * 8 Nisan 2011

3 Nisan mitingi üzerine...

Bürokratik anlayış mitingin sınırlarını belirledi

Page 11: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

İkincisi, böyle bir mitingin seçimler ve genelkurullar öncesinde gerçekleşmesi, mitingin sendika içiilişkiler, sendikal anlayışlar arası gerilimlerinyansıması olduğunu da düşündürtmektedir. Keza,güvencesizlik ekseninde gerçekleşen bir mitingin entemel muhataplarından biri olan Genel-İş sürecindışında kalmıştır. Taşeron ve güvencesiz çalıştırmanınen yaygın yaşandığı belediye sektöründe temelörgütlülüklerden biri olan Genel-İş’in bu sürecindışında olması, -her ne sebeple olursa olsun- olumsuzbir duruma işaret etmektedir.

Üçüncü temel nokta ise, kürsü konuşmalarınınpolitik kapsamından yansıyanlardır. Öyle ki en önemlisorun olarak, güvencesizliğe ve taşeronluğa karşımücadele seçim sandığına bağlanabilmiştir. Açık birşekilde işçilerden “sandıkta” hesap sormaları istenmiş,parlamenter çözümlere işaret edilmiştir. Aynı şekildeCHP’li Çankaya Belediye Başkanı’nın selamlanması

da bu yaklaşımın bir parçasıdır. ÇankayaBelediye’sinde çalışan, sendikal hakları engellenen, 3aydır ücretlerini alamayan Sosyal-İş üyeleri mitingdeiken, Belediye Başkanı’nın selamlanması ibret vericibir örnektir.

Son olarak belirtelim ki, 3 Nisan mitingigüvencesizliğe karşı barikat oluşturabilmek, duyarlılıkyaratmak, daha ileriye yönelik mücadele zeminlerinive dinamiklerini açığa çıkartabilmek bakımındanortaya anlamlı bir sonuç yaratmamıştır. Kuşkusuz kibunun için mevcut sendikal anlayışlarlahesaplaşabilmek ve geçmiş deneyimlerinmuhasebesini yapabilmek, bu ölçüde de tabandanmücadeleyi omuzlama iddiasını büyütmek gerekirdi.Ancak bu mitingin örgütleyicileri bu gücügösterememişlerdir. 3 Nisan mitinginin verdiği enbüyük ders de bu olmuştur.

Ankara BDSP

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2011/14 * 8 Nisan 2011

TEKEL’e bağlı Ballıca Sigara Fabrikası’nınözelleştirilmesinin ardından British AmericanTobacco (BAT) firmasına devredilen Samsun’un 19Mayıs ilçesindeki fabrikada işçi kıyımına karşıfabrika işgali başladı.

600 işçinin çalıştığı fabrirkada 120 işçinin işakitlerinin feshedilmesinin ardından fabrikayıterketmeyen işçiler direnişe geçti. Tek Gıda-İşSendikası’nın örgütlü olduğu fabrikada 31 Martsabahı başlayan direniş geceli gündüzlü sürüyor.

İşçiler destek bekliyor

İşgal eylemini sürdüren işçilerden Nesim Solgundireniş sürecini gazetemize anlattı. “Talebimiz tekrarişbaşı yapmaktır. Kesinlikle bundan başkadüşüncemiz yoktur” diyerek direniş kararlılıklarınıifade eden Solgun, TEKEL’in 24 Haziran 2008’deözelleştirilmesinin ardından BAT’a satılan fabrikada,BAT’ın üst düzey elemanlarının yoğun ikna çabaları

sonucu çalışmaya devam ettiklerini söyledi. BAT yöneticilerinin, “Siz para görmemişsiniz.

Bizim bütçemiz Türkiye’nin bütçesinin 10 katı. Bizdünya çapında büyük şirketiz. Bizim sizevereceğimiz promosyonlarla maaşlarınızı bilesorgulama gereği duymayacaksınız” dediklerinisöyleyerek kendilerini ikna ettiklerini söyleyen BATişçisi işten atılma süreçlerini ise şöyle özetledi:

“Bizi kandırarak buraya bağladılar. Biz devletteki4/C hakkımızı ve sosyal güvencemizi de kaybettik.Her şeyimizi kaybettik. Bize yapılan yazılıaçıklamada işten çıkarmalara “kaçak sigara, kaçaktütün, pazar payının düşmesi” gerekçe gösterildi.

İçeride komiteler kurduklarını ve olasımüdahalelere karşı tedbirlerini aldıklarını belirtenSolgun, sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerin dedirenişe destek sunduğu bilgisini verdi. İşgal eyleminedeniyle çocuklarının okullarına gitmediğinisöyleyen Nesim Solgun, ailelerin ve hasta olanyakınlarının bile direnişe destek verdiğini belirtiyor.

İşçiler olarak eylemlerini sonuç alana kadardevam ettireceklerini vurgulayan Nesim Solgun,sendikalarıyla birlikte mücadelelerinisürdüreceklerini sözlerine ekledi. Bankadan kredialan ve ağır borç yüklerinin altına giren işçilerin debulunduğunu söyledi. Karşıya kaldıkları işçi kıyımınatepki gösterdi.

İş akdi feshinin ardından bankaya yatırılanparaların da haczedildiği bilgisini veren BAT işçisi,“üreten biziz yöneten de biz olacağız” sözleriylemücadele kararlılığını dile getiriyor.

Kızıl Bayrak / Samsun

BAT işçileri fabrika işgalinde

Türk-İş Başkanlar Kurulu toplandı...

Türk-İş’te değişen birşey yok!

En son torba yasa saldırısına karşı mücadeleninsürdüğü günlerde toplanan Türk İş Başkanlar Kuruluo toplantıdan bir karar almadan dağılmıştı. ÇünküMustafa Kumlu toplantıdan hemen önce başbakanlagörüşmüş, başbakanın söylemlerini yeterli bulankurul da, eylem kararı almaya gerek olmadığınakanaat getirmişti. Türk-İş Başkanlar Kurulu toplantısıgeçen onca zamandan sonra nihayet toplandı.

240 bin civarında işçiyi ilgilendiren kamu toplusözleşmeleri, 1 Mayıs ve süren bir dizi fabrikadirenişinin yaşandığı bir evrede toplanan budüzeyde bir toplantıdan çıkacak sonuçlar meraklabeklenirdi. Ne var ki Türk İş’in kanserli yapısı böylesibir toplantı üzerine herhangi bir umut beslemeyigereksiz kılıyor. Toplantı sonrasında açıklanan sonuçbildirgesinde bir dizi iddialı karar bulunmaklabirlikte, bu fikri değiştirecek herhangi bir neden debulunmuyor.

Başkanlar Kurulu kararları arasında neredeysegündemdeki tüm sorunlar kendine yer bulmuş.Süren DESA, Polyplex ve Bericap direnişleri, Taksim1 Mayısı, seçimler, kamu toplu sözleşmeleri,hükümetin sosyal yıkım politikaları, AKP’libelediyelerin yandaş sendika lehine istifa baskılarıve nükleer enerji sorunu gibi...

Tüm bu iddialı lafların gerisinde de ihanet pratiğiolduğu gibi devam ediyor.

Örneğin kamu TİS’lerinde geçtiğimiz dönemişçilerin talepleri karşılanmamış Kumlu ile başbakanarasında yapılan bir görüşme sonrasında satışsözleşmesi imzalanmıştı. Türk İş yönetimi bugün deişçilerin taleplerini dikkate alıp mücadeleyegirişeceğine sözleşmenin seçimlerden öncebitirilmesi için hükümet yetkililerine çağrı yapmayıkararlaştırmıştır. DESA, Bericap ve Polyplex gibidirenişlere destek vereceğini söylerken Ontexişçilerinin uğradığı sendikal ihaneti görmezdengelmiştir. Haklarını söke söke almak için mücadeleedeceğine düzen partilerinin kapılarınıaşındırmaktan başka bir somut görev önünekoymamıştır.

Başkanlar kurulunun tartıştığı ve kararlar aldığıbaşlıkların her biri sınıfın yakıcı sorunlarıdır ancakson yıllarda göstermelik adımlar dışında başkanlarkurulunun aldığı bir kararı yerine getirdiğigörülmemiştir.

Göründüğü kadarıyla sınıfın gündemlerinin Türkİş Başkanlar Kurulu’nda tartışılmış olması daha çokilgili sendikaların kendi sorunlarını dile getirmesinedeniyledir. Petrol-İş ve Deri-İş çeşitli fabrikalardadirenişleri sürdürdüğü için direnişleri, AKP’libelediyelerin sistematik istifa baskısı altındabulunan Belediye-İş olduğu için bu konuyu, azçokilerici birkaç sendikanın varlığı nedeniyle de ifadeözgürlüğünü ve nükleer enerji konusunu gündemealmışlardır. Geriye kalan diğer kararlar ise işin süsüolmaktan öteye bir anlam ifade etmemektedir.

Sonuç olarak Türk İş’in daha önce aldığı kararlargibi bu son kararlar da büyük ölçüde kağıt üzerindekalacaktır. Fakat burada asıl önemli olan özellikleson dönemlerde mücadeleci söylemlerde bulunanPetrol İş, Belediye-İş, Deri-İş ve TÜMTİS gibisendikaların alacakları tutumlardır. Bu sendikalarınyönetimleri ya bir kez daha Türk İş’in bilinenkimliğinin arkasına sığınarak mücadele görevleriniortada bırakacaklar, ya da samimiyetle mücadeleedecekler. İşçi sınıfı cephesinde n beklenen veistenen de bu ikincisidir.

Page 12: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

- Geçtiğimiz haftalarda Türk-İş’e bağlısendikalar olarak bir deklarasyon yayınladınız. Budeklarasyonla neyi hedefliyorsunuz?

- Mevcut koşullar ve sendikal hareketiniçerisinden geçtiği süreç artık bu hantal yapıyla,sadece konfederasyonlardan eylem kararlarıbeklemekle mücadeleyi bir adım ileriye taşımanınolanağının olmadığını göstermiştir. Sosyal GüvenlikYasası ve torba yasa sürecinde de bu gerçek ortayaçıkmıştır. Bütün eleştirilerimize ve önerilerimizerağmen emekçilere yönelik saldırılar, antidemokratikyasalar, örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerdevam ediyor. Bütün sektörlerde halen sendikaya üyeolmak “suç” olarak gösteriliyor. Sendikaya üye oldudiye binlerce insan sokağa atılıyor. Bu konuyla ilgilisendikalar cephesinden sadece dayanışma mesajlarıkaleme almakla yetiniliyor. Bu sadece günükurtarmaya hizmet ediyor. Türkiye’de çeşitliişkollarında örgütlü birçok sendika dayatmalara,özelleştirmelere, kazanılmış hakların gasp edilmesinekarşı mücadeleyi örgütleme yerine mevcut siyasiiktidarla iyi geçinerek varolan durumu korumayaçalışıyor. Bu bakış açısı durumu kurtarmıyor. AKPyoluna devam ediyor. Kazanılmış haklar geriyegitmeye devam ediyor. Sendikalar kendini avutmayaçalışıyor. Konfederasyonlar, “Bunun içerisinde 5 tanemadde vardı. Müdahale ettik ve ikisini düzeltebildik.Gücümüz bu kadar yetti” söylemlerinikullanabiliyorlar. Sorumluluk hisseden, mücadeleye,sınıfa karşı sorumluluğu olan sendikaların artık busürece sessiz kalması olanaklı değil. Türk-İş’e bağlı10-12 sendika genel merkezinin çabası budoğrultudadır.

Artık eski tarz mücadele yöntemleriyle, sadecekonfederasyonlardan eylem kararları beklemeklebaşarılı bir mücadele sürdürmemizin olanağıkalmamıştır. Çeşitli direnişlerde, mücadelelerde işçisınıfı seçeneksiz değil. Türkiye’de milyonlarcaemekçi bu uygulamalardan rahatsız. Zorluklara vebaskılara rağmen her sektörde koşulların çok kötüolmasından kaynaklı sendikalara yönelim devamediyor. Tekstilde, taşımacılık sektöründe, metal, gıdave daha pek çok işkolunda işçiler ısrarlasendikalaşmaya çalışıyor. Atılmayı göze almapahasına sendikalara yöneliyorlar. Sadecebürokrasiyle, mevcut siyasi iktidarla iyi geçinerek buhakların gasp edilmesine sessiz kalmak aynı zamandasuç ortaklığıdır. Kısa sürede birçok sorunu çözümekavuşturabilmek sözkonusu değil ama mücadelecisendikaların yeniden biraraya geldiği, konfederasyonayrımı yapmadan dayanışmayı ve mücadeleyi önplana çıkaran bir anlayışla işçi sınıfının bu saldırılarıpüskürtebilecek güçtü olduğunu sınıfa göstermekzorundayız. Bu sendikaların biraraya geliş nedeni,kamuoyu ve bütün demokratik kitle örgütlerini bumücadeleye katma noktasında bir çıkıştır. Bunailişkin çeşitli platformlarda tartışmalarımız,görüşmelerimiz devam ediyor. Geçenlerde İstanbulBüyükşehir Belediyesi’nde yaşanan durum üzerineBelediye-İş’i yalnız bırakmamak amacıyla ortak birbasın açıklaması yaptık. Belediye yönetiminin

müdahalesiyle yandaş sendika Hizmet-İş’e geçirmegirişimlerini protesto ettik. DESA işçileriyledayanışma amacıyla İstanbul ve İzmir’degerçekleştirilen eylemlere katıldık. 3 Nisan’da farklıkonfederasyonlara bağlı sendikalarla birlikte güvenliiş, insanca yaşam için Ankara’da ortak mitingyapıldı.

“Direnişlerle dayanışmaiçerisinde olacağız”

- Türk-İş’e bağlı sendikalar olarak “Nerede birdireniş, nerede bir mücadele varsa orada olacağız”diyorsunuz. Bu direnişlere nasıl sahip çıkacaksınız?Örneğin Ontex işçilerinin direnişine bu sendikalarsahip çıkacaklar mı?

- Türkiye’nin neresinde olursa olsun bundan sonrayaşanan direnişlere konfederasyon ayrımı yapmadandestek vermek, kitlesel olarak sahip çıkmak,direnişleri ve mücadeleleri mümkün olduğuncabirleştiren bir refleksle hareket etme noktasındafikirlerimiz var. Bunun çerçevesi henüz netleşmedi.Çünkü tartışmalar, görüşmeler, toplantılar devamediyor. Bu tartışmaları daha da somutlaştırıpkamuoyuna ilan edeceğiz. Konfederasyonlarınizlediği uzlaşmacı tutuma karşı Türkiye’de sendikalhareketin ihtiyaçları ve yürütülmesi gerekenmücadele tarzının nasıl olması gerektiğiyle ilgilisınıfa seslenen bir çabamız olacak. Sendikalarınortak çabası bu doğrultudadır.Seçimlerden sonra sırada yeni saldırılar var. Kıdemtazminatlarının gaspı ve esnek çalışma var. Esnekçalışma bir kölelik sistemi gibi taşeron şirketleraracılığıyla uygulanıyor. Bu da sermayeye yetmiyor.Sayın bakan, “benim işçim gerekirse 18 saat odirekten inmez” diyordu. Bu açıklama gerçek niyetiortaya koyuyor. Bundan sonra işçilerle ilgilisermayenin ihtiyaç duyduğu, siyasi iktidarın planınıgösteriyor. İşçi sınıfı, sendikalar buna ne kadar dahaortak olacak. Bizim girişimimiz tüm bunlara karşıyeniden mücadeleyi örgütlemektir.

Türkiye’de çok sayıda bölgede direnişler devamediyor. Biz UPS’de 9 aylık bir direniş sürdürdük.Dünya çapında 50’ye yakın ülkeden kitleselziyaretler oldu. 100 civarında ülkede dayanışmaeylemleri oldu. Ne yazık ki bunun Türkiye ayağıeksik kaldı. Birkaç sendikayla sınırlı kaldı. Aynıdönemde birçok işkolunda direnişler devamediyordu. Bunlara yeterli dayanışma örgütlenemedi.‘Bu ihtiyacı acaba karşılayabilir miyiz? Dayanışmafikrini sınıfın ve sendikal hareketin önüne yenidensokabilir miyiz?’ sorularına yanıt arıyoruz.

Mevcut sendikalarla yeniden biraraya geleceğiz.Buradaki fikrimiz de devam eden direnişler ve budirenişlere nasıl bir katkı sunabileceğimiz olacak. Enkısa sürede direnişçi arkadaşlarla görüşmek ve budirenişleri ziyaret etmek istiyoruz. Direniştekiarkadaşların bugün en çok ihtiyaç duydukları şeyindayanışma olduğunu biliyoruz. En azından şu andaİstanbul çeperinde devam eden direnişleri genelbaşkanlarla birlikte toplu olarak ziyaret etmeyi

düşünüyoruz. En kısa sürede de bunugerçekleştireceğiz.

“Sendikalar kimsenin tapulu malı değil”

- Ontex örneğinde de görüldüğü gibi sendikalbürokrasi bugün şube yönetimlerine kadar inmişbulunuyor. Tepesinden şubesine kadar bu anlayışıntemelinde ne var? Bu anlayış nasıl yıkılır?

- Sınıfın mücadele ederek, birleşerek mevcutyapıyı değiştirebileceğini, alaşağı edebileceğinidüşünüyorum. Türkiye’de sendikal bürokrasi işçisınıfının mücadelesi önünde ciddi bir engeldir.Mücadelenin önünü tıkayan bir rol üstleniyor. Bunakarşı daha çok dayanışmaya, mücadeleye ihtiyaç var.İşçilerin sendikalarına sahip çıkması, sendikalarınıdönüştürmek noktasında bir mücadele içerisindeolmasıyla bunu değiştirebiliriz. Bürokratik anlayıştankaynaklı Türkiye’de emekçiler cephesindensendikalara karşı genel bir güvensizlik yaşanıyor.Örgütlenme faaliyeti yürüttüğümüz bütün alanlardabu sorunlarla karşılaşıyoruz. İşçileri ikna edene vesendikayla tanıştırıncaya kadar çok büyük zorluklarlakarşılaşıyoruz. Bizim de çabamız bu doğrultudadır.Yüzünü sınıfa dönen sendikaları yaratmak istiyoruz.Sendikalar kimsenin babasının tapulu malı değil.Sendikalar işçi sınıfının mücadele örgütleridir. Ancakbunlar gerçek işlevini birçok alanda yerinegetirmiyor. İşçi sınıfının, sendikaları gerçekmücadele örgütleri haline getirmek için mücadeleiçerisinde olması gerektiğini düşünüyorum.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Sınıf hareketi12 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/14 * 8 Nisan 2011

TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk’le direnişler ve sendikal bürokrasi üzerine...

“Sendikalar gerçek mücadele örgütlerihaline getirilmeli”

Page 13: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

Patronların sömürü ve kölelik dayatmalarına karşısürdürdükleri direnişlerini ortaklaştıran Ontex/Canbebeişçileri ile PTT taşeron işçileri altıncı kez Taksim’deydi.

Mücadelelerini birleştiren işçiler Ontex’in de sahibiolan Goldman Sachs Capital Partners ve Texas PacificGroup bünyesindeki Burger King önüne yürüdüler.

Galatasaray Lisesi önünde toplanan işçiler “Haklarımızve geleceğimiz için direniyoruz! Kurtuluş yok tek başına yahep beraber ya hiçbirimiz / Direnişçi Ontex-Canbebe PTTtaşeron işçileri” yazılı ortak pankartla yürüyüşe geçtiler.Yürüyüşte Libya’ya yönelik emperyalist saldırı da protestoedildi. İşçiler, “Libya halkı yalnız değildir!” sloganınıattılar.

BDSP’liler de geçtiğimiz haftalarda olduğu yürüyüşeflamalarıyla katılarak direnişçi işçileri yalnız bırakmadılar.

Burger King önüne gelindiğinde ilk sözü alan Ontexişçisi Mustafa Bozkurt, sendikal bürokrasi ve sermayeyekarşı yürüttükleri mücadelelerini PTT taşeron işçilerininmücadelesiyle birleştirdiklerini söyledi.

Eylemde konuşan PTT direnişçisi Rıza Soylu ise,güvencesiz çalışma ve taşeronlaştırmaya dikkat çekti.Sermayenin saldırılarına karşı tek seçeneklerinin birliktemücadele olduğunu ifade eden Soylu, direnişlerledayanışma çağrısında bulundu.

Direnişçi işçiler adına basın metnini bu hafta SarıyerPTT önünde direnişini sürdüren Celal Ünlütürk okudu.

Direnişlerin sermaye düzenine ve onların işbirlikçisisendika bürokratlarına karşı olduğunu hatırlatan Ünlütürk,mücadelelerini sadece direniş çadırlarında değil eylemalanlarında sürdürdüklerini ifade etti. Gerçekleştirdikleriblokaj eylemlerinin Ontex patronunu ve Carrefoursayönetimini rahatsız ettiğini söyleyen PTT işçisi,

haksızlıklara boyun eğmeyeceklerinin altını çizdi. Ünlütürk, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”

sloganının sadece slogan olarak kalmaması içinfabrikalarda, işyerlerinde, havzalarda yakılan mücadeleateşlerinin birleştirilmesi gerektiğine değindi. Açıklama,boykot çağrısıyla sona erdi.

Burger King önünde bir süre devam eden oturmaeyleminin ardından basın açıklaması sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Direnişin 45. gününde şenlikOntex işçileri direnişlerinin 45. gününde, 2 Nisan

günü, fabrika önünde şenlik gerçekleştirdiler. Yoğunyağmura rağmen gerçekleştirilen şenlikte ilerici vedevrimci güçler de direnişçi işçileri yalnız bırakmadı.BDSP, UİD-DER, DİK, ESP, DHF, HKP, Tekstil Sen,Sosyalizm, Halkevleri ve TKP’nin de destek verdiğieylemde DİSK Örgütlenme Daire Başkanı ve Nakliyat-İşSendikası Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu da yeraldı.

Ontex işçisi Mustafa Bozkurt’un yaptığı açılışkonuşmasının ardından fabrikanın servis giriş-çıkışkapısına geçildi. Ontex patronunun işçi düşmanı tutumusloganlarla protesto edildi. Ayrıca, direnişle beraberservislerin artık içeriye sokulduğu söylendi.

Direniş alanında Ontex işçileri ve destekçi kurumlarkonuşmalar yaptılar. Tekstil-Sen adına yapılan konuşmadamücadelenin büyütülmesi gerektiği söylendi.

DİK temsilcisi ise işçi sınıfının mücadelesinin tabanörgütlülüklerine dayanması gerektiğinden ve iktidarmücadelesiyle birleşmesi gerektiğinden bahsetti. UİD-DERadına yapılan konuşmada ise tek tek süren direnişlerinbirleşmesi gerektiği vurgulandı.

Etkinlikte söz alan DİSK Örgütlenme Daire Başkanı AliRıza Küçükosmanoğlu, direnişin iki yönü olduğunusöyledi. Ontex işçilerinin sermayeye ve sendikalbürokrasiye karşı mücadele ettiklerini ifade etti. BDSPadına yapılan konuşmada ise Ontex direnişinin başındanberi BDSP’nin sürecin içerisinde olduğu, direniş çadırlarınıkendi evleri olarak gördüğü söylendi. Bu direnişinsendikaların ve işçi sınıfının temsilcisi olduğunu iddiaedenler için ayırt edici olduğunun vurgulandığı konuşmadaemekten yana olan güçlerin burada olduğu, sermayedenyana olanların ise daha net bir şekilde görüldüğü söylendi.

DHF temsilcisi ise konuşmasında işçi direnişlerininöneminden bahsederken mücadelenin büyütülmesi çağrısıyaptı.

Konuşmaların ardından Grup Emeğe Ezgi devrimcitürkü ve ezgilerini sundu. Etkinliğin kapanış konuşmasınıyapan PTT direnişçisi Rıza Soylu, omuz omuza yürütülenmücadeleyi büyüteceklerini söyledi. Tüm direnişlerin ortakbir hatta yürütülmesinin öneminden bahsetti. Etkinliğe 100kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Küçükçekmece

Haklarımız ve geleceğimiz içindireniyoruz...

Sınıf sendikacılığıiddiası taşıyanları

direnişe sahip çıkmayadavet ediyoruz!

PTT’de çalışan taşeron işçilerdik. 2011 yılıbaşında hiçbir gerekçe gösterilmeden vehaklarımız verilmeden işimize son verildi.Bizler ise bu keyfi uygulamaları kabul etmedik.PTT Avrupa Yakası Bölge Müdürlüğü ve SarıyerDağıtım Merkezi önünde çadır kurarakdirenişe geçtik. PTT’deki keyfi uygulamalara,işten atmalara ve taşeronluk adı altındadayatılan köleliğe karşı başlattığımızdirenişimiz 3. ayını geride bıraktı. (...) PTTyönetiminin ve polisin hiçbir saldırısı haklı vemeşru mücadelemizi engelleyemeyecektir.

Ama ne yazıktır ki direnişimiz; ilerici,mücadeleci olduğunu iddia eden sendikalarbaşta olmak üzere bazı istisnalar (Haber-Senİstanbul şubeleri, Eğitim Sen 6 Nolu Şube,Hava-İş) dışında sendikal camiadan hiçbirdestek görmemiştir.

Tüm işçi ve emekçileri geleceksizliğemahkum etmenin en önemli adımı olantaşeron çalışmaya karşı başlattığımız direnişinen önemli destekçisi ve parçası olması gerekensendikalar, dar kaygılarla direnişe sırtlarınıdönmüşlerdir.

Topkapı’daki direniş çadırımızın olduğuAvrupa Yakası Posta İşleme Müdürlüğü’ndeüyeleri ve temsilcisi olan işkolumuzdaki yetkilitek sendika Haber-İş (duyarlı 1 üyesininbireysel katkısı hariç) dahi direnişimize birkatkı sunmamaktadır.

PTT’de işten atmaların olduğu ilk günlerdeKESK-Haber Sen’in işten atılan taşeron işçileresahip çıkmak için örgütlediği basınaçıklamasına katılan Haber-İş İstanbul 1 NoluŞube Başkanı Levent Dokuyucu burada yaptığıkonuşmada “PTT’de örgütlenme faaliyetiyürütmemizin önünde mahkeme engeli vardı.Açılan yetki davasını kazandık. Artık buradakitaşeron işçileri örgütleyeceğiz” ifadesinikullanmıştı. Direnişin 20. günlerindezorlamamızla direnişimize ziyaret örgütleyenşube yöneticileri bizlere bir dizi vaatlerdebulunmuşlardı. Fakat direnişimizin 20.günlerinden sonra Haber-İş Sendikası’nıbırakalım her gün önümüzden geçerek iş başıyapan işyeri temsilcisinin dahi en ufak birkatkısını, desteğini almadık. Desteği bir kenarabırakalım bu temsilci yanıbaşındaki direnişigörmezden gelerek bir selam dahi vermeyecesaret edememektedir.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen bizlerdirenişimizi güçlü bir şekilde bugüne kadartaşıdık. Kazanana kadar da sürdüreceğiz.

Buradan bir kez daha iş kolumuzda yetkilitek sendika olan Haber-İş Sendikası baştaolmak üzere emekten yana olduklarını iddiaeden sendikaları direnişimizi görmeye, darkaygıları bir kenara bırakarak direnişimizedestek olmaya, mücadelemize güç katmayadavet ediyoruz. (...)

Direnişçi PTT taşeron işçileri2 Nisan 2011

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2011/14 * 8 Nisan 2011

Direnişler birleşiyormücadele büyüyor

26 Mart Cumartesi günü DESA ve Ontexişçileriyle dayanışma amacıyla Armada alışverişmerkezi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

“DESA Deri ve ONTEX/Canbebe’ye Boykot!Direnen ve örgütlenen işçiler yalnız değildir!”ozalitinin açıldığı açıklamada DESA Deri ve Ontexişçilerinin mücadelesi anlatılarak, direnişte olan PTT,Konak Belediyesi, Adana Numune Hastanesi, Casper

ve greve çıkan metal işçileriyle dayanışma çağrısıyapıldı. Ayrıca DESA ve Ontex işçilerinindirenişleriyle dayanışma amacıyla DESA ve Ontexürünlerini boykot etme çağrısı yapıldı.

Eylemi Alınteri, Bağımsız Devrimci SınıfPlatformu, Devrimci Demokratik Sendikal Birlik veKaldıraç örgütledi.

Kızıl Bayrak /Ankara

Ankara’da boykot çağrısı

Page 14: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

İşçiler, emekçiler, kardeşler!İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve

dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu 1 Mayıs’tada yine milyonlarca işçi ve emekçi alanlara çıkacak.Emperyalizme, kapitalizme ve her türlü yokluğa veyoksunluğa karşı aynı dilden konuşacaklar. Birlik,mücadele ve dayanışma bayrağını yükseltecekler.

Dünyanın dört bir köşesinde 1 Mayıs alanlarınaişçi sınıfının kızıl bayrağı rengini verecek. İşçi veemekçiler ile tüm ezilenler, emperyalistlerin veişbirlikçilerinin koyduğu sınırlara, ektiği düşmanlıktohumlarına ve büyüttüğü her türden gericiliğekarşın tek yürek, tek yumruk olacaklar.Emperyalistler ile uşaklarının korkuları, emekçimilyonların sömürüsüz bir dünya umutlarıbüyüyecek!

Kardeşler!Bu yılın 1 Mayısı’na katmerli sömürü ve kölelik

koşullarında giriyoruz. Yoksulluk, düşük ücretler,ağır çalışma koşulları, vergi soygunu, paralı eğitim,paralı sağlık vb. saldırılarla nefes alamaz hale geldik.Taşeronlaştırma gibi uygulamalarla tümüylegüvencesiz bırakıldık. Buna rağmen sermaye veuşakları yeni saldırı planları yapıyor, acımasızcahayata geçiriyorlar. Yakın zamanda torba yasa adıaltında kapsamlı bir programı hayata geçirdiler.

Ama bu kadarı onlara yetmiyor. Gündemlerindekıdem tazminatı gibi önemli bir hak gaspı daiçerisinde olmak üzere kapsamlı bir saldırı paketivar. AKP hükümeti oy hesabıyla bu saldırıyı seçimsonrasına erteledi. Hükümet koltuğuna yenidenoturduğunda ilk yapacağı işlerden biri bu paketiuygulamak olacaktır.

Kardeşler!Bu yılın 1 Mayısı’na da baskı ve terör

koşullarında giriyoruz. Hakkını arayan, sesiniyükselten, örgütlenen işçi ve emekçiler poliszorbalığıyla karşılanıyor. Direnişi seçen işçilerinüzerine gaz bombasıyla, polis copuyla gidiliyor.Yetmezse mahkemeler, zindanlar devreye giriyor.Parasız eğitim istedikleri için gençliği gazaboğuyorlar, dayaktan geçiriyorlar. Meşru hakları içindirenen Kürt halkının binlercesini zindanlarakapatıyorlar. Sömürü zincirlerinin kırılması içinmücadele eden devrimci işçileri sokak ortasındakurşunluyorlar.

Kardeşler!Bu yılın 1 Mayısı’na emperyalist haydutların yeni

bir saldırganlığa giriştikleri bir dönemdehazırlanıyoruz. Emperyalistler ve uşakları Kaddafirejiminin halka uyguladığı zorbalığı bahane ederekbomba yağdırıyorlar. AKP hükümeti ile birlikteülkeyi yönetenler emperyalistlerin kendilerineverdiği rolün gereğini yapıyor, işgalci ve kıyıcısaldırı planlarına ortak oluyorlar.

Elbette onların derdi bölge halkları değil, yağma,kölelik ve egemenliktir. Çünkü Kaddafi gibihalklarına kan kusturan zorbaların gerisinde onlarvardır. Ama halk isyanı Kaddafi’nin koltuğunusarstığında onu ilk terk edenler onlar oldular.

Ancak dünyanın emekçi halkları onların busahtekarlığına prim vermiyor. Emperyalistsaldırganlığın son bulmasını, emperyalist haydutlar

ile uşaklarının defolmasını istiyor.

Kardeşler!Emperyalistlerin bu denli kudurganca saldırıya

geçmeleri, düzenlerinin sarsılmasından dolayıdır.Çünkü Ortadoğu halkları Tunus’tan başlayarak gericidiktalar eliyle yönetilen baskı ve sömürü düzenlerinekarşı isyanı seçtiler. İşsizliğe, yoksulluğa ve baskırejimlerine karşı yükselen bu isyanlar, diktatörleridevirirken emperyalistlerin de düzenini sarstı. Çünkübu dikta rejimlerinin gerisinde onlar vardı. Ülkelerinkaynaklarını bekçi olarak diktikleri bu rejimleraracılığıyla yağmalıyor, emekçi halklarını böyleliklesömürüyorlardı.

Ancak yıllarca besledikleri, teknoloji ürünüsilahlarla, polis ve asker ordularıyla tahkim ettikleribu rejimler, ayağa kalkan emekçiler karşısında bir işeyaramadı. Zorbaların üzerine yürüyen emekçilerkorku duvarlarını yıkıp diktatörleri devirdiler.

İşte son operasyonla sarsılan bu düzenleriniyeniden kurmak hevesindeler. Ellerindeki tümimkanları kullanarak gerçekleri tersyüz etmeye,sömürü ve kölelik düzenlerinde açılan gediklerikapatmaya çalışıyorlar.

Kardeşler!Haklarımız ve geleceğimiz için 1 Mayıs

alanlarına çıkmalıyız. Sömürü ve kölelik düzenininefendilerinin haklarımıza ve geleceğimize yönelikpolitikalarına karşı, 1 Mayıs alanlarında birlik,dayanışma ve mücadele bayrağını yükseltmeliyiz.

Hava giderek işçiden ve emekçiden yana esmeyebaşlamıştır. Ortadoğu’daki halk isyanlarının yarattığısarsıntılar düzenin efendilerinin korkusunubüyütürken, işçi ve emekçilerin umudu olmuştur.Tüm baskılara ve hak gasplarına karşın ülkemizde dedireniş bayrağı yükseltilmektedir. İşçi sınıfı, artanörgütlenme girişimleriyle ve yaygınlaşan mevzidirenişlerle mücadele isteğini ve kararlılığını ortayakoymaktadır.

Yapmamız gereken, kurulu düzene karşı sınıfakarşı sınıf bilinciyle aynı safta birleşmek, haklarımızve geleceğimiz için dişe diş bir kavgaya atılmaktır!

Kardeşler!1 Mayıs’ın arkasından genel seçimler var.

Burjuva düzen partileri bir kez daha oylarımızıçalmak için yarışa girecekler. Amaçları bizleri

aldatarak bu gerici yarıştaüstünlük kurmaktır.

Seçim sonucu

ne olursaolsun,

sermayenin sömürü ve kölelik düzeninde en küçükbir değişiklik yaşanmayacaktır. Çünkü her türlüyoksunluğumuzun ve baskının kaynağında burjuvadüzen partilerinin hizmet ettiği kapitalizm veemperyalizm var. Bunun için çözüm ne seçimde, nede meclistedir. Çözüm devrimci sınıf kavgasında,kurtuluş toplumsal zenginlikler üzerindeki burjuvaegemenliğine son verecek olan sosyalizmdedir.

Bu nedenle haklarımız ve geleceğimiz içinsosyalizmin kızıl bayrağı altında birleşmeliyiz! 1Mayıs’ın devrimci çağrısı budur!

Öyleyse hep birlikte omuz omuza 1 Mayıs’taalanlara çıkalım!

Sömürüye ve köleliğe karşı tek yumruk olalım! Haklarımıza el uzatanlara dur diyelim,

geleceğimizi çalanların yakasına yapışalım! Kürt halkının meşru hak taleplerinin yanında

olduğumuzu gösterelim! Emperyalist haydut sürüsünün ve işbirlikçilerinin

saldırganlığına göğüs gerelim! Bu sömürücü asalakların düzenini yıkmak için

mücadeleyi yükseltelim!

Yaşasın 1 Mayıs!Yaşasın birlik, mücadele ve dayanışma!Yaşasın devrim ve sosyalizm!

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu

1 Mayıs14 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/14 * 8 Nisan 2011

Haklarımız ve geleceğimiz için 1 Mayıs’ta alanlara! 

Page 15: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

“Haklarımız ve geleceğimiz için örgütlümücadele!” şiarıyla gerçekleştirilecek işçikurultaylarına dönük çalışmalar yoğunlaşaraksürüyor.

TuzlaTersaneler cehenneminde kölece çalışma

koşullarına karşı TİB-DER üyelerinin yürüttüğüfaaliyet aralıksız devam ediyor.

TİB-DER üyeleri sabah işe giriş ve akşam işçıkışı saatlerinde tersane işçilerinin sesi Rota’nındağıtımını gerçekleştiriyorlar. Sabah saatlerindeAydıntepe ve İçmeler tren istasyonunda akşamsaatlerinde ise RMK ve Gemak tersanelerininönünde gerçekleştiren dağıtım esnasında tersaneişçilerine örgütlenme ve mücadeleyi yükseltmeçağrısı yapılıyor.

TİB-DER üyeleri 11 Nisan sabah saatlerinde iseTuzla Gemi tersanesi önünde Rota dağıtımı ile tersaneişçilerine seslendiler. Toplantının yanısıra 10 Nisangünü Kartal’da “Gücümüz Birliğimizdir!” şiarıylagerçekleştirilecek olan kurultaya da çağrı yapıldı.

Ayrıca tersaneler bölgesi ve civarına tersaneişçilerini örgütlenmeye ve mücadeleye çağıranyazılamalar yapıldı.

Tuzla OSB KHK, kurultay çalışmasını farklıaraçlarla sürdürüyor. 5 Nisan sabahı Aydınlı merkezdebildiri dağıtımı yapıldı. Kartal İşçi Kurultayı’na çağrıamacıyla çıkarılan bildiriler işçilere ulaştırıldı.Dağıtımda yaklaşık 200 adet bildiri işçilere ulaştırıldıve işçilerle kurultay ve gündemleri üzerine sohbetlergerçekleştirildi. Bildiri dağıtımının ardından kurultayafişleri Aydınlı Mahallesi’nde, dernek ve kahvelereyapıldı.

Bursa10 Nisan’da gerçekleştirilecek olan Bursa Metal

İşçileri Kurultayı öncesinde yoğun bir hazırlık süreciörülüyor.

Kurultay çağrı afişleri, Namazgah, Gökdere,Kestel mevkileri ile Kestel Organize ve Otosansitcivarında yaygın biçimde kullanılıyor. Kurultay çağrıbildirileri de servis güzergahlarında işçilereulaştırılıyor.

1 Nisan sabahı Santral Garaj’da kurultay çağrıbildirilerini işçi servislerine ulaştıran KHK çalışanlarıpolislerin engellemesi ile karşılaştı. Bildiri dağıtımıgerçekleştiren 2 KHK çalışanı ilk önce resmi polislertarafından kimlik kontrolü bahanesiyledurdurulurken, daha sonrasında gelen TEM’e bağlıekipler bildirilerin izinlerini kontrol etme bahanesi ileKHK çalışanlarını yarım saate yakın alıkoydu.

Yaşanan engelleme girişimlerine rağmen kurultayçalışmaları önümüzdeki günlerde daha da hızlanarakve yoğunlaşarak devam edecek. Propagandafaaliyetinin yanı sıra KHK çalışanları kurultayıtanıtmak amacıyla 3 noktada stant açacaklar. Ayrıcakurultay hazırlıkları kapsamında çeşitli işçisemtlerinde ön hazırlık toplantıları gerçekleştirilecek.

Adana3. Adana İşçi Kurultayı 10 Nisan’da toplanacak.

“Haklarımız ve geleceğimiz için örgütlümücadeleye!” temel şiarıyla örgütlenecek kurultayhazırlıkları ise sürüyor.

Kurultay Hazırlık Komitesi çalışanları bugünekadar değişik araç ve yöntemlerle kurultayıngündemlerini başta öncü kesimler olmak üzere işçi veemekçilere taşımaya, onların gündemlerine sokmayaçalışıyor.

KHK çalışanları, sabah saatlerinde tekstilişçilerinin yoğun olarak geçtiği Saydam ve Obalarcaddelerinde ve Çarşı merkezde gerçekleştirilenbildiri dağıtımları ile kurultay çağrılarını işçi veemekçilere ulaştırdı.

Bildiri dağıtımlarının yanında işçi kurultayınaçağrı yapan “Haklarımız ve geleceğimiz içinörgütlenmeye! Adana İşçi Kurultayına! / KurultayHazırlık Komitesi” afişleri Şakirpaşa’ya yaygınşekilde yapıldı.

Ev toplantıları ile de kurultay gündemi emekçikadınlara taşınmaya devam ediyor. Yine Şakirpaşa veMeydan mahallelerinde yapılan toplantıda emekçilertaleplerini kurultaya taşımaya, kürsüyü kullanmaya vesözünü söylemeye çağrıldı.

4 Nisan günü Şakirpaşa Metal Sanayi girişindebildiri dağıtımı gerçekleştirildi. Çarşamba günü deyine sabah saatlerinde Barkal servis duraklarında veTaş Köprü’de dağıtım yapıldı. İşçi ve emekçilerlebirebir konuşmalar yapılarak gerçekleştirilen budağıtımların ardından Öz Gıda-İş’in örgütlü olduğuMarsa Gıda’da da işçiler kurultaya çağrıldı.

Kurultay afişleri ise 3 Nisan Pazar günü Barkal, E5, Emek ve Meydan mahallerinde, pazartesi günü iseÇarşı merkez, Saydam ve Obalar girişleri ve Barajyolunda yaygın olarak yapıldı.

Kayseri3. Kayseri İşçi Kurultayı hazırlıkları sürüyor.

“Birleşen işçiler yenilmez!” şiarıyla örgütlenecekkurultay hazırlıkları çerçevesinde işçi ve emekçikadınlarla 3 Nisan günü bir toplantı yapıldı.

Toplantı Kurultay Hazırlık Komitesi temsilcisininkonuşmasıyla başladı. Konuşmada; özellikle çalışanişçi ve emekçi kadınların sorunlarının her geçen gündaha fazla arttığına vurgu yapılarak; işsizlik, düşükücret, sigortasız çalışma, anne-çocuk sağlığınıkoruyucu yasaların yetersizliği ve kreş sorunununçalışan işçi-emekçi kadınların baş sorunları olaraköne çıktığı belirtildi. Tüm sorunların kaynağı olankapitalistlerin güçlerini işçilerin örgütsüzlüğündenaldığı dile getirildi.

Toplantıda kurultaya ilişkin canlı tartışmalargerçekleştirildi. Toplantıya katılan emekçi kadınlar,işçi kadınların özgün sorunlarını dile getirecekleritebliğ ile ilgili düşüncelerini ortaya koydular. Tebliğeson şekli verildi. Oldukça verimli geçen toplantısonunda 9 Nisan’da daha geniş katılımlı bir toplantıyapma kararı alındı.

Kızıl Bayrak / Tuzla – Bursa – Adana - Kayseri

Sınıf hareketiSayı: 2011/14 * 8 Nisan 2011.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 15

Kapitalist sömürüye, emperyalistsaldırganlığa, doğanın tahripedilmesine karşı...

1 Mayıs’ta mücadelealanlarına!

Tüm dünyada emekçiler işçi sınıfının birlik,mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ıkutlamaya hazırlanıyor. 1 Mayıs bir kez daha dünyaölçüsünde işçi sınıfı ve emekçilerin, insanlığı ve doğayıyıkıma sürükleyen kapitalist asalaklar dünyasına karşı,bir mücadele günü olarak kutlanacaktır.

Dünyanın dört bir yanında milyonlarca işçi veemekçinin ağır bedeller ödeyerek günümüze kadaryaşattıkları bu şanlı geleneğin önemi, bugün herzamankinden daha büyüktür. Çünkü kapitalist-emperyalist barbarlığın insan soyunu karşı karşıyabıraktığı sorunlar ve felaketler her zamankinden dahada ağırdır.

Ezilen insanlık üzerinde sistemli bir sömürü veköleliğe dayanan kapitalizmi, bunalımlardan vesavaşlardan, bunların yarattığı çok yönlü sonuçlardanayrı düşünmenin olanağı yoktur. Bugün dünyadayaşanan olaylar bunu ayrıca kanıtlamaktadır.Emperyalist saldırganlık ve savaş, ekonomikbunalımlar, gericilik, ırkçılık, işsizlik, açlık, yokluk veyoksulluk, gelecek güvensizliği ve doğanın tahribibugünkü dünyanın gerçekleridir. Kapitalist sisteminsınırsız ve kuralsız sömürüsü sadece emekçi insanıngeleceğini değil, tüm canlılar dünyasını, bir bütünolarak gezegenimizi de tehdit etmektedir. Japonya’dayaşanan büyük felaket bunun çarpıcı örneklerindenbiri olarak yaşanmaktadır. Öte yandan emperyalistlerdünyamızı nükleer, kimyasal ve biyolojik silahdeposuna çevirmiş bulunmakla da insanlığı vegezegenimizi tehdit etmekte ve savaşlarla yıkımlaryaratmaktadır. Dün çeşitli ülke ve bölgelerdeyürüttüğü savaşlarla insanlığa ölüm ve yıkım kusanlar,şimdi de Libya üzerinde Ortadoğu’ya ateş ve yıkımkusuyorlar. Sivilleri katliamdan korumak bahanesiyleemperyalist NATO güçleri günlerdir Libya’yıbombalıyor.

Emekçi kardeşler!Emperyalist-kapitalist barbarlık karşısında

emekçilerin, işçi sınıfının ve halkların mücadelesi degünden güne güç kazanmaktadır. Geride bıraktığımızson iki yıl içinde Avrupa’nın Akdeniz havzası büyükmücadelelere sahne oldu. Yunanistan ve Fransa’dadefalarca genel grevler gerçekleşti. İtalya’da birmilyon insan alanları doldurdu, İspanya vePortekiz’de yüzbinlerce insan sokaklara aktı. KuzeyAfrika’da Arap halkları ayağa kalktı. Tunus ve Mısırhalk ayaklanmalarıyla sarsıldı ve ayaklanma dalgasıKuzey Afrika ve Ortadoğu’ya yayıldı. Tüm bunlaremekçilerin ve halkların çaresiz olmadıklarını,mücadele yolunu seçeceklerini ve bu mücadeleleringelişip güçleneceğini göstermektedir. Tarihin çarkıdönüyor ve bir kez daha yeni bir devrimler sürecinegiriliyor.

“Ya barbarlık içinde yok oluş, ya sosyalizm“ şiarıbugün için her zamankinden daha günceldir.Emekçilerin, insanlığın ve gezegenimizin barbarlıktankurtuluşu kapitalist-emperyalist düzenin yıkılmasınabağlıdır. İnsanlığı ve gezegenimizi kapitalist barbarlıkiçinde çöküşten sadece ve sadece proletarya devrimive sosyalizm kurtaracaktır. İnsanlık er yada geç buyolu tutacak, bunun için savaşacaktır.

Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!

TKİP Yurtdışı Ӧrgütü

İşçiler kurultaylara yürüyor

Nisan 2011 / Tuzla

Page 16: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

3 aydır İzmir’in dört bir yanında örgütlenmeçalışması yürüten İzmir İşçi Kurultayı 3 Nisan Pazargünü toplandı. “Gücümüz birliğimizde!” şiarıylagerçekleşen kurultayda örgütlenme sorunu üzerine canlıtartışmalar yaşandı. Direnişteki Konak Belediyesiişçilerinin de topluca katılım gösterdiği İzmir İşçiKurultayı, Batıgül Tunç, Ontex ve KDS işçilerinin dekatılımıyla örgütlenme deneyimlerinin canlı örneklerinibiraraya getirdi.

Kurultay, sinevizyon gösterimi ile başladı. Sınıfmücadelesinde şehit düşenler için gerçekleştirilenyapılan saygı duruşunun ardından Enternasyonal marşıokundu ve divan çağrıldı. Kurultay Hazırlık Komiteleriadına gerçekleştirilen açılış konuşmasında örgütsüzlüktablosuna değinilerek, kurultay ihtiyacı tanımlandı. 1Mayıs’ın öngünlerinde gerçekleştirilen kurultayın aynızamanda, Türkiye’nin dört bir yanında gerçekleştirileneş zamanlı kurultaylarla işçi sınıfının mücadelesi içinanlamı ortaya kondu.

Açılış konuşmasının ardından ana tebliğlerinokunmasına geçildi. Bu bölümde Kurultay HazırlıkKomiteleri tarafından hazırlanan üç tebliğ sunuldu. İlkolarak sunulan “Devrimci siyasal bir işçi hareketiyaratmak için görev ve sorumluluklar” tebliğinde işçisınıfının tarihsel devrimci misyonu anlatıldı ve ölütoprağını atarak hareketin yükseltilmesi için yapılmasıgerekenler anlatıldı.

“İşçi sınıfının mücadelesinin ve örgütlenmesininönündeki engeller” tebliğinde örgütlenmeyi engelleyenideolojik ve fiziksel engellerden bahsedildi. İşçisınıfının örgütlenmesinin, bilinçlenmesinin önündekifiziki engellerin, burjuvazinin ideolojik ablukasıylabirleşmesi ile beraber işçilerin nasıl bir cendereyehapsoldukları ve kendilerine dayatılan burjuva

ideolojisinin, burjuva bakışının kendisine ait olduğunusanması ile sonuçlandığı vurgulandı. Sınıfınörgütlenmesinin önündeki yasal engellere de ayrıcadeğinildi.

“Sendikal bürokrasi ve devrimci sınıf sendikacılığı”tebliğinde ise sendikal bürokrasi ele alındı ve onuaşmak için taban örgütlülüklerinin önemine değinildi.Fabrikalarda işyeri komitelerine dikkat çekilirken,sendikal bürokrasiyi etkisiz kılmak için gerekli koşullarözetlendi.

Konak’tan Ontex’e direnişler kurultayda buluştu!

Kurultay’ın ikinci bölümü; Konak, Ontexdirenişçileri, KDS direnişçisi ve Batıgül Tunç’unalkışlar ve sloganlar eşliğinde sahneye çıkması ilebaşladı. İşçiler sloganlar eşliğinde kurultayı selamladı.

Selamlamanın ardından işçiler sırasıyla söz aldılar.İlk olarak CHP İl Binası önünde tek başına direnişinisürdüren Buca işçisi Batıgül Tunç söz aldı. Bucadirenişi sürecini ve ardından neden CHP il binasıönünde direnişe başladığını anlatan Tunç, CHP’ninkendisine verdiği sözü tutmadığını ifade etti.

Tunç’un ardından Konak Belediyesi direnişçileriadına Yasemin Orallı bir konuşma yaptı. Konuşmasınakurultayı düzenleyenlere teşekkür ederek başlayanKonak Belediyesi direnişçisi sözlerini direniş sürecinianlatarak sürdürdü.

Orallı konuşmasında taşeron sistemine dair de“Taşeron tek kelime ile köleliği ifade ediyor.”ifadelerine yer verdi. Konak Belediyesi direnişçisisalondan yükselen “Konak işçisi yalnız değildir!”

sloganlarıyla kürsüden indi. İki Ontex direnişçisi de İzmir İşçi Kurultayı’nda

yerlerini aldı. Konuşmasını kurultayı selamlayarak açanOntex direnişçisi Duray Tezeren 23 yıldır sendikanınolduğu bir fabrikada çalıştıklarını belirtti. TİS sürecindeOntex’te örgütlü bulunan Selüloz-İş Sendikası’nındayatmasına karşı çıktıkları ve taban örgütlülüğüoluşturdukları için patron-sendika işbirliği ileatıldıklarını ifade etti. Sözlerini boykot çağrısıylabitiren Tezeren, “Yaşasın sınıf dayanışması!”sloganlarıyla uğurlandı.

Etkinliğe katılan eski KDS direnişçisi isekonuşmasına Gebze’de süren BERICAP ve ÇEL-MERdirenişçilerinin selamını ileterek başladı. KDSfabrikasında yaşanan direniş sürecini anlatan işçi,patronun direnişi bitirmek için işyerine Türk Metal’isoktuğunu ifade etti. Sözlerini “Tek yolumuz vardirenmek ve örgütlenmek. Komiteler kuraraksendikaları ardımızdan sürüklemek. İşçilerin birliğisermayeyi yenecek!” şeklinde bitirdi.

İş kollarına dayanan tebliğler

Direnişçi işçilerin ardından iş kollarına dayalıtebliğlerin sunumuna geçildi. Bu bölümde Tekstil,Metal, Demir Çelik ve belediye alanında hazırlanantebliğler sunuldu. Tebliğlerde iş kollarındaki durum,örgütsüzlük tablosu ve bu tabloyu aşmak için gereklimücadele yöntemleri tartışıldı. Çözüm önerilerisunuldu. Tekstil alanında Tekstil İşçileri Birliğioluşturulması, metalde grev ile dayanışma için birgünlük yevmiyelerin grevci işçilere gönderilmesi vedayanışma platformu oluşturulması gibi önerilersunuldu.

İşçi kürsüsü bölümü, geçtiğimiz hafta sendikalmücadele verdikleri için topluca işten atılan İzmirSenkromeç işçileri adına yapılan bir konuşma ilebaşladı. Senkromeç’teki kölece çalışma koşullarınıanlatan işçi, örgütlenmek için biraraya geldiklerini ama“yanlış sendika”ya gittiklerini söyleyerek TürkMetal’de örgütlenme girişimleri sonucu iştençıkarıldıklarını belirtti. İzmir Senkromeç işçisi saldırıyakarşı seslerini çıkaracaklarını ve mücadele edecekleriniifade etti.

İşten atılan İzmir Senkromeç işçileri kurultayatopluca katılarak, kürsüden yapılan direnişçi işçilerinkonuşmalarını ilgiyle dinlediler.

Söz işçilerde!

İlk olarak söz alan Torbalı’dan bir tekstil işçisi 100-150 yıl önceki sömürü koşullarını ve buna karşı verilenmücadeleyi anlattı. Kurultay çalışmalarından dabahseden işçi, konuşmasını “Birlik olursak tüm dünyayıayağa kaldırırız” sözleriyle sonlandırdı.

Bakırçay havzasından Demir çelik işçisi havzadakiTürk Metal çetesini lanetleyerek “faşizme karşı direnişedevam” dedi.

Çiğli Organize Sanayi’nden bir metal işçisi ise sonyıllarda direnişe geçen fabrikaların isimlerini saydı vebunun bile örgütlenme eğilimindeki yükselişin belirtisiolduğunu ifade etti.

Çiğli Belediyesi’nden bir işçi de kurultayın

CMYK

Yüzlerce işçi kurultay Yüzlerce işçi kurultay 16 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2011/14* 8 Nisan 2011

“Haklarımız ve geleceğimiz için örgütlü

mücadele!” şiarıyla 7 il, 11 merkezde örgütlenen

işçi kurultaylarının ilk bölümü 3 Nisan Pazar

günü gerçekleştirildi. İzmir’in yanısıra

İstanbul’un 3 ayrı sanayi havzasında, Esenyurt,

Topkapı-GOP ve Ümraniye’de işçi ve emekçiler

biraraya geldi. Mücadele deneyimlerinin

paylaşıldığı kurultaylarda sınıf hareketinin,

kurultayların gerçekleştiği bölgelerin sorunları

tartışıldı, çözüm yollarına dair hedefler ortaya

kondu. Yüzlerce işçinin buluştuğu kurultaylarda

direnişçi işçiler de yer aldı.

İzmir’de kitlesel ve coşkulu kurultay

Page 17: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

CMYK

ylarda tek yürek oldu! ylarda tek yürek oldu! 17 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2011/14* 8 Nisan 2011

3. Ümraniye İşçi Kurultayı 3 Nisan Pazar günü,bölgedeki öncü işçilerin katılımıyla gerçekleşti.Kurultayda işçiler, mücadele deneyimlerini,sorunlarını ve çözüm yollarını ele aldılar. Sınıfmücadelesini yükseltmek, kölece çalışma ve yaşamakoşullarına boyun eğmemek için izlenmesi gerekenyolları tartıştılar.

Kurultay, hazırlık komitesi adına yapılanselamlama ve devrim şehitleri için saygı duruşu ilebaşladı. Ardından sinevizyon gösterimi gerçekleşti.

Kurultay Hazırlık Komitesi adına yapılankonuşmada kurultayın amacının bölgede işçisınıfının örgütlülüğünü ve mücadelesinigüçlendirmek olduğu vurgulanırken, Ortadoğuhalklarının mücadelesi selamlandı. Emperyalistsaldırı karşısında, Ortadoğu halkları ile eylemlidayanışma, aynı zamanda düzenin seçimaldatmacası ile oyalanmadan sınıf mücadelesiniyükselterek 1 Mayıs’a yürüme çağrısı yapıldı.

Açılış konuşmasının ardından ilk sözü, bölgededirenişte olan Casper fabrikasından bir direnişçi işçialdı. Casper direnişçisi, mücadelelerinin sömürüyüdizginlemek ve sendikalı olma hakkı için sürdüğünüifade ederken, direnişle dayanışmanıngenişletilmesi çağrısı yaptı.

Tebliğ sunumları ve öneriler

Kurultayda yer alan “Sorunlarımız”,“Deneyimlerimiz”, “Çözümlerimiz” başlıklı üçtebliği, sıra ile, bölgede geçmiş süreçte yaşananSinter Metal, Gürsaş, Regal Cam direnişlerindenişçiler sundu.

Bölgede ve Türkiye’de işçi sınıfının sorunlarınadair tebliğde; sermayenin giderek azgınlaşansaldırıları, sınıf mücadelesinin önündeki sendikalbürokrasi engeli ve işçi sınıfının örgütsüzlüğü yeraldı. Bölgede yaşanan direniş deneyimlerinindeğerlendirildiği tebliğde ise, yaşanan direnişlerinen önemli eksikliğinin direniş komitelerininoluşturulamaması olduğu ifade edildi. Çözümönerilerini içeren tebliğde de; mücadeleninönündeki engellerin aşılabilmesi için fabrika veatölyelerde işyeri komiteleri kurulması, bölgedeörgütsüz tek bir fabrika kalmaması hedefi ileseferber olunması, işyeri komitelerinin birleşeceğiÜmraniye İşçi Birliği’nin oluşturulması ve İstanbulİşçi Kurultayı’na hazırlanılması önerildi.

Tebliğ sunumlarının ardından, UPS direnişçisi birişçi söz alarak kurultayı selamladı, uluslararasısermaye devine karşı kazanılan direnişin başarısınıkararlılığa borçlu olduğunu ifade etti.

Kürsü işçilerde

Verilen aranın ardından kurultay, serbest kürsübölümü ile devam etti. Bu bölümde ilk olarakBirleşik Metal İş’te örgütlü ABB fabrikasından birişçi söz aldı. TİS sürecini, MESS dayatmalarına karşı

21 fabrikada ilan edilen grev kararlılığını anlatanişçi, aylar boyunca işçilerin grev kararlılığınınkırılmadığını, fakat son anda işçilerin bilgisi olmadanyapılan toplantılar ile, sendika ve patronlarınuzlaşmaya vardığını ifade etti. Tek tek fabrikalarlayapılan protokoller ve sözlü vaadlerle sürecinsonlandırılmak üzere olduğunu, bu kısmi kazanımınişçiler için yeterli olmadığını sözlerine ekledi.

Serbest kürsüde söz alan Ontex direnişçisi ise,uluslararası bir sermayeye ve sendika ağalarınakarşı kararlılıkla direndiklerini ifade ederken,“işçilerin işçilerden başka dostu yoktur ve bizlerinbirleşmekten, taban örgütlülükleri kurarak inisiyatifiele almaktan, militan eylemlerle sokağa çıkmaktanbaşka çaremiz yok” dedi.

Birleşik Metal-İş Sendikası Emekçi KadınKomisyonu Penta temsilcisi yaptığı konuşmada,emekçi kadınların kapitalist düzen içinde çiftesömürüsü ve ezilmesine değinirken, işçi kadınlar içinkurtuluş yolunun sınıf mücadelesi olduğunu ifadeetti.

Sinter Metal direnişi deneyimlerini paylaşan birkadın işçi ise, direniş sırasında işçi sınıfının dostlarıile tanıştığını, sınıf mücadelesini öğrendiğinisöyledi.

Kurultay Hazırlık Komitesi’nden işçiler yaptıklarıkonuşmalarda, düzenin seçim oyununu ve Libya’yaemperyalist saldırıyı teşhir ederken, 1 Mayıs’takitlesel olarak mücadele alanında olma çağrısıyaptılar. Emekli Sen üyesi bir emekçi, kurultayıselamladığı konuşmasında, işyeri komitelerininönemini sınıf mücadelesi tarihinden örneklervererek anlattı.

Kurultaya Kocaeli’den katılan bir işçi ise, onurlarıiçin mücadele eden öncü işçiler ile birlikte olmaktanduyduğu mutluluğu ve işçi sınıfının gücüne vedevrimine olan inancını paylaştı.

3. Ümraniye İşçi Kurultayı; çözüm önerilerininhayata geçirilmesi için 17 Nisan’da buluşma çağrısıile son buldu. Kurultayda Alaattin Karadağ’ın 21Nisan’da gerçekleşecek 3. duruşmasına ve 16Nisan’da Taksim’de yapılacak eyleme katılım çağrısıyapıldı.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

Ümraniye’de örgütlenme çağrısıhedefinin 4 Nisan’dan başlayarak taban örgütlülükleriniyaratmak yani işyeri komitelerini kurmak gerektiğinisöyledi. söyledi.

Sosyal Güvenlik Uzmanı Recep Çöl “İhbartazminatı işçinin şah damarıdır” dedi, işçi sınıfının bualandaki hak gasplarını anlattı.

Bir petro-kimya işçisi asgari ücretten bahsederek,asgari ücretin belirlenmesinde işçilerin söz sahibiolmadığını, önümüzdeki asgari ücret belirlenmesisürecinde İzmir’de sendikaların, kitle örgütlerinin vesiyasal kurumların da harekete geçirilerek, asgari ücretmitingleri, eylemleri, panelleri vb. yapılmasını önerdi.

Bir işçi ise işçi sınıfının birlik, mücadele vedayanışma günü olan 1 Mayıs’ın öngünlerindeolduğumuzu belirterek, 1 Mayıs çalışmalarınınşimdiden başlamasını ve sınıfın örgütlenme sorunlarınıntartışılması için sendikaların, örgütlenme uzmanlarınınkatıldığı bir sempozyum düzenlenmesini önerdi.

Eski bir kundura işçisi kapitalizmin evrenselkrizinden bahsettikten sonra sol hareketin mezhepselyapısını eleştirdi ve sınıfın örgütlenmesi için yapılanher türlü etkinliğin desteklenmesi gerektiğini belirti.

Kürsüden BDSP adına da bir konuşma yapılarak,seçim sürecine gelindiği belirtildi. Düzenin seçimoyunu teşhir edildi ve çözümün devrim ve sosyalizmmücadelesinde olduğu vurgulandı.

Manisa Organize Sanayi’den bir işçi örgütlenmemücadelesi nedeniyle çalıştığı işyerinden atıldığınıifade etti.

Deri İşçileri Derneği adına konuşma yapan bir kişiise örgütlenmenin güvencesiz ve taşeron işçilereyönelmesi gerektiğini, kendilerinin çalışmalarındayalnız kaldığını anlattı.

İşçi kürsüsünün sona ermesinin ardından sonuçbildirgesinin hazırlanması için bir müzik arası verildi.Türkü ve marşların ardından, hazırlanan sonuçbildirgesi taslağı okundu.

Kurultayda yapılan tartışmalar ve yapılanönerilerden yola çıkılarak hazırlanan taslağın okunmasıile birlikte bildirge taslağı kurultay iradesi altına alındıve kurultay sona erdi. Bildirgenin son halinin 10 güniçerisinde kamuoyuna ilan edileceği duyuruldu.

Kurultaydan notlar:

- Kurultaya ağırlığını belediye, metal ve tekstilişçilerinin oluşturduğu yaklaşık 200 işçi ve emekçikatıldı. Başlarda hayli yüksek olan katılım,konuşmaların sayıca fazlalığının etkisiyle sonkonuşmacılarda azaldı.

- Salon girişinde Kızıl Bayrak, Ekim Gençliği,Liselilerin Sesi ve Volkan Yaraşır’ın “Yıkıcı Güç,Kolektif Özne” isimli kitabının bulunduğu EksenYayıncılık standı açıldı. Ayrıca etkinliğe giriştesunulacak tebliğ taslaklarının yer aldığı dosyaların dadağıtımı gerçekleştirildi.

- Kurultay salonunda katılımcıların bilgilerinin,kurultayı nereden duyduğunun ve düşüncelerininyazılması istenen “kurultay iletişim formları” dağıtıldı.

- Etkinliğe yurtdışında bir programı olmasınedeniyle katılamayan Volkan Yaraşır, Sosyalist KamuEmekçileri, Kültür-Sen İzmir Şubesi mesaj gönderdi.

Kızıl Bayrak / İzmir

Page 18: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

Esenyurt’ta “Haklarımız ve geleceğimiz için”şiarıyla başlatılan örgütlenme seferberliğinin birparçası olan Esenyurt İşçi Kurultayı, 3 Nisan günü 150işçi ve emekçinin katılımı ile başarıyla gerçekleştirildi.Pankartlarla donatılan salona giriş yapan işçiler, işçimarşları ve kavga türküleri ile karşılandı.

Kurultay katılımcıların selamlanmasıyla başladı.Ardından Alaattin Karadağ şahsında işçi sınıfımücadelesinde ölümsüzleşenler anısına saygı duruşugerçekleştirildi. Saygı duruşu sırasında devrimci şairAdnan Yücel’in “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek”şiiri coşkuyla okundu.

Saygı duruşunun devamında Kurultay HazırlıkKomitesi’nin hazırlamış olduğu açılış konuşmasıyapıldı. İşçi kurultaylarının hedefleri ve ön süreçlerineilişkin bir değerlendirme yapıldı. Kurultayların çeşitliiş kollarından, sanayi havzalarından, fabrikalardan,atölyelerden işçilerin biraraya gelerek sınıfınsorunlarını ve mücadelenin yöntemlerini tartışacağı birkürsü olarak değerlendirileceği ifade edildi. Kapitalistsistemin ekonomik, siyasal, kültürel baskıları ortayakonularak bu saldırılar karşısında sınıfınörgütlenmesinin ve birliğinin yakıcı bir ihtiyaçolduğunun altı çizildi. Yanısıra işçi direnişlerininderslerinin ve deneyimlerinin ışığında mücadeleninbüyütülmesi gerekliliğine vurgu yapılarak direnişçiişçiler selamlandı. Ardından Ortadoğu ve KuzeyAfrika isyanlarının yolundan 12 Haziran’da bir kezdaha sergilenecek olan seçim aldatmacasınınparçalanmasına çağrı yapıldı.

Kurultayın işlevi ele alındı

Divan oluşturularak tebliğ sunumlarına geçilirken,kurultay şiarı olan “Uzun çalışma saatleri, düşükücretler ve güvencesizliğe karşı birleşelim!” tebliğikurultay hazırlık komitesinde görev alan bir metalişçisi tarafından sunuldu. Bu tebliğde işçi kurultayınabölgemizdeki işçilerin temel sorunları olan uzunçalışma saatleri, düşük ücretler ve güvencesizliksorununa karşı bir mücadele hattı oluşturulmasıönerildi. Sunulan tebliğin ardından “Kahrolsun ücretlikölelik düzeni!” sloganı atıldı.

İlk tebliğin ardından direnişçi PTT taşeron işçisisöz aldı. Konuşmasında PTT’de yaşanan emeksömürüsüne değinerek taşeronlaşmanın yarattığısorunları ifade etti. Direniş sürecini de paylaşan PTTişçisi örgütlenme ve mücadele çağrısı yaparakkonuşmasını sonlandırdı. Konuşmanın ardından“PTT’de direniş kazanacak!” sloganı hep bir ağızdancoşkuyla atıldı.

Örgütlenmenin önemine dikkat çekildi

Kurultay’ın ikinci tebliği olan “Esenyurt bölgesininyapısı” tebliği kurultay hazırlık komitesinde yer alantekstil işçinin sunumu ile devam etti. Tebliğde,bölgenin ekonomik, siyasal ve kültürel durumu üzerinedeğerlendirmeler sunuldu. Çalışma saatlerininuzunluğundan neredeyse tüm fabrikalarda asgari ücretuygulaması olduğundan bahsedilerek ancak tüm busaldırılar karşısında yaygın bir örgütsüzlüğün olduğusöylendi. Sendikalı işyeri sayısının sınırlı olduğunadeğinildi. Bu tebliğde de işyeri komitelerinioluşturarak sendikalaşma üzerinden bir mücadele hattıönerildi.

Sonrasında diğer bir tebliğ olan “örgütlenmesorunu” tebliği sunumu kurultay hazırlık komitesiçalışanı bir metal işçisi tarafından yapıldı. Tebliğdetüm sorunların kaynağında örgütsüzlüğümüzün olduğusöylenerek taban örgütlülüklerinde örgütlenme çağrısıyapıldı. Örgütlenmenin önündeki engeller sıralanaraksektörel birliklerin oluşturulması, Esenyurt Metalİşçileri Birliği’nin güçlendirilmesi, bölge platformuolan Esenyurt İşçi Platformu’nun nicel ve nitel olarakgüçlendirilmesi önerileri getirildi. Konuşmada 1Mayıs’a çağrı yapıldı.

Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaşananayaklanmaların selamlandığı, emperyalist işgale karşımücadele yürütülmesinin gerekliliğinin ifade edildiği“Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın durumu veemekçilerin alacağı tutum” tebliği KHK tarafındansunuldu.

Ardından 12 Haziran genel seçimlerini konu alantebliğ sunumuna geçildi. Tebliğ sunumunda kurultayaseçim oyununun karşısında sınıfın bağımsız mücadelehattının ortaya çıkarılacağı bir çalışma yapılmasıönerilerek, 1 Mayıs için hazırlık komitelerininoluşturulması çağrısı yapıldı..

Siyasal mücadele ve örgütlenme çağrısı

Söz alan BDSP temsilcisi kurultaylarla işçi veemekçilerin mücadelenin ve direnişin içinden gelerekbir çıkış yolu aradığını, ileriye yönelik adım attığınıvurgulayarak, bugün tek tek mevzilerde süren sınıfmücadelelerinin siyasal niteliğine vurgu yaptı.Özellikle ÇEL-MER ve Ontex direnişlerini örnekvererek, bu direnişlerin işçi sınıfının neden siyasalmücadele yürütmesi geretiğini gösterdiğini vurguladı.İşçi sınıfının bağımsız taban inisiyatifleriyle yarattığıbu iki ileri mevzinin sermaye-polis ve sendikabürokratları işbirliğiyle düşürülmek istendiğini

belirterek bu mevzileri savunma ve sahiplenme çağrısıyaptı.

Konuşmasına işçi sınıfının siyasal mücaleleyürütme ve devrimci sınıf partisinde örgütlenmezorunluluğunu vurgulayarak devam eden temsilci,Ortadoğu halk isyanlarına da değinerek, bumücadelenin de özünde ekmek ve onur mücadelesiolduğunu, ayaklanmalar ne denli çarpıtılırsa çarpıtılsınbu özün değişmediğini vurguladı. Bir kez dahaihtiyacın devrimci parti olduğunu ifade ederek, işçisınıfı ve emekçilerin korku duvarlarını yıkarak ayağakalktıklarında zorba rejimlerin tuzla buz olduğunungörüldüğünü, ancak asıl gerekli olanın düzenitemellerinden yıkmak olduğunu vurguladı.

Ortadoğu halklarının isyanlarıyla şimdiden birçokkazanıma imza attıklarını, Türkiye’de yıllarca seçimsandığı kurulduğunu ancak bu sandıklar yoluylaemekçilerin aldatıldığını ve yaşam koşullarındaherhangi bir değişimin olmadığını vurgulayan temcilci,gerekli olanın isyanın yolunu tutmak olduğunu belirttive seçim oyununu bozmaya, bunun için grev vedirenişleri çoğaltmaya çağırdı. Son olarak işçi veemekçileri burjuvazi ve onun oyunlarına kanmamaya,onların peşinden gitmemeye, Ortadoğu halklarınınyaptığı gibi tarihin öznesi olmaya, böylelikle geleceğibirlikte kurmaya çağırdı.

Konuşmanın ardından Esenyurt İşçi Kültür Evi’ninhazırladığı şiir dinletisi ile programa kısa bir araverildi.

“Söz, yetki, karar işçilere!”

Aranın ardından kurultayın ikinci bölümü direnişçiOntex işçisinin konuşması ile devam etti. Ontex işçisimücadelelerinin, patronlara ve sendika bürokratlarınakarşı olduğunu belirterek taban örgütlülüklerininoluşturulması gerektiğini belirtti. Ontex ürünleriniboykota çağıran direnişçi işçi dayanışmayı büyütmeçağrısı yaptı. “Söz, yetki, karar işçilere!” denilerekserbest kürsü bölümü ile söz kurultaya katılan işçi veemekçilere bırakıldı.

Farklı sektörlerden işçiler kürsüyü kullandı

Bu bölümde metal, tekstil, petro-kimya, gıdasektörlerinden işçiler söz aldı. Fabrikalarındanörnekler vererek canlı konuşmalar yapan işçiler,kurultay gündemleri üzerine önerilerini sundular.Metal işçileri, metal grevi ve burada ortaya çıkansendikal bürokrasi engeline işaret ettiler. Tabanörgütlülüğünün ifadesi olan MİB’i güçlendirme çağrısıyaptılar. Konuşmalar kurultay katılımcıları tarafındansloganlarla karşılandı.

Serbest kürsü bölümünden sonra GrupGölgedekiler sahne alarak kurultayı türkü ve marşlarıile selamladılar.

Divan tarafından yapılan kapanış konuşmasındaEsenyurt’ta infaz edilen Alaattin Karadağ’ın 21Nisan’da görülecek 3. duruşmasına çağrı yapıldı.Kurultay sonuç bildirgesinin ve önümüzdeki süreçteortaya konulacak mücadele hattının, kamuoyu ilepaylaşılacağı ifade edildi.

Kurultayın ardından 1 Mayıs yürüyüşü!

Kurultay bitiminde “Haklarımız ve geleceğimiziçin 1 Mayıs’ta alanlardayız! / BDSP” pankartıylayürüyüşe geçen işçiler, Tabela Durağı’nda eylemlerinisonlandırdılar. Eylemde Esenyurt İşçi Kurultayı’ndanalınan güçle 1 Mayıs’ta Taksim alanında olunacağıvurgulandı. Haklarımız ve geleceğimiz için birleşik,kitlesel ve militan bir biçimde 1 Mayıs’ta alanlaraçıkma çağrısı yapıldı. Kızıl bayraklarla yürüyen işçileryürüyüş ve eylem boyunca coşkulu sloganlar attı.

Kızıl Bayrak / Esenyurt

Yüzlerce işçi kurultaylarda tek yürek oldu!18 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/14* 8 Nisan 2011

Esenyurt’ta kurultay mücadele kürsüsü oldu

Page 19: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

Topkapı-GOP İşçi Kurultayı, Eğitim Sen 4 NoluŞube Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi. Kurultayatekstil, metal, petro-kimya ve taşeron PTT işçileri baştaolmak üzere birçok sektörden işçiler katıldı.

Kurultay, açılış konuşmasının ardından saygı duruşuve sinevizyon gösterisi ile devam etti.

Sinevizyonun ardından divan oluşturuldu. Divanoluşturulduktan sonra BDSP temsilcisi tarafından açılışkonuşması gerçekleştirildi. BDSP temsilcisikonuşmasında, son dönemlerde işçi ve emekçilereyönelik gerçekleştirilen saldırıları ele aldı. Mevzidirenişleri ele alarak, dünya ve Ortadoğu’dakigelişmelere de değindi. İşçi sınıfı ve emekçilerinörgütlü bir güç olarak tarih sahnesine çıkmasıgerektiğini vurguladı. İşçi sınıfının sendikalarda işyerikomiteleri gibi taban örgütlülükleri oluşturmasıgerektiğini vurgulayan temsilci, işçi sınıfının devrimcipartisi etrafında birleşmesi gerektiğini vurguladı.Katılımcıları selamlayarak konuşmasını noktaladı.

Taban örgütlülüklerine vurgu yapıldı

Açılış konuşmasının ardından tebliğ sunumlarınageçildi. Hazırlanan tebliğler işçiler tarafından sunuldu.

“İşçi sınıfının yaşadığı sorunlar ve nedenleri”başlıklı ilk tebliği PTT direnişçisi Rıza Soylu sundu.“Sınıfın inisiyatifini açığa çıkarmanın araçları tabanörgütlülükleri” başlıklı ikinci tebliği ise bir kadın petro-kimya işçisi sundu.

İkinci tebliğin ardından, direnişçi Ontex işçisiGamze Kayhan bir konuşma yaptı. Kayhankonuşmasını taban örgütlülükleri ve sendikal bürokrasikonusunda gerçekleştirdi. Konuşmasında örgütlenmesüreçlerine değinen Kayhan, tabanın söz, yetki, kararhakkı istediğinde sendikal bürokrasinin patronla nasılişbirliği yaptığını vurguladı. Taban örgütlülüklerininönemine değinen Ontex işçisi direnişlerinin sermayeyekarşı olduğu kadar sermayeyle kol kola olan sendikalbürokrasiye karşı olduğunu da vurguladı.

Bu konuşmanın ardından ilk bölüm son buldu.

Taşeronlaştırmaya karşı mücadele çağrısı

İkinci bölümdeki ilk sunumu direnişçi PTT işçisiCafer Kalağ gerçekleştirdi. “Taşeron çalışmaya karşımücadelenin önemi” başlıklı sunumu gerçekleştirenKalağ “Taşeron çalışma, kadrolu çalışan işçiler vekamu emekçileri başta olmak üzere tüm işçi veemekçileri ilgilendiriyor. Bugün taşeronlaştırmayakarşı güçlü bir mücadele örgütleyemezsek, kısmihaklara sahip olan tüm çalışanlar da bu haklarınıkaybedecektir” dedi. Konuşmasında taşeron işçilerinkadrolu çalışanlara karşı kullanıldığını vurgulayanKalağ, sendikaların taşeron çalışanları örgütlemekten

uzak durduklarını vurgulandı. Kendi iş kollarına girenHaber-İş Sendikası’nın bunun somut bir örneğiolduğunu söyledi. PTT önünde gerçekleştirdikleridirenişe de değinen Kalağ buradaki mücadeleninsadece işe iade talebiyle sınırlı olmadığını, taşeronköleliğini hedef aldıklarını ifade etti.

“Fiili-meşru mücadele şarttır”

İkinci bölümün ikinci sunumunu ise Avukat ÜmüsSeğmen gerçekleştirdi. “Fiili mücadele ve hukukisüreç” başlığıyla gerçekleştirdiği sunumda işçi sınıfınınhak alma mücadelesinin en önemli ayağının fiili-meşrumücadele hattı olduğunu vurguladı. Hukuki sürecin tekbaşına yetersiz olduğunu vurgulayan Seğmen son geçenyasalarla işçiler lehine olan kırıntı bir dizi uygulamanında ortadan kaldırıldığını vurguladı.

Seğmen sunumunun devamında işçi sınıfınınsermayenin koyduğu yasalara takılmadan, emeğinhaklılığından aldığı güçle sokaklarda mücadeleyiyükseltmesi gerektiğini belirtti. Taban örgütlülüklerininönemli olduğunu vurgulayan Seğmen işyerikomitelerine ve sendikalara örgütlenme çağrısı yaparakkonuşmasını sonlandırdı.

1 Mayıs’a çağrı

Ardından 1 Mayıs gündemiyle hazırlanan tebliğegeçildi. Bir tekstil işçisi tarafından okunan tebliğde 1Mayıs’ın tarihsel-toplumsal önemine değinildi. 2011 1Mayısı’nın güçlü geçmesi ve her yerin 1 Mayıs alanınadönüştürülmesi için tek tek fabrikalarda ve sanayihavzalarında komiteler kurularak hazırlıklar yapılmasıgerektiği vurgulandı.

Kurultay Hazırlık Komitesi tarafından hazırlananhalk ayaklanmaları ve seçimler gündemli sunumlarzaman darlığından ve açılış konuşmasında iki konununda üzerinde kapsamlı durulması nedeniylegerçekleştirilmedi. Tebliğ ve sunumların bitmesiyleönergeler bölümüne geçildi.

Önergeler ve canlı tartışmalar

Bu bölümde 3 tane önerge sunuldu. Bir tekstil işçisitarafından sunulan ilk önergede, tekstil sektöründeyaşanan temel sorunlara karşı kapsamlı bir çalışmanınörgütlenmesi gerektiği vurgulandı. Tekstil işçileribirliği oluşturulması için gerekli adımların atılmasıgerektiği dile getirildi ve önergede sunulan taleplergündemiyle toplantı çağrısı yapıldı.

2. tebliğ ise 1 Mayıs gündemliydi. 1 Mayıs’ınbölgedeki tüm emek örgütleri ile ortak örgütlenmesi,işyerleri ve sanayi havzalarında 1 Mayıs hazırlık

komiteleri kurularak geniş katılımlı 1 Mayıs’ınörgütlenmesi için gerekli adımların atılması talepedildi. Bunun için en kısa sürede toplantı çağrısıyapılması önerildi.

3. tebliğde yerel kurultayların İstanbul İşçiKurultayı ile taçlandırılması gerektiği vurgulandı. Yerelyoğunlaşmaların merkezileştirilmesi için bunun önemliolduğu vurgulandı. Topkapı-GOP İşçi Kurultayı’nın 2.İstanbul İşçi Kurultayı çağrısında bulunması talepedildi.

Kürsü işçilerindi!

Önergelerin sunulmasının ardından serbest kürsükonuşmalarına geçildi. Bu bölümde farklı sektörlerdentoplam 10 işçi konuştu.

Serbest kürsüden ilk konuşmayı LC Waikiki-Mehadirenişçisi gerçekleştirdi. Meha direnişinin kazanımlasonuçlanmasının arkasındaki en önemli nedeninkomiteye dayalı olması ve fiili meşru bir mücadelehattında ilerlemesi olduğunu vurguladı.

İkinci konuşmayı RSA işçisi gerçekleştirdi.Patronlarının ücretlerini birkaç ay gecikmeli ödediğidönemler yaşadıklarını ifade eden RSA işçisi bu sorunuüretimden gelen güçlerini kullanarak çözdüklerini ifadeetti.

İşçi sınıfının en önemli silahının üretimden gelengüçleri olduğunu vurguladı. Bu gücü kullanmak içintabandan birlik sağlanması gerektiğini vurguladı.

Ardından konuşan PTT’de çalışan taşeron işçisiPTT’de yaşanan ağır ve kölece çalışmadan bahsetti.Taşeron olmanın tam bir kölelik olduğunu vurgulayaraktaşeron çalışmaya karşı kadro talebiyle mücadeleyibüyütmek gerektiğini vurguladı.

Deri Kundura Tekstil İşçileri Derneği Başkanı UğurParlak, bürokrasiden bu kadar bahsedildiği yerdesendikalarda örgütlenme çağrısı yapmanın çelişkili birdurum olduğunu ifade etti. Tekstil işçileriniderneklerinde örgütlenmeye çağırdı.

Bir metal işçisi ise, konuşmasında devrimci işçilerintabandan birliğinin sağlanması için gerekli adımlarınatılmasını vurguladı. Önceki konuşmaya da cevapveren metal işçisi derneklerin, sendikaların ve diğersınıf örgütlerinin birbirinin yerine ikame edilmemesigerektiğini ifade etti.

Ardından konuşan bir matbaa işçisi ise, matbaasektöründe yaşanan güvencesiz geleceksiz yaşamkoşullarına değindi. Matbaa da çalışan işçilerin büyükbir kısmının sigortalarının dahi olmadığını söyleyerek,sigortasız, güvencesiz, düşük ücretle çalışmaya karşımücadelenin önemini vurguladı.

PTT de taşeron olarak çalışan kadın bir işçi isetaşeronda çalışan kadın işçilerin yaşadığı sorunlarıanlatarak konuşmasına başladı. PTT direnişi başlayanakadar hiçbir haklarının verilmediğini ifade etti. Şimdiise bir dizi haklarının olduğunu ve alacaklarını ifadeetti.

Meslek lisesi öğrencisi ise meslek liselerindeki stajsömürüsüne değindi. Son çıkan torba yasayla mesleklisesi örgencilerinin aldığı üç kuruşa dahi gözdiktiklerini vurguladı.

Bir kez daha söz alan PTT direnişçisi Rıza Soylukonuşmasında taşeronluğun neden tercih edildiğinedeğindi. İşçi ve emekçilere dayatılan bu köleliğe karşımücadeleden başka seçenek olmadığını vurguladı.Soylu son olarak “ortak komite-ortak direniş”çağrısında bulundu.

Serbest kürsü bölümünde son olarak şair RahimeHenden bir şiirini okudu.

Serbest kürsü konuşmalarının tamamlanmasınınardından kapanış konuşması gerçekleştirildi. 10’unüzerinde fabrika ve atölyeden işçilerin katıldığıkurultaya, başından sonuna kadar coşku hakimdi.Mücadele ve örgütlenme kararlılığı kurultayın öneçıkan en belirgin özelliği oldu.

Kızıl Bayrak / Topkapı-GOP

Yüzlerce işçi kurultaylarda tek yürek oldu! Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 19Sayı: 2011/14 * 8 Nisan 2011

Topkapı-GOP İşçi Kurultayı:Mücadele kararlılığı öne çıktı

Page 20: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

Yüzlerce işçi kurultaylarda tek yürek oldu!20 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/14* 8 Nisan 2011

İşçi kurultayları, işçilerin kendi kurtuluşları yolundaatılmış tarihsel adımlardır. Direnişteki işçilerin de bukurultaylarda yer almaları, yaşadıkları özdeneyimlerinisınıf kardeşleriyle paylaşarak, kendi sorunlarını ülkesorunlarıyla birlikte ele alarak tartışıp sonuçlarçıkartarak toplumsal hayata taraf olarak müdahilolmalarının sınıfsal anlamı ve önemi büyüktür. Bazenkişiler tarih yaptıklarının farkında olmasalar da bukurultaylarda işçiler kendi tarihlerini yapmaktadırlar.Ekmeği elinden alınarak, yoksulluğun pençesine atılmakistenen işçilerin biraraya gelerek kurultaylarınıörgütleyip sorunlarını tartışıyor oluşları, işçilerbakımından tarihsel bir zafere gidişin habercisidir.

İşçiler üretimde gösterdikleri sebat veyaratıcılıklarıyla kapitalistlerin kasalarını fazlasıyladolduruyorlar. Buna karşılık onların paylarına ise hepsefalet düşmektedir. Yarın korkusu yakalarına yapışanen sadık dostları olmaktadır. Ekmek fabrikasında çalışanbir işçi günde onbinlerce ekmek üretirken evine ekmekgötürememenin korkusunu yaşıyor. Lüks binalar dikeninşaat işçisi, kalabalık nüfusuyla en berbat koşullardabarınmaktadır. Tersane işçisi, yaptığı ve yüzdürdüğügemiye bir kez olsun binememektedir. Metal işçisiürettiği beyaz eşya, bilgisayardan ulaşım araçlarındaninsanca yararlanamamaktadır. Turizm cenneti olduğusöylenen ülkemizin bu olanaklarından diğer işçiler gibiturizm işçisi de yararlanamamakta, dahası onun payınada dolap beygiri gibi günde 14-16 saat koşuşturmadüşmektedir. Yarımada olan ülkemizin yoksul insanlarıdenizi görmeden ve ondan faydalanmadan ölüpgitmektedir. Liste böyle uzayıp gidiyor. Bir yandavurguncular, soyguncu ve sömürücüler, ülke nimetlerinihoyratça yağmalayanlar, diğer yanda ise hep çalışıp dasefaletten kurtulamayanlar...

İşçi kurultayları, işçiler tarafından bu “kötü kadere”atılmış bir tokattır. Kurultaylarda yanyana gelerek kendipolitikalarını ve mücadele hatlarını oluşturma çabalarıbu gidişe son vermenin yolunu bizlere göstermektedir.

“İşçilerin kurtuluşu kendi eseri olacaktır” tarihseldeneyimlerin defalarca kanıtladığı bu gerçek, işçikurultayları aracılığıyla da ülkemizde ete kemiğebürünmeye başlamıştır. Son yıllarda Yunanistan,Portekiz, İtalya vb. ülkelerde yaşanan grev ve genelgrevler emeğin kurtuluş mücadelesinin zaferiylesonuçlanamadıysa, burada asıl eksik olan geleceğehazırlanmamaktandır. Yine Mısır ve Tunus’tadiktatörlerin iktidardan uzaklaşmasını sağlayangörkemli halk ayaklanmaları, kendi zaferlerini

sağlayamadıysa bunların da nedenlerini aynı yerdearamak gerekir.

Kavgaya tutuşmak önemlidir ancak ondan dahaönemli olan, bu kavgayı zaferle sonuçlandırmasınıbilmektir. Kavganın başlaması için çok özel bir çabayaçoğu zaman gereksinim yoktur. Sefalet-zenginlikkutuplaşması bu kavganın başlamasının koşullarınıkaçınılmaz olarak olgunlaştırmaktadır. Bir işçinin asılözel çaba vermesi gereken alan, kaçınılmaz olarakbaşlayan veya başlayacak olan bu kavgayı zaferegötürecek olan kendi öz araçlarını yaratmak olmalıdır.İşçi kurultayları da bu çok yönlü hazırlığın araçlarındanbiri olarak zaferi elde etmede üzerine düşen tarihselrolünü oynayacaktır.

İşçilerin dolayısıyla da işçi kurultaylarının işi zordur.Kolay olan ne var ki? İşsiz kalmak ya da çalışırken bilegelecek korkusuyla yaşamak, ekonomik zorluklarınbizlere dayattığı sonuçlara katlanmak daha mı kolay?Aşağılanıp horlanmak daha mı kolay?

İşçilerin hayatı zaten zorluklarla dolu. Sermayeninköleleştirme koşullarına son vermek için de sermayeyiyenmek zorundayız. Bunu da ancak işçiler, öz politik-ekonomik örgütleri aracılığıyla başarabilir. Bir grevibaşlatıp hak alma mücadelesini başarıyaulaştırabilmemiz için bile kendi kaderimizi kendielimize almaktan başka seçeneğimizin olmadığını kendiöz deneyimlerimizden biliyoruz. TEKEL işçileriningörkemli ve kararlı direnişlerini sermayeden çoksendika bürokrasisinin yenilgiye uğrattığını yakıntarihimizden biliyoruz. Tek Gıda-İş’in sendikabürokratları direniş çadırlarını söktükleri zaman bunakarşı çıkan işçiler, sınıf kardeşleri tarafından yalnızbırakılmasaydı, kendi komitelerinin etrafında saftutsaydı, sendikayı da arkalarından sürükleyerekdirenişlerini zaferle sonuçlandırabilirlerdi.

Ontex işçileri de bu ihanetin bir diğer örneğiniyaşadılar. Onlar bu deneyimlerden de öğrenerektutulması gereken yolu gösterdiler. Demek oluyor ki;işçiler işçi kurultayları vb. araçlar etrafında örgütlenip,kendi kaderlerini ellerine aldıkları zaman, kendipolitikalarını yapmayı başardıkları zaman bu ihanetşebekelerini yerle bir edebileceklerdir. Grevleriörgütleyip öncülük edebilecekleri gibi ayaklanmaları dazafere taşıyacaklardır. TEKEL direnişinde eksik olanbuydu. Mısır’da ve diğer genel grev ve halkayaklanmalarında da eksik olan buydu. İşçikurultaylarının tarihsel anlamı ve önemi buradayatmaktadır.

İşçi kurultayları geleceğekurulan köprüdür

K. Ali

Yaraşır’ın İzmir kurultayına mesajı...

“Sınıfsal öfke vekini bütünşiddetiyle açığaçıkarmalıyız!”

Merhaba arkadaşlar, Kurultayınıza çok istememe rağmen,

programım dolayısıyla katılamıyorum. Amaaklım ve yüreğim sizlerin yanındadır.

Kurultayınızı tarihsel bir momentumdagerçekleştiriyorsunuz. Kapitalizmin yapısalkrizinin derinleştiği bu koşullarda, sınıfsalkutuplaşma da küresel düzeyde şiddetlendi.2009 ve 2010 yılında Avrupa’nın Akdenizhavzası ayağa kalktı. Yunanistan’da 13 ayda10 genel grev ve yaygın sektörel grevlergerçekleşti. Fransa’da uluslararası sınıftarihine geçecek pratikler yaşandı. Bir buçukayda yedi genel grev yapıldı. İtalya’da 1milyon kişi ayağa kalktı. Portekiz’de 24 yılsonra genel grev gerçekleşti. Akdenizhavzası sınıf mücadelesinin odağınadönüştü. 2011 yılı mücadeleyi karşı kıyılarataşıdı. Kuzey Afrika’da Arap halkları ayağakalktı. Tunus ve Mısır isyanla sarsıldı. İsyanve ayaklanma dalgası tüm Kuzey Afrika veOrtadoğu’ya yayıldı. Arap halkları kendikaderlerinin hakimi olmak için arayış içinegirdi. Bu süreç Libya’ya yapılan emperyalistmüdahaleyle bloke edilmeye çalışılıyor.Arap devrimlerinin bastırılıp, kapitaliststabilizasyon doğrultusunda Libya’daemperyalist bir savaş gündeme getiriliyor.

Türkiye’de de kapitalizmin yapısalkrizinin etkileriyle işçi hareketi gelişiyor.Bugün Konak Belediyesi, Casper, DESA, Bat,ÇEL-MER ve PTT işçileri ayakta. Ontexdirenişi hem sermayeye, hem sendikalbürokrasiye karşı gösterdiği dirençle öneçıkıyor. Metal grevi ise işçi sınıfına umutveriyor. Bugün Türkiye’nin işçi havzalarındasınıfsal öfke ve kin birikiyor. Bu direnişler vegrevler bozkırda yanan ateş gibi sınıfa ışıksaçıyor. Arap isyanları ve ayaklanmalarınıyaratan koşullar Türkiye’de de yaşanıyor.Tunus’ta Bouazizi’yi yaratan şartlar Ontex’teÇağatay’ları yaratıyor, yani militandiyalektik işliyor. Artık Avrupa’nın Akdenizhavzasından Kuzey Afrika’ya, KuzeyAfrika’dan Ortadoğu’ya ve oradan Anadolutopraklarına kadar her alan isyan,ayaklanma, direniş ve eylem alanıdır. Artıkbölgesel devrimleri, hatta Önasya devriminitartışacağımız günleri yaşıyoruz. Sizler de bukoşullarda kurultayınızıgerçekleştiriyorsunuz. Unutmayın Çiğli’denya da Bakırçay’dan yaratılacak bir kıvılcımtüm havzayı, tüm kenti tutuşturabilir. Bubilinçle daha fazla yüklenmeliyiz, daha fazlagayret etmeliyiz. Sınıfsal öfke ve kini bütünşiddetiyle açığa çıkarmalıyız. Daha fazlaOntex’ler ve ÇEL-MER’ler yaratmalıyız. Buyol bizi Tunus ve Mısır’daki isyan veayaklanmalarla, Yunanistan ve Fransa’dakigenel grevlerle buluşturacaktır. YolumuzOntex’lerin, ÇEL-MER’lerin yoludur. Yaniyolumuz işçi sınıfının yoludur. Başarılardiliyorum.

Volkan Yaraşır

Page 21: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

Ümraniye’de bulunan Casper Bilgisayar fabrikasında,sendikalı oldukları için işten atılan işçiler direnişlerinikararlılıkla sürdürüyorlar. Sendikalaşmayatahammülsüzlüğünü sürdüren Casper patronu ise işçileresaldırılarını da sürdürüyor.

Geçen hafta, bir yıllık sözleşmesinin bitmesigerekçesi ile işten çıkarılan Fatma Erdoğan da direnişekatıldı. 20 yaşındaki kadın işçi, işten çıkarılmasının asılsebebinin sendika üyesi bir öncü işçi olması olduğunusöylüyor. Fatma Erdoğan’ın direnişe katılmasıyla,Casper’da hukuksuz olarak işten çıkarıldığı için direnenişçi sayısı 8’e ulaştı. Fabrika önünde direnişlerinisürdüren işçilere, üretimde çalışan arkadaşları destekveriyor. Direniş alanında ve üretimde bulunan işçilerbirlikte karar veriyor, birlikte hareket ediyorlar. Casperişçileri, içerde ve dışarıda direnen işçilerden oluşankomitenin toplantılarını da düzenli olaraksürdürdüklerini, geçen hafta yaptıkları toplantı ile direnişsürecini değerlendirdiklerini, eksikliklerinitamamladıklarını ifade ediyorlar.

Casper’da ayak oyunları

%70’i Birleşik Metal-İş’e üye olan Casper işçilerininörgütlü hareket etmesi Casper patronunu zora sokuyor.İşçilerin örgütlülüğünü dağıtmak umuduyla baskılarınıarttıran patron, türlü ayak oyunlarına başvuruyor.Burjuva medyayı reklam ve ilan vermemekle tehditederek, Casper direnişinin medyada yer bulmamasınauğraşıyor. İşçilerin servis güzergahlarını değiştirerek işegeliş gidişleri zorlaştırıyor. Direnenişçi işçilerin deyimiile “fabrika içinde karargah kuran avukatı” aracılığıylaişçilere baskı yapıp gözdağı vermeye çabalıyor.

Nisan’da açıklanan zamlarda sendika üyesi işçilere15-50 TL arası zam yapılırken sendika üyesi olmayanişçilere 100-120 TL arası zam yapılıyor. Sendikalı olupsözleşmesi bitmek üzere olan işçilere ise hiç zamyapılmıyor. Patron, bazı işçileri tehdit, baskı, hakaret ileyıldırmaya çalışıp sendikadan istifaya zorlarken bazıişçilere de sendikadan istifa karşılığında zam ve işgarantisi vaadediyor. Patronun baskıları sonuçsuzkalıyor. İşçiyi yıldırma, bölme, caydırma çabalarınarağmen Casper’da sendikadan istifa eden bir tek işçiyok. Direnişçi işçiler fabrikada büyük oranda örgütlüolduklarını, sendikaya üye olmaktan çekinen bazıişçilerin de kendileri ile dayanışma içinde olduğunu

belirtiyorlar.

İçeriden destek var

Casper’da üretimde çalışan işçiler geçen haftapazartesi, salı günleri yemek boykotu yaparak direnişedestek verdiler. Sendikalı olma hakları için yemekboykotuna çıkan işçiler, pazartesi günü yemekhanedealkışlarla ve boş tabakları birbirine vurarak protestoeylemi gerçekleştirdiler. Casper patronu ise, “Komşularıgürültü yaparak rahatsız etmek”, “Komşu olan Renaultfabrikası patronunun şikayetine sebep olmak”gerekçesiyle işçiler hakkında tutanak tutturmaya çalıştı.Salı günü ise üretimdeki işçiler yemekhane boykotunusürdürerek öğlen yemeklerini direnişteki arkadaşları ilebirlikte direniş alanında yediler. Aynı gün öğleden sonraBirleşik Metal-İş’te örgütlü Mert Akışkan işçileri Casperdirenişine dayanışma ziyareti gerçekleştirdiler. MertAkışkan işçilerinin ziyareti sürerken paydos eden Casperişçileri de sloganlarla direniş alanında yerlerini aldılar.

Patronun tahammülsüzlüğü

Direniş alanında sergilenen örgütlülük vedayanışmaya tahammül edemeyen Casper patronu,servisleri işçileri almadan kaldırmaya çalıştı. İşçilerservislerin önünü keserek eylem sonuna kadar fabrikaönünde beklettiler.

İşçilere baskı yapan, hakaret eden patron yalakası birişçinin direnişçi işçiler tarafından uyarılmasını fırsatbilen patron, asılsız iddialarla, sırayla Ümraniye EmniyetMd., İl Emniyet Md. ve valiliğe şikayette bulundu.Devletin kolluk güçlerini yardıma çağıran patronun buçabası umduğu sonucu doğurmadı. Fakat, direniş alanısürekli sivil ve resmi polisler tarafından “ziyaretediliyor”.

Casper işçileri, örgütlü bir şekilde ve kararlılıkladirendiklerini, direnişlerini mutlaka zaferlesonuçlandıracaklarını ifade ediyorlar. “Ekonomikdaralma” bahanesiyle işten çıkarılan işçiler bunun açıkbir yalan olduğunu, Casper patronu Altan Aras Fakılı’nınbir apartman dairesinde otururken Kandilli’de yalıaldığını, geçtiğimiz aylarda eşine BMW aldığınısöylüyorlar. Sendikalı olma haklarını sonuna kadarsavunacaklarını belirtiyorlar.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 21Sayı: 2011/14 * 8 Nisan 2011

Casper işçileri direnişle kenetlendi

Kampana işçileridestek bekliyor

Deri-İş Sendikası’nda örgütlendikleri içinişten atılan işçilerin Kampana Deri fabrikasıönünde başlattıkları direniş kararlılıklasürüyor. İşçilerle direnişin 16. günündekonuştuk.

- Kampana Deri’de son süreçte neleryaşandı?

Bugün direnişimizin 16. günü ve toplamişten atılan işçi sayısı ise 16’dır. Bizler deişten atmalara karşı mücadelemizi vesendikal mücadelemizi sürdürmeye devamediyoruz.

Hepimiz işten 25/2’den atılmışdurumdayız. İşten atmaların son bir haftadaartmasının temel nedeni atılan işçileri gerialdırmak amacıyla içeride yapılan işyavaşlatma eylemidir. Son dönemlerdemücadelemiz daha da sertleşti. Bizlerburada dururken içeriye kaçak işçisokulmaya çalışıldı ve bizler de buna karşıkapı önünde oturarak kaçak işçilerisokamayacağımızı bildirdik. Ardındanüzerimize ve özellikle önde duran kadınişçilerin üzerine araba sürüldü. Daha sonrabizler burada üzerimize araba sürülürkentaşeron firma bizim hakkımızda savcılığaşikayettte bulunmuş. Daha sonra Deri-İşSendikası yöneticileri ve biz Kampana işçilerisaatler boyunca ifade verdik. Bizler detaşeron firmadan şikayetçi olduk.

Bu saatten sonra bizler yarından itibarenölümüzü ezselerde kaçak işçiyi sokmayacağızve gereken ne varsa onu yapacağız. Çünküson günlerde çok az bir sayıda olsa da içerikaçak işçi sokulup çalıştırılıyor. Bütün işçilerimücadelemize destek vermeye davetediyoruz. Onun dışında kendi sürecimizleilgili geçen hafta yaklaşık 500 kişinin katıldığıbir basın açıklaması yaptık ve geçtiğimizhafta sonu ise direnişimizi Ankara’ya taşıdık.

- Sınıf dayanışması ile ilgili nelerdüşünüyorsunuz?

Deri-İş Sendikası’na üye arkadaşlarımızhaftanın her günü sabah, öğlen ve akşamolmak üzere yanımızdalar. Bizleri hiçbirşekilde yalnız bırakmıyorlar. Onun dışındabizler, daha önce direnişe çıkmış ve bizlerinşu an yaşadığı deneyiminden geçmiş olanRimaks, KDS, UPS işçileri bizleri ziyaretettiler. ÇHD üyesi bazı avukatlar bizleriziyaret ettiler. Onun dışında BDSP, ESP,Özgür Gelecek Gazetesi, Limter-İş, UİD-DERve Hayar Tv ziyaret etti. Ancak alanımızda veçevre fabrikalarda sendikalı olanfabrikalardan hiçbir şekilde ziyaretlergerçekleştirilmedi ve bu duyarsızlığı anlamışdegiliz. Bizler bu fabrikaların yanındayız.

Kızıl Bayrak / Tuzla

Page 22: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

Sınıf hareketi22 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/14* 8 Nisan 2011

KESK’e bağlı Birleşik Taşımacılık ÇalışanlarıSendikası (BTS) üyeleri, Ankara’da TCDD GenelMüdürlüğü, diğer illerde de bölge müdürlükleri önündegerçekleştirdikleri oturma eylemleriyle, kurumda sondönemde yapılan hukuksuz atamaları ve siyasikadrolaşmayı protesto etti.

AnkaraAnkara’daki eylemde basın açıklamasını okuyan

BTS Genel Başkanı Yavuz Demirkol, TCDDyönetiminin demiryolu güvenliğini hiçe sayan haksızve adaletsiz atamalara devam ettiğini söyledi.

Kamu yönetimindeki atamaların kariyer ve liyakatdikkate alınarak yapılması gerektiğini vurgulayanDemirkol, “Son dönemde atamalarda aranan özellik isesiyasal yandaşlık ve AKP’ye yakın sendika üyeliği gibikamu yönetiminde olmaması gereken özellikler’’ diyekonuştu.

TCDD’nin bir şirket olmadığını, kurumbürokratlarının ise şirket yöneticisi olmadığını dilegetiren Demirkol, “Sendikasının genel kurulundaseçimi kaybeden bir sendika başkanını önceki ünvanıolan büro şefliğinden, Eğitim ve Öğretim DairesiBaşkan Yardımcılığına atamada sakınca görmeyenTCDD yönetimi yeni kurulan Trafik Dairesininyapılanmasındaki uygulamaları keyfiliğin ve hukuktanımazlığın somut göstergesidir’’ dedi. Haksız olduğuna inandığı bazı atamalara yönelik deörnekler veren Demirkol, bu atamaların sona ermesitalebini dile getirdi.

KESK Genel Başkanı Döndü Taka Çınar isehükümetin adalete sığmayan uygulamalarının devamettiğini söyledi.

Atamalarda liyakat ve kariyere önem verilmesi

gerektiğini belirten Çınar, ‘’TCDD yönetiminiçalışanlara mobbing yapmaktan vazgeçmeye davetediyoruz’’ diye konuştu. Ardından genel müdürlükbinası önünde oturma eylemi gerçekleştirildi.

İzmirBTS İzmir Şube üyeleri TCDD 3. Bölge

Müdürlüğü önünde oturma eylemi gerçekleştirdi.“Direne direne kazanacağız / BTS İzmir Şube”pankartının yanısıra KESK ve BTS flamalarınınaçıldığı eylemde “Dikkat kaza geliyorum diyor”,“Atamalar hukuki, kazalar takdiri ilahi değildir”,“TCDD babanızın çiftliği değildir”, “Siyasikadrolaşmaya son” yazılı dövizler taşındı. Basınmetnini BTS Şube Sekreteri Tufan Ergüneş okudu.Açıklamada, AKP’nin 9 yıllık iktidarı boyunca siyasalkadrolaşma çalışmaların hız kesmeden sürdürdüğübunun son örneğinin de demiryollarında yaptığıatamalarla olduğu söylendi.

Açıklamada hukuksuz atamalar ve siyasikadrolaşma şu sözlerle ifade edildi: “Sendikasınıngenel kurulunda seçimi kaybeden bir sendika başkanınıönceki ünvanı olan büro şefliğinden eğitim ve öğretimdairesi başkan yardımcılığına atamada sakıncagörmeyen TCDD yönetiminin yeni kurulan trafikdairesinin yapılanmasındaki uygulamaları keyfiliğin vehukuk tanımazlığın somut göstergeleridir. Trafikdairesi başkanlığına, Ulaştırma Memur-Sen GenelBaşkanını atayan TCDD yönetimi tarafından budairenin taşra teşkilatının da aynı mantıklaoluşturulması demiryolu güvenliği açısındankaygılarımızı kamuoyu ile paylaşma zorunluluğunuortaya çıkarmıştır”

Kızıl Bayrak / Ankara - İzmir

BTS’den oturma eylemi

“Kadrolaşmaya ve hukuksuz atamalara son!”

DESA’da ırkçıpropagandaya tepki

ÇHD, 31 Mart günü Sultanahmet’teki İstanbulAdliyesi önünde yaptığı basın açıklamasıyla DESApatronunun, işçileri kışkırtmak için yürüttüğü ırkçıkaralama kampanyasına karşı suç duyurusundabulundu.

Deri-İş üyesi işçiler ve ÇHD adına basın metniniokuyan ÇHD üyesi Zeycan Balcı Şimşek DESApatronunun yürüttüğü ırkçı propagandaya dikkatçekti.

Patronun, sendikada eğitim uzmanı olarak çalışanEren Korkmaz hakkında ‘bölücü’ ve ‘Ermeni’ şeklindeırkçı propaganda yaptığını belirten Şimşek, geçtiğimizsene sendikayla imzalanan protokole rağmenfabrikada baskıların sürdüğünü hatırlattı.

“Örgütlü işçilerden korktuğu kadar başka hiçbirşeyden korkmayan Desa patronu bu sefer deşovenizmin zehrini işçiler arasında yayarak sendikalörgütlenmenin önüne geçmeye çalışıyor” diyenŞimşek, sendika eğitim uzmanı Eren Korkmaz’ınkatıldığı çeşitli etkinliklerdeki fotoğraf vegörüntülerini el altından işçilere dağıtarak ırkçıpropaganda yürütüldüğünü belirtti. Şimşek, Desapatronunun her gün arttırdığı baskıya vepropagandaya karşı sendikalı işçilerin her geçen günarttığını söyleyerek, patronun asıl tahammüledemediği şeyin bu nokta olduğunu söyledi.

DESA patronunun yıldırma kampanyasıyla suçişlediğini vurgulayan Şimşek, ÇHD olarak sendikalfaaliyetin önündeki engellerin kaldırılması içinmücadele etmeye devam edecekerini duyurdu.Açıklamanın ardından, hazırlanan suç duyurusudilekçesi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nasunuldu.

Bericap direnişi 100.gününde

Petrol-İş üyesi Bericap işçilerinin, sendikalörgütlenmenin tasfiyesine ve işçi kıyımına karşıbaşlattıkları direniş 100. gününü geride bıraktı.Direnişin 100. gününde Petrol-İş Sendikası MerkezYönetim Kurulu adına Genel Başkan MustafaÖztaşkın bir mesaj yayınladı.

90 Bericap işçisinin işverenin baskı ve yıldırmapolitikalarına boyun eğmeyerek kışın ortasındadirenişe geçtiklerini belirten Öztaşkın, Bericap’takisendikal örgütlenme mücadelesini anlattı.

Toplu sözleşmenin ardından fabrikadakibaskıların sona ermediğini belirten Petrol-İş GenelBaşkanı, Bericap işçilerinin, “işten çıkartılanarkadaşlarının geri alınması”, “işyerinde taşeronsistemine son verilmesi”, “işçilere sendikaya üye ol - maması yönünde baskı yapılmaması” talepleriylemücadele ettiklerini dile getirdi.

Bericap işçilerinin, talepleri kabul edildiğitakdirde işbaşı yapmaya hazır olduklarını söyleyenÖztaşkın, bu direnişin sona ermesi için “diyalogaaçık” olduklarını belirtti.

DİSK/Emekli Sen Sincan ve Etimesgut şubeleri6 Nisan günü Sincan Lale Meydanı’nda basınaçıklaması gerçekleştirdi.

Emeklilere eksik ödenen alacakların herhangibir mahkeme kararı olmaksızın ödenmesi için imzakampanyası başlatan Emekli-Sen üyeleri basınaçıklamasında hak gasplarına ve emeklilerinmaaşlarının düşüklüğüne değindiler. Hak gasplarıson bulana dek mücadeleyi büyütme çağrısıyapılırken açıklamada şunlar söylendi: “Kazanılanmahkeme kararlarına rağmen SSK ve Bağ-Kur

emeklilerinin TÜFE alacakları ödenmedi, kamuçalışanlarına verilen ek ödemeler Emekli Sandığıemeklilerine verilmedi. 5510 sayılı yasayla sağlıközelleştirildi. Dolayısıyla sağlık kurumlarındamuayene ücreti, ilaç parası ve katılım payı gibiödemek zorunda kalındı”

Mücadelelerini sürdüreceklerini belirtenEmekli-Sen üyeleri, taleplerini duyurmak içinçeşitli araçlar kullanacaklarını belirttiler. Eylemeyaklaşık 50 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Ankara

Emekliler haklarını istiyor

Page 23: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

Sağlık emekçileri 19 Nisan’da başlayacak grevöncesinde provayı İzmir’de yaptı. Dokuz EylülÜniversitesi Tıp Fakültesi’nde 1 Nisan günü tam gün işbırakarak eylem yapan yüzlerce sağlık emekçisinin grevikazanımla sonuçlandı. Taleplerinin karşılanmamasıüzerine 4-5 Nisan tarihlerinde grevlerine devam edensağlıkçılar Sağlık Bakanlığı’nı dize getirdi. Asistan hekimler öncülüğünde “performans sistemine”karşı başlatılan grevin ikinci kez hayata geçirildiği 4Nisan günü hastane bahçesinde grev çadırı kuruldu.

1 Nisan: “Grevdeyiz”Hastanenin kilit noktalarındaki çalışanların büyük

bölümü, sabah saatlerinde Dokuz Eylül Üniversitesi TıpFakültesi girişinde toplandı. SES Dokuz EylülÜniversitesi İşyeri Temsilciliği, İzmir Tabip OdasıAsistan Hekim Komisyonu pankartlarının açıldığıyürüyüşün en önünde “İstifa” pankartıyla asistanhekimler yürüdü.

Başhekimlik önüne kadar süren yürüyüşün ardındanburada SES İşyeri Temsilcisi Sevilay Aydoğdu veAsistan Hekimler adına Anıl Tanburoğlu sağlıkemekçilerine seslendiler. Başhekimle görüşülene dekbina önünde nöbet tutulacağını söylediler.Başhekim Prof. Dr. Eyüp Hazan ise sendikaların,hemşirelerin, asistan hekimlerin temsilcileriylegörüşmeyi kabul etti. Görüşmede, performansuygulamasıyla ilgili tepkiler dile getirildi. Başhekimin,bu sıkıntıların yönetsel değil sistemsel olduğunu dilegetirerek “performansa ben de karşıyım” dediğiöğrenildi.

4 Nisan: Grev çadırları kurulduSağlıkçıların grevi 4 Nisan günü grev çadırlarının

kurulmasıyla devam etti. Üniversite hastanesinin çeşitli

bölgelerine ve duvarlara “Grevdeyiz” yazılı pankartlarasıldı. Hastane bahçesine kurulan platformda çeşitlimüzik grupları sahne alırken sağlık emekçilerininmücadele coşkusu dikkat çekti.

Hastanenin servis giriş kapısı önünde yapılan basınaçıklamasını SES İzmir Şube Başkanı Dr. Veli Atanurokudu. Sağlık çalışanları olarak sağlıkta dönüşümprogramının bir parçası olan performans sistemine,çalışma saatlerinin belli olmadığı esnek ve angaryaçalışmaya karşı eylemde olduklarını belirten Atanur,performans sisteminin toplum sağlığını tehdit ettiğinisöyledi. Eylemde, SES MYK üyesi Dr. Köksal Aydın dabir konuşma yaptı. Sağlık emekçilerinin grevine TTBMerkez Konsey Başkanı Eriş Bilaloğlu da destek verdi.Başhekimliğin ise, greve katılan sağlık emekçilerinitehdit ettiği belirtildi.

5 Nisan: Grev kazanımla sonuçlandıDEÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Füzün’ün çağrısıyla

5 Nisan Salı akşamı gerçekleştirilen toplantıda; SağlıkBakanı Recep Akdağ bu eylemi gerçekleştiren AsistanHekim Temsilcilerini dinledi. Bu toplantıya, İzmir TabipOdası, Asistan Hekim Komisyonu temsilcileri de katıldı.

Bu toplantıda asistan hekimlerin taleplerideğerlendirildi. Toplantı sonunda tüm taleplerin haklıolduğu kabul edilirken bu taleplerin karşılanmasıkararlaştırıldı. Taleplerin, hastanedeki tüm sağlıkemekçileri için geçerli olacağı belirtildi.

Toplantıda varılan anlaşmaya göre; sağlıkemekçilerinin ücretleri, performans sistemi öncesinegöre ödenecek. Çalışanlar hakkında üniversite yönetimisoruşturma açmayacak. İçinde çalışanların da olduğu birkomisyon kurularak, çalışma şartlarının iyileştirilmesiiçin adımlar atılacak.

Kızıl Bayrak / İzmir

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2011/14 * 8 Nisan 2011

Sağlık emekçileri grevle kazandı!

Sağlık emekçilerigreve yürüyor

Sağlıkta özelleştirmelere karşı nitelikli sağlıkhizmeti talebiyle 13 Mart’ta “Çok Ses Tek Yürek”olan sağlık örgütleri greve hazırlanıyor.16 sağlık örgütünün organizasyonu iledüzenlenen Ankara mitinginin ardındaneylemlerine ara vermeyen sağlık emekçileri 19Nisan’da başlamak üzere en az 2 günlük grevkararı aldı.

TTB, SES ve Dev Sağlık-İş’in de aralarındabulunduğu birçok sağlık örgütünün temsilcileri 6Nisan günü düzenledikleri basın toplantısında19-20 Nisan tarihlerinde sağlık hizmetisunmayacaklarını kamuoyuna duyurdular.Önümüzdeki dönemki programlarını açıkladılar.

Ortak basın açıklamasını okuyan TTB MerkezKonseyi Başkanı Eriş Bilaloğlu, 9 EylülÜniversitesi’nde grevlerini kazanımlasonlandıran asistan hekimlerin mücadelesiniselamladı. Asistan hekimlerin 19-20 Nisantarihlerinde gerçekleştirilecek etkinliklerekatılacaklarını bildirdiklerini söyleyen Bilaloğlu,“5 Nisan Asistan Hekim Bayramı olsun” çağrısıyaptı.

Sağlık çalışanlarının talepleri neler

“Türkiye’de yaşayan herkesle ortak: insancayaşamak istiyoruz; piyasaya düşürülmüş birsağlık hizmetinin ‘oyuncusu’, düşükücretle/güvencesiz/uzun süre çalıştırılan bir‘elemanı’ değil, topluma adanmış mesleklerinonurlu üyeleri olarak görevimizi gelecek kaygısıolmadan yapmak istiyoruz” diyen Bilaloğlu,taleplerini dile getirdi. Sağlığın bir hak olduğukabulüyle herkese sağlık, güvenli gelecekistediklerini belirterek öncelik sırası olmaksızın;iş güvencesi, gelir güvencesi, can güvencesi,mesleki bağımsızlık, her türlü katkı-katılımpayının kaldırılmasını istediklerini söyledi.

Etkinliklere çağrı

“19-20 Nisan’da kamu-özel bütün sağlıkkuruluşlarına gelmeyerek, illerde duyurulanyerlerde yapılacak etkinliklere katılarak sağlıkhakkına, herkese sağlık güvenli gelecek talebine,kendileri için iş güvencesi, gelir güvencesinesahip çıkmalarını arzu ediyoruz” diyen Bilaloğluduyarlı kamuoyuna çağrı yaptı.

Bu eylemin gerçek anlamda sorunlarıgörmeyen, duymayan, algılamayanlara etkili biruyarı olacağını belirterek, acil hizmetlerin iseverileceğine dikkat çekti.

Dayanışmanın önemine vurgu yapanBilaloğlu, dayanışma, birliktelik, sağduyu ilesürecin başarıyla sürdürülebileceğini belirtti.

KESK Manisa Şubeler Platformu “İş güvencelikadrolu çalışma” talebiyle Manisa Merkez EfendiHastanesi önünde basın açıklaması yaparak imzastandı açtı.

KESK Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü SerpilDeniz’in okuduğu basın açıklamasında güvencesiz-esnek çalıştırma, taşeronlaştırma, sendikasızlaştırmapolitikaları eleştirildi.

Serpil Deniz, “Emeğimize, geleceğimize, işgüvencemize yönelik saldırılar sürerken busaldırılara karşı emek cephesi olarak birleşik birmücadele örgütlememiz gerekir. Bu mücadeleyi

yaratmak adına 1 Mayıs’a kadar, 13 Mart’ta ‘ÇokSes Tek Yürek’ olarak Ankara’da verdiğimiz ‘GREV’sözünü de canlı tutacağız” diyerek basınaçıklamasını bitirdi.

Eylemde “Alana, eyleme, özgürleşmeye!” ,“Sözleşmeli köle olmayacağız!”, “Yaşasın sınıfdayanışması!” sloganları atıldı.

Çeşitli dernek, sendika ve siyasi partilerin destekverdiği eyleme yaklaşık 60 kişi katıldı. Basınaçıklaması sırasında Kamu Emekçileri Bültenidağıtımı da yapıldı.

Sosyalist Kamu Emekçileri / Manisa

“GREV sözünü canlı tutacağız”

Page 24: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

Arap dünyasındaki halk isyanlarına karşı ilkkapsamlı saldırı Bahreyn’de başladı. Libya’daemperyalistlerin askeri saldırısı halini alan karşıtaarruzu, Yemen’de ise katliamlar ile Suudi Arabistanmerkezli dış müdahaleler şeklinde cereyan etti.

Halk isyanları sadece diktatörlere değil, onlarınarkasındaki emperyalist-siyonist güçlerin bölgeselplanlarına da darbe vurduğu için, gelinen aşamadagerici güçlerin ortak saldırılarına uğruyor. Gericisaldırıların aldığı boyut, demokrasiden, insanhaklarından, özgürlüklerin genişletilmesinden yanaolduklarını söyleyen emperyalist güçler ile Türkdevleti gibi işbirlikçilerinin iğrenç ikiyüzlülüğünü tümçıplaklığı ile gözler önüne seriyor.

Pek çok kez vurguladığımız gibi, emperyalistler ileişbirlikçi rejimler, diktatörlere tam destek vermiştir,vermektedir. Zira emperyalist-siyonist güçlerin bölgepolitikaları ancak diktatörler eliyle yürütülebiliyor.Dolayısıyla diktatörlere karşı her mücadele, özeldeemperyalist-siyonistlerin, genelde tüm gerici güçlerinçıkarlarını da zedelemektedir.

Bahreyn, Yemen ve Libya’daki halk isyanlarıkarşısında sergilenen tutum, gerici güçlerinmaskelerini paramparça etmiştir. Bu ülkelerdekihareketlere karşı farklı tutumlar alan gerici güçodakları, bunu sadece ikiyüzlülükten değil, bölgeselçıkarlarını her şeyin üstünde tuttuklarından dolayıyapıyorlar.

Sivil halkı katletmek için Suudi Arabistan ordusunuBahreyn’e gönderenler, sivil halkı korumak adınaLibya’ya vahşi bir saldırı başlattılar. Yemen’de halkıkatleden diktatöre destek veren gerici güç odaklarınınher üç ülkedeki amaçları aynı; halk hareketini ezmekveya yozlaştırmak.

Bahreyn ve Yemen’de diktatörden yana, Libya’da“diktatöre karşı” tutum alan emperyalistlerin bölgeselpolitikası riyakarlıkta sınır tanımadıklarını gösterse de,aynı amaca hizmet ediyor. Onlar ne pahasına olursaolsun, işbirlikçi zorba rejimlerin işbaşında kalmasınısağlama derdindeler.

Yemen’de katliamlar diktatörükurtarmaya yetmeyecek

Haftalar önce halk ayaklanması boyutuna varanYemen’deki hareket, azgın devlet terörüne maruzkalıyor. Amerikancı diktatör Ali Abdullah Salih’e bağlıkolluk kuvvetleri ve kiralık katiler ortalığa salınırken,geçtiğimiz Cuma (1 Nisan) günü gerçekleşen kitleseleylemde 50’yi aşkın eylemci, keskin nişancılartarafından katledildi. Katliam Libya saldırısınıngölgesinde bırakılsa da, isyan eden halkı sindirmekolası görünmüyor. Katliamlara rağmen eylemleredevam eden yüzbinler, diktatörü barışçı yollarladevirene kadar mücadeleye devam edeceklerini ilanediyorlar. Başkent Sana, Teaz ve diğer kentlerdekieylemler, genç kuşaklarla emekçilerin mücadeledekikararlılığını gösteriyor.

Vahşi katliamları izleyen emperyalistler, AbdullahSalih ve çetesinin işbaşında kalması için çabalıyorlar.Örneğin ne diktatöre ne etrafındaki tetikçilerine karşıherhangi bir yaptırım sözkonusu. Emperyalistlerinaçıktan yaptıkları tek şey, silahsız halka karşı aşırışiddet kullanılmaması şeklindeki vaazlardan ibaret.

Aktif dış müdahale ise, bölgesel gericiliğin kalesiSuudi Arabistan tarafından yapılıyor. Taraflarıbarıştırmaya çalışan Suudi rejimi, Abdullah Salih’ikurtarma çabasında. Elbette emperyalistlerinonayıyla…

Bu aynı rejim, Bahreyn’e işgalci güç göndermiş,Libya’yı hedef alan saldırının başlatılması için yoğunçaba harcamış, devrilen Tunus ve Mısır diktatörlerinison ana kadar desteklemiştir.

İsyan eden Yemenliler de, Suudi Arabistanrejiminin halklara düşman, emperyalizme vediktatörlere dost olduğunu biliyorlar. Bundan dolayıDeğişim Meydanı’ndaki gençler, taleplerinin açık venet olduğunu, diktatör Abdullah Salih yönetimibırakana kadar mücadeleye devam edeceklerini ilanettiler.

Gerilimin arttığı Yemen’de rejim silahlı çatışmalarıkışkırtıyor. Askeri açıdan avantajlı olduğunu bilendespot rejimin şefleri, olayların bu noktaya varmasıiçin provokasyonlar düzenliyor. Oyunun farkında olanemekçiler bundan kaçınmaya çalışıyorlar.

Rejimin provokasyonları boşa düşürülebilirse, hememperyalistlerin Suudi Arabistan eliylegerçekleştirmeye çalıştıkları gerici müdahale boşadüşürülecek hem de diktatör defolup gitmek zorundakalacaktır.

Bahreyn’de azgın devlet terörü halkın iradesini kıramayacak

El Cezire kanalı dahil medya tekellerininBahreyn’deki saldırılara gözlerini yumması veemperyalistlerin tam desteği, el Halife despotu ileonun hamisi ve suç ortağı olan Suudi Arabistan’ı iyicepervasızlaştırdı.

Vahşi bir şiddetle İnci Meydanı’nı boşaltanBahreyn ve Suudi Arabistan orduları, katliam,tutuklama, gözaltında kaybetme, işten atma ve diğerzorbalık yöntemleriyle isyan eden halktan intikamalmaya çalışıyor. Ülke genelinde tam bir sıkıyönetimuygulayan rejim, isyana katılan işçi, memur, gazetecive büyük şirket çalışanlarını toplu bir şekilde iştenatıyor. Siyasi parti, sendika, dernek ve diğer

örgütlerinin yöneticilerini zindanlara dolduruyor.Yanısıra isyana destek veren öğretmenler, avukatlar,doktorlar, yazarlar, gazeteciler, sanatçılar ve Şii dinadamları da sürek avının hedefi durumundalar.

Halen zindanlara kapatılamayan siyasi eylemcilerile insan hakları savunucuları, bu vahşi sürek avınındespot rejime, Amerikancı Suudi Arabistan’a veemperyalistlere duyulan öfkeyi günden güne arttığını,hiçbir saldırının Bahreyn halkının iradesinikıramayacağını ifade ediyorlar. Muhalefet Cuma günüiçin eylem çağrısı yapmış bulunuyor.

Sürek avı ile halkı sindirmeye çalışan despot kral elHalife ve Riyad’taki Suudi Kralı Abdullah dikenüstündeler. Zira bu Amerikancı despotlar halkıntaleplerinden vazgeçmediğinin farkındalar.

Suriye rejimi ayakta durmanın yollarınıarıyor

Halk hareketini zorbalık ve tavizlerle durdurmayaçalışan Beşşar Esad yönetimi, destekçilerini sokaklaradöktü. Kayda değer bir kitle tarafından desteklenenrejim, tavizlere rağmen halk isyanları dalgasınısavuşturmanın kolay olmadığının farkındadır. Bundandolayı ekonomik, siyasi, sosyal reformlar vaadedenEsad, halka karşı şiddet uygulanmasına karşı olduğunuiddia etmeye devam ediyor.

Her resmi açıklamada halkın korunmasını telkineden ifadeler kullanan Baas yönetimi, çeşitlimanevralar deniyor. Son olarak Dera’da gerçekleşengenel grev sırasında halka doğrudan saldırmayankolluk kuvvetleri, havaya ateş açarak kitleyi dağıtmayaçalıştı. Haseki kentindeki Kürt ileri gelenleriyle bizzatgörüşen Beşşar Esad, hareketin yayılmasını önlemeyeçalışıyor. Kürtlere belli vaatlerde bulunan Esad, bukonuda somut adım atma cesareti gösterebilirse, Kürthalkının harekete etkin katılımını önleyebilir.

Vaadedilen reformların gerçekleştirilipgerçekleştirilmeyeceği belli değil. Vaadlerle ilgilisomut adımların atılmaması, katliamlardan sorumluolanlardan hesap sorulmaması durumunda, Baasyönetiminin hareketin yayılmasını önlemesi zorgörünüyor.

Ortadoğu24 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/14* 8 Nisan 2011

Arap halkları saldırı, savaş vegericilik kıskacından çıkış yolu arıyor

Page 25: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

Göpingen BİR-KAR’dandayanışma

Direnişçi Ontex/Canbebe işçileriyle dayanışmaamacıyla yurtdışında başlatılan destek kampanyasısürüyor. BİR-KAR çalışanları Almanya’nın Göpingenşehrinde dayanışmayı yükseltiyorlar. Göpingen BİR-KAR’ın dayanışma mesajında şu ifadeler yer aldı:

“Direnişinizin politik desteğin yanısıra maddidesteğe de ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Bunun için bizde Göpingen/BİR-KAR olarak direnişinizi coşkuylakarşılıyor ve tam bir dayanışma içinde olduğumuzubildiriyoruz. Bulunduğumuz ülkede dayanışmaçabalarımıza hız kazandırdık. Elimizdeki tümimkanları değerlendirmeye çalışıyoruz. Haklı veonurlu direnişinizin politik siyasal boyutunu buradakiyerli ve göçmen işçi ve emekçilere anlatarak maddidestek talebinde bulunuyoruz. Ayrıca, haklıdirenişinizi bölgemizdeki bir düğüne taşıdık.Direnişinizin duyurusunu yaparak 312 Euro topladık.Bu parayı en kısa zamanda size ulaştıracağız.Bundan sonra da çalışmalarımız devam edecektir.”

Ontex direnişinin sesi Bielefeld’de Ontex işçileriyle uluslararası sınıf dayanışması

büyüyor. İşçilerin Birliği Halkların KardeşliğiPlatformu (BİR-KAR), Almanya’nın Bielefeldşehrinde stand faaliyeti başlattı.

BİR-KAR çalışanları imza kampanyasınınyanısıra Ontex firmasının ürünlerini satan marketlerinönünde ve kitlelerin yoğun olarak bulunduğumerkezlerde boykot çağrısını yükseltiyorlar.

Boykot çağrısı yayılıyor

Ucuz emek sömürüsünün yoğun olduğu ülkelerdeüretim yapmasıyla gündeme gelen ve aynı zamandaOntex ürünlerinin de satıldığı Lidl ve Aldi önündestand açıldı.

30 Mart günü ilk olarak saat 17:00-19:00 arasıLidi’nin önünde stand açan BİR-KAR çalışanlarıstand faaliyeti sırasında, Ontex firması hakkında bilgiveren ve Ontex işçilerinin işten atılmasını anlatanbildirileri kullanarak imza topladılar. “Yaşasınişçilerin birliği, halkların kardeşliği!“, “Ontex işçileriyalnız değildir”, “Yaşasın sınıf dayanışması!” ve“Ontex ürünlerine boykot!” yazılı Almanca ve Türkçeşiarlı dövizleri kullanan BİR-KAR çalışanları, yoldangeçen ve alışveriş yapmak isteyen insanların standayönelik yoğun ilgisiyle karşılaştılar.

Bu ilgiyi farkeden Lidl yöneticileri standfaaliyetinden rahatsız oldular. BİR-KAR çalışanlarınıLidl önünden uzaklaşmaları için ikna etmeye çalışanyöneticiler, uzaklaşmadıkları koşullarda polisçağıracaklarını söyleyerek tehditler savurdular.Yöneticilerin tehditlerine prim vermeyen ve standıaçık tutmaya devam eden BİR-KAR çalışanları ikincistandı 2 Nisan günü Bielefeld’in en merkezi yeri olanJahnplazt’da açtılar. Bu sefer görsel olarak daha etkiliolması için Ontex işçilerinin resimleri ile “Ontexürünlerine boykot”, “Ontex işçileri yalnız değildir”,“Yaşasın enternasyonal dayanışma!”, “Yaşasınişçilerin birliği, halkların kardeşliği!”, “Ucuz işgücüneredeyse, tekeller orada!”, “Tekeller düşük ücret,uzun çalışma saatleri, yaşam garantisinin olmamasıdemektir!” şiarlı dövizler kullanan BİR-KARçalışanları megafonla kısa açıklamalar yaparakinsanları destek olmaya, imza atmaya çağırdılar.Faaliyet sırasında bildiriler de yoğun olarakkullanıldı.

Kızıl Bayrak / Göpingen -Bielefeld

ABD, İsrail, Suudi Arabistan gibi gerici güçlerinEsad rejiminin yıkılmasını istemeleri, Baas yönetimininelini kısmen de olsa güçlendiriyor. Nitekim dış güçlerinkomplosundan söz etmeye başlayan Esad, bu girişiminsiyonizme karşı direnişlerini kırmak için başlatıldığını

iddia ediyor. Halk hareketinin başlamasını dış güçlerle açıklamak

boş bir iddia olsa da, Müslüman Kardeşler örgütününSuudi Arabistan’la ilişkisi dikkate alındığında, gericigüçlerin ortaya çıkan hareketi yönlendirmek için elovuşturduklarından şüphe edilemez. Nitekim siyonistcumhurbaşkanı Şimon Perez’i Beyaz Saray’da ağırlayanABD başkanı Obama, Suriye’de kurulacak yönetiminİsrail’le barış yapacağını umduğunu açıklamışbulunuyor.

Bu girişimlerin ne boyutta olduğu belli değil, ancakGolan Tepeleri İsrail işgali altındayken, emperyalist-siyonistlerle işbirliği yapacak bir gücün Suriyehaklarının çoğunluğu tarafından desteklenmesi de olasıdeğil.

Gösterilerde duyulan mezhepçi sloganlara karşı,Esad yanlısı gösterilerde mezhepsel ayrıma karşı şiarlaröne çıkarıldı. Bunun üzerine açıklama yapan MüslümanKardeşler, mezhepsel değil ulusal temele dayalı biryönetimi savunduklarını ilan ettiler.

Göründüğü kadarıyla Suriye’deki hareket henüzyönünü çizmiş değil. Kesin olan ise, Baas rejiminineskisi gibi yola devam etmesinin mümkün olmadığıdır.

Ortadoğu Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2011/14 * 8 Nisan 2011..

Essen’de nükleerkarşıtı eylem

Almanya’da nükleer karşıtı eylemler artaraksürüyor. Nükleer enerji üreten en büyüktekellerden biri olan RWE’nün merkezininbulunduğu Essen’deki eylemler önemli biryerde duruyor.

Bu eylemlerden biri de 2 Nisan günügerçekleştirildi. Eylem için Wiliy BrandMeydanı’nda toplanılarak RWE binasının önüneyüründü.

Yürüyüşe geçtiğimiz haftalardan daha yoğunbir katılım sağlandı. Sıradan insanların bizzatkendi imkanlarıyla hazırladıkları çok sayıdarenkli döviz ve pankartlar ayrıca dikkatçekiciydi. Eylem oldukça canlı ve coşkulu biratmosferde gerçekleşti.

BİR-KAR taraftarları eyleme kızıl bayraklardövizlerle katıldılar. Eyleme katılan çeşitliliberal çevreler BİR-KAR’ın taşıdığı dövizlerdenrahatsız oldu. Bu çevrelere gereken yanıtverildi.

Her hafta binlerce insanın katıldığı bugösterilere devrimci güçler oldukça zayıf birkatılım sunuyorlar. Katılımın ezici çoğunluğunuda Greenpeace gibi örgütler sağlıyor.

Emperyalistlerpetrolün peşinde!

Halk isyanı başlayana kadar Kaddafirejimiyle yaptıkları anlaşmalarla Libyapetrolünü yağmalayan petrol şirketleri, buyağmayı olduğu gibi sürdürme derdinde. Buamaçla da “rejim muhalifleri”yle, yani Kaddafirejiminin yerini doldurmaya aday burjuvamuhalefetiyle petrol pazarlığı yaptıkları ortayaçıktı.

İngiliz Financial Times gazetesinin haberinegöre, bu pazarlığın sonucunda Libya’dakimuhalefet güçleri petrol sevkiyatınahazırlanıyor. Gazetenin haberine göre, Liberyabandıralı Equator adlı tankerin TobrukLimanı’na ulaşması bekleniyor. Gazeteninhaberine göre ayrıca, İtalya’nın muhaliflerlepetrol görüşmesi yaptığı açığa çıktı. AvrupaBirliği’nden bir heyetin de önümüzdekigünlerde daha iyi şartlarda anlaşma yapmakiçin direnişçilerle görüşeceği bildirildi.

İsyancıların denetimindeki Agoco petrolşirketinin günde 100 bin varil petrol ürettiği veTobruk’ta depolanmış yaklaşık bir milyon varilpetrolün olduğu belirtiliyor.

Ontex enternasyonal dayanışma!

2 Nisan 2011 / Bielefeld

Page 26: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

Dünya26 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/14* 8 Nisan 2011

Libya’da devam eden emperyalist saldırının başınıçeken ABD-Fransa ikilisi, Batı Afrika ülkelerindenFildişi Sahili Cumhuriyeti’nde de işbaşında. Fransadoğrudan, ABD ise Birleşmiş Milletler “Barış Gücü”adı altında bu ülkeye askeri müdahalede bulunuyor.

BM şemsiyesi altında Fildişi Sahili’ndekonumlanan işgalci asker sayısı 10 bin civarındadır.Eski sömürge gücü Fransız Licorne askerlerinin sayısıise -yeni yapılan takviye ile- 1600’e ulaştı. Öte yandanTürk devleti de 18 polisle BM işgal gücüne destekveriyor.

Fransa ile BM katliamların suç ortaklarıdır

Bu işgalci güçler, Fildişi’ndeki gerici odaklararasında devam eden çatışmada fiilen yer alıyor.Gelinen aşamada hem ABD hem Fransızemperyalistleri, 26 Ekim 2000’den bu yanacumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan LaurentGbagbo’ya karşı süren savaşa katıldılar. Fransızbirlikleri ile “barış gücü” askerleri, Gbagbo’ya sondarbeyi indirmek için başkanlık sarayını dabombalıyorlar. Nitekim, Gbagbo’nun ülkeden kaçmasıya da yakalanmasının an meselesi olduğunubildiriyorlar.

Fransa, savaşa katılmasını Gbagbo güdümündekigüçlerin sivilleri katletmesiyle gerekçelendirirken, BMşefi Ban Ki Moon da saldırı talimatını sivillerinkorunması gerekçesiyle verdiklerini, bunun Gbagbo’yakarşı bir savaş ilanı anlamına gelmediğini iddia etti.Gbagbo’ya bağlı kuvvetlerin sivillere karşı havantopu,roket atar, bazuka ve ağır makinali tüfek gibi silahlarabaşvurduğunu belirten BM şefi, ABD emperyalizmiadına katliamlara ortak olmalarını, bu söylemlerlegerekçelendirmeye çalışıyor.

Son haftalarda yoğunlaşan çatışmalarda 1500’üaşkın kişi öldürülürken, 1 milyonu aşkın kişi deyerinden yurdundan edildi. Gerici güçlerin savaşıarasında sıkışan halk, savaşın faturasını ödemekdurumunda kalıyor.

Fransa-ABD ikilisinin bu ülkeye müdahale etmesi,yıllarca süren iç çatışmaların patlak vermesinde deetkili olmuştur. Fransa, eski sömürgesi olan Fildişiüzerindeki egemenliğini sürdürmek için çabalarken,ABD emperyalizmi ise, maden zengini ülkeninyağmasından pay alabilmek için, yıllardan beri kirlimanevralar çeviriyor.

Fildişi Sahili’ndeki olaylar, emperyalistlerin elinindeğdiği yerin kan gölüne döndüğünü bir kez dahakanıtlamaktadır.

Emperyalistler petrol ve maden kaynakları peşinde

“Demokrasi ve özgürlük” ihraç etme zırvalarınıterk eden emperyalistler, son dönemde “sivillerikoruma” söylemini öne çıkartmaya başladılar.Riyakarlığın daniskası olan bu söylemin de ezilenhalklar nezdinde zerre kadar değeri bulunmuyor. Zira100 yılı aşan deneyimleri ezilen halklara,emperyalistlerden hayır gelmeyeceğini binlerce kezgöstermiştir.

Aynı durum Fildişi Sahili halkları için de geçerlidir.7 Ağustos 1960’da Fransa’dan bağımsızlığını ilan edenbu ülke, gelinen yerde, emperyalistlerleişbirlikçilerinin gerici çıkar çatışmalarının arenasıdurumundadır.

Resmi dili Fransızca olan 18 milyon nüfuslu FildişiSahili’nde, halen -sömürgecilik döneminden kalan-12 bin Fransız yaşamaktadır. “Vatandaşlarınıkoruma” bahanesini de kullanan Fransa, “eskisömürgeyi yeni sömürgeye” çevirme konusundabelli bir başarı kazanmıştır. ABD’nin de kanlıellerini bu ülkeye atması işleri karıştırsa da,Fransa sefil çıkarlarını koruma konusunda kararlıgörünüyor.

Günde 32,900 varil petrol üreten FildişiSahili’nin toplam 220 milyon varil petrolrezervine sahip olduğu tahmin edilmektedir.Ülkenin en önemli doğal kaynakları petrol,doğal gaz, elmas, mangan, demir cevheri,kobalt, boksit, bakır, altın, nikel, tantalolarak sıralanıyor. Ayrıca Fildişi Sahili,kakao üretiminde dünyada ilk sırayıalıyor ve ülkenin iklimi, tarımsalüretime de elverişlidir.

İşte emperyalistlerin FildişiSahili’ne “yakın ilgi”göstermelerinin esas sebebi, buzenginliğin yağmasından dahabüyük payı almaktır.

Halk gerici iktidarsavaşları arasında kaldı

Bağımsızlık ilanındansonra nispeten istikrarlıbir dönem yaşayanFildişi Sahili, 1999’dagerçekleşen darbe ile

iç çatışmalar sürecine girdi. Müslümanların çoğunluktaolduğu Kuzey ile Hıristiyanlar’ın çoğunlukta olduğuGüney şeklinde bölünen ülkede, gerici güçlerin iktidarsavaşı tırmandı.

Güneyin egemenliğine karşı 2002’de kuzeydebaşlayan isyan bölünmeyi daha da derinleştirdi.

8 yıldan beri ülkede iki başlı yönetimin bulunması,sorunları daha da karmaşık hale getirdi. BaşkentAbidjan’da, ayrı ayrı devlet başkanı olarak yemin edenve hükümetlerini kuran Gbagbo ve Ouattara’ya bağlıgüçler arasında çatışmalar, o dönemden berisürmektedir. Ülke ekonomisini çökerten, işsizlik veyoksulluğu arttıran, sağlık ve eğitim hizmetlerinidramatik bir şekilde aksatan çatışmaların, Kasım2010’da gerçekleştirilen seçimlerle aşılacağıvarsayılıyordu.

Oysa tam tersi oldu. Zira 2005’te görev süresidolmasına rağmen, seçimlerin tarihini erteleyerekbugüne kadar koltuğunda oturmayı başaran LaurentGbagbo, Bağımsız Seçim Komisyonu’nun açıkladığısonuçlara göre seçimi kaybetmesine karşın tahtını terketmeyi reddetti. Bu ise çatışmaları daha daalevlendirdi.

Bağımsız seçim komisyonu, eski başbakan ve IMFyetkilisi Alassane Ouattara’nın oyların 54.1’ini alarakseçimi kazandığını ilan etmesinden sonra Gbagboyönetimini tanımayan muhalefet, çatışmalardaüstünlük sağlamasına rağmen, başkenti ele geçirmeyibaşaramadı. Bu aşamada kullanım süresi dolan, eskiişbirlikçileri Gbagbo’yu çöpe atmaya karar veren

emperyalistler, IMF yetkilisi Alassane ileyola devam etmeye karar vermişgörünüyorlar.

Bu gerici çatışmaların ağır faturasınıödeyenler, çatışmaların doğrudan tarafıolmayan Müslüman/Hıristiyan işçiler,

emekçiler ve yoksul köylülerdir.Yansıyan bilgiler, Fildişi

Sahili’nde emekçileri temsileden güçlü bir siyasal parti veya

örgütün bulunmadığına işaret ediyor.Oysa etnik/dinsel aidiyeti ne olursa olsun,

işçi ve emekçilerin çıkarlarını, ancakemperyalizme ve işbirlikçilerine karşı

mücadele eden parti veya örgütler savunabilir.Fildişi Sahili emekçileri, kendi örgütlülüğünü

inşa edene kadar yazık ki, gericiçatışmaların faturasını ödemekten

kurtulamayacaktır.

Fildişi Sahili’ne emperyalist müdahale

Page 27: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

Kocaeli’de polis terörüKocaeli Üniversite öğrencileri, Büyükşehir

Belediyesi’nin otobüs ve minibüs taşıma ücretlerineyaptığı zam ile seyahatlerde kart zorunluluğugetirilmesini 6 Nisan günü protesto etti.

Umuttepe Yerleşkesi Sosyal Tesisleri önünde birarayagelen öğrenciler, Gazanfer Bilge Caddesi AtatürkBulvarı’na yürüdü. “Ulaşım hakkımızı kazanacağız!Üniversitenin ve belediyenin ulaşım soygununa ‘hayırlıişler’ demiyoruz! / Kocaeli Üniversite Öğrencileri”pankartının arkasında yürüyen yaklaşık 200 öğrenciİzmit kent merkezine ulaştı. Öğrencilerin önü çevikkuvvet tarafından kesilirken, polis caddenin trafiğekapatıldığını ileri sürerek öğrencilere saldırdı.

Polisin tehditlerine karşın yoldan ayrılmayanöğrenciler önce çevik polis tarafından çembere alınarakyolun dışına çıkartılmaya çalışıldı. Bu sırada çemberindışına çıkan bazı öğrenciler, polise taş ve sopa attı. Polisise öğrencilere biber gazıyla saldırdı. 11 öğrencigözaltına alındı.

İÜ’de faşist-polis saldırısı5 Nisan günü MHP’li faşistlerin eli kanlı katil

Alparslan Türkeş’in ölümü ile ilgili “İstanbulÜniversitesi Ülkücüleri” imzasıyla bildiri dağıtmalarıilerici ve devrimci güçler tarafından engellendi. Bununüzerine, üniversiteye girerek öğrencilere saldıran çevikkuvvet solcu öğrencilerin kararlı tutumu karşısındakampüsü terk etti.

Faşistlerin ana kapıda bildiri dağıtmaya başladığıhaberi gelmesi üzerine Merkez Kampüs’te 50 kadarsolcu öğrenci kapıya giderek bildiri dağıtımınıengellemeye çalıştı. Kapıya yaklaşıldığında atılan“Beyazıt faşizme mezar olacak!” sloganı üzerineMHP’liler kapıdan ayrılarak çevik kuvvetin arkasınasığındı.

İlerici ve devrimci öğrenciler kendilerine soda atanfaşistlere ve önlerinde duvar örmüş polislere anladıklarıdilden karşılık verdi. Solcu öğrencilerin bu müdahalesi

sonrasında kalkanlarla öğrencileri iterek üniversiteyegiren polis, öğrencileri copladı. Öğrencilerindağılmaması üzerine üniversiteyi terk etti. Polislerinardından dışarı çıkan öğrenciler Beyazıt Meydanı’nda 15dakika boyunca polisi ve devlet terörünü teşhir ederek 1Mayıs çağrısı yaptı. Konuşmalara fakültelerde de devamedildi.

Devrimci öğrenciler faşistlerin bir kez daha bildiridağıtmaya başlaması üzerine yeniden ana kapıdatoplandı. Bunu görerek faaliyetlerine son veren 15 kadarfaşist, çeviğin gerisinde beklemeye başladı. İlerici vedevrimci öğrenciler polis ve faşistler alanı terkedenekadar bekleyişlerini sürdürdüler. Ardından sloganlarlatoplu çıkış gerçekleştirildi.

DTCF’de faşist provokasyon31 Mart Perşembe günü DTCF’de faşistlerin bir

yurtsever öğrenciye küfür ederek saldırması üzerineilerici ve devrimci öğrenciler faşistleri geri püskürttü.Daha sonra refleks bir şekilde faşistlerin bulunduğu arkakantine gidilmeye çalışıldı. Arka kantinin önünegelindiğinde adeta etten bir duvar örerek barikat kuranÖGB’lerden de cesaret alan faşistler küfürler ve tehditlersavurdu. İlerici ve devrimci öğrenciler ise sloganlarlakarşılık verdi. Aşağıya inme cesareti gösteremeyenfaşistler, devrimci öğrencilerin oradan ayrılmasınınardından dışarıdan getirdikleri faşistlerle birlikte topluçıkış yaptılar. Devrimci ve ilerici öğrenciler defaşistlerin çıkışından bir süre sonra DTCF’den YükselCaddesi’ne kadar sloganlarla yürüyüş gerçekleştirdi.Yüksel’de yapılan basın açıklaması sonucu eylem sonbuldu.

1 Nisan günü ise konuyla ilgili dekanla görüşmeyapıldı. Faşistlerin bu saldırıları karşılıksız kaldığısürece örencilerin de kendi çözümlerini üreteceğivurgulandı. Ayrıca ÖGB, polis ve faşist çetelerin işbirliğiteşhir edilerek bundan sonra ÖGB’lerin öğrencilerinyaşam alanlarında gezmesinin istenmediği söylendi.Olayın takip edileceği söylenerek görüşme sonlandırıldı.

Ekim Gençliği / İstanbul Üniversitesi - DTCF

Gençlik hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2011/14 * 8 Nisan 2011

“Polis-idare-faşist işbirliğine son!”

EkimGençliği’ndensöyleşi

Ankara Ekim Gençliği, 31 Mart Perşembegünü “Neden sosyalist devrim diyoruz?” konulubir söyleşi gerçekleştirildi.

Söyleşi Mahirler nezdinde devrimci siperyoldaşlığına vurgu yapan ve sosyalizmmücadelesine çağrı yapan bir konuşma ilebaşladı. Söyleşinin önemine değinilerek veMahirleri anmanın onların mücadelesini ileriyetaşımaktan geçtiği vurgulandı.

Ekim Gençliği temsilcisinin 60’lardangünümüze sosyalizm mücadelesinin gelişiminianlatması ile devam eden söyleşide, komünisthareketin nasıl bir süreçte ve hangi amaçlaortaya çıktığı vurgulandı. Ardından daha genişbir sunuma geçildi.

Devrimin karakterinin neden “sosyalistdevrim” olarak tanımlandığı anlatıldı.Konuşmanın devamında Kuzey Afrika veOrtadoğu halklarının mücadelesine dedeğinildi. Soru-cevap şeklinde ilerleyen bubölümde canlı tartışmalar yapıldı.

Söyleşi, son olarak sosyalist devrim tezinisavunun diğer yapılarla olan farkın açıklanmasıile son buldu.

Etkinliğe ODTÜ, Hacettepe, Gazi ve AnkaraÜniversitesi’nden öğrenciler katıldı.

Önümüzdeki günlerde yapılacak 1 Mayıssöyleşisiyle, etkinlikler devam edecek.

Çalışmalardan...Ekim Gençliği üniversitelerde yürüttüğü

çalışmalarla işçi sınıfının sesini kampüsleretaşımaya devam ediyor. Bununla beraberemperyalist haydutların saldırganlığı da teşhirediliyor.

Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü veDTCF’de BDSP’nin Ontex ürünlerini boykota,direnişe desteğe çağıran afişleri yaygın birşekilde kullanıldı. Ontex işçilerinin mücadelesiöğrencilere anlatıldı.

YTÜ’de ise Ortadoğu’daki güncel gelişmelerive sermaye devletinin NATO’yla yaptığı kirli vekanlı işbirliğini teşhir eden duvar gazeteleri vegençliğin güncel taleplerini içeren afişler,yaygın bir şekilde Tonoz Kantin, yemekhane vefakültelerde kullanılıyor.

Ekim Gençliği / Ankara - İstanbulAnkara’da Devrimci Liseliler Birliği (DLB)

tarafından “Eleme sınavlarınız sizin olsun Gelecek

bizim!” şiarıyla örgütlenen liseli şenliği 2 NisanCumartesi günü gerçekleştirildi.

Bakış Kültür Sanat Merkezi’ndeki şenlik“hoşgeldiniz” konuşmasıyla başladı, devrim vesosyalizm şehitleri için saygı duruşuyla devam etti.

Kızıldere şehitlerinin de anıldığı etkinlikte yapılankonuşmada, siper yoldaşlığı ve devrimcidayanışmanın önemi vurgulandı. DLB şiirtopluluğunun da şiir dinletisi sunduğu etkinlikte sözalan bir liseli YGS eleme sınavına değindi. Etkinliğinserbest kürsü bölümünde ise eleme sınavları ve eğitimsistemi tartışıldı. Bu bölümde söz alan bir liseli sınavahazırlanırken yaşadığı çevre ve aile baskısını anlattı.

“Üniversite liseliler için kurtuluş mu?”, “DLB’deneden örgütlenmeli?” başlıklarının da tartışıldığıtoplantıda DLB’nin yürüttüğü mücadelenin arka planıanlatıldı.Ekim Gençliği okurlarının da, üniversitelerde yaşanansorunları anlattığı etkinlik Mamak İşçi Kültür Evi(MİKE) Müzik Topluluğu’nun seslendirdiği türkü vehalaylarla sona erdi.

Kızıl Bayrak / Ankara

Liseliler şenlikte buluştu

2 Nisan 2011 / Ankara

Page 28: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

Gençlik hareketi28 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/14* 8 Nisan 2011

16 Mart süreci kapsamında gerçekleştirilen‘Öğrenci Forumu’nun ardından toplantı bileşenlerininaldığı karar ile İstanbul’da ‘Öğrenci Kurultayı’çalışmaları başladı.

YTÜYTÜ’de Öğrenci Kurultayı Hazırlık Komitesi’nin

hazırladığı “5 yıl sonra kendini nerede görüyorsun”başlıklı bildiri ile başlayan çalışmalar 25 Mart Cuma

günü alınan ilk açık toplantı ile değerlendirilmişti.Açık toplantıda yapılan tartışmalar ile gündeme alınanrekabet, kariyer ve kişisel gelişim gibi kavramlarüzerinden bu hafta bir anket çalışması başlatıldı.Anket aracılığıyla gerçekleştirilen sohbetlerde nükleerfelaket, basın özgürlüğü, Kürt sorunu, kadın sorunu,geleceksizlik, işsizlik gibi güncel başlıklar öneçıkarken bu tartışmaları kurultaya taşıma çağrısıyapılıyor.

1 Nisan günü yapılan ikinci açık toplantıda çalışmadeğerlendirilerek anket sonuçları üzerine çeşitliyorumlar yapıldı. Genel olarak öğrenci gençliğingelecek konusunda bir güvensizlik içinde olduğu,ancak bunun karşısında mücadeleyi bir alternatifolarak değerlendirmediği öne çıktı.

İTÜ“Kendini 5 yıl sonra nerde görüyorsun?”, “Rekabet

bu oyunu kim kazanır?” sorularının yazılı olduğuafişler kullanıldı ve geride kalan 5 yıl içerisindeüniversitelerde nelerin değiştiğini kısaca anlatan elilanı 75 YY. yemekhanesinde dağıtıldı.

Ayrıca ‘Üniversite neden okunur?’, ‘Ders notupaylaşılır mı?’, ‘Rekabet?’, ‘Kariyer günleri hakkındane düşünüyorsun?’, ‘5 yıl sonra kendini neredegörüyorsun?’ sorularının yer aldığı anket çalışmasıgerçekleştirildi. Anket öğrencilerin ilgisini çekti.

Ekim Gençliği / YTÜ - İTÜ

Öğrenci Kurultayı’na doğru Genç-Sen TemsilcilerMeclisi gerçekleşti

Genç-Sen Temsilciler Meclisi 3 Nisan Pazargünü Ankara’da toplandı. Üniversitelerden gelenyaklaşık 45 temsilci ve MYK Üyesi’nin katılımı ilegerçekleşen Temsilciler Meclisi gündemlerinbelirlenmesi ile başladı.

İlk gündem olarak belirlenen MYK aktarımı,kongre değerlendirmesi ile başladı. ArdındanMYK’nın yeni döneme ilişkin gerçekleştirdiği ilktoplantı üzerine konuşuldu. Bunun ardındanşubelerden aktarımlara geçildi.

Şubelerden aktarımda ODTÜ, Pamukkale,Dokuz Eylül, Marmara, Hacettepe, Ankara,Anadolu, Okan, Osmangazi, Tunceli, Çanakkale 18Mart, Mersin, İstanbul, Uludağ, 19 Mayıs, HatayMustafa Kemal, Yıldız Teknik, Gazi, KütahyaDumlupınar, Ege, Yalova Üniversitelerinden gelentemsilciler Genç-Sen çalışmalarından bahsettiler.Yapılan aktarımlardan pek çok üniversitede şubetoplantılarının geçtiğimiz dönemlere göre dahadüzenli bir şekilde alındığı ve düzenli bir pratikfaaliyet örme kaygısı ile hareket edildiği anlaşıldı.Ancak pek çok yereldeki çalışmanın rektörlüklemuhattabiyet kurma üzerinden gerçekleştiğigözlemlendi.

Önergeler tartışıldı

Şubelerden aktarımların ardından GenelKurul’da tartışılamayan önergelere geçildi. İlkolarak YTÜ ve Anadolu Üniversitesi’nin hazırlamışoldukları soruşturma, ceza ve gençliğe yöneliksaldırılara karşı mücadele önergeleri tartışıldı vebu önergelerin birleştirilmesine karar verildi.Ardından YTÜ’nün ÜSF’ye yönelik hazırlamışolduğu önergeye geçildi. Bu dönem ÜSF’yigerçekleştirmek gibi bir imkan olmadığıbelirtilerek önerge 2011-2012 eğitim yılının ilkTemsilciler Meclisi’ne ertelendi. Ardından birleşikmücadele kapsamında hazırlanan önergelerintartışılmasına geçildi. Genel Kurulda kabul edilenGenç-Sen’in birleşik mücadele politikasıTemsilciler Meclisi’nde yapılan tartışmalarla sonhaline getirildi.

Kampanya şiarları belirlendi

Politik hat kapsamında önerilen önergelerinbirleştirilmesi üzerine yapılan tartışmalarla Genç-Sen’in yeni dönem politik hattının “YÖK vegeleceksizlik” olması netleştirildi. Ayrıca bukapsamda 1 Mayıs şiarı ve çalışma biçimi detartışıldı. 1 Mayıs ana sloganı olarak “Söz, yetki,karar, gelecek gençliğindir!” şiarı belirlendi.“YÖK’ü kaldıralım, söz hakkımızı alalım!” veişsizlikle ilgili belirlenecek bir sloganın da altsloganlar olarak kullanılması kararlaştırıldı. 1Mayıs çalışmalarının yerellerdeki özgün koşullargözetilerek belirlenecek çalışma yöntemi ilegerçekleşmesi, bu kapsamda yerellere özgüsloganların kullanılması gerektiği tartışıldı.

Önergeler gündeminin ardından mali gündem,üyelik kampanyası ve Çanakkale 18 MartÜniversitesi’nin HES’lerle ilgili önerdiği gündemüzerine yapılan tartışmaların ardından TemsilcilerMeclisi sonlandırıldı.

Devrimci Genç-Senliler

Harita Kadastro Mühendisleri Odası’nın her yılgerçekleştirdiği İstanbul Haritacıları SosyalÇalıştayı’nın ön ayağını oluşturan bir etkinlikÖğrenci Komisyonu tarafından düzenlendi. Etkinlik,3 Nisan günü Elektrik Mühendisleri Odası İstanbulŞubesi’nde yapıldı.

Sosyal Çalıştayın amacı, hayatınmonotonluğuna, asosyalliğine ve tekdüzeliğine karşıbirlikte üretmek ve paylaşmanın öneminivurgulamaktı. Etkinlikte, çalıştayın forumatölyesinin YÖK, Bologna süreci, anadilde eğitim,sosyalist ülkelerdeki deneyimler ve özerk üniversiteile ilgili yaptığı çalışmalardan anadilde eğitim veBologna süreci başlıkları ele alındı.

Birinci bölümde anadilde eğitim sorununun çıkışnoktaları, dünyadaki dil politikaları, toplumüzerindeki psikolojik etkileri ve çözüm yollarıtartışıldı. Yapay sorunlar ve yapay korkular

üzerinden bu sorunun varlığını sürdürdüğüvurgulandı. İkinci bölümde ise Bologna süreci ilebirlikte “Nasıl bir üniversite istiyoruz?” tartışıldı.Sermayenin, küresel olarak dolaşımını sağlamak içinoluşturulan Bologna sürecinin, akreditasyon adıaltında üniversitelerde kendine hizmet edecekbireyleri yetiştireceği söylendi. Üniversitelerintoplum için bilimsel çalışmaların yapıldığı birkurum olmasının yerine, sermayenin arka bahçesiolan kurumlara dönüştürülmesinin doğuracağısonuçlar ele alındı. Bunun karşısında neler yapmakgerektiği konuşuldu.

Canlı ve akıcı tartışmaların yürütüldüğü etkinlikTeoman Öztürk belgeseli, müzik ve dansatölyeleriyle devam etti. Etkinlik saat 19.30’da sonbuldu.

Toplumcu Mühendis, Mimar ve ŞehirPlancıları Öğrencileri

HKMO Çalıştayı hazırlık etkinliği

Page 29: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

Edirne Belediye Meclisi’nin Kasım 2010’da aldığıkarar doğrultusunda Edirne şehir içi toplu taşıma işiniyapan Serhat Birlik firmasının araçları için yenigüzergahlar belirlendi ve bu doğrultuda yeni biruygulamaya geçme kararı alındı. Mart ayında başlayanyeni uygulamada artık midibüslere binerken kentkartkullanılması zorunlu tutuldu ve ulaşım ücretlerineyaklaşık yüzde 33’lük bir zam yapıldı. Ayrıcaöğrencilerin daha ucuza toplu taşıma hakkındanyararlanması için özel kentkart zorunluluğu getirildi.Özel kentkart alabilmek için ikametgahlarını Edirne’yetaşımaları zorunlu tutuldu ve 7.5 TL’lik bir ücretkarşılığında kişiye özel indirimli kentkartlarınıalabilecekleri duyuruldu. Ulaşım ücretlerinde zamyapılması yetmiyormuş gibi bir de bu durumla karşıkarşıya kalan ve ikametleri şehir dışında bulunanbinlerce üniversite öğrencisi için durum içindençıkılmaz bir hale geldi.

Bunun üzerine biraraya gelen ilerici, devrimci veyurtsever öğrenciler soruna müdahale etmeknoktasında bir dizi toplantı yaparak eylem planıçıkardı. Bu plan çerçevesinde öncesinde yaygın bir önçalışma ile 25 Şubat günü Fen-Edebiyat Fakültesiönünde yaklaşık 500 kişilik bir eylem yapıldı. Buradanbelediye önüne yürümek isteyen kitle D-100karayolunda polisin kurduğu barikatla karşılaştı.Barikat önünde yürüme iradesi gösteren, sloganlar atanve oturma eylemi yapan kitleyle polis arasındagerginlik çıkması ve arbede yaşanması üzerine TKP-EMEP ile Öğrenci Kolektifleri polisle yaptıklarıpazarlık sonucunda kendi kitlelerinin kaldırımdanyürüyeceğini belirterek alandan ayrıldılar. Böyleliklepolis barikatına karşı direnen coşkulu kitleyi böldüler.Bu durum yerel basında, “öğrenci eylemi kaldırımcılarve yolcular olarak ikiye bölündü” şeklinde yer aldı.

Yaşanan bu durum sonrasında eylemin diğerbileşeni olan Trakya Üniversitesi Öğrenci Platformu(Ekim Gençliği, Devrimci Gençlik Birliği, TÖP, DYG,DGH, SÖZ, Devrimci Hareket, Kaldıraç, GençlikDerneği) böylesi meşru bir eylemde polisle yaşanangerginlik sonrasında alanı terk eden ve kaçanörgütlerle ortak iş yapmama kararı alarak sorunamüdahale yoluna gitti.

Trakya Üniversitesi Öğrenci Platformu’nun ikincieylemi 3 Mart günü Ayşe Kadın Yerleşkesi’ndenbelediye önüne yürümek olacaktı. Kitle Ayşe KadınYerleşkesi önünde kortejler oluştururken polis kitleyeazgınca saldırdı. Uzun süren çatışmanın ardındanöğrenciler 4 km’lik yolu yürüyerek SaraçlarCaddesi’nde basın açıklaması yaptılar. Açıklamadahem ulaşım sorununa vurgu yapıldı hem de polisterörü teşhir edildi.

Bu süreçte “kaldırımcılar” da Belediye meclistoplantısına girerek burada söz almak istediler fakatburada da özel güvenliklerin müdahalesi sonucutoplantıdan zorla atıldılar. Daha sonra ise Ayşe KadınYerleşkesi önünden Belediye önüne “kaldırımdan” biryürüyüş gerçekleştirdiler. Örgütledikleri her eyleminön duyurusunu yaparken de bu eylemin hiçbir siyasiamacı olmadığını, hiçbir siyasi temsilcisi olmadığınıvurgulamaya özen gösterdiler.

Edirne’de eylemli süreç hala devam etmektedir.Trakya Üniversitesi Öğrenci Platformu ve GençlikDerneği ulaşım sorunuyla ilgili eylemleriniaksatmadan sürdürmektedir. Buna karşın düzencephesi de boş durmayıp iki eyleme de katılan yaklaşık60 öğrenciye disiplin soruşturması açmış ve buöğrencilerden savcılıkta ifade vermelerine ilişkintebligatlar gönderilmiştir. Ama “kaldırımcılar” buradada tutumlarını sürdürerek savcılık ifadelerinde “bizkaldırımdan yürüdük, yol kapatmadık. Yolu kapatanlardiğerleriydi hatta biz kaldırımdan yürüdük diye biziyuhaladılar” gibi beyanlarda bulundular.

Bu durum gösteriyor ki kendine “komünist,devrimci, sosyalist” diyen bu grup, liberal reformizminbatağına saplanmıştır. İnsanların sistemle yaşadığı enküçük çelişkinin bile siyasal bir sorun olduğu gerçeğinigörmezden gelmekte ve apolitizmesürüklenmektedirler. Somut durum bunun en açıkgöstergesi ve ifadesidir. Bu durum liberalreformistlerin ilk defa yaptığı bir şey değildir. Bizbunları 2004 yılındaki NATO eylemlerinden, işçisınıfının direnerek kazanmak için çaba sarfettiğiTaksim 1 Mayısları’ndan hatırlıyoruz. Yerelimizdeyaşadığımız bu durum bu yüzden bize hiç yabancıgelmiyor.

Biz komünistler biliyoruz ki sadece polisleçatışmak tek başına devrimcilik kavramının içinidoldurmaya yetmez. Tek başına polisle çatışmak olsaolsa maceracılık olur. Devrimcilik teorik, politik vepratik tutarlılık gerektirir. Tüm bunlar bizimeylemlerimizin ana hattını oluşturmaktadır. Bubiçimiyle bir eylem yaparken eylemin tüm yönleriylenasıl bir hatta olması gerektiği bizim için ilkesel birkonudur. Bu bağlamda Edirne özgülünde önümüzebarikatlar kurulmuş olsa da biz ve bizim gibi düşünendevrimci siper yoldaşlarımız alanı terk etmeyip polisleçatışma pahasına kararlılıklarını korumuşlardır. Düzenkarşısında net bir tutum alınmıştır. Bundan sonrakisüreçte de bu gibi tutumlarla karşılaşacağımızınbilinciyle hareket ederek sorunlara birleşik kitleseldevrimci bir bakış açısı ve fiili-meşru militanmücadele yoluyla müdahale edeceğiz.

Edirne’den genç komünistler

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2011/14 * 8 Nisan 2011 Gençlik hareketi

Edirne’de ulaşım eylemlerindeyaşanan ayrışma üzerine...

19 Aralık katliam planı ortaya çıktı...

Planlı ve organize katliam!

Gerçekleştirildiği sırada “Hayata dönüş” olarakadlandırılan 19 Aralık katliamına ilişkin belgelergünyüzüne çıkarken, operasyonun asıl adının da“Tufan” olduğu anlaşıldı. Jandarma arşivlerindençıkan operasyon planına göre, katliam günleröncesinden planlanırken, operasyonugerçekleştirecek timlere de sınırsız öldürme yetkisitanınmış.

Planda kullanılan şu ifadeler bunu yoruma yerbırakmayacak biçimde kanıtlıyor: Mahkumlara karşıtereddütsüz, misliyle mukabelede bulunulacak, zorve silah kullanılacak!

Planda ayrıca “Operasyonun can kaybıylabitebileceği” de özel olarak vurgulanarak katliamtaburlarına gereğini yapın denilmiş.

Hazırlıklar aylar öncesinden başladı

Operasyonun da komutanı olan döneminJandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Engin Hoş’unimzasını taşıyan plan, Jandarma GenelKomutanlığı’nın 11 Ekim 2000 tarihindeki emriüzerine hazırlanmış. Yani daha açlık grevleribaşlamadan günler öncesinde devlet operasyonhazırlığına başlamış.

Devletin zirvelerinden gelen emirlerdoğrultusunda hazırlanan plan 15 Aralık 2000tarihini taşıyor. Yani plan kanlı operasyondan dörtgün önce netleşmiş. Bu tarihte ise devrimcitutsaklarla devlet arasındaki pazarlıklar da devamediyordu. Yani bu göstermelik pazarlıklar kanlıoperasyon planını gizlemek için yapılmıştır.

Organize katliam

Katliam sırasında DSP-MHP ve ANAP koalisyonuhükümetteydi. 19 Aralık 2000 tarihinde, 20cezaevinde eş zamanlı yürütülen kanlı operasyonsonucunda 30 devrimci tutsak katledilirkenyüzlercesi de yaralanmıştı. Helikopter desteklioperasyonlarda cezaevi duvarları delinerektutsakların üzerine kurşun sıkılmış, yanıcı ve boğucusayısız kimyasal madde kullanılmış, bombalaratılmıştı. Katliamın ardından “Sahte oruç, kanlıiftar” gibi başlıklar kullanan medya da operasyonundolaysız ortağı olmuştu.

10 yıl sonra açılan dava

Katliamla ilgili olarak ise dava süreci uzun süresürüncemede bırakıldıktan sonra, BayrampaşaCezaevi ile ilgili olarak 10 yıl aradan sonra davaaçılmış ve ilk duruşma 23 Kasım günü görülmüştü. 6Nisan günü davanın ikinci duruşması görüldü.

Page 30: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

Alevi hareketi30 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/14* 8 Nisan 2011

AKP hükümeti tarafından başlatılan Aleviçalıştaylarının sonuç raporu açıklandı. Bu raporAKP’nin Alevi açılımının içeriğinin de özeti oldu.

Çalıştay sonuç raporu dört temel başlıktanoluşuyor. Bu başlıklar “bağlam ve konsept”,“referans ve sabitler”, “kimlik sorunları”,“değerlendirme ve öneriler” olarak sıralanıyor.

Birinci bölümde AKP hükümetinin Alevilerinsorunlarına yönelik olarak attığı adımlara ilişkinövgüler diziliyor. Alevi çalıştaylarının öneminin altıçiziliyor.

İkinci bölümde Alevilerin tarihsel geçmişi elealınıyor. Bu tarih yaşanan haksızlıklardan vebaskılardan soyutlanarak değerlendiriliyor.

Üçüncü bölümde Alevilerin yaşadıkları kimliksorunlarına ilişkin vurgulara yer veriliyor. Alevilerinkarşılaştıkları katliam ve baskılar, tüm bu sorunlarınkaynağı olan Osmanlı İmparatorluğu ve Türkdevletinin rolü yadsınarak ele alınıyor.

Dördüncü bölümde AKP hükümetinin kırmızıçizgileri ile uyumlu bir tarzda Alevilerin esasa ilişkinolmayan sorunları sıralanıyor. AKP hükümetinin vesermaye devletinin hassasiyetlerini gözeten bir tarzda,çözüme ilişkin öneriler ortaya konuyor.

Raporda bir yandan Aleviliği tanımlama görevininAlevilere ait olduğu belirtilirken öte yandan ise tam birikiyüzlülük örneği sergilenerek Aleviliğin inançalanları ile ilgili bir netliğinin bulunmadığı, bu nedenleAleviliğin tanımlanamayacağı vurgusu öne çıkarılıyor.

Raporda; Alevilerin, Diyanet İşleri Başkanlığı’nınsunduğu olanaklara sahip çıkmaları gerektiğibelirtiliyor. Alevilere bu olanaklardan yararlanmaönerisinde bulunuluyor. Böylece Alevi inancını veAlevileri Diyanet İşleri Başkanlığı içine alarak boğmafaaliyetlerine onay veriliyor.

Raporda zorunlu din dersleri uygulamasına ilişkinolarak da çeşitli görüşler ileri sürülüyor. Din dersikitaplarının Alevilerin hassasiyetlerini içerecek şekildedüzenlenmesi gerektiği vurgulanıyor. Zorunlu dinderslerinin kaldırılmasına ise karşı çıkılıyor, zorunludin dersi uygulamasının sürmesi gerektiği belirtiliyor.

Alevi raporunda “yasal statüye sahip olmayanyapılanmaların önündeki engellerin kaldırılması”denilerek “Alevi açılımı” adı altında, siyasal İslamcıcemaatlere kamusal alanda meşruiyet kazandırılıyor.Cemaatleri devlet eliyle besleme çizgisi ise daha fazlagüçlendiriliyor.

Rapor açılımın sınırlarını netleştirdi…

Açıklanan rapor Alevilerin eşitlik ve özgürlüktaleplerini yok sayıyor. Raporun diline ve çözümönerilerine Alevilere yönelik tektipleştirici devletanlayışı damgasını vuruyor. Raporda özelde AKP’ningenelde sermaye devletinin kırmızı çizgilerineuygunluk ekseni temel alınıyor. Alevi raporu aynızamanda AKP’nin dinci gericiliği besleyen anti-laikkamu kurumlarını ve ideolojilerini (Sunni Türk İslamSentezi) güçlendirmeyi ve Alevileri bu anlayış içindeasimile etmeyi hedefliyor.

Alevi raporu cemevlerine yönelik devletinhukuksal ayrımcılığının süreceğinin açık göstergesidir.Alevi köylerine zorla cami yapılması anlayışı devamedecektir. Alevi raporu, Alevi emekçilerinin kanayanyarası olan Sivas katliamına onay veren ve MadımakOteli’nin müze olması taleplerine gözlerini kapatanAKP hükümeti’nin açılımının sınırlarını netleştirmiştir.

Asimilasyona devam!

Sermaye devleti dünden bugüne Alevi gerçeğinikabul etmedi. Sünnileştirme politikasına sürekli olarakkan taşıdı. Alevilerin yaşadıkları köylere cami yapmayıtemel bir tutum olarak benimsedi. Aleviler üzerindekitoplumsal baskıyı süreklileştirdi. Ramazan orucututmayan Alevileri horladı. Alevilerin devlet memuruolmaması için çaba gösterdi. Devlet memuru olmayıbaşaran Alevilerin görevlerinde yükselmelerini isesürekli olarak engelledi.

Raporu hazırlayanlar Alevileri Sünnileştirme, bumümkün değilse Şiileştirme politikasına kan taşıyorlar.Alevilerin egemen din anlayışına sahip olmamalarınayönelik düşmanlıklarını sürdürüyorlar. Bu raporAlevilere yönelik düşmanlığın ve düşünsel kıyımsürecinin son örneğidir. Rapor, Alevilere yönelikasimilasyon politikasının süreceğinin açıkgöstergesidir.

AKP hükümeti, dini duyguların istismarına dayalısiyaset üzerinden sermayeye hizmet konusundakiyeteneklerini ispatladı. Şimdi aynı şeyi Aleviemekçileri istismar ederek düzene bağlama konusundagöstermek istiyor. Alevi çalıştayları bu amaçlagündeme getirildi. Hazırlanan Alevi raporu da buanlayışı güçlendirme temelinde şekillendirildi.

Alevi raporu ne AKP hükümetinin, ne de sermayedevletinin Alevilerin demokratik istemlerine yanıtvermek kaygısı taşımadığına açıklık kazandırdı. Aleviraporunun amacının Alevi emekçilerinin asimileedilerek düzene bağlanması olduğu bütün açıklığı ileortaya çıktı. Bu nedenle Alevi raporu özelde AKP’ningenelde sermaye devletinin samimiyetsizliğinin yenibir örneğidir.

Alevi emekçileri mücadeleyi büyütmelidir!

Türk devletinin kendi Alevisini yaratma yaklaşımısürüyor. Alevi raporuna bu anlayış yön vermiştir. Aleviemekçileri kendilerine dayatılan bu rapora boyuneğmemelidirler. Devletin ve onun yürütme organı olanAKP’nin inançlarını tanımlama çabasını boşaçıkarmalı, Alevileri Sünnileştirmeyi içeren politikalarakarşı uyanık olmalıdırlar.

Zorunlu din dersi öğretiminin son bulması, din vedevlet işlerinin birbirinden ayrılması, Diyanet İşleriBaşkanlığı’nın dağıtılması, devletin dinsel kurumlarayaptığı her türden maddi yardımın kesilmesi, gericilikyuvası tarikat ve cemaatlerin dağıtılması, mezhepselayrıcalıkların kaldırılması taleplerinin önündeki engelburjuva sınıf iktidarı ve onun devletidir. Aleviemekçileri bu taleplerin kazanılması için mücadelebayrağını yükseltilmelidirler. Ancak kararlı ve militanbir mücadele ile alevi emekçilerinin sorunlarınınçözümü yolunda mesafe alınabilinir.

AKP’nin Alevi raporu açıklandı...

Asimilasyon ve inkara devam!

Gerici çıkarları gereği milyonlarca emekçininhayatını tehlikeye atarak nükleer santral ısrarınısürdüren düzen sözcüleri, bu hamlelerini pişkinceaçıklamalarla “gerekçelendirmeye” devamediyorlar.

Sermaye devleti, Japonya’da geçtiğimizhaftalarda meydana gelen depremin ardından ortayaçıkan nükleer felakete rağmen nükleer ısrarındanvazgeçmiyor.

Türkiye’de kurulacak nükleer güç santrallerininriskinin eleştirildiği kadar yüksek olmadığını ifadeeden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız,ABD’de yapılan bir araştırmayı referans göstererek“bekarlığın nükleerden daha tehlikeli olduğunu”söyleyebildi. Yıldız, araştırmaya göre ABD’debekarların evlilere göre 6 yıl daha az yaşadıklarınıntespit edildiğini söyleyerek, “Sigara ortalama insanömrünü 2.3 yıl, yoksulluk 700 gün, alkol 130 gün,kalp 2100 gün öne çekiyor. Uçak kazaları iseABD’de ortalama insan ömrünü bir gün öneçekiyor. Nükleer santrallerin ortalama ömür kaybıise sadece 0.03 gün olarak tespit edilmiş” dedi.

Düzen partileri aynı safta

Nükleer santral konusu, seçim vesilesiyle

birbirleriyle “dövüşü” arttıran düzen partilerininaslında aynı safta olduğunu da yeniden gösterdi.

Öyle ki Yıldız aynı konuşmasında, diğer düzenpartilerine nükleer konusunda hemfikir olmalarıgerekçesiyle teşekkür etmeyi ihmal etmedi. Kılıç,“Sayın Kılıçdaroğlu’na teşekkür etmeliyim. CHP veMHP seçim beyannamesinde, nükleer güçsantrallerinde beraber olacaklarını söylediler.Nükleer konusunda detaylı bilgi almak isteyensiyasi parti başkanları ziyaret edebilirim” ifadelerinikullandı.

Üçüncü nükleer santral yolda!

Öte yandan, sermaye devletinin yakın zamandayeni bir nükleer santral yapımı için ihale açacağıyönünde basına bilgiler de sızıyor.

Reuters’a bilgi veren Enerji Bakanlığı’ndan biryetkili, Türkiye’nin enerji çeşitliliği ve arz güvenliğiiçin 2023 yılına kadar toplam 15,000 MW kapasiteliüç nükleer santrali devreye sokmayı hedeflediğinianımsatarak, “Nükleer santralin yapılacağı üçüncüyer için birkaç yer ön plana çıkıyor. Bunlarınbaşında da Trakya Bölgesi’ndeki İğneadabulunuyor” dedi.

Nükleer pişkinlik sürüyor

Page 31: Sİ Kızıl Bayrak 11-14

Kuşkusuz “çeliğe su verenlerle elele” kampanyasınınbir politik dayanağı, ancak öncelikle insani bir içeriğivar. Wernike Korsakoflularla ve eski tutsaklarladayanışma amacıyla oluşturulan yürütülen bir çalışmabu. Bu bir ihtiyaç mı? Ne yazık ki kesinlikle bir ihtiyaç.Şu veya bu nedenle bugün aktif olarak devrimcimücadele içinde olmayan ölüm orucu gazileri olağanhayata katılımda fazlasıyla zorlanıyor. Niyet ne olursaolsun “tecrit” içinde yaşıyor. Bu koşullarda ise ÖOgazisi kendini toparlamak bir yana hem sağlık hemmoral olarak sürekli geriliyor. Bir ÖO gazisinin böyle birsüreç sonrasında intihar ettiğini biliyoruz. Bu durumgerici propagandaya malzeme yapılabiliyor.

Politik olarak durum böyleyken, dayanışmayaihtiyacı olan, devrime emek vermiş bu kişilerledayanışmak, devrimci olmanın, yani insan olmanın birgereği. Eksiğiyle gediğiyle kampanya bu gerekliliğiyerine getiriyor.

Geçen yıl Eylül başında “Çeliğe su verenlerle elele”kampanyası çalışanları Balıkesir-Burhaniye Ören’de biryaz kampı gerçekleştirdi. Kampa Wernike Korsakoflubiri olarak ben de gittim. Buraya daha çok dinlenmekamacıyla gitmiştim. Buraya gitmeden önce ÖO gazisiolmama karşın, Wernike Korksakoflularla dayanışmadanuzaktım. Bu da düşüncede de onlardan uzaklaşmama yolaçıyordu. Ola ki düşündüğümde de ailesinin yanındanayrılmayanları suçlayarak içimi rahatlatıyordum.

Kampta 11-12 Korsakoflu bulunuyordu. Kampın ilkgünü neredeyse yiyeceği yemeği bile tercih edemeyenlervardı. 1-2 gün sonra ise, yemek konusunda bile tercihyapamayan kişi, kendi yemeğini kendi almaya başladı.Yürüme bozukluğu yaşadığı için zorunlu olmadıkçayürümekten uzak duran kişi, kampta koşmaya çalıştı.

Bu gelişme kamptaki dayanışma sayesinde olmuştu.Düşerim, çevredekiler güler diye yürümekten çekinenarkadaş, var olan dayanışma sayesinde, düşse bilekimsenin gülmeyeceğini bilmenin rahatlığıyla koşmayadahi çalıştı. Arkadaşın koşmaya çalışması, gerçektenkomik bir görüntü ortaya çıkarıyordu. Ama gülmek biryana herkes ona hayranlıkla bakıyordu. Bunun nedenikişilerin erdemi değil, dayanışmanın o an ortayaçıkardığı insani duygulardı. Kamptan sonra, daha önceevden çıkmakta bile zorlanan birkaç Korsakoflu bir işteçalışmaya başladı. Abartı değil; aslında kelimenin tamkarşılığı yaşamaya başladı.

Kamptan hemen sonra aynı çalışmayı İzmir’de debaşlattık. Çalışmanın eksiği gediği fazlasıyla var.Oldukça mütevazi, ancak son derece anlamlı bir adımattık. Adımımızı biraz daha güçlendirmek amacıyla dabir gece düzenledik. Gecenin adını “Direnmenintürkülerini söylemeye devam…” olarak belirledik. Gece3 Nisan’da saat 19.30’da Tepekule Kongre Merkezi’ndeyapıldı.

Wernike Korsakof rahatsızlığının ve kampanyanınanlatıldığı kısa bir konuşmayla başlayan gece, TuncelKurtiz’in video konuşmasıyla devam etti. Ardındansırasıyla ben ve Fatime Akalın birer konuşma yaptık.Geceye katılan müzik gruplarının üçüncü deİzmir’dendi. İlk olarak Sokak Orkestrası sahne aldı vesalonun coşkusunu söyledikleri ezgilerle katladılar.Ardından Hilmi Yarayıcı, Yakuza Müzik Topluluğu vepeşisıra Yapıcıların Türküsü sahne aldılar.

Yaklaşık 600 kişinin katıldığı gece oldukça coşkulugeçti. Gecenin sonunda ve etkinlik boyunca 9 Nisan’daİzmir Barosu toplantı salonunda yapılacak forumunduyurusu yapıldı. Forumda bu çalışmayı “doğalsınırları”na oturtmayı amaçlıyoruz. Başka bir ifadeyleattığımız mütevazi adımı daha da güçlendirmeyiamaçlıyoruz.

M. Kurşun

CMYK

Yalova tersaneler bölgesinde faaliyetgösteren Kalkavanlar sermayesine aitBeşiktaş Group tersanesi YalçınDenizcilik taşeronunda çalışan 28yaşındaki Cemil Kaya 29 Mart günü işcinayetine kurban gitti.

Tersanelerde yaşanan 143. ölümleilgili açıklama yapan Tersane İşçileriBirliği Derneği (TİB-DER), tersanepatronu ve taşeronun tutuklanmasınıtalep etti. “Taşeronluk kaldırılsın, önlemalınsın, Ölümler durdurulsun!” dedi.

Palmali isimli tankerin inşasısırasında menhol kapağından ambaradüşen Kaya’nın boynunun kırılmasısonucu yaşamını yitirdiğinin belirtildiği31 Mart tarihli TİB-DER açıklamasındaşu ifadelere yer verildi:

“Tersanelerde işçi sağlığı vegüvenliği tedbirlerini üst seviyeyeçıkardık” diyenler, “tersaneler artıkdiğer tüm sektörlerden daha güvenli”açıklamalarını peş peşe yapanlar.Yalovada yaşanan 143. iş cinayetininasıl açıklayacaklar?

Yalova, Tuzla tersanelerinden sonraiş cinayetlerinin en yaygın yaşandığıtersaneler bölgesidir. Yalovayı işcinayetleri konusunda Zonguldaktersaneleri izlemektedir. Basında gerekdevlet adına yapılan, gerekse de tersanepatronları tarafından yapılan “İşçininburnunun kanamaması için her şeyiyapacağız”açıklamaları samimiyettenuzaktır. Tersane patronları aşırı karhırsıyla davranmakta, önlemalmamakta, yeni cinayetlerin önünüaçmaktadırlar.

Son dönemlerde peşi sıra ölümlerinyaşanmamasını “önlem aldık”palavrasıyla kamuoyunu yanıltmayaçalışanlar, işçi katletmeye devam ediyor.Peş peşe ölümlerin yaşanmamasınınnedeni sektörde ciddi oranda üretiminazalmasıdır. Eğer üretimde bir artışolursa iş cinayetleri yeniden seri bir halalacaktır. Zira tersanelerde sorunyapısaldır. Taşeronluk sistemikaldırılmadan, gerçekten işçi sağlığı vegüvenliği tedbirleri üst seviyeyeçıkarılmadan, işçi sağlığı vegüvenliğine kaynak aktarılmadanölümleri önlemek mümkün değildir.

Tersane İşçileri Birliği Derneğiolarak tüm basını ve kamuoyunutersanelerdeki cehennem koşullarınakarşı yürüttüğümüz mücadeleye omuzvermeye çağırıyoruz.”

Mücadele Postası

EKSEN Yayıncılık Büroları Kemalpaşa Mh. Otel Asya yanı Vural Apt. No:2 D:3İzmit / KOCAELİ

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

“Çeliğe su verenlerle elele” kampanyası üzerine...

“Mütevazi ama anlamlı bir adım attık”

Tersanelerde 143.

cinayet; Cemil Kaya

Page 32: Sİ Kızıl Bayrak 11-14