at sineği fanzin / sayı:9

19

Upload: at-sinegi-fanzin

Post on 22-Jul-2016

222 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

 

TRANSCRIPT

Page 1: At Sineği Fanzin / Sayı:9
Page 2: At Sineği Fanzin / Sayı:9
Page 3: At Sineği Fanzin / Sayı:9

Pezevenk hayalperestin fahişe dü şleri

ikinci el hayat yaşamayı bırakmalıyız

azizim. bizim küçük ve lanet

çaresizliklerimizin ardı arkası

kesilmez. hayır, böyle devam

etmemeli bazı şeyler. bazı şeyler,

biliyor musun, hiç değişmemeli.

olduğu gibi koca bir taş yığını gibi

kalmaya devam etmeli insanlık

boyunca, sonsuza az bir zaman

kalana dek. işte şurada , sokağın

köşesinde bir kaç insan otobüs

bekliyor, hayatlarını şekillendirecek

ve yön verecek o otobüsü

bekliyorlar, otobüsler lanetlenmeli.

otobüs durakları olmamalı. koşmalı

insanlar. trafik levhaları birer

günahtır insanlığın üzerine, birer

lanet.

dediğimi işitmeye çalışmıyor musun

yoksa? tam da tahmin ettiğim gibi.

seslerin yarısı kafamın içinde oysa ki.

seni tanımıyorum bile azizim.

kimsin, neyin nesisin. sanki yaşam

boyu karşımdasın da yine de fark

edememişim gibi. yıllarca yaşadığım

yerde yeni bir eşyayı fark etmeye

benziyor. sanki yaşadığım çevreden

yıllarca soyutlanmışım gibi. sanki hiç

ait hissetmediğim yerlere kendimi

fırlatmışım ve kocaman bir taş yığını

gibi çakılmışım gibi. işte böyle küçük

ve minik elli sene süren lanet ve

pislik ve leş gibi birer kirli hayatlara

sahibiz.

halbuki söylemiştim size. uyarmaya

çalışmıştım. bu gezegenin bir

cehennem olduğunu hatırlatmaya

çalışmıştım size. önceki hayatımda

da buradaydım ben azizim. ve ondan

öncesinde de. yıllar değişiyor. sayılar

ilerliyor. saatler geçiyor.

milenyumlar atlanıyor. ama insan o

çakılı yerinde kalıyor. kalması

gerekiyordur belki de. belki de birisi

onu yerinden oynatsa evren bir

boşluğa düşüp kaybolacak gibi, taş'ı

ilerletmekten kımıldatmaktan korkar

hâle geldik.

kirli ve kötü ve şeytani insanı

yerinden edebilsek belki her şey

yoluna girerdi. ne dersin? girmez

miydi? en azından bu ihtimali göze

almaya değerdi. ya hiç ya hep. ya

insanlık yaşayacak sonsuza dek

güzel, çiçek kokulu günlere uyanacak

güler yüzlü insanlar ile, ya da leş

laboratuvar atıkları ile dolu olan

Page 4: At Sineği Fanzin / Sayı:9

evlerinin arka bahçeleri ile

somurtkan ve hayata omuz

silkmekten usanmış insanlar ile.

ah! öylesine hayalperestiz ki! senin

benimle olacak iş değil bu azizim.

tüm insanlığa, ama tüm insanlığa

ihtiyaç var. işte şu köşedeki otobüs

bekleyenler. otobüs geldi ve

gidiyorlar. işte o kahrolası iki insana

bile ihtiyacımız var. peşlerinden koş

ve ‘dünyayı kurtarmamıza yardım

edin!’ diye seslen. sence otobüsten

inerler mi? hayır. kocaman bir ,hayır.

tekrar söylüyorum HA-YIR! onlar

otobüsün götürdüğü yere giden iki

küçük sıçan sadece. işte bu. onlar

bu. ve bizler de buyuz. tam birer iki

akıllı sıçanız. sanırım aramızda bir

fark dahi yok. öylesine salağız ki.

sanırım tanrı yeryüzüne

tükürüyor,işte yağmur. sıçanlar

yağmurda evlerine kaçar mı aziz

dostum? bilmiyor musun? ben de.

sanırım eve gidip o muhteşem

yatağıma yatıp, yağmurun cama

vuruşunu dinleyeceğim. tamamen

ritmik olan o vuruş. ve sonra aklıma

ne gelecek biliyor musun? dışarıda

ıslanan insanlar. sanırım o insanların

da peşinden koşup, dünyayı

kurtarmamız gerektiğini

söylemeyeceksin değil mi? tabi ki de

söylemeyeceksin. ben de. ben gidip

miskin bir ağustos böceği misali

uyuyacağım. sevişmek için düş

kuracağım. dünya benim neyime!

şurada yaşacağım kaç sene? söyle!

ben iğrenç bir hedonistim. bunu

suratıma haykır. hemen! dünya

birleşsin ve yedi milyar ses bana

hedonist olduğumu söylesin. tam

suratıma doğru. gözlerimi

kırpmadan duymak istiyorum o sesi.

tam da burada. evet. galata

kulesinin altında duyasım var o sesi.

galata kulesinin altında olmadığımızı

ben de biliyorum. sadece buraya bir

galata kulesinin yakışacağına

değinmek istedim. ben, ki,

theodoros'un, hegesias'ın,

aristippos'un evladı. ben ki, iğrenç

insaniyet.

nefretimin sevgiye veya sevgimin

nefrete dönüşünü o denli seviyorum

ki. bu dayanılmaz ve tutkulu

diyalektiği o kadar seviyorum ki.

dudaklarımdan akan kanı dahi

şehvetle seviyorum. onun

akışganlığına bayılıyorum azizim. ve

sen eve gidecek, ve yatağına

yatacaksın. o zaman da

düşüneceksin, cama vuran o

damlalar. damlalar ve damlalar.

gidip sevdiceğini öpecek. dudaklarını

koparırcasına ısırmanı diliyorum. kan

akana kadar. ve sonrasında en yakın

otobüs durağına git ve ilk otobüse

bin.

Page 5: At Sineği Fanzin / Sayı:9

geri kalan hayatına bir otobüs ile

devam et. arkanda her şeyi

bırakarak.

taşı yerinden oynatmak istediğini

söylemiştin. işte. kendinden

başlayabilirisin belki de.

-mertcan kuranoğlu

Page 6: At Sineği Fanzin / Sayı:9

Bir deli defteri

sen de kimi zaman kayıp hissetmez

misin? sana diyorum.

hayır, belki, nadiren. kayıp niye

hissetmeliyim? ben, ben'im. şu

beden. şu kollar.

ama yine de, sahiplenilmemişlik

duygusu sende ne hissettirir ki o

hâlde?

kendi kendimin sahibiyimdir belki.

ben sadece ben'den ibaret bir et

parçası. gibi.

seni anlamıyorum. anlayamıyorum.

yıllardır seninle aynı bedeni

paylaştığımızı biliyorsun değil mi?

en azından bunun farkında olduğunu

bilmek bile güzel!

saptırma konuyu. şu bedende bile

kendimi kenden milyonlarca

kilometre ötede hissediyorum. ve

sen o kafanı çevirip bana bir defa da

olsun bakmadın.

anlamadım mı sandın? anladım. ama

seni buna terk etmek yapılacak en

faydalı yoldu.

bir insanı intihar isimli uçurumun

başında iyilik namına yalnızlığa

bırakmak hiç bir zaman için kabul

edilebilir bir yol olamaz. ne de

acımasız bir insansızsın.

belki. en iyi yoldu, ve işe yaramadı.

sanırım burada suçlanacak ben

miyim? ben bir yargıç veya bir tanrı

değilim. ayrıca bu beden senin ile

çok dolu. sen koyuyor bu beden.

geceleri mastürbasyon sonrası

döllerini benim tarafıma

döküyorsun. bir de iyilikten anlayana

bak…

küstahsın. ben seni hiç bir zaman

ölümün derin kuyularına terk

etmezdim. hep burdaydım. seni

kafamın içine almayı çalıştım. sen ise

elinden şekeri alınan somurtkan bir

çocuk rolündeydin hep! tüm yaşam

boyunca!

ben, ben'i. sen ise sen'i ilgilendirdiği

sürece hayatımın işleyişinden

şikayet etmene gerek yok. onlarca

yıldır bu beden ikimizindi. en

başından beri birer yabancıydık ama.

ayrı'ydık. kafaca. bir'dik bedence.

işi duygusallık yokuşuna sürmek ile

kaçamayacağını bilmelisin yine de.

bilirim.

iyi olur o hâlde.

senden de kaçmaya çalışmadım. her

zaman yanımdasın ne de olsa!

somutluk her şey demek değildir,

somut olarak aynı lanet bedeni

paylaşmamız seninle iyi bir ilişkimin

olduğuna kanıt olamaz.

o hâlde kafandaki hayata geri dön.

hem de şimdi. yoksa daha fazla

katlanamayacağım sözlerine.

işte. kendi ağzınla da söyledin.

‘kafamdaki dünya’. tüm hayatım

Page 7: At Sineği Fanzin / Sayı:9

boyunca elde edebildiğim ve

edebileceğim tek şey! tüm

somutluklar karşısındaki muhteşem

be ebedi hayatım ve cennetim.

bu hayat ikimize biçilmiş bir

kaftandı. sen sadece senin olanı alıp

köşene çekilmek istedin. buna sen

sebep olmadın mı?

neye sebep olmuşum?

bu durum. bu boktan hayat. bu çiş

kokan yatak. döl kokulu bir iç

çamaşarı…

terk etmek ile iyi ettin diyeceğim

neredeyse. hayatımı paylaşmak

isteyebileceğim son kişi ile aynı

bedene, aynı kafese, aynı

cehenneme tıkılmak…

bu işkence sanırım ikimiz için de

geçerli.

sensiz hayat güzel olurdu.

sensiz hayat dölsüz olurdu.

sensiz hayat bir bahçe olurdu.

sensiz hayat bir ödül olurdu.

sensiz hayat beni tanrı hissettirirdi.

sensiz hayat beni eksik hissettirirdi.

yine de. eksik. sağ tarafımsız.

-gözlerini kapadılar.

-mertcan kuranoğlu

Page 8: At Sineği Fanzin / Sayı:9

Ben de gelebilir miyim tanrım?

Sen nerelerdesin bilmiyorum,ama ben hala aynı yerdeyim.Şimdi ben mi değişmiş oluyorum sen mi ? Bana göre ben değişmemiş gibiyim,sana sorsalar sen.İkimizde aynı yerdeysek o zaman ben ordan uzaklaştımışım,sende sırtını dönmüş ilerliyorsun,bir duellodayız sanki.Beyni ile kalp birbirinden uzaklaşıyor yavaşça,ilk kimin damarları koparsa o tekrar başa sarıyor.Geri de yetişemiyorum ben,tekrar seni bekliyorum gelmiyorsun.Bazen bu biraz zaman alıyor bazen ise halüsinasyonlar görüyorum.Bu sefer çok bekledim ama gelmedin,bende unuttum nerede olduğumu.Her şeyin farkındayım aslında farkındayım diye mutluyum aslında,ama farkında olmanın şaşkınlığı içindeyim.İçinde bulunduğu coğrafyanın şeklini alan her insan gibi.Sen dahil her türlü diktatöre başkaldıran bir mualifim.

Şöyle bir durup kendime geldim,önümde duran sadalyeye baktım.Hayır dur senle konuşmuyorum bu sefer.Evet tanrım ben diğer tarafa gelmek istiyorum ama biraz korkağım galiba.Annem orada babam da orada ben tekim burda.Şimdi atlasam şu camdan aşağı iki saniyeye kadar orda olurum.Daha öncede aklımdan çok geçti aslında ama annem arkadan

çok üzülür diye yapmadım,ben kötü biri değilim tanrım.Sadece anne ve babamı özledim insan bunun için cehenneme gitmez herhalde gitmez de yanmaz di mi senelerce.Çünkü bir tek onlar seviyor beni.Belki cennettedirler şimdi,beni görünce nasıl sevinirler kim bilir.Bu kadar mutluluğa hakkım yok mu ?

-mustafa yılmaz korkmaz

Page 9: At Sineği Fanzin / Sayı:9

Gö nü l penceresi

başkalarının çığlıklarını o sıkı sıkı

düğümlenmiş ağızlarının ardından

duyabiliyor musun? duyabilseydin

keşke. haykırıyorlar, bağırıyorlar,

yüreğimi parçalıyorlar! tüm yürekler

adına. keşke hepsinin acısını

dindirebilsem. keşke tüm kan ile

acıyan yüreklerin sızısını gidebilsem.

öylesine yapayalnızlar ki. tek

başlarınalar. bir insan dileği ile

kendilerini eksi yüz derece suda

yakıyorlar. elli derecelik çölde

soğuktan buz kesiyorlar. tek

başlarına. son ve bir daha

olmamacasına. kutup ayıları

üzerlerine işiyor.

soğuk havalar. havalar soğuk. değil

mi? aylardan şubat. hava sabahları

sıfır derecenin üzerinde değil.

üşüyorum. üşü-yor. üşeyeceğim de ,

sabah. sabah üşeyeceğim. ve evden

çıkınca ellerimi ceplerime sokacağım

sıkı sıkı. üşümeyeyim diye. derin

ceplerimde ısıtacağım ikisini de. bir

şefkat ile, garip bir acıma ile.

dilerdim ki insanlar ceplerine

sokmasınlar ellerini, üşüyen diğer bir

kişi ile elele tutuşarak birbirini

ısıtsınlar. dindirsinler o soğuklarını

sıcaklar içersinde bir alev topu ile

donarcasına sokaklar güzel

insancıklar… sevgiyi hak etmiyorlar

mı yoksa? hak etmek nedir? sevgi

hak edilir mi? tarih sınavına çok

çalıştım diye yüksek not almayı hak

etmem gibi mi yoksa? sevgi hak

edilebilir mi? ‘ben sevilmeyi hak

ettim! beni sevmeye mahkumsun!’

diyebilir mi birisi? hak etmek, bir

edimi gerektirmez mi öncelinde?

garip. halbuki ben herkesin sevgiyi

hak edebileceğini düşünürdüm. ben

de hak etmem mi? bilmem. belki bir

yorganın altında sevişmeyi hak

edebilirdim. uslu birisi olursam belki

o bedeninin sıcaklığını da hak

edebilirim. yeterince acı çektim mi

tanrı sevgiyi hak etmek için?

yeterince aşağıladın mı şu aciz

kulunu yedi milyar karşısında

sevilebilsin diye? cevap vermiyor.

öylecesine oturuyor. ah tanrı. kötü

tanrı!

yeterince kimsesizliği öğrenince hak

edilir mi sevgi? birisinin sevgisini?

'al, bu benim sevgim, sanırım hak

etmittin bunu. iyi davran ona olur

mu?’ diyebilir misiniz? garip. ilginç

bir yaklaşım olurdu. doğuştan hak

etmişizdir belki? hep sevilmek

istemişizdir. içimde iki kilo sevgi, beş

kilo seks var. birisi hak eder belki.

yarımşar kilo veririm birisine. hayır.

saçma. alakasız. mantıksız. içimde ne

bir kilo ne de trilyonlarca ton sevgi

var. sadece var. o orada. sadece bir

yerlerde. içimde. bende. ruhum sizi

sevmemi istiyor, siz izin verirseniz

Page 10: At Sineği Fanzin / Sayı:9

seveceğim güzel kadın. izin verin!

lütfen! bırakın seveyim! bırakın

okşayayım dolgun göğüslerinizi!?

olmaz mı? peki neden? hak etmedim

diye mi oluyor hep bunlar, geliyor

başıma. siz de istiyorsunuz sevilmek.

ama benim tarafımdan sevilmek gibi

bir ihtiyacınız yok sanırım. kötülük

bu ama. demek ki sadece 'sevgi’

değil 'birisinin sevgisi'ni istiyorsunuz.

ne istediğinizi bile bilmiyorsunuz.

size bunu hiç yakıştıramadım. ama

ben her gece göğüslerini düşlerdim.

hayallerimde sizi severdim. soyut

olan sevgi, bir derinlik daha

kazanarak iki kat soyut olurdu. ve

hayalimdeki kişi sizi güzelce okşardı.

pazar sabahları saat 10da sizi

burnunuzdan öperek uyandırırdı. ve

siz bunu çok severdiniz. tatlı

bulurdunuz. tebessüm ederdiniz.

ama gerçekteki-siz çok kötüsünüz.

sevgimi hak etmediniz. artık sizi

sevmeyeceğim. gönlüme bir kafes

koyup sizi sevmeyeceğim. bu gönül

sizi sevmeyecek. sevgimi diğerlerine

dağıtacağım bugünden tezi yok.

insanlar çok somut. oldum olası

böyleler midir? hep mi? sadece, kış

ayında soğukta battaniyenin altında

belinden tutup boynundan öpmek

istemiştim. kimse istemedi ama

bunu. ne de kötüler. sevgiye

doydular mı yoksa? gerçekten

dünyadaki herkes yeterince sevildi

sanırım. ne yazık ki beni unuttular

ama! niye beni unuturlar hep? ben

de bir elemanıydım bu kümenin

oysa ki.yedi milyarlık kocaman

kümenin X elemanıydım. sırf

sevişmeyeyim diye mi yoksa tek

kişilik yatağa sahibim? sığabilirdik

belki ama… hiç şans vermiyorsunuz

siz de. katısınız.

ben pek memnunum içimdeki

ben'de. o hep orada. beni bekler.

gülümser. mutludur da kısmen. bir

beklentisi yoktur. sadece düşlememi

bekler benim. ben düşledikçe o

sevinir. karnı doyar. tüm ihtiyaçları

karşılanır. ben düşledikçe bir aptal

gibi o bundan haz duyar. benim

hayallerimdeki kadına ortak olmaya

kalkışır, ben onu uyarırım, bunun iyi

bir şey olmayacağını söylerim. yine

de sık sık sözümü dinlemez.

yaramazdır da çok üstelik.

idam sehpası niteliğinde bir yataktır

benimkisi. geceleri öldürür sabahları

diriltir. tek bedeni taşıyabilecek

kapasitede olan yatağa iki vücut

sığdırmaya çalıştıkça zihnimde o

yatak bundan rahatsız olur.

arka arkaya sıralanan kelimeler bile

gerçek değil. yaşanmamış şeylerden

ibaret birer silsile sadece. göğüs

görmeyen insan kim oluyor da

göğüsün hayalini kuruyor? küstahlık

diz boyu resmen. insan düşmanı bu

kişi kim oluyor diğer insanlar ile

Page 11: At Sineği Fanzin / Sayı:9

ilişkiye girdiğini düşlüyor

hayallerinde. sapıkça bir haz da

alıyor olmalı oysa ki. toplumun

ruhsal değerlerini bozuyor bu insan.

kümeden atılmalı. X elemanı küme

dışı edilmeli, hem de şimdi.

acımasızca idam edilsin tez zamanda

yatağında!

idam edilmek hak edilir mi peki?

edilir. belki. bilmem. fikirim yok.

olabilir de. insani değil belki. benim

yaptığım ile eş değer olabilir, bir

açıdan. ben insanları soyut, bu ise

somut öldürüyor. neredeyse aynı

diyebilirim. sevilmeyen insanın

somut yaşaması ile, soyut bir şekilde

sevildiğini hayal etmesi aynıdır.

birinde obje, diğerinde suje…

yatağımda gersinler çarmığa. sevgiyi

tatmadan dudaklarında ceseti

yakılsın nehir kenarında. belki her

şey daha basit olurdu. daha

kolaylaşırdı her şey. yaşanmasıydı

hayat. tatılmazdı o zaman bu

erişilemeyen acılar. kötü mü

hissederim kendimi şimdi? neden

olmasın? bu kadar açık sözlü

olmamıştım belki de hiç. evet.

insanlar ağızlarından bazı kelimeleri

çıkarmak istemiyor.

dillendirmiyorlar. ama neden?

herkesin sevişmek istediğini ben mi

çıkıp söyleyeyim? neyden

sakınıyoruz? neyden korkuyoruz ki?

bir insanın teninde başka birisinin

parmağının gezmesi çok mu

korkunç? iki insanın sevgileşmesi çok

mu dehşet verici bir sahne hayal

etmek için? insanlar insan öldürür,

herkes dillendirir, ağızlardan

düşmez. insanlar sevişir. herkes

lanetler o kişileri. sevmezler.

insanları zihinlerinde öldürürler.

toplumun hedefi hâline gelir o

insancıklar. neden peki? sırf sevdiler

diye. sadece sevdiler. sadece masum

bir işi yaptılar diye kin tutulan

insanlar hâline gelirler.

sevgi, işte, şurada ve burada. kimin

için? kimse için.

-mertcan kuranoğlu

Page 12: At Sineği Fanzin / Sayı:9

Hariçlig inde dişler

tek yanlışın her doğruyu götürdüğü

bir testte

tüm doğrularımı ardına feda

ediyorum

şafak sökerkenki şehrin kararsızlığını

avuçlayıp

cebimde ağlarken kullanmak üzere

saklıyorum

çıldırmanın eşiğine gelip

annemden gelen bir batıl inançla

basmıyorum

direk atlıyorum deliliğin kucağına

saydam maddelerin gölgelerine

saklıyorum seni

dikkatsizliğimse yine kahkahalar

atıyor

bilirsin detaycı biri değilim, aksine

deliyim

şehir bile anlamış olmalı ki bunu

her gece önümde ceketini ilikliyor

kararsız, tutarsız bir insanım

bunu herkes de biliyor

şiirlerime seni katmak konusu hariç

ve seni kattığımdan olmalı ki sanırım

şiirlerime ara vermeyi sevmem

ağlamak istediğim zamanlar hariç

sen ki bu ömrümde olduğun gibi

ruhumun her yapıtaşında bir

devrimsin

sen sevgilim, evet sen

sen ruhumun yirmilik dişisin.

-şiirden hayaller

Page 13: At Sineği Fanzin / Sayı:9

Uçürümlar

ev sahipleri her daim acımasız mı

olur azizim? öyleler midir? kirlilerdir.

para isterler. tek dertleri de budur

sanırım. birer kiracılarız bizler de.

biz. kimler mi? insancıklar. şunlar ve

bunlar. ötekiler ile bizim gibiler.

neyin kiracısıyız mı dedin? dünyanın.

hayır, ahiret inancım yoktur. sadece

biz konar göçer birileriyiz. hepsi bu.

ne öteki ne de önceki hayat. tam da

bu hayat. şu an ki hayat. an'ı

yaşanan hayat. ne gelecek ne

geçmiş. şuanki zaman. -yor ekli

zamanı istiyorum. ve kastediyorum.

kiracısıyız buranın. tanrı ise bir ev

sahibi.

kiracıların en büyük yanılgısı ne bilir

misin. her defasında kaldıkları evde

kendinden bir iz ararlar gittiklerinde.

ama öyle bir şey olmaz. onlar sadece

geçici idiler. onlardan sonrakiler de

öyle olacaklar ve aynı yanılgılara

düşüp aynı umutları besleyecek,

yeşermeyecek olan umutlar. biz

sadece parasını öderiz. öderiz ve

yaşarız. ta ki paranın ödenmediği

an'a kadar. ölürüz. konarız ve

göçeriz. kırk sekiz saatlik kelebektir

akrabamız. en yakın dostumuz. can

yoldaşımız. yol dostumuz.

sırdaşımız. kelebek.

saat sabaha karşı dört. şuan dört. ve

bu konuşma bitecek. ve bu konuşma

yazılı hâlde geçmişe bağlı kalacak.

geleceğe kalamayacak. çünkü

geçmişin acıları ile bezenip

sarılmıştır bu cümleler bir örümcek

tarafından. kızıl bir örümcek

tarafından. geceleri parlar belki de.

korku ve dehşet salar belki

görenlere. ama o kovuğuna çekilip

tanrıya haykırmayı yeğler. böcekler.

geçmişin malı ve mülkü olmaya yüz

tutacak bu yazı. benim ellerimden

kopan kelimeler ve harfler geçmişin

tozlu rutubetli odasında bir taşı

andırırcasına sabit kalacak. bir

odada. dört duvarlı. penceresiz.

geleceği görmesin diye penceresiz.

dışarısı karanlık. puslu ve sisli bir

hâlde. saat dörtü iki geçiyor. az önce

dört'tü. iki dakikamı yedin. yüz yirmi

saniyemi yedi, geçmiş. ve geçmiş ile

şuan arasındaki tek bağım bu yazı

şuan. bir tutungaç. bir merdiven. bir

halat. en kalınca olanından bir halat

hem de. bir intiharlık halat. boğazımı

kavruyor. nefesler kesik kesik.

orgazm henüz uzaklaşmış olamaz.

alt kattan bir çığlık geliyor. kız

geliyor. erkek geliyor. birlikte

geliyor. birlikte gelip yatağa

gömülüyor. işte sesler kesildi. birlite

an'ı yaşadılar sadece. geçmişe bir taş

da onlar fırlattı. işte. saat ilerliyor.

saatler sonra doğacak güneş adına

üzgünüm şimdiden. ben olacağım

uyuyor, göremeyeceğim onu.

Page 14: At Sineği Fanzin / Sayı:9

dilerdim ki onu selamlayabileyeyim

o uyanırken. gözlerini ovuştururken.

ne de güzeller gözleri. göremediğim.

bakmaya doyamadığım o kara

gözler. renkli değiller. kapkara.

simsiyah. kuyuların derinliğindeki

siyahlık. işte. tam da orada. kaşları

altında. kara cevherler. iki tane.

rastgele konulmuş bir kitap ayracı

gibi kitaba. rastgele. ve

umarsızcasına. yaşanan bu hayatlar.

giden saniyeler. sevişilen insanlar.

sevişilmeyi uman insanlar.

sevişilmeyi umduğumuz kişiler. ve

hiç tatmamış olanlar için. güneş

doğsun.

belki de, bir çözüm olarak, ilaç.

ilaçlar hep acıdır. değiller mi? hepsi

genzimi yakmıştır şu güne dek.

hepsi. ama en büyük ve en tatsız ve

acı ilacın ne olduğunu bilmezler

bunlar. intihardır. ölümdür. en

tatlısıdır belki de. bir açıdan öyledir.

bir açıdan… seviyorum. saçları

topluydu intiharın. göğüsleri de

dolgundu az. salgın tshirtü üzerinde

belirgindi memeleri. topluydu. kara

gözler konulmuştu suratına. bir

tebessüm konulmamıştı. sadece

belirsiz bir ağız ifadesi hâkimdi.

öyleydi. rastgeleydi. saat dört:dokuz.

gereksizdi böylesine.

ben böyleyim. anlatıyorum her

defasında. bir başka açıdan da olsa.

az farklılık katmak adına kederli ve

derin dipsiz hayatının uğrak olmayan

otobüs duraklarının paslı demirli

oturaklı köşelerine. güzel bir kız

geliyor yanıma durakta. saçını

savuruyor. otobüs bekleşiyoruz.

sabahın uykusundan kalkamamış.

ruhuna yatakta bırakmışçasına

çıkmış evden. battaniyesinin altında

bıraktı tatlılığını o sabah belki de.

küfretti sabaha. doğan güneşe. ve

onu uyandıran alarma küfretti.

küfretti ve uyandı. o sabah istemedi

uyanmak. ama onu gördüm ve

sevdim onu oracıkta. arkası dönüktü

bile. suratını bile göremeden

sevdim. sadece bir kaç dakika

sevebildim. otobüse bindim ben. o

binmedi. sonra dakikalık sevmem

kayboldu. o insan kayboldu. bende

açmış olduğu gönül çukurunu

doldurdu başka bir şeyler. otobüs o

kadar doluydu ki o boşluğu kapadı.

sıkışık ve tepişik otobüs. ben de

küfrettim o an. doluluğa küfrettim.

anlıyor musun? küfredicek ne çok

derdimiz var desene.

her gün bir parçamı kaldırımları

serpiyormuşum gibi. hansel ve

grater'in ekmek kırıntılarıyız biz oysa

ki yaşanan hayatta. birer ekmek

kırıntısı misali bir ipucu. her insan bir

kitap, okursan sürükleyici gider. ön

sözü bile yoktur. sen yazarsın o ön

sözü kitabı bitirdikten sonra. belki o

kitabı başkaları da okur diye. ama en

Page 15: At Sineği Fanzin / Sayı:9

kötü seçenek bu değil mi hayatta?

okuduğun ve sahiplediğin o güzel

kitabı başkası okumamalı. en güzel

cümleleri bildiğin o kitap. başkası

okunmamak için çok değerli. ödünç

verilmeye korkulan bir kitap.

kutsalındır senin o. kutsaldır.

başkalarının eline geçmesinden

korkabileceğin kadar kutsaldır.

şuan uykuluyum. ve. yarın

uyandığımda belki de bu kelimelerin

sıralanışı bana bir anlam ifade

etmekten çok uzak olacak. ama en

azından, şu an için mantıklı geliyor.

dediğim gibi. geçmişin sırtına

yaslanmış ve oradan hareket

ettirilmesi imkansız olacak bu

satırlar. dert boğuyor. öldürüyor.

dört geçiyor on altıyı. on altı.

gözlerimden uyku ağlıyor. ağlıyor ve

haykırıyor. uyunmalı belki de. şimdi?

şu an? güneş doğacak ve birileri

daha sıcak yataktan cennetlerinden

çıkarken nefret edecek hayat

akışından. otobüs durakları sevimli

ama nefret dolu insanlarla dolacak.

bir kaç dakikalık sevişmeler. geçici

şeyler. kalıcısız olaylar. önemsiz

insanlar. biraz da, ekmek kırıntısı.

yorgun ve argın bedenimi yatağa

sürüklüyorum. ruhum dindiriyor

acısını. kalbimin oyuklarını oyuyor

orak ile. yarabandı yapıştırıyorum

oralara. kifaye etmiyor. acıyor.

acıdıkça da çürütüyor. beden

çürüyor. kalp eriyor. acı çekiyor.

mikrop kapıyor. her aşk'ıma

bulaşıyor mikrop. aşk'larım ölüyor.

kendi sevincimi katlediyor.

dayanmıyor. beden yorgun. ve

soyulmuş. sevgiden yoksun. belki de,

ölüm.

-mertcan kuranoğlu

Page 16: At Sineği Fanzin / Sayı:9

Kütülar ve prangalar

işte şöyle öleceğiz. yanala yıkıla. terk

edilmiş bir tozlu yemek masası

edasında üzüleceğiz. temizlenmeyi

beklerken paslanacak ve

kireçlenecek kemiklerimiz

eklemlerine kadar. ve sonra yerin bir

kaç metre derinliğinde arsamız

olacak. bizim olacak düşünebiliyor

musun?

hayatta sahip olacağım ve

olabileceğim en huzur dolu mekân.

ah! ne de güzel. hayali bile güzel.

ama belki de olmaz. bizi atarlar bir

şehir çöplüğüne ve yakılmayı

bekleriz güzel toprak dolu mezarımız

yerine. böylesine çöpüz biz. reziliz.

ve de kirliyiz. en güzel yanı da,

çöplüğe gitmekten korkmayacağız

kirleniriz diye. doğuştan leşiz biz. bir

ceset gibi kokardık hep. yıkanırdık

ama o koku üzerimize çoktan

sinmişti ta ki anlamamız bunu çok

geçi buldu. öyle değil mi? öyle öyle.

gözlerimizden yaşlar akalı epey oldu

değil mi? epey ve yıllar oldu. son

gözyaşların gideli çok oldu. hangi

insan için döküldüğünü bile

hatırlayamadığımıza göre…

ne diye insanlar uğruna döktük ki o

kadar yaşı? ne sebeple? çok mu

sevdik onları? sanırım sevdik. o denli

sevdik ki kendimizi yastıkla

boğarcasına ağladık. kimsecikler

duymasın, tanrı kızmasın uyanmasın

diye kendimizi sessiz sessiz ağlattık.

sevdik ve diledik insanları. nesini

diledik onların? sevgilerini. kalplerini

diledik. yalancısın sen. tabi ki de

göğüslerini ve kalçalarını diledin.

onlar da dilendi, lakin arkaplanda.

yatağımızda istedik onları. öylesine

dolu istedik ki. onlar adına

kendimizden bir parça verdik.

gözlerimizi feda ettik onlara. ve

geceleri uykularımızı. ama bunların

artık bir ederi yok. yok işte.

olmayacaktı da hiç. boş hayaller

dolusu bir kutuyduk biz. kutu ağzına

kadar doluydu. ama açacak kimse

yoktu işte. yoktu! açmadılar kutuyu.

istemediler bizi. hor gördüler belki

de. ve pişman olmak istedik.

olmadık ama istedik bunu. kin

gütmek istedik. bizi sevmeyen

herkes adına, nefret etmek istedik.

sevgimizi istemediler. bir köpek

maması koyar gibi önümüze bizden

tiksindiler. leş ruhumuzun temiz

sevgisini kabul etmediler.

yediremediler kendilerine belki de.

bizi kim ister ki?

kimse.

saçma düşler yumağı idi bizimkisi.

hiç var olmayacak şeyler adına bir

Page 17: At Sineği Fanzin / Sayı:9

şeylerdi. kim istesin bizim kalbimizi?

insanların bizim acımamıza

ihtiyaçları yok. onlar istedikleri

insanın onları sevmesini istiyordu.

bizi ise kimse istemedi.

sevdirmediler kendilerini. küstah

tavırlarına katlanamaz hâle geldik.

öyle ya da böyle. şimdi onları

istemiyoruz. bir defa daha. bir

sonraki yaşantımızda da tekrar

bulacağız onlardan bir tanesini.

tekrar sevmek isteyeceğiz. dediğimi

anlıyorsun. yarın sabah uyanınca bir

kişiyi daha seveceğiz. ve o kişinin

bizim sevgimizden iğrendiğini

göreceğiz. o kişi üzerine bir hayal

kuracak pembe panjurlu bir evde

sabah sevişmelerimizi düşleyeceğiz

kafamızda. evet, ama sonra o

insanın bizden kendini çektiğini

göreceğiz. zaten hiç yaklaşmamıştı

bile. bu silsile ömür boyu gidecek.

hiç uslanmayacağız biz. hep bir

düşkünlüğümüz olacak. pişman olup

aynı hataları tekrarlayacağız inadına.

son bir kez daha.

ve en güzeli de biz gidince dünya

daha temiz pırıl pırılımsı bir yer

olacak. cennet olacak hem de

cennet. insanlar sevinecek.

güleryüzlü olacaklar o günden sonra.

biz ise yerin yedi kat altında arsız ve

sabırsız ve azgın ruhumuzun

bedenimize ettiği işkencelerle

vaktimizi geçireceğiz. her göz yaşı

damlası için binlerce sene yanacağız.

bir sonsuzluk sürecek. bir sonsuzluk

daha sonra. ve bir tane daha. ta ki

biz suçumuzu itiraf edene kadar.

kutumuz bir heidegger kuramıydı

oysaki. bizi anlayabilselerdi. kutuyu

açabilselerdi. belki de farklı olurdu?

biz de ettik merak başka kutuları.

ama dokundurmadılar bile onlara

kendileri. bir kenara sinip sessizce

bekledik. çıt çıkarmadan. ağlak

köşemize çekildik. ve hüzünlendik.

ve köşeden onları izledik. her

birinden tek tek nasıl nefret

edeceğimizi planladık. buna

zamanımız olacaktı çürüyüp

gittiğimizde. her birinde bir kusur

bulup onları kendi içimizde

yericektik. işte böyleydi. birer

şeytandık. ama kötü yanı ise, işte

onlar için bizim birer sayıdan ibaret

olmamızdı. insanlar değildik. iki

kişiydik sadece. iki'ydik. bir küme

elemanıydık. boktan bir kümenin.

temiz bir kümeydi. biz pisdik sadece.

her tarafa kir saçmayalım diye

köşede oturduk ya bu yüzden. işte.

böyleydik. ne idüğü belirsizdik.

görünmezdik. sisler içersindeki eli

baltalı adamdık. sigara dumanlı

astım hastasıydık. cami avlusu

dilencisi. ocak ayındaki çöp

konteynırı içersinde ateş yakan

evsizdik biz. hepsiydik. sen ve ben.

Page 18: At Sineği Fanzin / Sayı:9

ikimiz. lanetlenmiş birer ruhtuk.

intiharlarımızı tekrarlamıştık. tıpkı

hayali sevişmelerimiz gibi. hepsi

birer mükemmel işleyen kurgulardı.

her adımımızı tek tek hesap etmiştik.

işte bir pompalı tüfek. işte bir halat.

işte bir uyku hapı torbası. hepsi

burada. kafamızda. işte

sevişmelerimiz. onlar da kafamızda.

dolu dolu yaşadık her şeyi.

kafamızda. hayatı yaşayan ve hayatı

hayalleyen iki grup var ise biz

ikincisine mi ait oluruz? ama o kadar

gerçekti ki hayallerimiz tıpkı yaşamış

gibiyiz. tıpkı sevilmiş gibiyiz! tıpkı

intihar etmiş gibiyiz! boynumda bir

insan eli hissetmiştim dün gece

hayal ederken. o denli canlıydı. belki

de yastığın verdiği bir histi. hiçbir şey

idi. boştu. her şey boşluktan ibaretti.

kandırdığımız kendimizdi.

biz hiç yaşamamıştık.

-mertcan kuranoğlu

Page 19: At Sineği Fanzin / Sayı:9