metal i̇şçileri bülteni-şubat 2010

8
TEKEL işçilerinin sermaye sınıfının kölelik dayatmalarından biri olan 4C saldırısına karşı başlattıkları direniş ikinci ayını geride bıraktı. İki aydır TEKEL işçileri sermayenin her türlü saldırısına karşı yılmadan direnmeye devam ediyorlar. Sermaye hükümeti “Yattıkları yerden para kazanıyorlar!” yalanlarıyla toplumu kandırmaya çalışırken TEKEL işçileri verdikleri mücadeleleri ile kazandıkları hakları sermaye sınıfına teslim etmeyeceklerini, insanca çalışma ve yaşam koşullarından vazgeçmeyeceklerini gösteriyorlar. AKP dışındaki düzen partileri bu ekmek ve onur mücadelesini kendilerine siyasi rant yapma hevesiyle sokaklarda gezerken TEKEL işçileri bu yalancı takımının peşine takılmıyor, kendi yolundan yürüyorlar. Kararlılıklarını da “Ölmek var, dönmek yok!” sloganı ile haykırıyorlar. Sendika ağaları sindiremedikleri bu kararlılığı denetim altında tutup sermaye sınıfına pazarlamaya çalışırken TEKEL işçileri kararlılıkları ile onlara da hak ettikleri kâbus dolu günleri yaşatıyor, miting kürsülerini, sendika binalarını işgal ediyor, on yıllardır bir hayal olduğu iddia edilen dayanışma grevini ve genel grev tartışmalarını tüm işçi sınıfının gündemine sokuyorlar. Ülkenin dört bir yanından TEKEL işçilerinin özlük haklarını savunmak adına başlattıkları bu direniş işçi sınıfının direnişidir. TEKEL işçileri, bugüne kadar elindeki her türlü hakkı gasp edilen, sesini çıkaramayan, sendikal ihanetlerle satılan işçilere yürünmesi gereken yolu göstermiştir. Tüm işçi sınıfı için olduğu gibi metal işçileri için de TEKEL direnişi derslerle doludur. Çalışma koşulları sürekli ağırlaştırılan ancak örgütsüzlüklerinden dolayı suskun kalan metal işçileri TEKEL işçilerinin bu kararlı mücadelesini rehber edinmelidir. Her saldırıya sessizce boyun eğen Çelik- İş üyesi metal işçileri; miting kürsülerinde bol keseden atan, fabrikalara gelince TEKEL’in adını ağzına almayan ihanetçi Türk Metal’in üyesi metal işçileri bu kararlı direnişi kendilerine örnek almalıdır. Konfederasyonlarca alınan dayanışma grevi kararını fabrikalarda bildiri okuyarak kuşa çeviren, TEKEL işçilerinin yanındayız açıklamaları yapıp 17 Ocak mitingin ancak birkaç yüz işçisini götüren Birleşik Metal’in üyesi metal işçileri bu direnişi örnek almalıdır. Çünkü bu direniş, sermaye sınıfının kendisine ve onun işbirlikçilerine karşı nasıl bir tutum almamız gerektiğini, kararlı bir mücadelenin nasıl da birçok şeyi değiştirdiğini göstermektedir. Bugün artıları ve eksileriyle birlikte TEKEL direnişinin deneyimlerini kuşanmak, kendi mücadelesini bu derslerle büyütmek tüm işçi sınıfı ile birlikte en başta öncü metal işçilerinin görevidir. Bugün tüm işçi sınıfı ile birlikte metal işçilerinin geleceği de TEKEL işçileri gibi direnmeye bağlıdır. Bunun için, TEKEL işçilerinin kazanması tüm işçi sınıfının kazanması, kaybetmesi tüm işçi sınıfının kaybetmesi demektir. TEKEL direnişi yenildiği anda sermaye sınıfı çok daha pervasızca saldıracaktır. Oysa TEKEL direnişi işçi sınıfının birleşik direnişinin gücü ile kazandığı anda, bugüne kadar kaybettiğimiz haklarımızı geri alma, yenilerini kazanma günü de gelmiş demektir. TEKEL direnişinin kazanması için öncü metal işçilerini oldukça önemli görevler bekliyor. TEKEL işçilerinin geleceği ve kendi geleceğimiz için bu görevlerimize dört elle sarılalım. TEKEL direnişinin ateşini fabrikalarımıza taşıyalım, ülkenin dört bir yanına yayalım. Harekete geçmeyen sendika yönetimlerinin yakasına yapışalım, ayak direyenlerin üstünden geçelim. Sermaye azgın saldırılarına işçi sınıfının birleşik direnişi ile yanıt verelim. TEKEL direnişi direnişimiz, mücadeleyi büyütmek görevimizdir! İşçi Bülteni Özel Sayı No: 532 * Şubat 2010 “Sınıfa karşı sınıf” METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Upload: kizilbayrak

Post on 17-Mar-2016

228 views

Category:

Documents


4 download

DESCRIPTION

Metal İşçileri Bülteni-Şubat 2010

TRANSCRIPT

Page 1: Metal İşçileri Bülteni-Şubat 2010

TEKEL işçilerinin sermaye sınıfının kölelik dayatmalarından biri olan 4C saldırısına karşı başlattıkları direniş ikinci ayını geride bıraktı. İki aydır TEKEL işçileri sermayenin her türlü saldırısına karşı yılmadan direnmeye devam ediyorlar.

Sermaye hükümeti “Yattıkları yerden para kazanıyorlar!” yalanlarıyla toplumu kandırmaya çalışırken TEKEL işçileri verdikleri mücadeleleri ile kazandıkları hakları sermaye sınıfına teslim etmeyeceklerini, insanca çalışma ve yaşam koşullarından vazgeçmeyeceklerini gösteriyorlar.

AKP dışındaki düzen partileri bu ekmek ve onur mücadelesini kendilerine siyasi rant yapma hevesiyle sokaklarda gezerken TEKEL işçileri bu yalancı takımının peşine takılmıyor, kendi yolundan yürüyorlar. Kararlılıklarını da “Ölmek var, dönmek yok!” sloganı ile haykırıyorlar.

Sendika ağaları sindiremedikleri bu kararlılığı denetim altında tutup sermaye sınıfına pazarlamaya çalışırken TEKEL işçileri kararlılıkları ile onlara da hak ettikleri kâbus dolu günleri yaşatıyor, miting kürsülerini, sendika binalarını işgal ediyor, on yıllardır bir hayal olduğu iddia edilen dayanışma grevini ve genel grev tartışmalarını tüm işçi sınıfının gündemine sokuyorlar.

Ülkenin dört bir yanından TEKEL işçilerinin özlük haklarını savunmak adına başlattıkları bu direniş işçi sınıfının direnişidir. TEKEL işçileri, bugüne kadar elindeki her türlü hakkı gasp edilen, sesini çıkaramayan, sendikal ihanetlerle satılan işçilere yürünmesi gereken yolu göstermiştir.

Tüm işçi sınıfı için olduğu gibi metal işçileri için de TEKEL direnişi derslerle doludur. Çalışma koşulları sürekli ağırlaştırılan ancak örgütsüzlüklerinden dolayı suskun kalan metal işçileri TEKEL işçilerinin bu kararlı mücadelesini rehber edinmelidir. Her saldırıya sessizce boyun eğen Çelik-İş üyesi metal işçileri; miting kürsülerinde bol keseden atan, fabrikalara gelince TEKEL’in adını ağzına almayan ihanetçi Türk Metal’in üyesi metal işçileri bu kararlı direnişi kendilerine örnek almalıdır. Konfederasyonlarca alınan dayanışma grevi kararını fabrikalarda bildiri okuyarak kuşa çeviren, TEKEL işçilerinin yanındayız açıklamaları yapıp 17 Ocak mitingin ancak birkaç yüz işçisini götüren Birleşik Metal’in üyesi metal işçileri bu direnişi örnek almalıdır.

Çünkü bu direniş, sermaye sınıfının kendisine ve onun işbirlikçilerine karşı nasıl bir tutum almamız gerektiğini, kararlı bir mücadelenin nasıl da birçok şeyi değiştirdiğini göstermektedir.

Bugün artıları ve eksileriyle birlikte TEKEL direnişinin deneyimlerini kuşanmak, kendi mücadelesini bu derslerle büyütmek tüm işçi sınıfı ile birlikte en başta öncü metal işçilerinin görevidir. Bugün tüm işçi sınıfı ile birlikte metal işçilerinin geleceği de TEKEL işçileri gibi direnmeye bağlıdır.

Bunun için, TEKEL işçilerinin kazanması tüm işçi sınıfının kazanması, kaybetmesi tüm işçi sınıfının kaybetmesi demektir. TEKEL direnişi yenildiği anda sermaye sınıfı çok daha pervasızca saldıracaktır. Oysa TEKEL direnişi işçi sınıfının birleşik direnişinin gücü ile kazandığı anda, bugüne kadar kaybettiğimiz haklarımızı geri alma, yenilerini kazanma günü de gelmiş demektir.

TEKEL direnişinin kazanması için öncü metal işçilerini oldukça önemli görevler bekliyor. TEKEL işçilerinin geleceği ve kendi geleceğimiz için bu görevlerimize dört elle sarılalım. TEKEL direnişinin ateşini fabrikalarımıza taşıyalım, ülkenin dört bir yanına yayalım. Harekete geçmeyen sendika yönetimlerinin yakasına yapışalım, ayak direyenlerin üstünden geçelim.

Sermaye azgın saldırılarına işçi sınıfının birleşik direnişi ile yanıt verelim.

TEKEL direnişi direnişimiz,

mücadeleyi büyütmekgörevimizdir!

İşçi

Bül

teni

Öze

l Sa

yı N

o: 5

32

*

Şub

at 2

01

0

“Sınıfa karşı sınıf”

METAL İŞÇİLERİ

BÜLTENİ

Page 2: Metal İşçileri Bülteni-Şubat 2010

Kartal’dan Birleşik Metal-İş üyesi bir işçi ile

TEKEL direnişi üzerine konuştuk…

“TEKEL direnişi bir

başlangıç noktası olabilir!”Ben Çelik İş üyesi bir metal işçisi olarak TEKEL

işçilerinin özlük haklarını korumak için verdikleri mücadeleyi oldukça anlamlı buldum, bu direnişle dayanışmayı yükseltmeyi görev bildim. Bunun için de fabrikamızda işçi arkadaşlarla birlikte, direnişe destek olmak için sendikamızdan TEKEL işçilerinin 23 günlük direnişini sahiplendiğimizi ve destek eylemleri örgütlemek istediğimizi ilettik. Ama Hak-İş merkezli sendika bürokrasisinin bunun mümkün olmadığını bize ileten ihanetçi tutumuyla karşılaştık. Daha sonra ise masa başında altına imza attıkları iş bırakma kararını bile uygulamaya yanaşmadı bu ihanetçiler. Zaten açıktan grev kırıcı bir rol de oynadılar.

Hak-İş ve ona bağlı Çelik İş yönetimlerinin bu tutumu açıktan sermaye işbirlikçiliğidir. Ama bu işbirlikçi hainler şunu bilsinler ki, TEKEL işçilerinin yaktıkları ateş gün gelir kendilerini de yakar. Ne diyelim? Gün olur bunların hepsinin hesabı yine o yıllarca uyuttukları işçiler tarafından sorulur.

Yaşasın sınıf dayanışması!Çelik-İş üyesi bir metal işçisi

Ben İzmir Bakırçay’da Türk Metal’in örgütlü olduğu bir fabrikada çalışan bir demir çelik işçisiyim. İşçi sınıfının kurtuluş mücadelesinin gerekliliğini yüreğinde hisseden bir işçi olarak haftalardır TEKEL işçilerinin onurlu direnişini büyük bir ilgi ile takip ediyorum. Fabrikamda da bu direnişin önemini işçi arkadaşlarla tartışıyor, bu kararlılığı örnek almamız gerektiğini anlatıyorum.

Bu direnişi tüm işçi sınıfı ile birlikte biz metal işçilerinin de örnek alması gerektiğini düşünüyorum. Bunun ise iki nedeni var. Birincisi, içinde bulunduğumuz çalışma ve yaşam koşulları. O kadar kötü ve ağır şartlar altında çalışmamıza rağmen halen yeterince örgütlü olmadığımız için güçlü ve kararlı bir mücadele veremiyoruz. Bu nedenle TEKEL işçilerinin kararlılığını örnek almamız gerekiyor. İkincisi ise, TEKEL işçilerinin sendika ağalarına karşı aldıkları tutumdur. Tüm direniş boyunca sendika ağalarının direnişin içini boşaltma, yarı yolda bırakma girişimlerine rağmen TEKEL işçileri direnişlerine büyük bir kararlılıkla sahip çıktılar, gerektiğinde kendilerini satmaya kalkan sendika ağalarının yakalarına yapıştılar. 17 Ocak’ta gerçekleşen mitingde genel grev kararını ilan etmeyen ihanetçileri kürsüden kovdular.

İşte bu kararlılık özellikle benim gibi Türk Metal adındaki faşist çetenin örgütlü olduğu fabrikalarda çalışan işçiler için oldukça önemli bir örnek. Çünkü işçilerin bir araya geldiğinde, kendi güçlerine güvendikleri ihanet şebekeleri de dahil hiçbir kuvvetin kendilerine engel olamayacağını gösteriyor. İşçilerin kararlılığının bu hainleri nasıl köşeye sıkıştırdığını gösteriyor.

Tabii bu arada bizim ihanetçi Türk Metal ağalarının hala alınan eylem kararlarına uymadıklarını da söylemeliyim. Her ne kadar temsilcilerini toplayıp Ankara mitinginde gövde gösterisi yapsalar, TEKEL işçilerinin yanında olduklarını söyleseler de ben çalıştığım fabrikada bununla ilgili hiçbir şey görmedim. 17 Ocak mitingini bizlere haber vermediler, temsilcilerini ve kendi yalakalarını götürerek orada boy göstermeye çalıştılar. Ayrıca geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen iş bırakma eylemleri de bizim fabrikamızda uygulanmadı. Bu konuların hiçbiri bugüne kadar temsilcilerin ağzından bir kere bile gündeme gelmedi.

Çünkü onlar da TEKEL işçilerinin kararlılığından korkuyorlar. Kendilerini koltuklarından edecek bu anlamlı örneği kendi elleri ile göstermek istemiyorlar. Çünkü bu kararlılığın yarın kendi örgütlü oldukları fabrikalarda da ortaya çıkmasından, yıllardır sırtımızdan elde ettikleri rantın hesabının sorulmasından korkuyorlar.

Şunu söylemeliyim ki korkmakta da haklılar. Bugünkü sessizliğimiz mutlaka bir gün son bulacak. Bir gün mutlaka bir araya gelerek örgütlü bir şekilde patronların ve bu ihanet şebekesinin karşısına dikileceğiz. Bizler Bakırçay’dan bir grup demir-çelik işçisi olarak zaten bunun için sürekli bir şekilde çaba harcıyoruz. Artık Metal İşçileri Birliği çatısı altında yürüttüğümüz çalışmalar ve verdiğimiz mücadele ile TEKEL işçilerinin direniş kararlılığını Bakırçay’a taşımaya çalışıyoruz. Tüm metal işçisi arkadaşlarımı da TEKEL işçilerinin bu kararlılığını örnek almaya, Metal İşçileri Birliği çatısı altında patronlardan ve ihanetçi çetelerden hesap sormaya çağırıyorum.

Kahrolsun sendika ağaları!Yaşasın sınıf dayanışması!

Türk Metal üyesi bir demir-çelik işçisi

TEKEL işçilerinin direnme kararlılığını örnek alalım!

Çelik İş yönetimi TEKEL işçisine sırtını döndü…

İhanetin hesabımutlaka sorulacak!

- TEKEL direnişi hakkındaki düşüncelerini öğrenebilir miyiz?- Ankara’nın karına, soğuk havasına aldırmadan direnen TEKEL

işçilerin mücadelesini bir işçi olarak sahipleniyor ve direnişi tüm işçi sınıfının direnişi olarak görüyorum. Tayyip diyor ya ben yatan işçiye para vermem diye, asıl yatan kendisi. Hatta yatmakla kalmıyor yattığı yerden ülkeyi satıyor. Bizlerin tek kurtuluş yolu ise bu asalakların olmadığı bir düzendir. Ankara’da TEKEL işçileri, İstanbul’da itfaiye ve belediye işçileri ve ülkenin birçok yerinde işten atılan işçileri gördükçe bunun gereğine daha çok inanıyorum.

- TEKEL direnişinden çıkarılması gereken en önemli ders sizce nedir?- İşçiler birlik olmalı, herkes aynı ağızdan konuşmalı. TEKEL işçilerinin

verdikleri ilk ders budur bence. Diğeri bir ders ise sendika ağalarıyla nasıl mücadele etmemiz gerektiğine ilişkindir. Sendikaların durumu ortada, sendikalarımızı yeniden kazanmak için izlememiz gereken yolu TEKEL işçileri göstermektedir. 17 Ocak mitinginde olduğu gibi gerektiğinde kürsüleri işgal etmeli, oturdukları sırça köşklerde kapılarına dayanmalıyız.

Şunu da ekleyeyim ki, eğer TEKEL işçisi kazanırsa bu işçi sınıfı için de iyi bir kazanım olacaktır. Uzun zamandır suskun olan işçi sınıfı için TEKEL direnişi bir başlangıç noktası olabilir. Yeniden ayaklanır, yeniden kazanmaya başlayabiliriz diye düşünüyorum.

2 METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Page 3: Metal İşçileri Bülteni-Şubat 2010

Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu bulunan Eko Endüstri ve Depar Yedek Parça fabrikası önünde direniş var. Birleşik Metal İş Sendikası’nda örgütlenen işçilerden 14’ü 25 Ocak günü işten çıkartıldı. İşçiler o günden beri kapı önünde direnişlerini sürdürüyorlar.

Beko, Arçelik gibi firmalara çanak anten, Ford’a yedek parça üretimi yapan, Fransa’ya da jimnastik aletleri ihraç eden fabrikada toplam 133 işçi çalıştırılıyor. İşçilerin çoğu Turgutlu, Bağyurdu ve Kemalpaşa’dan geliyor. İçeride çalışan işçilerin bazısı sigortasız çalıştırılırken, fabrikada işçi sirkülâsyonu da yoğun.

Direniş üzerine Birleşik Metal İş İzmir Şube Başkanı Ali Çeltek ile görüştük:

- Eko Depar Metal’deki örgütlenme ve direniş sürecini anlatır mısınız?

- 3-4 aydan beri örgütlenme çalışması yürütüyorduk. İşyerindeki belli başlı arkadaşlarla görüşme halindeydik. İçeride komitemizi kurduk. Son 4 ay içerisinde %70 çoğunluğa ulaştık.

Örgütlenmedeki yaşanan sorunlardan birisi, işçi sirkülasyonunun yoğun olması ve işçilerin çoğunluğunun 6 aydan düşük süreli çalışmış olması. Örgütlenme sürecinde ustabaşılardan bazıları da bu çalışma içerisinde yeraldılar.

29 Aralık 2009’da Çalışma Bakanlığı’na yetki başvurumuzu yaptık. Bir yandan içerden haber uçurulması, diğer yandan Çalışma Bakanlığı’nın işyerine metal işkolu listesinin ulaştırması ile işveren sendikalaşma faaliyetinden haberdar oldu. İçerde işçilere dönük baskılar yapılmaya başlandı.

İçeride baskıların artmasıyla beraber işletme ortağı Zeki Yöndem ile görüştüm ve artık muhatabının sendika olduğunu, işçilere dönük herhangi bir baskı, işten çıkarma karşısında hakkımızı arayacağımızı, tavrımızı koyacağımızı belirttim.

İlk olarak 22 Ocak’ta 2’si sendikalı, 1’i sendikasız olmak üzere 3 işçi işten atıldı. Hafta sonu olduğu için hızla toplantı alarak, Pazartesi’den itibaren olabilecek toplu işçi çıkarmalara karşı hazırlandık. 25 Ocak günü sabah 7.30’dan itibaren fabrika önünde beklemeye başladık. İşbaşı yapacak olan 2 işçiyi, cezalandırma amacıyla kapıda beklettiler. Polis getirttiler. Daha sonra da işletmenin diğer ortağı Egemen Ekrem Demiröz geldi. Konuşmaların ardından işçileri içeri aldılar.

Aynı gün normal şartlarda 18.00’da paydos eden fabrikadaki arkadaşlarımızı gece 22.00’a kadar istifa edin baskısıyla tuttular. Ve en sonunda da 4’ü kadın 14 arkadaşımızı işten çıkardılar. Hatta bu kadın işçilerden bir tanesi, içerideki baskılar üzerinden TCK’nın 118. maddesine göre savcılığa ve emniyete suç duyurusunda bulunmuştu.

Ertesi gün de burada beklemeye başladık. İçeride işçilere dönük baskılar hala sürüyor. Tutanaklar tutuluyor. İşçilerin bölümleri değiştiriliyor, işçiler niteliklerine göre farklı bölümlerde çalıştırılıyor. Bu süre içerisinde istifa eden arkadaşlarımız da oldu. Onları tekrar kazanmaya dönük çabalarımız da var.

-Son olarak önümüzdeki sürece dair neler söylemek istersiniz?Sonuç itibariyle, işçi arkadaşlarımızın işe geri alınması talebiyle

direnişimizi sürdürüyoruz. Bakanlık başvurusunu yaptık. Yetkinin gelmesini bekliyoruz. Amacımız burada toplu sözleşme düzeninin gelmesidir. Bunun için hukuki, demokratik ve yasal haklarımızı kullanıyoruz. İşe iade davalarımızı açtık.

Burada 133 insan çalışıyor. İşçiler bize inandığı, arkamızda durduğu sürece biz onları bırakmadık. Burada da toplu sözleşme hakkını elde edene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz

Eko-Deparişçisidireniyor!

Kocaeli Gebze’de ilçesinde kurulu bulunan ve otomotiv yan sanayi alanında üretim yapan Akkardan fabrikasında kriz bahane gösterilerek sendikal örgütlenmenin tasfiyesine girişildi. Fabrikada çalışan Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi 108 işçi işten atıldı.

Direniş başladı DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası

Gebze Şubesi’nin örgütlü olduğu Akkardan fabrikasında çalışan işçiler, işten atma saldırısına karşı 12 Şubat günü fabrika önünde aileleriyle birlikte direnişe başladı.

28 Ocak’ta ekonomik kriz bahanesi ile 96 işçi ve 12 idari personeli işten çıkartan Akkardan patronu geçtiğimiz yıl Şubat ayından bu yana ‘Kısa Çalışma Ödeneği’ uygulamasının devam ettiği fabrikada ödenekten yararlanma süresinin dolmasının ardından toplu işçi kıyımına girişti.

Serdaroğlu: “Yeni bir TEKEL yaratılır” Bir komitenin işverenle yaptığı görüşmeden

sonra açıklama yapan Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, “Akkardan’da yeni bir TEKEL yaratılmak istenilmiyorsa işçilerin taleplerinin dikkate alınması gerektiğini aksi takdirde büyük bir direnişle karşılaşılacağını” söyledi.

Akkardan işçisi Ayhan Yanık ise, Akkardan’da yapılmak istenenin sendikal örgütlenmenin tasfiye etmek olduğunu söyledi. Fabrikanın önünden işe geri dönene kadar ayrılmayacaklarını söyledi.

Babasına destek amacıyla fabrika önüne gelen lise öğrencisi Bahar Yılmaz ise, babası ve tüm işçiler işe geri dönene kadar fabrika önünden ayrılmayacağını söyledi.

Isızu’da işçi

kıyımı!Uzunca bir dönemdir

kısa çalışma ödeneğinden yararlanan Isızu’da da işten çıkarmalar gündemde. Isızu geçtiğimiz günlerde İMKB’ye yaptığı bildirimle toplu işçi çıkartmaya gideceğini duyurdu. Fabrikada yaşanan gelişmelere karşı ise Birleşik Metal yönetimi halen bir açıklama yapmadı.

Akkardan’da direniş!

3METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Page 4: Metal İşçileri Bülteni-Şubat 2010

Ben grevde olan Asemat işçisi Fırat Yıldırım. Grevimizin 1. yılını bitirmiş bulunuyoruz. Geriye dönüp baktığımızda büyük bir coşkuyla başlayan, yılın sonunda ise oldukça sönükleşen, fakat herhalükarda bizlere büyük tecrübeler kazandıran bir yılı geride bıraktık.

Şimdi size özetle bu bir yılı anlatmak istiyorum. En başından başlamak gerekirse; toplu sözleşme sürecinde krizi fırsat bilen işveren, kabul edilemez bir sözleşmeye imza atmamızı istedi. İşçiler olarak bunu kesinlikle kabul etmeyecek ve en büyük silahımız olan grevi kullanacaktık. İşverenin tüm oyunlarına karşın bizler, birlikteliğimizi bozmayarak ezici çoğunlukla oylamada greve evet kararını aldık. Büyük bir coşkuyla fabrikayı terk ettik, fabrika önünde grev ateşimizi yakmaya başladık. Grevde de birlikteliğimizi bozmak için işverenin oyunları devam etti. Fakat asla birlikteliğimize zarar veremedi. Çünkü biz haklı olduğumuzu biliyor ve kazanacağımıza inanıyoruz.

Grevin 4. aylarında işveren grev kırıcısı işçilerle grevdeki arkadaşlarımızın makinelerini çalıştırmaya başladı. Bizde müthiş derecede moral bozukluğuna sebep olan bu girişimi durdurmak için fabrika önünde militan eylemlere başladık. Ama her defasında sendikamızın yöneticileri bizleri yatıştırdı ve “Yasal yoldan halledeceğiz” vaatleriyle eylemlere son vermemizi istedi. Bizler de yasal sürecin sonunu beklemeye koyulduk. Fabrikaya müfettişler, hâkimler getirildi. Tutanaklar tutuldu. Fakat hiçbir şekilde fabrikanın çalışması engellenemedi.

Bizler o zaman anladık ki biz işçilerin karşısında sadece Asemat patronu değil, yasaları, polisi, müfettişi, hâkimiyle bütün bir sistem duruyor. Şurası bizler için o kadar açık ki; grevi başarıya

götürecek yolda ne yapılacaksa biz işçiler yapacaktık. Sendikamız bize yasal yoldan destek olmaktan başka bir şey sunamıyor. Militanca tutum takınacak, grev kırıcılarını ikna etmenin tüm yollarını bularak devreye sokacaktık. Öte yandan sendikanın, işçilere vermesi gereken sınıf bilincini vermek için de bir çaba içerisinde olmadığı görülüyor.

Bütün bu olaylar karşısında işçilerde moral olarak büyük bir çöküntü ve birliktelikte çatlaklar yükselmeye başladı. Bir grup işçi sendikadan istifa edip içeri girmek için patronlarla görüştü. Sendika değiştirmek isteyen grup da oldu. Fakat diğer ilerici işçiler bunları frenleyerek, kendi sendikamız ve bu bütünlükle içeri girme kararını aldık.

Grevin 1. senesine yakın kısmında, işveren daha da pervasızlaşarak fabrika içerisinde başka bir fabrika kurarak üretime devam etti. Onun için de hâkimler, müfettişler geldi inceleme yaptı. Fabrikadan çıkarken fabrika müdürüyle kol kola gülüşerek çıkıp gitti. Sonuç mu? Söylenen şu: “Tabi ki çalışmaya devam edecek fabrika!” Adeta “Siz işçiler kim oluyorsunuz ki koca fabrikanın durmasını istiyorsunuz, haddinizi bilin” gibi bir cevaptı bu. Bu olanlar bardağı taşıran son damla oldu. Bir kaç arkadaşımız sendikadan istifa edip mahkemelere tazminatları için başvurdular. Bir kaç arkadaşımız işverenin davetine uyup, sendikayı bırakıp grev kırıcısı oldu, içeride çalışıyor.

Şimdi, grevin 1. yılı itibariyle 58 kişiyle başladığımız direnişe 38 kişiyle devam ediyoruz. Bu kalanlar direnişe sonuna kadar devam edecek, ediyoruz.

Yaşasın onurlu direnişimiz!Yaşasın işçilerin birliği!Yaşasın sosyalizm!

“Metal İşçileri Birliği etrafında kenetlenelim!”

- Toplantı hakkında neler düşünüyorsun?- İlk önce toplantıyı gerçekten anlamlı buluyorum.

Çünkü böyle bir birliğe havzamızda çok büyük bir ihtiyaç vardı. Sendikalar yerine getirmeleri gereken görevleri zaten üstlenmiyorken bir de sendikasız olan demir çelik fabrikalarını düşünün. Örgütsüz olunduğu için patronların avcundayız. Ayrıca başka sanayi bölgelerinden arkadaşların da bu toplantıda olduğunu görmek yalnız olmadığımızı anlamak açısından iyi oldu.

- Birliğin havzadaki etkileri nasıl olabilir?- Şimdiye kadar havzada çıkartılan Demir Çelik

İşçileri Bülteni vardı. Bülten bizi sömürenleri ve onların kuklası olan satılmış sendikacıları rahatsız ediyordu. Bundan sonra Metal İşçileri Birliği’nin etkisi daha fazla olacaktır. Çünkü patronlar karşılarında işçilerin kendisinin oluşturduğu bir birlikle karşı karşıya kalacak.

- Birliğin havzada örgütlemek için neler yapılabilir?

- Havzada çalışma şartlarını beğenmeyen birçok işçi var, ilk önce bu işçilere ulaşabilmesi gerekiyor birliğin. Bunun için ilk olarak birliğin iyi ve güçlü bir tanıtımı gerekiyor. İşçiler kendi aralarında bile konuştuklarında böyle bir birliğin varolduğundan bahsetmeliler. Öncü işçilerin bir araya getirilmesi başarıldığında buz zaten kırılmış sayılır. Demir Çelik İşçileri Bülteni bunu şimdiye kadar azda olsa başarmış durumda.

- Son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?- Metal İşçileri Birliği’nin havzada patronlar

karşısında bir güç olmasını istiyorum. Buradan havzada çalışan tüm arkadaşlara sesleniyorum. Artık yalnız olmadığımızın farkına varalım. Haklarımız ve geleceğimiz için birlik etrafında kenetlenelim.

4 METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Metal İşçileri Birliği İzmir

toplantısı sonrasında bir

demir-çelik işçisiyle konuştuk…

Bir Asemat grevcisinin kaleminden Asemat grevinin bir yılı…

Patronun keyfini militan direnişle bozamadık!

Page 5: Metal İşçileri Bülteni-Şubat 2010

Bugünü var edenleryarınları da kazanacak!

Kardeşler, fabrika sahipleri bizlerin sırtından semirirken biz emekçiler neden açlık sınırında yaşayalım. Bizler ses çıkarmadığımız sürece elimizden kazanılmış tüm haklarımız alınıyor. En son yaşadığımız kriz süreci buna açık örnektir. Kriz bahanesiyle ikramiyelerimiz, kömür paralarımız, çocuk paralarımız kesilmiş, ücretlerimizde büyük oranda kesintiye gidilmiştir. Binlerce işçi kardeşimiz işten atılarak fatura işçiye ödetilmiştir. Hiçbir şekilde kriz üretimin hızını kesmemiştir.

“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” sözü bir kandırmacadır. Bizlerin artık saflarımızı belirlemesi gerekiyor. Geleceği belirlemek için, yarına çocuklarımızı köle olarak yetiştirmemek için, işçi olduğumuzu bilmemiz ve sınıf çıkarlarımızın gerektirdiği mücadeleye hız katmamız gerekiyor.

Bizlerin temsilcisi olduklarını iddia edenlerin yaşanılan son süreçte 12 bin TEKEL işçisini bir kalemde sokağa atma çabası içerisine girdiklerini görüyoruz. Başbakan “Yetimin hakkıdır yedirmem!” diyor, “Yan gelip yattılar!” diyor ama kendi gizli servetini, bunun hangi değirmenden geldiğini saklıyor.

TEKEL işçileri bize çok güzel bir örnektir. Bizler hiçbir şekilde kendimizi bu direnişten ayrı hissedemeyiz. İşçi sınıfı mücadelesi bir bütündür. Sermayeye ve onların hizmetkârı burjuva temsilcilerine karşı kazanılacak her zafer sermaye ile giriştiğimiz sınıf savaşında bizlere çok şey kazandıracaktır.

Yarınları kazanmak için sermaye ile sınıf savaşında saflarımızı belirlememiz, birer işçi olarak işçi sınıfının mücadele saflarına katılmamız gerekiyor. Yapmamız gereken birey olmaktan çıkarak fabrikalarımızda bir bütün olarak harekete geçmektir.

Bugünü var edenler bizlersek yarını kazananlar da bizler olacağız.Burak Alüminyum’dan bir işçi

“Metal İşçileri Birliği etrafında kenetlenelim!”

“Krizin faturasını ödemiyorum! İşimi geri istiyorum” sloganıyla 14 Mayıs 2009 tarihinde Ümraniye Dudullu’daki Entes Elektronik önünde direniş ateşini yakan Entes işçisi Gülistan Kobatan, direnişin 260. gününde ilerici devrimci kurumlar ve sınıf dostlarıyla “Entes Direnişiyle Dayanışma Gecesi”nde buluştu.

31 Ocak akşamı gerçekleşen dayanışma gecesine, Ümraniye ve çevre ilçelerden işçiler, emekçiler ve gençler katıldı.

Yaklaşık 450 kişinin katıldığı dayanışma gecesinde; Ankara’da 48 gündür devam eden TEKEL direnişi önemli bir yer tuttu. “Genel grev, genel direniş!” düşüncesi öne çıktı. Direnişçi işçilerin sahneden yaptıkları konuşmalarda mücadele deneyimleri aktarıldı ve örgütlenme çağrısı yapıldı.

Dayanışma gecesinde; DESA Deri direnişinden Emine Arslan, MEHA direnişinden Cemal Okuyucu, Sinter Metal işçileri ve Ankara’daki direnişlerini sürdüren TEKEL işçilerinden Levent Şafak da yer aldı. Krizin faturasının çok yönlü hak gasplarıyla görüldüğü Ümraniye bölgesinden birçok fabrika ve atölyeden de işçiler dayanışma gecesine katılarak destek sundu.

Entes direnişçisi Gülistan Kobatan, etkinliğe katılanları selamladığı konuşmasında direnişe başlama amacını anlattı. “Krizin faturası patronlara!” diyerek başladığı direnişindeki amacının işçi ve emekçilere alınması gereken tutumu göstermek olduğunu söyledi. “Her yeri direniş, her yeri TEKEL haline getirebilmeliyiz!” diyen Gülistan Kobatan, mücadele ve direniş çağrısıyla konuşmasını noktaladı.

Kobatan’ın ardından geceye katılan direnişçi işçiler ve kurumlar da konuşmalarıyla geceyi selamladılar, mücadeleyi büyütmenin gerekliliğine vurgu yaptılar.

3 Şubat günü ise Gülistan Kobatan’ın Üsküdar 2. İş Mahkemesi’nde görülen işe iade davası Kobatan’ın lehine sonuçlandı.

Entes direnişiyle dayanışma gecesi mücadele kürsüsü oldu!...

5METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Page 6: Metal İşçileri Bülteni-Şubat 2010

6 METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

- TEKEL direnişi üzerine:1. Sınıfın direnişi haline gelen TEKEL direnişi, bir bütün

olarak sınıfın olduğu gibi metal işçilerinin de öncelikli gündemidir. Tüm ileri ve öncü sınıf güçlerinin bu bilinçle direnişle dayanışmak ve direnişi büyütmek üzere acil bir seferberlik içerisine girmeleri zorunludur.

Metal İşçileri Birliği, bu anlayış doğrultusunda bulunduğu tüm alanlarda sorumluluklarını yerine getirmek üzere hareket edecektir. Birlik bu anlayışla, direnişle dayanışmak ve direnişi büyütmek üzere merkezi olarak alınacak tüm eylem ve etkinliklere aktif olarak katılacaktır.

2. Birlik, direnişe ilişkin en belirleyici görevinin, direniş ateşini fabrikalara taşımak olduğuna inanmaktadır. Bu inancın gereği olarak, direnişle dayanışma çerçevesinde fabrika zemininde yoğun bir kitle çalışması örgütlenecektir. Fabrikalarda yürütülecek kitle çalışması, uyarma ve bilinçlendirme(bildiri, bülten gibi materyaller yoğun olarak kullanılmalı) ile aktif eylem ve direnişe çekme hedefiyle yürütülecektir. Bu anlayış doğrultusunda Birlik, yapılacak tüm merkezi eylem ve etkinliklere katılımın örgütlenmesini bir görev olarak görmektedir.

3. Birlik, hem TEKEL direnişinin başarısı için, hem de bu büyük direnişin işçi sınıfının saflarının toparlanması için sağladığı büyük imkanları değerlendirmenin koşulunun, işçi sınıfının her düzeyde örgütlülüğünün geliştirilmesi olduğuna inanmaktadır. Bu inançla, direnişin yarattığı duyarlılıklara dayanarak fabrika komitelerinden, fabrikalar arasında ileri ve öncü işçilerin yan yana gelerek oluşturacakları havza platformlarına kadar, taban örgütlenmelerinin oluşturulması ihmal edilmemesi gereken bir görevdir.

Direnişle dayanışma görevlerinin fabrika ve sanayi bölgeleri düzeyine taşınması bu türden taban inisiyatiflerinin örgütlenmesine bağlıdır. Bu inisiyatiflerin oluşturulması da dayanışma görevlerinin doğal bir sonucu olarak görülmelidir.

4. Direniş çerçevesinde belirlenen en önemli görev başlıklarından bir diğeri ise, işkolunda örgütlü sendikaların yönetimlerinin direnişle dayanışma görevlerinin gereğini yapmak üzere harekete geçmelerini sağlamak, bu doğrultuda sistematik bir taban çalışması yürütmektir.

Halihazırda bu sendikalardan Türk Metal yapılan merkezi eylemlerde Türk-İş’in korumalığını yapmaktadır. Onun dışında direnişle dayanışma çerçevesinde kılını kıpırdatmamakta, sendikal rant hesabıyla bazı merkezi eylemlere katılmaktadır. Yönetimin amacı ne olursa olsun bu eylemlere katılan Türk

Metal işçileri direnişten etkilendikleri görülmektedir. Örneğin Cuma eylemlerine Bursa’da anlamlı sayılacak katılımlar olmaktadır ve bu katılımlarda Türk Metal üyesi işçilerin coşkusu dikkat çekmektedir.

Birleşik Metal-İş Merkezi Yönetimi ile birlikte şube yönetimleri de, direnişle dayanışma çağrısı yapmakla birlikte, bunun gereğini yapmak için anlamlı bir çaba göstermemektedir. İş bırakma eylemleri bir yana yapılan en basit alan eylemlere katılımı örgütlemek için neredeyse kıllarını kıpırdatmamaktadırlar. Örneğin 17 Ocak mitingine fabrikalardan katılım neredeyse yok gibidir. 4 Şubat eylemine ise bildiri okumanın dışına pek çıkılmamıştır.

Çelik-İş yönetimi ihanetçi Hak-İş yönetiminin bu suçuna artıktır. Şubeler düzeyinde ise Gebze Şube örneğinde olduğu gibi, merkez yönetiminin ihaneti harekete geçmemenin bir bahanesi olarak kullanılmaktadır.

Birlik, sendika yönetimlerinin bu tutumlarını teşhir edecek, iş yapabilecek olanları harekete geçmeye zorlayacak, harekete geçme niyeti olmayanları da aşmak üzere taban inisiyatiflerini örgütlemeye çalışacaktır.

- İşkolunda durum üzerine yapılan değerlendirmelerde ise

özetle şu sonuçlara varılmıştır:1. Krizin faturasını metal işçilerini kesen metal patronları

cephesinden pembe tablolar çizilmeye devam ediyor. Çeşitli medya organlarına yansıyan somut verilerden de görüleceği üzere, metal patronları hem üretimde ve hem satışlarda büyüme tabloları sunuyorlar. Beraberinde açıklanan yüksek karlılık oranları ve yeni yatırımlar bu tabloyu tamamlamaktadır. Bu tablo özellikle işkolunun büyük patronları açısından krizin bir fırsata çevrildiğini göstermektedir.

2. Metal patronlarının bu pembe tablosu, metal işçilerinin derin yıkımı pahasına oluşturulmuştur. Kitlesel işçi kıyımları yapan metal patronları, işçi sayısını düşürmüşlerdir. İşçi ücretlerini düşürmüşlerdir, sosyal hakları tırpanlamışlardır. Ama iş yükünü arttırmışlardır. Artık metal işçileri daha uzun ve daha yoğun çalışmakta, ama daha az ücret daha az sosyal hak almaktadırlar. Bundan dolayı başta otomotiv olmak üzere birçok fabrikada, artan bir hoşnutsuzluk söz konusudur. Krizde keyif çatan patronlar gerçeği, ağır yıkımın altında ezilen işçilerde öfke ve tiksintiyle karşılanmaktadır. Birlik, bu tespitten hareketle önümüzdeki dönemde mücadelenin hararetinin fabrikalarda giderek yükseleceği sonucunu çıkarmakta ve tüm Birlik bileşenlerini, çalışmalarını bu gerçeğin bilinciyle örgütlemeye çağırmaktadır.

3. Sendikalar cephesinden ise şunlar ifade edilebilir: Türk Metal Sendikası, diğer sendikaların yaşadığı kan kaybı ve onlardan kopardığı bazı fabrikalar nedeniyle belli bir özgüven taşımaktadır. “İşkolunun tek sendikası” hedefi bunun ifadesidir. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, Türk Metal yönetimi, Özbek’in tutuklanmasının ardından yeni bir yapılanma içerisine girerek tekelci burjuvazinin ihtiyaçlarına uygun yeni bir görünüm edinmeye çalışmaktadır. Ulusalcı söylem ve ilişkilerin

Metal İşçileri BirliğiMerkezi Yürütme Kurulu’nun

Şubat ayı toplantısı ve sonuçları

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Şubat ayı başında yaptığı toplantıdan çıkan sonuçlar

ve alınan kararları kısaltarak yayınlıyoruz.

Page 7: Metal İşçileri Bülteni-Şubat 2010

Mail adresi:[email protected]

İstanbul - Esenyurt İşçi Kültür EviBahçeyolu Cad.Ülbeyi iş hanı Kat.1(

Prenses Düğün Salonu Üstü) Esenyurt Tel: 0.212.6204076

İstanbul - Kartal İşçi Kültür Evi DerneğiKarlıktepe Mah. Gürpınar Sok. No:26/1

Kartal Tel: 0.534.8439679

İstanbul - OSB-İMES İşçileri Derneği Yukarı Dudullu Mah. Kerem Sokak

No:5/3 Ümraniye Tel: 0.216.5403580

İstanbul - Sefaköy İşçi Kültür Eviİnönü Mah. Tolga Cad. No:65

KüçükçekmeceTel: 0.212.6977153

İstanbul - Topkapı İşçi DerneğiDavutpaşa Cad. TİM-1 İş Merkezi

Kat:3/230 TopkapıTel: 0.212.5761151

İstanbul - Tersane İşçileri Birliği DerneğiAydıntepe mh.Yüzüncüyıl cd. Yasemin

sk. No:7A TuzlaTel: 0.216.493 29 95

Ankara - Mamak İşçi Kültür EviTıp Fakültesi Cad. No:255 / B TuzluçayırTel: 0.312.3895957 - 0.537.266 55 30

Ankara - Sincan İşçi DerneğiVatan Cad. Melek Sok. No:1/9 SincanTel: 0.312.269 27 50

İzmir - Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi8075 Sok. No:11/A Kapalı Durak (Narin

Kahv. altı) Çiğli Tel: 0.232.3296436

Manisa İşçi Birliği DerneğiAnafartalar Mah. Cumhuriyet Bulv.

Adiliye Sokağı 4/1 Tel: 2374562

Adana - Sanayi İşçileri DerneğiUçak mahallesi Beşevler caddesi 20

sokak no: 7 Şakirpaşa/SeyhanTel: 4295182

Bursa - Eksen Yayıncılık BürosuSönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 HeykelTel: 0.224.220 84 92

belli ölçülerde bir yana itilmesi, daha liberal bir söylem ve ilişkilerin alınması gerek yönetimin açıklamalarından ve gerekse yayınlarından izlenebilmektedir. Bu değişikliğin sonucu tekelci burjuvazi için işbirlikçilikte değişmez bir konumdur. Türk Metal yönetiminin taşıdığı özgüvenin bir yüzünde de bu gerçek bulunmaktadır. Fakat işçiler sözkonusu olduğunda bu özgüvenin bir temeli yoktur. Çünkü fabrikalardan yansıyan bir dizi veri, Türk Metal’in tabanında ciddi bir öfke ve arayış olduğunu göstermektedir. Ancak bu öfke ve arayışın kendisine bir kanal bulamadığını, aynı zamanda başka bir sendikaya geçmek gibi bir eğilimi taşımadığını da belirtelim.

Bunun böyle olmasının en önemli nedenlerinden biri olan Birleşik Metal ise özellikle Bursa gibi bazı önemli merkezlerde Türk Metal’in örgütlenme tehdidiyle yüzyüze bulunmaktadır. Türk Metal şu haliyle bu patron teşviki yanı sıra işçileri kazanmak için de bazı işyerlerinde belirgin bir çaba içerisindedir. Bunu yaratan kuşkusuz BMİS’in pratikte Türk Metal’i aşan bir çizgiye sahip olmamasından ileri gelmektedir. Her şeye rağmen BMİS cephesinden yine de yeni örgütlenme girişimleri de gündemdedir. Bu da esasında metal işçilerinin katmerli sömürü koşullarında sendikal örgütlenme eğiliminin henüz çok belirgin olmasa da güç kazanmaya başladığının bir göstergesidir.

Çelik-İş cephesinden ise bir değişiklik yoktur. İhaneti ve işbirlikçiliği sahnenin önünde olmamanın avantajına dayanarak engelsiz icra eden bu sendikanın bünyesinde belli bir sayıda ilerici ve sosyalist geçinen sendikacının olduğu da bilinmektedir. Fakat bu sendikacılar, tüm siyasal iddialarına karşın sendikal ihanet karşısında etkisiz ve iradesizdirler. Metal İşçileri Birliği, bu çevrelerin iki yüzlülüklerini teşhir etmeli, pratik bir mücadele yürütmelidir.

4. İşkolunda sürmekte olan Sinter ve Asemat gibi uzun süreli direnişlerin ateşlerini küllenmiş durumdadır. TEKEL direnişinin ateşi de bu külleri alevlendirmeye yetmemektedir- ya da zaten bu olsun diye bir çaba gösterilmemiştir. Bunun nedenleri ve sorumluları üzerine defalarca durmuş bulunuyoruz. Bu tespitler geçerliliğini koruyor. Fakat diğer taraftan yeni direnişler de boyveriyor. Son olarak İzmir’de Eko-Depar işçileri direnişe geçtiler. Diğer direnişlerin deneyimlerinden hareketle bu direnişe yönelik müdahaleyi örgütlemeli ve yeni Sinter’lerin yaratılmasına engel olmalıyız.

- Birlik’in örgütsel hedefleri konusunda yapılan değerlendirmelerden de şu sonuçlara varılmıştır:

1. Kurultay’ın ardından son şekli verilerek basıma hazırlanan Program baskı işlemleri tamamlanarak kullanıma sokulmalıdır.(...)

2. Birlik işleyişi için belirlenen toplantıların düzenli olarak yapılması şarttır. Birlik’in belli bir olgunluğa sahip olduğu yerellerde merkezi toplantıların düzenli olarak alındığı görülmektedir.

3. Birlik’in yeni illerde ayaklarının kurulması amacıyla başlatılan girişimlerden ilk sonuçlar alınmıştır. Bu amaçla yapılan toplantıların belli bir başarıyla gerçekleştirildiği ve işleyen birlik organlarının oluşturulduğu görülmektedir.

4. Önümüzdeki aylarda başlayacak olan TİS dönemine hazırlanmak, ileri-öncü işçileri hazırlamak ve derli toplu ilk güçlü müdahaleyi yapmak üzere planlanan TİS Sempozyumu’nun 20 Haziran’da yapılması kararlaştırılmıştır. (...)

5. Kurultay’ın aldığı eğitim broşürleri çıkarma kararı doğrultusunda planlanan Türk Metal, BMİS ve Çelik-İş broşürleri için yapılan işbölümüne bağlı olarak sistemli bir hazırlık yürütülecektir.

TİS sürecine müdahale kapsamında erkene alınmak ve TİS sempozyumunun hemen arkasından son biçimini vermek üzere bir TİS broşürünün hazırlanması da gündeme alınmıştır.

(...)

7METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

İletişim adres ve telefonları...

İşçi Bülteni Özel Sayı No: 532 * Fiyatı: 25 YKr * Şubat 2010 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Ayten ÖZDOĞA N *

EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Mollaşeref Mah. Simsar Sk. 5/3 Fatih/İstanbul * Tel/Fax: 0 (212) 621 74 52 *

Baskı: Özdemir Mat. * Davutpaşa Cad. Güven Sanayi Sit. C Blok No: 242 Topkapı/İstanbul * 0 (212) 577 54 92

Page 8: Metal İşçileri Bülteni-Şubat 2010

8 Mart bundan 100 yıl önce, New York kentinde “8 saatlik iş günü” için mücadele ederken kıyımdan geçirilen tekstil işçisi kadınların anısına Dünya Emekçi Kadınlar günü olarak ilan edildi.

100 yıldır yanmaya devam eden bu ateşin sıcaklığıyla, bu yılın 8 Mart’ında yeniden ilk günün heyecanı, diriliği ve haklılığı ile alanlarda olacağız.

Bu kokuşmuş düzenin kadın üzerindeki çifte sömürüsüne hayır demek için alanlarda olacağız.

Kadın bedeni üzerindeki cinsel sömürüye hayır demek için alanlarda olacağız.

Fabrikalarda, atölyelerde maruz kaldığımız sömürü cehennemine hayır demek için alanlarda olacağız.

Bu katmerli sömürüye karşı kadın-erkek tüm işçiler olarak omuz omuza alanlarda olacağız.

100 yıl önce New York kentinde yanarak can veren 129 kadın dokuma işçisinin yüreğini kuşanacağız. Soğuğa, copa, gaz bombasına, yalana ve dolana rağmen direnen TEKEL işçisi kadınlara elimizi uzatacağız.

Sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya için yumruklarımızı birleştireceğiz!

Haydi hep birlikte, 8 Mart’ta alanlara!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü,100 yıldır yanan bir mücadele ateşidir!

8 Mart’tamücadele

alanlarına!