sİ kızıl bayrak 11-16

32

Upload: kizilbayrak

Post on 12-Mar-2016

240 views

Category:

Documents


5 download

DESCRIPTION

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak 2011-16 / Nisan

TRANSCRIPT

Page 1: Sİ Kızıl Bayrak 11-16
Page 2: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

2 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERSon dönemin gelişmeleri ve görevler…..3

YSK darbesine halk öfkesi... . . . . . . . . . 4

Hiçbir baskı ve yasak Kürt halkının

mücadelesini boğmaya yetmeyecek! . . . 5

TKİP, işçileri ve emekçileri

1 Mayıs’ta devrim mücadelesini

büyütmeye çağırıyor!.. . . . . . . . . . . . . . . 6

Sınıf devrimcilerinin

1 Mayıs çalışmaları sürüyor.... . . . . . . . . 7

‘Beyaz grev’ Türkiye’yi sardı . . . . . . . 8-9

Sonuçlanan Metal TİS’leri

üzerine... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10-11

Metal işçileri Grup TİS sürecini

değerlendirdi... . . . . . . . . . . . . . . . . 12-13

Gebze, Ankara ve Kayseri’de işçiler

kurultaylarda buluştu… . . . . . . . . . 14 -15

Tunus ve Mısır:

Devrim için dersler... / 2 . . . . . . . . 16-18

Mısırlı emekçilerin mücadelesi gerici

yönetimi zorluyor. . . . . . . . . . . . . . . . . 19

Suriye’de mücadele sertleşiyor... . . . . . 20

Emperyalistler Libya’da kara harekatına

hazırlanıyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 21

Avrupa’da 1 Mayıs ve devrimci

sorumluluk . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 22

Ontex direnişinin sesi Avrupa’da . . . . . 23

YGS skandalına karşı binlerce öğrenci

‘boykot’ dedi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 24

DLB’den YGS karşıtı

imza kampanyası . . . . . . . . . . . . . . . . 25

Ankara’da polis operasyonu. . . . . . . . . 26

Karadağ cinayet davasını

sahiplenme çağrısı... . . . . . . . . . . . . . . 27

Çocuklarımızın yaşamları

23 Nisanlar’da değil, 1 Mayıs

alanlarında savunulacaktır! . . . . . . . . . 28

Mücadele alanlarından

1 Mayıs çağrısı! . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29

Kırbayır gözaltında katledildi . . . . . . . 30

Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi,

Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Altay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011Fiyatı: 1 TL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

1 Mayıs'a sayılı günler kala hazırlıklar da tümhızıyla devam ediyor. İşçi sınıfı ve emekçileri 1 Mayısalanlarına taşımak üzere yürütülen çalışmalar, sanayihavzalarında ve emekçi semtlerinde yoğunlaşıyor. 1Mayıs çağrısını emekçilere ulaştırmak için onbinlercebildiri, binlerce afiş kullanılıyor. Bir dizi etkinlikgerçekleştiriliyor. Bu etkinliklerde 1 Mayıs'ın tarihselanlamı ve güncel önemi tartışılıyor, 1 Mayıs coşkusu veheyecanı yükseltiliyor. Tüm bunlar her bakımdangüçlü, kitlesel-devrimci bir 1 Mayıs için yapılıyor.

Çünkü 1 Mayıs sermaye ve uşaklarına karşı emeğingücünün gösterildiği, kavga bayraklarının yükseltildiğibir gün olmalıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs alanlarınaolabildiğince büyük bir kitleyi, olabildiğince büyük biröfkeyi taşımak gerekiyor. Tüm hazırlıkların gelipbağlandığı hedef de budur. Bunun için 1 Mayıs'ayaklaştığımız her adımda çalışma tempomuzuyükseltmeli, gecemizi gündüzümüze katmalı, dahabüyük bir şevk ve heyecanla hazırlıklarımızısürdürmeliyiz.

Halihazırda bunun için çok büyük olanaklar da var.Bu olanakların en büyüğü kuşkusuz ki, yoğun sokakhareketliliğidir. İşçiler, gençlik ve Kürt emekçi halkıhakları ve gelecekleri için mücadele sahnesindeler.Dahası bu mücadeleler düzene karşı militan bir ruhlasürdürülüyor. Bir dizi sınıf bölüğü işgal ve direnişleryoluyla öne çıkıyor. Sağlık emekçileri hak gasplarınakarşı grev silahını kuşanıyor, liseli gençlik düzengüçlerinin tüm tehditlerine rağmen alanları dolduruyor.En meşru ulusal hakları yok sayılan Kürt emekçi halkıyasak ve dayatmalara militanca karşılık veriyor.

İşte tüm bunlar daha baştan, düzen güçlerinin vesendikal uşaklarının 1 Mayıs'ın devrimci içeriğiniboşaltarak onu bir bahar bayramı yapma planlarınıbozuyor. Emekçiler ve gençlik mücadele yolundanilerleyerek 1 Mayıs'a yürüyorlar. Sözlerini, umutlarınıve öfkelerini 1 Mayıs alanlarına taşımak, 1 Mayısalanlarında birleştirmek üzere ilerliyorlar. 1 Mayıs'ıseremonik bir gösteriye çevirmek isteyenlerin builerleyişin önünde durması zor.

Elbette düzen güçleri teslim olmadılar,olmayacaklar. Devrimci bir 1 Mayıs'ın önünü almak

için tüm silahlarıyla sonuna kadar direnecek ve engellerkoymaya devam edeceklerdir. Baskı ve zorbalığınyanında çeşitli oyunlara başvuracaklardır. Böylelikleöfkeyi yatıştırmaya, mücadele iradesini kırmaya,seremonik 1 Mayıs kurguları içerisinde boğmayaçalışacaklardır. İşte bundan dolayı devrimci 1 Mayıshazırlıklarının en önemli hedeflerinden biri bu türdenengelleri aşmak olacaktır.

İnancımız tamdır. Coşku, heyecan ve kararlılıklaengeller aşılacak, devrimci 1 Mayıs kazanılacaktır.

Öyleyse haydi bu bilinç ve iradeyle her bakımdankızıl ve devrimci 1 Mayıs için engellerin üzerine cüretve kararlılıkla yürüyelim! Devrimci 1 Mayıs çağrısınıdaha fazla emekçiye ulaştıralım, mücadele saflarınıbüyütelim, öfkeyi fabrikalardan ve semtlerden 1 Mayısalanlarına taşıyalım!

Sosyalizm Yolunda

KKiittaappççııllaarrddaa.. .. ..

Page 3: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

Kapak Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

Kürt hareketi tarafından genel seçimler içingösterilen bağımsız adaylardan bir kısmınınadaylıklarının YSK tarafından veto edilmesi, siyasetsahnesini bir anda karıştırdı. İradesini ve varlığınıkaba bir biçimde çiğnemeye yönelik bu tutumkarşısında Kürt halkı sokaklara döküldü. Militan veöfkeli gösterilerin çapı giderek büyüyor. Bununkarşısında düzen cephesi saldırı hamlesini geriçekerek, büyüyen öfkeyi yatıştırma çabasında. Ancakne yaparlarsa yapsınlar, Kürt halkının öfkesinidizginlemeleri ve düzene bağlamaları kolayolmayacaktır. Çünkü adayların veto edilmesi sadecebardağı taşıran son damla olmuştur.

Ortada seçimlerin sonrasına bırakılmış vaatlerolsa da, Kürt halkının beklentilerine yanıtverebilecek herhangi bir somut çözüm planısözkonusu değildir. AKP’nin “açılım” adı altındaKürt hareketini tasfiye etmek istediği net biçimdegörülmüştür. Bundan dolayı Kürt halkının saflarında,başka dinamiklerin de dolaylı etkisiyle, yoğun bir

mücadele enerjisibirikmişbulunmaktadır.İtaatsizlik

eylemleri buenerjinin dışa

vurumlarından biriolmuştur. YSK’nın kararıda, birikmiş bu enerjininaçığa çıkmasına vesileolmuş, düzeni gelecekteneler beklediğini ortaya

koymuştur.YSK’nın iptal kararıyla ilgili açıklaması ile

AKP’nin şefi Tayyip Erdoğan’ın “Kürt sorunu artıkyoktur” biçiminde yaptığı konuşmanın aynı sürecedenk gelmesi de oldukça dikkate değerdir. Bu, hembu saldırı kararının arkasında AKP’nin olduğunugöstermekte, hem de Kürt sorunu karşısında izlenençizginin iflas ettiğini tescil etmektedir.

YSK darbesiyle açığa çıkan Kürt halkının büyüköfkesi karşısında düzen cephesinde büyük bir korkuyaşanmaktadır. Hükümet cephesine bazı istisnalardışında suskunluk egemenken, diğer düzen güçleridurumun bir an önce kontrol altına alınması ve halkınöfkesini yatıştıracak adımların atılmasını talepetmektedir. Bunun tek istisnası faşist MHP’dir.Durumdan nemalanmak için kolları sıvayan MHP,baskı ve terörün dozunun arttırılmasını talepetmektedir. Devlet de zaten bunu yapmakta, fakatKürt halkının öfkesini bastırmak mümkünolmamaktadır. Devlet terörü öfkeyi daha dabüyütmekte, kitlesel eylemler gerçekleşmektedir.

Kürt halkının gösterdiği yoğun öfkenin deetkisiyle, düzen cephesinden birçok kişi YSK’nınkararı karşısında dehşete düştüklerini ifade ettiler. Bukararın Kürt halkını düzenden koparacağı, isyan

yoluna sevkedeceği kaygısını dile getirdiler. Birkısım reformist-liberal çevre de bu kaygıyı paylaştı.Yaşananların isyanı ve silahlı mücadeleyi yenidenöne çıkaracağına, bu nedenle acilen bu kararınüstesinden gelebilecek müdahalelerde bulunulmasıgerektiğine vurgu yapıldı.

Oysa, Kürt halkının militan bir ruhla sokaklaradökülmesini devrim davası adına olumlu birgelişmedir. YSK kararı Kürt halkının mücadeleyolunda saflarını güçlendirmiş, düzen kurumlarınayönelik öfkesini bilemiştir.

Gelinen yerde Kürt hareketinin seçimlerdençekilmesi engellense de, gerçekte düzen güçleri birşeyi çözmüş olmayacaklardır. Çünkü mesele Kürthalkının seçim sandığına giderek milletvekilleriniseçip seçmemenin ötesine geçmiştir. Sorun, kuruludüzenin Kürt halkının ulusal özgürlük taleplerikarşısında iflas noktasında olması, Kürt halkının damücadele bayrağına daha sıkı sarılmasıdır. Bununiçin de, seçimler gibi kitle mücadelesini yolundançıkarmak ve düzene bağlamak için kullanılan birmekanizma işlememekte, düzen için bir handikabadönüşmektedir. Çünkü Kürt halkı seçim sandığınınötesinde mücadele dinamiklerine sahiptir. Saldırıhamlesinin geri çekilmesi bu durumudeğiştirmeyecek, tersine Kürt halkının mücadeleinancını ve özgüvenini pekiştirecektir. Bu da kitlemücadelelerinin geleceği açısından önemli birimkandır.

Bugün mücadele sahnesinde Kürt halkı yalnızdeğildir. Kürt halkının YSK darbesine karşı militanbir ruhla alanlara çıktığı aynı saatlerde, sağlıkemekçileri de iki gün sürecek grevlerinibaşlatıyorlardı. Diğer taraftan geleceksiz bırakılanliseliler şifre skandalıyla sokaklara çıktılar ve sonyılların en kitlesel gençlik eylemlerinigerçekleştirdiler. İşçi sınıfı cephesinden ise, henüzbirleşik ve kitlesel bir hareketlilik gelişememiş olsada, mevzi direnişler militan biçimler kazanaraksürmektedir.

Yoğun seçim hazırlıklarının sürdüğü bir süreçtebu hareketlilik düzen güçlerini, özellikle de AKP’yizorlamaktadır. Erdoğan’ın son günlerde Kürthareketiyle birlikte işçi sınıfını ve gençlikeylemlerini hedef seçmesi ve 1 Mayıs’ı özel bir

hedef haline getirmesi boşuna değildir. Sınıf ve kitle hareketinin dinamik biçimdegeliştiği bir dönemde, politik açıdan ve

katılım yönüyle güçlü bir 1 Mayısbüyük bir önem taşımaktadır. İsyan

ruhuyla alanlara çıkan Kürt emekçihalkı ile işçi sınıfı arasındakardeşlik bağlarınınkurulabildiği devrimci vekitlesel bir 1 Mayıs, sınıf vekitle hareketini her bakımdanileriye taşıyacaktır.

Bu bakış ve sorumluluklasınıf ve kitle hareketi içerisineetkin biçimde yer almalı,

hareketi devrimci doğrultudailerletmek için güçlü müdahaleler

yapmalı, bu birikimleri 1 Mayısalanına taşımak hedefiyle hareket

etmeliyiz. 1 Mayıs alanları sınıfsalenerji ile ulusal enerjinin açığa

çıkarılarak birleşmesinin zeminiolabildiğinde, bu, sınıf ve kitle hareketinin

seyrine de olumlu etkilerde bulunacaktır.

Son dönemin gelişmeleri ve görevler

Page 4: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

YSK eliyle Kürt halkına yönelik gerçekleştirilensaldırı hamlesi halkın yoğun tepkisine neden oldu. 19-20 Nisan günü gerçekleştirilen eylemlere Kürt halkınınöfkesi damgasını vurdu. Estirilen devlet terörü sonucuise bir kişi katledildi, onlarca kişi yaralandı.

19 Nisan: Militan tepki

İstanbul’da öfke patladı Saldırı Taksim’de kitlesel bir gösteriyle protesto

edildi. Taksim’de gerçekleştirilen 1,5 saatlik eyleminardından kitle Aksaray Metro önünde kurulu çadıradoğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş sırasında polisle sık sıkçatışmalar yaşanırken, polis Aksaray Metro önündefarklı noktalardan birden saldırıya geçti. Polisin tazyiklisu ve gaz bombalarıyla gerçekleştirdiği saldırıyamilitanca yanıt veren kitle uzun süre dağılmadı. Yoğunsaldırılar karşısında kitle zaman zaman geri çekilse deçadır terkedilmedi. Saldırının ardından binlerce kişiöfkeli sloganlarla alanda toplandı.

Saldırılar sırasında çok sayıda kişi yaralanırken, çoksayıda kişi de gözaltına alındı. Kitlenin militan tutumuve kararlılığı karşısında polis kısmen geri çekildi.Aralarında BDSP, ESP, Mücadele Birliği’nin de olduğugüçler eyleme destek verdi.

Van Dükkanların kepenk kapattığı Van’da binlerce kişi

Akköprü ve Soydan kavşaklarından kent merkezineyürüdü. Cumhuriyet Caddesi’ne çıkan kitle yolu trafiğekapattı. Öfkenin militan biçimlerde dile geldiğiyürüyüşe daha sonra polis müdahale etti. Tazyikli su vegöz yaşartıcı bomba kullanarak kitleye saldıran polisetaşlarla yanıt verildi. Yürüyüş sırasında belediyeye aittüm araçlar da valilik ve adliye önünde klakson çalaraktur attılar.

Hakkari Sabah saatlerinden itibaren kepenklerin kapalı

olduğu Yüksekova’da kitle Oslo Meydanı’ndatoplanarak Cezaevi Kavşağı’na yürüdü. Daha sonraŞemdinli yolunu barikatlarla kapatarak oturma eylemigerçekleştirdi. 5 dakikalık oturma eyleminin ardındankent merkezine yürüyen kitleye polis saldırdı. Tazyiklisu, göz yaşartıcı bomba kullanarak saldıran polisetaşlarla karşı verildi.

Cizre Şırnak’ın Cizre ilçesinde YSK’nın verdiği kararı

protesto eden göstericilere polis saldırdı. Gaz bombalı,panzerli müdahale sonucu çıkan çatışmalar saatlercesürdü.

Silopi Şırnak’ın Silopi ilçesinde YSK vetosu ve polis

şiddeti protesto edildi. BDP ilçe binası önünde kurulandemokratik çözüm çadırı önünde toplanan binlerce kişiCumhuriyet İlköğretim Okulu’na doğru yürüdü.Açıklamanın ardından tekrar BDP ilçe binası önündekurulan çadıra doğru sloganlar eşliğinde yürüyüşegeçildi. Çadırın önünde kitle ile polis arasında çatışma

çıktı. Polisin gaz bombalarına kitle taş ve havaifişeklerle karşılık verdi. Uzun bir süre devam edençatışmalar polislerin geri çekilmesiyle son buldu.

20 Nisan: Devlet terörü boyutlanıyor

DiyarbakırBDP Diyarbakır İl binası önünde yapılan

açıklamadan sonra yürüyüşe geçen kitleye polissaldırıda bulundu. Binlerce kişi BDP Diyarbakır ilbinası önünde toplandı.

Eylem devam ederken il binası karşısında çok sayıdazırhlı araç ve çevik kuvvet polisi konumlandırıldı. Özelharekat timleri de alanda yer alırken polisler caddeüzerine çivili kıskaçlar yerleştirdi.

Basın açıklamasının ardından yürüyüşe geçenkitleye polis panzer ve gaz bombalarıyla saldırdı.Gençlerin polise taş, molotofkokteyli ve havai fişeklerile karşılık vermesi üzerine çatışma çıktı.

Bu sırada polis taşlarla BDP il binasının camlarınıindirdi. Emniyetin önlemine karşı il binası önüne gelenkamyon ve kepçelerden oluşan çok sayıda işmakinesinin tekerleklerini bıçaklarla patlattı. İl binasınayoğun gaz bombası ve tazyikli su atıldı.

Bismil’de bir genç katledildiDiyarbakır’ın Bismil ilçesinde YSK vetosunu

protesto eden kitleye polisin saldırmasıyla başlayançatışmalarda bir kişi göğsünden iki kurşunla vuruldu.Vurulan genç Bismil’den Dicle Üniversitesi TıpFakültesi Araştırma Hastanesi’ne sevk edilirken yoldahayatını kaybetti. Ayrıca çok sayıda yaralı ve gözaltınınolduğu bildirildi.

Göstericilerin üzerine ateş açılmasının ardındangerginlik başladı. Polisin saldırısının ardından İlçeJandarma Komutanlığı tarafından görevlendirilen askeri

birlikler ilçe merkezine girdi.

Adana’da polis destekli faşist saldırıAdana’da geç saatlere kadar süren çatışmaların

ardından esnaflar kepenk kapattı. Polisin kepenklerizorla açma girişimleri sonuç vermedi.

Seyhan İlçesi Gülbahçe Mahallesi’ndey apılanprotesto eylemine Mustazaf-Der üyeleri saldırdı. Polisinde destek verdiği saldırıda taş, sopa, döner bıçakları vesilahlar kullanıldı. Gaz bombası ve tazyikli suylayapılan müdahaleye rağmen kitlenin dağılmamasıüzerine bu kez Adana polisi havaya ateş açarak kitleyidağıtmaya çalıştı. Çatışmanın yaşandığı Obalar Caddesisavaş alanına döndü.

5 Ocak Meydanı’nda binlerce kişi biraraya geldi.Buradan İnönü Parkı’na kadar yürüyüş gerçekleştirildi.İnönü Parkı’ndan da adliye binasına yürümek isteyenkitleye polisin izin vermemesi alkışlar ile protestoedildi. Yapılan konuşmaların ardından oturma eylemigerçekleştirilirken kitlenin adliye binasına siyah çelenkbırakma kararlılığı karşısında polis otobüs ve araçları ilebarikat oluşturdu.

MersinBDP il binası önünde toplanan on binlerce kişi

yaklaşık 2 saat boyunca oturma eylemi gerçekleştirdi.Mersin Bağımsız Milletvekili Adayı ErtuğrulKürkçü’nün de aralarında bulunduğu bir heyetin basınaçıklaması için izin alma girişimi sonuçsuz kalıncayürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüş güzergahı trafiğekapatılırken, çevik kuvvetin panzerler eşliğinde, kitlenindört bir yanında konumlandığı görüldü. Yapılankonuşmanın ardından sağlık emekçilerinin 2 gündürMetropol Miting alanında süren grevine destek vermekiçin kitle tekrar yürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca sayıkısa sürede 25 bini aştı.

Gündem4 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

YSK darbesine halk öfkesi...

Kürt halkı polis terörü vecinayetlerine rağmen sokaklarda!

KCK davasından avukatlar çekildi19 Nisan günü görülen KCK davasında, mahkeme heyetinin davayı karara bağlamadan bitirmek

istemesine karşı, avukatlar salonu terk ettiler. “Görevimizi yapamıyoruz” diyerek salonun dışına çıkanavukatlar adliye önünde oturma eylemi yaptı.

Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Mahkeme Başkanı Menderes Yılmaz’ınduruşmayı bitirmek istemesi üzerine, savunma avukatları adına söz alan Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar“Israrla savunma görevimizi yapmaya çalışıyoruz. Fakat meşru bir şekilde yapacak bir şey kalmadı. Oyüzden burayı terk ediyoruz” dedi. Bu konuşmanın ardından 100’e yakın avukat salonu terk etti.

Mahkeme başkanı kararı boş salona okuyarak duruşmayı erteledi.

Page 5: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

Gündem Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

“Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloğu” adıylaseçimlere giren Kürt hareketinin adaylarının birkısmının adaylıkları iptal edildi. Bunun tümüyle keyfive siyasi bir karar olduğuna kuşku yoktur. Karar, Kürthalkının mücadelesini bastırmak ve onu nefesizbırakabilmek amacına hizmet ediyor. Ayrıca AKPhükümetinin seçimlerde Kürt illerinde tutunmahesabının ürünüdür. Öyle ki Kürt hareketiningösterdiği bir kısım milletvekili adayının iptaledilmesiyle, AKP’nin vekillerine yer açılacaktır.

Bu son gelişmeler, zaten bir oyundan ibaret olanseçimlerin gerçek bir düzenbazlık olduğunutescillemiştir. Seçimler sermaye iktidarının, kendinegöre tezgahladığı, kurallarını koyduğu, sonra da işinegelmezse bu kuralları değiştirdiği bir oyundur. Bu,bugüne kadar sayısız örnekte olduğu gibi Kürt halkınayönelik seçim ve meclis süreçlerinde alınan sayısıztutumla da kanıtlanmıştır. Kürt halkının iradesininmeclise taşınmaması için türlü türlü engellerkoymaktan, meclisten polis zoruyla çıkarıp zindanlaraatmaya kadar sayısız uygulama sözkonusudur.

İşçi sınıfı, emekçiler ve Kürt halkının geleceği veözgürlüğü seçim sandığında değil, bu çürümüşdüzenin efendilerine karşı mücadelededir. YSK’nın bukararı bu gerçeğin en dolaysız, en net ve kesin birdoğrulaması olmuştur sadece.

Bu karar en küçük hak talebinin dahi ancak kararlıbir devrimci mücadelenin ürünü olabileceği gerçeğinidoğrulamıştır.

Çözüm ne seçimde, ne meclistedir. Çözümdevrimde, kurtuluş sosyalizmdedir!

Kürt halkı da bugüne kadar ne aldıysa büyükbedeller pahasına yürüttüğü militan mücadelesiylealmıştır. Parlamento bu mücadelenin sadecemevzilerinden biri olmuştur. Mecliste Kürt vekillerin

maruz kaldıkları baskı ve linç kampanyaları ise herdefasında, meclisin ve seçimlerin bir oyun olduğugerçeğini tescillemiştir. İşte bunun için hiçbir baskı veyasak Kürt halkının mücadelesini boğmayayetmeyecektir. Varsın burjuvazi ve sefil uşakları seçimoyunlarını oynasınlar, düzmece meclisler kursunlar.Kürt halkı ve emekçiler devrim mücadelesinibüyüttükçe bu düzenin sonu yakındır.

Bu bilinçle düzenin baskı ve zulmüne uğrayan Kürthalkının yanında olduğumuzu duyuruyor, hep birliktedevrim ve sosyalizm bayrağını yükseltmeyeçağırıyoruz.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu19 Nisan 2011

Hiçbir baskı ve yasak Kürt halkının mücadelesini boğmayayetmeyecek!

Devrim bayrağını yükseltmeye çağırıyoruz!

Erdoğan sendika değilSTK istiyor

Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen) 4. Olağan Genel Kurulu’na katılan TayyipErdoğan, AKP’nin açık desteğiyle büyüyen kontrasendika Memur-Sen’e övgüler dizdi. Sendikalarımasa başına çağıran Erdoğan sınıf sendikacılığınıntarihe karıştığını belirterek, sendikaların da bututuma uygun davranmasını salık verdi. Sınıfbilincini köreltme derdiyle hak alma eylemlerinesaldırdı, işçilerin üretimden gelen gücünükullandıkları grevi ideolojik ilan etti.

Erdoğan’ın burjuvazinin ideolojisini temel olarakyaptığı konuşmasında sınıf sendikacılığının“ideoloji” olduğunu açıklaması yeni bir örnek değil.TEKEL işçilerinin de mücadelesine aynı demagojiylesaldıran Erdoğan bunu karalama kampanyasının birayağı olarak ele almıştı. Bugünkü konuşmasında dasendikaları sivil toplum örgütleriyle eş değertuttuğunu belirten açıklamalarıyla nasıl bir sendikaistediğinin altını çizmiş oldu. Suya sabunadokunmayan, genel geçer söylemlerle “mücadele”yürüten, masa başı sendikacığı... Bu noktada hakalma mücadelesinin sınıf mücadelesi anlayışıylayürütülmemesi gerektiğini belirterek aslındabelirgin bir sınıf tutumu sergiledi.

Erdoğan’ın çizdiği tarife uygun sendikacılıkyapan, yani işçi ve emekçilerin değil sermayeninsaflarında olan Memur Sen de Erdoğan’dan övgüleraldı. AKP’nin sunduğu olanaklarla örgütlenen AKPdöneminde üye sayısını katlayan, yetkili olduğu işkolu sayısını arttıran Memur-Sen için şunlarısöyledi: “... Bu damar, hala soğuk savaş iklimindençıkamamış, eylemleri ve kavramları geçmiş yüzyıldakalan ’ideolojik sendikal anlayış’lara karşı en güzelcevap olmuştur. Çünkü her yönüyle yeni birTürkiye’ye, ‘Yeniden Büyük Türkiye’ye doğruyürüyoruz. Böyle bir Türkiye’ye doğru eminadımlarla ilerlerken, sendikalar, ideolojiksaplantıların artçısı değil, hak, özgürlük vedemokrasi mücadelesinin öncüsü olmakdurumundadırlar. Sendikalar, değişim vedönüşümün önünde duvar ve bariyer değil, emeğinve hakların çağdaş sözcüleri olmak zorundadırlar”.Memur-Sen’in bir sivil toplum örgütünün nasılolması gerektiğini tüm Türkiye’ye gösterdiğinibelirtti.

Arsızlığın dibine vuran Erdoğan işçi veemekçilerin yılları bulan kararlı mücadelesiylekazandığı Taksim alanını da kendisinin birlütfuymuş gibi gösterdi.

“Kürt sorunu yok”muş!AKP’nin şefi Tayyip Erdoğan “Kürt açılım”

yalanına itibar eden olmayınca kafasındakini olduğugibi ortaya koydu.

Milletvekili adaylarını açıkladığı toplantıdakonuşan Erdoğan “Kürt meselesi artık yoktur” dedi.Böylelikle geleneksel inkar ve tasfiye çizgisindenmilim şaşmadığını gösterdi. Bu sözlerin Kürtmilletvekili adaylıklarının iptaliyle aynı saatleredenk gelmesi de oldukça anlamlıdır. Erdoğan busözleriyle hem YSK’nın kararının arkasındaolduklarını tescillemektedir, hem de inkar, imha vetasfiye çizgisine dört elle sarıldıklarınıgöstermektedir.

Tayyip Erdoğan’ın bu sözleri aynı zamanda Kürthalkının mücadele kararlılığı karşısındakiçaresizliğinin bir sonucudur. Yalan ve aldatmacaylaKürt halkını kandıramayanlar, acz içinde inkar vetasfiye silahına sarılıyorlar.

DİSK 2011 Taksim 1 Mayıs’ı öncesinde, siyasalcinayetlerin aydınlatılması talebiyle Şişli’deki DİSKGenel Merkezi önünden Taksim Meydanı’na yürüdü.

1 Mayıs 1977 katliamının, faili meçhul ve siyasicinayetlerin aydınlatılmasını isteyen DİSK’e bağlısendikaların üye ve yöneticilerine Kemal Türkler,Hrant Dink ve Necdet Bulut’un aileleri de destekverdi. Eylemde “Siyasal cinayetlerin aydınlatılmasıiçin 1 Mayıs’ta Taksim’e” ve “DİSK” pankartlartaşındı.

Yoğun yağmura rağmen Şişli Taksim arasını,yolun bir kısmını trafiğe kapatarak yürüyenDİSK’liler Osmanbey’deki Agos binası önünegeldiklerinde yolu tamamen trafiğe kapatarak HrantDink’i andılar.

Taksim Tramvay Durağı’nda yapılan açıklamayıokuyan DİSK Genel Başkan Yardımcısı İsmailYurtseven, Taksim’deki kutlamalara bu yıl 1 milyonkişiyle katılacaklarını söyledi. Yurtseven, “Türkiyekaranlık günlerden geldi, karanlık günler yaşıyor”diyerek, “Başta 1 Mayıs 77’de Taksim’de olmaküzere Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta toplu katliamlaryaşandı. Bunun yanında aydınlarımızı,gazetecilerimizi, akademisyenlerimizi siyasalcinayetlere kurban verdik. Bugün temel hedefimiz bu

katliamların aydınlatılmasıdır” dedi. 1 Mayıs’ın bayram olarak kazanılması ve tatil ilan

edilmesi için uzun mücadeleler verdiklerini belirtenYurtseven, AKP’nin yaratmaya çalıştığı korkuimparatorluğuna, baskılara, emperyalist saldırılarakarşı olmaya devam edeceklerini ve YGS’dekişifrelemeye karşı susmayacaklarını söyledi.Açıklamaya direnişçi Mas-Daf işçileri de katıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

DİSK Taksim’e yürüdü

20 Nisan 2011 / Taksim

Page 6: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

1 Mayıs6 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

İşçiler, emekçiler!İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve

dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. İşçi sınıfı veemekçiler bu yıl da dünyanın dört bir yanında baskı,sömürü ve kölelik düzenine karşı mücadele bayraklarınıyükseltecekler, eylem alanlarını dolduracaklar. Çıkarlarıbirbirine temelden karşıt iki dünya, işçi sınıfı veemekçiler dünyası ile sömürücü asalaklar dünyası, birkez daha karşı karşıya gelecek.

İşçi sınıfı ve emekçilerin eylemliliğinin büyüyüpyaygınlaştığı, ezilen halkların ayağa kalktığı birdönemden geçiyoruz. Dünya ölçüsünde sermayeninsonu gelmeyen saldırı politikalarına karşı emekçikitleler daha geniş kesimleriyle mücadele yolunututuyorlar. Bütün bir Ortadoğu çürümüş ve kokuşmuşdiktatörlüklere karşı halk ayaklanmaları ile sarsılıyor.

İşçi sınıfı, emekçiler ve ezilen halklar dünyanın dörtbir yanında mücadele yolunu tutsalar da, birlik veörgütlülük planında halen ciddi zayıflıklarlayüzyüzedirler. Bugün emekçiler cephesininörgütlenmeye, birliğe ve uluslararası dayanışmaya herzamankinden daha çok ihtiyacı var. Bunun içindir ki buyılın 1 Mayıs’ı, her zamankinden daha yakıcı birbiçimde, işçileri ve emekçileri birlik ve dayanışmaiçinde mücadeleyi yükseltmeye çağırmaktadır.

Emekçi kardeşler!Sömürü ve baskı, eşitsizlik ve kölelik üzerine kurulu

bir düzende yaşıyoruz. Adına kapitalizm denilen buinsanlık dışı düzende, işçiler ve emekçiler tarafındanyaratılan toplumsal zenginliğe bir avuç asalaktarafından el konulmaktadır. Servet sömürücüasalakların elinde birikirken, milyonlarca emekçininyoksulluğu ve sefaleti günden güne büyümektedir. Biravuç haraminin saltanatına dayanan bu sömürüdüzeninin çarkları ancak böyle

dönebilmektedir. İşçi sınıfı ve emekçilerin çalışarakyarattıkları muazzam zenginliklere rağmen, onlarayokluk, yoksunluk ve kölelik koşullarında bir yaşamdayatılmaktadır.

Bunun gerisinde, bu düzenin kapitalist özel mülkiyetüzerinde yükselmesi vardır. Toplumun eziciçoğunluğunu oluşturan emekçiler tarafından yaratılanzenginliklerin küçük bir azınlık tarafından özel mülkolarak gaspedilmesi vardır.

Üretim araçları ve zenginlikleri elinde toplayanburjuvazi, bu sayede siyasal gücü de tekeline almıştır.Mevcut kapitalist devlet bu sınıfın devletidir. Baskı vesömürünün egemenlik aygıtı olarak ona hizmet etmekte,onu koruyup kollamaktadır. Ordu, polis, bürokrasi,parlamento, hükümet, mahkemeler ve hapisaneleri ilebu devlet, sermaye sınıfının zor ve baskı aygıtı olarakörgütlenmiştir, işçilere, emekçilere ve tüm ezilenlerekarşı kullanılmaktadır.

Özel mülkiyete dayalı bu düzen ve onun devletihedef alınmadan, işçi sınıfı ve emekçilerin baskı,sömürü ve kölelikten kurtuluşu mümkün değildir.

İşçiler, emekçi kardeşler!Bu yıl Türkiye’de 1 Mayıs, sermaye düzeninin yeni

bir seçim oyununun hazırlıklarını yoğunlaştırdığı birdönemde kutlanacak. Baskı ve sömürü düzeninintemsilcileri olan sermaye partileri, bir kez daha yalanlarve sahte vaadlerle işçi ve emekçilerin karşısınaçıkacaklar. Onların dikkatlerini örgütlü mücadeledenuzaklaştırmaya, tüm sorunların çözüm yolu olarakparlamentoyu göstermeye çalışacaklar.

Oysa, kölelik koşullarında çalıştırılıp yoksulluk vesefalete mahkum edilen işçilerin ve emekçilerinkurtuluşu, tam da bu düzeni yıkmaktan geçmektedir.Sermaye düzeni yıkılmadan, iktidar her düzeydeişçilerin ve emekçilerin eline geçmeden, kuşaklar

boyudur acısını çektiğimiz hiçbir temel toplumsalsorunun çözümü mümkün değildir. Bu, biricik

çıkış yolunun toplumsal devrimden geçtiğianlamına gelmektedir. Toplumsal

devrimle sermaye sınıfının mülkiyettekeli parçalanacak, üretim araçları ilebirikmiş zenginlikler tüm toplumun

ortak mülkiyeti haline getirilecek,böylece tüm toplumun hizmetinesunulacaktır. Bu sosyalizmdemektir! Ve sosyalizm,kurtuluşumuzun biricik gerçekçözüm yoludur.

İşçi sınıfı ve emekçiler,gerçek kurtuluşlarının yolunu

açabilmek için, dikkatleriniseçim sandıklarına değilmücadele alanlarınaçevirmelidirler. Böylece bu

yılın 1 Mayıs kutlamalarıdüzenin seçim oyununa öndenverilmiş bir cevap haline

getirmelidirler.

Emekçi kardeşler!İşçi sınıfı ve emekçilere

baskı, sömürü ve köleliğidayatan Türkiye’nin kapitalistdüzeni ve devleti, bu

topraklarda yaşayan çeşitlimilliyetlerden kardeş halklara da

ulusal baskı ve zulmü reva görmektedir. Çünkü budüzen, aynı zamanda ulusal baskı ve eşitsizliklerüzerine kuruludur. Kürt halkının tümüyle haklı vemeşru ulusal özgürlük ve eşitlik istemlerini zorbalıklaboğmaya yönelik politika da bunun ifadesidir.

Sermaye düzeni birlikte yaşadığımız kardeş halklarakarşı döne döne düşmanlık, ırkçılık, inkarcılık veşovenizm üretmektedir. Bunun içindir ki sözde “Kürtaçılımı” aldatmacalarına, sistemli biçimde baskı vezorbalık eşlik etmektedir. Kürt halkının örgütlümücadelesini boğabilmek için her türlü yola veyönteme, olmadık hileye ve aldatmacayabaşvurulmaktadır.

Halen yaşananlar bir kez daha göstermektedir ki,sermaye iktidarı altında halkların gerçek eşitliğe veözgürlüğe dayalı gönüllü birliğini gerçekleştirmekmümkün değildir. Sınıfları ve sömürüyü yoketmeninolduğu kadar, halklar arasında özgürlüğe ve eşitliğedayalı kardeşçe ilişkiler kurabilmenin yolu da, devrimve sosyalizm mücadelesini yükseltmekten geçmektedir.

Bu çerçevede, Türkiye’nin çeşitli milliyetlerden işçisınıfı ve emekçileri, kardeş Kürt halkının mücadelesinegereken desteği sunmalı, 1 Mayıs alanlarında “Kürthalkına özgürlük, eşitlik, gönüllü birlik!” şiarınıyükseltmelidirler.

İşçiler, emekçi kardeşler!Kapitalist sistem dünya ölçüsünde halen büyük bir

ekonomik krizin pençesinde kıvranmaktadır. Ve bununfaturası, her zaman olduğu gibi, tüm dünyada veTürkiye’de işçi sınıfına ve emekçilere ödetilmektedir.Buna rağmen krizden bir çıkış yolu görünmemekte,tersine her an daha da ağırlaşması beklenmektedir.Kapitalist dünya düzeninin efendileri de bunu çok iyibilmekte, hazırlıklarını da buna göre yapmaktadırlar.Sömürü, yağma ve talana dayalı düzenlerini ayaktatutabilmek için, baskı ve zorbalığa dayalı polisrejimlerini tahkim etmektedirler.

İşçi sınıfı ve emekçiler de kendi hazırlıklarını bunagöre yapmak zorundadırlar. Safları sıklaştırmak,birleşmek ve örgütlenmek, zorlu mücadelelerehazırlanmak durumundadırlar. 1 Mayıs bunun birvesilesi olabilmeli, işçi sınıfı ve emekçilerin kitlesel veörgütlü bir biçimde, temel talepleriyle eylem alanlarınaçıktığı bir mücadele günü olarak kutlanabilmelidir.

İşçiler, emekçiler, tüm ezilenler!1 Mayıs, işçi sınıfının kapitalist sömürü, baskı ve

kölelik düzenine karşı ayağa kalkmasını, özgürlük,eşitlik ve kardeşlik dünyası için kavgaya atılmasınısimgeleyen tarihi önemde bir gündür. “Ya kapitalistbarbarlık içinde çöküş ya sosyalizm!” ikilemininkendini her zamankinden daha yakıcı bir biçimdedayattığı günümüzde, 1 Mayıs’ın kurulu düzenihedefleyen mücadele çağrısı büyük bir önemtaşımaktadır.

Bu çağrıya güçlü bir biçimde yanıt verelim! 1Mayıs’ın direnme ruhuyla mücadele alanlarınıdolduralım! Emperyalist haydutluğa ve kapitalistbarbarlığa karşı mücadele şiarlarını hep bir ağızdanhaykıralım! Baskıdan, sömürüden ve eşitsizliktenarınmış bir dünya için, devrim ve sosyalizmmücadelesini yükseltelim!

Yaşasın 1 Mayıs!Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!Yaşasın devrim ve sosyalizm!

Türkiye Komünist İşçi Partisi

TKİP, işçileri ve emekçileri 1 Mayıs’ta devrim mücadelesini büyütmeye çağırıyor!..

1 Mayıs’ta mücadele alanlarına!

Page 7: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

Sınıf devrimcileri 1 Mayıs hazırlıklarını yaygın bir biçimdesürdürüyor. Bu kapsamda işçi havzalarına, işçi ve emekçilerin geçişgüzergahlarına ve emekçi semtlerine “Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasınsosyalizm! / BDSP”, “Haklarımız ve geleceğimiz için 1 Mayıs’a! /BDSP” afişleri yaygın olarak yapılıyor. “Haklarımız ve geleceğimiziçin 1 Mayıs’ta alanlara / BDSP” bildirileri dağıtılıyor.

Kartal1 Mayıs hazırlıklarını hızlandıran BDSP’liler 15 Nisan günü

Topselvi’de gerçekleştirdikleri afiş çalışması sırasında kollukgüçlerinin engelleme ve gözaltına alma girişimiyle karşılaştılar.

Engelleme girişimlerini tok ve kararlı bir tutumla boşa düşürenBDSP çalışanları sabah saatlerinde Çavuşoğlu-Topselvigüzargahında1 Mayıs afişlerini ve Direnişçi İşçilerle DayanışmaGecesi etkinliğine çağrı yapan afişleri yaygın olarak yaptılar.

Topselvi merkezdeki afiş çalışması sırasında iki sivil polis,BDSP’lileri, “izinsiz afiş yapmak” gerekçesiyle gözaltına almayaçalıştı. Kolluk güçleriyle tartışan BDSP’liler, polisin yapılan afişlerinyırtılması yönündeki dayatmasını kabul etmeyince gözaltınaalınmakla tehdit edildiler.

BDSP çalışanlarının karakola gitmeyi reddetmelerinin ardındankolluk güçleri “terörle mücadele”den destek istediler. Onların da,“karakol davetini” kararlı bir tutumla kabul etmeyen BDSP’lileresokak ortasında tutanak tutulup Kabahatler Kanunu’ndan para cezasıkesildi.

Afiş çalışması Kartal’ın merkezinden mahallelerine ve ana otobüsyollarına kadar yaygın bir alana taşındı. 17 Nisan Pazar sabahı aynıanda birçok noktaya afiş ekipleri çıkarıldı. Kartal-Yakacık yolundanKartal Köprüsü’ne kadar, Topselvi, Kurfalı mahallelerine yüzlerceafiş yapıldı.

Tuzla16 Nisan günü İstanbul Tuzla’da yapılan yaygın afişlemenin

ardından, 17 Nisan sabah saatlerinde güne bildiri dağıtımıylabaşlandı. İlk olarak Pendik Esenyalı Ahmet Yesevi Mahallesi’ndeBDSP bildirilerinden 750 adet dağıtıldı. Ayrıca Tuzla Aydınlı veKonaşlı bölgelerinde aynı bildirilerden 1500 adet dağıtıldı.

Direnişteki Ontex, PTT işçileriyle dayanışmak için Aydınlımerkezde stant açıldı. Ontex ürünlerini boykota çağıran imzaföylerinin yanısıra, bir yanında etkinlik duyurusu, diğer yanındadirenişçi işçilerle dayanışmaya çağıran metnin yer aldığı bildiridağıtımı yapıldı. Ayrıca etkinliğin bilet satışı da yapıldı. Stantkaldırıldıktan sonra Aydınlı’da ev ev gezilerek hem bilet satışı yapıldı,hem de imza toplandı.

18 Nisan günü Esenyalı semtinin giriş bölgesi, Aydıntepe trenistasyonu civarı ve İçmeler merkez köprü ayaklarına 1 Mayıs’a çağrıyapan afişler asan BDSP’liler aynı güzergah boyunca Ontexişçilerinin boykot çağrısını içeren afişlerle dayanışma gecesine çağrıyapan afişleri astılar.

19 Nisan günü sabahın erken saatlerinde Tuzla Aydıntepe trenistasyonunda Ontex-PTT işçileriyle dayanışma standı açıldı. Stant’tadirenişteki işçilerin direnişlerini anlatan ve etkinliğin duyurusunuyapan bildiri dağıtımının yanısıra, Ontex ürünlerini boykota çağıranimza föyleri kullanılarak bir çok imza toplandı. Sesli ajitasyonlarlatersane işçilerine dayanışmayı yükseltme çağrısı yapıldı.

Pendik Aydos’ta 1 Mayıs bildirilerden 500 adet dağıtıldı. Ev evdağıtılan bildirilerle Taksim çağrısı yükseltildi.

Tuzla Aydınlı’da da direnişçi işçilerin gerçekleştireceği gece içinA3 boyutlu şenliğe çağıran ve Otobüs kalkış saatinin yer aldığıafişlemeler yaygın bir şekilde yapıldı. Aydınlı’da bulunan tüm

kahvehaneler, yöre dernekleri ve caddeler afişlerle donatıldı. Pendik Esenyalı Nuh Çimento Lisesi etrafına Devrimci Liseliler

Birliği’nin (DLB) 24 Nisan günü yapacağı gecenin duyurusunu içerenafişler yapıldı.

Tuzla Orhanlı Mahallesi’nde 1 Mayıs bildirilerinin dağıtımıgerçekleştirildi. Mahallenin alt ve üst bölgelerine dağıtılan bildirilerleemekçiler 1 Mayıs’a çağrıldı.

1 Mayıs afişleri, dayanışma gecesine çağrı yapan afişler ve“Ontex’e BOYKOT! Direnişe destek! / BDSP” afişleri Tuzla OrtaMahallede, Tepeören fabrikalar bölgesinde, Tuzla Konaşlı bölgesindeyaygın bir şekilde kullanıldı. Aydınlı Tepe durağına kadar asıldı.

Aydınlı bölgesinde akşam saatlerinde Salı pazarına 1 Mayısbildirilerinin dağıtımı gerçekleştirildi. Sesli ajitasyonlagerçekleştirilen bildiri dağıtımında Taksim çağrısı yinelendi.

İzmir16 Nisan günü Çiğli merkezde 1 Mayıs bildirileri ajitasyon

konuşmaları eşliğinde Çiğlili işçi ve emekçilere ulaştırıldı. Daha sonraÇiğli Belediyesi önünde devam eden bildiri dağıtımı, 17 Nisan Pazargünü Harmandalı pazar yerinde sürdü. 1 Mayıs bildirileri ajitasyonkonuşmaları eşliğinde pazara gelen işçi ve emekçilere ulaştırıldı.Güzeltepe semtinde de kapı kapı dolaşılarak Güzeltepeli emekçilere 1Mayıs çağrısı yapılmaya başlandı.

18 Nisan Pazartesi günü de 1 Mayıs afişleri yapıldı.

Adana1 Mayıs afişleri Şakirpaşa, Emek, Meydan Mahalleri’ne ve E–5

yoluna yaygın olarak yapıldı. Afişlerin yanısıra BDSP imzalı 1Mayıs’ta alanlara çağrı yapan bildiriler de Şakirpaşa ve Meydan gibiemekçi mahalleri ve işçi ve emekçilerin geçiş güzergâhı olan SaydamCaddesi’nde dağıtıldı.

Esenyurt1 Mayıs afişleri Esenyurt merkezde, Kıraç’ta, Balıkyolu’nda,

Talatpaşa’da yaygın bir biçimde kullanıldı. Yine 1 Mayıs bildirileri

mahalle ve sabah dağıtımlarıyla, fabrika dağıtımlarıyla işçi veemekçilere ulaştırıldı. Bunun yanısıra bildiriler işçilerin sabahlarıyoğun olarak geçtiği Köyiçi, Tabela, Depo, Balıkyolu, Bulut Durağı,Kıraç, Yeni Mahalle gibi merkezlerde kullanıldı.

KocaeliKocaeli’de devrimci ve ilerici kurumların 1 Mayıs tartışmaları

sürerken Kocaeli Devrimci 1 Mayıs Platformu kuruldu. BDSP’ninçağrısıyla yapılan toplantıya Halk Cephesi ve BDSP katılım sağladı.Yapılan ilk toplantıda platformun kurulması yönünde karar alınırkendiğer kurumlara tekrar çağrı yapılması kararlaştırıldı. ESP ve ODAKda platformda yer alacaklarını bildirdi.

Bunun yanında bir çalışma takvimi oluşturuldu. Alınan kararlar doğrultusunda üniversitede ve kentte bildiri

dağıtımı yapılacak. Ayrıca 24 Nisan günü Kocaeli Kent-Orman’ındabir piknik gerçekleştirilmesi planlandı.

1 Mayıs Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

Sınıf devrimcilerinin 1 Mayıs çalışmaları sürüyor...

1 Mayıs’ta mücadele alanlarına!

Kayseri’de 1 Mayıs hazırlıklarıKayseri’de 1 Mayıs kutlamasının nasıl yapılacağına dair ilerici ve devrimci kurumlarla sendikaların tartışmaları

devam ediyor. Bununla beraber emekçi semtlerinde ve organize sanayi bölgesinde yürütülen çalışmalar ile işçi veemekçiler 1 Mayıs’ta mücadele alanlarına çağrılıyor.

Devrimci 1 Mayıs Platformu kuruldu

1 Mayıs’a hazırlık çerçevesinde biraraya gelen BDSP, BDP, DHF ve ESP Kayseri’de 1 Mayıs’ın tarihsel anlamınave sınıfsal içeriğine uygun kutlanması için ortak hareket etme kararı aldı. BDSP, Devrimci 1 Mayıs Platformu’nunsözcülüğünü üstlendi.

Platformun çalışmaları kapsamında 23 Nisan’da 1 Mayıs konulu bir panel düzenlenecek. Kayseri’nin emekçisemtlerinde ve organize sanayi bölgelerinde Devrimci 1 Mayıs Platformu’nun bildirisinin yaygın dağıtımı yapılacak.

Toplantılardan yansıyanlar...

Kayseri’de Emek ve Demokrasi Platformu bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantıda 1 Mayıs’ın sendikabürokratlarının denetiminden çıkarılmasına dair görüşler ağırlık oluşturdu. 1 Mayıs’ın sendika bürokratlarınındenetiminde gerçekleştirilmesinin yaratacağı sorunlar konusunda tartışmalar yaşandı.

KESK, DİSK/Genel-İş, BDSP, BDP, DHF, ESP başta olmak üzere toplantıya katılanların büyük çoğunluğu, Memur-Sen ve Hak-İş’in 1 Mayıs’a yönelik hiçbir çalışma yapmadıkları halde, geçen yıl 1 Mayıs kürsüsündenkonuşturulmalarından duydukları rahatsızlığı dile getirdiler. Ayrıca geçen yıl sendika bürokratlarının kürsüdenşovenist kudurganlıklarını kustukları ve bu durumun alandaki kitlenin haklı tepkisine yol açtığı hatırlatıldı. Bir dahaböylesi bir duruma izin verilmemesi gerektiği belirtildi.

Toplantıda söz alan EMEP temsilcisi, Türkiye’de 1 Mayıs için sendika ve kitle örgütlerinin ortak hareket etmekararı aldıklarını, Kayseri’de de tüm sendikaların ayrım gözetmeksizin tertip komitesinde yer alması gerektiğinibelirtti.

Devrimci 1 Mayıs Platformu sözcüsü ise Kayseri’de Genel-İş’in 1 Mayıs için çalışma yürüttüğünü, Türk-İş, Hak-İş,Memur-Sen ve Kamu-Sen’in 1 Mayıs’a hazırlık çerçevesinde hiçbir şey yapmadığını dile getirdi. Bunun da ötesindebu sendikaların üyesi olan işçi ve emekçilerin alana gelmemesi için çaba gösterdiklerini ifade etti. Böylesi ihanetçibir tutuma sahip olan sendika bürokratlarıyla değil, işçilerle 1 Mayıs’ı kutlamak gerektiğini ifade etti. Devrimci 1Mayıs Platformu sözcüsü konuşmasının devamında sendika bürokratlarının kürsüyü işgal edip, şovenizminbayraktarlığını yaptıklarını söyledi. Bu yıl böylesi bir çirkinliğe müsaade edilmemesi gerektiğini belirtti. Devrimci 1Mayıs Platformu sözcüsü geçen yıl toplam 1500 kişinin katıldığı 1 Mayıs eylemine 350 kişiyi katan Devrimci 1 MayısPlatformu’nun bu yıl mutlaka kürsüden sözünü söylemek istediğini de dile getirdi.

Kızıl Bayrak / Kayseri

6 Nisan 2008 / Kadıköy

17 Nisan 2011 / Tuzla

Page 8: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

Sınıf hareketi8 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

‘Beyaz grev’ ülkeyi sardı

Sağlık emekçilerinin 19-20 Nisan tarihlerindegerçekleştirdiği “Beyaz Grev” baskı ve engellemelererağmen %100’e varan bir katılımla hayata geçirildi.Üniversite ve eğitim-araştırma hastanelerindehizmetler tümüyle dururken, devlet hastanelerinde iseoldukça yüksek bir katılım oranı yakalandı. Birincibasamak sağlık kurumları ve bazı özel hastanelerdende sağlık emekçileri greve katılım sağladı. Birçoküniversitede tıp öğrencileri derslere girmeme kararıaldı. Muayenehaneler, özel hastaneler, toplum sağlığımerkezlerinde sağlık emekçileri hizmet vermedi. TTB,Dev Sağlık-İş ve SES’in aktif katılımıyla örgütlenengreve hasta ve hasta yakınları da destek verdi.

İstanbulİstanbul’da grev çadırları İstanbul Tıp Fakültesi

(Çapa Tıp Fakültesi) Temel Birimler Binası ileHaydarpaşa Numune Hastanesi önünde kuruldu.

Çapa’da kitlesel katılım

Sabah grev çadırını kuran sağlık emekçileri saat09.00’da çadırın önünde basın açıklamasıgerçekleştirdi. Grev çadırının önüne yürüyüşle gelenemekçiler yapılan konuşmaların ardından hastaneyidolaşarak kitlesel bir yürüyüş gerçekleştirdiler. SağlıkBakanı Recep Akdağ’ın tehditlerine yanıt veren TTBMerkez Konseyi üyesi Osman Öztürk, bunu “sehven”yapılmış bir açıklama olarak kabul ettiklerini belirtti.Eylemde, İTO, SES ve Dev Sağlık-İş temsilcileri dekonuşmalar yaptılar.

Grev yürüyüşü

İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi’nde kurulan grevçadırı önünde biraraya gelen binlerce sağlık çalışanıburadan Haseki Hastanesi önüne yürüyerek basınaçıklaması gerekleştirdiler.

Yürüyüşe direnişteki Ontex/Canbebe, PTT, Casperve Mas-Daf işçileri de katıldı. Ayrıca BDSP, ESP, UİD-DER, Tekstil Sen de eylemde yer aldı. HasekiHastanesi’ne doğru yürüyüşe geçen kitle MilletCaddesi’ni trafiğe kapattı. Haseki Hastanesi önünegelindiğinde grevi örgütleyen kurumlar adınakonuşmalar ve basın açıklaması gerçekleştirildi. İlk konuşmayı yapan TTB 2. Başkanı ÖzdemirAktan, “Sesimizi duyurmak için elimizden geleniyaptık” dedi. Aktan direnişçi işçileri de selamladı.

Eylemde SES Genel Başkanı Bedriye Yorgun,Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin ve Dev Sağlık-İşGenel Başkanı Arzu Çerkezoğlu kitleye seslendi. Ortakbasın açıklamasını ise İstanbul Tabip Odası BaşkanıTaner Gören okudu. Yürüyüşün sonunda grev çadırıönünde toplanan sağlık emekçileri sorunlarını dilegetirdikleri, taleplerini haykırdıkları bir kürsüoluşturdular.

Numune’de grev halayı

Sağlıkçıların İstanbul’daki grevinin bir diğer ayağıise Kadıköy’deki Haydarpaşa Numune Hastanesi’ydi.Ağırlığını hekimlerin oluşturduğu yüzlerce sağlıkemekçisi iş bırakarak eylem yaptı. Hastanede acilservis dışında birçok birimde sağlık hizmeti verilmedi.Sabah erken saatlerde grev çadırını Acil Servis önünekuran sağlık emekçileri, hasta ve hasta yakınlarınagrevin taleplerini anlatan bildiriler dağıttılar, müzikyayını yaptılar. Grev çadırına “Bu hastanede grev var”yazılı dövizler ve pankartlar asan SES ve Tabip Odasıüyesi emekçiler grev önlüklerini giyerek polikliniklerönünde toplandılar. “Mesleki onurumuza saygıistiyoruz”, “Geleceğimizden umutsuzuz” dövizleriniaçtılar.

Greve ve grevin taleplerine ilişkin nedenlerinianlatan sağlık emekçileri poliklinikler önünde kurulankürsüde görüşlerini dile getirdiler.

Poliklinikler önünde yürüyüşe geçen sağlıkemekçileri Numune Hastanesi’nin hemen yanındakiSiyami Ersek Hastanesi önünden geçerek hastaneçevresinde tur attılar. Siyami Ersek’teki sağlıkemekçilerini de “Sağlıkçılar burada Siyami nerede”sloganlarıyla eyleme çağıran sağlıkçılar “Doktor nedemek” parçasını hep birlikte coşkulu biçimdesöylediler. Numune önündeki yolu tek taraflı olarakaraç trafiğine kapatarak yürüyüşlerini sürdürenemekçiler hastane içerisinde dönerek burada grevhalayı çektiler.

Marmara Üniversitesi Hastanesi’nde de grevekatılım yüzde yüz oldu. Ortak açıklamayı ise SESİşyeri Temsilcisi Selma Hasanoğlu yaptı. Açıklamayahasta ve hasta yakınları da destek verdi.

Grevde ikinci gün: Kadıköy’e yürüyüş

Grevin ikinci gününde (20 Nisan) merkezi eylemKadıköy’de yapıldı. Öğle saatlerinde HaydarpaşaNumune Hastanesi’nde toplanan sağlık emekçileri

kortejler oluşturarak Kadıköy İskelesi’ne yürüdüler. 2bini aşkın emekçinin katıldığı yürüyüş mitinghavasında geçti. Sağlıkçılar yağan yağmura rağmencoşkulu sloganlar eşliğinde yürüdüler.

Greve destek

Sağlık emekçilerinin grev yürüyüşüne çok sayıdasendika, meslek örgütü ve siyasi parti de destek verdi.SES üyesi sağlık emekçileri ise İstanbul’un ikiyakasındaki farklı hastanelerden gelerek şubepankartları arkasında önlük ve flamalarıyla yerlerinialdılar.

Kortejlerde, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ınsağlıkçı grevini karalamaya yönelik açıklamalarınabüyük bir tepki vardı. Bu tepki atılan sloganlara dayansıdı. Akdağ’ın sağlıkçı grevine yönelik “bunlarsağlıkçı değil marjinal” açıklaması da sağlıkçılarınbüyük tepkisini çekti. Sağlık emekçileri, “Marjinaldeğil sağlıkçıyız!” sloganıyla bu açıklamalara tepkigösterdiler.

“Şifreler” açıklandı

Yürüyüşün ardından Kadıköy İskelesi’ndekiAtatürk anıtı önünde toplanan sağlık emekçilerinesağlık örgütlerinin temsilcileri seslendi. Alanı dolduransağlık emekçileri tarafından ilgiyle dinlenenkonuşmalar sırasında YGS’deki şifre skandalınagönderme yapılarak sağlıkta dönüşüm programınınşifreleri açıklandı. TTB Merkez Konseyi üyesi OsmanÖztürk, sağlıkta dönüşümün şifrelerini;(G)üvencesizlik, (Ö)zelleştirme, (T)aşeronlaştırma,performansa dayalı (Ü)cretlendirme ve (R)eform:(GÖTÜR) olarak açıkladı.

Konuşmada, sağlık emekçilerinin şifresi olarak isegrevi örgütleyen sağlık örgütlerinin isimleri okunarak“ZAFER” vurgusu yapıldı.

İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. TanerGören, Dev Sağlık-İş Genel Başkanı ArzuÇerkezoğlu’nun söz aldığı eylemde ortak açıklamayıSES Aksaray Şube Başkanı Ersoy Adıgüzel yaptı.Açıklamaların ardından atılan sloganlarla eylem sonaerdi.

Grevin ikinci günü ise yine engelleme girişimlerive sınıf dayanışması ile başladı. Bakırköy Dr. SadiKonuk Eğitim Araştırma Hastanesi’nde başhekimtarafından sağlık çalışanlarının greve katlımsağlamasına engel olunmaya çalışıldı. ÜmraniyeAraştırma Hastanesi’nde ise hastane yönetiminindevreye soktuğu baskıcı uygulamalara karşı İTOüyeleri arkadaşlarını yalnız bırakmadı. ÜmraniyeAraştırma Hastanesi poliklinik girişinde sabah saat09.00’da yapılan eylemde, greve katılımı engellemekiçin gerçekleştirilen uygulamalar teşhir edildi.“GöREVDEYİZ!” pankartının açıldığı eylemde basınaçıklamasını Ali Çerkezoğlu gerçekleştirdi. Beyazgrevin ikinci günü İstanbul’da engellemelerle başladı.Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim AraştırmaHastanesi’nde Başhekim emekçilerin greve katılımınıengellemeye çalıştı.

İzmir’de grev coşkusu“Beyaz grev” İzmir’de olumsuz hava koşullarına

rağmen yüksek katılımla gerçekleşti. Pek çokhastanede iş bırakma oranları %80 ila %100 arasındadeğişirken yağmura rağmen kitlesel halde alanlara

Page 9: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

çıkıldı. Sabah erken saatlerden itibaren İzmir’inneredeyse tüm hastanelerinde greve çıkıldı. EgeÜniversitesi’nde sabah saatlerinde hastane girişinde“Bu işyerinde grev var!” pankartı açıldı ve kurulankürsüden müzik çalınarak ajitasyon konuşmalarıyapılmaya başlandı. Hastanede % 80 oranında greveçıkılırken yüzlerce emekçi de sahnenin önündetoplandı. 9 Eylül Üniversitesi’nde de grev pankartısabah saatlerinde asıldı. Yağmur nedeniyle hastaneniniçerisinde toplanan emekçiler çalıştıkları bölümlerinadlarının yazılı olduğu flamalar taşıdılar. TepecikEğitim ve Araştırma Hastanesi’nde sabah asılan grevpankartının ardından basın açıklaması yapıldı.Yeşilyurt Devlet Hastanesi’nde de greve katılımınyüksek olduğu öğrenilirken bakanlığın “kale” olaraktanımladığı ve kimsenin katılmayacağını söylediğiBozyaka SSK’dan da greve katılım olması dikkatçekti. Karşıyaka Devlet Hastanesi ve AlsancakDevlet Hastanesi’nde ise iş bırakma %100 oranındagerçekleştirildi. Hasta yakınlarının bir kısmı da tutulanaraçlarla birlikte eyleme katıldı.

Cumhuriyet Meydanı’na ulaşan kitle Dev Sağlık-İş,İzmir Tabip Odası, Dokuz Eylül Tıp Fakültesi veSağlık Öğrencileri pankartları ardında toplanarak SESkortejini bekledi. SES ise Gümrük’teki sendika binasıönünde toplanarak Cumhuriyet Meydanı’na doğruyürüyüşe geçti.

Meydanda buluşan kitle buradan İzmir İl SağlıkMüdürlüğü’ne yürüdü ve müdürlük önünde basınaçıklaması gerçekleştirildi. Eylem sırasında kitleiçerisinde bir grup tarafından Sağlık Müdürlüğü’neyumurta atıldı. Binaya ulaşmayan yumurtalar binaönünde bekleyen sivil polislere isabet etti.

Özellikle öğrencilerin ve asistanların eylemekatılımlarının yoğun olması dikkat çekerken gerekhastanelerde, gerekse alanda genç ve dinamik bir kitlegöze çarpıyordu.

AnkaraSabahın erken saatlerinde işyerlerinde toplanmaya

başlayan sağlık emekçileri, hastanelerden çıkıp önceNumune Hastanesi’ne ardından Abdi İpekçi Parkı’nagelerek fiili bir miting düzenlediler.

Numune Hastanesi, Hacettepe, Tıp Fakültesi veDışkapı başta olmak üzere birçok hastanede bildiridağıtımları gerçekleşti. Numune Hastanesi’nde sağlıkemekçileri 100 kişiyle diğer hastane ve işyerlerindengelecek emekçileri beklediler.

Bekleme esnasında 15 acil talebin yer aldığı vegrevin örgütleyicisi olan kurumların imzasınınbulunduğu bildiriyi ATO Yönetim Kurulu ÜyesiEgemen Aktaş okudu. Saat 11.15’te Ankara TıpFakültesi Hastanesi’nden 300 civarı sağlık emekçisigeldi. Emekçilerin hastane bahçesine girmesi ilesloganlar sıklaşmaya başladı.

Saat 11.30 sularında 2 bin kişi ile Hacettepeemekçileri de Numune bahçesinde yerlerini aldılar.

Dışkapı’da faşist müdahale…

Saat 11.30 sularında 100 kişilik katılımla Dışkapıemekçileri de Numune bahçesine geldiler. DışkapıHastanesi’nden bir sendika yöneticisinin aktarımınagöre hastane yöneticisi konumundaki Mustafa Candanisimli Memur-Sen üyesi greve saldırdı. Bu kişininkışkırtması ÖGB sağlık emekçilerini durdurmaya vepankartları alınmaya çalıştı. Emekçiler bu saldırıyıboşa düşürmelerine rağmen katılım noktasında gözlegörülür bir zayıflama yaşandı.

Açıklamanın sonrasında sağlık çalışanları tek tekkendi pankartları ile yerlerini aldı. Yol kapatılarakAbdi İpekçi Parkı’na doğru yürüyüşe geçildi. SESAnkara Şube Başkanı İbrahim Kara burada kitleyeseslendi. Ardından TTB Merkez Konseyi BaşkanıEriş Bilaloğlu ve SES Genel Sekreteri Kemal

Yılmaz birer konuşma gerçekleştirdi.

BursaBursa’da sağlık emekçileri yaptıkları bir eylem ile

grevlerini duyurdular. Mesai başlangıcıyla önlüklerinigiyerek greve çıkan sağlık emekçileri ve taşeron sağlıkişçileri saat 9.00’da Uludağ Üniversitesi Tıp FakültesiHastanesi önünde toplanarak basın açıklaması yaptı.Eylemde ilk olarak asistan hekimler tarafındanhazırlanan tiyatral bir oyun sergilendi. Tıpbölümünde okuyan bir üniversite öğrencisi dekonuşma yaparak sağlık sisteminin sorunlarınadeğindi. Tıp öğrencileri olarak yaşadıklarıgeleceksizliği somut örnekleriyle anlattı. Sağlıkörgütlerinin temsilcilerinin yaptığı konuşmalarınardından eylem son buldu. Yaklaşık 350 kişininkatıldığı eylemde idarenin ve polisin baskıları dateşhir edildi. Polisin doktorları görevlerinin başınageçmeye zorladığı ifade edilirken taşeron işçilerin deyoğun baskı ve tehdit altına alındıkları belirtildi.Eylem sırasında telefonla tek tek aranarak tehdit edilentaşeron işçilerden bir kısmının eylemden çıkarakçalışmaya döndükleri gözlendi. Eylem bitişinde deişçilere çalışmaya dönmeleri için taşeron tarafındanbaskı yapılmaya başlandı.

AdanaBalcalı Hastanesi’nde saat 08.00’de toplanmaya

başlayan SES, Dev Sağlık-İş ve Adana Tabip Odasıüye ve yöneticileri 11.30’a kadar neden grevdeolduklarını anlatan konuşmalarla davul, zurnaeşliğinde beklemeye başladılar. Merdivenlerindebasın metninin okunmasının ardından NumuneHastanesi’ne geçilerek direnişte olan Numunehastanesi işçileriyle buluşuldu. Buradan ÇukurovaDevlet Hastanesi’ne geçildi. Devlet Hastanesi’nde debir süre bekleyen kitle buradan kortej oluşturarakhastaneler kavşağından Uğur Mumcu Meydanı’nayürüyüşe geçti. Alana gelindiğinde SES Adana ŞubeBaşkanı Muzaffer Yüksel bir konuşma yaparakeylemi halk için yaptıklarını belirtti.

BatmanSağlıkçılar Batman’da da greve çıktı. Acil hastalar,

yatan, diyaliz, yoğum bakım ve acil ameliyat hariç tümsağlıkçıların grevde olduklarını söyleyen BatmanTabip Odası üyeleri, Batman Bölge Devlet Hastanesive Batman Kadın Doğum ve Çocuk HastalıklarıHastanesi çalışanları grevde olduklarını kaydettiler.

ManisaManisa’da sabah erken saatlerde grev önlüklerini

giyerek hastanelere giden SES ve Tabip Odası üyeleri,sağlık emekçilerini greve çağırdı. Yapılan çağrılaragrevi desteklemeyen sendikaların üyelerinden veörgütsüz sağlık emekçilerin de katılanların olduğu,giriş kartlarını basmadıkları görüldü. SES ManisaŞube Başkanı Serpil Deniz, iş bırakma eyleminisağlıkta dönüşüm çatısı altında başlatılan yanlış sağlıkpolitikalarına tepkilerini göstermek için yaptıklarınıbelirtti. Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Ruhve Sinir Hastalıkları Hastahanesi önünde birarayagelen sağlık emekçileri iki koldan ManolyaMeydanı’na doğru yürüyüşe geçti.

Diyarbakır Diyarbakır Sağlık Meslek Örgütleri Platformu,

Devlet Hastanesi önünde biraraya geldi. Sağlıkemekçileri hastane önünde davul ve zurnalar eşliğindehalay çektikten sonra Dağkapı Meydanı’na doğrusloganlar eşliğinde yürüdü. Açıklamanın ardındansağlık emekçileri Kürt siyasetçilerin yargılandığı

Diyarbakır Adliyesi önüne doğru gitti.

IspartaIsparta’da grev, greve ve grevle dayanışmaya

çağıran bildirilerin dağıtılmasıyla başladı. Dağıtımyaklaşık bir saat sürerken, ardından Isparta Belediyeİşhanı önünde toplanıldı. Burada yapılan açıklamadagüvencesiz çalışma uygulamalarının kabuledilmeyeceği belirtildi. Açıklamaya Ekim Gençliğidestek verdi.

GebzeGebze’de sağlık emekçileri mesai saatlerinin

başlaması ile grevde olduklarını duyurdular. GebzeFarabi Devlet Hastanesi ve Gebze Fatih DevletHastanesi’nde eylemler gerçekleştirildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul - İzmir - Bursa - Adana -Isparta - Manisa - Gebze

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

20 Nisan 2011 / Kadıköy

19 Nisan 2011 / Ankara

19 Nisan 2011 / Izmir

Page 10: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

Sınıf hareketi10 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

2010-2012 dönemi MESS Grup TİS süreci,Birleşik Metal İşçileri Sendikası’nın MESS ileimzaladığı sözleşme ile resmen sona erdi. Ancak 15Nisan 2011 günü resmi olarak sona eren bu süreçaslında bundan çok daha önce, fiili olarakbitirilmişti. Zira grev uygulama tarihlerininaçıklandığı sırada neredeyse tüm fabrikalarda tek tekpatronlarla yapılan “ek protokoller”le birlikte grevuygulamaları fiili olarak askıya alınmıştı. Grevuygulaması başlayana kadar Birleşik Metalyönetiminin kısmi taleplerine yanıt vermeyen SüslerDoruk, Standart Depo ve Arfesan’da da varılananlaşmalardan sonra Birleşik Metal yönetiminin anasözleşmeyi imzalamasının önünde de bir engelkalmadı.

Birleşik Metal yönetimi bu sonucu “İşbirlikçi-dayatmacı toplu sözleşme süreci yıkıldı” başlıklı biraçıklama ile duyururken, halen yapılan ekprotokollerin içeriğine dair kamuoyuna şimdiyekadar bir bilgilendirme yapmış değil. Fabrikalardanyansıyan ilk bilgilere göre ise “ek protokoller”lebirlikte ortalama 51 kuruşluk bir ücret artışı ve esneküretimi gerekçelendiren kimi idari maddelerin blokeedilmesi sağlanmış durumda.

Bu kadarı Birleşik Metal yönetimi tarafından sonbirkaç ay içinde ortaya konan tüm iddialara rağmensözleşmenin kısmi bazı ekonomik hakların eldeedilmesiyle bitirildiğini gösteriyor. Öte yandan busonuç, artık grevler döneminin geride kaldığını vaazeden burjuvazinin bırakalım gerçek bir grevi, grevtehdidinden bile ne kadar korktuğunugöstermektedir. Kuşkusuz bu sonuç, işçi sınıfınıngrev silahını kullanma cesaretini arttıracaktır.

Peki ne olmuştur da sınıf mücadelesi payınaoldukça önemli olanaklar ortaya çıkaran birmücadele süreci kısmi ekonomik hakların eldeedilmesi ile sona erdirilmiş, 30 yıllık bir toplusözleşme düzenini yerle bir edebilecek bir grevsüreci 51 kuruş karşılığında heba edilmiştir.

Sınıf mücadelesini devrimci temellerde ilerletmeçabasında olan-olması gereken güçler ile metalişçilerinin bugün yanıt vermesi gereken sorular

bunlardır. Ancak bu sorulara doğru yanıtlarverilebildiği ve bu yanıtlar çerçevesinde birmücadele süreci örgütlenebildiği oranda metalişçilerinin ve tüm işçi sınıfının kaderinideğiştirebilmek mümkün olacaktır. Aksi takdirdemetal işçilerini ihanet sözleşmelerininfotokopilerinin imzalanmasına razı olacak ya da eniyisinden bugün olduğu gibi 3-5 kuruşageleceklerinin çalınmasına göz yumacaklardır.

Elbetteki tüm mücadele süreçlerinde olduğu gibigeride bıraktığımız toplu sözleşme sürecinde deyaşananların nedenleri çok boyutludur. Dahası busonuçlar çoğu durumda sınıf hareketinin geneldurumundan bağımsız değildir. Ancak metalsektöründe verilen sınıf kavgası, bahsettiğimiz bugenel durumu değiştirebilecek dinamikleribarındırmaktadır. Dolayısıyla buradaki mücadele herne kadar genel koşullarla ilişkilendirilerekdeğerlendirilse de, bu özgün konumun gerekleriüzerinden eleştirel bakabilmek durumundayız.

Burada bunu mücadelede tayin edici konumasahip üç ana unsur üzerinden yapmaya çalışacağız.Bunlardan ilki hiç şüphesiz ki bu sürecin doğrudanaktörü konumunda olan metal işçileridir. Bir diğerbaşlığımız sürecin fiili önderi konumunda olansendika yönetimiyken, son olarak kendisine işçisınıfına öncülük misyonunu biçen siyasal öznelerdir.

Metal işçilerinin örgütsüzlüğü sürecinseyrini tayin etti

Az önce de ifade ettiğimiz gibi metal işçilerininbilinç ve örgütlenme düzeyi, ortaya çıkan durumunen temel nedenini oluşturmaktadır. Sürecin kısmiekonomik kazanımlarla heba olmasında olduğukadar elde edilen kazanımlardan da bu gerçeğigörebiliriz.

Bugün işçi sınıfının ezici bir çoğunluğu ilebirlikte metal işçileri de içine sokulduğu sömürücenderesi nedeni ile büyük bir öfke biriktirmişdurumdadır. Bu öfke anlamlı bir mücadele isteğiortaya çıkarsa da halihazırda bu mücadelenin

görevlerini omuzlayabilecek ve engelleri aşabilecekbir düzeyde örgütlenememiştir. Zaten bu düzeyinoluşması esas olarak öncü müdahalenin işidir veöncüler bu açıdan görevlerini layıkıyla yerinegetirmeden bu konuda temelli bir değişiklikbeklemek de büyük bir yanılgı olacaktır.

Her şeye rağmen metal işçilerinin büyüyen öfkesive mücadele kararlılığı son TİS döneminde de çokönemli bir faktör olarak öne çıkmıştır. Birleşik Metalyönetiminin tüm kararsızlıklarına rağmen 11 Aralık2010 tarihinde gerçekleşen Merkez TİS Kurulu ilebirlikte ortaya çıkan “mücadeleye devam” iradesi bukararlılığın en yalın ürünüdür. Aldıkları bu tutumlaBirleşik Metal üyesi metal işçileri diğer birçok temelsorunla birlikte iş güvencesinden yoksunluğun ezicibaskısına rağmen ve aslında bu sorunların daha daağırlaşması anlamına gelen bir TİS dayatmasıkarşısında boyun eğerek bir yere varılamayacağınıherkese göstermişlerdir.

Ancak bu tepkinin ekonomik taleplerle sınırlıkarakteri, daha ileri bir hazırlık içerisine girilmesineengel olmuştur. Mücadelenin hedefi siyasal bir sınıförgütü olan MESS’i ve elbetteki onun işbirlikçisikonumundaki Türk Metal’i ezmekken ve bunun içinBirleşik Metal yönetiminin ücret sendikacılığınadayalı dar anlayışını aşmak zorunluyken, tabandabuna uygun bir hazırlık yapılamamıştır. BirleşikMetal tabanındaki öncü ve ileri işçilerin omzundayükselen bu sorumluluk yerine getirilmediği orandaise mücadelenin hedefleri, sendika yönetiminin deyönlendirmesi ile kısmi ekonomik hakların eldeedilmesine daralmıştır.

Ortaya çıkan bu tablo bundan sonrası için sürekliolarak vurguladığımız bir göreve işaret etmektedir:Metal işçileri bağımsız bir bilinç ve inisiyatifle tabanörgütlülüklerini yaratmak sorumluluğu ile karşıkarşıyadır.

Birleşik Metal yönetimi: Ücret sendikacılığı ve bürokratizm

Geride kalan TİS sürecinin kısmi ekonomikhakların kazanımına daraltılmasının asılsorumluluğu ise Birleşik Metal yönetimininüzerindedir. Birleşik Metal yönetimi sınıfsendikacılığı iddiasına ve süreç boyunca sergilediğitüm tok söylemlere rağmen ufkunun ücretsendikacılığını aşmadığını göstermiştir.

Bu söylediklerimiz elbette ki sürecin belli biraşamasına kadar bu cepheden olumlu adımlaratılmadığı anlamına gelmiyor. Özellikle Aralıkayının başında yani “mücadeleye devam” kararınınalındığı süreçte, Birleşik Metal yönetiminin olumluanlamda önemli bir rolü olmuştur. Bugüne kadartabandaki mücadele isteğini hep geri eğilimlereyaslanarak susturma yolunu seçen Birleşik Metalyönetimi uzun zamandan beri ilk defa tabandaki ilerieğilime yaslanarak yola devam etme iradesinigöstermiştir. Ancak bu tutum ortaya çıkan sonucun

Sona eren Metal TİS’leri üzerine...

Sonucu metal işçilerinin bilinç veörgütlenme düzeyi tayin etti!

Page 11: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

da gösterdiği gibi sınıf sendikacılığı anlamında birtercihin değil mevcut tablonun getirdiği zorlanmanınbir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Bu zorlanmanın entemel nedeni kuşku yok ki tabanda mevcutgeriliklere karşın biriken öfkedir ve bu öfkeninhedefinde doğal olarak mevcut yönetim debulunmaktadır.

Yıllardır her TİS döneminde ortaya çıkanfotokopici pratiğin bilediği bu öfke, bu dönem çokdaha güçlü bir şekilde kendisini hissettirmeyebaşlamıştı. Bu tablo içinde MESS-Türk Metalittifakının Birleşik Metal’i bitirmeye dönük hesaplarıda Birleşik Metal yönetimini köşeye sıkıştıran birdiğer etkendir. Ayrıca bu etkenler kadar belirleyiciolmamakla birlikte yaklaşan genel kurullar süreci,hem tabandaki kimi muhalif unsurları yönetimizorlayan bir hattın içine soktu, hem de mevcutyönetimi DİSK genel kurulu hesapları ile dahakararlı tutumlar almaya itti.

Tüm bu nedenlerle birlikte sürecin ilk evresindedişe dokunur bir hazırlığı görülmeyen yönetim TürkMetal’in ihanet sözleşmesini imzalamasınınardından hareketlendi. Türk Metal tabanında birpatlama umudunun da yeşerttiği bu hareketlenmedeilk kritik evre, yönetimin tabandaki ileri eğilimeyaslanan tutumu ile atlatılmış oldu.

Bu ana kadarki tüm olumlu pratiğe rağmenbundan sonraki sürece ise Birleşik Metal yönetiminehakim anlayış damgasını vurdu. Bunun en açıkyansıması kamuoyuna karşı gösterilen “grevkararlılığının” içerde “ek protokoller” yolu ilebilinçli bir şekilde bastırılması oldu. Oysa “ekprotokoller” bizzat sendika yönetimi tarafındantartışmaya açıldığı ana kadar tabandaki zayıflıklarınaşılmasında önemli adımlar atılmış, işçilerin önemlibir bölümü grev havasına girmiş ve bu grevingerekliliğini politik olarak da kavramaya başlamıştı.Ancak yönetim ek protokolleri bir ara formül olarakortaya attığı andan itibaren, tabanda bastırılmışdurumda bulunan geri eğilim hızla yeniden güçkazandı. Bundan sonra ise Birleşik Metalyönetiminin tutumu, her zaman kullandıkları beyliksöylemleri ile “işçilerin aldığı karara uymak” oldu.

Sürecin politik hattı ek protokoller ile birlikteücret sendikacılığına indirgenirken bu pratiğibesleyen asıl tutum ise sürekli olarak tartıştığımızbürokratik tarz oldu. Bu açıdan sürece bakıldığındane ifade etmek istediğimizi anlatmak için 11 Aralıköncesi ve sonrasında sürecin pratik olarak nasılşekillendiğine bakmak yeterli olacaktır.

11 Aralık tarihli Merkezi TİS Kurulu’nda“mücadeleye devam” kararının çıkmasında hiçkuşku yok ki tabanın aktif katılımının sağlanması ilebirlikte sürecin kamuoyuna açık bir şekilde devamettirilmesi önemli bir rol oynamıştı. Sonrasında bukararlılığın törpülenmesi ve yok edilmesi ise buaçıdan sergilenen tam tersi pratiğin bir sonucu oldu.Örneğin sürecin gidişatında önemli bir dönümnoktası olan 11 Aralık tarihli toplantıdan sonra, 4 ayboyunca Merkezi TİS Kurulu bir kez biletoplanmadı. Kendilerinin bu konuda mantıklı biraçıklamaları var mıdır bilemiyoruz ama görünentabloda, bu tutumun nedeni, yönetimin kendisinizora sokacak tartışmaların yaşanmasını ve uymakzorunda kalacağı kararların alınmasınıengellemekten başka bir şey olamaz. Bu durumundoğal sonucu ise birbirinden kuvvet alabilecek ilerieğilimlerin yalıtılması ve yönetimin tek tekfabrikalarda denetimi eline almasıdır. Bu aşamadansonra işçiler süreçten haberdar edilse de bu

fabrikalarda doğrudan yapılan yönlendirmelereşliğinde gerçekleştirilmiştir. Öyle ki kimifabrikalarda şube başkanlarının ek protokollerigerekçelendirirken ifade ettikleri ibret vericidir. Ekprotokoller hakkında TİS kurulu üyelerinegörüşlerini soran şube başkanları, sendikanın grevikaldıracak gücü olmadığını söyleyerek bilinçli biryönlendirmenin de parçası olmuşlardır. Buyönlendirme ileriye değil geriye dönük biryönlendirmedir. Yani burada sınıfa önderlik eden biranlayış ve pratikten çok genel ruh halinin arkasınasaklanan kuyrukçuluktan başka bir şey yoktur.

Bu süreçte pratik olarak kendisini gösteren birdiğer durum ise, sürecin kamuoyuna ve dolayısıylatabanın bir bölümüne de kapatılmasıdır. 11 Aralık’akadar MESS ile yapılan görüşmeleri ve aldıklarıtutumları çeşitli biçimler altında tabanı ve kamuoyuile paylaşan yönetim bundan sonraki süreçte attığıher adımı belli bir gizlilik içinde atmaya özengöstermiştir. Örneğin sendika yönetimi MESS ile ekprotokollerle ilgili görüşmenin yapıldığı 3 Marttarihli toplantıya dair bir açıklama ve bilgilendirmeyapma ihtiyacı duymamıştır. Yine bundan sonrakisüreçte fabrikalarda patronlarla yapılan görüşmelerve bu görüşmelerin sonuçlarının fabrika içindetutulması için özel bir çaba da harcanmıştır. Busüreçte Birleşik Metal yönetiminin aldığı tutumlarıve süreci grev aşamasına getirmeden çözmek içinharcadığı yoğun “gayreti” gösteren bir diğer belgede MESS üyesi patronlara 8 Mart tarihindegönderdiği mektuptur. Birleşik Metal yönetimi bumektubu ile patronlara MESS’in uzlaşmaztutumundan “yakınmakta”, protokollerin hukukauygunluğuna patronları ikna edebilmek için dildökmektedir.

Sürecin pratik gidişatına ilişkin bahsettiğimiz buiki yaklaşım Birleşik Metal yönetimi payına dönedöne tartıştığımız bürokratik yapının basit biryansımasıdır. Sürecin grev aşamasına dayandığıdönemdeki politik tutumları ve grev hazırlıklarınınzayıflığına ise burada tekrar uzun uzadıya girmekgerekmiyor. Zira grev komitelerinin eğitimindenmaddi hazırlığa, dayanışma platformlarınınörgütlenmesine ve eylemli sürece kadar birçokkonuda yapılması gerekenleri, zaten sürecin oaşamasında kendi payımıza özenle ifade etmiştik.

Yine o dönem ifade etsek de burada bir kez dahayinelemek gereken özel bir nokta fabrikalarda grevuygulama tarihlerinin belirlenme biçimidir. Fiiliolarak 3 fabrikada grevin başladığı bu süreçte grevebaşlayan işyerleri bilindiği gibi ek protokollerkonusunda ayak direyen işyerleri idi. Üretimaçısından sıkışık ve bununla birlikte Türk Metaltabanını hareketlendirme potansiyelinin bulunduğuişyerleri ise patronların “iyi niyetli” tutumlarısayesinde geri plana itilmişti. Sürecin toplamınabakıldığında bu pratiğin kendisi bile niyetin o pekiddialı söylemlerinde olduğu gibi “işbirlikçi-dayatmacı toplu sözleşme düzenini yıkmak”olmadığını göstermektedir.

Sonuçta sınıf sendikacılığı iddiasını taşıyan veifade edildiği gibi bir hedefi olan bir sendikalyönetimin yapması gereken, süreci mücadeleci birhatta, MESS’i grev silahı ile köşeye sıkıştırarak yolyürümek olmalıydı. Böyle bir pratik MESS’iezmeden “ek protokoller” ile süreci bitirmekzorunda kalsa bile tabanda yarattığı bilinç dönüşümüile geleceğe çok daha önemli ve kalıcı bir mücadeledeneyimi bırakmış olurdu.

İşte Birleşik Metal yönetiminin sürece ve metal

işçilerinin geleceğine vurduğu darbe, aldığı ya daalamadığı ekonomik ve sosyal haklardan daha çokbu alandadır. Bu anlayış siyasal bir sınıf örgütü olanMESS’e karşı verdiği mücadelede her geçen gündaha da kararlı hale gelen ve siyasallaşan bir işçibölüğünü dar ekonomik çıkarları peşindensürüklemiştir.

Ortaya çıkan bu tablo Birleşik Metal yönetimininmevcut anlayışı ile metal işçilerinin geleceğinitemsil edemediğinin ve bu anlayışa karşımücadelenin daha büyük kararlılıklasürdürülmesinin gerekliliğini de göstermektedir.

Sol hareket: Sınıftan kopukluk vekuyrukçuluk

8 ay boyunca devam eden bu süreçte ibretlikbaşka bir tablo ise sol hareket payınadır. Solhareketin ezici bir çoğunluğu sınıf mücadelesi içinbu kadar önemli bir süreçte aldığı, daha doğrusualamadığı tutumları ile sınıf dışı konumunu bir kezdaha teyit etmiştir.

Sol hareket süreç grev aşamasına gelene kadarneredeyse kılını kıpırdatmamıştır. Ancak grevuygulamalarının gündeme geldiği günlerde konuyugündemine alanlar ise sürece yön verecek bir iddiave pratikten yoksun bir tutum takınmışlardır. Öyle kikonuyu gündeme alan kimi çevrelerin son ana kadaryaklaşımı sendika yönetiminin nasıl olsa süreci birşekilde greve varmadan bitireceği yönündedir.Bunun doğal sonucu ise görevlerini de bir kenaraiterek sürecin tamamlanmasını beklemek olmuştur.Son ana kadar Birleşik Metal yönetiminin “satacağı”beklentisinde olan bu çevrelerin grev aşaması ilebirlikte yaptığı ise sınıf mücadelesinin devrimciyönde gelişimine ket vuran bu tutumu alkışlamak vecilalayarak pazarlamak olmuştur.

TİS sürecine Birleşik Metal cephesinden bilehazırlıkların başlamadığı bir süreçte hazırlanmayabaşlayan sınıf devrimcilerinin ise bir yıla yaklaşanbu hazırlık ve müdahale çabası, etkili olmuşsa da,sürecin yönünü değiştirecek bir enerji açığaçıkarmaya yetmemiştir. Buna rağmen sınıfdevrimcileri ilk günden itibaren süreci sürekli olarakgündemde tutarak ve mücadele çabasını sürdürerekişçi sınıfı devrimciliğinin gereğini yerine getirmeyeçalışmıştır.

Umudu büyütmek için bağımsız tabanörgütlenmelerini güçlendirelim!

Sonuç olarak 15 Nisan tarihinde atılan imzalar ileresmi olarak da sona eren TİS süreci metal işçileripayına önemli bir mücadele deneyimi yaratmıştır.Tüm zayıflıklarına rağmen ek protokoller ile birlikteelde edilen kısmi ekonomik kazanımlar hemmücadele edildiğinde başarılabildiği bilincinigüçlendirmiş, hem de geniş kitlelerin dar ekonomikbilinci içinde MESS-Türk Metal ittifakınınparçalanabileceği umudunu yeşertmiştir.

Ancak bu umudu gerçeğe dönüştürmek çok dahagüçlü ve örgütlü bir mücadeleyi gerektirmektedir.Metal işçileri önümüzdeki toplu sözleşme dönemine,bu dönemin dersleri ile bugünden hazırlanmayabaşlamalıdır. Bu hazırlığın en önemli boyutu isebağımsız taban örgütlenmesini yaratabilmekoluşturmaktadır. Mücadeleyi dar ekonomik talepleresıkıştıran ücret sendikacılığı ile hesaplaşmanın yoluda buradan geçmektedir.

Komünist metal işçileri

Page 12: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

Sınıf hareketi12 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

Metal işkolunda aylara yayılan 2010-2012 Grup TİSsüreci sona erdi. Birleşik Metal-İş Sendikası’nın örgütlüolduğu MESS kapsamındaki çeşitli fabrikaların işyeritemsilcilerine süreçle düşüncelerini sorduk.

Murat Gür (Süsler Doruk İşyeri Baştemsilcisi /Birleşik Metal Eskişehir Şube): Greve çıkan üçfabrikadan birisi biziz ve ilk greve çıkan fabrikayız.Greve çıkmamızın en önemli nedenlerinden biri,sermayeyle işbirliği içinde olan -sendika demeyedilim varmıyor- sarı bir örgüte karşıydı. İşverenlerinMESS denilen örgütüyle senelerdir beraber hareketedip işçileri satıyorlardı. Biz onlara artık yeter dedik.Artık metal işçisi uyandı. Bu saatten sonra sarısendikayla işveren sendikası birleşerek işçileri kapalıkapılar arkasında satamayacaklar. Diğer işçiler de“mücadele edersen alırsın” mantığını kavradılar. Bizmutluyuz. Kazanılmış bir zafer var. A veya B sendikasıdeğil, tüm Türkiye’deki işçiler kazandı diyedüşünüyorum. Arkadaşlarımız bundan sonra kapalıkapılar ardında satılmayacak. Mücadele edersen hakkınıalırsın.

Ragıp İmrenk (Başöz Enerji İşyeri Temsilcisi /Birleşik Metal Anadolu Şube): Biz sarı sendikanınsözleşmesinin altına imza atmadık. 30 yıllık bir toplusözleşme düzeninde büyük bir başarıya imza attık.Boyun eğilmedi. Başöz işçileri olarak en büyükamacımız buydu. Türk Metal tarafından broşürlerdağıtıldı. Arkadaşlarımızın beyni yıkanmaya çalışıldı.Bir sürü oyunlar oynandı ama bunların hiçbirine gözyummadık. Sarı sendikaya haddini bildirdik. Türk Metalde MESS de bundan sonra attıkları adımlara dikkatedecekler. Birleşik Metal-İş’in varlığını unutmayacaklar.Türk Metal üyesi işçiler de kendi sendikalarına karşıayaklanacaklar. O da kendine çeki düzen verecektir.Herkes adımını atarken buna göre düşünecek. Neyapabileceğimizi gördüler. Birleşik Metal-İş Sendikası,yapılabilecek en büyük şeyi yaptı. Sonuçta MESS’inatmadığı bir adım vardı. Bunu atsaydı yer yerindenoynardı. İşverenlerin de bu konuda çaresiz kalmasınedeniyle ek protokollere gidildi.

Murat Yılmaz (Dudullu ABB İşyeri Temsilcisi /Birleşik Metal İstanbul 1 No’lu Şube): 1980’densonra Türk Metal’in imza attığı her sözleşmeye imza

atan bir anlayışın yıkılmış olması önemli ve umut vericibir gelişmedir. Diğer taraftan ise bugünün koşullarınıkarşılayacak, özellikle genç işçilerin yaşamış olduğuekonomik sorun ve sıkıntıları karşılayacak bir sözleşmeolduğunu söylemem mümkün değil. 5 yıllık işçi halendaha asgari ücretin biraz üzerinde ücret alıyor. Benimçalışmış olduğum fabrikada da süreç bitmiş değil. Bizsözleşme döneminde greve çıkmadık ama patronlamasaya oturup net bir anlaşmaya varmış değiliz.Çalıştığım fabrikadaki işçilerin havasının belirsizolmasından kaynaklı olumsuzluk var ama, 7 aylık birsüreç hem kendi açımızdan, hem de metal işçileriaçısından Türk Metal’in yapmış olduğu sözleşmeyekarşı bugünün koşullarında ve bu kadrolarla, böyle birsendikal anlayışla yine de olumludur. Bugünkü sendikalanlayışla ve bu kadrolarla ancak bu kadar olabilirdi.Türk Metal’in yapmış olduğu sözleşmeden farklı birsözleşmeye imza atmak önümüzdeki süreç açısından iyibir gelişmedir. Mücadele etmeden hiçbir şeyinkazanılamayacağı görüldü. “Hak verilmez alınır”sözünü doğruladık.

Recai Büyükbeyhan (Demisaş İşyeri Baştemsilcisi/ Eskişehir Şube): Toplamına baktığımızda genel birbaşarı var. İstediğimiz başarı var mı? Bence değil. Çokdar alanda ve az sayıda kişiyle bu yola çıktığımız içinbu kadar olması bile bence başarıdır. MESS de bundansonra Birleşik Metal gibi bir sendikayı dikkatealmamazlık yapamaz. Türk Metal bundan sonra

fotokopi sendikası diyemez. Bunlar onlar için iyi birders oldu. Ben bu sonucu başarı olarak görüyorum. Asıltoplu sözleşme 2012-2014 toplu sözleşmesi olacaktır.Bu saatten sonra MESS de diğer metal sendikaları daBirleşik Metal’in bu yaptığına karşılık daha dikduracaklardır. Önümüzdeki toplu sözleşmenin dahaçetin geçeceğini düşünüyorum. Bundan sonrası içindiğer toplu sözleşmelerin de önünü açmış olduk. Busaatten sonra özellikle Türk Metal’in işyerlerindetabandan bir basınç olacaktır. Bize karşı da bir yönelimvar. Bu zaman içerisinde daha da büyüyecektir. Yalanladolanla toplu sözleşme imzaladık diyerek insanlarahiçbir şey anlatmadan tatillerde toplu sözleşmeimzalıyorlar. Bu dönemde bütün işyerlerinde greveçıkmadık ama bir nokta yakaladık. Bunu onlar dagörüyorlar ve hissediyorlar. Türk Metal’in tabanında dabir kaynama var. Birleşik Metal-İş’in yaptığının doğru

olduğunu ve yeni bir başlangıcın yaplıdığını da TürkMetal üyesi işçiler de söylüyorlar. Tüm bunlarıbasın-yayın yoluyla, el ilanlarıyla Türk Metalüyelerine götürmek lazım. Bununla ilgili bir çalışmada var.

Bayram Dilek (RSA İşyeri Baştemsilcisi /İstanbul 2 No’lu Şube): Çok büyük iş yaptık. Enazından bu tabuyu salladık. Genel olarak moralleroldukça iyi. İnsanların, sözleşme süreçlerinde insanyerine konulması gerektiği görüldü. Biz de çeşitlisorunlar yaşamıza rağmen örgütün aldığı kararlarınhepsini uyguladık. Sonuna kadar direndik. Greveçıkacağımız günün bir gün öncesinde anlaşma sağladık.Bu başarı sadece Birleşik Metal’in başarısı değildir.Dünyadaki işçilerin insan yerine konulması içinuğraşıyoruz. Süreci kazanım olarak değerlendiriyoruz.Alttaki basamağa basmadan merdivenden yukarı çıkmaimkanı olmaz. Türk Metal üyesi işçiler de bizimkardeşlerimiz. Onların da bundan sonraki süreçteduyarlılık göstermeleri gerekiyor. Onların dahareketlenmesi gerekiyor. Çünkü işçinin siyasette, şurdaburada söz hakkı olması gerekiyor. Üreten biziz, nedenbu hale düşelim. 5-6 aydır bunun için uğraştık. TürkMetal’de insanların bu insanlar bunu başardılar demelerigerekiyor. Baskıların olduğunu biliyoruz. İşçi sınıfınınüzerinde korku var. Bizim bu korkuyu yenmemizgerekiyor. 10 milyonluk ülkede insanlar sokaklaraçıkarak haklarını istiyorlar. Niye korkalım? Bugün binçıktıysak yarın 3 bin, 5 bin, 50 bin çıkacağız.

Rıfat Codura (Paksan İşyeri Baştemsilcisi /Birleşik Metal İstanbul 2 No’lu Şube): Yaklaşık 7aylık bir süreç boyunca amacımız Türk Metal’le MESSarasındaki yıllardır süren bu ittifakı yıkmak, bu çeteyidağıtmak ve işçi sınıfının gerçek gücünü göstermekti.Bunun için yola çıkmıştık. Sermaye sınıfının topyekünsaldırdığı bir dönemden geçiyoruz. Kazanılmış haklarasürekli saldırılar var. Torba yasası, esnek çalışma veseçim sonrası gelecek olan kıdem tazminatı saldırısıhakların gaspedilmesine yol açacak. 11 Aralık’tasendikamızda alınan grev kararı da bunlara yönelikti.Biz gücümüzü de biliyorduk. Nicelik olarak belki büyükdeğildik ama nitelik olarak gücümüzün farkındaydık.Örgütlüydük. Özellikle sermayenin bu dönemki işyoğunluğundan kaynaklı kazanım sağlayabileceğimizbir dönem olduğunun da farkındaydık. Böyle birsüreçten geçtik. Grev tarihlerinin açıklanmasından sonrabirçok işyerinde bu kararlar uygulamaya konuldu.MESS kapsamındaki 33 işyerinin 27 tanesinde MESSve Türk Metal’in imzaladığı yüzde 5,35’lik sözleşmeyi

Metal işçileri Grup TİS sürecini değerlendirdi...

“Yeni bir başlangıç yaptık”

Page 13: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

farklılaştırarak sözleşmeyi bitirdi. 21 yıllık bir düzençökertilmiş oldu. Önümüzdeki süreçte umut ediyorumki, Türk Metal Sendikası da -üyelerini kastediyorum-kendine çeki düzen verecektir. Birleşik Metal-İş’intemsilci ve üyelerinin de çabasıyla bunların tabanınayönelik bir çalışma yaparak önümüzdeki süreçteMESS’e karşı işçilerin birliğini göstermek gerekir.

Gökhan Aydın (Pyrsmian İşyeri Temsilcisi /Bursa): Bu süreç zorlu bir süreçti ve işçiler açısındanbaşarıyla sonuçlandı. Bu süreçte, işçi sınıfı adına toplubir mücadelenin neler getirip götürdüğünü eksisiyleartısıyla gördük. Hakların mücadeleyle kazanılabileceğiişçiler, temsilciler, sendikacılar tarafından da görüldü.Bu kazanım sadece Birleşik Metal-İş üyelerininkazanımı değil, Türkiye’deki tüm işçiler için birkazanımdır. Yol gösterici bir tutum olmuştur.

Ferdi Bayram (SCM İşyeri Baştemsilcisi / Bursa):Bu süreçten işyeri bazında güzel kazanımlarla çıktık.Sendika bazında güzel kazanımlar olmasa da işyeribazında güzel kazanımlarla çıktık. Yaptığımız eylem veetkinliklerin meyvesini aldık. Bu karar zaten geçkalınmış bir karardı. Daha önceden yapılması gerekenbir şeydi. Büyük sendika olarak değil de küçük sendikaolarak yapılması, bana göre daha iyiydi. Türk Metalböyle bir şey yapsa daha büyük kazanımlar elde eder.Küçük sendika olarak yapıldığı zaman fazla sesgetirmiyor. Yine de bu süreç gerek temsilciler gerekişçiler açısından güzel bir şekilde bitti. Eğer grevegidilseydi grevde büyük zorluklar bekliyordu. Şu andaherkes memnun. Bundan sonra toplu sözleşmeler daha

zor geçecek. MESS’e karşı hem Türk Metal’ihem de bizim sendikamızı daha zor bir süreçbekliyor. İşçiler ve sendika gidilmesi gerekenyolu gördü. Sendikaya bağlılık daha da arttı.Sözleşmenin imzalanmasının ardından işçilerdebir fark beklentisi var. Farklar da eline geçtiktensonra işçilerin sendikasıyla bağı güçlenecek.Bundan sonra diğer işçilerin de hareketlenmesigerekiyor. Böyle bir süreç bekliyoruz.

SCM’deki sayımız az olmasına rağmenyapılan eylemler işçileri yordu. Kazanımlabitirince iç örgütlülük ister istemez daha çokartar. Şu anda iyi durumdayız. Yarın öbür günişveren baskısı veya başka bir sendikanın saldırısıdurumunda işçiler verecekleri cevabı biliyorlar.Örgütlülükleriyle cevap vermeleri gerektiğinibiliyorlar. Bunu öğrendiler. Şu anda tümfabrikalarda mevcut çalışanlar içerisinde tecrübesahibi olan kişiler yok. Bu süreç şu andayaşanmış bir süreç oldu. Birkaç fabrikada grevede çıkıldı. Bunlar da görüldü. Nerede nasıldavranılacağı ve nasıl müdahale edileceğigörüldü. İşçiler bundan sonra sendikasına lafsöylemekle değil kendi örgütlülükleriyle biryerlere gelebileceklerini öğrendiler. Sendikaişçileri götürmez, her zaman işçiler sendikayı biryere götürür. Bunu net biçimde gördüler. Busendikada işçi ne derse o olur. Nitekim o da oldu.Kazanımlar elde edildi ama bunlar yetersiz. Bubir başlangıçtı. Kimse, bundan sonrakisözleşmelerin daha rahat geçmesini beklemesin.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Samsun’daki BAT direnişi sendika ile patronarasındaki yapılan anlaşmayla sona erdi. Kollukgüçleri 14 Nisan sabahı, işçilerin direnişçadırlarına operasyon düzenledi. Gaz bombalarıve coplarla vahşice saldıran polis işçi kanıdöktü. Sabah 06.30 sıralarında direnişçadırlarına gelen Samsun EmniyetMüdürlüğü’ne bağlı kolluk güçleri, işçilerindireniş kırıcı işçilerin fabrikaya sokulmasınıengellemelerini de bahane ederek tehditlersavurdu. İşçilere “çadırları boşaltın” uyarısındabulundu. İşçilerin bu tehditleri tok bir tutumlayanıtlamaları üzerine ise saldırıya geçti.Saldırının ardından çevik kuvvet otobüslerinedoldurulan yaklaşık 70 kişi gözaltında tutulmaküzere 19 Mayıs Belediye Düğün Salonu’nagötürüldü. Polis saldırısı sırasında yaralanan vefabrikaya yakın bir noktada akşam saatlerinekadar bekleyişlerine devam eden 2 işçi de 20.30sıralarında gözaltına alınarak ifadeleri alınmak

üzere karakola götürüldüler. “EmniyetMüdürlüğü’nün fiziki koşullarının uygunolmaması” gerekçesiyle gözaltına aldıkları 56kişiyi geç saatlere kadar düğün salonundaalıkoyan kolluk güçleri, ifadelerinin alınmasınınardından işçileri serbest bıraktı.

Sendika yönetiminden satış

İşçilerin örgütlü olduğu Tek Gıda-İşSendikası ise tanıdık ihanetlerinden birine dahaimza attı. Ücret pazarlığına dönüşen görüşmede,emekliliklerine 1 ila 5 yıl kalanlara 20 ila 80 binlira arasında brüt ödeme yapılmasıkararlaştırıldı ve bu teklif oylamaya sunuldu.Ağırlıklı olarak “evet” kararının çıkmasınınardından direnişin bitirilmesi kararlaştırıldı.Direnişe devam etmek isteyen işçilerin bu talebiise sendika yönetimi tarafından reddedildi.

Tütün işçilerine polis terörü...

Metal işçisi grev iradesiyle kazandı!

Metal işçilerinin 2010-2012 grup TİS sürecinde MESS’insömürü ve kölelik dayatmalarına karşı başlattıkları mücadelesüreci sona erdi. DİSK’e bağlı Birleşik Metal İşçileri Sendikası,MESS’le grup sözleşmesini imzaladı.

“İşbirlikçi-dayatmacı düzen yıkıldı”

Süreçle ilgili yazılı açıklama yapan Birleşik Metal-İş GenelYönetim Kurulu, “İşbirlikçi-dayatmacı toplu sözleşmedüzeninin yıkıldığını” ifade etti.

Uyuşmazlık kapsamında olan bütün işyerlerinde MESS veTürk Metal işbirliği ile metal işçilerine dayatılan ücretzammının çok üzerlerine çıkıldığı (Ortalamada 5,35 Grupzammının %82 üzerinde) bilgisini veren sendika, metalişçilerinin verdikleri mücadele ile 30 yıllık toplu sözleşmedüzeninin yıkılabileceğini herkese gösterdiğini vurguladı.“Yıllarca kendi kurdukları düzeni tüm metal işçilerine “en iyisözleşme imzalandı” yalanı ile yutturmaya çalışanlar budönem metal işçilerinden gerekli yanıtı almışlardır” denilenaçıklamada 22 Mart günü Eskişehir Doruk işçilerinin grevi ileyükselen mücadelenin, Arfesan’da anlaşma sağlanması vegrevin kaldırılmasıyla tamamlandığı, 15 Nisan günü MESS ileyapılan anlaşmayla da sürecin sona erdiği bilgisini verdi.

“Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”

Bu mücadelenin kazanılmasında en büyük pay sahibininmetal işçileri olduğunun belirtildiği açıklamada metalişçilerinin mücadelesiyle dayanışma gösterenlerin dezaferde aynı ölçüde pay sahibi oldukları söylendi.

“Metal işçilerinin zaferi, işçi sınıfı mücadelesine yeni birsoluk getirmiştir. Birleşen, inanan, kararlılıkla mücadeleeden ve sınıf dayanışmasını güçlendiren işçilerinyenilmeyeceği bir kez daha ortaya çıkmıştır” denilen yazılıaçıklamada artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağıvurgulandı.

Türk Metal’e yönelik çeşitli soruların da yöneltildiğiaçıklamada, bu mücadelenin sadece bu düzenin yıkılmasınıdeğil, tüm ezberlerin bozulmasını da sağladığı söylendi.

Açıklamanın son bölümünde şu ifadelere yer verildi:“Herkesin bu yeni koşullara göre kendisini ayarlaması

yeni bilgilerle kendisini donatmasının zamanı gelmiştir. İşbirlikçi besleme sendika Türk metal yıllardır sürdürdüğü

ihaneti, teslimiyetçiliği ve dayatmacılığı “en iyi sözleşme”yalanlarıyla artık gizleyemeyecektir. İki bayramı birlikteyaşatıyoruz gibi yalandan şovlarla işçilerin gözünüboyayamayacaklardır.

Eğer aynı şeyleri yapacak olurlarsa, başlarına nelergeleceğini düşünmek zorunda kalacaklardır.

“Bizim imzaladığımız sözleşmeyi imzalamak zorundalar”,“fotokopiye imza atarlar” yalanını söyleyemeyecekler ve şuandan itibaren kendi üyelerine hesap vermek zorundadırlar.

2010-2012 sözleşmesini en iyi sözleşme olarak sunanlarınmetal işçisinin kazanımlarının karşısında ne diyeceklerinimerak ediyoruz?

Eğer en iyi sözleşmeyi siz imzaladı iseniz, bu sözleşmeninyaklaşık iki mislini mücadele ederek kazananlara ve esnekçalışmayı reddedenlere ne diyeceksiniz?

Sendikamız üyesi Metal işçilerinin tercih özgürlükleriönlerine konularak, tüm süreç paylaşılarak, birlikte kararalarak, aldıkları kararların sonuna kadar arkasında durarakve birlikte mücadele ederek tarihsel bir zafer kazandılar.

Bu yola birlikte çıkıldı ve bu yürüyüş onların kararı veonayıyla birlikte sona erdirildi.

Bu mücadele Birleşik metal iş üyesi Metal işçilerininyolunu açmıştır ancak diğer metal işçilerinin de artık saflarınınetleştirmeleri ve sahte sendikaları yerle bir etmelerigerekmektedir.

Birleşen işçiler yenilmezler!”

Page 14: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

İşçi kurultayları14 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

Ankara İşçi Kurultayı, Serbest Muhasebeciler veMali Müşavirler Odası’nda gerçekleşti.

Kurultay, KHK sözcüsünün katılımcılarıselamlaması ile başladı. Selamlamanın ardındandevrimci işçi Alaattin Karadağ şahsında devrim şehitleriiçin saygı duruşuna geçildi. Saygı duruşu sırasındaEnternasyonal Marşı çalındı.

KHK temsilcisi, kurultayın açılış konuşmasındasermayenin kapsamlı saldırıları karşısında sınıfınörgütsüzlüğü ve dağınıklığına değinerek kurultayın budağınıklığa bir çözüm bulabilmenin aracı olduğunubelirtti. Kurultayın bir tartışma kürsüsü olacağınıbelirterek yerellerdeki çalışmalarla kurultayayüründüğünü belirtti.

Sinevizyon gösteriminin ardından divanın çağrısı ileyerellerde hazırlanan tebliğlerin sunumuna geçildi.

İlk olarak Mamak Komisyonu’nun “Sınıfınörgütlenmesinin önündeki ideolojik engeller” isimlitebliğin sunumuna geçildi. Sunumda; sermayenin, işçisınıfını sadece ekonomik olarak değil ideolojik-fikriolarak da egemenliği altına aldığı belirtilerek, sınıfınsadece ekonomik-iktisadi mücadele ile yetinmemesigerektiği belirtildi.

Metal İşçileri Birliği’ni güçlendirme çağrısı

Mamak Komisyonu’nun tebliğini MetalKomisyonu’nun sunduğu tebliğ izledi. Sincan OrganizeSanayi Bölgesi’nde bulunan metal fabrikalarındakiçalışma koşullarının özetlendiği tebliğ, sendikalbürokrasinin eleştirisi ile devam etti. Bu kapsamdaMetal İşçileri Birliği’nin güçlendirilmesi, işyerikomitelerinde ve sendikalarda örgütlenmeye çağıran birkampanyanın başlatılması, önümüzdeki günlerdegündeme gelecek olan sendika genel kurulları sürecineetkin bir şekilde müdahale edilmesi vb. önerilerdebulunuldu.

Belediye İşçileri Komisyonu tebliğinde isebelediyelerde yaşanan dönüşüm süreci özetlendi.Belediye işçilerinin başta iş güvencesi ve taşeronlaştırmaolmak üzere sorunları özetlendi. Tebliğde, önümüzdekidönemde mücadeleyi örgütleyecek birliğin sağlanmasıkonusunda adımların atılması, bülten vb. araçlarınkullanılması, iş güvencesi, sendika hakkı vb. taleplerekseninde Belde A.Ş. işçilerinin hak alma mücadelesi ilefarklı illerde direnişlerini sürdüren belediye işçileri iledayanışmanın yükseltilmesi önerilerinde bulunuldu.

Yerellerden sunulan tebliğlerin okunmasınınardından söz alan BDSP temsilcisi ise kurultayınşiarının sınıfın örgütlenmesi olmasından yola çıkarak

yaşanan kapsamlı saldırıları ve bu saldırılar karşısındaörgütlenme ihtiyacını dile getirdi. Ancak işçi sınıfınıntarihsel misyonunu yerine getirebilmesi içinsiyasallaşmasının önemine değindi.

Söz direnişçi işçilerde

Ontex direnişçisi, ayrıntılı olarak direniş öncesindekikomiteleşme girişimlerini aktardı. Mücadelelerininyalnızca sermayeye karşı değil sendikal bürokrasiyekarşı olduğunu da söyledi.

PTT direnişçisi ise işten atılma süreçlerini özetledi.Sendikal bürokrasinin işyeri temsilciliğine kadar indiğinianlattı.

Direnişçi işçilerin ardından Ankara Tabip Odasıİşçi Sağlığı Komisyonu temsilcisi sinevizyon eşliğindeişçi sağlığı ve güvenliği kapsamında 20 maddelikmücadele taleplerini içeren sunum gerçekleştirdi.

Aranın ardından ilk olarak KHK tarafından 1 Mayıstebliği oldu. Ardından serbest kürsü bölümüne geçildi.İlk sözü Çankaya Belediyesi’ne bağlı Belde A.Ş. işçisialdı. Sosyal-İş üyesi işçi Belde A.Ş.’de yetkinin düşmesürecini anlattı. Geçtiğimiz dönemde tabandan işçileringirişimlerini ve sendikanın tutumunu özetledi. Erkunt Metal’de çalışan bir işçi örgütlenme süreçlerinianlattı ve sendikal bürokrasiyi eleştirdi. İş yerlerindekiörgütlenmede sosyalizmi hedefleyen sınıf perspektifi ilehareket edilmediği sürece başarılamayacağını anlattı.

Devrimci Proletarya ve Eğitim EmekçileriDerneği adına yapılan konuşmalarda da kurultayselamlandı. Ekim Gençliği adına yapılan konuşmada isegençliğim ve işçi sınıfının birlikte mücadelesine vurguyapıldı.

Sincan’dan bir metal işçisi ise Extra Metal veTega’daki örgütlenme deneyimlerini örnek vererekpatronların Sincan’a örgütlülüğü sokmamak konusundakararlı olduğunu söyledi.

Sincan işçisinin ardından Kuzey Afrika’dakigelişmeler ve Libya’ya dönük saldırılar ile ilgiliKurultay Hazırlık Komitesi’nin hazırladığı tebliğokundu.

Ardından söz alan Sincan’dan Arap kökenli birkişi ise Yemen’deki işçilerin çalışma koşullarını anlattı.Direnişlerde işçilerin gücünün açığa çıktığını ifade etti.Kurultayın kapanış konuşmasında ise sınıfınörgütlenmesinin ve mevzi direnişlerin hemen hemen hiçyaşanmadığı Ankara’da bu çalışmanın anlamlı oluğununaltı çizilerek kurultayda alınan kararların önümüzdekisüreçte hayata geçirileceği belirtildi.

Gebze, Ankara ve Kayseri’de işçiler kurultaylarda buluştu…

Taban örgütlülüklerini kurma çağrısı...

7 il 11 merkezde “Haklarımız ve

geleceğimiz için örgütlü mücadeleye!”

şiarıyla örgütlenen işçi kurultaylarının

son bölümü 17 Nisan Pazar günü yapıldı.

Gebze, Ankara ve Kayseri’de

gerçekleştirilen kurultaylarda farklı

sektörlerden işçilerin katılımıyla zengin

tartışmalar yapıldı.

Ankara’da işçiler kurultayda buluştu

3. Kayseri İşçiKurultayı

3. Kayseri İşçi Kurultayı 17 Nisan günü İnşaatMühendisleri Odası salonunda gerçekleştirildi. Saygıduruşuyla başlayan kurultayda Ontex, PTT, BERICAP,ÇEL-MER, DESA, Casper ve Numune direnişleriselamlandı. Ardından sinevizyonun gösterimi yapıldı.

BDSP temsilcisi yaptığı konuşmada Türkiye vedünyadaki konjonktürü özetledi. 2011 1 Mayıs’ıngüçlü karşılanmasının önemine ve Ortadoğu’daki halkayaklanmalarına değindi.

“İşçi sınıfının örgütlenmesi”, “Sendika bürokrasisive taban örgütlülüğü” tebliğinin sunulmasınınardından özgün tebliğlerin sunumu da farklısektörlerde çalışan işçiler tarafından gerçekleştirildi.

Söz işçilerde…

Bir inşaat işçisi; “Bizim çalışma alanlarımızdabırakalım sendikayı, sigortalı işçi bile yok denecekkadar az. Biz inşaat işçileri birleşmediğimiz sürece hepyenilmeye mahkumuz. Birleşmek ve örgütlenmekzorundayız” dedi.

Sendikalı bir metal işçisi söz alarak, tümsorunların çözümünün örgütlülükten geçtiğini,Kayseri gibi koca bir sanayi kantinde çok daha fazlakişinin kurultaya destek vermesi gerektiğini belirtti.

Söz alan bir gıda işçisi ise şunları söyledi:“Patronlar masrafsız işçiyi sever. Biz işyerimizde yanyana geldik. Bir de baktık ki, biz birleşince patron geriadım atıyor. En büyük sorunumuz sınıf bilincimizinolmaması. Bu bilinci almadığımız sürece hep biryanımız zayıf kalır. Biz işçiler birliğimizi sağlarsak çokşey kazanırız”

Bir kamu işçisi kurultaydan çıkaracak kararlardoğrultusunda mücadeleyi Kayserili işçi ve emekçileretşıyacaklarını belirterek şunları söyledi: “Beklediğimizkurultaya katılım rakamı bundan çok daha büyüktü.Bugün burada 75 kişi olmak yerine 100 kişiyi bileaşabilirdik. Buna rağmen hiçbir arkadaşımızıdışlamayacağız. Kurultaydan çıkan kararları onlarataşıyacağız. Mücadeleyi büyüteceğiz”

Kamuda güvencesizlik dalgasının büyüdüğünü dilegetiren öncü bir kamu işçisi ise örgütlü mücadeleçağrısı yaptı.

Bir metal işçisi patronların hayatın her alanındaörgütlü olduğunu bir örnekle anlattı. Haksız yere iştençıkarıldığını bu nedenle dava açtığını bir süre sonraavukatının davayı kaybetmek için manevralaryaptığını dile getirerek, patron milletinin gücünüörgütlülüğünden aldığını belirtti. İşçileri 1 Mayıs’akatılmaya çağırdı.

Kurultayda, - 1 Mayıs hazırlık komitesinin kurulması

kararlaştırıldı. İşçilerle toplantı yapılması gerektiğibelirtildi.

- Kurultay sonrasında da geniş işçi kitleleriylebuluşma hedefli toplantıların yapılması kararlaştırıldı.

- Metal işçilerinin birliğini sağlamak hedefli Metalİşçileri Birliği çalışmalarının başlatılması kararabağlandı.

- Sigortasız çalışmaya karşı bir kampanyaörgütlenmesi kararlaştırıldı.

Kurultaya ağırlığını organize sanayi işçilerininoluşturduğu 75 işçi ve emekçi katıldı.

Page 15: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

Gebze İşçi Kurultayı 17 Nisan Pazar günügerçekleştirildi. Kurultaya ÇEL-MER, Ontex, KDS,Avon, Fen-İş Alüminyum, Arçelik, Autoliv, KaleBaleta, Megaplast, Polimed işçilerinin yanısıradeğişik sektörlerden birçok işçi katıldı.

Saat 13.00’da başlaması gereken kurultay, GebzeEmniyeti’nden polislerin salonun önünü ablukayaalması, kurultayı kamerayla izleme isteği ve kurultayıengelleme çabalarından kaynaklı saat 14.00’da başladı.

Açılış konuşmasında kurultayın ön hazırlıkçalışmaları, KHK çalışanlarına yönelik polislerin baskıve engelleme çabaları hatırlatıldı. Konuşmanındevamında sermayenin artan saldırıları, bu saldırılarakarşı başlayan direniş, grev ve mücadele deneyimlerisıralandı. Ortadoğu ve Kuzey Afrika halklarınınmücadelelerine değinildi. MESS dayatmalarına karşımetal işçilerinin verdikleri mücadeleye vurgu yapıldı.

Açılış konuşmasının ardından devrim ve sosyalizmdavasında şehit düşenler için bir dakikalık saygıduruşunda bulunuldu. Sonrasında kurultayın tebliğsunumlarına geçildi.

“Kölece çalışma ve yaşam koşullarına karşımücadeleye” başlıklı ilk tebliği petro-kimyasektöründe çalışan bir işçi sundu. Petro-kimya işçisisermayenin bu kadar pervasız olabilmesinin gerisindeişçi ve emekçilerin örgütsüz ve dağınık durumununbüyük payı olduğunu hatırlatarak örgütlenme vemücadele yolunu seçmekten başka seçeneğiniolmadığını vurguladı.

İşçi sınıfının bugün karşılaştığı en önemlisorunlardan birisinin sermayenin ideolojik saldırısıolduğunu belirterek buna karşı verilecek mücadelepratiğine vurgu yaptı.

“Sendikal bürokrasi ve devrimci sınıfsendikacılığı” başlıklı ikinci tebliği eski bir metalişçisi sundu. Sunumda sendikalara ve sendikalbürokrasiye ilişkin başlıkların altı çizilerek, sendikalörgütlenme girişimleri, sendikal örgütlenmeye yöneliksermayenin baskı, şiddet ve yasaklamaları sıralandı.

Hakim iki sendikal anlayıştan bahsedilerek birisinindoğrudan sermayenin politikaları doğrultusundaşekillenen “devlet güdümlü sendikacılık” anlayışolduğu belirtildi. Diğerinin ise saldırıları fiili-meşrumücadele yolu ile değil, masa başında çözmeyihedefleyen liberal, reformist “çağdaş sendikacılık”anlayışı olduğu söylendi. Devrimci sınıfsendikacılığının olmazsa olmazları ortaya konuldu.

Serbest kürsü bölümünde direnişteki Ontex, KDS,ÇEL-MER, Avon, Fen-İş Alüminyum işçilerininyanısıra Kocaeli Ekim Gençliği, TİB-DER üyesi,

temizlik işçisi ve lise öğrencileritarafından konuşmalar yapıldı.

“İşyeri komitelerinde örgütlenelim!”

Direnişçi Ontex işçisi yaşanan süreci aktararaksendikal bürokrasinin öncü işçilerin ve örgütlenmeninönünde oluşturduğu engellere değindi. Kendifabrikalarında oluşturdukları komitenin etkin birmücadele verdiğini ve bütün fabrikalarda bu vb.komitelere ihtiyaç duyulduğunu hatırlataraksermayenin saldırılarına karşı örgütlenme eğilimiduyan ve mücadeleye geçen tüm işçileri işyerikomitelerinde örgütlenmeye davet etti.

TİB-DER Başkanı Zeynel Nihadioğlutersanelerdeki hak gaspları ve tersane işçilerinin vermişolduğu mücadele deneyimlerini aktardı.

“Vuruşa vuruşa mücadele edeceğiz!”

Kurultayın devamında sözü ÇEL-MER işçisi aldı.Patronun saldırılarına karşı uzun ve soluklu birmücadele verdiklerini, gelinen yerde yasal engelleretakıldıklarını ve yasaların patronlardan yana olduğunuvurguladı. ÇEL-MER işçilerinin dört günlük işgalsürecinde çok güçlü örgütlülüğe sahip olduğunu,imzalanan protokolle birlikte şanlı direnişininkazanımla sonuçlandığını fakat gelinen süreçte patronsaldırısı, yıldırma, baskı ve sindirme politikaları ileörgütlülüklerinin zayıfladığını ifade etti.

İşgal sürecinin sonunda işten atılan öncü bir işçiise kürsüde yaptığı konuşmada, ÇEL-MER işçilerininhak alma mücadelesini sürdürdüğünü, sürecin işçilerinaleyhine ardarda açılan davalar ve patron baskısı iledevam ettiğini hatırlatarak “Birleşik Metal-İş Sendikasıdireniş sürecinde yarım ekmek arası yemek getirmektenbaşka bir işe yaramadı. Sendikalar bizimdir! Bizimsendikacılarla değil, sendikalarla işimiz olmalı” dedi.Bürokratlaşmış sendikacıları dize getirmedikten sonra

mücadelenin başarıya ulaşamayacağını belirten öncüÇEL-MER işçisi, işçilerin sendikal mücadelesinin türlübaskılarla zayıflatıldığını fakat mücadelenin devamettirileceğini belirterek, konuşmasını “Eğer birmücadeleye girişilecekse ya vuruşa vuruşa mücadeleedeceksin ya da başını önüne eğeceksin!” sözleriylesonlandırdı.

Sınıf dayanışması vurgusu

Ardından kürsüye çıkan KDSdirenişçisi konuşmasında örgütlenmesürecini aktardı. Birleşik Metal-İş’itercih ettiklerini, ancak patronunbaskısıyla Türk Metal çetesininfabrikaya sokulduğunu söyledi. Sınıfdayanışmasının önemine vurgu yaparakbirlik çağrısı yaptı.

Fen-İş işçisi sendikal bürokrasiyekarşı verilmesi gereken mücadelede yolve yöntemlere değinerek başarılı birmücadelenin ancak ve ancak işçilerinişyeri komiteleri oluşturarakgerçekleştirebileceğini, oluşturulacakfabrika komitelerinin ortak kararlar alarakdaha üst bir birlik yaratması gerektiğiniifade etti.

Petro-kimya sektöründen bir işçifabrikasındaki taşeron işçilerin yaşadığısorun ve sıkıntılara değinerek kurultaya,taşeronlaşmaya karşı etkin bir mücadeleverilmesi gerekliliğine dair bir önerge

sundu.Temizlik işçisi bir kadın işçi de ev işinde

temizlikte çalışan kadınların yaşadıkları sıkıntılarıaktardı.

Ardından söz alan işsiz bir kadın işçikonuşmasında işçilerin kendilerine ve yanındakiarkadaşlarına güvenmediklerini vurgulayarak “köleceçalışma koşullarında yanımızdaki işçi arkadaşlarımızagüvenebiliyorsak mücadelemizde de güvenmeliyiz”dedi.

İşçi konuşmalarının ardından Gebze MeslekYüksekokulu, Kocaeli Ekim Gençliği ve liseöğrencisi tarafından yapılan konuşmalarda yaşanansorunların kaynağının ortak olduğuna ve mücadeleninher alanda yürütülmesi gerektiğine vurgu yapıldı.

En son olarak kurultayda bir ilkokul öğrencisi sözaldı. Ardından divanın toparlayıcı konuşmasıylabirlikte 1 Mayıs’a çağrı yapıldı.

Kurultaydan notlar:* KHK tarafından yürütülen ön çalışma sürecinde

de olduğu gibi sermayenin kolluk güçleri kurultayıngerçekleştiği Alyans Düğün Salonu’nda da baskı veterör uygulamalarını devreye soktu. Kurultayınbaşlama saatinden önce salon önünde barikat kuranresmi ve sivil polisler salon hazırlık aşamasını dahiizleme acizliğinde bulundu.

* Gebze İşçi Kurultayı’nın kolluk güçleriyleyaşanan tartışmadan kaynaklı bir saat gecikmeylebaşlaması kurultaya katılan işçi ve emekçileri olumsuzyönde etkiledi. Yaşanabilecek gözaltı olaylarına karşısalondan çıkanlar oldu.

* Kurultaya 80 işçi ve emekçi katıldı. * İlk olarak okunan tebliğlerden sonra serbest

kürsünün canlı tartışmalarla geçmesi olumsuz havayıdağıttı.

* Kurultay boyunca ÇEL-MER işçilerinin sürecicanlı tartışmalara sahne oldu.

İşçi kurultaylarıSayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 15

Gebze’de işçilerden mücadele kararlılığı

17 Nisan 2011 / Gebze

Page 16: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

-II- Devrim için dersler

1- Tunus ve Mısır’ın birarada bir kez dahadoğruladığı ilk önemli ders, büyük toplumsalpatlamaların, isyan, halk ayaklanması ya dadevrimlerin, çoğu durumda, büyük birikimler halindemayalanan ve küçük kıvılcımlar üzerinden patlayankendiliğinden bir dinamiğe sahip olduklarıdır.

Tunus’ta patlak veren halk ayaklanması, olayınardından sıkça kullanılan ifadeyle, bulutsuzgökyüzünde çakan bir şimşek misali, bu ülkeyedışardan ve uzaktan bakan hemen herkes için tamamenbir sürpriz oldu. Tunus ayaklanması özellikle Arapdünyasında sarsıcı biçimde yankılanınca, hele de bazıülkelerdeki ilk hareketlenmeler ortaya çıkınca, yeniayaklanma beklentileri haliyle güç kazandı. Ama ilksırada tam da Mısır’ın durmakta olduğu, öteki herkesbir yana, bu ülkeyi yakından bilip tanıyan, süreklibiçimde izleyen uzmanlara bile düşünülemez bir şeyolarak görünüyordu. BBC’nin “deneyimli” Kahiremuhabirinin, Tunus’taki diktatörün kaçışının (14Ocak) hemen sonrasında ve Mısır’daki ayaklanmanınhemen öncesinde kaleme alındığı, üstelik tam da 25Ocak için yapılan eylem çağrısını konu edinen 17Ocak tarihli haberi, buna anlamlı bir örnekoluşturuyor. Muhabir John Leyne, “Tunus’taCumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali’nin ülkeyi terketmesiyle sonuçlanan olaylar, hemen hemen aynısorunların görüldüğü Mısır’da da benzer bir sonuçdoğurabilir mi?” diye soruyor ve yanıtında buna hiçbirbiçimde ihtimal vermiyordu. Mısır’da protestogösterilerinin “ancak birkaç yüz kişi toplayabildiği”ni,bunların da genellikle “aynı yüzler”den oluştuğunu,eylemlerde polis sayısının her zaman göstericisayısından çok daha fazla olduğunu, olumsuz yanıtınakanıt olarak sunuyordu.

Bugün 25 Ocak için yapılan eylem çağrısına birkaçyüz değil fakat milyonlarca kişinin yanıt verdiğini,eylemin salt bir protesto gösterisi olarak değil fakatülke çapında kanlı geçen bir ayaklanma halindegerçekleştiğini, bir anlık bir patlama olarak kalmayıpdiktatörü kovma kararlılığı ile onsekiz güne yayıldığınıbiliyoruz. Ama BBC’nin “deneyimli” Kahiremuhabirininki hiçbir biçimde kişisel bir yanılgıdeğildi. O yalnızca genele egemen düşünceyi dilegetiriyordu, bunu da haberinde özellikle vurguluyordu.

Bütün bunlar, kitlesel patlamaların, isyan veayaklanmaların, bu arada devrimlerin, özellikle detoplumsal devrimlerin, uzun dönemler boyuncaderinden derine mayalanarak, beklenmedikzamanlarda, beklenmedik olaylardan alevlenerek vebeklenmedik biçimler içinde patlak verdiğini bir kezdaha, bu kez Tunus ve Mısır’daki halk ayaklanmalarıüzerinden doğrulamaktadır.

2- Ama öte yandan, hem Tunus’ta hem Mısır’da,bu türden büyük sosyal patlamaların gelmekteolduğunu duyuran önemli ön işaretler bulunduğunu,hiç değilse şimdi, olayların ardından ortaya çıkanbilgiler ışığında öğrenmiş bulunuyoruz.

Tunus’taki ayaklanmanın gelişiminde örgütlüyapısıyla değilse bile militanlarının kişisel

inisiyatifiyle belirli bir rol oynadığı bilinen Tunusİşçilerinin Komünist Partisi (TİKP) temsilcileri, böylebir halk ayaklanmasını yıllar öncesinden bir biçimdebeklediklerini söylüyorlar: “Bu devrim bizim içintamamıyla bir sürpriz değildi. Çünkü 2008’de madenhavzasındaki ayaklanmadan bu yana partimiz,Tunus’un bir başkaldırıya yol açabilecek yeni bir halkmücadelesi dönemini başlatacağını tespit etti. Madenhavzasındaki ayaklanmadan sonra başkaayaklanmalar da oldu, fakat bölgesel çapta kaldı.Bölgesel çaptaki ayaklanma geçen yaz dönemindemeydana geldi.” TİKP temsilcileri, parti olarak birhalk ayaklanması ihtimali üzerinde özel biçimdedurduklarını, partiyi buna her düzeyde hazırlamayaçalıştıklarını da sözlerine ekliyorlar.

Benzer işaretlerin ve üstelik daha belirgin biçimdeMısır’da da bulunduğunu artık biliyoruz. Ve Tunus’taolduğu gibi, bir kez daha militan işçi hareketleriüzerinden. Ortadoğu uzmanı Gilbert Achcar, bukonuda şu bilgiyi veriyor: “Mısır 2006’dan 2009’akadar son zamanların en büyük işçi grevleri dalgasınıyaşadı, o zamandan beri ülkedeki toplumsal gerilimlerdurulmadı. Mübarek, emniyet supabını kullanarak varolan basıncı kontrol altında alabileceğini sandı fakatbu durum bir patlamayla sonuçlandı. Tabii ki bunoktada Tunus örneğinin de bir katkısı oldu”

Bu bilgi ve gözlemlerden çıkan sonuç basitçeşudur: Her ne kadar bir toplumsal hareketin ya dadevrimin ne zaman, ne vesileyle ve hangi biçimleriçinde patlak vereceğini kestirmek olanaksızsa da,onun gelmekte olduğunu bir biçimde sezmek veöngörmek yine de olanaklıdır. Büyük depremleringelmekte olduğunu nasıl ki kendini yıllar öncesindengösteren öncü sarsıntılar üzerinden öngörmekmümkünse, aynı şekilde büyük toplumsal depremler

demek olan isyan, ayaklanma ve devrimlerin degelmekte olduğunu öngörmek, hiç değilse bir biçimdesezmek ve bunu daha etkili hazırlıklara konu etmekmümkündür. Bu, devrimci bir partinin olayların seyriniderinlemesine anlama yeteneğine, toplumunderinliklerindeki birikimi ile onun yüzeye vuranetkilerini doğru değerlendirme başarısına sıkı sıkıyabağlıdır. Bunu zamanında sezmek ve öngörmek,beraberinde buna uygun daha ciddi, güvenli ve iddialıbir hazırlığı da getireceği için, bu devrimci bir partininbeklenmedik patlamalara müdahale etme yeteneğini dealabildiğine güçlendirecektir.

3- Tunus ve Mısır örnekleri, büyük kitlehareketlerinin, isyan ya da ayaklanmaların, kuruludüzenin siyasal ve sosyal yapısına yönelebilmesindedevrimci önderliğin, ancak bu sayede olanaklıolabilecek devrimci yön ve programın tayin ediciönemini de, kendi yapısal zayıflıkları üzerinden deolsa, bir kez daha göstermiş oldular. Gerek Tunusgerekse Mısır ayaklanmaları ifadenin en tamanlamında kendiliğinden hareketler oldular ve öylecede kaldılar. Buradaki sorun halk ayaklanmalarınınbeklenmedik bir biçimde kendiliğinden patlakvermeleri değildir, vurgulamış bulunduğumuz gibi butürden hareketlerde ve devrimlerde genellikle böyledir.Sorun, bu hareketlerin patlak verdikten sonra daherhangi bir devrimci yönelimden, açık bir politik yönve programdan, bunu olanaklı kılacak devrimci birönderlikten yoksun kalmalarıdır.

Temel önemdeki bu yapısal zaaftan dolayıdır ki,ilgili ülkelerin egemen sınıfları ile arkalarındakiemperyalist güçler, ayaklanmaları belli sınırlar içinehapsederek denetim altına almakta belirgin bir kolaylıkyakaladılar. Bu, Mısır’da özellikle böyle oldu.Emperyalistler ve Mısır burjuvazisi, bir yandanhareketi “devrim” nitelemesiyle okşayıpyüceltirlerken, öte yandan onu devrimci bir mecrayabüyümekten başarıyla alıkoydular. Tam da işçisınıfının üretim alanları üzerinden harekete geçtiği vekendi sınıf istemlerini özel bir biçimde dile getirdiğibir evrede ise, diktatörü harcayıp hareketi durdurdular.Böylece de diktatörlüğü tüm yapısıyla ayakta tutmayıbaşardılar. Düzen ordusu ile düzenin temelpayandalarından gerici Müslüman Kardeşler hareketi,herbiri kendine özgü konumları ve rolleri üzerinden,bunun başarılmasında düzenin iç ve uluslarasıefendilerine paha biçilmez bir hizmet sundular.

Mısır’daki gibi muazzam bir halk hareketipatlamasının bu denli kolay bir biçimde dizginlenmesive denetim altına alınması, devrimci yön veprogramın, onun taşıyıcısı ve uygulayıcısı olabilecekdevrimci bir partinin olayların seyrindeki tayin ediciönemini bütün açıklığı ile bir kez daha ortayakoymuştur.

4- Fakat sorun kendi başına devrimci bir partininolup olmaması da değildir. Sorun aynı zamanda, budevrimci partinin, isyan, ayaklanma ya da devrimtüründen bir hareket kendiliğinden patlak verdiğinde,onun önüne düşebilecek, ona başarıyla yön verebilecekbir birikime ve hazırlığa, güce ve örgütlülüğe, uzunyılların ve en farklı mücadele koşullarının ürünü bir

CMYK

Tunus ve Mısır: Devr Tunus ve Mısır: De 16 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

Page 17: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

pratik deneyime ve önderlik yeteneğine az çok sahipolabilmesidir de. Eğer bu türden bir ön hazırlık vebirikim yoksa, olayların patlak vermesi devrimcipartinin hızla güç kazanmasını ve öne çıkmasınıalabildiğine kolaylaştıracak olsa bile, onun hareketebaşarıyla hakim olması ve doğru bir biçimde yönetipyönlendirmesi yine de olanaklı olamaz.

Nitekim Mısır’da değilse bile Tunus’ta olaylardabelirli bir rol oynayan devrimci bir parti var. Amagörülebildiği kadarıyla bu partinin olayların gidişiniesasa ilişkin olarak etkileme gücü ve yeteneği hiçdeğilse halen yok.

Buradan çıkan esaslı dersi iki önemli ve birbirinitamamlayan aktarma üzerinden ortaya koymakistiyoruz. Bu iki aktarma Tunus ve Mısır’dan devrimiçin dersler kapsamında buraya kadarsöylediklerimizin de toparlanması anlamına gelecek.

Aktarmalardan ilki Lenin’in “Nereden Başlamalı?”başlıklı çok iyi bilinen makalesinden: “... Durmadansistemli ve planlı hazırlıktan söz ettik; ama amacımızasla, istibdadın ancak düzenli bir kuşatmayla ya daörgütlü bir saldırıyla yıkılabileceğini ima etmekdeğildir. Böyle bir görüş, hem saçma, hem de hayattankopuk bir görüş olur. Tam tersine, istibdadın, kendisinisürekli olarak tehdit eden kendiliğinden patlamalarınya da önceden görülemeyen siyasi karışıklıkların etkisisonucu çökmesi son derece mümkündür ve böyleolasılık tarihi olarak çok daha fazladır. Ama maceracıkumarlardan sakınmak niyetinde olan bir siyasi parti,faaliyetlerini, böyle patlamaları ve karışıklıklarıbeklemeye dayandıramaz. Biz kendi yolumuzdailerlemeli ve düzenli çalışmamızı sebatlasürdürmeliyiz. Beklenmedik olaylara ne kadar az belbağlarsak, herhangi bir ‘tarihi dönemeç’ karşısındahazırlıksız yakalanmamız da o kadar imkansız olur.”

İkinci aktarım ise Ekim’in (sayı: 165) yıllaröncesine (15 Mart 1997) ait bir başyazısından:“Devrime doğru büyüyen politik olaylar, hemen herzaman, çok büyük ölçüde kendiliğinden bir dinamiğesahiptirler. Devrimler planlanıp uygulanmazlar, fakattoplumun derinliklerinde oluşan patlayıcı birikiminbeklenmedik zamanlarda ve biçimler içinde dışavurmasıyla oluşur ve gelişirler. Bununla birlikte,kendiliğinden patlak veren devrimler ya da büyük halkhareketleri, devrimci partiler tarafından yönetilipyönlendirilirler. Bu tarihsel olaylara bir yön, bir çizgi,bir program kazandırılarak, onlar bilinçlimüdahalelerle adım adım zafere götürülebilir vegötürülürler. Devrimci önderliğin, devrimci öncüpartinin bir devrimde oynayabileceği temel tarihsel rolde işte burada ifadesini bulur. Bu onun, patlak vermişbir devrimin kaderini belirleyecek düzeydeki hayatiönemde rolüdür.”

“Fakat eğer devrimin ya da büyük bir halkhareketinin patlak verdiği ülkede, devrime varan önbirikim süreçleri içinde oluşmuş, gelişmiş, deneyimkazanmış, açık bir politik çizgiye ve sağlam birörgütsel kimliğe sahip bir parti varsa, bu rolübaşarıyla gerçekleştirme şansı olabilir. Patlak vermişdevrimler içinde doğan, kimliğini, çizgisini, örgütünübu sıcak anlarda ancak kurabilen bir parti bile bu rolüoynayamaz. Ya da ancak istisnai durumlardaoynayabilir“

“Bu iki farklı duruma iki klasik örnek verilebilir. İlkduruma örnek, 1917 Rus Devrimi ve BolşevikPartisi’dir. İkinci duruma örnek, 1918 Alman Devrimive Spartakist hareketten doğan Alman KomünistPartisi’dir. Bilindiği gibi ilki zaferle, ikincisi yenilgiylesonuçlandı...” (H. Fırat, Dünya Ortadoğu ve Türkiye,Eksen Yay., s. 420-21)

Bu değerlendirmeyi, 1997 Mart’ında Arnavutluk’tabeklenmedik bir biçimde patlak veren, çok geçmedensilahlı ayaklanma biçimini alan ve ülkenin güneybölümüne bir süre egemen olan halk hareketini konualan “Arnavutluk’ta Silahlı Halk Ayaklanması” başlıklımetinden aktarıyoruz. Ama görüldüğü gibi buradasöylenen hemen her şey neredeyse olduğu gibi Tunusve Mısır için de geçerlidir. Geleceğin devrimlerinebaşarılı bir önderlik, bugünden devrimin patlakvereceği ana uzanan bütün bir tarihi döneme yayılanhazırlığın başarısına sıkı sıkıya bağlıdır. Partimizindeğerlendirmelerinde hep vurgulandığı gibi, eğerbugünden çok yönlü bir hazırlığı en iyi biçimdeyapmazsak, özellikle de işçi sınıfı hareketi eksenindeörgütlü bir güç haline gelmeyi başaramazsak,gelecekte şu veya bu biçimde yaşanacak bir toplumsalpatlama ya da devrime başarıyla önderlik etmekyeteneğinden de yoksun kalırız. Tunuslu ve Mısırlıdevrimcilerin halen düştüğü duruma düşeriz.

5- Bu bizi, devrimci partinin tayin ediciliğiölçüsünde, hatta sözkonusu toplumun koşullarına bağlıolarak ondan bile önemli olan, bir başka önemli sorunagetiriyor. Bu, işçi sınıfının olayların seyrindeoynayabileceği ve oynaması gereken roldür. Eylemlimücadeleleri ile gerek Tunus’ta gerekse Mısır’da,özellikle bu ikincisinde, gelmekte olan toplumsalsarsıntıyı önden duyuran işçi sınıfının patlak verenayaklanmalarda etkin bir rol oynayamaması, her ikiülkede de hareketin nispeten kolayca kontroledilebilmesinin esaslı bir nedenidir.

Tunus’taki ayaklanma konusunda bu konuda yeterlibir bilgi ve açıklık yok, hiç değilse bizim için. AmaTunus İşçilerinin Komünist Partisi temsilcileri işçisınıfının ayaklanmaya katılımının zayıf kaldığını

özellikle belirtiyorlar. Mısır’da ise tablo biraz dahaaçık. Üç haftaya yayılan ayaklanma sürecinde işçisınıfının üretim birimleri üzerinden de hareketlenmeyebaşladığını ve diktatöre yol verilmesinde özel bir roloynadığını biliyoruz. Ayaklanmanın başından itibarenABD ile sıkı bir koordinasyon halinde olan Mısırordusunun, tam da işçi direnişleri ve fabrikaişgallerinin hızla yaygınlaştığı, işçi sınıfının gücünüüretim ve hizmet alanları üzerinden gösterdiği birsırada apar topar Mübarek’e yol vermesi, bu çerçevededikkate değer bir olgudur.

Kuşkusuz işçi sınıfının bu türden toplumsalhareketlerde oynayabileceği tayin edici rol çokkarmaşık etkenlere bağlıdır. Fakat bu rolün temeldeişçi hareketinin bağımsız devrimci politik ve örgütselgelişimde aldığı mesafe ile sıkı sıkıya bağlantılıolduğunu biliyoruz. Bu da devrimci bir sınıf partisinindevrime etkin bir hazırlığının, her şeyden önce sınıfhareketinin bağımsız politik ve örgütsel gelişimindealdığı mesafe ile ölçülebileceği anlamına gelir.Partimizin III. Kongresi ile birlikte özellikle öneçıkardığı “Parti, sınıf, devrim!” şiarı, ki kongrebildirisinin başlığıdır da aynı zamanda, buradakikopmaz ve tayin edici bütünlüğü en özlü biçimde dilegetirmektedir. Partinin sınıfla örgütlü birliğinin düzeyiile devrimininin kaderi birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.

Toplumsal mücadelelerde işçi sınıfı birleştiriciolduğu kadar ayrıştırıcı da bir güçtür. Dahası o bunumodern burjuva toplumunda devrimci bir temeldeyapabilecek biricik sınıftır da aynı zamanda. Onunbirleştirici ve sürükleyici gücü, öteki emekçikatmanları kendi eksenine çekmesinde ve devrimciönderliği altında birleştirmesinde; ayrıştırıp saflaştırıcıgücü ise, sınıfsal ağırlığını ortaya koyduğu ölçüdeöteki burjuva katmanların gerçek konum vetutumlarını açığa çıkartmakta yatar. İşçi sınıfınıntoplumsal bir hareket içindeki devrimci ağırlığıkaçınılmaz olarak ayrışma getirir, böylece sağlıklı birsaflaşma sağlar. Sınıfın devrimci gücü ve ağırlığı,emekçi sınıf ve katmanları kendine doğru çekerken,tüm kesimleriyle burjuva katmanları hareketin dışınaiter. Böylece onların hareketi denetim altına alıp sefil

CMYK

rim için dersler... / 2 evrim için dersler... 17 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

Page 18: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

çıkarlarına alet etmeleri girişimi boşa çıkar. 1905Devrimi bunun da klasik bir örneğini vermiştir bize.Devrimde işçi sınıfı ağırlığı ve inisiyatifi önplanaçıkınca, o güne dek özgürlük nutukları çeken liberalburjuvazi hızla harekete yüz çevirmiş, devrime karşıgericilikle kol kola girmiştir. Tunus ve Mısır’da budoğrultuda bir gelişme yaşansaydı, aynı şey olur,isyana şu veya bu ölçüde katılan burjuva ara katmanlarhızla harekete yüz çevirir, egemen sınıfın yanında saftutarlardı. İşçi sınıfının ayaklanmalardaki yeri veağırlığının zayıflığından dolayıdır ki, ara burjuvakatmanların harekete katılması ve giderek hareketinüzerine bir ağırlık olarak çökmesi kolaylaşmıştır.

Bu olgu Mısır’da özellikle belirgindir. Mısır’dahareketin o “zengin” bileşimi gerçekte onun esasailişkin temel bir zaafı olmuştur. Büyük bir isyanınkolayca denetim sınırları içine çekilmesinde bu özelbir rol oynamıştır. Başından itibaren hem ABD’de hemMısır burjuvazisinde hareketin denetim altınaalınabileceği, hatta Mübarek harcanmadan dayatıştırılabileceği umudunu doğuran tam da bu oldu.Nitekim Mısır işçi sınıfı kendi muazzam gücünüsınıfsal istemleri eşliğinde ve üretim alanları üzerindengösterir göstermez, meydanlardaki şekilsizkalabalıkların bir parçası olmaktan çıkıp üretimbirimleri üzerinden sınıf bölükleri halinde eylemegeçer geçmez, başta Müslüman Kardeşler olmak üzereharekete yön vermede etkin bir konumda bulunan tümburjuva kesimler, Mübarek’in gidişini yeterli bularakisyanı hızla sona erdirmişlerdi.

6- Tunus ve Mısır’daki halk ayaklanmaları yaygınbiçimde “devrim” olarak nitelendi, niteleniyor.Emperyalist medya kuruluşlarından dünya ölçüsündebirçok ilerici-devrimci parti, grup ve kişiye, ayaklanankitlelerin temsilcilerinden (Tunus ve Mısır örneği)ayaklanmada belli bir yer tutan devrimci partilerintemsilcilerine (Tunus) kadar bu böyle. Bizkomünistlerse bu nitelemeyi paylaşmadığımız gibi onudevrim kavramını bozmaya ve sulandırmaya yöneliktehlikeli ve zararlı bir tutum ve girişim sayıyoruz.

Onyılları bulan bir bastırılmışlığın ardından büyükbir sosyal ve siyasal hoşnutsuzluğun bir anda patlayanvolkan misali büyük bir toplumsal sarsıntı olarakkendini açığa vurması... Milyonları kapsayan vehaftalara yayılan muazzam bir kitle hareketliliği...Kitlelerin mevcut rejimin yasa ve yasaklarına meydanokuyan, siyasal meşruiyetini ortadan kaldıran, bu aradayer yer güvenlik güçlerini ve kurumlarını hedef alanbüyük eylem inisiyatifi ve kararlılığı... Diktatörlerşahsında diktatörlüklere karşı sergilenen büyük öfke vekararlılık... Bütün bunlar Tunus ve Mısır’dayaşananların ortak tablosunu oluşturuyor. Bunlarıfiilen elde edilen siyasal kazanımlar tamamlıyor.Diktatörler koltuklarını terketmek durumunda kaldılar.Onyılların baskı ve terör rejiminin bunaltıcıcenderesinde gedikler açıldı ve henüz kalıcılığıtartışmalı olsa da birçok hak ve özgürlük halen fiilenkullanılır hale geldi.

Öte yandan, marksistlerin bir toplumda devrimcidurumun temel göstergeleri olarak ele aldıkları üçtemel unsuru, her iki ülke üzerinden de genel görünümiçinde saptayabiliyoruz. 1- Her iki ülkede de“yönetilenlerin” eskisi gibi yönetilmek istemediği ve“yönetenler”inse artık eskisi gibi yönetemez durumadüştükleri, olayların patlak vermesiyle birlikte ortayaçıktı. 2- “Ezilen sınıfların yoksulluk ve sefaletininalışılmış ölçülerin üzerine çıkması”, hem Tunus’unhem Mısır’ın en yalın gerçeğidir. 3- “‘Barışçıl’dönemlerde kendilerini sessizce sömürten, fakatfırtınalı bir dönemde, kriz koşulları sayesinde, fakataynı zamanda bizzat ‘tepedekiler’ tarafından bağımsıztarihsel eyleme zorlanan kitlelerin eylemliliğindeönemli bir yükselme” (Lenin) ise, bu üç unsur içindeen açık ve dikkate değer olanıdır.

Bunlar birarada, genel planda alındığında, gerek

Tunus’ta gerekse Mısır’da devrimci bir durumundoğduğunun da göstergeleridir. Fakat bütün bunlararağmen ne Tunus’ta ne de Mısır’da yaşananları devrimolarak nitelemek olanağı vardır. Tunus’ta kısmen dahaileri bir durum var. Kitleler yer yer cepheden devletkurumlarını hedeflediler, ülkeyi terkeden diktatörünyerine geçen hükümeti devirdiler, siyasal tutuklularınserbest bırakılmasını sağladılar, siyasal polisin ve eskiiktidar partisinin feshedilmesini dayattılar, siyasalözgürlükleri daha geniş çapta fiilen kullanmaktalar,ayaklanmanın yarattığı yerel örgütlülüklerikorumaktalar, ülkede devrimci bir parti önderliğindekurulan birleşik güç odağı var vb... Bütün bu açılardanTunus Mısır’daki durumun hayli ilerisindedurmaktadır. Mısır’da ayağa kalkan kalabalıklar çokdaha geniş ve eylem dalgası çok daha uzun süreliolabildiği halde üstelik. Mısır’ın zayıf yanı devrimcipartinin tümden yokluğu, önemli bir handikap olarakordu ve Müslüman Kardeşler faktörü, yanısıra da ortasınıfların hareket üzerindeki özel etkisi oldu.

Sorun hiçbir biçimde salt diktatörlerin gitmesi,diktatörlüklerinse hala tüm temelleriyle ve temelkurumlarıyla yerli yerinde duruyor olması, bu anlamdahareketin sınırlı bir başarı düzeyinde kalması değildir.Sorun bu temelleri ve kurumları hedefleyen birhareketin olmamasıdır, halk ayaklanmalarının böylebir kapsam ve yönelimden yoksun bulunmasıdır. Butemel önemde yapısal özelliği gözden kaçırarak herbüyük kitle hareketini devrim olarak nitelemek,bilimsel devrimci bakışın yitirilmesi olur.

“İktidarın bir sınıftan ötekine geçişi, sözcüğün saltbilimsel anlamıyla olduğu kadar, politik ve pratikanlamıyla da bir devrimin birinci, başlıca ve esasbelirtisidir...” diyor Lenin. Kuşkusuz, somutbağlamından da (Şubat Devrimi) bildiğimiz gibi,Lenin bu sözlerle başarılı bir devrimi tanımlıyor. Amaböylece başarısız da kalsa sonuçta her gerçek devrimintoplumsal-siyasal anlamını, muhtevasını ve yöneliminide en özlü bir biçimde ortaya koymuş oluyor. Bundançıkan sonuç, devrim nitelemesini belirleyenin,hareketin akibeti ve dolayısıyla somut kazanımlarıdeğil, fakat sosyo-politik muhtevası ve siyasalyönelimi olduğudur.

Rusya’da 1905 Devrimi hedeflediği hiçbir sonucaulaşmadan, temel istemlerinin hiçbirini elde edemedenağır bir yenilgiye uğradı. Ama o yine de görkemli birsiyasal devrimdi ve Ekim Devrimi’ne giden yoldaönemli bir kilometre taşı oldu. Çünkü soylular sınıfınıtemsil eden Çarlık düzenini yıkmak ve demokratikcumhuriyet kurmak gibi açık bir siyasal yönelimesahipti. Her gerçek devrimde olduğu gibi (ki bu bütündevrimler üzerinden somut olarak örneklenebilir) 1905

Devrimi’nde de sahnede kendilerine özgü istemleriylesınıflar ve buna sıkı sıkıya bağlı olarak, bu sınıflarınher birinin istemlerine daha tutarlı ifadeler kazandıransiyasal özneler vardı. İşçi sınıfı sahneninönplanındaydı; Çarlığı devirmeyi hedefliyor,demokratik cumhuriyet ve 8 saatlik işgünü istiyor,köylülüğün toprak talebin destekliyordu. Köylülükserfliğin kaldırılmasını ve toprak istiyor, cumhuriyettalebinde işçi sınıfını destekliyordu. Liberalburjuvaziyse Çarlığı anayasal monarşiyle sınırlamakpeşindeydi. Ve tüm bu sınıfları temsil eden partiler,program, strateji, taktik ve örgütleriyle, uzun yıllardanberi sahnede idiler ve kendileri yönünden muhtemelbir devrime hazırlanıyorlardı. Devrim patlakverdiğinde ise konum ve hedeflerine göre onuetkilemeye ve yönlendirmeye çalıştılar.

Tunus ve Mısır’daki halk ayaklanmalarında iseböyle bir muhteva ve yönelim yoktu. Sahnedebağımsız istemleri ve buna dayalı bağımsızeylemleriyle sınıflar ve siyasal özneler değil, fakatmuazzam boyutlarda da olsa salt insan yığınları vardı.Sınıfsal kimlikleri üzerinden kendilerini gösteremeyenşekilsiz insan yığınları. Bundan dolayıdır ki bütündikkatler ve temel istem, salt diktatörün gitmesiüzerinde odaklaştı ve öylece kaldı. Hareketin burjuvaöğeleri bunu özellikle bu doğrultuda yönlendirdiler.Nitekim her iki ülkede de diktatör, geride tümkurumlarıyla birlikte diktatörlüğü ve kendi 20-30 yıllıksuç ortaklarını bırakarak bir yana çekilince de, hareketgücünü ve dinamizmini yitirdi.

7- Bu da bizi Tunus ve Mısır’ın bir başka hayatiönemde dersine, düzenin kendini savunabilmeyeteneği ve olanakları ile düzen kurumları hakkındataşınabilecek hayallerin böylesi tayin edici anlardanasıl da büyük bir tuzağa dönüşebileceği gerçeğinegetiriyor.

Endenozya’nın 33 yılık faşist diktatörüSuharto’nun istifasının (21 Mayıs 1998) hemenardından Kızıl Bayrak’ta yayınlana başyazı (23 Mayıs1998), “Suharto’nun İstifasıyla Halk HareketiDizginlenmeye Çalışılıyor” üst başlığı altında şuanlamlı ana başlığı taşıyordu: “Diktatör Gitti,Diktatörlük Duruyor...” Tunus’un 23 yıllıkdiktatörünün ülkeden kaçmak zorunda kalmasınınardından ortaya çıkan yeni durum da, ilerici-devrimciyayınlarda genellikle bu ifade ile özetlendi.

Aynı durum Tunus’un ardından Mısır’da dayaşandı. Ülkenin 31 yıllık diktatörü Hüsnü Mübareksonunda istifa etmek zorunda kaldı, oysa düne kadartemsil ettiği rejim tüm yapısıyla yerli yerinde duruyor.Üstelik salt kurumlarıyla değil yönetim kadrosuyla da.Mübarek’in ardından yönetimi rejimin belkemiği ordudevraldı. Ve ordu üzerinden dizginleri eline alan kişi,Yüksek Askeri Konsey’in başı Muhammed HüseyinTantavi, istifa etmek zorunda kalan 31 yıllık diktatörün20 yıllık savunma bakanı ve 16 yıllık genelkurmaybaşkanı! Bu çarpıcı olgu bile kendi başına tüm durumuözetlemeye yetmektedir.

Şimdi de Mısır’daki bu güncel tablonun ışığında1998 yılında Endonezya’da yaşananların anlamınabakalım. Sözünü ettiğimiz “Diktatör Gitti, DiktatörlükDuruyor...” yazısından aktarıyoruz: “33 yıllık çürümüşve kokuşmuş bir baskı rejiminin simgesi olarakdiktatör Suharto istifa etti, ama rejim tüm kişi vekurumlarıyla yerli yerinde. Suharto gitti ama Suhartorejimi olduğu gibi duruyor. Büyük fedakarlıkları gözealarak ayağa kalkan milyonlarca insanla alayedercesine, istifa eden diktatör yerini sağ kolu olanadama bıraktı ve aynı anda bu ‘yeni başkan’ dört yıllıkgörev süresi için yemin etti. Bu operasyonun gerisindedoğal olarak emperyalizmin tam güdümündeki orduvar. Şu an halk hareketine karşı kurulan en güçlübarikat olan ordu, Suharto ailesinin güvenliğinisağlama sorumluluğunu üstlendiğini de açıkça ilanetti. Tüm bunlar, ayaklanan halk kitlelerinin ‘İpe

Tunus ve Mısır: Devrim için dersler... 18 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

Page 19: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

çekilsin!’ dediği kanlı bir diktatöre kendini bu siper etmetutumu, Suharto rejiminin, onun en temel kurumu olarakordunun, halk kitlelerine karşı yalnızca bir adım geriçekilerek giriştiği bir yeni tehdit ve meydan okumadanbaşka birşey değildir.” (H. Fırat, Dünya Ortadoğu veTürkiye, Eksen Yay., s. 429)

Olayların Endonezya’daki bu gelişim seyrineredeyse tamı tamına bugünkü Mısır’ı andırıyor.Suharto yerine Mübarek’i, Suharto’nun ‘sağ kolu’ yerinede Mübarek’in “20 yıllık savunma bakanı ve 16 yıllıkgenelkurmay başkanı” olan adamı koyun, böyleceneredeyse tamı tamına aynı senaryoyu bulursunuz.İlkinde Suharto’nun ‘sağ kolu’ ve ikincisinde ise YüksekAskeri Konsey’in başı Tantavi’nin görevden çekilendiktatöre hizmetlerinden ötürü şükranlarını sunması bileaynı. Senaryodaki tek fark, bunun iki farklı ülkede ve 13yıllık zaman aralığı ile gerçekleşmiş olmasıdır.

Düzen kurumları hakkında taşınabilecek hayallerinbüyük toplumsal fırtınalar döneminde nasıl da öldürücüsonuçlar yaratabileceğini bize 13 yıl önce Endonezya veşimdi de Mısır gösteriyor. Üstelik aynı kurum, yanidüzen ordusu üzerinden. Son elli yılın tüm acılıdeneyimlerine rağmen hala da “orducu sosyalist”olmakla övünebilen ordu yalakalarının hiç de azolmadığı bizimki gibi bir ülkede, bu dersin apayrı birönemi vardır.

-III- Devrime hazırlanmak...

Kapitalist dünya ve emperyalist sistem, genel işleyişiiçinde, son otuz yıldır, ama özellikle de dizginlerindenboşalmış halde son yirmi yıldır, gezegenimizintoplumsal fay hatlarında büyük enerji birikimleriyaratmaktadır. Bu birikim henüz büyük depremlere, kibunlar toplumsal devrimler zinciri biçiminde sökünedecektir, yolaçmış olmasa da, öncü sarsıntıların ardıarkası kesilmemektedir. Tunus ve Mısır bunun güncelyeni örnekleri oldular.

Biz komünistler, nerede, ne zaman ve ne biçimdeortaya çıkacağını kestirememekle birlikte, hiçbir büyüktoplumsal hareketi, isyanı ya da ayaklanmayı şaşırtıcıbulmuyoruz. Zira sistemin gidişatının toplumsal fayhatlarında sürekli patlama dinamikleri biriktirdiğini vebunun da ilk sarsıntılar biçiminde kendini bir dönemdirdışarı vurmaya başladığını biliyoruz. Bu tespit,günümüz dünyasına ilişkin her devrimci tahlilin temelhareket noktası olmak zorundadır. Bu tespitedayanmaksızın günümüz dünyasının temel süreçlerinianlamak olanaklı olamayacağı gibi, önümüzde uzananve giderek de yakınlaşmakta olan yeni tarihi dönemedevrimci hazırlık da yapılamaz. Bu gerçeği görmek,görev ve hedeflerini bunun ışığında ele almak, kendiniher bakımdan buna göre konumlandırmak vehazırlamak, günümüz dünyasında gerçekten devrimcibir parti olabilmenin olmazsa olmaz koşullarıarasındadır.

Bundan dolayıdır ki, bu değerlendirmenin girişineTKİP III. Kongresi Bildirisi’nden alınan pasaj, hemendevamında şu sözlere bağlanmaktadır:

“Bu tespit partimizin tüm mücadele, çalışma veörgütlenme çabasının belirleyici ana eksenidurumundadır. Partimiz tüm güncel devrimci görev vesorumluluklarına buradan bakmakta, geleceğin büyükmücadelelerine bu bakışaçısı ile hazırlanmaktadır. Herbiçimi ile burjuva gericiliğinin Türkiye toplumunuboğucu bir kuşatma altında tutması güncel olgusu geçiciolmaya mahkumdur. Kapitalizmin onulmaz çelişkilerikarşı konulmaz bir biçimde Türkiye işçi sınıfını veemekçilerini bir kez daha devrimci sınıf mücadelesialanına yöneltecektir. TKİP bu bilinçle, bundanbeslenen bir devrimci güven ve iyimserlikle hareketetmekte, tüm güncel çabasını bu süreci hızlandırmayayoğunlaştırmakta, bunu ise şaşmaz bir biçimdeproletarya devrimi hedefine bağlamaktadır.”

(EKİM Başyazı Sayı: 272 / Nisan 2011)

Ortadoğu Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 19Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

Diktatör Hüsnü Mübarek’in halk isyanıylaalaşağı edilmesinin ardından Tahrir Meydanı’ndaki“sürekli direniş” son bulsa da, mücadele yeniboyutlar kazanarak devam etti. Zira Amerikancıdiktatörün alaşağı edilmesi büyük bir kazanımolmakla birlikte, ayaklanan genç kuşaklarlaemekçilerin sorunlarının çözüldüğü, taleplerininkarşılandığı anlamına gelmiyordu.

Yönetimi ele alan ordu ile onunla işbirliği yapanburjuva partiler ve Mübarek rejiminin kalıntıları,Tahrir Meydanı’nın boşaltılmasından sonra işiağırdan almaya başladılar. Çünkü bir takımgöstermelik reformlar yaparak işlerine kaldıklarıyerden devam edebileceklerini varsayıyorlardı.Bundan dolayı iktidarın dümenine geçer geçmezilan ettikleri ilk karar, Tahrir Meydanı’nınboşaltılmasını istemek, işçi sınıfının grev ve eylemyapmasını yasaklamak oldu.

Askeri konseyin yasağını dikkate almayanişçiler ise hem grevlere hem eylemlere devamettiler. Çalışma koşullarının düzeltilmesi, ücretlerinarttırılması, sosyal haklar alanının genişletilmesi,örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması gibitaleplerle eyleme geçen işçiler, yasağı tanımadılar.Bu arada devlet güdümündeki sendikayöneticilerinin görevden alınması ve yeni bağımsızsendikalar kurmak için mücadeleyi sürdüren işçiler,sömürü ve köleliğe karşı yükselttikleri mücadeleyidaha bir kararlılıkla sürdüreceklerini ilan etmişoldular. Ordunun işi ağırdan alması üzerine derhalsomut adımlar atılmasını talep ettiler. Bu basıncınaltında kalan askeri konsey çok istemese de, bazıtalepleri karşılamak zorunda kaldı.

İlk somut adım işkence, cinayet ve kirli işlerleözdeşleşmiş olan Emn ed Devle (devlet güvenliği)diye adlandırılan istihbarat örgütünün dağıtılmasıoldu. Mübarek rejiminin temel kurumlarından biriolan örgütün dağıtılması, işçiler, emekçiler, gençler,ilerici-devrimci güçler adına önemli bir kazanımdı.

Emekçilerin ısrarla yerine getirilmesiniistedikleri bir diğer temel talep ise, Hüsnü Mübarekile çocukları ve suç ortaklarının yargılanmasıydı.Emekçilerin ordu güçleriyle çatıştığı Tahrir

Meydanı’ndaki son kitlesel eylemin ardındanMübarek ve bazı bakanlarını gözaltına aldıranaskeri konsey, yolsuzluk, rüşvet ve siyasi cinayetlerkonusunda sorgulamaya başladı. Devrik diktatörlesuç ortaklarının 15 günlük sorguya alınıp ardındanmahkemeye çıkarılacak olması, gençlerleemekçilerin bir diğer önemli kazanımı oldu.

Taleplerinin gerçekleştirilmesi için mücadeleyedevam etme kararlılığını ortaya koyan emekçiler,orduya karşı da direnme kararlılığında olduklarınıgöstererek, talepler listesinin arkasında olduklarınıbir kez daha ilan ettiler.

Mübarek ve suç ortakları hakkında açılansoruşturma devam ederken, diktatörün eski partisiNPD (Milli Demokratik Parti) için fesih kararıaçıklandı. Rejimin organik bir parçası olanNPD’nin dağıtılması, gençlerle emekçilerin isyanınkazanımlarını pekiştirme konusundakikararlılıklarını dosta-düşmana gösterdi.

Mısır’da devam eden mücadele süreci, askerikonseyin yeni tavizler vermek zorunda kalacağınaişaret ediyor. Zira işçiler, kamu emekçileri,gazeteciler, hukukçular ve diğer mesleklerdenemekçiler hem örgütlülüğü pekiştiriyorlar hem deçalışma ve yaşam koşullarını düzeltmek, sosyalhaklar alanını genişletmek için mücadeleye devamediyorlar. Gençlik gruplarından temsilcilerinkatılımıyla oluşturulan “25 Ocak Devrimi Gençliği”adlı komite ise, bir yandan talepleri saptayıpkamuoyuna açıklıyor, öte yandan talepler listesiniaskeri konseye ileterek, atılmasını istedikleri somutadımları hatırlatıyor. Yani emekçiler, askeri konseyve diğer burjuva partilere, “Mücadelemiz sürüyor,taleplerimizin arkasındayız, gerçekleşene kadar damücadeleye devam edeceğiz” mesajını güçlü birşekilde veriyorlar.

Hemen atılması gereken somut adımlar ve ortavadeli talepler listesini askeri konseye sunan “25Ocak Devrimi Gençliği” ise, gerici güçlerinönümüzdeki dönemde taviz vermek dışında birseçeneklerinin olmadığına işaret ediyor.

Emekçiler cephesinden yansıyan bir diğerönemli gelişme de, İsrail’in Kahire’dekibüyükelçiliği ve İskenderiye’deki konsoloslukbinası önünde yapılan eylemler oldu. Siyonistrejimle ilişkilerin kesilmesi gerektiğini dile getireneylemciler, yönetimden Gazze üzerindeki ablukanınkaldırılması için girişim başlatmasını da istediler.Camp David antlaşmasının geçersiz sayılmasınıtalep eden eylemciler, Mısır’ın Filistin’in kurtuluşuiçin Arap dünyasına önderlik etmesi gerektiğini devurguladı.

Bir ilk olmaları itibarıyla bu eylemler, Mısırlıemekçilerin ülkenin dış politikası konusunda dasöyleyecek sözleri olduğunun işaretlerini vermiştir.

Ordu, burjuvazi, dinci gericilik veemperyalistler, Mısır’daki mücadelenin önünükesmek için çok yönlü bir çaba sarf ediyorlar. Budurum kaçınılmazdır da, zira Mısır’da sınıfçatışmaları keskinliğini koruyor. Ayaklanmanınkazanımlarının genişletilmesi, dahası bukazanımların kalıcılaştırılması, emekçilerin bumücadeledeki kararlılığına bağlı olacaktır. Gericicephenin karşı saldırıya geçmesini önlemeninyegane yolu da, işçi ve emekçilerin mücadele azmive ısrarını diri tutabilmelerinden geçiyor.

Mısırlı emekçilerin mücadelesigerici yönetimi zorluyor

Page 20: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

Devlet terörü ve reform vaatleriyle halk hareketinidurdurmaya çalışan Beşşar Esad yönetiminingirişimleri ters tepiyor. Halk gösterileri daha dabüyüyor. Ortada Tunus, Mısır, Yemen, Bahreyn, Libyaörnekleri varken, Baas rejiminin bu taktiklerden medetumması, zorba rejimlerin, manevra yapmayeteneğinden yoksun olduklarının yeni bir kanıtıdır.

Bin Ali, Mübarek, Ali Salih, El Halife, Kaddafidiktatörlerinden farklı olduğunu savunan Baasyönetimi, ABD-İsrail karşıtı söylemleri de öneçıkararak halk gösterilerinin üstesinden geleceğinihesap ediyor. Ancak her yeni gelişme, bu çabanınbeyhude olduğunu kanıtlamaktadır.

Baas yönetimi, dış güçler tarafından silahlandırılanprovokatörlerin varlığı söylemine dayanarak, durumundiğer Arap ülkelerinden farklı olduğunu savunuyor.Buna karşın olayların seyri, emekçileri hareketegeçiren nedenlerin tümüyle meşru olduğunu ortayakoyuyor. Ne reform vaatleri, ne eylemlerde gözaltınaalınanların serbest bırakılması, ne cinayetlerle ilgiliaraştırma komisyonlarının kurulması ne de bunlarıtamamlayan dizginsiz devlet terörü… Tüm bunlar,demokratik hak ve özgürlükler talep eden, yolsuzluk verüşvetle mücadele edilmesini isteyen, kollukkuvvetlerinin halka karşı sergiledikleri vahşisaldırganlığın son bulmasını isteyen emekçilerieylemlerden alıkoymaya yetmiyor.

Nitekim halk hareketinin yayılması, Baasyönetimini olağanüstü hali kaldırmak, yüksek devletgüvenlik mahkemelerini feshetmek ve barışçılgösterilerin yasal olduğunu kabul etmek zorundabıraktı. Ancak, kolluk kuvvetlerinin terör estirdiğiyerde bu kararların ciddiye alınma şansı pek yok. Ziradevletin sokaklarda cinayet işlediği yerde yasalardayapılan değişikliklerin emekçiler nezdinde bir kıymetiolmaz.

Suriye’nin pek çok kentinde eylemlere devam edenemekçiler, somut talepler yükseltiyor ve somut adımlaratılmasını talep ediyorlar. Emekçilerdeki kararlılıkarttıkça, rejimin reform/zorbalık ikilemine dayalıtaktiklerinin etkisi ise azalıyor.

Akan kanın durdurulması, siyasi tutsakların serbestbırakılması, geçici bir hükümetin oluşturulması, halkıtemsil etmeyen yerel meclislerin dağıtılması, 1973yılından beri yürürlükte olan anayasanın değiştirilmesi,yeni anayasayı hazırlamak için kurucu bir komiteninseçilmesi gibi talepler formüle eden göstericiler, bir anönce bu yönde somut adımlar atılmasını talepediyorlar.

Eylemlerde “ulusal birliğe” vurgu yapılırken “NeMüslüman Kardeşler ne (kökten dinci) Selefiler,özgürlük, özgürlük!”, “Müslüman/Hıristiyan bizözgürlük istiyoruz!”, “Halkını katleden haindir!”şiarları yükseltildi. Baas rejiminin zorbalığına karşıbiriken öfke, bazı eylemlerde, “Halk rejiminyıkılmasını istiyor!” şiarının da yükseltilmesinikoşulladı.

Yabancı basının eylemleri doğrudan yansıtmaolanağından yoksun olması, olayların boyutu hakkındanet bir fikir oluşturmayı zorlaştırıyor. Hem Baasyönetimi temsilcilerinin hem muhaliflerin canlı telefonbağlantıları sırasında ifade ettikleri, tabloyu kısmenaydınlatıyor.

Baas yönetimine yakın isimler halk hareketininvarlığını inkar etmiyor, söylemde olsa meşruluğunukabul ediyor. Ancak olayın bundan ibaret olmadığını,ABD-İsrail işbirlikçilerinin Suriye’ye sızdığını, içeridede işbirlikçileri bulunduğunu, bu güçlerin silahlıolduğu ve kanlı olaylara sebebiyet verdiklerinisavunuyorlar.

Muhalifler ise, dış müdahale söylemi üzerinde pekdurmazken, sokaklara dökülen halkın silahsız olduğu,barışçıl eylemler yaptığı, meşru talepleri için mücadeleettiğini ifade ediyorlar.

Arap dünyasında tanınan bazı aydın veakademisyenler ise, emperyalist/siyonist güçlerinSuriye’deki olaylara kayıtsız kalmalarının mümkünolmadığını, ancak bu olgunun halkın haklı talepleriuğruna mücadele ettiği gerçeğini değiştirmeyeceğini,dolayısıyla Baas yönetimin iki olaya farklı şekildeyaklaşmak zorunda olduğu ve halka karşı uyguladığışiddetten vazgeçmesi, talepleri karşılaması gerektiğinisavunuyorlar.

Göründüğü kadarıyla, Suriye’deki eylemlerdeörgütlü siyasal güçlerin belli bir etkisi var. MüslümanKardeşler’in işin içinde olduğuna dair güçlü verilervar. Ancak ilerici, sol-sosyalist güçler de eylemlerekatılıyorlar.

Sol güçler, henüz Baas yönetimini devirmekten sözetmiyorlar. Yansıyan bazı açıklamalar, rejimle masayaoturma beklentisinin devam ettiğine işaret ediyor. 20Nisan’da canlı telefon bağlantısıyla El Cezire’yeaçıklamalarda bulunan Birleşik Sosyalist Parti’nin(BSP) Halep’teki temsilcisi de benzer görüşler ifadeetti.

Reformları ciddi bulmadıklarını ifade eden BSPtemsilcisi, rejimin bu manevralarla eylemleri bitirmeyeçalıştığını, ancak bu tutumun yanlış olduğunu, Baasyönetiminin de diğer Arap yönetimleriyle aynı hatayadüştüğünü belirtti.

Siyasi tutsakların derhal serbest bırakılması, olağanüstü halin kaldırılması, eylemlerde halka karşıuygulanan şiddetin son bulması, bu adımlarınatılmasından sonra ise Baas yönetimi ile muhalif güçlerarasında görüşmelerin başlatılması… Bu dört talebinacil olarak karşılanması gerektiğini vurgulayan BSPtemsilcisi, “Halk rejimin yıkılmasını istiyor!” şiarınıntemel bir slogan olmadığını, daha çok halka uygulananşiddete bir tepki olarak gündeme geldiğini belirtti.

Dış güçlerin müdahalesine karşı olduklarını ifadeeden Birleşik Sosyalist Parti temsilcisi, çözümüniçeride üretileceğini ifade etti.

Görünen o ki, sınırlı tavizlerle yakasını kurtarmayaçalışan Baas yönetimi, uzak olmayan bir gelecektehalkın iradesine boyun eğmek zorunda kalarak, temeltalepleri kabul etmek zorunda kalacaktır. Rejimin butalepleri karşılama gücü ve yeteneğinin olupolmadığını önümüzdeki süreç gösterecektir.

Ortadoğu20 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

Paris’te halk isyanları paneli

Fransa’nın Paris kentinde düzenlenen paneldeKuzey Afrika ve Ortadoğu’daki halk isyanlarıtartışıldı. 17 Nisan Pazar günü yapılan etkinliğekonuşmacı olarak BİR-KAR temsilcisi veAraştırmacı-yazar Volkan Yaraşır katıldı. Sonderece eğitici ve etkileyici tarzda geçen panele 30kişi katıldı.

Sınıfın devrimci enerjisini açığa çıkartma çağrısı

Uluslarararası sınıf tarihinin temel momentleriüzerinde duran BİR-KAR temsilcisi, 1848devrimleri, Paris Komünü ve Rus Devrimipratiklerine değindi. Kapitalizmin bunalımdönemlerinden ve sermayenin bu dönemlerdeuyguladığı politikalardan bahsetti. Krizlerle sınıfhareketinin yükseliş ve düşüşlerini ele aldı.

1990’larda kendini dışa vuran gelişmelerdensöz eden temsilci, bu çerçevede; Chiapas’dakiköylü isyanını ve ardından Fransa, Yunanistan,İtalya ve Almanya’daki işçi hareketlerine, anti-küresel hareketin yükselişine ve Endonezya’daSuharto diktatörlüğünün yıkılmasına değindi. Tümbu gelişmelerin yeni bir sürecin başlangıcıolduğunu söyledi. Zamanında komünistlerin budönemi proleter kitle hareketleri ve halk isyanlarıolarak tanımladıklarını ifade eden BİR-KARtemsilcisi, konuşmasının devamında, Avrupa’nınmetropollerinde patlak veren işçi hareketlerinin,grev ve genel grevlerin ve Kuzey Afrika’daki halkisyanlarının bunun devamı olduğunu dile getirdi.Tüm bu gelişmeleri bu bütünlük içinde, birtarihsel dönemin ürünü olarak ele almanınönemli olduğunu açıkladı. Türkiye’nin bu bölgedeolduğuna, Kürt sorunu üzerinden tam içindeolduğuna dikkat çeken temsilci, sözlerini, Türkiyedevriminin kendi sınırlarını aşacağına, EkimDevrimi gibi bir işlev görerek, etkilerinin ÖnAsya’ya doğru uzanacağına değindi. Bugünkütemel görevin bu perspektiften hareketle, sınıfındevrimci enerjisini açığa çıkartmak ve onudevrime hazırlamak olduğuna vurgular yapılarakkonuşma sonlandırdı.

“Sınıfın organik parçalı olunmalı”

Araştırmacı-yazar Volkan Yaraşır isekonuşmasında, Kuzey Afrika’da yaşanan devrimciayaklanmaların tesadüfi ve istisnai olmadığının,bu ayaklanmaların ancak kapitalizmin yapısal kriziçerçevesinde anlaşılabileceğini söyledi.

Ardından, Libya işgalinin Arap devrimlerisürecini bloke etmeyi ve kapitalist stabilizasyonuhedefleyen emperyalist bir müdahale olduğunuaçıkladı.

Kapitalizmin yapısal krizinin sınıf çelişkilerinikeskinleştirdiğini ve küresel düzeyde devriminimkanlarını yarattığını söyledi. Avrupa’nınAkdeniz havzasındaki işçi hareketlerinin ve KuzeyAfrika’daki isyanların bu diyalektikleanlaşılabileceğini belirtti.

Artık bölge ya da Ön Asya devrimlerinintartışılabileceği bir döneme girdiğimizi belirtti.

Sınıfın organik parçası olmanın bugünün temelgörevi olduğunu söyledi.

Daha sonra soru-cevap bölümüne geçildi. Bubölümde oldukça zengin, kapsayıcı, canlıtartışmalar yapıldı. Panel dört saat sürdü.

Kızıl Bayrak / Paris

Suriye’de mücadele sertleşiyor

Page 21: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

“Sivilleri korumak” bahanesiyle Libya’ya saldıranemperyalist güçler, çatışmaları zamana yayarak karasaldırısı için zemin hazırlıyorlar. Kaddafi devrilmedenLibya halkının rahat yüzü göremeyeceğini öne sürenhaydut takımı, buna hava saldırılarının bunun yeterliolmayacağı yalanını da ekleyerek, “kara saldırısıkaçınılmaz hale geldi” sonucuna varıyorlar.

Saldırıyı başlattıklarında, “Kaddafi’yi devirmeyiamaçlamıyoruz” diye açıklama yapan emperyalist şefler,kısa sürede kirli niyetlerini açığa vurmaya başladılar.“Halkın güvenliğini sağlama” hedefinden geri adımatmalarının mümkün olmadığı safsatasına sarılan savaşbaronları, bunun için Kaddafi’yi yönetimdenuzaklaştırmanın şart olduğunu da tekrarlayıp duruyorlar.

Hal böyleyken, emperyalist saldırıya “yasal” dayanakoluşturan BM Güvenlik Konseyi’nin 1973 sayılı kararı,kara saldırısını ve Kaddafi’yi devirmeyi içermiyor. Ancaksavaş baronlarının halkları köleleştirme planları sözkonusuolduğunda BM kararlarına ihtiyaç duymadığı dabilinmektedir. Nitekim Libya saldırısını sürdürenemperyalistler ilk günden BM kararlarını bir kenara attılar.Örneğin 1973 sayılı karar, Kaddafi muhaliflerinisilahlandırmayı içermiyordu, oysa emperyalistler bunun daötesine geçip, kukla bir yönetimi işbaşına getirme planlarıyapmaya da ilk günden başladılar.

Emperyalistlerle suç ortakları geçtiğimiz günlerdeKatar’da “Temas Grubu” adı altında düzenledikleritoplantıda, Kaddafi’ye yönetimden çekilme çağrısındabulunmakla kalmadılar, muhaliflere destek kararı daaldılar. NATO komutasındaki saldırgan güçler, Katartoplantısının ardından Kaddafi’ye karşı koyabilmeleri içinmuhalifleri silahlandırıp eğiteceklerini ilan ettiler.

Libya’nın hem zengin petrol ve gaz kaynakları, hemstratejik konumu emperyalist güçler arasında çekişmelerede yol açıyor. Salt bu olgu bile, saldırganların Libyahalkıyla ilgili olmadıklarını ortaya koyuyor. Rusya-Çinikilisi saldırının aldığı boyuta itiraz ederken, ABD ileAvrupa’daki suç ortakları arasında da çekişme var. Savaşaygıtı NATO şeflerinin Berlin toplantısında Libya’nınyağmalanmasından alınacak pay etrafında yaşanananlaşmazlıkların aşılması da gündemdeydi. Türk sermayedevletiyle AKP hükümetinin övgülere mazhar olduğutoplantının ardından yansıyanlar, emperyalistsaldırganların asgari zeminde anlaşmaya vardıklarıizlenimi yaratıyor.

Libya’nın kaynaklarını yağmalamak, Trablus’ta kuklabir yönetimi işbaşına getirmek, ülkede emperyalist

orduların konuşlanmasına zemin hazırlamak… Bunlar,emperyalist güçlerin Libya saldırısının önceliklihedefleridir. Dolayısıyla sözkonusu uğursuz anlaşma da,bu çerçevede olmuştur. “Sivil halkı koruma” zırvası isesefil emellerin üstünü örten bir şaldan başka bir şeydeğildir. CIA ajanlarının Libya’ya gönderilmesinden sonra,İngiliz askeri danışmanlarının da sürece dahil olması, karamüdahalesinin ilk adımları sayılmalıdır.

Belirtmek gerekiyor ki, Kaddafi karşıtı isyancılar da,işin içinde kirli emeller olduğunu hissediyorlar. Bundandolayı isyancıların önemli bir kesimi halen “Karasaldırısına gerek yok, bize silah versinler yeter” diyorlar.Ancak emperyalist orduların işi ağırdan alması, Kaddafigüçlerinin ise işgalcilere değil de isyancılara karşısavaşması, kara saldırısına zemin hazırlar niteliktedir.

Nitekim son günlerde Kaddafi’nin eski muhalifleri,kara saldırısını pervasızca savunmaya başladılar.Emperyalistler güdümündeki bu gerici çevreler, NATOgüçlerinin düzleyeceği alanda, CIA’nın katkılarıylaiktidara gelmeyi hayal ediyorlar. Görünen o ki, Katar veBerlin toplantıları bu gerici takımının umutlarınıgüçlendirmiştir.

Ortak bir açık mektup yayınlayan ABD, Fransa,İngiltere başkanları da, Libya saldırısının sonuna kadargötürüleceğini ilan ettiler. “Kaddafi iktidarda kaldığımüddetçe, NATO ve koalisyon ortakları, sivilleri korumaaltında tutmak ve rejim üzerinde baskı kurmak içinoperasyonlarına devam etmeli…” ifadelerinin de yer aldığımektupta, emperyalist saldırganlığın, “Libya halkınıngeleceğini kurması” adına yapıldığını iddia ediyorlar.

Emperyalistler kirli planlarını gerçekleştirmek için yolalırken, Kaddafi muhalifi gericiler kukla yönetimin başınageçmek için el ovuştururken, Kaddafi ise, kokuşmuşdiktatörlüğünü ayakta tutmaya çalışıyor. Bu çatışmanınbedelini ise, iki ateş arasında kalan Libyalı emekçilerödüyor; çatışma bölgelerinde yokluk, yıkım, ölüm kolgeziyor…

Verili koşullarda, inisiyatifi büyük ölçüde eski Kaddafimuhalifi gerici güçlere kaptıran isyancı güçlerse hememperyalistlerden gelecek silahlara muhtaçlar hem budurumun emperyalistlere Libya’ya daha çok müdahalealanı açacağının farkındalar, durumu değiştirebilecek birdurumda da değiller.

Olayların seyri, yakın gelecekte emperyalist planlarınbaşarıya ulaşmasına elverişli gibi görünse de, Libyalıemekçilerin olası bir emperyalist işgale uzun süre sessizkalmaları mümkün değil.

Dünya Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 21Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

Anti-emperyalistler haykırdı...

“Libya’dan defol!” NATO ve Füze Kalkanı Karşıtı Birlik,

emperyalist haydutların Libya saldırısınınardından her hafta gerçekleştirdiğieylemlere bu hafta da devam etti. İngilizKonsolosluğu önünde 16 Nisan günüyapılan eylemde “Emperyalistler veişbirlikçi-uşak TC Libya’dan defol!” şiarıyükseltildi. Birlik bileşenlerinin kendiflamalarıyla katıldığı eylemde basınaçıklamasını Veysel Şahin gerçekleştirdi.

Şahin emperyalist güçlerin Libyasaldırısının dördüncü haftasındaolunduğunu belirterek, Libya’nınbombalanmasının devam ettiğini söyledi.Tüm dünyanın gözleri önünde Libyahalkının emperyalistler ve leş kargasıişbirlikçiler tarafından öldürüldüğübelirtildi.

“Emperyalistler, bu saldırıyla biryandan Libya’nın başta petrol olmaküzere, yeraltı ve yerüstü zenginlikleriniyağmalamayı, diğer yandan ise Ortadoğuve Kuzey Afrika'daki halk ayaklanmalarınınkendileri için yarattığı tehlikeyi bertarafetmeyi amaçlamaktadır” denilenaçıklamada AKP iktidarının bu yağmadanpay kapmaya çalıştığına da vurgu yapıldı.

Erdoğan’ın ağzından açıklanan “yolharitası”na vurgu yapılan açıklamada, AKPhükümetinin bir yandan saldırganlığınaktif parçası olma pozisyonunuperdelemeye diğer yandan ise “bölgegücü” olmaya çalıştığı dile getirildi.

“Emperyalistlerin sadık işbirlikçisi-uşağı AKP hükümetinin alçakça veikiyüzlüce demokrasiden, insanhaklarından söz etmesi ve Libya halkınadair iyi niyet cümleleri sarfetmesi, en yalınifadeyle açık bir ikiyüzlülüktür” denilenaçıklamada AKP iktidarının ve bölgedekitüm işbirlikçi-uşak ülke iktidarlarının,emperyalizmin emir ve talimatlarınısorgusuz sualsiz yerine getirmekten,onların sözünü dinlemekten başkayapacakları bir şey olmadığı ifade edildi.

Açıklama emperyalistlerin ezilenhalkların direnişi karşısında yenileceğininsöylenmesiyle son buldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Emperyalistler Libya’da karaharekatına hazırlanıyor

16 Nisan 2011 / Taksim

Page 22: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele vedayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor.

1 Mayıs dünya işçilerinin, derin tarihsel ve sınıfsalanlamı olan en önemli günlerinden biridir. Emekdünyası ile sermaye dünyasının karşı karşıya geldiğibir gündür. Dünyanın her yerinde işçilerin veemekçilerin alanlara çıktıkları, bir sömürü ve zulümdüzeni olan kapitalizme karşı kendi sınıfsal talepleriniileri sürdükleri ve sosyalizme ilişkin özlemlerini dilegetirdikleri bir gündür.

Yüzyılın başında devrimci partilerin öz çabaları iletarihsel ve sınıfsal içeriğine uygun 1 Mayıs’larınyapıldığı muhakkaktır. Ne var ki ve ne yazık ki,Avrupa’da, çok uzun yıllardır 1 Mayıs’lar buiçeriğinden iyice arındırılmış olarak kutlanmaktadır.Sermaye cephesi, 1 Mayıs’ı gerçek içeriğindenarındırmak, onu seremonik bir gösteri düzeyinedüşürüp sıradanlaştırmak için çok yönlü bir çabasarfetmektedir. O kadar ki, 1 Mayıs öncesindenbaşlanarak, büyük çoğunluğunu gençlerin oluşturduğudans ve eğlence partileri düzenlenmekte, 1 Mayıs’ıniyiden iyiye yozlaştırılması için her türlü soytarılıkyapılmaktadır.

Sermaye cephesinin inadına, 1 Mayıs’ta yinealanlara çıkacağız. Fakat önemli olan, 1 Mayıs’ıtarihsel ve sınıfsal anlamına uygun bir hazırlıklakarşılayıp karşılamadığımızdır. Biz sınıfdevrimcileriyiz. Bu nedenledir ki,1 Mayıs davasınıngerçek savunucuları olarak 1 Mayıs’a her bakımdandevrimci bir hazırlıkla girmeliyiz. Bu ise, her şeydenönce politik ve pratik çok yönlü bir faaliyet demektir.

Bu çerçevede yapılması gereken ilk şey, hiç vakitgeçirmeden böylesi bir faaliyet için seferber olmaktır.Burjuvazinin 1 Mayıs’a dönük alçakça saldırılarınıninadına, üzerinde 1 Mayıs ve sosyalizminsembollerinin olduğu görsel materyallerimizle her yeridonatmaktır. Kapitalizmi cepheden teşhir edip, tüminsanlığa sosyalizm hedefini gösteren bildirilerimizi,başta büyük ölçekli fabrika ve işyerleri olmak üzere, engeniş yığınlara ulaştırmaktır. Bu çabalarımız 1 Mayısgününe dek aralıksız sürdürülmelidir.

1 Mayıs’ın özüne uygun propaganda ve ajitasyonçalışmamız, 1 Mayıs yürüyüşü sırasında datekrarlanmalıdır. 1 Mayıs öncesinde olduğu gibi, 1Mayıs günü de, saflarımıza tam bir devrimci atmosferhakim olmalıdır. Üzerinde devrime ve sosyalizme aitşiarlarımızın yazılı olduğu pankartlarla ve kızılbayraklarımızla yürüyüşe katılmalı, deyim uygunsaalanı bir de bunlarla donatmalı ve kızıllaştırmalıyız.Yürüyüşlerde ve 1 Mayıs alanında militan ve disiplinlibir duruş sergilemek de son derece önemlidir.Sosyalizme dair sloganlarımız hiç susmamalı, devrimcimarşlar söyleyerek yürümeli ve alana girmeliyiz.Kısacası, 1 Mayıs boyunca, günün anlamına uygun birruh hali içinde olmayı bilmeliyiz.

1 Mayıs’taki en öncelikli hedeflerimizden biri de,tüm güçlerimizi bu çalışmaya katmak, bunu 1 Mayısyürüyüşüne de taşımayı mutlaka başarmaktır.

Tüm bunları başarabiliriz. Başarabiliriz, zira,yaşadığımız süreç her bakımdan buna uygun birsüreçtir. Şöyle ki, kapitalizmin küresel boyutta yaşanankrizi derinleşerek sürüyor. Bunun da tetiklemesi ile işçive emekçileri ilgilendiren tüm sorunlar daha daağırlaşıyor. Emekçi yığınları ister istemez mücadeleyeitiyor. Krizin dolaysız sonucu olan şu ya da bu soruntemelinde her gün bir yerde bir hareketlilik yaşanıyor.

Daha kısa bir süre önce Avrupa’da çok önemligelişmeler yaşandı, yaşanmaya da devam ediyor.Örneğin, Yunanistan, Fransa, İtalya, İspanya, İrlanda,İngiltere, Hollanda ve Portekiz’de milyonlarca işçi ve

emekçi kapitalist sömürüye, işsizliğe, yoksulluğa,güvencesizliğe ve geleceksizliğe karşı tekrar tekraralanlara çıktı. Grevler, genel grevler yaptılar. Birdurgunluğun yaşandığı Almanya’da bile yakındönemde bir modern kölelik örneği olan taşeronişçiliği uygulamasını protesto amacıyla yüzbinlerceişçi sokağa çıktı. Bu görkemli proleter kitleeylemlerinin gerçekleşmesini koşullayan sorunlar yerliyerinde duruyor. Başta Yunanistan olmak üzere, buyönlü kitle gösterileri de, devam ediyor.

Japonya’da yaşanan nükleer felaket Avrupa’nınama özellikle Almanya’nın gündemine de bir bombagibi düştü. Almanya bir süredir durdurak bilmeyennükleer tehlikeyi protesto amaçlı eylemlere sahneoluyor. İnsanlığın geleceğini ilgilendiren bu sorungündemdeki yerini koruyor. Protesto eylemleri degitgide yayılıyor ve kitleselleşiyor. ÖzellikleAlmanya’da bu sorun toplumun gündemi olmayadevam edeceğe benziyor.

Avrupa denen yaşlı kıtanın boylu boyuncaetkilendiği bir başka gelişme de, Kuzey Afrika veOrtadoğu’da yaşanan emekçi halk isyanlarıdır.Tunus’la başlayıp, Mısır’la devam eden ve giderek tümOrtadoğu’ya yayılan bu halk ayaklanmaları hala devam

ediyor. ABD’nin yanısıra, Avrupa’lı petrol ve silahtekellerinin büyük çıkarlar elde ettiği bu bölgedeyaşananlar, bu toprakların politik ve sosyal ortamınıısıtıcı niteliktedir.

Sadece bu üç önemli gelişme, devrimci bir 1 Mayısçalışması yürütmemiz için bize son derece önemliimkanlar sunmaktadır. Devrimci bir ajitasyon çalışmasıiçin, tümünden de en etkin ve en yaratıcı biçimdeyararlanmalıyız. Proleter kitle hareketleri ve halkisyanlarının şahsında, şimdi rüzgar bizden yanaesmektedir. Bu rüzgarı arkamıza alıp, devrimci bir 1Mayıs çalışması yürütmeyi başarabilirsek eğer, birerseremoni halinde cereyan eden 1 Mayıs gösterilerinebir parça renk katabilir, devrimci bir hava taşıyabiliriz.

1 Mayıs alanına devrimci bir soluk taşımak amacıçerçevesinde yerli ve göçmen devrimci çevrelerleişbirliği yapmak, bu konuda onları uyarmak, duyarlıhale getirmek, bir başka sorumluluğumuzdur. Özellikleyerli devrimci güçleri bu konuda inisiyatif almaya,sorumluluk üstlenmeye teşvik etmeli, hatta onları bunazorlamalıyız. Militan ve disiplinli bir duruş eşliğinde,diğer yerli ve göçmen parti ve örgütlerle bir blokşeklinde yürümek hedefimiz de olmalıdır.

1 Mayıs çalışması çerçevesinde gençliğe de önemligörev ve sorumluluklar düşmektedir. Kriz ve onunsonuçlarının en fazla etkilediği kesimlerden biri degençliktir. İşsizlik, meslek yeri bulamama, eğitimsizlik,taşeron işçiliği gibi güvencesiz işlere mahkumiyet,savaşlarda “kurşun asker”olmak ve gelecekgüvencesinden yoksunluk, gençliğin yakıcı sorunlarıolmaya devam ediyor. Bu sorunları da işlemek üzere,bu 1 Mayıs’ta kendine özgü bir ataklıkla görevlerüstlenmek, enerjik bir çaba ortaya koymak,gençliğimizin kaçınılmaz sorumluluğu olmalıdır.Gençlik kendisini bekleyen bu göreve tam karşılıkvermelidir.

Bir kez daha, sürecin bize sunduğu imkanlarayaslanalım, soldan esen rüzgarı arkamıza alıp, tarihselve sınıfsal anlamına uygun devrimci bir 1 Mayıs içinseferberliği büyütelim.

enternasyonal-info.net

Almanya’nın çeşitli şehirlerinde düzenlenen“Harzt IV” karşıtı Pazartesi Eylemi birkaç haftan beriatom karşıtı eylemle birleştiriliyor.

Bu vesileyle ilginin arttığı Pazartesi eylemine19Nisan günü BİR-KAR Bielefeld de katılım gösterdi.

İlk olarak BİR-KAR Gençliği adına bir konuşmayapıldı. Sık sık alkışlarla kesilen ve ilgiyle dinlenenkonuşmada, kapitalizmin kara dayalı bir sistemolduğu, bu yüzden de hiçbir biçimde insanlığın yararıiçin hareket etmeyeceği söylenerek, insanın insan gibiyaşayacağı bir dünyanın ancak sosyalizmle mümkünolduğu vurgulandı.

Ardından BİR-KAR adına yapılan konuşmada ise,Ontex işçileriyle dayanışma amacıyla Avrupagenelinde yürütülen kampanyadan bahsedildi.Tekellerin sömürü politikalarına karşı çıktıkları içinOntex işçilerinin işten atıldıklarına değinilenkonuşmanın ardından direnişçi Ontex işçileri içinhazırlanan çağrı metni okundu. Ucuz emek sömürüsüanlamına gelen taşeronlaştırmanın artık Almanya’dada oldukça yaygın hale geldiği vurgulandıktan sonra,tüm işçi ve emekçilere Ontex işçileriyle enternasyonaldayanışmayı büyütme çağrısı yapıldı.

BİR-KAR çalışanlarının “Yaşasın AlaattinKaradağ davasıyla enternasyonal dayanışma!”,“Alaattin Karadağ sokak ortasında polis tarafındankatledildi!” şiarlı dövizler açtığı eylemde, Karadağ'ınkatledilmesine ilişkin bilgilendirmede bulunulanbildiri de okundu.

Kızıl Bayrak / Bielefeld

Dünya22 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

Bielefeld'de Pazartesi eylemi

Avrupa’da 1 Mayıs ve devrimci sorumluluk

Page 23: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

Ontex/Canbebe ve PTT işçileri her haftagerçekleştirdikleri Cumartesi yürüyüşleri kapsamında16 Nisan akşamı direnişlerinin sesini Taksim’etaşıdılar.

Galatasaray Lisesi önünde toplanılmasıyla başlayanyürüyüşe BDSP, DİK, Emekli-Sen İstanbul 3 No’luŞube üyeleri, İşçi Birliği ve DHF de destek verdi.

İstiklal Caddesi’nden geçenlerin büyük bir ilgiyleizlediği yürüyüşte Ontex ve PTT’deki direniş süreçlerianlatıldı. Yürüyüşün ardından Burger King’in TaksimMeydanı’ndaki mağazası önünde kısa süreli bir oturmaeylemi yapıldı.

Basın açıklamasına geçilmeden önce söz alan DHFtemsilcisi, 1 Mayıs’ın yaklaştığı bir süreçte sürendirenişlerin önemine vurgu yaptı

Basın açıklamasını okuyan Ontex işçisi GamzeKayhan, sermayenin saldırılarına, sendikal ihanete veörgütsüzlüğe karşı, hakları ve gelecekleri içinsürdürdükleri direnişlerinin her geçen gün daha dabüyüdüğünü belirtti. Birçok sanayi havzasındaişgallerin, grevlerin ve direnişlerin artarak devamettiğini söyleyen Ontex işçisi, sermaye devletinindirenişçi işçilere tahammülsüzlüğüne vurgu yaptı. BATişçilerine yönelik polis terörünü hatırlattı.

Mücadelelerinin diğer ayağı olan sendikalbürokrasiye karşı mücadelenin de kararlı biçimdesürdüğünü, süreceğini belirten Kayhan, gönlü sınıf

mücadelesinden yana olanların hain sendikabürokratlarına zemin açmalarını eleştirdi. 1 Mayıs’ınönemine de değinilen açıklama, “1 Mayıs geleneğisahipsiz değildir. Bizler direnişçi işçiler olarak işçisınıfının 150 yılı aşkın süredir yükselttiği kızıl bayrağıdaha da yukarıda tutarak 1 Mayıs’ta Taksim’deyerimizi alacağız” sözleriyle noktalandı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Enternasyonal Dayanışma StuttgartGrubu’ndan destek

İstanbul / Yenibosna’daki Ontex işçilerine;Stuttgart SI (Enternasyonal Dayanışma) olarak, sizlerin

toplu sözleşmeye karşı olan itirazınızı ve buna karşıbaşlatığınız cesur protestonuzu duyduk. SI (EnternayonalDayanışma), partilerden bağımsız bir yardım örgütüdür veuluslararası tekellere karşı yapılan haklı eylemleri destekler.Bundan dolayı sizi desteklediğimizi belirtmek istiyoruz. 16Şubat’ta işten atılmanıza karşı, kendi iş yeri komitenizikurarak, taleplerinizin kabul edilmesi için başlattığınızmücadeleyi önemli buluyoruz. Taleplerinizin kabul edilerekiş yerlerinize geri dönmeniz için, Selüloz-İş Sendikası’nınsizlere destek olmalıdır. Sendikanın temel görevi budur.

Almanya’da işçiler çok yönlü mücadelelerini sürdürmekiçin kendi komitelerini kuruyorlar. 2002 yılında,uluslararası araba tekeli Porsche’de çalışma kaybı olan birişçiye çıkış verildi. Porsche’de makineci olarak çalışan veIG Metall sendikasını temsilcisi ve kuruluşumuz SI üyesiUlrich Schirmer, bu duruma karşı çıkarak iş yerinde el ilanıdağıtıp, dayanışma komitesi kurma çağrısı yaptı. Bununüzerine, Ulrich Schirmer de işten atıldı. Bu durum 7 yılsüren uzun bir mücadelenin başlangıcı oldu. Dayanışma vedirenişi tanıtan komiteler kurularak, kamuoyuna yönelikbilgilendirme, mahkeme önlerinde protesto eylemlerigerçekleştirildi. “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için”şiarı altında sürdürülen mücadele kazandı. Ulrich Schirmer7 yıl sonra işine geri döndü. Bu dayanışmanın başarısıydı.

İşten atılmanıza karşı başlattığınız direnişle,kapitalistlerin kazancının nereden geldiğinigösteriyorsunuz. Aynı zamanda işçi arkadaşlarınıza,direnişten vazgeçmeyeceğinizi de göstermiş oluyorsunuz.

İmkanlarımızla sizlerin mücadelesini burada tanıtmayaçalışacağız. Sizlerin başlattığı mücadele ve iş yerinizle ilgilidaha çok bilgi duyarsak seviniriz.

Yaşasın enternasyonal dayanışma!Enternasyonal Dayanışma Stuttgart Grubu

email: [email protected]

Direnişe destek görev ve onurdur(...) Avrupa BİR-KAR erken bir tarihte direnişinizle

dayanışma kampanyası başlattı. Kampanya Avrupa’nınbirҫok kentinde sürüyor. İsviҫre BİR-KAR da kampanyaҫalışmasını sürdürüyor.

İşҫi sınıfı devrimcileri olarak ülkemizdeki işҫidirenişlerinin sınıf mücadelesinin toplamı aҫısından taşıdığıönemi biliyoruz. Ontex’teki sınıf bilinҫli işҫilerin patron-sendika ihanetine karşı yükselttiği bayrağı ise tanıyor ve budirenişe özel bir önem veriyoruz. Cenevre’de BİR-KARҫalışanları olarak bu bilinҫ ve inanҫla direnişinize sahipҫıkmaya ҫalışıyoruz. Direnişinize maddi destekte bulunmakiҫin topladığımız 300 İsviҫre Frankı’nı sizleregönderiyoruz.

Sınıf devrimcileri olarak kararlılıkla sürdürdüğünüzdirenişinizi maddi ve politik olarak desteklemeye devamedeceğiz. Sizleri ve direnişinizi yoldaşlık duygusu veinancıyla selamlıyoruz.

Yaşasın sınıf dayanışması!BİR-KAR / Cenevre

Bielefeld’de dayanışma standıBİR-KAR çalışanları 30 Mart’tan itibaren dayanışma

stantları açarak imza toplamaya başladı. BİR-KARçalışanları hem Ontex ürünlerini satan marketlerin önündehem de Bielefeld’in en merkezi yeri olan Jahnplatz’dadayanışma stantları açarak direnişi yerli, yabancı işçiemekçilere ulaştırmaya çalışıyor. 16 Nisan Cumartesi günüJahnplatz’da açılan stantta Ontex işçilerinin fotoğraflarınınyanısıra çeşitli dövizler kullanıldı.

Almanca olarak hazırlanan Ontex dosyası da yine buhafta çeşitli sendika ve kitle örgütlerine ulaştırıldı ve destektalep edildi. Önümüzdeki süreçte daha geniş kitleyedirenişin sesini ulaştırmak için çalışmalar yoğunlaştırılacak.

BİR-KAR / Bielefeld

Dünya Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

Ontex direnişinin sesi Avrupa’da

16 Nisan 2011 / Taksim

Stuttgart’taNaziler’e geçit yok!

Almanya’nın Stuttgart şehri yakınlarındakiWintersbach’ta oturan üçü İtalyan, beşi Türkolmak üzere dokuz kişi, 9 Nisan akşamı neo-nazilerin saldırısına uğradı. Faşistler ellerindebalta ve sopalarla gençlere saldırarakkovaladılar. Gençlerin kendilerini korumak içinsığındıkları barakaya benzin dökerek ateşeverdiler. Nazi çetesinin planlanmış saldırısınauğrayan gençlerden kiminin kolu kırıldı, kimiise büyük darp alarak yanmaktan son andakurtuldu. Saldırının ardından yakalanan 16Nazi delil yetersizliği gerekçesiyle serbestbırakıldı. Wintersbach’ın bağlı bulunduğuRems-Murr-Kreis bölgesi yıllardır neo-nazilerin açıktan boy gösterip faaliyetsürdürdükleri bir bölge.

17 Nisan Pazar günü Wintersbach Garı’ndabiraraya gelen yerli, göçmen, ilerici kurumlarNaziler’e ve ırkçılığa karşı bir eylemgerçekleştirdiler. Kurumların yaptıklarıkonuşmalarda son yıllarda Nazi saldırılarınıngiderek arttığına değinildi. 1990 yılından beriAlmanya çapında 130 kişinin Nazilertarafından öldürüldüğü, bunların 8’inin BadenWürttemberg eyaletinde olduğunun altıçizildi. Özellikle Naziler’in 1 Mayıs günüHeilbronn şehrinde yapacakları yürüyüşe izinverilmiş olması konuşmacılar tarafındantepkiyle karşılandı. Heilbronn’da, Naziler’inyapacağı yürüyüşü durdurmak için herkesNaziler’e karşı mücadeleye çağrıldı.

Yapılan konuşmaların ardından yürüyüşegeçildi. Nazi sembollerini teşhir eden döviz vepankartlar taşındı. Kitlenin geneli gençlerdenoluşuyordu. Yol boyunca faşizme karşısloganlar canlı bir şekilde atıldı. Yürüyüş koluLinde’nin (faşistlerin yuvalandığı kahvehane)önüne ulaştığında polis barikatıyla karşılaşıldı.Linde önünde sık sık faşizme karşı veenternasyonal dayanışma sloganları canlı birşekilde atıldı ve faşizmi lanetleyen konuşmalaryapılarak, enternasyonal dayanışma çağrılarıtekrarlandı. Türk bayraklarıyla yürüyüşekatılmak isteyen bir gruptan anons edilerekbayrakların indirilmesi istendi. Bayraklarindirildikten sonra yürüyüşe devam edildi.

BİR-KAR eylem günü “Tüm faşist kurumlaryasaklansın!” Almanca şiarlı dövizlerle alandayerini aldı. Alanda BİR-KAR adına Almanca veTürkçe bir konuşma yapıldı. Eylem boyuncada, Almanca ve Türkçe yazılı “Naziler’e karşıgücünü birleştir!, Neo-nazi saldırganlığınakarşı mücadeleye!” şiarlı bildiriler dağıtıldı.Eyleme 1 500’ü aşkın kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Stuttgart

İşçiler dayanışmaya çağırıyor

17 Nisan 2011 / Stuugart

Page 24: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

YGS’deki şifre skandalının ardından mücadelelerinibüyüten liseliler, ÖSYM’nin yalanlarına kanmadıklarını15 Nisan günü dersleri boykot ederek gösterdiler. GerekTayyip Erdoğan’ın ve ÖSYM Başkanı Ali Demir’ingerekse de okul idarelerinin tehditlerine ve baskılarınarağmen liseliler parasız eğitim ve sınavsız üniversitetaleplerini alanlarda haykırdılar.

İstanbulÖSYM Başkanı Ali Demir, YGS mağduru

öğrencilere gönderdiği mektupta öğrencileri tehditederken provokasyon demagojisi ile eylemleriyatıştırmaya çalışmıştı. 15 Nisan günkü boykotu veöğrencilerin eylemlere katılmasını engellemek için iseokul idarelerinin birçoğu kapıları kilitlediler.

İstanbul Eyüp Refhan Tümer Lisesi’ndenöğrenciler Taksim’e gitmek için toplu çıkış yapmakisteyince okulun ana kapısı ile diğer giriş ve çıkışlarkapatıldı, kapılar kilitlendi. Bu sırada okul yönetimi,bahçede toplanan öğrencileri ikna etmeye çalıştı.Öğrenciler alkışlarla bu yasakçı uygulamayı protestoetti. Bununla beraber okul yönetimi kameralarıngörüntü almasına da engel olmaya çalıştı.

Benzer tablo İstanbul Hatice Bayraktar Lisesi’ndeyaşandı. Burada kapılar kilitlenerek eyleme katılımönlenmeye çalışıldı.

Esenyurt’ta boykot çağrısı

Boykot sabahı Esenyurt Köyiçi Meydanı’ndabiraraya gelen liseliler mücadele çağrısı yaptı.

Halil Akkanat Lisesi’nde sınıf konuşmalarıgerçekleştirilirken Bulut Durağı’ndan yürüyüşebaşlayan Halil Akkanat Lisesi’nden öğrenciler,meydandaki öğrencilerle buluştular. “Elemeci, eşitolmayan, şifreli eğitimi BOYKOT ediyoruz / LiseÖğrencileri” pankartını açan 100’ü aşkın liselisloganlarla Esenyurt Belediyesi’nin önüne yürüdü.

Burada Devrimci Liseliler Birliği ve Emek Gençliğiadına basın açıklaması gerçekleştirildi.

Ardından topluca Taksim’deki eyleme geçildi. Bubölgeden Nakipoğlu Anadolu Lisesi, Halil Akkanat ÇokProgramlı Lise, Fatih Sultan Mehmet Lisesi veBahçeşehir Atatürk Lisesi’nden boykota güçlü birkatılım gerçekleşti.

Taksim’de “ikna olmadık” sesleri

Taksim Gezi Parkı’nda buluşan binlerce liseliyetkililerin açıklamalarından ikna olmadıklarınıhaykırdılar. Parasız eğitim ve sınavsız üniversite isteyenöğrenciler sloganlarla Galatasaray Lisesi’ne yürüdüler.Öğrencilere, velileri ve eğitim emekçileri de destekverdiler.

“Eğitim sistemi batsın ÖSYM altında kalsın!”, “NeYGS ne LGS Tayyip girsin strese”, “Elemeci, eşitolmayan, şifreli eğitiminizi boykot ediyoruz” gibipankartların açıldığı eylemde liseliler Taksim GeziParkı’nda Taksim Meydanı’na doğru yürümek istediler.Polisin engellemeye çalışması üzerine eylem GeziParkı’nda sürdü.

Halaylarla, sloganlarla Gezi Parkı’nda bekleyen1500’ü aşkın liseli daha sonra Taksim Meydanı’nadoğru yürüyüşe geçti. Okul pankartlarının da açıldığıeylemde, öğrenciler zaman zaman oturma eylemiyaparak Galatasaray Lisesi’ne yürüdüler.

Galatasaray Lisesi önünde bekleyen öğrencilerle

buluşan kitle “Yaşasın liseli dayanışması!” sloganınıyükseltti. Galatasaray Meydanı’nda sayıları dört biniaşan liseliler boykotun gerçekleştiği liseleri ve boykotungerçekleşme oranlarını açıkladılar.

Liseliler daha sonra Eğitim Sen’in eyleminekatılmak için Taksim Tramvay Durağı’na doğru yenidenyürüyüşe geçtiler.

Liselilerle dayanışmak için gelen direnişteki Casperişçileri Galatasaray Meydanı’nda dağıttıkları bildirilerleboykottaki liselilerin mücadelesini sahiplendiklerini veliselileri Casper marka bilgisayarları boykot etmeyeçağırdıklarını duyurdular.

“Geleceğimize sahip çıkıyoruz!”

Eğitim Sen İstanbul Şubeleri adına TaksimTramvay Durağı’nda açıklama gerçekleştirildi.Ardından liseliler adına da bir açıklama gerçekleştirildi.

Eylemin sona ermesinin ardından Gezi Parkı’nageçen liseliler burada da oturma eylemigerçekleştirdiler.

DLB de yürüyüşe etkin biçimde katılım sağladı.Diğer liseli örgütleriyle beraber okullarından çıkanDLB’liler yola çıkarak ortak pankartlarıyla alandakiyerlerini aldılar.

BursaBursa’da da lise ve dersane öğrencileri alanlardaydı.

Kent Meydanı’nda toplanan yaklaşık 300 lise öğrencisiderslere girmedi.

Burada yapılan açıklamada, liselilerin ÖSYMBaşkanı’nın yaptığı açıklamadan tatmin olmadıklarısöylendi. Tayyip Erdoğan’ın şifreleme olaylarınınuydurma olduğunu söylemesi ve ses çıkartanlarıprovokatörlükle suçlaması da protesto edildi.

Ardından Eğitim Sen adına açıklama yapıldı. EğitimSen’in şifreleme skandalını teşhir amacıyla “İknaolmadık, olmayacağız!” başlıklı imza kampanyasıbaşlattığı söylendi.

Eyleme Eğitim Sen ve KESK’e bağlı sendikalarlailerici ve devrimci kurumlar da destek verdiler.

AdanaHacı Ahmet Atıl Lisesi’nde bir grup öğrenci, dersleri

boykot ederek şifre skandalını protesto ettiler.Öğrenciler, sabah okula gelen öğrencilerle tek tekkonuşup, YGS’deki şifre olayını protesto için dersegirmemeleri çağrısında bulundu. YGS’ye hazırlıkkitaplarını yırtıp yakan öğrenciler, ÖSYM’nin sınavagirerken verdiği kalemi kırdılar.

Eğitim Sen, öğrenci velileri ve öğrenciler tarafındanortak olarak gerçekleştirilen eylemle de YGS’nin iptaledilmesi istendi. Adana Büyükşehir Belediyesi önündebaşlayan eylemde AKP il binası önüne yürünerek basınaçıklaması gerçekleştirildi.

ManisaEğitim Sen Manisa Şubesi öncülüğünde Manolya

Meydanı’nda biraraya gelen lise ve dershane öğrencilerisloganlarla sınavı protesto ettiler.

Bir süre Manolya Meydanı’nda slogan atanöğrenciler, veliler ve eğitim emekçileri daha sonravalilik önüne doğru yürüyüşe geçtiler. Yol boyuncaçevredeki emekçiler de alkışlarla eyleme desteklerinisundular. Yürüyüşten haberdar olmayan ve yürüyüşügören birçok öğrenci de eyleme yolda katıldı.

200’ün üzerinde kişinin katıldığı yürüyüşünardından valilik önünde bir lise öğrencisi basınaçıklamasını okudu.

İzmirKonak’ta Sümerbank önünde biraraya gelen liseliler,

daha sonra Milli Eğitim Müdürlüğü önüne yürüdüler. Bina önünde öğrenci gençlik ve eğitim emekçileri

adına ortak bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamada buskandalın bir daha yaşanmaması için “Öğrencilerimizle,velilerimizle ve bizlere bugün burada desteğini sunanvatandaşlarımızla yetkililere sesleniyoruz.Taleplerimizkarşılanana kadar da ikna olmayacağız !” denildi.

Yaklaşık 200 kişinin katıldığı eyleme Genç Umut,Dev-Lis, Gençlik Muhalefeti, Çiğli YGS Mağdurları,Anarşistler, İzmir Eğitim Sen Şubeleri, ÖV-DERkatıldı.

AnkaraKolej Meydanı’nda biraraya gelen lise ve dershane

öğrencileriyle Eğitim Sen üyeleri burada kısa bir sürebekledikten sonra Ziya Gökalp Caddesi’ni kapatarakyürüyüşe başladı. Barikat kuran polis öğrencilerinkararlılığı karşısında barikatı açtı ve yürüyüş başladı.Ziya Gökalp Caddesi’nden coşkulu sloganlarla ilerleyenliseliler çevredekilerin de desteğini aldı.

Yaklaşık 250 kişi ile başlayan yürüyüş eylem alanınagelince 500’ü buldu. Öğrenciler burada basınaçıklaması gerçekleştirdi. Eylem alanında halaylarçekildikten sonra kitle Yüksel Caddesi’ne yürüdü.Burada bazı siyasetlerin kendi aralarında kavga etmeyebaşlaması üzerine dağılmalar yaşandı.

Kızıl Bayrak / İstanbul - Bursa - Adana - Manisa -İzmir - Ankara

Gençlik hareketi24 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

YGS skandalına karşı binlerce öğrenci ‘boykot’ dedi...

“Parasız eğitim, sınavsız üniversite!”

Page 25: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

Devrimci Liseliler Birliği (DLB) “Geleceğimizve özgürlüğümüz için mücadeleye!” şiarıylabaşlattığı kampanya çalışmalarını sürdürüyor.YGS’deki şifre skandalı sonrası boykotlarla sesiniyükselten liselileri örgütlü mücadeleye çağırançalışma yaygınlaşıyor.

Kadıköy’de mücadele çağrısıKadıköy Dershaneler Sokağı, Kilise Meydanı ve

AKMAR arasındaki yolda 16 Nisan günü LiselilerinSesi satışı ve DLB’nin YGS karşıtı imzakampanyası faaliyeti vardı. Çok sayıda liseliyekampanya anlatıldı. Liseli gençlik şifre skandalınınhesabını sormaya, eleme sınavları karşısındamücadele etmeye çağrıldı.

Ajitasyon konuşmaları ile birlikte LiselilerinSesi satışı da yapılırken, 24 Nisan günü Tarık ZaferTunaya Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek liselişenliğinin çağrısı yapıldı.

Kartal’da şenlik çağrısıKartal merkez ve dolmuş caddesi ile Kartal

Meslek Lisesi’nin etrafına çok sayıda 1 Mayıs veşenlik afişi yapıldı.

Ayrıca, Kartal Meslek ve Kartal Lisesi’ne“Geleceğimiz ve özgürlüğümüz için mücadeleye! 1Mayıs’ta Taksim’e!” şiarlı bildirilerin dağıtımlarıgerçekleştirildi. Liselilere kampanya hakkında bilgiverildi ve şenliğe çağrı yapıldı.

DLB / Kartal

Gençlik hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011..

DLB’den YGS karşıtı imza kampanyası

Erdoğan’dan YGStavsiyesi

Eğitim ve sınav sisteminin çürümüşlüğünü ortayakoyan YGS’deki skandallar zinciri sermayehükümetinin şefini etkilemedi. ÖSYM Başkanı AliDemir’in, şifre skandalının ortaya çıkmasınınardından kameralar önünde yaşadığı çaresizlikhafızalardaki yerini korurken “açıklamalardan tatminolduğunu” belirten Tayyip Erdoğan’ın sonaçıklamalarından arsızlık döküldü.

YGS skandalının ortaya çıkmasının ardındanbaşlayan ve yaygınlaşarak süren eylemlerikaralamaya çalışan Erdoğan, “Gençlerin hissiyatınımalzeme haline getirmek açık söylüyorumahlaksızlıktır. Taksim’de bin kişiyi yürütmek problemdeğil. Biz de kalkarız onların karşısına 10 bin tanegenci koyarız. Ama biz gerilimden yana değiliz”açıklamasında bulundu.

“Gençlerimiz istismar edilmek isteniyor”demagojisine sığınarak YGS’ye karşı yükselentepkileri karalamaya çalışan Erdoğan, devletin ilgilikurumlarının, “son derece büyük bir hassasiyetiçinde meseleyi incelediğini” iddia etti.

YGS ile ilgili iddiaların tamamının takipçisiolduğunu savunan Erdoğan ortaya serilen buncakepazeliğin ardından gençliğe “Gençlerimiz rahatolsunlar, müsterih olsunlar, gönül rahatlığı içindeikinci sınava hazırlansınlar” tavsiyesinde bulundu.

Çorlu’da şifre protestosuŞifre skandalı Çorlu’da 14 Nisan günü

gerçekleştirilen kitlesel bir eylemle protesto edildi. Facebook üzerinden oluşturulan “Çorlu Şifre

Mağdurları” adlı grubun çağrısıyla biraraya gelenyaklaşık 300 öğrenci Kaymakamlık önünde toplandı.Eğitim Sen üyesi emekçilerin de destek verdiğieylemde Çorlu Belediye binası önüne yüründü.Davul zurnayla karşılanan öğrenciler burada çemberoluşturarak basın açıklaması gerçekleştirdi.

ÖSYM Başkanı Ali Demir’e çeşitli sorular yöneltenöğrencilerin açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Şifreli sorularla birilerini kayıran, bizleri mağdureden, yozlaşmış sınav sistemini önümüze güvenilirsınav diye koyan, ÖSYM Başkanı’ndan da, onukoruyan-kollayan siyasetçilerden ve devletgörevlilerinden de hesap soracağız!”

Eylemde Eğitim Sen adına da konuşmagerçekleştirildi. Daha sonra Çorlu’daki sınavmağdurlarını temsilen öğrenciler savcılığa suçduyurusunda bulundu. Açıklamanın ardından davulzurna eşliğinde halaylar çekildi ve yöresel oyunlaroynanarak eyleme devam edildi. Halaylardan sonraöğrenciler tepki için yanlarında getirdikleri yapraktestleri ve kalemleri yakarak sınav sistemini protestoetti.

Coşkulu bir havada gerçekleşen eylem Çorlu’dakiilk kitlesel öğrenci eylemiydi.

Kızıl Bayrak / Çorlu

19 Nisan Pazartesi günü Ümraniye KazımKarabekir Mahallesi’nde bulunan Asım ÜlkerLisesi önünde DLB imzalı bildirileri dağıtan DLBçalışanları faşist okul yönetiminin saldırısıylakarşılaştı.

24 Nisan’da Tarık Zafer Tunaya KültürMerkezi’nde yapılacak olan etkinliğin ve 1 Mayısçağrısının yer aldığı bildiriler dağıtılmayabaşlandı. Kısa bir süre sonra okul güvenliği,öğretmenler ve okul müdüresi dağıtımıengellemeye çalıştı. Dağıtım DLB çalışanlarıtarafından sonuna kadar devam ettirildi. Faşistsöylemler kullanan ve öğrencilerin bildirileriokumasına zorba bir şekilde tepki gösteren okulmüdüresi dağıtım boyunca yolu kesereköğrencilerin ellerindeki bildirileri yere attırmayaçalıştı. Bazı öğrenciler bildirileri yere atarkenbazıları ise arkadaşlarına dağıtmak üzere onlarcabildiri aldı. Bildirileri gizlice alıp ceplerinekoyanlar da oldu.

Polis çağıracağını söyleyerek dağıtıma engel

olacağını sanan müdürenin “Devletçilik,vatanseverlik” gibi söylemlerine karşılık DLBçalışanları işçi ve emekçi çocuklarının okumahakkının ellerinden alınmasını ve YGS skandalınıteşhir etti. Ayrıca yüksek sesle etkinlik ve 1 Mayısçağrısı yapıldı. Hızını alamayan okul müdüresi ise“Tekrar gelirseniz çocuklarımı üzerinize salarım”diyerek faşist yüzünü bir kez daha gösterdi.

Dağıtım bittikten sonra ise resmi polisler geldi.Ardından sivil polisler de okulun önüne gelerekdağıtımı yapılan bildirilerin “izinli” olupolmadığına baktı. Okul müdüresi burada da yineikiyüzlü bir şekilde DLB çalışanlarının kendisinehakaret ettiğini ve şikayetçi olduğunu söyledi.Bunun için kendisinin de karakola gitmesigerektiğinin söylenmesinin ardından iseşikayetinden vazgeçti.

GBT kontrolü yapıldıktan sonra polisler debildiride bir sorun olmadığını söyleyerek alandanayrılmak zorunda kaldı.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

DLB çalışmasına tahammülsüzlük!

Page 26: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

Ankara Üniversitesi Dil, Tarih CoğrafyaFakültesi’nde 13 Nisan günü polis saldırısı yaşandı.

Gazi Üniversitesi’nden gelen 150 kişilik faşist birgrup ilerici ve devrimci öğrencilere “çıkışta görüşme”tehdidi savurdu. Bunun üzerine toplu çıkış yapanöğrenciler Mihtatpaşa Caddesi’ni trafiğe kapatarak alkışve sloganlarla yürüyüşe geçtiler. Çevreden emekçilerinalkışlarla ve araçların kornalarıyla destek verdiğikitlesel yürüyüşü polisler cadde üzerinde barikatkurarak engellemeye çalıştı. Barikata yüklenen 500kişilik kitleye polis biber gazı ile saldırdı. Öğrencilerinbu saldırıya taşlarla karşılık vermesinin ardındançatışma yaşandı. Öğrenciler polisle çatışarak YükselCaddesi’ne geri çekilirken 2 kişi gözaltına alındı.

Yüksel Caddesi’ne ulaşan kitle polis saldırısınıteşhir ederek basın açıklaması yaptı.

Açıklamanın ardından, gözaltına alınan ilerici vedevrimci öğrencilerin Ziya Gökalp Caddesi’nde polisaracında işkenceye maruz kaldığı haberi geldi. Buhaberle birlikte “İşkenceci polis hesap verecek!”sloganıyla tekrar yürüyüşe geçildi. Kısa bir süre sonrakolluk güçleri kitleyi ablukaya alarak gözaltı yapmayaçalıştı. Metro istasyonuna giren öğrenciler burada dapolis tarafından takip edildi. Daha sonra kitle dağılarakSakarya Caddesi’nde tekrar toplandı. Burada görüntüalan bir sivil polise müdahale edilmesinin ardındançevik kuvvet tekrar saldırdı. Buradaki ablukada da 8öğrenci gözaltına alındı. Arkadaşlarının gözaltınaalınmasını protesto eden öğrenciler Yüksel Caddesi’nde

tekrar toplanarak oturma eylemine başladılar. Oturmaeylemi gözaltıların serbest bırakılmasının ardından03.00’te bitirildi. Eylemi Gençlik Derneği, EkimGençliği, Alınteri, Devrimci Proletarya ve Kaldıraçörgütledi. Ancak DP ve Kaldıraç 23.00’te alandanayrıldılar.

DTCF’den toplu çıkış yapıldıktan sonra evlerinedönen 2 yurtsever öğrenci Cebeci’de faşistler tarafındanbıçaklı saldırıya uğradı. Ağır yaralanan öğrencilerNumune Hastanesi’ne kaldırıldı.

Sivil faşist saldırı ve provokasyonlar 14 Nisan günükapsamlı bir polis operasyonuna dönüştü. Polis 30’ayakın eve baskın yaparak onlarca öğrenciyi gözaltınaaldı.

Ankara / Ekim Gençliği

Gençlik hareketi26 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

Beytepe’de 1 Mayısçalışması

Ekim Gençliği okurları Hacettepe ÜniversitesiBeytepe Kampüsü’nde afiş, bildiri, stant gibiaraçlarla gençliği 1 Mayıs’ta alanlara çağırıyorlar.

18 Nisan günü Edebiyat Fakültesi’nde açılanstantla Ekim Gençliği’nin son sayısı öğrencilereulaştırılırken, 19 Nisan günü de kampüsün birçoknoktasına yazılamalar yapıldı. “1 Mayıs’ta EkimGençliği saflarına!”, “1 Mayıs’ta alanlara! / EkimGençliği” şiarlarıyla süslenen duvarlar oldukçadikkat çekti. Yazılamaları boyamak isteyen ÖGB’lereise gereken cevap verilerek faaliyet savunuldu.

Bu durumun ardından ÖGB şefleri ve sivil polislertehditler savurarak “tutanak hazırlamak için”oradan ayrıldılar.

BDSP’nin 1 Mayıs afiş ve bildirileri dekampüslerde kullanılıyor. “Yaşasın 1 Mayıs, YaşasınSosyalizm / BDSP” şiarlı afişler kampüsün birçoknoktasına yapılırken BDSP bildirileri de yemekhaneve kafelerde dağıtıldı.

YTÜ çalışmalarıDirenişçi Ontex ve PTT işçilerinin sesi BDSP imzalı

dayanışma gecesine de afişlerle çağrı yapılıyor.Ayrıca gecenin davetiyeleri duyarlı öğrenci, öğretimgörevlisi ve yemekhanede çalışan taşeron işçilereulaştırılıyor.

23 Nisan’da gerçekleşecek olan ÖğrenciKurultayı’nın çalışmaları YTÜ Hazırlık Komitesi’ningerçekleştirdiği çalışmalarla devam ediyor. Kurultayhazırlık toplantısına çağrı yaygın afiş çalışmasıylagerçekleştiriliyor. “Ne yapılabilir?” sorusununeklenmesiyle güncellenen anketle de pek çoköğrenci kurultaya çağrılıyor.

Ekim Gençliği’nin 1 Mayıs’ta alanlarda olmaçağrısı yapan 131. sayısı da elden ve sabah yoğunolan giriş saatinde ana giriş kapısı önünde yapılandağıtımlarla gençliğe ulaştırılıyor.

Ayrıca 27-29 Mayıs’ta gerçekleşecek olanUluslararası Yükseköğrenim Kongresi’ni teşhir edenve buna karşı birleşik mücadele çağrısı yapan EkimGençliği imzalı duvar gazeteleri ve Ortadoğuhalklarıyla dayanışma, NATO’dan çıkılması vegençliğin taleplerini dile getiren afişler de kampüsteyaygın bir şekilde kullanılıyor.

İstanbul Öğrenci Kurultayıçalışmalarından

İstanbul’da 23 Nisan günü Divriği KültürDerneği’nin Taksim’deki genel merkezindegerçekleşecek olan Öğrenci Kurultayı’nın merkezikurultay hazırlık komitesi (KHK) 15 Nisan günübiraraya geldi.

Toplantı, yerellerde yürütülen kurultay hazırlıkçalışmalarının aktarımı ve değerlendirmesiylebaşladı. Ardından kurultayın kapsamına ve teknikhazırlıklarına dair tartışmalar yürütüldü. Kurultaydatartışılacak başlıklar düzenlendi ve ana başlıklarıbelirlendi. KHK adına hazırlanacak sunumlar üzerinetartışmalar yürütüldü.

YTÜ’de hazırlık toplantısı

Öğrenci Kurultayı YTÜ Hazırlık Komitesi 15 NisanCuma günü Tonoz Kantin önünde açık toplantıgerçekleştirdi. Çalışma sürecinin değerlendirildiğitoplantıda anket sonuçları yorumlandı ve gelecekhaftanın çalışması planlandı.

Ekim Gençliği / Ankara - İstanbul

Ankara’da polis operasyonu

Çukurova Üniversitesi, soruşturma-cezalarlakontrol altına alamadığı devrimci ve ilericiöğrencileri yıldırmak için yeni bir uygulamaya geçti.Rektörlüğün bütün üniversitenin fakültelerineastırdığı karar Çukurova Üniversitesi’nde artıkolağanüstü hal (OHAL) döneminin başladığınıgösteriyor. Kararda şu ifadeler yer alıyor:

Üniversitemiz ve üniversitemize bağlı eğitimkurumlarının sınırları içerisinde, rektörlükten izinalmadan imza ve tanıtım stantlarının açılması, elilanı-broşür-bildiri vb. dağıtılması durumunda,

Üniversitemizin belirleyeceği ve ilan edeceğiyerler ve saatler dışında herhangi bir basınaçıklaması gibi etkinlikler gerçekleştiği, bu tarzetkinlikler öncesi ve sonrası yürüyüş yapıldığıtakdirde,

Üniversite yönetiminden izin alınmak kaydıylabillboardlara afiş veya ilan asılabilmektedir.Bunların dışında gerçekleşen afiş ve pankart asma,trikleme, pullama gibi fiillerin işlenmesi durumunda,

Kabahatler kanununun ilgili maddeleri ve genelhükümler doğrultusunda adli ve idari işlemyapılacaktır.

ÇÜ’de öğrenim gören Ekim Gençliği okurlarıOHAL’i şöyle değerlendirdi: “Bizim hakkımızdaverdiğiniz fermanlar boşunadır. Biz genç komünistlerolarak bu baskı ve yasaklarınıza uymayacakgençliğin içinde devrim ve sosyalizm bayrağınıyükseltmeye devam edeceğiz”

Bu karar tüm fakültelere asıldıktan 2 gün sonraise rektör, R1 alanına gelerek “özgür üniversite”yalanlarıyla öğrencileri kandırmaya çalıştı.

Çukurova Üniversitesi / Ekim Gençliği

İzmir’de Konak Belediyesi işçilerinin ve BucaBelediyesi’nde işe alınmayan Batıgül Tunç’undirenişine sendikaların destek vermemesi Genç-Sen’in yaptığı eylemle teşhir edildi.

15 Nisan akşamı İzmir Fuarı MontröKapısı’ndan toplanan Genç-Sen’liler, sloganlareşliğinde Batıgül Tunç’un direnişini sürdürdüğüalana yürüdü. Burada, Genç-Sen’in direnenişçilerin yanında olduğunu vurgulayan birkonuşma yapıldı. Ardından Batıgül Tunç sözalarak önüne çıkan engellere rağmen sonuna kadardirenişini sürdüreceğini söyledi. Tunç bunu işçisınıfı adına yapacağını da vurguladı.

Genç-Sen’liler daha sonra Konak Belediyesi

önüne yürüdüler. Direnişçi işçiler Genç-Sen’lilerisloganlar ve alkışlarla karşıladı. Ardından Genç-Sen’in, sendikalara mücadeleye destek olmaçağrısı yapan açıklaması okundu. Açıklamada,direnişçi işçilerin sendikalar tarafından yalnızbırakılması ve sendikaların belediye yönetimlerikarşısında uzlaşmacı bir tutum izlemesi teşhiredildi.

Açıklamanın ardından Konak Belediyesidirenişçileri adına bir konuşma yapıldı. Kararlımücadelelerine devam edeceklerini vurgulayanişçiler, sendikalara yapılan destek çağrısını tekrartekrarladı. .

Ekim Gençliği / İzmir

ÇÜ’de OHAL dönemi

Genç-Sen’den sendikalara çağrı

Page 27: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP),Taksim ve Esenyurt’ta gerçekleştirdiği eylemlerle,Karadağ cinayeti davasının 21 Nisan günüBakırköy Adliyesi 9. Ağır Ceza Mahkemesi’ndegörülen üçüncü duruşmasına katılım çağrısı yaptı.

TaksimCumartesi Anneleri’nin Galatasaray Lisesi

önündeki eylemine Alaattin Karadağ’ınfotoğraflarıyla katılan BDSP’liler, eyleminardından Taksim Tramvay Durağı’na yürüyerekbir kez daha “Polis terörü ve cinayetlerine son!”kararlılığını haykırdılar.

Kortejin en önünde, Alaattin Karadağ’ınfotoğrafının yer aldığı “Alaattin yoldaş ölümsüzdür!Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez /BDSP” ve “Karadağ cinayeti aydınlatılsın!” şiarlıpankartlar yer aldı. Alaattin Karadağ’ın fotoğrafınınve kızıl flamaların da taşındığı yürüyüşte coşku veöfke hakimdi. Yürüyüş boyunca çevredeki işçi veemekçilere dönük ajtasyon konuşmaları da yapıldı.Konuşmalarda, Alaattin Karadağ’ın sermayedevletinin eli kanlı cellatları polislerce sokakortasında infaz edildiği vurgulandı. Karadağcinayeti davasını sahiplenme ve polis terörü vecinayetlerine karşı mücadele yükseltme çağrılarıyapıldı.

Yürüyüşün ardından Taksim TramvayDurağı’nda basın açıklaması gerçekleştirildi.Karadağ’ın katledilmesiyle birlikte polis terörü vecinayetleri zincirine bir halka daha eklendiğinedeğinilen açıklamada, daha sonra başlatılan yargısürecinin de katil polisleri ve katliamcı düzeniaklama amaçlı geliştirildiğine vurgu yapıldı.

EHP, EÖC ve PDD’nin destek verdiği eylematılan sloganlarla birlikte sona erdi.

Esenyurt17 Nisan günü Esenyurt’ta gerçekleştirilen

eylemde “Karadağ cinayati aydınlatılsın” pankartıtaşındı. Yürüyüşe geçen kitle öfkeli sloganlarla katil

polislerden hesap sorma kararlılığını haykırdı.Yürüyüşte üzerinde “Alaattin Karadağ ölümsüzdür”yazılı Alaattin’in fotoğrafının olduğu dövizler vekızıl bayraklar taşındı. Yürüyüşün ardından KöyiçiMeydanı’nda toplanan emekçilere Karadağdavasının süreci aktarıldı.

Ardından BDSP tarafından basın açıklamasıgerçekleştirildi. Alaattin Karadağ’ın davasınasarsılmaz bir inançla bağlı bir devrimci olduğu vebu uğurda tereddütsüzce ölümü karşıladığı anlatıldı.Alaattin’in işçi ve emekçileri açlığa, sefalete vebaskıya maruz bırakan bu çürümüş düzene karşımücadele ettiği ifade edildi. Bu ülkede dün olduğugibi bugün de işçilerin, emekçilerin vedevrimcilerin hak arama mücadelesinin karşısınasermaye devletinin polis terörüyle çıktığınadeğinildi. Baskıların ve katliamların devrimcilerinmücadelesini durduramayacağı tersine daha dabilediği söylendi.

Açıklamanın ardından 5 dakikalık oturma eylemiyapıldı. Oturma eylemi sırasında da sık sıksloganlar atıldı ve konuşmalar yapıldı. Oturmaeyleminin ardından yapılan yürüyüşle eylem sonbuldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Polis terörü ve cinayetleri Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

Polis vuruyor,mahkeme koruyor

Özellikle TMY ve PVSK’da yapılan düzenlemelerinardından daha da büyüyen polis terörü vecinayetleri zincirine her geçen gün yeni halkalareklenirken, bu cinayetler düzenin yargı kurumlarıncasistematik olarak aklanmaya devam ediyor.

Sermaye devletince sınırsız yetkilerle donatılanpolislerin gerçekleştirdiği aleni katliamlardan olanBaran Tursun cinayetinde Yargıtay’ın verdiği sonkarar da bu gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi.

Ödül gibi cezaya Yargıtay onayı

Baran Tursun “dur ihtarına uymadığı”gerekçesiyle polis tarafından kurşunlanmıştı.Tursun’un katledilmesinin ardından tutuklanan polisOral Emre Atar hakkında, “olası kasıtla adamöldürmek” suçundan 25 yıla kadar hapis cezasıistemiyle dava açıldı. Karşıyaka 1. Ağır CezaMahkemesi’nde olaydan 1.5 ay sonra görülendavanın ilk duruşmasında katil polis Oral Emre Atartutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Busüreçte 10 polis hakkında ise “delilleri gizlemek”suçlamasıyla iddianame hazırlandı.

Davanın karar duruşmasında savcı, polis Atar’ın“kanunun emrini yerine getirirken görev sınırını kasıtolmaksızın aşarak öldürme” suçundan 1 yıl 4 aydan 5yıla kadar hapisle cezalandırılmasını, diğer polislerinise beraatını istedi. Mahkeme heyeti sanıklardanOral Emre Atar’ın “öldürme eylemini, silahkullanmaya ilişkin kanun hükmünü yerine getirmedekasıt olmaksızın sınır aşarak işlediği” yönünde kararvererek, Atar’ı önce “taksirin yoğunluğuna vekullandığı silahın tehlikeliliğine göre” 3 yıl hapiscezasına çarptırdı. Ardından ise bunu, “sanığıneylemini kasıt olmaksızın, sınırı aşarak işlediği”gerekçesiyle 1/6 oranında indirip 2 yıl 6 ayadüşürdü. Ceza, Atar’ın “duruşmalardaki iyi hali”nedeniyle de 2 yıl 1 aya düşürüldü. Diğer polislerinde beraatına karar verildi.

Tursun Ailesi’nin temyiz başvurusu üzerinedosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi Karşıyaka1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği ‘ödül gibi cezayı’18 Nisan günü onadığını açıkladı. Buna göre, dahaönce 1.5 ay tutuklu kalan katil polis, 15 ay dahacezaevinde kalarak “cezasını” tamamlayacak.

Yargıtay sonrası Gemik davası yeniden görüldü

Polis cinayetlerine ilişkin çarpıcı örneklerden olanÇağdaş Gemik davasında son duruşma 19 Nisangünü görüldü.

Çağdaş Gemik ‘dur’ ihtarına uymadığıgerekçesiyle polis Mehmet Ergin tarafındankurşunlanarak katledilmişti. Ardından açılan davadaAntalya 3. Ağır Ceza Mahkemesi katil polis Erginhakkında 16 yıl 8 ay hapis cezası kararı vermişti.Yargıtay, polis Ergin’in “olası kastla adamöldürmekten değil, kasten yaralama sonucu ölümeneden olmaktan yargılanması gerektiğini”söyleyerek yerel mahkemenin kararını bozmuştu.

Yargıtay tarafından ‘’suç niteliğinde yanılgıyadüşüldüğü’’ gerekçesiyle verilen ve sanık polis içindaha az ceza öngören söz konusu kararın ardındanAntalya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yenidengörülen duruşmaya tutuklu sanık Mehmet Ergin veavukatı Süleyman Çalıkuşu ile Gemik Ailesi veavukatları katıldı.

Mahkeme heyeti, 16 yıl 8 ay hapis cezasındadirendiğini açıkladı.

Karadağ cinayet davasını sahiplenme çağrısı...

“Katillerin aklanmasınaizin vermeyeceğiz!”

16 Nisan 2011 / Taksim

Page 28: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

İlköğretim okullarında şimdilerde hummalı birçalışmayla, 23 Nisan gösterileri için; “Askercilik”“Türkçülük”, “Çağdaşçılık”, “Mutlu çocukçuluk”sentezi bir sahne oyunu hazırlanıyor. Atatürk şiirleriezberleniyor, uygun adım yürümek prova ediliyor,rahat-hazır ol komutlarının ardından yağmurun altındabekletilen çocuklara nutuklar dinletiliyor, bayramsabahı giyilecek kostümlerin parası toplanıyor. Okulagidebilen çocuklarımız bu hafta, 23 Nisan Bayramı’nıkutlamaya hazırlanıyor. Okula gidebilen çocuklarımızdiyoruz, çünkü Türkiye’de, kız çocuklarının yüzde31’i, erkek çocukların ise yüzde 21’i okula kayıtlıdeğildir. Eğitim hakları çalınmıştır.

Türkiye’de her 5 çocuktan biri çalışıyor. 6-14 yaşgrubunda çalışan çocuk sayısı bir milyon, 15-19 yaşgrubunda çalışan çocuk sayısı 2,4 milyon. Sağlığazararlı işlerde çalışan çocukların oranı yüzde 60.Çocukların yüzde 50’den fazlası stresli ortamdaçalışıyor, yüzde 60’dan fazlası eve yorgun geliyor veyüzde 80’den fazlasının boş zamanı yok. Çalışançocukların çoğunluğu sağlıksız koşullarda çalışıyor.İşgücü sömürülen milyonlarca çocuğun, sadece eğitimhakkı değil, sağlıklı yaşamak, sağlıklı büyümek, çocukolmak hakları da çalınmıştır.

Türkiye’de onbinlerce çocuk sokakta yaşıyor.Sokak Çocukları Derneği Başkanı Yusuf Kulca sadeceİstanbul’da 20 bin dolayında sokak çocuğu olduğunubelirtmektedir. Kulca’ya göre Türkiye genelinde burakam 80 binler civarındadır. Sokakta yaşayan,gündelik yaşamlarında ağır şiddet, taciz ve tecavüzemaruz kalan bu çocukların ise, insanca yaşama haklarıtamamen çalınmıştır.

Türkiye’de 2010 yılındaki resmi rakamlara göre 2bin 629 çocuk cezaevindedir. Aç kalıp ekmek çalan,sürekli şiddete maruz kalıp, günün birinde şiddeteşiddetle cevap veren ya da dayatılan esarete boyuneğmeyerek taş atan çocuklardır bunlar. Kendi yarattığıçarpıklıkların ve suçların bedelini çocuklara ödetecekkadar zalim ve gülünç bir düzenin, sermaye düzeninintutsak ettiği çocuklardır. Özgürlükleri böyleceçalınmıştır binlerce çocuğun.

Türkiye’de, bebek ölümlerinin oranı şehirlerdeyüzde 23.3, köylerde ise yüzde 49.5’tir. Her üççocuktan biri ise, sağlıklı beslenemediği için gelişmeve büyüme bozukluğu yaşamaktadır. Sermaye düzenibebeklerin yaşama haklarını hiç çekinmedençalmaktadır.

Milyonlarca çocuk açtır, yoksuldur, haklarıacımasızca çalınmıştır. Milyonlarca çocuk, evde,sokakta, okulda, bakımevinde, karakolda, cezaevindeşiddete maruz kalarak büyümektedir.

23 Nisan Bayramı kutlama hazırlıklarının sürdüğübugünlerde, medyaya ve kamuoyuna çocuklara dairyansıyan haberlerden bazı örnekler ise şöyledir:

Polis 20 aylık bebeğin kafatasını kırdı!

Şırnak’ta düğün alanından polis aracına taş atıldığıiddiasıyla gaz bombalarıyla düğüne müdahale edenpolis 20 aylık Elif’in kafatasını kırdı. Yakın mesafedenatılan gaz bombasıyla kafatası arkasından kırılanElif’in hayati tehlikesi sürüyor.

Askerin otlağa bıraktığı bomba 8 yaşındakiBaran’ı öldürdü!

Ağrı’da askeri bölge yakınında hayvan otlatan üççocuktan 8 yaşındaki Baran Özyolcu, orduya aitbaşıboş bir bombanın patlaması sonucu hayatınıkaybetti. Patlamada ölen Baran Özyolcu’nun babasıSıddık Özyolcu, çocuğunun gözleri önündeöldürüldüğünü ifade etti. Ne olduğunu bilmedenbombayla oynayan çocuklardan diğer ikisi isehastanede tedavi altında.

Çocuk Hakları Kongresi’ndeiki çocuk gözaltına alındı!

Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen 1.Türkiye Çocuk Hakları Kongresi’nde, Başbakan RecepTayyip Erdoğan’ın konuşması sırasında, ücretsizeğitim ve sınav sistemi konusunda görüşlerinibildirmek isteyen iki çocuk, Başbakan’ın korumalarıtarafından güç kullanılarak gözaltına alındı.Başbakanın korumaları bir çocuğun konuşmasınıengellemek için ağzını ve yüzünü kapatarak dışarıyaçıkarmaya çalıştığı sırada, bir başka çocuk da şiddetiçerikli bu olaya tepkisini dile getirdi. Bunun üzerinekorumalar her iki çocuğu da yaka paça salondançıkartarak gözaltına aldı. Erdoğan ise, çocuk haklarıkonusunda yaptığı konuşmaya devam etti.

14 yaşındaki Ö.S. 10 aydır hapiste, avukatı açlık grevinde!

14 yaşındaki Ö.S “terör örgütü üyesi” olduğuşüphesiyle 10 aydır tutuklu. Ö.S.’nin 22 yaşındaki birakrabası, terör örgütü üyesi olduğu iddiası ilegötürüldüğü savcılıkta, Ö.S.’nin adını da geçirince,Ö.S. de polis ekipleri tarafından gözaltına alınmıştı. 10aydır tutuklu olan Ö.S. bu süre içerisinde dört farklı

cezaevine nakledildi. Şu an Rize L Tipi Cezaevi’ndetek başına tecrit altında olan Ö.S. cezaevigörevlilerinin kendisine kötü muameleuygulamasından ve hakaret etmesinden şikayetçi.Ö.S’nin avukatı, çocuk yargılamalarındakiadaletsizliğe dikkat çekmek amacıyla bir günlüksembolik açlık grevi gerçekleştirdi.

MEB Efe Boz’un, yaramaz olduğu içinöldüğünü iddia ediyor!

İstanbul Maltepe’de bir ilköğretim okuluna giden 6yaşındaki Efe Boz, okulda üzerine lavabo düşmesisonucunda hayatını kaybetmişti. Ailesi, ihmal ileEfe’nin ölümüne yol açan sorumlularıncezalandırılmasını talep etmişti. Milli Eğitim Bakanlığıise, yaptığı açıklamada akıl almaz bir şekilde üzerinelavabo düşerek hayatını kaybeden Efe Boz’unölümünü “çocuğun yaramazlığına” bağladı. Hatta,yapılan resmi açıklamada, “Efe, lavaboya tutunupzıplamıştır” denilerek, 6 yaşında yaşama veda edenEfe suçlandı. Tazminat davası açan ailesi ise, Efe’ninölümünden faydalanmak istemekle itham edildi.

Kübra Bebek açlıktan öldü!

Samsun’un Tekkeköy İlçesi’nde rahatsızlanarakhastaneye kaldırılan 2.5 aylık bebek hayatını kaybetti.Doktorlar bebeğin beslenme yetersizliğinden öldüğünüsöyledi. Kübra’nın babası, 26 yaşındaki Murat B.gözyaşları içinde yaptığı açıklamada; 2008 yılında işkazası geçirdiğini, üzerine vinç düşmesi sonucu sağayağının bilekten koptuğunu, bu yüzden işbulamadığını ve çocuklarına ekmek götüremediğinisöyledi.

Çocuklarımızın yaşamı ve geleceği için...

Bu örnekler, ücretli kölelik düzeni içinde,çocuklarımıza reva görülen hayata dair kısa bir özettir.Yoksulluk, şiddet, çaresizlik ve geleceksizliktirçocuklarımıza sunulan. Bu tabloda her yıl kutlanan“Çocuk Bayramı” ise, trajik bir sahne gösterisi gibidir.Çocuklarımızın yaşamları ve geleceği, 23 Nisanlar’dadeğil, 1 Mayıs alanlarında savunulacaktır. Sermayedüzenine karşı verdiğimiz sınıf mücadelesi,çocuklarımızın insanca yaşayacağı bir dünya yaratmakmücadelesidir. İşçi sınıfının ve devrimin şairi NazımHikmet, sosyalizmi betimleyen dizelerinde tam dabunu anlatmaktadır:

“…

Sosyalizm,

Yani yurttaş ödevi sayılması bahtiyarlığın,

Yahut mesela,

-bu seni ilgilendirmez henüz-

esefsiz,

güvenle,

emniyetle,

gölgeli bir bahçeye girer gibi

girebilmek usulcacık ihtiyarlığa,

ve hepsinden önemlisi,

çocukların, ama bütün çocukların,

kırmızı elmalar gibi gülüşü…”

N. Hikmet”

Güncel28 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

Çocuklarımızın yaşamları 23 Nisanlar’dadeğil, 1 Mayıs alanlarında savunulacaktır!

Page 29: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

Greve çıkan sağlık emekçileri:Fatih Vural (Diş

Hekimliği Fakültesiöğrenci temsilcisi,asistan): Ben 1 Mayıs’aiki senedir katılıyorum.Daha önceden propagandayapıldığını ve oradaprovokasyon olabileceğinidüşünürdüm. Fakatgittikten sonra fikirlerimdeğişti. En azından

herkesin 1 Mayıs’a katılıp ne olup bittiğiniöğrenmelerini isterim.

Sema Demiröz (Bakırköy Ruh ve SinirHastalıkları Hastanesi – hekim): 1 Mayıs’a emeğesaygı duyan herkes katılmalı.

Sedat Sevgen (Cerrahpaşa Tıp Fakültesi):Emeği ile çalışan, emeği ile yaşayan tüm insanları 1Mayıs’a bekliyoruz. Çünkü IMF’nin belirttiğipolitikalar hükümetçe emekçilere dayatılmayaçalışılıyor. Dolayısıyla buna bir cevap vermekgerekiyor. Bunun en iyi cevabı da 1 Mayıs’taverilecek.

Funda Güneş (ÇapaTıp Fakültesi - DevSağlık-İş üyesi): 1Mayıs’ta 1 miyon kişiTaksim’deyiz. Herkesibekliyoruz. Biz güvenceliiş, insanca yaşam,ücretsiz nitelikli sağlıkhizmeti, ücretsiz eğitim,yol paralarına yapılanzamların geri alınması,

ücretsiz yol hakkımız için alanda olacağız. Bir kızımvar. Gelecek kaygısı olmasın istiyorum. YGS’deşifreler olmasın istiyorum. Çocuğuma oku diyorumama geleceğinden çok endişeliyim. Bunlarıngiderilmesi için bütün işçi sınıfı 1 Mayıs’ta olmalıyız.

Müslüm Varol (Koşuyolu Kalp-damar Hastanesi- Dev Sağlık-İş üyesi): 1 Mayıs’ta hepimiz Taksim’deolacağız. Devletin bize “biz verdik” demesine rağmenbiz hakkımızla aldık Taksim’i. Bu sene de çok büyükbir kitleyle orada olacağız. Sağlıkçılar olarak dahepimiz oradayız. Herkesi bekliyoruz.

Baki Alboy: (İstanbul Cerrahpaşa Kalp-damarHastalıkları Hastanesi - Dev Sağlık-İş üyesi): 1Mayıs bizim bayramımız. İşçi bayramı. Tüm sağlıkörgütlerini 1 Mayıs’a davet ediyoruz.

Dülcan Şenkay (Taşeron sağlık işçisi): Güvenligelecek için buradan tüm emekçilere işçilerin bayramıolan 1 Mayıs’a katılma çağrısı yapıyorum.

Nurettin Kala (İstanbul Üniversitesi KardiyolojiEnstitüsü – SES üyesi):Çocukluğumdan beri 1Mayıs’a katılıyorum. BizSES olarak 1 Mayıs’tayer alacağız. Tümemekçileri 1 Mayıs’taalana bekliyorum.

Saadet Pehlivan(Cerrahpaşa TıpFakültesi – SES üyesi):1 Mayıs için 1 milyonkişi hedefleniyormuş. 1 milyon kişi olarak Taksim’de,1 Mayıs işçi ve emekçi bayramında yer alacağız.Herkesin 1 milyondan fazla kişinin de gelmesiniisteriz. Ben orada olacağım.

Narin Duru - Fatih Öztabak (112 Acil çalışanı,

teknisyen): Boyun eğmeyen bütün sağlıkemekçilerini, sağlık hakkına sahip çıkan halkımızı 1Mayıs’ta Taksim’e davet ediyoruz. Taksim’emilyonları bekliyoruz.

Zeynep Varol (Tıp 5.sınıf öğrencisi): Baştasağlık emekçileri olmaküzere tüm ezilenleri veemekçileri 1 Mayıs’taTaksim’e çağrıyorum.

Murat Ekmen(Haseki Hastanesi-hekim): Herkesinişçileştiği bir dönemdeuluslararası sermayeninetkisini kırmak için 1Mayıs’a herkesin gelmesi için çağrı yapıyorum.

Ontex / Canbebe direnişçileri:Gamze Kayhan: 1 Mayıs biz işçi ve emekçilerin

birlik beraberlik ve dayanışma günü. Bizim günümüz.Biz de can bedeliyle kazandığımız o alanlarda yeralacağız. 1 Mayıs’a katılan binlerce emekçiyletaleplerimizi haykıracağız. Bu düzenin böylegitmeyeceğini, kurtuluşun işçilerin birliğindengeçeceğini haykıracağız. Direnen işçilerin günündegücümüzü dosta düşmana göstereceğiz. Bu sömürükoşullarında bu düzenin çarkları arasında ezildiğimizsürece, bu düzenden kurtulana kadar mücadeleedeceğimizi söyleyeceğiz. 1 Mayıs’ta Ontexdirenişçileri olarak Taksim’de olacağız.

İbrahim Ok: İnanılmaz heyecanlıyız. Çünkübizim günümüz geliyor.Bütün işçileri oradagörmek istiyoruz. Çünkü 1Mayıs işçilerin kanıylakazanılmış bir gün. O günpazara da denk geliyor.İşçilerin alanda olmasılazım. Biz de direnişçiişçiler olarak sesimiziorada yükselteceğiz.Çünkü orası işçilerin

alanıdır. İşçilerin birlikte mücadeleyi yükselteceği biralandır. Oradan kazanımla dönmemiz lazım. Bu zulme,baskılara boyun eğmememiz lazım. Bütün işçilerinorada olmasını istiyorum çünkü 1 Mayıs’ın coşkusunugörecekler, birliğin gücünü görecekler. Bu yüzdenherkesi 1 Mayıs’ta olmaya davet ediyorum.

Casper direnişçileri:Emrah: Bu sene 1 Mayıs’ın sendikaların değil,

işçilerin egemenliğinde geçmesini istiyorum. Bayram: Yaşamımızı patronların iki dudağı

arasına hapsetmemek içintüm işçi kardeşlerimi 1Mayıs’ta Taksim’degörmek istiyorum.

Gürkan: Paranıngücüne karşı, insanolmanın onuruyladirenmenin, direnişin neolduğunu bu 1 Mayısöncesi daha iyi anladık.Bu yüzden bu işçibayramı bizim için daha farklı geçecek. İşçilermeydanları doldursun ki başka unsurlara yerkalmasın.

Fatma: Sınıfsal ve cinsel sömürüye maruz kalanbütün emekçi kadınları işçi sınıfının birlik ve

mücadele günü olan 1 Mayıs’ta Taksim’eçağırıyorum.

Kurtuluş: İşçiyim,emekçiyim diyen herkesalanlara! Haydi 1Mayıs’a!

İlhan: İnsancayaşayabilmek vegüvenceli bir yaşam içinemeği ve mücadeleyibüyütmeye! Herkesi 1Mayıs’ta Taksim’ebekliyorum.

Bahtiyar: İşçilerin, emek, dayanışma ve mücadelegününde, iktidarın yobazlığına karşı, şifresiz, eşitsağlık ve eğitim hizmetlerinden yana tüm herkesiTaksim’de mücadeleye çağırıyorum.

MAS-DAF direnişçileri:Ahmet: Bütün işçilerin, emekçilerin bu sene 1

Mayıs’a katılmasını istiyoruz. Bizler bugüne kadarkatılmadık. Fakat şu an sendikalı olduk, işten atıldık.Bir sürü olumsuzluklarla karşılaştık. Bunlara karşıtepkimizi göstermek için bundan sonra 1 Mayıs’akatılacağız. Bütün arkadaşlarımın da katılmasınıistiyorum.

Ahmet Sabri: 1Mayıs’a her emekçinin,herkesin katılmasınıbekliyorum. Haksızlıklaraboyun eğmeyelim. Buzamana kadar eğdik amaartık eğmeyeceğiz.Bundan sonra 1 Mayıslarahep katılacağız. Her türlüeylemlere destekvereceğiz.

Tuncay: 1 Mayıs’a mutlaka katılacağız. İşçilerinsesini duyurmak için katılacağız. Gelecek seneler içinde bu bir adım olacaktır. Hedef 1 milyon!

Uğur: İşçi kardeşlerimizin her zaman yanındayız.Bilsinler ki 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’ndakardeşlerimle birlikte olacağım.

Musa: Bu 1 Mayıs’ta işçilerin birlik veberaberliğini tüm dünyaya göstermemiz lazım. İşçiköleliğini bir şekilde bitirmemiz lazım. Direnişimizinsesini bütün alanlar gibi 1 Mayıs’a da taşıyacağız.Bunun dönüşü yok!

PTT direnişçisi:Rıza Soylu: 1

Mayıs’ta işçiler vesermaye karşı karşıyagelecek. Bu yüzden onauygun bir biçimde alanaçıkıp daha dik ve dahadiri durabilmek, 1Mayıs’ı özüne veönemine yaraşır birbiçimde alandakutlayabilmek vesermayeye ciddi bir mesaj verebilmek gerektiğini dedüşünüyorum. Bu kararlılıkla 1 Mayıs alanınaçıkacağız ve kendimizi orada göstereceğiz.

Biz PTT direnişçileri olarak taşeronda çalışan tümişçilerin sesini oraya taşıyacağız. Taşeron işçiler bu 1Mayıs vesilesiyle alana çıkıp duruşunu, tavrınıgösterebilmeli. Bunun için biz direnişçiler ve bütünPTT taşeron işçileri olarak biraraya gelmeyihedefliyoruz.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011 1 Mayıs

Mücadele alanlarından 1 Mayıs çağrısı!

Page 30: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

Gözaltında kayıplar için yürütülenmücadelenin baskısıyla, kayıplarla ilgili incelemeyapan TBMM İnsan Haklarını İncelemeKomisyonu 1980’de Cemil Kırbayır’ın gözaltındakatledildiği sonucuna vardı. Komisyon BaşkanıZafer Üskül, gözaltında kaybolan CemilKırbayır’ın gözaltında öldürüldüğü kanaatindeolduklarını bildirdi.

Üskül, ailesinin Kırbayır’ın 13 Eylül 1980’deevinden alınıp 247. Piyade Alayı’na, orada birhafta tutulduktan sonra da Kars AskeriGözetimevine gönderildiğini, sorgu evi olarakkullanılan Dede Korkut Eğitim Enstitüsü’ndeemniyet personelince sorgulandığını, işkenceyetabi tutulduğunu ve 8 Ekim 1980’deöldürüldüğünü ifade ederken, polisin isegözaltında tutulduğu yerden kaçtığına ilişkintutanak tuttuğunu kaydetti.

Kırbayır’ın annesi Berfo Kırbayır’ın oğlununmezarının olması için kemiklerini talep ettiğinihatırlatan Üskül, alt komisyonun birtakımçalışmalar yaptığını söyledi.

O dönemde görev yapan polis ve bekçiler, MİTgörevlileri, Cemil Kırbayır ile birliktegözetimevinden sorguevine götürülen üç kişi,gözetimevine Kırbayır’ın götürülüşüne tanıkolanlar ve Kırbayır ile ilgili bilgi sahibi başkakişileri de dinlediklerini kaydeden Üskül, şunlarısöyledi:

“Bütün bunlardan şöyle bir sonuç çıkıyor:Kırbayır, 13 Eyül 1980’de yakalanmıştır. Bir haftakadar Göle’de tutulmuştur, sonra Kars’anakledilmiştir. Kars’ta gözetimevine alınmıştır. Osırada gözetimevinde yüzlerce insanbulunmaktadır. Bir polis ekibi sorguya alınmasıistenen kişileri gözetimevinden almakta sorguevinegötürmekte, sorgu bittikten sonra da gözetimevinetekrar götürmektedir. Sorguevinde, emniyetgörevlileri, MİT gözlemcisi ve sıkıyönetimgörevlileri sorgulamada bulunmaktadır. Bu düzeniçinde Kırbayır, 8 Ekim 1980’de sorguevinegetirilmiştir. Birlikte getirildiği üç kişi aynı güngötürüldüğü halde Kırbayır, götürülmemiştir.Kırbayır’ın kaçtığına ilişkin bir tutanaktutulmuştur. Kaçmasından sorumlu sayılan üçpolis memuruna kınama cezası verilmiştir kikınama cezası hafif bir cezadır.’’

“İşkence yapılmış’’

Kırbayır’a işkence yapıldığını da tespitettiklerini belirten Üskül, şöyle konuştu:

“Cemil Kırbayır’a sorguevinde işkenceyapılmıştır. Bilgisine başvurduğumuz bazı kamugörevlileri o sorguevinde işkence yapıldığını veCemil Kırbayır’ın kaçmasının mümkün olmadığınıifade etmişlerdir. Bize göre de bir kişinin oradankaçma ihtimali yoktur. Sorguya getirilen kişigözleri bağlı getiriliyor, sorgulamayı beklerkenhücreye konulmaktadır, sonra yine gözleri bağlısorgu odasına alınmaktadır, sorgu sırasında da bukişinin gözlerinin bağlı olması gerekmektedir.Gözlerinin bağlı kalması için ellerinin arkadanbağlı olması gerekir. Sorgulamadan önce ya dasonra kalorifer borusuna kelepçelenen bir kişininkaçma ihtimali aşağı yukarı yoktur. 2. ya da 3.kattan atladığı söyleniyor. Bunu başarması da aklauygun gelmemektedir. Atlaması halinde isekoşarak oradan uzaklaşması son derece zorgörünmektedir’’

Kırbayır gözaltında katledildi!Devlet terörü30 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/16 * 22 Nisan 2011

Kayıpların bulunması ve faillerden hesapsorulması için her hafta Galatarasaray Lisesi önündeoturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri,eylemlerinin 316. haftasında Nurettin Yedigöl’ünfaillerinin bulunmasını istediler. 16 Nisan günügerçekleştirilen eylemde Cemil Kırbayır’ınkatledenlerden hesap sorulması istendi.

“Uzun soluklu mücadele”

Oturma eylemi Cemil Kırbayır’ın kardeşi MikailKırbayır’ın yaptığı konuşma ile başladı. Kırbayır,kayıp yakınlarının ve insan hakları savunucularınıngerçekleştirdiği Cumartesi eylemlerini selamlayarakkonuşmasına başladı. Verdikleri hak aramamücadelesinin uzun soluklu olduğunu vurgulayanMikail Kırbayır, mücadelelerinin yavaş yavaş da olsasemeresini verdiğini belirtti.

Cemil Kırbayır’ın katledilmesinin ardından 31 yılboyunca bütün yetkili mercilerle konuştuklarınıkendilerine Celim Kırbayır’ın firar ettiğininsöylendiğini dile getirdi. Devletin Kırbayır’ınişkencede öldürüldüğünü kabul ettiğini belirterekkayıpların faillerinin açığa çıkartılması içinmücadelelerine devam edeceklerini belirtti.

Tanıklar konuştu

Mikail Kırbayır’ın konuşmasının ardından 1981yılında Gayrettepe 1 Şube’de öldürülen Nurettin

Yedigöl’ün, işkencede katledildiğini ifade eden tanıkkonuşmalar yapıldı. İlk konuşmayı İHD yöneticisiÜmit Efe gerçekleştirdi.

Yedigöl’ün İdealtepe’de yapılan ev baskını sonucugözaltına alındığında kendisinin de yanında olduğunubelirten Efe, Yedigöl’ün Gayrettepe 1. Şube’yegötürüldüğünü ve burada büyük işkencelere maruzkaldığını belirtti.

Ardından Gayrettepe’deki yapılan işkencelerintanığı olan Battal konuştu. Polislerin kendilerineYedigöl’ün son halini göstererek tehdit ettiklerinibelirterek sorumluların cezalandırılmasını istedi.

Son konuşmayı Nurettin Yedigöl’ün kardeşiMuzaffer Yedigöl gerçekleştirdi. İki kaybın üstünegittiklerini fakat kayıpların sayısının yüzleribulduğunu söyleyerek sorumluların yargılanmasınıistedi. Konuşmaların ardından basın açıklamasınıyine bir kayıp yakını olan Maside Ocak gerçekleştirdi.

Ocak, Cemil Kırbayır için “firar etti “diyendevletin, Cemil’in gözaltında işkence edilereköldürüldüğünü kabul etmek zorunda kaldığınıbelirtti. Yedigöl’ün gördüğü deri soyma, kafasına çiviçakılarak elektrik verme gibi yöntemlerle yapılan ağırişkencelere değinen Maside Ocak, döneminyetkililerini Yedigöl’ün ölümünden sorumlututtuklarını belirtti. Hayatta kalanların yargılanmasınıisterken, hayatta olmayanları ise “insanlık suçlusu”ilan ettiklerini ifade etti. Basın açıklamasınınardından eylem sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

“Devlet katletti”

İstanbul’da Esenyurt ilçesi Ardıçlı Mahallesi’ndeAmasyalılar Caddesi üzerinde ikamet eden binlercekişi soygun ve rant planına karşı eyleme geçti.Bölge halkının, yaklaşık 20 yıl önce alınterlerinibiriktirerek noter tasdiğiyle aldıkları evleri bugünbir rant çetesine tapulanmış durumda. Yerlerin asılsahibi olan emekçilere tapuları yıllardır verilmezkenAKP’li Esenyurt Belediyesi’nin de desteğiyle buevler rant çetelerine tahsis edilmiş durumda.

Yıllardır tapularının oyalamalarla verilmediğiniifade eden mahalle halkı evlerinin satıldığınıöğrenince mücadele yolunu seçtiler. İlk eldenbiraraya gelen mahalle halkı, aralarında komiteoluşturarak en kısa zamanda eylem kararı almıştı.

Bir günlük kısa bir ön hazırlığın ardından birarayagelen kitle 17 Nisan günü Amasyalılar Caddesi’ndenEsenyurt Meydanı’na kadar pankart açaraksloganlarla yürüyüşe geçti. Çocuklar, kadınlar,gençler ve yaşlıların da aralarında bulunduğu 300’üaşkın kişi alkış, ıslık ve sloganlarla yürüyerekEsenyurt Belediyesi’ni hesap vermeye çağırdı.Esenyurt Meydanı’nda bir mahalleli basınaçıklamasını okudu.

Yapılan basın açıklamasının ardından 5 dakikalıkoturma eylemine geçildi. Oturma eyleminde desloganlar devam etti. Oturma eyleminin ardındanmahalleye doğru yüründü.

Kızıl Bayrak / Esenyurt

Ardıçlı halkı tapularını istiyor

Page 31: Sİ Kızıl Bayrak 11-16

İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele vedayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Türkiye işçi sınıfıve emekçileri ise bu yılki 1 Mayıs’ı işgal, grev vedirenişlerin oldukça yaygın olduğu bir süreçtekarşılıyorlar. Hakları ve geleceklerine sahip çıkacakolan yüzbinlerce emekçi başta İstanbul’da TaksimMeydanı olmak üzere birçok ilde gerçekleştirilecek 1Mayıs gösterilerinde yerini alacak.

2011 1 Mayıs’ına kısa bir süre kala, 1 Mayıs’la ilgiligelişmeleri, haber yorum ve değerlendirmeleriokuyucularımızla bütünlüklü bir biçimde paylaşmakiçin ‘1 Mayıs’ sayfası hazırladık. Haber,değerlendirme, makale, video ve fotoğraf galerileri ile 1Mayıs’ın tarihsel anlam ve önemini ortaya koyan 1Mayıs sayfamız 1 Mayıs’la ilgili tüm gelişmeleri

okuyucularımıza sunmayı hedefliyor. 1 Mayıs süreçlerinde Kızıl Bayrak’ta çıkan

makalelerin de yer aldığı 1 Mayıs sayfamızda geçmişyıllardaki Taksim 1 Mayıs’larının fotoğrafları vevideoları da bulunuyor.

Sınıf devrimcilerinin 1 Mayıs’a yönelikhazırlıklarında kullandıkları materyallerin yanısıra ‘771 Mayıs’ından bugüne kadarki 1 Mayıs kutlamalarındakullanılan afişler de okuyucunun ilgisine sunuluyor.Sayfada ayrıca, 1 Mayıs’ın kızıl tarihini hatırlamakamacıyla hazırlanan bir bölüm de bulunuyor.

Sayfamızda 1 Mayıs gününe kadar yaşanacakgelişmelere ve 1 Mayıs röportajlarına da yer vereceğiz.

1 Mayıs sayfamıza http://www.kizilbayrak.net/1-mayis-2011.html linkinden ulaşabilirsiniz.

İki yılı aşkın süredir kapalı olan ve yıkılmasıplanlanan Emek Sineması için 17 Nisan günü yüzlercekişi eylemdeydi. Taksim Tramvay Durağı’nda birarayagelen kitle buradan Emek Sineması’nın önüne yürüdü.

Kitle “Emek bizim, İstanbul bizim” pankartıarkasında yürüyüşe geçti. Kitlenin en önünde trampetve davullarla ritm tutulurken eylem oldukça ilgi çekti.

Emek Sineması’nın yıkılarak salonlarının AVM’yetaşınmasını protesto eden kitle Demirören AVM’ninönüne geldiğinde içeri girerek bir süreliğine alış-verişmerkezini bloke etti. Yüzlerce kişi AVM’nin içerisinegirerek alkışlar ve sloganlarla bu rant projesiniprotesto etti. Katlar dolaşılarak merdivenkorkuluklarına pankartlar asıldı. Alışverişe gelenler deeyleme alkışlarla destek verdi. Mağazaların ise eylemsırasında kepenklerini indirmesi dikkat çekti.

Bir süre sonra AVM içerisinden çıkan kitle Emek

Sineması’nın önüne gelerek burada basın açıklamasıgerçekleştirdi. Açıklamada sadece Emek Sineması’nınyıkılmasına değil, kentsel yenileme adı altındaBalat’ın, Gülsuyu’nun da yağmaya açılmasına karşıçıkıldığı dile getirildi. AKP iktidarının ve sermayenintalan projeleri teşhir edildi. Ticarileştirilen sanatsal vekültürel üretime, özelleştirilen kamusal alanlara karşıgereği neyse yapılacağı belirtildi.

Açıklamanın devamında Emek’in restorasyonununsözlük anlamında olduğu gibi şu an bulunduğu yerde,aslı bozulmadan yapılması gerektiği belirtildi.“Emek’i sermayenin eline bırakmayacağız” denildi.

Eylemin devamında Emek Sineması’nın demirkapısını zincirleyerek kilitleyen kitle, “Anahtarı bizde,gelsinler bizden alsınlar” diyerek tepkilerini dilegetirdiler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

CMYK

Üstü tozlanmış pas içinde işçilerNe de güzel Onlarla demlenmiş alınteri kokan Sıcak demli çayı paylaşmak

İçtiğin demli çayın sıcaklığındaFarkında olmadan dudaklardan dökülen Sömürüye zulme karşı sohbetO küçücük yüreklerinde yanan Ateşi yansıtıyorlar sessizce

Sessizce anlatırsın işçiye İşçi kardeş senin yüreğin kızıllaşmışSen emeğinle çeliği eriten şekil verensinSenin onurun ayakta tutuyor seni

Hani alnında ter damlarken Tavı gelmiş demiri dövüyorsun yaNasır tutmuş ellerin Acıyı hissetmeden İşte o acı senin yüreğinde işçi kardeş

Her çekiç salladığında demireAlnından dökülen ter damlasıYüreğinde yanan kızıllaşmış ateşin

yansımasıdır

İşçi kardeş sen umutsun İnsanların bilincinde Kurtuluşu ateşleyecek kav

Dök artık yüreğindeki kini Haykır acını Kesilen kolun hesabını sorKuşan işçi sınıfının bilinciniÇık artık sömürünün zulmün karşısına

Başın dik onurlu duruşun Korkutacaktır Kağıt tan kaplan olan sermayeyiDizinde titreme yok Sen gücünü şanlı tarihinden alansınDirenişler grevler yaşayansın

Nasırlı yumruğunu indir düşmanın yüzüneEz, bir daha ez kininle parçalaBu zamana kadar döktüğü kanla boğİşçi kardeş sen tarihi değiştirecek olansın

Kuşan işçi sınıfının bilinciniKızıllaşmış yüreğini at kavganın ortasına Şanlı bayrağımız ellerinde Meydanlarda sokaklarda grevlerde yürü

İşçi kardeş sen umutsun İnsanlığın bilincindeKurtuluşu ateşleyecek kav

Eyy işçi kardeşYeni ekimleri yaratacak Sınıfınla savaşacak Sosyalizmi kazanacak olansın

H. Rıza Can

Konak Belediyesi taşeron temizlik işçileridirenişlerinin 51. gününde İzmir Ayışığı SanatMerkezi tarafından gerçekleştirilen Konak Taşeronİşçileriyle Dayanışma Gecesi’nde buluştu.

Çınartepe Mahallesi’nde Çınar Düğün Salonu’ndagerçekleştirilen etkinlikte Ayışığı Sanat Merkezi adınayapılan konuşmada direnişlerle dayanışmanınönemine vurgu yapıldı. Mücadele Birliği Platformuİstanbul temsilcisinin de söz aldığı etkinlikte sahnedirenişçi işçilerin yakınlarından Necla Ana’yabırakıldı. Necla Ana okuduğu şiirle direnişçi işçileriselamladı.

UPS işçileri de etkinlikte yer aldılar. UPS işçileriadına yapılan konuşmada kavga çağrısı yapıldı.Sinevizyon gösteriminde ise Konak direnişinden

kareler sloganlarla ve alkışlarla izlendi. Sinevizyon gösteriminin ardından sahne sırasıyla

Konak direnişçileri ve Buca direnişçisi Batıgül Tunç’abırakıldı. Her iki direniş adına yapılan konuşmalardakararlılık ve birlikte mücadele vurgusu ön plana çıktı.

Ayışığı Tiyatro İşçileri Atölyesi “Tersane: Ölmekistemiyoruz1” adlı oyunu sergiledi. Sonrasında iseGrup Emeğe sahne aldı. İstanbul’dan Ontex, PTT veÇEL-MER işçilerinin selamını getirdiklerini söyleyenGrup Emeğe Ezgi’nin coşkulu türküleriyle etkinlikson buldu.

Sloganların ve alkışların nerdeyse hiç dinmediğietkinlik coşkulu bir atmosferde geçti. Çekilenhalaylarla son bulan etkinliğe 250 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

Mücadele Postası

EKSEN Yayıncılık Büroları Kemalpaşa Mh. Otel Asya yanı Vural Apt. No:2 D:3İzmit / KOCAELİ

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

Konak işçileri için dayanışma etkinliği

1 Mayıs 2011 sayfası yayında

“Sermaye elini Emek’ten çek!”

Sen umutsun...

Page 32: Sİ Kızıl Bayrak 11-16