bÖlÜm -4 sÖzcÜk tÜrlerİ - i a. İsİm soylu sÖzcÜkleruzek.kilis.edu.tr/dosyalar/bÖlÜm 4 -...
TRANSCRIPT
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
1
A. İSİM SOYLU SÖZCÜKLER
İnsanlar; duygu, düşünce ve isteklerini cümlelerle dile getirir. Cümleler ise sözcüklerden
oluştuğu için sözcükler, dilin en önemli öğesidir. Sözcükler, çeşitli yönlerden incelenebilir.
Sözcükler, cümlede değişik görevler üstlenir. Sözcüklerin üstlendiği bu görevler, onların
türünü belirler. Bir sözcüğün türünü belirlemek için sözcüğün cümle içindeki kullanımını
görmek gerekir. Çünkü Türkçede bazı sözcükler, cümledeki kullanımına göre tür olarak
değişkenlik gösterir. Örneğin “güzel” sözcüğünü ele alalım:
Yeni evini güzel tablolarla süsledi. Öğretmenimiz törende güzel konuştu. Çeşme başında bir
güzel, kovasını dolduruyordu.
Yukarıdaki cümleleri incelediğimizde, “güzel” sözcüğünün, I. cümlede ad olan “tablo”
sözcüğünü nitelediğinden, önad (sıfat); II. cümlede eylem olan “konuşmak” sözcüğünü
belirttiğinden, belirteç (zarf); III. cümlede bir varlığı karşıladığından, ad (isim) görevinde
kullanıldığını görüyoruz.
Yukarıdaki cümlelerde görüldüğü gibi, “güzel” sözcüğü, farklı cümlelerde farklı görevlerde
kullanılabilmektedir. Bu farklı kullanımlar sonucunda sözcük türleri ortaya çıkar.
Türkçede sözcükler tür bakımından 8’e ayrılır:
1. Ad (İsim)
2. Önad (Sıfat)
3. Adıl (Zamir)
4. Belirteç (Zarf)
5. İlgeç (Edat)
6. Bağlaç
7. Ünlem
Bu türler kendi içinde “ad soylu” (ad, adıl, önad, belirteç, ilgeç, bağlaç, ünlem) ve “eylem
soylu” (eylem) olmak üzere iki ana gruba ayrılır. “Ad soylu sözcükler”le “eylemler”in farkını
bilmek, sözcük türlerinin anlaşılmasında kolaylık sağlayacaktır. Şimdi ad ve eylem farkını
görelim.
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
2
AD ve EYLEM FARKI
Eylemler; iş, oluş, hareket bildiren sözcüklerdir. Ad soylu sözcükler ise iş, oluş, hareket
bildirmez; bir varlık ya da kavramı karşılar. Eylemlerle ad soylu sözcükleri ayırt etmemizi
sağlayacak bazı yöntemler vardır:
Eylemlere mastar eki (-mek, -mak) getirilebilir.
Eylemlere olumsuzluk eki (-me, -ma) getirilebilir.
Eylemlere şimdiki zaman kipi eki (-yor) getirilebilir.
Ad soylu sözcükler ise bu ekleri alamaz. Böylece, bir sözcüğün eylem olup olmadığı
kolaylıkla anlaşılabilir.
Masanın üzerindeki eski bir kitaptı, (ad) Öğrenciler, sınıfa doğru koştu, (eylem)
Birinci cümlede “kitap” sözcüğü bir varlığı karşıladığı için addır. İkinci cümlede “koş”
sözcüğü yapılan bir işi karşıladığı için “eylem”dir. Ayrıca, “koş” sözcüğüne mastar eki
(koşmak), eylem olumsuzluk eki (koşmamak), şimdiki zaman kipi eki (koşuyor) getirerek bu
sözcüğün eylem olup olmadığını anlayabiliriz.
Yarın akşam toplantı varmış. Babam, köye bu sabah varmış.
Birinci cümledeki “var” sözcüğü “varmak, varmamış, varıyor” biçimlerinde
söylenemediğinden addır, ikinci cümledeki “var” sözcüğü ise “varmak, varmamış, varıyor”
biçimlerinde söylenebildiğinden ve “bir yere gitmek, ulaşmak” anlamını taşıdığından
eylemdir.
Şimdi de birkaç örnekle bu konuyu pekiştirelim:
En çok sevdiği çiçek, güldü, (ad) Seyirciler, esprilere çok güldü, (eylem)
Beni duygulandıran, o yaşlı gözlerdi, (ad) Annem, her akşam yolumu gözlerdi, (eylem)
Kardeşi, kitap fuarlarını kaçırmayan bir okurmuş. (ad) Akşamları bir saat kitap okurmuş.
(eylem)
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
3
1.AD (İSİM):
Varlıkları ve kavramları karşılayan sözcüklere isim denir.
Çiçekleri vazoya yerleştirdim.
Bu cümlede “çiçek, vazo” sözcükleri birer varlığı karşıladığı için addır.
Hüzün ve sevinç bir arada yaşanır burada.
Bu cümlede “hüzün, sevinç” sözcükleri birer kavramı karşıladığı için addır.
Adları çeşitli yönlerden inceleyebiliriz:
A) Varlıklara Verilişlerine Göre Adlar
Tür (cins) Adı: Aynı türden varlıkları karşılayan sözcüklerdir.
şehir, ülke, dil, nehir, kitap, insan…
Özel Ad: Bir tür içinde sadece tek bir varlığı karşılayan sözcüklerdir.
Ankara, Türkiye, İngilizce, Kızılırmak, Çalıkuşu, Ahmet…
Eylül, edebiyatımızda ilk psikolojik romandır.
Bu cümlede “roman” sözcüğü, bir yazınsal türü karşıladığı için tür adı; “Eylül” ise roman
türünün içinde tek olan bir yapıtı karşıladığı için özel addır.
Şehirlerimiz içinde İstanbul’un ayrı bir önemi vardır.
Bu cümlede “şehir” sözcüğü, bir yerleşim birimini karşıladığı için tür adı; “İstanbul” ise
yerleşim birimleri içinde tek olan bir şehri karşıladığı için özel addır.
Not: “Güneş, ay, dünya” sözcükleri, astronomi, coğrafya terimi olarak kullanıldığında özel
addır. Diğer kullanımlarda ise tür adıdır.
Mars, Dünya’ya göre Güneş’e daha yakındır.
Bu cümlede “Dünya” ve “Güneş” sözcükleri terim olarak kullanıldığından özel addır.
O kazadan sonra dünyası karardı.
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
4
Doktor, güneşte fazla kalmamasını istedi.
Bu cümlelerde “dünya” ve “güneş” sözcükleri tür adıdır.
Bazı tür adları, özel ad olarak kullanılabilir.
Deniz, bugün masmaviydi, (tür adı)
Deniz, arkadaşlarıyla maça gidecek, (özel ad)
B) Varlıkların Sayılarına Göre Adlar
Tekil Ad: Sayıca bir varlığı karşılayan adlardır.
ağaç, bulut, sevgi, mevsim
Çoğul Ad: Sayıca birden fazla varlığı karşılayan adlardır. Çoğul ad, tekil adlara çoğul eki (-
ler, -lar) getirilerek yapılır.
ağaçlar, bulutlar, sevgiler, mevsimler
Topluluk Adı: Çoğul eki almadan, birden fazla varlığın bir araya gelerek oluşturduğu
grupları karşılayan adlara denir.
ordu, halk, sürü, kurul, takım, komisyon…
Bir yazar, toplumun sorunlarına sırt çeviremez.
Bu cümlede “yazar” sözcüğü, sayıca bir varlığı karşıladığı için, tekil ad; “sorunlar” sözcüğü,
“-ler, -lar” çoğul ekini alarak birden fazla kavramı karşıladığı için, çoğul ad; “toplum”
sözcüğü, bir arada yaşayan insanlardan oluşan grubu karşıladığı için, topluluk adıdır.
Not: Bazı adlar, topluluk adı olarak kullanılabildiği gibi, tekil ad olarak da kullanılabilir.
Bunları ayırt etmek gerekir.
Meclis, yeni dönem için yarın toplanacak.
Meclis, yarın boyanacak.
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
5
Bu cümlelerin birincisinde “meclis” bir grubu karşıladığı için topluluk adı, ikincisinde ise bir
yeri, mekânı karşıladığı için tekil addır.
C) Varlıkların Oluşuna Göre Adlar
Somut Ad: Beş duyudan en az birisiyle hissedebildiğimiz varlıkları karşılayan sözcüklerdir.
çiçek, ağaç, bulut, ses, hava, koku, rüzgâr…
Soyut Ad: Beş duyuyla hissedemediğimiz; ama var olduklarını kabullendiğimiz kavramları
karşılayan sözcüklerdir.
mutluluk, sevgi, akıl, ruh, melek, heyecan, korku…
Her yazar, sevinçlerini, üzüntülerini insanlarla paylaşmak için yapıt ortaya koyar.
Bu cümlede “insan” ve “yapıt” sözcükleri, beş duyudan en az biriyle varlıkları hissedilebildiği
için somut ad; “sevinç” ve “üzüntü” sözcükleri, beş duyudan hiçbiriyle varlıkları hisse-
dilemediği için soyut addır.
Not: Somut anlamlı bir sözcük, anlam genişlemesi yoluyla soyut anlam kazanabilir.
Ağacın gölgesinde dinlendik.
O, her zaman babasının gölgesinde kaldı.
Birinci cümledeki “gölge” sözcüğünün somut anlamlı bir ad olduğunu görüyoruz. İkinci
cümledeki “gölge” sözcüğü “ikinci planda kalınan bir durum”u karşıladığı için soyut anlamlı
bir addır.
Örnek 1:
“Artık” sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde ad olarak kullanılmıştır?
A) Yemek hazır, artık sofraya oturabiliriz.
B) O bardaktaki artık suyu dökebilirsin.
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
6
C) Yemek artıklarını değerlendirmemiz gerekir.
D) Havalar ısındı, artık kar yağmaz.
E) Sus artık, biraz da beni dinle!
(1995-ÖSS)
Çözüm:
Cümleleri incelediğimizde “artık” sözcüğünün C seçeneğinde yemeğin kalan kısmının adı
olarak kullanıldığını; A, D ve E seçeneğinde eylemi zaman yönünden belirttiği için belirteç
olarak kullanıldığını, B seçeneğinde ise suyun niteliğini bildirdiğinden sıfat olarak
kullanıldığını görüyoruz.
Cevap C
Örnek 2:
Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili sözcük, sözcük türü bakımından
ötekilerden farklıdır?
A) Yeni bir kitaplık alması gerekli.
B) Bugünlerde sende bir durgunluk var.
C) Ağır işittiği için kulaklık kullanıyor.
D) Yalnızlık en korktuğu şeydi.
E) Kışlık odun ve kömürünü yazdan aldı.
(1988 – ÖYS)
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
7
Çözüm:
Bu cümlede altı çizili sözcükleri incelediğimizde, “kitaplık” ve “kulaklık” sözcüklerinin birer
varlığı karşıladığı için; “durgunluk” ve “yalnızlık” sözcüklerinin birer kavramı karşıladığı için
ad görevinde kullanıldığını görüyoruz. E seçeneğinde geçen “kışlık” sözcüğü ise, bir varlık ya
da kavramı karşılamadığı için ötekilerden farklı bir görevde kullanılmıştır.
Cevap E
2. ÖNADLAR (SIFATLAR)
Sıfatlar, adların niteliklerini, ne durumda olduklarını, çoğu kez sayılarını, ölçülerini gösteren,
soran ya da belirten sözcüklerdir. Bu özelliklerin ortaya çıkması için sıfatlar adın önüne
getirilir.
a) Sıfat Tamlamaları :Sıfatlarla adlardan oluşan tamlamaya verilen addır. Ad
tamlamalarında olduğu gibi sıfat unsuru tamlayan, ad unsuru tamlanan durumundadır."Sıfat
tamlamaları birer ad hükmündedir ve adların aldığı çekim eklerini alabilirler"
ÖR: Genç yakışıklı tertemiz giyimli bir (adam) önümde belirdi. Soluk, süzgün, ince bir (yüz)
karşımda duruyordu.
b) Niteleme Sıfatları : Varlıkların durumlarını, biçimlerini, renklerini kısaca nasıl olduklarını
bildiren sözcüklere verilen addır. “nasıl” sorusunun karşılığı olan sıfatlardır.
ÖR: * kara tavuk, kırmızı elbise (renk) * güzel çocuk, iyi evlat (belirgin nitelik) * tatlı elma,
acı biber (duyularla algılanan nitelik) * uzak ev, derin kuyu (yüzölçümü ya da zaman nitelik
ve ilgileri) * kör Hamdi, topal Osman (fiziksel ya da bedensel nitelik) * çabuk iş, yavaş araba
(türlü nitelikler)
c) Belirtme Sıfatları : Adları sayı belirterek, soru sorarak ya da gösterme yoluyla, kimi
zaman da belgisiz olarak belirten sıfatlardır.
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
8
d)İşaret (Gösterme) Sıfatları : Adları gösterek belirten sıfatlardır. Bunları işaret zamirleriyle
karıştırmamak gerekir. "hangi" sorusunun karşılığı olan sıfatlardır.
ÖR: bu ev, şu araba, o köy. I
d) Soru Sıfatları : Adları soru yönünden belirten sıfatlardır.Bunları soru zamirlerinden
ayırmak gerekir."hangi, kaç, kaçıncı, ne, neden, nasıl" gibi sözcüklerden oluşur. ÖR: Kimse
ne iş tutacağını bilmiyordu. Hangi kalem senindi ? Kaç liralık fatura kesilecek?(sıfat) Saati
kaça aldınız? (zamir)
3. ADIL (ZAMİR)
İsmin yerine geçici olarak kullanılan ve nesneleri temsil veya işaret yoluyla karşılayan
kelimelere zamir denir. Aslında zamirlerin kelime olarak anlamı belirsiz, fakat kapsamı
oldukça geniştir.
Mesela, Baybars özel ismi sadece belli bir kişiyi ifade ederken bu ismin yerine de
söylenebilecek o zamiri temsil veya işaret yoluyla binlerce kişi, eşya veya nesne yerine
kullanılabilir.
Zamirler de tıpkı isimler gibi çekimlenirler. Bazı zamirlerin çekiminde kökte değişikliğin
olması (ben -bana, sen – sana) önemli bir ayrıntıdır. Zamirleri isimlerden ayıran diğer bir
özellik de edatlara bağlanırken ek almalarıdır: koyun gibi, dostluk için; sen gibi , o için
senin gibi, onun için.
ZAMİR ÇEŞİTLERİ
a) Kişi Zamirleri
Kişi adları yerine kullanılan ben, sen, o, biz, siz, onlar kelimeleridir. Bunlardan ben teklik
birinci kişiyi (konuşanı), sen teklik ikinci kişiyi (dinleyeni), o teklik üçüncü kişiyi (adı geçeni,
orada olmayanı), diğerleri ise bunların çokluk şekillerini karşılar.
Kişi zamirlerinden daha kuvvetli bir anlam taşıyan kendi kelimesi dönüşlülük zamiri olarak
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
9
da bilinir: kendim, kendin, kendisi, kendimiz, kendiniz, kendileri.
b)İşaret Zamirleri
İsimleri (veya nesneleri) işaret yoluyla karşılayan bu, şu, o, bunlar, şunlar, onlar (öteki, beriki)
kelimeleridir.
c) Soru Zamirleri
İsimleri (veya nesneleri) soru yoluyla karşılayan kim, ne (hangisi) kelimeleridir.
d) Belirsizlik Zamirleri
İsimleri (veya nesneleri) belirsiz bir biçimde karşılayan kimse, herkes, (kimi, çoğu, biri,
bazısı, birkaçı, falan, filan, falanca, şey...) gibi kelimelerdir.
4. BELİRTEÇ (ZARF):
Zarflar bazı açılardan sıfatlara benzer. Bir kelimenin zarf olduğunu, tıpkı sıfatlar gibi, söz
dizimi yardımıyla anlarız. Zarfların söz dizimindeki yeri dikkate alındığında zarfların
genellikle fiilleri niteledikleri görülür. Zarf, fiillerle birlikte bir sıfatı ve kendi cinsinden bir
sözcüğü de niteleyebilir. Zarfların cümledeki yerleri tahmin edilebilir. Sıfatlar gibi
derecelendirme yaparlar. Teklik ve çokluk şekilleri yoktur. Fiiller gibi çekime girmezler.
İsimlerin varlıkları ya da kavramları karşıladığını, fiillerin ise hareketleri, oluşları
karşıladığını belirtmiştik. Varlıkların nasıl belli nitelikleri varsa, fiillerin de belli nitelikleri
vardır. İsmin niteliğini bildiren sözcüklere sıfat demiştik. Fiillerin niteliğini bildiren
sözcüklere de zarf diyoruz.
“Güzel bir evde oturmak istiyorum.” cümlesinde “güzel” sözcüğü “ev” isminin niteliğini
bildiriyor, onun nasıl olduğunu açıklıyor. Öyle ise bu sözcük sıfat görevindedir. Aynı sözcük;
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
10
“Bu ev uzaktan daha güzel görünüyordu.” cümlesinde “görünmek” fiilinin nasıl olduğunu
bildiriyor. İşte bu durumda “güzel” sözü zarftır.
Kısaca zarflar fiillerle ilgili sözcüklerdir. Bunun dışında, sıfatın, adlaşmış sıfatın veya başka
bir zarfın derecesini bildiren zarflar da vardır. Zarfları beş başlık altında aşağıda
inceleyeceğiz:
a)Durum Zarfları: Fiilin durumunu yani nasıl yapıldığını bildiren sözcüklerdir. Fiile sorulan
“nasıl” sorusuna cevap verir.
O, hızlı koşardı. (Nasıl koşardı?)
Çok tatlı gülümsüyor. (Nasıl gülümsüyor?)
Bu günler zor geçecek. (Nasıl geçecek?)
Yukarıdaki cümlelerde altı çizili sözler durum bildiren zarflardır. Bu sözcüklerden sonra isim
gelseydi sözcükler sıfat olacaktı. Zarfın mutlaka fiillerden önce gelmesi şart değildir. Zarfla
fiil arasına başka sözcükler girebilir.
“Dışarıdan kesik kesik köpek havlamaları geliyordu.” cümlesinde “kesik kesik” zarfıyla onun
nitelediği fiil arasına başka öğe girmiştir. Elbette bu zarfın özelliğini değiştirmez.
b)Zaman Zarfı: Fiilin ne zaman yapıldığını bildiren sözcüklerdir. Fiile sorulan “ne zaman”
sorusuna cevap verir.
Tatilden dün dönmüşler.
Akşama bizde toplanıyoruz.
Artık buradan gitmelisin.
Yukarıdaki cümlelerde altı çizili sözcükler fiilin zamanını bildirdiklerinden zarf
görevindedirler.
c)Yer – Yön Zarfı: Fiilin yöneldiği yeri bildiren sözcüklerdir. Fiile sorulan “nereye”
sorusuna cevap verir ve ek almaz. Bu tür zarfların sayısı bellidir. “Yukarı çık, ben de
geliyorum.” cümlesinde, fiile “Nereye çık?” diye sorarsak, “yukarı” cevabı gelir. Ek de
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
11
olmadığına göre yer – yön zarfıdır. Eğer cümle “Yukarıya çık.” şeklinde olsaydı, sözcük isim
görevinde kullanılmış olacaktı.
“Aşağı indi.“, “Yukarı çıktı.“, “Geri geldi.“, “İleri gitti.“, “İçeri girdi.“, “Dışarı çıktı.“, “Öte
gitti.“, “Beri geldi.” cümlelerinde yer yön belirten sözcükler yer zarflarıdır.
d)Azlık – Çokluk (Miktar) Zarfları: Zarflar içinde çok değişik özellikler gösteren
sözcüklerdir bunlar. Fiilin, sıfatın, zarfın, adlaşmış sıfatın miktarlarını bildirebilen geniş bir
kullanım alanına sahiptir. Bu zarflar “ne kadar” sorusuna cevap verir.
“Pastadan biraz alabilir miyim?”cümlesinde “alabilir miyim” fiiline “Ne kadar” sorusunu
sorarsak “biraz” cevabı gelir. İşte fiilin miktarını bildiren bu sözcük zarftır. Bu tür zarflar
sıfata sorulan “ne kadar” sorusuna da cevap verebilir.
Örneğin; “Çok güzel bir kitaptı.” cümlesinde “kitap” isimdir. “Nasıl kitap?” diye sorarsak
“güzel” sıfatı cevap verir. “Ne kadar güzel?” diye sorarsak “çok” cevabı gelir. İşte sıfatın
derecesini bildiren “çok” sözcüğü zarftır. Çünkü burada çok olan güzelliktir.
Bu tür zarflar, başka bir zarfın derecesini de bildirebilir. Bu durumda zarfa sorulan “ne kadar”
sorusuna cevap verir. “Çok hızlı koşuyor.” cümlesinde “koşuyor” fiildir. “Nasıl koşuyor?”
diye sorarsak “hızlı” zarfını buluruz. “Ne kadar hızlı?” diye sorduğumuzda ise “çok” cevabı
gelir. Zarfın derecesini bildiren bu sözcüğe de zarf diyoruz.
Bunlar adlaşmış sıfatların da derecelerini bildirebilir. “Bu plan en yaşlılar da göz önüne
alınarak hazırlandı.” cümlesinde “yaşlılar” adlaşmış sıfattır. Buna “Ne kadar yaşlı?” diye
sorarsak “en yaşlılar” cevabı gelir. Yaşlıların derecesini bildiren “en” sözü zarftır. Örnekleri
çoğaltalım.
O, bu derse pek çalışmadı. (Fiilin zarfı)
Pek sağlam bir ayakkabıya benzemiyor. (Sıfatın zarfı)
Pek akıllısın sen de! (Adlaşmış sıfatın zarfı)
“Ne kadar” sorusu elbette sadece zarfı buldurmaz. “Fazla mal göz çıkarmaz.” cümlesinde altı
çizili sözcük “mal” isminin miktarını bildirdiği için sıfattır. Çünkü isimlerin zarfı olmaz. “Bu
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
12
kadar çok arabayı nasıl taşıyor bu köprü?” derken “çok” sözü “araba” isminin sıfatı, “bu
kadar” sözü de “çok” sıfatının zarfıdır.
Bazen cümlede birden fazla zarfın veya sıfatın olması, aklımızı karıştırabilir.
“Sevimli , sarışın bir çocuk içeri girdi.” cümlesinde “çocuk” isim, “sarışın” sıfat, “sevimli”
sıfattan önce geldiği için zarfttır, gibi bir yanlış düşünceye kapılmayalım. Bir sözcüğün,zarfın
ya da sıfatın zarfı olması sadece “ne kadar” sorusuna cevap vermesiyle, yani derece
bildirmesiyle mümkündür. Bu cümlede ise altı çizili bütün sözcükler ismin sıfatlarıdır.
e)Soru Zarfı: Cümlelerde zarfları bulmak için kullandığımız sorular vardı. Bunların hepsi –
nereye hariç – soru zarflarıdır. “Nasıl bu kadar güzel konuşuyor?“, “Gittiği yerden ne zaman
dönecek?“, “Ne kadar hızlı yüzüyor?“, “Neden söz vermesine rağmen gelmiyor?“, “Ne gülüp
duruyorsun iki saattir?” cümlelerinde altı çizili sözcüklerin hepsi soru zarfıdır.
Zarflar anlamsal açısından çeşitli alt gruplara ayrılırlar. Zarflar içinde en önemli grubu durum
zarfları oluşturur. Birçok isim ve sıfat durum zarfı olmaya elverişlidir. “Hızlı koş, çabuk gel,
açık konuş” gibi örneklerde fiilleri niteleyen kelimeler durum zarfıdır. Zaman zarfları (yarın,
dün, yarın, şimdi vb.) fiili zaman yönüyle belirtirken; yer zarfları (ileri, geri, aşağı, yukarı,
içeri, dışarı) fiilin nerede yapıldığını açıklar. “En, daha, pek, az, çok” gibi kelimeler azlık-
çokluk zarfları; niçin, nasıl gibi kelimeler de soru zarflarıdır
5. İLGEÇ (EDAT):
Tek başlarına anlamları olmayan, başka kelimelerle öbekleşerek değişik ve yeni anlam ilgileri
kuran, birlikte kullanıldıkları kelimelere cümlede anlam ve görev kazandıran
kelimelere edat denir.
Bazı dil bilgisi kitapları bağlaçları, edatları ve ünlemleri bir araya getirerek edatlar başlığı
altında şu şekilde sınıflandırır:
-Bağlama edatları bağlaçlar
-Son çekim edatları edatlar
-Ünlem edatları ünlemler
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
13
Edatların Özellikleri ve Örnekler
Türkçede isimler ve fiiller anlamlı kelimelerdir. Edatlar ise tek başlarına anlam
ifade etmezler; ancak cümlede anlam kazanır veya sadece diğer kelimelere
anlam katarlar.
"için, kadar, -E kadar, gibi, göre, ile, üzere, yalnız, -E karşı, sanki, ancak, -dEn beri, -E doğru"
Kelimeler arasında çeşitli anlam ilişkileri kurduğu için edatlara yardımcı
kelimeler de denir.
Ders çalışmak için odasına çekildi. (amaç)
Kurt gibi acıkmıştım. (benzerlik)
Edatlar önceki kelimeyle sonraki kelime arsında anlam ilgisi kurar. Bağlaçtan ve
zarflardan farkı, yeni bir anlam ilgisi koruyor olmasıdır.
Sözlüden yine zayıf almış. (zarf)
Eve gittim, fakat onu bulamadım. (bağlaç)
Konuşmak üzere ayağa kalktı. (edat)
Edatlar cümleden çıkarılınca cümlenin anlamında bir eksiklik, daralma veya
bozulma olur.
Güneş gibi başı göklere erdi. >edat çıkarılınca> Güneş başı göklere erdi.
Tek başlarına kullanamazlar. Başka kelimelerle birleşerek sıfat ya da zarf
görevli öbekler oluştururlar.
Dağ gibi adam yok oldu gitti. (sıfat öbeği)
Sen de benin kadar çalışsan... (zarf öbeği)
Tek başlarına iken isim, sıfat, zarf, bağlaç olarak kullanılabilir. Bu durumda
edat olmaktan çıkar:
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
14
Karşı köyde akrabaları vardı. ( sıfat)
Derenin karşısına geçtik. (ad)
Her söylenene karşı çıkıyor. (birleşik fiilde isim)
Bana doğruyu söyle. (isim)
Doğru söze ne denir? (sıfat)
Lütfen doğru oturun. (zarf)
Beride bir adam duruyor. ( isim)
Beri taraf oldukça dikenli. (sıfat)
Biraz beri gel. (zarf)
Bir ömür boyu yalnız yaşadı. ( zarf)
Biz bu dünyada hep yalnızız. (isim)
Parkta oturan yalnız adam onun babasıydı. ( sıfat)
Meyveler güzel, yalnız biraz renksiz. (bağlaç)
Bazı edatlar sadece hâl ekleri ile birlikte kullanılırlar. Bazıları da üzerlerine ek
alabilirler:
-e kadar, -e doğru, -den beri; bu kadarını, senin gibisi
Cümlede veya isim tamlamasında isim görevi alabilir; ek-fiil alarak yüklem
olabilir.
Bu paranın ne kadarı sizin? (iyelik eki almış, isim gibi kullanılmış, nesne olmuş)
Her şey bıraktığım gibiydi. (ek-fiilin "di"li geçmiş zaman çekimi ile isim gibi kullanılmış,
yüklem olmuş)
Edat grupları (edat ve edattan önceki kelimenin oluşturduğu kelime grubu)
cümlede çoğunlukla zarf veya edat tümleci olur.
Sabaha kadar ders çalıştık. (zarf tümleci)
Eve doğru yürüdüm. (edat tümleci)
BAŞLICA EDATLAR
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
15
"ile"
"Araç, alet, neden, zaman, birliktelik" ilgisi kurar.
Ankara'ya uçakla giderler. (araç)
Bizi boş vaatlerle kandırdılar. (araç)
Hasan yaşlı annesiyle oturuyordu. (beraberlik)
Arabanın gürültüsüyle irkildi. (neden)
Baharla birlikte leylekler de geldi. (zaman)
"-le" şeklinde bitişik de yazılabilir.
Çocuk ile>çocukla
Araba ile>arabayla
"ne ile, kiminle" sorularına cevap verir.
Sözünüzü balla kesiyorum. (araç)
Yar ile sohbet ne güzel. (birliktelik)
Not: "ile" kelimesi "ve" gibi kullanılırsa bağlaç olur.
Bir kola ile simit aldım. (kola ve simit)
Soyut bir kelimeyle öbekleşirse edat değil "durum zarfı" olur.
Öfkeyle kalkan zararla oturur. (nasıl, öfkeli ve zararlı)
Sevinçle boynuma sarıldı. (nasıl, sevinçli bir hâlde, durum zarfı)
"gibi"
Benzetme edatlarındandır.
Yalın hâldeki kelimelerle birlikte kullanılır.
Benzetme, eşitlik anlamları katar.
Birlikte kullanıldığı kelime ile birlikte sıfat, zarf ve isim olabilir.
Adamın demir gibi bileği vardı. (sıfat, benzetme)
Kurşunlar, yağmur gibi yağıyordu. (zarf, benzetme)
Uyandığı gibi yataktan fırladı. (zarf, anında, zaman anlamı katmış)
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
16
İsim veya zarf gibi kullanıldığında cümle öğeleri oluşturur. Bu durumda ek
alabilir.
O anda utançtan ölecek gibiydi. (isim, yüklem)
Onun gibisi nerede bulunur? (isim, özne)
Bu edatın yerini bazı ekler alabilir:
Şöyle garip bencileyin. (benim gibi)
Kadınsı bir gülüşü vardır onun. (kadın gibi)
"sanki"
Benzetme edatıdır.
"san" ve "ki"nin birleşiminden oluşmuştur.
Bu edatı bulunduran cümlelerde "sanmak, zannetmek" anlamları vardır.
"benzetme, uyarı, sözüm ona, sözde, inanmama" anlamları katar.
Sanki gece olmuş. Gibi, öyle zannedersin
Biri kapıyı çalıyor sanki. gibi, öyle zannediliyor
Sanki bütün kabahat benim. sözde, inanmama, öyle zannediliyor
Aldın da ne kazandın sanki? uyarı, ne kazandığını sanıyorsun?
Gelseydi ne olurdu sanki? ne olacağını sanıyordu ki?
Sanki bu da mı güzel? Öyle mi sanıyorsun?
Kısa öyküde daha başarılı sanki öyle gibi.
Not: "sanki" edatıyla "gibi" edatı bir arada kullanılırsa anlatım bozukluğu ortaya çıkar:
Sanki beni dövecek gibiydi. (yanlış)
"Beni dövecek gibiydi." ya da "Sanki beni dövecekti."
"kadar, -E kadar"
Benzetme edatlarındandır.
Yalın hâldeki veya -E yönelme eki almış kelimelerle kullanılır.
"kadar" şeklinde kullanıldığında üzerine ek alabilir.
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
17
"Karşılaştırma, benzerlik, eşitlik, yaklaşıklık, ölçü" anlamları katar.
Biz de onlar kadar başarılıyız. (eşitlik, benzerlik, ölçüsünde)
Gül kadar güzelsin. (benzerlik)
Mektubu okuyunca köyünü görmüş kadar sevindi. (gibi)
Bir ton kadar kömür almış (ölçü, aşağı yukarı)
Yüz kadar asker evin önünden geçti. (ölçü, aşağı yukarı)
Birlikte kullanıldığı kelimeyle isim, sıfat ya da zarf oluşturur.
Biz bu kadarına da alışığız. (isim)
İçmiş kadar olduk. (zarf)
Ne kadar güçlü bir adam... (zarf)
Evin deniz kadar havuzu var. (sıfat)
Ad tamlamasında ad (tamlanan) olarak da kullanılabilir.
Vefasızlığın bu kadarını da görmemiştim. (isim, ad tamlamasında tamlanan)
"kadar" kelimesi zarf tümleci de yapar, edat tümleci de:
Dershaneye kadar gidelim. (edat tümleci)
Akşama kadar çalıştık. (değin anlamında, zarf tümleci)
"için"
-"Amaç, neden, özgülük, görelik, karşılık" bildirir.
-"Hakkında, nedeniyle, yüzünden, maksadıyla" anlamlarını ifade eder.
-Yalın hâldeki ya da iyelik eki almış kelimelerle birlikte kullanılır.
-İsim olarak kullanıldığında üzerine ek alabilir.
Bu edatla kurulan söz öbekleri, cümlede genellikle edat tümleci olarak kullanılır.
Çalışmak için başvurdu. (amacıyla, başvurunun amacı, sebebi)
Sınavı kazanmak için çalışmak gerekir. (sınavı kazanmanın şartı)
Sıkıldığı için dışarı çıktı. (neden, dışarıya çıkmanın sebebi)
Bu ayakkabıyı babam için aldım (özgülük)
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
18
Bu iş için kaç lira ödedin? (karşılık)
Senin için sorun yok tabi. (görelik)
Bizim için ne diyorlar? (hakkımızda)
Sizin için üç kişilik yer ayrıldı. (aitlik)
Tüm bu hazırlıklar bizim içindi. (isim, yüklem)
Vatan için ölenler yüreğimizde yaşarlar. (amaç, özne)
"-E" yönelme hâl eki ve "üzere", "-E göre", "diye" edatları bazı durumlarda bu
edatın yerini tutabilir:
Bu ayakkabıyı babam için aldım > babama aldım.
Uyumak için odasına çekildi>uyumak üzere
Senin için iyi bir gündü>sana göre
Ne için söyledin sanki?>ne diye
"üzere, üzre"
"Amaç, koşul, zamanda yakınlık, gibilik" anlamları katar.
Sorunu halletmek üzere gidiyorum. (amaç, için)
Kitabı yarın vermek üzere alabilirsin. (şartıyla, koşul)
On dakika konuşmak üzere kürsüye çıktı. (için, amaç)
Acele edin, güneş batmak üzere. (zamanda yakınlık)
Konuştuğumuz üzere yarın buluşacağım. (gibilik)
Bu edatın üzerine ek gelebilir:
Tam da yola çıkmak üzereydik.
"-E göre"
Yönelme hâl ekiyle birlikte kullanılır, yani bu eki almış kelimelerden sonra gelir.
Kendi üzerine de ek alabilir.
"Görelik, uygunluk, yönünden, bakımından ve karşılaştırma" anlamları katar.
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
19
Başbakana göre enflâsyon düşük. (açısından)
Ayağını yorganına göre uzat. (bakarak, ölçüsünde, uygunluk, kadar)
Allah dağına göre kış verir. (uygunluk)
Anlatılanlara göre ikisi de suçluymuş. (bakılırsa, yönünden)
Siz bana göre daha gençsiniz. (karşılaştırma)
Kemal, Hasan'a göre daha uzundu. (karşılaştırma)
Bana göre ayakkabınız var mı? (uygunluk)
"-cE" eki bu edatın yerini tutabilir.
Bence bu iş burada biter. (bana göre)
"karşı"
"-E" yönelme hâl ekiyle kullanılarak "için, hakkında, yönelme, ilgili olma"
anlamları katar.
Edebiyata karşı ilgim vardı. (hakkında, yönelik)
Denize karşı bir balkonu var. (yönelik)
Zaman bildiren kelimelere eklenip "doğru, sularında" anlamları katar ve zarf
öbeği oluşturur.
Yağmur sabaha karşı yeniden başlamıştı. (doğru)
Sabaha karşı uyuyabildim. (zarf öbeği)
Not: "karşı" kelimesi isim ve sıfat olarak kullanılabilir; birleşik fiil yapabilir.
Karşı köyde akrabaları vardı. (sıfat)
Derenin karşısına geçtik. (ad)
Her söylenene karşı çıkıyor. (birleşik fiil)
"diye"
Amaç ve neden ilgileri kurar.
Terfi edeyim diye yağcılık yapıyor. (amaç)
Yağmur yağıyor diye dışarı çıkmadı. (neden)
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
20
"doğru"
Yönelme eki ile birlikte kullanılarak yön bildirir.
Ormana doğru yürüdük.
Bana doğru bakıyor.
Zamanda yakınlık bildirerek zarf öbeği de oluşturur.
Akşama doğru geldiler. (zarf öbeği)
Ad, sıfat ve zarf da olabilir. Bu durumlarda edat değildir.
Bana doğruyu söyle. (isim)
Doğru söze ne denir? (sıfat)
Lütfen doğru oturun. (zarf)
"dolayı, ötürü"
Ayrılma hâl ekiyle birlikte neden ilgisi kurar.
Zayıflıktan dolayı sık sık hastalanıyor.
Çalışmadığından ötürü canı sıkılıyor.
"-den" ekiyle de aynı anlam sağlanır.
Sıkıldığımdan dışarı çıktım.
"karşın, rağmen "
Yönelme ekiyle birlikte karşıtlık ilgisi kurar.
Çok uğraşmama karşın başaramadım.
Tanımamasına rağmen onu takdir ediyordu.
"beri"
"-dEn" ayrılma hâl ekiyle birlikte eylemin başlangıç yerini ve zamanını belirler.
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
21
Dün akşamdan beri görülmedi.
Okuldan beri hiç susmadı.
Yıllardan beri bu köyde yaşamaktalar.
Kar, sabahtan beri yağıyor.
"beri" kelimesi ad, sıfat, zarf da olabilir. Bu durumda edat değildir.
Beride bir adam duruyor. (isim)
Beri taraf oldukça dikenli. (sıfat)
Biraz beri gel. (zarf)
"yalnız"
İsim, sıfat, zarf ve bağlaç olarak kullanılabilen bu kelime "sadece, bir tek" anlamına
gelmek şartıyla edat olarak da kullanılabilir. Bu yönüyle diğer kelime türlerinden ayırt
edilebilir.
Bir ömür boyu yalnız yaşadı. (tek başına, zarf)
Biz bu dünyada hep yalnızız. (tek başına, isim)
Parkta oturan yalnız adam onun babasıydı. (tek, sıfat)
Meyveler güzel, yalnız biraz renksiz. (ama, bağlaç)
Cebinde yalnız yol parası vardı. (sadece, edat)
Beni yalnız sen anlarsın. (sadece, bir tek)
"ancak"
"yalnız, sadece, özgülük, sınırlandırma, olsa olsa" anlamları katar.
Seni ancak ebediyyetler eder istiab (sadece)
Onu ancak para ilgilendirir. (sadece, bir tek)
Bu işten ancak Hasan Usta anlar. (sadece)
Bu kömür ancak üç ay yeter. (en fazla, olsa olsa)
Sabah çıktılarsa akşama ancak gelirler. (belki, ihtimal)
"değil"
İsim cümlelerinin yüklemini olumsuzlaştırır.
Yolumu kesen bu değildi.
Olumsuz eylem cümlelerini olumlu; olumluları da olumsuz yapar:
Bu haberi duymamış değiliz. duymuşuz
Bu haberi duymuş değiliz. duymamışız
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
22
"mi"
-Soru edatıdır.
-Farklı anlam ilgileri kurar.
-Ek alabilir.
Babanız İstanbul'dan döndü mü? (soru)
Onu gördüm mü sinirleniyorum. (zaman)
Sıcak mı sıcak bir havaydı. (pekiştirme)
Çalıştın mı her şeyi başarırsın. (koşul)
EDAT İLE BAĞLACIN KARIŞTIRILMAMASI
1. Edatlar cümlenin bir öğesi olurken, bağlaçlar bir öğe özelliği göstermez. (Öğe içinde
yer alabilirler).
Sabaha karşı eve gelmişlerdi. (Edat-Zarf Tümleci)
Kitapları ve defterleri çantasına koydu. (Nesne) ("Ve" bağlacı nesneleri birbirine
bağlamıştır.)
2. "İle, yalnız, ancak" gibi kelimeler hem edat hem bağlaç görevinde kullanılabilir.
Cümle içindeki anlamı bu nedenle önemlidir. Ayrıca şu pratik yolla bu kelimelerin edat mı,
bağlaç mı olduğunu anlayabiliriz:
"İle" yerine "ve" getirilebiliyorsa; "ile" bağlaçtır.
Defter ile kalemi çantaya koydum. (bağlaç)
Arkadaşları ile konuşmuyordu. (edat)
(Birincisinde "ve" gelebildiği için bağlaç; ikincisinde "ve" kullanılamadığı için edattır.)
"Yalnız, ancak" kelimeleri yerine "ama" bağlacı getirilebiliyorsa, bu kelimeler bağlaçtır.
"Sadece" kelimesi getirilebilirse bu kelimeler edat olur.
Almak isterim ancak param kalmadı. (bağlaç)
Bu işi ancak sen yapabilirsin. (edat)
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
23
3. Edatlar cümleden atılamaz. Cümle anlamsızlaşır. Bağlaçlar cümleden çıkartılınca
cümlenin anlamı daralsa da cümle anlamsızlaşmaz.
Senin gibisini görmedim. / Senin görmedim.
(Cümle anlamsızlaştı. Bu nedenle "gibi" edattır.)
Koştum ama yetişemedim. / Koştum yetişemedim.
(Cümle anlamını pek kaybetmedi. Bu nedenle "ama" bağlaçtır.)
DİKKAT! Bu özellik her zaman için geçerli olmayabilir...
6.BAĞLAÇ
Kendi başına bir anlamı olmayan, cümlede eş görevli söz ya da söz öbeklerini hatta cümleleri
birbirine bağlayan sözcüklerdir.
Bağlaçlar edatlardan farklı olarak cümle içinde bağladıkları sözlerin görevlerinde herhangi bir
değişme yapmazlar, cümleden çıkarıldıklarında anlamda değişme olsa bile bozulma olmaz.
Kimi bağlaçlar bağlayacakları sözcüklerin arasında kullanılır.
"Çiçekçiden karanfil ve gül aldım."
Kimi bağlaçlar cümleleri birbirine bağlar:
"Eve gidiyorum, ama yine geleceğim."
cümlesinde "ama" bağlacı iki cümleyi birbirine bağlamıştır.
"Kitabı verdi, fakat geri almadı."
"Ankara’ya gitmedim, çünkü işim düşmedi."
"Pek dikkat çekmedi, oysa güzel bir filmdi."
"İki yıldır hiç görmedim, yalnız arada bir telefonlaşırız."
"Hem koşuyor hem bize lâf yetiştiriyordu."
"Ya işinizi güzelce yapın ya da bu işten vazgeçin."
"Üniversiteyi bitirdi, hatta öğretmenliğe bile başladı."
BÖLÜM -4 SÖZCÜK TÜRLERİ - I
24
Bu bağlaçların dışında özelliği olan, yazımı yönünden eklerle karışan bağlaçlar da vardır.
Bunların en önemlileri "de" ve "ki" bağlaçlarıdır.
Edatlarla ya da diğer sözcük türleriyle karışan bağlaçlar da vardır. Bunlar "yalnız, ancak, bir,
tek" gibi edatlardır. Bu sözcükler kullanıldıkları cümlelerde "sadece" anlamını veriyorlarsa
edat; "fakat" anlamını veriyorlarsa bağlaç görevindedirler. Bunları cümleler üzerinde
gösterelim.
"O kadından şikâyet eden yalnız sen değilsin."
"Benim sözümü bir sen dinlemezsin zaten."
"Bu odaya ancak beş kişi sığar."
"Tek bu olay değil, daha birçok sebep var beni kızdıran."
cümlelerinde altı çizili sözcükler "sadece" anlamına geldikleri için edat göreviyle
kullanılmışlardır. Aynı sözcükleri değişik görevlerde de kullanabiliriz.
"Ben gelirim, yalnız yol parasını siz ödersiniz."
"Söylediklerine inanmıyorum, ancak benim yapabileceğim bir şey yok."
cümlelerinde altı çizili sözcükler "fakat" anlamına geldiklerinden bağlaç olarak
kullanılmışlardır.
7.ÜNLEM
Yalnız başına anlamı olmayan, cümle içinde, sevinme, korku, özlem, kızma gibi duyguları
anlatan ya da seslenme bildiren sözcüklere ünlem denir.
Ünlemlerin cümledeki söyleyişe göre anlam kazanır.
"A, kim gelmiş?"
"Yazık, çocuk hasta olmuş!"
"Eyvah, çantam otobüste kaldı!"
"Tüh, yine yanlış yaptım!"
Cümlelerindeki altı çizili kısımlar ünlemdir.
BÖLÜM 8–SÖZCÜK TÜRLERİ
25
1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamı bir sıfatla sağlanmıştır?
A) Bu güzel kalemleri nereden aldın?
B) Bu alet nasıl çalışıyor, anlatır mısın?
C) Hangi kitabı alacağını biliyor musun?
D) Tiyatroda kaç kişilik yer ayırttın?
E) Karadeniz gezisine kimler katılıyor?
2.(I)Gölün iklimi ılımandır. (II) Gölün çevresini boydan boya bağ, bahçe ve meyvelik. (III) İçi
dersen balık kaynıyor. (IV) 21 çeşit balık yaşıyormuş gölde. (V) Göçmen kuşlar, burada
soluklanıp karınlarını doyurmadan yollarına devam etmiyor. (VI) Anlaşılan, kuşlar ağzının
tadını biliyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde sıfat tamlaması vardır?
A.I.ve II. B) II. ve III. C) III. ve IV D) IV. ve VE) V. ve VI.
3. Türemiş sıfatlar, adlarla fiillerin kök ya da gövdelerine yapım ekleri getirilerek oluşturulur.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu yolla yapılmış sıfat vardır?
A) Ağlayan göz, merhametli olur.
B) Gülün binbir çeşidi vardır.
C) Herkesin kısmeti kendine göredir.
D) Her derde bir çare bulunur.
E) Arkadaşın iyisi yola çıkınca belli olur.
4. İsim tamlamalarında tamlayan ile tamlanan arasına sözcük ya da sözcük öbeği girebilir.
Aşağıdaki dizelerin hangisinde bu kurala uygun bir isim tamlaması vardır?
A) Bütün gemicilerin ruhu bende yaşıyor
B) İçimi güldürmüyor sensiz ay ışıkları
C) Herkesin dünyada varsa bir yeri
D) Sevmiyorum suyunda yıkanmamış rüzgârı
E) Dünyada taşınacak bir kuru başınız var
5. Zamirler, isimlerin yerini tutan sözcükler olduğundan isimler gibi tamlama kurabilir, hal
eki alabilir.
BÖLÜM 8–SÖZCÜK TÜRLERİ
26
Buna göre, aşağıdakilerin hangisinde altı çizili zamir yalın haldedir?
A) Neye karar vermiştin bu açıklamalardan sonra?
B) Sonuçları öğrenince öncelikle kimi arayacaksın?
C) Hangimiz olanları daha güzel anlatır sizce?
D) Elindeki kitabı kaça aldın?
E) Nerede dünyayageldi büyük şairimiz?
6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir sözcük hem belirtme hem niteleme sıfatı
almıştır?
A) Dükkân sahibi, şu genç adammış.
B) Tatlı dilli, yumuşak huylu biriydi.
C) Üzerinde kot pantolon ve mavi gömlek vardı.
D) Bizimle on dakika kadar ilgilendi.
E) Her konuyu iyi niyetle tek tek anlattı.
7. "Açık" sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde zarf görevinde kullanılmıştır?
A) Bu saatte açık dükkân bulman zor.
B) Bugün hava çok açıktı.
C) Eve girince açık camları kapattı.
D) Benimle açık konuşsan iyi olur.
E) Dev gemi, açıklarda yol alıyordu.
8. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru zamiri veya soru sıfatı yoktur?
A) Niye sana yardım etmeme izin vermiyorsun?
B) Bu kalemi kimden aldın?
C) Daha önce nerede çalışmıştınız?
D) Hangi gün bize gelmeyi düşünüyorsun?
E) Yarınki pikniğe kaç kişi gelecekmiş?
9. İsmin karıştı ismin
Söylediğim her türküye
BÖLÜM 8–SÖZCÜK TÜRLERİ
27
Sen öyle güzelsin ki
Öyle güzelsin ki Türkiye
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Özel isim B) Belirtme sıfatı
C) Kişi zamiri D) Bağlaç
E) Durum zarfı
10. İsim tamlamalarında tamlayan ile tamlanan arasına sözcük ya da sözcük öbeği girebilir.
Aşağıdaki dizelerin hangisinde bu kurala uygun bir isim tamlaması vardır?
A) Bütün gemicilerin ruhu bende yaşıyor
B) İçimi güldürmüyor sensiz ay ışıkları
C) Herkesin dünyada varsa bir yeri
D) Sevmiyorum suyunda yıkanmamış rüzgârı
E) Dünyada taşınacak bir kuru başınız var