baudrilliardtuketimtoplumu
TRANSCRIPT
![Page 1: baudrilliardtuketimtoplumu](https://reader038.vdocuments.pub/reader038/viewer/2022100601/5571f9f7497959916990e713/html5/thumbnails/1.jpg)
SİNEM GÜDÜM/ DOKTORA
Konu: Jean Baudrillard ve Tüketim Toplumu
Gerçek ihtiyaçlar ile sahte ihtiyaçlar arasındaki ayrımın ortadan kalktığı tüketim toplumunda birey, tüketim mallarını satın almanın ve bunları sergilemenin toplumsal bir ayrıcalık ve prestij getirdiğine
inanır. İnsan bu süreçte bir yandan kendini toplumsal olarak diğerlerinden ayırt ettiğine inanırken, bir yandan da tüketim toplumuyla bütünleşir. Dolayısıyla tüketmek birey için bir zorunluluğa dönüşür. İnsani ilişkiler yerini maddelerle ilişkiye bırakır. Artık geçerli ahlâk, tüketim etkinliğinin ta kendisidir.
Jean Baudrillard
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Küreselleşme, hem dünyanın küçülmesine hem de bir bütün olarak dünya bilincinin
güçlenmesine işaret eder. Küreselleşen dünya pazarında işletmeler de rekabet koşullarına
ayak uydurabilmek için yeni pazarlama stratejileri geliştirmişlerdir. 1914’lü yıllarda Hanry
Ford’un öncülüğünü yaptığı ‘seri üretim sistemi’ Fordizm, Post-Modern yaşam biçimiyle
değişen tüketici, teknoloji ve piyasaların bir getirisi olarak 1970’lerden itibaren yerini Post-
Fordizm’e bırakmıştır.
Bu yeni akımla paralel giden Post-Modernizm döneminde hem global pazar ekonomisini hem
de tüketici kimliğindeki post-modern insanı farklı görürüz. Tüketim toplumu tabiri de işte bu
dönemde, özellikle Batı ülkelerinde sanayileşme sonrası ortaya çıkan toplum şeklini tarif
etmek için kullanılmıştır. Seri üretimin artmasıyla hızla değişen arz-talep dengesi, üreticileri
ve hükümetleri farklı politikalara itmiş, üretilenlerin hızlı tüketilmesini sağlamak maksadıyla
türlü yollar denenmeye başlanmıştır.
Bu yolların en önemlileri elbette kitle iletişim vasıtalarıdır. Yazılı ve görüntülü basınla (TV)
birlikte son yıllarda bu ikisini de geçeceğe benzeyen internet, tüketim toplumunu
yönlendirmede ve manipule etmede kullanılan başlıca kaynaklardır.
Baudrillard'ın belirttiği gibi, artık ihtiyaçlar medya tarafından belirlenmekte, neyin ihtiyaç
olduğunu düşünecek zamanı bulamayan tüketici, önüne sunulan alternatiflere 'evet-hayır'
cevabından birisini verebilecek kadar bir zamanı ancak bularak, şuurlu olmaktan çok, gayri
iradî ve şuursuz bir şekilde cevaplar üretmektedir.
![Page 2: baudrilliardtuketimtoplumu](https://reader038.vdocuments.pub/reader038/viewer/2022100601/5571f9f7497959916990e713/html5/thumbnails/2.jpg)
Postmodern tüketici, günlük mutluluk peşinde koşan, anında tatmin isteyen, ihtiyacının
tatminini ertelemeyen, gelecek için bugünü feda etmeyen, geçmiş ve geleceği içerecek
biçimde denemeyi büyük bir arzuyla isteyen, içerik yerine biçime daha çok ilgi duyabilen,
hazcı yanı öne çıkan, kendisini tüketime hazır bir imaj haline getirmiş tüketicidir. Yeni Medya
da işte bu tüketicinin taleplerini görmek üzere yapılandırılmıştır.
Günümüzde milyonlarca insan, internet üzerinden alışveriş etmektedir; giysileri denemeden,
parfümleri koklamadan, sebze-meyveyi dokunmadan almaktadır. Tüketim sadece maddesel
de değildir üstelik; arkadaş bulmak, sohbet etmek, çeşitli aktivitelere katılmak, hatta
evlenmek de internet üzerinden, fazla emek vermeden, kolay ve hızlı bir şekilde
yapılabilmektedir. ‘Yeni Medya’ düzeninde her birey başlı başına bir ‘medya kanalı’ olmuştur
adeta. Bireylerin, kaç takipçisi olduğu, ürettiği içeriklerin ne kadar paylaşıldığı gibi verilerin
ölçümünü yapan www.klout.com gibi birçok site vardır. Bu akımı geleneksel medyadan
ayıran en önemli özellik de işte burada yatmaktadır.
John Tomlinson, “Kültürel Emperyalizm” isimli kitabında, “Marlboro ve Coca Cola içmek
bizim kültürel yazgımız mı?” diye sorgular. Bunu yaparken de Stuart Hall gibi pek çok
kuramcının, otantik kültürlerin Batı’nın (özellikle de Amerika’nın) gelişkin kapitalist kültürü
tarafından işgal edilerek “popüler” hale getirildiğini savunduklarını hatırlatır (Tomlinson,J.
2010). Zamanımızın en ünlü düşünürlerinden Jean Baudrillard da Batı kültürünün bir dizi
simülasyon modeli ya da düzeni olarak gelişmiş olduğu yönündeki meydan okuyucu teziyle
dikkat çekmiştir. Ünlü düşünüre göre, reklamların vaad ettiği kişiselleştirici farklar tam
tersine kişiler arasındaki gerçek farkları yok ederek kişileri ve ürünleri türdeşleştirir. “Bireyin
narsizmi ayrıksılığın hazzı değil, kollektif niteliklerin kırılıp yayılmasıdır.” (Baudrillard, J.
Tüketim Toplumu. s.107) Öte yandan gerçek imkânları cılızlaşan ve denetim altında sıkışan
beden yüceltilir.
Marlboro reklamlarında işlenen yalnız kovboy ve sigara temaları, Levis reklamında yarı çıplak
direkte asılı duran delikanlı ve genç kızın asilikleri ile yarattıkları ‘farklılık’ ne kadar doğrudur?
Neyin simulasyonudurlar? Reklamlarda verilen mesajlar kimlerin çizdiği kurallara göre
sunulur? Misal vermek gerekirse, sigara içenin ayrıcalıklı olduğu mesajı gerçek hayata dönüp
![Page 3: baudrilliardtuketimtoplumu](https://reader038.vdocuments.pub/reader038/viewer/2022100601/5571f9f7497959916990e713/html5/thumbnails/3.jpg)
de istatistiklere bakıldığında pek de doğru çıkmamaktadır. Bu durumda reklamın tersine,
sigara içmeyenler daha ayrıcalıklı olmalıdır. Aynı şekilde Levis giyip de herkesten farklı
olacağını düşünen gençler sokağa çıktıklarında giydikleri markanın ne derecede yaygın
olduğunu görmelidirler. Fakat durum nedense böyle olmamaktadır. ‘Şeyleşen’ meta, insanın
gözünü mi bağlamıştır?
Diane Crane, “Moda ve Gündemleri” isimli kitabında, giyimini dert eden herkesin aslında belli
bir ölçüde başkalarının da giyimini taklit ettiğine dikkat çeker. Semt pazarlarından alınan ünlü
markaların taklitlerine de ‘Bir sınıf atlama isteği’ olarak yorum getirir (Crane,D. 2010). Marka
satın almak, bireyin belli bir kimlik oluşturma aracı olurken, kitle kültürünün sürekli beslediği
“Tüketim Toplumu”, şirket logolarını üzerlerinde taşıyan insanlar üretmiştir (Willis, 1993). Bu
şekilde yaratılan toplumsal standartlaşma sonucu, popüler kültürün, diğer bir adıyla kitle
kültürünün belirlediği standart tüketim davranışları toplumu sürekli etkisi altına almaktadır.
TÜKETİM TOPLUMU KAVRAMI
“Tüketim Toplumu” ya da “Kitle Kültürü” daha önce aralarında Frankfurt Okulu yazarlarının
da bulunduğu birçok düşünürce eleştirilmişti. Bu düşünürler kendilerini -potansiyel de olsa-
bir toplumsal muhalefetin parçası olarak görüyorlardı. İsteği dışında kendi hakikatine
yabancılaştırılmış, iktidarca manipüle edilmiş ama yine de bu durumdan kurtulma umudunun
var olduğu bir toplum söz konusuydu.
Rosenau, ‘Post-Modern birey, parçalanmış bir kimliğe karşılık gelir’ der. Kendi temelsizliği
üzerine temellendirilen bu özne, ayrık bir kişiliğe ve parçalanmış kimliğe sahip bir “persona”
dır. Postmodern özne, paradoksal bir anlam içinde, hem özgürdür hem de özgür değildir:
Özgürdür, çünkü olumsal güçler öbeği tarafından belirlenmiş ve biçimlendirilmiştir; özgür
değildir, çünkü Adorno’nun söylediği gibi “kendini ‘Ben’ olarak ortaya koyan şey gerçekte bir
ön yargıdır.”
![Page 4: baudrilliardtuketimtoplumu](https://reader038.vdocuments.pub/reader038/viewer/2022100601/5571f9f7497959916990e713/html5/thumbnails/4.jpg)
Frankfurt Okulu düşünürlerinden Theodor Adorno, Aydınlanmanın Diyalektiği adlı yapıtında
ilk kez kullanılan “Kültür Endüstrisi” kavramının doğuşundan söz ederken ilk önce “Kültür
Endüstrisi” yerine “Kitle Kültürü” kavramını kullandıklarını belirtmektedir.
Adorno, sözü edilen kullanımın popüler sanatın çağdaş biçimi olarak algılanması olasılığına
karşı ‘Kültür Endüstrisi’ ile ‘Kitle Kültürü’ arasında bir ayrıma gittiklerini ifade etmektedir.
Kültür endüstrisi, eski olanla tanıdık olanı yeni bir nitelikte birleştirirken tüketicileri kendisine
uydurmaktadır. Bu bağlamda da “metalaşma”, “şeyleşme” ve “fetişleşme” kavramları öne
çıkmaktadır. Benjamin, Adorno ve Marcuse gibi düşünürlerin kitle kültürüne eleştirel
bakışına, yirmi birinci yüzyılda kültür endüstrisinin ana sektörlerinden biri olarak yerini alan
televizyonun ve reklamların konumu irdelenirken de gereksinim vardır.
Benjamin’e göre, modern dönemi betimleyen özellikler arasında şunlar vardır: (1) Modern
dönemin betimleyici özelliği metaların kitlesel üretimi ve insan ilişkilerinin şeyselleşmiş
oluşudur; (2) buna teknolojik değişim neden olmaktadır; (3) bunun sonucu ise, geleneğin ve
geleneğe dayanan yaşam tarzının yıkılıp yok olmasıdır; (4) imgeler (imajlar) metalaşmışlar,
algılamalarımızın nesneleri olmuşlar, fantazyalarımızın materyalize olmuş biçimlerine
dönüşmüşlerdir. Yani, yaşam deneyimlerimiz algılama ve fantazya düzeyinde de değişim
göstermişlerdir; (5) imgeler ve nesneler, algılamalarımızın nesnelerine, fantazyalarımızın
materyalize olmuş biçimine dönüşüp metalaşmış bulundukları için günümüzde çok önem
kazanmışlardır; (6) günümüz yaşamının gerçekliğinin anlaşılmasında, bu nedenle,
fantazyaların ve imgelerin tarih ve kültür açısından doğru bir biçimde açıklanması büyük
önem taşımaktadır (Aktaran: Oskay, 1981a:4).
BAUDRİLLARD VE YENİ TÜKETİM TOPLUMU
Tamamen bireysel bir bakış açısıyla iktidarı da muhalefeti de eleştirip dışlayan Baudrillard ise
yeni tüketim toplumunun artık asıl/kopya, gerçeklik/görünüş gibi karşıtlıklar kurularak
açıklanamayacağını, çünkü yabancılaşılan bir insan özünün ve hakikatinin ve buna bağlı
olarak hakikati temel alan toplumsal muhalefet biçimlerinin yok olduğunu, bir simülasyona
dönüşen gündelik hayatın gönderme yapabileceği dolaysız yaşam biçimlerinin ortadan
kalktığını iddia eder. Baudrillard’ı sosyalist görüşten ayıran temel fark budur.
![Page 5: baudrilliardtuketimtoplumu](https://reader038.vdocuments.pub/reader038/viewer/2022100601/5571f9f7497959916990e713/html5/thumbnails/5.jpg)
Baudrillard’ın ‘Simulakra ve Simulasyon’ isimli kitabında bahsettiği yalnızlaşan toplumu
düşündüğümüzde, bilgi çağıyla yaratılan ‘yapay gerçeklikte’ birey, ‘virtüel ‘avatarı’ ile
bütünleşmekte ve kimliğinden uzaklaşmaktadır. Bu yapay gerçeklikte birey, kendi kendisinin
kölesi olmuştur. Artık tüm sistem ve düzen değişmiştir.
Dünya düzeninin değişiyor olduğuna dair ilk sinyalleri elbette ki medya vermiştir. Yaklaşık kırk
yıl kadar önce, Amerika’da Loud Ailesi ile 1971 yılında başlayan ilk ‘Reality Show’ programıyla
artık birey televizyona değil, televizyon onun nasıl yaşadığına bakar olmuştur. Baudrillard, bu
bağlamda, ‘Panoptik Gözetleme Sistemi’nden, aktifle pasifin yok edildiği bir caydırma
sistemine geçildiğine değinmektedir. Model ve gerçeğin birbirine karıştığı bu “hiper-gerçek
dünya” artık bireyi haber yapmaktadır. “Haber sizsiniz, toplumsal sizsiniz, olay sizsiniz…” Yedi
ay aralıksız sürdürülen çekimler sonucunda Loud ailesinden geriye kalan ne yazık ki sadece
300 saatlik bir film olmuştur; çift boşanmış, çocuklar ise dağılmıştır. (Baudrillard, J.
Simulakrlar ve Simülasyon.1982, s: 53).
Toplumun büyük bir kesimi tarafından ilgiyle izlenen bu tarz ‘Reality Show’larda bireyler
kendi kimliklerine en yakın buldukları kişilerle adeta bütünleşerek ‘taraf olma’ ve
‘ötekileştirme’ yaklaşımını göstermişlerdir.
Tüketim Toplumu, bu tarz programlarda da gözlemlenebildiği gibi, radikal bir toplumsal
muhalefet yaratamaz. Ancak anomi ya da anomali üretir; amaçsız şiddet, kollektif kaçış
davranışları (uyuşturucu, hippiler) yorgunluk, intiharlar, sinir hastalıkları, iç sıkıntısı ve
suçluluk duygusu bu topluma hakimdir...
Büyük ölçüde birbirine benzeyen, televizyon dünyasındaki gibi konuşan, gülen, düşünen,
giyinen bireylerden oluştuğu için toplum artık varlığının anlamını bulmaya çalışmaz. Toplumla
ilişkisini bir dünya görüşü çerçevesinde temellendirmek isteyen birey tipi büyük ölçüde
ortadan kalkmıştır. Televizyonda görünen hayat izleyicisine zorla dayatılan, onun yabancısı
olduğu bir hayat değildir. İzleyici televizyonda, zaten yaşadığı ya da en azından özlem
duyduğu bir hayatın yansımalarını görmektedir. O, ‘Bihter yüzükleri’ ve ‘Shakira kemeri’
alarak mutsuzluğunu gidermeye çalışacaktır.
![Page 6: baudrilliardtuketimtoplumu](https://reader038.vdocuments.pub/reader038/viewer/2022100601/5571f9f7497959916990e713/html5/thumbnails/6.jpg)
MUTLULUK VE TÜKETİM TOPLUMU
“Eşitlik talep edilene kadar eşitsizlik yoktur!” J. Baudrillard
Mutluluk kavramının ideolojik gücü toplumsal ve tarihsel olarak modern toplumlarda
mutluluk söyleminin EŞİTLİK söylemini canlandıran söylem olmasından ileri gelir. Eşitlik
söylemi, SANAYİ DEVRİMİ sonrasında üstlendiği politik ve sosyolojik güç ile mutluluk
kavramına devredilmiştir. Mutluluk, ‘eşitlik’ olarak ‘lanse edildiğinde’ ve/veya algılandığında
ise, bu kavrama ölçülebilirlik katmak ihtiyacı doğar. Tocqueville, ‘Mutluluk, nesneler,
göstergeler ve ‘konfor’ aracılığıyla ölçülebilir refahtır!” der. Kanıtlara ihtiyac duymayan ‘içsel
mutluluk’ kavramı, tüketim toplumu inanışında hemen dışlanır! Bu idealde mutluluk,
öncelikle eşitlik (ya da ayrıcalık) talebidir ve bu yüzden kendini görünür ölçütler bakımından
göstermek zorundadır (Baudrillard, J. Tüketim Toplumu. s:52-53)
Bu toplumun dili tüketimin dilidir. “Bireysel ihtiyaçlar ve hazlar bu dile bağlı olarak sözden
ibarettir.”( Baudrillard, J. Tüketim Toplumu. s.88) Haz zevk olarak değil ama yurttaşlık görevi
olarak kurumsallaşmıştır. Birey etkin bir şekilde kendini tüketmeye hasretmelidir, aksi
taktirde toplum dışı kalmak tehlikesiyle karşılaşır. Marjinal konuma düşmek istemeyen her
birey çalışma piyasasına uygun bilgi ve beceri birikimini her an yenilemek, “işin içinde
olmak”, giyim kuşamından genel kültürüne kadar her şeyine dikkat etmek zorundadır.
“Tüketmekte ya da tüketmemekte özgür olan savaş öncesinin küçük tasarrufçuların ya da
anarşik tüketicilerin artık bu sistemde yapacakları hiçbir şey yoktur.”(Baudrillard, J. Tüketim
Toplumu. s.91)
FARKLI İHTİYAÇLAR VE TÜKETİM TOPLUMU
Tüketim toplumunda ruhun yerini beden almış, tutku dışlanmıştır. Bedenin etrafı sağlık,
perhiz, tedavi, arzu gibi söylenlerce kuşatılmıştır. Reklamlar bireyi yatırım nesnesine dönüşen
![Page 7: baudrilliardtuketimtoplumu](https://reader038.vdocuments.pub/reader038/viewer/2022100601/5571f9f7497959916990e713/html5/thumbnails/7.jpg)
bedenlerini keşfetmeye davet eder. Yeni cinsellik ” ‘işlevsel’ bir konuttaki sıcak ve soğuk
renkler oyunu gibi sıcak ve soğuktur(s.161). Erotik olan artık arzuda değil göstergelerdedir.
“Kadının bedeni… reklamda görülen diğer cinsiyetsiz ve işlevsel nesnelerin türdeşi olur.”
(s.162)
Özneye gelince “artık ne ‘kendi’ ne ‘kendi-özne’ ne de dolayısıyla kendinin başkalaşması, yani
kelimenin doğru anlamında yabancılaşma vardır (s.240) Tüketimin oyunculluğu içinde
bireysel kimliğin trajikliği yok olur.
Tüketim toplumu kültürü halkın ayağına götürür. Bir çift çorap ya da bir bahçe koltuğu, bir
kilo domatesle aynı anda hipermarketten alınabilmektedir (s.124). Kültürel nesneler çamaşır
makinasıyla aynı tarzda tüketilmektedir. Bu kültür gerçekten kültür sahibi olanları ve
geleneksel kültürün kendi kendini yetiştiren marjinal kahramanını dışlar. Tüketim
toplumunun kültürü insanları toplumsal ve mesleki olarak bütünleştirir ve birbirlerine
uyumlu hale getirir.
Tüketim toplumunun insanı boş zaman etkinliklerini çalışma alanında hakim olan zorlama
ahlakı çerçevesinde gerçekleştirir. “Bronzlaşma saplantısı… güneş altındaki bu zorunlu
cimnastik ve çıplaklık ve özellikle de eksiksiz yaşamaya özgü bu gülüş ve bu neşe hepsi
birlikte aslında ödev, fedakarlık, çilekeşlik ilkesine adanmanın belirtisidir. ” (s.190-191) Aynı
zorlama insanlar arasındaki doğal sıcaklık ve gülümsemenin yerini kurumsal nezaketin ve
gülümsemenin almasına yol açar. İçtenliğin yok olmasıyla birlikte “… reklamın yakın, içten,
kişisel iletişim tarzlarını taklit ettiği görülür.” (s.197) Bireylerarası ilişkilerde varılan nokta
gerçek sıcaklığını kaybetmiş bir diyalog zorlamasıdır.
Tüketim Toplumu neden meydana gelmiştir?
Baudrillard, tüketim toplumunun meydana gelişinin altında yatan sebepleri ortaya koyarken,
şunları söylemektedir:
"Tarihte aynı olayların iki defa vuku bulduğu olur. Birincisinde bu olaylar gerçek bir tarihî
değere sahipken, ikincisi birincisinin karikatürüdür ve grotesk (garip, acayip, fıtrî olmayan) bir
serüvendir; efsane olmuş bir atıftan beslenir."
![Page 8: baudrilliardtuketimtoplumu](https://reader038.vdocuments.pub/reader038/viewer/2022100601/5571f9f7497959916990e713/html5/thumbnails/8.jpg)
Bu tespitin ardından Baudrillard, yitirdiğimiz değerleri, gerçeklerinin yerini tutamayan sunî
düzenlemelerle telâfi etmeye çalıştığımızı belirtmektedir. Yeşilini yitiren hayatta yok olan
insanlık, şehirlerin göbeğinde oluşturduğu sunî teneffüs borusu misali parklarla vicdanını
rahatlatmaktadır. İnsanlık, tarihe karışmış bazı güzellikleri, ritüel biçiminde, zorla yeniden
güncelleştirerek tüketmektedir.
“Saf ve temiz bir görünüme sahip olmak isteyen her şey karşıtına dönüşmektedir… İktidarlar
ancak bir ölüm simulasyonuna baş vurarak gerçek ölümden kaçabileceklerine inanır.”
(Baudrillard,J. Simulakrlar ve simulasyon. P:39)
Bu, tüketim toplumunun özelliğidir. Günlük haberlerin acımasız yalancılığı, kitle iletişimi
yoluyla bütün felâketlerden yola çıkarak günlük hayatın sadeliğini ve sakinliğini
yüceltmektedir. Cinayetler, hırsızlıklar ve tecavüzler her gün haber konusu yapılmakta,
bunlardan yola çıkılarak faziletli bir topluma hasret yansıtılmaya çalışılmaktadır.
Tüketim toplumunda yayınlar paradokslarla doludur. Bir yandan asil evlilikler yüceltilirken,
diğer yanda "televole" tarzı programlar ile aldatma ve ihanet meşrulaştırılmaktadır. Ailelerin
çöktüğü, toplumun felâkete sürüklendiği anlatıldıktan hemen sonra bütün ihanetlerin iç içe
girdiği "yalan rüzgârları" estirilip kalan soylu kırıntılar süpürülüp atılmaktadır. Çünkü medya
için önemli olan tüketim toplumuna, hızla tüketeceği malzemeyi pompalamaktır. Gâye, sahte
ağlamalarla soylu tüketiciyi okşamak, ardından da bedenî hazlara ve doymaz ruhlara yalancı
baharlar yaşatmaktır. Yaşatılan baharlarda bir nostalji havası estirilir, erdemler tek tek
sıralanırken, hedef, gerçeği yaşanıp bitmiş olayları sembolik olarak tekrar körükleyip tüketim
kültürü oluşturmaktır: Tüketim kültürü ya da kültür tüketimi...
Kültürel Yeniden Çevrim (Recycling) veya Tüketilme
Baudrillard "bilgi gelişimi" tabiriyle, bir yeniden çevrimi anlatır. Çünkü günümüzde moda,
bilgidir. Enformasyon toplumunun içinde yaşayan her fert, bilgili olmak, gelişmeleri takip
etmek zorundadır. Daha doğrusu öyle yapıyor görünmelidir. Yoksa aslında ortada bilgi
geliştiren falan yoktur.
![Page 9: baudrilliardtuketimtoplumu](https://reader038.vdocuments.pub/reader038/viewer/2022100601/5571f9f7497959916990e713/html5/thumbnails/9.jpg)
Günümüz insanının bilgiye ulaşma çabaları, modayı takip etme gayretiyle aynıdır. İkisinin de
yaptırımı içtimaî muvaffakıyet yahut dışlanmadır. Dolayısıyla işimiz, rasyonel bir ilmî birikim
süreciyle değil, rasyonel olmayan bütün diğer tüketim süreçleriyle dayanışma içindeki içtimaî
yapıyladır.
Yaşadığımız çağda her şey yeniden çevrim sürecinin içindedir. Tabiat, sanat, bilim ve bunun
gibi her şey... Tabiat sevgisi, çevreyi koruma çabaları, kirliliğe karşı meydanlarda atılan
nutuklar, sanki bütün kötülüklerin müsebbibi kendisi değilmiş gibi, insanoğlunun yaşanmış
değerleri sunî olarak yeniden tüketme girişimidir.
Sanat eserlerinin en kıymetlisinden en bayağısına kadar aynı ortamlarda sergilendiği,
kıymetsiz olanın kıymetlisine bir zarar vermediği görülür. Nadir sanat eserlerinin kopyalanıp
seri olarak üretilmesinde bir mahsur yoktur. Çünkü çevrimde sıra onlara gelmiş, tüketilme
zamanı medya tarafından ayarlanmıştır.
Kierkegaard'ın yüz binlerce adet satması, insanların kültür seviyesinin arttığının, onun
anlaşılmaya başlandığının göstergesi değildir. Eser kendi özünü büyük ihtimalle kaybetmiş,
satın alınan kitapların çoğu medyanın tesiriyle edinilmiş birçoğu da büyük ihtimalle
okunmamıştır. Çok satması, sadece çevrim sırasının ona gelmesindendir. Bu çarkın işleyişi
nadiren bozulur. Halbuki fikir eserlerinin, cevherin kadrini bilecek azınlık tarafından takip
edilmesi belki daha sağlıklıdır. Aksi takdirde eser, kendi referans kodunu kaybedip, harcanma
sürecinde, modası gelen bir elbise ya da yeni üretilmiş bir çamaşır makinesiyle aynı semantik
alanı paylaşacaktır.
Bilim için de aynı şey söz konusu olmaktadır. İnsanlar ilmî bir dergiyi okumak için aldıkları
kanaatindedirler, fakat bir çoğu okunmadan kenarda bekler. Gaye, bir üst kültür seviyesinin
paylaşıldığı topluluğa ait olma isteği ve gayretidir. Ortak kodları ve mesajları iletişim
maksadıyla kullanabilme isteği, düşünmenin, bilgiyi kullanmanın üstündedir.
![Page 10: baudrilliardtuketimtoplumu](https://reader038.vdocuments.pub/reader038/viewer/2022100601/5571f9f7497959916990e713/html5/thumbnails/10.jpg)
En Küçük Ortak Kültür
Televizyon ve radyoların düzenlediği yarışma programlarının aslında hiçbir öğretici yanı
yoktur. Katılanların çoğunun heyecandan doğru cevap veremediği, ama yine de mutlu olduğu
görülür. Çünkü istediklerini elde etmişlerdir; istedikleri şey paylaşımdır. Paylaşımın modern
bir biçimi olan iletişim ve temas hedeflenmiş, o da başarılmıştır. Törenlerle yapılan
paylaşımlar günümüzde yerini kitle iletişim araçlarıyla paylaşıma bırakmıştır.
İnsanlar, biyolojik bedenleriyle fiilî olarak bir şeyi paylaşmazlar. Paylaşılan, kitle kültürü
olarak adlandırılabilecek en küçük ortak paydadır. Tüketim toplumunda ortalama ferdin
sahip olması gereken en küçük standartlar ve moda olan işaretler bütününe ne kadar
erişilirse, o kadar başarılı olunmuştur.
Kitle iletişimi, kültürü ve bilgiyi dışlamaktadır. Katılımlar, içi boşaltılmış semboller aracılığıyla
gerçekleşir ve hayatın içinde birer merasime dönüştürülerek yüceltilir. Bunda tabiî ki yine
yaygın olarak medya kullanılmaktadır.
Medya, tüketicinin davranışlarını yönetir ve insanlara zevkleri hatırlatıp, bu zevklerin nasıl
olması gerektiğini öğretir. Reklâmlar, bu konuda ciddî yatırımlar yapılarak geliştirilmekte,
insanların eğlenerek ve hoşlanarak seyredeceği şekle sokulmaktadır. Hâlâ "annesinin
televizyonunu, margarinini, elektrik süpürgesini kullananlar" dışlanmakta, yeni modeller
sunulmaktadır. Alternatiflerin sunuluşu öyle kurnazcadır ki, "alayım mı?" sorusunu sormak
aklımıza bile gelmez, "hangisini almayalım?" sorusunu, farkında bile olmadan kendimize
sorduğumuzu görürüz.
Reklâmlarda hep "prezentabl" (eli yüzü düzgün, gösterişli) tipler kullanılarak model insan
paradigmaları oluşturularak önemli insanların "A" ürününü seçtiği ihsas edilmektedir.
Tüketici bu durumda nesnenin faydalılığı ile ilgili soruya değil, nesnenin ona toplumda
kazandıracağı statü ile ilgili soruya cevap vermektedir.
Sembollerle kuşatılmış sanal bir dünyada gibiyiz. Mahremiyetin dönüşümünü yaşıyor,
![Page 11: baudrilliardtuketimtoplumu](https://reader038.vdocuments.pub/reader038/viewer/2022100601/5571f9f7497959916990e713/html5/thumbnails/11.jpg)
kendimize ait bir hayat süremiyoruz. Ferdiyetçiliğin zirvesine çıkma aşkıyla yaşadığımız
yılların sonunda en tepeden uçuruma yuvarlanırken, bireyselleşmeyle mahremiyetin farkını
çok geç görmenin acısını çekiyoruz. Ne "ben" olarak kalabiliyor ne "biz"e ulaşıyoruz. Başkaları
tarafından kurgulanmış bir hayatın figüranlığını yapıp senaryomuzu "öteki"lere yazdırıyoruz.
En kötüsü de bunun farkında olmamamız. Öyleyse yapılacak şey nedir? Baudrillard’ın
sözleriyle noktalayalım:
“Sistemi başarısızlığa uğratabilen tek şey terörizmdir. Çekilen bir söylevin, ironik bir
gülümsemeyle sıfırlanması, kölenin yadsınmayı yadsıyan o bir anlık tavrıyla efendisinin
gücünü sıfırlayıp keyfini kaçırması gibi, terörizm de her şeyi tersine çevirdiği sırada, alttakinin
bıraktığı izleri silerek onu sıfırlamaktadır… Düş gücünü harekete geçirebilen tek şey
terörizmdir.”
KAYNAKLAR
Kitaplar
Baudrillard, Jean (1997). Tüketim Toplumu. İstanbul; Ayrıntı Yayınları.
Baudrillard, Jean (1998). Simulakrlar ve Simulasyon. İstanbul: Doğubatı Yayınları
![Page 12: baudrilliardtuketimtoplumu](https://reader038.vdocuments.pub/reader038/viewer/2022100601/5571f9f7497959916990e713/html5/thumbnails/12.jpg)
Baudrillard, McLuhan, Foucoult, Chomsky, Postman, Lacan, Zizek (2003). Kadife Karanlık. (Haz: Rigel N, Batus G, Yücedoğan G, Çoban B.) İstanbul; Su Yayınları.
Benjamin, Walter (1990). Benjamin, Baudelaire ve Pasajlar. (çev.: Ahmet Cemal), İstanbul; Argos Yayınları. 28: 50-52.
Crain, Diane. (2010). Moda ve Gündemleri. İstanbul; Ayrıntı Yayınları
Pepitone, A., (2000). Cross Cultural Research, Sage Publication Inc.
Tomlinson, J. (2010). Kültürel Emperyalizm, İstanbul; Ayrıntı Yayınları
Makaleler ve diğer çalışmalar
http://www.isguc.org/?p=article&id=17&cilt=5&sayi=1&yil=2003
http://populerkultur.uzerine.com/
http://www.wikipedia.org/