alman_saginda_firtina_oncesi_anlamli_sessizlik

15
H HA AF F F FT T T A A AL LIK A A V VR RU UP P A H H H H HA A A A A A A AB B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B BE E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E ER R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D DE E E E E E E E E E E E E E ER R RG G G G G G G G G GİS S S S S S S S Sİ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 10 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 A A A A A A A AR R R R RA AL LI IK K 2 2 20 01 1 12 2 2 | | | S SA A Y YI I: : 7 7 7 7 H H HA A AF F FT T T A A A AL L LI I IK K A A V VR RUP P P A A A HAB B B BE E E E E ER R R R R R R R D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D DE E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E E ER R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R R RG G G G G G G G G G G G G G G G G G G G G G G G G G G G Gİ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İS S S S S S S S S S S S S S S S S S S S S S S S S S S S S S S S S S S S S S S S S Sİ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ İ | | | | | | | 1 1 1 10 0 0 0 A AR R RA AL L HAFTALIK AVRUPA HABER DERGİSİ | 10 ARALIK 2012 | SAYI: 7

Upload: zeki-genc

Post on 22-Mar-2016

212 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

Alman sağında fırtına öncesi anlamlı sessizlik - Angela’nın bitmeyen baharı

TRANSCRIPT

HHAAFFFFTTTAAALLIK AAVVRRUUPPA HHHHHAAAAAAAABBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEERRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRR DDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDEEEEEEEEEEEEEEERRRGGGGGGGGGGİSSSSSSSSSİİİİİİİİİİİİİ ||||||||||||||||||||| 111111111111111111111111111111111111111111100000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000 AAAAAAAARRRRRAALLIIKK 22200111222 ||| SSAAYYII:: 7777HHHAAAFFFTTTAAAALLLIIIKK AAVVRRUPPPAAA HABBBBEEEEEERRRRRRRR DDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDDEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEERRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRGGGGGGGGGGGGGGGGGGGGGGGGGGGGGİİİİİİİİİİİİİİİİİİİSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİ ||||||| 11110000 AARRRAALLHAFTALIK AVRUPA HABER DERGİSİ | 10 ARALIK 2012 | SAYI: 7

2 | 10 Aralık 2012 | AvrupaGüN

IMPRESSUM / KÜNYE

Yayıncı | Verleger:BIMBayerisches Institut für Migration e.V.Truderinger Strasse 280 d81825 München

Tel: 089 201 86 303 / Fax: 089 125 90 291info(@)[email protected]/avrupagun

Sorumlu Yönetmen (V.i.S.d.P):Osman Çutsay

Sanat Yönetmeni | Artdirektor:Ömer Yaprakkıran

İÇİNDEKİLER

3Neoliberal zamanların faturası fena çıkıyorFransız sağının önlenemez çatlayışıSiyasi gözlemciler Fransızları, seçmenleri, sağ kamuoyunu vede demokrasiyi rencide edecek raddeye yükselen çatışmadaSarkozy’nin birinci dereceden rolünün olduğunu ileri sürü-yorlar. Eski cumhurbaşkanı 2012 seçimlerinde kendi önünükapatma riskini yok etmek amacıyla için Fillon’u başbakan,Copé’yi de UMP genel sekreteri seçerek iktidar sürecindendışlamak istemiş.

UĞUR HÜKÜM

10Alman sağında fırtına öncesi anlamlı sessizlikAngela’nın bitmeyen baharıBaşbakan Merkel ve artık tamamen ona göre yontulmuş par-tisi CDU’nun, bazı yorumculara göre, şöyle bir trajedisi var:Nükleer enerjiden Japonya’daki felaketin hemen ardındanapar topar vazgeçen, zorunlu askerliği bitiren, yasal asgariücret ve kadınların belli kotalarla kamu yaşamında ve ka-drolarda yer almasından yana eğilim gösteren bir sağ parti,kesinlikle sosyal demokratlaşıyor hatta “yeşile bürünüyor”demektir. Ama bu sosyal demokratlaşmayı hasarsız atlatmasıda zordur.

OSMAN ÇUTSAY

15AB’nin işgücü piyasalarını karanlık zamanlar bekliyorILO da umudunu yitirmek üzereAvrupa’nın krizle inleyen ülkelerinde yakın gelecekte bir iyi-leşme beklenmemesi gerektiğini bu kez Uluslararası ÇalışmaÖrgütü (ILO) vurguladı. Resesyonun uzun vadede korkunçetkileri olacağını yineleyen ILO’ya göre, konjonktürel can-lanmaların da istihdam piyasalarına bir rahatlama getirmesive kriz öncesi rakamlara dönülmesi mümkün değil.

Neoliberal zamanların faturası fena çıkıyor

Fransız sağınınönlenemez çatlayışı

UĞUR HÜKÜM

Fransız sağının seçim yenilgisininardında yatan aptalca nedenlerarasında ilk akla gelen, 2007-2012gibi bir dönemden sonra NicolasSarkozy’den başka çıkartacak cum-hurbaşkanı adayı bulamamasıdır.Şu sıralar Fransız sağının “yetkili”temsilcisi, eski iktidar, yeni ana mu-halefet partisi UMP içinde patlayankümes kavgası, “horoz döğüşü”gördüğümüz, duyduğumuz kadarıve tek kelimeyle tam bir “aptallık”harikasıdır.

PARİS - Fransız sağının nisan-mayıs ayla-rında gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimle-rinde Nicolas Sarkozy’nin yenilgisiyle hızlanançatlayış süreci bütün “ihtişamıyla” devam edi-yor. Yaşananlar kuşkusuz sağın tümüyle dağıl-ması gibi bir illüzyon çağrıştırmamalı. Belli birdünya görüşü, iktisadi, toplumsal ve siyasi sis-

tem anlayışına inanan veya mevcut düzenleribüyük oranda olduğu gibi muhafaza etmek is-teyen kesimlerin birinci dereceden temsilcisi si-yasi sağ ve türevlerinin yok olması söz konusudeğil. Koşullar gayet elverişli olmasına rağmençağının sorularına uygun cevaplar üretemeyenFransız sağının merkez hareketi UMP’nin(Union pour un Mouvement Populaire / Halkçıbir Hareket için Birlik) hızlanarak çözülmesi,önümüzdeki dönemde toparlanmak için yapa-cağı çalışma, gelecek seçimlere kadar olası yeni-den yapılanmasının ilgiyle izlenmesi gereken birsüreç olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle kısa bir-kaç hatırlatma, döküm ve durum tespitiyleokuru Fransız sağının bugünkü konumu hak-kında bilgilendirmek istiyoruz.

Dünyanın en aptal “sağı”

Fransızlar kendi kendileriyle dalga geçmeyipek severler. Özellikle de başarısızlık veya ye-nilgi durumlarında en sık kullandıkları yergi-lerden bir tanesi “aptallık”tır. Kaldı ki, bu sıfatkendilerine yönelttikleri eleştirilerin en hafifi-dir. Fransızlara göre Fransız sağı şu anda aptal-lıkta zirveye vurmaktadır. Niçin?

AvrupaGüN | 10 Aralık 2012 | 3

4 | 10 Aralık 2012 | AvrupaGüN

Fransız sağının seçim yenilgisinin ardındayatan aptalca nedenler arasında ilk akla gelen,2007-2012 gibi bir dönemden sonra NicolasSarkozy’den başka çıkartacak cumhurbaşkanıadayı bulamamasıdır. Şu sıralar Fransız sağının“yetkili” temsilcisi, eski iktidar, yeni ana muha-lefet partisi UMP içinde patlayan kümes kav-gası, “horoz döğüşü” gördüğümüz, duyduğumuzkadarı ve tek kelimeyle tam bir “aptallık” hari-kasıdır.

Aslında Sarkozy 2007 mayısındacumhurbaşkanı seçilmeden önceUMP partisi içerisinden kokular veçatırtılar yükselmeye başlamıştı.Fakat gerek iktidarı elinde tutmanındayanılmaz şehveti, gerek Sar-kozy’nin sert ve caydırıcı tutumu“kol kırılır yen içinde kalır” misali,eski başbakanlardan Dominique deVillepin gibi birkaç aykırı isyancı dı-şında herkesi hizaya getirmeye yet-mişti. Bu arada parti içirahatsızlıklar, bir yanda Sarkozy’niniktidarı törpüleyen yanlışları, öteyanda krizin hızlandırdığı toplumsaldirenişle son iki yılda epeyce bü-yümüştü.

Her zaferin arifesindeki kilit etkenlerdenbiri, belki de birincisi birlikse, her yenilginin er-tesinde yaşanan kaçınılabilir sonuçlardan biride bölünmüşlüktür. Bu genel tespit siyasal sü-reçlerde daha sıkça rastlanan bir manzaradır.UMP, Sarkozy sonrası lider belirleme aşama-sında göz göre göre, göstere göstere bir tuzağadüşmüştür. Sarkozy’nin devlet başkanlığı görevsüresince 5 yıl başbakanlık görevini üstlenenFrançois Fillon (58) kendini önümüzdeki döne-min doğal lideri görmüştür. Karşısına çıkan“genç uyanık kurt” ise UMP’nin manevi liderikonumundaki Sarkozy’nin gölgesinde sırasınıbekleyen, 2 numara, örgütünün Genel SekreteriJean-François Copé’dir (48). Örgüte hakim ol-duğu varsayımından hareketle doğal veliaht ol-duğuna inanıyordu. İleride ayrıntılı aktara-cağımız örgüt içi seçimler taraflar arasındakifarkı kıl payına indirip şaibeye bağlayınca yılla-rın yıprattığı ipler koptu. Fillon ve Copé ikilisiçirkin ve aptalca bir didişmeye giriştiler.

Geçmişe bir bakış

Daha fazla geriye gitmeden özetlemek gere-kirse 1789 Fransız Devrimi’nden bu yana Fran-sa’nın siyasal tarihini Charles de Gaulle(1890-1970) öncesi ve sonrası diye ikiye ayır-mak mümkün. Dünyada “sağ-sol” kavramlarını1789 Devrimi’ne borçlu olduğumuzu bu vesi-leyle hatırlatıp yaklaşık 225 yıllık bu demokrasikavgasının “sağ” diliminin en saygın uzmanı,ünlü tarihçi ve siyaset bilimcisi, Fransız Akade-misi üyesi René Rémond (1918-2007) olduğunubelirtelim. Rémond’un konuya ilişkin 1954 yı-

Foto

:wIK

Iped

IA/t

Heo

FFIc

IAl

ctBt

opH

oto

steR

AM

AlAn JUppe

AvrupaGüN | 10 Aralık 2012 | 5

Fransız sağının oluşumunda temel öğelerdenbiri olarak öne çıkıyor.

RPF-UNR-UDR-RPR

Ünlü generalin 1947’de kurduğu RPF (Ras-semblement de Peuple Français / Fransız Hal-kının Toparlanması -Birliği) hareketi 1949-51yıllarında zayıflıyor. Sermaye sınıfı, ılımlı sağ vehatta muhafazakâr çevreler De Gaulle’ü destek-lemekten vazgeçiyorlar. RPF 1953 Belediye se-çimlerinde gücünü yüzde 50 oranındakaybedince De Gaulle politikadan soğuyor.1954’te komünistlerle işbirliği yaparak AvrupaSavunma Topluluğu tasarısını engellediktensonra politikadan tümüyle kopuyor. Ta kiFransa, Cezayir savaşının tetiklediği 1958 dev-let krizinde sıkışıncaya kadar. O tarihte yenidensiyasete dönen generali desteklemek amacıylayakınları UNR (Union pour la Nouvelle Répub-lique / Yeni Cumhuriyet için Birlik) isimli yenibir siyasi parti kuruyorlar. Bu parti daha sonra-

lında ilk baskısını yayınladığı “La Droite enFrance” (Fransa’da Sağ) başlıklı araştırma, halenalanında evrensel referans olarak geçerlidir.

Rémond’un savına göre Fransız sağının üçkökeni vardır:

Karşı devrimci meşruiyetçi (légitimiste) -kraliyetçi- sağ,

Orleansçı liberal sağ,Bonapartçı (Sezarcı) sağ.Günümüz siyaset tarihçilerinin çoğu Ré-

mond’un araştırma ve savlarını önemini tak-dirle karşılasalar da, günümüz sağının bellioranda son köken, Bonapartçılık’tan, pek azoranda da Orleansçı liberal kanattan etkilendi-ğini savunuyorlar. Karşı devrimci sağ, kendinikafatasçı ırkçılık ve Nazi işbirlikçiliğiyle tümüyletarih sahnesinden silerken, monarşist eğilimle-rine rağmen parlamenter ve liberal bir rejimi ka-bullenen Orleansçıların izleri bugün degörülebilirmiş. Dördüncü Cumhuriyet (1946-58) ile başlayan Beşinci Cumhuriyet (1958-) ilesüren De Gaullecü siyasi yaklaşım ise günümüz

cHARles de GAUlle

Foto

:wIK

Iped

IA/w

Ilso

ndI

As/A

BR

sARKoZY

6 | 10 Aralık 2012 | AvrupaGüN

ları UD-V, UDR isimlerini alacaktır. Son olarakda bugünkü UMP’nin (2002) içinden çıkacağımuhafazakâr RPR (Rassemblement pour la Ré-publique / Cumhuriyet için Toparlanma –Bir-leşme/ 1976-2002) partisine dönüşecektir.

Hemen hemen bütün tarihçiler De Gaulle’ündevlet, kamu kurumları ve Fransa’nın dünya-daki yeri dışında bütün siyasi ve iktisadi konu-lara pragmatik açıdan baktığını dolayısıylakişiliğe atfedilecek homojen, dört dörtlük birideolojiden söz edilemiyeceğinin altını çiziyor-lar. Merkezi otoriteden yana olan General DeGaulle sosyal devlet anlayışıyla serbest pazar veliberal ekonomi arasında değişen esnek politi-kalarıyla Fransa’nın sermaye egemen Batı dün-yasında özgün bir çizgiye oturmasını sağlıyor.

RI-UDF-DL-MoDem-UDI

Bugünkü Fransız sağını organik bir devam-lılıkla besleyen irili ufaklı hareketlerden Avrupayanlısı, mutlak liberal, Hıristiyan demokrat di-yebileceğimiz UDF’nin (Union pour la Démoc-ratie Française / Fransız Demokrasisi için Birlik)öncesi ve sonrasından da söz etmekte yarar var.Daha önce Cumhurbaşkanı Géorges Pompidou(1911-1974) döneminde Maliye Bakanlığıyapan Valéry Giscard d’Estaing 1974’te cum-hurbaşkanı seçildikten sonra yakın siyaset ar-kadaşları onu desteklemek üzere UDF’i kurarlar.UDF aslında 1898’den beri süregelen, zamanzaman çeşitli sağ hükümetlerle işbirliği yapmışRI’nin (Républicains Indépendants / BağımsızCumhuriyetçiler) bir uzantısıdır. 1977’de PartiRépublicain, 1997’de Démocratie Libérale isim-

lerini alsa da 1978’den itibaren 5 ayrı merkez veradikal sağ küçük siyasi hareketle UDF bünye-sinde bir koalisyon ortağı biçiminde yaşayacak-tır. Aşırı sağdan gelip birçok sağ hükümettemaliye, ekonomi ve endüstri bakanlıkları yapanAlain Madelin (1946) gibi kişilikleri de bünye-sinde barındırmıştır.

Jacques Chirac (1995-2002) dönemindemilli eğitim bakanlığı görevini üstlenmiş olsada, 2002 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde18,57 ile sivrilerek “üçüncü adam” rolüne soyu-nan François Bayrou (1951) UDF’in son başka-nıydı. Koyu AB yanlısı Bayrou 2007’de MoDem’i(Mouvement Démocrate / Demokrat Hareket)kurarak, “Ne sağ ne sol, merkez devrimi” sloga-nıyla girdiği mücadelelerden mağlup çıktı. Özel-likle de 2012 cumhurbaşkanlığı seçimlerindeyüzde 9,13 ile ancak beşinci sırada yer alabildi.Sarkozy’ye oy verilmemesini istediği için gele-neksel sağ ittifaklarını da kaybedince 2012 ha-ziranında milletvekilliği koltuğundan da oldu.Bayrou’nun siyasi plandaki merkez sağ boşlu-ğunu, onun bir zamanki arkadaşlarını toparla-yan, bir dönem Sarkozy iktidarında bakanlıkyapmış olan Jean-Louis Borloo ve kurucu baş-kanı olduğu UDI (Union des Démocrates et In-dépendants / Demokrat ve Bağımsızlar Birliği)doldurmak niyetinde. Son seçimlerde Sar-kozy’nin yanında yer alan bu isim 18 Eylül2012’de kurduğu UDI ile 19’uncu yüzyıl sonun-dan beri var olan, ancak kimliği Fransız siyasihayatında hiçbir zaman yeterince ağırlık koya-mamış bir akımla yeni bir serüvene başlıyor.

FRAnçoIs BAYRoU

Foto

:wIK

Iped

IA/R

AMA

AvrupaGüN | 10 Aralık 2012 | 7

nirken 18 Kasım pazar akşamı 23’e doğru Copétahmini bin oy farkla kendisini galip ilan etti.Biraz sonra basınla buluşan Fillon ise 224 oyfarkla seçimi kendisinin kazandığını iddia etti.Dehşet bir kargaşa başgöstermişti. İki liderin deönde gelen taraftarları basın aracılığıyla birbiri-lerini ağır itham ve suçlamalar yağdırmaya baş-ladılar.

Siyasi gözlemciler Fransızları, seç-menleri, sağ kamuoyunu ve de de-mokrasiyi rencide edecek raddeyeyükselen çatışmada Sarkozy’nin bi-rinci dereceden rolünün olduğunuileri sürüyorlar. Eski cumhurbaşkanı2012 seçimlerinde kendi önünü ka-patma riskini yok etmek amacıylaiçin Fillon’u başbakan, Copé’yi deUMP genel sekreteri seçerek iktidarsürecinden yalıtlamak istemiş. İkiadam arasındaki rekabeti başındanberi bilen Sarkozy, çelişkileri keskin-leştirmek, Copé ve Fillon’u birbirile-rine iyice düşman edebilmek içinelinden geleni yapmış.

UMP’nin önlenemez çatlayışınınkronolojisi

Aslında Sarkozy 2007 mayısında cumhur-başkanı seçilmeden önce UMP partisi içerisin-den kokular ve çatırtılar yükselmeye başlamıştı.Fakat gerek iktidarı elinde tutmanın dayanıl-maz şehveti, gerek Sarkozy’nin sert ve caydırıcıtutumu “kol kırılır yen içinde kalır” misali, eskibaşbakanlardan Dominique de Villepin gibi bir-kaç aykırı isyancı dışında herkesi hizaya getir-meye yetmişti. Bu arada parti içi rahatsızlıklar,bir yanda Sarkozy’nin iktidarı törpüleyen yan-lışları, öte yanda krizin hızlandırdığı toplumsaldirenişle son iki yılda epeyce büyümüştü.

5 yıl gibi rekor bir süre başbakanlık görevinisürdüren ve özellikle sağ kamuoyunda ciddiye-tinden ötürü saygınlık kazanan François Fillongelecek dönemde UMP’yi sadece kendisinin to-parlayacağını söylüyordu. Sarkozy’den boşalan

UMP liderliğini alarak, aşırı sağa açılma politi-kası nedeniyle kaybedilen merkez seçmenleriyeniden kazanacağını savunuyordu. Kasım2012’den beri UMP Genel Sekreterliği göreviniyürüten Jean-François Copé ise en azından Fil-lon kadar ihtiraslıydı. Artık gününün geldiğineinanan kişilik, UMP Genel Başkanı olmakta ka-rarlıydı. İki siyasetçinin de nihai menzilinde2017 cumhurbaşkanlığı seçimleri vardı.

2002’de kurulan UMP’nin 18 Kasım 2012’dedüzenlenen IV. Kongresi’nin bir tek amacı vardı:“Yeni lideri ve ekibini belirlemek.” Parti, aidat-larını ödemiş yaklaşık 325 bin üyesini yeni genelbaşkanı seçmeye davet etmişti. Copé, parti ör-gütüne egemenliğine güvendiği için rahattı. Fil-lon ise iktidar deneyimiyle, ülke çapındakisaygınlığının parti üyeleri üzerinde etkili olaca-ğına inanıyordu. Zaten bütün kamuoyu yokla-maları da onu favori gösteriyordu. Fakat sonuçiki tarafın da beklemediği biçimde çıktı.

Parti tüzüğüne göre resmi sonuçların yetkiliÖrgüt ve Seçim Operasyonları Denetleme Ko-misyonu (Cocoe) tarafından açıklanması bekle-

JeAn-loIs BoRloo

Foto

:wIK

Iped

IA/B

enJA

MIn

leM

AMIR

e-VI

RtU

opR

esse

8 | 10 Aralık 2012 | AvrupaGüN

Ertesi sabahtan itibaren taraflar haber ka-nallarında karşılıklı kapıştılar. İki taraf da deği-şik ve çelişkili rakamlar veriyordu. Copé’ciler biryanda, Fillon’cular öte yanda Cocoe’ye yolsuz-luk duyurusunda bulunuyorlardı. Anlaşmazlıkiyice büyümeden ve de 24 saat gecikmeyleCocoe kararını açıkladı: Yüzde 49,72’ye karşıyüzde 50,28 ile yani 98 oy farkla Copé GenelBaşkan seçilmişti. Fillon başta yarım ağızla so-nucu kabullendiğini duyurdu.

20 Kasım Salı sabahı Copé’nin Fillon’a baş-kan yardımcılığı önermesiyle kasırganın du-rulma havasına girildiği sanıldı. Ama Fillon,Copé’nin önerisini kabule yanaşmamıştı. Oyla-mada çok sayıda usulsüzlük tespit edildiğiniileri sürüyordu.

Çarşamba günü yeni bombalar patlamayabaşladı. Fillon cephesine göre bir sürü il örgü-tünde “unutulmuş” oylar vardı. Fransa’nın üçDeniz Ötesi ili, Mayotte, Wallis & Futuna veYeni Kaledonya’da 1304 oy pusulası sayılma-mıştı. Bu oyların sonucuna bakılırsa Fillon 26oy farkla Genel Başkan’dı. Cocoe ise kararındangeri dönemeyeceğini açıkladı. Bunun üzerine134 UMP’li milletvekili ve eski başbakanlardanAlain Juppé öncülüğünde ortak bir yönetimoluşturulmazsa parti kartlarını iade edecekle-rini duyurdu. Juppé iki taraf da kabul ettiği tak-dirde böyle bir görevi kabul edebileceğinibelirtti. Akşam TF1 televizyonunun 20 HaberBültenine katılan Fillon başkanlıktan vazgeçti-ğini, taraf olması endişesiyle Ulusal İtiraz Ko-misyonu’na (UİK) değil, doğrudan adaletebaşvuracağını söyledi. Birkaç dakika sonra F2kanalından rakibine seslenen Copé, Fillon’uUİK’ya başvurmaya çağırdı.

22 Kasım perşembe sabahı “aptalca” haka-retler devam etti. Copé Fillon’u mızıkçılıkla suç-layıp Juppé’nin müdahalesini kabul etmediğini,kendisinin UİK’ya başvuracağını söyledi. Fillonhenüz kamuya açıklanmayan resmi sonuçlarınartık açıklanmasını istedi. Eski başbakan YeniKaledonya ilinde kendi kazandığı seçim sonuç-larını kanıtlayan bir tutanağı kameralara gös-terdi. Cocoe saat 14’te yayınladığı bir bildirideüç ildeki sonuçları dikkate almadıklarını, yenirakamları göz önüne aldıkları takdirde sonuçla-rın Fillon lehine değişeceğini teslim etti. Cocoesonuçları UİK’ya ileteceklerini aktardı. Ancak ikitaraf, sonunda, Juppé’nin arabuluculuğunukabul etti.

Cuma sabahı iki cephe arasındaki çatışma-dan gına geldiğini belirten Juppé, taraflara sus-maları kaydıyla bazı şartlar koştu. Fillon veCopé’yi pazar akşamı üçlü bir toplantıya davetetti. Copé basına Juppé’nin şart koşma hakkı-

nın olmadığını, UİK’nin çalışmalarını izlemesigerektiğini, onların yerine hakemlik yapamaya-cağını duyurdu.

Juppé, cumartesi günü kendi misyonununUİK toplanmadan önce tamamlanması gerekti-ğini savundu. 3 kişilik UİK’nin Copé yanlısı ola-rak tanınan başkanı Yanick Paternotte Jup-pé’nin misyonunu beklemeden Pazar sabahı9.30’da toplanacaklarını söylemesi üzerineJuppé, Sud Ouest gazetesine verdiği demeçtekendisinin katılmadığı bir işleme onay veremi-yeceğini kaydetti.

Pazar sabahı UİK’nin Copé yanlısı davrandı-ğını söyleyen Fillon taraftarları İtiraz Komisyo-nu’ndan çekilirken. Juppé de arabuluculuk gö-revini yerine getiremeyeceğini belirtti. Fillonadalete başvuracağını belirtirken Sarkozy’nindevreye girdiği öğrenildi. Bu arada saat 17.30’dabir açıklama yapan UİK Mayotte ve Wallis & Fu-tuna’dan gelen oyların sayımı sonucu Copé’nin952 oy farkla seçimi kazandığı yinelendi. Fakatne Yeni Kaledonya ne Nice’de sayıma katılma-yan iki seçim sandığı, ne de Paris’te usulsüzlükolduğu ileri sürülen sandıklarla ilgili hiçbir bilgiverilmedi. Pazar gazetesi JDD’de yayınlanan birkamuoyu yoklamasına göre UMP seçmenlerininyüzde 67’si, Fillon’un istediği gibi seçimlerin enkısa zamanda yenilenmesinden yana olduğu or-taya çıktı. Fillon en geç 3 ay içinde seçimlerinyenilenmesini talep ederken, Copé UMP yöne-tim kurulu ve genel başkanlık seçimlerinin 2014Belediye seçimlerinden önce yapılamayacağınıileri sürüyor.

26 Kasım’da “Parti İçi Yansızlar” diye bilinenbir başka grup, Sarkozy iktidarının son dönemsözcüsü, eski bakanlardan Nathalie Kosciusko-Morizet öncülüğünde “jeveuxrevoter.fr / yeni-

AvrupaGüN | 10 Aralık 2012 | 9

kuracağını belirtmişti. Bu yönde atılacak biradım UMP bünyesindeki çatlağın ne denli so-mutlaştığı ve vahimleştiğini gösterecek yeni birkanıt olacaktı.

Sarkozy, Juppé ve “yansızlar grubu”nun çağ-rılarına rağmen sonunda bu korkulan da başageldi. Fillon başkanlığında 72 UMP milletveki-linden oluşan yeni bir meclis grubu, salı günübaşlayan celseye ilk kez “R.UMP / Rassemble-ment UMP / UMP Toparlanması” adıyla katıldı-lar. Böylelikle tarihi bir çatlak tescillenmiş oldu.

UMP, De Gaulle’cü siyasi geleneğin 2000 yıl-lardaki günümüzdeki uzantısı, mirasçısı olarakbiliniyordu. Sarkozy 2007 yılında iktidara gelirgelmez geçmişle , “Eski Fransa” ile tüm bağlarıkopararak reformlar yapacağını, Fransa’yı yeni-den yaratacağını ilan etmişti. Sarkozy 2012’deseçimleri kaybettiğinde ülkeye yalnızca rekor iş-sizlik, dış ticaret ve bütçe açıkları bırakmaklakalmadı, geleneksel sağın asgari dayanışma,ahlak, siyasi etik ilkelerini de berhava etti.

Durumdan şimdilik en çok yararlanan, bukanlı horoz dövüşünü bıyık altından sırıtarakizleyen Sosyalist Parti ve iktidarı olurken, aşırısağ ile merkezi liberal sağ da kavgadan kendile-rine pay çıkarma uğraşısına girdiler. Acı olan si-yasetin Fransızların gözünde daha da değeryitirmesiydi. Bakalım Fransız sağı daha nekadar düşecek? Gelişmeler kimlerin ekmeğineyağ sürecek?

den oy kullanmak istiyorum” kampanyası baş-lattı. Girişim 7 Aralık cuma gününe kadar 35 binüyenin desteğini almayı başardı.

UMP hareketin halen manevi lideri nitele-nen Sarkozy’nin iki kez arabuluculuk denemesive masaya vurup tehdit savurduğu haberlerine,bu arada iki liderin 3 kez başbaşa görüşmelerinerağmen hiçbir uzlaşma sağlanamış durumda.

Sarkozy’nin sorumluluğu ve Meclis’teyeni şekillenme

Siyasi gözlemciler Fransızları, seçmenleri,sağ kamuoyunu ve de demokrasiyi rencide ede-cek raddeye yükselen çatışmada Sarkozy’nin bi-rinci dereceden rolünün olduğunu ilerisürüyorlar. Eski cumhurbaşkanı 2012 seçimle-rinde kendi önünü kapatma riskini yok etmekamacıyla için Fillon’u başbakan, Copé’yi de UMPgenel sekreteri seçerek iktidar sürecinden yalıt-lamak istemiş. İki adam arasındaki rekabeti ba-şından beri bilen Sarkozy, çelişkileri kes-kinleştirmek, Copé ve Fillon’u birbirilerine iyicedüşman edebilmek için elinden geleni yapmış.

Bu arada yıl sonunda parti meclis grupları-nın mali yardımları dağıtılacağı için bir başkabeklenmedik gelişme daha gündeme geliyordu.Fillon 27 Kasım’da yaptığı bir duyuruda kısa va-dede (en fazla üç ay) UMP’de yeni seçim prog-ramlanmadığı takdirde yeni bir meclis grubu

Aslında iktidardan düşer düşmezCDU ve CSU içinde patlak verecek birön hesaplaşmanın sinyalleri yaşanı-yor. Ama bunun için 10 ay kadarbeklemek gerekecek. Geçtiğimizhafta içinde Hannover’de yapılanCDU kurultayında, Angela Merkel,partisinin başkanlığına yüzde 98gibi “eski Alman Demokratik Cum-huriyeti’ndeki parti toplantılarınıaratmayan” bir sonuçla iki yıl için ye-niden seçildi. Delegelerin hemenhemen hepsi, oylarıyla başkanlığagetirdikleri Merkel’in, bu sonuçlaCDU’nun bizzat kendisi olduğunu vebir başka şanslarının bulunmadığınıitiraf etmiş sayıldılar

FRANKFURT - Almanya’da sağ, acaba hâlâesip savuran bu büyük krizden sonra da iktida-rını sürdürecek mi? Çalışanların sosyal güven-lik alanındaki kazanımlarını acımasızcatırpanlayan Hartz IV yasalarını 1999-2005 dö-neminde Gerhard Schröder’e faturalayıp bu ope-rasyona alkış tutan, 2005’ten sonra da SPD’yiyedeğine alarak “Büyük Koalisyon” ile bu kesin-tilerin yerleşmesini sağlayan Başbakan AngelaMerkel, acaba 2013 sonunda Berlin’de iktidarkoltuğunda oturuyor olacak mı? Gelişmeler,klasik Alman sağının ciddi bir iktidar, daha doğ-rusu iktidarsızlık sorunuyla yüz yüze kalabile-ceğini gösteriyor.

Sağda tam bir belirsizlik yaşanıyor: Hıristi-yan demokratlar, yani CDU (Hıristiyan Demo-krat Birlik) ile Bavyera’daki Hıristiyan demok-ratları temsil eden kardeşi CSU (Hıristiyan Sos-yal Birlik), 2013’te hükümet kurup kuramaya-caklarını bilemiyorlar ve bu belirsizliği şimdidenkabullenmiş görünüyorlar. Böyle bir sisli havadada partinin geçerli tek kimliğini, Angela Mer-

10 | 10 Aralık 2012 | AvrupaGüN

Alman sağında fırtına öncesi anlamlı sessizlik

Angela’nınbitmeyen baharı

OSMAN ÇUTSAY

FOTO

:WIK

IPED

IA/R

ALF

ROLE

TSCH

EK(T

ALK)

latıyor. Nitekim son anketlerden biri önceki günAlman Birinci Televizyonu ARD için yapıldı veburada Başbakan Merkel’in “itibarındaki” geri-lemenin sürdüğü bir kez daha ortaya çıktı.Bugün başbakanlık için doğrudan bir seçim ya-pılsa, yani sadece kimin başbakan olması ge-rektiği belirlense, Alman seçmenlerin sadeceyüzde 49’unun Merkel için oy atacağı saptandı.Oysa bu oran geçen ay yüzde 53’tü. Yani bir ge-rileme var.

Merkel’in şansı, SPD’in pazar günü başba-kan adaylığını resmen açıkladığı Peer Stein-brück’ün, yüzde 39’da takılıp kalmasında.Almanya Başbakanı’nın seçmen nezdindeki po-pülaritesi her şeye rağmen çok büyük bir düşüşgöstermezken, Steinbrück’ün “iktidar çıkışı” birtürlü beklenen ısıya ulaşamıyor. Halk, SPDadayı Peer Steinbrück’e inanmıyor ve SPD’ninYeşiller ile bir hükümet kurma şansı da giderekdüşüyor. Orta sınıfların hızla eridiği ve çalışansınıfların resmen çaresizlik çıkmazında çırpın-dığı bir zamanda, Steinbrück’ün üst orta sınıfhezeyan ve nobranlığıyla partisine bir seçim za-feri hediye etmesi mucize olacak. Başbakan An-gela Merkel’in, yine de gelecek yılın eylülündesandıktan birinci parti çıkarak, Yeşiller ile ol-mazsa, en azından SPD ile bir “Büyük Koalis-yon” koparmaya çalışacağı kesin.

kel’in her tarafa kolayca eğilip bükülen ve bunutüm partiye kabul ettirebilen politikalarınıntemsil ettiği, Hıristiyan demokrat tabandaaçıkça itiraf ediliyor artık. Alman sağında Mer-kel’e alternatif oluşturacak herhangi bir isimyok. Asıl önemlisi, Alman muhafazakârları ara-sında açıkça yürütülen bir iktidar savaşımı dayok.

Fakat, kimine göre “Avrupa’nın büyük bira-deri”, kimine göre de “Avrupa’nın motoru” sayı-lan Almanya’da sağ iktidar, ağır bir sınavdangeçiyor. Çünkü krizin etkisi Almanya’da hisse-dildiğinden bu yana sokaktaki adamın Merkel’eoy vermeyeceği açığa çıkmış bulunuyor. AvroKrizi’nde olsun, dünyanın savaş bölgelerine, buarada da Türkiye’nin Suriye sınırına asker gön-derme kararlarında olsun, Başbakan AngelaMerkel, halkın eğilimleriyle taban tabana zıt ka-rarlar almaya, bu arada çalışan sınıfların boğa-zını sıkan neoliberal tasarruf politikalarınadevam ediyor. Ama buradan iktidar çıkaraya-mayacağını biliyor.

Merkel, gözlemcilere göre, genel seçimlere10 ay kala ana muhalefetin hatalarından da ya-rarlanarak, tam da böyle bir çöküşten iktidar çı-karma, dolayısıyla bir dönem daha aynı koltuktaoturma hesapları yapıyor. Ücretlerin uluslar-arası rekabet ve ihracat şampiyonluğu adınadüşük tutulduğu, şirket kârlarının ve özel ser-maye birikiminin yeni rekorlara koştuğu bir dö-nemde, farklı bir iktisat politikasına yönel-meyeceğini açıkça ilan ederek oy istiyor üstelik.

Aslında klasik Alman sağı veyamuhafazakâr cephe, kendi politi-kalarının sonuçlarını yaşamayabaşladı. Modern zamanlar ekono-misindeki gelişmeler, klasik sağıyerden yere en tipik bir biçimdeAlmanya’nın Hıristiyan demokratpartileri olan CDU ve CSU özelindevuruyor. Örneğin dar gelirli toplum-sal katmanlar, neoliberal ekonomi-nin Alman sağına egemen aileideolojisini de nasıl paramparçaettiğini gösteriyor.

Ancak bir dönem daha başbakanlık yapmaarzusuna olumlu yanıt alamayacağı, her yeni ka-muoyu araştırmasında kendisini yeniden hatır-

AvrupaGüN | 10 Aralık 2012 | 11

Merkel’in işi çok zor

Partilerin önümüzdeki yılın eylül ayındakiiktidar şanslarıyla ilgili bir eğilim şimdidenaçığa çıkmış sayılabilir: Bugün seçim olsa Hıris-tiyan demokrat iki kardeş parti CDU ve CSU, oy-ların yüzde 39’unu alacak gibi görünüyor. SPDise yüzde 30’da kalıyor. Angela Merkel açısındansorun, liberal koalisyon ortağı FDP’nin yüzde 4ile baraja takılması olacak. Bu her tekrarlanananket ve yerel seçimde biraz daha kemikleşiyor.Yeşiller Partisi’nin oy oranı yüzde 14 olurken,medyada hiç yer bulamayan Sol Parti’nin yaşa-tılan büyük izolasyona rağmen, belki de tam buizolasyon tedbirlerine halkın yanıtı olarak,yüzde 7 oy alabileceği belirtiliyor. Zaten medyave parlamentodaki birçok oyunu da bu yüzde7’lik “ihtimal” bozuyor.

Bütün bunlar ARD’nin son kamouyu araş-tırmasının verdiği sonuçlar ve son derece can sı-kıcı. Çünkü klasik renkleriyle Alman sağınıniktidar olamayacağı anlaşılıyor. Ama halkın gö-zünde sol bir renk taşıyan SPD ile Yeşiller’in SolParti’yi dışlaması sürdükçe de alternatif bir ik-tidar mümkün görünmüyor. Sol Parti’nin bu so-nuçlara göre kilit parti olması engellenebilmişdeğil, toplumun içinde bir kök salmış ve anahtarniteliği perçinlenmiş durumda. Bu da Ber-lin’deki siyaset sınıfını ve işveren dünyasını çokfazla rahatsız ediyor.

Sol Parti’nin hakkından gelebilecek tek çıkı-şın Korsan Partisi olduğu, ama onun da incir çe-kirdeğini doldurmayacak bayağılıklar ve kendiiçine kapalı “ergenlik çağı şımarıklıklarıyla” top-lumdan kopuk olduğu gözleniyor. Zaten Merkelve Steinbrück için hiç iyi sinyaller vermeyen son

kamuoyu araştırmasında da, bugün seçim ya-pılsa bu partinin en fazla yüzde 3 civarında biroy alabileceği saptanmış durumda. Korsan Par-tisi eğer Sol Parti’nin barajın altında kalmasınısağlarsa görevini yapmış sayılacak ve böyle birdurumda ya Angela Merkel SPD ile yine kendibaşbakanlığında bir “Büyük Koalisyon” kuracakya da daha büyük bir şans eseri olarak SPD veYeşiller hükümet kurabilecek bir oy çoğunlu-ğuna ulaşacaklar, ama işgücü maliyetlerini, do-layısıyla ücretleri baskı altında tutan neoliberalMerkel politikalarını farklı bir makyajla yenidenuygulamaya sokacaklar. Peer Steinbrück, Mer-kel’in yardımcılığını kabul etmeyeceğini adı ilkkez aday olarak basına duyurulduğunda söyle-mişti, ama bu sözünden dönmesi kimseyi şa-şırtmayacak veya Steinbrück’ün Merkel ile iyianlaşan neoliberal çizgisi başka isimler altındahükümete dönüşebilecek.

Ne oluyor?

Aslında iktidardan düşer düşmez CDU veCSU içinde patlak verecek bir ön hesaplaşmanınsinyalleri yaşanıyor. Ama bunun için 10 aykadar beklemek gerekecek. Geçtiğimiz haftaiçinde Hannover’de yapılan CDU kurultayında,Angela Merkel, partisinin başkanlığına yüzde98 gibi “eski Alman Demokratik Cumhuri-yeti’ndeki parti toplantılarını aratmayan” birsonuçla iki yıl için yeniden seçildi. Delegelerinhemen hemen hepsi, oylarıyla başkanlığa getir-dikleri Merkel’in, bu sonuçla CDU’nun bizzatkendisi olduğunu ve bir başka şanslarının bu-lunmadığını itiraf etmiş sayıldılar.

Sürekli yenilenen, yani temel değerlerinden

12 | 10 Aralık 2012 | AvrupaGüN

1954 doğumlu Angela Merkel, BerlinDuvarı yıkılırken fizik doktoru olarakAlman Demokratik Cumhuriyeti (DDR)Bilimler Akademisi’nde araştırmalarınısürdürüyordu. Merkel, DDR Federal Al-manya’ya katılırken 1990’da üye olduğuCDU saflarında 1991-1994 yılları ara-sında Federal Kadın ve Aile Bakanı,1994-1998 döneminde de Federal ÇevreBakanı olarak sorumluluk aldı. 1998-2000 yılları arasında genel sekreterliğini

üstlendiği partide, 2000 yılında HelmutKohl’ün ardından, biraz da “Kohl’ü so-runsuz tasfiye edip partiyi kurtarankadın” imajına uygun bir biçimde CDUbaşkanlığına getirildi. Türkiye’ye ABiçinde en fazla bir imtiyazlı ortaklıkşansı tanıyan Merkel, 2005 yılında SPDile giriştiği büyük koalisyonda başba-kanlığı üstlendi. Bu sorumluluğunu2009’da küçük ortak FDP ile kurduğukoalisyon hükümeti ile sürdürüyor.

Şaşırtıcı bir yükseliş: Angela Merkel

inananların oranı ise yüzde 13’te kaldı. SPD ileYeşiller’in ortak hükümet kuracağını düşünen-lerin oranı yüzde 28’i geçmezken, CDU ile SPDarasında yeniden bir “büyük koalisyon” gerçek-leştirileceği görüşünü savunanlar yüzde 33 ileen büyük ağırlığı oluşturdu.

Aslında klasik Alman sağı veya muhafazakârcephe, kendi politikalarının sonuçlarını yaşa-maya başladı. Modern zamanlar ekonomisin-deki gelişmeler, klasik sağı yerden yere en tipikbir biçimde Almanya’nın Hıristiyan demokratpartileri olan CDU ve CSU özelinde vuruyor. Ör-neğin dar gelirli toplumsal katmanlar, neolibe-ral ekonominin Alman sağına egemen aileideolojisini de nasıl paramparça ettiğini göste-riyor. Kadınların evde oturması, çocuk doğurupbüyütmesi gerektiğini savunan geleneksel sağbakışın, bir kadın başbakan öncülüğünde ve sağbir partide pratikte hızla terk edildiği gözleni-yor. Kadınların tüm düzeylerde çok önemli birişgücü olduğu genel kabul görüyor, bu işgücü-nün eve kapatılmasına sıcak bakılmıyor. Çünkükadınların hep düşük ücretle çalışan bir işgücütürüne karşılık geldiği biliniyor.

tavizler vererek iktidarda kalmayı başaran kla-sik Alman sağının değil sadece, Peer Steinbrück(veya Helmut Schmidt-Gerhard Schröder)SPD’sini de içerebilecek genişlikteki sağın yaşa-dığı travma, biraz da neoliberal dönemin sonla-rına gelindiği vurgularıyla bağlantılı. Her yenikamuoyu araştırması Merkel hükümetinin, yaniHıristiyan demokrat büyük ortak ve liberalküçük ortak işbirliğine dayalı (CDU/CSU-FDP)modelinin bir şansı kalmadığını gösteriyor.2013 eylülündeki genel seçimlerden önde çık-mak için mevcut sağ hükümet sürekli tavizlerveriyor, ama krizin darbeleriyle seçmen gö-zünde düşüşünün sürdüğü artık saklanamıyor.

Halkın gerçeği, sağın gerçeği

Rakamlar, tüm acımasızlıklarıyla halkın ger-çeğini ortaya koyuyor: Merkel’in CDU ve CSU’suile liberal FDP’nin önümüzdeki eylül ayında ik-tidarda kalacağına inananların oranı, geçenhafta yapılan son anketlerde sadece yüzde 9oldu. Hıristiyan demokratlar ile Yeşiller Partisiarasında bir koalisyonun mümkün olabileceğine

AvrupaGüN | 10 Aralık 2012 | 13

Geçen hafta ortasında tamamlananCDU Kurultayı, Angela Merkel’in birözelliğinin iyice ortaya çıkmasını sağ-ladı. Buna göre, Merkel’in asıl başarısı,siyasal havada belirginleşen eğilimlerizamanında algılayabilmesinde ve onlarıüzerinde sörf yapabileceği birer dalgaolarak kavramasında yatıyor. Şu andaMerkel’den başka kimsenin, CDU gibibüyük bir kitle partisini gemleme veyönlendirme gücü taşımadığı genelkabul görüyor.

Siyasal gözlemciler, bu başarıyı, Mer-kel’in kendisini hiçbir konu veya değeretamamen yapışıp kalmamasına, yani si-yasal kaderini sadece o konu veya değerebağlı kılmamasına bağlıyor. Ama Hıris-tiyan değerlerin üzerinde yükselen birmuhafazakâr partinin bu tür liderleri nekadar taşıyacağı, bazı çevrelere göre, zorbir sorudur. Nitekim, henüz bir başarı-sına tanık olunmamış diğer kadın poli-tikacıların, örneğin zaman zaman

Merkel’in rakibi olarak sahneye çıkarı-lan Federal Çalışma Bakanı Ursula vonder Leyen’in, özellikle aile politikala-rında kendisini tezlerine ve değerlerinecok fazla bağlamakla eleştirilmesi, birfarklılığı öne çıkarması açısından ilginç-tir.

CDU Kurultayı’yla ilgili medyada yeralan değerlendirmelerden birinde,“Merkel’de insanın ne alacağının hiçbelli olmayacağına” dikkat çekildi. Baş-bakan Merkel’in partisi içinde de aldığıkararların her birini ayrı ayrı rasyonelbir biçimde açıklayıp gerekçelendirebile-ceği, böylece önceden hiç hesaba gelmezbir izlenim bıraktığı vurgulandı. Böylebir durumun belki profilsizleştirme teh-didi yarattığı ve hayal kırıklığına yol aç-tığı belirtilirken, tam bir “başbakanpartisi”halini almış CDU boyutlarındabir iktidar ve kitle partisini hayatta tut-manın başka bir yolu olmadığı da savu-nuldu.

Merkel’den baflkası çok zor

Gerçekten de, kadının modern toplumlar-daki ve neoliberal zamanlardaki rolünün, klasiksağın tüm değerlerini kırıp döktüğünü en iyi ik-tidar partisinde gözlemek mümkün. CDU’nunbaşında 12 yıldır “Doğu Alman” bir kadın var.Önemli bir bakanı Ursula von der Leyen ilehafta içinde Merkel’in yardımcılığına yükselengenç ve hırslı politikacı Julia Klöckner de mü-cadeleci yeni sağ kadın tipini belirginleştiriyor-lar. Kadının toplumsal yaşamdaki yeriyle klasiksağa egemen “dinsel” değerlerin çatıştığına,daha doğrusu klasik sağ değerlerin sürekli çiğ-nendiğine tanık olunuyor. Bu sadece aile anla-yışında değil, toplumun birçok kesitinde böyle.Alman sağı bir imbikten geçiyor. Neoliberal birimbik bu: Klasik sağ, artık sosyal demokrasiningeleneksel işçi sınıfı ve sosyal adalet değerlerinibırakıp “yenilenmesi” çağrısında bulunma gör-evi de taşıyor.

Bazı yorumculara göre, nükleerenerjiden Japonya’daki felaketinhemen ardından apar topar vazge-çen, zorunlu askerliği bitiren, yasalasgari ücret ve kadınların belli kota-larla kamu yaşamında ve kadrolardayer almasından yana eğilim göste-ren bir sağ parti, kesinlikle sosyaldemokratlaşıyor hatta “yeşile bürü-nüyor” demektir. Ama bu sosyal de-mokratlaşmayı hasarsız atlatmasıda zordur. Bu hasarların atlatılmasıiçin tek ve son çare, partinin bir ka-dınla özdeşleşmesi olacaktır.

Bazı yorumculara göre, nükleer enerjidenJaponya’daki felaketin hemen ardından apartopar vazgeçen, zorunlu askerliği bitiren, yasalasgari ücret ve kadınların belli kotalarla kamuyaşamında ve kadrolarda yer almasından yanaeğilim gösteren bir sağ parti, kesinlikle sosyaldemokratlaşıyor hatta “yeşile bürünüyor” de-mektir. Ama bu sosyal demokratlaşmayı hasar-sız atlatması da zordur. Bu hasarlarınatlatılması için tek ve son çare, partinin bir ka-dınla özdeşleşmesi olacaktır. Merkel’in , eşcinselberaberliklerin ve evliliklerin vergi yasaları kar-şısında normal evliliklerle bir tutulamayacağınıaçıklaması ve bunu bir parti kararına çevirmesi,son ve çok da önemli olmayan bir kozmetik mü-dahale olarak değerlendiriliyor. Merkel, bu ko-nuda da topu önümüzdeki yıl bu çelişkiyi nihai

karara bağlayacak olan Federal Anayasa Mah-kemesi’ne atarak tabanı sakinleştirmiş vezaman kazanmış oluyor. Hıristiyan demokratcephede, yine bir tatsızlık çıkmış değildir.

İktidardan düşünce ne olacak?

Angela Merkel ile birlikte asıl gösterilen şeybaşka. Klasik sağın iktidar şansını yitirdiğiandan itibaren büyük bir taban ve değerler bas-kısıyla yüz yüze kalacağı kesin. Bunu da ancakMerkel gibi iktidar için her kılığa girebilen birhırs göğüsleyebilir. İktidardan düştüğü andanitibaren her şey değişebilir. Eğer “Avro Krizi”devam ederken bugünün iktidar partisi CDU veCSU Berlin’deki yönetim asasını SPD ve Yeşil-ler’e bırakmak zorunda kalırsa, bu siyasalkampta yer alan ve halen suskun bütün mer-kezkaç güçlerin harekete geçeceğini herkes çokiyi biliyor. Dolayısıyla, iktidar koltuğunu pay-laşmak için Yeşiller’le veya SPD’yle bir koalis-yona gitmek, Merkel zihniyeti için kesinliklebüyük bir fedakârlık değildir. Tersine, Hıristi-yan demokrat hareketi kurtarmak demektir.

Gerçi birçok uzmana göre, CDU’nun büyükölçüde sosyal demokrat tezlerle tanışması ve buçizgiye oturması omurgasız Merkel pragmatiz-minin bir sonucudur belki, ama aynı anda SPDve Yeşiller’in de Merkel’in 12 yıldır başındabiçim verdiği bu partinin değerleriyle epey birbarıştığı söylenebilir.

Eğer böyleyse, Fransız sağında yaşanan rüz-garın Almanya’ya da yeni fırtınalar ekeceğinişimdiden söylemek mümkün. Alman sağı 2013eylülünden iktidar çıkaramazsa, Fransa veyaİtalya sağını hiç aratmayacak bir iç parçalanmasürecine girebilir. Şu ana kadar kendi sağındabir siyasi oluşuma, örneğin neonazi partilerepek şans tanımayan CDU içindeki “aşırı sağın”kendine yeni yuvalar arayabileceği ileri sürülü-yor. Bu, Almanya gibi bir ülke ve Alman sağı içinsineye çekilebilecek bir normallik değil.

2013, iktidarsız CDU’nun ve Bavyera’dakikardeşi CSU’nun içinde büyük bir kaosu tetikle-yebilir. Ama Almanya’da sağın Fransa ve İtal-ya’daki kavgaları andıran bir cepheleşmeyesahne olması, o ülkelerden çok daha gürültülücereyan eder. Korkulan, bu.

14 | 10 Aralık 2012 | AvrupaGüN

AB’nin işgücü piyasalarını karanlık zamanlar bekliyor

ILO da umudunuyitiriyor

Avrupa’nın krizle inleyen ülkelerindeyakın gelecekte bir iyileşme beklen-memesi gerektiğini bu kez Uluslar-arası Çalışma Örgütü (ILO) vurguladı.Resesyonun uzun vadede korkunçetkileri olacağını yineleyen ILO’yagöre, konjonktürel canlanmalarında istihdam piyasalarına bir rahat-lama getirmesi ve kriz öncesi rakam-lara dönülmesi mümkün değil.

BERLİN (GÜN) - Yunanistan, Portekiz, İs-panya ve İtalya gibi krizin pençesinde ve “Avru-pa’nın kenarında” yer alan ülkelerdeki işsizliğingiderek kemikleştiği, ileride konjonktürel bazıiyileşmeler olsa bile bu yapısal geriliğin ortadankaldırılamayacağı açıklandı. Uluslararası Ça-lışma Örgütü (ILO) tarafından hazırlanan birrapor, özellikle genç işsiz sayısında ve toplumsalbarışta dramatik gelişmeler beklendiğini gös-terdi. “Konjonktürel dalgalanmalarla gelen et-kilerden arındırılmış işsizlik türü” olaraktanımlanan yapısal işsizliğin, İspanya’da yüzde16 ile kriz öncesinden üçte bir oranında dahabüyük olduğu saptanırken, bunun “olağanüstüyüksek” bir değere karşılık geldiği vurgulandı.Son sayısı cuma günü yayımlanan FinancialTimes Deutschland gazetesinin hafta içinde ula-şabildiği yeni verilere göre, ekonomik konjonk-türde bir iyileşme sağlansa bile, bu canlılığınişsizlik rakamlarına olumlu yansıması mümkündeğil. Yapısal işsizlik oranı Yunanistan’da yüzde13’ü bulurken, Baltık ülkelerinde iki kat artışgösterdi ve yüzde 12’ye çıktı. Tüm kriz ülkele-rinde yapısal işsizliğin yükselme eğilimi içindeolduğu belirlendi.

AB’nin güneyindeki ülkelerin yatırımcılariçin tüm çekiciliğini yitirdiğini ileri süren ILOuzmanları, gazeteye yaptıkları açıklamalarda,yakın gelecekte bir iyileşme şansının olmadığınısavundular. Bu arada eğitim sistemlerindeki ge-

rileme ve kriz yıllarında iyice içine kapananhalkların, işsizliğin yapısal olarak yükselişiniteşvik edeceği de kaydedildi.

Yapısal işsizlik hesaplamaları emek piyasa-larının ne durumda olduğunu saptamak içinkilit bir kavram olarak kullanılıyor. ILO’nunyeni verilerine göre, AB’nin kriz ülkelerinde2007 öncesi kadar hızlı bir ekonomik büyümesağlansa bile, bu, daha az sayıda insana iş ola-nağı yaratabilecek. Mali krizin istihdamdaki bü-yümeyi uzun vadeli bir etkiyle frenlediği vegeriye ittiği bildirilirken, bu olumsuzluktanözellikle genç kuşakların zararlı çıkacağı kayde-dildi. Güney Avrupa’da süreli sözleşmelerle işealınan gençlerin, yaşlı kuşakların “sağlam işle-rine” göre daha zorda kaldığı, kolayca çıkış veri-lebildikleri hatırlatılarak, AB Komisyonu’nunAvro Bölgesi’nde gençlere iş garantisi verilmesiiçin yaptığı çıkış desteklendi. Ancak bu girişi-min uygulamada nasıl sonuç vereceğinin biline-meyeceği de hatırlatıldı.

Bu arada OECD’den yapılan açıklamalardada istihdam piyasalarına devlet müdahalesiningerektiğine dikkat çekildi. 2007 öncesinde baş-layan küresel krizden önceki rakamlara görebugün yüzde 20 daha az iş olanağı yaratılabildi-ğini vurgulayan OECD uzmanları, Avrupa’nınen büyük sorununun işsizlik olduğunu savun-dular. Avrupa’daki yatırımların gerilemesiyle is-tihdamdaki büyümenin engellendiği kayde-dilirken, yüksek işsizliğin uzun vadede büyü-meyi tekrar vuracağı ve sosyal güvenliği de teh-dit edeceği açıkça ifade edildi. ILO, toplumsalbarışın bu koşullarda sürmesinin çok zor olaca-ğının Güney Avrupa ülkelerindeki protesto ey-lemlerinde rahatça görülebileceğini de ha-tırlattı.

Kasım ayı rakamları AB’deki işsizlik oranı-nın yüzde 11.7 ile yeni bir rekor kırdığını gös-termişti.

AvrupaGüN | 10 Aralık 2012 | 15