tkpninsesi_07_k

3
TKP’nin Sesi Bir gün Ortadoğu’yu “barıştırıp”, sonra sınır ötesi harekat başlatınca krizin buralara uğraması engellenmiş olur mu? 21 Ekim 2011 Geçtiğimiz hafta sonu TKP İşçi Okulları birçok il ve ilçede açılış toplantılarıyla başladı. Rakkamlarla Türkiye tablosu- nun ortaya konduğu ilk dersi akade- misyenler, yazarlar, tiyatrocular verdi. TKP Merkez Komitesi, her ay, gündemine aldığı siyasal konulardan biri üzerine rapor hazırlıyor. Rapor, MK’nin parti çalışmalarına ilişkin hedef ve değerlendirmelerini içeren başka metinlere yardımcı olduğu gibi, parti birimlerindeki tartışmalara da yön verme işlevini görüyor. Eylül ayı sonun- da gerçekleştirilen toplantının raporunun başlığı şöyle: “AKP iç politika alanını daraltırken dış politikada nereye açılıyor?” (http://haber.sol.org.tr/ soldakiler/tkp-mk-son-siyasi-gelismeleri-degerlendirdi-haberi-47455) Yalancının ampulü daha ne kadar yanacak? AKP efsanelerine her gün yenileri ekleniyor. Artık Tayyip Erdoğan’a İsrail’e haddini bildirmek yetmiyor; başbakanımız artık ABD’nin başkanına da “gerekli uyarılarda bulunuyor.” Buna güce, güçlüye tapınan bir kalabalık inanabilir. Ama kim ne kadar inanırsa inansın, yaratılmak istenen imaj gerçek haline gelemez, bu çark sonsuza kadar dönemez. İmajlar, balonlara üflenen hava karın doyurmaz. AKP’nin emekçileri daha uzun süre daha düşük ücretle çalıştırma arzusu ise çok somuttur. İsrail’le Hamas’ı esir değiş tokuşu için kim biraraya getirdiyse getirsin, Türkiye’de zamların bütün sektörlere, bütün mallara yayılacağı da kesindir. Bu durum karşısında AKP’nin elinden gelen gaza basmak, daha fazla hava pompalamaktır. Bir noktadan sonra bunun, şu an için inananlarda bile bıkkınlık yaratacağı açıktır. TKP bu nedenle milletvekillerine basit sorular sormuştur. Çünkü gerçekten anti-emperyalist olmak mümkündür. Çünkü bu ülkede sahtecilik için değil, hakikaten mazlumlardan yana olanlar vardır. AKP dış politikada nereye açılıyor? İşçi Okulları başladı

Upload: tkpnin-sesi

Post on 22-Feb-2016

212 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

AKP dış politikada nereye açılıyor?İşçiOkullarıbaşladı Bir gün Ortadoğu’yu “barıştırıp”, sonra sınır ötesi harekat başlatınca krizin buralara uğraması engellenmiş olur mu? Geçtiğimiz hafta sonu TKP İşçi Okulları birçok il ve ilçede açılış toplantılarıyla başladı. Rakkamlarla Türkiye tablosu- nun ortaya konduğu ilk dersi akade- misyenler, yazarlar, tiyatrocular verdi. 21 Ekim 2011

TRANSCRIPT

Page 1: tkpninsesi_07_k

TKP’nin SesiBir gün Ortadoğu’yu “barıştırıp”, sonra sınır ötesi harekat başlatınca krizin buralara uğraması engellenmiş olur mu?21 Ekim 2011

Geçtiğimiz hafta sonu TKP İşçi Okulları birçok il ve ilçede açılış toplantılarıyla başladı. Rakkamlarla Türkiye tablosu-nun ortaya konduğu ilk dersi akade-misyenler, yazarlar, tiyatrocular verdi.

TKP Merkez Komitesi, her ay, gündemine aldığı siyasal konulardan biri üzerine rapor hazırlıyor. Rapor, MK’nin parti çalışmalarına ilişkin hedef ve değerlendirmelerini içeren başka metinlere yardımcı olduğu gibi, parti birimlerindeki tartışmalara da yön verme işlevini görüyor. Eylül ayı sonun-da gerçekleştirilen toplantının raporunun başlığı şöyle: “AKP iç politika alanını daraltırken dış politikada nereye açılıyor?” (http://haber.sol.org.tr/soldakiler/tkp-mk-son-siyasi-gelismeleri-degerlendirdi-haberi-47455)

Yalancının ampulü daha ne kadar yanacak?

AKP efsanelerine her gün yenileri ekleniyor. Artık Tayyip Erdoğan’a İsrail’e haddini bildirmek yetmiyor; başbakanımız artık ABD’nin başkanına da “gerekli uyarılarda bulunuyor.”Buna güce, güçlüye tapınan bir kalabalık inanabilir. Ama kim ne kadar inanırsa inansın, yaratılmak istenen imaj gerçek haline gelemez, bu çark sonsuza kadar dönemez. İmajlar, balonlara üflenen hava karın doyurmaz. AKP’nin emekçileri daha uzun süre daha düşük ücretle çalıştırma arzusu ise çok somuttur. İsrail’le Hamas’ı esir değiş tokuşu için kim biraraya getirdiyse getirsin, Türkiye’de zamların bütün sektörlere, bütün mallara yayılacağı da kesindir. Bu durum karşısında AKP’nin elinden gelen gaza basmak, daha fazla hava pompalamaktır. Bir noktadan sonra bunun, şu an için inananlarda bile bıkkınlık yaratacağı açıktır. TKP bu nedenle milletvekillerine basit sorular sormuştur. Çünkü gerçekten anti-emperyalist olmak mümkündür. Çünkü bu ülkede sahtecilik için değil, hakikaten mazlumlardan yana olanlar vardır.

AKP dış politikada nereye açılıyor?İşçi Okulları başladı

Page 2: tkpninsesi_07_k

TKP’nin Sesi

Türkiye Komünist Partisi’nin TBMM üye-lerine yöneltip yanıt istediği 10 soru ilginç bir duruma işaret etmektedir. Bugün Türkiye’de siyaset sahnesinde söylenenlere bakılırsa, başta iktidar olmak üzere herkes anti-emperyalisttir. Muha-lefete göre iktidar emperyalizmin dümen suyunda gitmekte, iktidara göre ise muha-lefet emperyalizmin ve onun maşalarının avukatlığını yapmaktadır. Pek çok çevreye göre Kürt siyaseti emperyalizmin kullan-makta olduğu bir kozken, Kürt siyaseti de emperyalizmle işbirliği halindeki güçlerin kendilerini bitirme kararında olduklarını düşünmektedir. Sonuçta, kendi söylediklerine bakılır-sa, bu ülkede her kesim IMF ve Dünya Bankası’ndan yaka silkmektedir. Herkes zalim İsrail’e karşı Filistin halkının yanın-dadır. Mazlumdan, mağdurdan, ezilen-den, yoksuldan yana olmayan yoktur. Bugünkü küreselleşmenin ve kapitalizmin yarattığı adaletsizlik ve eşitsizlikler herke-sin dilinde dolaşmaktadır. Kimisi sağda solda ortaya çıkan “devrimleri” selamla-

makta, kimisi “yoksa Marx haklı mıydı?” diye sormakta, “kapitalizm” sözcüğü ise artık her tür kriz ve musibetle eşanlamlı kullanılmaktadır. Sahtekârlık ve laf ebeliğinde üç dönemDurum gerçekten ilginçtir. Bu ülkede çok partili rejime geçilmesinden 1990’ların başına kadar düzen partileri sosyalizmi öcü gibi göstermekten hiç geri durmazken, işçi-emekçi-yoksul edebi-yatına ara sıra ve kimi özel durumlara atıfla başvurmuşlardı. Örneğin Demirel “fukaralık sorunundan” ve “tüyü bitmemiş yetimin hakkından” söz eder, “benim köy-lümün tütününe ıspanak fiyatı verenler” diyerek emekçileri sahiplenmiş olurdu. Ecevit de geri durmaz; “toprak işleyenin, su kullananın” derdi. Bu kadarı da artık olacaktı…Bir de, bu dönemde “emperyalizm” sözü hiç ağza alınmazdı…Ancak, 1990’ların başından 2000’lere uzanan dönemde işler değişmişti. Tüm dünya gibi Türkiye’nin de yaşadığı bu

yaygın kültürsüzleşme, cahilleşme, fütursuzlaşma ve arsızlaşma döneminde işçi-emekçi-yoksul edebiyatı artık alay konusu oluyordu. Çünkü kimileri için ger-çekten “tarihin sonu” gelmiş, kapitalizmin rakipsizliği ve yıkılmazlığı ortaya çıkmış, sosyalizm tarihin derinliklerine gömül-müş, sonuçta salt laf düzeyinde de kalsa sola çalan söylem ve çıkışlara hiç gerek kalmamıştı.İşte bu kadardı…Bir de, artık emperyalizm yok, “karşılıklı bağımlılık” vardı… Gel gör ki, işler 2000’lerin başından bu yana bir kez daha değişmiş görünüyor.Öyle ki, sağda solda dile getirilen görüşle-re göre bu kez karşımızda getirdiği eşitsiz-lik, adaletsizlik ve yoksulluk yanında bir de çevreyi mahveden bir kapitalizm var. Emek sömürüsü “yer yer” kabul edilemez boyutlara ulaşırken, “adil bir küresel-leşmeyi” getirecek sosyal adalet boyutu nedense hep ihmal ediliyor. Kâr, tüketim, borç, sıcak para, cari açık vb denilirken yarınlar hiç düşünülmüyor… Dahası, emperyalizm ortalıkta cirit atıyor; savaşlar çıkarıyor, ülkeleri işgal ediyor, mazlum halkların ensesinde boza pişi-riyor, yüz binlerce insanın canına mal oluyor.İşte, şimdi de bu var; bunlar söyleniyor… Bunları hatırda tutup Türkiye’ye bakacak olursak, işin ilginçliğini daha da artıran özel bir durum karşımıza çıkacaktır. Daha önceki dönemlerde haksızlıklardan söz edip mazlum ve mağdur olanın davasını kendilerine sözde bayrak yapanlar hep muhalefetteki partilerken, bu kez mazlu-mun ve mağdurun sözcülüğüne soyunan, kapitalizmin kimi çirkin yönlerinden ve hatta emperyalizmden en fazla söz eden, iktidarda olandır!AKP’dir ve dokuz yıldır iktidardadır…

Olası kaçakları şimdiden önleme…Türkiye’ye ve AKP’ye geçmeden önce, dünyada özellikle son dönemde belirginle-şen bir eğilimden söz etmek gerekir. 1990’larla birlikte halkların “küre-selleşmeye”, “yeni dünya düzenine”, “liberalizme”,“piyasa ekonomisine”, “yönetişime” ve buna benzer şeylere açtıkları kredinin vadesi artık dolmaktadır.

Dünya kapitalizminin ABD ve Avrupa gibi merkezlerinde bir dönem alttan alta baş gösteren hoşnutsuzluklar son dönemde aktif protesto gösterilerine dönüşmektedir. Bir “kabullenmeme” durumu olduğu ve temelinde anti-kapitalist tepkilerin yattığı açıktır. Türkiye’ye dönecek olursak, AKP’nin böyle bir gelişmeye karşı önlemlerini şimdiden aldığı, bu önlemlerin başında da “kaçak yapacak” bütün nokta ve delikleri önceden tıkamanın geldiği görülmektedir. Daha açık bir deyişle AKP, yeri geldiğinde “mağdurla-rın sözcülüğü” iddiasıyla, “batı kapitalizmi” eleştirileriyle, mazlum halklara ve bu arada Türkiye’ye “yanlış yapan” dış odaklara yönelik sözde çıkışlarıyla, devrimden söz edilecekse de “bu ülkede asıl devrimleri biz yaptık” böbürlenmesiyle olası kaçakları ve merkezkaç eğilimleri şimdiden etkisiz-leştirme peşindedir. Bunun yolu da, yalan dolan, sahtecilik ve edebiyattır. AKP ve lideri, fiiliyatını edebiyatıyla örtme peşindedir.Fiiliyat, bir kamu varlığını yıllık getirisinin üçte birine satıp elden çıkarma şeklin-deyken, edebiyat “tüyü bitmemiş yetimin hakkından” söz etmektir. Fiiliyat, elektrik ve doğalgaz dahil son zamlarla ve emek düşmanı her iktidarın yaptığı gibi dolaylı vergilerle alt sınıfların belini iyice bükme yönündeyken, edebi-yat “mazlumların hamiliği” temalarıyla yüklüdür. Fiiliyat, ABD ve Obama ile halvet olunma-sıyken, işin edebiyat yanı “İran’ı emper-yalizme yem etmeme”, “Obama’ya uyarı” gibi balonların yandaş basınca şişirilme-sidir. Ancak gene de, fiiliyatın edebiyatla örtülemediği bir olgu vardır: AKP’nin bir dönem tutacak gibi görünen ikiyüzlülüğü ve sahteciliği en azından Kürt hareketi karşısında şimdilik iflas etmiş durumda-dır. Bunu ortaya çıkaran da, AKP’nin bu alandaki edebiyatının yetersizliğinden çok karşısında direngen bir güç olmasıdır.Demek ki, karşıda direnç olunca edebiyat fiiliyatı örtememekte, herkesin gerçek yüzü ayan beyan ortaya çıkmaktadır. Sonuçta, yalancının mumu da, AKP’nin ampulü de karşıdan bir direnç geldiğinde sönecektir.

21 Ekim 2011TKP Genel Merkezi Karanfil Sk. No: 58 Kat: 3 Kızılay ANKARA Tel: 0312 417 29 68 www.tkp.org.trBaskı: Kayhan Matbaacılık Güven Sanayi Sitesi C Blok No: 244 Zeytinburnu İst.

Geçtiğimiz hafta, Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi tarafından milletvekillerine 10 soruluk bir mektup hazırlandı ve gönderildi. Son dönemlerde Tayyip Erdoğan’ın sık sık “mazlumların hakkını arayan lider” görüntüsü vermesi üzerine, Başbakan dışındaki tüm milletvekillerine yönelik olarak hazırlanan mektuptaki soruların cevaplarını beklediğimizi ve bu cevapların takipçisi olacağımızı iletmek üzere meclis kapısı önünde yapacağımız basın açıklamasına katılımınızı bekliyoruz.

Tarih:18.10.2011 Saat: 12:00Yer: TBMM DİKMEN KAPISI

1. Emperyalizmin askeri-siyasi örgütlenmesi NATO’dan çıkılmasından yana mısınız?2. Ülkemizde siyasi iktidarların emperyalist ülkelerle imzaladıkları bütün gizli anlaşmaların halka açıklanmasını ister misiniz?3. Avrupalı emperyalist ülkelerin başını çektiği ve Avrupalı büyük tekellere hizmet eden Avrupa Birliği projesine ve birliğe Türkiye’nin üyeliğine karşı mısınız?4. Ülkede bulunan askeri üslerin tamamının yabancı güçlerden ve onların kontrolünden arındırılmasını uygun buluyor musunuz?5. Emperyalizmin ülkemiz üzerindeki hakimi-yetinin temeli olan ekonomik ilişkilerin ülke ve kamu yararı gözetilerek yeniden yapılandırılması gerektiğini düşünüyor musunuz?6. IMF, Dünya Bankası gibi kuruluşların Türkiye ekonomisi üzerindeki bütün söz haklarını ellerin-den almaya var mısınız?7. ABD ve diğer emperyalist ülkelerin istekleri doğrultusunda ya da onların kışkırtmalarıyla yurt dışına yollanan bütün askerlerin ülkeye geri dönmesi gerektiğine inanıyor musunuz?8. Bir siyasetçi olarak, emperyalist ülkelerin başka ülkelerin iç işlerine karışmasına her durum ve koşulda itiraz eder misiniz?9. Bugün Suriye ve Libya’daki muhalefetin ger-çekten halkçı bir karakter taşıdığını düşünüyor musunuz? Yoksa emperyalizmin bu ülkelerde kanlı bir oyun tezgahladığını, bu ülkelerdeki ikti-darlara ilişkin değerlendirmelerinizden bağımsız bir biçimde, anlamış durumda mısınız?10. Genel olarak “batılı ülkeler” ya da “em-peryalistler” demek yerine, doğrudan Alman emperyalizmi, ABD emperyalizmi, İngiliz, Fransız emperyalizmi diyebiliyor musunuz?Düşüncemiz, bu sorulara ikirciksiz “evet” diyemiyorsanız, siyaset dilinizden “emperyalizm” sözcüğünü çıkarmanızdır.

TKP ne sordu?

Yalancının ampulü daha ne kadar yanacak?Daha önceki dönemlerde haksızlıklardan söz edip

mazlum ve mağdur olanın davasını kendilerine sözde

bayrak yapanlar hep muhalefetteki partilerken,

bu kez mazlumun ve mağdurun sözcülüğüne

soyunan, kapitalizmin kimi çirkin yönlerinden ve hatta

emperyalizmden en fazla söz eden, iktidarda olandır!AKP’dir ve dokuz yıldır

iktidardadır...

Page 3: tkpninsesi_07_k

TKP’nin Sesi

Birkaç hafta önce ABD’de başlayan ve krizin sonuç-larını protesto etmeye yönelik eylemler dalga halinde diğer Batı ülkelerine uzandı. Sol Portal dahil bir dizi yayın organında, gazetelerde, tv programlarında eylem tartışılıyor, eylemcilerle söyleşiler yayınlanıyor... Peki TKP bu olguya nasıl bakıyor?Söyleşilerden kısa bir aktarımla başlayalım: “Tek bir şey yapmamız gerekmiyor, birlikte de yapmamız ge-rekmiyor. Herkesin yaşadığı sorunlar farklı. O yüzden her yerde, yani valilik seçimlerinde olabilir ya da farklı yerel platformlarda olabilir, herkes kendi sorununu dile getirmeli ve bunun için mücadele etmeli.” Bir eylemci böyle diyor. Bir başkası ise içinde bulunduğu hareketi de, kendi hedeflerini de “merkezsiz ve lidersiz” olarak niteliyor. 2008 kapitalizmin üçüncü dünya kriziydi. Bu kriz de, 19. yüzyılın sonlarındaki ilki ve 1929’a tarihlenen ikin-cisi gibi öyle kolay son bulmuyor. İlk ikisi birer dünya savaşına kadar uzanmıştı. Böylesi sonuçlarla karşılaş-tırıldığında 2008 krizinin tetiklediği rejim değişiklikleri,

küçüklü büyüklü eylemler devede kulak kalır.Bu kriz işçi sınıfı hareketinin geri çekildiği ve sosyaliz-min dünya çapında bir alternatif olarak algılanmadığı koşullarda patlak verdi. Bu nedenle tepkilerin büyük çoğunluğu sosyalizmle arasına mesafe koyuyor. Ortadoğu’da genel olarak emperyalist-kapitalist sistemin kontrolünde süreçler yaşandı. Yunanistan tepkilerin örgütlü bir işçi sınıfının ağırlığı ve bir komü-nist partinin öncülüğü altında dışa vurulduğu biricik örnek oldu. Diğer ülkelerdeki eylemlerde sol güçler ve sendikalar yer aldılar, ama etkileri sınırlı kaldı.Bilmeliyiz ki, ideolojiden, siyasetten, örgütlenmeden, öncülükten ve işçi sınıfının rolünden arınmış olmakla övünen bir eylem çizgisi kapitalizme alternatif üretemez. Mücadele devrimci bir özne tarafından yönlendirilmediği, yönetilmediği durumda hiç bir şey boşta kalmıyor. Emperyalist-kapitalist egemenler doldurur boşluğu.Bugün içinde emekçilerin de yer aldığı eylemler Batı ülkelerini sarıyor. Ama örgütlü bir öznenin yeri

doldurulamadığı için, hareketin içindeki işçi sınıfı güçleri belirginleşemiyor. Yukarıda söylendiği gibi genel ideolojik-politik ortamda da sosyalizm ağırlık taşımadığı için, hareket bir orta sınıf hareketi olarak şekilleniyor. Orta sınıf karakterinin üreteceği iki uçtan biri ham, rotasız isyancılık, diğeri uzlaşmacılıktır. İş burada kaldığında, krizin neden olduğu “gaz birikmesi” tahliye olacak, sonuçta egemen güçler kazanacaktır. 1999’da ABD’nin Seattle kentinde Dünya Ticaret Örgütünü protesto ederek yükselen “küreselleşme karşıtı hareket”in kaderi böyle olmuştu.Komünistler bütün ülkelerde benzeri süreçlerin içinde yer alır, harekete sınıf karakteri ve devrimci rota kazandırmaya çabalarlar. Önlerinde bir yandan kapitalistlerden, bir yandan da hareketin kendi zaaflarından kaynaklanan riskler vardır. Wall Street işgalinin ve benzerlerinin güçlenmesi, etkili olması ve sürmesi komünistlerin bu riskleri bertaraf etmelerine bağlı olacaktır.

HAFTANIN SORUSU Wall Street’i işgal etmek ne demek?

19 Ekim sabahına Türkiye kan içinde uyandı. Hakkari’de askerlerin öldürülmesini sınır ötesine uzanan harekat izledi. TKP Merkez Komitesi Çarşamba günü öğle saatlerinde aşağıdaki açıklamayı yaptı:

Şiddet eylemlerini kınıyoruz. Sınır ötesi harekatın durdurulmasını talep ediyo-ruz. İnsan hayatıyla oynanan bu oyunu protesto ediyoruz. Sonunda, akan kanda yeni bir zirveye çıkıldı. 26 kişinin PKK saldırısında öldürülmesinin ardından TSK birlikleri de karadan ve havadan sınır ötesi harekata başladılar...

Bu acı ve tehlikeli tablo karşısında TKP’nin ilk sözü, akan kanın derhal durdurulmasıdır. Şiddetin parçası olan, insan hayatına yönelen ve ülkemizi son derece büyük risklere sürükleyen bu tür eylem ve gelişmeleri kınıyoruz. Devlet ve hükümet yetkililerinin karşı tarafın bütün kanatlarıyla görüşebildiği, görüşmelerin milliyetçi-şoven kesimler-de bile önemli bir tepki görmediği ve AKP’nin yeni anayasa gündemini açtığı bir ortamda daha fazla kan dökülmesi açık bir çelişkidir. Bu çelişkinin varlığı, hep dile getirdiğimiz şu gerçeği göster-miştir: Gerici bir rejim kurulurken özgür-lük taleplerinin karşılanması mümkün değildir.Öte yandan sürecin sonunda varacağı noktada yine görüşmeler olacak, Kürtle-

rin ulusal taleplerini karşılamaya dönük, belki bir kısmı göstermelik, birtakım adımlar atılacaktır. Bu noktaya kan deni-zinden geçerek gidiliyor olunması da bir başka gerçeği ortaya sermektedir: Türkiye’de insan hayatı siyaset oyununun küçük bir aletinden ibarettir.Herkes düşündüğünü açıkça söylemeli-dir. Şimdiye kadar yapılan görüşmelerde taraflar neleri savunmuş, hangi noktalar-da mutabakat sağlanmış, hangi nokta-larda anlaşmazlık ortaya çıkmış; halka bütün bunlar açıklanmalıdır. Görüşme-lerin gizliliğine sığınılacak bir durum kalmamıştır: İnsanlar ölmekte, halklar birbirine düşman edilmektedir.Bu kandan eninde sonunda bir “muta-bakat” doğacaksa ve insanlar da kaza eseri ölmüyorlarsa, o halde söz konusu olan bir kan pazarlığıdır. “Barış saati” çaldığında kimin elinde hangi koz olduğu belirlenmektedir. Bu arada halklarımız birbirlerinden daha da uzaklaşmış, düşmanlıklar derinleş-miş; ne gam!TKP’nin temel meselesi ise budur. Bu kıpkırmızı günde bile sözümüz Halkların Kardeşliği içindir.

TKP Merkez Komitesi

Kan pazarlığına karşı sözümüz Halkların Kardeşliği!

21 Ekim 2011

TKP’li Öğrenciler, üniversite gençliğini 2. Cumhuriyet’e karşı mücadeleye çağıran ve bu mücadelenin tarzına ilişkin bir yön gösterme amacını taşıyan bir broşür yayınladı. “Üniversite Gençliğine Çağrı” başlığını taşıyan broşürde, Türkiye’de yaşanan dönüşüme, 2.Cumhuriyet’in nasıl bir zemine oturduğuna, bu süreçte gençliğin nesnel durumundaki olumsuz gelişmeye değiniliyor ve buna karşı verilecek mücadelede gençliğin yol haritasını tartışmaya açıyor. AKP’nin son yıllarında önemli “sorunlarından” birisi olagelmiş olan gençlik ve üniversite öğrencilerinin karşı duruşunun, 2. Cumhuriyet olarak şekillenen yeni siyasal ve toplumsal yapıya karşı nasıl bir perspektifle mücadeleyi sürdürmesi gerektiğine ilişkin bir akıl netleşmesi sağlamayı amaçlıyor.